SAHNE 1

Transkript

SAHNE 1
KONYA, SEMA TÖRENİ İÇ/GÜN
Bir sema töreni ile açılırız. Semazenler yavaş yavaş
dönmeye başlarken film jeneriği de girer. Müzik epey
hızlandığında izleyiciler arasından bir adam ayağa
kalkar, kusacak gibidir, ağzını eliyle kapayarak, hızla
dışarıya doğru hareket eder.
KONYA, BİNA ÖNÜ DIŞ/GÜN
Arka planda jenerik devam etmektedir, müzik epey
hızlanmıştır. Orta yaşlı bir adam; Aziz Z. Zahara,
hastalıktan epey halsiz düşmüş bir halde binadan dışarı
atar kendini, öksürmektedir. Saçları omuzlarına
dökülmekte, sağ kulağında bir küpe ve boynunda da güneş
şeklinde bir kolye var. Orada bir süre soluklanmak için
durur, biraz sonra spor giyimli, sarı kazaklı, başını
acemice örtmüş bir kadın, Ella, koşarak gelir Aziz’in
yanına. Yüzünü görmeyiz. Elini Aziz’in omzuna koyar. Aziz
ona olağanüstü yoğun bir sevgiyle bakar, canının acısına
rağmen gülümser, sonra gözleri kayar, birlikte yere
yığılırlar.
SEMA TÖRENİ, KONYA, İÇ/GÜN
Tekrar sema törenine döneriz, jenerik bitmekte, müzik en
son hızına ulaşmış, bir semazenin süratle dönüşüne
yaklaşırız. Eteğine yaklaşırız, yaklaşırız, bir süre
sonra sadece dönen beyaz kumaşı görürüz.
ELLA EV, MUTFAK,İÇ/GÜN
Sufi müziği devam eder. Semazenin eteğinden bir blenderın
dönüşüne geçeriz. Sütün içinde bazı meyveler dönmekte.
Ritmin son vuruşuyla birlikte blender durur.
Mutfakta Ella ve yakın arkadaşı Esther var. Ella mor bir
gömlek, gri etek giymiş, klasik bir tarzı olduğu
anlaşılıyor. Esther ise, hayli kilolu bir kadın ve son
derece neşeli görünüyor. Sarı ağırlıklı bir elbise var
üzerinde.
Ella, Esther’in hazırladığı kakaolu mozaik pastayı
tadarken Esther merakla beklemekte. Ella lokmaları çok
yavaşça çevirir ağzında. Esther sabırsızlanır.
1
ESTER
Eee?
ELLA
Hmm... Hiç fena değil. Zencefil mi
kattın sen buna?
Esther ellerini çırpar.
ESTHER
Evet! Beğendin mi?
Ella son lokmasını da yutar, hala lezzet analizi
yapmakta.
ELLA
Aslında.. Tadı güzel... Ama
çikolatalı pastada zencefil?
Esther yapmacık bir öfkeyle, parmağını arkadaşının
göğsüne vurarak
ESTHER
Ella! Bir Füzyon Yemek Kulübü
üyesisin ama iflah olmaz bir
gelenekçisin sen!
Ella cevap veremeden ikizleri, on altı yaşında bir erkek,
bir kız çocuğu; Avi ve Orly dalarlar mutfağa. Avi
elleriyle havada bateri çalmakta, ağzıyla davul sesi
çıkarıyor.
AVİ
Anne! Yemek hazır mı? Çok açım!
Orly tezgahta bekleyen yemeklere göz atar.
ORLY
Anne, bak bu öğün 650 kalori hakkım
var, ona göre.
AVİ
2
Boşuna uğraşma, obezsin işte sen!
Orly Avi’nin kafasına vurur. İtişmeye başlarlar. Ella
sofraya götürmek üzere blenderdaki sütü bardağa koyup
tutuşturur ellerine.
ELLA
Hey! Hadi şunları sofraya götürmeme
yardım edin.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Sofraya ilk Ella’nın kocası David oturmuş. Hemen ardından
Jeannette gelir, yirmi üç yaşında. Pembe kazağı dikkat
çekmekte. Mükellef bir sofra hazırlanmıştır, her zamanki
gibi. Birer birer otururlar. David hemen konuya girer.
DAVID
Ella sana müjdeyi verdi mi bakalım?
Esther “ne müjdesi?” der gibi arkadaşına bakarkan Ella
“önemsiz bir şey” şeklinde omuzlarını silker.
Keseriz.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Aynı sofra sahnesinden açılırız.
DAVID
Karım harika bir iş buldu. Hem de
seneler sonra!
ELLA
Aman canım, büyütülecek bir şey
değil. Editörün asistanının
asistanıyım altı üstü.
DAVID
Hayatım niye öyle diyorsun? Ülkenin
en iyilerindendir o yayınevi.
David Ella’yı dirseğiyle dürter, ama Ella pek hoşnut
değildir bu muhabbetten.
3
DAVID
Diğer asistanları bir görsen Esther!
Hepsi gencecik! Aralarında Ella gibi
bunca sene ev hanımı olup da tekrar
çalışmaya başlayan tek bir kişi bile
yok.
David, yapmacık bir gururla karısına bakarken Esther
arkadaşının durumdan hiç de hoşnut olmadığını
farketmiştir, bu arada Avi, tepsiden bir parça daha tavuk
alan Orly’ye takılır
AVİ
Hey şişko! 680 kalori oldu bile, çek
elini o tavuktan.
Bu arada Jeanette’in kısık sesle söylediği söz duyulmaz.
JEANNETTE
Benim de bir sürprizim var!
ORLY
Annee!
ELLA
Avi rahat bırak Orly’yi. Bir şey mi
istedin Jeannette?
Jeanette bu sefer daha yüksek sesle tekrarlar
JEANNETTE
Benim de sizlere bir haberim var.
Müjdemi isterim!
Masada bir sessizlik olur. Jeanette bir süre bekler.
JEANNETTE
Scott ve ben evlenmeye karar verdik!
Bu sefer daha büyük bir sessizlik olur. David çatal
bıçağını bırakır, Esther donup kalmış, Ella inanmaz
4
biçimde kızına bakıyor. Avi ve Orly bile didişmeyi
bırakırlar.
Keseriz.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Aynı görüntü ile tekrar açılırız. Kimse kıpırdamıyor.
Jeannette hızlı hızlı konuşmaya devam eder.
JEANNETTE
Off! Ben de sevinçten havalara
uçacaksınız zannetmiştim.
Yine sessizlik.
DAVID
Kızım, az önce evleneceğini söyledin.
JEANNETTE
Babacığım farkındayım, biraz ani oldu
ama Scott geçen akşam yemekte evlilik
teklif etti. Ben de kabul ettim bile.
Bir süre daha sessizlik.
ELLA
Peki ama neden?
Bu sefer daha uzun bir sessizlik.
JEANNETTE
Ne demek “peki ama neden”? Elbette
Scott’a aşık olduğum için!
ELLA
Canım, demek istediğim... Aceleniz
neydi yani? Hamile filan mısın yoksa?
Jeannette çok sinirlenir.
JEANNETTE
Anne!
5
ELLA
Yalnızca yardım etmek istiyorum.
JEANNETTE
Tam sekiz ay oldu biz çıkmaya
başlayalı. Sırılsıklam aşık olduğum
için evlenmeyi isteyebileceğim
aklının ucundan geçmiyor mu?
David araya girme ihtiyacı duyar.
DAVID
Canım bak, annen şunu demek istiyor:
Biriyle çıkmak başka şey, evlenmekse
bambaşka bir şey.
Ella derin bir of çeker.
ELLA
Zaten ciddi bir ilişki için yaşın
daha ufak.
JEANNETTE
Anne benim yaşımdayken çocuğun olmadı
mı senin?
Ella JeaNnette ile aynı anda konuşur, kızını dinlemeden.
ELLA
Üstelik Scott’un bir işi yok, daha
okulunu bile bitirmedi.
Bir süre sessiz kalırlar.
JEANNETTE
Anne biz aşığız diyorum! Çok
mutluyuz! Anlasana!
ELLA
Of! Evlenmeyi oyun sanıyorsunuz. Bu
kadar da saf olunmaz ki, böyle... Bu
kadar da romantik!
6
JEANNETTE
Nesi varmış romantik olmanın?
ELLA
Hayatım hangi asırda yaşıyorsun? Aşk
dediğin bugün var yarın yok cici bir
histen ibaret. Bir kadın aşık olduğu
erkekle değil, iyi baba, iyi koca
olacağını tahmin ettiği erkekle
evlenir.
David Ella’ya garip şekilde bakar.
JEANNETTE
Ben senin derdinin ne olduğunu
biliyorum anne. Benim de genç yaşta
evlenip aynı senin gibi olacağımı
sanıyorsun; mutsuz, pasif, can
sıkıntısından bunalmış bir ev kadını!
Ortam buz keser.
DAVID
Annenden özür dile çabuk.
Jeannette hışımla, peçetesini fırlatıp, sandalyesini
iterek odadan çıkar. Arkasından sessizce Orly ve Avi de
kalkarlar. Esther çok alçak sesle,
ESTHERBen de kalksam iyi olacak.
Ella baş sallayarak arkadaşına onay verir. Dışarıda şakır
şakır yağmur yağmaktadır. Esther şemsiyesini açar ve
çıkar.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Masada Ella ve David sessizce oturmaktalar. David
masadaki çatalı eline alıp evirip çevirmeye başlar.
Ella’ya hiç bakmadan;
DAVID
7
Yani bu dediklerinden senin sevdiğin
adamla evlenmediğin sonucunu mu
çıkarmalıyım?
ELLA
Hayır hayatım, tabii ki kastettiğim
bu değildi.
David hala çatala bakarak konuşur.
DAVID
Ne kastettin o zaman? Oysa ben
evlendiğimizde bana aşık olduğunu
zannediyordum.
ELLA
Aşıktım... O zamanlar öyleydim...
David başını kaldırır.
DAVID
Peki ne zaman bıraktın beni sevmeyi?
Ella hayret içinde kocasına bakar. Kelimeler dudaklarına
kadar gelir, ama dökülmezler. Dudakları titrer bir süre.
Sonra birdenbire ağlamaya başlar.
Ella bir süre ağlar. David sessizce oturur.
Keseriz.
ELLA EV, BANYO, İÇ/GÜN
Ella yüzünü yıkamakta. Bir süre aynada kendisine bakar,
hayli üzgün ve umutsuz görünmektedir.
ELLA EV, ÇALIŞMA ODASI, İÇ/GÜN
Ella, kütüphaneye koyduğu romanı arar bir süre. En
sonunda yayınevinden gelen dosyayı bulur.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Ella, elinde dosya ile David’in yanından geçer. David
hala bıraktığı pozisyonda oturuyor, elindeki çatalla
8
oynamakta. Ella dalgınlıkla yanından geçip verandaya
çıkar, David sadece şöyle bir bakar.
ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GÜN
Ella, sallanan iskemlesinde oturmuş, kucağında roman
dosyası, gökyüzünü seyreder bir süre. Yağmur devam
etmekte, göğe kızıl, turuncu bir renk hakim, bulutlar
süratle hareket etmekteler. Ella dosyayı eline alır. Ön
yüzünde pembeli, morlu, sarılı lale tarlalarıyla bir
fotoğrafın bulunduğu kartpostalın arkasında yazarın el
yazısıyla yazdığı notu okur.
AZİZ (DIŞ SES)
Sayın Editör. Bu satırları size
Amsterdam’dan yolluyorum. Hikayem ise
Anadolu’da geçmekte. 13. yüzyılın
Konya’sında.
Ella biraz yüzünü ekşitir, kartpostalı bırakıp kitabın
kapağına bakar. Romanın ismi AŞK ŞERİATI’dır. Sayfayı
çevirip önsöze geçer.
AZİZ (DIŞ SES)
Aşk Şeriatı benim ilk ve muhtemelen
son romanım. Bu kitabı sadece Rumi’ye
ve onun sevgili güneşi Şems-i
Tebrizi’ye olan hürmetimden ve
sevgimden kaleme aldım.
Konu Ella’nın ilgisini çekmemiştir ama yine de okumaya
devam eder.
AZİZ (DIŞ SES)
Kimsenin aşkın inceliklerine vakit
bulamadığı bir dünyada “Aşk Şeriatı”
daha büyük önem kazanmakta.
Zira her ne kadar bazıları aksini
iddia etse de, aşk dediğin bugün var
yarın yok cici bir histen ibaret
değildir.
9
Ella az önce söylediği sözleri kitaptan duymuş olmanın
korkusuyla bir anda kitabı kapatır, hatta neredeyse
elinden düşürür. Bir rüzgar yerdeki kuru yaprakları
havalandırır. Ella merakına karşı koyamaz, korkarak
tekrar açar sayfaları.
AZİZ (DIŞ SES)
Çünkü aşk, hayatın asıl özü, esas
gayesidir. Gün gelir “romantik”
kelimesini bir suçlama gibi
kullananları dahi kıskıvrak yakalar
aşk.
Ella bu sefer dehşet içinde kapatır kitabı ve korkuyla
kendisinden uzağa bir yere koyar. Bir süre durur, sonra
biraz daha öteye iter. Verandanın önüne kadar yürür.
Artık yağmur kendisine gelmektedir. Başını kaldırır,
gökyüzüne bakar, üzerine düşen yağmur tanelerine...
AVLU, DIŞ/GÜN
Gökyüzü iyice kararır, yatsı vakti karanlığına dönüşür,
rüzgarın sesine baykuş, yarasa sesleri, kurt ulumaları
karışır. Bir kuyunun dibinden gökyüzüne bakmaktayız,
dolunay var, yağmur yağıyor. Kuyunun dışından bir erkek
sesi duyulur.
SES
Şems, Şems, neredesin?
Sonra birden bütün sesler susar. Kuyunun ağzında bir
siluet görünür, elinde kandil, aşağıya bakmakta.
Süratle kuyunun içinden yukarı çıkar, avluya geliriz.
Üzerine ay ışığı vuran adam kuyuya eğilmiştir, hemen
arkasından elinde hançerle bir siluet bahçe duvarının
arkasından koşarak kaçar. Son hamlesinde tedirgin bir
şekilde geriye dönüp baktığını farkederiz. Kuyunun dibi
boş görünmekte, sadece ayın sudaki yansıması vardır.
Fakat bir süre sonra suyun içinde bir suratın
belirdiğini, iki gözün yukarı baktığını görürüz. Şems’in
gözleridir bunlar. Kuyunun başındaki adam dizlerinin
üzerine çöker ve göğsünü döverek bağırmaya başlar,
elindeki kandil sönmüştür.
10
ADAM
Öldürdüler! Şems’i katlettiler!
Uzaklardan bir kuş sürüsü havalanır. Adam başını göğe
kaldırır ve canhıraş bir çığlık atar.
ADAM
Aaaaaaaaahhhhhhh!
BABA ZAMAN ZAVİYE BAHÇE, DIŞ/GÜN
Çığlık sesi bir bakır çan sesine dönüşür. Şems gözlerini
açar. Zaviye’nin bahçesinde oturmuş, tefekküre dalmıştır.
Görmekte olduğu rüyadan zorlukla ayılır. Mutfaktaki bakır
çan dervişleri meclise çağırmaktadır, müritlerin odaya
doğru yürüdüklerini görürüz. Şems de bir süre sonra
kendine gelir ve ayağa kalkar.
BABA ZAMAN ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN
Tüm dervişler odada oturur vaziyettedir. Çemberin
ortasında da Baba Zaman, düşünceli biçimde dudaklarını
sıkmış ellerine bakıyor.
BABA ZAMAN
Sizleri neden buraya topladığımı
merak ediyorsunuzdur. Geçen gün gelen
mektupla alakalıdır.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Başka bir gün, Baba Zaman’ın konuşması görüntüler üzerine
düşmekte. Ella’nın üzerinde siyah bir kazak var. Gündüz
olmasına rağmen oda hafifçe loş, lambayı yakar.
BABA ZAMAN (SES)
Uzak olmayan bir şehirde bir allame-i
cihan yaşar. Takva ve ibadette kamil,
ilim ve marifette mahirdir. Ama İlahi
Aşk’ta yok olmadığından, benlik
zannından tam olarak kurtulamamıştır.
Ella uzunca bir süre kararsızlık çeker, telefonu eline
bir alır bir bırakır, en sonunda numaraları çevirir.
11
BABA ZAMAN (SES)
Sizi ve beni kat kat aşan sebeplerden
ötürü zaviyemizden birinin gidip
kendisine can yoldaşı olmasında fayda
vardır.
Ella numarayı çevirmiş, karşı taraf açmıştır.
ELLA
Merhaba Scott. Benim, Ella,
Jeannette’in annesi. Müsaitsen biraz
konuşabilir miyiz?
Karşı tarafta kısa bir sessizlik olur, Scott nazik bir
ses tonuyla, kekeleyerek cevap verir
SCOTT (SES)
Mrs. Rubinstein… bu ne sürpriz…
Tabii… buyurun.
ELLA
Scott, seninle bir alıp veremediğim
yok, ancak kızımla evlenemeyecek
kadar gençsin. Bu mevzuyu burada
kapatmanı rica ediyorum senden.
Keseriz.
BABA ZAMAN, ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN
Baba Zaman konuşmasına devam eder.
BABA ZAMAN
Bu zorlu bir manevi yolculuktur.
Vazife gibi yapılacak bir iş
değildir. Ancak aşk için ve aşk ile
yapılabilir.
Müritlerden biri müsaade ister ve sorar
MÜRİT
Kimdir bu sözünü ettiğiniz alim
efendim?
12
BABA ZAMAN
İsmini ancak gitmeye gönüllü olan
kişiye söyleyebilirim.
Aralarında Şems’in de olduğu on gönüllü elini kaldırır.
Baba Zaman ellerini indirmelerini ister.
BABA ZAMAN
Karar vermeden önce bilmeniz gereken
bir şey daha var. Bu seyahat
zahmetler ve tehlikelerle doludur.
Hatta geri dönüş güvencesi yoktur.
Böyle söyleyince Şems hariç diğerlerinin eli iner. Baba
Zaman adeta Şems’i göndereceği için üzülmüştür. Başını
sallar.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Salondaki ampul cızırdamaya başlar, belli ki bir
temassızlık vardır, Ella telefondayken ampule uzanmaya
çalışır, ancak ampul söner, oda biraz daha karanlıklaşır.
Karşıdan Scott cevap vermekte,
SCOTT (SES)
Mrs. Rubinstein, Jeannette’le ben
birbirimize aşığız.
Ella derin bir nefes alır.
ELLA
Evladım ne hissettiğinizi anlıyorum.
Ama daha çok gençsiniz. Kim bilir,
bir bakmışsın, yarın bir başkasına
aşık olmuşsun.
Kısa bir sessizlik daha.
SCOTT (SES)
Mrs. Rubinstein, ne olur kabalık
addetmeyin ama böyle bir ihtimal
varsa şayet, herkes için, hatta sizin
için bile geçerli değil mi?
13
Ella sinirle güler
ELLA
Ben ömür boyu sürecek bir seçim
yaptım. Kocam da öyle. Evlilik hafife
alınacak bir karar değil.
Scott’un yanıtını dinlerken Ella bitkince arkasına
yaslanır, sinirlenmiştir.
Keseriz.
BABA ZAMAN ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN
Diğerleri ayrıldıktan sonra Baba Zaman Şems’in yanına
gelir ve şefkatle konuşur.
BABA ZAMAN
Eyvallah Şems, anlıyorum ki yola
çıkacak olan kişi sensin. Konya’da
kimi bulacağın mektupta yazılı.
Şems Baba Zaman’ın elini öper. O da kendisine mühürlü
mektubu vererek odadan çıkar. Şems mührü kırar, mektubu
açar.
MEDRESE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Mevlana’nın ders verdiği medresenin önünde 12 yaşındaki
Kimya, babası ile birlikte bir duvarın önüne çömelmiş
bekliyorlar. Bir süre sonra kapı açılır, önde Mevlana,
yanında iki oğlu; Sultan Veled ve Alaaddin, arkasında
öğrencileri, dışarı çıkarlar. Kimya’nın babası çok
saygılı bir biçimde Mevlana’ya yaklaşır.
Öğrenciler bahçeye yayılırlar, iki oğlu Mevlana’nın
yanında kalır. Alaaddin, ilgiyle Kimya’yı süzer.
BABA
Efendi Hazretleri.
Mevlana durur, başıyla hafifçe selam verir. Baba aynı
saygılı üslupla devam eder.
BABA
14
Kızım özel bir çocuk, ama anası ve
ben, basit insanlarız, onu layıkıyla
yetiştiremeyiz. Kimya’yı öğrenciniz
olarak kabul eder misiniz?
Mevlana bu talebi olgunlukla karşılar, bu tip isteklere
alışık olduğu bellidir.
MEVLANA
Gel anlat hele, nerelisin?
Mevlana babası ile konuşurken Kimya çocukların oynadığı
bahçeye doğru yürür.
MEDRESE, BAHÇE, DIŞ/GÜN
Hepsi erkektir çocukların. Kimya tedirginlik ve
şaşkınlıkla etrafına bakınır, biraz uzakta köşede yalnız
başına duran bir kadın görür. Teni bembeyazdır. Kimya el
sallar ona. Kadın çok şaşırır, o da kısa bir tereddütten
sonra el sallar. Kimya onun yanına gider.
KADIN
Merhaba küçük kız, yoksa beni
görebiliyor musun?
Kimya başını sallar.
KADIN
İşte bu harika! Senden başka kimse
göremiyor beni.
Kadın sevgiyle başını okşar Kimya’nın. Birlikte babası
ile Mevlana’nın yanına giderler.
MEDRESE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Kimse gelen kadını farketmemiştir elbette. Mevlana
Kimya’ya seslenir.
MEVLANA
Gel bakalım Kimya’cık. Babanın
dediğine göre kendi kendine okuma
yazma öğrenmişsin. Bu çok güzel. Ama
15
sen kızsın, çok geçmeden evlenecek,
çoluk çocuğa karışacaksın. Onca
senelik tedrisat boşa gidecek.
Babası ümitsizlikle başını eğer. Ancak kadın Kimya’nın
kulağına bir şeyler fısıldamıştır.
KİMYA
Efendim. Zevceniz hep küçük bir
kızınız olsun isterdi. Allah,
eğitmeniz için beni gönderdi size.
Babası tedirginlikle Kimya’ya bakar. Mevlana ise güler.
MEVLANA
Bakıyorum evime uğramışsın. Ama Kerra
benim derslerime karışmaz evladım.
