Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor
Transkript
Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor
Dünyayı akıllı Şehirler kurtaracak ÖZEL DOSYA IT ADVISOR www.itadvisor.com.tr EYLÜL 2014 SAYI 58 PAZARLAMACILARIN GÖZÜ KULAĞI CEBİMİZDE Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor ARAÇ İÇİ TEKNOLOJİLER KURUMSAL PAZARDA ANDROİD GÜVENLİ Mİ? SANALLAȘTIRMA VE VMWARE 3 BOYUTLU YAZICILAR EDİTÖ RDEN Samsung Krizi Galaxy Note 4 ile Aşacak Samsung, IFA’da tanıtacağı cihazlarla tekrar yükselişe geçmeyi amaçlarken, bu konudaki en önemli güvencesi Galaxy Note 4 olacak Sayı 58 Eylül 2014 İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim Adına Sahibi İlkay Zaman Yayın Direktörü İlkay Zaman [email protected] Yazı İşleri Müdürü Tolga Küçükyılmaz [email protected] Editörler Burçin Aygün [email protected] Ekrem Uçman [email protected] Görsel Yönetmen Ersen Akçay [email protected] Reklam Müdürü Bilun Ceyhan [email protected] Yönetim Adresi Değirmen Sok. Șașmaz Sitesi A Blok Cemal Bey İș Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6 Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul Tel: 0216 478 31 18 PBX 0216 478 31 86 Faks: 0216 478 45 02 [email protected] Dağıtım Etkin Dağıtım Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cüneyt Tepe [email protected] Baskı ve Cilt ÖZLEM MATBAACILIK ve REKL. LTD. ȘTİ. Litros Yolu 2. Matbaacılar San. Sit. B Blok No: 2BB4 Topkapı / İSTANBUL T: 0212 612 06 62 www.ozlemmatbaa.com.tr G eçtiğimiz Temmuz ayında ikinci çeyrek finansal sonuçlarını açıklayan Samsung, son iki yılın en kötü rakamlarına ulaşmıştı. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 24.5 oranında daha az kar elde edebilen şirket, umutlarını önümüzdeki Eylül ayında pazara sunulması beklenen Galaxy Note 4’e bağlamış durumda. Tüketicilerin, Samsung tasarımlarına ve cihazlarına yavaş yavaş doyması ve akıllı telefon pazarına agresif fiyat politikasıyla girmeye başlayan Uzakdoğulu yeni oyuncular, Samsung’un son iki yılın en düşük çeyrek rakamlarına ulaşmasına neden oldu. Şirketin üst segment cihazlara yaptığı yatırımı, orta ve alt segmentteki akıllı telefonlara yapmaması, bu cihazları rakipleri karşısında güçsüz durumda bıraktı. Xiaomi gibi yeni oyuncular ise orta segment akıllı telefon fiyatına sunduğu üstün özellikli akıllı telefonlarla, Samsung’u kendi evi sayılacak Uzakdoğu pazarında epeyce zorlamaya başladılar. Buna karşın Samsung gelecekten ve kendinden oldukça emin görünüyor. Kendi 64 bit işlemcisi Exynos’a yer vereceği Galaxy Note 4’ü pazara sunmaya hazırlanan şirket, bu üst seviye cihazla birlikte satış rakamlarını tekrardan artırmayı planlıyor. Android L’in henüz Android ekosistemine yayılmaması ve Qualcomm gibi rakiplerin 64 bit işlemci konusunda biraz yavaş kalmaları Samsung’un elini bu konuda kuvvetlendirirken, phablet kategorisinde yer alan cihazla birlikte Samsung’un tekrardan yükselişe geçmesi bekleniyor. 3 Galaxy Note 4 ile ilk 64 bit işlemcili cihazını kullanıcılarla buluşturmaya hazırlanan Samsung, cihazda güvenliğe de çok önem veriyor. Telefonun güvenliğini kendi has çözümlerle artıran şirket, söylentilerin gerçekleşmesi durumunda Galaxy Note 4’te parmak izi ve retina tarama gibi güvenlik çözümlerine yer verecek. Bu sayede kullanıcılar cihazlarını daha fazla bireyselleştirme şansı yakalarken, bir yandan da farklı güvenlik yöntemleriyle cihaz güvenliğini artırabilecekler. Son dönemde cihazın kasasında kullanılan plastik malzeme sebebiyle çok fazla şikayet alan Samsung, Galaxy Alpha ile metal kasaya geçiş yapmıştı. Tüketicilerin bu cihaza gösterdiği ilgiden oldukça memnun kalan Samsung, önümüzdeki Eylül ayında düzenlenecek IFA’da tanıtılması beklenen Galaxy Note 4’te de metal kasaya yer verebileceği konuşuluyor. Her ne kadar söylentiden ibaret olsa da, Samsung’un yeni phabletinde metal kasa kullanması, Samsung’un tasarımlarından sıkılan tüketicileri Galaxy Note 4’ü satın alma konusunda teşvik edebilir. 2000-2500 lira fiyat aralığında, Eylül ayının ikinci yarısında kullanıcılarla buluşma beklenen Samsung Galaxy Note 4, kullanıcılarına sunacağı üstün teknik özellikler ve halen merak konusu olan tasarımıyla, Samsung’un içerisinde bulunduğu sıkıntı süreci aşmasında yardımcı olacak. Son dönemde müşteri geri dönüşlerine önem vermeye başlayan ve özellikle tasarımlarında bu konuya dikkat eden şirket, bunun meyvelerini önümüzdeki çeyreklerde toplayabilir. İlkay Zaman [email protected] İÇİNDEKİLER K A PA K KON U S U Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor 32 28 42 ÖZEL DOSYA 54 58 48 54 Sanallaştırma ve Sanallaştırmanın Büyük Oyuncusu VMware 58 Kurumsal Pazar İçin Android Ne Kadar Güvenli? 62 Donanım 6 Haber 28 Dünyayı Akıllı Şehirler Kurtaracak 40 “Işınla beni Clio” 4 2 3 Boyutlu Yazıcılar 48 Pazarlamacıların Gözü Kulağı Cebimizde 4 HABER EMC Gelirlerini Artırmaya Devam Ediyor EMC, 2014’ün ikinci çeyreğine ait finansal sonuçlarını açıkladı. Öne çıkan önemli sonuçlar arasında geçen seneye göre yüzde 5 artışla rekor düzeye çıkan 5.9 milyar dolar gelir yer alıyor. İkinci çeyrekte GKGMİ’ne göre EMC’ye atfolunabilir net kazanç 589 milyon dolar, ortalama ağırlıklı hisse başına kazanç da 0.28 dolar oldu. Aynı çeyrekte GKGMİ’ne göre olmayan EMC’ye kalan net kazanç 882 milyon dolara ulaştı, ortalama ağırlıklı hisse başına kazanç da 0.43 dolar oldu. EMC’nin ikinci çeyrekte işletme nakit akışı geçen sene aynı döneme kıyasla yüzde 2 artarak 1.3 milyar dolara, serbest nakit akışı da yüzde 10 artışla 930 milyon dolara ulaştı. Şirket, ikinci çeyreği 14.6 milyar dolar değerinde yatırım ve nakitle kapadı. Şirket ikinci çeyrekte yaklaşık 600 milyon dolar değerinde adi hisse senedi geri satın aldı ve yaklaşık 200 milyon doları da hissedarlara ikinci çeyreğe ait kar payı olarak dağıttı. Ayrıca, EMC Yönetim Kurulu, şirketin 2014 senesi için planladığı hisse geri satın alım işlem tutarını 2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıkarmayı kabul etti. Hisse geri satın alım işlem tutarındaki artış ve şirketin artan kar payı ile EMC, 2013 ve 2014’ün tamamında hissedarlarına 7 milyar doların üstünde bir geri ödeme yapmayı planlıyor. BTK Twitter Buluşması Gerçekleşti Çin Kendi İşletim Sistemini Hayata Geçiriyor BTK ve Twitter geçtiğimiz Pazartesi günü bir araya geldi. Toplantıda, Twitter tarafından Türkiye’de ofis açılması, mahkeme kararlarının uygulanması, Türkçe destek hattı, buzlama işlemi ve sahte hesaplardan korunmak amacıyla hesapların doğrulanması konuları görüşüldü. Twitter ve BTK arasındaki üçüncü görüşme geçtiğimiz Pazartesi günü gerçekleşti. BTK İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde yapılan görüşmeye, BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer ve Kurul Üyesi Dr. Ömer Fatih Sayan ile Twitter yetkilileri ve Erişim Sağlayıcıları Birliği temsilcileri katıldı. Toplantıda Twitter temsilcileri, Türkiye’de ofis açılması konusunun gündemlerinde olduğunu ancak bunun zaman alacağını belirterek, ikili işbirliğinde kaydedilen aşamanın, ofis açılması hususunu teşvik edeceğini belirttiler. BTK yetkilileri ise, ofis açılmasının önemine değinerek, özellikle iletişim konusunda mesafe kaydedilmesine rağmen, çok sayıda teknik konunun olduğunu ve bu hususların ancak Türkiye’de açılacak ofis marifetiyle çözümlenebileceğini vurguladılar. Toplantıda dijital vatandaşlık kavramının da üzerinde durulurken, Twitter tarafından bu konuda video konferans aracılığıyla bir bilgilendirme yapılacak. Geçtiğimiz günlerde güvenlik sorunlarını sebep göstererek Apple ve Microsoft’un ülkede kullanılmasına kısıtlamalar getiren Çin, kendi işletim sistemini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Son dönemde güvenlik konusunda ABD ile sorunlar yaşayan Çin, ülkede faaliyet gösteren Microsoft ve Apple gibi şirketlere göz açtırmıyordu. Güvenlik şirketi Symantec’in ülke genelinde kullanılmasını yasaklayan ve Apple’a da kamu alanında kısıtlamalar getiren hükümet, kendi işletim sistemiyle birlikte tamamen kapalı bir bilgisayar ağı oluşturmayı amaçlıyor. Uzun bir süredir bu proje üzerinde çalışan Çinli mühendisler, projede son aşamaya gelindiğini duyurarak, işletim sisteminin masa üstü versiyonunun önümüzdeki Ekim ayında hazır olacağını belirttiler. İşletim sisteminin mobil sürümünün ise önümüzdeki aylarda kullanıma açılacağı ifade ediliyor. Hedefleri oldukça yüksek tutan Çin, yeni geliştirilen işletim sisteminin önümüzdeki 5 yıl içerisinde ülke geneline yayılacağını iddia ediyor. Hükümet tarafından yapılan olumlu açıklamalara rağmen, projenin bir takım sıkıntılarla uğraştığı da gelen haberler arasında. Yazılımcıların, işletim sistemini geliştirirken, hükümetin direktiflerden farklı hareket etmeleri ve yaşanan bütçe sıkıntılarının, işletim sisteminin çıkış tarihinin biraz gecikmeye yol açacağı şeklinde yorumlanıyor. Kamu ve özel sektörün birlikte geliştirdiği COS adlı işletim sisteminin bu tarz olumsuzluklara karşın, Çin’de büyük ilgi görmesi bekleniyor. 6 • eylül14 HABER Eaton’dan Yeni Beyaz Sayfa Eaton, BT ortamları için rak güç dağıtım ünitelerinin seçimini yaparken en iyi iş uygulamalarını araştıran yeni bir beyaz sayfa yayınladı. Yenilenen beyaz sayfa, özellikle verimli işletime odaklanarak etkili PDU seçimi ve kullanımı aracılığıyla bu ihtiyaçlara hitap etmekte ve çözümler sunuyor. Aynı zamanda bir sonraki gelişmiş rack PDU nesli kullanımı aracılığıyla veri merkezlerinin soğutma masrafları, işletim masrafları ve kurulum sürecinin kolaylaştırılması gibi en önemli işlevsel ihtiyaçlar ile nasıl başa çıkılacağını inceleyen beyaz sayfa, BT yöneticilerinin işlerini kolaylaştırmayı amaçlıyor. Modern iş ihtiyaçları için kaçınılmaz bir zorunluluk olan en yüksek işletim etkinliğini garanti etmek için beyaz sayfa, veri merkezlerinin güç dağıtımının en küçük birimler bazında izlenmesi ve yönetilmesi konusunda kolaylıklar getiriyor. Aynı zamanda işletmelerin mevcut rack ortamını ve iş yükü taleplerini anlayarak, optimize edilmiş bir rack PDU’su seçen uygulama, kullanıcılarının ardından sistemi güç yönetim yazılımı ile etkinleştirilmiş bir UPS ile yedekleyerek, kendi güç stratejilerini geliştirmelerine olanak tanıyor. Bamboo Paper Tabletler İçin Geliyor Wacom, dijital not tutma uygulaması Bamboo Paper’ı piyasadaki Android, Kindle Fire ve Windows tabletler için piyasaya sürüyor. Mobil cihazlarda doğal bir yazı yazma ve çizim yapmayı mümkün kılan Bamboo Paper, kullanıcılarına tabletlerini not defteri gibi kullanabilme imkanı tanıyor. Android, iOS ve Windows cihazlar için geliştirilen uygulama, akıllarına gelen her şeyi tabletlerine not alabilecekler. Konuyu değerlendiren Wacom Tüketici İş Birimi başkanı Mike Gay şunları söyledi: “iOS için Bamboo Paper uygulamasını yarattığımız günden bu yana müşterilerimizden çok şey öğrendik ve öğrendiklerimizi Bamboo Paper’ın yeni çoklu platform sürümünde uyguladık. Artık, bütün büyük ve yeni işletim sistemlerinde creative thinking için en iyi aracı sunabiliyoruz.” Son dönemde yapılan araştırmalar, el yazısı ile yazmanın ve eskizler çizmenin beynin fikirleri üretmesinde büyük önem taşıdığını ortaya koyuyor. Kalem kullanarak yazmanın verimli ve hızlı düşünmeye yardımcı olduğunu gören Wacom, bu doğrultuda geliştirdiği Bamboo Paper ile kullanıcılarına bu konuda yardım etmeyi hedefliyor. Uygulama Android, iOS ve Windows 8 kullanıcıları için piyasara sürülürken, mevcut tüm Bamboo Paper uygulama içi araçlarına ücretsiz erişim sağlanabiliyor. Zaman sınırlaması getirilen ücretsiz premium çizim ve yazı araçları paketi, ilk sürümü indiren kullanıcılar tarafından indirilebiliyor. Bamboo Paper için üretilen pakette kullanıcıların bireysel ihtiyaçlarını karşılayabilecek sınırsız not defteri ve daha yaratıcı ifade imkânı için ek kalem ve fırçalar yer alıyor. 8 • eylül14 Şirketler Güvenlik Sistemlerini Güncellemiyor Tüm dünyada sistem, ağ ve mobil cihazlar için proaktif ve kanıtlanmış güvenlik çözüm ve hizmetleri sunan McAfee, bilişim suçlarının sadece şirketlere zarar vermediğini ortaya koyuyor. Bilişim suçlarının Türkiye ve tüm dünyadaki ekonomiler üzerindeki önemli etkilerinin olduğunu ortaya koyan şirket, şirketlerin günümüzdeki bilişim suçlarına karşı yeterli önlemleri almadığının altını çiziyor. Birçok şirketin halen kullanmakta olduğu antivirüs güvenlik önlemlerinin 10 yıl öncesinden farklı olmadığını işaret eden McAfee, şirketin bu duruma önlem alıp, gerekli güncellemeleri yapmamaları durumunda başlarına büyük işler açılabileceğini söyledi. Şirketlerin güvenlik açıklarına ve zararlı yazılımlar tehdidi konusuna değinen McAfee Türkiye ve Azerbaycan Bölge Direktörü İlkem Özar konuyu şöyle değerlendirdi: “Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezinin yayınladığı rapora göre bilişim suçlarının ekonomiye etkisinin 445 milyar ABD doları ve internet tarafından yaratılan değerin yüzde 15’i ila 20’si arasında” olduğunun altını çizdi. Özar konuşmasına şöyle devam etti: “Bilişim suçlarının en önemli maliyeti, şirket performansına ve ulusal ekonomilere verdiği zarardan ileri geliyor. Bilişim suçları ticarete, rekabet edebilirliğe, inovasyona ve küresel ekonomik büyümeye de zarar veriyor.” HABER Citrix’ten XenApp ve XenDesktop’a Güncelleme Citrix, uygulama ve masaüstü sanallaştırma ile çalışmaya hazır iş alanlarında piyasa ve teknoloji liderliğini geliştirecek XenApp ve XenDesktop’ın yeni sürümlerini duyurdu. Bu yeni sürümler, güvenlik için yeni bir endüstri standardı oluşturuyor ve mevcut Citrix ortamlarına herhangi bir kesintiye yol açmadan, sorunsuz şekilde entegre edilebilen pek çok yeni özellik sunuyor. Endüstrinin en kapsamlı mobil çalışma alanı çözümü olan Citrix Workspace Suite’in temel taşları olan XenApp ve XenDesktop; bulut içerisinde, şirket kapsamında ve karma ortamlarda uygulanabilecek şekilde tasarlandı. Yeni sürümler, uygulamanın piyasaya sürümü öncesi kullanım, oturum bekletme ve anonim oturum açma gibi XenApp’in önceki sürümlerinde popüler olmuş özelliklerin yeni yorumlarını da sunuyor. Bu özellikler, yalnızca kullanıcı deneyimini geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda doktorların bakım kalitelerini yükseltebileceği sağlık sektörü gibi endüstrilerde son derece önemli olabilen anında uygulama erişimi sunmak için birleşiyor. Erişim hızlanmakla kalmıyor, aynı zamanda bir veritabanı bağlantısının geçici kaybına dayanabilen yeni özellikleriyle çok daha yüksek derecede kullanılabilir ve dirençli hale geliyor. XenApp ve XenDesktop 7.6 Platinum sürümleri, Citrix AppDNA uygulama geçişi teknolojisinin tam gücünü içeriyor. Bazı yeni geliştirmeler arasında çoklu oluşum değerlendirme, birlikte çalışabilirliği test etme, uygulama bağımlılığı haritalama ve AppDNA’nın performansını ve doğruluğunu daha da arttıran grup ilke nesnesi ayarları tespiti yer alıyor. Bu geliştirmelerle diğer uygulamalara pek çok bağımlılığı ve entegrasyonu bulunan uygulamalar bile değerlendirilebiliyor, iyileştirilebiliyor ve yeni ortamlara geçirilebiliyor. Müşterilerin Windows XP’nin kullanımdan kalkması ve Windows Server 2003’ün yakında kullanımdan kalkacak olmasıyla uğraştığı bugünlerde son derece önemli olan bu özelliği başka hiçbir sanallaştırma çözümü sunamıyor. Anadolu Bilişim Yeni E-Defter Çözümünü Yayınladı Müşterilerine verimlilik ve rekabet üstünlüğü kazandırma vizyonuyla kurumsal çözümler geliştiren Anadolu Bilişim, e-defter dönüşümü için yeni çözümünü duyurdu. Vergi Usulleri Kanunu’na göre en geç Aralık 2014’te e-defter tutmaya başlayacak olan mükelleflere sunulan ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın e-defter uyumlu yazılımlar listesinde yer alan Anadolu Bilişim e-Defter çözümü, tüm muhasebe sistemleriyle entegre çalışarak işletmelerin e-defter geçiş süreçlerini kolaylaştırıyor. Aralık 2012’de Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından ortak yayımlanan Elektronik Defter Genel Tebliği ile, Aralık 2014’ten itibaren Yevmiye Defteri ve Defter-i Kebir’in elektronik ortamda tutulması gerekiyor. Elektronik defter uygulamasına başvuran 10 • eylül14 işletmeler Aralık 2014 ayı içinde elektronik defterlerini işlemeye başlayacak. Elektronik defter tutulması, kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında kullanılacak yazılımın uyumluluk onayı almış bir çözüm olması gerekiyor. Anadolu Bilişim’in geliştirdiği bakanlık onaylı e-Defter yazılımı bağımsız çalışarak tüm muhasebe sistemlerine entegre olabiliyor. Bu kapsamda işletmelerin muhasebe süreçlerinde elektronik dönüşümde verimlilik hedeflerine katkıda bulunuyor. Anadolu Bilişim e-Defter yazılımı sayesinde muhasebe defterleri oluşturulmadan veri analizinin yapılması ve doğru verinin önceden oluşturulması sağlanabiliyor. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın e-defter standartlarına ve formatına uygun kayıtlar yaratarak denetim süreçlerine hazır çalışan uygulama, yasal defterlerin hızlı ve güvenilir şekilde üretilmesine imkan tanıyor. HABER Lenovo IBM için ABD’den Onay Aldı Uzun bir süredir IBM satın alma işlemi için ABD’den onay bekleyen Lenovo’ya iyi haber geldi. Güvenlik prosedürlerini ve olası tehlikeleri gözden geçiren ABD’li yetkililer, satış işlemine onay verdi. Geçtiğimiz Ocak ayında IBM’in “x86 Sunucu Birimi”ni satın alan Lenovo, geçtiğimiz Temmuz ayı başında Çin Hükümeti’nden satış işleminin tamamlanması için onay almış, fakat Çin ve Abd arasından güvenlik krizleri sebebiyle, satış anlaşması bir türlü son aşamaya geçememişti. Durumu gözden geçiren ABD Hükümeti, IBM’in Lenovo’ya satışı konusundaki engelleri ortadan kaldırarak, anlaşmayı son aşamaya taşıdı. Lenovo CEO’su Yang Yuanqing, bu tarz endişelerin yersiz olduğunu belirtirmiş, şirketin daha önce yaptıkları anlaşmalara ve deniz aşırı müşterilerine bakıldığında güvenlik konusunda hiç bir sorunun yaşanmadığının altını çizmişti. Olası güvenlik problemlerini ve şirketin taleplerini değerlendiren ABD’li yetkili heyet, yaptığı incelemeyi bitirerek, IBM’in sunucu tarafının geçişine onay verdi. Lenovo’nun 2.3 milyar dolarlık anlaşmayı tamamlamasıyla birlikte 7 bin 500 IBM çalışanı Lenovo bünyesinde çalışmaya başlayacak. Microsoft Türkiye’de Yeni Atama MicrosoftSamsung Patent Davası Rafa Kalkıyor C M Y CM MY CY CMY Aslı Arbel, kurumsal iletişim müdürü olarak Microsoft Türkiye ekibine katıldı. 4 Ağustos’tan itibaren yeni görevine başlayacak Arbel, şirketin kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler stratejilerinin belirlenmesinden ve güçlendirilmesinden sorumlu olacak. Microsoft Türkiye, Behice Funda’nın Microsoft Türkiye Yazılım Geliştirme Teknolojileri Platformu Pazarlama Müdürü olarak atanması nedeniyle boşalan kurumsal iletişim müdürü pozisyonuna 4 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Aslı Arbel’in başladığını duyurdu. Arbel, Microsoft Türkiye’nin kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler stratejisinin belirlenmesinden ve hayata geçirilmesinden sorumlu olacak. Arbel, aynı zamanda Microsoft Türkiye’nin dijital PR faaliyetlerinin koordinasyonu ve sosyal medyadaki varlığının güçlendirilmesi görevlerini de üstlenecek. 2002’de Amerika’da Emory Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olan Aslı Arbel, 2006’da Boğaziçi Üniversitesi Executive MBA yüksek lisans programını tamamladı. İş hayatına 2002 yılında Çukurova Medya Grubu bünyesinde düzenlenen Management Trainee programına katılarak başlayan Arbel, Akşam Gazetesi Ekonomi Bölümü’nde 4 yıl çalıştıktan sonra 2006-2013 yılları arasında HSBC Türkiye Kurumsal İletişim Departmanı’nda görev aldı. 12 • eylül14 Geçtiğimiz ay patent ödemeleri konusunda yaşanan sıkıntı sebebiyle Samsung’u mahkemeye veren Microsoft, bu davayı rafa kaldırmaya hazırlanıyor. Samsung, 2011 yılında yapılan anlaşmayla beraber Android cihazlarında Microsoft’a ait yazılımları kullanıyordu. Sattığı her Android cihaz başına Microsoft’a belli bir ödeme yapan Samsung, son dönemde ödemeleri yapmayı bırakmıştı. Bu duruma oldukça öfkelenen şirket, Samsung’u mahkemeye vermişti. Microsoft’un avukatları şirketin Nokia’yı satın almasının ardından Samsung’un, kontratın bundan böyle geçerli olmadığına kanaat getirerek ödemeleri yapmadığını ifade etmişlerdi. Samsung ise durumu biraz daha ılımlı yaklaşarak, durumun tekrar gözden geçirileceğini belirtmişti. Son açıklamalara göre her iki şirket de orta yolu bulmaya kararlı görünüyor. Birlikte birçok projede birlikte çalışan ve yakın zamanda Microsoft’un Samsung’la birlikte bir akıllı telefon üretmek istemesi, işin tatlıya bağlanmasının en önemli sebebi olarak göze çarpıyor. K HABER Netaş Yarıyıl Sonuçlarını Açıkladı Sistem entegratörü Netaş, 2014 yarıyıl sonuçlarını açıkladı. Netaş, yılın ilk 6 ayında satış gelirlerini, geçen yılın aynı dönemine göre lira bazında yüzde 71 artırarak, 340 milyon lira gelir elde etti. