Köy-Koop Haber Gazetesi 19. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 19. Sayı
ancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği
ADAPAZARI AFYON AĞRI AKŞEHİR-ILGIN ALPULLU AMASYA ANKARA BALIKESİR-BURSA BOR BURDURISPARTA ÇORUM DİNAR ELAZIĞ ELBİSTAN ERCİŞ EREĞLİ ERZİNCAN ERZURUM ESKİŞEHİR KASTAMONU
KAYSERİ KIRŞEHİR KONYA KÜTAHYA MALATYA MUŞ SAMSUN SİVAS TURHAL UŞAK YOZGAT
Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi
HAZİRAN 2013
Yıl:2 Sayı:19
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Tarımın 2013-2017
Stratejik Planı Açıklandı
2013 Yılı
Birleşmiş Milletler 19. Uluslararası
Kooperatifler Günü'nün teması:
"Kooperatif kurumsal kriz
döneminde güçlü kalır"
Pancarın Bitmeyen
Trajedisi
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, "2013-2017 Stratejik Planı", ile ilgili bir basın
toplantısı düzenledi.
2023 yılı vizyonunda gıda maddeleri dış
ticaretinde net ihracatçı konumunu geliştiren bir Türkiye öngördüklerini dile
getiren Bakan Eker, rekabet gücünü artışmış, tarımsal gayri safi yurtiçi hasılasını 150 milyar dolara ulaştırmış, tarımsal ihracatını 40 milyar dolara çıkarmış,
parçalı arazilerini birleştirerek arazi
toplulaştırma işlemlerini tamamlamış,
tarım arazilerinin bölünmesini önleyen
bir yapıya kavuşturmuş, dünyada ve bölgesinde tarımda söz sahibi bir Türkiye
hedeflediklerini belirtti.
Bakan Eker, bu süre içerisinde hedeflere
ulaşmak için bir takım tedbirler alındığını, arazilerin miras yoluyla bölünmesinin
önüne geçmek için başlatılan yasal ve yapısal değişikliklerin sürdüğünü, belirte-
rek, “Değişiklikler TBMM'ye çok kısa bir
süre içerisinde gelecek, Türkiye'de tarım
arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin
önüne geçecek düzenleme, hem Mede-
Mısırlı Kooperatifçiler
İzmir’i Ziyaret Etti
»» “Türk Kooperatifçiliği Mısır’daki yeni
kooperatif yapılanmasında model olabilir”
Aralarında Tarım Bakanı
Yardımcısı ve Yüksek Şura
(Senato) temsilcisi bir politikacı ile tarımsal kooperatif temsilcileri ve Birleşmiş
Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nın
Kahire’de bulunan Kuzey Afrika Bölge Bürosu temsilcisinin de bulunduğu 12 kişilik
bir Mısır heyeti İzmir’de bulunan çeşitli kooperatifleri ve
kooperatif birliklerini ziyaret
ettiler. Ziyaret, Mısır’da başlayan kooperatifleri yeniden
yapılandırma çalışmalarında
Türk kooperatifçiliği deneyi-
minden yararlanmak amacıyla Birleşmiş Milletler ve
ILO tarafından birlikte organize edildi. Heyete Mısır’da
kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasında görev almış olan Birleşmiş Milletler
Kooperatifçilik Başdanışmanı Prof Hüseyin Polat da eşlik etti. . » Syf 5’de
21 Mayıs Dünya Süt Günü’nde; Nebioğlu ve Çevre
Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ertan
Aydoğan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt
Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros
ÖZER, Ak Gıda Bölge Süt Alım Temsilcisi Veteriner
Hekim Ömer Faruk Gündüzalp ile SÜT’ü konuştuk.
» Syf 12’de
»» NBŞ kotası %38 oranında arttırıldı.
2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın yüzde 38 Oranında
Artırılması Hakkında Karar 14 Mayıs 2013 tarih ve 28647 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, 2012-2013 pazarlama yılında nişasta kökenli şekerler için Şeker Kurulu tarafından 244.400 ton olarak belirlenen kota %38 oranında arttırıldı. Kotadaki artış oranı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 11/4/2013 tarihli ve
182 sayılı yazısı üzerine, 4634 sayılı Şeker Kanununun 3 üncü
maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22 Nisan 2013 tarihinde kararlaştırılmıştı.
Orman Kanunu Değişiyor
Bakan Eker, ıslah çalışmalarını hızlandıracaklarını söyledi. » Syf 9’da
ICA Cooperatives Europe
2013 Genel Kurulu
İstanbul’da Yapıldı
»» Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin ev
sahipliğini yaptığı Cooperatives Europe’nın
Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihleri
arasında İstanbul’da gerçekleşti.
Dünya Süt Günü ve Süt Sorunu
Röportaj
ni Kanunu'nda hem de Toprak Koruma
ve Arazi Kullanım Kanunu'nda değişiklik öngören, böylece artık miras yoluyla
tarım arazilerinin bölünemeyeceği bir
yapı tesis edilmiş olacak" diye konuştu.
Tarımsal desteklemeleri, tarım havzaları
modeli kapsamında belirlenen ürünler ve
bölgeler itibariyle başlattıklarını, bundan
sonraki dönemde bütün ürünler ve bölgeler için hayata geçirmeyi öngördüklerini ifade eden Bakan Eker, meraların
ıslahı ve kullanımda yaşanan sorunların
çözülmesi konusunda da adımlar atıldığına ve yasal düzenlemelerin yapıldığına
dikkati çekti.
ICA Başkanı Pauline
Green ile Avrupa’nın
çeşitli ülkelerinden ve
ülkemizden örgüte üye
kooperatif üst örgütlerin delegeleri, Cooperative Europe’un yeni
Başkanı Dirk Lehnhoff, Gümrük Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, GTB
Kooperatifler Genel Müdürü
»» Meclis'e sunulan yasa tasarısına göre,
Bakanlar Kurulu, ormanlık alanları imara
açma yetkisine sahip olacak.
Tasarı 38 maddeden oluşuyor,
15 yasanın 31
maddesinde ek ya da değişikliğe gidiliyor. Ayrıca
4 madde kaldırılıyor, 3
geçici madde ekleniyor.
Ormanlara İmar
Yolu Açılıyor
İsmail Kalender, Gıda Tarım
ve Hayvancılık
Bakanlığı Tarım
Reformu Genel
Müdürü Gürsel
Küsek, ilgili bakanlık temsilcileri ve TMKB çatısı altında yer
alan birçok kooperatifin temsilcileri katıldı. » Syf 7’de
Özel ormanlarda, alanın
yüzde altısını, bina yüksekliği ise binanın oturduğu alanın en düşük zemin kotundan
itibaren 9.5 metreyi (yani iki kat) geçmemek koşulu ile inşaat
yapılabilecek. Mevcut düzenlemede de yüzde 6 oranı bulunuyordu. Ancak maddenin 'esnek' yazılması nedeniyle bazı
yapılara iki kat izni verilmiyordu.
İmara Açılacak Yerler: Tasarıya göre orman olarak korunmasında yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olmayan yerler ' kentsel dönüşüm ' çerçevesinde yapılaşmaya açılacak. 'Orman olarak korunmasında
yarar görülmeyen yerlerin' neresi olduğuna ise bakanlar kurulu karar verecek. » Syf 19’da
Hadi İLBAŞ
Pr.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Dr. Umut TOPRAK
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -18» Syf 2’de
Nasıl Bir Tarımsal
Kooperatifçilik Politikası?
» Syf 7’de
Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Dr. Erhan EKMEN
21 Mayıs Dünya Süt
Günü’nde Hayvancılık
Ne Durumda » Syf 4’te
Tarım Bakanlığı
Stratejik Planı ve
Köylü Refahı » Syf 6’da
Kooperatifçiliğin
Kraliçesinin Selamı Var
Erol AKAR
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Tevfik Fikret CENGİZ
Avrupa Kooperatifleri
Genel Kuruluşunun
Düşündürdükleri » Syf 15’te
Gebe İneğimi
Nasıl Beslerim? -III-
Verimlilik ve Gelir Artışı
» Syf 17’de
» Syf 20’de
Düşler Tarlası: Iowa
» Syf 9’da
» Syf 15’te
2
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
MUHASEBEDE BU AY
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -19-
Murat AKBABA
Mayıs 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Sure01/06/2013 tiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükel26/06/2013 lefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi
Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
26/06/2013 Ödenmesi
01/01/2013 2012 Yılına Ait Yevmiye Defterinin Kapanış Tasdiki
01/07/2013 (TTK)
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki
01/07/2013 Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin
01/07/2013 Beyanı ve Ödenmesi
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının
01/07/2013 Verilmesi
01/06/2013 Sanayi ve Ticaret Odası Yıllık Munzam ve Nispi Aidat
01/07/2013 1.Taksit Ödemesi
Ayrıca yukarıda da belirtiş olduğumuz gibi 2012 T.yılına ait
yevmiye defterlerine ait noterlerce yapılması gereken kapanış tasdikleri 01.04.2013 tarihinden 01.07.2013 tarihine
ertelenmiş olup karar defterlerinin kapanış tasdiklerinde
herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle tarihlere
dikkat etmemizde fayda vardır. Bu arada 30.06.2013 tarihi
itibariyle bütün kooperatiflere ait genel kurulların bitirilmesi gerekmekte olup bu sürenin de herhangi bir şekilde uzatılması gibi bir durum olmayacağından genel kurularımızı
ivedilikle yapmamızda fayda vardır. Görüş ve önerileriniz ile
sorularınız için birlik merkez telefonlarımızdan bizlere ulaşmanız ve hayırlı işler dileklerimizi sunarız.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Dr. Umut TOPRAK
• Dr. Hilal TUNCA
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Tevfik Fikret CENGİZ
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen AKAN
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Ünal ÖRNEK
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
V E D İ Ğ E R TA
MA
IN
K
RK
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
L
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif
Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler
Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği,
intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini
korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık-Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal,
çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
26/06/2013 Vergisi Stopajının Ödenmesi
LİKLERİ M
E
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet
24/06/2013 Belgesinin Verilmesi
Mayıs 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Sure01/06/2013 tiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükel24/06/2013 lefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi
Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
24/06/2013 Beyanı
BİR
SONUÇ: Başarılar, Güçlükler
ve Eksiklikler
Balıkçı olmayan başka işsizler kooperatife ortak yapılmak suretiyle bu kontenjanın 47’si kullanılmıştır. Bu, kooperatiflerin yurt dışına işçi olarak gitmek
için kuruldukları yolundaki genel suçlamanın her kooperatif için doğru olmadığını da göstermektedir.
e- Balık üretimi artmış ortakların gelir
düzeyi yükselmiştir. Kooperatif her ortağa yıl boyunca kooperatife verdiği balığın miktarı ile orantılı olarak risturn
dağıtmıştır. Beslenme, sağlık, konut,
eğitim vb. gibi harcamaları artmıştır.
Dalyanın ve trol motorlarının bıraktığı kar da yıl sonunda ortaklara risturn
olarak dağıtılmıştır. Sınırlı da olsa, ortaklarına toplumsal güvenlik yardımları yapılmıştır.
h- Kooperatif ortakların aylak durmamaları, üretim yapmaları konusunda
bir denetim ve baskı uygulamaktadır.
Ayrıca aşırı içki içen, kumar oynayan
ortaklar hakkında da disiplin kovuşturması yapmaktadır. Tufeyli geçinmek isteyen ortaklara engel olunmaktadır.
– sürecek Yazarımızın tüm yazılarına;
www.koy-koop.org
internet adresinden ulaşabilirsiniz.
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
24/06/2013 Vergisi Stopajının Beyanı
F
Ayrıca, başta Bülent Ecevit olmak
üzere Köy İşleri Bakanı ve daha birçok siyasal kişilerin şenliğe katıldığını
görüyoruz. Konuşmalar yapılıyor, açık
oturumlar ve seminerler düzenleniyor.
Halk oyunları gösterileri yapılır, oyunlar sahnelenir. Basın ve radyoda da
sesini duyuran şenlik, hem kooperatifi
daha güçlü kılmada, hem de kooperatifçiliği kamuoyuna benimsetmede çok
yararlı olur. Dört gün süren İkinci Kooperatifler Şenliği’nde bütün Türkiye
Taşucu’nda toplanmıştır.
O kadar ki yurt dışına
çalışmaya gönderilmek
üzere kooperatife 144 kişilik
kontenjan tanınmış, hiçbir
kooperatifçi bu kontenjanı
kullanmamış ve yurt dışına
gitmemiştir.
Ayrıca bu şenliklerde Taşucu
Balıkçılık Kooperatifi’nin
on yılın birim kooperatif
birincisi, İçko-Birliğin yılın
birlik birincisi seçilmesi,
kooperatifin ve önderinin
başarısı hakkında yeterli
bir görüş kazandıracak
niteliktedir.
Mayıs 2013 Dönemine Ait Müşterek Bahislere
01/06/2013 İlişkin Eğlence Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi ile
20/06/2013 Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence Vergisinin
Ödenmesi
İ
AT
1972 yılında Taşucu’nda
ikinci kez bir ‘Kooperatif
Şenliği’ düzenlenir. Köy-Koop
ve Köyişleri Bakanlığı’nın
yardımıyla bu şenliğe
Kars’tan, Edirne’ye kadar
bütün illerdeki kooperatifler
temsilcileriyle katılırlar.
1000’e yakın araçla
Taşucu’na 5 km’lik bir konvoy
oluşturuduğunu belirtirsek,
şenliğe katılımın büyüklüğü
daha iyi anlaşılmış olur.
Taşucu Balıkçılık Kooperatifi’nin yukarıda anlatılan öyküsü, kooperatif ortakları olan balıkçılar yaşama düzeyinde
ve toplumsal bilincinde önemli gelişmeler sağladığını kanıtlamaktadır.
a- Her şeyden önce kooperatifin pazar
için üretilen bir ürün (balık) üretenlerce kurulduğunu göz önüne almakta yarar var. Gerçekten her üretilen ürünün
üreticiyi ne ölçüde kendi köyü ve kasabası dışına açılmak zorunda bıraktığı
noktası çok önemlidir. Geçimini ancak
piyasada satacağı balıkla sağlamak zorunda olan insanlar da çevrelerindeki
toplumla yoğun bir ilişki içine girer, bu
toplumun düzenlenişini merak etmeye
başlar, bundan kendi aleyhlerine olan
noktaların düzelmesini istemeye koyulurlar. Kooperatifleşme aslında böyle
bir toplumsal uyanıştan başka birşey
değildir. Balıkçıların bir de deniz insanları olmaları nedeniyle haberleşme,
gezme, görme olanakları bol kişiler olduğunu burada hatırlatmalıyız.
b- 1968 yılında sigarayı taneyle alan,
esnafın “baldırı çıplak” diyerek kredi
açmaya güvenemediği, için içki alacak
parası olmayıp 25-30 kuruşluk ispirtoyu suyla karıştırarak içmek durumunda bulunan balıkçılar, kooperatif
kurup emeklerinin ürününü değer
fiyatıyla satabilme, üretim araç ve gereçlerini artırma olanağına kavuşunca
Taşucu’nun yerli halkı için de hali-vakti
yerinde, saygı duyulan ve kredisi olan
hemşehirlileri durumuna geldiler.
c- Aracı-Tefeciye 50-100 Lira borçlanıp tutuğu balığı yok pahasına onlara
satmak zorunda kalan, siyasal ve ekonomik bakımdan onlara bağımlı düşen, çarşıya alış verişe çıkan bir aracı
tüccarın sepetini ya da filesini taşımak
ve böylece onun gözüne girmek için
birbirleriyle yarışan üretici artık bu acı
bağımlılık durumundan kurtulmuş, siyasal görüş ve davranış bağımsızlığını
geliştirmiştir.
d- Üretim araç ve gereçleri arttığından
balıkçılar işsizlikten kurtulmuşlardır.
01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin
20/06/2013 Beyanı ve Ödenmesi
Bİ
1970 yılında kooperatifin başarıları çevre
köy ve kasabalardaki üreticileri de etkilemeye başlar. Taşucu’nda kooperatife
ortak olmayan balıkçı kalmaz. Taşucu
dışında 7 köyün balıkçıları da ortak
olur. Narenciye, yer fıstığı, sebze... üretici köylüler de örgütlenme gerekliliğini
görmeye başlar ve kooperatif başkanını
köylerine davet ederek hem kooperatifin kurulmasına yol gösterip yardım
etmesini, hem de kooperatifleşmenin
yararlarını anlatmasını isterler.
Böylece İçel’de kooperatif hareketin
önderliğini Taşucu Balıkçılık Kooperatif yapar duruma gelir. Bu gelişim Aslan
Eyce’nin İçkobirlik Başkanı olmasına
yol açar. İçkobirliğin ihracata yönelik
başarılı çalışmaları ise, Türkiye’de kooperatifleşme hareketinin en üst örgütü
olan Köy-Koop’un Başkan yardımcılığına seçilmesine yol açtığı için değinmeden geçemedik...
Artık Taşucu Balıkçılık Kooperatifi Ankara ve İstanbul’un büyük gazetelerinde, radyo ve televizyonlarda adından
sık sık söz ettirmeye başlıyor. Köy İşleri
Bakanlığı’nın da yakın ilgisini çekmesi
üzerine bakanlık ileri gelenlerinin uğrak yeri oluyor.
Mehmet Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
f- Kooperatif sayesinde ortakları motorlu tekne, öbür av malzemeleri edinebilmiştir. Kooperatif ortaklarına av
araç ve gereçlerini piyasaya göre en az
%15 daha ucuza ve kar etmeden sağlamıştır.
Dalyan kooperatife kazandırılmış, dinamitle balık avı yasaklanmış, bilgisizce ve 3 mil içerisinde avlanan özel trol
motorları bölge dışarısına çıkartılmış,
kooperatifin kendi trol motorları ile
bilgili olarak açık deniz balıkçılığına
geçilmiştir.
Kooperatif 381.000 Lira ödeyerek büyük bir bina satın almıştır. Bu binanın
bir bölümünde bütün Mersin, Antalya, İskenderun bölgesi balıkçılarının
av araç ve gereçlerini satın alacakları
satış mağazasının açılması ve balıkçılara ucuz av gereçleri sağlanması planlanmıştır. Öbür bölüm de ise bir deniz
müzesi bir toplantı ve dinlenme salonu,
bir kitaplık, bir banyo ve bir de elektrikle çalışan makinelerle donatılmış bir
çamaşırhane açılması düşünülmüştür.
Kooperatife idare binası da sağlayacak
olan bu girişim, binanın satın alınması
dışında henüz tasarı durumundadır.
g- Kooperatif toplumsal bilinci teşvik etmiş, toplumsal dayanışmanın öneminin
kavranmasını kolaylaştırmıştır. Bütün
Türkiye kooperatiflerinin temsilcileriyle
siyasal önderlerin ve yüksek yöneticilerin katıldığı, Türk basını ve televizyonu
izleyip duyurduğu şenlik ve festivaller
düzenlenmiş olması kooperatifin başarıları arasında büyük önem taşıyan bir
tanesidir. Bunu yanında turistlerin uğrak yeri olan Taşucu’nun pansiyonculuğun geliştirilmesinde de kooperatifin
öncülük ettiğine değinmeliyiz.
Z
Şenlikler: Türkiye Taşucu’nda
İlk olarak 5-6 Ağustos 1969 tarihlerinde
düzenlenen Balıkçılık Festivali bir yandan da Taşucu’nda ekonomik canlılığı
artırır. Küçük çocuklar bile su vb. satarak para kazanır. Bu ekonomik canlılık,
kooperatife karşı duygu ve düşünceler
besleyen ticaret adamlarının gözünde
bile kooperatif ortaklarını birbirine
kaynaştırıcı, bütünleştirici etkide bulunur. O zamana kadar evlerinden dışarı
çıkmayan kasaba kadınlarını toplumsal
bir hareketin içine katar, kocalarının
yanında festival ve şenliği izleme durumuna getirir. Daha yeni kurulmuş olmasına rağmen kooperatif bu festivale
20.000 lira para harcayabilmiştir.
Bu şenlik için yazdırılan bir afiş nedeniyle savcılık, ihbar üzerine kooperatif
başkanı Eyce aleyhine komünizm propagandası suçlamasıyla kovuşturma
açmış, ancak sonunda takipsizlik kararı
verilmiştir.
Muhasebeci
Sevgili kooperatifçiler,
Bu ayki muhasebe konusunda yapılacak
işler önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi madde madde aşağıda sıralamış
bulunmaktayız.
E
»» Kooperatifin toplumsal ve kültürel alandaki bir başarısı da düzenlediği ‘balıkçı festivalleri’
ve ‘kooperatif şenlikleri’ ile bölge sınırlarını aşarak bütün Türkiye’deki kooperatifçileri
Taşucu’nda toplamak olmuştur.
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet VAROL
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Haziran 2013 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
BİRLİKLERDEN HABER
3
Köy-Koop Muğla Birliği Tarla Günü Düzenledi
Dünya Süt Günü Etkinlikleri
»» Geçen yıl yaşanan kaba yem sıkıntısını bu sene yaşamak
istemeyen üreticiler alternatif yem bitkilerine yöneliyor.
Köy-Koop Burdur Birliği Dünya Süt Günü’nde 3 Bin Paket Süt Dağıttı
Bu kapsamda Köy-Koop Muğla Birliğine bağlı
Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ‘Tarla Günleri’ etkinliği düzenledi.
2012 Yılı kaliteli kaba yem sıkıntısının had safhaya ulaştığı bir yıl olmuştu. Bundan dolayı,
Muğlalı kooperatifçiler son yıllarda alternatif
yem bitkileri üretim çalışmalarına hız verdi.
Yonca, sorgum sudan melezi, dane sorgum,
hayvan şalgamı, hayvan pancarı, silajlık ve
danelik mısır, fiğ, arpa, yulaf ve tritikale üretim çalışmaları başlatan Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, aynı zamanda
ortakları için ücretsiz olarak Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğün’den temin
ettikleri tohumlukları demonstrasyonlar ve
tarla günleri ile tanıtımını gerçekleştirdi.
Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce; sulama imkanı olmayan ve sürekli
olarak kaliteli kaba yem bitkisi üretememe
sıkıntısı yaşayan dağ köylerine; susuz ve kuraklığa dayalı alternatif kaliteli kaba yem bitkisi üretim çalışmalarını başlattı.
10 dekar arazisine Kasım ayı sonunda yem
şalgamı ekimi yapan, Köy-Koop Muğla Birliği’ ne bağlı Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Murat GÜNDÜZ,
29 Nisan 2013 tarihinde Muğla Gıda Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürü Nafiz EKİCİ, KöyKoop Muğla Birlik Başkanı Eray ÇİÇEK,
Yönetim Kurulu Üyesi Azer ÖZSOY ve Bir-
lik Müdürü Önder TAVUS, Gıda Tarım ve
Hayvancılık İlçe Müdürlükleri, Kurum Müdürleri, İl ve İlçe Müdür Yardımcıları ve basın mensuplarının da katıldığı ‘Tarla Günü
Etkinliği’nde, Muğla’da ilk defa üretimi gerçekleştirilen, yem şalgamı silajı yapılarak tanıtımı gerçekleştirildi.
Lenox Yem Şalgamı biyolojik özellikleriyle alternatif bir bitki olarak görünmektedir.
Yurdumuzda yemlik kolza olarak da bilinen
lenox, sulu alanlarda 10-15 ton/dekar yeşil ot
veren silajı da büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen bir bitkidir.
Yeşil olarak da hayvan beslenmesinde kullanılabilen lenoxun kuru maddesindeki protein oranı % 18 - 22 arasında değişmektedir.
Bu özelliği ile yem bitkilerinin kraliçesi yoncadan daha üstün görülmektedir.
Diğer yem bitkilerinden de daha verimli olduğu görülmektedir. Lenox belirgin olarak
süt verim ve kalitesini de arttırmaktadır.
Henüz Muğla için oldukça yeni olan bu yem
bitkisinin ekimi, bölgede 15 Eylül - 15 Kasım
tarihleri arasında yapılmaktadır.
Silaj yapılırken, 1 Ton yeşil şalgam içine 40
-50 kg buğdaygiller kırması katılmaktadır.
Çok sulu bir yem olduğu için, silaj şuasında içine buğday sap-samanı katılırsa kaliteli
olan suyunun zayiatı önlenebileceği gibi sap
samanda değerlenmiş olur.
2. Burdur Fuarı Gerçekleşti
»» Burdur da bu yıl 2.cisi düzenlenen Ulusal Hayvancık ve Süt
Endüstrisi Fuarı 16 Mayıs 2013 tarihinde düzenlendi.
Köy-Koop Burdur Birliği’nin de katılım sağladığı fuar üç gün ziyarete açık kaldı.
Fuarın açılış konuşmasını yapan EXPO yönetim Kurulu Başkanı Zeki Erdoğan “1. Fuarımıza 155 firma katılmış, 70 bin ziyaretçi
gelmiştir. Valiliğimiz, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüz, 150 Marka temsilcisi, 162 firma fuara katıldı. Gelecek yıl 162
firma ile 18 bin metre karelik bir alanda daha
güzel bir fuar yeri olacağız” diye konuştu.
»» Bedesten Çarşı önünde Uzay Çatı karşısında kurdukları standla, Salı
Pazarı'na alışverişe gelen vatandaşlara süt ve şapka dağıtımı yapıldı.
Yaklaşık 3000 adet kapalı sütün dağıtımı yapılırken, Belediye anonsundan yapılan duyuruyla, Salı Pazarı'ndaki halk, süt dağıtımıyla ilgili
bilgilendirildi. Genç yaşlı herkes süt dağıtımına yoğun ilgi gösterdi.
21 Mayıs Dünya Süt Günü'nde, İl Gıda Tarım
ve Hayvancılık Müdürlüğü, Köy-Koop Burdur
Birliği ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği
süte ve faydalarına dikkat çekmek için düzenlenen süt dağıtımı etkinliğinde, 7'den 70'e herkes süt almak için sıraya girdi.
Süt Dağıtımı Etkinliğinde basın mensuplarına
yapılan çalışma hakkında bilgi veren Köy-Koop
Genel Başkanı ve Burdur Birlik Başkanı Yakup Yıldız, "Biliyorsunuz 21 Mayıs Dünya Süt
Günü. Dana önceki yıllarda okullarımızda dağıtım olayını yapıyorduk, öğrencilerimizle buluşuyorduk. Milli Eğitim Bakanlığımızın okul
sütü projesi var. Bu sene değişik bir ortam, halkımızda artık, büyüklerimizde süt içsin dedik.
Kamuoyuyla bunu paylaşıyoruz, daha süt içelim diyoruz. Çünkü süt sağlıktır. Sütün besin
değeri hiçbir zaman tartışılmaz. Ben buradan
tüm ulusumuza, tüm halkımıza bir bardak süt
içelim diyorum." dedi.
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan, etkinlikte basına yaptığı açıklamada, "Dünya Süt Gününü tüm süt üreticilerimize
kutlu olsun" diyerek, Sütün önemini saymaya
gerek olmadığını, sütün insan ömrünün her
döneminde lazım ve gerekli bir besin kaynağı
olduğunu, sütün çocukken değil, yaşlıykende
içilmesi, tüketilmesi gereken bir besin kaynağı
olduğunu, süt içme alışkanlığının, topluma kazandırılması gerektiğine inandığını belirterek,
"Sadece 21 Mayıs Dünya Süt Günü'nde sütün
önemini anlatmayalım. Hergün bir bardak sütün tüketilmesi gerektiğini halkımıza, kamuoyuna, öğrencilere, çocuklarımıza anlatmamız
gerekiyor. Süt içiminde, sağlıklı nesiller, sağlıklı gençlik, sağlıklı bir toplum olmanın yolu
buradan geçiyor diye düşünüyorum. Ben bu vesile ile Dünya Süt Gününün hem Burdurumuza
hem ülkemize kutlu olmasını diliyorum." dedi.
Dünya Süt Günü’nde Zonguldak Alaplı'
da 21 Mayıs Dünya Süt Günü etkinlikleri
kapsamında Şehit Madenciler İlk ve Ortaokulu öğrencilerine ayran ve süt dağıtıldı.
Ankara Congresium ATO Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen sergide;
Köy-Koop Manisa Birliğine bağlı S.S. Manisa
Merkez Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (Kadın Koop.) yerini aldı.
Kooperatif Yönetim Kurulu Üyesi Başkan Yardımcısı Erdem Kutlar ve Nilgün Beşirik etkinlikte, Manisa hediyelik eşya tasarımları ile KöyKoop standının oldukça ilgi çektiğini belirtti.
Beşirik, “Oldukça renkli bulunan standımızdan beğenilen ürünler Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın beğenisine sunuldu. Kurulan Komisyondan tam not alan
Kadın Kooperatifimizin Keçe tasarımları ve
Tahta Kaşıklar üzerine tasarlanan Efe Bebekler ile Yün eğiren Köylü kızlarına büyük
talep oldu. Kadın kooperatifimiz tarafından
hediyelik eşya olarak tasarlanan ürünlerimiz, Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Marka Kent Projesi kapsamında hazırladığı Koleksiyonunda yer almaktadır. Bugün
birkez daha şunu gördük ‘birlikten kuvvet
doğar’ Birlikte kooperatif kurduk, inandık
ve Manisa'nın Hediyelik eşyasını oluşturma
yönünde çalıştık. Sonuçta Valimizin de desteği ile Ankara'da, kooperatif ortaklarımızın
ürünlerini sergileme, tanıtma ve satış yapma
imkanı bulduk.” diye konuştu.
Beşirik, “Üç gün süren sergideki standımıza
Manisa’dan; Türk Kadınlar Konseyi Mübeccel
Kafkaslı ve 14 kişilik yönetim kurulu üyeleri,
Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü Müdür
Yardımcısı Birgül Bozkurt ve Manisa Valisi
Halil İbrahim Daşöz ile Eşi Nilgün Daşöz bizleri yanlız bırakmadılar. Kooperatifimiz 2008
yılından bu yana, yaptığı başarılı işlerle kendini kanıtlamış olmasının haklı gururu ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz.” dedi.
Sağlıklı nesiller yetiştirmek için süt ve süt
ürünlerinin tüketiminin önemli olduğunu ifade eden İnam, "Gelişmiş ülkeler arasında kişi
başına düşen süt tüketimi sıralamasında ülkemiz gerilerde kalmaktadır. Daha üst sıralara çıkabilmek için bu ve buna benzeri etkinliklerin
ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Birliğimiz bu etkinliği gelenekselleştirme hedefindedir" diye konuştu.
Dünya Süt Günü Dolayısıyla Balıkesir
Merkezde de 16 Bin Paket Süt Dağıtıldı.
Ali Hikmet Paşa Meydanında yapılan etkinlikte konuşan Vali Ahmet Turhan, çocukların
gazlı içecek yerine süt tüketmeleri gerektiğini vurguladı. Sütün kemik gelişimi açısından
önemli olduğunu belirten Turhan, “Süt iskelet
gelişimi konusunda çok önemli. Çocuklarımız
gelişimlerini tamamlayana kadar mutlaka süt
tüketmeli. Zaten okullarda süt dağıtılmaya devam ediliyor. Gazlı içecekler zararlı, süt doğal
ve çocuklar için çok yararlı” dedi.
İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Balıkesir Bölgesi Havyancılık Kooperatifleri Birliği,
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Damızlık
Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, Merkez Süt
Üreticileri Birliği ile ortaklaşa yapıldı. İl Gıda
Tarım ve Hayvancılık Müdürü Bayram Ali Alanlı, merkezde 16 bin paket süt dağıtıldığını, dağıtılan sütlerin 3 ton civarında olduğunu söyledi.
Kadın El Emeği Sergisi Ankara’da Yapıldı
»» Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın girişimci sayısını ve
kadınların ekonomideki rolünü arttırmak için, 8-11 Mayıs tarihleri
arasında Ankara’da, “81 İl Kadın El Emeği Sergisi” düzenledi.
Zonguldak İlinde Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliği Başkan Vekili Muhammet İnam, gazetecilere yaptığı açıklamada, Zonguldak İli Kooperatifler Birliği ve Zonguldak İli Süt Üreticileri Birlikleri ile Dünya Süt Günü etkinlikleri
kapsamında ayran dağıttıklarını söyledi.
HAL VE GİDİŞ
Sait MUNZUR
4
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
TARIM
21 Mayıs Dünya Süt Günü’nde
Hayvancılık Ne Durumda?
»» Süt ve ürünleri, sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez
besin kaynaklarıdır. Buna karşın ülkemizde süt tüketimi
oldukça düşüktür. Kişi başına tüketim Türkiye’de 25 litre,
örneğin İngiltere’de 106 litre, İspanya’da 94 litredir.
Tüketici pahalıya süt tüketirken süt
inekçileri de para kazanamaz durumdadır, iflasın eşiğindedir. Sütün
maliyetlerin çok altında pazarlanıyor. Ortaya çıkan sonuç, Türkiye’nin
2002’den beri izlediği dışa bağımlı
yeni liberal tarım politikalarının sonucudur.
Dışa Bağımlı Yeni Liberal
Tarım Politikaları Nasıl
Oynanıyor?
Batı (ABD/AB ülkeleri), doğayı, iç ve
dış emeği aşırı bir şekilde sömürerek
gereksinmesinden daha çok tarımsal
ürün ve girdi stokları oluşturmuştu. Bunlara pazar bulmak için çevre
ülkelerinin tarımlarını çökertmesi,
bu bağlamda ellerinde aşırı stok durumuna gelmiş sığırlarına da Pazar
gerekiyordu. Bunun için Türkiye’de
de çiftçilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli
işletmeler para kazanamaz duruma
getirildi. Hayvan sayısı hızla düştü.
Hayvan kalmayınca ithalatçılara gün
doğdu. İthalat kapısı ardına kadar
açıldı. Hayvancılık böyle kalkınır fikri,
herkese aşılanmaya çalışıldı. Bu bağlamda hayvancılığın kalkındırılması
için sığırcılık öne çıkarıldı. Dünya
Bankası aracılıyla sığırlar ithal edildi.
Ancak daha sonra, 2008’in ikinci yarısında bu kez Avrupa’dan yağsız süt
tozu ithaline izin verildi. Bu yetmedi, buzağı maması altında da daha
düşük fiyatlarla kalitesiz süt tozu da
ithal edildi Sanayiciler buna yönelince çiğ süt fiyatları, 35 kuruşa düştü,
buna karşılık yem ve mazot gibi girdilerin fiyatı düşmedi, üstelik arttı..
Bu nedenle çiftçiler, 1 milyona yakın
hayvanı kasaba göndermek zorunda
kaldılar. Kısaca, girdi maliyetlerinin
yüksekliği nedeniyle sektör, 2009
yılında ağır bedeller ödedi Hayvan
sayısı azalınca önce kırmızı et, sonra
süt krizi ortaya çıktı.
Kırmızı et ve süt üretimi
azalınca 2010’dan itibaren
sıfır faizli kredileri
devreye sokuldu. Ancak
bu kredilerden de gerçek
çiftçiler yararlanamadı.
İç piyasada hayvan
bulamayan yeni çiftçiler
ise dış piyasadan hayvan
toplamaya yönelmişlerdi.
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
bin liraya aldıkları inekleri
şimdi 3-3 bin 500 liraya zor
satar hale gelmişlerdir.
Sütün litresi 80 iken otun kilosu 75,
samanın ise 65 kuruş olmuştur. Saman ve ot fiyatları tavan yapmıştır.
Yurdumuzda adeta yem karaborsası
başlamıştır. Ot ve samanda spekülatif hareketler söz konusudur. Saman ticaretiyle uğraşan kişiler bu
ticaretten çok büyük rant sağlamaktadır. Bu konuya kayıtsız kalınması
da ülke hayvancılığına büyük darbe
vurmaktadır.
Çıkış Yolu Ne?
Sağlıklı kuşaklar için sütü yeterince
tüketilmeli. Ancak bunun için de öncelikle süt üreticilerinin sütlerini değer fiyata pazarlama olanağına sahip
olmaları gerekiyor. Süt sığırcılarının
içine düştüğü bunalımdan, sadece,
süte yapılacak desteklerle çıkılması
mümkün değil. Yapısal değişiklikler
gerekli.
Çıkış yolu, küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin dirliğini artıracak
önlemlerden geçiyor. Bunlar neler?