Kadın bu sırada bir şeyler daha fısıldar kulağına. Kimya
kelimeleri tane tane telaffuz ederek,
KİMYA
Kerra Hatun’dan değil, Gevher
Hatun’dan bahsediyorum efendim.
Oğullarının anasından.
Mevlana’nın yüzü gölgelenir, gülümsemesi söner.
MEVLANA
Gevher öldü çocuğum. Rahmetli eşimi
nereden bilirsin?
Kimya bir an tereddüt eder, ama anlatmak zorunda olduğu
bellidir.
KİMYA
Rahmetli eşiniz burada efendim.
Yanımda. Elimi tutuyor. Koyu kahve
badem gözleri, çillenmiş yüzü, uzun
sarı elbisesi var.
Kadın terliklerini işaret eder.
16
KİMYA
Parlak turuncu ipekten yapılmış,
üstünde al çiçekler işli, çok güzel
terlikleri var.
Mevlana’nın gözleri dolar.
MEVLANA
O terlikleri Gevher’e Şam’dan
almıştım. Pek severdi rahmetli.
Mevlana bir süre konuşamaz, Kimya’ya bakar sevgiyle,
saçlarını okşar.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Ella bozulan ampulü değiştirmeye çalışırken telefon
çalar.
DAVID OFİS
İÇ/GÜN
David ofiste yalnız, iskemlesinde sinirli bir biçimde
sağa sola dönmekte.
DAVID
Kulaklarıma inanamıyorum Ella.
ELLA (SES)
Vay be, daha yarım saat bile olmadı.
Haberler amma tez yayılıyormuş.
ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN
Ella kulağında telefon, lambanın düğmesine basar, ışık
yanar.
ELLA
Ama izin ver de durumu izah edeyim…
David sözünü keser.
DAVID (SES)
İzah edecek ne var? Nasıl yaparsın
böyle bir şeyi? Scott Jeannette’e
17
anlatmış. Kızın yıkılmış halde. Bir
süre Laura’da kalacakmış.
Bu sırada yeni değiştirdiği ampul de cızırdar ve söner.
Ella yılgın, iskemleye çöker. David ise devam ediyor.
DAVID (SES)
Bana sorarsan haksız da değil.
Herkesin hayatına niye bu kadar çok
karışıyorsun?
Keseriz.
DAVID OFİS, İÇ/GÜN
David telefonu kapattıktan sonra bir süre koltuğunda
gözlerini kapatır, sakinleşmeye çalışır. Daha sonra cep
telefonundan bir numarayı arar.
DAVID
Merhaba. Ne yapıyorsun?
Karşı tarafın bir süre konuştuğunu anlarız, David dinler,
kafasını sallar, yüzüne hafif bir gülümseme yayılır.
Keseriz.
ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE
Ella verandada yalnız. Laptopunu açmış, romanı da önüne
almış, okumakta. Bir süre sonra başını kaldırır,
okuduklarından hayli etkilenmiştir. Cep telefonuna mesaj
gelince irkilir. Mesaj David’den gelmekte, içerik çok
kısa ve net: “Acil bir işim çıktı, bu akşam
gelmeyeceğim.”
ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE
Ella’nın elinde değerli bir şarap şişesi ve tirbüşon ile
döndüğünü görürüz. Dudaklarında alaycı bir gülümseme ile
bir süre şarap şişesini inceler. David’in özel misafirler
için ayırdığı şişelerden biridir bu. Sonra kararlı bir
şekilde açar ve bardağına doldurur. Tekrar koltuğuna
oturur, internete girer ve google’da “Aziz Z Zahara”
yazar.
18
Aziz’in kişisel web sitesi açılmıştır. Önce beyaz
etekleri daireler çizen bir semazen figürü görür,
etkilenir, sonra şu şiiri okur;
AZİZ (DIŞ SES)
Bir garip kuş misali / Can yumurtası
/ Kabuğundan uçamazsın; / Korkmadan
kır yumurtanı / Selamete uçacaksın!
Ella bu satırlardan sonra fotoğraflar bölümüne girer ve
her renkten, yaştan ve kültürden insan portrelerini
görür.
AZİZ (DIŞ SES)
Kim olursak olalım, ta derinlerde bir
yerde hepimiz bir eksiklik duygusu
taşımaktayız. Sanki temel bir
şeyimizi kaybetmişiz de geri
alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik
olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok
az.
Ella bu sözler üzerine düşüncelere dalar. Satırların
biraz altındaki e-mail adresi üzerinde gezinir fare:
[email protected].
ELLA EV, VERANDA
DIŞ/GECE
Ella’yı yerinden kalkmış, kararsız ve huzursuz bir
şekilde verandada yürüyor vaziyette görürüz.
Hareketlerinden epey çakırkeyif olduğu anlaşılmakta.
Arada bilgisayarına hamle edecek gibi olur, vazgeçer.
Şişenin dibindeki şarabı kadehine doldurur, bir dikişte
içer ve hızla makina başına oturur. E-mail için tıklar.
ELLA (SES)
Sayın Zahara. Adım Ella.
BABA ZAMAN ZAVİYE, ODA, İÇ/GÜN
Ella’nın sesi, Şems’in odasında saçlarını, sakalını ve
kaşlarını kestiği görüntülerin üzerine düşmekte. Önce
lüle lüle saçlarını kesmeye başlar.
19
ELLA (SES)
Romanınızla yolumun kesişmesi tuhaf
bir zamana rastladı. Şu sıralar
kızımı genç yaşta evlenme fikrinden
caydırmaya çalışıyorum. Önceki gün
erkek arkadaşına telefon açtım.
Sıra iyice kısalan saçlarını tamamen traş etmeye
gelmiştir. Usturayla sıfır numara yapar başını.
ELLA (SES)
Konuşmanın sonunda o kadar
sinirlenmiş ve kontrolümü
kaybetmiştim ki çocuğa “salak” dedim.
Şimdi kızım benden nefret ediyor.
Muhtemelen siz onunla benden daha iyi
geçinirdiniz, zira aşka bakışınız
aynı gibi.
Şems daha sonra sakallarını ve en son olarak kaşlarını
traş eder. Yüzünde hiç tüy kalmamıştır. Keskin bakışları
iyice ortaya çıkar.
ZAMAN ZAVİYE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Sabah saatlerinde, Şems’in zaviyeden ayrılışını
izliyoruz, Ella’nın sesi görüntülerin üzerine düşmeye
devam ediyor. Şems, atıyla birlikte yola çıkmadan önce
son kez arkasına bakar, sonra gözden yitene kadar
uzaklaşır.
ELLA (SES)
Web sitenizde yazdığına göre
Guatemala’daymışsınız. Dünyayı gezmek
heyecan verici olmalı. Bir gün
Boston’a uğrayacak bir fincan kahve
içip sohbet etmek isterim.
ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE
Ella verandada kucağında kitapla uyuyakalmış, masada
bilgisayarı da açık duruyor.
20
KONYA ŞEHİR SOKAKLARI, DIŞ/GÜN
Şems Konya’nın kalabalık sokaklarında dolaşmakta, Pazar
yeri, satıcılar sürekli bir takım şeyler satmak için
önünü kesiyorlar, bir satıcı önüne atlar, elinde işlemeli
teşbihler.
SATICI
Efendi Rumi’yi dinlemeye mi geldin?
Şems satıcıyı fazla dinlemeden yürümesine devam eder ama
adam tekrar önünü keser.
SATICI
El yapımı tesbihlerimden almalısın
derviş efendi.
Şems hafif alaycı biçimde gülümseyerek yürümesine devam
eder. Bir dükkanın kapısında asılı bakır cezveler
rüzgarda birbine çarpmakta, çınlamaktadır.
ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE
Cezvelerin sesi, bilgisayardan gelen uyarı sesine
dönüşür. Ekranda “Yeni e-posta” uyarısını görürüz, Ella
irkilerek uyanır. Biraz afallar, neden sonra mesaja
bakmayı akıl eder.
AZİZ (SES)
Sevgili Ella, beklenmedik mesajın
beni Momostenago adında ücra bir
köyde yakaladı.
KONYA YOLLAR, DIŞ/GÜN
Şems Konya’nın kalabalığından kurtulmuştur, önce bir
meyhanenin bulunduğu sokaktan geçer. Bu görüntülerin
üzerine Aziz Zahara’nın yanıtı düşmekte.
AZİZ (SES)
Kaldığım pansiyonun karşısında bir
dilek ağacı var…
21
Balkonda elinde şarap testisiyle bir sarhoş bardağını
kaldırır, adeta “şerefe” der gibi.
AZİZ (SES)
Dallarında her türlü çaputun bağlı
olduğu bu ağaca yerliler Kırık
Kalpler Ağacı adını vermişler. Kalp
yarası olanlar isimlerini bir kağıda
yazıp, bu ağacın dallarına asıyor;
derman bulmak için dua ediyorlar.
Sarhoş Süleyman’dır bu. Şems elini göğsüne götürerek
sarhoşun selamını alır. Süleyman bu yanıta şaşırmıştır.
Şems yürümeye devam eder.
AZİZ (SES)
Umarım haddimi aşmıyorumdur ama
mesajını okuduktan sonra dilek
ağacının yanına gittim, kızınla
aranızdaki anlaşmazlığı çözmeniz için
dua ettim.
ELLA EV, SALON, DIŞ/GECE
Ella okuduklarından çok etkilenmiştir, salona gelir ve
bir aile resminin karşısında durur, parmak uçlarıyla
kızının saçlarını okşar.
AZİZ (SES)
İnsan sevdiklerinin iyiliğini
istediği için onlara müdahale etmeden
duramıyor ama bunun bir faydasını da
görmüyor aslında.
Ella gülümser, bir damla yaş dökülür gözünden.
KONYA SOKAKLAR, DIŞ/GÜN
Şems yürümeye devam ederken şehrin iyice izbe sokaklarına
girmiştir. Kerhanenin bulunduğu sokaktır burası.
Görüntülerin üzerine Aziz’in sesi düşmeye devam ediyor.
AZİZ (SES)
22
Kainatta değiştiremeyeceğimiz haller
arz edebilir. Bu haller de dahil, tüm
var oluşa aşkla yaklaşmak mümkün. En
azından deneyebiliriz.
Kerhanenin bahçesinde çok güzel bir gül bahçesi görür
Şems, o tarafa doğru hareketlendiği anda kapıdan
kerhanenin işletmecisi, aşırı şişman, erkek mi kadın mı
olduğu anlaşılmayan hünsa fırlar. Asık suratıyla hışımla
Şems’in karşısına dikilir.
KONYA KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Hünsa, asık suratıyla hışımla Şems’in karşısına dikilir.
HÜNSA
Sen de kimsin? Ne istersin?
ŞEMS
Tebriz’li Şems’im ben. Ya senin adın
nedir?
Hünsa soruyu duymazdan gelir. Sinek kovalar gibi kış kış
yaparak,
HÜNSA
Buralar sana göre değil.
ŞEMS
Nedenmiş o?
HÜNSA
Görmüyor musun ayol, burası kerhane!
Sen derviş değil misin, ne işin var
burada? Burası şehrin en beter, en
pis yeri!
Şems gülümser.
ŞEMS
Halbuki bana göre pislik içte olur,
dışta değil. Bu da kurallardan
biridir.
23
HÜNSA
Ne kuralından bahsediyorsun be adam?
ŞEMS
Esas kirlilik kisvede değil kalpte
olur. Onun dışındaki her leke yıkandı
mı temizlenir, suyla arınır.
Yıkamakla çıkmayan tek pislik
kalplerdekidir.
Dışarıda bir takım konuşmalar olduğunu duyan kerhanenin
fedaisi Çakal Kafa da yanlarına gelmiştir. Şems Çakal
Kafanın gözlerinin içine bakar uzunca bir süre, sanki
kendisini bir yerden tanıyormuş gibi... Çakal Kafa ise
ruhsuz bir şekilde karşısında dikilir.
HÜNSA
Orospulara vaaz vermeye kalkan deli
derviş! Kerhanemden uzak dur.
Durmazsan and olsun Çakal Kafa gelir
o sivri dilini keser.
Şems aldırmaz, gözlerini çakal kafadan ayırmadan,
ŞEMS
Her şey Allah’ın inayeti ile olur.
Şems bakışlarını gül bahçesine çevirip devam eder.
ŞEMS
Merak etme kerhaneni görmeye gelmedim
buraya. Ben şu gül bağına hayran
kaldım, ona bakmak için yaklaşmıştım.
Hünsa başıyla kapıya yeni çıkan sermayesi, Çöl Gülü’nü
gösterir. Çok güzel, gencecik bir kadındır.
HÜNSA
Çöl Gülü’nün marifetidir bu bahçe.
Haspa tutturdu gül yetiştirelim diye,
ses etmedim.
24
Şems Çöl Gülü’ne doğru birkaç adım yaklaşır. Çakal kafa
engellemeye yeltenir, ama Hünsa “bırak geçsin” işareti
verince çekilir. Şems gözlerini Çöl Gülü’nden ayırmadan
oradaki kadınlardan birine, Manolya’ya, çok alçak sesle
fısıldar.
ŞEMS
Gün gelecek bu kızcağız manevi bir
yolculuğa çıkacak. Sakın ola, ona
engel olmaya kalkışmayasın.
Manolya anlamaz elbette. Bu sırada az önce Çöl Gülü’nün
yanından çıktığı anlaşılan bir müşteri belirir kapıda,
Çöl Gülü’nün kalçasını okşadıktan sonra yanlarından
geçer, Şems’e ters ters bakar. Baybars’tır bu kişi.
Şehirde bekçilik görevi yapanlardan biridir.
ELLA EV, ODA, İÇ/GÜN
Sabah olmuş, Ella’yı yatakta, giysileriyle uyurken
görüyoruz. Üzerini filan örtmemiş, belli ki sarhoş
kafayla öylece devrilmiş. Aziz’in mektubunun son
satırlarını duyarız.
AZİZ (SES)
Rumi aşkın hayatın can suyu olduğuna
inanırdı. Öyleyse eğer, tek bir
katresi bile heba olmamalı.
Biraz sonra sokak kapısının açılır, Ella duymuş,
gözlerini açmıştır, ancak David odaya geldiğinde uyuyor
numarası yapar. David Ella’ya bakar garip şekilde,
üzerindekileri çıkarıp duşa girer.
AZİZ (SES)
Dilerim ağacın dallarında sallanan
ismin rengarenk çiçek açar. Hiç
ummadığın bir anda, beklemediğin bir
yerden çıkıverir aşk karşına.
Dostlukla, Aziz.
KONYA, MEYHANE, İÇ/GÜN
25
Meyhanede, sarhoş Süleyman, bir masada sızmıştır, önce
meyhanenin zemini sallanmaya başlar, sonra sarsıntı
masalara da yansır. Süleyman korkuyla uyanır.
SÜLEYMAN
Ne oluyor yahu! Yoksa Moğollar mı
saldırdı?
Etraftan kıkır kıkır gülüşmeler gelir. Meyhanenin sahibi
Hristos uzaktan bağırır.
HRİSTOS
Meraklanma sarhoş Süleyman. Sokaktan
geliyor bu patırtı. Mevlana geçiyor.
Süleyman yerinden kalkıp cama yanaşır, beline kadar
eğilir, camın önünden olanca yavaşlığıyla geçen
kalabalığı görür. En önde Mevlana, altında süt gibi apak
bir at, kehribar renkli kaftanına altın varaklar, inci
mercanlar işlenmiş. Ardında müritleri, hayranları ve
taraftarlarıyla büyük bir kalabalık halinde camiye doğru
ilerlemekte. Kalabalıktan biri başını kaldırıp Süleyman’ı
görür. O ise saf saf selam verir.
SÜLEYMAN
Selamün aleyküm.
Ancak konuştuğu kişi epey sinirlenmiştir.
ADAM
Tavernadan selam mı yolluyorsun, tüh
ahlaksız. Üstelik Müslümansın!
Süleyman ağzını açıp bir şey söyleyecektir ki başının
hemen üstünden koca bir taş geçer ve arkadaki masalardan
birine düşer. Hristos koşarak gelir Süleyman’ı geri çeker
camı kapatır.
KERHANE, İÇ/GÜN
Çöl Gülü Hünsa’nın yanına gelir. Bir şey söyleyecektir
ama kararsız olduğu belli. Cesaretini toplayıp konuşur.
ÇÖL GÜLÜ
26
Pazarda halletmem gereken bir iki
işim var, müsaadenle gideyim.
Hünsa sinirlidir zaten, ters ters cevap verir.
HÜNSA
Tamam git. Ama bir şartla.
Çöl Gülü şaşırır. Hünsa bir süre bekler.
HÜNSA
Susam da seninle gelecek.
Çöl Gülü rahatlar, gülümsemesini gizleyerek başını öne
eğerek tamam der. Arka planda Susam’ı görürüz, çam
yarması gibi bir adam, ancak aklının kıt olduğu
hareketlerinden belli olmakta.
CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Mevlana, müritleri ve öğrencileri ile birlikte camiye
gelir. Oldukça büyük bir kalabalığın cami önünde
beklediğini görürüz, zorlukla içlerinden geçerek camiye
girerler, pek çok insan dışarıda kalır.
KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN
Çöl Gülü, Susam’la birlikte bostanların arasından
yürümekteler. Çöl Gülü yürürken bir yandan bir yeri
bulmaya çalışıyor gibi. Sonunda bir kavşağa geldiklerinde
etrafına bakınır, yalnız olduklarından emin olunca
Susam’ın kolundan tutar.
ÇÖL GÜLÜ
Susam, burada bekle bir dakika.
Aceleyle çalıların arasına girer ve orada daha önceden
gizlediği bir çuvaldan erkek kıyafetleri çıkarır.
Keseriz.
CAMİ, İÇ/GÜN
Mevlana, vaaza başlamak üzeredir. Mırıltıların dinmesini
bekler bir süre. Sonra konuşmaya başlar.
27
MEVLANA
Muheterem cemaat. Zaman zaman hepimiz
kendimizi küçük ve sıkışmış
hissederiz. Ufacık bir noktayız
Kainat-ı Muazzama’nın karşısında.
Buna bakıp kimimiz sual eder: Benim
şu koskoca dünyada ne kıymetim
olabilir ki?
ELLA EV, İÇ/GÜN
David evden çıkmakta, Ella’nın onu yolcu ettiğini
görürüz. Gece içtiği için olsa gerek, epey halsiz
görünüyor. David’in de hayli mesafeli davrandığı gözden
kaçmıyor. Görüntünün üzerine Mevlana’nın konuşması düşer.
MEVLANA (SES)
Kuran’da söyle der: “Biz o emaneti
göklere, yere ve dağlara arzettik,
onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar,
ondan korktular da onu insan
yüklendi.”
David kapıdan çıkmadan önce postacı gelir, birkaç mektup
bırakır. Ella mektuplara göz atarken keseriz.
BOSTANLIK, DIŞ/GÜN
Çöl Gülü, erkek kıyafetleri içinde, kahverengi şalvar,
yün yelek, kestane renkli uzun bir cüppe ve başında
sarıkla tekrar Susam’ın karşısına gelir. Tanınmamak için
yüzünün yarısını Bedeviler gibi sarıp sarmalamıştır.
Susam elbette anlamaz onun kim olduğunu, şaşkın şaşkın
bakar. Görüntülerin üzerine Mevlana’nın konuşması düşmeye
devam etmekte.
MEVLANA (SES)
İşte bu kadar mühim bir paye verilen
insan ne demeye Allah’ın kendisi için
dilediğinden daha aşağısını
hedeflesin? Neden vezir iken kendini
rezil etsin?
28
ELLA EV, İÇ/GÜN
David evden çıkmak üzere, Ella gelen postalara göz
atıyor, pek çoğu fatura, bir kenara ayırır. Bir oteleden
gelen mektubu David’e uzatır. David mektuba bir göz atar,
bir an şaşırır, sonra bozuntuya vermeden açar, bakar,
sonra söylenerek bir kenara bırakır.
DAVID
Bir bu eksikti. Sanki başka işim yok!
Ella’nın kendisine baktığını görünce bir açıklama yapma
ihtiyacı hisseder.
DAVID
Geçen sene bu otelde bir diş
hekimleri konferansı düzenlemiştik.
Ella inanmıştır. David çıkar.
BOSTANLIK, DIŞ/GÜN
Susam, hala karşısındakinin kim olduğunu anlamadan
bakmakta. Çöl Gülü peçesini indirir.
ÇÖL GÜLÜ
Benim ya. Tanımadın mı?
Susam bir elini ağzına götürür, hayretle bağırır
SUSAM
Çöl Gülü! Neden böyle giyindin?
Çöl Gülü fısıldayarak;
ÇÖL GÜLÜ
Şşşşt. Sana bir sır versem, tutar
mısın?
Susam başını sallar.
ÇÖL GÜLÜ
29
Kimseye söyleme, bilhassa hünsaya tek
kelime anlatmak yok! Şimdi biz pazara
gitmiyoruz. Camiye gidiyoruz.
Susam reddeder, mızmızlanır.
SUSAM
Ama hani pazara gidiyorduk.
ÇÖL GÜLÜ
Tamam oraya da gideceğiz ama önce
Mevlana’yı dinlemeye, camiye
gidiyoruz.
Susam dehşet içindedir, yerinden kıpırdamaz.
ÇÖL GÜLÜ
Lütfen... Eğer kabul edip kimseye
söylemezsen sana koca bir helva
alacağım.
Susam anında yumuşar, ağzını şapırdatarak tekrar eder.
SUSAM
Helvaaa..
Çöl gülü peçe ile yüzünü iyice kapatır, yürürler.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella, kapının girişinde, elinde David’e otelden
gönderilen mektupla kalakalmış, dalmış gitmiş. Birden
kapı çalar, Ella yerinden sıçrar, elindeki mektubu yere
düşürür. Telaşla kapıyı açar. Esther sırıtarak kapıda
beklemektedir, sanki büyük bir şey keşfetmiş gibi
parmağını yukarı kaldırarak bağırır.
ESTHER
Portakallı deniztarağı çorbası! Bu
akşam kurs için ne yapacağımı buldum.
Son derece özgün ve çılgınca!
30
Heyecanla içeri girer. Neden sonra Ella’daki garipliği
farkeder. Bir süre arkadaşını süzer, göz kırpar.
ESTHER
Neyin var senin?
CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Çöl Gülü Susam’la birlikte camiden içeriye bakmakta,
kalabalık ve yer yok gibi görünüyor. Uzaktan Mevlana’nın
konuşması duyulmakta.