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Netaş CFO’su İlker Çalışkan; şirketin satış gelirlerindeki artışta, sistem entegrasyonu alanındaki kesintisiz, güvenilir ve güçlü yaklaşımını sürdürerek, özellikle telekom, finans ve kamu sektörlerinde kazandığı projelerin etkili olduğunu söyledi. Netaş’ın 2014’ün ilk yarısındaki brüt kârı 29,3 milyon lira, brüt kâr marjı oranı ise yüzde 8,6 oldu. 2014’ün ikinci çeyreğinde toplam 167,3 milyon lira sipariş alan Netaş’ın 6 aylık dönemde aldığı siparişlerin toplamı 477,9 milyon lira oldu. FAVÖK, geçen yılın aynı dönemine göre 15,9 milyon lira artarak 11,04 milyon liraya ulaştı. Yılın ilk yarısındaki zararı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 6,3 milyon lira azalarak, 3,4 milyon lira oldu. Netaş önümüzdeki çeyreklerde de ilk ayda yakaladığı yükselişi sürdürmeyi hedefliyor. ZyXel 25 Yaşında Dünyanın önde gelen ağ teknolojileri şirketlerinden biri olan ZyXEL 25. kuruluş yıl dönümünü kutluyor. 1989 yılında kurulan şirket, 25 senelik tarihi boyunca birçok defa ödül almayı başardı. ZyXEL, kurulduğu 1989 yılında henüz bilgi yalnızca televizyon, dergi ve gazeteler ile yayılırken, internet ve kablosuz ağlar yok denecek kadar azdı. Böyle bir dönemde halen inşaatı devam eden bir apartman dairesinden Dr. Shun-I Chu ve birkaç arkadaşı tarafından ZyXEL isminde bir firma kuruldu. Yalnızca iletişim odaklı çalışan ekip, ZyXEL’i 25 yıl içerisinde, holding yapısıyla 3 binden fazla çalışanı, 35’den fazla ülkede şubesi, 150’den fazla ülkede temsilcisi olan dünyanın lider genişbant ağ teknolojileri şirketine dönüştürdü. Günümüzde 400 binden fazla işletmeye ürün ver servis sağlayan, 100 milyondan fazla müşterisi bulunan bir yapıya sahip olan şirket, gelecekte de bu yapısını geliştirmeyi amaçlıyor. 14 • eylül14 Türkiye’deki Online Bankacılık Tehlike Altında Trend Micro 2014 ikinci çeyrek raporunu açıkladı. Türkiye online bankacılığa yönelik en çok saldırıya uğrayan ülkeler arasında Avrupa’da birinci, dünyada ise altıncı sırada. Raporda Türkiye ile ilgili verilere yer veren Trend Micro, Türkiye’de veri güvenliğine yönelik tehdit potansiyelinin yüksek olduğunu belirledi. Ülkedeki bilişim altyapısı geliştikçe tehdit potansiyelinin de artacağına dikkat çekildi. Rapordaki verilerde Türkiye’deki en büyük tehditlerin başında online bankacılığa yönelik saldırıların olduğu belirtildi. Türkiye, Avrupa’da bu alanda en fazla saldırıya uğrayan ülke oldu. Dünyada ise Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Brezilya ve Vietnam’ın ardından altıncı sıraya yükseldi. Ayrıca Türkiye’deki birçok bilgisayar son 3 ayda Botnet ağına dahil oldu. Raporda Türkiye, 1 milyon 873 bin Botnet bağlantılı bilgisayarla tüm dünyada dördüncü sırayı aldı. Son 3 ay için Türkiye’ye yönelik bir saptama da hedefli saldırılar konusunda. En çok hedef alınan ülkeler arasında Türkiye yedinci sırada. Raporda Türkiye’de Adware’lerin malwarelerden daha etkin bir tehdit olduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca çevrimdışı olarak da etkin olan USB bellek ve taşınabilir harddisk’lerle bulaşan SALITY ve GAMARUE gibi kırma ve hackleme araçları da Türkiye’de ilk 10 tehditin içinde bulunuyor. İnsan Kaynakları Çalışanlarına Güvenmiyor İnsan yönetimi alanında Avrupa’nın en büyük kongresi olan ve bu yıl 4-5 Kasım’da 22’ncisi gerçekleştirilecek PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi 150’den fazla yerli ve yabancı uzmanı ağırlayacak. Kongre’nin ana konuşmacılarından Hong Kong Broadband Network Grubu’nun ödüllü CFO’su Niq Lai, yetenek yönetimi alanında kendisini üne kavuşturan “WOW Faktörü” hakkında konuşacak. Lai, “Geleneksel insan kaynakları çalışana güvensizlik besliyor, bağlılık için yetenekleri özgür bırakın” diyor. Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) tarafından düzenlenen, Avrupa’nın insan yönetimi alanındaki en büyük kongresi olan PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi’nin 22’ncisi, bu yıl 4-5 Kasım’da İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Yerli ve yabancı pek çok uzmanın katılacağı kongrenin ”insan kaynakları” konusunda tescilli “şampiyon” bir konuşmacısı var: Hong Kong Broadband Network (HKBN) Grubu CFO’su, Yetenek Yönetimi Başkanı ve Ortağı Niq Lai. Uzun yıllar CFO olarak çalıştıktan sonra şirketin insan kaynakları birimini de yönetmeye başlayan Lai’nin klasik insan kaynakları yönetimlerine ciddi eleştirileri var. Geleneksel İK’nın kötü çalışana odaklandığını ve özünde çalışana güvenmediğini söyleyen Lai, ezberin bozulması gerektiğini belirtiyor: “Geleneksel İK dikkatinin neredeyse tamamını, sistemi bozan yüzde 1 oranındaki kötü çalışana veriyor. Bu durum, geleneksel İK politikası el kitaplarının neden bu kadar detaylı olduğunu da açıklıyor. HKBN’de kurallardan ve düzenlemelerden uzağız, birbirimize güveniyoruz ve sistemimiz de buna göre. Örneğin, sabit çalışma saatleri yerine esnek çalışma saatlerine geçtik, hastalık izni için doktor raporu istemiyoruz, beyana göre veriyoruz gibi... Eğer bir çalışanınıza hastalık iznini suistimal etmeyeceği konusunda güvenemiyorsanız o zaman o çalışanın şirkette olmaması ve yöneticisinin yeterliliğinin de sorgulanması gerekir. Ancak yaygın olarak kullanılan geleneksel sistem içinde çalışana güvensizlik barındırıyor.” Yöneticilerin çalışanlarına mentorluk da yapması gerektiğini belirten Lai şöyle devam ediyor: “İnsan insandır, bir varlık değildir. Her bir bireyin kendi özlemleri ve tutkuları vardır ve biz bunları yönetebilmeliyiz. İş arkadaşlarıma, patronum bana nasıl davranıyorsa öyle davranıyorum. Örneğin, 20’li yaşlarda aldığım mentorluk gibi ben de genç meslektaşlarıma mentorluk yapıyorum. Genç meslektaşlarıma her zaman benim yaşıma geldiklerinde benden daha iyi işler yapmaları gerektiğini söylüyorum.” BudgetRight Bütçe Çözümleme Süreçlerini Kolaylaştırıyor Anadolu Bilişim, şirketler için operasyonel verimlilik hedeflerini yakalamaya destek sağlayan ve içinde tüm finansal bütçe ve raporlama süreçlerini hazır bulunduran BudgetRight çözümüyle bütçelemede yarının ihtiyaçlarına bugünden çözüm üretiyor. BudgetRight, geleceğin somut verilerle öngörülmesini sağlayarak verimliliği maksimum seviyeye çıkarıp fiili verilerle sapmaları güncellemelerle dikkate alan bütçe yönetim ve planlama sistemini şirketlere sunuyor. Hızlı uyarlanan ve entegre çalışan BudgetRight, uygun maliyetiyle ve lisanslama mantığıyla da avantaj sağlıyor. Entegre çözüm sayesinde örneğin satış bütçesinde yapılan bir değişiklik, üretim adetlerini, buna bağlı olarak satın alma miktarlarını ve maliyetleri anında etkiliyor. Ürün, masraf yeri gibi bütçe verilerinde yapılan güncellemeler de otomatik olarak yeni faaliyet bütçelerine işleniyor. Bütçe içerisinde tahsilat ve ödeme planlarının tanımlanması, dövizli işlemlere bağlı kur farklarının hesaplanması, kredi repo hesaplamalarının yapılması, nakit denkleştirmenin program tarafından 16 • eylül14 hesaplanması gibi özellikler ile sistem üzerinden gelir tablosu, bilanço nakit akış gibi mali tabloların istenilen formatta alınması sağlanabilmektedir. Anadolu Bilişim Kurumsal Uygulama Hizmetleri Direktörü Atakan Karaman, BudgetRight hakkında şunları söyledi: “Anadolu Bilişim olarak, Türkiye’de bilişim hizmetlerinin öncüsü olma vizyonuyla müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştiriyoruz. Çözümlerimiz tüm iş ortaklarımızın başarılarını artırıp onları sektördeki rakiplerinden farklılaştırmaya odaklanıyor. 1997 yılından beri yerli yazılım olarak bütçe uzmanlarının ihtiyaçlarına uygun şekilde geliştirdiğimiz BudgetRight bütçeleme çözümümüzle bir şirketin ihtiyaç duyacağı tüm bütçe süreçlerini kullanıma hazır şekilde sunuyoruz. Verimliliği maksimuma çıkarmak, hataları en aza indirmek, geleceği somut verilerle doğru şekilde öngörebilmek ve işini yarına taşımak isteyen tüm şirketleri bütçe yönetim ve planlama sistemimiz BudgetRight ile tanışmaya davet ediyoruz.” HABER Asus Zenfone Ailesini Bilkom Dağıtacak Bilkom, Asus ile imzaladığı anlaşma kapsamında yeni Zenfone telefon ailesini dağıtacak. Bilkom Genel Müdürü Cömert Varlık, Bilkom’un, işbirliği yaptığı markaları için, uzun yıllardır sürdürdüğü pazar geliştirme faaliyetleri ve misyonu olan dijital yaşam koçluğu sayesinde Türkiye’de olgunlaştırdığı teknoloji pazarı portföyüne ASUS’u da dahil etmekten mutluluk duyduklarını belirtti. Bilkom olarak, işbirliğine girdikleri markalara tüketicilerin dikkatini çekmeyi, gereken önemin verilmesine katkı sağlamayı temel gaye edindiklerini aktaran Cömert CeBIT’e Geri Sayım Başladı 11-14 Eylül 2014 tarihleri arasında bilişim sektörünü buluşturmaya hazırlanan CeBIT Bilişim Eurasia ve Global Konferans öncesi düzenlenen basın toplantısı, Hannover Messe Turkey yetkilileri, etkinlik sponsorları ve sektör yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti. Toplantıda, CeBIT Bilişim Eurasia’da 2014 yılı hedefinin, “Innovasyon ve Geleceğin Teknolojileri” olarak belirlendiği açıklandı. Geçtiğimiz yıldan itibaren eş zamanlı düzenlenen “CeBIT Global Konferansı” ile uluslararası bir boyuta ulaşan CeBIT’ in, bu yıl da iş dünyası için, içinde bulunduğumuz coğrafyanın en etkili bilişim ve teknoloji platformunu hazırladığı belirtildi. The Marmara Otel’de düzenlenen toplantıya, Hannover Fairs Turkey Fuarcılık Genel Müdürü Alexander Kühnel, Hannover Fairs Turkey Fuarcılık Genel Müdür Yardımcısı Murat Özer, Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Konrad Zablocki, Ana Sponsor Aktifbank Genel Müdürü Önder Halisdemir, Aktifbank Genel Müdür YardımcısıMurat Emre Duman, Global Konferans İş Ortağı Nezih Kuleyin, Sağlık Bilişim Kongresi İş Ortağı Feyzullah Akben, Bilişim Muhabirleri Derneği Başkanı Musa Savaş sunumlarıyla katılım gösterdiler. Toplantıda söz alan Hannover Fairs Turkey Fuarcılık Genel Müdürü, Alexander Kühnel, “Türkiye’de hardware, software, IT ve telekomünikasyon hizmetleri harcamalarının 2016 yılında 25 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Öngörüler, Türkiye’nin ICT harcamalarının 2013-2016 yılları arası GSYH’ye bağlı olarak artacağını gösteriyor” diyerek, bu organizasyon için Türkiye’nin öneminin altını çizdi. Varlık sözlerine şu şekilde devam etti: “Bugüne kadar çalıştığımız markaların değerlerini koruyan ve katkı sağlayan çalışmalarımız nedeniyle bizimle işbirliği yapmak için oldukça fazla talep geliyordu. Biz her zaman, öncelikli olarak Türkiye’deki pazarın ve tüketicinin ihtiyaçlarını, beklentilerini karşılayan, alanının en değerli markaları ile işbirliklerine girmeyi tercih ettik. Odaklandığımız katma değerli dağıtım stratejimiz, iş anlayışlarımız ve ilkelerimiz konusunda örtüştüğümüz Asus ile de işbirliğini imzaladık ve Zenfone gibi son derece şık ve güzel bir seriyi perakende sektörü üzerinden çok yakında piyasaya sunacağız.” ABBYY FineReader Online 4.0 Piyasaya Sürüldü ABBYY doküman tanıma, veri toplama ve linguistik teknolojileri ve hizmetleri, bulut bazlı OCR (optik karakter tanıma) ve doküman değiştirme hizmetinin yeni versiyonu olan ABBYY FineReader Online 4.0’ı piyasaya sürdü. Güncellenmiş olan bu hizmet, modern arayüz ve bulut depolama hizmetleri ile uyum, ek çevirme formatları ve doküman birleştirme gibi geliştirilmiş seçeneklerin yanı sıra, daha esnek ve daha uygun fiyatlar sunmaktadır. Yeni hizmetin fiyatları, geniş çaplı seçenekler sunacak şekilde tasarlandı: 200 sayfadan 12.000 sayfaya kadar, bir aylık ya da yıllık olmak üzere fiyatlandırma paketlerimiz mevcuttur. Hizmet paketlerinin maliyetleri önemli derecede düşürüldü. Örneğin, ayda 200 sayfanın dönüştürülmesinin maliyeti 5 dolar. Ayrıca, yeni bir sayfa paketi satın alındığında, önceki sayfalardan kalan bakiyenin kullanım süresi uzatılabiliyor. Artık, sadece PayPal’in elektronik para transfer sistemi ile değil, aynı zamanda belli başlı kredi kartlarıyla da ödeme yapılabiliyor. Ayda 5 sayfaya kadar az sayıda sayfanın tanınmasına ihtiyaç duyan kullanıcılar için bu hizmet ücretsiz olduğu gibi, yeni kaydolan kullanıcılara, ücretsiz 10 sayfa çevirme hakkı veriliyor. eylül14 • 17 Kyocera 2014 Yaz Seçimi Ödülünü Kazandı Kyocera, “2014 Yaz Seçimi” ödülünü bu yıl dakikada 26 sayfa basma hızındaki renkli A4 çok fonksiyonlu fotokopi makinası ECOSYS M6526cidn ile bu segmentte üçüncü kez aldı. Kyocera M6526cidn BLI’ın “2014 Yaz Seçimi” ödülünü özellikle küçük çalışma grupları için A4 Renkli MFP segmentinde sunduğu çözümler ile aldı. Bu modeller genelde sadece daha büyük A3 modellerde bulunan HyPAS platformu sayesinde verimli bir entegrasyon sunuyor. HyPAS yazılımı Kyocera veya üçüncü partiler tarafından geliştirilmekte ve en küçük çalışma grupları bile cihazın üzerinde bulunan sezgisel kontrol panelinden kontrol edilebilen ve Kyocera’ya gerçek anlamda farklılık katan bireysel uygulamalardan faydalanabiliyorlar. “Çok Tavsiye Edilir” ödülü ise ECOSYS M6526cidn ve ECOSYS M2030dn/M2035dn/ M2035dn/M2535dn modellerine kilit performans noktalarında ön plana çıkıp özellikle sahip olduğu standart ve maksimum hafıza kapasitesi ile düşük enerji tüketimi modundan ilk sayfa çıktı alma süresine kadar olağanüstü hız gösterdiği için verildi. Oracle Kasa Anahtarı’yla Şirketlere Güven Veriyor Yeni yazılım aracı Kasa Anahtarı ile Oracle firmalara, veri merkezlerindeki dosyalarını güvenli bir şekilde yönetme imkanı sunuyor. Firmaların bu konularda hızlı ve güvenli olarak ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için, Oracle “Oracle Key Vault” ürününü piyasa sundu. Yeni yazılım aracı ile Oracle firmalara, veri merkezlerindeki dosyalarını güvenli bir şekilde yönetme imkanı sunuyor. Şirketlerin verilerini şebeke veya veri merkezlerinde tutmalarından dolayı bilgilerin güvenli bir şekilde yönetimi önem kazanmaktadır. Ek olarak birçok yönetmelik ve sektör standardı gereği anahtarların yönetimi ve imha edilmesi denetlenmektedir. Şifreleme, veri gizliliği açısından global bir standart olmasına karşın güvenlik seviyesi, şifreleme anahtarı yönetiminin gücüne bağlıdır. Bu noktada devreye giren Oracle, “Kasa Anahtarı” ile Oracle müşterileri kritik şifreleme anahtarlarını güvence altına alıyor. Kasa anahtarı internet sunucusu üzerinden erişilebilen bir platforma sahip. Bu sayede kullanıcılar, karmaşık arayüzlere sahip güvenlik platformlarının içerisinde kaybolmaktan kurtulabilecekler. 18 • eylül14 Türkiye Growth Hacking ile Tanışıyor İnternet ekosisteminin Türkiye ve dünyadaki etkili aktörlerinin katıldığı, bölgenin en önemli girişimcilik etkinliği Startup İstanbul, Türkiye’yi sektörün dünya çapında yükselen kavramlarından biri olan Growth Hacking ile tanıştıracak. Dünyada ve Türkiye’de Growth Hacking diyince akla ilk gelen isimlerden biri olan dünyaca ünlü analitik servisi KISSmetrics‘in kurucu ortağı Neil Patel, kısaca “düşük bütçeli online pazarlama” olarak tanımlanabilecek bu yöntemi ayrıntıları ve örnekleriyle katılımcılara anlatacak. 2010 yılında ortaya atılan ve erken aşama internet girişimleri için ideal bir kavram olan Growth Hacking, online pazarlamadan farklı olarak, avantaj sağlayan her türlü metriği dikkate alıp kısıtlı bütçelerle eldeki verileri analiz etme, test etme ve ölçümleme prensibine dayanıyor. A/B testinden Google Analytics’e, SEO’dan viral pazarlamaya kadar pek çok uygulama, Growth Hacking sürecinde kullanılıyor ve Facebook, Twitter, AirBnB, Dropbox, LinkedIn gibi dev şirketler de bu yeni kavramın getirilerinden faydalanıyor. HABER FICO ve KKB Borç Yönetimini Geliştirmek İstiyor Türkiye’de toplam kredi hacmi hızla büyüyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre hem tüketici kredileri hem de mortgage kredileri Mart 2013’ten Mart 2014’e kadar yüzde 22 oranında büyüdü. FICO, borç veren kurumlara, vadesinde ödeme yapmamış borçluları yönetmesine yardım etmek için, borcu ödenmemiş hesabın, temerrüde düşmenin bir safhasından sonrakine ilerleyişinin olasılığını tahmin edecek bir tahsilat skor paketi geliştiriyor. Borç veren kurumlar, bu skorları, borçlu müşteriler ile irtibata geçmek için önceliklendirmek ve borçlarının ödemesi gecikmiş ancak “kendisinin çözüm getirmesi” beklenen borçlularla irtibattan kaçınmak amacıyla kullanabilecekler. FICO tahsilat skorlarının adapte edildiği operasyonlar ile tahsilatlarda genellikle yüzde üç ile beş arası artış kaydedilir. FICO Türkiye tahsilat skorlarının, borç veren kurumların kullanımına, bu yılın sonunda sunulması beklenmektedir. Kredi Kayıt Bürosu Strateji Başkan Yardımcısı Koray Kaya konuyu şu şekilde değerlendirdi: “Türkiye’de finansal sistem çok gelişmiştir ve bankalarımız dünyanın en iyi araçlarını kullanmak istemektedir. Kredi skorlama konusunda 50 yılı aşkın tecrübesiyle FICO; yalnızca KKB verisinden en fazla değeri nasıl elde edeceğini değil aynı zamanda tahsilat işlemlerinde skorları kullanarak müşterilerimize maksimum fayda sağlamanın nasıl garanti altına alınacağını da bilmektedir.” Yeni USB Bellek Virüsü Geliyor Ağustos ayında başlayacak Black Hat Güvenlik Konferansı’nda yeni bir virüs türünün tanıtılacağı söylentileri iyice artmaya başladı. Sosyal medya sitelerinin de dahil olmasıyla birlikte dev bir veri çöplüğüne dönüşen internet, siber korsanların ve hırsızların iştahını kabartmayı sürdürüyor. İnternet üzerinden indirilen veriler çeşitlendikçe, siber saldırganların işi de bir o kadar kolaylaşıyor. Çoğu kullanıcı işini hızlıca halledebilmek adına emin olmadığı kaynaklardan veri yüklerken, birçok kullanıcının güvenlik konusundaki bilgi eksikliği ortaya istenmeyen sonuçları çıkartabiliyor. Siber saldırganların son dönemdeki en önemli dostları “usb” bellekler. Kullanıcıların, özel hayatlarında kullandıkları usb bellekleri, iş yerlerine getirmeleriyle ortaya çıkan sonuçlar günümüzde kişisel bilgisayarların yanı sıra şirket ağlarını da risk altına sokuyor. Black Hat Konferansı’nda tanıtılacak yeni virüsün, siber saldırganların favorisi konumunda bulunan usb üzerinden çalışacağı öğrenildi. BadUsb adı verilen virüs, doğrudan usb bellekleri etkileyerek, bulaştığı sistem üzerindeki diğer cihazlara ana yazılım üzerinden bulaşabiliyor. Bu da doğrudan ağ üzerindeki bütün cihazları tehdit ediyor. Yeni virüs hakkında daha fazla bilgi verilmezken, uzmanlar yeni virüse karşı kullanıcıların dikkatli olması gerektiği görüşünde birleşiyorlar. Kullanıcıların, kişisel cihazlarındaki virüs programlarını güncelleyerek, olası güvenlik açıklarına karşı önlem almaları gerekiyor. Şirketler ise oluşturacakları güvenlik politikaları ile, çalışanların şirkete getirdikleri kişisel cihazlar sebebiyle oluşabilecek zararları en aza indirebilirler. eylül14 • 19 Sabancı Üniversitesi IBM ile İşbirliğine Gidiyor İnovatif şirketlerin ihtiyaç duyduğu rekabetçi avantajı yaratmak ve sürdürmek için analitik becerileri ve birikimi kazandırmak üzere tasarlanan Sabancı Üniversitesi ‘Veri Analitiği Profesyonel Yüksek Lisans Programı’ IBM Türk ile stratejik işbirliğine imza atıyor. Büyük Veri, etrafında gelişen teknoloji ve sürdürülen araştırmalarla işletmelere daha iyi kararları hızlı almalarına yardımcı olacak bilgi ve araçları sunuyor. Sabancı Üniversitesi’nde IBM’in stratejik ortaklığında hayata geçirilen program, inovatif şirketlerin ihtiyaç duyduğu rekabetçi avantajı yaratmak ve sürdürmek üzere aradığı analitik becerileri ve birikimi kazandırmak üzere tasarlandı. Sabancı Üniversitesi ile IBM arasındaki stratejik ortaklığı değerlendiren IBM Türk İş Analitiği Ülke Lideri Nicholas Anderson konuyu şu şekilde değerlendirdi: “Gelecekte BT’ye hâkim olacak ve iş dünyasını şekillendirecek en önemli alanlardan biri veriler ve veri analitiğidir. IBM olarak verileri yeni doğal kaynağımız olarak adlandırıyoruz ve hem çözüm portföyümüzle hem de toplumdaki işbirliklerimize liderliğimizi sürdürüyoruz“ diyor. IBM Türk Üniversite İlişkileri Lideri Jale Akyel ise ekliyor: “Üniversite ilişkileri olarak en önemli görevlerimizden biri yeni gelişen alanlarda BT pazarının, müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın yetenek açıklarını kapatmak üzere üniversitelerle inovatif işbirlikleri oluşturmaktır. Bu bağlamda vizyoner bir kurum olan Sabancı Üniversitesi’nde yapılanan bu profesyonel programa destek vermek bizim için son derece mutluluk vericidir. Önemli araştırma ve öğrenci projelerine akademik bilgi üzerine iş tecrübelerimizi ekleyerek karşılıklı değer yaratacağımıza inanıyoruz.” BT Eğitim Yönetim Kadrosunda Değişime Gitti BT Eğitim, büyüyen iş hacmine paralel olarak organizasyon yapısında da köklü bir değişikliğe gitti. Yenilenen ve büyüyen yeni organizasyonun başına genel müdür yardımcısı olarak, sektörün tecrübeli isimlerinden Cumhur Kızıları getirildi. BT Eğitim genel müdür yardımcılığı görevini 18 Ağustos 2014 itibariyle devralacak olan Cumhur Kızıları, yeni görevinde doğrudan BT Eğitim Kurucusu Bülent Morten’e bağlı olarak çalışacak. 