Biraz açalım;
• Sıfır faizli krediler, tarım
dışı sektöre ve büyük
çiftçilere değil, küçük ve
orta ölçekli işletmelere
verilmeli.
• Girdilerden KDV ve ÖTV alınmamalı.
• Kooperatifler aracılığıyla üreticileri sanayici yapmalı. Katma değer,
ancak bu şekilde üretende kalabilir.
Aksi durumda üreticilerin oligopol
duruma gelmiş sanayicilerle başa
çıkmaları olası olamaz. Kooperatiflerin ürettikleri malların KDV’leri de
düşürülmeli.
Kısaca, hayvan ithalatı sürekli bir
duruma getirildi. Özetle AKP hükümetlerinin izlediği tarım politikaları
kapsamında, hayvancılıkta, DoldurBoşalt Politikası egemen oldu.
• Çiftçilerin kooperatifler
aracılığıyla mallarını
pazarlamaları için satış
yerleri sağlanmalı.
Günümüzde de benzer bir
oyun, bu kez ot fiyatları
gerekçe gösterilerek
yeniden sahneye konuluyor.
Örneğin, yurdumuz süt
sığırcılığının en önemli
merkezlerinden biri
olan, Ödemiş’in Hayvan
Pazarı’nda bu oyun
yaşanıyor. Son aylarda
kaba yem fiyatlarının
yüzde 100’ün üzerinde
artış göstermesiyle zor
günler yaşayan süt üreticisi,
ineklerini kesimhaneye
göndermeye başlamıştır..
Geçen yıl krediyle yaklaşık 7
• Özelleştirilen Tarımsal KİT’ler yeniden kamulaştırılmalı. Bu amaç
için siyaset yapanlar ve iktidar yönlendirilmeli. Yem Ofisi kurulmalı
(Günümüzde gözlemlenen kaba yem
fiyatlarındaki artış spekülatifdir.)
• Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele yapılmalı.
• Hayvan dâhil her türlü tarımsal
ürünlerin ithalatı engellenmeli.
Özet, Günümüzde Tarım Kesiminde Yaşanan Kriz Salt Süt
Sığırcılığı İle Sınırlı Değil. Çiftçilerimiz Ürettikleri Tarım Ürünlerini Değer Fiyatlarına Pazarlayamıyorlar. Tarım Sahipsiz.
Çözüm, Yukarıda Sıraladığımız
Uygulamalardan Geçiyor.
‘Yenilenebilir Enerji ve Yenilenen Kooperatifçilik’
Paneli Düzenlendi
»» Karaman ilinde tespit edilen yüksek güneşlenme oranı, önemli bir yenilenebilir
enerji kaynağı olan güneş enerjisi yatırımcılarını bir araya getirdi.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının desteğiyle Karaman İl Ticaret Müdürlüğü tarafından, 13 Mayıs 2013 tarihinde Karaman Gümrük ve Ticaret
İl Müdürlüğü tarafından Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde
“Yenilenen Kooperatifçilik ve Yenilenebilir Enerji Paneli” düzenlendi.
Açılış konuşmasını Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik
Genel Müdürlüğü Daire Başkanı
Mustafa Sepetçi’nin yaptığı panelin moderatörlüğü İl Müdürü Yusuf
Arı tarafından yapıldı.
Panelde konuşmacı olarak Şube
Müdürü Ekrem YILDIZ tarafından
“Kooperatif Girişimciliği ve Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi”,
Gümrük ve Ticaret Uzman Yardımcısı Gülsüm Gözde AYANOĞLU tarafından “Yenilenebilir Enerji Kooperatifçiliği, Avantajları ve Dünya
Örnekleri”, Yrd. Doç. Dr. Cem
TOPUZLU tarafından “Karaman
Güneş Enerjisinden Enerji Üretme
Potansiyeli” ve Enerji Uzmanı Şaban DEMİR tarafından “Türkiye’de
Yenilenebilir Enerji Yatırım Süreçleri ve Uygulanan Teşvikler” konulu sunumlar yapıldı.
Panelin açış konuşmasını Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı Mustafa Sepetçi yaptı. Sepetçi,
kooperatiflerin önemine değindiği
konuşmasında "Kooperatifler işbirliği ve yardımlaşmanın ürünüdür.
Dolayısıyla medeniyetimizde temelleri mevcuttur." dedi. Kooperatiflerin kamu ve özel sektörün yanı
sıra üçüncü bir sektör olduğunu
vurgulayan Sepetçi, dünyada son
yaşanan krizden en az etkilenen
sektörün kooperatifler olduğunun
saptandığını kaydetti.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Uzmanı Ekrem Yıldız, kooperatifçiliğin yerinde üretim ve istihdam,
diğer bir deyişle 'doğduğun yerde doyma',
kooperatifçiliğin ithal
kaynaklar yerine yerli
ve atıl kaynakların ekonomiye kazandırılması
demek olduğunu vurguladı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı uzmanlarından
Gülsüm Gözde Ayanoğlu, sunumunda, dünyadaki yenilenebilir enerji
kooperatiflerinden örnekler verdi.
Bu konuda Kanada, ABD, Almanya,
Danimarka gibi ülkelerin öne çıktığını söyledi.
Karaman sanayicileri, İl Yöneticileri ile Üniversite Rektörü ve öğretim üyelerinin yoğun katılımları
ile gerçekleştirilen panelde, güneş
enerjisi potansiyeli oldukça yüksek
olan Karaman’da yerel enerjinin
kooperatifler aracılığıyla yerel halk
tarafından değerlendirilmesi konusunda olumlu mesajlar verilerek
toplumsal farkındalık yaratılmasına katkıda bulunuldu. Panel, katılımcılara yöneltilen soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.
UZZK Başkanı Tan’dan prim açıklaması
»» Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan’dan zeytincilik
sektörünün kadim sorunu prim konusunda açıklama geldi.
Konsey olarak yürüttükleri çabaların
neticesinde, zeytinyağı priminde en
az yüzde 10 daha artışa gidileceğini
vurgulayan Mustafa Tan, sözkonusu rakamın sektörün taleplerinden
çok uzak olduğunu, prim miktarında herkesin ortak talebinin Avrupa
Birliği seviyelerine gelmesi olduğunu
belirtti. Mustafa Tan, “Konseyimizin ilk kurulduğu günden itibaren
Zeytinyağı priminin Avrupa Birliği
Müktesabatına Uyum’un bir gereği
olarak AB’ deki üretim Yardımı seviyesine yani yaklaşık 1 Avro olması
gerektiğini çeşitli kereler Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanımız Sayın M. Mehdi
Eker başta olmak
üzere ilgili Bakanlık
temsilcileri ve çeşitli
kurum kuruluşlar nezdinde dile getirmiş, cevaben bütçe kısıtları çerçevesinde her yıl az da olsa 11 YKrş’yan
bu yıl 60 Krş seviyesine kadar çıkması sağlanmıştı. Bu artışları iyi niyet
göstergesi olarak görmekle birlikte
açıklanan zeytinyağı prim miktarının
Olivtech ile Ekoloji İzmir
Fuarları Sona Erdi
»» İzmir’de Zeytin ve Zeytinyağı
Teknolojileri (OLIVTECH) ile
İzmir Organik Ürünler (EKOLOJİ)
fuarlarını 26 ülke ve 54 ilden
ziyaretçilerin gezdiği belirtildi.
İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Tic.
A.Ş. (İZFAŞ) tarafından, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı
Konseyi’nin (UZZK) desteğiyle organize edilen Olivtech – 3. Zeytin, Zeytinyağı Teknolojileri Fuarı ile
Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliğinde düzenlenen EKOLOJİ İZMİR – 4. İzmir Organik Ürünler Fuarı’nın ilk gününde yurtdışından
gelen alım heyetleri katılımcı firmalar ile buluştu,
önemli iş bağlantıları için ilk adım atıldı.
Alım Heyetleri Katılımcı Firmalarla Buluştu
Fuarlara ilk gün İran, Ürdün, Suriye, Filistin, Tunus,
Lübnan ve Libya’dan olmak üzere 7 ülkeden gelen
alım heyeti sektörün beğenisini kazandı. Yeni işbirlikleri için EKOLOJİ İZMİR & OLIVTECH’i gezen
heyette, Libya Tarım Bakanlığı Müsteşarı Saad Zaid
H. Elkadiki de yer aldı. Ürünleri inceleyen heyet, katılımcı firmalarla ikili görüşmeler gerçekleştirdi.
Fuarlara ilk gün gelen yurt dışı ziyaretçi ülkeler
şöyle; Almanya, İtalya, ABD, Libya, Türkmenistan,
Fransa, İran, Filistin, İsviçre, İsrail, Ürdün, Lübnan,
Tunus, Hollanda, Rusya, Polonya, Irak ve Suriye.
Türk Zeytinciliği için konulan dünya ikinciliği hedefine götürmede hız
kestireceğine işaret etmiştik. Bu söylemlerimiz ve çabalarımız bugün de
devam etmektedir. Bakanlığımız koordinasyonunda yapılan çalışmalar
sürmekte olup bu talebimizin dikkate alındığını ve en az %10 daha prim
miktarının artacağını ve dekar başına üretim seviyelerinin de yeniden
üreticinin içinde bulunduğu gerçek
durum dikkate alınarak revize edileceğini bildirir sevgi ve saygılarımızı
sunarız.” açıklamasında bulundu.
Enerji ve Sağlıkta
Kooperatifler Teşvik
Edilecek
»» Bakanı Yazıcı, yakın bir zamanda
enerji ve sağlık kooperatifi örnek ana
sözleşmelerini bu alanlarda yatırım
yapacak girişimcilerin istifadesine
sunacaklarını açıkladı.
Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı, Avrupa Kooperatifleri 2013 Yılı Genel Kurul Toplantısı’nda
yaptığı konuşmada, kooperatifçiliğin merkezinde
insan ve topluma hizmet
anlayışı olduğunu söyledi.
Kooperatiflerin ekonominin her sektöründe alternatif çözümler üreterek
vatandaşın refahını artırma arzusunda olduklarını
belirten Yazıcı, “Yeni kooperatifçilik politikamız doğrultusunda, kooperatiflerimizin gelişmesinin yanı sıra
enerji, sağlık, sigorta gibi sektörlerde yeni kooperatif
modellerinin ülkemize kazandırılması amacıyla çalışmalar yürütüyoruz. Yakın bir zamanda enerji ve sağlık
kooperatifi örnek ana sözleşmelerini bu alanlarda yatırım yapacak girişimcilerimizin istifadesine sunacağız.”
diye konuştu.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
GÜNDEM
Mısırlı Kooperatifçiler İzmir’de
İncelemelerde Bulundu
»» “Türk Kooperatifçiliği Mısır’daki yeni kooperatif yapılanmasında model olabilir..”
Aralarında Tarım Bakanı
Yardımcısı ve Yüksek Şura
(Senato) temsilcisi bir politikacı ile tarımsal kooperatif temsilcileri ve Birleşmiş
Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nın
Kahire’de bulunan Kuzey
Afrika Bölge Bürosu temsilcisinin de bulunduğu 12 kişilik bir Mısır heyeti 22-26
Nisan 2013 tarihleri arasında
Izmir’de bulunan çeşitli kooperatifleri ve kooperatif birliklerini ziyaret
ettiler. Ziyaret, Mısır’da başlayan
kooperatifleri yeniden yapılandırma çalışmalarında Türk kooperatifçiliği deneyiminden yararlanmak
amacıyla Birleşmiş Milletler ve ILO
tarafından birlikte organize edildi. Heyete Mısır’da kooperatiflerin
yeniden yapılandırılmasında görev
almış olan Birleşmiş Milletler Kooperatifçilik Başdanışmanı Prof Hüseyin Polat da eşlik etti.
ILO Kahire Ofisinden heyette koordinatör olarak yer alan İşletmeleri
ve Kooperatifleri Geliştirme Uzmanı
Bayan Kholoud Alkhaldi, inceleme
gezisi sonrasında yaptığı değerlendirme konuşmasında, Mısır’da demokratik bir kooperatifçilik modeline ihtiyaç duyduklarını ifade ederek,
devrimden sonra başlayan kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasına
ilişkin çalışmalarda Türk modelini
dikkate alacaklarını belirtti. Eczacılar Kooperatifi EDAK'ın yanısıra,
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı, Tariş
İncir Birliği, Tarım Kredi Bölge Birliği, Tire Süt, Bayındır Çiçekçilik ve
Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi gibi tarımsal kooperatiflerin
ekonomik çalışmaları yanı sıra sosyal sorumluluk projelerine de atıfta
bulunan Alkhaldi, “bu faaliyetler
sadece kendi mensuplarının menfaatlerini düşünen bir modelde değil,
aynı zamanda toplumun yararını da
gözeten bir modelde düşünülebilir”
diye konuştu. Bayan Alkhaldi, Mısır’daki kooperatif yapılandırmasında Prof Hüseyin Polat’ın yardımları ile Türk modelinin uygulamaya
aktarılması konusunda ILO’nun
Mısır’lı kooperatiflere yardımcı olacağını bildirdi.
Mısır’lı kooperatifçiler inceleme
gezisine, Tarım Kredi Kooperatifleri İzmir Bölge Birliği ve Eczacılar
Kooperatifi EDAK’ı ziyaretle başladılar. Tarım Kredi’yi ziyarette
Bölge Birliği Müdürü Yusuf Yeşil,
bölgedeki TTK’lerinin çalışmaları
ve bu çalışmalara Bölge Birliği’nin
katkılarına ilişkin bir sunum yaptı ve heyetin sorularını yanıtladı.
Daha sonra heyet EDAK’a geçerek
burada da Kooperatifin Mali İşler
Müdürü Fikret Çolak’ın yaptığı sunumu izledi ve EDAK tesislerinde
incelemelerde bulundu. Bu ziyaret
sırasında Mısır’lı kooperatifçiler
Mısır’da eczacıların böyle bir demokratik örgütlerinin bulunmadığını, dolayısıyla ilaç dağıtımımda
başıbozukluk hüküm sürdüğünü
belirterek, yeni dönemde Mısır’da
EDAK modeli bir eczacılık koope-
ratifine gereksinme duyulacağını ve
bu konuda EDAK’tan yardım istenileceğini ifade ettiler.
Bademler
Tarımsal
Kalkınma
Kooperatifi’nin davetlisi olarak,
kooperatifin seracılık tesislerinde
incelemeden sonra kooperatif merkezine geçildi ve burada Kooperatif
Başkanı Mehmet Sever çalışmaları
hakkında Mısır’lı kooperatifçilere
açıklamalarda bulundu. Bademler Kooperatifi’nin geçtiğimiz yıl
50 yaşını doldurduğunu belirten
Sever, bugün Bademler’in kendi
ayakları üzerinde durmaya çalıştığını vurgulayarak, kooperatifçilikte
asıl gücün ve yönetimin Bademler
kooperatifinde olduğu gibi ortakların elinde olması gerektiğini ve bu
nedenle de dışarıdan gelebilecek
her türlü müdahaleye karşı olduklarını söyledi. 50 yıl süresince çok
büyük mücadelelerden geçtiklerini
belirten Sever, kurucu başkanları
Mahmut Türkmenoğlu’na ve onun
hizmetlerine de atıfta bulundu. Bademler Kooperatifinin bugün kendi
tesislerinde mevsimlik çiçek üreterek belediyeler başta olmak üzere
pek çok kuruluşa satış yaptıklarını,
buna ek olarak da yine kendi tarlalarında mandalina ve zeytin yetiştirdiklerini ifade ederek, ortakların kendi üretimleri için de girdi
temininde bulunduklarını söyledi.
Mehmet Sever ayrıca kooperatifin
yeni projelerinden de söz etti. Peyzaj mimarisinde kullanılmak üzere
çalı-tipi bodur ağaçlar yetiştirmeyi
ve açık-hava tavuk çiftliği kurmayı
planladıklarını söyledi.
Mısır’lı kooperatifçilerin kooperatif
örgüt yapısı, yönetim ve denetim
kurullarının çalışmaları, üst örgüt
olarak İzmir Köy-Koop Birliği ile
ilişkileri ve karar alma sürecine ortakların nasıl katıldıklarına ilişkin
sorularını da yanıtlayan Mehmet Sever, Mısır’da devam eden kooperatif
yapılanmasına sonraki aşamalarda
da katkıda bulunmaktan memnunluk duyacaklarını ifade etti.
Daha sonra Mısır Heyeti Tariş İncir
Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ni
ziyaret ederek Birlik Genel Müdürü Bilge Tosun’dan ayrıntılı bilgi
aldıktan sonra Tariş İncir’in Germencik’deki işletmesi ve deposunda incelemelerde bulundu. Eğe İhracatçılar Birliği’ni de ziyaret eden
heyete Birlik Genel Sekreteri Sezmen Alper tarafından bilgi verildi.
25 Nisan Perşembe günü Tariş
Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış
Koopertifleri Birliği’ni ziyaret eden
Mısır heyetine hitaben Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin ve
Genel Müdür Güngör Şarman birer
konuşma yaptılar. Daha sonra Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin
yeni stratejisi ve birlik çalışmaları hakkında Birlik Danışmanı Dr.
Hakkı Çetin tarafında ayrıntılı bir
sunum yapıldı. Heyet daha sonra
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği
tesislerinde inceleme yaptı ve Tariş
yetkilileri ile birlikte öğle yemeği
yedi. Yemekten sonra heyet üyeleri Tariş’in Pasaport’daki konsept mağazasını ziyaret ederek
burada alışveriş yaptı.
Mısır Heyeti, 26 Nisan tarihinde gerçekleştirdikleri Tire Süt
Ürünleri Kooperatifi ve Bayındır
Çiçekçilik Kooperatifi’ni ziyaretlerinden de çok memnun kaldılar.
Tire Süt Ürünleri Kooperatifi’ni
ziyaret, Kooperatif Bankanı
Mahmut Eskiyörük’ün bir sunumu
ile başladı. Eskiyörük sunumunda,
Tire Süt’ün misyonunun 1870 süt
üreticisi ortaklarının tüm girdi gereksinmelerini karşılamak ve süt ve
süt ürünlerini pazarlamak olduğunu belirterek, günlük 160 ton süt
topladıklarını ve bu sütü en modern tesislerde işlediklerini söyledi.
Ortaklarının bulunduğu köylere ve
süt toplama merkezlerine soğutma
tankeri sağladıklarını ve bu yolla
sütü bozulmadan kooperatif tesislerine aktardıklarını ifade ederek
bunu doğal pastorize süt, ayran
ve yoğurt imal ettiklerini belirtti. Eskiyörük, son beş yıldır İzmir
Belediyesi ile işbirliği yaparak ilköğretimdeki 220.000 çocuğa her
gün bir bardak süt dağımı gerçekleştirdiklerini söyledi ve sözlerine
80.00 yoksul ve çocuklu aileye de
kapı kapı dolaşarak her gün süt dağıttıklarını ekledi. Eskiyörük ayrıca
kooperatifin 242 kişiye de istihdam
yarattığını ifade etti. Eskiyörük son
olarak Tire Süt’ün üzerinde çalıştığı
organize hayvancılık projesi konusunda da açıklamalarda bulundu.
Mısır kooperatif heyeti son olarak
Bayındır Çiçekçilik Kooperatifini
ziyaret ederek Kooperatif Başkanı
Ersoy Sümerkan ve Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yamaner’den
bilgi aldı. 2000 yılında kurulan kooperatifin 350 çiçek üreticisi ortağı
bulunduğunu belirten Sümerkan,
üreticilere çiçek fidesi başta olmak
üzere üretimde ihtiyaç duyulan
tüm girdileri karşıladıklarını belirterek, üretilen çiçeğin önemli bir
bölümünü başta İzmir Belediyesi
olmak üzere Türkiye’nin değişik
belediyelerine ve başka kamu ve
özel kuruluşlarına pazarladıklarını
söyledi. Kooperatifin ayrıca yurt içi
ve yurt dışı çiçekçilik fuarlarına katılarak ortak ürünlerini tanıttığını
belirten Sümerkan, aynı gün açılışı
yapılan Uluslararası Bayındır Çiçekçilik Fuarına tüm ortaklarının
katıldığını ifade etti. Mısır Heyeti
görüşmelerden sonra Sümerkan
ile birlikte Çiçekçilik fuarını ziyaret
etti ve sergilenen çiçekler hakkında
üreticilerden bilgi aldı. Mısır heyetinin deyimi ile ziyaret, onbinlerce
çiçeğin nefis kokusunun yayıldığı
bir ortamda sona erdi.
Mısır’lı kooperatifçilere göre bu
başarılı inceleme gezisinden sonra, İkinci aşama Türk modelinin
Mısır'a nasıl adapte edileceğinin
tartışılması olacak. Özellikle EDAK
gibi eczacıların kooperatiflerde örgütlenmesi, kırsal kalkınmada Tire
Süt, Bayçikoop ve Bademler kooperatifleri gibi tamamen gönüllülük
esasına göre kurulmuş ve kendi
kendine yeter durumda olan tarımsal kalkınma kooperatifleri ve ürün
bazında ihtisaslaşmış TARİŞ Zeytin
ve Zeytinyağı ile TARİŞ İncir Kooperatifleri Birlikleri çok ilgilerini
çekti. Kredi kooperatifçiliği alanında da Tarım Kredi'nin model olarak
alınabileceğini ifade ettiler.
5
Atatürk’ün Mirasına ABD
Büyükelçiliği!
»» Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümü ABD
Büyükelçiliği'ne satılıyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1925'te
kurduğu 1937'de ise vasiyet mektubu
ile Hazine'ye emanet ettiği Atatürk
Orman Çiftliği arazisinin bir bölümü,
canlı bomba saldırısının ardından
daha güvenli bir alana taşınmak isteyen ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne
tahsis edildi.Büyükelçilik saldırı
sonrası, Türkiye'den arazi talebinde
bulundu. Türkiye'nin de Atatürk'ün
1925'te kurduğu ve 1937 de "hiylesiz
ve nefis gıda maddeleri temin eylemek" amacıyla kullanılması şartı ile
Hazine'ye devrettiği Atatürk Orman
Çiftliği arazisininin içindeki bir bölümü elçiliğe önerdi.
Ankara Mimarlar Odası Başkanı
Ali Hakkan'ın verdiği bilgiye göre;
Ankara'nın Çukurambar semtindeki 6 bin 400 metrekarelik alan
AOÇ tarafından 1983 yılında Gazi
Üniversitesi'ne devredilmişti. 2010
yılına kadar boş kalan arazi ticari te-
sis kurulması için TOKİ'ye devredildi. TOKİ de sözkonusu araziyi ABD
büyükelçiliği'ne tahsis etmek için
anlaştı. Tahsis edilen arazi; Ankara
Eskişehir Yolu üzerinde. Bölge, arsa
değeri açısından Ankara'nın en gözde yerleşim yerleri arasında bulunuyor.” Atatürk Orman Çiftliği'nin bazı
bölümleri bir süre önce yapılaşmaya
açılmış, arazi içinde yeni Başbakanlık bina inşaatı sürmekte.
Öğrencilere Yumurta Projesi
»» Okul Sütü Projesi’nden sonra şimdi de öğrencilere
bedava yumurta dağıtımı yapılacak.
İzmir’de başlayıp hükümetin devreye girmesiyle tüm Türkiye’de
yaygınlaştırılan ‘Okul Sütü
Projesi’nden sonra şimdi
de İzmir Milli Eğitim
Müdürlüğü ve İzmir Yumurta Satıcıları Derneği’nden
öğrencilere bedava
yumurta dağıtımı hayata geçirilecek. Dernek ve İzmir İl
Milli Eğitim Müdürlüğü arasında
imzalanan protokolün ardından, gelir düzeyi düşük ailelerin oturduğu
dezavantajlı bölgelerde öğrencilere
her hafta başı altılı kutular içinde
bedava yumurta dağıtılacak. Proje
hakkında bilgi veren İzmir İl Milli
Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, süt
ve yumurta gibi proteinlerin çocukların fiziksel ve mental gelişiminde
büyük önemi olduğunu, bu nedenle
projeyi önemsediklerini söyledi.
14
MAYIS
Okullarda devlet olarak süt dağıtıldığını anlatan Bardakçı,
"Önümüzdeki Eylül ayından
itibaren derneğimizle işbirliği halinde bu dezavantajlı bölgelerdeki
öğrencilerimize haftalık yumurta dağıtımı
yapılacak. Her hafta
pazartesi günü bir yumurta
olmak üzere, öğrenci başına. Bu altılı kutular içinde vermeyi düşünüyorlar. Tabi onlar çiğ halde verecek.
Öğrenci bunu evine götürecek, isterse annesi her gün haşlayıp beslenme
çantasına koyup okulda beslenme
saatinde getirebilecek ya da sabah
kahvaltısında onu tüketerek gelecek.
Ben şimdiden yumurta üreticileri
derneğine teşekkür ediyorum. Güzel
bir sosyal sorumluluk projesi.” diye
konuştu.
DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ
KUTLU OLSUN
Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu tarafından 1984
yılında Hindistan‘da yapılan Genel Kurulda alınan kararla kutlanmaya başlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü;
her yıl bütün dünyada çiftçilerin sorunlarını dile getirme
adına, hatırlama adına, üretimin, çalışmanın, alın terinin
bilinmesi adına, çiftçiliğin olmadığı bir dünyada üretimin
olmayacağı, gıdanın olmayacağı, yaşanabilir bir çevrenin
olmayacağının hatırlanması ve hatırlatılması adına kutlanmaktadır.
Tüm dünyada coşkuyla kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler
Günü’ aklında üretmek ve üreterek bu ülkenin topraklarına
değer katmaktan başka düşüncesi, emeğinin karşılığını almaktan başka gayesi olmayan milyonlarca üreticiye atfedilmiş, bir gündür.
Gece gündüz, sıcak soğuk dinlemeden çalışan, üreten
tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü kutlu olsun.
Köy-Koop Merkez Birliği
6
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Tarım Bakanlığı Stratejik Planı
ve Köylü Refahı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
2013–2017 arasını kapsayan Strateji
Raporunu açıkladı (www.tarim.gov.
tr) Rapor 73 sayfa ve çeşitli açılardan incelenebilir. Bu yazıda sadece
köylü, çiftçi refahı açısından kısa bir
değerlendirme yapacağım. Raporda
Bakanlık “kırsal alanda yaşam standardını yükseltmek amacıyla politika belirlemek ve uygulama” yapmayı
kendisine misyon yani görev olarak
belirlemiş. Bundan köylülerin geliri
artacak, daha iyi yaşayacaklar ve bunun için bakanlık ne gerekirse yapacak diye anlıyoruz. Stratejiden bunu
görüyor muyuz bir bakalım.
Bakanlığın ilan ettiği temel değerlerden biri de “tarafsızlık”. Bunu Rapor
“Bakanlık bütün taraflara eşit yakınlıktadır” şeklinde açıklıyor. Burada
ister istemez itirazlarım başlıyor. Sokakta birisi bir saldırgan tarafından
dövülüyorsa, siz de “ben tarafsızım”
derseniz aslında güçlüden yana taraf
tutmuş olmaz mısınız? Şimdi örneğin
süt konusunda üç beş şirket piyasada
elde ettiği güç sayesinde (buna oligopson diyoruz) çiftçilere en fazla 80
kuruş fiyatı kabul ettirebiliyorsa, aynı
gücü tüketiciye satışta kuran güçler
sütü 3 -3,5 TL’den satabiliyorsa (buna
da oligopol diyoruz) ortada herhangi
bir serbest piyasadan söz edebilir miyiz? Bu, çift taraflı tekelci duruma çok
yakın bir yapıdır. Böyle bir durumda
devletin kooperatiflere ciddi bir destek vermesi, gerekiyorsa en azından
bazı bölgelerde süt ve ette doğrudan
alım yapması gerekebilecektir. Geçmişte SEK ve Et-Balık Kurumu dış
baskılarla özelleştirildi. Devlet kurumlarının fiyatlara müdahalesi adeta günah ilan edildi. Prim denilen fi-
»» Ege Üniversitesi, Foça Belediyesi ve İzmir Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler
Birliği iş birliğinde düzenlenen “Ege Denizi Balıkçılığı ve Balıklarımız” Çalıştayı 1314 Mayıs 2013 tarihlerinde yapıldı.
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
yatlara hiç etkisi olmayan bir sistem
uygulanıyor ve yıllardır bu sistem süt
ve etteki krizleri önleyemedi.
Raporda hedef olarak kurulacak ve
rehabilite edilecek kooperatif sayısı
ilk yıl için on iki, sonraki yıllar için
ise onar olarak belirtilmiştir. Bu sayıları hiçe yakın kabul edebiliriz.
Buna karşılık raporda konumuz ile
ilgili yazılanlar şöyle: “Ürün arzı ile
çiftçi gelirlerinde istikrarın sağlanması amacıyla lisanslı depoculuk ve
sözleşmeli üretim geliştirilecektir.”
Lisanslı depoculuk çok konuşulan
bir alan, ancak bu alan sadece özel
sektöre bırakılırsa bu yarıştan köylünün, çiftçinin kazançlı çıkacağını
düşünemeyiz. Hele sözleşmeli üretime gelirsek durum daha da kötüdür. Güçlü alıcılar adeta istedikleri
bütün koşulları çiftçiye dayatmaktadırlar. ABD gibi gelişmiş ülkelerde
sözleşmeli üretim çiftçiler için serflik
(derebeyine bağlı üretici) ile kölelik
arası bir durum yaratmıştır. Rapor
ise sözleşmeli üretici sayısını 235
binden 400 bine çıkarmayı hedeflemektedir.
Bu strateji köylü, çiftçi refahına hizmet etmiyor.
Salihli Çavlu Köyü Tohum Takas
Etkinliği Yapıldı
»» Manisa’nın Salihli İlçesi Çavlu Köyünde 18 Mayıs
2013 günü yeni bir tohum takas şenliği gerçekleştirildi.
Salihli Belediyesi, Cumhuriyet Halk
Partisi Salihli Kadınlar Kolu, Ziraat
Mühendisleri Odası Manisa Şubesi ve Cumhuriyet Kadınları Derneği tarafından düzenlenen etkinliğe
köylüler, özellikle kadınlar büyük
ilgi gösterdi. Çok sayıda yerel tohum
paketi takas edildi.
Köylü konuşmacılar yerel tohumlardan üretilen ürünlerin lezzetli
olduğunu, hiç sentetik ilaç ve kimyasal gübre kullanmadan yetiştirilebildiğini, ailelerini beslemek için bu
tohumları koruduklarını belirttiler.
Bir köylü konuşmacı yerel tohumların bağımsızlık ve emperyalizmle
savaşımda önemli bir araç olacağını
da özellikle vurguladı. Panelde konuşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun
Özkaya tohum ve tarım ilacı üreten
dev şirketlere daha çok hizmet eden
Tohumculuk Kanununun değiştirilmesi gerektiğini, yerel tohumların
Foça'da 'Ege Denizi Balıkçılığı ve Balıklarımız
Çalıştayı' Yapıldı
ve bunlardan üretilen fidelerin satışının yasaklanmasının köylü ve doğa
üzerine yürütülen bir zulüm olduğunu belirtti. Diğer konuşmacı Ziraat
Mühendisleri Odası Manisa Şubesi
yönetim kurulu üyesi Müjgan Şenay
yerel tohum ve ekolojik üretime öne
iki çocuğunu iyi beslemek ve tarım
ilaçlarından korumak için başladığını
söyledi. Paneldeki diğer konuşmacı
böcek bilimi uzmanı Dr. Füsun Tezcan zararlı ve hastalıklara karşı evde
yapılan ilaçlarla ilgili bilgi verdi ve
bunların hem çok ucuz hem de çok
zararsız olduğunu vurguladı. Daha
sonra tohum takas işlemine geçildi.
Köylü kadınlar ve kendileri için yerel
tohum kullanan bahçe sahipleri küçük paketler içindeki yerel tohumları
takas ettiler. Köylü kadınlar da takasa ilgi gösterdi, ellerinde bulunmayan
çeşitleri tamamladılar. Şenliğe diğer
illerden, Seferihar ve Ankara Çankaya belediyesi yetkilileri destek verdi.
Çalıştayın açılış törenine; Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ,
Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Zafer Tosunoğlu,
Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri
Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya, İzmir Su Ürünleri
Kooperatifler Birliği Başkanı Kemal
Yılmaz, Muğla Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Osman Demirkol, Balıkesir Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Kenan
Çınar, ilgili bakanlıkların yetkilileri, akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve balıkçılar
katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan, Ege Üniversitesi (EÜ) Su
Ürünleri Fakültesi Avlanma Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı
H.Tuncay Kınacıgil, "İlerlemiş toplumlarda uygarlığın en önemli göstergesi sorunların çözüm yollarına
yönelik olarak yapılan tartışmalardır. Günümüzde tartışma platformlarının yaratıldığı en önemli
platformlardan bir tanesi de bu tip
çalıştay'lardır" dedi.
Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri
Merkez Birliği (SÜRKOOP) Genel
Başkanı Ramazan Özkaya, yakın
biz zamanda 1380 Sayılı Su Ürünleri ve 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununda değişiklik yapılacağını ve
balıkçıların yeniden düzenlenecek
olan kanunlar noktasında beklenti
içinde olduğunu belirterek, "1380
Sayılı yasanın yeniden düzenlemesiyle ülkemizin kanayan yarası olan
yasadışı avcılık sorununun sona
ereceğine inanıyoruz" dedi.
Balıkçı barınakları
balıkçılarımızın evidir.
55 Tane Balıkçı Barınağının yat limanına dönüştürüleceği yönünde
çıkan söylentilere tepki gösteren
Özkaya, şöyle konuştu: "Balıkçı barınakları balıkçılarımızın evidir. Su
Ürünleri Genel Müdürlüğümüz ve
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bizim gibi düşünüp bu noktada bize destek vermektedir. Balıkçılık camiamız sahipsiz değildir.
Ülkemizde balıkçılığın bitirilmeye
değil geliştirilmeye ihtiyacı vardır."
Üniversite, Sahil Güvenlik, Liman
Başkanlığı, Kooperatifler ve Balık-
çıların katılımı ile gerçekleştirilen
panel, sempozyum,seminer ve çalıştay gibi faaliyetlerin Türk balıkçılık sektörüne ciddi ölçüde katkıda
bulunduğunu ifade eden Özkaya,
şöyle devam etti: "Bu tür faaliyetler
ülke genelinde yaygınlaştırılıp daha
sık yapılmalıdır. Çünkü biz ciddi
sorunları olan bir sektörüz. Sorunların çözümü noktasında farklı
branşlarda avcılık yapan balıkçılarımızı da asgari müştereklerde birleştirecek olan platformlarda bu tür
faaliyetlerdir."
Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün
kurulmasından sonra Türk balıkçılık sektörüne yönelik olarak radikal kararlar alındığını sözlerine
ekleyen Özkaya, "İlk bakışta görünmese de Genel Müdürlüğümüz
sürdürebilir balıkçılık adına ciddi
çalışmalar yapmaktadır. Bunun en
güzel örneği de denizlerimizde ki ağ
baskısını azaltmak amacıyla uygulanan 'devlet desteğiyle teknelerin
avcılıktan geri çekilmesi' projesidir. Gönüllülük esasıylayürütülen
bu proje sektörümüz adına devrim
niteliği taşımaktadır. Öte yandan
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın 60 bin denetim yaparak
yasadışı olan 415 ton balığa,35 bin
metre ağa ve 3 tane tekneye el koyması, Bakanlığın sektörümüzü ne
kadar önemsediğinin göstergesidir" diye konuştu.
Polonya’da Türk Balıkları Tanıtıldı
»» Su Ürünleri Tanıtım Grubu, 22-24 Mayıs 2013 tarihleri arasında Polonya’da
düzenlenen Polfish 2013 Fuarı’na katıldı.
Polonya’nın ekonomisinin son yıllarda başarılı bir grafik izlediğini
bu nedenle dünya ekonomisindeki
öneminin ve payının arttığını belirten Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri
Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Polonya ekonomisindeki olumlu gelişmeden Türk su ürünleri sektörü olarak daha fazla pay almak
istediklerini, bu nedenle Polfish
2013 Fuarı’na katıldıklarını söyledi.
Polfish Fuarı ve bununla eşzamanlı düzenlenen fuarlara 20 ülkeden
186 katılımcı ve 4 binin üzerinde
ziyaretçinin geldiğini anlatan Kızıltan, “Polfish 12.kez düzenleniyor.