MEVLANA (SES)
Allah yedi kat göğün başında bir
tahtta oturmuyor. Tek tek her
birimize yakın ve dost. Çektiğimiz
tüm acılar aslında bizi Yaradan’a
daha da yakınlaştıracak.
O sırada kalabalığın arkalarından, cüzzamlı bir dilenci,
sinirli biçimde, kendi kendine kalkar ve dışarı çıkar.
Çöl Gülü, yanından geçerken adamın mırıltıyla
söylediklerini duyar.
CÜZZAMLI
Ağzında gümüş kaşıkla doğmuşsun. Ne
cüretle bana acı çekmenin
erdemlerinden bahsediyorsun…
CAMİ. İÇ/GÜN
Çöl Gülü bu fırsattan istifade ederek hızla dilencinin
kalktığı yere doğru geçer. Yürürken orta sıralarda
Baybars’la göz göze gelirler. Baybars Çöl Gülü’ne ters
ters bakar. Aslında sadece rahatsız edildiği için
bakmaktadır, ama Çöl Gülü’nün ödü kopar elbette.
Mevlana’nın konuşması devam ediyor.
MEVLANA (SES)
Aşağıda toprak, yücede sema...
Dünyanın her hali böyledir. Bolluk ve
kıtlık, barış ve savaş...
31
Çöl Gülü üstünü başını kontrol ederek dilencinin kalktığı
yere oturmuştur bile. Dinlemeye devam eder.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Ella mutfak masasında oturmuş bir kahve içerek ayılmaya
çalışıyor. Esther ise heyecanla etrafında dönenmekte.
Lafa Ella’nın girmesini bekler, ama o konuşmayınca
dayanamaz.
ESTHER
Mektuplaştın ha!!!
Ella bitkince başını sallar.
ELLA
Mektup değil. E-mail.
ESTHER
Tanımadığın bir adamla!
Ella sanki kabahatliymiş gibi önüne bakarak cevap verir.
ELLA
Romanını okuyorum ya...
ESTHER
Tabiii! Anlıyorum. Romanını okuduğun
adam da sen kızınla barışasın diye
Guatemala’da bir ağaca dilek asıp dua
ediyor öyle mi?
Esther bir süre düşünceli şekilde dolaşmaya devam eder.
Sonra Ella’nın karşısına bir iskemle çekip oturur.
ESTHER
Neler oluyor Ella? Anlatsana.
Ella düşünceli bir şekilde ocaktaki malzemelere bakar.
Sonra gülümser.
ELLA
İşte bunlar oluyor Esther.
32
Tüm mutfağı gösterir eliyle.
ELLA
Yemekler yapıyorum. Bazı kadınlar
sevişmekten zevk alıyor. Ben yemek
yapmaktan zevk alıyorum.
Esther iyice arkasına yaslanır. Bir şey söylemez. Ella
bir süre susar, dudağını büker.
ELLA
Şu kapıdan tek bir bavulla çıkıp
gitsem diye düşündüm dün akşam,
biliyor musun?
Esther iyice sersemlemiştir, anlamsızca sorar.
ESTHER
Nereye gideceksin ki?
Keseriz.
CAMİ, İÇ/GÜN
Çöl Gülü huşu içinde Mevlana’yı dinlemekteyken poşusunun
açıldığını ve yüzünün ortaya çıktığını farketmemiştir.
MEVLANA (SES)
Allah hiçbir şeyi boşa yaratmamıştır.
Tek bir tanenin bile bu ilahi nizamda
yeri var.
Çöl Gülü yakınlarında bir adamın kendisine baktığını
farkeder ve irkilerek saçını başını örter süratle.
Korkuyla Baybars’ın olduğu yöne doğru bakar. O ise
görmemiş gibidir, yanındaki arkadaşına fısıltıyla bir
şeyler söyler. Çöl Gülü derin bir nefes alır, gözlerini
kapar, rahatlamıştır.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Ella dalgın biçimde durur, sonra birden kendine gelmiş
gibi, toparlanır.
33
ELLA
Bir yere gideceğim yok canım elbette.
Deli miyim ben? Hadi! Yemek yapalım!
Ella tezgaha gider ve malzemeleri çıkarmaya başlar.
ELLA
Ne yapacaktık bugün?
ESTHER
Portakallı deniztarağı çorbası!
Ama... İstersen sirkeyle kızartılmış
sarmısaklı dana kaburgası da
yapabiliriz?
Yemek yapmaya koyulmuşlardır bile. Esther çapkınca bakar
Ella’ya.
ESTHER
Adı ne demiştin?
Ella kısa bir tereddütten sonra, anlamazdan gelir.
ELLA
Kimin?
Esther başını sallar sadece, güler.
CAMİ, İÇ/GÜN
Çöl Gülü, gözlerini açtığı anda Baybars’ın keskin
bakışları ile karşılaşır. Arkadaşıyla birlikte kalkar
hızla yanına gelirler, ne olduğunu anlayamadan
kollarından yakalayıp yaka paça dışarı sürüklerler.
Baybars yine caminin içinde gürültü yapmamaya özen
göstererek, ama öfkeyle kulağına fısıldar.
BAYBARS
Ulan orospu. Senin gibi yollu karının
burada ne işi var?
CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN
34
Cüzzamlı dilenci öfkeyle bir ağacın altına oturmuştur.
Bir süre sonra caminin avlusuna Şems gelir. Sağına soluna
baktıktan sonra dilenciyi farkeder. Sağ elini yüreğine
götürerek selam verir. Dilenci kendisine selam
verilmesine alışkın değildir, etrafına bakınır, ama
başkası olmadığını görünce o da selama karşılık verir.
Şems ağır adımlarla yanına yaklaşmıştır. Dilenci sadaka
vereceğini sanır, ama Şems yanı başına diz çöker.
ŞEMS
Selamünaleyküm kardeş.
Dilenci iyice afallar, kekeleyerek cevap verir.
DİLENCİ
Aleykümselam derviş.
Dilenci daha cevap veremeden caminin kapısından gürültü
patırtı ile Baybars ve adamları, Çöl Gülü’nü sürükleyerek
çıkartırlar, sokağa çıktıktan sonra artık hiçbir şeyden
çekinmiyorlardır. Kadını yere fırlatırlar. Hiddetle
bağırır biri.
ADAM
Kırbaçlayın şu sahtekarı! Kırbaçlayın
orospuyu!
Kısa bir süre içinde bir çok erkek toplanmıştır Çöl
Gülü’nün etrafında.
DİLENCİ
Zavallı kadın.
Şems ise çoktan onların yanına gitmiştir bile.
Keseriz.
KONYA, CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Çöl Gülü yerde, etrafında neredeyse otuz kişi toplanmış,
Baybars bir tekme savurur, diğerleri de tekmelemeye
başlayacaktır ki Şems asasını havaya kaldırır ve bağırır.
ŞEMS
35
Durun!
Herkes bir an durup “bu da kim” dercesine bakarlar.
ŞEMS
Utanın, bu ne hal? Otuz adam bir
kadına karşı, öyle mi? Adil midir bu
yaptığınız?
Baybars bir adım öne çıkar. Bir an Şems ile göz göze
gelirler. İkisi de tanımıştır elbette birbirini. Baybars
küstahça yanıt verir;
BAYBARS
Adalet, hak edene verilir. Bu kadın
erkek gibi giyinip camiye sızdı ve
utanmadan Müslümanların arasına
karıştı.
ŞEMS
Yani sen şimdi diyorsun ki bu insan
evladı camiye vaaz dinlemeye gelmiş,
buna ne ceza verelim, öyle mi?
Arkadan bir adam atılır.
ADAM
Bu kadın iffetli bir avrat değil.
Orospudur! Mübarek camide ne işi
varmış?
Gruptan bir genç atılır, Çöl Gülü’nün sarığını çeker.
Kadının saçları açılır. Şems süratle kolundan tuutp
yanına çeker onu. Çöl Gülü korkuyla Şems’in arkasına
sinmiştir.
ŞEMS
Peki siz bu kadını nasıl farkettiniz?
Demek camiye gidip, sağdakine
soldakine bakıyorsunuz. Her kim
gerçekten Allah’ı zikrederse, O’ndan
başka her şeyi unutur. Siz bugün
36
aslında bu kadını enselemediniz,
kendinizi ele verdiniz. Onu
yakalayarak aklınızın fikrinizin
başka yerde olduğunu gösterdiniz.
Kalabalıktan homurtular yükselir ama kimse cevap vermez.
Sadece Baybars Şems’e yaklaşır.
BAYBARS
Bu şehrin yabancısısın, adetlerimizi
bilmezsin. Sen bu meseleye burnunu
sokma.
Bu lafın üzerine Çöl Gülü hızla koşarak kaçmaya başlar.
Kalabalığın içinden birkaç kişi onun peşinden gitmeye
yeltenir ama Şems çok atik bir hareketle asasını
bacaklarına vurarak düşürür onları. Bazıları gülüşür.
Kalabalık yavaş yavaş camiye dönmeye başlar.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella, kapı girişine bırakmış olduğu mektubu eline almış,
oteli aramıştır. Telefonun açılmasını bekler.
ELLA
Hah. İyi günler. Geçen sene
otelinizde yapılan diş hekimleri
konferansı ile ilgili bir şey
soracaktım.
Karşı taraf bir süre bekletir Ella’yı. Neden sonra bir
yanıt gelir belli ki. Ella, beklediği kötü haberi almış
gibidir. Gözleri dolar.
ELLA
Emin misiniz?
Karşı taraftan kısa bir yanıt geldiğini anlarız. Ella
telefonu kapatır.
KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN
37
Kalabalık uzaklaştığı anda Çöl Gülü saklandığı yerden
koşarak gelir Şems’in elini öpmeye çalışır. Şems elini
kaçırır.
ŞEMS
Estağfirullah. El öptürmem ben.
ÇÖL GÜLÜ
Hayatımı borçluyum size.
ŞEMS
Bana bir borcun yok. Tek borcumuz
Allah’adır.
Çöl Gülü başını öne eğer.
ÇÖL GÜLÜ
Adamlar haklı. Benim gibisinin ne işi
var kutsal mekanda?
ŞEMS
Kırk kuraldan biridir: Başkalarından
saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan,
önce sırasıyla kendine borçlusun
bunları. Kendini sevmeyen birinin
sevilmesi mümkün değildir.
Şems başka bir şey söylemez, sadece Çöl Gülü’nü seyreder
bir süre, adeta doğrudan ona değil, vücudunun dışında
hayali bir bölgeye bakmaktadır.
ŞEMS
Bir zamanlar simli, sihirli beyaz bir
halen varmış. Oysa şimdi soluk
kahverengi bir şerit var vücudunun
etrafında, o kadar. Halen parıltısını
yitirmiş, çünkü kendini kötü ve kirli
olduğuna inandırmışsın.
Çöl Gülü dudaklarını ısırır, ağlamasını zor tutarak.
ÇÖL GÜLÜ
38
Ama öyleyim... Kirliyim...
ŞEMS
Onlara böyle olmadığını anlatacak
biri varsa, o da sensin.
Şems bir süre susar. Sonra kararlılıkla devam eder.
ŞEMS
Bir an evvel o kerhaneden çık. Bir
daha da oraya dönme! Sen Anka’sın,
mezbelede işin ne? Yürü git. Arkana
bakma sakın.
ÇÖL GÜLÜ
Ama nereye gidebilirim ki? Beni hemen
bulurlar. Kerhaneden kaçan kızların
sonu vahim olur.
ŞEMS
Sonumuzu biz bilemeyiz. Yolun ucunun
nereye varacağını düşünmek beyhude
bir çabadan ibarettir. Sen sadece
atacağın ilk adımı düşünmekle
yükümlüsün. Gerisi kendiliğinden
gelir.
Birden yakınlarda bir bahçeden bir kuş sürüsü havalanır.
Şems bu görüntüden etkilenmiştir, bir şey hatırlamak
istercesine kuşlara bakar önce. Sonra camiye döner
bakışları, cami kapısı açılır.
LAURA EV, İÇ/GÜN
Laura’nın evinin kapısı açılır. Jeanette birkaç gündür
arkadaşına kalmakta. Kapıyı Laura açar, şaşkınlıkla,
donakalır kapıda öylece. Kekeleyerek..
LAURA
Bayan Rubinstein...
Sözlerine devam etmez, yine hayretler içinde, Jeannette
gelmiştir yanına. Laura çekilir.
39
ELLA
Jeannette, canım...
Sözleri bir araya getirmekte zorlandığını hissediyoruz.
ELLA
Biliyorum Scott’u aramakla hata
ettim... Ama inan bana, niyetim kötü
değildi... Ben... Ben, sadece...
Dudaklarını sıkar, gözlerinden birkaç damla yaş dökülür,
son sözler tamamen istemdışı dökülür dudaklarından.
ELLA
O kadar mutsuzum ki.
Jeannette şaşkınlıkla annesine bakmakta. O ise kapıda o
halde dikilmekte ve sessizce ağlamakta. Jeannette
yaklaşır, annesine sarılır.
KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN
Mevlana, güzel atının üzerinde, peşinde öğrencileri ve
müritleri olmak üzere, Şems’in bulunduğu sokağın ucundan
görünmüşlerdir. Şems onu gördüğü anda çarpılmış gibi
kalır, kıpırdayamaz. Çöl Gülü Şems’e bakar izin
istercesine, sonra kaçarak uzaklaşır. Şems’in bakışları
az önce havalanan kuşlara döner. Bir an için dalar.
KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN
Tekrar şu ana döner Şems. Mevlana’nın bakışlarıyla
karşılaşır. Sarsılır. Düşmemek için bir yere tutunmak
zorunda kalır. Bu arada Mevlana iyice yakınına gelmiştir.
Şems neden sonra kendine gelir. İki kolunu yana açarak
Mevlana’ya doğru yürür. Doğrudan gözlerine bakmaktadır.
Şems atın yanına kadar gelir, çok yaklaştığı için
Mevlana’nın oğlu Alaaddin, koruma iç güdüsüyle öne doğru
atılır. Şems ona aldırmaz, bir adım mesafede, Mevlana’nın
karşısında durmaktadır artık.
ŞEMS
40
Ey, allame-i cihan Rumi. Müsaade
edersen sana bir soru sormak isterim.
Mevlana sakince yanıt verir.
MEVLANA
Elbette.
ŞEMS
O halde evvela şu atından in de
benimle aynı hizaya gel.
Bu söz ahaliyi elbette ki çok husursuz eder. Homurtular
yükselir. Arkalardan Baybars’ın da iyice yaklaştığını
görürüz. Mevlana kısa bir süre kararsızlık yaşar, ama
sonra insanların şaşkın bakışları arasında atından iner,
Şems’in karşısına gelir.
MEVLANA
Sualini duymak istiyorum.
ŞEMS
Şu ikisinden hangisi daha değerlidir
sence: Hazreti Muhammed mi, Sufi
Bayezid-i Bistami mi?
Mevlana terslenir.
MEVLANA
Bu ne biçim soru böyle? Son
peygamber, Resulullah sallallahu
aleyhi ve sellem efendimiz ile bir
sufiyi bir mi tutarsın?
Herkes bu konuşmayı izlemek için etraflarını sarmıştır.
Özellikle Alaaddin’in çok tedirgin olduğu anlaşılıyor.
Şems aldırmaz, devam eder.
ŞEMS
Bir düşün: Peygamber Hazretleri şöyle
buyurmamış mı? “Yarabbi, seni tebcil
ederim. Seni layıkıyla bilemedim.”
41
Halbuki Bayezid-i Bistami “Ben
kendimi tebcil ederim, benim şanım
yücedir. Zira hırkamda Allah var.”
dedi. Madem biri Allah’a nazaran ufak
hissederken kendini, diğeri Allah’ı
içinde taşır, bu ikisinden hangisi
daha ileridir sence?
Alaaddin bu kendini bilmez dervişe haddini bildirmek
istemekte, ancak babasına baktığında çok etkilendiğini
görür. O sırada Baybars da ileri atılmak isteyecekken
Alaaddin’in ağabeyi Sultan Veled durdurur onu. Mevlana
cevap verirken Şems’in yüzünde bir tebessüm belirip
kaybolur. Mevlana, az önceki üstten bakan konuşma tarzını
bırakmış, bir dostuyla dertleşir gibidir artık.
MEVLANA
Ne demek istediğini anladım. Allah
aşkı derya deniz gibidir. Kendi
meşrebince her insan ondan su alır.
Fakat kimin ne kadar su alacağı
kabının büyüklüğüne bağlıdır.
Mevlana konuştukça Şems’in yüzündeki ifade yumuşamakta.
MEVLANA
Bistami’nin kabı Peygamber efendimize
nazaran ufaktı. O bir avuç içti, o
kadarla mesut ve sarhoş oldu. Ne
güzel, kendinde ilahi varlıktan eser
bulmuş. Peygamber Efendimize gelince,
Allah’ın sevgili kuludur, onu kabı
kolay dolmaz. Boşuna değil, “seni
layıkıyla bilemedik” deyişi. Halbuki
kimse Allah’ı onun gibi bilemedi.
Şems sakin, gülümser. Minnet belirtir şekilde elini
kalbine atar, karşısında hürmetle eğilir. Bunun
karşılığında Mevlana da, herkesi hayrete düşürecek
şekilde elini kalbine atar ve Şems’in karşısında eğilir.
Keseriz.
KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN
42
Aynı görüntüden tekrar açılırız. Mevlana ile Şems
karşılıklı eğilmiş, öylece durmaktalar. Çevredeki
insanlar ne diyeceklerini bilmiyorlar. Neden sonra Şems
doğrulur. Hafif alaycı bir sesle, fısıltıyla,
ŞEMS
Ben artık gitsem iyi olur.
Hayranlarından alıkoymayayım seni.
Mevlana hemen itiraz eder.
MEVLANA
Dur. Gitme, kal.
Keseriz.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Ella’nın kıpkırmızı olmuş gözlerinden açılırız. Gözlerini
kırpıştırarak ağlamakta. Biraz uzaklaştığımızda soğan
kesmekte olduğunu görüyoruz, mutfak tezgahının biraz
ötesinde Esther, meyve doğramakta. Bıçağı bırakır,
etrafına bakınır, çekmeceleri karıştırmaya başlar.
ESTHER
Rondo bıçakları neredeydi Ella?
Ella koluyla gözlerini siler, alttaki çekmecelerden
birini işaret eder. Burnunu çeker. Esther çekmeceye
bakarken kenara iliştirilmiş bir kağıt parçası görür.
Anlamaz, açıp bakar ve yüksek sesle okumaya başlar.
ESTHER
Kırk yaşına varmadan muhakkak yapmam
gereken on şey!
Ella birden utanır, arkadaşına doğru hamle edip elinden
kağıdı almaya çalışır.
ELLA
Aa! Geçenlerde yazmıştım onu. Orada
unutmuşum. Ver onu bana.
43
Esther işin şakasında geri kaçar. Okumaya devam eder,
kıkırdayarak.
ESTHER
Madde 1. Bundan böyle daha düzenli
ol. Kendine yeni ajanda al.
Ella biraz daha çabalar, mutfakta kovalamaca oynarlar,
sonra pes eder. O da gülerek bir iskemleye oturur, hala
gözlerini açamıyor, cevap verir.
ELLA
Tamamdır!
ESTHER
Madde 2. Yağı, şekeri, unu, tuzu kes.
Bu arada tezgahta kendi çalıştığı un kabını elinde
sallar.
ELLA
Tamam sayılır!
ESTHER
Madde 3. Kırışıklıklarla savaş aç.
ELLA
Tamamdır!
ESTHER
Koltukların yüzlerini değiştir.
ELLA
Tamamdır!
ESTHER
Hayatını gözden geçir.
ELLA
Ehh...
ESTHER
44
Et yemeyi bırak.
ELLA
Tamam sayılır.
ESTHER
Çocuklarını bir Broadway müzikaline
götür.
ELLA
Tamamdır!
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN
Mevlana, hemen yanında Şems olmak üzere eve ulaşmıştır.
Kapıyı Kimya açar. 19 yaşına gelmiş, genç ve güzel bir
kız. Hemen Mevlana’nın elini öper.
KİMYA
Hoşgeldiniz Efendi Mevlana.
Şems’in bakışları avluyu tarar. Biraz ileride, rüyasında
gördüğü kuyuyu hemen fark eder. Öylece kalakalır. Mevlana
kolundan tutarak içeri davet etse de bir süre kendine
gelemez. Neden sonra toparlanır. İçeri girerler. Kerra da
gelmiştir.
MEVLANA
Misafirimizi kütüphaneye alın. Ben de
hemen geliyorum.
Şems içeri geçmeden önce bir kez daha avluyu seyreder.
Kendilerini uzaktan izleyen Gevher hatunu görür o da.
Sonra bakışları Kimya’ya yönelir, bir süre dalgın,
Kimya’yı izler, sonra kütüphaneye girer. Kerra’nın
dışarıdan kapıyı kapadığını görürüz. Biraz arkada
Alaaddin’in Şems’e öfkeli bakışını farkederiz.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Esther okumaya devam ediyor,
ESTHER
45
Yemek kitabı yazmaya başla.
ELLA
Tamamdır.
Esther yapmacık bir alınganlıkla,
ESTHER
Demek benim engin tecrübelerime
danışmadan!
Ella cevap vermez, güler.
ESTHER
Rumi’nin kitaplarını al, her gün en
az iki şiirini oku.
ELLA
Henüz değil!
ESTHER
Madde 10. Kalbini aşka aç!!!
Şaşkınlıkla başını kaldırıp Ella’ya bakar. Keseriz.
MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Sabah güneş yeni doğmuş, Şems ile Mevlana kütüphanede
karşılıklı, hiç konuşmadan oturuyorlar. Kapının
tıkladığını duyarlar.
ELLA EV, SALON, İÇ/GECE
Salonda ışıklar söndürülmüş, biraz sonra mutfağın kapısı
açılır ve bir doğumgünü pastasıyla birlikte Esther içeri
girer. Tüm aile bir arada, Jeannette de evde, salondaki
masada bir doğum günü kutlaması hazırlanmıştır. Hep
birlikte şarkı söylemekteler.
SES
İyi ki doğdun Ella. İyi ki doğdun
Ella...
46
Pastanın üzerinde tek bir mum var. Avi ve Orly sürekli
Ella’nın etrafındalar
ORLY
Hadi anne, üfle.
AVİ
Bir dilek tut!