2014 yılını stratejik değişiklik ve yeniliklerin yılı olarak gördüklerini belirten BT Eğitim Kurucusu Bülent Morten yeni organizasyon değişikliği hakkında şunları söyledi: “Kurulduğumuz günden itibaren Cisco işinde Türkiye’deki en önemli oyunculardan biriyiz. Büyüyen iş hacmimiz, organizasyonumuz ve bu yıl ardarda aldığımız ödüller de bunun göstergesi oldu. Bu çerçevede BT Eğitim’i geleceğe daha sürdürülebilir bir süreçte taşımak ve sektördeki varlığımızı daha da güçlendirmek amacıyla köklü bir organizasyon değişikliğine gittik. BT Eğitim operasyonumuz bundan böyle, yeni Genel Müdür Yardımcımız Cumhur Kızıları’ya emanettir. Cumhur Kızıları, son birkaç yıldır BT Eğitim’in hem ulusal hem de uluslararası alandaki varlığını artırmasına liderlik etmekteydi. Kızıları’nın yeni görevinde de BT Eğitim’i daha iyi bir noktaya taşıyacağına yürekten inanıyorum.” 20 • eylül14 HABER Twitter Video Reklamcılığa Başlıyor Kendisine bir süredir yeni gelir kaynakları yaratmak için çalışmalar yapan Twitter, ilacı video reklamlarda buldu. Bir süredir Facebook tarafından kullanılan ve sosyal medya sitesinin son dönem gelir kalemlerinin zirvesinde yer alan reklamlar, Twitter’ın da hedefi haline geldi. Özellikle mobil reklamcılıkla birlikte sosyal medya sitelerinde kendilerine yer bulan reklamverenler, son dönemde müşterilerine video reklamlar üzerinden ulaşmaya Veeam İkinci Çeyrekte de Büyümeye Devam Etti Modern veri merkezlerinin kesintisiz çalışabilmesi için çözümler sunan Veeam, 2014 ikinci çeyreğinde yüzde 30 büyümeye imza attı. Şirketin büyümesinin ardında, kurumların kesintisiz çalışabilmek için artan taleplerini karşılaması, ikinci çeyrekte müşteri sayısını 115.000’in üzerine çıkarması ve yeni Veeam Availability Suite v8’i duyurması yatıyor. Modern veri merkezlerinin kesintisiz çalışabilmesi için yenilikçi çözümler sunan şirket, 2014 ikinci çeyreği finansal sonuçlarını açıkladı. Şirket bu yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 büyüme gerçekleştirdi. 2014’ün ikinci çeyreği, peş peşe 26. kez çeyrek cirosunun önceki yılın aynı dönemine göre iki haneli büyümesine şahit olunan dönem oldu. Dünya çapındaki 111.500’in üzerinde müşterisiyle, şirketin koruduğu sanal makine sayısı da 6.5 milyonun üzerine çıktı. başlamışlardı. Facebook’un LiveRail ile sistemiyle girdiği topa, şimdi de Twitter giriyor. Uzun bir süredir “sponsorlu tweet” olarak Twitter üzerinden müşterilerine ulaşan firmalar, bundan böyle reklam videolarını da “sponsor” etiketi altında hedef kitlelerine ulaştırabilecekler. Bu sayede belirledikleri hedef kitlelere daha rahat ulaşabilecek reklamverenler, Twitter’ın geniş kullanıcı sayısı ile müşteri portföylerini genişletme imkanı bulabilecekler. Vodafone Çiftçi Kulübü Avrupa’dan Ödülle Döndü Türkiye’de çiftçilere odaklanan ilk sosyal iş modeli olarak Vodafone Türkiye’nin 2009 yılında hayata geçirdiği Vodafone Çiftçi Kulübü, İsviçre’de düzenlenen “Social & Business Co-Creation” yarışmasında Jüri Özel Ödülü’ne layık bulundu. Türk tarımında etkinlik ve verimlilik artışı yaratmaya odaklanan bir sosyal iş modeli olarak öne çıkan Vodafone Çiftçi Kulübü, İsviçre’de düzenlenen “Social & Business Co-Creation: Collaboration for Impact” yarışmasında Jüri Ödülü’ne layık bulundu. Ashoka Changemakers, Zermatt Zirvesi Derneği, Fondation Guilé, DPD ve Boehringer Ingelheim iş birliğiyle hayata geçirilen “Social & Business Co-Creation” yarışması, Avrupa çapında inovatif iş birliği projelerini ödüllendirmeye odaklanıyor. Avrupa kültüründe değişim yaratan ve sosyal hedeflere yönelen projeler, kurumlar ve girişimler arasında yapılan değerlendirme sonucunda Vodafone Çiftçi Kulübü, övgüye değer bulundu. Bu yıl 34 Avrupa ülkesinden 338 projenin katıldığı “Social & Business Co-Creation: Collaboration for Impact” yarışmasında, işletmelerin sosyal sorumluluk projelerinde yarattığı fark değerlendirilerek, ortaya çıkan ekonomik ve sosyal değere odaklanıldı. Vodafone Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Gizem Keçeci, ödül hakkında şu değerlendirmede bulundu: “Vodafone Türkiye olarak, ülkemizde dijital dönüşümün lideri olma vizyonuyla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bugüne kadar ulusal ve uluslararası alanda teknoloji, hizmet, pazarlama, insan kaynakları gibi birçok kategoride kazandığımız 130’un üzerinde ödüle bu yıl ‘Social & Business Co-Creation’ Ödülleri’nde bir yeni başarıyı eklemenin gururunu yaşıyoruz. Çiftçinin daima yanında olmayı ilke edinen Vodafone Çiftçi Kulübü’yle ortaya koyduğumuz sosyal inovasyonun Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmesinden mutluluk duyuyoruz. Türkiye’de ilk kez uygulanan programımız, çiftçilerin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda, onların sosyal ve ekonomik hayata katılımına ve iş verimliliklerinin artırılmasına odaklanıyor. Vodafone Çiftçi Kulübü’yle sunduğumuz tarife ve kampanyaların ötesine geçen hizmetlerle, çiftçilerimizin hayatına çok daha geniş bir ölçekte temas etmeyi sürdüreceğiz.” eylül14 • 21 Panasonic ve Tecpro Yetkili Servis Konusunda Anlaştı Kurumsal Mobil Çözümler alanında küresel bir uzmanlığa sahip olan Panasonic, Toughbook ve Toughpad ürünlerinin teknik servis ve satış sonrası hizmetleri konusunda Tecpro Bilgi Teknolojileri ile el sıkıştı. Panasonic müşteri ve iş ortaklarının güvenle hizmet alabilecekleri Tecpro Bilgi Teknolojileri, anlaşma kapsamında Panasonic Toughbook ve Toughpad ürün portföyünün bağımsız servis noktası olarak faaliyet gösterecek. Tecpro Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü İbrahim İlhan son yıllarda bu pazarda zorlu ortamlarda çalışacak dayanıklı dizüstü bilgisayar ve tablet talebinin arttığına değinerek anlaşmaya dair şu açıklamayı yaptı: “Tecpro olarak her biri kendi alanında dünyaca tanınmış bir çok lider markalanın servis merkezliğini yapmaktayız. Önceliğimiz markaların satış sonrası hizmetelerine değer katarak müşteri memnuniyetini en üst seviyede sağlamak. Bu alanda İstanbul merkez, Ankara İç Anadolu bölge müdürlüğümüz İzmir Ege bölge müdürlüğümüzdeki toplam 70 personelimiz ile yıllardır kurumsal servis hizmeti veren tecrübeli bir kadroya sahibiz. Panasonic gibi teknoloji lideri bir markanın servis hizmetlerini verecek olmak bizleri son derece gururlandırdı. Bu iş birliğinin diğer tüm markalarımızda olduğu gibi uzun yıllar süreceği inancındayım.” Defne CIS Bölgesi’ne Destek Sağlayacak Mobilite İş Süreçlerini Değiştiriyor Dünya’da 20 ülkede 25’ten fazla mobil operatör için telekom çözümleri sunan Defne, CIS bölgesindeki lider operatör ile 3 yıllık destek anlaşması imzaladı. Orta Asya’dan Orta Doğu’ya, Asya-Pasifik bölgesinden Afrika’ya, Avrupa’dan Güney Amerika’ya kadar değişik coğrafyalarda Türkiye dahil 20’den fazla ülkede 25’ten fazla mobil operatör ve yaklaşık 500 milyon aboneye sunduğu katma değerli servis ve platform çözümleri ile dünya çapında birçok projeye imza atan Defne Bilgi İşlem, 2012’den bu yana birlikte çalıştığı ve Ödemeli Arama Platformu’nu sunduğu CIS bölgesinin lider mobil operatörü ile 3 yıllık destek ve bakım anlaşması imzaladı. 3G üzerinden 14 milyon aboneye katma değerli servisler sunan CIS bölgesinin lider mobil operatörü, Defne’den aldığı teknik destek ile kesintisiz hizmet sunmaya devam edecek. Defne’nin günde 10 milyon çağrı taşıyabilen Ödemeli Arama Platformu üzerinde çalışan servislerin bakımını ve desteğini kapsayan anlaşma ile ilgili olarak Defne Genel Müdürü Oğuz Haliloğlu da şu görüşü dile getirdi: “CIS Bölgesindeki lider bir operatörle uzun süreli iş ortaklığı anlaşması imzalamaktan dolayı oldukça gurur duyuyoruz. Destek anlaşması bu platform üzerinde çalışan servislerin kesintisiz şekilde 24x7 uzaktan gözlemlenmesi, desteğinin sağlanması ve bakımının üstlenilmesini kapsamaktadır. 2017 yılı başına kadar ilişkimizin kesintisiz sürdürüleceği imza altına alındı. Dünya çapında hizmet veren mobil operatörlerin tercihi olarak kalmak için sunduğumuz çözüm ve hizmetlere yatırım yapmaya devam edeceğiz.” Son yıllarda internet erişimine sahip cihaz sayısının artmasıyla birlikte mobilitenin hâkim olduğu bir çağa girdik. Mobilite, şirketlerin iş süreçlerini ve iş yapış şekillerini önemli ölçüde değiştiriyor. Tümleşik iletişim alanındaki mevcut yatırımlarını korumalarını sağlayan Unify, aynı zamanda çözümlerinin sancılı bir süreçle karşılaşmadan kolayca ve kademeli bir şekilde kullanılmasını mümkün kılıyor. Çözüm ve hizmetleri ile şirketlerin verimliliklerini artırmaya odaklanan Unify, çalışanların kendi işlerine odaklanabilmelerine de yardımcı oluyor. Günümüz şartlarında her an ve her yerden bilgiye ulaşmanın iletişim kurmanın bir zorunluluk hâline geldiğine dikkat çeken Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bu gerçeği göz önünde bulunduran ve Siemens’in 170 yıllık güçlü Ar-Ge mirasını taşıyan Unify olarak, kurumların mobiliteden en yüksek şekilde yararlanmasını sağlayan çözümler üretiyoruz. Farklı lokasyonlardaki, bir binadaki ya da çok farklı yerlerdeki insanların tek bir noktada buluşmuşlarcasına haberleşmelerini mümkün kılıyoruz. Bu işi yaparken ses, video, chat, internet, presence management (mevcudiyet yönetimi) gibi iletişim yöntemlerinin tamamını kapsayan bir bakış açısıyla hareket ediyoruz. Donanımdan yazılıma, Ar-Ge’den yetişmiş insan gücüne kadar kendi kaynağımız. İnsan gücünün önemli bir kısmı da kanal yapısı içinde sertifikalaştırdığımız iş ortaklarımızdan oluşuyor.” 22 • eylül14 HABER Snapchat Reklam ve Haber Yayınına Başlıyor Kendini yok eden içeriklerle tanıdığımız anlık mesajlaşma uygulaması Snapchat, Snapchat Discovery adlı yeni servisiyle kendini yok eden reklam ve haber yayına başlayacak. Yeni uygulamanın Kasım ayında yayına başlaması bekleniyor. Zaman içerisinde silinen içeriklerle, anlık mesajlaşma uygulamaları arasında kendini farklı bir noktada konumlandıran uygulama, yeni servisi ve hizmetiyle bu özelliğini paraya dönüştürmeyi hedefliyor. Kullanıcılarına aynı mesaj içeriklerinde olduğu gibi zaman içerisinde kendini yok eden haber ve reklam içerikleri sunmaya hazırlanan anlık mesajlaşma uygulaması, bu sayede gelirlerini artırmayı planlıyor. Kendi yapısına sadık kalarak geliştirilen bu servisle Teleperformance Türkiye Sertifika Portföyünü Genişletiyor Teleperformance Türkiye, Vericert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri Şirketi tarafından yapılan denetimle EN 15838: 2009 Çağrı Merkezi İletişim Merkezleri Hizmet Sertifikası’nı almaya hak kazandı. Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından hazırlanan bu sertifika sayesinde Teleperformance Türkiye’nin çağrı merkezi sektöründe müşteri ilişkileri ve memnuniyeti yönetiminde uzmanlığını ve ulaştığı kriterleri bir kez daha kanıtlamış olduğunun altını çizen Utkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çağrı merkezlerinin yönetim sistemi gereksinimlerini ve çağrı merkezi hizmetlerinin sunulması için gerekli olan teknik şartları tanımlayan EN 15838:2009, bir çağrı merkezinin teknik altyapısından müşteri memnuniyetine kadar aktif olan tüm süreçlerin kontrolünü belirli kriterlere bağlayan etkili bir yönetim sistemi standardı. Art arda aldığımız uluslararası sertifikaların en yenilerinden biri olan EN 15838:2009, hizmet sunum kalitemizin sürdürülebilir olduğunun bir kanıtı olmakla beraber, yalnızca bir çağrı merkezi değil, aynı zamanda müşterilerimizin CRM iş ortağı olduğumuzun da bir kanıtı. Teleperformance Türkiye ailesinin özverili çalışmaları sonunda elde edilen bu başarının devamını getirecek ve sürekli gelişim ilkemiz doğrultusunda daha iyiye ulaşmak için müşterilerimizin alacağı hizmetin kalitesini üst seviyelere taşıyacak yöntemlerin aranması konusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” birlikte, kullanıcılarından da büyük tepki almayacak anlık mesajlaşma uygulaması, özellikle makale ve haber içerikleriyle kullanıcı portföyünü de genişletmek istiyor. Facebook bünyesinde bir “servis” olmayı kabul etmeyerek, yatırımlar yapan Snapchat, yeni geliştirdiği reklam ve haber modeliyle büyüme girişimlerine resmen başlamış oldu. Şu sıralar 12 medya şirketiyle görüşme halinde bulunduğu iddiaları ortaya atılan uygulama, özellikle film sektöründe hizmet veren şirketlerin ilgisini çekmiş durumda. WhatsApp ve benzeri anlık mesajlaşma uygulamalarına göre genç neslin çok daha fazla tercih ettiği Snapchat, yeni servisleriyle beraber bu alanda tekel olabilir. İlerleyen günler bu konuda daha belirleyici olacak. BT Gurusu Steve Bell 9 Ekim’de Türkiye’de İş süreçlerinde ve teknolojide yalınlaştırma konusunda iş dünyasının liderlerine koçluk yapan Steve Bell, 9 Ekim 2014 tarihinde BT Bilgi’nin sponsorluğunda İstanbul’da Four Seasons Bosphorus’da bir seminer verecek. Bell, iş dünyası liderleri ve teknolojiden sorumlu profesyonellere yönelik bu seminerinde küresel düzeyde Yalın BT iş pratiklerini seminer katılımcıları ile paylaşacak. Bilgi teknolojilerinin işletmelerde yenilikçilik aracı olarak potansiyelini ortaya koyan Yalın BT kavramının ilkeleri hakkında birçok kitaba imza atan Steve Bell, 9 Ekim’de İstanbul’da iş dünyasının profesyonelleri ile buluşuyor. “Yalın İş... Yalın Teknolojiler!” mottosu ile 10 yılı aşkın süredir Türkiye’nin önde gelen markalarına bilişim hizmetleri sunan BT Bilgi Teknolojileri’nin davetlisi olarak gelen Yalın BT gurusu Steve Bell, iş dünyasının liderlerine özel bir sunum gerçekleştirecek. Yenilikçilik ve operasyonel mükemmellik alanında dünyanın önde gelen profesyonellerine koçluk yapan Steve Bell, dünyanın her tarafında katıldığı workshop’larda sayısız strateji geliştirme ve yaygınlaştırma çalışmasına öncülük etmektedir. Steve Bell, BT Bilgi Teknolojileri’nin organizasyonuyla düzenlenen İstanbul’daki seminerinde, gerek kitabında yer alan, gerekse farklı Yalın BT iş pratiklerinden edindiği zengin deneyimleri izleyicilerle paylaşmayı planlıyor. eylül14 • 23 HABER SAP Finansal Konsolidasyon Süreçlerini Başlattı SAP, Garanti Bankası ile Finansal Konsolidasyon projesini hayata geçirdi. Garanti Bankası, SAP projesi ile konsolidasyon süreçlerindeki hız ve verimliliğini artırarak finans ekibinin strateji ve analiz çalışmalarına daha fazla zaman ayırabilmesini hedefliyor. Garanti Bankası Finansal Konsolidasyon Projesi, dokuz aylık bir süre içinde SAP uzmanlığıyla tamamlandı. Yoğun bir hazırlık döneminin ardından, planlamaya uygun olarak Nisan 2014’te canlı kullanıma alınan SAP çözümü, Garanti Bankası’nın verilerinin saklanıp işlenebileceği güvenli bir alan sunarken, finansal sonuçların yüksek kalite standartlarında çok daha hızlı oluşmasını sağlıyor. Türkiye’nin İlk Akıllı Stadyumu TT Arena Oluyor Galatasaray ve TTNET’in yaptıkları işbirliği ile Türk Telekom Arena, tüm tribünlerinde WiFi servisi verilen ve internet tabanlı dijital uygulamaların sunulacağı Türkiye’nin ilk akıllı futbol stadyumu olacak. Galatasaray Spor Kulübü ile TTNET, Türk Telekom Arena Stadyumu’ndaki tüm tribünlerde, “GS TTNET WiFi” hizmeti ile futbolseverlere yüksek kapasite ve hızda internet erişimi sağlamak üzere bir işbirliği anlaşması imzaladı. İşbirliğinin detayları; Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal, TTNET Genel Müdürü Abdullah Orkun Kaya, Galatasaray Sportif AŞ Genel Koordinatörü ve İcra Kurulu Başkan Vekili Faruk Işık, TTNET Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı N. Mert Başar’ın katılımıyla düzenlenen ortak bir basın toplantısı ile açıklandı. Türk Telekom Arena, binlerce kişinin aynı anda internete bağlandığı en büyük TTNET WiFi noktası olurken, 5. nesil WiFi teknolojisi sayesinde Türk Telekom Arena’da, aynı anda binlerce taraftar, birçok farklı cihaz ile 400 Mbps’ye kadar varan hızlarda internete bağlanacak. Taraftarlar, TTNET kablosuz internet altyapısı üzerinden Türk Telekom Arena için özel olarak geliştirilecek uygulamalarla, Galatasaray’dan güncel haberleri anında alabilecek, takımlarının son dakika videolarını izleme şansına sahip olacak, sunulacak özel fayda ve fırsatlardan faydalanarak akıllı stat deneyimini yaşayacak. 24 • eylül14 Raporlama ve konsolidasyon konularında sektöre öncülük ederek yenilikçi teknolojiye yatırım yapan Garanti Bankası, hızlı, güvenli ve şeffaf bir çözüm olan SAP’yi tercih etti. Bunun yanı sıra kurduğu yeni altyapı sayesinde Konsolidasyon ve Uluslararası Muhasebe Birimi’nde yürütülen iş süreçlerinin iyileştirilmesinin yanı sıra, insan kaynağının daha verimli kullanımına ve çalışan memnuniyetine de katkı sağladı. Çözüm sayesinde, Garanti Bankası’na veri sağlayan yurt içi ve yurt dışındaki iştiraklerde ve merkezi konsolidasyon ekibinde raporlama süreleri kısalırken, mesai yükü önemli ölçüde hafifledi. Finans ekibi, strateji ve analiz çalışmaları için daha çok zaman kazanmış oldu. Sony Eurasia’da Yeni Atama Mustafa Yiğit, Sony Eurasia PlayStation Grup Ürün Müdürlüğü görevine atandı. Sony PlayStation Grup Ürün Müdürü olarak atanan Mustafa Yiğit, yeni görevi kapsamında PlayStation’ın Türkiye’deki tüm operasyonlarının yönetiminini üstlenecek. Sony Eurasia’da 2011 yılından bu yana PlayStation Ürün Müdürü olarak çalışan Mustafa Yiğit, PlayStation Grup Ürün Müdürlüğü görevine getirildi. Yeni görevi kapsamında PlayStation’ın Türkiye’deki tüm operasyonlarının yönetiminini üstlenecek olan Yiğit, Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nden tam burslu olarak 2005 yılında mezun oldu. Sony’ye katılmadan önce ETİ ile Nestlé Türkiye’de pazarlama ve satış departmanlarında çeşitli yönetici pozisyonlarında görev aldı. Evli ve bir çocuk babası olan 1982 doğumlu Yiğit, iyi derecede İngilizce konuşuyor. Mustafa Yiğit, bundan böyle PlayStation’ın Türkiye’deki tüm operasyonlarının yönetiminini üstlenecek. ZTE Yılın İlk Altı Ayında Gelirlerini Artırdı 2014’ün ilk altı aylık döneminde kârını yüzde 263.9 artırarak 1.13 milyar CNY’e ulaştığını açıklayan ZTE, dokuz aylık net kârının yüzde 208.2 ile yüzde 244.5 arasında artarak, 1.7 milyar CNY ile 1.9 milyar CNY aralığına ulaşmasını hedefliyor. Telekomünikasyon ekipmanları, ağ çözümleri ve mobil cihaz tedarikçisi ZTE, iş birimlerinde yakaladığı güçlü ivmenin devam etmesiyle, net kârının 2014 yılının ilk dokuz ayında üç kat artış kaydetmesini hedefliyor. ZTE tarafından açıklanan verilere göre, borsada işlem gören şirketin hissedarlarına dağıtılabilir net kârının, yılın ilk dokuz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 208.2 ile yüzde 244.5 arasında artarak 1.7 milyar CNY ile 1.9 milyar CNY aralığına ulaşması bekleniyor. ZTE, 2014 yılının ilk altı ayında net kârını yüzde 263.9 artırarak 1.13 milyar CNY’e ulaştı. Aynı dönemde ZTE’nin hisse başına geliri 0.33 CNY olurken, gelirler de 37.7 milyar CNY’e yükseldi. ZTE’nin 2014’ün ilk 9 aylık finansal performans beklentisi, yılın ilk altı ayında ağ sözleşmelerinden elde edilen gelirlerin güçlenmesi ve Çin’de 4G şebekelerine tüketicilerin yaptığı yatırımların desteğiyle sözleşme kârlılığında süregelen iyileşmelere bağlı. ZTE, ağ yönlendiricileri ve çip gibi önemli stratejik ürünlerine yaptığı yatırımların meyvelerini toplarken, yılın ilk dokuz ayında yıllık bazda gelirlerinde elde edeceği artışta daha etkin kur yönetiminin de etkili olacağını öngörüyor. Şirket, çok büyük ölçekli 4G ağlarının kurulumuna yaptığı yatırımlarla 2014’ün ilk yarısında Çin’deki cep telefonu operatörlerinden elde ettiği işletme gelirinde hızlı bir büyüme kaydettiğini açıkladı. ZTE, daha yüksek kârlılığa sahip ağ sözleşmeleriyle çalışma stratejisine bağlı kalması sonucunda brüt kâr marjında da önemli bir iyileşme yaşadı. ZTE’nin operasyonel nakit akışı da son 10 yıllık dönemde ilk kez 2014’ün ilk altı ayında artıya döndü. İç pazarda telefon terminallerinden elde ettiği işletme geliri ise ilk altı aylık dönemde geriledi. Watson İnsanlığın Ufkunu Geliştirecek IBM yapay zeka mucizesi Watson’ın, büyük veri ile ilgili daha önce bilinmeyen bağları ortaya çıkarma gücü ile bilim insanlarının araştırma ve geliştirme süreçlerine destek olacak gelişmeleri duyurdu. Bir bulut hizmeti olarak sunulan IBM’in Watson Keşif Danışmanı, araştırmacıların keşiflerini hızlandırmak ve ölçeklendirmek üzere tasarlandı. Hipotezleri test etme ve hızlıca sonuçlara varabilme anlamında ihtiyaç duyulan zamanı aylardan günlere, günlerden saatlere indirerek, Watson, AR-GE çalışmalarına benzersiz bir hız ve kesinlik getiriyor. Akademi dünyası, ilaç ve benzeri kurumsal araştırma merkezlerindeki önde gelen araştırmacılar ve bilim insanları IBM’in yeni Watson Keşif Danışmanı ile kamu veritabanlarında bulunan milyonlarca bilimsel araştırmanın verilerini hızla analiz etmeye ve kullanmaya başlayacak. Dünyada neredeyse her 30 saniyede bir-yani yılda bir milyondan fazla- yeni 26 • eylül14 bir bilimsel araştırma yayınlanıyor. Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre, günümüzde bir araştırmacı ayda ortalama 23 bilimsel makale okuyor. Bu da yılda 300’e denk geliyor. Dolayısıyla, bilim insanlarının mevcut ve devamlı artan bilimsel malzeme yığınına kendi başlarına yetişebilmesi imkansız bir hal alıyor. 