Su Ürünleri Tanıtım Grubu olarak
ilk defa katılıyoruz. Alabalığa yoğun
talep var. Polonya’ya 2013 yılının
ilk 4 aylık döneminde yaptığımız
balık ihracatı yüzde 36’lık artışla 2
milyon 643 bin dolardan, 3 milyon
590 bin dolara ulaştı” dedi.
Polonya’nın 2008-2009 küresel
mali krizi boyunca pozitif büyüme
gösteren yegâne AB üyesi olduğuna dikkati çeken Kızıltan şöyle
konuştu: “2002 yılında AB üyesi
olmasına rağmen hızla gelişen bir
ülke. Üstelik turizm açısından çok
gelişmiş. Yılda 11 milyonun üzerinde turist Polonya’yı ziyaret ediyor.
Almanya’ya da çok yakın bir ülke.
Polonya, 320 Milyar $ civarındaki
perakende piyasası ile AB’ne yeni
katılan 10 ülke arasında en büyük
pazara sahip. Perakende piyasası
düzenli olarak büyümekte, buna
bağlı olarak talep artıyor. Tüm
bu özellikleri dikkate alınarak Su
Ürünleri Tanıtım Grubu katılım
kararı aldı. Ekonomisinin AB’deki
birçok ülkeden çok daha fazla geliştiğini gözlemledik. Polonya, Türk
su ürünleri sektörü açısından önümüzdeki yıllarda önemli bir Pazar
konumuna gelecek.”
Polfish 2013 Fuarı’nda Su Ürünleri Tanıtım Grubu’nu; Türkiye Su
Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı ve STG Yönetim Kurulu Üyesi
Sinan Kızıltan ve Ege İhracatçı Birlikleri Şefi Serap Ünal temsil etti.
‘Alanya 3. İyi Tarım Uygulamaları Şenliği’ Yapıldı
»» 16-19 Mayıs 2013 tarihinde Toslak köyünde düzenlenen 'Alanya 3. İyi Tarım
Uygulamaları Şenliği' ve 'Tarım Girdileri Sergisi' yerli ve yabancı ülkeden 40
üretici firma katılarak ürünlerini tanıttılar.
Toslak Yeniköy Hacıkerimler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından Toslak köyünde 3 gün süren
şenlik ve serginin açılışında konuşan Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir, tarımın insan hayatında hep
var olduğuna dikkat çekti. Özdemir,
Alanya'daki tarım şenliğinin amatör
ruh ve profesyonelce, yürekli bir şekilde ortaya konulduğunu belirtti.
Özdemir, bir köy şenliği niteliğinde
başlayan etkinliğin bugün ihtisas fuarlığına adaylığını koymaya kararlı
adımlarla giden bir yapı olduğunu
söyledi. Özdemir, bu çalışmanın içerisinde olduklarını ve olmayada devam edeceklerini kaydetti.
Şenliğin bölge ürünlerinin sadece
Türkiye'de değil, uluslararası alanda tanıtılmasına katkı sağladığını
belirten Toslak Yeniköy Hacıkerimler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
Başkanı Mustafa Özen de, şenliğe
çeşitli tohum, zirai ilaç, gübre ve
tarım makineleri olmak üzere yerli ve yabancı 40 firmanın katıla-
rak ürünlerini, yeni teknolojilerini
sergilediği belirtti. Özen, Özellikle
yeni geliştirilmiş domates ve hıyar
ürünler çiftçilerin dikkatini çektiğini söyledi.
Sergi ve şenliğe Alanya Kaymakamı
Erhan Özdemir, İlçe Gıda Tarım ve
Hayvancılık Müdürü Mehmet Rüzgar, Alanya Ziraat Odası Başkanı
Turgut Musluoğlu, belde belediye
başkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri, çiftçiler ve davetliler katıldı.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
GÜNDEM
7
Nasıl Bir Tarımsal
Kooperatifçilik Politikası?
2. Ulusal Süt Zirvesi İzmir’de
Gerçekleştirildi
»» "Tarım politikalarını kooperatiflersiz düşünmek mümkün değildir"
»» Ulusal Süt Konseyi ve İzmir Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü
işbirliği ile 20-21 Mayıs 2013 tarihleri arasında İzmir‘de gerçekleştirildi.
Kırsal dünyanın geleceğinde etkili olabilecek
politikalar karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu
politikaların oluşturulmasını ve uygulamasını “kooperatiflersiz düşünmek” mümkün değildir. Bu nedenle özel bir Tarımsal
Kooperatifçilik Politikası uygulanmalıdır. Bu politikalar;
a. Girişim olarak tarımsal kooperatiflerin
genişleme olanaklarını artırmalı;
b. Kooperatiflere uygun bir ortam yaratmalı;
c. Kooperatifleri ve onu geliştiren çevre koşullarını güvence altına almalı;
d. Kooperatifleri her yönüyle destekleyecek
bir şekilde formüle edilmelidir.
Türkiye, kırsal gönencin yükselmesinde ve
tarımın sorunlarının çözümünde kooperatif sektörden yararlanmak zorundadır.
Türkiye’de kooperatif sektörü, tarımsal sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek
düzeye getirmek için alınabilecek önlemleri
aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:
1. Ulusal düzeyde sektörler arası rekabetin
oluşmasında ve fiyat paritelerinin çiftçi lehine korunmasında, tarımdan sanayiye fiyatlar
yoluyla kaynak aktarımında vb. konularda tarımın kooperatifleşmesiyle önemli gelişmeler
sağlanabilir ve tarımla sanayinin entegre bir
düzen içine girmesine kooperatiflerin önemli bir katkısı olabilir. Tarım ile tarıma dayalı
sanayi ve hizmet sektörlerinin bütünleşik bir
şekilde yapılanmasında ve tarımdan sanayiye kaynak aktarımının gerçekleştirilmesinde
kooperatifler önemli roller üstlenebilirler.
Öte yandan hızla dünyaya açılan tarımın,
dünya tarımı ile rekabet edebilmesi için, dünya tarım ve ticaret koşullarına adapte olması
gerekir. Bu koşullara ayak uydurabilmesi ise
onun standartlara uygun mal üretmesine ve
dünya fiyatlarının oluşumuna katkıda bulunabilecek bir arz ve talep yapısına kavuşturulmasına bağlıdır. Bu durumun en kestirme
çözümü ise, bugünkü ekonomi teorisi ışığında, ancak ve ancak tarımın kooperatifleşmesidir. Öyleyse Türk tarım kesiminin kooperatifleşmesi için her türlü çaba gösterilmelidir.
Bunu için her düzeyde kooperatifçilik araştırma ve yayım hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.
Tarım Bakanlığı Teknik Tarımsal Yayım Servisi, Tarımsal Kooperatifçilik Yayımı servisi
ile takviye edilmelidir.
2. Kooperatifçiliği gelişen ülkelere baktığımızda kooperatiflerin sağlıklı bir finans sistemiyle desteklendiği gözlenmektedir. Bu
sektörün finans kuruluşu, o sektörde oluşan
tasarrufları toplayarak, ihtiyaç duyan ekonomik birimlere aktarmada ve ayrıca Merkez
Bankası’ndan taze para tedarikinde ve para
yaratıcı özellikleri ile son derecede önemlidir. Türk tarım sektörü, özellikle kooperatif
sektörü, böyle bir finansal yapıyla donatılmadığından, sektör düzeyindeki tasarrufları toplamada ve yönlendirmede, taze para
akımı sağlamada ve para yaratmada rol oy-
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
nayamamakta ve sektörler arası rekabette
zayıf kalmaktadır. Bu sorunların çözümü ve
tarımın kooperatifler aracılığı ile ekonomiye
sağlıklı katkılar sunabilmesi bakımından bir
Kooperatifler Bankası sisteme derhal dâhil
edilmelidir.
3. İyi ve sağlıklı bir kooperatifleşmenin en
önemli koşullarından biri de uygun ve sağlıklı bir yasal dayanağın olmasına bağlıdır.
Türkiye’de dağınık bir kooperatifçilik mevzuatı bulunmaktadır. Bu mevzuat, tarımın
ve tarımsal kooperatiflerin yapılarına ve koşullarına göre yeniden gözden geçirilmeli ve
birleştirilmelidir.
4. Tarımda kooperatiflerin gelişmesinde rol
oynayan öğelerden birisi de kooperatiflerin
gelişmesine uygun politikaların devreye sokulmasıdır. Gelişmiş ülkelerin pek çoğundaki tarımsal kooperatiflerin gelişmesi için
tercihli politikalar uygulanmaktadır.
5. Kooperatiflerin başarılı olmasında önemli
olan diğer bir öğede yetenekli yöneticilerin
yetiştirilmesi ve istihdamıdır. Ülkemizde hemen her meslek dalı için eğitim programları
uygulanmasına karşın, tarihçesi 1,5 yüzyıla
yaklaşan kooperatifçiliğin eğitim programları “dökme su ile değirmen döndürme” esprisini aşamamıştır.
6. Ciddi bir kooperatifçilik eğitimi ve uygulaması, ciddi bir “kooperatifçilik araştırmaları”
ile olumlu bir boyuta ulaşabilir. Ülkemizde,
kooperatifçilik sorunlarını sistematik bir şekilde ele alan sorumlu bir ER-GE kuruluşu
yoktur. 1970’li yıllarda kurulan “Milli Kooperatifçilik Eğitim ve Araştırma Enstitüsü” bugün fiilen ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de
kooperatifçilik araştırmaları amatör birkaç
kişi ve/veya kuruluşun ilgi alanındadır.
7. Tarımın, kırsal kesimin ve kırsal kooperatiflerin sorunlarının çözümünde en önemli
yol, kooperatifler arası işbirliğidir. Birim kooperatiflerin tek başlarına gerçekleştiremediği faaliyetleri bir araya gelerek yapmaları
en akılcı yoldur. Girmeyi hedeflediğimiz AB
ülkelerinin büyük çoğunluğunda kooperatiflerin, üst örgütlenmelerini geçen yüzyılın
başlarında tamamladığı gözlenmektedir.
8. Küreselleşen bir ekonomide, oluşan yeni
yapılanmalara tarımı entegre edebilecek en
uygun kurumsallaşmanın kooperatifler olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Kooperatifçi selamlarımla.
Tarkan’dan Seferihisar Doğa Okulu'na Ziyaret
»» Megastar Tarkan, kurucuları arasında yer aldığı Doğa Okulu'nu
ziyaret ederek okulun yapımını gerçekleştiren ekiple buluştu.
Yedi yıldır Doğa Derneği'nin çalışmalarına destek veren Tarkan, 5 Haziran'da İzmir Arena'da tüm geliri Seferihisar Doğa
Okulu'na vakfedilmek üzere "Doğa Sensin!"
adlı bir konser gerçekleştirecek.
Doğa Derneği ve Seferihisar Belediyesi'nin
işbirliği ile kurulan Seferihisar Doğa Okulu,
geleneksel mimariye sadık kalınarak restore
ediliyor. Okul, Haziran ayı içerisinde araştırma, 2014'te ise eğitim faaliyetlerine başlayacak.
Tarkan, "Türkiye ve dünyada bir ilk olan Seferihisar Doğa Okulu'nu ziyarete gittim ve
çok heyecanlandım. Restorasyonu tamamlanmak uzere olan Seferihisar Doğa Okulu
çok yakında faaliyetlerine başlayacak. Doğa
felsefesinden, mimariye, geleneksel tarımdan, doğa kültürüne, masallara, oyunlara kadar, pek çok alanda faaliyet gösterecek. Doğa
Okulu aynı zamanda yeni sanatların arayışı
içinde olacak. Bu okulun kurucuları arasında
olmaktan mutluluk duyuyorum.” dedi.
Zirvenin ilk gününde , "Çiftlik Yönetimi, Hayvan
Sağlığı ve Refahı", "Kaliteli Süt Üretimi ve İşleme Teknolojileri", "Süt Politikası ve Ekonomisi" ve "Beslenme ve Tüketim" başlıkları altında
toplam 4 çalıştay düzenlendi. Akademisyenlerden üreticiye süt sektörünün tüm paydaşlarının
yer aldığı toplam 160 kişiden oluşan komiteler
gerçekleştirdikleri toplantılarda süt sektörünün
sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştu.
2. Ulusal Süt Zirvesi'nin ikinci gününde komitelerin sonuç bildirgeleri açıklandı. 4 tema altında
oluşturulan komitelerin bir gün önce yaptıkları toplantıda masaya yatırılan sorunlar, çözüm
önerileri ile beraber komite başkanları tarafından sunuldu. Çiftlik Yönetimi, Hayvan Sağlığı
ve Refahı Komitesi Başkanı Prof. Dr. Muhittin Özder, çalıştaylarında hayvan yetiştirme,
hayvan ıslahı, hayvan besleme, hayvan refahı,
hayvancılıkta mekanizasyon, hayvan barınakları ve çevre konuları işlediklerini dile getirdi.
Türkiye'de yaklaşık 50 milyon civarında küçük
ve büyükbaş olduğunu söyleyen Özder, AB ülkeleri içinde koyun sütü üretiminde birinci, keçi
sütü üretiminde 4. sırada olduğumuzu belirtti.
Özder'in sonuç bildirgesini açıklarken maddeler halinde sıraladığı bazı sorun ve öneriler
ise şunlar: "Ormanda keçi zararlıdır düşüncesi terk edilmeli. Küçükbaşta makineli sağıma
geçilmeli.Yetiştiricinin eğitim düzeyi yükseltilmeli. Aile işletmeleri devam etmeli." Türkiye'de
kaba yem sorunu olduğunu söyleyen Özder, "Et
ve süt meselesi, ot meselesidir" dedi.
İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü
Ahmet Güldal, “Başarılı bir organizasyon oldu.
Açıklanan son verilerden de anlaşıldığı üzere
Türkiye süt üretiminde dünyada 8’inci sırada,
İzmir ise 81 il arasında birinci sırada bulunuyor.
Bu performansı devam ettireceğiz. Süt hayvancılığının katma değeri çok yüksek” diye konuştu.
Çözüm kooperatifçilik
Süt sektöründe kayıt dışılığın önemli bir sorun
olduğu vurgusunu yapan, bunun yanında diğer
bir sorunun ise örgütlenme eksikliği olduğunu
söyleyen Mahmut Eskiyörük “Tabii süt fiyatlarındaki istikrarsızlık da çok belimizi büküyor. Zirve’de ayrıca üretim planlaması, soğuk
zincir, pazarlama ve gıda güvenliği konularını
geniş ölçüde tartıştık ve bütün bunlar Sonuç
Bildirgesi’nde yer alacak. Ancak benim asıl üzerinde durulmasını istediğim husus kooperatifçiliğin geliştirilmesi oldu. Günümüzde gerek
dünyada gerekse Türkiye’de büyük hacimlere
ulaşmış bir sektör olarak süt ekonomisinde
sorunların çözümü kooperatifçilikte yatıyor.
Birçok gelişmiş ülkede bunun böyle olduğunu
açıkça görüyoruz. Dolayısıyla süt sektöründe
faaliyet gösteren küçük işletmelerin birleşerek
sorunlarını çözmesi en gerçekçi kırsal kalkınma
modeli olacaktır. Zirve’de söz konusu gerçeğin
altını bir kere daha özellikle çizdik.” dedi.
ICA Cooperatives Europe 2013
Genel Kurulu İstanbul’da Yapıldı
»» Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı
Cooperatives Europe’nın Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihleri arasında
İstanbul’da gerçekleşti.
ICA Başkanı Pauline Green ile
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden
ve ülkemizden örgüte üye kooperatif üst örgütlerin delegeleri, Cooperative Europe’un yeni
Başkanı Dirk Lehnhoff, Gümrük Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, GTB Kooperatifler Genel
Müdürü İsmail Kalender, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürü
Gürsel Küsek, ilgili bakanlık
temsilcileri ve TMKB çatısı altında yer alan birçok kooperatifin temsilcileri katıldı.
Kooperatifçiliğin
toplumsal
önemini ve yararlarının dile
getirildiği ‘Genel Kurul’ açılış
konuşmalarında; Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve
Uluslararası Kooperatifler Birliği Başkanı Pauline Green ve
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel başkanı Muammer
Niksarlı birer konuşma yaptılar.
Genel Kurul’da yapılan seçimlerde Cooperative Europe’’un
Başkanlığına Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV)
Eş Başkanı Dirk Lehnhoff Cooperatives getirildi.
Yeni Yönetim Kuruluna TKK
Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke seçildi.
ICAO Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (ORKO-
OP) Cafer Yüksel ve ICA Housing Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye Kent Kooperatifleri
Merkez Birliği (TÜRKKENT)
Genel
Başkanı
Mehmet
Aksoy’den sonra Tarım Kredi
Kooperatifleri Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke'de
ICA örgütleri yönetim yapısı
içinde görev alan üçüncü temsilcimiz oldu.
Genel Kurulun ikinci gün
programı, Gümrük ve Ticaret
bakanlığı Kooperatifler Genel
Müdürü İsmail Kalender, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Genel Müdürü Dr. Gürsel
Küsek'in yaptığı açılış konuşmalarıyla başladı. Programda
AB’nin kooperatiflere yönelik
politikaları ele alınarak , bu politikaların olumlu yanları, karşılaşılan sorunlar konuşuldu.
Yapılan oturumlarda ICA
Başkanı Genel Sekreter Charles Gould, Luceme Universitesinden Alexander Jungmaster,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından Mustafa Sepetçi, AB
Türkiye
Delegasyonundan
Özgür Altınoklar Kooperatif
Stratejileri çerçevesi konusunda sunum yaptılar. Gelecek onyılda kooperatifçilik,
AB’nin kooperatifçilik politikaları ve Avrupa’da geleceği
konuları ele alındı. Mustafa
Sepetçi tarafından Türkiye’de
kooperatifçiliğin geliştirilmesi
konusunda yapılan çalışmalar
anlatılarak, ‘Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem
Planı’ hakkında bilgi verildi.
Diğer oturumlarda ise bölgesel
işbirliği fırsatları ve kooperatiflerin geliştirilerek güçlendirilmesi konuları ele alındı.
Kooperatif CEO’larının katıldığı yuvarlak masa toplantısında
kooperatifçilik
liderliği konusu ele alındı.
Avrupa’nın güçlü kooperatif
yöneticileri
kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunda
yaptıkları çalışmaları, karşılaştıkları sorunları ve sorunların çözülmesinde izledikleri
yöntemleri ve deneyimlerini
aktardıklar. Ayrıca İspanyol
Mondragon
kooperatifleri,
Sağlık Kooperatifleri, Finlandiya ve İsveç’deki sosyal
amaçlı kooperatiflerin yöneticileri çalışmaları hakkında
detaylı bilgiler verdiler.
8
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
TARIM
Ziraat Mühendisleri Odası’nın
43. Dönem 2. Danışma Kurulu
Toplantısı Yapıldı
»» TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 43. Dönem 2.
Danışma Kurulu 3-5 Mayıs 2013 tarihleri arasında
Rize’de gerçekleştirildi.
Toplantıda Türkiye tarımının mevcut durumu ile Ziraat Mühendisliği
meslek alanını ilgilendiren güncel
gelişmeler tartışıldı ve çözüm yolları
üzerinde duruldu.
Danışma Kurulu’nun çalışmaları
kapsamında, TEMA Vakfı Yönetim
Kurulu Üyesi Nevzat ÖZER tarafından “HES’ler ve Etkileri”; ZMO
Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr.
Bülent GÜLÇUBUK tarafından
“Türkiye’nin Unutturulan Yüzü Yoksulluk”, Hamdi ARPA tarafından
“Balıkçılık ve Karadeniz” konulu sunumlar yapıldı. ZMO önceki dönem
başkanlarından ve Ankara Üniversitesi önceki dönem Rektörü Prof. Dr.
Cemal TALUĞ “Üniversitenin Can
Suyu: Özgür ve Eleştirel Düşünce”
ve ZMO Antalya Şube Başkanı Vahap TUNCER “Genç Ziraat Mühendisleri İçin Hazırlanacak İş Ararken
Projesi” konulu sunumları gerçekleştirdi. Ayrıca, Antalya EXPO 2016
tanıtımına ilişkin bir sunum yapıldı.
Sunumlardan sonra ZMO Rize Şube
Başkanı Muhammet PERTEK Rize,
tarım sektörü, Çaykur ve çay üretimi
hakkında bilgi verdi. ZMO Genel Başkanı Dr. Turhan TUNCER, son 10 yılda uygulanan tarım politikaları konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Toplantının son gününde yapılan
çalışmalar ışığında sonuç bildirgesi
hazırlandı. Bu bildiride öne çıkan
konular aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Tarımdaki büyüme hızı, Gayri Safi
Yurtiçi Hasıla’daki büyüme hızının
altında kalmıştır. Bu dönemde ekonominin genelinde yıllık ortalama
büyüme oranının %4.5 olarak gerçekleşmesine karşılık tarımdaki büyüme hızı %2.4’te kalmıştır.
• Üreticiler 2000 yılından bu yana
3 milyon hektardan fazla araziyi işlemekten vazgeçmişler; 1.7 milyon
tarım emekçisi üretimden koparak
kentlerin varoşlarına göçmüştür.
Türkiye’de kişi başına Milli Gelir
10.500 dolar iken bu rakam tarım
kesiminde 3.500 dolar civarında yani
ülke ortalamasının 1/3’ü kadardır.
• Türkiye kişi başına çiftçi geliri (3.500 dolar civarında) açısından dünyada 22. sıradadır. Diğer yandan ABD’nin 120 milyar
dolar, Hollanda’nın 77 milyar dolar,
Dr. Yener ATASEVEN
A.Ü. Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
Almanya’nın 67 milyar dolar tarım
ürünleri ihracatı varken, Türkiye uygulanan tarım politikaları sonucu 15
milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı ile 23. sıraya gerilemiştir.
• 2001 yılında uygulamaya konan
Şeker Kanunu ile şeker üretimine
getirilen kota uygulaması sonucu
pancardan şeker üretimi kısıtlanmış, mısırdan üretilen Nişasta Bazlı
Şeker (NBŞ) üretiminin önü açılmıştır. Buna göre Türkiye tek başına AB
ülkeleri toplamının yarısına yakın
NBŞ üretmektedir.
• Son 3 yıldır yapılan ithalat çerçevesinde 2.7 milyon baş civarında canlı
hayvan ile kırmızı ete 3 milyar doları
aşkın döviz ödenmiştir. Bu olumsuzluğa 2012 yılında kaba yem sıkıntısı
da eklenmiş, milyonlarca dolar döviz
ödenerek sap-saman ithalatına gidilmiştir. Bir zamanlar hayvancılıkta ihracatçı ülke olan Türkiye, canlı
hayvan ve et ithalatı yanında yem de
ithal eder duruma düşmüştür.
• Üç tarafı denizlerle çevrili olan
Türkiye’de su ürünleri üretimi istenilen düzeye ulaşamamıştır.
• Kamuoyunda “2B Yasası” olarak
bilinen uygulama ile satışa sunulan
2B arazileri rayiç bedelin yüksekliği
nedeniyle orman köylüleri tarafından alınamamaktadır.
• Son günlerde kamuoyunu yakından ilgilendiren GDO’lu pirinçler
konusunda GDO’lara değil, kendine
yeterliliği hedefleyen doğru tarım
politikalarına ihtiyaç vardır.
Ziraat Mühendisleri Odası’nın Türkiye tarımı ile ilgili görüşleri bu şekilde.
Baharın ve güneşin yüzünü gösterdiği bu günlerde sağlıklı, mutlu ve
bereketli bir ürün dönemi olması dikeklerimle...
Saygılarımla…
Tarım İlacı Yiyoruz!
»» Avrupa Gıda Güvenliği Birliği yaklaşık 70 bin sebze
ve meyveyi inceledi, bulgular vahim: Yediğimiz meyve
sebzelerin yarıdan fazlasında tarım ilacı kalıntısı var.
Avrupa Gıda Güvenliği Birliği'nin
(EFSA) tarım ilacına maruz kalan
meyve ve sebzelere ilişkin yaptığı
araştırmanın bulguları açıklandı.
Tarım ilaçları yağmur ve yıkamaya
rağmen meyve ve sebzelerde kalmaya
devam ediyor. EFSA, hangi meyve ve
sebzede ne kadar ilaç artığı kaldığını
madde madde kamuoyuna duyurdu.
70 bin ürün incelendi
Yaklaşık 70 bin meyve ve sebzeyi
inceleyen birlik, en çok tarım ilacı
artığının sebzelerde kaldığı sonucuna vardı. Sebzeden sonra en çok ilaç
artığına maruz kalan ürünlerse sırasıyla meyve, tahıl ve hayvansal gıdalar. Tarım ilacı artığının en az kaldığı
ürünlerse sırasıyla şöyle: Soğan, sa-
rımsak, ıspanak, kuşkonmaz, pırasa
ve patates.
En Çok Zehir
Turunçgillerde
EFSA'nın araştırmasına göre ürünler ve üzerlerindeki tarım ilacı artığı
oranları şöyle:
Salatalık ve balkabağı: İncelenen
ürünlerin 3'te 1'i tarım ilacı artığı
taşıyor. Ancak yıkama sonucu artık
riski azalıyor.
- Bakliyat: Yüzde 40 - Çekirdekli
meyveler: Yüzde 54.8 - Elma, armut:
Yüzde 65.2, Dolmalık biber: Yüzde
66, Marul: Yüzde 66.3, Çilek: Yüzde
71.3, Turunçgiller: Yüzde 75, Ahududu: Yüzde 75.9, Üzüm: Yüzde 73.8
2013 Hayvancılık Destekleri Tebliği Yayımlandı
»» Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No:
2013/29) 25 Mayıs 2013 tarih ve 28657 sayılı Resmi Gazetede Yayımlandı.
Anaç sığır yetiştiriciliği yapan,
31/12/2013 tarihi itibariyle en az
beş baş anaç sığıra sahip, yetiştirici/
üretici örgüt üyesi yetiştiriciler yılda bir kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yararlandırılır.
Tarımsal amaçlı kooperatifler
ve süt üreticileri birlikleri, bu
Tebliğin 3 üncü maddesinde
belirtilen yetiştirici/üretici örgütlerinden birine tüzel kişilik
olarak üye olması halinde tek
işletme olarak kabul edilir ve
500 baştan fazla hayvan bulunduran yetiştiriciler hariç,
tam ödeme yapılır. Anaç manda
yetiştiriciliği yapan, Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan
illerde birlikler, bulunmayan yerlerde ise il/ilçe müdürlüğü aracılığıyla başvurusu olan ve hayvanları
Türkvet'e kayıtlı yetiştiriciler yılda
bir kez olmak üzere hayvan başına
anaç manda desteklemesinden yararlandırılır. Anaç manda desteğinden yararlanacak olan yetiştiricilerde sayı şartı aranmaz.
Buzağı Desteklemesinden yararlanacak olanlar;
a) E-ıslah'a kayıtlı analardan,
e-ıslah veri tabanına kayıtlı saf kültür ırkı veya melezi sığırların aynı
kültür ırkı boğanın spermasıyla
suni tohumlanma sonucu doğmuş
olmalıdır.
b) E-ıslah'a kayıtlı, yerli ırk ve melezi sığırlardan suni tohumlama sonucu doğan buzağılarda aynı ırktan
olma şartı aranmaz.
c) E-ıslah'a kayıtlı, etçi ırk sığırlardan, aynı ırktan suni tohumlama
veya Bakanlıktan izin almış tabii tohumlama boğası ile tohumlanması
sonucu doğmuş olmalıdır.
ç) Tüm buzağılar 2013 yılı doğumlu
ve Türkvet'te kayıtlı olmalıdır.
d) Dişi buzağılara Brusella S-19 aşısı yapılmış ve aşı bilgileri Türkvet'e
kaydedilmiş olmalıdır.
e) İşletmenin e-ıslah'a kayıt tarihinden önce doğan buzağılar desteklemeden yararlandırılmaz.
f) Her buzağı için bir kez destekleme ödemesi yapılır.
g) İkiz veya üçüz doğan her buzağı
için destekleme ödemesi yapılır.
ğ) Buzağının doğum bilgisi e-ıslah
veri tabanından alınır ve destekleme buzağının doğduğu işletme sahibine ödenir. Doğum bilgileri ve
doğduğu işletmesi e-ıslahta belirlenemeyen buzağılar için destekleme
ödemesi yapılmaz.
h) Suni veya tabii tohumlamanın,
buzağının doğum tarihinden 210295 gün öncesinde ülkemizde yapılmış ve tohumlama bilgisinin
e-ıslah veri tabanında kaydedilmesi
zorunludur.
ı) On dört aylık yaştan (420 gün)
önce tohumlanan hayvanların buzağısı için destekleme ödemesi yapılmaz.
i) Türkvet ve e-ıslah'a kaydedilmeden ölen, kesilen veya satılan buzağılar ile ölü doğan ve atık yavrular
için destekleme ödemesi yapılmaz.
E-ıslah'a ve Türkvet'e kaydedildikten sonra ölen, kesilen veya satılan
buzağılar için destekleme ödemesi
yapılır.
j) Buzağıların zamanında küpeletilmesi, Türkvet ve e-ıslah kayıt
sistemlerine kaydettirilmesinden
yetiştiriciler, belgelerin düzenlenmesi ve veri girişlerinin vaktinde
yapılmasından ise görevli kişiler ve
kuruluşlar sorumludur.
Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan, damızlık koyun-keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları
Koyun Keçi Kayıt Sistemi (KKKS) ve
Koyun-Keçi Bilgi Sistemine (KKBS)
kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan başına yılda bir kez olmak üzere desteklemeden yararlandırılırlar.
Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve tiftik üretiminin artırılması için üretmiş oldukları tiftiği, 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanuna göre kurulmuş
Tiftik ve Yapağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Tiftik Birlik) ve/
veya Kooperatiflerine satan üreticilere, ürettiği tiftiğin kilogramı başına destekleme primi ödenir.
Çiğ süt primi; üretmiş olduğu çiğ
sütü, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve
Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik
kapsamında faaliyet gösteren süt
işleme tesislerine, fatura ve/veya
müstahsil makbuzları karşılığında
kendisi veya üyesi bulunduğu yetiştirici/üretici örgütü vasıtasıyla
satan, bu Tebliğin 3 üncü maddesinde belirtilen ve ulusal düzeyde
üst örgütlenmesini tamamlamış
bir yetiştirici/üretici örgütüne üye
olan, SKS veri tabanına altyapısı
kurulan yerlerde anlık olarak, alt
yapısı kurulmamış yerlerde aylık
olarak kaydettiren yetiştiricilere,
hazırlanan ödeme icmalleri esas
alınarak manda, koyun ve keçi sütü
ile inek sütü için soğutulmuş süte
farklı olmak üzere beher litre için
destekleme ödemesi yapılır.
Islah amaçlı süt kalitesinin belirlenmesi desteği; soy kütüğü sistemine 31/12/2013 tarihinde kayıtlı
ve etçi ırklar hariç en az on baş saf
ırk ineğe sahip veya bu destekleme
kapsamında analiz şartlarını yerine
getiren en az on baş saf ırk inek kaydı bulunan, soy kütüğüne üyelik tarihi 1/10/2013 öncesi olan Ankara,
İzmir, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ
illerindeki işletmelere uygulanır.
Arıcılık kayıt sistemine (AKS) kayıtlı, en az 30, en fazla 1000 adet
arılı kovana sahip yetiştirici/üretici örgütü üyesi arıcılara arılı kovan
başına destekleme ödemesi yapılır.
Seralarda polinasyon amaçlı bombus arısı kullanan üreticilere destekleme ödemesi yapılır.
İpekböceği
yetiştiriciliğinin
teşvik edilmesi ve üretiminin arttırılması için yaş ipekböceği kozası üreticilerine ücretsiz dağıtılacak
ipekböceği tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği (Kozabirlik)'ne tohum bedeli
için kutu başına, ürettiği yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik'e ve/veya
kooperatiflerine satan yetiştiricilere
ise kilogram başına ödeme yapılır.
Kesim tarihi itibariyle, besi süresinin son 90 gününü müracaatçının
veya eşinin işletmelerinde tamamlamış, Türkvet'e kayıtlı erkek sığırlarını (manda dahil) Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine
Dair Yönetmelik kapsamında Bakanlıktan şartlı onay/onay belgesi
almış veya geçiş süresinden yararlanan kesimhanelerde kestiren ve
kesim bilgilerini KES veri tabanına
kaydettiren üreticilere, belirlenen
dönemlerde hayvan başına destekleme ödemesi yapılır.
İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi
Tebliği Yayımlandı
İyi Tarım Uygulamaları faaliyetinde
bulunan çiftçilere destekleme ödemesi ile bu ödemeye ilişkin usul ve
esasları kapsayan tebliğ yayımlandı, Tebliğe göre aşağıdaki şartları
haiz çiftçiler, İTUD ödemesinden
yararlandırılacak.
a- İTU Yönetmeliğine göre bireysel veya grup halinde meyve sebze
ürünlerinde veya örtü altında İyi
Tarım Uygulamaları yapan,
b- Yetkilendirilmiş kuruluşlarca 2013
yılında düzenlenmiş İyi Tarım Uygulamaları sertifikasına sahip olan,
c- ÇKS'de 2013 üretim sezonunda
kayıtlı olan,
ç- Örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapan çiftçilerden ÖKS'ye
kayıtlı olan,
d- Bu Tebliğde İTUD uygulamaları
ile ilgili belirtilen usul ve esaslara
göre başvuru yapan.
1- Meyve sebze ürünlerinde İyi Tarım Uygulamaları yapanlara İTUD
ödemesi, yetkilendirilmiş
kuruluşlarca sertifikalandırılan tarım arazilerinin
ÇKS'ye işlenmesi sonucu desteğe
tabi alan hesaplanarak yapılır.
(2) Örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapanlara İTUD ödemesi,
yetkilendirilmiş kuruluşlarca sertifikalandırılan ayrıca ÖKS'ye kayıtlı
olan alanların ÇKS'ye işlenmesi sonucu desteğe tabi alan hesaplanarak yapılır.
(3) Meyve sebze ürünlerinde ve/
veya örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapanlara yönelik İTUD
ödemeleri, çiftçilerin ÇKS'de kayıtlı
toplam alanlarını geçmemek kaydıyla yapılır.
(4) Örtü altında İTUD yapılan alanlar,
ayrıca meyve sebze üretim alanlarına
verilen İTUD'inden faydalanamaz.
İyi Tarım Uygulamaları
faaliyetinde bulunan çiftçilere destekleme ödemesi; Meyve sebze üretim
alanları için dekar başına y 25 TL,
örtü altı üretim alanları için dekar
başına 100 TL'dir.
Çiftçilerin, 3/2/2014 tarihinden itibaren 17/3/2014 günü mesai saati
bitimine kadar Ek-4'e uygun İTUD
başvuru dilekçesi ile ÇKS'ye kayıtlı oldukları il/ilçe müdürlüklerine
başvuru yapmaları gerekmektedir.
Çiftçiler başvuru dilekçesi ekinde,
1/1/2013 ile 31/12/2013 tarihleri
arasında düzenlenen ve 2013 yılında geçerli olan İTU sertifikası ile
birlikte Ek-5'e uygun olarak yetkilendirilmiş kuruluşlarca düzenlenmiş İTU sertifika ekini ibraz etmek
zorundadır.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
TARIM
Konya Şeker, Öz Kaynağıyla 1,2 Milyar
Dolar Yatırım Gerçekleştirdi
»» Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, üreticiden
tek kuruş almadan son 13 yılda 1,2 milyar dolarlık yatırım
gerçekleştirdiklerini, 28 üretim tesisini Türk ekonomisine
kazandırdıklarını söyledi.
Konya Şeker'in Başkanı Konuk, şeker, yağ ve
yem fabrikası, tohum ve patates üretim tesisleri ile et-süt entegre gıda kompleksi kuran
şirketteki yatırımların tamamının öz kaynaklarıyla gerçekleştirildiğini belirtti.
yatırımlardır. Bunlara da damla sulama sistemleri üretim tesisimiz, organik gübre fabrikalarımız. Dördüncü yatırım türümüz ise
katma değerli ürünlere yönelik yatırımlardır.