Ella mumu üflerken arkadaki gürültü bizden biraz
uzaklaşır, Ella’nın Aziz’e yazdığı mektubun bir kısmı
görüntülerin üzerine düşer.
ELLA(SES)
Sevgili Aziz. Bugün benim doğum
günüm! Bir dönüm noktasına varmış
gibi hissediyorum. Kırkına varınca
yaşlandığını anlıyorsun, olanca
ağırlığıyla.
Ella mumu üfler, herkes alkışlar, bir süre sonra arkadaki
sesler tekrar uzaklaşır bizden. Herkes Ella’ya
hediyelerini verir, sarılıp kutlarlarken mektubu
dinlemeye devam ederiz.
ELLA(SES)
Artık her şeyin daha fazlasına
sahibim: Daha bilgili, daha olgunum.
Ve yüzümde daha fazla kırışıklık var,
saçımda daha fazla kır. Daha kırgınım
ve daha yorgun...
Görüntülerde ise tam aksine çok mutlu bir aile tablosu
görünmekte, oysa Ella’nın hareketlerindeki yapmacıklık
özellikle Esther’in gözünden kaçmıyor, gülümserken
hüzünlendiğini görüyoruz.
ELLA(SES)
Doğum günleri hep neşelendirirdi beni
ama nedense bu sabah göğsümde bir
ağırlıkla uyandım. Bir an hayatımın
47
hep böyle geçip gideceğini düşündüm
ve bu fikirle ürperdim.
Esther de hediyesini verir. Mevlana’nın Mesnevi’sini
almıştır hediye olarak. Ella çok mutlu olur. Birbirlerine
sarılırlar.
ELLA(SES)
Peki hayatımın değişmesini gerçekten
istiyor muyum? Birden anladım ki bu
soruya “evet” desen bir türlü,
“hayır” desen bir türlü. Her iki
sonuç da ürkütüyor beni.
Ailenin harala gürelesine döneriz tekrar. Ella Mesnevi’yi
Aşk Şeriatı’nın bulunduğu masada, romanın yanına bırakır.
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Kerra, sabah kahvaltısı için hazırladığı pek çok leziz
yemekle donatılmış tepsiyi kapı önündeki masaya bırakır.
Mevlana’yı görmek ümidiyle bir süre bekler, ama hareket
olmaz. Kerra uzaklaştıktan birkaç saniye sonra kapı
açılır, Şems tepsiden sadece bir dilim buğday ekmeği ve
bir bardak süt alır, gerisini bırakır. Kapı tekrar
kapanır.
Görüntü kararır.
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Başka bir gün, kapının aynı şekilde açıldığını, Şems’in
bambaşka yiyeceklerle bezenmiş tepsiden yine tek bir
dilim ekmek ve bir bardak süt aldığını görürüz. Bu
görüntülerin üzerine Aziz’in Ella’ya yazdığı mektup
düşer.
AZİZ(SES)
Sevgili Ella. Doğum günün kutlu
olsun! Hem erkekler hem kadınlar için
kırk en güzel yaştır. Bence kırk
sayısı tılsımlıdır.
Görüntü kararır.
48
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Kerra, adeta hiç dokunulmamış tepsiyi almak üzere gelir,
çok üzüldüğü her halinden belli olmakta, ancak olgun
davranır.
AZİZ(SES)
Boşuna değil, Nuh Tufanı kırk gün
sürdü.
Görüntü kararır.
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Alaaddin, kütüphanenin kapısının deliğinden içerisini
gözetlemeye çalışıyor, kulağını kapıya dayıyor. Kerra onu
görür ama bir şey söylemez.
AZİZ(SES)
Sular her yeri kapladı ama aynı
zamanda bu topyekün yıkım, birikmiş
tüm kirleri sildi ve hayata yeniden
başlama fırsatı verdi.
Görüntü kararır.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Şems ile Mevlana hiç konuşmadan karşılıklı oturmuş,
tefekküre dalmışlar.
AZİZ(SES)
İslam tasavvufunda kırk sayısı bir
mertebe aşmak için sarfedilen zamanı,
manevi uyanışı temsil eder.
Görüntü kararır.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Bu kez Şems ile Mevlana’nın hararetle bir konu üzerinde
konuştuklarını görüyoruz. Sesleri duyulmaz, ama Mevlana
heyecanla kütüphaneden bir kitap çıkartıp Şems’e bir
bölümünü gösterir...
49
AZİZ(SES)
Hazreti İsa kırk gün kırk gece çölde
çile çekti. Hazreti Muhammed
peygamberlik çağrısını kırk yaşında
işitti. Buda ıhlamur ağacının altında
kırk gün tefekküre daldı. Ve tabii
bir de Şems’in kırk altın kuralını
unutmamalı.
Görüntü kararır.
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Başka bir gün, Alaaddin yine kapı deliğinden içeriyi
gözetlemekte, perdeler çekili olduğu için hayli loş bir
ortam var ve mırıltıdan başka bir şey de duyulmuyor. O
sırada ağabeyi Sultan Veled gelir ve kendisini azarlar.
SULTAN VELED
Başkalarını gözetlemeye hakkın yok!
Bilhassa öz babana bunu yapman
yakışık almıyor.
Alaaddin ise kızgındır, omuz silker.
ALAADDİN
Babamızın gece gündüz tüm vaktini bir
yabancı ile geçirmesi, ailesini ihmal
etmesi sana batmıyor da benim kapı
dinlemem mi batıyor? Babamın yüzünü
görmeyeli bir aydan fazla oldu. Böyle
kenara atılmak seni üzmüyor mu?
KÜTÜPHANE
İÇ/GÜN
Şems, oturdukları yerden kalkıp kapıya doğru yürür.
Kapıya iki metre mesafede durur, adeta duvarın arkasına
bakmaktadır.
KÜTÜPHANE ÖNÜ
İÇ/GÜN
Sultan Veled kapının önünde konuşmaktan tedirgin
olmuştur, Alaaddin’i kolundan tutup biraz öteye götürür,
alçak sesle konuşur.
50
SULTAN VELED
Kimsenin kimseyi kenara attığı yok.
Babamız, Tebrizli Şems’te yıllardır
aradığı dostu, ruhdaşı, yoldaşı
buldu. Çocuk gibi şikayet edeceğine
onun için sevinmen gerek.
ALAADDİN
Görmüyor musun babamın Şems’ten başka
kimseye ayıracak vakti yok? Adam
sözde abdal olacak, evimize kök
saldı.
SULTAN VELED
Alaaddin, biliyorum Şems’i
sevmiyorsun. Ama evimizde misafirdir,
hürmet etmek gerekir.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Hissettikleri Şems’i üzmüştür belli. Eli kapının kulbuna
gider, ama sonra vazgeçer.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Sabah, Ella bilgisayar başında heyecanla Aziz’den gelen
mektubu okumakta. Mutfak kapısının girişinde Orly ve Avi
şaşkınlıkla annelerine bakıyorlar. Aziz’in son
satırlarını dinlerken Jeannette ve David de gelir.
AZİZ(SES)
Kırk yaşında insan yeni bir vazife
üstlenir. Bence muhteşem bir yaşa
vardın!
Arkada Orly seslenir.
ORLY
Anne? Bu sabah bize kahvaltı
hazırlamamışsın. İnanmıyorum!
Ella bilgisayara gömülmüş, duymaz.
51
AZİZ(SES)
Yaşlanmayı da
öyle kudretli
kırışıklıklar
yanında cılız
sakın dert etme. Kırk
bir sayıdır ki,
da saçındaki aklar da
kalır.
Orly şaşkın, biraz daha yaklaşır.
ORLY
Dünyadan anneme! Dünyadan anneme!
Cevap ver anne!
Ella birden irkilerek döner, arkasında tüm aileyi görür.
DAVID
Ekrana nasıl da gömülmüşsün öyle...
Ella bilgisayarına bakar, Aziz’in mektubu apaçık ortada,
acemi hareketlerle bilgisayarı kapatırken bir yandan
mırıldanır.
ELLA
Yayınevi için sürüyle okuma yapmam
gerek. Raporumu zamanında teslim
etmeliyim. Biliyorsun şu roman
üzerinde çalışıyorum.
Avi hemen cevabı yapıştırır.
AVİ
Ama rapor yazmıyordun ki! Ben gördüm!
E-Postalarını okuyordun!
Ella kıpkırmızı olur, bir şey diyemez.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Şems, yenilmiş gibidir. Başı ümitsizce önüne düşer. Bir
süre durur, sonra kafasını kaldırır, hiç bir şey olmamış
gibi, Mevlana’nın yanına gider.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
52
Ella mutfak camından David’in arabasına binip işe
gidişini izler. Hüzünlü bir ruh halinde olduğu yüzünden
anlaşılmakta. Görüntünün üzerine Aziz’in yazdığı mektup
düşer.
AZİZ(SES)
Yemek pişirmeyi sevdiğini
söylemiştin. Tebrizli Şems dünyayı
koca bir kazana benzetirdi. İçinde
mühim bir aş pişmekte.
Ella bakışlarını mutfağa çevirir. Her sabah olduğu gibi
ortalık savaş alanına dönmüş durumda. Tezgahı toplamaya,
bulaşıkları makinaya dizmeye başlar.
AZİZ(SES)
Yaptığımız, hissettiğimiz,
söylediğimiz, hatta düşündüğümüz her
şey bu kazana malzeme olarak giriyor.
Öyleyse bu evrensel aşa ne
kattığımızı kendimize sormamız gerek.
Kırgınlıklar, kızgınlıklar, kan
davaları ve şiddet mi? Yoksa aşk,
inanç ve ahenk mi?
Ella etrafı toparlarken keseriz.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Tekrar aynı mutfaktan açılırız, ama bu sefer her şey
derli toplu, temiz ve düzenlidir. Ella masaya oturur,
bilgisayarını açar.
AZİZ(SES)
Peki ya sen sevgili Ella? İnsanlık
denen çorbaya nasıl malzemeler
katıyorsun? Ben ne zaman seni
düşünsem, kazana kattığım malzeme
kocamaan bir tebessüm oluyor. Seni
daha tanımadan özlüyorum...
Ella’nın bilgisayarında bir fotoğraf açıktır, bu görüntü
üzerine Ella’nın yazdıklarını duyarız. Fotoğrafta Ella,
53
üzerinde ince kumaştan mercan renkli bir elbise,
gülümsüyor. Yanında, tasmasını sıkı sıkı tuttuğu bir
köpek, tepelerinde gökyüzü yamalı bir bohça gibi açılmış;
griler, morlar, eflatunlar.
ELLA(SES)
Sevgili Aziz. Bu fotoğrafta evimizin
verandasındayım, yanımda birkaç ay
önce ölen biricik Gölge’miz. Bunca
zamandır yazışmamıza rağmen seni hiç
görmediğimi farkettim birden bugün.
KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN
Alaaddin içeriyi dinlerken bu kez yüksek sesle Şems’in
konuşmasını duyar, dikkat kesilir.
ŞEMS(SES)
Artık bu odadan çıkma vakti geldi
Mevlana. Geçen her gün GÖNLÜ GENİŞ VE
RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK
KURALI’ndan bir tanesini tefekkür
ettik. Bugün son kuralı da
tamamladığımıza göre insan içine
çıksak iyi olur. Yokluğun aileni
kaygılandırmış olsa gerek.
MEVLANA(SES)
Merak etme. Zevcem de oğullarım da
yokluğuma anlayış gösterecek kadar
olgundurlar.
Alaaddin mahçup, ama hala öfkeli, kapıdan biraz uzaklaşır
ister istemez.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
ŞEMS
Zevceni bilmem ama...
Daha sonra kapıya doğru sesini biraz yükselterek devam
eder.
54
ŞEMS
İki oğlun yaz ve kış kadar farklı.
Büyük oğlun ayak izinden yürür ancak
küçük oğlun bambaşka bir mecraya
akmakta. Haset, şüphe ve tenkit etmek
yüreğini karartmış.
Şems konuşmasına kısa bir ara verip devam eder.
ŞEMS
Kendisini tanımadığımı sanır, oysa
tanırım. Zira o kırk gündür
deliklerden bizi gözetlerken, ben de
onu seyrediyordum.
Bu sözler biter bitmez kapı açılır ve Alaaddin paldır
küldür içeri dalar. Mevlana’nın gözleri hayretten fal
taşı gibi büyümüştür.
MEVLANA
Alaaddin, ne yapıyorsun? Bu ne
kabalık oğul? Aklını mı yitirdin?
Alaaddin heyecandan zangır zangır titremekte. Parmağıyla
Şems’i göstererek bağırır. Aslında sesini yükseltmek
istememekte, ama heyecandan kontrolünü kaybetmiş durumda.
ALAADDİN
Bana çatacağına, önce şu herife
sorsan ya ne cüretle hakkımda böyle
konuşur?
Mevlana cevap vermez. Adeta oğlunun varlığından utanç
duymakta. Sadece iç çeker.
ALAADDİN
Babacığım, Kerra sizi çok özledi.
Talebeleriniz de. Şu çapulcu dervişe
bu kadar zaman ayırıp sevdiklerinize
nasıl arkanızı dönersiniz?
55
Alaaddin de bu söylediklerinden pişman olmuştur ama ne
fayda. Mevlana’nın benzi sararır, gözlerinde hüzün ve
hüsran okunmakta.
MEVLANA
Alaaddin, derhal bu odayı terket.
Çiğliğini görüp tanıyana kadar da
yanıma gelme.
ALAADDİN
Ama baba...
Mevlana bu sefer çok daha haşin bir ses tonuyla tekrar
eder.
MEVLANA
Haydi çık!
Aladdin büyük nefretle Şems’e bakar, ancak bir şey
söyleyemez.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Bilgisayar ekranında Aziz’in bir fotoğrafı duruyor.
Uzakdoğu’da çekilmiş bir fotoğraf. Hepsi kara saçlı,
çekik gözlü bir düzineden fazla çocuk, ve ortalarında
Aziz. Uzunca siyah keten bir gömlek giymiş, siyah
pantalon, sağ kulağında tek bir küpe ve boynunda güneş
şeklinde bir kolye. Bu sırada Ella, istem dışı bir
şekilde ekranda, parmak ucuyla Aziz’in yüzüne dokunur,
belirgin bir arzu ile. Ancak o dokunurken Aziz’in
görüntüsü üzerine Şems’in görüntüsü düşer gibi olur. Ella
korkuyla elini çeker, hemen bilgisayarı kapatır. Bir an
durur, kapatmak yeterli gelmemiştir, suçluluk duygusu
içinde, odadan çıkar, kaçarcasına.
KERHANE GİRİŞ, DIŞ/GÜN
Akşam saatleri, kerhaneye Baybars gelmiş, Hünsa kızlarını
gösteriyor ona.
BAYBARS
Çöl Gülü nerede?
56
Hünsa çaresiz, boyun eğer.
HÜNSA
Odasında. Bir densizlik etmiş, ama
biz cezasını verdik.
Baybars dudak büker.
BAYBARS
Boşver o meseleyi.
Birlikte eve girerler.
KERHANE, ODA, İÇ/GÜN
Çöl Gülünün odasındayız. Ayna karşısında, biraz hüzünlü,
yüzünü inceliyor, makyaj yapmamış, bakımsız görünüyor.
Bir an başka tarafa bakıp tekrar aynaya döndüğünde
arkasında Şems’i görür. Korkuyla çığlık atar.
ÇÖL GÜLÜ
Kimseye görünmeden nasıl girdin
buraya!
Şems hiç aldırış etmez, sanki bir rüya aleminden
konuşuyor gibidir.
ŞEMS
Çık git bu kerhanden Çöl Gülü. Arkana
bile bakma.
Çöl Gülü ise epey karamsar görünmekte.
ÇÖL GÜLÜ
Nereye gidebilirim? Hünsa patron
Çakal Kafa’yı takar peşime. Cami
olayından sonra odadan çıkmama bile
izin yok. Benim gibi bir kadın
dışarıda yaşayamaz.
ŞEMS
Karamsar olma Çöl Gülü. Kırk kuraldan
biridir: Geçmiş, zihinlerimizi
57
kaplayan bir sis bulutundan ibaret.
Gelecek ise başlı başına bir hayal
perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir,
ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi
daima şu anın hakikatini yaşar.
Şems bir ipek mendil çıkarır cebinden. Çöl Gülü’ne verir.
ŞEMS
Ne zaman bu mendile bakarsan, önemli
olanın kalp temizliği olduğunu
hatırla.
Bir süre sessizlik olur. Çöl Gülü mendili alır şükranla.
Başını kaldırdığında Şems yoktur, bir anda Baybars ile
burun buruna gelirler. Aceleyle mendili elbisesinin içine
saklar.
Keseriz.
KERHANE, ODA, İÇ/GÜN
Baybars kapıyı kapatır arkasından. Yatağa otururken Çöl
Gülü hala ayakta.
ÇÖL GÜLÜ
Sen artık zaptiye değil misin?
Vazifen cemiyet nizamını ve ahlakını
korumak değil mi? Kerhanede ne işin
var?
BAYBARS
Bak şu konuşana! Ya senin gibi
fahişenin ne işi vardı camide o gün?
ÇÖL GÜLÜ
O günü bana hatırlatma. Eğer bugün
hayattaysam, canımı Şems’e borçluyum.
Baybars Şems’in adını duymaktan hiç mi hiç hoşnut
değildir.
BAYBARS
58
Benim yanımda anma şu mendeburun
adını. Kafir herifin teki o.
ÇÖL GÜLÜ
Ben Tebrizli Şems’e kefilim. Senin
sandığın gibi kötü biri değil o. Bana
yardım ediyor. Bu yolları bırakmam
için elimden tutuyor.
BAYBARS
Kerhanede bir derviş! Nedense hiç
şaşırmadım.
ÇÖL GÜLÜ
Senin aklın fikrin fesatta olduğu
için herkesi kendin gibi
zannediyorsun! Etim için, bedenim
için değil, bendeki Hakk’ı
görebildiği için Şems bana yardım
elini uzatıyor.
BAYBARS
Sende Hak ne gezer ulan! Akşam akşam
günaha sokacaksın beni.
Baybars yatağa uzanır, esrar kesesini açıp bir tutam ot
atar ağzına, çiğnemeye başlar.
BAYBARS
Göster bakalım hünerlerini.
ÇÖL GÜLÜ
Madem eğlenmek istiyorsun, başka kıza
git. Benden sana hayır yok. Hem ben
yakında bu yolları bırakacağım.
Kendimi ibadete adayacağım.
Baybars katıla katıla gülmeye başlar. Gözlerinden yaş
gelene kadar güler.
BAYBARS
İbadete adayacakmış, vay haspa.
59
ÇÖL GÜLÜ
Aklınca beni aşağılıyorsun ama senle
ben o kadar da farklı değiliz. Senin
beyamcan sağ olsun, zabit olmuşsun.
Benimse arka çıkacak kimsem yok. O
yüzden buradayım.
Baybars Çöl Gülü daha sözünü bitiremeden saçlarına
yapışır, yumruğu indirir suratına.
BAYBARS
Ulan orospu! Sen kimsin de kendini
benimle kıyaslıyorsun!
Çöl Gülü yediği
düşer. Baybars
sessizlik olur,
gülmeye başlar.
darbenin etkisiyle duvara savrulur, yere
birkaç tekme atar, sonra durur. Bir süre
ama sonrasında Çöl Gülü yattığı yerden
Bir tekme daha indirir.
BAYBARS
Ulan hasta karı! Bana mı gülüyorsun?
Baybars vurdukça Çöl Gülü yattığı yerden gülmeye devam
eder. Baybars her yumruk ya da tekmenin ardından bekler,
Çöl Gülü gülmeye devam edince tekrar döver. Neden sonra
Çöl Gülü’nün gülmesi kesilir. Bir süre sonra mırıldanır.
ÇÖL GÜLÜ
Sana gülmüyorum. Beni ölüm
korkusundan kurtardın. Sayende
nihayet bu kerhaneden kurtulacağım.
Teşekkür ederim.
Baybars dehşet içinde bakakalır.
BAYBARS
Kafayı yemiş karı...
Eşyalarının bir kısmını alelacele kucaklar, kaçarcasına
çıkar odadan. Çöl Gülü yattığı yerden gülmekte hala.
Elbisesinin içinden ipek mendili çıkarır, dudaklarındaki
kanı temizler...
60
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Önce sadece Ella’yı görüyoruz. Tezgahta, bir yandan yemek
hazırlıkları yaparken bir yandan konuşuyor.
ELLA
İskoçyalıymış. Bir balıkçı köyünde
doğmuş. Yirmi yaşında fotoğrafçılığa
başlamış. İdealist, zengin olmak
isteyen, materyalist biriymiş o
zamanlar. Tanrıya da inanmıyormuş.
Esther’in sorusuyla, Ella’nın bunları kendi kendine
konuşmadığını, yemek yaparken arkadaşına anlattığını
anlarız. Esther, bakışlarını uğraştığı yemekten ayırmadan
sorar.
ESTHER
Ateist biri neden Mevlana hakkında
kitap yazsın ki?
ELLA
Dur anlatacağım. Kendisine taban
tabana zıt Hollandalı bir kadına aşık
olmuş, evlenmişler.
Ester bu sefer ilgilenmiştir. Başını kaldırarak sorar
ESTHER
Eee?
Keseriz.
ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN
Tekrar mutfaktan açılırız, ama bu sefer ikisi de masaya
oturmuş, kahve içiyorlar, belli ki Aziz sohbeti uzamış.
ELLA
Margot bir trafik kazasında ölünce
alkol ve eroine vermiş kendini. Dibe
vurmuş. Sonra Fas’ta Baba Samed diye
birinin zaviyesine gitmiş, niyeti
61
onlardan faydalanıp Mekke ve
Medine’ye fotoğrafçı olarak
sızmakmış.
ESTHER
Ee?
ELLAEesi, sufi olmuş. Yıllar boyu o
zaviyede kalmış, bağımlılıktan
kurtulmuş, sonra da dünyayı gezmeye
başlamış. Yeni adı, Aziz Z.Zahara
ile.
O esnada mutfak camından bir ışık huzmesi gelmiş,
Ella’nın yüzünü aydınlatmıştır.
ESTHER
Dur dur! Kıpırdama!
Ella korkar, etrafına bakınır.
ELLA
Ne oldu?
Esther arkadaşını süzer uzunca bir süre.
ESTHER
Sen... Güzelleştin biliyor musun?
Ella ister istemez elini saçlarında gezdirir.
ELLA
Yok canım...
ESTHER
Evet, evet...