2013 yılında, en büyük 1.000 araştırma ve geliştirme şirketleri sadece araştırmaya yılda 600 milyar dolardan fazla bütçe ayırdı. Öte yandan, ilk araştırma aşamasından uygulamaya ve gelecek vadeden bir ilaç tedavisine geçiş süreci ortalama 10 ila 15 yıllık uzun bir sürece ihtiyaç duyuyor. Watson Keşif Danışmanı ile araştırmacılar yeni bağları ortaya çıkarabilir. Buna ek olarak, veriler arasındaki beklenmedik kalıpları tanımlayarak araştırma ve bilim alanlarındaki keşif sürecini hızlandırma ve iyileştirme potansiyelini de sunuyor. HABER Türk İş Dünyası e-Arşiv Uygulamasına Geçiyor Kamunun e-Dönüşüm düzenlemeleriyle hızlı bir dönüşüm sürecine giren Türk iş dünyası, e-Fatura sürecinden sonra, e-Arşiv uygulamasına geçiyor. Mükellef firmalar e-Arşiv uygulamasıyla; faturaların kâğıt nüshasını saklama yükünden kurtulup saklama maliyetlerini düşürecek, belgelerine hızla erişebilecek, nihai tüketiciye faturalarını e-posta yoluyla iletebilecek, işlem süreleri kısalacak, doğaya ve çevreye katkı sağlanacak. e-Arşiv uygulamasının firma cirolarında ciddi oranda tasarruf sağlayacağını ifade eden Uyumsoft e-Dönüşüm Satış Kanalı Yöneticisi Volkan Şahin, şunları söyledi: “Kağıt faturada oluşan baskı, kargo, personel ve zaman maliyetleri, e-Fatura uygulamasıyla ortadan kalktı. e-Arşiv uygulaması ile de, VMware vCloud Air Ağı’nı Duyurdu VMware, hibrit bulutun avantajlarını artırmayı düşünen kurumlara daha fazla seçenek ve esneklik sağlayacak olan VMware vCloud Air Ağı’nı duyurdu. Şirket VMware vCloud Hybrid Service’i de VMware vCloud Air olarak yeniden konumlandırdı. Bu isim değişimi, VMware’in hibrit bulut platformundaki kurumlara değer kattığı Hizmet Olarak Altyapı, Hizmet Olarak Masaüstü, Hizmet olarak Felaket Kurtarma gibi çözümleri vermekteki sözünü pekiştiriyor. VMware’in gelecek dönemde hizmet olarak sunacağı çözümler, bu stratejiyle aynı çizgide olması için “Air” markasını taşıyacak. VMware vCloud Air Ağı, kurumları yüksek hizmet esnekliği, küresel bulut hizmetleri ve VMware vCloud Air ya da VMware vCloud Air Ağı Hizmet Sağlayıcı ekosistemimizden seçebilecekleri pek çok seçenekle destekliyor. VMware vCloud Air Ağı’nda kurumlar VMware vCloud Air veya VMware vCloud Air Ağ hizmet sağlayıcıları arasından seçecekleri yeni bir iş ortağı markalama sistemi kullanabiliyorlar. “Hizmet olarak Altyapı ile Güçlendirilmiş” olarak belirlenmiş hizmet sağlayıcılar, kurucu nitelikteki teknolojileri olarak VMware vSphere tabanlı bulutlara sahipler. “Hibrit Bulutla Güçlendirilmiş” iş ortakları, hizmetlerini kurum ortamı ve iş ortağı bulutu arasında çift yönlü iş akışını sağlamak için VMware vCloud Director kullanarak onaylatıyorlar. “Horizon Hizmet olarak Masaüstü (DaaS) ile Güçlendirilmiş” iş ortakları da, bulutlarını hizmet olarak masaüstü konuşlandırmalarını desteklemek için onaylatıyorlar. VMware ayrıca vCloud Air hizmetleri tabanlı ek iş ortağı bulut hizmetlerini tanıtmak için gelecek dönemde markalama onayları da sağlayacak. mükelleflerin tüm faturaları elektronik ortamda oluşturulup saklanacağından, faturaların kağıt nüshasını saklama yükü tarihe karışıyor. İşletmeler, nihai tüketicilerine faturalarını e-posta yoluyla iletebilecek ve dolayısıyla vatandaşlarda e-Dönüşüm sürecinin bir paydaşı olacaktır. Bu gibi yönleriyle e-Arşiv uygulaması, e-fatura uygulamasının işletmelere sağladığı tasarruf oranını katlayarak arttıracaktır. e-Arşiv ile firmaların cirolarında yüzde 1 oranında tasarruf yapacağını öngörüyoruz” Volkan Şahin, e-Arşiv uygulamasından yararlanma izni verilen mükelleflerin, e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan vergi mükelleflerine gönderdikleri kâğıt faturaların ikinci nüshasını, elektronik ortamda muhafaza edebileceğini de açıkladı. OKI 5 Renkli Yazıcısını Tanıtıyor OKI sektörde alanında bir ilk olan ve büyük heyecanla karşılanan, 5 renkli baskı yapan, dijital LED A3 yazıcısı ES9541 modelini ve Beyaz tonerli LED yazıcılarını Sign İstanbul’da tanıtıyor sürecinden sonra, e-Arşiv uygulamasına geçiyor. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 11-14 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Sign İstanbul Fuarı’nda F20 no’lu OKI standını ziyaret eden katılımcılar, OKI’nin, inovasyon yeteneğini kullanarak grafik sanatları sektörüne özel olarak geliştirdiği, renk profesyonellerine sunduğu baskı çözümleri ve uzman ürünleri inceleyerek bilgi alabilecekler . Fuar kapsamında tanıtılacak olan OKI’nin yeni buluşu 5 renkli yazıcısı ES9541, CMYK+1 spot renkte baskı yapıyor, renkli yüzeylere beyaz renk veya parlak baskı yapma özelliği ile ön plana çıkıyor. Çok çeşitli medyalara, renkli zeminlere baskı, tişört ve kişiye özel promosyon tasarımından satış noktaları uygulamalarına kadar birçok alanda yenilikçi çözümler sunan yeni yazıcı Avrupa’da Viscom ve Good Design Ödüllerine sahip bulunuyor. OKI’nin Grafik Sanatlar sektörüne yönelik olarak geliştirdiği diğer ürünleri; beyaz tonerli renkli A4 yazıcı C711WT, beyaz tonerli A3 renkli yazı C920WT ve 360 gr’a baskı yapma özelliğine sahip, A3 renkli yazıcı C931’de OKI standında yer alıyor. eylül14 • 27 28 • eylül14 MAKALE Dünyayı Akıllı Şehirler Kurtaracak Günümüzde, artan şehirleşme beraberinde birçok sorunu getirdi. Akıllı şehir çözümleriyle geliştirilen teknolojilerle, şehirlerde oluşan sorunların önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bu sayımızda, akıllı şehir çözümlerinin dünyadaki ve ülkemizdeki örneklerini masaya yatırıyoruz YA Z I Ekrem Uçman [email protected] G eçtiğimiz yüzyıl içerisinde katlanarak artan nüfus, köyden kente göç gibi bir sorun doğurdu. Altyapısı yeterli seviyede olmayan ya da zaman içerisinde artan nüfusa karşı önlem alamayan şehirler birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Çarpık kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan konut sorunu, çevre kirliliği ve yetersiz kalan sosyal hizmetler şehirleri tüm canlılar için yaşanmaz hale getirdi. Bu durumlardan dönemin geleceği hesaplayamayan ve sadece günü kurtarmayı amaçlayan hükümetleri sorumlu olurken, uzun vadede kaybeden bütün tarihi ve kültürel dokusunu kaybetmiş şehirler oldu. Tabi planlı olarak genişlemeyi seçen ve gerekli altyapı yatırımlarını yapan şehirler, akıllı teknolojilerin de katkısıyla kendi enerjisini üretecek kadar gelişme yolundalar. Viyana, Toronto, Paris, New York, Londra ve Berlin gibi şehirler, organik büyümeyi benimseyerek, şehirleri çağın gerekliliklerine göre hazırlamayı başarmışlardır. Türkiye’de de akıllı şehir yolunda bir adım olan kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmiş olsa da, projenin ne derecede başarılı olabileceğini şimdiden kestirmek biraz zor. Yazımızın devamında, akıllı şehir uygulamalarını değerlendirirken, dünyadaki ve Türkiye’deki örneklerini gözden geçireceğiz. Akıllı Şehirler - Akıllı Uygulamalar Dünyadaki şehirlerin akıllı hale gelmesi günümüzün en önemli çıkmazlarından biri. Özellikle ulaşım ve enerji tüketimi bu konuda büyük önem arz ederken, yeterli altyapıya sahip şehirlerin bilişimin de eklenmesiyle kusursuz bir akıllı şehre dönüşmelerinin önünde hiç bir engel kalmıyor. Yeterli seviyeye sahip olmayan şehirler ise küresel stratejiler, rüzgar, güneş, akıllı şebekeler, atıktan enerji, akıllı ulaşım ve enerji düzenlemeleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ve akıllı şehir projelerileriyle, akıllı şehir olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar. Organik büyüme gerçekleştiren şehirler, laboratuvar ortamında birçok yeni projeyi ve akıllı şehir projesini gözden geçiriyor. Şehirde yaşayanların ve toplumun ➤ eylül14 • 29 ihtiyaçlarını öncelik olarak alan yönetimler, şehirleri kendi kendine yetebilecek hale getiriyorlar. Şehirlerdeki hava kirliliği açılan arıtma tesisleri ile giderilebilirken, çevresel dönüşüm de başarılı bir şekilde gerçekleştirilerek şehrin doğasına zarar verilmiyor. Şehri ve şehrin tarihini iyi bilen şehir planlamacılarıyla birlikte şehrin geleceği garanti altına alınırken, şehirler akıllı dönüşüme hazır hale geliyor. Şehirler, temiz enerji, akıllı ölçüm sistemleri ve akıllı şebeke uygulamalarını da kullanarak şehirdeki başarılı altyapı çalışmalarını sürdürülebilir hale getiriyorlar. Akıllı şehir olmayı hedefleyen şehirlerin öncelikle bu tarz başarılı örnekler yerine, başarısız sonuçları değerlendirmeleri gerekiyor. Başarısız akıllı dönüşüm projelerinin yanı sıra, dönüşümün gerçekleştirilmek istendiği şehrin sosyoekonomik yapısı, kültürel dokusu ve tarihsel gelişimi de değerlendirilerek uzun vadeli planlamaların yapılması bir zorunluluk. Ancak bu şekilde şehrin organik olarak büyümesi sağlanarak çarpık kentleşmenin önüne geçilmesi mümkün olabilir. ➤ Dünyadaki Akıllı Şehirler ve Uygulamaları Yapılan araştırmalara göre akıllı şebeke sistemlerini olgunlaştırmış şehirler, bilişim teknolojisiyle beslenen yeni altyapılara daha çabuk adaptasyon sağlıyor. Tarihsel altyapısını, bilişim teknolojilerinin en yeni ürünleriyle besleyen şehirler, trafik, sağlık ve eğitim gibi noktalara daha fazla vakit ayırma imkanı buluyor. Bu noktada Kuzey Amerika ve Avrupa’dan bir kaç örnek vererek, konuyu pekiştirelim. Akıllı şehir teknolojileri bakımından epeyce ileri olan Amerika Birleşik Devletleri, birden fazla şehrinde (ve hatta kasabasında) bilişim teknolojilerine yer veriyor. Yaklaşık 10 senedir hükümet eliyle yapılan yatırımlar sonucunda bu ülkenin dör bir yanında akıllı şehirler öne çıkıyor. Illinois Eyaleti’nin en önemli şehirlerinden Şikago da, bu alandaki örnek şehirlerden biri. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte artan nüfus yoğunluğu ve yapılaşma, şehrin binalarını güçlendirmeye itmişti. Binalara kendi güç yönetimlerini yerleştirerek, bu alanda emlak yönetimi kuruluşları, bina sahip ve yönetici derneklerinden yardım alan 30 • eylül14 belediye, kenti düzlüğe çıkarmayı başardı. Dönüşümü tamamlamak için STK’lardan da destek alan belediye, akıllı şehir dönüşümüne 2009 yılında bazı pilot binalara akıllı şebeke döşeyerek başladı. Bu sayede şehrin enerji tüketimini kontrol altına alan belediye, şehrin kontrol altında büyümesini sağladı. Dünyanın en yaşanılabilir şehirlerine sahip Kanada da bu alanda yatırım yapan ülkelerden biri. Özellikle temiz enerji kaynakları konusunda yatırım yapan Kanada hükümeti, bu sayede akıllı şehir yöntemlerinde manevra alanı kazandı. Ontario merkezli bir akıllı şebeke hareketine sahip Kanada, vatandaşlarına daha kaliteli bir yaşam sunuyor. Avrupa’da Akıllı Yaşam Örnekleri Avrupa’da da durum çok farklı sayılmaz. Korunan şehir dokuları ve kültürleri, günümüz teknolojileriyle oldukça iyi bir şekilde harmanlanıyor. Avrupa Akıllı Şebekeler Teknolojisi Platformu’yla ortaklaşa çalışan ülkeler, Avrupa’nın akıllı şebeke altyapısını geliştirmede önemli bir rol oynuyor. Avrupa Birliği, 2022’ye kadar Avrupa’daki her haneye akıllı ölçüm cihazları yerleştirmek istiyor. Avrupa’dan ilk örneğimiz Almanya olacak. Almanya, bu alandaki çalışmalarına E- Energy adıyla devam eden The Internet of Energy” girişimi adı altında yürütüyor. Girişim amacı doğrultusunda, çöllerde kurulmuş devasa solar tesisleri, ülkenin kıyı ve iç kesimlerindeki rüzgar çiftlikleri ve bina çatı-bodrumlarındaki küçük güç kaynaklarının birleştirilmesi planlanıyor. Bu girişim 6 farklı pilot bölgede, 6 akıllı şebeke projesi gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu konuda oldukça ileri bir seviyede olan Almanya, 80’li yılların başında şu sıralar ülkemizin uyguladığı toplu konut sistemine geçiş yapmış, bu tip projelerin “insanları ayrıştırdığı” gerekçesiyle bütün toplu konutları dinamitle yıkmıştı. Akıllı şehirlere örnek ülkelerden bir diğeri de Fransa. ERDF (Electricité Réseau Distribution France), akıllı şebeke girişimini 2008’de gerçekleştiren ülke, Bilişim servisleri sağlayıcı şirketlerden biriyle yaptığı pilot proje kapsamında bilgisayar ağı uygulamaları ve Otomatik Ölçüm Yönetimi’ni (AMM) oturtmayı amaçlıyor. Pilot proje aşamasında 2 bölgeye 300.000 adet akıllı ölçüm cihazı ve 6.000 “concentrator” (tek bir veri yolu – BUS - ve çok sayıda bağlantısı olan bir aygıt) uygulanmış. Birlikte çalıştığı şirket haricinde birkaç şirket ve EPRI (Elektrik Gücü Araştırma Enstitüsü) gibi kurumlar da ERDF ile işbirliği içinde. Nihayetinde, ERDF 35 milyondan fazla akıllı ölçüm cihazını tüm Fransa’ya uygulamış olacak. Elektrik Distribütörleri Topluluğu (GALED), dört lokal elektrik distribütörü şirketin birliğinden oluşuyor. GALED, 2008’de 90.000 haneye akıllı ölçüm cihazları uygulaması yapmış. Bu konudaki son örneğimiz ise Hollanda. Hollanda’da akıllı şebeke dönüşümü için görevlendirilmiş MAKALE bir yönetim birimi bulunmasa da şirketler, şehirler ve kurumlar akıllı şebekeleri benimsemiş ve bu konuda çalışıyor durumda. Örneğin, Amsterdam, sektörün önde gelen şirketlerinden bazılarıyla yaptığı işbirliği sayesinde önümüzdeki 15 yıl içinde hane başına 410 dolar gibi bir masrafla tüm şehri akıllı şebekelerle tamamen donatmış olmayı planlıyor. Hollandalı araştırma merkezleri, bir yazılım şirketi, ve bir hizmet şirketi, akıllı şebeke tabanlı 25 hanelik bir mikro proje geliştirmiş. Hoogkerk’teki “PowerMatchingCity” adlı proje, çeşitli akıllı şebeke teknolojilerini test etmek amacıyla başlatılmış. Hollandalı şirketler tarafından başlatılan bir diğer benzer girişim olan Smart Energy Collective (SEC) ise akıllı enerji konseptleri üretmek için 15 şirketin bir araya gelmesinden oluşmuş. Bu girişimle beraber daha büyük çaplı ve 5.000 civarında şirtketin katılımıyla pilot projelerin geliştirilmesinin teşviki amaçlanıyor. SEC, Avrupa’da bugüne kadar yapılmış en kayda değer endüstri gelişimi olarak görülüyor. Türkiye ve Akıllı Şehirler Türkiye’deki akıllı şehir projelerinden bahsedebilmemiz için öncelikle şehirlerin altyapı sorunlarının çözülmesi, köyden kente göçün önüne geçilmesi ve ülkenin yapısına uygun kentsel dönüşüm projeleri başlatılması gerekiyor. Türkiye’nin en büyük iki kenti İstanbul ve Ankara’nın en ufak sağanak yağışta yüzen şehirlere dönmeleri ve şehirlerin gerek kültürel, gerekse de tarihi dokusuna aykırı şekilde gerçekleştirilen “kentsel dönüşüm” şehirleri ne yazık ki yaşanılır bir halden çıkartmıştır. Özellikle köyden kente göç, bu tarz büyük şehirlerini belini bükerken, özellikle İstanbul bu konuda başı en çok ağrıyan şehirlerden biri. Yapılan akıllı şehir anketlerinde ilk 50’ye bile giremeyen İstanbul, sahip olduğu potansiyele karşın gün be gün daha kötüye gidiyor. TOKİ’nin başlattığı kentsel dönüşümle birlikte, şehrin silüeti tamamen değişmeye başladı. 1950’li yıllarda Fransız şehir planlamacısı Henri Prost tarafından başlatılan bu kentsel dönüşüm, Haliç’in sanayi bölgesine dönüşümüyle sonlanmıştı. Daha sonra gelen Adnan Menderes, işin boyutunu iyice büyüterek, İstanbul’un kültürel ve tarihi dokusunu yok etmiş, şehir yıllar içerisinde gelen göçlerle de birlikte tanınmayacak hale gelmiştir. Hali hazırda devam eden kentsel dönüşüm ve açılacak üçüncü köprüyle birlikte şehir giderek büyüyecek ve kendi kendini yutacak. Bu tarz olumsuzluklara karşın, Türkiye’de belediyeler bazında akıllı şehir hamleleri görmek mümkün. Bursa Nilüfer Belediyesi, çevreye zarar veren fosil yakıtlar yerine rüzgar, güneş gibi doğal enerji kaynaklarının kullanılmasını teşvik etmek amacıyla attığı adımlara bir yenisini daha ekledi. Kamu alanlarının aydınlatılmasında güneş enerjisinin kullanılması uygulamasını başlatan Nilüfer Belediyesi, ilk örneği ise Ataevler’deki Yılmaz Akkılıç Parkı’nda uyguladı. Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve Hayata Artı Gençlik Programı işbirliğiyle başlatılan proje kapsamında Parkın bir bölümüne yerleştirilen güneş panelleri tarafından elde edilen enerji, gece parkın aydınlatılmasında kullanılarak hem çevre korunuyor hem de belediye bütçesine artı değer sağlanıyor. Bunun yanı sıra IBM İstanbul’da kurduğu “Akıllı Şehirler Teknoloji Merkezi” ile ülkemizi bu konuda bilinçlendirmek ve akıllı şehirler kurmak istiyor. Dünyada bugüne kadar 2 binin üzerinde akıllı şehir projesi gerçekleştiren IBM, İstanbul’daki yeni merkezinde bir şehir yöneticisine gerçek şehir uygulamalarına tanık olma fırsatı sunacak bir ortam yarattı. Bu tarz projeler ve girişimler gelişim için güzel olsa da kesinlikle yeterli değil. Dünyanın en yaşanılır şehirlerinde ilk 100’e girebilen şehri bulunmayan Türkiye’nin akıllı şehir hamlelerinden önce, izlediği şehircilik politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. eylül14 • 31 Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor YA Z I Ekrem Uçman [email protected] Sektörler teknolojiyle birlikte dijitalleşmeye başlarken, sağlık sektörü de dijitalleşmeden en fazla faydalanan sektörlerden biri olarak dikkat çekiyor. Sektörün durumunu ve gelecekte oluşacak tabloyu bu sayımızda inceliyoruz 32 • eylül14 KAPAK KO NUSU eylül14 • 33 H astane, doktor ve hasta arasındaki ilişkiler yumağı, beklentiler ve karar kriterleri, dijitalleşmeyle birlikte yeni bir boyuta geçiyor. Geleneksel iş yapma yöntemlerini geçersiz kılan yeni bir yaklaşım doğuyor. Hastaların ve doktorların ihtiyaçları, hali hazırda uygulanan hizmet modellerini yenide şekillendirmeye başlıyor. Hastalara daha iyi, hızlı ve doğru tedavi yöntemleri sunabilmek için geliştirilen dijital sağlık modelleri, sağlıkta dijital dönüşüm projeleriyle birlikte geleneksel hastane kavramını da ortadan kaldırıyor. Hastaneler, birer veri merkezi görevini de üstlenerek, hastalarla alakalı her türlü bilgiyi elde tutabiliyor. Bu sayede hastalarını daha yakından tanıyabilen doktorlar, hastaların sorunlarına karşı, bu geniş arşivden faydalanabiliyorlar. Dijital hastane, bir hastanede bulunan bilgi sistemlerinin birbirleriyle bütünleşik olarak çalışmasını sağlayan, her türlü tıbbi cihazın, bilgi yönetim sistemine sensörler ya da mail aracılığıyla bilgi gönderebildiği e-sağlık modelidir. Bunun yanı sıra alışanların ve hastaların yetki ve onamları dâhilinde bu sistemdeki bilgiye hastaneden veya uzaktan erişebildiği bir hastane modeli olan dijital hastaneler, hastadoktor arasındaki süreçleri kısaltmasıyla da dikkat çekiyor. Bilişim teknolojilerinin hasta ve çalışan yararına kullanıldığı bu hastane modeline geçiş; ilk etapta elle yapılan kayıt işlemlerini ortadan kaldırarak kâğıt, röntgen filmi gibi malzemelerin kullanımını ve çalışanların dokümantasyona ayırdığı süreyi azaltmasıyla da öne çıkıyor. Dijital Hastaneler Dışındaki E-Sağlık Hizmetleri Neler? Teknolojinin hızlı gelişmesiyle birlikte sağlık sektöründe yaşanan dönüşüm, mobil sağlık hizmetlerinin hayatımızdaki yerini her geçen gün daha fazla artırıyor. Eskiden, hastayı en yakın sağlık kuruluşuna hasta taşıma olarak algılanan mobil sağlık, günümüzde çok daha pratik bir şekilde birçok sorunumuzu çözmeye yardımcı oluyor. Örnek olarak, uzaktan hasta takibi sayesinde kronik rahatsızlığı bulunan hastanın 34 • eylül14 verileri düzenli olarak takip edilebildiğini, GPS teknolojisi sayesinde verileri takip edilen hastanın acil müdahale gerektiren bir durum ile karşılaşmasında yerinin navigasyon cihazları sayesinde saptanmasını, portatif EKG cihazıyla hastanın durumu olduğu yerde tespit edilmesini, hatta çevrimiçi olarak hastane ile de paylaşılabilmesini gösterebiliriz. Bunun yanı sıra akıllı telefon ve giyilebilir teknolojinin son dönemde hayatın olmazsa olmazı haline gelmesiyle birlikte, insanlar kendi kendilerinin doktoru olmaya başladılar. Kullanıcılarıyla ilgili sürekli ölçümler yapan bu cihazlar, kullanıcılarıa kilolarını kontrol edebilme, günlük almaları gereken kalori miktarlar, gün içerisinde ne kadar enerji tükettikleri gibi basit bilgiler vermelerinin yanı sıra büyük teknoloji şirketlerinin de yatırımlarıyla Alzheimer ve Parkinson hastalarını uzaktan 24 saat boyunca denetim altında tutulabiliyor. Yaratıcı E-Sağlık Modelleri Türkiye’ye gelmeden önce Avrupa Birliği, ABD ve diğer ülkelerin bu konuya olan yaklaşımlarına bakmakta fayda var. Önceliği Avrupa Birliği ülkelerine verelim. Avrupa’nın toplumsal altyapısının vazgeçilmez unsurlarından bir tanesini sağlık sistemleri oluşturuyor. Üye ülkelerin sağlık hizmetleri alanındaki hedef ve öncelikleri olan evrensellik, üstün kalitede hizmete erişimin yanı sıra eşitlik ve dayanışma, ülkeden ülkeye uygulanan sağlık metotları farklı olsa da, temel ilke olarak benimsenmiştir. Hastaların ihtiyaçlarına odaklanmayı prensip edinmiş AB ülkeleri, e-sağlık dönüşümüyle birlilte, bu sistemlerinin sürekliliğini de hedeflemişlerdir. Bu bağlamda 2004 yılında başlatılan “E-Sağlık Eğitim Planı” günümüzde de başarılı bir şekilde uygulanarak, hastaların doğru tedavi yöntemlerini, minimum zaman kaybı yaşayarak alması sağlanmaktadır. Sosyal devlet olgusunu benimsemiş AB ülkeleri, sağlık alanında e-dönüşümü başlatıp, ortak bir hareket planına geçmeden önce, her ülkenin ulusal yapısını ve vatandaşlardan gelen şikayetleri dikkate aldı. Gerek doktorlar, gerekse de hastaların geri dönüşleri sonucu oluşturulan eylem KAPAK KO NUSU planı, bu süre zarfında gelişen teknolojiyle birlikte günümüzdeki “dijital” halini aldı. E-reçete, uzaktan takip, hastanelerin dijitalleşmesi gibi hamleler son dönemde oldukça “sıradan” bir hale gelirken, vatandaşların mobil sağlık uygulamalarına olan ilgileri de, dijital sağlık uygulamalarının ne denli benimsendiğini ortaya koyuyor. ABD’deki durum da AB’den çok farklı sayılmaz. Sağlık alanındaki dijital yatırımlarınna başlayalı