Bunlar da; çikolata, şekerli mamuller, sert şeker, şekerleme, unlu mamuller, bisküvi, kek
ve gofret üretim tesisleri ile önümüzdeki yıl
tamamlanacak et ve süt entegre tesisleridir."
diye konuştu.
“Ürünü Mutlaka İşleyeceksiniz”
Ankara’da Ulusal Yöneticiler Derneği tarafından düzenlenen ‘Başarı Hikayeleri’ seminerine katılan Konuk, dört farklı yatırımlarının
olduğunu vurgulayarak, bunlardan birinci ve
ön önemlisinin üreticiden doğrudan tarımsal
ürün alıp işleyen tesisler olduğunu belirtti.
Konuk, "Mesela şeker, yem fabrikamız, dondurulmuş parmak patates üretim tesisimiz,
ham yağ fabrikamız. İkicisi ve bizim işletme
verimliliğimiz açısından önemli olan ve yaptıkları üretimle kârlılığımızı arttırarak pancardan, patatese, mısırdan arpaya, kanoladan ayçiçeğine kadar aldığımız ürünler ve bu
sene alımına başlayacağımız süt ve besi gibi
tarımsal girdiler için üreticimize piyasa şartlarının üzerinde para ödememizi, onlara destek olmamızı sağlayan sıkılaşma yatırımları.
Bunlar; buharlı küspe kurutma tesisi, paketli
küspe üretim tesisi, biyoetanol üretim tesisi, sıvı karbondioksit üretim ünitesi, organik
gübre üretim tesisi, atık ısı ile ısıttığımız ultra
klimalı modern seralar, termik santral, biyogaz üretim tesislerimiz, doğal depolarımız.
Bu yatırımlar bizim hem kârlılığımızı hem de
rekabet gücümüzü arttıran tesislerdir ve biz
bu tesisler sayesinde atıkları ve yan ürünleri
işleyerek çerden çöpten para kazanıyor, buralardan adeta damlaya damlaya göl olan gelir
ile de üreticimize destek olurken yeni yatırımlarımızı da finanse edebiliyoruz. Üçüncü
yatırım türümüz ise üretici lehine piyasa regülasyonu yapmak için gerçekleştirdiğimiz
Recep Konuk, ürünü römorka yükleyip, çuvala, kasaya doldurup satmanın, ne kadar bereketli bir yıl geçirilirse geçirilsin üreticinin
refahtan pay almasını sağlamadığını "O ürünü mutlaka işleyeceksiniz. Rafa gidene kadar
sürecin içinde olacaksınız. Olmadınız mı aslan
payı hep başkalarına gidiyor." ifadesini kullandı. Konuk, "En çok makarnacıların, bisküvicilerin tüccarı, değirmenciyi 5-10 ona katlayacak kadar zengin olduğunu gördüm. Ege'ye
has ürünlerde de böyledir, Karadeniz'e has
olanlarda da böyledir. O nedenle biz bir karar
verdik ve dedik ki, dünyanın en kaliteli şeker
pancarı Konya'da üretiliyor. Pancarı işleyip şeker üretmekle kalmayacağız, şekerin ana girdi
olduğu her ürünü de üreteceğiz. Yani şekerden
kazanılabilecek paranın tamamına üretimin
ilk halkasındaki üreticiyi, pancar üreticisini
ortak edeceğiz. Bizim şekerimizle Karadeniz'in
fındığını, Antep'in fıstığını harmanladık ve çikolata ürettik. 41 ülkeye ihraç ediyorduk, son
olarak çikolatanın anvatanı İsviçre'ye başladığımız ihracatla bu sayıyı 42'ye çıkardık. Bu
daha da artacak. Konya'nın buğdayını bisküvide gofrette kullanmaya başladık. İncirinizi,
kuru üzümümüzü bisküvide, kekte kullanmaya başlayacağız. Biz bir üretici kooperatifi
olarak bizim bölgemizde bizim üreticimizin
ürettiği hiçbir ürünün tek gramının dahi işlenmeden bölge dışına çıkmasını istemiyoruz ve o
hedefe ulaşana kadar da yatırımlarımız aralıksız devam edecek."diye konuştu.
Konuk, Türkiye'deki tarımsal faaliyetlerle ilgili de dinleyicilere bilgi verdi. Türkiye'nin 24
milyon hektarlık tarım arazisiyle arazi varlığı
bakımından dünyada 13'üncü sırada olduğunu
kaydeden Konya Şeker Başkanı, bu arazinin
yaklaşık 8,5 milyon hektarının sulanabilir olduğunu fakat bu arazilerin sulama altyapılarının henüz ulaştırılmamış açıklamasını yaptı.
Tarımın 2013-2017 Stratejik Planı Açıklandı
2013-2017 Stratejik Planı için paydaşlarla
4 binin üzerinde anket yaptık
Bakan Eker, tarımsal üretimde çevre dostu
tekniklerin uygulanmasının teşvik edileceğini bildirdi. Bakan Eker, 21. yüzyılda ülkelerin enerji, gıda ve su olmak üzere 3 temel
mücadele alanı bulunduğunu, bu nedenle
gıda ve tarım stratejisinin çok önemli olduğunu söyledi. Dünyada 1,3 milyar ton gıda israf
edilirken, 1 milyara yakın insanın da açlıkla
mücadele ettiğini tarımsal ham maddelerin
biyoyakıtta kullanılmasının açlıkla mücadele
eden insanların sorunlarının derinleştirdiğini dile getirdi. 2013-2017 Stratejik Planı için
paydaşlarla 4 binin üzerinde anket yapıldığını ve her bir alana ait çözüm önerilerinin geliştirildiğini kaydetti. Çalıştaylar sonucunda
5 stratejik alan, 6 stratejik amaç, 17 stratejik
hedef ve 143 performans göstergesi belirlendiğini ifade eden Eker, belirlenen stratejik
alanların, tarımsal üretim arz güvenliği, gıda
güvenliği, bitki sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tarımsal altyapı ve kırsal kalkınma ile
kurumsal kapasiteden oluştuğunu söyledi.
altyapı ve kırsal kalkınma ile kurumsal kapasiteden oluştuğunu söyledi.
Üretim kaynaklarının korunmasının önemine işaret eden Eker, vahşi sulamanın tarım
arazilerine verdiği zarara dikkati çekti.
Eker, stratejik planda yer alan bazı konu başlıklarını şöyle sıraladı “Üretimin iyi olduğu
dönemlerde ürünlerde pazarlama imkanları geliştirilecek. Geleneksel ürünlerin katma
değerleri yüksek ürünler haline getirilmesinin teşvik edilmesi ile markalaşma ve coğrafi
işaret çalışmalarına öncelik verilecek. Bugüne
kadar tamamlanan 4 bin tarımsal sanayi tesisi sayısı 2015 yılına kadar 6 bine çıkarılacak.
KOBİ’ler güçlendirilecek. Organize tarım ve
hayvancılık bölgeleri kuruyoruz. Termal su
kaynaklarının bulunduğu yerlerde sera bölgelerinin kurulması stratejik planımız içinde
yer alıyor. Hayvansal üretimde arz dengesi
sağlanacak. Yüksek verimli etçi ve sütçü ırklar
oluşturulacak. Küçükbaş hayvancılığa geçiş
hızlandırılacak. Etçi ırklardan et, sütçü ırklardan süt elde edilmesi stratejisi uygulanacak.
Yem ihtiyacının karşılanması için çalışmalar
yapılacak. Meraların ıslahına ilişkin çalışmalara hız verilecek. Çevre dostu tekniklerin
uygulanması teşvik edilecek. Arazi toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetleri ve diğer
projelerin uygulanmasıyla arazi parçalılığı giderilerek işletmeler büyütülecek.” Daha önce
dünyanın 3. kuraklık merkezini kurduklarını
ve kuraklığa dayanıklı tohumlar geliştirdiklerini anlatan Eker, stratejik plan çerçevesinde
soğuğa karşı test merkezi kurmayı hedeflediklerini bildirdi.
9
Düşler Tarlası: Iowa
»» Iowa State Üniversitesi’nin kampüsünün bulunduğu Ames’a
ulaştığım sıcak bir yaz gününde iğne atsanız yere düşmezdi. Eyaletin
iki büyük üniversitesi ve ezeli rakipler olan “Iowa State University” ile
“University of Iowa”’nın Amerikan futbolu maçı vardı. Devasa mısır
tarlalarını görmem için benim ise önce beyzbol sahalarından geçmem
gerekiyordu!
Iowa ile ilk karşılaşmam, Kuzey Amerika'nın
en uzun akarsuyu olan meşhur “Mississippi” Nehri’ni geçmemle başladı. Mississippi’yi
geçerken “People of Iowa Welcome You” yani
“Iowalı’lar size hoşgeldiniz der” yazısını dün
gibi hatırlıyorum. Mississippi köprüsünü geçmemle birlikte Dubuqe Kasabası ile karşılaştım. İşte Iowa’nın o meşhur mısır tarlalarıyla
tanışmam da bu kasabaya çok yakın “Field of
Dreams-Düşler Tarlası” filminin çekildiği ev
ile başladı. Kevin Costner’in 1980’li yılların
sonunda çevirdiği “Düşler Tarlası” filminin
o meşhur evi karşımdaydı. Filmdeki beyzbol
sahası ve o mısır tarlalarının içerisindeydim
artık. Bu karşılaşma ilk olmayacak ve Iowa’da
daha çok mısır tarlası gezilecek ve o uçsuz bucaksız yeşil örtü hafızama kazınacaktı…
Dünya’nın tarım başkentlerinden biri kabul
edilen Iowa Eyaleti, yaklaşık 145 bin km2’lik
bir alanda 3 milyonu biraz aşan bir nüfusa sahip. Bu alanın yaklaşık %90’ında ise tarımsal
faaliyet gerçekleştiriliyor. Zengin ve verimli
toprak yapısıyla dikkat çeken eyalette yaklaşık
11 bin değişik toprak yapısı olduğu belirtiliyor. Eyalette en fazla üretimi yapılan ürünler
mısır, soya fasulyesi, yulaf ve yonca. Örneğin
A.B.D.’deki mısır ve soya fasulyesinin 1 numaralı üreticisi Iowa Eyaleti. Iowa’lı üreticiler
yaklaşık 6 milyon hektara ulaşan bir alanda
yılda 10 milyar dolarlık değere sahip bir mısır
üretimi gerçekleştiriyor. Yine mısırdan elde
edilen etanol’ün de A.B.D.’deki en büyük üreticisi Iowa Eyaleti. Yaklaşık 3.5 milyon hektarlık
soya fasulyesi alanlarında ise 5 milyar dolarlık
değere yaklaşan soya fasulyesi üretimi söz konusu. Hayvansal üretime de önemli katkı sağlayan Iowa, yıllık yaklaşık 3 milyon ton kırmızı
et, 120 bin ton hindi eti, 14 milyar adet yumurta, 2 milyon ton süt, 66 bin ton peynir üretimiyle ile A.B.D.’nin en önemli hayvansal ürün
üreticisi eyaletlerinin de başında geliyor. Eyalette, yaklaşık 4 milyon büyükbaş hayvan, 260
bin koyun, 67 milyon tavuk yetiştirilmekte.
Iowa Eyaleti, yıllık yaklaşık 4 milyar dolar’lık
tarımsal ürün ihracatıyla da A.B.D.’de sıralamada ikinci eyalet konumunda.
Yirminci yüzyılın başlarında ekonomisi tamamen tarıma dayalı Iowa, bugün teknoloji
alanlarında yaptığı yatırımlarla geleneksel
tarımı teknoloji ile başarıyla harmanlamış
bir eyalet konumunda. Eyalette sık sık gördüğünüz ve sayısı 600’ü geçen rüzgar tribünleri, yaklaşık 140 bin kişinin enerji ihtiyacını
karşılamakta ve tarımsal üretimdeki önemli
girdilerden olan enerji ihtiyacının karşılanmasına da büyük katkı sağlamakta. Eyalette
bulunan ve kuruluşu 1858’e uzanan Iowa State Üniversitesi ise, Iowa’daki teknoloji devriminin önemli mimarlarından. Üniversite,
A.B.D.’nin ilk veteriner fakültesi, ilk istatistik
laboratuvarı ve dünyadaki ilk elektronik dijital bilgisayarının da icat yerini oluşturmakta.
Iowa State Üniversitesi bugün tarım bilimlerinde bir marka. Ames ise tam bir öğrenci şehri. Aslında Iowa State Üniversitesi’ne gitmeden önce Ames hakkında dinlediğim o güzel
hikayeler, Ames’i sanki daha öncesinde yaşadığım bir şehir yapmıştır. O hikayelerin sahibi ülkemizin önemli Bitki Patologlarından ve
Dr. Umut TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü
[email protected]
Iowa State’te yüksek lisansını yapmış,
Ames’ta yıllarını geçirmiş ve şu an Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Aziz
Karakaya’dan başkası değildir. Aziz Hoca’nın
çalıştığı Bitki Patolojisi Bölümünün bulunduğu Bessey Hall ve kaldığı yurt olan “Buchanan
Hall”, kampüsteki meşhur LaVerne Gölü, öğrenci kafeleriyle Welch Caddesi ve çalıştığım
Entomoloji Bölümü’nün yer aldığı “Science
II” Binası ilk gördüğümde belki bu nedenle
bu kadar tanıdık gelmiştir. Üniversitenin eski
rektörlerinden “William Robert Parks”’a ithafen adı verilen “Parks Kütüphanesi”’ni de
unutmamak gerekir. Oradaki kitap kokusu,
sizi araştırmanın gizemli ve keyifli dünyasına
davet eder. Kütüphanenin girişinde William
Robert Parks’a ait olan “The excellent library
is the heart of the excellent university” yani
“Mükemmel bir kütüphane, mükemmel bir
üniversitenin kalbidir” ifadesi o dünyaya sizi
davet eder. Tabi “Cyclones-Kasırgalar”’ı unutmamak gerek! Iowa State Üniversitesi’nin
Amerikan Futbol takımına verilen bu takma
isim, 1800’li yılların sonundaki Northwestern
Üniversitesi’ne karşı alınan 36-0’lık galibiyet
sonrası “Chicago Tribune” Gazetesi’nin bu
büyük galibiyete ithafen attığı “Iowa State
Kasırgası” manşetine dayanır.
Yazımın başında belirttiğim “Düşler Tarlası”
filmi düşlerinin peşinden giden Iowalı çiftçi
Ray Kinsella ve ailesinin öyküsünü anlatır.
Filmde Ray, sahip olduğu tarlanın bir kısmında mısır yetiştirmeye devam ederken bir
kısmını da beyzbol sahasına dönüştürmek
gibi enteresan bir işe kalkışır. Ray, bu süreçte
bir sürü sıkıntı ile karşılaşsa da sonunda istediği şeyi elde eder. Filmde Ray’in komşuları
bu beyzbol sahasının niye yapıldığını hiçbir
zaman anlamazlar. Düşler tarlasında inşa
edilen bir beyzbol sahası olsa da aslında inşa
edilen düşlerden başkası değildir. Bugün hepimizin hayalleri var. Biz tarım ile ilgilenenler
7 milyar nüfusa erişen dünyamızı beslerken,
kuşundan böceğine bütün dünyadaşlarımızı
düşünerek gezegenimizi daha yaşanılabilir
hale getirmeye çalışıyoruz. İşimiz ne olursa
olsun daha iyisini hayal ederek, düşlerimizi
de sadece isteyerek gerçekleştirebiliriz. Tarlanıza düşlerinizi de ekin, hasat edeceğiniz şey
eninde sonunda başarı olur ama inanmak ve
çalışmak koşuluyla… İşte Iowa’da geçirdiğim
yazın bana öğrettiği de bu olmuştur…
Bu makaledeki bazı veriler http://www.agclassroom.org/kids/stats/iowa.pdf web sitesinden alınmıştır.
10
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
TARIM
Kemiklerin Sessiz Hırsızı: Osteoporoz
Osteoporozda Süt Ve Süt Ürünlerinin Önemi
Osteoporoz (kemik erimesi), kemiklerde bulunan kalsiyum miktarının
azalması sonucu meydana gelen yapısal kemik bozuklukları ve kemik kırılmaları ile sonuçlanan bir hastalık
olarak tanımlanmaktadır. Osteoporozun sebepleri hem genetik hem de
çevresel faktörleri içermektedir. Vücuttaki toplam kalsiyumun %99’undan fazlası iskelette bulunur, kemik
sağlığında kalsiyum ve kalsiyumun
emilimini arttıran D vitamininin de
önemli oranda rolü bulunmaktadır.
Diyetlerle alınması gereken
kalsiyum miktarları (mg/gün)
Yaş Grupları
Önerilen
Miktar
Çocuk
1-3 Yaş
500 mg
Çocuk
4-8 Yaş
800 mg
Çocuk/Genç
9-18 Yaş
1300 mg
Yetişkin
19-50 Yaş
1000 mg
51+ Yaş
1200 mg
Yeterli kalsiyum alımı 30’lu yaşlar
veya daha erken dönemde planlanan tanımlanmış kemik ağırlığına
ulaşmamızı sağlamaktadır. Özellikle, çocukluk döneminde kalsiyum
gereksiniminin karşılanması çok
önemlidir. Kemiklerin sürekli gelişmesi nedeniyle diyetteki kalsiyum
miktarı yüksek tutulmalıdır. Kemik
yoğunluğu, gelecekte osteoporoz riski açısından önem taşımaktadır. Bu
nedenle, hayatın geri kalan kısmında bu hastalığın görülme sıklığını
azaltmak için çocukluk ve ergenlik
dönemi boyunca kemik yoğunluğu
optimize edilmelidir. Çocukluk ve
gençlik çağı boyunca diyetle düşük
kalsiyum alımı optimal kemik kütlesinin oluşumunu tehlikeye atabilir.
Toplanan bilimsel kanıtlar kalsiyumu yeterli almanın menopoz sırasında ve ilerleyen yaşlarda kemik
yoğunluğu kayıplarını azalttığını
göstermiştir.
Burcu Gül KUTLUCA
Mehtap KARIK
Zeynep Tuğçe GÖK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Süt Teknolojisi Bölümü
Osteoporozun önlenmesinde gerekli kalsiyum alımının
çok önemli payı bulunmaktadır. Kalsiyumca zengin
gıdaların tüketiminin arttırılması, yalnız risk grupları için değil herkes için önemlidir. Diyetteki en iyi kalsiyum
kaynağı süt ve süt ürünleridir.
Öğünlerdeki kalsiyumun yüzde
70 kadarı süt ve süt ürünlerinden
sağlanır. Yeşil sebzelerden ve kurutulmuş meyvelerden çok azı iyi
kalsiyum kaynağıdır.
Beslenme durumu dikkate alınmadan, risk faktörlerinin ayrı ayrı
değerlendirilmesi sağlıklı sonuca
götürmeyebilir. Süt ve ürünlerindeki kalsiyumun miktarının fazla
olmasının yanında vücuda emilim
konusundaki elverişliliği de süt ve
ürünlerinin tüketimini, hastalığın
önlenmesinde bir adım daha öne çıkarmaktadır. Süt ve süt ürünlerinin
tüketiminden sakınmak için laktoz
intoleransının dışında herhangi bir
neden bulunmamaktadır.
Süt ve ürünlerinde bulunan
kalsiyum miktarları (mg)
Yağlı süt (1 su bardağı)
291
Yağsız süt (1 su bardağı)
245
Ayran (1 su bardağı)
280
Yoğurt (1 su bardağı)
350
Beyaz peynir (1 kalın dilim)
200
Kaşar peyniri (1 kalın dilim)
204
Tereyağı
350
Açıkça görülmektedir ki, kemik erimesi hastalığı kemiklerdeki kalsiyum miktarına bağlı olarak ortaya
çıkan bir hastalıktır. Süt ve ürünleri
kalsiyumun en önemli kaynağıdır.
Tat, kilo endişesi, laktoz intoleransı, bilgi eksikliği gibi faktörler süt
ve ürünlerinin tüketiminde etkilidirler. Çocukluk ve gençlik
dönemleri boyunca yeterli kalsiyum tüketmek kemik sağlığı
açısından çok önemlidir. Erişkinlik döneminde kalsiyum alımının
yanı sıra yapılan düzenli fiziksel
aktiviteler de kemik sağlığına
önemli katkıda bulunmaktadır.
Osteoporozdan korunmak için
en iyi yol; çocukluk çağlarından
başlayarak tüm yaşam boyunca
süt ve ürünleri tüketimini diyetin ayrılmaz bir parçası olarak
görmektir. Ayrıca Düzenli ve
yeterli D vitamini alımına
da özen gösterilmelidir.
Beslenme yaşamımızın
her döneminde sağlığımızın temelini oluşturur. Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, bu hastalığa
yakalanmayı önlemenin yanı sıra
hastalık görüldükten sonra sürecin
yavaş ilerlemesinin sağlanması açısından da çok önemlidir.
Osteoporoz her yıl 1.6 milyon kalça
kırıklığına, 1.4 milyon omurga kırıklığına, 1.7 milyon bilek kırığına sebep olmaktadır.
Bazı gıdalarda bulunan
kalsiyum miktarları (mg)
Bir Dilim Ekmek
20
100 gr dana eti
11
100 gr Tavuk Eti
12
100 gr Elma
7
Dünya Nehirler Konferansı Düzenlendi
»» Doğa Derneği ve Damocracy hareketi işbirliğiyle düzenlenen Dünya Nehirler
Konferansı’nda suyu, yaşamı ve kültürü koruma dayanışması için yerli halklar,
uluslararası sivil toplum örgütleri 18 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’da bir araya geldi.
Konferansta, Brezilya’nın Amazon
bölgesinde baraj karşıtı mücadeleleri ile dünya çapında tanınan Kayapo yerlileri başta olmak üzere, Irak,
Kenya, Arjantin, ABD ve AB’den katılımcılar yer aldı.Konferansta, katılımcılarla birlikte su için, doğa için
birliktelik mesajı verildi.
“İnsani değerleri ve yaşamı
korumak istiyoruz”
Brezilya’da Xingu Nehri’ne yapılması planlanan Belo Monte Baraj[3]
Projesi’ne karşı mücadele eden Kayapo[4]lardan, Megaron Txucarramae, inançlarınca nehrin kutsallığını aktardı, gösterilenden daha fazla
baraj yapımının planlandığını eğer
hayata geçerse hayatlarını eskisi gibi
yaşayamayacaklarını ifade etti.
Brezilya’nın enerji sorunu olmadığını, enerji israfının sorun olduğunu
ekleyen Txucarramae, bir nehre baraj yapıldığında eskisi gibi olamayacağını söyledi. Orada yaşayan canlıları nereye koyacaklarını da soran
Txucarramae, hükümetin ILO 169.
madde gereğince,yerli halkları ve
onların kültürlerini koruması gerektiğini ancak bunu yapmadığını, ak-
sine müteahhitleri, maden şirketleri
adına hareket edildiğini ve onların
korunduğunu ifade etti. Kendi gelenekleriyle yaşamlarını sürdürmek
istediklerini söyleyenKayapolu kabile şefi Txucarramae: “Direneceğiz,
buna izin vermeyeceğiz” dedi.
Kabile şefi Megaron’un kızı Mayalu
Txucarrama “Barış içinde birleşmiş
sevgili kardeşlerim” diye başladığı
konuşmasında, yaşam hakkının engellendiğini, kendilerinin insani değerleri ve yaşamı korumak istediklerini belirtti.
Brezilyanın yerli hakından Kayapo
kabile şefi Megaron ve kızı Mayalu
Txucarrama “Nehir bize günlük yaşamımız için her şeyi verir. Dünya üzerinde herşeyin bir ruhu olduğu bize
öğretildi.” şeklinde konuşan Mayalu
Txucarramae, “Hükümetin teklif ettiği paraları istemiyoruz. Doğa satın aldığınız her şeyden daha önemli. Nehirler için neden bu kadar uğraşılıyor
diye sorabilirsiniz. Sular taze, güçlü,
yaşamsal, yaşam için gerekli. Yaşam,
doğanın bir sonucu.” dedi.
“Doğa son derece güçlü ve
dirençli”
Irak Doğa Derneği Başkanı AzzamAlwash ise, Basra’daki durumu
aktaran bir sunum yaptı. AzzamAlwash, coğrafyanın insanın üzerinde
olduğunu vurgulayarak, doğanın
güçlü ve son derece dirençli olduğunu belirtti. Ilısu Barajı projesi tamamlanırsa Basra bataklıkları yeniden kuruyacağını ve binlerce insanın
yerinden edileceğini söyleyen Alwash, nehirler için birlikte hareket
etmenin öneminden söz etti.
“Barajlar temiz enerji
değildir”
Dünya Nehir Örgütü’nden JasonRainey ve Avustralyalı yönetmen UlrichEichelmann[1] barajların etkileri
konusunda bilgi aktarımında bulundular. Barajların temiz enerji olarak
sunumunun karşısında, aslında karbon salınımı olmadığı için temiz adledildiği; ancak metan gazı salınımı
olduğu eklendi.
JasonRainey,
nehirlerin
barajlanmasının kültürlere etkilediğini
söyledi. UlrichEichelmann ise, barajların su kaybettirdiğini ve iklim
değişikliğiyle birlikte bu kaybın daha
da artacağına değindi.
Tarıma Ar-Ge Destek Programı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın
"Araştırma ve Geliştirme Destek Programı
Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Tebliğ" Resmi
Gazete'de yayımlandı.
14 Mayıs 2013 tarihinde yayımlanan Tebliğ, Bakanlık ve tarım sektörü konularında üniversiteler, sivil
toplum ve çiftçi kuruluşları, meslek kuruluşları
ve özel sektör tarafından
yürütülen, sonuçları doğrudan uygulamaya aktarılabilecek projelerin ArGe Destek Programından
desteklenmesine ilişkin
usul ve esasları kapsıyor.
Bakanlıkça desteklenecek araştırma-geliştirme projelerinin değerlendirildiği ve nihai kararların alındığı değerlendirme kurulu Bakanlık
Müsteşar Yardımcısı Başkanlığında,
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar,
Gıda ve Kontrol, Hayvancılık, Bitkisel Üretim, Balıkçılık ve Su Ürünleri,
Tarım Reformu Genel Müdürlüklerinden en az Genel Müdür Yardımcısı seviyesinde birer temsilci, üniversitelerin ilgili fakültelerinden iki
öğretim üyesi, TÜBİTAK, Türkiye
Ziraat Odaları Birliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası ve Türk
Veteriner Hekimleri Birliğinden birer temsilci olmak üzere başkan dahil on dört üyeden oluşacak.
Sekretarya ise TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Başkanlığında, ilgili Daire Başkanı ve teknik personelinden meydana gelecek.
Başvuru dönemi ve Ar-Ge Destek
Programı öncelikli konuları sekretarya tarafından ilan edilecek. Formatına uygun şekilde hazırlanan proje
teklifleri, Genel Müdürlüğe iletilecek.
Desteklenmesine karar verilen
projeler için, proje yürütücüsü, yürütücü kurum/kuruluş yöneticisi
ve TAGEM Genel Müdürü arasında sözleşme imzalanacak. Sözleşme, sekretarya tarafından hazırlanacak "Proje Sözleşme Formu"na
göre düzenlenecek.
Projelerin öngörüldüğü şekilde
yürütülüp yürütülmediği Proje İzleme Grubu tarafından yılda en az
bir kez izlenecek. Sekretarya, proje
hakkında her zaman bilgi alabilecek, yerinde inceleme yapabilecek.
Kabul edilen projenin, formata ve
sözleşmeye uygun şekilde yürütülmediğinin tespiti halinde, proje
yürütücüsüne eksikliklerin düzeltilmesi amacıyla Kurul tarafından
süre verilebilecek. Bu süre sonunda gerekli düzeltme yapılmazsa
projeye verilecek destek Kurul tarafından iptal edilecek.
Gelişme raporlarının iki dönem
zamanında veya sonuç raporunun
belirtilen süre içerisinde gönderilmemesi, proje desteğinin iptali için
geçerli neden sayılacak.
Öngörüldüğü biçimde yürütülemediği veya yürütülmesi geçici olarak
imkansız hale gelen projelere öngörülen destek, sekretaryanın, kurumun veya proje yürütücüsünün
başvurusu üzerine Kurul kararı ile
geçici olarak durdurulacak.
Durdurma gerekçelerinin ortadan
kalkması halinde proje yeniden
başlatılacak ve durdurma süresi
proje süresine ilave edilecek. Ancak
yürütülmesi imkansız hale gelen
projeler, proje yürütücüsünün başvurusu veya sekretaryanın önerisi
üzerine kurulun kararı ile destek
kapsamından çıkarılacak. Destekleme ödemesinden yararlanmak üzere gerçek dışı belge düzenleyen ve
kullananlar tarımsal desteklerden
beş yıl süreyle mahrum bırakılacak.
Haksız yere yapılan destekleme
ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren "Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun"un ilgili maddesinde belirtilen gecikme
zammı oranları dikkate alınarak hesaplanan faiz ile birlikte geri alınacak. Haksız ödemenin yapılmasında
ödemeyi sağlayan, belge veya belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler, geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulacak.
Proje gelişme raporları, Bakanlıkça hazırlanacak proje gelişme
raporu formuna uygun olarak hazırlanacak ve sözleşmede belirtilen
süreler sonunda proje yürütücüsü
tarafından ilgili birime iletilecek.
Proje sonuç raporlarında bilimsel,
teknik ve proje bütçesinde öngörülen tüm harcamalara ait bilgi ve
belgeler ile tüm gelişme ve sonuçlara yer verilecek.
Raporlar, Kurulun teknik ve mali
değerlendirmesi neticesinde kabul
veya reddedilecek. Raporu kabul
edilen projenin sözleşmeye göre
belirlenmiş olan döneme ait veya
nihai destek ödemesi yapılacak.
Destek ödemesi Bakanlık tarımsal
destekleme bütçesinden, proje gelişme ve sonuç raporunun Kurul
tarafından kabul edilmesini müteakip yapılacak.
Projele desteklenecek
harcamalar kapsamı:
"Alet, makine, teçhizat, yazılım ve
donanımlar. Dayanıklı taşınır malzeme ve sarf malzemeleri. Araştırmanın gerektirdiği tohum, ilaç,
gübre, hormon ve benzeri girdi
alımları. Anket, deneme, analiz ve
danışmanlık gibi hizmet alımları.
Projede kullanılan cihaz, ekipman,
sera ve benzeri (bina, laboratuvar
gibi yapılar hariç) bakım onarım
giderleri. Yurt içi seyahat giderleri.
Nakliye giderleri. Yurt içinde düzenlenecek proje konusuyla ilgili
toplantı, konferans, sempozyum ve
benzeri yerlere katılım ücretleri."
Ek ödenek veya süre uzatımında
ise, projelere öngörülmeyen giderler için proje yürütücüsünün
gerekçeli başvurusu üzerine Kurul
tarafından ek destek verilebilecek
ancak verilebilecek bu ek destek
Bakanlıkça verilen desteğin yüzde
10'unu geçemeyecek.
Proje yürütücüsünün gerekçeli
başvurusu üzerine Kurul tarafından proje süresi en fazla bir yıl
uzatılabilecek. Bakanlık tarafından
desteklenen projelerin gerçekleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan
bilgi, eser, buluş ve teknoloji gibi
her türlü fikri ürün üzerindeki haklar proje sözleşmesi ile düzenlenecek ve bu şekilde yürütücü kurum/
kuruluşa devredilebilecek.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
KOOPERATİFÇİLİK
11
Türkiye’de Kooperatifçilik Eğitiminin Sorunları ve Meslek
Yüksekokullarında Yeni Bir Model İhtiyacı
»» Kooperatif birliğin ve kardeşliğin en güzel ifadesidir. Sanayi toplumlarında endüstrileşme süreci liberal akımlar ile gerçekleşmiştir. Bu liberal
akımlar emperyalist devletler ile işgal edilen ülkelerin insan faktörü dikkate almadan ucuz işgücü mantığı ile hareket edilerek ve kölelik faaliyeti
ile sanayileşme süreci ile Batı Avrupa da gerçekleştirilmiştir.
Avrupa Kooperatifçilik hareketi işçi sınıfının güçlenmesiyle Avrupa sosyal
ve siyasal anlamda güç kazanmış ve
örgütsel bağlamda sosyal kooperatifçiliğin önünü açarak dünyada kooperatifçiliğin önünü açarak sömürüye, yoksulluğa açılan savaşta geri
kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin
ekonomik bağımsızlığını kazanmasında ve kaynakların daha adil kullanmasına ciddi katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla kurulan birlikler,
dernekler, kooperatifler ekonomik
anlamda ağırlığını hissettirmiştir
Ahiliğin kardeşliğin, imecenin beraber çalışmanın en güzel örneklerinin
binlerce yıldır yaşandığı bu topraklar
Asya Kooperatifçilik hareketinin doğduğu topraklar olmuştur. Bu hareket
Avrupa Kooperatifçilik hareketine
göre daha kolektif, daha az bireysel
ve toplumun çıkarlarının gözetildiği
bir model olarak dünya kooperatifçilik hareketine katkıda bulunmuştur.
Asya Kooperatifçilik modeli eğitimin
ve faaliyetlerin bir arada yapıldığı
teknik yüksekokullar ve üretim merkezleri modelleri olmuştur. Bu modellemeler arasında Kolhoz, Sovhoz,
Kibutz, Moşav, Mondregon modellemeleri örnek olarak gösterilebilir.
Bu modellemelerden en başarılı olan
Kibbutz, Moşav ve Mondregon modelidir. Türkiye Kooperatifçilik hareketi ise Mithat Paşa’nın memleket
sandıkları kurmasını bir milat olarak kabul edilmiştir. Mithat Paşa Tarım Kredi Kooperatiflerini kurarak
ülkemizde kooperatifçiliğin öncüsü
olarak kabul edilmiştir.
Türk kooperatifçiliği cumhuriyet döneminde Atatürk’ün yaptığı girişimlerle şaha kalkmıştır. Bu dönemde
kurulan üretici birlikleri tarım kredi
kooperatifleri devlet eliyle kalkınmanın en güzel örnekleri olarak tarihe
geçmiştir. Anayasanın 171.ci maddesi
“Devlet, millî ekonominin yararları-
nı dikkate alarak, öncelikle üretimin
artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.’’
Hükmü kooperatifçiliğin ülkemizdeki
önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Ülkemizde bu oran %10 dolaylarında
iken gelişmekte olan ülkelerde %90
a yaklaşmaktadır. Ülkemizde kooperatifçiliğin gelişememesinin en temel
nedenlerinden biri kooperatifçilik ve
zirai eğitimin beraber yapıldığı halkın
bilinçlenmesinde önemli rol üstlenen
köy enstitülerinin kapatılmasıdır.
Bundan dolayı kooperatifçilik eğitimi
derin bir yara almış ve halkımız kooperatifçilik ve bilinçlenme konusunda
geri kalmıştır. Kooperatifçilik ve zirai
eğitimin yükseköğretim modelinde
ayrı müfredat modeli olarak okutulması kooperatifçilik eğitimin geri
planda kalmasına yol açmıştır. Köy
enstitülerinde zirai ve kooperatifçilik
eğitimleri beraber köylerde verilirken
yeni modelde bu uygulamalar köyden
kopartılmış ve üniversitelerin uygulama merkezlerinde ve enstitülerinde
olduğundan köylüden kopuk bu uygulamalar köylünün bilinçlenmesine
katkıda bulunmamıştır. Bundan dolayı tarım ülkemizde bireysel olarak
yapılmış ve kooperatiflerin sayısında
azalma gözlemlenmiştir.
Kooperatifçiliğin ülkemizde
gelişememesinde en
önemli nedenlerden biri
kooperatif mezunu lisans
mezunlarının olmamasıdır.
İşletme ve ziraat
mühendisleri ile bu açık
kapatılmaya çalışılmış fakat
nitelikli eleman ihtiyacı
karşılanmamıştır.