Sonra hayret içinde haykırır
ESTHER
Sen bu adama aşık oldun Ella!
62
ELLA
Ne münasebet!!! Bizimkisi...
Bizimkisi sadece basit bir e-posta
arkadaşlığı...
Tam o sırada Ella’nın telefonuna bir mesaj gelir. Ella
mesajı görünce iyice kızarır. Esther cevabını bilmesine
rağmen yine de sorar.
ESTHER
Kimdenmiş?
Ella cevap vermez, arkadaşına bakar sadece. Esther onu
kolundan tutar.
ESTHER
Ella bak, bu iş çok heyecan verici
olabilir. Ama böyle cep telefonları…
Uluorta e-postalar… Yapma. Çok
tehlikeli. David takip edebilir
bunları.
ELLA
Ben kötü bir şey yapmıyorum ki.
Ayrıca David asla benim bilgisayarımı
cep telefonumu kurcalamaz...
Biraz durur, sonra baklayı çıkarır ağzından.
ELLA
O önce kendi kırdığı cevizlere
baksın.
KONYA, SOKAK, DIŞ/GECE
Süleyman, yalpalayarak evine doğru yürümekte. Bulutlar
ayı gölgelediği için etraf hayli karanlık. Bir anda iki
bekçiyle burun buruna gelir. Her zamanki pişkin ses
tonuyla;
SÜLEYMAN
Selamün aleyküm.
63
Konuştuğu anda pişman olur, dudaklarını ısırır. Ama
gülmeden de edemiyor bir yandan. Karanlıkta bekçilerin
yüzü seçilmemekte. Belli ki Süleyman’dan pek
hoşlanmamışlar. Özellikle bir tanesi çok sinirlenmiştir.
Süleyman’ı koklar, kesif kokudan rahatsız olmuştur
besbelli.
BEKÇİ
Gecenin bu vakti sokaklarda ne
sürtüyorsun? Nereden gelir, nereye
gidersin?
Bu arada bulutlar ayın önünden çekilirler bir süre,
bekçinin suratını görür, Baybars olduğunu anlarız.
Süleyman papağan gibi tekrarlar.
SÜLEYMAN
Nereden gelir, nereye gidersin?
Sonra gülerek devam eder.
SÜLEYMAN
Evlat bunlar derin mevzular. Şayet
cevabını bilseydim ulemadan olurdum.
Baybars bu cevap üzerine iyice sinirlenir, kırbacını
çıkarır, havada şaklatır.
BAYBARS
Benimle dalga mı geçiyorsun, seni
aşağılık herif!
Süleyman hiç tepki vermez, öylece durmakta. Ancak
Baybars, aniden kırbacını suratına ve göğsüne indirir.
Süleyman, beklemediği bu darbe ile yere yıkılır.
BAYBARS
İçki içmek günahtır, bilmez misin?
Cehenneme mi gitmek istiyorsun?
Süleyman yerde dilini dudaklarında gezdirmekte, ağzı
burnu kan içindedir. Bir süre yattığı yerden Baybars’a
bakar, sonra yine çenesini tutamaz.
64
SÜLEYMAN
Şayet cennete senin gibiler gidecekse
ben gelmesem de olur.
Elbette bu sözler Baybars’ı çileden çıkarır. Kırbacını
bir kez daha havaya kaldırır, bütün gücüyle indirirken
keseriz.
MEVLANA EV ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Sabah saatleri. Şems ve Sultan Veled evin kapısı önünde
oturmuşlar.
SULTAN VELED
Bu kadar çok insanın sana düşmanlık
etmesine hakikaten aldırmıyor musun?
Şems sanki ne dediğini anlamamış gibi bakar
ŞEMS
Benim hiç düşmanım yok ki. Bizi
tenkit edenler olacaktır. Ama Allah
aşıklarının düşmanı olmaz. Biz kin
gütmeyiz evlat.
O sırada ulema sınıfından bir adam gelir. Kapıdan geçmek
isterken Şems durdurur onu.
ŞEMS
Dur!
Adam şaşırır.
ŞEMS
Yüce Mevlana’yı niye görmek istersin?
Adam tepeden bakar şekilde Şems’i süzer.
ADAM
Medrese ile ilgili bir konu
görüşecektik.
Kapıdan geçmek için hamle eder, ama Şems izin vermez.
65
ŞEMS
Peki ona ne hediye getirdin?
ADAM
Bu ne cüret! Peki ya sen? Sen ne
hediye getirdin Efendi Mevlana’ya?
ŞEMS
Hediyem kendimdir. Ben onun yoluna
baş koydum.
Adam daha fazla tartışmaz. Ters ters bakar, sonra geri
döner. Sultan Veled güler.
SULTAN VELED
Ama insanlarla tartışıyor, hatta
kavga ediyorsun.
ŞEMS
Kavgayı onlarla değil, nefisleriyle
yapıyorum.
SULTAN VELED
İyi ama sonra senin hakkında ileri
geri konuşuyorlar. Hatta iki erkek bu
kadar yakın dost olamaz, olursa
ortada ağza alınmayacak bir düşkünlük
vardır diyenler bile çıkıyor.
Şems bir ah çeker, elini Sultan Veled’in omzuna atar.
ŞEMS
Kimi insan böyledir. Kendi
korkularını, önyargılarını
başkalarına yansıtır ve onlarda
gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur.
Babanla aramızdaki bağın derinliğini
anlamayanlara söyle, önce kendi
zihinlerindeki kiri pası
temizlesinler.
66
Bu arada başka bir adam daha gelmiştir. Bu sefer elinde
türlü meyvelerden oluşmuş bir sepet. Kapıdan geçmeye
çalışır. Şems adamı durdurur, sepetinin örtüsünü açar,
bir elma alır, ısırır.
ŞEMS
Dur! Nereye gidiyorsun?
Keseriz.
KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Kapının önünde Hünsa, Manolya ile konuşuyor.
HÜNSA
Ben şehre kadar inip geleceğim, bir
saate kalmaz dönerim, kapıya göz
kulak ol. Bir şey olursa Çakal
Kafa’ya seslen.
Manolya başını sallar, bir iskemle çekip oturur.
KERHANE, ODA, İÇ/GÜN
Çöl Gülü, kaçmak için küçük bir çıkın hazırlamış sadece.
Pencereden Hünsa’nın gittiğini görür, hemen çıkınını alır
ve aşağıya iner.
KERHANE ÖNÜ
DIŞ/GÜN
Manolya kapıda beklerken Çöl Gülü’nü farkeder. Elbette
yanındaki çıkını da. Fısıltıyla konuşur.
MANOLYA
Nereye gidiyorsun?
Çöl Gülü hiç cevap vermez. Öylece, kararlı bir biçimde
durur.
MANOLYA
Odana dön Çöl Gülü. Hünsa peşine
Çakal Kafa’yı salar. Seni sağ
bırakmaz.
Çöl Gülü gitmeye kararlıdır.
67
ÇÖL GÜLÜ
Manolya abla bırak geçeyim. Burada
bir ömür kalmaktansa dışarıda az
yaşarım ama insan gibi yaşarım.
Manolya kararsızlık içindedir. Bir bağırmasıyla Çakal
Kafa’yı çağırabileceğini biliyor. Ayrıca kendi başının
derde gireceğinin de bilincinde. Ama Çöl Gülü’nün
bakışlarındaki kararlılık karşısında kenara çekilir.
MANOLYA
Uğurlar olsun Çöl Gülü. Bizim
yapamadıklarımızı inşallah sen
yaparsın.
Çöl Gülü çıkar. Bahçedeki kurumuş gül bahçesine bakar son
kez, sonra hızlı adımlarla uzaklaşır.
KONYA, TEPE, DIŞ/GÜN
Sabah erken saatler, Konya tepelerinden birinde, bir meşe
ağacının dibinde Şems ve Mevlana oturmakta, eflatun
semayı seyretmekteler.
LOKANTA, İÇ/GECE
Eflatun gökyüzü geceye döner, David ile Ella lokantada
cam kenarında karşılıklı oturmuşlar, yemekleri gelmiş,
şarap içiyorlar. Konuşmuyorlar. Görüntülerin üzerine Şems
ile Mevlana’nın konuşmaları düşüyor.
ŞEMS (SES)
Konya’ya ilk geldiğimde bu ağacın
altına oturmuştum. Bir derviş
gelmişti yanıma, senin için
“kelimelerin sarrafı” demişti.
MEVLANA (SES)
Evet, ama o günler çok geride kaldı,
artık içimden ne vaaz vermek geliyor
ne hitap etmek. Sözüm kalmadı.
ŞEMS (SES)
68
Sen gene kelimelerin sarrafı
olacaksın. Ama bir farkla! Eskiden
Vaaz Veren Akıl idin. Artık yüreğin
şarkı söyleyecek.
David dalgın, başını sallar. Şaraplarını yudumlarlar. Bir
süre göz göze gelirler. Sonra ikisi de tabaklarındakini
yemeye koyulur. David birkaç lokma aldıktan sonra
gözlerini kaldırır, Ella’ya bakar. Ella bir an bu
bakışları farkeder, ama kısa bir kararsızlıktan sonra
yemeğine devam eder. Lokantadaki gürültü ön plana çıkar.
KONYA, TEPE, DIŞ/GÜN
Şems elindeki bir dal parçasıyla meşe ağacının çevresinde
genişçe bir daire çizer. Yavaşça ayağa kalkar. Bir yandan
ağacın etrafında yavaşça yürürken konuşmaya devam eder.
ŞEMS
Arzın her yerinde insanlar
tamamlanmak istiyor, ama manevi bir
rehberden mahrumlar. Senin
kelimelerin onlara ışık tutacak. Ben
de bu uğurda senin hizmetkarın
olacağım.
Mevlana biraz huzursuz olmuştur.
MEVLANA
Öyle deme. Sen benim dostumsun.
Ama Şems onun sözünü keserek devam eder.
ŞEMS
Gün gelecek insanlar senin
kelimelerinden ilham, feyiz ve
cesaret alacaklar.
Kısa bir sessizlik olur.
ŞEMS
Bu, dersle değil, vaazla değil Şiirle
olacak.
69
Mevlana hayretle haykırır.
MEVLANA
Şiir mi! Ben şiir yazmam ki. Şair
değil, alimim.
Şems hafifçe dudak büker,
ŞEMS
Dostum, sen bu dünyanın gördüğü en
büyük şairlerdensin.
Ve Mevlana’nın bir şey söylemesini beklemeden gözlerini
kapar, ellerini kaldırarak çizdiği çemberin içinde
dönmeye başlar. Önce ağır ağır, sonra kendinden
geçercesine, hızlanarak.
LOKANTA, İÇ/GECE
David ile Ella hala sessizce yemeklerini yiyorlar. En
sonunda David dayanamaz, yemeği bırakır. Peçeteyle
dudaklarını siler.
DAVID
Bakıyorum da Mesnevi’yi okuyorsun.
Ella bu söz karşısında şaşırmıştır. Hazırlıksız
yakalandığı belli, kekeler.
ELLA
Yayınevinin verdiği roman var ya...
Aşk Şeriatı’yla ilgili raporu
yazarken faydası olur diye
almıştım...
Keseriz.
MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Çöl gülü Mevlana’nın evinin önünde kapıyı çalıyor, bir
yandan tedirgin şekilde etrafı kolaçan etmekte. Kapıyı
Kerra açar. Elbette tanımıyordur Çöl Gülü’nü.
ÇÖL GÜLÜ
70
Şems-i Tebrizi burada mı acaba?
Kerra Çöl Gülü’nden biraz çekinmiş gibidir, kapıyı
kapatmaya yeltenir.
KERRA
Şu anda burada değil, sonra gelin.
Ama Çöl Gülü çekingen bir tavırla da olsa, araya girer.
ÇÖL GÜLÜ
Gidecek yerim yok. Avluda beklesem
olmaz mı?
Keseriz.
KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Kerhanenin önünde Baybars öfkeden çileye dönmüş besbelli,
Hünsa’ya bağırıyor.
BAYBARS
Ne demek Çöl Gülü burada değil? Ya
nerede?
Hünsa ağzına bir lokum atar, şapırdatarak cevap verir.
HÜNSA
Boşversene o kaltağı. Sana diğer
kızlarımızı gösterelim Baybarsçığım,
olmaz mı?
BAYBARS
Senin beş para etmez karılarında
gözüm yok şişko. Çöl Gülü’nü görmek
istiyorum. Hem de hemen. Kerhaneden
fahişe kaçtığı nerede duyulmuş!
MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Çöl Gülü gözyaşları içinde Kerra’nın elini tutmakta.
Kerra dayanamaz, evine de alamaz ama avluda beklemesi
için kapıdan içeri sokar onu, bir yandan da sokaktan
kimse kendilerini gördü mü diye kontrol eder.
71
KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN
Hünsa, mazlumu oynamaya devam etmekte.
HÜNSA
Benim ne kabahatim var? Bütün suç o
dervişin. Çöl Gülü’nün kanına giren
o. Bu yollara tövbe etmesini o herif
salık verdi.
Baybars kimden bahsedildiğini anlamıştır elbette. Nevri
döner. Hiç bir şey söylemeden hışımla dönüp hızlı
adımlarla uzaklaşır.
LOKANTA, İÇ/GECE
David’in bakışları masadaki bir ekmek kırıntısına
takılır, kinayeli biçimde;
DAVID
Evet... şu roman...
Kısa bir sessizlik.
DAVID
Nasıl, beğendin mi bari?
Ella gerginliğini saklamaya çalışıyor.
ELLA
Evet... Çok sevdim.
O zaman David başını kaldırır.
DAVID
Oyun oynamanın anlamı yok Ella. Neler
olup bittiğini biliyorum.
Ella aslında sorduğu sorunun yanıtını duymak istemiyor...
ELLA
Neden bahsediyorsun?
DAVID
72
Beni aldattığının farkındayım.
Ella hayret içindedir. Yüksek sesle,
ELLA
Seni aldatıyor muyum?
Öyle yüksek sesle söylemiştir ki bunu, yan masadaki çift
şaşkınlıkla başlarını kaldırıp onlara bakar. Ella kısık
sesle tekrar eder.
ELLA
Sen neden bahsediyorsun?
DAVID
Aptal değilim Ella. Zaten
şüpheleniyordum. O adamla bütün
yazışmalarını okudum.
Ella bu sefer neredeyse bağırır.
ELLA
Ne yaptın? Ne yaptın?
Keseriz.
MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN
Mevlana ve Şems yürüyüşten dönmüşler, Kerra’nın telaş
içinde yanlarına koştuğunu ve bir şeyler anlattığını
görürüz. Mevlana şaşkındır.
MEVLANA
Avluda bir fahişe mi var?
Şems ise çok sevinçlidir.
ŞEMS
Ben biliyorum, Çöl Gülü olmalı.
Mevlana ve Kerra şaşkınlıkla bakarlar.
ŞEMS
73
Helal olsun! Demek sounda başardı.
Kadıncağızı neden dışarıda
bekletiyorsun? İçeri alsana.
KERRA
Zaten ha bire dedikodumuzu
yapıyorlar. Bir de elin fahişesiyle
aynı çatı altında mı yaşayalım?
Şems başını kaldırıp semayı işaret eder.
ŞEMS
İyi de Kerra, zaten hepimiz aynı çatı
altında yaşamıyor muyuz? İşte hepimiz
buradayız ya! Aynı gök kubbe altında!
Kerra Şems’e laf yetiştiremeyeceğini biliyor, boyun eğer.
Keseriz.
LOKANTA, İÇ/GECE
David beklenmedik derecede sakin bir sesle,
DAVID
Seni suçlamıyorum. Asıl kabahatli
benim. Seni ihmal ettim. Sen de haklı
olarak ilgiyi, sevgiyi başka yerde
aradın.
Ella başını öne eğer, bardağını seyretmeye koyulur. Bir
süre sessiz kalırlar.
DAVID
Seni affetmeye hazırım Ella. Tabii
senden de beni affetmeni isteyeceğim.
Her şeyi geride bırakıp tertemiz bir
başlangıç yapalım.
Ella başını kaldırır, söylemek istediği çok şey var,
ancak hangisinden başlayacağını bilemez, sonunda en
kolayını çıkarır ağzından.
ELLA
74
Ya senin maceraların ne olacak?
Onları da maziye gömecek misin?
Tam o anda garson gelir, siparişleri masaya bırakır.
İkisi de geriye çekilip sessiz kalırlar.
DAVID
Demek bütün mesele buydu? Benden
intikam almak istedin, öyle mi
hayatım?
Ella derin bir nefes çeker, söyleyeceklerini kafasında
iyice tartar.
ELLA
Hayır. Ben Aziz’e aşık oldum.
DAVID
Adamı tanımıyorsun bile!
ELLA
Onu tanımak için çok şey bilmeme
gerek yok. Onun özünü görüyorum.
David ağır bir darbe yemiş gibidir. Arkasına yaslanır,
cevap veremez. Kaygılı bir şekilde Ella’yı süzer.
Keseriz.
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
Çöl gülü içeri girer girmez Şems’in elini öpmeye koşar.
Şems elini kaçırır her zamanki gibi.
ŞEMS
Hoşgeldin! Sefalar getirdin. Bir daha
o izbe yere dönmeyeceksin. Hayatının
o safhası tamamen bitti. İnşallah
adım adım Hak seni kendine
yaklaştıracak!
Çöl Gülü gözyaşlarına boğulur. Mevlana Kerra’yı kolundan
tutar, içerdeki odaya doğru yürürler.
75
MEVLANA
Gel Kerra, sana bir haberimiz var.
MEVLANA EV, ODA, İÇ/GÜN
Mevlana, Şems ve Kerra odaya geçerler. Mevlana heyecanla
anlatmaya koyulur.
MEVLANA
Kerra, bir ayin, ruhani bir raks
düzenleyeceğiz.
KERRA
Ayin mi???
MEVLANA
Daha evvel hiç görmediğin türden bir
ayin bu. Müzik, dans ve dua olacak.
Hep beraber aşkla Rabb’ı
zikredeceğiz.
Kerra hayret içindedir, önce Şems’e bakar, sonra bir an
tereddüt etse de cevap verir.
KERRA
Ne müziği? Ne dansı? Mevlana, sen
saygın bir alimsin, zenne değil! Hiç
mi itibarını gözetmiyorsun? Kendini
düşünmüyorsan aileni düşün.
Kerra ümitsizce susar, ikisine bakar, ama ikisi de gayet
mutlu, gülümsüyorlar. Keseriz.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella yeni aldığı bir CD’nin poşetini açar, müzik setine
koyar. Sema müziğidir. Bir süre huzurla camdan dışarıya
bakar, sonra masaya geçer ve mektup yazmaya başlar.
ELLA (SES)
Biricik Aziz. Sana bu kez email filan
değil, gerçek bir mektup yazmak
istedim. Eski usül. Yazıp hemen
76
postaya vermem gerek. Yoksa pişman
olup yırtabilirim.
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
Sema müziği devam etmekte, Mevlana, Şems ve birkaç
talebenin sema dansı üzerine çalıştığını görüyoruz.
Görüntülerin üzerine Ella’nın mektubu düşmekte.
ELLA (SES)
Hani biriyle tanışırsın, çok farklı
biridir. Seni de bakış açını da
değiştirir. Büyüsüne kapılırsın. İlk
başlarda yüreğini kontrol altında
tutabileceğini zannedersin.
Müzik gittikçe hızlanmaktadır.
ELLA (SES)
Oysa rüzgar sandığın fırtınadır.
Aziz, senin kelimelerine ne zaman
böyle bağlandım, bilemiyorum. Tek
bildiğim yazışmalarımızın beni
değiştirdiği.
BAYBARS EV, İÇ/GÜN
Aynı müzik devam etmekte, Alaaddin’i Baybars’ın evinde
görüyoruz. Yanlarında birkaç molla daha var, öfkeli bir
şekilde Alaaddin’e birşeyler anlattıklarını görürüz.
Alaaddin de onları onaylıyor. Müzik iyice hızlanmıştır.
ELLA (SES)
Belki haddimi bilmiyorum. Ama koca
bir ömrü haddimi bilerek geçiren ben,
bir kere de olsa hudutlarımı aşmak
istiyorum
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
Sema dansının sonları, müzik bitmek üzere. Kendilerinden
geçmiş şekilde dönüyorlar.
ELLA (SES)
77
Nihayet anladım ki nicedir
tatmadığım, hatta unuttuğumu sandığım
bu heyecan gelip geçici bir heves
değil. Önce anlattığın hikayelere
aşık oldum…
Müzik biter. Semazenler durur, hepsi çok dingin, çok
huzurlu, gözleri kapalı.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella’yı görürüz, son satırları yazarken.
ELLA (SES)
Sonra bir de baktım ki seni sevmişim.
Ella kendi yazdığına bile inanamaz bir an, ama çok kısa
bir tereddütten sonra hızla mektubu katlar, zarfa koyar
ve kapatır.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Şems kütüphanede tek
kenarında oturmakta.
yüzünü yalıyor. Kapı
Kimya başını uzatır,
başına, elinde tespih, pencere
Batmak üzere olan güneşin yalımları
tıklanır, biraz bekledikten sonra
elinde Kuran.
KİMYA
Şey... Afedersin... Efendiye
bakmıştım. Sonra gelirim.
Şems sevecen bir ses tonuyla çağırır onu.
ŞEMS
Dur biraz. Acelen ne? Az otur. Bir
şey soracak gibi bir halin var. Belki
bir faydam dokunur.
Kimya Kuranın ilgili sayfasını açıp gelir.
KİMYA
Nisa suresinde içime sinmeyen bir
husus var. Bazı yerlerde erkeklerin
kadınlara üstün olduğu yazılı. Hatta
78
kocaların karılarını dövebileceğini
söylüyor.
Şems yapmacık bir hayret gösterir
ŞEMS
Öyle mi? Bak sen!
Kimya Şems’in şaka mı yaptığını ciddi mi olduğunu
anlayamamış, bakıyor.
ŞEMS
Söylesene Kimya. Hayatında hiç
nehirde yüzdün mü?
Kimya’nın aklına çocukluk yılları gelir, bir anda evini
özler, gözleri dolar, başını sallar.
ŞEMS
Bir nehre uzaktan bakınca insan
zanneder ki tek bir akıntı var. Ama
suya daldın mı birden fazla olduğunu
anlarsın. Irmakta nice akıntı
gizlidir, hepsi ahenkle ama ayrı ayrı
akar.
