SAHNE 1
Transkript
SAHNE 1
KONYA, SEMA TÖRENİ İÇ/GÜN Bir sema töreni ile açılırız. Semazenler yavaş yavaş dönmeye başlarken film jeneriği de girer. Müzik epey hızlandığında izleyiciler arasından bir adam ayağa kalkar, kusacak gibidir, ağzını eliyle kapayarak, hızla dışarıya doğru hareket eder. KONYA, BİNA ÖNÜ DIŞ/GÜN Arka planda jenerik devam etmektedir, müzik epey hızlanmıştır. Orta yaşlı bir adam; Aziz Z. Zahara, hastalıktan epey halsiz düşmüş bir halde binadan dışarı atar kendini, öksürmektedir. Saçları omuzlarına dökülmekte, sağ kulağında bir küpe ve boynunda da güneş şeklinde bir kolye var. Orada bir süre soluklanmak için durur, biraz sonra spor giyimli, sarı kazaklı, başını acemice örtmüş bir kadın, Ella, koşarak gelir Aziz’in yanına. Yüzünü görmeyiz. Elini Aziz’in omzuna koyar. Aziz ona olağanüstü yoğun bir sevgiyle bakar, canının acısına rağmen gülümser, sonra gözleri kayar, birlikte yere yığılırlar. SEMA TÖRENİ, KONYA, İÇ/GÜN Tekrar sema törenine döneriz, jenerik bitmekte, müzik en son hızına ulaşmış, bir semazenin süratle dönüşüne yaklaşırız. Eteğine yaklaşırız, yaklaşırız, bir süre sonra sadece dönen beyaz kumaşı görürüz. ELLA EV, MUTFAK,İÇ/GÜN Sufi müziği devam eder. Semazenin eteğinden bir blenderın dönüşüne geçeriz. Sütün içinde bazı meyveler dönmekte. Ritmin son vuruşuyla birlikte blender durur. Mutfakta Ella ve yakın arkadaşı Esther var. Ella mor bir gömlek, gri etek giymiş, klasik bir tarzı olduğu anlaşılıyor. Esther ise, hayli kilolu bir kadın ve son derece neşeli görünüyor. Sarı ağırlıklı bir elbise var üzerinde. Ella, Esther’in hazırladığı kakaolu mozaik pastayı tadarken Esther merakla beklemekte. Ella lokmaları çok yavaşça çevirir ağzında. Esther sabırsızlanır. 1 ESTER Eee? ELLA Hmm... Hiç fena değil. Zencefil mi kattın sen buna? Esther ellerini çırpar. ESTHER Evet! Beğendin mi? Ella son lokmasını da yutar, hala lezzet analizi yapmakta. ELLA Aslında.. Tadı güzel... Ama çikolatalı pastada zencefil? Esther yapmacık bir öfkeyle, parmağını arkadaşının göğsüne vurarak ESTHER Ella! Bir Füzyon Yemek Kulübü üyesisin ama iflah olmaz bir gelenekçisin sen! Ella cevap veremeden ikizleri, on altı yaşında bir erkek, bir kız çocuğu; Avi ve Orly dalarlar mutfağa. Avi elleriyle havada bateri çalmakta, ağzıyla davul sesi çıkarıyor. AVİ Anne! Yemek hazır mı? Çok açım! Orly tezgahta bekleyen yemeklere göz atar. ORLY Anne, bak bu öğün 650 kalori hakkım var, ona göre. AVİ 2 Boşuna uğraşma, obezsin işte sen! Orly Avi’nin kafasına vurur. İtişmeye başlarlar. Ella sofraya götürmek üzere blenderdaki sütü bardağa koyup tutuşturur ellerine. ELLA Hey! Hadi şunları sofraya götürmeme yardım edin. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Sofraya ilk Ella’nın kocası David oturmuş. Hemen ardından Jeannette gelir, yirmi üç yaşında. Pembe kazağı dikkat çekmekte. Mükellef bir sofra hazırlanmıştır, her zamanki gibi. Birer birer otururlar. David hemen konuya girer. DAVID Ella sana müjdeyi verdi mi bakalım? Esther “ne müjdesi?” der gibi arkadaşına bakarkan Ella “önemsiz bir şey” şeklinde omuzlarını silker. Keseriz. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Aynı sofra sahnesinden açılırız. DAVID Karım harika bir iş buldu. Hem de seneler sonra! ELLA Aman canım, büyütülecek bir şey değil. Editörün asistanının asistanıyım altı üstü. DAVID Hayatım niye öyle diyorsun? Ülkenin en iyilerindendir o yayınevi. David Ella’yı dirseğiyle dürter, ama Ella pek hoşnut değildir bu muhabbetten. 3 DAVID Diğer asistanları bir görsen Esther! Hepsi gencecik! Aralarında Ella gibi bunca sene ev hanımı olup da tekrar çalışmaya başlayan tek bir kişi bile yok. David, yapmacık bir gururla karısına bakarken Esther arkadaşının durumdan hiç de hoşnut olmadığını farketmiştir, bu arada Avi, tepsiden bir parça daha tavuk alan Orly’ye takılır AVİ Hey şişko! 680 kalori oldu bile, çek elini o tavuktan. Bu arada Jeanette’in kısık sesle söylediği söz duyulmaz. JEANNETTE Benim de bir sürprizim var! ORLY Annee! ELLA Avi rahat bırak Orly’yi. Bir şey mi istedin Jeannette? Jeanette bu sefer daha yüksek sesle tekrarlar JEANNETTE Benim de sizlere bir haberim var. Müjdemi isterim! Masada bir sessizlik olur. Jeanette bir süre bekler. JEANNETTE Scott ve ben evlenmeye karar verdik! Bu sefer daha büyük bir sessizlik olur. David çatal bıçağını bırakır, Esther donup kalmış, Ella inanmaz 4 biçimde kızına bakıyor. Avi ve Orly bile didişmeyi bırakırlar. Keseriz. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Aynı görüntü ile tekrar açılırız. Kimse kıpırdamıyor. Jeannette hızlı hızlı konuşmaya devam eder. JEANNETTE Off! Ben de sevinçten havalara uçacaksınız zannetmiştim. Yine sessizlik. DAVID Kızım, az önce evleneceğini söyledin. JEANNETTE Babacığım farkındayım, biraz ani oldu ama Scott geçen akşam yemekte evlilik teklif etti. Ben de kabul ettim bile. Bir süre daha sessizlik. ELLA Peki ama neden? Bu sefer daha uzun bir sessizlik. JEANNETTE Ne demek “peki ama neden”? Elbette Scott’a aşık olduğum için! ELLA Canım, demek istediğim... Aceleniz neydi yani? Hamile filan mısın yoksa? Jeannette çok sinirlenir. JEANNETTE Anne! 5 ELLA Yalnızca yardım etmek istiyorum. JEANNETTE Tam sekiz ay oldu biz çıkmaya başlayalı. Sırılsıklam aşık olduğum için evlenmeyi isteyebileceğim aklının ucundan geçmiyor mu? David araya girme ihtiyacı duyar. DAVID Canım bak, annen şunu demek istiyor: Biriyle çıkmak başka şey, evlenmekse bambaşka bir şey. Ella derin bir of çeker. ELLA Zaten ciddi bir ilişki için yaşın daha ufak. JEANNETTE Anne benim yaşımdayken çocuğun olmadı mı senin? Ella JeaNnette ile aynı anda konuşur, kızını dinlemeden. ELLA Üstelik Scott’un bir işi yok, daha okulunu bile bitirmedi. Bir süre sessiz kalırlar. JEANNETTE Anne biz aşığız diyorum! Çok mutluyuz! Anlasana! ELLA Of! Evlenmeyi oyun sanıyorsunuz. Bu kadar da saf olunmaz ki, böyle... Bu kadar da romantik! 6 JEANNETTE Nesi varmış romantik olmanın? ELLA Hayatım hangi asırda yaşıyorsun? Aşk dediğin bugün var yarın yok cici bir histen ibaret. Bir kadın aşık olduğu erkekle değil, iyi baba, iyi koca olacağını tahmin ettiği erkekle evlenir. David Ella’ya garip şekilde bakar. JEANNETTE Ben senin derdinin ne olduğunu biliyorum anne. Benim de genç yaşta evlenip aynı senin gibi olacağımı sanıyorsun; mutsuz, pasif, can sıkıntısından bunalmış bir ev kadını! Ortam buz keser. DAVID Annenden özür dile çabuk. Jeannette hışımla, peçetesini fırlatıp, sandalyesini iterek odadan çıkar. Arkasından sessizce Orly ve Avi de kalkarlar. Esther çok alçak sesle, ESTHERBen de kalksam iyi olacak. Ella baş sallayarak arkadaşına onay verir. Dışarıda şakır şakır yağmur yağmaktadır. Esther şemsiyesini açar ve çıkar. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Masada Ella ve David sessizce oturmaktalar. David masadaki çatalı eline alıp evirip çevirmeye başlar. Ella’ya hiç bakmadan; DAVID 7 Yani bu dediklerinden senin sevdiğin adamla evlenmediğin sonucunu mu çıkarmalıyım? ELLA Hayır hayatım, tabii ki kastettiğim bu değildi. David hala çatala bakarak konuşur. DAVID Ne kastettin o zaman? Oysa ben evlendiğimizde bana aşık olduğunu zannediyordum. ELLA Aşıktım... O zamanlar öyleydim... David başını kaldırır. DAVID Peki ne zaman bıraktın beni sevmeyi? Ella hayret içinde kocasına bakar. Kelimeler dudaklarına kadar gelir, ama dökülmezler. Dudakları titrer bir süre. Sonra birdenbire ağlamaya başlar. Ella bir süre ağlar. David sessizce oturur. Keseriz. ELLA EV, BANYO, İÇ/GÜN Ella yüzünü yıkamakta. Bir süre aynada kendisine bakar, hayli üzgün ve umutsuz görünmektedir. ELLA EV, ÇALIŞMA ODASI, İÇ/GÜN Ella, kütüphaneye koyduğu romanı arar bir süre. En sonunda yayınevinden gelen dosyayı bulur. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Ella, elinde dosya ile David’in yanından geçer. David hala bıraktığı pozisyonda oturuyor, elindeki çatalla 8 oynamakta. Ella dalgınlıkla yanından geçip verandaya çıkar, David sadece şöyle bir bakar. ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GÜN Ella, sallanan iskemlesinde oturmuş, kucağında roman dosyası, gökyüzünü seyreder bir süre. Yağmur devam etmekte, göğe kızıl, turuncu bir renk hakim, bulutlar süratle hareket etmekteler. Ella dosyayı eline alır. Ön yüzünde pembeli, morlu, sarılı lale tarlalarıyla bir fotoğrafın bulunduğu kartpostalın arkasında yazarın el yazısıyla yazdığı notu okur. AZİZ (DIŞ SES) Sayın Editör. Bu satırları size Amsterdam’dan yolluyorum. Hikayem ise Anadolu’da geçmekte. 13. yüzyılın Konya’sında. Ella biraz yüzünü ekşitir, kartpostalı bırakıp kitabın kapağına bakar. Romanın ismi AŞK ŞERİATI’dır. Sayfayı çevirip önsöze geçer. AZİZ (DIŞ SES) Aşk Şeriatı benim ilk ve muhtemelen son romanım. Bu kitabı sadece Rumi’ye ve onun sevgili güneşi Şems-i Tebrizi’ye olan hürmetimden ve sevgimden kaleme aldım. Konu Ella’nın ilgisini çekmemiştir ama yine de okumaya devam eder. AZİZ (DIŞ SES) Kimsenin aşkın inceliklerine vakit bulamadığı bir dünyada “Aşk Şeriatı” daha büyük önem kazanmakta. Zira her ne kadar bazıları aksini iddia etse de, aşk dediğin bugün var yarın yok cici bir histen ibaret değildir. 9 Ella az önce söylediği sözleri kitaptan duymuş olmanın korkusuyla bir anda kitabı kapatır, hatta neredeyse elinden düşürür. Bir rüzgar yerdeki kuru yaprakları havalandırır. Ella merakına karşı koyamaz, korkarak tekrar açar sayfaları. AZİZ (DIŞ SES) Çünkü aşk, hayatın asıl özü, esas gayesidir. Gün gelir “romantik” kelimesini bir suçlama gibi kullananları dahi kıskıvrak yakalar aşk. Ella bu sefer dehşet içinde kapatır kitabı ve korkuyla kendisinden uzağa bir yere koyar. Bir süre durur, sonra biraz daha öteye iter. Verandanın önüne kadar yürür. Artık yağmur kendisine gelmektedir. Başını kaldırır, gökyüzüne bakar, üzerine düşen yağmur tanelerine... AVLU, DIŞ/GÜN Gökyüzü iyice kararır, yatsı vakti karanlığına dönüşür, rüzgarın sesine baykuş, yarasa sesleri, kurt ulumaları karışır. Bir kuyunun dibinden gökyüzüne bakmaktayız, dolunay var, yağmur yağıyor. Kuyunun dışından bir erkek sesi duyulur. SES Şems, Şems, neredesin? Sonra birden bütün sesler susar. Kuyunun ağzında bir siluet görünür, elinde kandil, aşağıya bakmakta. Süratle kuyunun içinden yukarı çıkar, avluya geliriz. Üzerine ay ışığı vuran adam kuyuya eğilmiştir, hemen arkasından elinde hançerle bir siluet bahçe duvarının arkasından koşarak kaçar. Son hamlesinde tedirgin bir şekilde geriye dönüp baktığını farkederiz. Kuyunun dibi boş görünmekte, sadece ayın sudaki yansıması vardır. Fakat bir süre sonra suyun içinde bir suratın belirdiğini, iki gözün yukarı baktığını görürüz. Şems’in gözleridir bunlar. Kuyunun başındaki adam dizlerinin üzerine çöker ve göğsünü döverek bağırmaya başlar, elindeki kandil sönmüştür. 10 ADAM Öldürdüler! Şems’i katlettiler! Uzaklardan bir kuş sürüsü havalanır. Adam başını göğe kaldırır ve canhıraş bir çığlık atar. ADAM Aaaaaaaaahhhhhhh! BABA ZAMAN ZAVİYE BAHÇE, DIŞ/GÜN Çığlık sesi bir bakır çan sesine dönüşür. Şems gözlerini açar. Zaviye’nin bahçesinde oturmuş, tefekküre dalmıştır. Görmekte olduğu rüyadan zorlukla ayılır. Mutfaktaki bakır çan dervişleri meclise çağırmaktadır, müritlerin odaya doğru yürüdüklerini görürüz. Şems de bir süre sonra kendine gelir ve ayağa kalkar. BABA ZAMAN ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN Tüm dervişler odada oturur vaziyettedir. Çemberin ortasında da Baba Zaman, düşünceli biçimde dudaklarını sıkmış ellerine bakıyor. BABA ZAMAN Sizleri neden buraya topladığımı merak ediyorsunuzdur. Geçen gün gelen mektupla alakalıdır. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Başka bir gün, Baba Zaman’ın konuşması görüntüler üzerine düşmekte. Ella’nın üzerinde siyah bir kazak var. Gündüz olmasına rağmen oda hafifçe loş, lambayı yakar. BABA ZAMAN (SES) Uzak olmayan bir şehirde bir allame-i cihan yaşar. Takva ve ibadette kamil, ilim ve marifette mahirdir. Ama İlahi Aşk’ta yok olmadığından, benlik zannından tam olarak kurtulamamıştır. Ella uzunca bir süre kararsızlık çeker, telefonu eline bir alır bir bırakır, en sonunda numaraları çevirir. 11 BABA ZAMAN (SES) Sizi ve beni kat kat aşan sebeplerden ötürü zaviyemizden birinin gidip kendisine can yoldaşı olmasında fayda vardır. Ella numarayı çevirmiş, karşı taraf açmıştır. ELLA Merhaba Scott. Benim, Ella, Jeannette’in annesi. Müsaitsen biraz konuşabilir miyiz? Karşı tarafta kısa bir sessizlik olur, Scott nazik bir ses tonuyla, kekeleyerek cevap verir SCOTT (SES) Mrs. Rubinstein… bu ne sürpriz… Tabii… buyurun. ELLA Scott, seninle bir alıp veremediğim yok, ancak kızımla evlenemeyecek kadar gençsin. Bu mevzuyu burada kapatmanı rica ediyorum senden. Keseriz. BABA ZAMAN, ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN Baba Zaman konuşmasına devam eder. BABA ZAMAN Bu zorlu bir manevi yolculuktur. Vazife gibi yapılacak bir iş değildir. Ancak aşk için ve aşk ile yapılabilir. Müritlerden biri müsaade ister ve sorar MÜRİT Kimdir bu sözünü ettiğiniz alim efendim? 12 BABA ZAMAN İsmini ancak gitmeye gönüllü olan kişiye söyleyebilirim. Aralarında Şems’in de olduğu on gönüllü elini kaldırır. Baba Zaman ellerini indirmelerini ister. BABA ZAMAN Karar vermeden önce bilmeniz gereken bir şey daha var. Bu seyahat zahmetler ve tehlikelerle doludur. Hatta geri dönüş güvencesi yoktur. Böyle söyleyince Şems hariç diğerlerinin eli iner. Baba Zaman adeta Şems’i göndereceği için üzülmüştür. Başını sallar. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Salondaki ampul cızırdamaya başlar, belli ki bir temassızlık vardır, Ella telefondayken ampule uzanmaya çalışır, ancak ampul söner, oda biraz daha karanlıklaşır. Karşıdan Scott cevap vermekte, SCOTT (SES) Mrs. Rubinstein, Jeannette’le ben birbirimize aşığız. Ella derin bir nefes alır. ELLA Evladım ne hissettiğinizi anlıyorum. Ama daha çok gençsiniz. Kim bilir, bir bakmışsın, yarın bir başkasına aşık olmuşsun. Kısa bir sessizlik daha. SCOTT (SES) Mrs. Rubinstein, ne olur kabalık addetmeyin ama böyle bir ihtimal varsa şayet, herkes için, hatta sizin için bile geçerli değil mi? 13 Ella sinirle güler ELLA Ben ömür boyu sürecek bir seçim yaptım. Kocam da öyle. Evlilik hafife alınacak bir karar değil. Scott’un yanıtını dinlerken Ella bitkince arkasına yaslanır, sinirlenmiştir. Keseriz. BABA ZAMAN ZAVİYE, MECLİS, İÇ/GÜN Diğerleri ayrıldıktan sonra Baba Zaman Şems’in yanına gelir ve şefkatle konuşur. BABA ZAMAN Eyvallah Şems, anlıyorum ki yola çıkacak olan kişi sensin. Konya’da kimi bulacağın mektupta yazılı. Şems Baba Zaman’ın elini öper. O da kendisine mühürlü mektubu vererek odadan çıkar. Şems mührü kırar, mektubu açar. MEDRESE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Mevlana’nın ders verdiği medresenin önünde 12 yaşındaki Kimya, babası ile birlikte bir duvarın önüne çömelmiş bekliyorlar. Bir süre sonra kapı açılır, önde Mevlana, yanında iki oğlu; Sultan Veled ve Alaaddin, arkasında öğrencileri, dışarı çıkarlar. Kimya’nın babası çok saygılı bir biçimde Mevlana’ya yaklaşır. Öğrenciler bahçeye yayılırlar, iki oğlu Mevlana’nın yanında kalır. Alaaddin, ilgiyle Kimya’yı süzer. BABA Efendi Hazretleri. Mevlana durur, başıyla hafifçe selam verir. Baba aynı saygılı üslupla devam eder. BABA 14 Kızım özel bir çocuk, ama anası ve ben, basit insanlarız, onu layıkıyla yetiştiremeyiz. Kimya’yı öğrenciniz olarak kabul eder misiniz? Mevlana bu talebi olgunlukla karşılar, bu tip isteklere alışık olduğu bellidir. MEVLANA Gel anlat hele, nerelisin? Mevlana babası ile konuşurken Kimya çocukların oynadığı bahçeye doğru yürür. MEDRESE, BAHÇE, DIŞ/GÜN Hepsi erkektir çocukların. Kimya tedirginlik ve şaşkınlıkla etrafına bakınır, biraz uzakta köşede yalnız başına duran bir kadın görür. Teni bembeyazdır. Kimya el sallar ona. Kadın çok şaşırır, o da kısa bir tereddütten sonra el sallar. Kimya onun yanına gider. KADIN Merhaba küçük kız, yoksa beni görebiliyor musun? Kimya başını sallar. KADIN İşte bu harika! Senden başka kimse göremiyor beni. Kadın sevgiyle başını okşar Kimya’nın. Birlikte babası ile Mevlana’nın yanına giderler. MEDRESE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Kimse gelen kadını farketmemiştir elbette. Mevlana Kimya’ya seslenir. MEVLANA Gel bakalım Kimya’cık. Babanın dediğine göre kendi kendine okuma yazma öğrenmişsin. Bu çok güzel. Ama 15 sen kızsın, çok geçmeden evlenecek, çoluk çocuğa karışacaksın. Onca senelik tedrisat boşa gidecek. Babası ümitsizlikle başını eğer. Ancak kadın Kimya’nın kulağına bir şeyler fısıldamıştır. KİMYA Efendim. Zevceniz hep küçük bir kızınız olsun isterdi. Allah, eğitmeniz için beni gönderdi size. Babası tedirginlikle Kimya’ya bakar. Mevlana ise güler. MEVLANA Bakıyorum evime uğramışsın. Ama Kerra benim derslerime karışmaz evladım. Kadın bu sırada bir şeyler daha fısıldar kulağına. Kimya kelimeleri tane tane telaffuz ederek, KİMYA Kerra Hatun’dan değil, Gevher Hatun’dan bahsediyorum efendim. Oğullarının anasından. Mevlana’nın yüzü gölgelenir, gülümsemesi söner. MEVLANA Gevher öldü çocuğum. Rahmetli eşimi nereden bilirsin? Kimya bir an tereddüt eder, ama anlatmak zorunda olduğu bellidir. KİMYA Rahmetli eşiniz burada efendim. Yanımda. Elimi tutuyor. Koyu kahve badem gözleri, çillenmiş yüzü, uzun sarı elbisesi var. Kadın terliklerini işaret eder. 16 KİMYA Parlak turuncu ipekten yapılmış, üstünde al çiçekler işli, çok güzel terlikleri var. Mevlana’nın gözleri dolar. MEVLANA O terlikleri Gevher’e Şam’dan almıştım. Pek severdi rahmetli. Mevlana bir süre konuşamaz, Kimya’ya bakar sevgiyle, saçlarını okşar. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Ella bozulan ampulü değiştirmeye çalışırken telefon çalar. DAVID OFİS İÇ/GÜN David ofiste yalnız, iskemlesinde sinirli bir biçimde sağa sola dönmekte. DAVID Kulaklarıma inanamıyorum Ella. ELLA (SES) Vay be, daha yarım saat bile olmadı. Haberler amma tez yayılıyormuş. ELLA EV, SALON, İÇ/GÜN Ella kulağında telefon, lambanın düğmesine basar, ışık yanar. ELLA Ama izin ver de durumu izah edeyim… David sözünü keser. DAVID (SES) İzah edecek ne var? Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Scott Jeannette’e 17 anlatmış. Kızın yıkılmış halde. Bir süre Laura’da kalacakmış. Bu sırada yeni değiştirdiği ampul de cızırdar ve söner. Ella yılgın, iskemleye çöker. David ise devam ediyor. DAVID (SES) Bana sorarsan haksız da değil. Herkesin hayatına niye bu kadar çok karışıyorsun? Keseriz. DAVID OFİS, İÇ/GÜN David telefonu kapattıktan sonra bir süre koltuğunda gözlerini kapatır, sakinleşmeye çalışır. Daha sonra cep telefonundan bir numarayı arar. DAVID Merhaba. Ne yapıyorsun? Karşı tarafın bir süre konuştuğunu anlarız, David dinler, kafasını sallar, yüzüne hafif bir gülümseme yayılır. Keseriz. ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE Ella verandada yalnız. Laptopunu açmış, romanı da önüne almış, okumakta. Bir süre sonra başını kaldırır, okuduklarından hayli etkilenmiştir. Cep telefonuna mesaj gelince irkilir. Mesaj David’den gelmekte, içerik çok kısa ve net: “Acil bir işim çıktı, bu akşam gelmeyeceğim.” ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE Ella’nın elinde değerli bir şarap şişesi ve tirbüşon ile döndüğünü görürüz. Dudaklarında alaycı bir gülümseme ile bir süre şarap şişesini inceler. David’in özel misafirler için ayırdığı şişelerden biridir bu. Sonra kararlı bir şekilde açar ve bardağına doldurur. Tekrar koltuğuna oturur, internete girer ve google’da “Aziz Z Zahara” yazar. 18 Aziz’in kişisel web sitesi açılmıştır. Önce beyaz etekleri daireler çizen bir semazen figürü görür, etkilenir, sonra şu şiiri okur; AZİZ (DIŞ SES) Bir garip kuş misali / Can yumurtası / Kabuğundan uçamazsın; / Korkmadan kır yumurtanı / Selamete uçacaksın! Ella bu satırlardan sonra fotoğraflar bölümüne girer ve her renkten, yaştan ve kültürden insan portrelerini görür. AZİZ (DIŞ SES) Kim olursak olalım, ta derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik duygusu taşımaktayız. Sanki temel bir şeyimizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az. Ella bu sözler üzerine düşüncelere dalar. Satırların biraz altındaki e-mail adresi üzerinde gezinir fare: [email protected]. ELLA EV, VERANDA DIŞ/GECE Ella’yı yerinden kalkmış, kararsız ve huzursuz bir şekilde verandada yürüyor vaziyette görürüz. Hareketlerinden epey çakırkeyif olduğu anlaşılmakta. Arada bilgisayarına hamle edecek gibi olur, vazgeçer. Şişenin dibindeki şarabı kadehine doldurur, bir dikişte içer ve hızla makina başına oturur. E-mail için tıklar. ELLA (SES) Sayın Zahara. Adım Ella. BABA ZAMAN ZAVİYE, ODA, İÇ/GÜN Ella’nın sesi, Şems’in odasında saçlarını, sakalını ve kaşlarını kestiği görüntülerin üzerine düşmekte. Önce lüle lüle saçlarını kesmeye başlar. 