Ülkemizde kooperatifçilik programı
muhakkak üniversitelerde lisans bölümü olarak okutulmalı ve enstitüler
kurularak kooperatifçilik alanında
Türkiye de Kooperatifçilik Eğitimi veren
Üniversite ve Meslek Yüksek Okulları
Selami Sedat AKGÖZ
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Üyesi
bölgesel bazda halkı bilinçlendirici
birimler seminer, eğitim, kurs vermelidir. Ülkemizde kooperatifçilik
eğitimi genellikle ön lisans düzeyinde gerçekleştirilmektedir. Bu model
de dersler teori ve uygulamalı olarak
anlatılmalı ve öğrenciler kooperatiflerde uygulama dersleri yapmalı
ve haftanın üç günü kooperatiflerde
görev yaparak stajını gerçekleştirmelidir. Stajlar 40 iş günü ile sınırlandırılmamalı ve haftalık olarak uygulanmalıdır.
Türkiye’de kooperatifçilik eğitimi
meslek yüksekokullarında genel kooperatifçilik olarak yürütülmekte ve
istihdam konusunda ciddi problemler yaşanmaktadır. En temel sorunlardan biri tarım kredi işletmeleri ve
kurumsallaşmayan kooperatiflerde
alan dışı istihdamın olması ve kooperatifçilik mezunlarının meslek
elemanı sayıldığı halde kanun ve
yönetmeliklerde bu program mezunlarının tercih edilmesine yönelik
hüküm ve görüşlerinin yetersizliğidir. Dolayısıyla nasıl tapu kadastro
mezunu alımlarda öncelik hakkına
sahip ise kooperatifçilik bölümü de
kooperatif alımlarında öncelik hakkına sahip olmalıdır. Kooperatifçilik
şuuru toplumda ancak bilince sahip
kooperatifçilik mezunu olan bireylerle aktarabilir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Bolu)
Bolu MYO
Adıyaman Üniversitesi (Adıyaman)
Adıyaman MYO
Adnan Menderes Üniversitesi (Aydın)
Kuyucak MYO
Ahi Evran Üniversitesi (Kırşehir)
Mucur MYO
Atatürk Üniversitesi (Erzurum)
İspir Hamza POLAT MYO
Celal Bayar Üniversitesi (Manisa
Alaşehir MYO
Namık Kemal Üniversitesi (Tekirdağ)
Çorlu MYO
Kaynak: http://rehberlik.osym.gov.tr/aramasonucu.aspx
Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi
veren meslek yüksekokulları az sayıda ve bölgesel bazda belirlendiği için
sayıları azdır Kooperatifçilik meslek
yüksekokullarının sayısı artırılmalı
ve ihtisas kooperatif meslek yüksekokulları kurulmalıdır. Meslek yüksekokulları sanayi ve örgütlü toplum
kuruluşları ile işbirliği anlaşması
yaparak kooperatifçilik bölümü mezunlarına istihdam konusunda yardımcı olmalı ve müşterek hareket
etmelidir.
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
ile Türkiye Köy Kalkınma
ve Diğer Amaçlı Kooperatif
Birlikleri Merkez birliği
arasında 19 Mart 2013
tarihli imzalanan işbirliği
anlaşması bir milat olarak
kabul edilebilir.
Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer
Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez
birliği işbirliği anlaşması kapsamında Mucur Meslek Yüksekokulunda
uygulamalı ders vererek nitelikli
personel eğitiminde elini taşın altına
koyarak toplumsal bilincin gelişme-
Türk Kooperatifçiliğine Yeni Bir Model: Tarımsal Pazarlama
Kooperatifçiliği
Kooperatifler, tarımsal ürünlerin
pazarlanmasına ve çiftçilerin pazarlara erişiminin iyileştirilmesine yardımcı olmaktadır. Küresel
tarımsal çıktının yüzde 50'sinin
kooperatifler yoluyla pazarlandığı tahmin edilmektedir. Kooperatifler çiftçilere, aralarında
yıkıcı rekabetten kaçınmaları ve
perakendeciler ile yüz yüze kolektif güçlerini arttırmaları için
mekanizmalar sunmaktadır.
Tipik olarak bir pazarlama kooperatifi, alıcılar ile alış-veriş yapmada birleştirilmiş bir pazarlık
pozisyonu almak için ağdaki diğer
kooperatifler ile koordine olan bir
üst örgüt yoluyla faaliyet göstermektedir. Bu süreç yoluyla küçük
çiftçiler, çiftlik gelirlerini yükseltebilmekte, pazarlama ve bilgi
toplama maliyetlerini düşürebilmekte ve ayrıca kendi başlarına
yapamayacakları yüksek değere
sahip tedarik zincirlerine girebilmektedirler. Bu yüzden pazarlama kooperatifleri, çiftçilerin özellikle uzak kırsal alanlarda yaygın
olan eksik rekabet piyasası ile baş
etmelerini ve eşlik eden yüksek
işlem maliyetlerini minimum se-
viyeye indirmelerini sağlamaktadır. Yapılan bir anket, kooperatif
üyelerinin ürünlerini üye olmayanlardan daha yüksek bir fiyata
satabildiklerini bulmuştur.
Afrika'da tarım kooperatifleri,
uzak kırsal alanlardaki pazarların gelişmesine yardımcı olarak
bir değişim ekonomisini teşvik
etmektedir. Çiftçilerin mahsulleri için bir hazır pazar sağlayarak
ve işlem maliyetlerini düşürerek
kooperatifler, küçük çiftçilerin
daha geniş bir ekonomiye katılımını ve entegrasyonunu teşvik
etmektedir. Yine de, küçük çiftçilerin pazarlama kooperatiflerine
katılımını yavaşlatan bir faktör,
devlet vasıtaları ya da devletin
denetimindeki kuruluşlar olarak
kooperatiflerin geçmişinden kaynaklanan güvensizliktir.
Belirli tarımsal ürünlerin pazarlanması, uluslararası tedarik zinciri ile artan entegrasyonu görmüştür. Bu durum kooperatifler
için pazarlamayı iyileştirmiştir,
fakat küçük çiftlik çiftçilerinin
pazarlık konumu ve bunların büyük ve güçlü perakendeciler ile
bağlantılı kooperatifleri ile ilgili
Turan GÖKDEMİR
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü Öğrencisi
yeni zorluklar ortaya çıkarmıştır.
Büyük küresel perakendeciler,
çoğunlukla daha büyük pazarlık
gücüne ve daha iyi bilgiye sahiptir ve kooperatiflerden olumsuz
ticaret şatlarını ya da imtiyazları
çıkarmak için daha güçlü bir konumdadır.
Kahve, kakao, çay ve pamuk gibi
ürünler üreten belirli tarım kooperatifleri, Adil Ticaret hareketi
ile ortaklaşa çalışarak yerel pazarlara erişimlerini iyileştirmişlerdir. Adil Ticaret mekanizması
altında, üreticilere, üretim maliyeti artı adil bir kâr marjını kapsayan bir fiyat garanti edilmektedir. Karşılığında üreticilerden,
çocuk işgücünün kullanımından
kaçınılması, haşere ilacı kullanı-
mı hakkındaki kurallar, çiftçilik
teknikleri ve geri dönüşüm gibi
sosyal, ekonomik ve çevresel Adil
Piyasa Standartlarını yerine getirmeleri beklenmektedir.
Tarımsal pazarlama kooperatifleri, komisyoncuların gıda dağıtımındaki rolünü azaltmaktadır.
Belirli ölçek altında, bu pazarlama kooperatifleri, değer zinciri
boyunca kâr marjlarının düşük
tutulmasına yardımcı olmakta ve
böylece yüksek gıda fiyatlarının
muhafaza edilmesi için baskıyı
azaltmaktadır. Buna rağmen, büyük pazarlama kooperatiflerinin,
rekabet koşulları altındakilerden
daha yüksek fiyatlar ile sonuçlanan tekelci fiyatlandırmayı empoze ettikleri bilinmektedir.
Tarımsal pazarlama kooperatifleri sayesinde üretici tarımsal girdi
maliyetlerini minimum seviyeden alacak ve ürettiği ürünleri
tarımsal pazarlama kooperatifine
üye olmayan üreticilerden daha
fazla ücrete pazarlama imkanı
sağlayacaktır. Bu sayede kırsal
alanda yaşayan üreticiler kooperatif yolu ile korunmuş ve ekonomik olarak kalkınmış olacaktır.
sine önemli katkıda bulunmuştur.
Meslek yüksekokulları kooperatifçilik programları arasında işbirliği
imkânları artırılmalı ve ortak müfredat belirlenmeli ve müşterek stratejiler belirlenmelidir. Meslek Yüksekokulları Kooperatifçilik programı
mezunlarının sorunlarının aktarılacağı platformlar oluşturulmalı ve bu
platformlar üzerinden sorunlar Yüksek Öğretim Kurulu, Başbakanlık,
Tarım Bakanlığı ve ilgili kuruluşlara
aktarılmalıdır.
2012 yılı Dünya Kooperatifçilik yılı
dolayısıyla kapsamında hazırlanan
Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesinde kooperatifçilik programlarının sayısının artırılacağı ve kadın
kooperatifçilik eğitimi ve mevzuat
eğitimlerinin yapılacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda olması gereken bu eğitimlerin kooperatifçilik
enstitülerinde veya meslek yüksekokullarında verilmesi büyük önem
taşımaktadır. Kooperatifçilik eğitimi
ancak bu alanda yetişmiş kişilerin
vereceği eğitim ile kooperatifçilik
enstitülerinde ve meslek yüksekokullarında verilirse toplum ve firmalara yönelik kooperatifçilik eğitimi
başarılı olabilir.
Adil Ticaret Hareketi
Nedir?
Gıda ürünleri, tarlalardan mutfaklarımıza girene dek pek çok
aracıdan geçiyor. Paranın büyük
kısmı gerçek emek sahiplerine
ulaşmıyor. Avrupa’da bunun için ‘adil ticaret’ sertifikası uygulaması başlatmıştı.
Çiftçinin ve küçük üreticinin emeğinin karşılığını almasını amaçlayan bir hareket ‘adil ticaret'.
Özellikle Avrupa ülkelerinde ticarette son 5 yıldır
önemli bir payı ele geçirmeyi başaran ‘adil ticaret' logolu ürünler, aracıyı ortadan kaldırdığı için
çiftçinin daha çok kazanmasını sağlıyor.Ürünlerin bu sertifikayı almaları için taşıması gereken
tek şart, çiftçiye daha fazla kazanç sağlaması değil
tabii ki. Firmaların, küçük üreticiye makul fiyatlar ödenmesinin yanında, çalışanlarına sağlıklı ve
güvenli çalışma ortamı sağlamak, ücretlendirmede cinsiyet eşitliğine önem vermek ve çocuk işçi
çalıştırıyorsa bu çalışmanın çocuğun eğitimine,
oyun ihtiyacına, güvenliğine ve sağlığına zarar
vermediğini kanıtlamak zorunda. Diğer standartlar arasında ise üreticilerin küçük ölçekli aile işletmelerinden oluşmaları, politik olarak bağımsız
organizasyonlar altında örgütlenmeleri ve ekolojik hedefleri gözetmeleri, doğal kaynakları koruyarak sınırlı kimyasal madde kullanmaya gayret
etmeleri gibi maddeler yer alıyor. Tescil kurumu,
üreticiye sertifika vermeden önce bu konuda incelemeler yapıyor ve sertifika onayından sonra da
düzenli olarak denetimlerini sürdürüyor.
12
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Köy-Koop Haber Haziran 2013
KOOPERATİFÇİLİK
13
14
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
BİTKİ KORUMA
Farkındalık yaratan kamu spotları “Bu yıkıma izin vermeyin”
»» Son iki sayıda iklim değişikliği, ulusal eylem planı ve kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan stratejik hedeflerden arazi toplulaştırma
faaliyetlerine değindim. Bu sayı içinde eylem planında yer alan stratejik hedefleri bir toprakçı gözüyle ayrıntılı olarak işlemeyi planlarken,
gözüme sihirli kutudaki bir kamu spotu ilişti.
Günümüzde etki alanı açısından hala
internet/bilgisayar
teknolojisinin
bir adım ötesinde olan ve büyük
anne ve babalarımızın sihirli kutu
olarak adlandırdığı televizyonlarda
yayınlanan kamu spotları şüphesiz
pek çoğumuzun dikkatini çekmiştir.
Genel itibariyle halk sağlığı ve gıda
güvenilirliği ile ilgili olarak toplumu bilinçlendirerek yönlendirmeyi
amaçlayan bu videolara son zamanlarda sonuçları doğrudan çevre, toplum ve gıda güvenliğini ilgilendiren,
tarım alanların yanlış ve doğru kullanımlarıyla ilgili olarak farkındalık yaratmak isteyen ve son derece önemli
mesajlar içeren yenileri eklendi.
İlgili videolarda tekrarlanan mesaj
olan “Tarıma elverişli alanların
tarım dışı kullanımı geleceğimize indirilmiş büyük bir darbedir. Bu yıkıma izin vermeyin”, aslında bizlere 2005 yılında
kabul edilen “Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı” kanunu işaret
etmektedir ki, bu benim uzun süredir işlemeyi düşündüğüm bir konuydu. Nedeni ise başarılı bir doğal kaynak yönetiminin ancak ekosistemin
en önemli bileşenlerinden olan toprağın doğru kullanımı ile sağlanabilecek olmasından dolayıdır.
5403 Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu
Bahsedilen bu kanun ve ilgili
yönetmelikler neyi amaçlıyor
ve neleri kapsıyor?
Toprağın doğal veya yapay yollarla
kaybını ve niteliklerini yitirmesini
engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak,
plânlı arazi kullanımını sağlamak
için gerekli usul ve esasları belirlemeyi amaçlayan bu kanun kapsamında yapılacak faaliyetler şu şekilde belirtilmiştir.
• Toprak ve arazi varlığının belirlenmesi,
• Arazi kullanım planlarının yapılması,
• Tarımsal amaçlı arazi kullanım ile
toprak koruma plan ve projelerinin
hazırlanması,
• Erozyona duyarlı alanların belirlenmesi ve izlenmesi,
• Yeter büyüklükteki tarımsal arazi
parsel büyüklüklerinin tespiti,
• Her hangi bir bozulma tehdidinin
tespiti, denetimi ve önlenebilmesi
amacıyla toprak koruma kurulla-
rının oluşumu ile ilişkili usulleri ve
esasları belirlenmesi.
Özetle bu kanun arazi ve toprak
kaynaklarının bilimsel esaslara uygun olarak belirlenmesi, sınıflandırılması, arazi kullanım planlarının
hazırlanması, amaç dışı ve yanlış
kullanımların önlenmesi, korumayı
sağlayacak yöntemlerin oluşturulmasına ilişkin sorumluluk, görev ve
yetkilerin tanımlanması ile ilgili usul
ve esasları kapsamaktadır.
Toprak Koruma
Kurullarının görevleri
nelerdir?
Her ilde valinin başkanlığında, sekretaryasını il tarım müdürlüğünün
üstelendiği ve toplamda 9 üye ile
toplanan koruma kurullarının başlıca görevleri arazinin kullanıldığı
tüm faaliyetlerde arazinin korunmasına, geliştirilmesine ve verimli kullanılmasına yönelik inceleme, değerlendirme ve izleme yapmaktır. Doğal
toprak yapısını bozan her hangi bir
faaliyet söz konusu olduğunda bu olumsuzlukların
giderilebilmesi amacıyla
görüş oluşturmak, toprak
koruma projelerinin hazırlatılması ve gereken faaliyetlerin takibi yapmakta yine kurulun görevleri
arasındadır.
Dr. Selen Deviren SAYGIN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme
Anabilim Dalı
[email protected]
yapılan işler valilikçe tamamen durdurulur, verilen kullanım izni iptal
edilir ve zarar verilen mutlak tarım
arazileri, özel ürün arazileri ve dikili
tarım arazilerinin her metre karesi
için iki Türk Lirası, marjinal tarım
arazilerinin her metre karesi için bir
Türk Lirası idarî para cezası verilir.
Arazinin temizlenmesi ve eski haline
dönüştürülmesi için yapılacak masraflar ve verilen bu cezalar sorumlulardan tahsil edilir.
Her hangi bir
tarım arazisi tüzel
ya da gerçek kişi
ya da kişilerce
tarım dışı amaçlar
ile kullandığında
uygulanacak ceza
ve yükümlülükler
neler olacaktır?
Arazi kullanım plânlarında, tarımsal
amaçlı kullanım için ayrılmış arazilerde, izinsiz yapılan bütün yapılar
yıkılır ve temizlenir. Arazinin yeniden eski haline gelmesi için yapılan
masraflar sorumlulardan tahsil edilir. Ayrıca, zarar verilen tarım arazilerinin, her metre karesi için iki Türk
Lirası idarî para cezası verilir.
Toprak koruma projelerine aykırı
hareket ederek arazinin tahribine
ve/veya diğer koruma ve üretim yapılarına zarar verildiği takdirde valilik tarafından sorumlular bir kez
uyarılır ve projeye uygunluk sağlanması için azami üç ay süre verilir.
Bu sürenin sonunda aykırı kullanımların devam etmesi durumunda
Tarım arazileri toprak,
topografya ve iklim
özelliklerine göre nasıl
sınıflandırılmaktadır?
İlgili kanun ve yönetmelik kapsamında tarım arazileri;
Yöre ortalaması ve üzerinde verim
alınabilen, yeterli yağışa sahip, derin,
eğimli olmayan yani tarımsal üretim
potansiyeli yüksek araziler “Mutlak
Tarım Arazisi”, mutlak tarım arazilerinden daha fazla toprak, iklim,
topografya ve drenaj problemi bulunan ancak yöreye adapte olmuş bazı
ürünlerin yetiştiriciliğinin yapılabildiği araziler “Özel Ürün Arazisi”,
özel ekolojik şartlarda çok yıllık ağaç,
Arazilerin Bölünmesini Engellemek İçin Kurum
Oluşturulacak
»» Bakan Mehdi Eker, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engellemek amacı
ile Arazi Edindirme Kurumu'nu oluşturacaklarını açıkladı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, 2013-2017 Stratejik
Planı'nı kamuoyuna tanıttığı toplantı sonrası tarım arazilerinin miras
yoluyla bölünmesinin engellenmesini öngören düzenleme ile ilgili, "Bu
konu Türkiye'de önümüzdeki dönemde çok tartışılacak. Türkiye'nin
en büyük meselelerinden biri bu.
Tarım alanındaki en büyük reform
olacak. Dünyada Türkiye'deki gibi
bir sistem yok. Hiçbir ülkede tarım
arazileri babadan miras yoluyla bölünmüyor. Medeni Kanunu aldığımız İsviçre'de de yok. Türkiye'de 3
milyon tarım işletmesi var. Ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 60
dönüm. Her işletme 30 milyon parsele sahip durumda ve bu 30 milyon
parselin 40 milyon hissedarı var.
İngiltere'de ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 457 dönüm, Fransa'da
430, Almanya'da 420, İspanya'da
240, ABD'de 1810 dönüm. Bu şartlar
altında dünyayla nasıl rekabet edeceksin. Ondan sonra 'maliyetler çok
yüksek, ben üretim yapamıyorum.'
Bu ülkelerin hiçbirisinde tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesine
izin verilmiyor. Osmanlı'da da veril-
miyordu. Bu ülkeyi seven, geleceği
düşünen herkes şunu bilmeli ki bu
ülkede 50 yıl sonra da tarım yapılmasını istiyorsak bu işi çözmemiz
lazım. Bizim öngördüğümüz, bölünme olmasın, aralarında anlaşsınlar.
Kendi aralarından ehil bir mirasçı
hisseleri devralabilir ya da mirasçılar bir şirket kurarlar, hepsi bu şirketin hissedarı olabilir." açıklamasını yaptı. Arazi Edindirme Kurumu
oluşturmayı düşündüklerini bildiren
Eker, "Bunun da Tarım Reformu Genel Müdürlüğü marifetiyle icra edilmesini planlıyoruz." dedi.
ağaççık ve çalı formunda bitkilerin
dikili olduğu araziler “Dikili Tarım Arazisi”, toprak ve topoğrafık
sınırlamaları fazla olup tarımsal üretim potansiyeli düşük, mutlak tarım
arazileri, özel ürün arazileri ve dikili
tarım arazileri dışında yerel önemi
veya yerel ihtiyaçlar nedeniyle tarıma
açılmış araziler “Marjinal Tarım
Arazisi” ve üretim ortamını kontrol
altına almak için cam, naylon ve benzeri malzeme kullanılarak oluşturulan örtüler altında ileri tarım tekniklerinin kullanıldığı araziler “Örtü
altı tarım arazileri ve Seralar”
olarak 5 sınıfa ayrılmaktadır.
uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilmektedir.
Arazilerin parçalanmasını
önlemek amacıyla
belirlenen yeterli parsel
büyüklükleri ne kadardır?
a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar,
Bir önceki sayıda, arazi toplulaştırma faliyetlerinin gerekliliğinden
bahsederken ülkemizde miras hukuku sebeiyle çok küçük parçalı arazileri bulunduğundan bahsetmiştim.
Bu kanun kapsamında,
tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği
en küçük alana sahip ve
daha fazla küçülmemesi
gereken yeter büyüklükteki tarımsal arazi parsel
büyüklüklerinin,
mutlak tarım arazileri ve
özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5
hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde
0,3 hektar ve marjinal
tarım arazilerinde 2
hektardan daha küçük olamayacağı belirtilmektedir.
Belirlenen küçüklüğe erişmiş tarımsal araziler ise miras hukuku bakımından bölünemez eşya niteliğini
kazanmaktadır. Tarımsal arazinin
bu niteliği ise tapu kütüğüne şerh
edilmektedir. Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu
olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez,
payları üçüncü şahıslara satılamaz,
devredilemez veya rehnedilemez.
Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin
yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını
gerekli kıldığı takdirde, Bakanlığın
Peki bu kanun tarım
arazilerini yeterli ölçüde
koruyabiliyor mu?
Ne yazık ki hayır. Çünkü ilgili kanunun 4. kısımda yer alan 13. Madde
şu şekilde,
“Madde 13 - Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal
üretim amacı dışında kullanılamaz.
Ancak, alternatif alan bulunmaması
ve kurulun uygun görmesi şartıyla;
b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan
geçici yerleşim yeri ihtiyacı,
c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri,
ç) İlgili bakanlık tarafından kamu
yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri,
d) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar,
e) (Ek bent: 31/01/2007-5578
S.K./3.mad) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar,
f) (Ek bent: 26/03/2008-5751S.K./1.
mad) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/2/2001
tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir
enerji kaynak alanlarının kullanımı
ile ilgili yatırımları,
g) (Ek bent: 26/03/2008-5751S.K./1.
mad) Jeotermal kaynaklı teknolojik
sera yatırımları,
İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım
taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir. (Ek cümle:
31/01/2007-5578 S.K./3.mad) Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.”
Burada özellikle “d” bendi tarım
arazilerinin tarım dışı olarak kullanılmasının kapısını açmaktadır. Bu
noktada d bendinin “Mutlak tarım
arazi” olarak sınıflandırılan ya da
“Arazi Yetenek Sınıflandırması” göre
1. Sınıfa dâhil olan alanların dışında
kalan yerlerin kamu yararı alınmış
plan ve yatırımlar için tarım dışında
kullanılabileceği şeklinde değiştirilmesini istemek belki şimdi bir hayal
olabilir ama gelecekte geç kalınmadığı takdirde elzem olacaktır.
‘Tarımın Nabzı’ Ekranlarda
»» Umut Özdil, Kanal 7 ekranında yepyeni bir tarım
programı sunuyor. Programın adı Tarımın Nabzı.
Uzun yıllar TRT Bu Toprağın Sesi
programını sunan Umut ÖZDİL,
hafta içi her gün saat: 05:45’te
canlı olarak yayınlanacak ’’ Tarımın Nabzı’’ programında sizlerle
birlikte olacak. Programın ilk bölü-
münde, tarım sektöründen son haberler, meyve-sebze hallerinden,
ticaret borsalarından, hayvan pazarlarından güncel fiyatlar, uzman
yorumları ve tarımsal hava durumu ekrana gelecek.
Ardından stüdyo konukları ile çeşitli konu
başlıklarında tarımın
gündemi tartışılacak.
’’Tarımın
Nabzı’’
programına 7 gün 24
saat, 0312 911 1 542
numaralı telefondan
ücretsiz olarak ulaşılabilecek, kısa mesaj
gönderebilecek.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
TARIM
Avrupa Kooperatifleri Genel Kurulunun
Düşündürdükleri
ICA - Avrupa Kooperatifleri Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul’ da yapıldı.
Yaklaşık 35 ülkenin üst düzey
kooperatif yöneticilerinin katıldığı toplantı son derece olumlu
çalışmalara zemin hazırlamasının yanında, diğer ülkelerdeki
kooperatifçiliği tanıma açısından
da son derece yararlı bir toplantı oldu. Burada organizasyonda
emeği geçen herkesi gönülden
kutlamak istiyorum.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın
Hayati Yazıcı’nın ve Tarım Reformu Genel Müdürü Sayın Dr.
Gürsel Küsek’ in bu toplantıya
katılmış olmaları ve verilen mesajlar kooperatifçiliğimiz adına
önemli bir gelişme olarak değerlendirilmeli.
Toplantıda öne çıkan görüşlerin
dikkate alınması ve kooperatifçiliğimizin yeniden yapılandırılması sürecinde bu görüşlerden
yararlanılması gerekmektedir.
mizle ilgili bir veri tabanı oluşturulamamış olması önemli bir zafiyet olarak değerlendirilmelidir.
Avrupa ülkelerinde uygulanan
ekonomik model ve özel sektörcü
yaklaşım sonucunda, ekonomide
dengelerin bozulduğu, gelir dağılımında adaletin sağlanamadığı
Erol AKAR
ve işsizliğin arttığı gözlenmiş ve
Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı küçük işletmelerin yok olmasının büyük tehlike olduğunun altı
çizilmiştir.
2012 yılının dünya
kooperatifler yılı
ilan edilmesinin
gerekçelerinin hala
önemini koruduğu,
ekonomide kooperatif
sektörün giderek
güçlendirilmesi
gerekliliği üzerinde bir
mutabakatın oluştuğu
ve sosyal ekonominin
giderek ön plana çıktığı
görülmektedir.
Avrupa Kooperatifleri arasında network
ağının oluşturulması çalışmaları dikkate
değer bir çalışma. Ancak, ülkemizde hala
kooperatifleri-
Bulgaristan gibi bir Ülkede
“Genç kooperatifçiler forumu”
düzenlendiğini duymak bizi ciddi anlamda düşündürmelidir.
Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi yeni nesil kooperatifçi
yetişmemesidir. Kooperatifçilikle ilgili yüksek okullardan mezun
olan gençlere itibar kazandırılamamış olmasının yanında, ilgili
Bakanlıklar merkez ve bölge birlikleri mezun olan gençlere sahip
çıkamamaktadır.
Merkez ve Bölge birliklerinden ciddi bir katılım olmaması
üzücüdür. Gelişmiş ülkelerdeki
kooperatifçiliği yakından takip
edebilmek ve yeni gelişmeleri izleyebilmek son derece önemlidir.
Bizim adımıza, her zaman olduğu gibi bu toplantıda da kol kırıldı yen içinde kaldı ama pabuçta
ayağı sıkmaya başladı.
15
KOOPERATİF
Kooperatifçiliğin Kraliçesinin
Selamı Var
Sevgili Kooperatifçi Dostlar,
Geçtiğimiz Mayıs ayında, Uluslararası
Kooperatifler İttifakı (The International
Cooperatives Alliance-ICA)’nın Avrupa
bölgesi alt teşkilatı olan Avrupa Kooperatifleri (The Cooperatives Europe) adlı
örgütün İstanbul’da Genel Kurul toplantısı ve müteakiben çalıştayları yapıldı.
35 Avrupa ülkesinden gelen kooperatifçiler yeni Başkanlarını seçtiler. Bu arada
Yönetim Kurulu’na, Türkiye’den Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı İlhami TEKE seçildi. ICA altındaki
örgütler içinde ülkemiz adına bu ikinci
başarı. Daha önce Orman Kooperatifleri
Merkez Birliği Başkanı Cafer YÜKSEL
Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü – ICAO’da Yönetim Kurulu’na seçilmişti. Ülkemiz tarım kooperatiflerinin
bu başarıları ülkemiz adına övünç verici.
Sizlere bu sayıda Uluslararası Kooperatifler İttifakı-ICA’dan bahsetmek istiyorum. Birçok ilgi çekici özelliğe sahip bu
örgüt, 1895’de Londra’da yapılan bir
kongre ile kurulmuştur. Arjantin,
Almanya, ABD, Avusturya,
Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, Hindistan, İtalya, İngiltere
İsviçre, Sırbistan
olmak üzere 13
ülkeden katılan
delegeler tarafından oluşturulan Uluslararası İttifak,
bilgi
temini,
kooperatifçilik ilkelerinin tanımlanması ve savunulması ile uluslararası ticaretin geliştirilmesini amaçlamaktadır.
Dünya’da I. ve II. Dünya Savaşı boyunca
bozulmadan mevcudiyetini koruyan tek
örgüttür. Üyeleri arasındaki tüm siyasi
farklılıklara rağmen ICA; 118 yıldır barış, demokrasiye bağlılık ve siyasi tarafsızlık konusunda ilkeli olmuştur. Yaptığı
çalışmalardan dolayı 1946 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "danışmanlık statüsü" tanınan ilk üç sivil toplum
kuruluşundan biri olmuştur. Halen 96
farklı ülkeden 271 üyesi bulunan ICA
tarafından 1923 yılından bu yana Dünya
Kooperatifçilik Günü kutlanmakta ve bu
konuda bir bilinç oluşturulmaya çalışılmaktadır.
ICA’nın temel faaliyetleri,
kooperatifçilik hakkında
farkındalık yaratmak,
kooperatifçilik hareketinin
sesi olmak, kooperatiflerin
büyümesi ve gelişmesinde
çevre politikalarının doğru
uygulanmasının sağlamak
olarak sıralanabilir. Bu amaçla
kooperatifçilik alanındaki iyi
uygulamalar ve anahtar kişiler
ile temas imkânı sağlamakta ve
kooperatiflere teknik yardım
imkânı sunmaktadır.
ICA, bugüne kadar bünyesi içinden büyük örgütler çıkartmıştır. Örneğin 1922
yılında Uluslararası Kooperatif Bankacılığını (International Co-operative Banking Association - ICBA) ve Uluslararası
Sigorta Komitesini (the International
Co-operative and Mutual Insurance Federation - ICMIF) kurmuştur ve bunlar halen etkindirler. Bunlara ilaveten
ICA’nın tarım, balıkçılık, konut, sağlık,
turizm gibi sektörlerde de kendine bağlı
uluslararası örgütlenmesi bulunmaktadır Bu sektörel organizasyonlardan biri
olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri
Örgütü (the International Co-operative
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler
Çalışma Grubu Sorumlusu
Agricultural Organisation - ICAO)
1951’de kurulmuştur. 1966 yılında bunun bir alt komitesi olarak kurulan Balıkçılık Komitesi 1976 yılında Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Örgütü (the
International Co-operative Fisheries
Organi- sations - ICFO) adını almıştır.
ICA, 1992 yılından itibaren yeni bir yönetim
sürecine geçerek Dünya
çapında dört bölge kurmuştur. Bunlar Afrika,
Amerika, Avrupa ve AsyaPasifik bölgeleridir.
Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı (the Cooperatives Europe) 1995 yılında kurulmuştur.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 35 Avrupa ülkesinden 91 üst organizasyon üyesi bulunmaktadır. Bunların
altında 123 milyon ortağın üyesi olduğu
160.000 kooperatiften oluşan büyük bir
güç vardır. Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı, ekonomik büyüme ve sosyal değişim için “kooperatif iş modeli”ni teşvik
ederek piyasalarda bir güç oluşturmaktadır. Aynı zamanda birer işletme olan
bu kooperatifler 5,4 milyon Avrupa vatandaşına iş vermektedir.
Türkiye’den ICA’ya (Avrupa Kooperatif
Alt Teşkilatına) üye olan 4 örgütümüz
bulunmaktadır. Bunlar; Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği ve Türk Kooperatifçilik Kurumu’dur.
İstanbul’da yapılan toplantıda, 2009
yılında ilk kadın başkan olarak seçilen
ve halen bu görevini sürdüren ICA’nın
Başkanı, Dame Pauline Green ile tanışma fırsatı buldum. Kendisi ile yaptığımız görüşmede, ICA’nın bu güne kadar
yapılan en büyük etkinliği olan geçen
seneki “Birleşmiş Milletler 2012 Dünya
Kooperatifler Yılı” hakkında görüştük.
Ülkemizdeki faaliyetler ve gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getiren Dünya Kooperatifçiliğinin Kraliçesi
olarak nitelendirdiğim Dame Pauline
Green’in, siz kooperatifçi dostlara selam
ve sevgileri var. Başarılarınızın artarak
devamını dilediğini iletiyor.
Biz de kendisine başarılar diliyoruz. Ger-
çekten ülkemizde büyük bir atılım dönemine giren kooperatifçilik hareketinin bütün sorunlarına rağmen gelişimini artan
bir hızla devam ettireceğine inanıyorum.
16
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
HAYVAN HASTALIKLARI
Antraks (Şarbon)
»» Antraks, halk arasında bilinen adıyla Şarbon, Bacillus anthracis isimli bakterinin neden olduğu, ölümle sonuçlanabilen ciddi bir hastalıktır.
Hastalık insanlar dahil tüm memeli hayvanlarda şekillenebilmesine
rağmen sıklıkla sığır, koyun, keçi ve
at gibi otçullarda gözlenmektedir.
Hasta hayvanlar bu enfeksiyonun
çevreye yayılmasında ve insanlara
bulaşmasında oldukça önemli rol oynamaktadır. Bu hastalığa yakalanan
veya hastalıktan şüpheli hayvanların
kesilmesi ve etlerinin tüketilmesi
yasaktır ve hastalığın ihbari zorunludur. Ayrıca antraks bilinen en eski
biyolojik silahlardan birisidir.
Antraks, tarihin çok eski dönemlerinden beri var olan bir hastalıktır.
Eski Mısır’da, 5. veba olarak adlandırılmış ve piramitlerdeki mumyalardan yapılan mikrobiyolojik
muayeneler sonucu bu hastalıktan
kaynaklanan ölümlerin olduğu ortaya konmuştur. Ancak etken ilk kez
1876 yılında Robert Koch tarafından
tanımlanmıştır. Koch’un Bacillus
anthracis’in hayvanlara özgü bir
hastalığın nedeni olduğunu keşfetmesi, bakteriyolojinin gelişimine
önemli katkılar sağlamıştır. 1881’de
Pasteur hastalıkla mücadele kapsamında ilk aşıyı geliştirmiştir.
Hastalığın etkeni olan Bacillus anthracis spor oluşturma yeteneğine
sahiptir. Bu sporlar sıcaklık, kuraklık, UV ışınları gibi çevresel etmenlere karşı oldukça dirençlidir. Bir çok
dezenfaktan ve radyoaktif ışına karşı
da dayanıklı olduğu bilinmektedir.
Bu özellikler etkenle mücadeleyi
zorlaştırmakta ve etkenin uzun süre
çevrede canlı kalmasını sağlamaktadır. Örneğin bakteri, 60-70 °C’de
30 dakikada ölürken, sporları uygun
şartlarda doğada 30 yıla kadar canlılığını koruyabilmekte ve % 3 formol
solüsyonunda 3 gün süreyle spor
formunda kalabilmektedir.
Özellikle evcil ve yabani otçullar etkene duyarlıdır. İnsanlara bulaşmada
da hayvanlar büyük önem taşımaktadır ancak antraks insanlarda çok sık
gözlenen bir hastalık değildir. İnsanlarda deri, akciğer ve gastro-intestinal
olmak üzere hastalığın 3 farklı formu
bulunur. Hasta hayvanlarla temas ile
ya da etkeni taşıyan deri, yün, gübre
gibi ürünlerin üretim ve kullanımları
sırasında hastalık bulaşabilmektedir.
Bu nedenle hayvan yetiştiricileri, veteriner hekimler, deri ve yün işleyenler
gibi risk altında olan gruplar bulunmaktadır. İnsandan insana bulaşma
gözlenmemektedir. Hasta hayvanların etlerinin tüketimi ile de etken insanlara bulaşmaktadır. Hastalıktan
şüpheli veya hastalığı taşıyan hayvanların kesiminin yasak olması yanında,
bu hastalığın ihbarı mecburidir.