Şems bunları söyledikten sonra Kimya’nın yanına gelir,
çenesini tutup başını kaldırır. Böylece göz göze
gelirler.
ELLA EV, SALON, İÇ/GECE
Akşam yemeğinde aile sofraya kurulmuş, yine mükellef bir
sofra donatılmış. Ella, kızarmış ballı ördekle gelip
masaya koyduğu sırada biraz ötedeki cep telefonuna bir
mesaj geldiğini duyarız. Arka planda Jeannette ve
ikizlerin konuşmaları varken Ella dalgın biçimde telefona
gider.
JEANNETTE
Anne! Yine döktürmüşsün. Ağzımın
suyun aktı!
AVİ
79
Akar tabii, sen asla böyle bir yemek
yapamayacağın için.
Avi Orly’ye dönüp sözde fısıldar, ama ablasının
duyacağını bilerek
AVİ
Scott’a da artık yeni kız arkadaşı
yapar ballı ördeği.
İkizler gülüşürler, Jeannette inanamaz biçimde bakar
onlara, çok sinirlenir.
DAVID
Avi! Kes saçmalamayı.
Daha sonra uzanır, Jeannette’in saçlarını okşar. Sonra
Ella’ya seslenir.
DAVID
Mesaj mı gelmiş?
Ella masadan biraz uzakta, donup kalmıştır, elindeki cep
telefonundaki mesajı görürüz; “Bostondayım! Onyx
Oteli’nde kalıyorum, beni görmeye gelir misin...”
Toparlamaya çalışır ama gizlemesi mümkün değil.
ELLA
Ah... Evet, Michelle...
Yayınevinden.. Kitapla ilgili...
Ella hızla masaya oturur, ördeği tabaklara pay ederken
ellerinin titremesini saklayamaz. David’in tabağını
doldururken göz göze gelirler. Bakışları kenetlenir. Tek
kelime etmezler, bir süre sonra Ella yerine oturur. Hala
göz gözedirler.
KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Şems’in dokunuşu Kimya’yı aşırı heyecanlandırmıştır.
Adeta dizlerinin bağı çözülür, nefesini tutar.
ŞEMS
80
Nisa suresini gönül gözün açık
okursan, göreceksin ki ayet
kadınlarla erkekler hakkında değil,
kadınlık ve erkeklik hakkında.
Tasavvufta fena ve beka, kadınlık ve
erkeklik hallerine tekabül eder. Ve
her birimiz, içimizde taşırız bu iki
hali, farklı farklı nispetlerde. Ne
zaman ki ikisine de kucak açarız,
barışık ve bütünleşmiş oluruz.
Şems elini Kimya’nın omzuna koyar, Kimya’nın heyecandan
dili tutulur, bir süre sonra Şems’in yanaklarında gezen
parmakları dudaklarına değer, Kimya gözlerini kapar. Şems
hemen çeker elini.
ŞEMS
Artık gitsen iyi olur can Kimya.
Kimya koşarcasına çıkar odadan.
ELLA EV, SALON
David hala gözlerini Ella’dan ayırmadan;
DAVID
Ya, demek Michelle mesaj yollamış.
Ella bir süre kuracağı yalanı hesaplar, tedirgindir yine
de. Sonunda söze girer.
ELLA
Yarın sabah yayınevinde toplantı
varmış. Benim de katılmamı istiyor.
David’in gözlerinde bir parıltı oluşur.
DAVID
İstersen ben bırakayım seni?
Ella David’e bakakalır. İkisi de oyun oynadıklarını
biliyorlar. Zoraki gülümser.
ELLA
81
Çok güzel olurdu ama sabah yediden
önce çıkmam lazım. Michelle benimle
toplantıdan önce ayrıca konuşmak
istiyormuş.
Orly bir yandan yemeğini yerken atılır
ORLY
Ooo, o zaman babamı unut gitsin. O
saatte babamı ancak vinçle
kaldırabilirsin.
Bir süre daha sessizlik, Ella ile David bakışır. Sonunda
David alaycı bir tebessümle,
DAVID
Orly haklı. O saatte kalkamam.
Ella ister istemez biraz arkasına yaslanır.
JEANNETTE
Niye şimdi gitmiyorsun anne? Sabah
dinlenmiş olarak oradan toplantıya
geçersin.
David’in bakışlarından anlam çıkarmak imkansız, ancak
Ella yanaklarının pembeleştiğini gizleyemez.
ELLA
Eee... Olabilir aslında.
Dudakları kurumuştur, saate bakar.
ELLA
Şimdi çıkarsam gece ondan önce
Boston’a varmış olurum. Hem uzun
zamandır bizim evi toparlamadım. Gece
biraz sağı solu toplarım.
David elinde şarap kadehi, masadan kalkar, belirgin bir
özgüvenle konuşur
DAVID
82
İyi fikir. Olur canım, şimdi git.
David verandaya doğru yürürken Ella karmaşık duygular
içinde, iskemleye mıhlanmış gibidir.
MEVLANA EV, AVLU, İÇ/GÜN
Kimya kütüphaneden koşarak çıkar, hemen çıkışta Alaaddin
ile çarpışır, Alaaddin onu sevecen bir biçimde tutmaya
yeltenir ama Kimya’nın gözü görmüyor, koşmaya devam eder.
KİMYA ODA, İÇ/GÜN
Kimya büyük bir heyecanla odasına varır. Kapıyı kapatır,
nefes nefese kalmıştır, elini dudaklarına götürür,
gözlerini kapar...
ELLA EV, YATAKODASI, İÇ/GECE
Ella ayna karşısında birkaç kıyafet deniyor, nasıl
durduğuna bakar, vücudunu beğenmez, aceleyle biraz makyaj
yapmaya çalışır. Göğsünün heyecanla inip kalktığını
görürüz.
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
Sema ayini için büyük meydan hınca hınç doldurulmuş, en
sofu hocalar dahi öğrencileriyle birlikte gelmişler. En
ön sırada hükümda Keyhüsrev’i görüyoruz. Sultan Veled bir
kenarda kendisine yer bulmaya çalışıyor, bir yandan dua
ettiği anlaşılıyor.
BOSTON, ONYX OTELİ ÖNÜ, DIŞ/GECE
Ella, otelin önünde bir ileri bir geri yürüyor. En
sonunda cesaretini toplayıp içeri girer.
ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE
Lobi aşırı kalabalık ve gürültülü. Ella tanıdık birine
rastlama endişesiyle tedirgin. En sonunda bakışlarını
çevirdiğinde uzakta kendisine gülümseyen Aziz’i görür.
Kalabalığın sesi azalırken derinden bir ney sesi duyulur.
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
83
Ney sesi ile birlikte kalabalık sessizleşir, bir süre
sonra Mevlana, ağır adımlarla meydana gelir. Usulca
eğilip gelenlere selam verir. Peşi sıra altı derviş
ellerini göğüslerinde kavuşturup Mevlana’nın önünde
eğilirler. Meydanı üç kez dolaştıktan sonra ağır ağır
dönmeye başlarlar.
ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE
Ella Aziz’in oturduğu masaya gelmiş, Aziz hemen kalkar,
Ella’nın koltuğunu çeker.
AZİZ
Gelebilmene çok sevindim.
Birbirlerine gülümserler. Ella çekingen, oturur. Bir süre
sessiz kalırlar, kahveleri gelir.
ELLA
Demek Smithsonian dergisi için
geldin?
AZİZ
Aslında seni görmeye geldim.
Mektubunu okuduktan sonra...
Zemindeki sema müziği tekrar yükselir, artık ne
dediklerini duymayız, ama sohbetin ilerlediği, karşılıklı
şakalaşıp gülüştüklerini görürüz.
ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE
Sema müziği güçlü şekilde devam ederken geçme ile aynı
sahneden açılırız, masadaki boş fincan sayısı artmış,
ikisi de artık çok rahat, çok samimi bir sohbet içinde..
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
Musiki kuvvetlenmiştir, dervişler dönmekte, Mevlana
ortada dimdik durmakta, dudakları kıpırdanmakta, belli ki
dua okuyor. İzleyiciler etkilenmiş, ortama yumuşak, sevgi
dolu bir atmosfer hakim olmuş. Biraz sonra, diğerlerinden
daha koyu renk tennuresiyle Şems girer meydana. Taşkın
bir su gibi akarak, görünmeyen bir girdaba
84
yakalanmışçasına, deli gibi dönerek. Sultan Veled’in
gözlerinden bir damla yaş aktığını görürüz.
ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE
Müzik biraz geri planda kalır, ama yine de konuşmaları
zor duymamızı sağlayacak denli yüksek.
AZİZ
Ella. Benimle odama gelir misin?
Müzik tekrar yükselir. Ella’nın bunu çok istediği açıkça
anlaşılmakta, ancak aşırı tedirgin ve kararsız.
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
Müzik yavaşlar, dervişler birer birer dönmeye son
verirler. Meydanı derin bir sessizlik kaplar. Suskunluğu
Mevlana bozar
MEVLANA
Dostlar, bu gördüğünüz ayinin ismi
semadır. Bugünden itibaren her asırda
dervişler semaya duracak. Bir elleri
göğe işaret ederken, öteki elleri
yere dönecek ki, Hak’tan aldığımız
her aşk zerresini halka teslim
edelim.
ONYX OTEL ODA, İÇ/GECE
Aziz’in odasına geçeriz. Aziz Ella’yı koltuğa oturtmuş,
saçlarındaki tokayı açar, yavaşça uzanırlar. Elleri
Ella’nın vücudunda gezmekte, gözleri kapalı, dudakları,
dua eder gibi kıpırdamakta. Ella’nın gerginliğinin yavaş
yavaş azaldığını görürüz.
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
Keyhusrev ayağa kalkar, vakur bir edayla sahneye doğru
yaklaşır, elbette dalkavuklarıyla çevrelenmiş bir
şekilde.
KEYHUSREV
85
Hepinizi tebrik ederim! Bize muhteşem
bir akşam yaşattınız. Ayin içime
işledi.
Mevlana saygıyla eğilerek karşılık verir. Diğer dervişler
de yaklaşıp hükümdarı selamlar. Keyhusrev keyiflenmiştir.
Muhafızlarından birine işaret eder, kendisin uzatılan mor
keseyi alır ve içinde ne çok altın olduğunu göstermek
için elinde hoplattıktan sonra sahneye fırlatır.
Seyirciler takdir ve minnetle alkışlar. Keyhusrev
yaptığından memnun, arkasını döner ve tebasıyla birlikte
yürümeye başlar.
ONYX OTEL ODA, İÇ/GECE
Ella kendini Aziz’e bırakmıştır artık iyice, Aziz bir
yandan vücuduna masaj yaparken konuşur
ELLA
Keşke seni daha önce tanısaydım. Her
şey daha farklı olabilirdi.
AZİZ
Her şey olması gereken zamanda olur.
ELLA
Buna gerçekten inanıyor musun? Beni
sevebilir misin?
Aziz gülümser.
AZİZ
Seni zaten seviyorum.
ELLA
Ama daha beni tanımıyorsun bile.
AZİZ
Seni tanımak için çok şey bilmeme
gerek yok. Senin özünü görüyorum.
Ella, bir kez daha, kendi söylediği sözün geri dönmüş
olmasından etklenmiştir, susar, kendisini Aziz’e bırakır,
86
arzuyla kendisine çeker, ancak Aziz bir rüyadan uyanmış
gibi, gözlerini kırpıştırır, sadece burnunun ucundan öper
Ella’yı ve ikisi birden doğrulurlar. Ella’nın kadınlık
gururu incinmiştir elbette. Kırılgan bir sesle sorar.
ELLA
Beni istemiyor musun?
AZİZ
Seni mutsuz edecek bir şey yapmak
istemiyorum. Zihnin çok kalabalık.
KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE
Aziz’in sesi görüntülerin üzerine düşmekte.
AZİZ (SES)
Şimdi atacağın bir adım yarın sabah
pişmanlık içinde uyanmana sebep
olabilir. Buna yol açmak istemiyorum.
Keyhusrev yürümeye daha yeni başlamıştır ki az önce
sahneye attığı mor kese başının üzerinden geçer ve
ayaklarının önüne düşer. Herkes donakalır. Keyhusrev
hayretle arkasına döner. Şems meydanın tam ortasında,
dimdik durmakta.
ŞEMS
Biz para için sema etmiyoruz. Sema
yalnız ve yalnız aşk için yapılır.
Senin o altınların bizim katımızda
geçmez!
Sözleri biter bitmez yağmur başlar. Keyhusrev
sinirlenmiştir, ancak bir cevap da vermez. Adamlarına
gürler.
KEYHUSREV
Haydi gidelim!
Keyhusrev yerdeki altın kesesini çizmeleriyle ezip geçer,
adamları elbette buna cesaret edemez, üzerinden
hoplayarak geçerler.
87
BOSTON EV, İÇ/GECE
Fonda ney müziği. Ella, Bostondaki evine girer, dalgın
adımlarla salonda ilerler eve bakınır, sonra
üzerindekileri çıkarmadan salondaki kanepeye bırakır
kendini.
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN
Şems avluda ney üflemekte. Alaaddin arkadan yaklaşmıştır,
öfkeli, bir süre bekler. Şems neyi bırakır, hiç arkasını
dönmeden, kendi kendine konuşur gibi,
ŞEMS
Merhaba Alaaddin, beni mi arıyorsun?
Alaaddin cevap vermez, Şems yüzünü döner.
ALAADDİN
Oyun oynamayı keselim, tamam mı? Seni
hiç sevmedim. Babamın itibarını daha
fazla mahvetmene müsaade etmeyeceğim.
Şems neyi bırakır, doğrulur.
ŞEMS
Demek mesele bu? Şayet babanın
itibarı iki paralık olursa, insanlar
sana saygın bir alimin oğlu gözüyle
bakmayacak. Bundan mı endişe ettin?
Alaaddin derin bir nefes çeker. Çok öfkelendiği belli
oluyor. Bakışları az ötedeki irice taşa ilişir bir an
için. Keseriz.
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN
Alaaddin öfkeyle Şems’e bakıyor, dişlerini sıkar, birden
dayanamaz ve güçlü bir yumruk indirir Şems’e. O hiç
karşılık vermez. Alaaddin ilerideki taşa uzanır, alır
öfkeyle vurmaya başlar Şems’e. Keseriz.
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN
88
Alaaddin’in öfkeyle Şems’e baktığı andan tekrar açılırız.
Şems karşısında öylece durmakta, ancak bir süre sonra
Alaaddin’in başı döner, dengesini kaybedecek gibi olur.
Adeta dizlerinin bağı boşalmıştır. Ancak bir yere
tutunarak dengesini sağlayabilir.
ALAADDİN
Buradan git artık. Git de huzur
bulalım. Sen gelmeden önce ne
iyiydik.
ŞEMS
Baktığın her yerde ikilik görüyorsun.
Babanla ben tekiz. Beni kırarsan onu
da kırarsın, anlamıyor musun
Alaaddin?
MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN
Mevlana kütüphanede bir kitap üzerinde çalışırken kapı
çalar, Kimya girer.
MEVLANA
Kimyacım, güzel kızım. Sana nasıl
yardım edebilirim?
Kimya çekingen, yaklaşır.
KİMYA
Seneler evvel öz babam beni size
teslim ettiğinde demiştiniz ki:
Kızlar, oğlanlar kadar iyi talebe
olamaz çünkü evlenip çocuk
büyütmeleri gerekir. Hatırladınız mı?
MEVLANA
Elbette hatırladım.
KİMYA
İşte o gün kendi kendime asla
evlenmeyeceğim diye söz verdim.
Böylece hep talebeniz kalacaktım.
89
Kimya devam etmeye utanır, bir süre durur
KİMYA
Ama belki de hem evlenip hem evinizde
kalmam mümkündür.
Mevlana’nın gözleri ışıldar.
MEVLANA
Alaaddin’le mi evlenmek istiyorsun
yoksa?
Kimyanın başından aşağı kaynar sular dökülür. Dehşet
içinde başını kaldırır.
KİMYA
Efendim... Buraya geliş sebebim
Şems’le evlenmek istediğimi
söylemekti.
Bu sefer Mevlana şaşırır.
MEVLANA
Emin misin kızım?
KİMYA
Eminim. Hem böylece Şems aileden biri
olur, Konya halkı onu daha kolay
benimser ve arasına alır.
Dedikodular, ithamlar azalır.
MEVLANA
Yani sen bana yardım etmek için mi
Şems ile evlenmek istersin?
Kimya süratle cevap verir.
KİMYA
Hayır... Yani evet... Ama salt bu
değil. Fikrimce Şems benim
nasibimdir.
90
Kimya bu kadar açık konuştuğu için utanır, başını öne
eğer.
MEVLANA EV, ODA, İÇ/GÜN
Başını kaldırdığında bu sefer karşısında Kerra vardır.
KERRA
Emin misin kızım, iyi düşün. Evlilik
başka şeye benzemez. Şems senden çok
büyük. Yaşına yakın birisiyle
evlensen daha iyi olmaz mı?
BOSTON, DIŞ/GÜN
Ella ile Aziz Boston sokaklarında gezmekteler. Kimya ile
Kerra’nın diyaloğu bu görüntüler üzerine düşmekte. Küçük
İtalya Mahallesinde yemek yiyorlar.
KİMYA(SES)
Şems diyor ki aşk bütün ayrımları
geçersiz kılarmış. Aramızdaki yaş
farkı önemli değil.
BOSTON, DIŞ/GÜN
Başka bir gün, Güzel Sanatlar Müzesi’nde gezdiklerini
görüyoruz. Yürürlerken bir süre sonra Ella iyice sokulur,
Aziz’in elini tutar.
KERRA(SES)
Kızım, Şems gezgin bir abdal. Onun
gibi erkekler kolay kolay ev hayatına
alışamaz. Yaban kalırlar. Uzaktan
sevmesi hoştur böylelerini. Ama
onlardan iyi koca olmaz. Sonra kalbin
kırılır.
BOSTON, DIŞ/GÜN
Common Parkı ve Rıhtımında dolaşmaları üzerine konuşmalar
düşmeye devam ediyor. Artık Ella ile Aziz açıkça
birbirlerine sarılarak dolaşmaktalar, Ella yakalanmaktan
korkmuyor gibi.
91
KİMYA(SES)
Onu o kadar çok sevecek ve mutlu
edeceğim ki o da değişecek. İyi koca
olmayı, iyi baba olmayı öğrenecek.
MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GECE
Mevlana pencerenin yanında, bir başına oturmakta. Güneş
batmış, etraf karanlık. Tespih çekiyor, tefekküre dalmış.
Biraz ötesinde Şems ayakta durmakta. Hüzünle can dostuna
bakıyor. Neden sonra Mevlana gözlerini açar, farkeder
onu.
MEVLANA
Şems iyi misin? Ayakta durma, gel
otur. Solgun görünüyorsun.
Şems zorlukla tebessüm eder. Sesi kısık, kırılgandır.
ŞEMS
Pek iyi değilim aslında. Çok susadım.
MEVLANA
O zaman gidip bir Kerra’ya
söyleyeyim, canın ne çekiyorsa söyle,
hazırlasınlar.
ŞEMS
Yok, istemem. Bana gereken şey
mutfakta değil ki. Meyhanede!
Rumi’nin yüzünden bir endişe bulutu geçer. Endişeyle
sorar.
MEVLANA
Nasıl yani? Sana şarap mı alayım?
ŞEMS
Aynen öyle. Sade bana değil. Gidip
ikimize birden şarap alsan pek
makbule geçer.
92
Mevlana kısa bir tereddütten sonra “pekala” manasında
başını sallar, ayağa kalkar.
ŞEMS
Yalnız bir ricam olacak. Meyhaneye
vardığında alelacele şişeleri kapıp
buraya gelme. İnsanlarla sohbet et.
Ben seni burada bekliyor olacağım.
MEVLANA
Bu yaşa kadar ne meyhaneye gittim, ne
ağzıma bir damla şarap koydum. Ama
sana itimadım tam. Muhakkak ki
görmemi arzu ettiğin bir hakikat var.
Mevlana çıkar çıkmaz Şems onun bıraktığı tespihe sarılır,
secde eder, Rabbine şükretmektedir.
MEYHANE, İÇ/GECE
Sarhoş Süleyman, masaların birinde sızmış kalmış. Birkaç
gün önce yediği dayağın izleri yüzünde, yaraları var.
Meyhane gürültülü. Biraz sonra kapının açıldığını
duyarız, sesler yavaş yavaş kesilir, insanlar hayret
içinde, bir şey demeden kapıya bakıyorlar. Biraz sonra
Süleyman da kafasını kaldırır, gözlerini zor açıyor.
Gözlerini kısarak kapıya bakar.
MEYHANE, İÇ/GECE
Süleyman’ın gözlerinden, buğulu biçimde kapıda
Mevlana’nın silüetini görüyoruz. Görüntü bir an netleşir
gibi olur, tekrar bozulur. Süleyman’ın bağırdığını
duyarız.
SÜLEYMAN
Yahu Hristos, sen bana ne içirdin? Şu
kapıda duran adam... Ha ha! Mevlana
sandım adamı! Bak bak, Mevlana’ya
benzemiyor mu şu herif?
MEYHANE, İÇ/GECE
93
Neden sonra meyhane sahibi Hristos kendine gelir,
Mevlana’nın karşısında yerlere kadar eğilir
HRİSTOS
Efendi Mevlana, meyhaneme hoş
geldiniz, sefalar getirdiniz.
Emredin, nasıl bir yardımımız
dokunur?
Bunları söylerken telaşla etrafta boş bir masa aranır,
her yer doludur, bir tek Süleyman masada yalnızdır,
Hristos Mevlana’yı o masaya götürür, Süleyman kalkmaya
yeltenir ama zaten ayakta duracak hali yok, Mevlana
eliyle oturmasını işaret eder, kendisi de oturur,
etraftakilere selam verir. Utanarak konuşur.
MEVLANA
Eksik olma. Biraz şarap alayım dedim
de, onun için uğradım.
Hristos duyduklarına inanamamış olsa da, bir süre
tereddüt ettikten sonra geri geri çekilir. Meyhanede çıt
çıkmıyor. Süleyman gözlerini kısarak bakmakta Mevlana’ya.
MEVLANA EV, İÇ/GECE
Sultan Veled, bir kitabın suretini çıkarmak üzere
çalışmakta. Yanına Alaaddin gelir, sıkıntılıdır, ne
yaptığına bakar.
SULTAN VELED
Babamın eski bir risalesinin suretini
çıkarıyorum.