yıllar olan ülke, gerek araç gereç, gerekse de sunulan hizmetler bakımından dijitalleşme konusunda epeyce ileride. Sosyal sorumluluk projeleri ve henüz tedavisi bulunmamış hastalıklar için açılan vakıflar da, büyük teknoloji şirketleriyle gerçekleştirdikleri anlaşmalarla, bu dijital dönüşüme katkıda bulunuyorlar. Bu noktada bir örnek verelim. Son dönemde giyilebilir teknolojiye artan ilgiyle birlikte bu alana yatırım yapmaya başlayna büyük teknoloji şirketlerinden Intel, Parkinson hastalığının tedavisi konusunda önemli bir adım attı. Intel, Parkinson hastalığına sahip insanlara yardımlarda bulunan ve tedavi konusunda yapılan araştırmalara destek veren Michael J Fox Vakfı ile ortak hareket etme kararı aldı. Projeyle birlikte Intel’in hazırladığı giyilebilir cihazları kullanacak Parkinson hastalarının, fiziksel durumlarının yanı sıra “hissettikleri” de kayıt altına alınacak. Günlük 1 GB’a yakın veri depolaması yapacak giyilebilir cihazlar, bu sayede doktorlara hastaları hakkında çok daha sağlıklı ve güncel bilgi sağlayabilecek. Bir süredir test aşamasında olan projeyle birlikte,16 Parkinson hastası ve 9 gönüllü dört gün süresince Pebble’ın akıllı saatlerini kullandılar. Bu verilerden olumlu sonuçlar çıktığını ve bu durumun gelecek için oldukça umut verdiğini söyleyebiliriz. Bu alanda hizmet veren bir diğer şirket de IBM. Şirket, bir yılı aşkın süredir Watson’a onkoloji ve veri yönetimi alanlarında eğitim vermek üzere bir yandan Wellpoint, diğer yandan ise Memorial SloanKettering Kanser Merkezi’yle iki ayrı işbirliği yürütüyor. Geliştirilen Watson tabanlı yeni çözümler hekimlere, araştırmacılara, tıp merkezlerine, sigortacılara ve sigortalılara yardımcı olmak ve hasta bakım kalitesini ve hızını artırmak için tasarlandı. Şu ana kadar Watson 600 bin adetten fazla tıbbi bulguyu, 42 tıp yayınından gelen 2 milyon sayfa yazılı bilgiyi ve onkoloji araştırmalarındaki klinik denemelerini bünyesine alarak özümsedi. Watson tıbbi kayıtlar, hasta sonuçları gibi on yıllarca geriye giden kanser tedavilerini ve 1,5 milyon kanser hastasının kayıtlarını analiz ederek, hekimlere sadece saniyeler içerisinde kanıta dayalı tedavi opsiyonlarını sunma gücüne sahip. Kanserle mücadele, kanser araştırması ve eğitimi alanında dünyanın en eski ve en büyük özel kurumu olan New York Merkezli Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi, son bir yıldır Watson’u kanser vakalarını ve genetik araştırmaları inceleme sürecinin içine dahil ediyor. Bin 500 akciğer kanseri vakasıyla başlayarak, Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi’ndeki klinik uzmanlar ve ➤ analistler Watson’a kanser ile eylül14 • 35 ilgili komplikasyonları, doktor notlarını, laboratuvar sonuçlarını ve klinik araştırmaları incelemesi ve anlam çıkarması için eğitim veriyorlar. Watson’un altyapısında bulunan en yeni teknolojiler, kanserle ilgili tüm mevcut bilgileri analiz ederek dünya genelindeki kanser araştırmalarını hızlandıracak ve kanser tedavi yöntemlerine bu bilgilerinin katılmasını sağlayarak devrim yaratma potansiyeli barındırıyor. Sağlık sektörü için Watson tabanlı bu yeni ürünlerin ilk kullanıcıları arasında ABD’nin Maine eyaletindeki Kanser Merkezi ve New York merkezli WESTMED Medical Group yer alıyor. Bu kurumlardaki onkoloji uzmanları Watson’a dayalı yeni duyurulan ürünleri test etmeye ve kullanılabilirliğiyle ilgili geri bildirimler sağlamaya başlayacaklar. Yazımızın ilerleyen kısımlarında söz edeceğiz sosyal medya ➤ 36 • eylül14 kullanımının, sağlık konusunda önemli bir yer tutmaya başlamasıyla beraber, AB ve ABD’de önümüzdeki yıllarda daha fazla dijital sağlık uygulaması görebiliriz. Türkiye E-Sağlık Uygulamalarıyla Dikkat Çekiyor E-sağlık konusunda gelişmekte olan ülkelerden biri olan Türkiye, son dönemde sağlık turizmi ile öne çıkan ülkeler arasında yer alıyor. Sağlıkta e-dönüşüm konusunda somut adımlar atmaya başlayan Türkiye, bu konuda yaptığı hamlelerle dikkat çekiyor. Geçtiğimiz sene Sağlık Bakanlığı, 2013-2017 Stratejik Planında da yer alan “dijital” ve “kağıtsız” hastane kavramını oluşturmak ve yaygınlaştırmak amacıyla HIMSS Avrupa ile bir Mutabakat Anlaşmasına imza attı. Bu anlaşmaya göre, bilgi teknolojileri yoluyla tüm Türkiye’de daha iyi sağlık hizmetleri sunulması amaçlanırken, Türkiye genelindeki tün hastanelerden elde edilecek veriler ve HIMSS EMRAM modelinde IT uygulamaları harmanlanacak. Bu sayede vatandaşlara sunulacak sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması amaçlanıyor. Kronik hastalıkların en önemli sağlık sorunlarından birini oluşturduğu Türkiye’de, TÜİK verilerine göre 15 ve daha yukarı yaş grubundaki 19 milyon 678 bin kişinin kronik hastalık ya da sağlık sorunu bulunurken, kronik hastalıklar için yapılan sağlık harcamaları da her geçen sene artıyor. Bu nedenle ülkemizde ve dünyada geliştirilen uygulumaların birçoğu uzaktan takip sistemleri ile kronik hastalarla olan iletişimi günün her saatinde kontrol edilmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Bu noktada uzaktan takip konusunu biraz açmak gerekiyor. KAPAK KO NUSU Ülkemizde hipertansiyon, diyabet, Alzheimer gibi kronik hastalıkların tedavasinde uygulanan uzaktan takip sistemleri, hem hastaların hem de doktorların işini epeyce kolaylaştırıyor. Hastaları 7 gün 24 saat takip edebilen doktorlar, bu sayede hastaların kronikleşmiş problemlerini çok daha verimli bir şekilde takip ederken, hastalar da oluşabilecek ani krizlerde daha hızlı bir şekilde yardım alabiliyorlar. Ülkemizde sadece 7 milyon hipertansiyon hastası bulunduğunu düşünürsek, bu yatırımın ne denli önemli olduğunu görebiliriz. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından kullanılan birçok e-sağlık uygulaması bulunuyor. Hastaların oldukça şikayetçi olduğu telefon randevu sistemi sisteminin yanına internet üzerinden başvuruyu mümkün kılan, “merkezi hastane randevu sistemi” eklendi. 2009 yılından hayata geçirilen ve 2012 yılından beri ülke genelinde uygulanan sistem, ayda ortalama 3 milyon işlem hacmi gerçekleştiriyor. Dikkat çekilmesi gereken sistemlerden biri de MEDULA. TC Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan ve yürürlüğe konan merkezi bir program olan MEDULA, eczane, doktor, hastane ve optik olmak üzere 4 farklı şekilde hizmet veriyor. İnternet üzerinden erişilebilen Medula sistemi sayesinde hastaneler, doktorlar, eczacılar ve optisyenler tıbbi cihaz, ilaç, sağlık malzemeleri, teşhis, tanı vb. kayıtları sisteme girebilme veya sistem üzerinde takip edebilme imkanına sahip oluyorlar. TC Sağlık Bakanlığı Tarafından hizmete açılan İlaç Takip Sistemi de ülkemizde uygulanan e-sağlık hizmetlerinden bir diğeri. Bu sistemle birlikte ürünlerin tedarik ve dağıtım süreçlerinde bulunduğu konumu belirlenebildiği gibi, sisteme entegre edilen elektronik ürün kodu teknolojisi sayesinde, ürünlerin yani ilaçların, üretim veya ithalatından itibaren tedarik zincirinde gerçekleştirdiği her hareketi izlenebiliyor. Bu yöntemle günde 30 milyon ilaç takibi yapılabiliyor. Özel Sektör de Boş Durmuyor Özel sektör tarafında GSM şirketleri, mobil sağlık alanında yenilikçi çalışmalar yürütüyor. Şirketler, Türkiye’deki önemli bir sorun olan kronik hastalıklarla etkin ve verimli mücadele için IT çözümleri üretiyor. Mobil sağlık yenilikçiliği ile Türkiye’de uzaktan sağlık takip yönetimi örneklerinden biri 2012 yılı içinde Turkcell tarafından pilot uygulama ile hayata geçirildi. Turkcell ve İstanbul Üniversitesi arasında yapılan işbirliği çerçevesinde, Turkcell Sağlık Takip çözümü ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki 500 kronik diyabet hastasının önemli tıbbi ölçüm verileri her an, her yerden 7 gün 24 saat takip edilip, kayıt altına alınabiliyor. Hastaların yaptığı ölçümlerin, ➤ eylül14 • 37 içinde bulunan SIM kart ile GSM şebekesi üzerinden doktora iletilmesini sağlayan SağlıkMetre cihazı ve doktorların, hastaların ölçüm değerlerini takip etmesini sağlayan internet tabanlı Sağlık Takip Sistemi’nden oluşan Turkcell Sağlık Takip, başlangıçta İstanbul Üniversitesi tarafından 500 diyabet hastasında kullanılıyor. Vodafone da geliştirdiği sağlık çözümleriyle özellikle kronik hastalıklara sahip kullanıcılarının hayatlarını kolaylaştırmayı hedefliyor. Medline Acil Sağlık ile yapılan işbirliğiyle hayata geçirilen Uzaktan Hastalık Takibi ile diyabet ve tansiyon hastaları, kendi cihazlarıyla yaptıkları ölçüm sonuçlarını Vodafone altyapısı üzerinden Medline’a ulaştırabiliyorlar. Böylelikle hastalar bilgilerini anlık olarak doktorlarla paylaşabilecek, düzenli olarak takip edilecek, tedavi süreci daha etkin ve düşük maliyetli şekilde işlenebiliyor. Son dönemde artan yatırımlar ve sağlık turizmiyle birlikte dikkat çeken Türkiye, gelecekte e-sağlık konusunda söz sahibi olabilecek bir ülke. Dijital alandaki yatırımlarını mantıklı olarak ölçüp biçmesi gereken ülke, diğer yandan ülkedeki altyapı sorunlarını da halletmek zorunda. Özellikle doktorların ağır çalışma ➤ saatleri sonucu, hastalarına yeterince vakit ayıramamaları büyük bir sorun oluştururken, aile hekimliği sisteminin de tekrar gözden geöirilmesi gerekiyor. Aksi halde hastalarıyla gereken bağı kuramayacak doktorlar, hastaları doğru yöntemlerle tedavi etme imkanlarını yitirmiş olacaklar. Dünyadaki E-Sağlık Trendleri Sağlık alanı da diğer sektörlerde olduğu gibi, kendisini dijital değişim rüzgarına bırakmış durumda. Özellikle mobil alandaki gelişim, sağlık teknolojilerini akıllı telefonların da yardımıyla bireyselleştirirken, kişiler HIMSS Nedir? 1961 yılında kurulan HIMSS, kendine başvuruda bulunan hastanelerin dijital süreçlerini değerlendirmek ve ne kadar dijitalleştiklerini tespit etmek için hastaneleri “dijitallik” kavramı üzerinden analiz ederek 1’den 7’ye kadar derecelendiriyor ve akredite ediyor. Uluslararası standartlara uygunluğun temini ve klinik süreçleri iyileştirmek amaçlı uygulanan EMRAM Modeli kapsamında Avrupa’da Mayıs 2013 itibariyle HIMSS Stage 6 akreditasyonuna sahip olan toplam 26, Stage 7’de ise 38 • eylül14 yalnızca 2 hastane bulunuyor. Ülkemizdeyse pilot uygulama için seçilen Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi, HIMSS Analytics EMRAM Stage 6 akreditasyona sahip. Sağlık sektöründe bilgi ve yönetim sistemleri alanında global geçerliğe ve saygınlığa sahip HIMSS tarafından derecelendirilmek, hastanelere sürekli gelişen bilgi ve iletişim teknolojileri alanında çağı yakalama olanağı vererek, uluslararası alanda saygınlık kazanmalarını sağlıyor. doktora gitmeden önce kendileri ile ilgili verilere ulaşabiliyorlar. Fitness bileklikleri, akıllı telefon uygulamaları derken Google Glass gibi projeler kullanıcıların kendi vücutları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarına imkan tanıyor. Son dönemde geliştirilen ileri teknoloji uygulama ve yöntemlerle birlikte sağlık sektörünün çehresi giderek değişiyor. Bu motivasyonla geliştirilen ürünler giderek hayatlarımızda daha fazla yer edinirlerken, geçtiğimiz yıllarda geliştiirlen yapay pankreas bu konunun iyi örnekleriniden biri olarak göze çarpıyor. İngiltere’de yapılan araştırmalara göre Tip 1 diyabet teşhisi koyulmuş kadınlarda yapay pankreas kulllanımı ölü doğum ya da düşük riskini azaltıyor. Sürekli glikoz izleme ekranının, insulin pompasıyla birleştirilerek oluşturulan yapay pankreas cep telefonu büyüklüğünde ve kalçaya takılıyor. Alet otomatik olarak kan şekerini ölçüyor ve uygun şeker seviyesini sürdürmek için insülin pompalıyor. Alet Tip 1 diyabet teşhisi konan 10 hamile kadında olumlu sonuç verdi. Son yıllarda gelişen teknolojilerden bir diğeri de 3 boyutlu yazıcılar oldu. Oyuncaktan, ev eşyalarına ve hatta silahlara kadar geniş bir üretim alanine sahip teknolojiler, son dönemde sağlık alanında kullanılmaya başlandı. Ağır kazalar sonucu kemiklerinde ezilme ya da tamir edilemez kırıklar bulunan kişiler, 3 boyutlu yazıcıların yardımıyla sağlıklarına tekrar kavuşabilecekler. ABD merkezli Oxford Performance Materials şirketi, ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden aldıkları izin kapsamında 3D yazıcılarda üretilen materyal ile ilk ameliyatta başarılı oldu. Şirket, KAPAK KO NUSU insan kafatasını onarmak için kullanılabilecek meteryali 3D yazıcı teknolojisiyle geliştirdiklerini açıklarken, gerçekleştiriken ilk ameliyatta, bir hastanın kafatasının yüzde 75’i onarıldı. Sosyal Medya ve Sağlık Sağlık alanındaki teknolojilerden söz ederken, sosyal medyayı es geçmek olmaz. Günümüzün en önemli iletişim araçlarından biri olan sosyal medya, kullanıcılarının kendi aralarında hastalıklar ve belirtiler üzerine tartışabilmesine imkan sağlayabiliyor. Bunun yanı sıra doktorların kendileri için oluşturdukları sosyal medya platformları ve bloglar, hastalar tarafından ilgiyle karşılanırken, bu sayede doktor-hasta ilişkisi daha sağlıklı bir şekilde sağlanabiliyor. Son günlerde sosyal medya üzerinde gerçekleştirilen ve 7’den 77’ye kendisine katılımcı bulan “ice bucket challange” sosyal medya ve sağlık ilişki için oldukça güncel bir örnek. ALS hastalığına farkındalık yaratmak için başlarından aşağı buz dolu bir kova döken ve bağış yapan sosyal medya kullanıcıları, aynı eylemi yapmaları için arkadaşlarına meydan okuyor. Bu sayede hastalığın tedavisinden kullanılmak üzere sadece ABD’de 20 milyon doların üzerinde bağış toplanırken, sosyal medyanın son dönemdeki birleştirici gücü sağlık alanında da etkili olmuş oldu. Tıbbi personel eğitimi ve toplum bilinçlendirmesi konusunda da sosyal medyanın sağlık alanına hizmet potansiyeli oldukça fazla. Yayınlanan kamu spotlarının sosyal medya üzerinden interaktif olarak desteklenmesi, sonuçları etkilerken, bu sayede sağlık personelleri çok daha bilinçli bir hale geliyorlar. Ayrıca sağlık kuruluşlarının sosyal medya üzerinden çalışanlarını eğitmesi, desteklemesi ve geliştirmesi de son dönemde sıkça gördüğümüz uygulamalar arasında yer alıyor. Çalışanlar sosyal mecralar üzerinden aldıkları eğitimleri, diğer sağlık personelleriyle yaptıkları bilgi alışverişeriyle destekleyerek, hastalara çok daha sağlıklı bir hizmet sunabiliyorlar. Eskisi kadar revaşta olmasa da, blogların da sağlık sektörü üzerinde oldukça olumlu bir etkisi mevcut. Hastane başhekimleri, uzman doktorlar ve hastaneler tarafından kullanılan blog siteleri, hastaların hastaneler ve doktorlarla birebir iletişime geçebildiği platformlardan biri. Doktorlar Twitter ve Facebook hesapların üzerinden blog sayfalarının adreslerini paylaşırlarken, birçok medikal bilgiyi ve sağlıklı yaşam önerilerini bu siteler üzerinden paylaşıyorlar. Gelişen teknoloji, artan mobil cihaz kullanımı ve bu teknolojilerin sağlık sektörüne entegre hala gelmesiyle birlikte, e-sağlık çözümleri de gün geçtikçe çeşitleniyor. Google Glass ve 3 boyutlu yazıcı gibi yenilikçi teknolojiler yardımıyla ortaya çıkan sonuçlar, sağlık alanında birçok insana umut ışığı oluyor. Özellikle 3 boyutlu yazıcılar yardımıyla üretilen protezler, engelli insanların tekrar sağlıklarına kavuşmasına imkan tanıyabilir. Mobil cihazların gelişimiyle birlikte sağlık uygulamalarına da yönelen insanlar, buradan aldıkları verileri hayatlarına adapte ederek, daha sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar. Sürekli gelişim içersinde olan sağlık ekosistemi de, etkisi altına girdiği dijitalleşmeden olumlu yönde etkilenmeye devam edecek. eylül14 • 39 “Işınla beni Clio” T eknolojinin etkisini en fazla hissettirdiği alanlardan biri olan otomotiv sektöründe “araç içi sistemleri” tüketicilere, araçlarını daha fazla kişiselleştirme imkanı sunuyor. Araç içi teknolojiler, araçları bir yandan kişiye özel kılarken, bir yandan da olası güvenlik risklerini en aza indirmeyi vadediyor. Özellikle son 10 yıldır gelişen teknoloji, kendisine her sektörde yer bulmaya başladı.Otomotiv sektörü de teknolojinin etkisini en fazla hissettirdiği alanlardan biri. Araç üreticileri ve uygulama geliştiriciler araçlarını yenilikçi teknolojilerle farklılaştırmaya gayret ederken, bir yandan da araç sahiplerinin güvenliklerini üst seviyeye yükseltmeye çalışıyorlar. Otomobil üreticileri özellikle son yıllarda kendi ürettikleri yazılımlar yerine, araçlarını diğer teknoloji şirketlerinin yazılımlarıyla geliştirmeyi tercih ediyorlar. Ürettikleri araçları yeterli seviyede güncelleyemeyen otomobil üreticileri, Intel ve Apple gibi şirketlerle yaptıkları anlaşmalarla ürettikleri araçlar yaşlansa da, yazılımları güncel halde tutmayı amaçlıyorlar. Intel-Ford İşbirliği Araç içi teknolojileri konusunda Intel ile anlaşan Ford, bu anlaşmayla birlikte geliştirilen Mobii adlı uygulamayla, araç sahiplerine farklı bir sürüş deneyimi yaşatmayı amaçlıyor. Uygulamadan söz etmek gerekirse, Ford araştırma mühendisleri ile Intel bünyesindeki antropolog, etnolog ve mühendislerinin ortak çalışmasının ürünü olan Mobii, algısal teknolojileri kullanarak, araç sahiplerine araçlarını daha fazla kişiselleştirme imkanı sağlıyor. Mobii Uygulaması Nasıl Çalışıyor? Mobii ile sürücü araca girdiği anda ön tarafta bulunan bir kamerayla yüz tanıma işlemi gerçekleştiriliyor. Sonrasında araç içi teknolojiler, kimliği tanımlanan sürücüye göre kişiselleştiriliyor. Mobii araca binen sürücüyü tanıyamazsa, bir fotoğrafını araç sahibinin akıllı telefonuna ileterek onu durumdan haberdar ediyor. Bu sayede araç sahibi kendisinden başka sürücüler için hız limiti, güvenli sürüş kuralları, araç içi ses seviyesi ve mobil telefon kullanımıyla ilgili düzenlemeler yapabiliyor. Apple CarPlay Yenilikçi ve yaratıcı teknolojileriyle özellikle akıllı telefon pazarında zirveye oynayan Apple, CarPlay sistemiyle birlikte Volvo, Ferrari, Honda, Hyundai ve Mercedes-Benz’le anlaşarak bu alana giriş yaptı. iOS 7.1 ile duyurulan ve iPhone 5, iPhone 5C ve iPhone 5S ile kullanılabilen sistem, araç sahiplerine Apple’ın haritalar, telefon, mesajlaşma, Beats Music, iHeartRadio ve Spotify gibi uygulamaları yönetebilme olanağı tanıyor. iPhone kullanıcılarının, cihazlarının tüm içeriklerini araçlarına entegre edebilmelerine imkan tanıyan CarPlay, iPhone’un otomobil panelinde yer alan USB girişine takılmasıyla çalışmaya başlıyor. Tek başına araç içi bir sistem olmayan CarPlay, iPhone’da yer alan uygulamaların, otomobilin dokunmatik ekranından kontrol edilmesine imkan tanıyor. Siri yoluyla da komut verilebilen sistem, araç sahiplerine haritalar özelliğiyle birlikte rehberlik edebiliyor. Yakın zamanda daha fazla otomobil üreticisinin araçlarında CarPlay sistemine yer vermesi bekleniyor. Jaguar Sanal Ön Cam Teknolojisi Sanal Cam çalışması ile Jaguar, kullanıcıların hız, navigasyon hatta yarış bilgilerini ön camda görmesini sağlıyor. Bu teknoloji ile ideal yol çizgisi, gerekli fren miktarı gibi bilgiler sadece ön cama bakarak görülebiliyor. Bu sayede sürücülerin gözlerini yoldan ayırmadan yüksek performans göstermelerine imkan sağlanıyor. Özellikle arazide yapılan sürüşlerde tepe geçerken aracın burnunun yukarıda olduğu bir anda yolun görünmemesi, hassas direksiyon kullanımı gerektiren yüzeylerde sorun olabiliyor. Bu teknoloji, aracın burnu havada olduğunda öndeki kamera ile aldığı görüntüyü kaputa yansıtıyor ve kaputun arkasındaki zemin görünür hale geliyor. Araç Güvenliği Teknolojileri Tüketiciler, araç satın alırken eskiden olduğu gibi sadece dış görünüşe ve konfora önem vermiyor. Aracın güvenliği birçok tüketici için “satın alma” sebebi olurken, çalınma ve kaybolma gibi durumlarda yardıma koşan araç takip sistemleri de araç sahiplerinin önem verdiği güvenlik unsurları arasında yer alıyor. Teknoloji şirketleri ve uygulama geliştiriciler, araç güvenliği konusunda uygulamalar geliştirirlerken, özellikle sürücünün fiziksel durumunu analiz eden ve sürücülere bu konuda yardımcı olabilecek uygulamalara ağırlık veriyorlar. 