Dünya’da ve Türkiye’de
Antraks
Antraks’ın Dünya’da görülme sıklığı
giderek azalmaktadır. Vaka sayısısın her yıl tahmini 20 000 ile 100
000 arasında olduğu bildirilmektedir. Antraks, özellikle endüstriyel
hijyen uygulamalarının geliştiği ve
risk altındaki popülasyonların aşılandığı gelişmiş ülkelerde nadir görülen hastalıklar arasındadır. Ancak
gelişmekte olan ülkeler için halen
ciddi bir halk sağlığı tehditi oluşturmaktadır. Orta Asya, Afrika ve Latin
Amerika gibi ülkelerde daha yaygın
görülmektedir.
En büyük antraks salgını 1979 yılında Zimbabve’de yaşanmıştır. 5 yıl
süren bu salgından 10 000 kişi etkilenmiş ve 182 vaka ölümle sonuçlanmıştır. Vakaların hemen hemen hepsi deri formu olarak teşhis edilmiş ve
sığır çiftlikleriyle ilişkilendirilmiştir.
Çin’de 1996 ve 1997 yıllarında ger-
çekleşen salgınlarda sırasıyla 898 ve
1 210 kişide antraks tespit edilmiştir. Etiopya’da 2000 yılında oluşan
salgında sindirim formu öne çıkmış,
yüzlerce insanda ağız ve farinkste
semptomlar gözlenmiştir. ABD’de
2001 yılında 11 akciğer, 11 deri şarbonu vakası şekillenmiş, vakalardan
5’i ölümle sonuçlanmıştır.
Ülkemizde antraksın son yıllarda
görülme sıklığı azalsa da hala önemini koruduğu bilinmektedir. 1995
yılından bu yana görülen vaka sayısında kayda değer bir düşüş yaşandığı Şekil 1’de görülmektedir.
Şekil 1. Türkiye’de yıllara göre
şekillenen antraks vaka sayısı
İnsanlarda görülen antraks vakalarıyla karşılaştırıldığında, hayvanlarda tespit edilen antraks olguları
daha yaygın ve yüksek oranlıdır.
Özellikle hastalığın görüldüğü sığır ve koyunlarda vakaların % 80’i
ölümle sonuçlanmaktadır. Örneğin
İran’da şekillenen salgında 1 milyona yakın koyun antraks yüzünden
ölmüştür. Çin’de 1997 yılında hayvanlar arasında 1 652, Avustralya’da
ise 204 farklı antraks salgını şekillenmiş, binlerce hayvanın kaybının
yanında, ciddi ekonomik kayıplar
da yaşanmıştır. Hayvanlar arasında
hastalığın yayılımını engellemek ve
hastalıkla mücadele amacıyla tüm
dünyada uygulanan en geçerli yöntem aşılama programlarıdır.
350
lezyon genişler ve içi sıvı dolu vezikül
oluşur. Vezikül patladığı zaman bir
ülser alanı oluşur, ülser olgunlaştıkça tabanı karakteristik olarak siyah
renk alır ve Yunancada buna kömür
anlamına gelen antrakisten türeyen
antraks adı verilmiştir. Komplike
olmayan lezyonlar 1-3 haftalık süre
içinde yavaş yavaş iyileşir.
Akciğer formu, etken sporlarının
solunum sırasında alınması ile şekillenmektedir. Semptomlar, 2-5
gün içinde hafif ateş, kırgınlık ve
yorgunluk şikayetleri gibi grip veya
üşütme benzeri şekilde başlar. Bunu
akut hastalık belirtileri takip eder.
Hastanın ateşi yükselir, kalp atımı
hızlanır, öksürük, solunum güçlüğü ve göğüs ağrısı gelişir. Genellikle
bu form solunum durmasına bağlı
ölümle sonuçlanır. Deri formuna
göre ölüm oranı oldukça yüksektir.
Gastro-intestinal form, hasta hayvanların etlerinin veya ürünlerinin
tüketilmesi sonucu şekillenmektedir. Özellikle geri kalmış ülkelerde,
ölen hayvan etlerinin paylaşıldığı
topluluklarda bu formda salgınlar
görülebilmektedir. Süt kaynaklı bir
vaka henüz tanımlanmamıştır. Etkenle bulaşık etlerin tüketiminden
3-7 gün sonra sindirim sisteminde
semptomlar gözlenir. Sindirim sistemi mukozasında tek veya birden fazla ülser oluşur. Lezyonlar sindirim
kanalının her yerinde görülebilir,
en yaygın olarak ağız mukozası, dil,
farinks ve barsaklarda tespit edilir.
Hastalarda görülen diğer semptomlar arasında bulantı, kusma, karın
ağrısı, kanlı ishal vardır. Tedavi edilmediğinde ölüm oranı bu formda da
oldukça yüksektir.
300
Korunma ve Kontrol
Hayvanlarda Antraks
Hastalığın hayvanlara bulaşmasında
450
Arş. Gör. Güzin İPLİKÇİOĞLU ÇİL
A.Ü. Veteriner Fakültesi
Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü
Antraksın İnsanlara
Bulaşma Yolları
Hastalık insanlara, hasta hayvanlar
veya hayvansal ürünlerle bulaşır.
Bulaşma kaynaklarına göre enfeksiyon; endüstriyel, tarımsal ve laboratuvar kaynaklı olabilir. Endüstriyel
bulaşma etkenin sporlarını taşıyan
yün, deri, post ve kemik gibi hayvansal ürünlerin, sanayide işlenmesi
esnasında oluşur. Bu tip bulaşmada
sporların deriden girişi ile deri formu veya sporların solunması ile akciğer formu gözlenir.
Tarımsal kökenli şarbon, enfekte
hayvanlarla direk temas sonucu gelişir. Hasta veya hastalıktan ölen hayvanların kesilmesi, derisinin yüzülmesi, parçalanması sırasında direk
temasla deri antraksı veya enfekte
etlerin yenilmesi ile gastro-intestinal form gelişir.
Hastalığın teşhisinin yapıldığı, hastalıkla ilgili araştırmaların sürdü-
400
250
Vaka
200
Sayısı
150
100
50
0
1995
2000
2005
en önemli etken mera ve su kaynaklarıdır. Hasta veya hastalıktan ölmüş
hayvanlar tarafından etkenin bulaştırıldığı meralarda otlayan veya su kaynaklarını kullanan sağlıklı hayvanlar
arasında hastalık yayılmaktadır.
Antraks, hayvanlarda genellikle çok
hızlı şekilde seyreder ve herhangi bir
belirti oluşturmadan, titreme ve çırpınma ile karakterize ölümle sonuçlanır. Özellikle koyun ve sığırlarda
kısa zamanda ölüm şekillendiğinden
semptomlar gözlenmeyebilir. Hastalığın yavaş seyrettiği ender durumlarda, hayvanlarda yüksek ateş, iştahsızlık, önce kabızlık daha sonra kanlı
diyare, ağız ve burun gibi mukozalardan pıhtılaşmayan koyu renkli kan
akışı gibi semptomlar görülmektedir.
Antraks nedeniyle ölen hayvanlardaki en tipik bulgulardan
biri ölüm sertliğinin şekillenmemesi ve kanın koyu kırmızı
renkte olup, pıhtılaşmamasıdır.
Hastalığa özgü diğer önemli bir bulgu da dalakta görülür. Dalak büyür,
koyu kırmızı renk alır, ve çamur kıvamındadır. İç organlarda kanamalar
ve vücut deliklerinden kanlı akıntının
gelmesi de ölmüş hayvanlarda karşılaşılabilecek durumlardandır.
Antrakstan ölmüş veya şüpheli hayvanlara otopsi yapılmaz.
Hayvanlar açılmadan uygun şekilde
imha edilmelidir. Aksi takdirde, etkenin bulaşması ve sporlarının çevreye yayılması söz konusudur.
2006
2010
rüldüğü laboratuvarlarda gerekli ve
yeterli önlem alınmadığında, hastalığın bulaşması söz konusu olabilmektedir. Ancak bu tip bulaşma çok
nadir gözlenir.
Bulaşma yolları göz önüne alındığında, hayvancılıkla uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları,
deri ve yün sanayinde çalışanlar,
laboratuvar çalışanları ve veteriner
hekimler risk grubu içerisinde yer
almaktadır.
İnsanlarda Antraks
Hastalık, etkenin insan vücuduna giriş yerine göre deri, gastro-intestinal
ve akciğer formu olarak ayrılmıştır.
Bu formların herhangi birinden kan
ve lenf yoluyla yayılım sonucu menenjit gibi ağır, öldürücü klinik tablolar da nadiren gelişebilmektedir.
Bütün dünyada görülen insan antraks vakalarının % 95’ini deri formu
oluşturmaktadır.
Deri formu, antraks sporlarının kesik, kaşıma veya sinek ısırması gibi
küçük travmalarla deri altına geçmesi ile oluşur. Etkenin giriş yerinde
1-7 günlük kuluçka süresinden sonra
küçük kaşıntılı bir kabartı oluşur.
Lezyonlar daha çok açıkta olan baş,
boyun, kol ve bacaklarda görülür.
Eşlik eden kaşıntı nedeniyle bu ağrısız lezyon böcek ya da örümcek ısırığı ile karıştırılır. Bir-iki gün içinde
B. anthracis sporlarının toprakta
uzun süre canlılığını ve infektivitesini koruduğu bilinmektedir. Bu
özelliği etkenle mücadeleyi zorlaştırdığından, hastalığa karşı korunma
ve kontrol önlemlerine ciddiyetle
uyulması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili 2011 yılında yürürlüğe girmiş
“Şarbon Hastalığına Karşı Korunma
ve Mücadele Yönetmeliği”nde hastalığa karşı yapılması gerekenler açıkça belirtilmiştir.
Öncelikle hastalığın tespit edildiği
ya da hastalıktan şüphelenilen durumlarda mutlaka yetkili otoritelere bildirim yapılmalıdır. Veteriner
hekimlerin ve hayvan sahiplerinin
bu konuda dikkatli ve sorumlu davranması şarttır. Hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla hasta ve
şüpheli hayvanlar sağlıklı olanlardan ayrılmalıdır. Bu hastalıktan ölen
hayvanların imha edilmesi veya en
az iki metre derinliğindeki çukurlara, üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek, derileri ile birlikte gömülmesi
zorunludur. Etken, hava ile karşılaştığında spor formuna dönüşeceğinden ve sporların çevreyi bulaştıracağı bilindiğinden, hastalıktan ölen
hayvanlara
kesinlikle
otopsi yapılmamalıdır.
Numune alınması gerekli durumlarda bu
işlem imha alanında
gerçekleştirilmelidir.
Hastalığa yakalanmış
hayvanlar da öldürülerek imha edilmelidir.
Hastalığın bulaşmasında mera ve su kaynaklarının önemi göz önünde
bulundurularak,
hastalığın tespit edildiği
hayvanların kullandığı
mera ve su kaynakları
dâhil olmak üzere tüm yerleşim birimi kordon altına alınmalıdır. Aşısı
olmayan, hastalığa duyarlı hayvanların bu bölgelerden uzak tutulması
gerekmektedir. Kordon altına alınan
bölgeden resmi veteriner hekim tarafından muayene edilmemiş hiçbir
hayvan mezbahaya sevk edilmemelidir. Sadece sağlıklı oldukları tespit
edilmiş hayvanlar kesilmek üzere
kapalı vasıtalarla en yakın mezbahaya gönderilmelidir.
Antraks hastalığı çıkan veya hasta ve
hastalıktan şüpheli hayvanların muhafaza edildiği işletmelere temizlik
ve dezenfeksiyon yapıldıktan sonra
hayvan girişine müsaade edilir. Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların
bakım ve beslenmesinde kullanılan
malzemeler temizlik ve dezenfeksiyonu yapılmadan sağlıklı hayvanlar
için kullanılmaz.
Hastalıktan korunmak için tarımsal
alanlarda ve hastalığın bulunduğu
bölgelerde uygulanması gereken en
etkili yöntem hayvanların ve risk altında olan insanların aşılanmasıdır.
Yönetmeliğe göre de hastalık görülen bölgelerde bulunan büyükbaş,
küçükbaş, tek tırnaklı ve domuzların
tamamı beş yıl boyunca aşılanır.
Et Muayenesi Yönünden
Önemi
Antraks kesimi yasak hastalıklardandır. Hastalıklı hayvanlarda otopsi
yapılması da yasaktır. Hastalık insanlara hasta hayvan etlerinin tüketilmesiyle de bulaşmaktadır. Et
muayenesi ile ilgili mevcut yönetmeliklerde, hasta veya hastalık şüphesi taşıyan hayvanların kesimi ve
etlerinin tüketilmesi yasaklanmıştır.
Ayrıca hasta hayvanların deri, kıl,
yapağı, süt, boynuz ve tırnaklarının
da yakılarak ya da gömülerek imha
edilmesi gerekmektedir. Hastalığın
et tüketimiyle bulaşmasının engellenmesinde et muayenesinin rolü
büyüktür. Bu nedenle hayvanların
kesimlerinin sadece mezbahalarda,
veteriner hekim kontrolünde yapılması gerekmektedir. Kaçak kesimler,
mücadelesi zor olan bu hastalığın
çevreye yayılarak, hem hayvanlara
hem de insanlara bulaşmasına neden
olmaktadır. Kasaplık hayvanların kesim öncesi yapılan canlı muayeneleri
sırasında, Anthrax gibi hastalıkların
teşhisi mümkündür. Halk sağlığı açısından önemli olan, kaçak ve kontrolsüz kesimlerin yapılmamasıdır.
Hayvansal ürünler ile ilgili alanlarda
çalışanların hastalığa yakalanmasını önlemek amacıyla, endüstriyel
hijyen uygulamalarına dikkat edilmelidir. Gerekli dezenfeksiyon ve
temizlik işlemlerinin yapılması yanında, bu alanlarda çalışan personelin konu ile ilgili bilinçlendirilmesi
gerekmektedir. Aynı şekilde laboratuvarlarda veya sahada görevli veteriner hekimler ve diğer personelin
de hastalık konusunda eğitimli ve
bilinçli olması önemlidir.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
TARIM
17
Gebe İneğimi Nasıl Beslerim? -III»» Ve işte geldik 280 günlük gebelik serüvenimizin sonuna.
Gebeliğin ilk 7 ayında laktasyon boyunca süt veriminin artırılması ve
sütün kalitesi ön planda tutulurken,
gebeliğin bu dönemi hızlı bir büyüme gösteren yavrunun gelişiminin
yanı sıra bir sonraki laktasyonda
hayvanın performansını etkilemesi bakımından gebeliğin son 2 ayı
oldukça kritik bir dönem olarak ele
alınmalıdır. İşte bu nedenle bu dönemde, hayvanın doğuma ve bir
sonraki laktasyona hazırlanması ayrıca gelecek laktasyonda istenen süt
veriminin elde edilebilmesi için hayvan sağımdan çıkarılır. Hayvanın
ekonomik ömrü açısından da önemli
olan bu işleme kuruya çıkarma, döneme ise kuru dönem denmektedir.
Hayvanları kuruya çıkartmak;
- Doğumla birlikte başlayacak süt
salgısı için meme bezlerinin dinlenmesini-yenilenmesini sağlamak,
- Erken ve orta laktasyon döneminde
artan kesif yem tüketimi ile yorulan
rumenin kuru dönemde kaba yem
tüketimi ile dinlendirilmesini sağlamak,
- Doğum esnasında ve sonrasında
oluşabilecek metabolik hastalıkları
en aza indirmek,
- Doğru besleme uygulamaları ile
hayvanı yağlandırmadan rahat doğum yapmasını sağlamak,
- Büyümesi hızlanan yavrunun gelişimine yardımcı olmak gibi avantajlar sağlamaktadır.
Optimum kuruda kalma süresi 6-8
hafta olarak bildirilmektedir. Bu sürenin 40 günden daha az tutulması
meme bezlerinin yeterince toparlanamamasına ve gelecek laktasyonda süt veriminin azalmasına; 60
günden daha uzun tutulması ise süt
veriminde artışa neden olmazken,
gebe ineğin yağlanmasına ve buna
bağlı olarak da güç doğuma sebep
olabilmektedir. Süt ineklerinin beslenmesinde en kritik dönem “geçiş
dönemi” adı verilen gebeliğin son
3 haftası ile doğumdan sonra ilk 3
haftayı kapsayan periyottur. Kuru
dönemin son 3 haftası bu periyot
içinde yer alır ve ineğin doğumdan
sonra süt verimi ile üreme performansını etkileyen en hassas dönemin ilk yarısıdır.
Kurudaki ineklerde kuru madde
tüketimi canlı ağırlığın % 2 si düzeyinde tutulmalı ve bunun yarısı partikül boyutu uzun olan kaba
yemlerle karşılanmalı, aksi halde
doğum sonrası hayvanlarda abomasum (şirden) deplasmanı (yer değiştirmesi-kayması) görülebilir. Kuru
dönemde buzağının sağlıklı gelişmesi ve ineklerin istenen kondüsyonda olması için kaliteli kaba yemin
yanısıra canlı ağırlıklarının % 0,5’i
kadar (her 100 kg canlı ağırlık için
500 g yem) kesif yem tüketmeleri
sağlanmalıdır. Yavrunun büyümesi
ile daralan işkembe hacmi nedeni
ile yüksek oranda su kapsayan pancar posası veya silaj gibi yemlerin
verilmesi ineklerin yetersiz beslenmesine neden olabilir. Bu dönemde
suca zengin kaba yemlerin kullanımı
sınırlandırılmalı, kaba yem olarak
iyi kaliteli kuru otlar tercih edilmelidir. Ayrıca gebeliğin son 2 ayında
serbest olarak mısır silajı veya tahıl
ile yemlemeden kaçınılmalıdır. Bu
yemler yüksek enerji içeriğinden dolayı karaciğer yağlanmasına ve aşırı
kondüsyona sebep olabilirler. Bu
durum yağlı inek sendromu olarak
adlandırılmaktadır.
Kuru dönemde rasyon kalsiyum düzeyinin yüksek olması süt humması
riskini artırmaktadır. Bu yüzden yüksek oranda kalsiyum içeren yonca ve
diğer baklagil kaba yemler ile yüksek
oranda kalsiyum içeren karma yemler
hayvana fazla verilmemelidir. Kuru
dönem için hazırlanacak karmalar
anyonik tuzlarla hazırlanmalı ve vitamin ile mineral madde içerikleri
mevcut duruma göre ayarlanmalıdır.
Kuru dönem yemlerinde anyonik tuzların (magnezyum sülfat, kalsiyum
sülfat, kalsiyum klor, amonyum klor
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü
gibi) kullanılması süt humması riskini düşürür. Tuz tüketimi özellikle ilk
doğumunu yapacak düvelerde meme
ödemi riskini azaltmak için günde 30
g düzeyinde sınırlandırılmalıdır.
Rasyonun vitamin A, D, E ve selenyum, bakır, çinko ve mangan minerallerince desteklenmesi doğan buzağının yaşama gücünü artırmasının
yanı sıra sonun atılamaması ve hayvanın mastitis olma riskini azaltır.
Geçiş döneminde günde 6 g niasin
ilavesiyle beslenen süt sığırlarında
süt veriminin arttığı bildirilmektedir.
Bu dönemde de her dönemde olduğu
gibi, ineklerin yemlerinde küf bulunmamasına ve yem hijyenine dikkat
edilmelidir.
Tablo 1
Gıdada Doğal Tehlikelere
Dikkat!
4. Gıda Güvenliği Kongresi’nin özel
konuşmacıları arasında bu yıl, kanser üzerine araştırmaları ile dünya
çapında üne sahip olan Amerikalı
Bilim İnsanı Prof. Dr. Bruce Ames
vardı. Oakland Araştırma Enstitü-
ğadaki her şeyin zararsız olduğunu
düşünüyor, doğadaki tehlikeleri göz
ardı ediyorlar. Kimi doğal kimyasallar yüksek oranda kanser riski taşıyor” dedi.
sü Çocuk Hastanesi’nde çalışmaları
devam eden Ames, gündemin merak uyandıran konularından “gıda
ve kanser” ilişkisini ele aldığı bir sunum gerçekleştirdi.
Yapılan araştırmalara
göre dünya nüfusunun 3’te
1’inin kansere yakalandığını
ifade eden Ames, sigara ve
kötü beslenmenin kanser
oluşumunu artıran ana
etkenler olduğunu söyledi.
Pestisitlerin (endüstriyel kimyasallar) kansere neden olduğu, bunun
yanında organik gıdaların kanser
riski taşımadığına ilişkin yaygın inanışın aksine, doğada kendiliğinden
var olan kimyasalların daha fazla
kanser riski taşıyabileceğine dikkat
çeken Ames, “Çevre örgütleri, do-
Kanserden korunmak için iyi beslenmenin önemine işaret eden Ames,
ileri yaşlarda sağlıklı bireyler olabilmek için vücudun ihtiyacı olan
vitamin ve mineralleri yeterli oranda
almak gerektiğine dikkat çekerek,
“İnsanlar kötü beslenmenin vücuda
ne kadar çok zarar verdiğinin farkına çok geç vardı. Yapılan araştırmalar kötü beslenmenin, radyasyona
maruz kalmak kadar vücuda zarar
verdiğini ortaya koyuyor”
4. Gıda Güvenliği Kongresi’nde ayrıca her yıl olduğu gibi bu yıl da
Poster Yarışması düzenlenerek en
iyi poster sunumları ödüllendirildi.
Gıda güvenliği konusunda birincil
üretimden tüketiciye varana kadar
her aşamada bilimsel sunum ve tartışmaların yapıldığı 4. Gıda Güvenliği Kongresi’nde iki gün boyunda 2
panel ve 9 oturum gerçekleştirildi.
39 yerli ve yabancı konuşmacının
sunumları ile katkı sunduğu kongrede 138 poster sunumu yapıldı.
Aşağıda verilen diğer ihtiyaç listesi, 5 yaşında, kuru dönemde, vücut
kondüsyon skoru 3.3 olan Holştayn
ırkı bir ineğe aittir (Tablo 2).
240
730
14.4
14000
33
21
0.44
0.22
bir süt ineğinin rasyonunda bulunması gereken besin maddesi oranları
aşağıdaki tabloda verilmiştir (Tablo 1).
Tablo 1’de görüldüğü gibi kuru dönemin başında besin maddesi yoğunluğu son 3 haftalık döneme göre
daha düşük tutulmuş, doğum yaklaştıkça hayvana verilen yemin besin
Doğum öncesi
60-21 gün
Kuru madde tüketimi, kg/gün
11
Rasyon besin madde bileşimi, KM’ de
Ham protein, %
13
Rumende parçalanmayan protein, HP’nin %’si
25
Rumende parçalanan protein, HP’nin %’si
75
Net enerji (laktasyon), kcal/kg
1270
Metabolik enerji, kcal/kg
2300
Ham selüloz, % en az
18
NDF, %
40
ADF, %
30
Yağ, %
3
Kalsiyum, %
0,60
Fosfor, %
0,25
»» Gıda Güvenliği Derneği’nin koordinatörlüğünde düzenlenen Gıda Güvenliği
Kongresi’nin 4’üncüsü İstanbul Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde
gerçekleştirildi.
maddesi yoğunluğu artırılmaya başlanmıştır. Bu sayede süt veriminin
başlaması ile artan besin maddesi
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve
canlı ağırlık kaybının minimum düzeyde gerçekleşmesi için yoğun bir
şekilde beslenecek olan hayvanın
laktasyona uyumu daha kolay gerçekleşecektir.
Gebelikteki gün sayısı
Canlı ağırlık, kg
KM tüketimi, kg/gün
NEl ihtiyacı, kcal/gün
NDF, %
ADF, %
Kalsiyum, %
Fosfor, %
Kuru Dönem
4. Gıda Güvenliği Kongresi Düzenlendi
Gıda güvenliği konusunda Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri ve
Ortadoğu’nun en büyük kongresi olan Gıda Güvenliği Kongre’si,
4’üncü kez devlet kurumları, üniversiteler, ilgili tüm meslek grupları ve
gıda sektörünün yerli ve yabancı bileşenlerini bir araya getirdi. İki gün
boyunca yoğun ilgi ile gerçekleşen
kongreye yaklaşık 700 kişi katıldı.
Açılışını Gıda Güvenliği Derneği
Başkanı Samim Saner’in yaptığı 4.
Gıda Güvenliği Kongresi’nde konuşan Saner, “Yeni Gıda Mevzuatı ile
artık gıda sektörünün bir rota sorunu yok. Bundan böyle sektörün tüm
bileşenlerinin güçlerini birleştirerek
aynı rotada ilerlemesi gerekiyor.
Farklılıklarımıza değil benzerliklerimize odaklanmalıyız, sorun değil
çözüm üretmeliyiz” dedi.
Kuru dönemin başında canlı ağırlığın
% 0,5’i kadar kesif yem tüketen inek,
doğuma 2-3 hafta kala (geçiş döneminin başında) miktar artırılarak
canlı ağırlığın % 1’i düzeyinde kesif
yem tüketmeye teşvik edilmelidir.
Doğumdan önce yedirilen yem miktarı yavaş yavaş artırılarak kesif yeme
alıştırılan hayvan, laktasyonda aşırı
kesif yem yedirilmesi sonucu ortaya
çıkabilecek hastalıklardan (ketozis,
asidozis gibi) korunmuş olur.
550 kg canlı ağırlıkta yüksek verimli
21
MAYIS
21-Doğum
10-11
15
32
68
1500
2600
18
32
24
4
0,70
0,30
270
751
13.7
14400
33
21
0.45
0.23
279
757
10.1
14500
33
21
0.48
0.26
Tablodan da görüldüğü gibi gebelik
ilerledikçe hayvanın kuru madde
tüketimi azalmaktadır çünkü büyüyen yavru, karın boşluğunun büyük
kısmını kaplamış, rumen kapasitesi
bu dönemde azalmıştır. Buna bağlı
olarak hayvana yedirilen yemin besin maddesi yoğunluğu artırılmalıdır. Bir diğer husus, azalan kalsiyum
oranına paralel olarak fosfor ihtiyacının da düşürülmesidir. Çünkü
burada önemli olan kalsiyum:fosfor
oranının (2:1) optimize edilmesidir.
Hayvanın gebelik sürecinin takibi ve
dönemlere göre besleme programlarının oluşturulması için doğru kayıt
tutma işlemi son derece önemlidir.
Gebelik ve doğumdan sonraki kritik
dönemlere göre dengeli ve yeterli
düzeyde beslenen hayvanın sağlığı
ve verim seviyesi olumsuz etkilenmeyecek bu sayede işletme ve ülke ekonomisi bakımından faydalı sonuçlar
elde edilebilecektir.
*Metnin hazırlanmasında yararlanılan
kaynaklar yazarından temin edilebilir.
DÜNYA SÜT GÜNÜ KUTLU OLSUN
TÜM ÜRETİCİLERİMİZİN VE
TÜKETİCİLERİMİZİN DÜNYA SÜT GÜNÜNÜ
KUTLUYORUZ
Birleşmiş Milletler örgütü, Uluslararası Sütçülük Federasyonun
(IDF) 1956 yılında aldığı bir kararla her yıl 21 Mayıs günü tüm
üye ülkelerde "Dünya Süt Günü "
olarak kutlanmaktadır.
1991 yılından itibaren Ülkemizde
de 21 Mayısın " Dünya Süt Günü"
olarak kutlanması kabul edildiğinden, 21 - 28 Mayıs tarihlerini
kapsayan hafta ' Süt Haftası ' olarak kutlanıyor.
Dünya Süt Günü kutlamalarının
amacı, sağlıklı nesiller yetiştirilmesine yardımcı olmak, süte olan
talebi canlandırmak, her yaş grubundaki bireylere süt içme alışkanlığı kazandırmak, süt ve mamullerinin tüketimini artırmaktır.
Neden Süt?
7'den 70'e herkesin tüketmesi gereken en önemli besinlerin başında gelen süt; yetişkinlerde kemik
erimesine karşı, gebelerde rahat
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
bir uyku, çocuklarda ise gelişim
için tercih ediliyor. Sütü içmek
kadar, onu korumayı bilmek de
önem taşıyor. Süt, insan neslinin
çoğalması için önemli bir besindir. Yeni doğan bir bebeğin, ilk
besin gereksinimi anne sütüyle
başlar.
Niçin Süt Günü?
Çünkü yıllık kişi başına içme sütü
tüketimi Avrupa Birliği ülkelerinde 89 kilo, Avustralya'da 107 kilo,
Amerika'da 83 kilo düzeyinde
iken bu rakam Türkiye'de ancak
26 kilo civarında seyrediyor.
Köy-Koop Merkez Birliği olarak,
tüm üreticilerimizin ve tüketicilerimizin “ Dünya Süt Günü “`nü
kutluyoruz.
18
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
»» Bu sayıda www.storiescoop adlı sitede
yayınlanan Çin’den gelen bir hikâyeyi
paylaşacağız.
Bu hikâyemizde her yerde, her
zaman, her koşulda birlik,
dirlik ve birbirimize güven
duyguları içerisinde olduğumuzda nasıl kazançlı çıktığımız, ürünümüzü ve gelirimizi bereketlendirebileceğimiz
konusunda Dünya’nın öbür
bir ucundan güzel bir örnek
sunulmaktadır. Sevgi ve saygılarımızla
Daha İyi Bir Dünya…
(Çin’den Çok Uzaklardan Bir
Hikâye)
Şanghay’dan sadece birkaç
yüz km uzakta olmasına rağmen Bihu’nun küçük kırsal
kasabasında yaşayan çiftçiler
ürünlerine bir pazar bulmak
için uzun süre mücadele etmişler. Kötü yol koşulları ve
çiftçilerin bireysel olarak küçük ölçekli üretimleri, burada
ticaret yapmalarını imkânsız
kılmış. En sonunda 1999
yılında, çiftçiler ağlayarak
Ou’jiang Nehrine çürümüş
olan kuşkonmaz, fasulye,
mantar, patlıcan ve Çin brokolisi gibi ürünlerini atmak
zorunda kalmışlar. İşte o zaman, bir topluluk üyesi olan
Bay Xiong Jinping adlı kişi bir
şeyler yapmaya karar vermiş.
Xiong Jinping, 21
küçük köyde bulunan
328 tane çiftçi
ailesinden oluşan
Bihu Kooperatifini
kurdu. Bu kooperatif,
üyelerine merkezi bir
pazar alanı, eğitim
imkânı ve daha yüksek
verimli tohum çeşitleri
sundu. Bunların
ötesinde, Bihu
Kooperatifi üyelerine
tarım sektöründe çok
nadir bir şey olan
Ekonomik Güvenliği
sağladı.
Üyeler ürünlerini direkt olarak komisyonculara satabilecekleri halde; bu kooperatif,
üyelerini ürünlerini örgüt
aracılığı ile satmaya teşvik
etti. Çiftçiler de ürünlerini
örgüt aracılığı ile satmaya istekli oldular. Çünkü Bihu Kooperatifi, üyelerinin ürünleri
için taban bir değer belirleyeceğini ve daha yüksek bir fiyat
için yapacağı pazarlıktan elde
edeceği karı üyeleri ile payla-
şacağını garanti etti.
Bihu Kooperatifinin izlediği
yol her zaman sorunsuz olmadı. Çiftçilerin eğitimi için en
iyi uygulamaları geliştirmek
kooperatif liderlerinin belli
bir zamanını aldı. Kooperatif,
yeni ürünler ve yetiştirme teknikleri hakkında üyelerinin
hepsiyle doğrudan iletişim
kurmaya çalışmak yerine her
bir topluluktan daha çok eğitim görmüş olan birkaç kişinin uzman eğitimine tabii tutulmasını uygun gördü. Daha
sonra eğitim almış olan bu kişiler evlerine döndüklerinde
yerel lehçelerinde bilgi paylaşımı ile irtibat kuran kişiler
olarak hareket ettiler ve bilgi
herhangi bir çeviri hatasına
maruz kalmadan diğer üyelerle paylaşılmış oldu. Bu arada
kooperatif, üyelerinin çok çalıştıklarını ve ürünlerini satmak için umutsuzca mücadele etmeye alışkın olduklarını
keşfetti. Üyeler komisyoncuları ikna etmek için satış temsilcileri gönderiyordu. Ancak,
hızlı bir şekilde pazar hakkında bir şeyler söylemek ve yaymak kolay olmadığı gibi tüm
çiftçilerin yapmak zorunda
oldukları şey komisyoncuların gelmesini beklemekti. Bu
değişim sağlanmaya başladı.
Bihu Kooperatifi üyeleri, eğitim verilmesi, yeni tohum çeşitleri ve üyelerin ürünlerini
birleştirmeleri sayesinde yıllık gelirlerinde toplu bir artış
gördüler. Çoğu üyeler şehirde
kazanılabilecek en iyi maaşın
iki katını kazanmaya başladılar. Bu değişim, sanayileşen
dünyamızın her yerinde tarımın yoksul yaşamından kurtulmak için şehirlere kaçan
gençlerin tekrar arazilerine
dönmelerine neden olan bir
olguya (fenomene) yol açtı.
Bihu’da yaşayan çiftçiler kooperatif sayesinde, arazi ve iş
modellerinin kendilerini dışladığı ve Bihu’nun dışına sebzelerini taşımak için tek yolun
çürümüş ürünlerini Ou’jiang
Nehrine dökmekte oldukları
günleri geride bıraktılar.
‘14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Çiftçiyi Düşünmek
»» 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü 2010 yılında faaliyetine son veren merkezi Paris’te
bulunan 61 ülkeden 90’ın üstünde çiftçi örgütünü temsil eden Uluslararası Tarım Üreticileri
Federasyonu (IFAP) tarafından ilan edilmiş bir gündür.
IFAP’ın 14 Mayıs 1984 yılında Hindistan’da
yapılan Genel Kurulunda, Çiftçilik mesleğine ve sorunlarına tüm dünyada farkındalığı artırmak amacıyla 14 Mayısın
Dünya Çiftçiler günü olarak kutlanması
teklif edilmiş ve kabul edilmiştir.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü IFAP’a
üye tüm ülkelerde aynı zamanda kutlanmasına başlanmıştır. Bu günde gerçekleştirilecek çeşitli faaliyetlerle dünyanın
her tarafında tarımsal üretim yaparak,
insanlığın ihtiyaç duyduğu gıda üretimini gerçekleştiren çiftçilik mesleğinin
toplum için taşıdığı önemin ortaya konulması ve tarımın dolayısı ile çiftçilik
mesleğinin sorunlarına kamuoyunun
dikkatlerinin çekilmesi hedeflenmiştir.
Ülkemizde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin de üyesi bulunduğu ve yönetiminde
yer aldığı IFAP bugün maddi sorunları
nedeniyle kapanmasına rağmen geleneksel olarak tüm dünyada bugünün
kutlamasına devam edilmektedir. Her 14
Mayısta çiftçi örgütlerince ülke genelinde
toplantılar, gösteriler ve yarışmalar gibi
çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir.
IFAP’ın 2010 yılında karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar nedeniyle faaliyetine son vermesi hiç şüphesiz dünyada bir
boşluk yaratmıştır. Dünya çiftçileri bir
an dünyadaki uluslararası kuruluşlarda
temsil gücünü yitirmiş ve ortak çatı örgütünü yitirmiştir. Bu boşluk dünyadaki
çiftçi örgütleri arasında rahatsızlık yaratmış ve örgütlerin büyük bir bölümü
İtalyan tarım kooperatiflerinin ve çiftçi
örgütlerinin desteğinde ve öncülüğünde
yeniden bir araya gelmişlerdir. 29 Mart
2011 tarihinde merkezi Roma olan Dünya Çiftçileri Örgütü – World Farmers Organisation (WFO) adı ile yeni bir örgüt
kurmuşlardır. IFAP’ın dünyada üstlendiği misyonu WFO üstlenmiştir.