Alaaddin alaycı biçimde cevaplar
ALAADDİN
Ne faydası olacak ki? Anlamıyor
musun? Babamız ders vermeyi de,
vaazları da bıraktı. Boş yere
uğraşıyorsun.
SULTAN VELED
94
Zamanı gelince eminim yeniden ders
vermeye başlar.
MEYHANE, İÇ/GECE
Süleyman fısıltıyla, çekinerek sorar
SÜLEYMAN
Pardon ama sizin gibi bir yüce zatın
burada ne işi var?
Mevlana sıcak bir tebessümle göz kırpar
MEVLANA
Sorma Tebrizli Şems şanımı ve
itibarımı yerle yeksan etmek için
beni buraya yolladı.
SÜLEYMAN
Nasıl yani? İyi bir şey mi ki şanını
itibarını kaybetmek?
Mevlana güler
MEVLANA
Eh, nereden baktığına bağlı. Allah
sevgisinin dışında her şeyi bir
kalemde silip atmamız ve kendimizi
mühim bir varlık zannetme
hastalığından kurtulmamız gerekir.
MEVLANA EV, İÇ/GECE
Alaaddin kardeşinin saflığına sinirlenmekte
ALAADDİN
Ders verecekmiş! Herkes aynı soruyu
soruyor: Nasıl oluyor da çapulsuz
dervişin teki koskoca bir alimi
parmağında oynatıyor? Babamızın
itibarı çölde kar tenesi gibi kaldı.
MEYHANE, İÇ/GECE
95
Mevlana Süleyman’ın yüzündeki yaralara bakar. Süleyman
farkeder, eliyle yaralarını işaret eder,
SÜLEYMAN
Bir zabit eşek sudan gelene kadar
dövdü beni.
MEVLANA
Ama neden?
Bu sırada Hristos iki şişe şarap bırakır. Süleyman
hınzırca onları işaret eder.
SÜLEYMAN
Şu önünüzde duranlardan içtiğim için.
Böylece sohbete dalarlar, meyhane tekrar eski gürültülü
haline döner yavaş yavaş. Mevlana ile Süleyman’ın
sohbetleri üzerine Alaadin ile Sultan Veled’in
konuşmaları düşer.
ALAADDİN(SES)
Herkes diyor ki Şems babamıza büyü
yapmış. Diyorlar ki Şemsi Haşhaşiler
yollamış.
SULTAN VELED(SES)
Sen de bu saçmalıklara inanıyorsun
öyle mi! Hem bilmez misin Haşhaşiler
çoktan dağıldılar.
ALAADDİN(SES)
Evet ama diyorlar ki Hasan Sabbah’ın
üç sadık kumandanı takipten kaçmayı
başarmış. Bunlardan biri Konya’ya
gelmiş. Bence o Şems işte.
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
Sultan Veled elini kardeşinin omzuna atar.
SULTAN VELED
96
Hatırlar mısın bir keresinde sokakta
kavgaya tutuşmuştun? Eve ağlayarak
dönmüştün. Rahmetli annem o zaman
sana ne demişti?
Alaaddin’in yüzü aydılanır, cevap vermez.
SULTAN VELED
Birine kızar ya da kırılırsan,
kafanda o kişinin çehresini, sevdiğin
birinin çehresiyle değiştir. Şems’in
çehresiyle annemizinkini değiştirmeyi
denedin mi? Belki böylece onda
sevecek bir şeyler bulursun.
Alaaddin alaycı bir gülümseme ile bakar. Sultan Veled
sarılır kardeşine, Alaaddin de ona kuvvetle sarılır,
ancak bakışları ağabeyinin ne kadar “ümitsiz” bir durumda
olduğunu düşündüğü belli etmekte...
MEVLANA EV, HAREMLİK, İÇ/GECE
Kimya, haremliğin kapısını açar, dışarıda bir işi vardır
ama dalgın bir halde sokak kapısına yürüyen Alaaddin’i
görünce kenara gizlenme ihtiyacı duyar. Alaadin sokak
kapısını açar açmaz babasıyla karşılaşır.
MEVLANA EV, İÇ/GECE
Kimya olan biteni arkadan izlemekte. Alaadin hayretle
sorar
ALAADDİN
Baba, o elindekiler de ne öyle?
Mevlana gayet rahat.
MEVLANA
Ha, bunlar mı? Şarap bunlar evladım.
Alaaddin kendini tutamaz, sesini yükseltir iyice.
ALAADİN
97
Ne? Şarap, öyle mi? Koca Mevlana bu
hallere mi düşecekti? Ayyaş bir
ihtiyar oldun demek!
Arkadan Şems bıçak gibi keser sözünü.
ŞEMS
Ağzını topla Alaaddin. Lafını sakın
da konuş.
Şems Alaaddin ile Mevlana’nın arasına girer.
ŞEMS
Meyhaneye gitmesini isteyen bendim.
ALAADİN
Hadi ya! Hiç şaşırmadım!
Şems ifadesini bozmaz, sesini alçaltır.
ŞEMS
Alaaddin, eminim benden en az
söylediğin kadar nefret ediyorsundur.
Ama babanı sevdiğinden bir an bile
şüphe etmem. Onu ne kadar incittiğini
görmüyor musun?
Alaaddin kontrolsüz biçimde patlar.
ALAADDİN
Asıl sen hayatlarımızı mahvettiğini
görmüyor musun? Geberip gitsen keşke!
O an Mevlana oğluna doğru atılır, hiddetlenmiştir. Eli
havaya kalkar. Alaaddin vurması için bekler. Ama Mevlana
vuramaz, yüzüne bile bakmadan;
MEVLANA
Beni utandırıyorsun.
Alaaddin’in gözleri yaşla dolar, ağladığını saklamak için
başını arkaya çevirir, çevirmesiyle birlikte de haremliğe
açılan kapının eşiğindeki Kimya ile göz göze gelir. Kimya
98
hemen kaçar. Alaaddin yıkılmıştır, öfkeyle önündeki
Şems’i iter, dışarı çıkar.
BOSTON OTEL, İÇ/GECE
Ella ve Aziz otel odasında, karşılıklı iki koltukta
oturuyorlar. Aralarında bir bavul var. Masada bir şişe
şarap, ikisinin önünde kadehleri. İkisi de ne
söyleyeceğini bilemiyor.
ELLA
Bu sana delice gelecek belki ama,
seninle Amsterdam’a gelmek istiyorum.
Aziz kalkar, pencereye doğru yürür. Ella, onun bu
tepkisine şaşırmıştır. Aziz pencereden dışarıyı süzerek
konuşur.
AZİZ
Benimle Amsterdam’a gelmeni ben de
isterim… Hem de çok…
Bir süre sessiz kalırlar. Ella huzursuzlanmıştır.
AZİZ
Ama sana orada bir gelecek vaat
edemem.
Ella reddedildiğini düşünür. Üzüntüyle arkasına yaslanır.
Aziz yavaş adımlarla döner, karşısındaki koltuğa oturur.
Aralarında bavul. Aziz kadehine uzanır, dudaklarına
götürür.
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE
Mevlana ve Şems, karla kaplı avluda oturuyorlar.
Aralarında tüm çiçeklerini dökmüş, cılız bir gül ağacı.
İkisi de gözleri kapalı, hüzünlü, dururlar bir süre.
Neden sonra Şems gözlerini açar, yanındaki şarap
şişelerinden birini açar, kadehine doldurur, yarısını
içer, kalanını Mevlana’ya uzatır. Mevlana titreyen
ellerle kadehi, nezaketle alır.
Şems gözleri kapalı, ezberden okur.
99
ŞEMS
Otuz ikinci kural: Aranızdaki tüm
perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrıya
saf bir aşkla bağlanabilesin.
Kuralların olsun ama kurallarını
başkalarını dışlamak yahut yargılamak
için kullanma. Bilhassa putlardan
uzak dur, dost. Ve sakın kendi
doğrularını putlaştırma! İnancın
büyük olsun ama inancınla büyüklük
taslama!
Mevlana tam kadehi dudaklarına götürmüştür ki Şems
atılır, elinden kaptığı gibi yere çalar. Kızıl şarap,
karın üzerinde yayılır.
ŞEMS
Daha fazlasına gerek yok. Ben
göreceğimi gördüm. Sana yolun sonuna
kadar yoldaş olayım isterim. Ama
yapamam. Benim vadem bellidir. Hep
yanında kalamam.
BOSTON OTEL, İÇ/GECE
Ella ile Aziz, karşılıklı oturuyorlar. Ella da kadehine
uzanır, büyükçe bir yudum içer.
ELLA
Ne demek istiyorsun?
İkisi birden kadehlerini bırakırlar masaya. Aziz Ella’yı
süzer.
AZİZ
Sandığın gibi değil.
ELLA
Ya nasıl?
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE
ŞEMS
100
Eninde sonunda çember döner, devir
tamamlanır. Aşkın olduğu yerde, er ya
da geç ayrılık vardır.
Bir rüzgar eser. Uzaktan bir kuş sürüsünün havalandığını
görürüz.
BOSTON OTEL, İÇ/GECE
Aziz uzanır, kadehlerine şarap doldurur.
AZİZ
Günün birinde beklenmedik
aldım hiç tanımadığım bir
Dedi ki romanım hayatının
dönemine denk gelmiş. Bir
ayrımındaymış.
bir mesaj
kadından.
tuhaf bir
yol
Dalgın bir şekilde gülümser.
AZİZ
Aslında o mesajı aldığım sırada benim
hayatımın da tuhaf bir dönemiydi,
biliyor musun?
ELLA
Yani.. Başka biri mi var?
Aziz durgunlaşır.
AZİZ
Hayır canım, öyle bir şey değil.
Aziz tekrar şarabından bir yudum alır.
AZİZ
Malin melanom. Bir tür deri kanseri.
On altı ayım daha varmış. Doktorlar
öyle diyor.
Ella çökmüştür, eliyle zor destek alır, oturduğu yerde
düşmemek için. Aziz devam eder.
AZİZ
101
Sufilikte ölmeden evvel ölmeyi
öğrendim. Tam her şeyi hallettim
derken tüm hayatım sana anlatılmayı
bekleyen bir hikaye oldu. Bana
verilen vade aniden kısacık göründü
gözüme, yetmedi. Kendimi teslim
ettiğim Allah’a isyan noktasındayım.
Uzunca bir sessizlik olur. Neden sonra Ella, kekeleyerek
konuşur.
ELLA
Hastalığın… Beraber atlatabiliriz.
Kanserle savaşabiliriz.
AZİZ
Daha sağlıklı ve daha uzun yaşamak
için elimden geleni yaparım ama
kanserimle kavga etmeyeceğim.
Ella anlam veremez.
ELLA
Anlamıyorum. Yaşamak istemiyor musun?
Bunu benim için yapabilirsin… Bizim
için…
AZİZ
Tabii ki yaşamak istiyorum. Ama başka
türlü. Her şeyle savaş halindeyiz.
Terörizmle, yoksullukla, enflasyonla,
AIDS’le, kanserle, rüşvetle…
Savaşmaktan başka bir yaklaşım yok
mu?
Ella bir süre cevap vermek için çabalar, ama sonunda
dayanamaz, önce bakışları avuçlarına döner, sonra
ağlamaya başlar, hıçkırarak;
ELLA
Ben senin gibi sufi değilim!
102
Aziz yanına gelir, Ella’ya sarılır, sakinleşene kadar bir
yandan saçlarını okşar, bir yandan anlatır.
AZİZ
Gördüğün gibi, sana verebileceğim tek
şey şu içinde bulunduğumuz an! Sana
bunları anlatmaya çekindim. Sen hep
gelecek fikri üstüne kurmuşsun
hayatını. Sana “hadi her şeyi bırak
ve benimle gel ama yarın ben yanında
olmayacağım” demek imkansız geldi.
Sonunda Ella’nın ağlaması durur.
AZİZ
Eğer bu aşktan yeterince eminsek
yolculuğun kalan kısmını beraber
yapabiliriz. Sonunda beraber Konya’ya
gideriz. Oraya gömülmek istiyorum.
ELLA
Böyle konuşma.
Aziz kelimeleri dikkatle seçmekte.
AZİZ
Ya da şimdi buradan çıkıp evine gider
ve bu teklifi unutabilirsin. Yuvana,
çocuklarına dönersin. Ben her
halükarda seni sevmeye devam
edeceğim.
MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN
Sabah, güneş daha doğmamış. Şems, elinde, Konya’ya
geldiğinde taşıdığı heybe ile evden çıkmak üzeredir.
Bahçedeki kuyunun yanına yaklaşır, suya doğru bakar,
sahneler ve anlar hızla canlanır gözünde.
FLASHBACK - AVLU, DIŞ/GÜN
Bir kuyunun dibinden gökyüzüne bakmaktayız, dolunay var,
yağmur yağıyor. Kuyunun dışından bir erkek sesi duyulur.
103
SES
Şems, Şems, neredesin?
MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN
Şems kuyuya bakar, yerden bir taş alıp atar, ama taşın
düştüğünü duymaz. Tekrar bir taş alır suya atar, o da
düşmez. Bir anı daha canlanır gözünde.
FLASHBACK - KONYA KERHANE ÖNÜ
DIŞ/GÜN
Kerhanenin önünde Hünsa ile konuştuğu güne döneriz. Şems
Çakal kafanın gözlerinin içine bakar uzunca bir süre,
sanki kendisini bir yerden tanıyormuş gibi... Çakal kafa
ise ruhsuz bir şekilde karşısında dikiliyor. Şems,
gözlerini çakal kafadan ayırmadan,
ŞEMS
Her şey Allah’ın inayeti ile olur.
MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN
Bu son görüntü Şems’i şaşırtmıştır. İrkilir. Sanki birisi
kendisini kuyuya itecekmiş gibi korkuyla geri çekildiği
anda karşısında Çakal Kafayı görür. Ancak Çakal Kafanın
arkasındaki görüntü yine süratle değişir, güneşli bir
güne dönüşür, biraz ötede bir tüccar ve uzun saçlı bir
derviş satranç oynamaktalar.
FLASH FARWARD - ŞAM, SOKAK, DIŞ/GÜN
Açı değiştiğinde bu dervişin Şems olduğunu anlarız.
Aradan aylar geçmiş, saçları, sakalı uzamıştır. Bir
tüccarla satranç oynuyor, oyunun son hamleleri. Şems
başını kaldırır. Sultan Veled karşısındadır. Şems
gülümser.
SULTAN VELED
Babam senin yokluğunda şaire dönüştü.
Bütün gün susuyor. Sonra konuşmaya
başladığında ağzından dizeler
dökülüyor. Lütfen benimle Konya’ya
gel. Babam seni çok özledi.
104
Dedikodunu yapanlar, sana kötü
davrananlar bile o kadar pişman ki.
Söz veriyorum, bu sefer her şey iyi
olacak.
Şems acıyla gülümser, gözlerindeki kararsızlık açıkça
belli olmakta. Oyunu kaybettiği bellidir, şahını
düşürerek teslim olur.
ŞEMS
Ah evlat! Böyle iddialı sözler
veremezsin…
MEVLANA EV, BAHÇE DIŞ/GÜN
Şems tekrar irkilir. Çakal Kafa yok olmuştur. Sessizce
çıkar bahçeden, uzaklaşır.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella’yı masada oturmuş, gözyaşları içinde bir mektup
yazarken görürüz. Mektubu bitirir, bir süre elleri
masada, öylece durur. En sonunda kağıdı katlar, bir
zarfın içine koyar. Zarfın pespembe rengi dikkat
çekmekte.
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
Mevlana’nın evinde Şems’in dönüşünü kutlamak için büyük
bir sofra kurulmuş, herkes heyecanla koşturmakta.
Sofradaki birbirinden güzel yemekler arasında geziniriz.
ELLA EV, İÇ/GÜN
Ella’nın evinde de benzer şekilde, mükellef bir sofra
kurulmuş, önce yemekleri görürüz, daha sonra masa
etrafında oturanlar tek tek girerler kadraja. İlk olarak
ikizler, Avi ve Orly, daha sonra Jeannette, daha sonra
David. Masanın diğer ucunda, Ella’nın iskemlesine geliriz
en son olarak. İskemle boştur. David’e döneriz, elinde
bir mektup, biraz kenarda pembe zarf. Donakalmıştır.
Keseriz.
MEVLANA EV, İÇ/GÜN
105
Kapı açılır, yeni görünümüyle Şems içeri girdiği anda
Mevlana, elinde papatyalarla dostunu karşılamaya koşar,
özlemle sarılırlar birbirlerine. Tüm aile fertleri mutlu,
Kerra bile. Biraz ötede Gevher hatunu görürüz. Kısa bir
an Şems ile göz göze gelirler. Daha sonra Kimya’yı görür
Şems. Kimya, yanakları kızarır, utançla içeri kaçar…
Elbette sadece Alaaddin, uzakta, öfkeyle izlemekte olan
biteni.
AMSTERDAM HAVAALANI, İÇ/GÜN
Yolcuların çıkış kapısı açılıp kapanmakta. İnsanlar
sürekli çıkıyorlar, kendilerini karşılayan kişileri
arıyorlar… O hengamede en sonunda Ella’yı görürüz,
çekingen şekilde etrafına bakınır, sonra yüzüne büyük bir
gülümseme yayılır, çantalarını bırakıp koşmaya başlar,
biraz ötede Aziz ile birbirlerine sarılırlar. Ella hem
mutlu, hem hüzünlü, karmaşık duygular içerisinde…
MEVLANA EV, İÇ/GECE
Şems ile Kimya’nın düğün gecesi. Mevlana’nın evinde büyük
bir kalabalık toplanmış. Musiki sesleri, insanların kendi
aralarında dedikoduları, gülüşmeler.
MEVLANA EV, HAREMLİK, İÇ/GECE
Haremlikte kadın sazendeler kederli şarkılar çalmaktalar.
Biraz ötede gelinliğiyle, Kimya’yı da görürüz…
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE
Şems, avluda kendi başına oturmakta, içeriden gelen müzik
seslerini dinliyor, dalgın. Arkadan, hışımla Alaaddin
geçer. Bir an için durup Şems’e bakar, ama tereddüt
etmeden kapıyı açıp dışarı çıkar, hemen ardından kardeşi
Sultan Veled’in de çıktığını görürüz.
MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ
DIŞ/GECE
Alaaddin, öfkeden delirmiş gibi, evden uzaklaşmakta,
Sultan Veled koşarak yetişir ona, kolundan tutar.
SULTAN VELED
106
Delirdin mi? Düğün gecesi neden evde
değil diye sormaz mı konu komşu? Hem
babam duyunca çok üzülür.
ALAADDİN
Ya babamın üzdükleri ne olacak? Babam
sırf o herifin gönlünü hoş tutmak
için bu evliliği ayarladı.
Sultan Veled dudaklarını ısırır.
SULTAN VELED
Yanılıyorsun. Sen Kimya’nın zorla
evlendirildiğini sanıyorsun. Oysa
Kimya Şems’i seviyor. Ona aşık.
ALAADDİN
Yalana bak! Bir daha böyle laflar
etme benim yanımda tamam mı?
SULTAN VELED
Hislerin gözlerini kör etmesin. Oysa
otuz beşinci kural der ki: Şu hayatta
ancak tezatlarla ilerleyebiliriz.
Mümin ancak tezatları kucak…
Kardeşinin Şems’ten sözler söylemesi Alaaddin’i iyice
çileden çıkarır. Eliyle evi göstererek sözünü keser.
ALAADDİN
Bana bak! Bunların hepsi senin hatan.
Şems’i Şam’da bırakacaktın. Niçin
geri getirdin? İşler sarpa sararsa,
ki emin ol saracak, günahı senin
boynuna.
Sultan Veled, bu sefer tedirgin olur. Endişe ile
kardeşine bakar, bir adım uzaklaşır. Alaaddin bir süre
bekler, başka bir şey söylemez ve hızla uzaklaşır.
GERDEK ODASI, İÇ/GECE
107
Şems odanın kapısını açar ve içeri girer. Kimya,
gelinliği ve belindeki kırmızı kuşakla döşekte oturmakta,
odayı tek bir mum ışığı hafifçe aydınlatıyor. Duvardaki
tüm aynalar koyu kadife kumaşlarla kapatılmış. Yatağın
kenarında bir bıçak ve nar duruyor. Şems yaklaşır,
Kimya’nın tülünü kaldırır, alnından öper.
ŞEMS
Ne güzel olmuşsun.
Kimya kızarır. Ama çarçabuk omuzlarını dikleştirip
yaşından olgun görünmeye çalışır.
KİMYA
Artık karınım senin.
Şems bir kez daha öper onu, bu kez dudaklarından. Yan
yana uzanırlar. Şems de arzulamaktadır Kimya’yı.
Saçlarını okşar. Kimya elini tutar ve göğüslerinin üstüne
koyar. Şems kısa bir süre okşar vücudunu, sonra bir anda
toparlanır, kendini geri çeker.
ŞEMS
Kusura bakma Kimya. Bunu yapamam.
Derin bir hayal kırıklığı kaplar Kimya’yı. Şems ona
bakamaz, ayağa kalkar.
ŞEMS
Gitmem lazım.
Kimya, kendisinden hiç beklenmedik derecede sert bir
şekilde karşı çıkar.
KİMYA
Olmaz! Gidemezsin! Odadan apar topar
çıkarsan konu komşu ne der? Sebebini
benden bilirler.
ŞEMS
Ne demek istiyorsun?
108
Kimya bir şey söylemez, utanır. Şems ise anlamıştır
elbette, hızla yataktaki bıçağı alır, sol avcunu keser.
Çarşafa kanını damlatır. Tekrar kapıya doğru hareketlenir
ama Kimya yalvarır.
KİMYA
Dur lütfen! Gitme!
Ayağa fırladıysa da tam olarak ne yapacağını
bilemediğinden aynı cümleyi yineler
KİMYA
Artık karınım ben.
Şems arkasını dönemez, ancak yerine mıhlanmıştır,
kıpırdayamaz. Kapıyı açmaya uzanır.
Keseriz.
ŞEMS ODA, İÇ/GECE
Bir başka gece, Şems kapıyı açar, karşısında Kimya
KİMYA
Girebilir miyim?
Kimya içeri girer, kapıyı kapatır.
ŞEMS ODA, İÇ/GECE
Başka bir gece, Kimya kapıyı açar dışarı çıkar, ne kadar
hayal kırıklığı içinde olduğu anlaşılıyor.
ŞEMS ODA, İÇ/GECE
Başka bir gece, kapı açılır, Kimya girer.