40 • eylül14 MAKALE Otomobilinizdeki teknolojiler pek yakında cep telefonunuzu bile kıskandıracak YA Z I Ekrem Uçman [email protected] Harken ile Yorgunluk Ölçülebiliyor Buna örnek olarak gösterilebilecek uygulamalar arasında Harken adlı sistem dikkat çekiyor. Emniyet kemerine yerleştirilen sensörler, sensör bağlı koltuk ve sinyal işleme ünitesi olmak üzere üç parça halinde çalışan sistem, sürücünün araç içerisindeki yorgunluk değerlerini ölçüyor. Yorgunluk değeri tehlikeli seviyeye ulaştığında uyarı veren sistem, sürücülerin yorgunluk sebebiyle geçirebilecekleri kazaların önüne geçmeyi amaçlıyor. EyeSight ile Yol Sürekli İzleniyor Araç güvenliği alanında dikkat çeken bir diğer uygulama ise Subaru’nun geliştirdiği EyeSight uygulaması. Aracın ön camına yerleştirilen iki kameradan oluşan sistem, yolu sürekli tarayarak, araç sahibinin sürüş esnasında tepki vermediği durumlarda aracı yavaşlatabiliyor. Hız sabitleme, yol çizgilerini takip etme gibi özelliklere de sahip sistem, sürücülerin araç içerisindeki güvenliklerini epeyce artırabiliyor. gerçekleşebilecek sıkıntılara karşı, uzun-kısa far ayarını kendi kendine yapan sistem, sürücülerin güvenli bir şekilde seyahat etmesine olanak sağlıyor. i-Activesense ile Otomatik Fren Devrede Araç içi güvenlik teknolojileri her ne kadar bütün otomobiller için büyük önem taşısa da, sürücü bilinci yine her şeyden önce geliyor. Ülkemizde tamamen ezbere dayalı bir ehliyet alım süreci yaşanırken, ehliyet sınavı kitapçığını iyi bir şekilde ezberleyen herkes ehliyeti rahatlıkla alabiliyor. Bu konuda yapılacak düzenlemelerle rayına oturtulacak sistem, sürücülere bu süreçte verilecek eğitimlerle birlikte olası kazaları engelleyebilir. Trafik kazalarının hala haber bültenlerinde ilk sıralarda yer aldığını düşünürsek, Türkiye için araç içi teknolojilerinden önce sürücülere “bilinç” aşılanması gerekiyor. Otomobil üreticileri araç içi güvenlik teknolojilerine yeni yeni yatırım yapmaya başlasa da, az önce bahsettiğimiz gibi iyi örnekler pek de az sayılmaz. Mazda’nın geliştirdiği “i-Activsense” de bunlardan bir diğeri. Mazda’nın kendi araçlarında yer verdiği sistem, milidalga radarlar ve kameralardan faydalanıyor. Bu teknolojilerden faydalanan sistem, olası kazalarda fren sistemini aktif hale getirerek, kazanın şiddetini en aza indirebiliyor. Bunun yanı sıra gece görüşünde En Teknolojik Araç İçi Sistemi “Bilinç” eylül14 • 41 3 Boyutlu Yazıcılar 42 • eylül14 Ö ZEL DO SYA YA Z I Ekrem Uçman [email protected] Hali hazırda en yenilikçi teknolojilerden biri olan 3 boyutlu yazıcılar, hemen her sektörde kendisini göstermeye başladı. Üretim alanına getirdiği pratik çözümlerle dikkat çeken 3D yazıcıların dünyadaki ve Türkiye’deki durumunu bu sayımızda irdeliyoruz G ünümüzde insanlar tarafından oyuncak üreten cihaz olarak benimsenen 3 boyutlu yazıcılar, aslında çok daha geniş ve kapsamlı bir kullanım alanine sahip. 2010 yılından bu yana popülerleşmeye başlayan ve kullanım alanını genişleten 3 boyutlu yazıcılar, ilk olarak 1984 yılında üretilmiştir. İlk 3 boyutlu yazıcı 1984 yılında Chuck Hull of 3D Systems firması tarafından üretilirken, maliyet sorunları nedeniyle uzun süre boyunca atıl bir proje olarak hayatını sürdürmek zorunda kalmıştı. 2014’e geldiğimizde ise, 3 boyutlu yazıcıların, atölye ve fabrikalardan çıkıp, evlere kadar girdiğini görmek mümkün. Neredeyse her sektörün faydalanabileceği bir cihaz olan 3 boyutlu yazıcılarla birlikte, oyuncak, yedek parça, kemik ve hatta silah üretmek bile mümkün hale geldi. Yeni Sanayi Devrimi 3 Boyutlu Yazıcılarla Gerçekleşecek Yapılan araştırmalara göre 3 boyutlu yazıcı ve baskı piyasası önümüzdeki birkaç yıl içerisinde önemli oradan büyüme yaşaması bekleniyor. Yıldan yıla yüzde 23’lük bir büyüme oranı yaşaması beklenen 3 boyutlu yazıcı sektörü, 2020 yılına ulaşıldığında 8.4 milyar dolarlık bir ekosistem haline gelecek. Büyümenin önemli bir kısmının sağlık ve havacılık sektörlerinden gelmesi beklenirken, 3 boyutlu yazıcıların hobi amaçlı kullanımı da gözle görülür şekilde artacak. Yine 2020 yılına geldiğinde tüketimi geride bırakması beklenen sektör, özellikle ABD ve Asya-Pasifik ülkelerinde yoğun bir biçimde kullanılacağı öngörülüyor. Gartner’ın 3 boyutlu yazıcıların günümüzdeki durumuna ilişkin raporu da, yukarıdaki bilgileri doğrular nitelikte. Rapora göre, 3 boyutlu yazıcı sektörü büyük bir hızla gelişiyor olsa da, teknolojinin toplum tarafından önümüzde 5 yıllık süreçte benimsenmesi oldukça zor görünüyor. Medikal ve işletme bazında 3 boyutlu yazıcı kullanımı diğer sektörlere göre daha önce olurken, bu cihazların son kullanıcı tarafından benimsenmeden yaygınlaşması biraz zor görünüyor. Gartner’ın raporu da bize 2020 yılını işaret ederken, bu yıla gelindiğinde yeni ➤ eylül14 • 43 3 Boyutlu Yazıcılar Nasıl Çalışıyor? İlk etapta yazdırılacak nesnenin tasarım programlarıyla bilgisayar üzerinde 3 boyutlu modeli çiziliyor ya da varolan bir obje, AutoCAD ve Solidworks gibi programlar vasıtasıyla taranıyor. Daha sonra bilgisayar üzerinde oluşturulan 3 boyutlu model, yazıcıya aktarılıyor. 3 boyutlu yazıcılarda kullanılan plastik ya da polikarbon gibi maddeler, ince katmanlar halinde üst üste serilerek, model yazdırılıyor. Yazdırma işlemi konusunda farklı 3 boyutlu yazdırma teknikleri mevcuttur ancak en sık kullanılan yöntem Kaynaştırılmış Yığma Modellemesi’dir. Bu yöntemde misina gibi polimer malzemeden üretilmiş bir plastik malzeme, ince bir uçdan geçerken 200 dereceye kadar ısıtılıp eritilerek, ince katmanlar olarak üst üste yığılır ve 3 boyutlu malzemenin üretimi sağlanır. Üretimde kullanılan maddeye göre basım tekniği değişimler gösteriyor. Titanyum bir obje yazdırılırken Direkt Metal Lazer Katılaştırma yöntemi ile kalınlığı 20-40 mikron aralığında değişen titanyum tozu lazer vasıtasıyla eritilerek katmanlar oluşturulur. Daha sonra her yeni bir katman oluşturulması için tekrar metal tozu belli bir kalınlıkta tekrar serpilip, lazer vasıtasıyla eritme işlemi tekrarlanır. 44 • eylül14 bir sanayi devriminden söz etmek mümkün hale gelebilir. ➤ 3 Boyutlu Yazıcılarla Oluşan Hammadde Pazarı 3 boyutlu yazıcılar, sektörleri yeniden şekillendirirken, bir yandan da kendi içerisinde bir hammadde pazarı oluşturuyor. Genellikle polikarbon ve plastik gibi maddelerle çalışan 3 boyutlu yazıcılar, basılacak objenin türüne göre cam, kauçuk ve titanyum ve bunun gibi birçok maddeyi kullanabiliyor. Yapılan araştırmalarda bu tarz pazarların hızla oluşmaya başladığını gösteriyor. Yapılan araştırmalara göre, 3 boyutlu yazıcılarda kullanılan plastik ve metal malzemelerin toplam pazar değeri 2018 yılına kadar 408,5 milyon dolara ulaşabileceği öngörülüyor. 2012 senesinde basım esnasında en fazla tercih edilen madde olan plastik malzemelerin toplam değeri 70 milyon dolar civarında olurken, bu rakamın 2018 yılına gelindiğinde 210 milyon dolara ulaşması bekleniyor. 3 boyutlu yazıcıların kullanım alanlarının artmasıyla birlikte, kullanılan malzemeler çeşitlenmeye başladı. Özellikle ev kullanıcılarının 3 boyutlu yazıcılarda kullanmayı tercih ettikleri polimer esaslı plastik malzemeler,sunduğu maliyet avantajıyla da birçok kullanıcının ilk tercihi olmayı sürdürüyor. Metal maddeler üzerinden yapılan baskılarda ise genelde yüksek teknoloji kullanılmış parçalar tercih ediliyor. Getirdiği yüksek maliyet sebebiyle çok fazla tercih edilmeyen metal 3 boyutlu baskı yöntemi, yine de özel bir ürün tasarlayıp, basmak isteyen kullanıcıların ilk tercihi konumunda. İlerleyen dönemde plastik bazlı ham maddelerinin yerini alması beklenen seramik malzemeler, hali hazırda birçok sanayi dalında kullanılırken, gelecek dönemde plastik malzemelerle beraber en fazla kullanılan ham madde türü olacağı öngörülüyor. Pazarın genel durumuna bakarsak, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik bölgelerinin açık ara hakimiyetini görüyoruz. 3 boyutlu yazıcıların yaygınlaşmaya başladığı son 2 senede, hammadde pazarının yüzde 68’I bu bölgedeki ülkeler tarafından kontrol ediliyor. Sektörün geleceğini oluşturmaya başlayan bu bölgelerde, 2018 yılına gelindiğinde 3 boyutlu baskılarla üretilen ürünlerin daha fazla tüketilmesi beklenirken, bu durum hammadde pazarının kontrolünün uzun bir süre daha bu bölgedeki ülkelerde olacağını gösteriyor. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte, hammadde pazarında ikinci sırada yer alan Asya-Pasifik bölgesinin her sene yüzde 28 oranında büyüme yaşayacağı belirtilirken, hızla gelişmekte olan Avrupa pazarı da yüzde 16 oranında büyüme kaydedecek. Hammadde pazarına malzeme sağlayan şirket sayısı ise şu an oldukça kısıtlı. Pazarın gelişmesiyle birlikte yeni oyuncuların sayısının da artması bekleniyor. Hali hazırda 3D Systems Inc. , Stratasys Ltd. ,Arcam AB ve ExOne Gmbh toplam üretiminin büyük bir bölümünü gerçekleştirirken, yeni oyuncularında da eklenmesiyle birlikte fiyatlarda da gözle görülür değişimler yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ö ZEL DO SYA Geniş Kullanım Alanlarıyla 3 Boyutlu Yazıcılar Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde 3 boyutlu yazıcılar, şirketler ve bireyler tarafından hızla benimsenmeye başladı. Basit bir plastik oyuncaktan, bir insanın omurga kemiğine kadar geniş bir alanda üretim yapılabilen 3 boyutlu yazıcılar, gerektiğinde kendi parçalarını bile üretebiliyor. Sektörün geleceğini oluşturması beklenen sanayi ve sağlık sektörleri ise, 3 boyutlu yaxıcı teknolojisinden en fazla faydalanan alanlar olarak dikkat çekiyor. Dişçilik, mimarlık, havacılık, ayakkabı sanayi, mücevher, robot, heykel, aksesuar, müzik aletleri, inşaat mühendisliği, uçak-otomotiv sanayi, tıp sektörü, kimyasal alan gibi birçok sektörde üretim teknolojisine devrim yaratması beklenen teknolojinin, kullanım alanlarına biraz geniş açıdan bakalım. 3 boyutlu yazıcıların günümüzde en fazla tercih ediliş amacı yedek parça üretimi olabilir. Her tür araç ve gerecin yedek parçası 3 boyutlu yazıcılar tarafından üretilebilirken, mimari tasarımlar da bu akımın faydasını görmeye başladı. Rodin’in heykellerinin bir bölümü analiz edilerek, eksik ya da hasar görmüş yanları 3 boyutlu yazıcılar tarafından üretilen malzemelerle gideriliyor. Bunun yanı sıra arkeologların bulduğu insan iskeletleri gibi bulgular, yine 3 boyutlu yazıcılar tarafından tamamlanarak, tarihe ışık tutulması sağlanıyor. 3 boyutlu yazıcılar, sinema sektöründe de sıklıkla kullanılmaya başladı. Özellikle setlerde dekor yapımında kullanılan ürünler, 3 boyutlu yazıcılarla üretilirken, bu sayede maliyet bakımından avantaj sağlanabiliyor. Bunun yanı sıra üretilmek istenen ürünü bazı durumlarda piyasada bulmak neredeyse imkansız olabiliyor. Günümüzde ise bu sorun 3 boyutlu yazıcılarla ortadan kalkmış durumda. Geçtiğimiz yıllarda James Bond Serisi’nin son filmi Skyfall’da James Bond tarafından kullanılan Aston Martin, 200 parça kullanılarak 3 boyutlu yazıcı tarafından üretildi. Bu sayede nadir bulunan bir araç olası hasarlardan korunmuş oldu. Sağlık sektörü belki de 3 boyutlu yazıcıların en fazla kullanıldığı ve ➤ eylül14 • 45 Aort Damarı Nasıl Üretildi? Önce aort damarı doku örneğinin MR taramasıyla dataları çıkarılıyor. Daha sonra uzman bir ekip tarafından geliştirilen algoritmalar kullanılarak, üretilecek dokunun anatomisine göre hücrelerin basım yolları en uygun şekilde hesaplanıyor. Aynı zamanda hücreleri desteklemek için destek yapılar belirleniyor. Bu çalışmanın diğer yapılanlardan en büyük farkı, tüm hücrelerin tamamen birbirini desteklemiş şekilde dokunun üç boyutlu anotomisine uygun olarak belirlenmesi. Biyo-yazıcıyı kontrol etmek için komutlar dosyaya kaydediliyor. Daha sonra bu komutları kullanarak biyo-yazıcının nereye hücre, nereye destek yapı basacağı kontrol ediliyor. Sonunda yazıcı aort benzeri, anatomik yapısına uygun büyük damar dokusunu kat kat canlı hücre ve biyomalzemeleri kullanarak 3 boyutlu olarak basıyor. 46 • eylül14 ileride 3 boyutlu yazıcı sektörünü şekillendirecek alan olarak göze çarpıyor. 3 boyutlu yazıcılar henüz çok yaygınlaşmamalarına karşın, daha şimdiden kafatası, gaga, doku ve aort kapakçığı gibi tıpta hayati önem taşıyan birçok alanda kullanılmaya başlandı. Bu yılın başlarında Varşova Hayvanat Bahçesi’ndeki şanssız bir penguen, alt gagasını bir kavgada ya da düşme sonucunda yitirdi. Bu kaybın pengueni yemek yiyemez hâle getirmesinden ötürü, kuşun açlıktan ölebileceğine dair endişeler vardı. Ancak Polonyalı üç boyutlu yazıcı şirketi Omni3D pengueni kurtardı ve ölü bir penguenden yola çıkarak, naylon gibi maddelerle yeni bir gaga üretmek çin devreye girdi. Omni3D, penguen için en iyi hangi materyalin olacağını bilmeden, üç adet gaga ürettiler. Ancak gagaları üretmek iki haftalarını aldı. Şans eseri ➤ Ö ZEL DO SYA penguenin gagası yeniden çıkmaya başladı ve üretilen gagaya gerek kalmadı ama bu ilham verici deneme, üç boyutlu yazıcının tüm zamanların sınırlarının nasıl ötesine geçtiğini ve yeni fırsatlar açtığını gösterdi. 3 boyutlu yazıcılar hayvanların olduğu kadar insanlar için de umut ışığı oldu. TÜBİTAK’ın destek verdiği projeyle Sabancı Üniversitesi tarafından üretilen aort damarı üretildi. 3 boyutlu biyoyazıcı ve insan canlı hücreleri kullanılarak üretilen aort damarı, tıp dünyası için oldukça büyük bir adım olarak gösteriliyor. Ülkemizde bu benzeri birçok gelişme daha yaşanırken, yurtdışında da 3 boyutlu yazıcıların sağlık alanında kullanılmasının sonucu olarak birçok uzuv tekrar yerine konabilecek hale geliyor. Bu konuda dikkat çekici bir örnek de Sudan’dan geliyor. Sudan’daki savaşlar sebebiyle yaralanan ve uzuvlarını yitiren çocuklar, sağlık sorunlarına inovatif ve teknolojik çözümler üreten Not Impossible Labs. Kurucusu Mick Ebeling’in dikkatini çekti. Ebeling, uzuvlarını kaybeden çocuklara yardım etmek için iki 3 boyutlu yazıcı ve malzemeleri ile geçtiğimiz Kasım ayında Sudan’a gitti. Mick Ebeling, savaş sonrası uzvu kesilmiş yaralılarla ilgilenen Doktor Tom Catena ile beraber, yerel hekimlere ve halka 3 boyutlu yazıcılar ve malzemeler vererek protez organların yapımını öğretti. Böylece bölgedeki diğer yaralılara da protez kol ile tedavi edilmesini sağladı. Dünyanın birçok yerinde tedavi için sıkça kullanılmaya başlanan 3 boyutlu yazıcılar, Sudan’da da yaralı insanların ve çocukların tedavisinde hem daha ucuz hem daha pratik bir yol olarak görülüyor. 3 Boyutlu Yazıcılar Silah Sektörünün de Gözdesi 3 boyutlu yazıcılar, sağlık konusunda birçok insana umut ışığı olmasına karşın, diğer yandan silah üretimine sağladığı kolaylıkla da bize bardağın boş tarafını gösteriyor. Defense Distributed adlı grup ürettiği tabanca ve ardından geliştirdiği yarı otomatik makinalı tüfek ile insanların evde kendi silahlarını üretmelerine imkan tanıyor. Silahın kriptosunu internet üzerinde paylaşan grup, geçtiğimiz yıl test edilen tabancayı eBay üzerinde 8 bin dolara satmayı başarırken, 3 boyutlu yazıcı ile geliştirilen tabanca ve yarı otomatik tüfeğin, insanlar tarafından yoğun bir şekilde talep edildiğini belirtiyorlar. Geçtiğimiz günlerde denemeye alınan yarı otomatik tüfeğin 600 mermi atmayı başardığını da eklemek gerek. Avrupa Birliği ve ABD Hükümeti konuya oldukça ciddi bir şekilde yaklaşsalar da, 3 boyutlu yazıcılar ile evde üretilebilecek silahların önüne nasıl geçilebileceği konusunda henüz bir çözüm üretmeyi başaramadılar. Sonuç 3 boyutlu yazıcılar önümüzdeki 10 sene içerisinde yeni bir sanayi devrimi başlatarak, dünyadaki kurulu ekonomik ve sosyal düzeni değiştirecek gibi görünüyor. İnsanlar kendi ihtiyaçları olan ürünleri, kendileri üretecekler. Kendi ürünleri satmaya başlayacak insanlar, ekonominin yeniden şekillenmesine neden olurken, bir yandan da dünyada özellikle son 20 senede büyük artış gösteren “tüketim” çılgınlığının bir nebze de olsa önüne geçmeye başlayacak. Birçok engelli ve sağlık problemi bulunan insana da umut ışığı olan 3 boyutlu yazıcılar sayesinde, insanların yaşam kaliteleri yükselecek. Geliştirilen kemikler, dokular ve organlarla beraber, tıp sektörü araştırma ve geliştirme yatırımlarını kronik hastalıklara verebilecek. 3 boyutlu yazıcıların olumlu yönleri kadar, olumsuz yönleri de mevcut. Özellikle silah sanayinin, 3 boyutlu yazıcılarla birlikte evlere kadar girecek olması, bireysel silahlanmanın artacağı endişelerini artırıyor. Devletlerin bu konuda nasıl önlemler alacağı bu konuda büyük önem taşıyor. Önümüzdeki 10 yıl bu konuda oldukça belirleyici rol oynayacaktır. eylül14 • 47 Pazarlamacıların Gözü Kulağı Cebimizde YA Z I Ekrem Uçman [email protected] 48 • eylül14 Ö ZEL DO SYA G ünümüzde şirketler girdikleri her mecrayı reklam alanı olarak görmeye başlarken, bu alanlardan biri de mobil cihaz ekosistemi oldu. Özellikle akıllı telefon kullanımı ve mobil internet sistemlerinin sürekli gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan “mobil reklamcılık” şirketlerin önemli pazarlama araçları arasında yer almaya başladı. Şirketler ve işletmeler, mobil iletişim araçları aracılığıyla, daha önceden belirlenmiş “hedef kitlelerini oluşturan” müşterilerine daha fazla kişiselleştirilmiş reklamlarla ürünlerini ya da hizmetlerini sunmaya başladılar. Bu sayede pazarlamak istediği ürünü ya da hizmeti, amaçladığı kitleye ulaştıran şirketler, gelirlerini yükseltebilirken, mobil reklamların yayınlandığı platformlar da (özellikle sosyal medya siteleri) reklamverenler üzerinden elde ettikleri gelirleri gözle görülür bir şekilde artırmaya başladılar. Bunun yanı sıra basılı reklamcılıktan daha az maliyetli ve daha samimi olan mobil reklamcılık, markaların hedef kitleleriyle daha sağlam bağlar kurmalarına olanak sağlıyor. Kitlelerine doğru zamanda doğru mesajı iletebilen markalar, mesajı ulaştırdıkları müşterilerinin kendilerini önemli hissetmelerini sağlıyor. Aynı zamanda mobil reklamcılıkta gönderilen mesajlar yoluyla kullanıcılarla direk etkileşime geçebiliyor ve bu sayede kullanıcılar, potansiyel müşteri haline geliyor. Bu da hem Facebook, Twitter ve Google gibi servis sağlayıcıların gelirlerini artırmasına hem de reklamveren markaların müşteri portföylerini geliştirmesinin yolunu açıyor. Mobil Reklam Türleri Mobil cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte şirketler mobil reklam ve ödeme çeşitlerini benimsemeye başladılar. Ülkemizde de kullanılmaya başlayan mobil reklam ve ödeme çeşitlerini bu sayımızda inceliyoruz Şirketler ve markalar, mobil yollarla ulaşmak istediklerini müşterilerine ve gelecekteki potansiyel müşterilerine ürünlerini farklı metotlarla tanıtırlar. SMS, MMS, Banner, Arama ve Video gibi yöntemleri benimseyen markalar, hedef kitlelerine ulaştırmak istedikleri mesajları kendileri için en doğru olan yöntemi seçerek ulaştırırlar. Bu yöntemler, günümüz teknolojilerinin içinde bulunan bildiğiniz sıradan ulaşım araçlarından başka birşey değil. SMS ve MMS Özellikle son dönemde turizmden, perakendiciğe kadar birçok sektör müşterilerine mobil reklamlar üzerinden ulaşıyorlar. eylül14 • ➤ 49 Markalar, kullanıcıların her an yanlarında taşıdıkları akıllı ve cep telefonlarına gönderdikleri kısa ve multimedya mesajlarıyla, mevcut kampanyalarından müşterilerini haberdar etmeyi tercih ediyorlar. Kısa mesaj platformu her ne kadar günümüzde anlık mesajlaşma uygulamalarına karşı zayıflamış gibi görünse de, birçok şirket ve marka için müşterilerine ulaşmanın en iyi yollarından biri olarak göze çarpıyor. Kendi mobil müşteri müşteri veri tabanını oluşturmaya başlayan markalar, bu sayede doğru kampanyaları, doğru müşterilerle buluşturarak gelirlerini artırma şansı yakalıyorlar. ➤ Banner Web arayüzünde olduğu gibi mobil cihaz üzerinden internette gezerken de karşılaştığımız banner’lar, markalara müşterilerine ulaşma konusnda geniş bir manevra kabiliyeti sağlıyor. Web sitelerin mobil arayüzlerinde yer alan banner’lar, son dönemde gelişen mobil uygulamalara gömülü olarak da gelebiliyor. Bu tür reklamlar, müşterilerin uygulamadan çıkmadan sunulan hizmet ya da ürün hakkında bilgi almasına olanak sağlıyor. Bu sayede oluşturduğu müşteri veri tabanı ile daha önceden belirlediği hedef 50 • eylül14 kitleye “güdümlü” reklam gönderen şirketler ve markalar, gelirlerini gözle görülür bir şekilde artırabiliyorlar. Arama Kullanıcıların arama motorları üzerinde yaptıkları aramalar ile oluşturulan “müşteri veri tabanları” markalar için hayati önem taşıyor. Ürünlerini ve kampanyalarını, doğru mesajlarla belirledikleri hedef kitlelerine ulaştırmak isteyen markalar ve şirketler, bu şekilde çok daha planlı bir şekilde reklam kampanyaları hazırlayarak, mesajlarını güdümlü olarak belirledikleri hedef kitlelerine iletmeyi başarmayı amaçlıyorlar. Bu alanın lideri olan Google bu alanda geliştirdiği algoritmayla hem Google Ads üzerinden reklam geliri yaratabilirken, hem de sağladığı müşteri veri tabanıyla mobil reklam alanında önemli bir yere sahip. Video Günümüzde okumaktan çok izlemenin daha revaçta olmasıyla beraber, reklamların da video alanına kaymaya başladığını gözlemliyoruz. Son dönemde oldukça revaşta olan mobil video reklamlar, bu noktada tablet ve akıllı telefon kullanıcılarına nokta atış yapmak isteyen şirketlerin tercihi haline gelmeye başladı. Bu alandaki servis sağlayıcılar, yaptıkları satın almalarla beraber, markalar ve müşterilerin buluşma noktası haline geldiler. Sosyal Ağlar ve Mobil Reklamlar Geniş kullanıcı portföyüne sahip sosyal ağlar, markalar için müşterilere ulaşma konusunda en önemli yollardan biri olarak göze çarpıyor. Sosyal ağlar açısından baktığımızda ise, özellikle Facebook ve Twitter gibi aktif kullanıcı sayısı fazla olan sosyal medya sitelerinin, yaptıkları satın almalar ve oluşturdukları “mobil reklam ağları” ile reklamverenleri kendilerine çekmek için sıkı bir rekabete girdiklerini görüyoruz. Bununla birlikte Google’ın AdMob, Apple’ın ise iAd mobil reklam modelleri de, Android, iOS ve Windows Phone platformlarında hizmet vererek, markalara hedef kitlelerine ulaşma konusunda kolaylık sağlıyor. Olaya daha fazla Facebook, Twitter ve benzeri sosyal ağlar özelinden bakacak olursak, bu şirketlerin son dönemdeki gelirlerinin büyük kısmını mobil reklamlar üzerinden kazandıklarını görüyoruz. Özellikle son dönemde Facebook, bu alanda yaptığı yatırımlarla dikkat çekiyor. Buna göre şirket mobil platformlarda kullanılmak için farklı bir reklam ağı