WFO’nun üstlendiği en büyük görev
dünyadaki çiftçi meslek örgütleri ve tarımsal amaçlı kooperatifleri bir çatı altında toplamak ve çiftçilerin aileleri ile
birlikte kırsal alandaki yaşam şartlarının
iyileştirilmesi ve ekonomik düzeylerinin
yükseltilmesi yönünde politikalar üretmek ve uygulamasını sağlamaktır. Dünyada gıda güvenliğinin sağlanması için
üye örgütler ile işbirliği içinde faaliyetler yürütmektir. Dünyanın karşı karşıya
bulunduğu açlık sorununun çözümü için
2050 yılına kadar gıda üretiminin % 70
artırılmasına hizmet etmektir. Dünyanın birçok bölgesinde en az geliri alan
çiftçiler için sürdürülebilir bir kırsal kalkınmanın sağlanmasına destek olmaktır.
Üreticinin örgütleri ile gıda zinciri içinde
pazardan daha iyi fiyatlarla pay almasını
temin etmektir. Çevre ve iklim değişikliği konularında sorunların azaltılması yönünde çalışmalar yapmaktır.
WFO ilk genel kurulunu kurucu 50
üye örgüt ile 13 Eylül 2011 yılında Güney Afrika’da yapmış ve üstlendikleri
misyonu dünya kamuoyuna bir deklarasyonla açıklamışlardır. WFO 2012
yılında Roma’da gerçekleştirdiği genel
kurulun en önemli vurgusu diğer tarımsal konular yanında tarımsal amaçlı
kooperatiflerin önemi konusunda idi.
Geçtiğimiz günlerde 15-17 Nisan 2013
tarihinde WFO üçüncü Genel kurulunu
Japonya Niigata’da Japon Tarım Kooperatifleri merkez Birliğinin ev sahipliğinde gerçekleştirmiştir.
Bugün yürürlükteki yasalara göre çiftçilik ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan
doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri
elde edilmesini, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenip değerlendirilmesini, muhafaza ve pazarlanmasını ifade
etmektedir. Çiftçi ise çiftçilik faaliyet-
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
lerini mal sahibi, kiracı, yarıcı veya ortakçı olarak devamlı veya en az bir ekim
veya yetiştirme devresi yapanları tanımlamaktadır.
Çiftçiler dünyanın en zor işlerinden birini yapan, işini bir yaşam tarzı olarak
icra eden kesimdir. Kar demezler, yağmur demezler, en soğuk şartlarda bile
halkın sofrasına gıda sunabilmek için
çabalarlar. Bir ülkedeki doğal kaynakları
ekonomiye kazandıran ve dünyanın en
değerli işi olan insanoğlunun dünyadaki
varlığını sürdürebilmesi için gıda üreten
bu insanlardır. Dünyanın en değerli işini
yapan çiftçiler ayni zamanda toprak ve
doğa sevgisi yüksek vatanına bağlı ve bir
ülkenin temel taşı olan bireylerdir. Bu
nedenle Mustafa Kemal Atatürk topraklarımızı işgal eden düşman ile mücadele
ederken bağımsız bir ülke yaratmanın
ekonomik bağımsızlık olduğunu görmüş,
yabancı çevrelerden değil kendi halkından aldığı güç ile yeni Türkiye’nin inşasında en temel kesimin çiftçiler olduğunu her fırsatta dile getirmiştir.
Mustafa Kemal Türk Çiftçisi ile ilgili görüşlerini şöyle açıklıyordu;
“Milletimiz çok büyük acılar, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün
olanlardan sonra yine bu topraklarda
bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla
topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin
büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz
bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.” 1923 (Atatürk’ün S.DM, s. 117)
“Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi,
gerçek üretici olan köylüdür. O halde,
herkesten daha çok refah, mutluluk ve
servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket
ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği
görememiş olmamızdır. Gerçekten,
yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli taraflarına göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini
ellerinden alıp savurganlık ettiğimiz ve
bunun karşılığında daima küçük ve hor
görerek karşılık verdiğimiz ve bunca
özveri ve iyiliklerine karşı nankörlük,
küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine
indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin
huzurunda tam bir utanç ve saygı ile
gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik önlemlerle son
dereceye eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının sonuçları ve verimlerini, kendi
yararı lehine son dereceye çıkarmak,
ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.
1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 219)
“Dünyada zaferlerin iki aracı vardır. Biri
kılıç diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı
buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil
ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti,
perişanlığı o kadar büyük ve acı olur
ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve
tutsak bir halde kalabilir. Onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla
yapılandır. Milletleri vatanlarında tutmanın, millete oturmuşluk kazandır-
manın yolu sabandır. Saban, kılıç gibi
değildir; o kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman
geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur.
Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi,
ikincisine daima mağlup oldu. Tarihin
büyük vak’aları ve olayları, yaşamın bütün gözlemleri bunu doğruluyor.” 1923
(Atatürk’ün S.D.II, s.116-117) http://
atam.gov.tr/tarim-ve-koylu/
Mustafa Kemal bu sözleri söylemekle
kalmadı tarımın ve çiftçinin güçlenmesi
için çeşitli tarımsal kuruluşların kurulmasına öncülük etti. Cumhuriyet sonrasının ilk kooperatifine kendisi ortak
olarak öncü oldu. Bireysel menfaatler
sağlama yerine toplumsal fayda sağlayacak kuruluşların Türk çiftçisine hizmet etmesi yönündeki politikalara özel
önem verdi. Çiftçinin üretim araçlarını
kolay ve ucuz temin etmesi ve tekniğine
göre tarım yapması ve eğitilmesi yönünde çaba gösterdi.
Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda
onun izlediği politikanın ne kadar doğru
ve yerinde olduğu görülmektedir.
Bizler bir zamanlar tarım sektörünü
ve kuruluşlarını ekonomik sorunların
kaynağı ilan ettik. Her türlü desteği bir
yoluyla yok ettik. Çiftçiyi ve tarımı koruyan kuruluşları ucuz pahalı yem ettik.
Böylece dünya ile bütünleştik. Tabii bu
arada tarımın ve gıdanın stratejik önemini anlayan gelişmiş ülkeler tarımlarına ve çiftçilerine özel önem verirken,
çiftçilerini toprakta tutmak için yöntemler ararken bizler tarımı ve çiftçiyi
adeta bir tarafa bıraktık. Herşeyimizi
düzene sokmuş, güçlü bir ülke yaratmış
gibi davranmaya, tarımsal yatırımlar
konusunda özel sektör mantığı içinde
sorunlarımızı çözeceğimizi sanmaya
başladık. Bırakın köyleri küçük kasabaları bile kaderine terk ettik.
İhtiyaçlarımızı gerekirse ithalatla çözeriz düşüncesine kapıldık. Boşalan köylerimizi ve kasabalarımızı, azalan tarımsal nüfusumuzu gelişmenin bir işareti
gibi göstermenin çabasına girdik. Her
geçen gün köyleşen şehirlerimizin ve
artan sosyal sorunların temelde plansız
kırsal göç olduğu gerçeğini görmezlikten geldik. Verdiğimiz proje kaynakları
ile çiftçilerin ve girişimcilerden yatırım
yapacakların artmasını ve yörelerin atılım yapmasını bekledik. Çiftçinin milli
gelirden aldığı pay ile nasıl ve ne kadar
yatırım yapabileceğini düşünmek bile
istemedik. Ama zorda kalınca bir zamanlar satmak ve yok etmek istediğimiz
Et ve Balık Kurumuna sarıldık Doğruda
yaptık. Aslında tarımsal kooperatifler
bu işleri üstleninceye kadar kamu kuruluşlarına ihtiyaç olduğu gerçeğini son
yem sorununda bir daha gördük.
Temsil ettiğimiz makamlarda 14 Mayısı
çiftçiler ile kutlarken bir politikacı kurnazlığı ile örtebilir ya da görmezlikten
gelebiliriz. Bu önemli ve anlamlı günde
güzel ve renkli nutuklarla günü kurtarıp, sorunları öteleyebiliriz. Ama gerçeklerden kaçamayacağımızı bilmeliyiz.
Çözülmeyen çiftçi sorunlarının büyüyerek karşımıza çıkacağını görmeliyiz.
Kırsalı fakir kalan ve çiftçisi zenginleşmeyen bir ülkenin kalkınmasının mümkün olmadığını anlamalıyız. Hatta uzun
vadede ülke güvenliğinin bile tehlikeye
gireceğini göz ardı etmemeliyiz.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler gününde çiftçilerin yerine kendimizi koyup düşünelim. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin her geçen gün arttığını, gıda
krizinin kapıya dayandığı ve dünyadaki
savaş tehlikesinin de bu çerçevede arttığını bilerek bu günü sözde değil özde
anlayıp kutlayalım.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
TARIM
Bitki Paraziti Nematodlarla Mücadele
Yöntemleri -I-
Dünya üzerinde bitki paraziti nematodlardan kaynaklanan yaklaşık %10
ürün kaybı söz konusudur (Whitehead 1998). Yapılacak mücadelenin
doğru bir şekilde yapılabilmesi nematodun bölgedeki varlığının ve yoğunluğunun doğru tespit edilmesi ile
Prof.Dr. Sultan ÇOBANOĞLU
mümkündür. Bitki paraziti nematod
türlerinin büyük bölümü toprak köAnkara Üniversitesi
kenli oldukları için etkili savaşım Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü
yöntemlerinin belirlenmesi oldukça
güçtür. Nematodlarla mücadelede
çok farklı yöntemler uygulanmaktadır. Burada bu yöntemler kısaca özetlenmiştir:
Yasal Önlemler
Dr. H.Didem SAĞLAM
Birçok nematod türü iç ve dış karanAnkara Üniversitesi
tinaya tabidir. Bu nedenle bulaşık Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü
olduğu şüphe edilen alanlardan [email protected]
rak örneği, bitki ve bulaşık tohumların temiz bölgelere gönderilmesi lecek nokta toprakta kalan bitki tokesinlikle engellenmelidir (Duncan humlarının ve tarlada yabancı otların
1991). Karantina listesinde yer alan çimlenerek gelişmelerinin önlenmesi
nematodlarla mücadele oldukça zor- gerekmektedir (Sikora et. al. 2005).
dur. Aphelenchoides bessei Christie Nadasa bırakma; entegre savaş için(Tylenchidae:
Aphelenchoididae) de uygulanabilir, ancak yağışlı ve
(Çeltik uç nematodu), Ditylenchus rüzgarlı alanlarda erozyon tehlikesi
dipsaci (Kühn) Filipjevi (Tylenchi- nedeniyle bu konuda dikkatli olmak
dae: Anguinidae)(Soğan-sak nema- gerekmektedir. Sulu tarıma geçilmetodu), Globodera sp. (Patates kist si ile nadas alanlarının daraltılması
nematodu)’nunda içinde bulunduğu önem kazanacağından bu yöntemin
10 cinse ait 21 tür karantina listemiz- tavsiye edilmesi güçleşmektedir.
de yer almaktadır (Kepenekçi 2012). Ayrıca bazı nematodların dayanıkKarantina listesinde yer alan türle- lı formları (Patates kist nematodları
rin bir kısmı ülkemize son yıllarda gibi) boş tarlada 8 yıla kadar canlılıkgirmiştir. Globodera rostochiensis larını muhafaza etmektedir Anguina
(Wollenweber) Behrens (Tylenchi- tritici (Steinbuch) Filipjev (Tylenchidae: Heteroderidae) ve A.bessei gibi da: Anguinidae) 30 yıla kadar canlıönemli nematod türleri birçok ülke- lığını sürdürebilmektedir (Kepenekçi
nin karantina listesinde ilk sıralarda 2012, Öztürk et al. 1999, Perry ve Moyer almaktadır (Kepenekçi 2012). Ne- ens 2006, Sikora et. al. 2005).
matodlarla savaşımda temiz tohum
ve sertifikalı tohum kullanımı çok Münavebe
önemlidir. Ayrıca bulaşık alanlardan
tohum, bitki materyalleri alınıp temiz Zararlının konukçusu olmayan bitalanlara bulaştırılmamasına dikkat kilerin üretim sistemine girmesi ile
edilmesi gerekmektedir.
yapılan münavebe uygulamaları, tüm
dünyada kök ur nematodlarına karşı
Kültürel Önlemler
kullanılan en önemli tekniktir. Burada dikkat edilecek husus karışık
Bitki paraziti nematodlarla kültürel popülasyon olan alanlarda bir türün
önlemler alınarak önemli ölçüde mü- mücadelesi için seçilecek olan bitkicadele edilebilmektedir. Bunları na- nin diğer bitki paraziti nematodları
das, münavebe, toprak işleme, temiz için olumlu konukçu olabileceğidir.
ve sertifikalı tohum ve bitki materyali Konukçu hassasiyeti, zararlı nemakullanımı, tarla temizliği, dayanıklı tod türünün popülasyonları arasında
çeşit, solarizasyon ve erken ekim-geç değişebileceğinden hedef türe karşı
hasat etme gibi farklı yöntemlerin konukçu olmayan bitki önerilmeden
önce patojenite testi yapılmalıdır (Evkullanımıdır.
lice 2008, Kepenekçi 2012,Sikora et.
al. 2005). Bazı bitki paraziti nematod
Nadas
türlerini ve hangi bitkilerle münaveToprağın belli bir süre ekilmeden boş beye girebileceği Çizelge (1)’de görülbırakılması olarak tanımlanabilir. mektedir.
Burada amaç obligat bitki paraziti
olan nematodları besinden yoksun
bırakıp ortamdaki popülasyonlarının azalmasını sağlamaktır. Bir yıllık yapılacak nadasta, bir yıl önceki
üründen toprağa geçen nematodlar
ölebilmektedir. Burada dikkat edi-
Çizelge 1. Bitkilerde zararlı nematod
türleri ve münavebeye girebilecek bitkiler (Sikora et.al. 2005)
Toprak işleme
Nematodların savaşımında yaz ayla-
Nematod
rında enfekteli bir tarlanın derin bir
şekilde pullukla karıştırılarak toprak
yüzeyine çıkan kistlerin yumurtalarının veya hareketli nematodların güneş ve sıcak esen rüzgarların etkisiyle kuruyarak ölmesi sağlanmaktadır
(Kepenekçi 2012). Hindistan’da tahıl
kist nematodu ile enfekteli bir tarlanın, Mayıs ve Haziran aylarında 1-5
defa derin bir şekilde pullukla sürülerek karıştırılmasının, kist populasyonunda % 9,3 - 42,4 oranında düşüşe
neden olduğu belirlenmiştir. Buna
bağlı olarak bitki veriminde % 4,4 –
97,5 oranında bir artış kaydedilmiştir
(Mathur et. al. 1987).
Temiz tohumluk veya bitki
parçası kullanımı
Özellikle tohum, yumru gibi bitki parçaları ile taşınan nematodlarda temiz
tohum veya bitki parçasının kullanımı önemlidir. Nematodla bulaşık
olmayan tarlalarda sertifikalı tohum
kullanılmalıdır (Sikora et. al. 2005).
Geç ekim - erken hasat
Konukçu bitkilerin geç ekim, erken
hasat yoluyla ekim zamanın ayarlanması zararlı nematod popülasyonunu
kısmen düşürmektedir. Bazı çalışmalarda özellikle nematodların yoğun
çıkış yaptığı dönem ile eş zamanlı
olarak erken ekim yoluyla bitki gelişimi sağlanarak hassas dönemin atlatılması yoluyla buğday bitkisinden
maksimum ürün alındığı tespit edilmiştir (Brig ve Kanwar 2003, Singh ve
Singh 2005). Amerika’da yılın soğuk
zamanında ekilen pirinçte A.bessei
zararının önemli ölçüde düştüğü, Mısır’larda zararlı kist nematodlarından
Punctodera chalcoensis Stone, Sosa
Moss & Mulvey (Tylenchida: Heteroderidae) zarar oranını erken ekimle
düşürülebildiği bildirilmiştir (Sikora
et. al. 2005).
Tarla temizliği
Hasat zamanı bitki artıklarının toprakta bırakılmayıp sökülerek bir yerde toplanıp yakılması veya güneşin
ve rüzgarın etkisinde kurumalarının sağlanması özellikle sebzelerde
Kök- ur nematodları ve Çeltik beyaz
uç nematodu’na karşı mücadelede
önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca
kullanılan alet ve makinelerin temizliği de önemlidir (Sikora et. al. 2005).
Tarla temizliği veya yabancı ot savaşımı özellikle konukçu olabilecek
bazı nematod türleri için çok önemlidir. Örneğin yabani Graminae türleri
Buğday kist nematodları için konukçu
olabilir. Bu nedenle yabani graminae
türlerinin tarladan temizlenmelidir.
Temmuz ayı yazımızda bitki paraziti
nematodlarla mücadele yöntemleri
hakkında kısa bilgiler vermeye devam edeceğiz.
Ana Konukçu
Münavebe bitkisi
Heterodera avenae Wollenweber
(Tylenchida: Heteroderidae)
Hububatlar
Baklagiller
Meloidogyne graminicola Golden & Birchfield (Tylenchida:
Meloidogynidae)
Çeltik, buğday
Baklagiller, soya fasulyesi, hint keneviri,
ayçiçeği, tatlı patates, susam, bamya,
Meloidogyne javanica
(Treub, 1885) Chitwood (Tylenchida: Meloidogynidae)
Bahçe bitkileri, baklagiller
Pamuk, yerfıstığı
Meloidogyne chitwoodi Golden, O'Bannon,Santo&Finley
(Tylenchida: Meloidogynidae)
Bahçe bitkileri, patates,
havuç
Yonca
Globodera rostochiensis (Tylenchida: Heteroderidae)
Patates, domates
Tahıllar, baklagiller
Rotylenchulus reniformis Linford and Oliveira (Tylenchida:
Hoplolaimidae)
Pamuk, sebzeler, ananas
Sorgum, mısır, şeker kamışı
19
Orman Kanunu Değişiyor
»» 27 Mayıs 2013 akşam saatlerinde hükümet
TBMM’ye Orman Yasası ve bazı yasalarda
değişiklik öngören bir yasa tasarısı verdi.
Meclis’e sunulan kanun tasarısına
göre, ‘ihtiyaç halinde’ kıyılarda
ibadethane yapılabilecek. Tasarı,
orman olarak korunmasında yarar
görülmeyen yerlerin imara açılması için Bakanlar Kuruluna yetki veriyor. Tasarı her ne kadar “Orman
Kanunu ve Bazı kanunlarda Değişiklik…” sözleriyle adlandırılmışsa
da içine gizlenmiş sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Vakıflar Yasasında
öngörülen değişiklikle 1990 sonrasında yargı kararlarıyla kapatılmış
yeni vakıfların malvarlıklarının
geri verilerek yeniden açılmaları
öngörülüyor.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bakanlar
kurulunda görüşüldükten sonra
TBMM Başkanlığı'na sunulan
'Orman Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı'nda çok önemli
değişiklikler öngörülüyor.
Define Aramak İsteyen,
Devlet Ormanını 29
Yıllığına Kiralayabilecek
Orman Yasasının 18. Maddesinde öngörülen değişiklik yasalaşırsa define arayacağım diyenler,
Devlet Ormanındaki bir sahayı
29 yıllığına kiralayabilecek. Ayrıca arkeolojik kazı, restorasyon, fidanlık kurmak ya da balık
üretmek gibi gerekçelerle de kiralanabilecek ve üzerine yapılar
dikilebilecek. Fidanlık kurmak
isteyenlere Yasanın 67. Maddesinde yapılan değişiklikle Orman
Genel Müdürlüğü bedelsiz tohum da verecek.
6831 sayılı Orman Yasasının 19.
Maddesindeki, yangın görmüş
ormanlarla,
gençleştirilmeye
ayrılmış sahalarda hiçbir surette hayvan otlatılamaz yasağı da
maddeye eklenen şu cümle ile
yumuşatılıyor; “fidan ve ağaçların boyu, hayvanların zarar veremeyeceği seviyeye ulaştığında
otlatmaya izin verilebilir.”
Ormanlık Alanda
Yapılaşmaya İzin
Orman Yasasının 52. Maddesinde yer alan kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerlerdeki özel orman alanlarında %6 yapılaşma izni verilebileceği kuralı da değiştiriliyor. Yeni
düzenlemeyle, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunma
koşulu kaldırılıyor. Böylelikle
yapılaşma izninin ormanın her
sahası için verilebilmesinin yolu
açılıyor. Tasarıya göre Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca onaylanan imar planlarına uygun
olarak hazırlanacak avan veya
kentsel tasarım projeleriyle yapılaşmaya açılacak.
Tasarının 13. Maddesiyle ise;
Devlet ormanlarında erişme
kontrolü uygulanan karayollarındaki yap-işlet-devret gibi yöntemlerle üçüncü kişilere verilmiş
ulaştırma yapıları ve eklentileri
ile bakım işletme tesislerine, karayolu sınır çizgisi içinde kalmak
kaydıyla herhangi ücret alınmaksızın yeni izinler verilebilecek.
Orman Yasasının Ek 11. Maddesinde kullanma izni alanların
başkalarına kiralamaları durumunda yeni kiracıların Orman
Genel Müdürlüğü’ne ayrıca kira
bedelinin %50’si oranında bir tutarı yatırmaları gerekiyor, ancak
turizm yatırımcıları bu yükümlülükten bağışık tutuluyordu. Yeni
düzenlemeyle turizm yatırımcılarının yanına “liman işletmecileri”
de eklendi.
Tasarının 15. Maddesiyle, tapuda kişiler adına kayıtlıyken orman sınırları içerisinde kaldığı
gerekçesiyle tapuları iptal edilen
yerlerin, öncelikle eski sahiplerine ya da yasal mirasçılarına özel
ağaçlandırma veya özel imar-ihya çalışmaları için bedelsiz tahsis
edilmesi öngörülüyor.
Kaçak Madenlere Af,
DSİ üçüncü şahıslara
Yeraltı Sularını Kiraya
Verebilecek
Tasarının 17. Maddesi ise Orman
alanları içinde izinsiz maden ocağı açtıkları; yasaklanmış faaliyette
bulundukları; amaç dışı kullandıkları gibi gerekçelerle yargı kararlarıyla araç gereçleri müsadere edilen, hapis ve para cezası verilenler
için bir af özelliği taşıyor. Müsadere edilen varlıkların ya kendilerine
ya da mirasçılarına kiralanması
öngörülüyor. Yargı kararı sonuçlanmamış olanlar için de bir çözüm düşünülmüş, deniyor ki; “
davaların müsadere kararı ile neticelenmesi halinde de bu madde
hükümleri uygulanır.”
Tasarıyla 7269 sayılı “Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” a bir
madde ekleniyor. Bu maddede
aynen şu sözleri görüyorsunuz:
“Bilim ve fen bakımından orman
olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün
olmayan yerler, Bakanlar Kurulunca tespit edilen esaslara göre
(….) 16.5.2012 tarihli ve 6306
sayılı Afet Rski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanuna göre (….) yeni yerleşim
alanı olarak kullanılmak üzere
orman sınırları dışına çıkarılır.”
Maddenin öteki fıkralarında,
bu alanların Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’na verilerek yapılaşmaya açılması öngörülüyor. Oysa
gerçek bilim adamları, dışarıdan
bir karışma olmazsa ormanlık
alanların kendini onaracağını
vurguluyorlar.
Tasarıyla ayrıca 1960 tarihli Yer
altı Suları Hakkında Yasaya da
bir madde ekleniyor ve yer altı
sularının DSİ’ce üçüncü kişilere
kiraya verilebilmesi sağlanıyor.
Tasarının 26. Maddesiyle Kamulaştırma Yasasında değişiklik
öngörülüyor. Maddeyle, baraj,
sulama şebekeleri ve boru, hatları, karayolu, liman ve havaalanı, demiryolu gibi büyük projeler için alınan kamulaştırma
kararlarının tebliğ yöntemi değiştiriliyor ve mahalle ya da köy
muhtarlıklarında 15 gün süreyle
asılmasından sonra kesinleşeceği
kurala bağlanıyor. Böylelikle kamulaştırma işlemlerinin hızlandırılması hedefleniyor.
Tasarının 30 maddesinde de 3621
sayılı Kıyı Yasasının yapılaşma
yasaklarını ve istisnalarını düzenleyen 6. Maddesine bir bent eklenerek kıyılarda ‘ihtayaç duyulması
halinde’ ibadethane yapılması yasak kapsamından çıkarılıyor.
20
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Kooperatiflerde Yönetim Kurulunun
Yetkileri ve Görevleri -IV»» Sevgili Kooperatifciler, kooperatiflerin Genel Kurul toplantı
döneminin başlamasından dolayı kaleme aldığım dördüncü
yazılarımda bu ay da Kooperatif Yönetim Kurulunun görev ve
sorumlulukları konularına devam ediyorum.
Kusurlu Sorumluluk Nedir?
• Kusurlu sorumluluk yönetim kurulu üyelerinin kusurundan kaynaklanan bir sorumluluktur.
• TTK.md.338 bir kusur karinesi getirmektedir; yani ortaklara verilen zararların yönetim
kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının
sonucunda meydana geldiği asıldır; Yönetim
kurulu üyeleri kusursuz olduklarını ispat etmedikçe kusurlu sayılırlar.
Sözleşmeden Doğan Sorumluluk Ne
Demektir?
• Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu
sözleşme niteliği taşır.
• Yönetim kurulu üyelerinin kanun veya sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmemeleri ortaklar ile aralarındaki sözleşmenin bir ihlâlini teşkil eder.
Müteselsil Sorumluluk Ne Demektir?
• Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kuruluna verilmiş olan görevlerin ihlâli nedeniyle müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır
(KK.m.98;TTK.m.336).
• Yöneticiler için öngörülen teselsül, tam teselsüldür. Yani davacı, sorumlu yöneticilerin
kusur derecesine bakılmaksızın tazminatın tamamını birinden veya hepsinden talep edebilir.
Müteselsil Sorumluluk Halleri
• Ödemelerin doğru olmamasından doğan sorumluluk: Yönetim kurulu üyeleri, ortakların
yüklendikleri ortaklık paylarının zamanında
ödenmesini istemek, takip etmek ve ortaklık
paylarının ödenmesi ile ilgili kayıtların doğru
olmasına itina göstermekle görevlidir. Pay bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin doğru
olmamasına bağlı olarak bir zararın doğması
halinde, yönetim kurulu üyeleri meydana gelen zararları tazminle yükümlüdür.
• Dağıtılan ve ödenen gelir-gider farkının gerçek olmamasından doğan sorumluluk: Gerçek müspet fark yıllık bilançoya göre hesap
edileceğinden, bilançonun bilanço ilkelerine
uyularak ve usule uygun olarak hazırlanmış
olması lâzımdır. Yönetim kurulunun gelir gider farkı dağıtımında, kanun ve ana sözleşme
hükümlerini göz önünde bulundurması gerekir. Dağıtılan müspet gelir farkı “gerçek değilse” yahut “usulüne uygun dağıtılmamışsa”
yönetim kurulu üyeleri, bundan doğan zararlardan müteselsilen sorumludur.
• Kanunen tutulması gereken defterlerin
mevcut olmaması veya intizamsız bir suretle
tutulmasından doğan sorumluluk: Kooperatifler, kanunen tutulması gereken defterler
(yevmiye defteri, defter-i kebir, karar defteri, ortak defteri) ile kooperatif işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği diğer
bütün defterleri tutmakla yükümlüdürler
(TTK.m.66). Bu yükümlülük yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, kusuru memur
ve müstahdemlere yükleterek bu sorumluluktan kurtulamaz. Ticari defterlerin kısmen
veya tamamen mevcut olmamasından yahut kanuna uygun olarak tutulmamasından
veyahut saklanması mecburi olan defter ve
kâğıtların gereği gibi saklanmamasından doğacak zararlardan yönetim kurulu üyeleri sorumludur (TTK.m.67/11).
• Genel kurul kararlarının sebepsiz olarak yerine getirilmemesinden doğan sorumluluk:
Kooperatiflerde icra organı yönetim kuruludur. Bu sıfatla genel kurul kararlarının icrası
da yönetim kuruluna düşer. Yönetim kurulu
üyeleri, genel kurul kararlarını geciktirmeksizin ve kararın gereklerine uygun şekilde
icra etmekle yükümlüdür; aksi davranış sorumluluk nedenidir. Ancak bu ilke sadece
genel kurulun sıhhatli kararları için geçerlidir. Yönetim kurulu üyeleri, icrası söz konusu olan kararı sıhhat yönünden ncelemek
zorundadırlar. Sakat kararları icra etmekten
kaçınmaları gerekir. Sakat kararların yerine
getirilmemesi değil, tam aksine icra edilme-
Turgay SOLMAZ
Köy-Koop Genel Müdürü
si sorumluluk doğurur. Buna göre yönetim
kurulu üyeleri sakat bir genel kurul kararını
icradan kaçınabilir ve bu nedenle sorumlu
tutulamaz. Zira kararın sakatlığı, icradan kaçınmak için KK.m.53 kapsamında haklı bir
sebep teşkil eder.
Kuruluş İşlemlerinde Usülsüzlük
• Kuruluştaki belgelerin doğru olmaması,
• Sermaye hakkında yanlış beyanlar,
• Mal cinsinden sermayeye değer biçilmesinde hile,
• Bir işletmenin veya bazı malların devir alınmasında usulsüzlük.
Müdürün Hatalarından Sorumluluk
• Yönetim kurulu üyelerinin, kooperatif müdürlerinin sebebiyet verdikleri zararlardan
dolayı sorumlu olmayacakları kuralı benimsenmiştir (TTK.md.346). Ancak yönetim
kurulu üyeleri, müdürlerin sebep oldukları
zararlardan üç halde müteselsilen sorumlu
tutulabilir.
• Ehil müdür tayin etmemek
• Zararlı işlere müsamaha göstermek
• Yetki dışı izinler vermek
Kooperatifin İflasında Sorumluluk
• Kooperatifin iflası halinde bunun neticeleri
sadece kooperatif tüzel kişiliğine aittir.
• Yönetim kurulu üyeleri şahsi kusurları olmadıkça bundan dolayı sorumlu tutulamazlar.
• Yönetim kurulu üyeleri sadece kooperatif
alacaklılarına karşı, iflasın açılmasından önceki son üç yıl içinde her ne nam altında olursa olsun hizmetlerine karşılık olarak da olsa
münasip ücreti aşan şekilde aldıkları miktarları, gelir gider farkı olarak haklarından fazla
aldıkları miktarları ve almamaları gerektiği
halde aldıkları paraları geri vermekle yükümlüdür (TTK.md.474).
Kanun Ve Ana Sözleşmeye Uymamak
• Yönetim kurulu üyeleri, kanun ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal neticesi yapmamalarından dolayı doğacak zararlardan müteselsilen
sorumludurlar (TTK.md.336).
• Bu görevlerden biri, bir yönetim kurulu
üyesine bırakılmış ise sorumluluk ilgili üyeye
yükletilir. Bu takdirde o işlemden dolayı müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz.
Üst Birliklerin Talimatına Uymamak
• Sorumluluğun derecesi anasözleşmede gösterilmek üzere, üst kuruluşlar tarafından verilen talimatlara uyulmamasından doğan zararlardan dolayı yönetim kurulu müteselsilen
sorumludur.
Özel Kanun Hükümlülükleri
• 4857 sayılı İş Kanun’unda öngörülen hususların yerine getirilmemesi halinde işveren
veya vekilleri hakkında para cezası hüküm
olunur.
• 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine
göre; vergi kanunları gereği vergi borcu olan
kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin ödemeleri kasıt veya ihmalleri nedeniyle yerine
getirmemeleri yüzünden kooperatif varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi
alacakları, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Yönetim kurulu üyeleri bu suretle ödedikleri vergiler için
asıl mükellef olan kooperatiften talepte bulunabilirler.
Verimlilik ve Gelir Artışı
Yaklaşık iki yıldan beri özellikle IPARD programı kapsamında proje nasıl yazılır,
IPARD programının başarılı
olması için nelerin yapılması
gerektiği, diğer hibe ve fonlardan tarım ve tarıma dayalı
sanayinin nasıl faydalanacağı, finans kaynaklarına nasıl
ulaşılacağı, yatırım ortamı
analizi nedir ve neden yatırım yapılır vs. gibi konularda açıklama ve görüşlerimizi
buradan size aktardık. Bizi
doğrudan arayan yatırımcılara da gerekli bilgi aktarımını sözlü olarak aktardık.
Amacımız Türkiye’nin 2023
hedeflerine ulaşmada çok
önemli bir fonksiyon üstlenen girişimcilere teknik ve
finansal bilgi aktarımını sağlamak yani onların zorluklarla dolu iş yaşamını kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı etkide
bulunmaktır.
Verimlilik, belirli bir zaman
diliminde üretimden elde
edilenlerin aynı zaman diliminde üretimde harcanan
üretim faktörlerine oranı
şeklinde ifade edilmektedir.
Kimine göre fiziksel değerler kimine göre ise parasal
değerler esas alınmalıdır.
Verimlilik tanımı bu şekilde yapıldığında, verim artışından bahsedebilmek için
ya üretime giren faktörlerin
miktarını sabit tutarak üretimden elde edilen mal veya
hizmet miktarını artırmak
ya da çıktılar sabit olmak
kaydıyla girdilerin miktarını
azaltabilmek gerekmektedir.
TEPAV
Merih
Celasun
Ödülü’ne
layık
görülen
“Türkiye’de Tarım Sektörün*
de Verimlilik ve Büyüme”*
başlıklı çalışmada şöyle denilmektedir. “ Türkiye’nin
2023 yılında 25.000 ABD
doları kişi başı gelirle dünyanın en büyük 10 ekonomi* İmrahoroğlu Ayşe, İmrahoroğlu
Selahattin, Murat Üngör Türkiye’de
Tarım Sektöründe Verimlik ve
Büyüme. Eylül 2012
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
si arasına girmesi için doğru tasarlanmış bir büyüme
stratejisine ihtiyaç vardır.
Ekonominin dış şoklara duyarlılığını azaltırken, istikrarlı ve tempolu bir biçimde
büyümesi hayati önem taşıyor. Kişi başına milli geliri
10.000 dolar düzeyinden
25.000 dolar seviyesine
çıkartmak için önümüzde 11 yıl bulunuyor.
Benzer bir sıçramayı ABD’ nin 44,
Japonya’nın 22 ve
Güney Kore’nin
ise 19 yılda
gerçekleştirebildiği dikkate alındığında 2023 hedeflerine
ulaşmak için ne kadar yoğun
bir çaba harcamak gerektiği
görülebilir.” Bu çaba bütün
aktörlerin aynı zaman diliminde ve yapılması gerekenleri doğru olarak yapmalarını gerektirmektedir. Eğer
tarımda verimlilik düzeyi
geçmiş 10 yıllarda çok düşük
olmasaydı ülkemizde kişi başına milli gelir bugünkünden
çok daha yukarılarda olurdu.
1960’lı yıllardan itibaren
tarımsal üretimde sektörel
verimliliği artıran İspanya,
Portekiz, Yunanistan gibi
ülkelerde tarımın toplam istihdam içindeki payı da düşmüştür. Türkiye’de ise bu düşüş çok daha yavaş olmuştur.
1960 yılında tarımın istihdam içindeki payı % 76 iken
2008 yılında % 24’e düşmüş,
İspanya’da ise aynı yıllarda %
42’den % 4’e düşmüştür.
Verimlilik artışının temelinde nitelikli insan gücü vardır.
Teknolojik gelişme vardır.
Bunlar yeterli olmayınca tarımdan diğer sektörlere geçiş
gecikmiştir. Tarımın yarattığı hâsıla da verimliliğe bağlı
olarak düşük kalmış ve ülke
kişi başı gelirinin düşük kalmasına neden olmuştur.
Diğer taraftan Dünya Bankası’
nca yayınlanan “Türkiye; Ekonomik Dalgalanma Boyunca
İşgücü Piyasalarının Yönetimi” konulu raporda farklı
bir bakış açısı olarak, 2008
yılında yaşanan küresel krizde Türkiye’nin en az etkilenen ülkelerden biri
olmasının nedenlerinden biri de tarımsal
istihdamın krize karşı tampon görevi
gördüğü şeklinde öne sürülen
görüştür.
Zira
tarım sektöründe
istihdam krizden
önce
azalmakta
imalat sektöründe
ise artmakta iken
kriz sonrası durum tersine dönmüştür.