19 ELLA (SES) Romanınızla yolumun kesişmesi tuhaf bir zamana rastladı. Şu sıralar kızımı genç yaşta evlenme fikrinden caydırmaya çalışıyorum. Önceki gün erkek arkadaşına telefon açtım. Sıra iyice kısalan saçlarını tamamen traş etmeye gelmiştir. Usturayla sıfır numara yapar başını. ELLA (SES) Konuşmanın sonunda o kadar sinirlenmiş ve kontrolümü kaybetmiştim ki çocuğa “salak” dedim. Şimdi kızım benden nefret ediyor. Muhtemelen siz onunla benden daha iyi geçinirdiniz, zira aşka bakışınız aynı gibi. Şems daha sonra sakallarını ve en son olarak kaşlarını traş eder. Yüzünde hiç tüy kalmamıştır. Keskin bakışları iyice ortaya çıkar. ZAMAN ZAVİYE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Sabah saatlerinde, Şems’in zaviyeden ayrılışını izliyoruz, Ella’nın sesi görüntülerin üzerine düşmeye devam ediyor. Şems, atıyla birlikte yola çıkmadan önce son kez arkasına bakar, sonra gözden yitene kadar uzaklaşır. ELLA (SES) Web sitenizde yazdığına göre Guatemala’daymışsınız. Dünyayı gezmek heyecan verici olmalı. Bir gün Boston’a uğrayacak bir fincan kahve içip sohbet etmek isterim. ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE Ella verandada kucağında kitapla uyuyakalmış, masada bilgisayarı da açık duruyor. 20 KONYA ŞEHİR SOKAKLARI, DIŞ/GÜN Şems Konya’nın kalabalık sokaklarında dolaşmakta, Pazar yeri, satıcılar sürekli bir takım şeyler satmak için önünü kesiyorlar, bir satıcı önüne atlar, elinde işlemeli teşbihler. SATICI Efendi Rumi’yi dinlemeye mi geldin? Şems satıcıyı fazla dinlemeden yürümesine devam eder ama adam tekrar önünü keser. SATICI El yapımı tesbihlerimden almalısın derviş efendi. Şems hafif alaycı biçimde gülümseyerek yürümesine devam eder. Bir dükkanın kapısında asılı bakır cezveler rüzgarda birbine çarpmakta, çınlamaktadır. ELLA EV, VERANDA, DIŞ/GECE Cezvelerin sesi, bilgisayardan gelen uyarı sesine dönüşür. Ekranda “Yeni e-posta” uyarısını görürüz, Ella irkilerek uyanır. Biraz afallar, neden sonra mesaja bakmayı akıl eder. AZİZ (SES) Sevgili Ella, beklenmedik mesajın beni Momostenago adında ücra bir köyde yakaladı. KONYA YOLLAR, DIŞ/GÜN Şems Konya’nın kalabalığından kurtulmuştur, önce bir meyhanenin bulunduğu sokaktan geçer. Bu görüntülerin üzerine Aziz Zahara’nın yanıtı düşmekte. AZİZ (SES) Kaldığım pansiyonun karşısında bir dilek ağacı var… 21 Balkonda elinde şarap testisiyle bir sarhoş bardağını kaldırır, adeta “şerefe” der gibi. AZİZ (SES) Dallarında her türlü çaputun bağlı olduğu bu ağaca yerliler Kırık Kalpler Ağacı adını vermişler. Kalp yarası olanlar isimlerini bir kağıda yazıp, bu ağacın dallarına asıyor; derman bulmak için dua ediyorlar. Sarhoş Süleyman’dır bu. Şems elini göğsüne götürerek sarhoşun selamını alır. Süleyman bu yanıta şaşırmıştır. Şems yürümeye devam eder. AZİZ (SES) Umarım haddimi aşmıyorumdur ama mesajını okuduktan sonra dilek ağacının yanına gittim, kızınla aranızdaki anlaşmazlığı çözmeniz için dua ettim. ELLA EV, SALON, DIŞ/GECE Ella okuduklarından çok etkilenmiştir, salona gelir ve bir aile resminin karşısında durur, parmak uçlarıyla kızının saçlarını okşar. AZİZ (SES) İnsan sevdiklerinin iyiliğini istediği için onlara müdahale etmeden duramıyor ama bunun bir faydasını da görmüyor aslında. Ella gülümser, bir damla yaş dökülür gözünden. KONYA SOKAKLAR, DIŞ/GÜN Şems yürümeye devam ederken şehrin iyice izbe sokaklarına girmiştir. Kerhanenin bulunduğu sokaktır burası. Görüntülerin üzerine Aziz’in sesi düşmeye devam ediyor. AZİZ (SES) 22 Kainatta değiştiremeyeceğimiz haller arz edebilir. Bu haller de dahil, tüm var oluşa aşkla yaklaşmak mümkün. En azından deneyebiliriz. Kerhanenin bahçesinde çok güzel bir gül bahçesi görür Şems, o tarafa doğru hareketlendiği anda kapıdan kerhanenin işletmecisi, aşırı şişman, erkek mi kadın mı olduğu anlaşılmayan hünsa fırlar. Asık suratıyla hışımla Şems’in karşısına dikilir. KONYA KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Hünsa, asık suratıyla hışımla Şems’in karşısına dikilir. HÜNSA Sen de kimsin? Ne istersin? ŞEMS Tebriz’li Şems’im ben. Ya senin adın nedir? Hünsa soruyu duymazdan gelir. Sinek kovalar gibi kış kış yaparak, HÜNSA Buralar sana göre değil. ŞEMS Nedenmiş o? HÜNSA Görmüyor musun ayol, burası kerhane! Sen derviş değil misin, ne işin var burada? Burası şehrin en beter, en pis yeri! Şems gülümser. ŞEMS Halbuki bana göre pislik içte olur, dışta değil. Bu da kurallardan biridir. 23 HÜNSA Ne kuralından bahsediyorsun be adam? ŞEMS Esas kirlilik kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerdekidir. Dışarıda bir takım konuşmalar olduğunu duyan kerhanenin fedaisi Çakal Kafa da yanlarına gelmiştir. Şems Çakal Kafanın gözlerinin içine bakar uzunca bir süre, sanki kendisini bir yerden tanıyormuş gibi... Çakal Kafa ise ruhsuz bir şekilde karşısında dikilir. HÜNSA Orospulara vaaz vermeye kalkan deli derviş! Kerhanemden uzak dur. Durmazsan and olsun Çakal Kafa gelir o sivri dilini keser. Şems aldırmaz, gözlerini çakal kafadan ayırmadan, ŞEMS Her şey Allah’ın inayeti ile olur. Şems bakışlarını gül bahçesine çevirip devam eder. ŞEMS Merak etme kerhaneni görmeye gelmedim buraya. Ben şu gül bağına hayran kaldım, ona bakmak için yaklaşmıştım. Hünsa başıyla kapıya yeni çıkan sermayesi, Çöl Gülü’nü gösterir. Çok güzel, gencecik bir kadındır. HÜNSA Çöl Gülü’nün marifetidir bu bahçe. Haspa tutturdu gül yetiştirelim diye, ses etmedim. 24 Şems Çöl Gülü’ne doğru birkaç adım yaklaşır. Çakal kafa engellemeye yeltenir, ama Hünsa “bırak geçsin” işareti verince çekilir. Şems gözlerini Çöl Gülü’nden ayırmadan oradaki kadınlardan birine, Manolya’ya, çok alçak sesle fısıldar. ŞEMS Gün gelecek bu kızcağız manevi bir yolculuğa çıkacak. Sakın ola, ona engel olmaya kalkışmayasın. Manolya anlamaz elbette. Bu sırada az önce Çöl Gülü’nün yanından çıktığı anlaşılan bir müşteri belirir kapıda, Çöl Gülü’nün kalçasını okşadıktan sonra yanlarından geçer, Şems’e ters ters bakar. Baybars’tır bu kişi. Şehirde bekçilik görevi yapanlardan biridir. ELLA EV, ODA, İÇ/GÜN Sabah olmuş, Ella’yı yatakta, giysileriyle uyurken görüyoruz. Üzerini filan örtmemiş, belli ki sarhoş kafayla öylece devrilmiş. Aziz’in mektubunun son satırlarını duyarız. AZİZ (SES) Rumi aşkın hayatın can suyu olduğuna inanırdı. Öyleyse eğer, tek bir katresi bile heba olmamalı. Biraz sonra sokak kapısının açılır, Ella duymuş, gözlerini açmıştır, ancak David odaya geldiğinde uyuyor numarası yapar. David Ella’ya bakar garip şekilde, üzerindekileri çıkarıp duşa girer. AZİZ (SES) Dilerim ağacın dallarında sallanan ismin rengarenk çiçek açar. Hiç ummadığın bir anda, beklemediğin bir yerden çıkıverir aşk karşına. Dostlukla, Aziz. KONYA, MEYHANE, İÇ/GÜN 25 Meyhanede, sarhoş Süleyman, bir masada sızmıştır, önce meyhanenin zemini sallanmaya başlar, sonra sarsıntı