geliştiren sosyal medya devi, Ö ZEL DO SYA reklamverenlerin direkt olarak müşterilere ulaşmasını hedefliyor. Proje sayesinde sadece büyük markalar değil, orta ölçekli şirket ve geliştiriciler de, son kullanıcıya daha kolay ulaşabiliyor. Daha önce üçüncü parti reklam ağlarını kullanan şirket, kendi ağını kurarak reklamverenlerden daha yüksek paylar koparabilmeyi amaçlıyor. Öte yandan yeni mobil reklam ağı sayesinde geliştiriciler kullanıcı kitlesi hakkında daha güçlü ve gerçekçi bilgilere erişebilecek, kullanıcıya özel ürün pazarlama stratejisi daha sağlam bir yol izleyecek. Bu alanda sürekli yatırımlar ve satın almalar yapan Facebook, cihaz modeline göre reklamcılık ve video reklamcılık modelleriyle de güdümlü reklamcılığa imkan tanıyan bir yapıya bürünmeyi hedefliyor. Facebook’un mobil ağlara yönelmesinin en büyük sebeplerinden biri de, şirketin geçtiğimiz ilk çeyrekte bu alanda 1.24 milyar dolarlık kar elde etmiş olması. Öte yandan Google’ın AdMob, Apple’ın iAd gibi altyapıları göz önüne alındığında şirketin oldukça geç kalmış olduğu da görülüyor. Facebook’un mobil reklamlarının yüzde 50′sinden fazlası, yüklenen uygulamalar ile gelen örneklerden oluşuyor. Kullanıcılar ilgili uygulamayı yükleyebilmek için reklamlara tıklamak mecburiyetinde kalırken, reklamverenler bu sayede kar elde ediyor. Uygulama içerisinde de reklam yayını yapan sosyal medya sitesi, bu sayede kullanıcıların uygulama dışarısına çıkmadan, markaların ya da uygulamanın sunduğu içeriklere ulaşmasına imkan veriyor. Her ne kadar konuyu biraz Facebook özelinde değerlendirmiş gibi olsak da, Twitter ve diğer sosyal medya sitelerinin de benzer hamlelerle mobil reklam gelirlerini artırmak için kendi “mobil reklam ağlarını” kurmak için yatırımlar yaptığı belirtmek gerekir. Geniş kullanıcı portföylerini, doğru mobil ağ projeleriyle birleştirecek sosyal medya siteleri, yakın gelecekte reklamverenler için biçilmiş kaftan haline gelecekler. Mobil Reklam Pazarındaki Son Durum Şirketlerin genel reklam bütçelerindeki obil reklam payları giderek artarken, bu artışın ilerleyen yıllarda da devam etmesi bekleniyor. Mobil cihazlar üzerinden internete giriş oranının artması ve mobil cihaz sayısındaki düzenli artış buna neden olarak gösterilirken, müşterilerin mobil reklamlara olan ilgisi de şirketlerin iştahlarını kabartmış durumda. Facebook ve Google‘ın başını çektiği mobil reklam piyasası 2013′te yüzde 105 oranında büyüme kaydederek 17,96 milyar dolara ulaşırken, mobil pazarla ilgili raporlarda 2014′ün ilk çeyreğinde ise mobil reklamların atılıma geçmesiyle yüzde 75,1 oran büyümeyle tüm dijital reklam gelirlerinin 31,45 milyar dolar daha arttığı belirtiliyor. Gartner tarafından hazırlanan raporlarda, mobil reklam pazarının küresel anlamda gelişme evresinde güçlü büyümeyi gösterdiği belirtilirken, Kuzey Amerika ve Japonya’da doymaya ulaştığı paylaşılıyor. Mobil reklam pazarındaki büyümenin bu zamana kadarki gelişiminde en önemli sebep Kuzey Amerika’da reklam bütçelerinin önemli bir kısmının mobile kaymasıyla açıklanıyor. Mobil reklam çeşitleri üzerine de bilgilerin yer aldığı raporda videonun en fazla büyümeyi gösterdiği belirtiliyor. Tablet pazarındaki büyümenin mobil video reklam pazarını birebir katkı yaptığı paylaşılırken, buna karşılık mobil reklam pazarında en fazla bütçenin gösterim reklamlarına gittiği yer alıyor. Yerel reklam verenlerle birlikte mobil eylül14 • 51 pazarın hareketleneceği öngörüsü de yer alan raporda, 360 derece pazarlamada mobilin daha fazla yer alacağı da paylaşılan noktalar arasında yer alıyor. Mobil reklam alanın liderliğini halen Google yaparken, şirketin mobil reklam pazarının neredeyse yüzde 50’sine sahip olması, pazardaki diğer oyuncuları, Google’ı geride bırakma ve pastadan daha büyük dilim alma konusunda kamçılıyor. Türkiye’deki Mobil Reklam Pazarı BTK’nın son raporundaki verilere göre Türkiye’deki mobil penetrasyonunun yüzde 92’ye, akıllı telefon penetrasyonununsa yüzde 30′a 52 • eylül14 ulaşması Türkiye’yi mobil uygulama sektöründe önemli bir pazar konuma sokmuş durumda. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalar ve GSM operatörlerinin mobil reklam alanındaki “hegemonyoları” Türkiye’deki mobil reklamcılığa olan bakış açısını tamamen değiştirmiş durumda. Sektörler, mobil reklamlara karşı olan çekingenliklerini atarak, bu alandaki potansiyeli keşfetmeye başladılar. Hedef kitlelerine, iyi analizler sonucu oluşturulmuş kampanyalarla ulaşmaya başlayan şirketler, 4G ve yakın gelecekte hizmet vermeye başlayacak 5G ile beraber mobil reklam alanına daha fazla yatırım yaparak, ekosistemin gelişmesine katkıda bulunacaklar. Mobil yollardan müşterilerine çok daha verimli bir şekilde ulaşabileceklerini farkeden markalar ve şirketler, televizyon, radyo, dergi ve gazete gibi kanallara göre maliyet avantajı sunan mobil reklamcılığı giderek daha fazla benimsemeye başladılar. Geniş kullanıcı kitlelerine sahip sosyal medya sitelerinin, kendi “mobil ağlarını” oluşturmaya başlamalarıyla beraber, mobil reklamcılığın, genel reklam pastası içerisindeki payının giderek artmasına kesin gözüyle bakılıyor. Buradan yola çıkarak, reklamcılığın geleceğinin mobil alanda yattığını söyleyebiliriz. Ö ZEL DO SYA Mobil Ödeme Ülkemizde insanların korku ve şüpheyle yaklaştığı mobil ödeme modeli, dünyada milyonlarca insanın tercih ettiği, pratik bir ödeme çeşidi olmuş durumda. Genel anlamda, internet alışverişlerinde kapıda ödeme ve kredi kartı alışverişini ortadan kaldıran mobil ödeme modeli, NFC teknolojisinin de yaygınlaşmasıyla birlikte fiziksel alışveriş sektörünü de tamamen değiştirecek gibi görünüyor. E-ticaret sektörünün Türkiye’de ivme kazandığı dönem aynı zamanda mobil ödemenin de temel ödeme sistemlerinden biri olduğu döneme denk gelecek. Uzmanlar mobil ödemenin tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de 2020 yılında altın dönemine başlayacağını söylüyor. Aynı zamanda 2020 e-ticaretin de yüzde 90’lara dayandığı dönem olacak. Ödeme sistemleri için gereken alt yapı gelişimi sağlandığı takdirde, sektörün ilerlememesi için hiçbir neden yok. Türkiye’de genel olarak her yaş aralığında ve sosyoekonomik sınıfta teknolojiye karşı büyük bir ilgi mevcut. Özellikle genç nesil yeni teknolojilere ve yeni ödeme sistemlerine hızlıca adapte oluyor. Bu adaptasyon asla ezbere gerçekleştirmiyor. Okuyan, araştıran, karşılaştıran ve en doğru veriler ile karar veren bir nesilden bahsediyoruz. E-ticaret sektörünün güvensizlik nedeniyle gerekli atılımı yapamadığı düşünülürse, yeni neslin ödeme sistemleri ve mobil ödeme konusunda yapılan yenilikleri fark etmeme gibi bir durumu olmadığını görebiliriz. İnternetten alışverişte sahtecilik durumları ve bunun yarattığı güvensizlik ortamı yavaş yavaş yok oluyor. SSL Sertifikası, 3D Secure ve diğer güvenlik önlemleri herkesin hakkında fikir sahibi olduğu konular. Alternatif ödeme sistemlerine yönelmeler de bu bilgi sahibi nesil sayesinde gerçekleşecek. Daha hızlı, daha kolay ve daha güvenli olmayan ödeme sistemlerinin sektörde tutunamayacağı aşikar. NFC Modeli Mobil ödemeden söz ederken, bu alandaki yenilikçi NFC uygulamasından bahsetmemek olmaz. NFC dünyasına bakacak olursak, özellikle Apple ve Google’ın bu konuda aktif olarak proje geliştirdiğini görüyoruz. Bunun yanı sıra günümüzde GSM operatörleri de bu konuya yatırım yapmaya başlamış ve uygun paketlerle insanları bu ödeme modeline alıştırmaya başlamışlardır. Dünyadaki NFC Akımları NFC gelişmiş bir konsepte sahip olmasına rağmen, teoride gerçekten kullanılabilirliği konusunda dünyanın sayılı kurumları tarafından hayat bulan az sayıda örnekleri var. Google, PayPal, MasterCard ve çeşitli diğer ödeme sistemlerine sahip kurumlar NFC testlerini geliştirmeye devam etmektedirler. MasterCard PayPass Google Wallet ile birlikte çalışan bir temassız ödeme sistemidir. PayPass kredi kartları için geliştirilmeye ve uygulanmaya başladıktan sonra, kart sahipleri bilgilerini akıllı telefonlarındaki Google cüzdanlarına taşımaya başladılar. Bu kişiler NFC’ yi kullanarak mobil ödeme sistemlerini kullanmaya başlamışlardır. Google Wallet henüz Türkiye’de kullanılmıyor. Google Wallet Google Wallet, PayPass kredi kartları için kullanılan tek ödeme sistemidir. Gelecekte bir çok kurumun NFC yeteneklerini kullanarak bu gibi temassız ödeme sistemlerine geçmesi ön görülmektedir. PayPal PayPal NFC’ yi kullanarak, kullanıcıların akıllı telefonlarını birbirlerine temassız yaklaştırarak, para transferleri ve ödeme yapmalarını sağlamaktadır. Mobil cihaz satışlarının giderek artması ve yakın tarihlerde insan nüfusunu geçeceği öngörülerine bakacak olursak, ödemenin geleceğini mobil ödeme modellerinin oluşturduğunu görüyoruz. eylül14 • 53 Sanallaştırma ve Sanallaştırmanın Büyük Oyuncusu VMware 54 • eylül14 MAKALE Şirketlerin en önemli sorunları arasında sunucuların aniden çökmesi ve bu sunucuların getirdiği maliyet yükü yer alıyor. Sanallaştırma yöntemiyle sunucuları yedekleyebilen şirketler, fiziksel sunucuların getirdiği maddi yükten de kurtulabiliyorlar YA Z I Tolga Cem Küçükyılmaz [email protected] SANALLAŞTIRMA, mevcut bulunan fiziksel donanımın sanal makineler yardımıyla çok daha verimli kullanılabilmesini sağlayan, çeşitli yazılım ve donanım bağımlılıklarını ortadan kaldıran, bu sayede de yeni ürün ve servis geliştirme maliyetlerinde büyük tasarruflar sağlayan bir yazılım çözümüdür. Çözümde kullanılan sanal makinenin tanımını ilk defa Popek ve Goldberg yaptı. Onlara göre sanal makine “gerçek makinenin etkili, soyutlanmış bir kopyasıydı”. Sanal makineler işlevlerine göre iki temel grupta incelenebilir: Sistem Sanal Makineleri. Bu tip sanal makineler kullandıkları fiziksel kaynağı (gerçek makine kaynaklarını) paylaşımlı olarak kullanırlar. Her bir sanal makine kendi işletim sistemine sahiptir. Bir arayüz yardımı ile donanımsal paylaşımlar ayarlanır. Bu tip sanal makineler donanım seviyesinde çalışabileceği gibi mevcut bir işletim sisteminin üzerinde, işletim sistemi kaynakları üzerinden de çalışabilir. Bu makalede ele almayı planlanan VMware ürünleri de bu sınıfta değerlendirilebilir. Proses Sanal Makinesi. Herhangi bir işletim sistemi üzerinde modül olarak çalışır ve tek bir prosesin işletilmesine olanak sağlar. Kullanılmasındaki amaç platform bağımsız bir ortam sağlayarak üzerinde çalışacak programcıkların donanım ya da işletim sistemi limitlerine göre yeniden dizayn edilmesinin önüne geçmektir. Bu sanal makineyi aslında JAVA ve .NET platformlarından tanıyoruz. Java uygulamaları JVM (Java Virtual Machine), .NET uygulamaları ise CLR (Common Language Runtime) kullanırlar. Örneğin bizim yazdığımız bir java kodu derlendikten sonra hangi işletim sisteminde olduğuna bakılmaksızın konak işletim sistemi üzerinde kurulu olan JVM modülü tarafından çalıştırılır. Bu sayede yazılımcı Linux tabanlı makinelerde ayrı, Windows tabanlı makinelerde ayrı çalışacak uygulamalar yazmak zorunda bırakılmaz. Sanallaştırma yazılımı, üzerinde yüklü olduğu donanımı, sanal makinaların sanal kaynakları olarak organize eder ve paylaştırır. İşte sanallaştırma yazılımları bu paylaşımı ne kadar etkin, akıllı ve sorunsuz yapabilirlerse o derece başarılı sayılırlar. Genel Sanallaştırma Mimarisi Sanal makine kullanımı küçük, orta ya da büyük, her ölçekte şirket için oldukça önemli imkanlar sağlamaktadır. Bunların önemli birkaç tanesinden aşağıda bahsedilmiştir. 1. Sunucu kapasitesini yüksek verimle kullanma imkanı sağlar. 2. İhtiyaç duyulduğunda çok hızlı bir şekilde yeni sunucu oluşturulabilir. ➤ eylül14 • 55 3. Kuruluşun ölçeğine göre donanım maliyetlerinde %50 ye varan düşüş sağlanır. 4. İhtiyaç olduğu anda test veya yazılım geliştirme için yeni sunucular oluşturma olanağı sağlanmış olur. 5. Operasyonel kurulum ve bakım maliyetlerinde %80 e varan azalma görülür. 6. Herhangi bir problem anında, sanal sunucuları çok hızlı bir şekilde yeniden çalışır duruma getirebilme imkanı vardır. 7. Merkezi yönetim ile tüm sunucuları tek bir merkezden izleme ve raporlama imkânı sağlanır. 8. Sanal işletim sistemine kurulmuş olan herhangi bir uygulamayı, yeni bir ana bilgisayara geçilirken sanal işletim sistemini durdurup, işletim sistemi dosyasını yeni bilgisayara taşıdıktan sonra tekrar çalıştırarak kalınan yerden devam etme kolaylığı sağlanmış olur. 9. Windows altında eski sürüm Windows, Linux, Mac veya Linux altında Windows, Mac (vs …) çalıştırılabilmiş olur. ➤ Sanallaştırmada Kullanılabilecek Yazılımlar Yukarıda da bahsedildiği gibi bu makalenin objektifi sanal makine kavramına giriş yapmak ve VMware ürünleri hakkında genel bir fikir 56 • eylül14 sahibi olmaktır. Bu sebeple bu makalede proses 3 sanal makinesi ele alınmamıştır. “Sistem sanal makineleri” açık kaynak kodlu olanlar ve olmayanlar olarak iki gruba ayırabilir. Açık Kaynak Kodlu Sanal Makina Yazılımları. Açık kaynak kod mantığı ve lisansı ile dağıtılan bu yazılımlar başlıca VirtualBox, Xen, Bochs, CoLinux, FAUmachine, Hercules emulator , KVM, LilyVM, QEMU, SheepShaver olarak sıralanabilir. Ticari Sanal Makina Yazılımları. Ticari anlamda başlıca kullanılan yazılımlar arasında VMware, Microsoft Virtual PC, VM/CMS, Parallels Workstation, vThere, Parallels Desktop for Mac, SVISTA, Trango, Virtual Iron Software gösterilebilir. VMware Sanal Makinesi Sanal makine çözümleri incelediğinde küçük, orta ve büyük her seviyeden şirket ve organizasyonun sanallaştırma ihtiyaçlarını en iyi karşılayabilecek çözümlerin başında VMware ticari çözümleri olduğu görülür. VMware şirketi 1998 yılında ABD merkezli olarak kuruldu. İlk çözümlerini pazara 1999 yılında çıkaran şirket şu an pazarı yönlendiren birkaç kuruluştan birisi olarak göze çarpmaktadır. VMware topolojisinin hedeflediği yapı “sanal altyapı” (Virtual Infrastructure) olarak adlandırılır. Altyapı genel olarak 3 bileşenden oluşmaktadır: 1. Herbir x86 makinanın tam sanallaştırmasını sağlayacak yönetim yazılımı 2. Sanallaştırma temelli kaynak planlamasını sağlayacak planlama yazılımları 3. Yıkım onarımı (disaster recovery) gibi IT süreçlerinin başarılması için gereken otomasyon çözümleri Hem masaüstü, hem iş istasyonu ve sunucu hem de mainframe ölçeğinde ürünler barındıran firma geliştirdiği çözüme göre de farklı stratejiler sağlayabilmektedir. Örneğin desktop ve sunucu/iş istasyonu ürünleri olan VMware Workstation ve GSX ürünleri bir işletim sisteminin üzerinde çalışan yazılım programları iken daha “enterprise level” denebilecek ESX ürünü doğrudan fiziksel donanım üzerinde çalışacağı için üzerinde çalışacağı bir işletim sistemine gerek duymamaktadır. Bu sayede çok büyük ölçekli topolojide VMware’in performansı muadili rakiplerinin çok üzerine çıktığı görülmektedir. Bunun yanında VMware, üzerine kurulan işletim sistemleri için tamamen sanal donanım sürücüleri sağlar. Video, ağ ve hard disk için tamamen sanal sürücüler; USB, MAKALE seri ve paralel portlar için de yarı-sanal sürücüler sağlanır. Bu sayede taşınabilirlik bütünüyle başarılmış olur. Günümüzde UNIX/RISC ve x86 makinalarda “Barındırılan” (hosted) ve “gözetleyici” (hypervisor) adında 2 çeşit sanallaştırma mimarisi kullanılmaktadır. Hosted yaklaşım işletim sisteminin en üst seviyesinde barındırılan bir bölmeleme (partition) sistemi yardımı ile geniş bir donanım yelpazesini destekler. Gözetleyici sistemi ise x86 bir makinanın donanımı üzerinde bulunan ilk tabakadır ve donanım kaynaklarına direkt erişimimümkündür. İşte bu sebeptendir ki VMware yazılımının da kullandığı bu yaklaşım donanımın çok daha etkin kullanılabilmesi olanağını sağlar ve çok daha yüksek performansla işler. CPU Komutu Çalıştırma Mantığında Yenilik VMware Workstation, ESX ve Server emülatör tipi (Bochs gibi) sanal makinalara göre sanal istekleri karşılama işini çok daha etkin bir yolla çözer. Sanal makinaların her bir CPU komutunu simule eder, makine komutları ilk kez çalıştırılırken bunları dinamik derleme ile derler ve yeniden kullanımlarında derlenmiş parçaları kullanır. Bu sayede kaynak tüketimini azaltır, hızı artırmış olur. (Microsoft Virtual PC, MAC OS X de bunu kullanır. Ancak bu derlemeleri her fiziksel makine ortamında çalışacak şekilde derlemez. Bu yüzden sanal makinanın çok farklı fiziksel donanım yapılarında çalıştırılması esnasında sıkıntılar yaşanabilir. Esasen bir handikap gibi görülen bu özellik VMware’in performans artışında önemli bir yer tutar. Derlenmiş parçaların yeniden kullanımının getirdiği performans artışının yanında VMware, komutların çalıştırılış zamanının fiziksel donanımdaki bağımlılıklarca kısıtlanmasının da önüne geçer. VMware ürünleri CPU komutların hangi zamanda olursa olsun çalıştırmaya çalışır. (Örneğin usermode ya da sanal 8086 modu kodlarını x86 da çalıştırırken) Bunu da şu yolla gerçekler: Komutlar CPU üzerinde doğrudan çalıştırılamadığı zamanlar VMwarekomutları “binary çevrim” olarak adlandırdığı bir yöntem ile yeniden yazar ve bu çevirilmiş kod belleğin kullanılmayan bir bölümünde saklanır. Uygun vakit geldiğinde bu kod kullanılır ve performansta ciddi anlamda kazanım sağlanmış olur. Bu yol sayesinde o denli bir performans artışı sağlanır ki ölçümlere göre sanal işletim sisteminin gerçekten makine üzerinde kurulu olması ile sağlanacak performansın %80 - 85 leri oranında bir başarıyla işlem yapılmış olur. Yeni Çözümler ve Donanımsal Destekler Günümüzde VMWare’e ek olarak Microsoft’un HyperV çözümü de kullanılıyor. Intel ve AMD’nin sanallaştırmayı donanımsal olarak da desteklemesi, artık sanal bilgisayarlardaki performansı son derece artırmış durumda. Günümüzde 1 fiziksel sunucudan, yüksek işlem gücü ve yazılım alt yapısındaki gelişmeler neticesinde 4 – 5 belki daha fazla sanal sunucu elde edip, maaliyetleri çok daha düşük seviyeye çekebiliyoruz. eylül14 • 57 58 • eylül14 MAKALE YA Z I Kurumsal Pazar İçin Android Ne Kadar Güvenli? Tolga Cem Küçükyılmaz [email protected] Açık kaynak kodlu Linux işletim sistemi üzerine inşa edilen Android, ücretsiz yapıda olması nedeniyle pek çok üretici tarafından kullanılabilen bir sistem. Hem geliştirilebilir hem de pek çok farklı donanım tarafındana desteklenmesi nedeniyle üreticilerin oldukça sevdiği Android, akıllı telefon ve tablet pazarının çoğuna hakim. Durum böyle olunca kurumsal firmalar da Android işletim sistemini kullanan cihazlara geçmeye başlamış durumda. Peki Android ne kadar güvenli? K aspersky Labs’ın son araştırmasına gore, 2013’teki mobil tehditlerin yüzde 99’unun Android’i hedef aldığını ortaya koyuyor. Peki bu rakamlar ne anlama geliyor? Android güvensiz mi? iOS ya da Windows Phone türü cihazlar mı tercih etmemiz gerekiyor? Android açık kaynak kodlu bir işletim sistemi, dolayısıyla Android’in sistem bazında bir güvenlik açığı varsa bu dünya genelindeki güvenlik araştırmacıları tarafından ortaya çıkarılabilir. Bugüne kadar doğrudan Android’i hedef alabilecek 30 adet güvenlik açığı tespit edilmiş ve bunlar çözülmüş. Android’in en önemli rakiplerinden biri olan ve güvenliği dillere destan olan Apple’ın iOS’inde ise bu rakam 310. ➤ eylül14 • 59 Android sistem genelinde bu kadar güvenliyken nasıl oluyor da saldırıların yüzde 99’u Android’i hedef alabiliyor? En basit cevap Android’in piyasanın yüzde 80’inini kapsaması olarak verilebilir ancak böyle ciddi bir oranın açıklaması bu kadar da basit değil. ➤ Kullanıcılar En Önemli Tehlike Kaynağı Android’i hedef alan saldırıların çok ciddi bir bölümü kullanıcı faktöründen kaynaklanıyor. Kullanıcı, sisteme bilinmeyen kaynaklar üzerinden uygulama yükleyerek bilinçli olarak uygulamaların Google Play’in koruma mekanizmasını atlamasına izin veriyor. Varsayılan olarak Android’de bilinmeyen kaynaklardan uygulama yükleme seçeneği devredışı ve isteyen kullanıcılar güvenlik ayarları altından bu engeli kaldırabiliyor. Android - Bilinmeyen Kaynaklar Peki Google bu durum karşısında ne yapıyor? Kullanıcılara bu özgürlüğü verdikten sonra hiçbir sorumluluk kabul etmiyor mu? Android 4.2’ye kadar Google Play dışından yüklenen uygulamalar tamamen kullanıcının sorumluluğundaydı. Android 4.2 ile “uygulamaları 60 • eylül14 doğrulama” seçeneği sunuldu. Google Play dışından yapılan yüklemelerde APK dosyaları taranmaya başlandı. Daha sonra Google Play servisleri aracılığıyla bu seçenek Android 2.3 Gingerbread ve üzeri her cihaza taşındı. İddiaya göre Google yakında bu seçeneği bir başka seviyeye taşıyarak, kurulum aşamasındaki taramasının dışında, kurulum sonrasındaki aktiviteleri de takip etmeye başlayacak. Google’ın sunduğu bu seçeneklere rağmen kullanıcılar taramaları atlayıp(ya da bu ayarı devredışı bırakıp), APK dosyalarını yükleyebilme iznine sahipler. Dolayısıyla kullanıcıların önü asla tam olarak kesilmiyor. En büyük problem, bilinmeyen kaynaklar seçeneğinin en ciddi manipülasyonu ise crackli/kırılmış/ hacklenmiş/modifiye edilmiş uygulamaların yüklemesiyle oluşuyor. Amaç oldukça basit, insanlar uygulamaya para vermek istemiyor, “bedavası var” düşüncesiyle bu alternatiflere yöneliyorlar. Bu ücretsiz versiyonların amacı sisteme zarar vermek, kullanıcı bilgilerini çalmak olabiliyor. Bu tür uygulamaların verebileceği zararlar, hackerların keyfine göre değişiyor. Örneğin popüler SwiftKey uygulamasının kırılmış versiyonu keylogger(giriş yapılan her karakterin kaydını tutan yazılım) tehlikesi taşıyor. Zararlı uygulamaların yapabileceklerinin sınırı yok, tamamen hackerın keyfine ve yeteneğine kalmış bir şey. Para Verip, Güvenlik Açığı Satın Almak Yazımızın başında dediğimiz gibi Android Android olalı sadece 30 güvenlik açığı verdi. Ancak bu en güncel Android versiyonunu ve Android’in kaynak kodunu kapsıyor. Eğer cihazınız eski bir Android versiyonuna sahipse kapatılmamış güvenlik açıklarıyla karşı karşıya olabilirsiniz. Dolayısıyla güncel Android versiyonuna sahip olmak sadece en yeni özellikleri kullanmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Android’i saf haline yakın bir şekilde kullanan oldukça az cihaz bulunuyor. Binlerce farklı modele sahip Android cihazı olmasına rağmen, bir elin parmağını geçemeyecek kadar Nexus cihazları piyasada. Üreticiler Android’in her tarafını delip, kendi çözümleriyle kapatmaya oldukça meraklı. Bu tür modifikasyonlar da pek çok cihazı daha da karmaşıklaştırıyor ve uygulama bazında çeşitli güvenlik açıkları ortaya çıkıyor. Android’in güncel olmasının dışında, bir de sistem uygulamaları katmanında MAKALE güvenlikle tanışıyoruz. Yeni bir boyut, yeni tehlike fırsatları. Olay sadece yazılımla mı bitiyor? Hayır. 