Ayrıca
kriz döneminde tarımsal ürün fiyatları dünyada hızla artarken Türkiye’de daha
yavaş yükselmiştir.
Sonuçta hangi sektör olursa
olsun toplam verimlilik artışı
rekabet edebilirlik açısından
önemlidir. Verimlilik artışı
da kalifiye işgücü ve beraberinde ileri tekniklerin kullanılması ile olacaktır. 500
milyon dolar ihracat yapmak
istiyorsanız bazı şeyleri daha
farklı yapmalısınız. Özellikle
yukarda bahsettiğimiz bezeri akademik çalışmaların
çoğalması farklı görüşlerin
ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Tarım sektörünün buna
ihtiyacı vardır. Ülkenin gelecek hedeflerini yakalaması
için karar vericilerin bu çalışmaları desteklemeleri ve
dikkate almaları dileğiyle.
Sağlıcakla kalın….
TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı'na
Rekor Başvuru
»» Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) bu yıl ikinci kez düzenlediği
Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’na 12 ülkeden 410 proje başvurusu yapıldı.
Proje başvurularında geçen yılki yarışmaya
göre yüzde 116′lık artış oldu. TİM Gıda ArGe Proje Pazarı Yürütme Komitesi Başkanı
Eli Alharal yaptığı açıklamada, Gıda Ar-Ge
Proje Pazarı için yoğun proje başvurusundan
son derece mutlu olduklarını belirtti. Alharal,
projenin gıda Ar-Ge’si üzerinde çalışan araştırmacılar arasında büyük bir ilgiye mazhar
olduğunu dile getirdi.
TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’nın bu yıl uluslararası hale dönüştüğünü ve
Avrupa’nın en önemli Ar-Ge çalışmalarının yürütüldüğü Hollandalı Wagenigen Üniversitesi
ile “bilimsel ortaklık” anlaşması
imzalandığını ifade eden Alharal, “Türk gıda sektörü olarak,
yüksek katma değerli ürün ihracatına ihtiyacımız var. 2023 yılı
için ortaya koyduğumuz 55 milyar dolarlık gıda ihracatı hedefine ulaşmak
için inovasyon ve Ar-Ge’ye büyük önem veriyoruz. Türkiye’de günümüzde işletmeler ArGe’ye yüzde 1 civarında pay ayırıyor, 2023′de
bu oranı yüzde 3′e çıkarmayı hedefliyoruz.
TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı bu hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak” görüşünü paylaştı.
Başvuruların Büyük Çoğunluğu
Üniversitelerden
Alharal’ın verdiği bilgiye göre, Proje Pazarı’na
410 proje başvurusu yapıldı. Başvuruların
275′i Türkiye’deki üniversitelerden, 36′sı
yurt dışındaki üniversitelerden, 68′i araştırma istasyonları ve enstitülerden geldi, 21′i sanayiden ve
10′u da bireysel başvuru şeklinde gerçekleşti.
Türkiye’den en çok proje başvurusu Ege Üniversitesi’nden
olurken, Erciyes Üniversitesi
en fazla proje gönderen ikinci üniversite oldu. Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi ise
en fazla proje hazırlayıp yarışmaya gönderen üçüncü üniversite oldu. Yurt dışından en
çok katılım İspanya’dan Spanish Research
Council, Almanya’dan University of Kassel,
ABD’den Cornell University’den yapıldı.
Köy-Koop Haber Haziran 2013
SAĞLIK
21
Kalp Hastaları Sıcak Havalara Dikkat!
»» Havalar birdenbire ve fazla ısınmaya, sıcaklarla birlikte kronik hastalıkları
olanların da şikayetleri artmaya başladı.
Dt. Coşkan ARAS
[email protected]
Merhaba değerli okurlar,
5. Sohbetimizde, ‘dişhekimi’ korkumuzun nedenlerini biraz olsun
hafifletmeye çalıştıktan sonra çürük
oluşmasını nasıl önleyebileceğimizden veya en aza indirebileceğimizden bahsedeceğim;
Dişhekimine neden gitmeyiz?
Akla gelen başlıca 3 neden; korku,
ihmal, maddiyat.
Korku: Eskiden daha sıktı ancak
günümüzde de rastlıyoruz, çocuklara
“seni iğneciye götürürüm, seni
dişçiye götürürüm” tehditlerine.
Aslında eskiler haklı. Eski insanlarda diş tedavisi yaptırmak hakikaten
tam bir işkence. Düşünsenize eskiden
uyuşturmadan yapılan diş çekimlerini, dolguları, köprüleri… Kendilerine
yapılan bu zulümleri hatırlıyor insanlar. Yanlış olduğunu bilmeden ya da
bilerek (o anı kurtarmak için) bu tehditleri çocuklara yapıyorlar.
Aslında yeni tekniklerle zulüm
çok çok daha hafifletilmiş durumda. İğne yapılmadan önce batacağı yerin spray veya kremlerle
uyuşturulması, neredeyse kıl kadar
ince iğnelerin yapılması, az miktarda madde verilerek çok derin uyuşma sağlanması, eskiden kullanılan
yavaş dönen temizleme turları yerine daha çabuk temizleyen aletlerin
kullanılması gibi. Yıllar önce dişime
dolgu yapılması gerektiğinde arkadaşımdan bir dolgumu uyuşturmadan, öbürünü uyuşturarak yapmasını rica ettim ve sonunda her dolguda
anestezi yapmaya karar verdim. Tabi
her iğneden önce ‘fısfıs’ şartıyla:)
Bir de ilk defa dişhekimine gelenler
var. Ben öğrenciyken bir hastamı
içeriye aldığımda ve koltuğu göstererek “Buyurun geçin” dediğimde
hastam bana “Ben tabureye otururum siz koltuğa geçin Doktor Bey”
demişti. İlk defa gelmiş, bilmiyor
ki. Askerliğimi dişhekimi olarak yaparken diş tedavisine ilk defa gelen
erlerden “Tükürün” komutuma uvucunu açıp tükürenlerden dönüp yere
tükürenlere kadar neler neler…
En ilginci öğrenciyken bir arkadaşımızın başına gelmişti. Hastaya “İçeri geçip hazır olun” demiş, bir süre
sonra içeri girdiğinde gördüğü manzaraya inanamamış. Eski diş koltuklarında baş koyma yeri siyah renkli,
kulaklık gibi 2 yanda yer alan metal
boruyla koltuğa bağlı olan şeylerdi.
Hastası çenesini baş koyma yerine
yerleştirmiş,
dizleri koltuğun oturma yerine gelecek
şekilde, iki eliyle
koltuğun kollarını
sıkıca tutmuş, sırtı
ve arkası ters yönde bekliyor!!! Sanki
göz! muayenesi olacak:))) Fıkra gibi.
İhmal: Bir hastam bana “Arabamızın bir yeri bozulsa veya kontrolü
geçse hemen tamirciye gideriz ama
bizim bir yerimiz ağrısa fazla aldırış
etmeyiz” diye söylemişti. Hakikaten
çoğumuz sağlığımızı ihmal ediyoruz.
Diş bakımı ve kontrolü de bunun bir
parçası. Yine söyleyeceğim. 6 ayda
bir dişhekimine gitmeyi ihmal
etmeyiniz.
Maddiyat: Maddi durumu çok iyi
olanlar ya da çalıştığı kurum/sigorta diş tedavisini ödediği halde (biraz önce saydığım diğer nedenlerle)
tedaviye gitmeyenler var. Bunun
yanında durumu çok iyi olmayıp biriktirip borçlanıp dişlerini tedavi etti-
renler de var. Bir de ‘işten artırmayıp
dişten artıranlar’ var ki onlar da gün
geçtikçe sağlıktan zarar ederler…
Çürük önlemleri:
Diş Fırçalama: Dişler günde en
az 2 defa (kahvaltıdan sonra – yatmadan önce) fırçalanmalıdır. Sabah
uyanınca değil kahvaltıdan sonra,
(kahvaltı etmemişsek yine de) fırçalamalı ve akşamları (yemekten sonra
birşeyler atıştırma alışkanlığından
dolayı) yatmadan önce fırçalamalı.
Fırça orta sert ve diş macunu nohut tanesi kadar olmalı ki ağızdan
köpükleri atmayı ve bulantıyı en aza
indirelim. Diş macununun kire yapışma ve uzaklaştırma özelliği yoktur, çok azı yeterlidir.
Fırçayı ıslatmayalım ki kıllar yumuşamasın. Musluğu ağız çalkalanmak istendiğinde açmış oluruz ve
suyu da az kullanmış oluruz. Florlu
diş macunlarını tercih etmeli, fırçaladıktan sonra ağız sadece 1 kez çalkalanmalı ki flor ağızda kalsın. Fırçayı
3-5 ay içinde veya dağılınca değiştirebiliriz. . Sigara içenler için satılan diş
macunları genelde kalın grenli olduğundan ve aşındırma yaparak temizlik
yaptıklarından kullanılmamalıdırlar.
Fırçalama yöntemi için önerilen
birkaç yöntemden birini anlatayım;
Ağız çok açılarak dişetlerinden dişe
doğru yuvarlaklar çizerek dişlerin 3 yüzü de (dış-iç-çiğneme)
iyice fırçalanmalıdır. Her bölgede
7-8 kez sayarak yapılabilir. Yan fırçalama kesinlikle yapılmamalıdır, dişetlerinde çekilme ve dişlerin
boyun bölgelerinde aşınmaya yol
açabilir. Dil yüzeyi de uygun diş veya
dil fırçalarıyla fırçalanmalıdır
Çikolata, şeker gibi besinler ve asitli içeceklerden sonra hemen değil,
10-15 dk. bekleyip dişlerinizi fırçalayınız. Zira mikroskobik incelemelerde anlaşılmıştır ki bu besinlerden hemen sonra mine yumuşar ve
erozyona yani aşınmaya uygun hale
gelir, tükürükteki minerallerle ancak 10-15 dk. sonra yine sertleşir.
Elektrikli diş fırçaları usulüne, kullanım koşullarına uygun kullanılırsa
(dişlerin sırayla ön, arka ve çiğneme
yüzeylerine tutup biraz beklenerek)
tavsiye edilebilir.
Sonraki sayıdaki başlıklardan
bazıları: Diş fırçalama sonrası diş
ipi ve dişler arası fırça kullanımı;
Diş çürüten gıdalar; Diş ve dişeti
kuvvetlendiren gıdalar; Hamilelikte
diş kaybında bebeğin
masumiyeti; Dişteki
her siyah çürük müdür; Diş röntgeninin
önemi; Dişte kalıtımın önemi; Dişte ihmalin Bedeli nedir;
Dişle fındık kıralım
mı? vb….
Diş sağlığı için daima
belirteceğim bir konu var: “Dişim
ağrırsa dişhekimine gider doldurturum” yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa doldurulur. Kendiliğinden
ağrı varsa ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine, şikayet olmadan 6 ayda
bir, en geç yılda bir gidiniz.
Unutmayalım, ‘Can boğazdan gelir’
ama dişlerin de arasından geçer!
İleti adresime çekinmeden olumluolumsuz eleştirilerinizi ve sorularınızı yazınız. (Ad soyadınızın yayınlanmasını isteyip istemediğinizi de
belirtiniz.)
Sonraki sayılarda buluşmak üzere;
Sağlıklı dişler, mutlu gülüşler…
Sıcak havalarda vücut ısının 36,5 dereceden daha fazla olur. Sıcak havalarda derideki damarlar genişler,
kalbin deriye gönderdiği kan miktarı artar ve vücut deriyoluyla ısı
kaybederek olması gereken ısı düzeyini sabit tutmak için çalışır. Bu
süreçte kalp, deriye giden kan miktarını artırmak için daha kuvvetli ve
hızlı kasılmak zorunda kalır. Kalp
bu görevi yerine getirmek için daha
fazla kanlanmaya ihtiyaç duyar.
Bunların üzerine birde kişi sıcak bir
ortamda efor sarf ediyorsa kalbin iş
yükü iyice artar. Bu durum özellikle
kalp damar hastalığı ve/veya kalp
yetmezliği olan hastalarda soruna
neden olur.
Özellikle kalp hastalarının bu
dönemi en rahat şekilde atlatmak için...
Sıcak havalarda ölümlerin
arttığı bilinir ve ne yazık
ki bu ölümlerin büyük
bir bölümü kalp hastalarında görülür.
Kalp hastasıysanız
ve sıcaktan etkilenmek istemiyorsanız;
• Sıcak havalarda güneşin
altında bulunmayın. Gölge
veya kapalı ortamları tercih
edin.
• Kısa sürelerle de olsa serin
ortamlarda bulunmaya çalışın.
• Özellikle güneşin altında efor sarf
etmekten kaçının.
• Çok sıkmayan, hafif, açık renkli
kıyafetler giyin.
• Kalp hastalığı, yüksek tansiyon
nedeniyle düzenli ilaç kullanmak
Yanlış beslenme
ürtikerinizi
tetikleyebilir!
»» Bu aralar vücudunuzda
kırmızı kabarıklıklar oluşmaya
başladıysa ve inanılmaz da
kaşınıyorsanız bir dermatoloğa
görünme zamanınız gelmiş
demektir.
Halk arasında ‘kurdeşen’ ya da ‘dabaz’ olarak
bilinen ürtiker hastalığını Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr.
Burçak Bozdemir Aral’la konuştuk.
Ürtikerin yaz aylarında daha fazla görüldüğünü belirten Dr. Burçak Bozdemir Aral;
‘Ürtiker özellikle çocuklarda ve genç yetişkinlerde daha
fazla olmakla
birlikte, her
yaşta
görülebilir. Toplumda çok sık
görülen
bir
hastalıktır.
Kalıcı olmayan kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıkla kendini gösteren ürtikerin, şekli
ve büyüklüğü değişebilir. Vücudun bir bölümünde döküntülerde gerileme olurken
başka bir bölümünde yenileri çıkabilir. Altı
haftadan kısa sürerse akut; uzun sürerse
kronik ürtiker olarak tanımlanır. Vakaların
çoğunluğunu oluşturan akut ürtikerde en
sık nedenler yiyecekler, ilaçlar ve enfeksiyonlardır. Hekimin tanısının ardından, gerekli tedaviye başlanır. Bu süreçte ürtikeri
tetikleyecek ya da artıracak besin ve ortamlardan uzak durmak gerekir.’ açıklamasında bulundu.
Ürtikeriniz Varsa Bunlardan Uzak Durun!
Çilek, Domates, Balık, kabuklu deniz ürünleri, Çikolata, Süt ve süt ürünleri, Fındık,
Yumurta, Gıda katkı maddeleri, Alerji riski
yüksek olan ilaçlar, Polenler.
ESKİ BİR MUAYENE KONUŞMASI
Eski bir dişhekimi
hastasına:
Korkmayın
acımayacak.
Hastası
dişhekimine:
Dalga mı
geçiyorsunuz,
ben de
dişhekimiyim!
zorundaysanız hekiminizle birlikte ilaç dozlarınızı tekrar
gözden geçirin.
• Bol sıvı tüketin. Çünkü kalp damar hastalığı olanlarda; sıcaklarda
terlemeyle
kaybedilen sıvı bol
su içilerek yerine
konmazsa kan akışkanlığında
azalmaya ve damarlar içinde
pıhtı oluşmasına; sonuçta ölümle
sonuçlanabilen kalp krizlerine neden olabilir. Bu yüzden özellikle
bu gruphastaların sıcaklarda susamadan bol su içmeleri şarttır. Ancak beraberinde kalp yetmezliği de
olan hastaların günlük alınması gereken sıvı konusunda doktorlarıyla
görüşmeleri gerekir.
Yok Sayılmaması Gereken
Hastalık Belirtileri
»» Vücuttaki bazı değişiklik ve belirtiler
hastalıkların habercisi olabilir.
Vücuttaki 6 belirti çok önemli
neden ve sonuçlara yol açabilir. Bu belirtiler ve sebepler:
Ayakta Uyuşma ve
Karıncalanma
El ve ayaklarda karıncalanma rahatsız edici ve sık karşılaşılan bir sorundur. Genellikle psikolojik kökenli de
olsa ciddi bir hastalığın işareti olabilir. Bu hastalıklardan
en önemlileri; Şeker Hastalığı: En sık nedenlerden biri
diabetik nöropati’dir. Sinsi
seyreden şeker hastalığının
en önemli belirtilerindendir.
Dolaşım Sorunları: Bacak
damarlarında tıkanıklık genellikle ayaklarda karıncalanma ve yürürken ağrılara
neden olur.
B12 vitamini eksikliği, ağır
metal zehirlenmeleri, alkolizm, bazı kötü huylu tümörler ve virüs enfeksiyonları bu
şikayete neden olur.
Bacaklarda Ödem
Isınan havalarla birlikte vücutta su ve tuz tutulumu artar
ve fazla önemsenmez, ancak
ödem çok ciddi hastalıkların
habercisi olabilir.
Vücutta sıvı toplanması bölgesel veya tüm vücudu içerecek şekilde genel olabilir.
Genellikle bacaklarda görülen ödem masa başı çalışmaya, hareketsizliğe ve sürekli
oturmaya bağlı olabilir.
Her iki bacakta ödem ise varisler, kalp yetmezliği, lenfatik tıkanıklık, karaciğer
hastalıkları ve böbrek hastalıklarında görülebilir.
pankreas kanserlerinin ilk
belirtileri karında sebepsiz
şişkinlik, gaz ve bazen kramp
şeklinde ağrılardır.
Kasıklarda Ağrı
Tıp dilinde pelvik ağrı olarak
tanımladığımız bu tip ağrıyı
gündelik yaşamda ve polikliniklerde sıklıkla görmekteyiz. Özellikle kadınların
günlük yaşamlarını, çalışma
düzenlerini ve cinsel yaşamlarını etkiler.
Sıklıkla gördüğümüz üriner
sistem enfeksiyonların genellikle ilk belirtisi kasık bölgesinde ağrıdır.
Göğüs Ağrısı
Acil servislere yapılan başvuruların %5-10 kadarını göğüs
ağrısı şikayeti oluşturmaktadır. Bu şikayetin kökeninde
çoğu zaman kalp, akciğer ve
sindirim sistemi ile ilgili ciddi bir hastalık gözlenebilir.
Kalbin koroner damarlarında
tıkanıklık ve kapak hastalıkları, Gastroözofageal reflü, Mide-duodenum Ülseri, Gastrit,
Zatürre ve Akciğer Kanseri
gibi tedavi gerektiren ve ciddi
sonuçlar doğuran hastalıklar
göğüs ağrısı yapan hastalıkların başlıcalarıdır.
Gaz veya Şişkinlik
Çoğunlukla bu şikayetler
önemsenmeyip geçiştirilir.
Ancak irritabl barsak sendromu (huzursuz barsak sendromu) her 4 kişiden birinde
görülen ve kişinin yaşam
kalitesini düşüren en önemli
hastalıklardan biridir. Ayrıca safra kesesi hastalıkları,
kalın barsak tümörleri ve
son yıllarda sayısı hızla artan
Baş Ağrısı
Baş ağrılarının 300’den fazla
farklı tipi vardır. Birçoğunun
nedeni tam bilinmemekte.
Baş ağrısı hekime danışılmadan en fazla ilaç kullanılan
şikayetlerin başında geliyor.
Toplumda oldukça sık görülen hipertansiyonun ilk belirtisi baş ağrısı olabilir.
22
Haziran 2013 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
HAZİRAN 2013
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
06 Haziran - 09 Haziran 2013
SEA EXPO TURKEY 2013
Su ve Deniz Ürünleri, Balıkçılık ve Teknolojileri İhtisas Fuarı - İstanbul
Donmuş & Taze Su ve Deniz Ürünleri Üretimi,
İşlenmesi, Ticareti, İşleme ve Paketleme Makineleri, Soğuk Hava Sistemleri, Açık Deniz Kafes
Sistemleri, Havuzlar, Tanklar, Ağ ve Sistemleri,
Aşı, İlaç, Kuluçka, Yem ve Yem Katkı Sanayi,
HKF Fuarcılık
06 Haziran - 09 Haziran 2013
Animalia istanbul 2013
10.Hayvancılık ve Teknolojileri Uluslararası Fuarı
Süt Ve Besi Sığırcılığı Entegreleri, Canlı Hayvan
Ticareti, Damızlık, Birlikleri, Yem Hammadde ve
Yem Katkı Üreticileri, Sperma, Besleme, Sulama
Sistemleri,
HAZİRAN AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Genel olarak toprak sürümü bitmiş olmalıdır. Ancak, Sonbahar ekimleri için toprak
sürüldüğü gibi, anızlar bozularak da ikinci
mahsul ekimi için toprak hazırlanır. Bazı
bölgelerde ikileme ve üçleme yapılır.
b) Bazı bölgelerde de geç kalınmakla beraber
tütün, ayçiçeği pamuk gibi mahsullerle ikinci mahsul olan mısır, bostan, fasulye, turp
ekimleri yapılır.
c) Her türlü mahsulde çapa, sulama, ot alma,
boğaz doldurma ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele devam eder.
e) Hububatta hasat ve harman işleri devam
eder. Mahsüller ambarlanır ve saklanır.
MEYVECİLİK
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlenir.
Bazı bölgelerde bahçelerde ve fidanlıklarda
toprak işlemesi sürüm ve belleme devam
eder.
b) Dikim işleri bitmiştir.
c) Ilık bölgelerde sürgün göz aşısı başlar.
Budama bitmiştir. Ancak bazı bölgelerde
mücadele amacıyla kanserli dallar kesilir.Uç
alma devam eder. Sulama, çapa ve her türlü
bakım sıkı bir şekilde ay boyunca yürütülür.
Meyvelerde seyreltme yapılır.
d) Meyve ağaçlarnıda görülecek her türlü
hastalıklara karşı mücadele yapılır.
HKF Fuarcılık
13 Haziran - 15 Haziran 2013
VIV TÜRKİYE 2013
Tavukçuluk Teknolojileri Uluslararsı İhtisas Fuarı
Besleme, Sulama Sistemleri, Yem Hammedeleri
Ve Makinaları, Hayvan Sağlığı, Hijyen, Çiftlik ve
Ticari Araçları
e) Ilık bölgelerde her türlü meyve hasadı
başlar ambalajlanarak piyasaya sevk edilir.
Bazı meyvelerde kurutularak değerlendirilir.
SEBZECİLİK
HAYVANCILIK
a) Geceleri hayvanlara barınak yeri olan
ahırlarda temizlik, dezenfeksiyon ve diğer
bakım işleri devam eder.
b) Hayvanlar genel olarak meralarda beslenirler. Yeni doğan yavrulara kepek, yulaf ezmesi, fiğ ve yonca verilir. Kırkım devam eder.
c) Süt işlemesi ve değerlendirilmesi devam
eder.
d) Meralar hayvanların devamlı bulunacağı
yer olduğundan münavebeli otlatma yapılmalıdır. Çayır ve yem bitkilerinin hasadı, kurutulması ve depolanması devam eder.
a) Serin bölgelerde sebze ekilecek toprakların hazırlığı ay başında bitmelidir.
b) Her türlü sebze tohumu ve fide ekim ve
dikimleri bu ay bitirilir. İkinci mahsul olarak ekilecek sebzeler ile Sonbahar turfandası
sebzelerin ekimleri yapılır.
c) Sebzelerde çapalama, uç alma, koltuk
alma, sulama ay boyunca devam eder. Gübreler sulama ile şerbet halinde verilir. Boğazlar doldurulur, çeşitli sebzeler sırıklara alınır
ve hereklere bağlanır.
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele devam eder.
e) Her çeşit sebze hasadı başlar. Sebzeler
ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Bazıları
yerinde salça, konserve, turşu, kurutma, reçel şeklinde değerlendirilir. Domates suyu
çıkarılır.
BAĞCILIK
a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder.
b) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma,
çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım
işleri devam eder.
c) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler
hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir.
e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele edilir.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri devam eder.
b) Kuluçka işleri ayın başında biter. Tavuklara yeşil yemlerden başka takviye amacıyla
diğer yemlerden de verilir. Özellikle civcivlerin beslenmelerine önem verilmelidir.
c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı mücadele
edilmeli ve tavukların gezindikleri yerler kireçlenmelidir.
ARICILIK
a) Bal ile dolmuş çerçeveler alınarak yeni boş
çerçeveler konulur. Kovanlarda bakım ve temizlik devam eder.
b) Her türlü hastalığa karşı mücadele devam
eder.
c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır.
HKF Fuarcılık
Mevzuat
13 Haziran - 16 Haziran 2013
DLG-ÖÇP TARLA GÜNLERİ 2013
▶▶ 2 Mayıs 2013 Tarihli ve 28635 Sayılı Resmî Gazete, Tabiat Varlıkları ve
Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin
Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmelik
Açık Alan Uygulamalı Tarım Fuarı
Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları, Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda
Bahri Dağdaş Tarımsal Araştırma Enstitüsü Alanı - Konya
03 Temmuz - 07 Temmuz 2013
Edirne Sanayi ve İş
Traktör, Tarım Ekipmanları, Otomotiv,
Elektronik Aletler Fuarı
Traktör ve Tarım Ekipmanları, Otomotiv, Beyaz
ve Kahverengi Eşya, Elektronik Aletler, Tarım ve
Hayvancılık Teknolojileri
Renkli Fuarcılık
14 Ağustos - 18 Ağustos 2013
Çorlu Tarımtech 2013
6.Corlu Tarım Hayvancılık, Tohum,
Meyvecilik, Sulama ve Teknolojiler Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları
Renkli Fuarcılık
15 Ağustos - 18 Ağustos 2013
KİTAP
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp
Mülâyim
Yayınevi: Yeni İnsan
Kooperatifçilik kitabının 6.
Baskısında okurlarına ülkemiz
ve dünya kooperatifçiliğindeki
en son durum ve gelişmeler
güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri,
Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel
Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış.
Tarım ve Teknoloji
Tarım ve Teknoloji Günleri Tekirdağ Karaevli Köyü
Tarım Makineleri ve Ekipmanları, Gübre, Tohum, İlaç, Hayvancılık, Gıda, Sulama Ekipmanları
DLG Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
Nasıl Bir Organik Tarım
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Bu kitapta Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi,
Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam
Kooperatifi, Marmariç Ekolojik
Yaşam Derneği deneyimlerini
paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.
▶▶ 4 Mayıs 2013 Tarihli ve 28637 Sayılı Resmî Gazete, 2013/4601
Çevre
Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması
Programını Tercih Eden Üreticilerin
Desteklenmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
▶▶ 10 Mayıs 2013 Tarihli ve 28643
Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/16-17)
▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647
Sayılı Resmî Gazete,
2013/4651
2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın % 38
Oranında Artırılması Hakkında Karar
▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647
Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçinde
Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünlerin
Nakilleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647
Sayılı Resmî Gazete, Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot,
Gübre ve Toprak Analizi Destekleme
Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2013/14)
▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647
Sayılı Resmî Gazete, Yem Bitkileri
Desteklemeleri Uygulama Esasları
Tebliği (No: 2013/18)
▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647
Sayılı Resmî Gazete, Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin
Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2013/19)
▶▶ 15 Mayıs 2013 Tarihli ve 28648
Sayılı Resmî Gazete, Patates Siğili
Görülen Alanlarda ve Güvenlik Kuşağında Uygulanacak Desteğe İlişkin
Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama
Tebliği (No: 2013/21)
▶▶ 17 Mayıs 2013 Tarihli ve 28650
Sayılı Resmî Gazete, 013/4668 Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürlüğü Tarafından 4734
Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü
Maddesinin (f) Bendi Kapsamında
Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar
Hakkında Karar
▶▶ 17 Mayıs 2013 Tarihli ve 28650
Sayılı Resmî Gazete, 3/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ (Tebliğ No:
2012/65)’de Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ (No: 2013/24)
▶▶ 18 Mayıs 2013 Tarihli ve 28651
Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart
Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/20)
▶▶ 25 Mayıs 2013 Tarihli ve 28657
Sayılı Resmî Gazete, Hayvancılık
Desteklemeleri Hakkında Uygulama
Esasları Tebliği (No: 2013/29)
▶▶ 25 Mayıs 2013 Tarihli ve 28657
Sayılı Resmî Gazete, İyi Tarım
Uygulamaları Destekleme Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2013/22)
Köy-Koop Haber Haziran 2013
SPOR-TARIM BULMACA
En Kestirme Yol... Doping!
Ne güzeldi 2012 Londra Olimpiyat
Oyunlarında Ay Yıldızlı bayrağımızı
göndere çekilirken seyretmek… İstiklal Marşımız çalınırken ise tüylerimiz diken diken olmuş, gözyaşlarımızı tutmaktan bile vazgeçmiştik.
Dile kolay, tahmini rakamlara göre
bu unutulmaz töreni tüm dünyada
en az 2 milyon insanın izlediği düşünülüyor. Bundan güzel ülke tanıtımı
olabilir mi?
Ve aradan geçen süre sonunda basında ardı ardına doping haberleri.
Atletizmde Aslı Çakır Alptekin, Nevin Yanıt… Bisiklet sporunda onlarca sporcu… Halterde istifalara kadar
götüren süreçler... Nereye gidiyor
Türk sporu diye kaygılı yüzlerce yorum da cabası.
Yıllardır tüm dünyanın başına bela olan konunun bu kadar
yakınımızda,hatta evimizin içine bile
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
teknoloji ve tıp dünyası devamlı bir
yarış içinde bir yandan doping için
yenilikler bulunurken bir yandan da
tespit edilmesi için çalışılmaktadır.
Spor ahlakına tamamen ters olan
dopingin tek amacı kürsünün en
tepesinde yer almaktır. İnanılmaz
ödüller bu amacı daha da körüklemektedir. Ancak, şunu iyi bilmek
gerekir, doping maddelerinin hepsi
vücutta kısa ya da uzun süreli yan etkilere neden olurlar. Bu maddelerin
kullanımı:
• Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının azalmasına,
• Göğüslerde büyümeye,
• Erken kelliğe,
• Prostat bezinin genişlemesine,
girmesi herkesi şaşırttı.Elbette ortada henüz ispatlanmış bir iddia yok.
Ancak,elde edilmiş başarıların böyle
suçlamalarla gölgelenmesi bile, birçok insanın kafasında “acaba?” sorusuna neden olmakta.
Öncelikle bilinmelidir ki doping,
tüm dünyanın sorunudur. Ve dopingin ne olduğunu bilmekte yarar
vardır. Doping, sporcuların yarışta
kendilerine avantaj sağlamaları için
kullandıkları performans artırıcı ilaç
ve yöntemlerin genel adıdır.
Son yıllarda sıkça bu sözcükle karşılaşsak da doping yapılması çok
eskilere hatta eski yunan uygarlıklarına kadar uzanmaktadır. O dönem atletleri güçlerini artırmak için
mantar, ginseng ve morfin gibi maddeler kullanmışlardır. Şimdi ise tespit edilmesi çok güç olan ilaçlar ve
yöntemler kullanılmaktadır. Gelişen
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- 21 Mayısta dünyaca kutlanan gün 2- İnce el işi... Bir yüzeyin üzerinde sarmal girinti veya çıkıntı... Mahsül 3- Tohumlarından yağ
elde edilen bir bitki... Âşık, tutkun 4- Şarkı, türkü... Sıkıntı verme
5- Anadoluda eşeğe verilen ad... Ey, hey anlamında kullanılan bir
seslenme sözü 6- Aktinyumun simgesi... Yağlı, mayalı veya mayasız
hamurdan yapılan çörek... Bir bağlaç 7- Kırıtma, naz... Ced... Beyaz
8- Kalıtımsal... Meşhur bir japon yemeği... 9- Doktor... Dört tarafı sularla çevrili kara... Baş 10- Deveyi çöktürmekte kullanılan bir
ünlem... Anlam... Sümerde su tanrısı 11-Çok yüksek, kabuğu koyu
renkli bir kavak türü... Uzaklık anlatır... 12- Güzel, hoş... Dünya
Yukarıdan Aşağıya
1- İplikteştirilmiş her türlü özdeği kumaş durumuna getirip değerlendiren iş kolu. 2- Aza... Üzeri tüylü ve tüysüz iki türü olan bir çeşit hıyar,
acur... Ateşi alevlendirmek 3- Kadın tellak... Kimyasal bir uyuşturucu...
Eski mısır tanrısı 4- Güç... Para aktarımı, havale... 5- Eski dilde göz...
Baş çoban... Anadoluda bir uygarlık 6- Bir nota... Delici kılıç... İneğin,
sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu 7- Gülgillerden,
orta boylu bir ağaç... Tantalın simgesi... Korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma 8-Tapınak... Kırmızı... 9- Bol
ve güçlü olarak çıkan... İskambilde birli... Kart, anaç 10- Çoğalmak...
ABD’nin İngilizcesi 11- Çıplak resim... Geçindirme 12- Nida... Elde yün
eğirmeye yarayan araç.
23
Büyüme çağındaki
çocuklarda:
Kadınlarda:
• Erkeksi karakterlerin oluşmasına,
• Ruhsal bozukluklara ve depresyona,
• Anormal adet düzensizliklerine,
• Fazla tüylenmelere,
• Sesin kalınlaşmasına,
Erkeklerde
• Ruhsal bozukluklara ve depresyona,
• Aknelere,
• Testislerin boyutlarının küçülmesine,
• Sperm üretiminin azalmasına,
hastalıklar nedeniyle
öldüğü de bilinmektedir.
Gerçek olan şudur: Hiç bir şey sağlığımızdan daha önemli değildir. Ödül
ya da madalya ne olursa olsun sağlığımızla yer değiştirebilecek şeyler
değildir.
• Vücutta ve yüzde aknelerin oluşmasına,
• Kemiklerdeki kıkırdak dokunun
erken sertleşmesi sonucu boyda uzamanın ve büyümenin durması.
Böylesine korkunç
etkilerinin olduğunun
bilinmesine rağmen halen
dopingin yapılıyor olması
düşündürücüdür. Hatta
bu maddeleri kullanan
sporculardan bazılarının,
sportif yaşamları sırasında
ya da sporu bıraktıktan
sonra bu maddelerin
kullanımı nedeniyle oluşan
19 Mayıs 1919...
Ülkenin işgalden kurtulması için 16 Mayıs 1919’da ‘Bandırma Vapuru’ ile İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Atatürk 19 Mayıs 1919 ’da Kurtuluş Savaşı’nı da başlatmıştır.
3 yıl süren savaşlar sonunda ülkenin yabancı güçlerden
arındırılmasının ardından Atatürk’ün Samsun’a varış tarihi olan Mayıs günü Ata’nın isteği üzerine ‘Gençlik ve
Spor Bayramı’ olarak kutlanmaya başlamıştır. 20 Haziran
1938’de ‘ Gençlik ve Spor bayramı’ adı ile milli bayramlarımız arasına katılan 19 Mayıs 7 Mart 1981’de de ‘Atatürk
’ü anma ’ eklenerek ‘Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramı’ olmuştur.
Bu tarihi günde, başta Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu
uğurda büyük mücadele veren ecdadımızı saygıyla anar, aziz
milletimizin ve gençlerimizin bayramını içtenlikle kutlarız.
Köy-Koop Merkez Birliği
Dileğimiz adı dopingle anılan tüm
sporcularımızın en kısa zamanda
aklanması ve Türk sporundaki başarıların, spor ahlakına uygun, temiz
bir şekilde elde edilmesidir.
Spor dolu günler sizinle olsun…
Atatürk Samsun’da
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Bir
süre çalıştıktan sonra kentin postanesine gitti. Görevli bulunan PTT memuru o günü söyle anlatıyor:
Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir
haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor. O sırada, Mustafa
Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa
kalktım.
- Buyurun Paşam.
- Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor dedi.
- Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem!
- Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim,
ya ölürüz, ya vatan kurtulur, dedi.
Ceketin cebinden ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine
koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak
bir şey kalmamıştı.
- Sen ölürsen ben de ölürüm dedi.
Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı,
elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal
cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının
emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kağıda
çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi.
Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı, sonra;
«Oh çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.» dedi ve maiyetiyle
gitti. Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyan bir kişiydi.
Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir
gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte…
Tar›m ciftci 31,5X46,5 ilan.pdf
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
1
21.05.2013
17:02

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 18. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 18. Sayı Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi 01-31 Mayıs 2013 Nisan 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi

Detaylı