ŞEMS ODA , İÇ/GECE
Başka bir gece, Kimya odadan çıkar. Mutsuz.
ŞEMS ODA, İÇ/GECE
Başka bir gece, Şems bir kitap okuyor Kimya’ya. Kimya ona
hayranlıkla bakıyor. Şems başını dizlerine koyar ve uyur.
Kimya saçlarını okşar.
109
ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN
Kapı açılır, kapının önünde bekleyen Kimya’yı görürüz.
Ama bu sefer onu karşılayan Şems değil, Çöl Gülü’dür.
ÇÖL GÜLÜ
Kimyacığım iyi misin? Solgun
görünüyorsun.
Kimya çekingen biçimde içeri geçer, otururlar.
KİMYA
İyi değilim. Ne olur bana yardım et.
ÇÖL GÜLÜ
Elbette. Ne yapayım, söyle.
KİMYA
Mesele Şems. Altı ay oldu, hiç yanıma
gelmiyor, yani geliyor da öyle
gelmiyor. İstiyorum ki beni sevsin.
Abi gibi, arkadaş gibi değil... Kocam
gibi. Ne olur bana öğret.
ÇÖL GÜLÜ
Neyi öğreteyim?
KİMYA
Anladın işte... Kocamı baştan
çıkarmam lazım.
Çöl Gülü hüzünle arkasına yaslanır.
ÇÖL GÜLÜ
Ah Kimyacığım ben bir yemin ettim. Şu
ten meselelerinden uzak durmaya
ahdettim.
Kimya heyecanla keser sözünü
KİMYA
110
Sen yeminini bozmayacaksın ki, sadece
bana yardım edeceksin. Ne olur!
Erkeğin kalbine giden yolu tarif et!
Çöl gülü aniden gerginleşir.
ÇÖL GÜLÜ
O öyle sandığın gibi masum bir yol
değil. Dikkat et, erkeğin kalbine
giden yol kadını kendinden
uzaklaştıran yol olmasın.
Kimya dinlemez bile, zaten anlamamıştır da.
KİMYA
Umrumda değil. Ne olursa olsun artık.
Ben her şeyi göze aldım.
Keseriz.
KONYA, ÇARŞI, DIŞ/GÜN
Konya Çarşı’sının günümüzdeki hali. Kalabalık, seyyar
satıcılar insanlara bir şeyler satmaya çalışıyorlar.
Hengame içinde bir süre sonra Ella ile Aziz’i görürüz.
Aziz artık hayli solgun görünüyor ama Ella ile birlikte
mutlular. Bir dükkanın içine girerler. Eski moda,
taşlarla örülü bir kapıdan geçerek...
KONYA ÇARŞI, DÜKKAN, İÇ/GÜN
Aynı taşların çıngırtısıyla birlikte Kimya ve Çöl Gülü
bir dükkana girerler. İpek elbiseler, iç çamaşırları olan
bir dükkan. Kimya bunları gördükçe utancından kıpkırmızı
kesilir. Çöl Gülü’nün yardımıyla seçmeye başlarlar.
Gülüşürler.
KONYA ÇARŞI, DÜKKAN, İÇ/GÜN
Bir başka dükkanın içinde Ella, kendisine başını örtmek
için eşarp bakıyor. Deneyip deneyip gösteriyor, eşarbı
başına takış şekli hep acemice, Aziz’i güldürüyor.
ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN
111
Çöl Gülü, odasında gizlice Kimya’ya ders veriyor. Raks
etmeyi, kıvırtmayı gösteriyor. Kimya beceremiyor elbette,
ama Çöl Gülü gösteriyor, Kimya öğrenmeye hevesli,
heyecanlı. Çöl Gülü ona şuh bakmasını gösterir,
kıkırdarlar. Bir süre sonra dışarıdan Şems’in çaldığı ney
sesi duyulur, ikisi de ciddileşir, susup dinlemeye
başlar.
KONYA SEMA EVİ, İÇ/GÜN
Aynı müzik eşliğinde, filmin ilk sahnelerinde gördüğümüz
sema törenine geçeriz. Bir süre sonra seyirciler
arasından bir adamın; Aziz’in kalktığını, öksürüğünü zor
tutarak zorlukla dışarı çıkmaya çalıştığını görürüz.
Bayan seyirciler arasından da, başını acemice
bağlamasından Ella olduğunu anladığımız bir kadın kalkar,
Aziz’in peşinden dışarı koşar.
ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN
Sufi müziği yavaş yavaş yok olur. Çöl Gülü Kimya’yı göz
alıcı bir biçimde hazırlamıştır. İncecik, sümbüllerle
süslü pembe, ipekten bir gecelik giymiş, göğüslerinin
çatalı, kalçalarının kıvrımı ortaya çıkmış. Çöl Gülü ona
biraz geri çekilip bakar, sonra alına inci bir kolye
koyar.
ÇÖL GÜLÜ
Bu gece kocan seninle sabahlamakla
kalmayacak, ertesi gece de kapını
tıklatacak, eminim.
Kimya kulaklarına kadar kızarır. Çöl Gülü güler ve
sarılır ona. Ancak yüzünde, mutluluğun yanı sıra derin
bir tedirginlik hissederiz. Adeta olacakları sezmiş
gibidir, yine de toparlanır, son bir kez öper Kimya’yı.
ŞEMS ODA, İÇ/GECE
Kapı çalınır, Şems kapıyı açtığında Kimya’yı görür
karşısında, üzerine bir şal almıştır.
ŞEMS
Kimya! Seni beklemiyordum.
112
KİMYA
Affedersin. Ama seni görmem
gerekiyordu.
Kimya davet beklemeden içeri girer.
KİMYA
Kapıyı örter misin lütfen?
Şems şaşırır, ama denileni yapar. Kimya kendinden
beklenmeyecek denli güvenle, gülümser, birkaç adım yürür,
Şems’i arkasında bırakır, derin bir nefes alır ve tek
hamlede şalını, cüppesini sıyırır. Çırılçıplak kalmıştır.
Göğsü heyecanla inip kalkmakta. En sonunda cesaretini
toplayıp yüzünü döner Şems’e. Şems ise soğuktur.
ŞEMS
Sen ne yaptığını sanıyorsun?
Kimya zorlukla cevap verir.
KİMYA
Bu gece buraya senin olmaya geldim.
Şems Kimya’nın etrafında bir tur döner, sonra karşısına
geçer ve çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağlar.
Kimya’nın dizleri titrese de, Çöl Gülü’nden öğrendiği
maharetleri sergilemeye başlar; bedenini kıvırarak Şems’e
sürter. Ancak Şems hızla geri çekilir.
ŞEMS
Beni arzuladığını sanıyorsun. Halbuki
tek istediğin incinen nefsini
onarmak.
Kimya aldırmaz, kollarını boynuna dolar ve dudaklarından
öper. Şems ise onu tutup iter.
ŞEMS
Beni hüsrana uğratıyorsun Kimyacığım.
Şu hal sana yakışmıyor. Şimdi lütfen
113
odamı terk et ve ben seni çağırana
kadar bir daha gelme, olur mu?
Kimya yıkılmıştır. Eğilip şalını almaya çalışır ama
elleri öylesine titriyordur ki bir türlü tutamaz. Şems
geceliği ve şalı tutup yarım yamalak omuzlarını örter.
ŞEMS ODA ÖNÜ, İÇ/GECE
Kimya’nın yarı çıplak halde, ağlayarak kapının önünde
durduğunu görürüz. Şems arkasından kapıyı kapatır.
EV, KORİDOR, İÇ/GECE
Kimya koridoru ağlayarak geçer ve süratle odasına girer.
KİMYA ODA, İÇ/GECE
Kendisini yatağa bırakır, yığılıp kalır. Gittikçe daha
güçlenerek ağlamaya başlar. Ağlar, ağlar, ağlar... Ağlama
sesi sabah ezanına karışır.
KONYA HASTANE, İÇ/GÜN
Sabah ezanı hastane odasında yayılır. Aziz hasta
yatağında uyumakta, Ella yanında. Ezan sesi onu
uyandırır, irkilir. Bir süre Aziz’i izler, sevgiyle.
Aziz’in baş ucunda “Ben ve Rumi” kitabı duruyor. Aziz’in
saçlarını okşar.
ELLA
Canım, uyuyor musun?
Aziz uyanmaz, nefes alış verişini duyarız.
ELLA
Aziz!
Aziz yine uyanmaz, ama nefes ritmindeki değişimi
hissederiz. Ella biraz daha yüksek sesle,
ELLA
Uyuyor musun?
Aziz gülümser, gözlerini açmadan, muzipçe;
114
AZİZ
Uyuyordum!
Sonra yavaşça dönüp bakar Ella’ya
AZİZ
Ne oldu aşkım, uykun mu kaçtı?
ELLA
Sabah ezanı ürpertti.
Aziz yatağında güçlükle doğrulur. Ella Aziz’in saçlarını
okşar.
ELLA
Keşke beraber uyuyakalsak. Şöyle
derin ve dingin, top atılsa
duymayacağın türden. Yüz sene boyunca
uyanmasak...
Az sonra ezan sona erer. Ella, Aziz’in tekrar uykuya
dalışını seyreder.
KİMYA ODA, İÇ/GÜN
Kimya yatağında, hareketsiz yatmakta. Yanıbaşında
komşulardan bir kadın söyleniyor.
SAFİYE
Allah o mendebur herifin cezasını
versin.
Kimya zorlukla gözlerini açar, cevap vermeye çalışır ama
dudaklarını açamıyor.
KERRA
Nasıl böyle konuşursun Safiye? Şems
mi yaptı bunu? Allah’ın takdiri.
Kimya bu cevapla rahatlar, hafif bir gülümseme yayılır
yüzüne, gözleri kapanır.
KİMYA ODA, İÇ/GÜN
115
Başka bir gün, Kimya gözlerini açar, çok flu ve karışık
görüyor. Bu karışık görüntüde Şems’in yanıbaşında
oturduğunu, elini tutup dua ettiğini görür. Görüntü bir
an kararır, sonra tekrar geri geldiğinde bu sefer
Kimya’nın gözünden değil, odanın genelini görürüz. Dua
eden kişi Gevher Hatun’dur. Elini tutmuş, gülümseyerek
bakmakta Kimya’ya. Dua ediyor, belli belirsiz. Görüntü
tekrar kararır.
NEHİR KENARI, DIŞ/GÜN
Kimya bu kez Şems ile birlikte bir nehirin kenarındadır.
ŞEMS
Söylesene Kimya. Hayatında hiç
nehirde yüzdün mü?
Kimya’nın aklına çocukluk yılları gelir, bir anda evini
özler, gözleri dolar. Şems’in ağladığını görmesini
istemez, başını çevirir. Şems Kimya’ya yaklaşır, çenesini
tutup başını kaldırır.
KİMYA
Çocukluğumda yüzdüğüm bir nehir vardı
evet.
Birlikte bir ağacın dibine otururlar, Kimya Şems’in
omzuna koyar başını, birlikte nehri seyrederler. Nehrin
sesi yükselir, Kimya yavaşça, sakince ayağa kalkar.
Gülümseyerek bakar Şems’e, şefkatle yanağını okşar. Şems
üzgündür, elini bırakmak istemez, ama Kimya yürür, nehre
doğru ilerler, önce ayaklarını sokar, sonra dizlerine
kadar ilerler, nehrin sesi iyice yükselir, su Kimya’nın
boynuna gelmiştir artık, saçları ıslanır. Alaaddin
uzaklardan koşarak gelir son anda, bağırarak.
ALAADDİN
Kimyaaa!!
Ama Kimya duymaz bile, suyun içinde kaybolur, Alaaddin
peşinden atlar. Suda çırpınır, batar çıkar. Şems hiç
kıpırdamadan kenarda oturmaya devam eder. Nehrin sesi her
tarafı kaplar. Sonra bir anda kesilir. Nehrin kenarında
116
sudan çıkmış, nefes nefese, Alaaddin’in nefretle Şems’e
baktığını görürüz.
HASTANE ODA, İÇ/GÜN
Ella irkilerek uyanır. Sabah güneşi suratına vurmakta.
Bakar, Aziz uyuyor, ayağa kalkar.
HASTANE BAHÇE, DIŞ/GÜN
Ella hastane bahçesinde, çeşmeli havuzun başında oturmuş.
Gülümseyerek, ama hüzünle güneşin doğuşunu seyrediyor.
Elinde ince belli bir çay bardağı, kendisi bile garipser
durumu ama çayından bir yudum alır, bardağı inceler...
MEYHANE, İÇ/GECE
Çay bardağının görüntüsü şarap kadehine dönüşür. Çakal
Kafa, sırtını kapıya vermiş, başı öne eğik, bakışlarını
kaldırmadan yere bakmakta. Biraz sonra masaya iki genç
erkek gelir, tanınmamak için yüzlerini sarmışlar. Çakal
Kafa hiç başını kaldırmaz. Adamların seslerinin
titremesinden bu konularda deneyimsiz oldukları
anlaşılmakta.
1. ADAM
Methini çok işittik.
Çakal Kafa hiç başını kaldırmadan konuşur
ÇAKAL KAFA
Doğru duymuşsunuz. Vazife ne olursa
olsun müşterilerimi yüz üstü
bırakmam.
1. ADAM
Bu çok iyi işte. Zira bizim senden
beklediğimiz iş pek kolay
olmayabilir.
Diğer adam da girer konuşmaya
2. ADAM
117
Bu şehre geldi geleli kahırdan başka
bir şey getirmedi. Nice kez ihtar
ettik ama aklını başına toplamak bir
kenara, daha da azdı. Bize başka bir
çare bırakmadı.
Çakal kafa başını kaldırmaz yine. Bir süre sessiz durur.
Sonra soğuk bir sesle sorar.
ÇAKAL KAFA
Peki kimdir bu kişi?
1. ADAM
Dinle imanla alakası olmayan bir
kafir! İşi küfre vardıran, başıbozuk
bir derviş.
Çakal Kafa bir an irkilir. Tedirgin olmuştur. Başka yöne
bakar bir süre. Düşünür. Sonra adamlara bakmadan ayağa
kalkmaya yeltenir.
ÇAKAL KAFA
Maalesef beyler. Bir dervişin canını
almaya niyetim yok. Başkasını bulun
kendinize.
Adamlardan biri koluna asılır yalvar yakar.
1.ADAM
Ne olur kestirip atma. Emeğinin
karşılığını alacaksın. Ücretin neyse
iki mislini ödemeye hazırız.
Çakal Kafa yarı kalkmış vaziyette, kısa bir tereddüt
geçirir, sonra gözlerini adamlara çevirerek
ÇAKAL KAFA
Peki ya üç mislini istersem?
KONYA HASTANE, DIŞ/GÜN
Ella havuzun başında oturmakta hala. Havuzun dibinde
bozuk paralar olduğunu görür. Çantasını karıştırıp bir
118
bozuk para çıkarır. Gözlerini kapar. Bir dilek tuttuğu
anlaşılıyor. Gözlerini açmadan parayı yazı tura atar gibi
fırlatır havaya. Paranın parmaklarından çıktığı o anki
sesi duyarız, çınlama devam eder, eder… Ella bekler, ama
paranın suya düşme sesini duymaz. İrkilerek gözünü açar,
etrafa bakar, aranır, attığı parayı bulamaz.
MEVLANA BAHÇE, DIŞ/GECE
Yatsı namazına yakın saatler. Mevlana’nın evinde, kuyunun
bulunduğu bahçedeyiz. Çalılarııın arasında bir hışırtı
olur.
MEVLANA BAHÇE, DIŞ/GECE
Bir duvarın arkasına gizlenmiş Çakal Kafa’yı görürüz, bir
elinde sapı mercanlarla süslü bir kılıç tutmakta,
kuşağında da yedek bir hançer var. Bahçeyi kontrol
ederken birden biraz ötedeki çalıların arasında başka
hışırtılar duyar, kuşağındaki hançere davranır, ama bu
kendisini tutan adamlardır. Çakal Kafa onların gelmiş
olmasına sinirlenir, ama dikkatini avludan ayırmaz.
Aniden kuvvetli bir yağmur başlar. Çakal Kafa öfkelenir,
bu arada daha ötede duvarın arkasında üç dört kişinin
daha belirdiğini görür. İyice öfkelenir. Bir süre orada
gizlenenlere bakar, kafasını çevirdiği anda saklandığı
çalının birkaç adım ötesinde, neredeyse burnunun dibinde
Şems’i görür. Nefesi kesilir. Şems, elinde bir kandil
tutuyor, kandil yağmura rağmen sönmüyor. Adeta kendisiyle
konuşur gibi;
ŞEMS
Ne güzel bir gece değil mi?
Çakal Kafa gerginleşir, ama ses çıkarmaz. Şems devam
eder.
ŞEMS
Seneler evvel Tebriz’de bir üstadım
vardı. Bana herşeyin bir vakti
olduğunu öğretti. Bu da son
kurallardan biri.
119
Çakal Kafa yine ses çıkarmaz.
ŞEMS
Otuz yedinci kural: Tanrı kılı kırk
yararak titizlikle çalışan bir saat
ustasıdır. O kadar dakiktir ki
sayesinde her şey tam zamanında olur.
Ne bir saniye erken, ne bir saniye
geç. Her insan için bir aşık olma
zamanı vardır…
Şems bir süre durur, hafifçe gülümser
ŞEMS
Bir de ölmek zamanı.
Bu lafın üzerine Çakal Kafa doğrulur. Yüz yüze gelirler.
Yağmur, başladığı gibi aniden kesilir.
KONYA HASTANE, DIŞ/GÜN
Ella dehşet içindedir, etrafına bakınırken uzaklardan bir
kuş sürüsünün havalandığını görür. Birden toparlanır ve
hastaneye doğru koşmaya başlar…
MEVLANA EV BAHÇE, DIŞ/GECE
Çakal Kafa ile Şems yüz yüze duruyorlar. Şems gözlerini
Çakal Kafa’dan bir an bile ayırmadan, aynı kerhanenin
önünde karşılaştıkları ilk gün söylediği gibi;
ŞEMS
Herşey Allah’ın inayetiyle olur.
Çakal Kafa bu söz üzerine kısa bir tereddüt yaşar, ama
sonra hızla savurur kılıcını, Şems kendinden
beklenmeyecek bir çeviklikle savuşturur saldırıyı.
Sonrasında birkaç kılıç darbesini de savuşturur. Çakal
Kafa şaşırmıştır, ama çalıların arasından altı kişi
ellerinde sopalarla fırlayınca daha da şaşırır. Herkes
birbirine girer, sopalar havada kırılır. Şems birkaç
kişiyi yere çalmıştır bile. Çakal Kafa da bu hengamede
dışarıda kalmıştır. Adamlardan biri haykırır.
120
ADAM
İmdat! Çakal Kafa yardım et! Hepimizi
öldürecek.
Hep birlikte bir kez daha saldırıp yere düşürürler
Şems’i. Çakal Kafa hançerini çıkarır, önce gençlere doğru
savurur, kenara kaçarlar. Sonra tek bir hamlede Şems’in
kalbine saplar. Şems’in ağzından tek bir çığlık çıkar,
tiz ve vahşi. Sonra hareketsiz kalır.
KONYA HASTANE, İÇ/GÜN
Ella Aziz’in odasında girdiğinde doktorlar üzerini
örtmektedirler. Bir an çaresizlikle kapı kenarına
tutunur, sonra Şems’inkine benzer bir çığlık atar Ella.
Yere yığılır.
MEVLANA EV BAHÇE
DIŞ/GECE
Hep birlikte Şems’i sırtlayıp kuyuya atarlar. Bir süre
beklerler ama cesedin suya düşme sesi gelmez. Hep
birlikte panik içinde kuyuya eğilirler.
1. ADAM
Neler oluyor? Yoksa suya düşmedi mi
bu herif?
2. ADAM
Olur mu öyle şey. Nasıl düşmemiş
olabilir ki?
3. ADAM
Belki kuyu duvarında bir kanca vardı,
oraya takıldı.
Hepsi bu açıklama ile tatmin olmuş gibi yaparlar. Bir
süre sessiz dururlar öylece, sonra birden evin arka
kapısı açılır, Mevlana çıkar. Hepsi kaçışır, sadece Çakal
Kafa bahçe duvarını aştıktan sonra merakla izlemeye
başlar olanları.
MEVLANA
Şems, cancağızım, neredesin?
121
Mevlana doğrudan kuyuya yönelir, bir süre aşağıya bakar,
belli ki gözleri alışmaktadır.
MEVLANA EV BAHÇE
DIŞ/GECE
Mevlana’nın hemen arkasından elinde hançerle Çakal
Kafa’nın silüeti süratle bahçe duvarının arkasından
kaçar. Son hamlesinde tedirgin bir şekilde geriye dönüp
baktığını farkederiz. Mevlana dizlerinin üzerine çöker ve
göğsünü döverek bağırmaya başlar, elindeki kandil
sönmüştür.
MEVLANA
Öldürdüler! Şems’i katlettiler!
Uzaklardan bir kuş sürüsü havalanır. Derinden bir ney
müziği duyulur.
MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN
Ney müziği devam ediyor, Mevlana’nın yanına önce Kerra
koşar, acı içindeki Mevlana’yı kollarına alır, hemen
ardından Sultan Veled...
MEZARLIK, DIŞ/GÜN
Ney müziği üzerine semazenlerin dönüşü ile açılırız,
Aziz’in mezarı başında çok çeşitli ülkelerden insanlar
var, cenaze bir bayram havasında kaldırılıyor. Ella,
ağlamaktan gözleri şişmiş, ancak burada, Aziz’in
isteyeceği şekilde gülümsüyor. Mezarının üzerine bir
karanfil bırakırken kırkıncı kuralı söyler.
ELLA
Kırkıncı kural: Aşksız geçen bir ömür
beyhude yaşanmıştır. Başlı başına bir
dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır,
merkezinde, ya da dışındasındır,
hasretinde.
Dönen semazenlere yaklaşırız yavaş yavaş, müzik hızlanır,
hızlanır, semazenin eteğine odaklanırız, ekran tamamen
bembeyaz oluncaya kadar. Ritmin son vuruşuyla beyaz
görüntü yok olur, Önce simsiyah zemin üzerine jenerik
122
akmaya başlar, Mevlana’nın yaşamının geri kalan
yıllarında yaptıkları ve bıraktığı eserler, sema
törenlerinin bugüne gelişi anlatılır, görüntü giderek
pembeye kayar. Son karede ekranda tamamen pembe zemin
üzerinde tek bir kelime, büyük harfle; “AŞK” kalır.
123