2012 yılının sonunda Samsung’un Exynos çipinden kaynaklı güvenlik açığı Samsung cihazlarını tehlikeye sokmuş, uygulamaların kernel seviyesinde modifikasyonlar yapabilmesinin önü açılmıştı. Bu sadece popülaritesinden kaynaklı olarak duyabildiğimiz nadir de olsa bir örnekti. Uygulama Yetkileri ve Veri Güvenliği Kullanıcılar Google Play altında “genel olarak” güvenli olsa da uygulama yetkilerinin nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgiye sahip değiller. Mesajlaşma uygulaması mesajlara erişiyor, internete de erişiyor, mesajlarınızı kendi sunucularına aktarmadığının garantisi var mı? Yok. Bu maalesef Android’in sistem seviyesindeki ciddi problemlerinden biri ve maalesef burada kullanıcının bilinçli olması dışında ciddi bir çözüm bulunmuyor. Bu gibi durumlar cihaza virüs enjekte edemiyor ancak kullanıcının mahremiyetini tehdit ediyor. Çözüm olarak açık kaynak kodlu uygulamaları tercih edebilirsiniz. F-Droid açık kaynak kodlu Android uygulamalarına erişmek için güzel bir kaynak (APK dosyalarını indirmek zorunda değilsiniz, aynı uygulamalar Google Play’de de bulunuyor.) Avrupa Birliği ve ABD Hükümeti konuya oldukça ciddi bir şekilde yaklaşsalar da, 3 boyutlu yazıcılar ile evde üretilebilecek silahların önüne nasıl geçilebileceği konusunda henüz bir çözüm üretmeyi başaramadılar. Android Yeterince Güvenli Sisteminize zararlı bir yazılım giremeyeceği sürece hiçbir antivirüs uygulamasına ihtiyacınız olmayacaktır. Eğer Android’i varsayılan güvenlik ayarlarıyla kullanıyorsanız zaten en büyük tehlike olan bilinmeyen kaynakları engellemiş oluyorsunuz. OEM’lerden kaynaklı güvenlik açıkları zaten hiçbir antivirüs uygulaması tarafından keşfedilemeyecektir ve bunlarla karşılaşmanız oldukça düşük bir ihtimal. Bozmak için özel bir çaba sarf etmediğiniz sürece Android yeterince güvenli. Android hedef olmaya devam edecek, çünkü Google Play dışından uygulama yüklemek mümkün, oldukça popüler, insanlar saf. Yıllar içinde son kullanıcıyı kandırma yöntemleri de değişecek ancak korunmanız için yapmanız gerekenlerde pek fazla değişiklik olmayacak. Güvenlik Politikası Şart Şirket içi olarak, özellikle Google Apps kullanılıyorsa, güvenlik tanımlaması yapabiliyoruz. Böylece cihaz kullanım politikası oluşturup, kullanılan cihazı daha güvenli hale getirebiliyorsunuz. Mesela telefonuna parola koymayan bir kullanıcı, sizin şirketinizin mail hesabını telefonuna kuramıyor. Bu ve bunun gibi pek çok güvenlik kurulumu yapılabiliyor. Ayrıca Samsung’un Knox benzeri güvenlik uygulamaları, kriptolama sistemini de her geçen gün ileri seviyeye taşıyor. Yani kısaca diyebiliriz ki, Android doğru kullanıldığı sürece güvenilebilecek ➤ bir işletim sistemi. eylül14 • 61 64 Bit Qualcomm Çiplerin Yol Haritası Sızdırıldı Apple’a karşı yaşadığı 64 bit hüsranından sonra, Android işletim sistemine uyumlu çalışan 64 bit işlemci üretimi üzerinde çalışan Qualcomm’un yol haritası sızdırıldı. Şirketin daha önceden planladığı yol haritasında sapmaların yaşanmaması, Android işletim sistemiyle uyumlu bir şekilde çalışacak 64 bit işlemcilerin yolda olduğunu gösteriyor. Sızdırılan bilgilere göre Qualcomm 64 bit destekli Snapdragon 610, 615 ve 410 işlemcilerinin bu yıl sona ermeden cihazlarda yer alması bekleniyor. Snapdragon 615′in, önümüzdeki ay düzenlenecek IFA’da tanıtılması beklenen HTC Desire 820′de yer alması beklenirken, henüz teknik detayları açıklanmayan bazı cihazlarda da Qualcomm 64 bit işlemcilerin olabileceği iddia ediliyor. Hali hazırda mobil ekosisteminde bulunan Snapdragon 410′la birlikte 610 ve 615 modelleri benzer mimarilere sahip olacak. 64 bit Qualcomm çipler, ARM Cortex-A53 mimarisini baz alırken, bu mimariyi Adreno 405 GPU ile destekleyecek. Orta ve alt segment için planları bu şekilde olan Qualcomm, amiral gemi modeller için de özel bir hazırlık içerisinde. 64 bit Qualcomm Snapdragon 810 ile, üst segment akıllı telefonların performansını artırmayı amaçlayan şirket, sızdırılan bilgilere göre sekiz çekirdekli işlemciye, Adreno 430 grafik kartı ile destek verecek. Qualcomm, 2015′in ikinci çeyreğinde Snapdragon 808‘i piyasaya sürecek. Altı çekirdekli işlemciye sahip olacak 64 bitlik çip, bu çiple birlikte güç tasarrufunu önplana çıkartmayı amaçlıyor. Dünyanın İlk Akıllı Telefonu 20 Yaşında Dünyanın ilk akıllı telefonu IBM Simon, piyasaya çıkışının 20. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Simon’ın 20. doğum günü partisi Londra’da bulunan Bilim Müzesi’nde düzenlenecek özel bir sergiyle kutlanacak. 16 Ağustos 1994 tarihinde piyasaya sürülen IBM Simon, o dönemde türünün tek örneği olsa da, bir akıllı telefonun sahip olması gereken temel özelliklerin tümüne sahipti. 500 gram ağırlığındaki IBM Simon, yeşil LCD bir ekran bulunduruyordu. O dönem Simon kullanıcıları, telefonla konuşmanın yanı sıra e-posta gönderebiliyor, mesaj yazabiliyor ve not alabiliyordu. IBM ve BellSouth şirketlerinin ortak girişimleri ile üretilen cihaz, ilk olarak Nevada’da düzenlenen Comdex’92 Fuarı’nda görücüye çıkmış, 1994 yılında da ABD’de geniş kapsamlı olarak satışa sunulmuştu. Şimdiki zamanın para hesabıyla 1400 dolara piyasaya sürülen IBM Simon, çağrı cihazı, faks makinası ve cep bilgisayarından beklenen bütün işlemleri yapabilmesiyle dikkat çekmişti. Fiziksel bir tuş takımına sahip olmayan IBM Simon, bulundurduğu geniş LCD ekran sayesinde kullanıcılarına parmak ya da özel kalemi yardımıyla işlem yapabilme özgürlüğü tanımıştı. O döneme göre epeyce ileri bir teknoloji sayılacak T9 benzeri bir metin giriş ekranı bulunduran cihaz, “mobil internet” kavramının henüz ortaya bile çıkmamasından dolayı klasik cep telefonlarına karşı pek fazla varlık gösterememişti. Her ne kadar piyasaya sürüldüğü dönem gerek fiyatı, gerekse de kullanıcıların beklentilerinin çok üzerinde özelliklere sahip olmasıyla pek fazla ilgi görmeyen IBM Simon, günümüzün akıllı telefon üreticilerine ilham kaynağı olmayı başardı. 62 • eylül14 DO NANIM Huawei Tizen’den Vazgeçiyor Huawei’nin önemli isimlerinden Richard Yu, merakla beklenen işletim sistemi Tizen’in geleceğinin pek de parlak olmadığını söyledi. Tizen’in iOS ve Android’e karşı büyük rakip olacağı iddia ediliyordu. Daha önce Tizen konusunda oldukça iddialı olan ve bu iş için araştırma birimi kuran Huawei, işletim sisteminin başarılı olmasının neredeyse imkansız olduğunu belirtti. Konuyu değerlendiren Richard Yu, mobil operatörlerin kendilerine bu işletim sistemine sahip akıllı telefonlar üretmeleri konusunda baskılar yaptığı dile getirirken, işletim sisteminin Android ve iOS işletim sistemlerine karşı hiçbir şansı olmadığına vurgu yaptı. Konuşmasının devamında da Tizen ve diğer şirketleri de eleştiren Yu, Samsung’un Tizen hamlesinin de başarısızlıkla sonuçlanacağını iddia etti. Tizen işletim sistemli cihazların sonunun Windows Phone işletim sistemine sahip cihazlarla benzer olacağını belirten Yu, Microsoft’u eleştirmekten de geri kalmadı. Windows Phone’un oldukça başarısız bir platform olduğunu söyleyen Yu, bu platform üzerinden ürettikleri W serisi akıllı telefonlar için iki yıl boşa yatırım yaptıklarını vurguladı. Yu, işletim sistemi geliştirmenin oldukça basit olduğunu belirtirken, önemli olanın işletim sisteminin yaşayabileceği ve tercih edilebilir hale gelmesini sağlayacak geniş bir ekosistem yaratmak olduğunun altını çizdi. Android işletim sistemini övmekten de geri kalmayan Yu, Android ekosisteminin kendisi sürekli geliştirdiğini ifade etti. Yu bu açıklamalarına karşın, şirketlerin kendi işletim sistemlerini geliştirmelerinin, mobil cihaz ekosistemi için oldukça faydalı olduğunu söyledi. IBM, İnsan Beyni Gibi Çalışan Çipi Tanıttı IBM 2011 yılında beri üzerinde çalıştığı TrueNorth çip projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor. İnsan beyni gibi çalışan yeni bilgisayar mimarisini tanıtan şirket, yeni teknoloji ile insan beyninin biyolojik yapısını bilgisayarlara entegre etmeyi hedefliyor. IBM tarafından tasarlanan ve insan beyninin çalışma prensiplerine sahip olduğu açıklanan TrueNorth adlı çip, 5.4 milyar transistöre sahip. Buna karşın 70 mw enerji harcayan çip, seri üretime geçmesiyle birlikte bilgisayar dünyasını yeniden şekillendirebilir. Bunun yanı sıra programlanabilir 1 milyar nöron bulunduran TrueNorth, IBM’in daha önce ürettiği 256 nöronluk çiplere göre çok daha verimli olacak. IBM, TrueNorth çipi sayesinde deprem, tsunami ve benzeri doğal felaketlerin çok daha önceden tespit edilerek, erken uyarı sistemlerinin geliştirilebileceğini belirtiyor. Teknolojinin robot üretimine de yeni bir boyut katabileceği iddia ediliyor. TrueNorth çip ile birlikte çok daha fonksiyonel hale gelecek robotlar, iş dünyasında ve arama-kurtarma durumlarında daha faydalı hale gelebilirler. TrueNorth projesi halen test aşamasında olsa da, ortaya çıkan veriler gelecek adına oldukça umut verici. Uzmanlar önümüzdeki 2-3 yıllık süre zarfında bu çip teknolojisinin bilgisayarlardaki yerini almasını beklediklerini açıklarken, yeni teknolojinin 1948 yılından beri neredeyse her bilgisayarda kullanılan von Neumann bilgisayar mimarisini çok rahat aşacağı düşüncesini taşıyorlar. Teknoloji dünyasındaki taşları yerinden oynatabilecek bu hamleyle birlikte, yakın gelecekte çok daha fazla yapay zekaya sahip bilgisayar ve makine görebiliriz. Oldukça hafif olan ve enerji tüketimini en az seviyede gerçekleştiren çiple birlikte, gelecek temalı distopyalara bir adım yaklaşacağız. eylül14 • 63 Intel Core M İşlemcili Cihazlar Geliyor Intel yaptığı duyuruyla “Core M diğer ismiyle Broadwell Y” işlemcili cihazların yıl sonuna doğru geleceğini duyurdu. Dizüstü bilgisayar, akıllı telefon, tablet gibi mobil cihaz kullanıcıları cihazlar inceldikçe artan ısı problemlerinden oldukça şikayetçiler. Hatta cihazın bir bölümü bu ısınma sorunları sonucu patlayıp, kullanıcılarının sağlıklarına zarar verebiliyorlar. Cihazlarını ince tutmayan cihaz üreticileriyse, ürettikleri mobil cihazların hantal görüntüleri sebebiyle kendilerine yeterli sayıda müşteri bulmakta zorlanıyorlar. Bir süredir özellikle mobil cihazların ısınma ve boyut sorunlarını ortadan kaldırabilecek bir işlemci üzerinde çalışan Intel, Core M adlı işlemciyle bu sorunların önüne geçmeyi amaçlıyor. Intel Core M ile birlikte mobil cihaz kullanıcılarının daha uzun batarya ömürlü cihazlara ve daha az ısınma sorunu yaşayacaklarını belirten Intel yetkilileri, üretilen mini işlemcinin Broadwell altyapısına sahip olduğunu söyledi. Tamamen termal bir tasarıma sahip olan Intel Core M, içerisindeki silikon malzeme sayesinde ısınmaya karşı ekstra bir direnç gösteriyor. 14 nanometre boyundaki mini işlemci, bu boyutuna karşın, cihazlara daha uzun batarya ömrü sunarken, diğer işlemcilerin gerçekleştirdikleri işlemleri de firesiz olarak yapabiliyor. Yeni işlemcinin 10 milimetreden daha ince cihazlarda kullanılması planlanırken, özellikle Windows’un tablet-dizüstü gibi melez cihazlarında yer bulması amaçlanıyor. Intel Core M’in, 2015′in ilk çeyreklerinde piyasaya sürülmesi beklenen Macbook Air’larda da yer bulmasına kesin gözüyle bakılıyor. Lenovo Bilgisayardan Çok Akıllı Telefon Satıyor 2014 ikinci çeyrek raporunu açıklayan Lenovo, son çeyrekte 10.4 milyar dolar gelir elde etti. Şirket aynı dönemde 214 milyon dolar kar elde etti. PC pazarı son dönemde özellikle tablet satışları geride bırakmayı başladı. Geçtiğimiz 5 çeyrekte de PC pazarındaki liderliğini kimselere bırakmayan Lenovo, 14.5 milyon bilgisayar satışı gerçekleştirdi. Bu noktada işi ilginç kılan, PC pazarında liderliğini sürdüren şirketin, son çeyrekte 15.8 milyon akıllı telefon satışı gerçekleştirerek, PC satışlarını geçmesi oldu. Mobil alanda iyi bir grafik yakalayan Lenovo, yılın ikinci çeyreğinde 2.3 milyon tablet satışı gerçekleştirirken, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaşanan yüzde 63’lük artış, şirketin yüzünü güldürdü. Bu dönemde 15.8 milyon akıllı telefon satışı gerçekleştiren şirket, PC pazarındaki liderliğine karşın bilgisayardan çok akıllı telefon satması dikkat çekti. Lenovo için oldukça başarılı bir çeyreği tamamladıklarını belirten Lenovo CEO’su Yuanqing Yang, bu sürede zarfında tablet ve akıllı telefon pazarındaki başarılarına vurgu yaptı. Şirket olarak tablet pazarında 3. sıraya, akıllı telefon pazarında da 4. sıraya yükseldiklerini belirten Yang, gelecek çeyreklerde de bu tablonun devam edeceğini söyledi. 64 • eylül14 Önümüzdeki okul ve yeni yıl döneminden de faydalanması beklenen Lenovo, önümüzdeki çeyrekler için hedef büyütmüş durumda. Okulların açılmasıyla birlikte özellikle tablet ve bilgisayar satışlarında artış bekleyen şirket, tablet ve PC pazarındaki dalgalanmadan çok fazla etkilenmişe benzemiyor. DO NANIM Microsoft Yeni Surface mı Üretiyor? Apple IBM’le kurumsal alanda tablet ortaklığı kurması ve yeni iPad söylentileri, Microsoft’u yeni bir Surface üretmeye itiyor. Microsoft’un Surface Mini üretmeye hazırlandığı söylentileri hızla yayılmaya başladı. Piyasadaki Surface fiyatlarında 100 dolarlık indirime giden Microsoft, Apple’ın önümüzdeki ay piyasaya süreceği iPhone’larla birlikte eski modellerde yapacağı indirimi bir nebze de olsa karşılamış oldu. Bunun yanı sıra okulların açılış dönemine denk gelen indirimle birlikte Surface 2 satışlarında da artış yaşamak isteyen şirket, beklenilen ilgiyi bir türlü göremeyen Windows 8 işletim sistemli tabletle şansını bir kez daha denemek istiyor. Piyasaya süreceği daha ufak boyutlarda bir tabletle, kullanıcıların ilgisini çekmeyi amaçlayan şirket, mobil cihaz kullanıcılarına kendisi bir kez daha kabul ettirmek istiyor. IBM ve Apple ortaklığının yanı sıra Chromebook’ların son dönemde yaptığı atılım, Microsoft’u biraz köşeye sıkıştırırken, özellikle uygulama alanındaki yetersizlik şirketin işini iyice zorlaştırıyor. Kullanıcılar tarafından Windows Phone Store’un yeterince içeriğe sahip olmadığı konusunda sert eleştiriler alan ve bu sebeple gerek Surface gerekse de Windows Phone satışlarında beklediği patlamayı yapamayan Microsoft’un, Windows Phone ekosistemini yeterli seviyeye ulaştırmadan yeni cihaz üretip, büyük beklentilere girmesi pek de gerçekçi durmuyor. Önümüzdeki ay IFA ile başlayacak yeni ürün tanıtımları ve devamında gelecek tatil dönemi, birçok şirket ve cihaz için belirleyici rol oynayacak. Görünen o ki önümüzdeki dönem Apple, Microsoft ve Google arasında sert bir rekabet yaşanacak. PC Pazarı Toparlanmaya Başlıyor Mobil cihazlara artan taleple beraber düşen PC fiyatları, pazarın “şimdilik” rahat bir nefes almasını sağladı. 2014′ün ikinci çeyreğinde PC pazarı yüzde 14 oranında büyüme yaşadı. Canalys’in hazırladığı rapora göre, 2014′ün ikinci çeyreğinde PC pazarı yüzde 14 oranında büyüme yaşadı. Aynı dönemde 123.9 milyon PC satışı gerçekleşirken, analistler PC pazarının, tablet satışlarındaki düşüşle birlikte uzun süre sonra ilk kez düzlüğe çıkabileceğini ön görüyorlar. Özellikle Apple ve Samsung’un tablet satışlarında yaşadıkları keskin düşüşlerle beraber, tablet satış oranının son 3 aylık sürede, yüzde 5 oranında düşüş yaşaması, PC pazarının işine yaradı. 2012 yılından bu yana ilk kez bu kadar düşüş tablet satış rakamlarına düşen Apple, bu sürede 13.3 milyon tablet satışı gerçekleştirdi. Samsung ise Apple kadar sert bir düşüş yaşamasa da, kendi standartlarının altında olan 8.9 milyonda kaldı. Şirketlerin tablet fiyatlarını belirlerken yüksekten uçması, dizüstü bilgisayar üreticilerinin işine gelmiş gibi görünüyor. Son dönemde tablet fiyatları sebebiyle satış rakamları gözle görülür bir biçimde düşerken, tüketiciler daha uygun fiyatlı dizüstü bilgisayarlar ve ultrabook gibi alternatiflere yönelmeye başladılar. Bu durum son çeyrek rakamlarına da yansırken, dizüstü satış rakamları, tablet satış rakamlarını geride bıraktı. Tüketicilerin fiyat-performans dengesine önem vermeye başlaması ve tablet gibi cihazlara yavaş yavaş doyması, bu tablonun oluşmasındaki en önemli etkenler olarak göze çarpıyor. Birbirinin kopyası olan ve donanım olarak tüketicileri tatmin etmeyen tabletler, önümüzdeki çeyreklerde de benzer tablolarla karşılaşabilir. Buna karşılık fiyat-performans dengesini iyi bir şekilde oturtmuş ultrabook ve diğer dizüstü bilgisayarlar sayesinde PC üreticileri şimdilik rahat bir nefes almış gibi görünüyor. eylül14 • 65 HABER DO NANIM Project Ara Rockchip ile Görüşüyor Google’ın toplama akıll ıtelefon projesi Ara’dan yeni haber geldi. Google, Ara Projesi’nde geliştireceği cihazda Rockchip CPU kullanabilir. Kullanıcılarına toplama bilgisayarda olduğu gibi bir akıllı telefon deneyimi yaşatmak isteyen Google, Project Ara’yı hayata geçirmişti. Google+ üzerinden yapılan açıklama ve yayınlanan görsel, Ara’yı bekleyenlerin heyecanını bir nebze giderebilir. Google+’ta yayınlanan habere göre, Project Ara, üretilecek cihazın maliyetini iyice aşağı çekmek için Rockchip ile görüşüyor. Rockchip’in ürettiği işlemcilerin Ara’nın şu anki yapısı için en uygun işlemciler olduğunu belirten Google yetkilileri, sağlanacak maliyet avantajının Project Ara’nın ruhuna çok uygun olduğunun altını çizdiler. Project Ara’nın belki de en büyük ve yenilikçi avantajı, kullanıcılarına istedikleri parçayı kullanma özgürlüğü tanıması. İlk etapta uygun maliyetle piyasaya sürülmesi amaçlanan cihaz, daha sonra kullanıcılar tarafından diledikleri şekilde modifiye edilebilecek. Geçtiğimiz aylarda düzenlenen yarışma ile Project Ara’yı test sürecine sokacağı açıklanan hatta bu konuda 100 testçiyi de seçen Google, daha sonra üretimde kullanılan malzemelerde yaşanan sıkıntıyı gerekçe göstererek testin tarihini 2015 yılına ertelemişti. Project Ara ile birlikte akıllı telefon dünyası yeniden şekillenecek. Parçası eski diye telefon değiştiren kullanıcılar, bundan böyle telefonlarının sorunlu görünen kısımlarını yenileyerek, yeni bir telefon alma derdinden kurtulacaklar. Bu şekilde giderek artan gereksiz tüketimin de önüne geçilebileceği gibi, çöpe giden cihazların oluşturduğu dev teknoloji atıklarında da azalma gerçekleşecek. C M Y CM MY CY CMY Samsung, Katlanabilen Ekrana Geçiş Yapacak Son dönemde akıllı telefon satışlarında rakiplerinin gerisinde kalan Samsung, katlanan ekran teknolojisiyle fark yaratmayı hedefliyor. Kavisli ekranlar bir süredir televizyon üreticileri tarafından tercih edilirken, cihazlarında bu tarz ekranlara yer veren şirketlerden biri de Samsung. Bir süredir akıllı telefonlarında yeniliğe gitmek isteyen şirket, katlanabilen ekran teknolojisiyle beraber kavisli ekranları bir adım öteye taşıyacak. 66 • eylül14 K Katlanabilen, esnek ekranlara yeni üreteceği akıllı telefonlarda yer vereceği iddia edilen Samsung, yeni ekran teknolojisiyle üst seviye kullanıcıları hedef alacak. Yeni ekran teknolojisini geçtiğimiz yıl CES 2013 Fuarı’nda tanıtan Samsung, “Youm” adı verilen panellerin daha yaratıcı ve özgün cihazlar yaratmak için kullanılacağını belirtmişti. IFA 2014’te tanıtılabileceği öne sürülen katlanabilir ekranlı Samsung akıllı telefonun, yan kısımları iptal edilerek tasarlanacağı iddia edildi. Telefonun iki yanına doğru uzanarak, yan çerçeveleri iptal eden bu yenilikçi ekran, kilit ekranı, e-kitap okuyucu ve internet gezgini gibi yazılımın çeşitli bölümlerinde ek ayar ve işlevleri ekranın yan bölümlerine iterek panelin ön kısmında gerçek içeriği daha rahat sergileyebilecek. Apple ve Android pazarına her geçen gün eklenen yeni oyuncularla mücadele edebilmek için cihazlarını geliştirmek isteyen Samsung, kavisli ve katlanabilir ekranları daha seri ve yüksek hacimle üretebilmek için A3 tipi yeni ekran üretim tesisini yeni yıla kadar açmayı hedefliyor. ocak’12 35