masalara da yansır. Süleyman korkuyla uyanır. SÜLEYMAN Ne oluyor yahu! Yoksa Moğollar mı saldırdı? Etraftan kıkır kıkır gülüşmeler gelir. Meyhanenin sahibi Hristos uzaktan bağırır. HRİSTOS Meraklanma sarhoş Süleyman. Sokaktan geliyor bu patırtı. Mevlana geçiyor. Süleyman yerinden kalkıp cama yanaşır, beline kadar eğilir, camın önünden olanca yavaşlığıyla geçen kalabalığı görür. En önde Mevlana, altında süt gibi apak bir at, kehribar renkli kaftanına altın varaklar, inci mercanlar işlenmiş. Ardında müritleri, hayranları ve taraftarlarıyla büyük bir kalabalık halinde camiye doğru ilerlemekte. Kalabalıktan biri başını kaldırıp Süleyman’ı görür. O ise saf saf selam verir. SÜLEYMAN Selamün aleyküm. Ancak konuştuğu kişi epey sinirlenmiştir. ADAM Tavernadan selam mı yolluyorsun, tüh ahlaksız. Üstelik Müslümansın! Süleyman ağzını açıp bir şey söyleyecektir ki başının hemen üstünden koca bir taş geçer ve arkadaki masalardan birine düşer. Hristos koşarak gelir Süleyman’ı geri çeker camı kapatır. KERHANE, İÇ/GÜN Çöl Gülü Hünsa’nın yanına gelir. Bir şey söyleyecektir ama kararsız olduğu belli. Cesaretini toplayıp konuşur. ÇÖL GÜLÜ 26 Pazarda halletmem gereken bir iki işim var, müsaadenle gideyim. Hünsa sinirlidir zaten, ters ters cevap verir. HÜNSA Tamam git. Ama bir şartla. Çöl Gülü şaşırır. Hünsa bir süre bekler. HÜNSA Susam da seninle gelecek. Çöl Gülü rahatlar, gülümsemesini gizleyerek başını öne eğerek tamam der. Arka planda Susam’ı görürüz, çam yarması gibi bir adam, ancak aklının kıt olduğu hareketlerinden belli olmakta. CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN Mevlana, müritleri ve öğrencileri ile birlikte camiye gelir. Oldukça büyük bir kalabalığın cami önünde beklediğini görürüz, zorlukla içlerinden geçerek camiye girerler, pek çok insan dışarıda kalır. KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN Çöl Gülü, Susam’la birlikte bostanların arasından yürümekteler. Çöl Gülü yürürken bir yandan bir yeri bulmaya çalışıyor gibi. Sonunda bir kavşağa geldiklerinde etrafına bakınır, yalnız olduklarından emin olunca Susam’ın kolundan tutar. ÇÖL GÜLÜ Susam, burada bekle bir dakika. Aceleyle çalıların arasına girer ve orada daha önceden gizlediği bir çuvaldan erkek kıyafetleri çıkarır. Keseriz. CAMİ, İÇ/GÜN Mevlana, vaaza başlamak üzeredir. Mırıltıların dinmesini bekler bir süre. Sonra konuşmaya başlar. 27 MEVLANA Muheterem cemaat. Zaman zaman hepimiz kendimizi küçük ve sıkışmış hissederiz. Ufacık bir noktayız Kainat-ı Muazzama’nın karşısında. Buna bakıp kimimiz sual eder: Benim şu koskoca dünyada ne kıymetim olabilir ki? ELLA EV, İÇ/GÜN David evden çıkmakta, Ella’nın onu yolcu ettiğini görürüz. Gece içtiği için olsa gerek, epey halsiz görünüyor. David’in de hayli mesafeli davrandığı gözden kaçmıyor. Görüntünün üzerine Mevlana’nın konuşması düşer. MEVLANA (SES) Kuran’da söyle der: “Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi.” David kapıdan çıkmadan önce postacı gelir, birkaç mektup bırakır. Ella mektuplara göz atarken keseriz. BOSTANLIK, DIŞ/GÜN Çöl Gülü, erkek kıyafetleri içinde, kahverengi şalvar, yün yelek, kestane renkli uzun bir cüppe ve başında sarıkla tekrar Susam’ın karşısına gelir. Tanınmamak için yüzünün yarısını Bedeviler gibi sarıp sarmalamıştır. Susam elbette anlamaz onun kim olduğunu, şaşkın şaşkın bakar. Görüntülerin üzerine Mevlana’nın konuşması düşmeye devam etmekte. MEVLANA (SES) İşte bu kadar mühim bir paye verilen insan ne demeye Allah’ın kendisi için dilediğinden daha aşağısını hedeflesin? Neden vezir iken kendini rezil etsin? 28 ELLA EV, İÇ/GÜN David evden çıkmak üzere, Ella gelen postalara göz atıyor, pek çoğu fatura, bir kenara ayırır. Bir oteleden gelen mektubu David’e uzatır. David mektuba bir göz atar, bir an şaşırır, sonra bozuntuya vermeden açar, bakar, sonra söylenerek bir kenara bırakır. DAVID Bir bu eksikti. Sanki başka işim yok! Ella’nın kendisine baktığını görünce bir açıklama yapma ihtiyacı hisseder. DAVID Geçen sene bu otelde bir diş hekimleri konferansı düzenlemiştik. Ella inanmıştır. David çıkar. BOSTANLIK, DIŞ/GÜN Susam, hala karşısındakinin kim olduğunu anlamadan bakmakta. Çöl Gülü peçesini indirir. ÇÖL GÜLÜ Benim ya. Tanımadın mı? Susam bir elini ağzına götürür, hayretle bağırır SUSAM Çöl Gülü! Neden böyle giyindin? Çöl Gülü fısıldayarak; ÇÖL GÜLÜ Şşşşt. Sana bir sır versem, tutar mısın? Susam başını sallar. ÇÖL GÜLÜ 29 Kimseye söyleme, bilhassa hünsaya tek kelime anlatmak yok! Şimdi biz pazara gitmiyoruz. Camiye gidiyoruz. Susam reddeder, mızmızlanır. SUSAM Ama hani pazara gidiyorduk. ÇÖL GÜLÜ Tamam oraya da gideceğiz ama önce Mevlana’yı dinlemeye, camiye gidiyoruz. Susam dehşet içindedir, yerinden kıpırdamaz. ÇÖL GÜLÜ Lütfen... Eğer kabul edip kimseye söylemezsen sana koca bir helva alacağım. Susam anında yumuşar, ağzını şapırdatarak tekrar eder. SUSAM Helvaaa.. Çöl gülü peçe ile yüzünü iyice kapatır, yürürler. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella, kapının girişinde, elinde David’e otelden gönderilen mektupla kalakalmış, dalmış gitmiş. Birden kapı çalar, Ella yerinden sıçrar, elindeki mektubu yere düşürür. Telaşla kapıyı açar. Esther sırıtarak kapıda beklemektedir, sanki büyük bir şey keşfetmiş gibi parmağını yukarı kaldırarak bağırır. ESTHER Portakallı deniztarağı çorbası! Bu akşam kurs için ne yapacağımı buldum. Son derece özgün ve çılgınca! 30 Heyecanla içeri girer. Neden sonra Ella’daki garipliği farkeder. Bir süre arkadaşını süzer, göz kırpar. ESTHER Neyin var senin? CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN Çöl Gülü Susam’la birlikte camiden içeriye bakmakta, kalabalık ve yer yok gibi görünüyor. Uzaktan Mevlana’nın konuşması duyulmakta. MEVLANA (SES) Allah yedi kat göğün başında bir tahtta oturmuyor. Tek tek her birimize yakın ve dost. Çektiğimiz tüm acılar aslında bizi Yaradan’a daha da yakınlaştıracak. O sırada kalabalığın arkalarından, cüzzamlı bir dilenci, sinirli biçimde, kendi kendine kalkar ve dışarı çıkar. Çöl Gülü, yanından geçerken adamın mırıltıyla söylediklerini duyar. CÜZZAMLI Ağzında gümüş kaşıkla doğmuşsun. Ne cüretle bana acı çekmenin erdemlerinden bahsediyorsun… CAMİ. İÇ/GÜN Çöl Gülü bu fırsattan istifade ederek hızla dilencinin kalktığı yere doğru geçer. Yürürken orta sıralarda Baybars’la göz göze gelirler. Baybars Çöl Gülü’ne ters ters bakar. Aslında sadece rahatsız edildiği için bakmaktadır, ama Çöl Gülü’nün ödü kopar elbette. Mevlana’nın konuşması devam ediyor. MEVLANA (SES) Aşağıda toprak, yücede sema... Dünyanın her hali böyledir. Bolluk ve kıtlık, barış ve savaş... 31 Çöl Gülü üstünü başını kontrol ederek dilencinin kalktığı yere oturmuştur bile. Dinlemeye devam eder. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Ella mutfak masasında oturmuş bir kahve içerek ayılmaya çalışıyor. Esther ise heyecanla etrafında dönenmekte. Lafa Ella’nın girmesini bekler, ama o konuşmayınca dayanamaz. ESTHER Mektuplaştın ha!!! Ella bitkince başını sallar. ELLA Mektup değil. E-mail. ESTHER Tanımadığın bir adamla! Ella sanki kabahatliymiş gibi önüne bakarak cevap verir. ELLA Romanını okuyorum ya... ESTHER Tabiii! Anlıyorum. Romanını okuduğun adam da sen kızınla barışasın diye Guatemala’da bir ağaca dilek asıp dua ediyor öyle mi? Esther bir süre düşünceli şekilde dolaşmaya devam eder. Sonra Ella’nın karşısına bir iskemle çekip oturur. ESTHER Neler oluyor Ella? Anlatsana. Ella düşünceli bir şekilde ocaktaki malzemelere bakar. Sonra gülümser. ELLA İşte bunlar oluyor Esther. 32 Tüm mutfağı gösterir eliyle. ELLA Yemekler yapıyorum. Bazı kadınlar sevişmekten zevk alıyor. Ben yemek yapmaktan zevk alıyorum. Esther iyice arkasına yaslanır. Bir şey söylemez. Ella bir süre susar, dudağını büker. ELLA Şu kapıdan tek bir bavulla çıkıp gitsem diye düşündüm dün akşam, biliyor musun? Esther iyice sersemlemiştir, anlamsızca sorar. ESTHER Nereye gideceksin ki? Keseriz. CAMİ, İÇ/GÜN Çöl Gülü huşu içinde Mevlana’yı dinlemekteyken poşusunun açıldığını ve yüzünün ortaya çıktığını farketmemiştir. MEVLANA (SES) Allah hiçbir şeyi boşa yaratmamıştır. Tek bir tanenin bile bu ilahi nizamda yeri var. Çöl Gülü yakınlarında bir adamın kendisine baktığını farkeder ve irkilerek saçını başını örter süratle. Korkuyla Baybars’ın olduğu yöne doğru bakar. O ise görmemiş gibidir, yanındaki arkadaşına fısıltıyla bir şeyler söyler. Çöl Gülü derin bir nefes alır, gözlerini kapar, rahatlamıştır. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Ella dalgın biçimde durur, sonra birden kendine gelmiş gibi, toparlanır. 33 ELLA Bir yere gideceğim yok canım elbette. Deli miyim ben? Hadi! Yemek yapalım! Ella tezgaha gider ve malzemeleri çıkarmaya başlar. ELLA Ne yapacaktık bugün? ESTHER Portakallı deniztarağı çorbası! Ama... İstersen sirkeyle kızartılmış sarmısaklı dana kaburgası da yapabiliriz? Yemek yapmaya koyulmuşlardır bile. Esther çapkınca bakar Ella’ya. ESTHER Adı ne demiştin? Ella kısa bir tereddütten sonra, anlamazdan gelir. ELLA Kimin? Esther başını sallar sadece, güler. CAMİ, İÇ/GÜN Çöl Gülü, gözlerini açtığı anda Baybars’ın keskin bakışları ile karşılaşır. Arkadaşıyla birlikte kalkar hızla yanına gelirler, ne olduğunu anlayamadan kollarından yakalayıp yaka paça dışarı sürüklerler. Baybars yine caminin içinde gürültü yapmamaya özen göstererek, ama öfkeyle kulağına fısıldar. BAYBARS Ulan orospu. Senin gibi yollu karının burada ne işi var? CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN 34 Cüzzamlı dilenci öfkeyle bir ağacın altına oturmuştur. Bir süre sonra caminin avlusuna Şems gelir. Sağına soluna baktıktan sonra dilenciyi farkeder. Sağ elini yüreğine götürerek selam verir. Dilenci kendisine selam verilmesine alışkın değildir, etrafına bakınır, ama başkası olmadığını görünce o da selama karşılık verir. Şems ağır adımlarla yanına yaklaşmıştır. Dilenci sadaka vereceğini sanır, ama Şems yanı başına diz çöker. ŞEMS Selamünaleyküm kardeş. Dilenci iyice afallar, kekeleyerek cevap verir. DİLENCİ Aleykümselam derviş. Dilenci daha cevap veremeden caminin kapısından gürültü patırtı ile Baybars ve adamları, Çöl Gülü’nü sürükleyerek çıkartırlar, sokağa çıktıktan sonra artık hiçbir şeyden çekinmiyorlardır. Kadını yere fırlatırlar. Hiddetle bağırır biri. ADAM Kırbaçlayın şu sahtekarı! Kırbaçlayın orospuyu! Kısa bir süre içinde bir çok erkek toplanmıştır Çöl Gülü’nün etrafında. DİLENCİ Zavallı kadın. Şems ise çoktan onların yanına gitmiştir bile. Keseriz. KONYA, CAMİ ÖNÜ, DIŞ/GÜN Çöl Gülü yerde, etrafında neredeyse otuz kişi toplanmış, Baybars bir tekme savurur, diğerleri de tekmelemeye başlayacaktır ki Şems asasını havaya kaldırır ve bağırır. ŞEMS 35 Durun! Herkes bir an durup “bu da kim” dercesine bakarlar. ŞEMS Utanın, bu ne hal? Otuz adam bir kadına karşı, öyle mi? Adil midir bu yaptığınız? Baybars bir adım öne çıkar. Bir an Şems ile göz göze gelirler. İkisi de tanımıştır elbette birbirini. Baybars küstahça yanıt verir; BAYBARS Adalet, hak edene verilir. Bu kadın erkek gibi giyinip camiye sızdı ve utanmadan Müslümanların arasına karıştı. ŞEMS Yani sen şimdi diyorsun ki bu insan evladı camiye vaaz dinlemeye gelmiş, buna ne ceza verelim, öyle mi? Arkadan bir adam atılır. ADAM Bu kadın iffetli bir avrat değil. Orospudur! Mübarek camide ne işi varmış? Gruptan bir genç atılır, Çöl Gülü’nün sarığını çeker. Kadının saçları açılır. Şems süratle kolundan tuutp yanına çeker onu. Çöl Gülü korkuyla Şems’in arkasına sinmiştir. ŞEMS Peki siz bu kadını nasıl farkettiniz? Demek camiye gidip, sağdakine soldakine bakıyorsunuz. Her kim gerçekten Allah’ı zikrederse, O’ndan başka her şeyi unutur. Siz bugün 36 aslında bu kadını enselemediniz, kendinizi ele verdiniz. Onu yakalayarak aklınızın fikrinizin başka yerde olduğunu gösterdiniz. Kalabalıktan homurtular yükselir ama kimse cevap vermez. Sadece Baybars Şems’e yaklaşır. BAYBARS Bu şehrin yabancısısın, adetlerimizi bilmezsin. Sen bu meseleye burnunu sokma. Bu lafın üzerine Çöl Gülü hızla koşarak kaçmaya başlar. Kalabalığın içinden birkaç kişi onun peşinden gitmeye yeltenir ama Şems çok atik bir hareketle asasını bacaklarına vurarak düşürür onları. Bazıları gülüşür. Kalabalık yavaş yavaş camiye dönmeye başlar. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella, kapı girişine bırakmış olduğu mektubu eline almış, oteli aramıştır. Telefonun açılmasını bekler. ELLA Hah. İyi günler. Geçen sene otelinizde yapılan diş hekimleri konferansı ile ilgili bir şey soracaktım. Karşı taraf bir süre bekletir Ella’yı. Neden sonra bir yanıt gelir belli ki. Ella, beklediği kötü haberi almış gibidir. Gözleri dolar. ELLA Emin misiniz? Karşı taraftan kısa bir yanıt geldiğini anlarız. Ella telefonu kapatır. KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN 37 Kalabalık uzaklaştığı anda Çöl Gülü saklandığı yerden koşarak gelir Şems’in elini öpmeye çalışır. Şems elini kaçırır. ŞEMS Estağfirullah. El öptürmem ben. ÇÖL GÜLÜ Hayatımı borçluyum size. ŞEMS Bana bir borcun yok. Tek borcumuz Allah’adır. Çöl Gülü başını öne eğer. ÇÖL GÜLÜ Adamlar haklı. Benim gibisinin ne işi var kutsal mekanda? ŞEMS Kırk kuraldan biridir: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Şems başka bir şey söylemez, sadece Çöl Gülü’nü seyreder bir süre, adeta doğrudan ona değil, vücudunun dışında hayali bir bölgeye bakmaktadır. ŞEMS Bir zamanlar simli, sihirli beyaz bir halen varmış. Oysa şimdi soluk kahverengi bir şerit var vücudunun etrafında, o kadar. Halen parıltısını yitirmiş, çünkü kendini kötü ve kirli olduğuna inandırmışsın. Çöl Gülü dudaklarını ısırır, ağlamasını zor tutarak. ÇÖL GÜLÜ 38 Ama öyleyim... Kirliyim... ŞEMS Onlara böyle olmadığını anlatacak biri varsa, o da sensin. Şems bir süre susar. Sonra kararlılıkla devam eder. ŞEMS Bir an evvel o kerhaneden çık. Bir daha da oraya dönme! Sen Anka’sın, mezbelede işin ne? Yürü git. Arkana bakma sakın. ÇÖL GÜLÜ Ama nereye gidebilirim ki? Beni hemen bulurlar. Kerhaneden kaçan kızların sonu vahim olur. ŞEMS Sonumuzu biz bilemeyiz. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi kendiliğinden gelir. Birden yakınlarda bir bahçeden bir kuş sürüsü havalanır. Şems bu görüntüden etkilenmiştir, bir şey hatırlamak istercesine kuşlara bakar önce. Sonra camiye döner bakışları, cami kapısı açılır. LAURA EV, İÇ/GÜN Laura’nın evinin kapısı açılır. Jeanette birkaç gündür arkadaşına kalmakta. Kapıyı Laura açar, şaşkınlıkla, donakalır kapıda öylece. Kekeleyerek.. LAURA Bayan Rubinstein... Sözlerine devam etmez, yine hayretler içinde, Jeannette gelmiştir yanına. Laura çekilir. 39 ELLA Jeannette, canım... Sözleri bir araya getirmekte zorlandığını hissediyoruz. ELLA Biliyorum Scott’u aramakla hata ettim... Ama inan bana, niyetim kötü değildi... Ben... Ben, sadece... Dudaklarını sıkar, gözlerinden birkaç damla yaş dökülür, son sözler tamamen istemdışı dökülür dudaklarından. ELLA O kadar mutsuzum ki. Jeannette şaşkınlıkla annesine bakmakta. O ise kapıda o halde dikilmekte ve sessizce ağlamakta. Jeannette yaklaşır, annesine sarılır. KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN Mevlana, güzel atının üzerinde, peşinde öğrencileri ve müritleri olmak üzere, Şems’in bulunduğu sokağın ucundan görünmüşlerdir. Şems onu gördüğü anda çarpılmış gibi kalır, kıpırdayamaz. Çöl Gülü Şems’e bakar izin istercesine, sonra kaçarak uzaklaşır. Şems’in bakışları az önce havalanan kuşlara döner. Bir an için dalar. KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN Tekrar şu ana döner Şems. Mevlana’nın bakışlarıyla karşılaşır. Sarsılır. Düşmemek için bir yere tutunmak zorunda kalır. Bu arada Mevlana iyice yakınına gelmiştir. Şems neden sonra kendine gelir. İki kolunu yana açarak Mevlana’ya doğru yürür. Doğrudan gözlerine bakmaktadır. Şems atın yanına kadar gelir, çok yaklaştığı için Mevlana’nın oğlu Alaaddin, koruma iç güdüsüyle öne doğru atılır. Şems ona aldırmaz, bir adım mesafede, Mevlana’nın karşısında durmaktadır artık. ŞEMS 40 Ey, allame-i cihan Rumi. Müsaade edersen sana bir soru sormak isterim. Mevlana sakince yanıt verir. MEVLANA Elbette. ŞEMS O halde evvela şu atından in de benimle aynı hizaya gel. Bu söz ahaliyi elbette ki çok husursuz eder. Homurtular yükselir. Arkalardan Baybars’ın da iyice yaklaştığını görürüz. Mevlana kısa bir süre kararsızlık yaşar, ama sonra insanların şaşkın bakışları arasında atından iner, Şems’in karşısına gelir. MEVLANA Sualini duymak istiyorum. ŞEMS Şu ikisinden hangisi daha değerlidir sence: Hazreti Muhammed mi, Sufi Bayezid-i Bistami mi? Mevlana terslenir. MEVLANA Bu ne biçim soru böyle? Son peygamber, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ile bir sufiyi bir mi tutarsın? Herkes bu konuşmayı izlemek için etraflarını sarmıştır. Özellikle Alaaddin’in çok tedirgin olduğu anlaşılıyor. Şems aldırmaz, devam eder. ŞEMS Bir düşün: Peygamber Hazretleri şöyle buyurmamış mı? “Yarabbi, seni tebcil ederim. Seni layıkıyla bilemedim.” 41 Halbuki Bayezid-i Bistami “Ben kendimi tebcil ederim, benim şanım yücedir. Zira hırkamda Allah var.” dedi. Madem biri Allah’a nazaran ufak hissederken kendini, diğeri Allah’ı içinde taşır, bu ikisinden hangisi daha ileridir sence? Alaaddin bu kendini bilmez dervişe haddini bildirmek istemekte, ancak babasına baktığında çok etkilendiğini görür. O sırada Baybars da ileri atılmak isteyecekken Alaaddin’in ağabeyi Sultan Veled durdurur onu. Mevlana cevap verirken Şems’in yüzünde bir tebessüm belirip kaybolur. Mevlana, az önceki üstten bakan konuşma tarzını bırakmış, bir dostuyla dertleşir gibidir artık. MEVLANA Ne demek istediğini anladım. Allah aşkı derya deniz gibidir. Kendi meşrebince her insan ondan su alır. Fakat kimin ne kadar su alacağı kabının büyüklüğüne bağlıdır. Mevlana konuştukça Şems’in yüzündeki ifade yumuşamakta. MEVLANA Bistami’nin kabı Peygamber efendimize nazaran ufaktı. O bir avuç içti, o kadarla mesut ve sarhoş oldu. Ne güzel, kendinde ilahi varlıktan eser bulmuş. Peygamber Efendimize gelince, Allah’ın sevgili kuludur, onu kabı kolay dolmaz. Boşuna değil, “seni layıkıyla bilemedik” deyişi. Halbuki kimse Allah’ı onun gibi bilemedi. Şems sakin, gülümser. Minnet belirtir şekilde elini kalbine atar, karşısında hürmetle eğilir. Bunun karşılığında Mevlana da, herkesi hayrete düşürecek şekilde elini kalbine atar ve Şems’in karşısında eğilir. Keseriz. KONYA SOKAK, DIŞ/GÜN 42 Aynı görüntüden tekrar açılırız. Mevlana ile Şems karşılıklı eğilmiş, öylece durmaktalar. Çevredeki insanlar ne diyeceklerini bilmiyorlar. Neden sonra Şems doğrulur. Hafif alaycı bir sesle, fısıltıyla, ŞEMS Ben artık gitsem iyi olur. Hayranlarından alıkoymayayım seni. Mevlana hemen itiraz eder. MEVLANA Dur. Gitme, kal. Keseriz. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Ella’nın kıpkırmızı olmuş gözlerinden açılırız. Gözlerini kırpıştırarak ağlamakta. Biraz uzaklaştığımızda soğan kesmekte olduğunu görüyoruz, mutfak tezgahının biraz ötesinde Esther, meyve doğramakta. Bıçağı bırakır, etrafına bakınır, çekmeceleri karıştırmaya başlar. ESTHER Rondo bıçakları neredeydi Ella? Ella koluyla gözlerini siler, alttaki çekmecelerden birini işaret eder. Burnunu çeker. Esther çekmeceye bakarken kenara iliştirilmiş bir kağıt parçası görür. Anlamaz, açıp bakar ve yüksek sesle okumaya başlar. ESTHER Kırk yaşına varmadan muhakkak yapmam gereken on şey! Ella birden utanır, arkadaşına doğru hamle edip elinden kağıdı almaya çalışır. ELLA Aa! Geçenlerde yazmıştım onu. Orada unutmuşum. Ver onu bana. 43 Esther işin şakasında geri kaçar. Okumaya devam eder, kıkırdayarak. ESTHER Madde 1. Bundan böyle daha düzenli ol. Kendine yeni ajanda al. Ella biraz daha çabalar, mutfakta kovalamaca oynarlar, sonra pes eder. O da gülerek bir iskemleye oturur, hala gözlerini açamıyor, cevap verir. ELLA Tamamdır! ESTHER Madde 2. Yağı, şekeri, unu, tuzu kes. Bu arada tezgahta kendi çalıştığı un kabını elinde sallar. ELLA Tamam sayılır! ESTHER Madde 3. Kırışıklıklarla savaş aç. ELLA Tamamdır! ESTHER Koltukların yüzlerini değiştir. ELLA Tamamdır! ESTHER Hayatını gözden geçir. ELLA Ehh... ESTHER 44 Et yemeyi bırak. ELLA Tamam sayılır. ESTHER Çocuklarını bir Broadway müzikaline götür. ELLA Tamamdır! MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN Mevlana, hemen yanında Şems olmak üzere eve ulaşmıştır. Kapıyı Kimya açar. 19 yaşına gelmiş, genç ve güzel bir kız. Hemen Mevlana’nın elini öper. KİMYA Hoşgeldiniz Efendi Mevlana. Şems’in bakışları avluyu tarar. Biraz ileride, rüyasında gördüğü kuyuyu hemen fark eder. Öylece kalakalır. Mevlana kolundan tutarak içeri davet etse de bir süre kendine gelemez. Neden sonra toparlanır. İçeri girerler. Kerra da gelmiştir. MEVLANA Misafirimizi kütüphaneye alın. Ben de hemen geliyorum. Şems içeri geçmeden önce bir kez daha avluyu seyreder. Kendilerini uzaktan izleyen Gevher hatunu görür o da. Sonra bakışları Kimya’ya yönelir, bir süre dalgın, Kimya’yı izler, sonra kütüphaneye girer. Kerra’nın dışarıdan kapıyı kapadığını görürüz. Biraz arkada Alaaddin’in Şems’e öfkeli bakışını farkederiz. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Esther okumaya devam ediyor, ESTHER 45 Yemek kitabı yazmaya başla. ELLA Tamamdır. Esther yapmacık bir alınganlıkla, ESTHER Demek benim engin tecrübelerime danışmadan! Ella cevap vermez, güler. ESTHER Rumi’nin kitaplarını al, her gün en az iki şiirini oku. ELLA Henüz değil! ESTHER Madde 10. Kalbini aşka aç!!! Şaşkınlıkla başını kaldırıp Ella’ya bakar. Keseriz. MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Sabah güneş yeni doğmuş, Şems ile Mevlana kütüphanede karşılıklı, hiç konuşmadan oturuyorlar. Kapının tıkladığını duyarlar. ELLA EV, SALON, İÇ/GECE Salonda ışıklar söndürülmüş, biraz sonra mutfağın kapısı açılır ve bir doğumgünü pastasıyla birlikte Esther içeri girer. Tüm aile bir arada, Jeannette de evde, salondaki masada bir doğum günü kutlaması hazırlanmıştır. Hep birlikte şarkı söylemekteler. SES İyi ki doğdun Ella. İyi ki doğdun Ella... 46 Pastanın üzerinde tek bir mum var. Avi ve Orly sürekli Ella’nın etrafındalar ORLY Hadi anne, üfle. AVİ Bir dilek tut! Ella mumu üflerken arkadaki gürültü bizden biraz uzaklaşır, Ella’nın Aziz’e yazdığı mektubun bir kısmı görüntülerin üzerine düşer. ELLA(SES) Sevgili Aziz. Bugün benim doğum günüm! Bir dönüm noktasına varmış gibi hissediyorum. Kırkına varınca yaşlandığını anlıyorsun, olanca ağırlığıyla. Ella mumu üfler, herkes alkışlar, bir süre sonra arkadaki sesler tekrar uzaklaşır bizden. Herkes Ella’ya hediyelerini verir, sarılıp kutlarlarken mektubu dinlemeye devam ederiz. ELLA(SES) Artık her şeyin daha fazlasına sahibim: Daha bilgili, daha olgunum. Ve yüzümde daha fazla kırışıklık var, saçımda daha fazla kır. Daha kırgınım ve daha yorgun... Görüntülerde ise tam aksine çok mutlu bir aile tablosu görünmekte, oysa Ella’nın hareketlerindeki yapmacıklık özellikle Esther’in gözünden kaçmıyor, gülümserken hüzünlendiğini görüyoruz. ELLA(SES) Doğum günleri hep neşelendirirdi beni ama nedense bu sabah göğsümde bir ağırlıkla uyandım. Bir an hayatımın 47 hep böyle geçip gideceğini düşündüm ve bu fikirle ürperdim. Esther de hediyesini verir. Mevlana’nın Mesnevi’sini almıştır hediye olarak. Ella çok mutlu olur. Birbirlerine sarılırlar. ELLA(SES) Peki hayatımın değişmesini gerçekten istiyor muyum? Birden anladım ki bu soruya “evet” desen bir türlü, “hayır” desen bir türlü. Her iki sonuç da ürkütüyor beni. Ailenin harala gürelesine döneriz tekrar. Ella Mesnevi’yi Aşk Şeriatı’nın bulunduğu masada, romanın yanına bırakır. KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Kerra, sabah kahvaltısı için hazırladığı pek çok leziz yemekle donatılmış tepsiyi kapı önündeki masaya bırakır. Mevlana’yı görmek ümidiyle bir süre bekler, ama hareket olmaz. Kerra uzaklaştıktan birkaç saniye sonra kapı açılır, Şems tepsiden sadece bir dilim buğday ekmeği ve bir bardak süt alır, gerisini bırakır. Kapı tekrar kapanır. Görüntü kararır. KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Başka bir gün, kapının aynı şekilde açıldığını, Şems’in bambaşka yiyeceklerle bezenmiş tepsiden yine tek bir dilim ekmek ve bir bardak süt aldığını görürüz. Bu görüntülerin üzerine Aziz’in Ella’ya yazdığı mektup düşer. AZİZ(SES) Sevgili Ella. Doğum günün kutlu olsun! Hem erkekler hem kadınlar için kırk en güzel yaştır. Bence kırk sayısı tılsımlıdır. Görüntü kararır. 48 KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Kerra, adeta hiç dokunulmamış tepsiyi almak üzere gelir, çok üzüldüğü her halinden belli olmakta, ancak olgun davranır. AZİZ(SES) Boşuna değil, Nuh Tufanı kırk gün sürdü. Görüntü kararır. KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Alaaddin, kütüphanenin kapısının deliğinden içerisini gözetlemeye çalışıyor, kulağını kapıya dayıyor. Kerra onu görür ama bir şey söylemez. AZİZ(SES) Sular her yeri kapladı ama aynı zamanda bu topyekün yıkım, birikmiş tüm kirleri sildi ve hayata yeniden başlama fırsatı verdi. Görüntü kararır. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Şems ile Mevlana hiç konuşmadan karşılıklı oturmuş, tefekküre dalmışlar. AZİZ(SES) İslam tasavvufunda kırk sayısı bir mertebe aşmak için sarfedilen zamanı, manevi uyanışı temsil eder. Görüntü kararır. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Bu kez Şems ile Mevlana’nın hararetle bir konu üzerinde konuştuklarını görüyoruz. Sesleri duyulmaz, ama Mevlana heyecanla kütüphaneden bir kitap çıkartıp Şems’e bir bölümünü gösterir... 49 AZİZ(SES) Hazreti İsa kırk gün kırk gece çölde çile çekti. Hazreti Muhammed peygamberlik çağrısını kırk yaşında işitti. Buda ıhlamur ağacının altında kırk gün tefekküre daldı. Ve tabii bir de Şems’in kırk altın kuralını unutmamalı. Görüntü kararır. KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Başka bir gün, Alaaddin yine kapı deliğinden içeriyi gözetlemekte, perdeler çekili olduğu için hayli loş bir ortam var ve mırıltıdan başka bir şey de duyulmuyor. O sırada ağabeyi Sultan Veled gelir ve kendisini azarlar. SULTAN VELED Başkalarını gözetlemeye hakkın yok! Bilhassa öz babana bunu yapman yakışık almıyor. Alaaddin ise kızgındır, omuz silker. ALAADDİN Babamızın gece gündüz tüm vaktini bir yabancı ile geçirmesi, ailesini ihmal etmesi sana batmıyor da benim kapı dinlemem mi batıyor? Babamın yüzünü görmeyeli bir aydan fazla oldu. Böyle kenara atılmak seni üzmüyor mu? KÜTÜPHANE İÇ/GÜN Şems, oturdukları yerden kalkıp kapıya doğru yürür. Kapıya iki metre mesafede durur, adeta duvarın arkasına bakmaktadır. KÜTÜPHANE ÖNÜ İÇ/GÜN Sultan Veled kapının önünde konuşmaktan tedirgin olmuştur, Alaaddin’i kolundan tutup biraz öteye götürür, alçak sesle konuşur. 50 SULTAN VELED Kimsenin kimseyi kenara attığı yok. Babamız, Tebrizli Şems’te yıllardır aradığı dostu, ruhdaşı, yoldaşı buldu. Çocuk gibi şikayet edeceğine onun için sevinmen gerek. ALAADDİN Görmüyor musun babamın Şems’ten başka kimseye ayıracak vakti yok? Adam sözde abdal olacak, evimize kök saldı. SULTAN VELED Alaaddin, biliyorum Şems’i sevmiyorsun. Ama evimizde misafirdir, hürmet etmek gerekir. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Hissettikleri Şems’i üzmüştür belli. Eli kapının kulbuna gider, ama sonra vazgeçer. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Sabah, Ella bilgisayar başında heyecanla Aziz’den gelen mektubu okumakta. Mutfak kapısının girişinde Orly ve Avi şaşkınlıkla annelerine bakıyorlar. Aziz’in son satırlarını dinlerken Jeannette ve David de gelir. AZİZ(SES) Kırk yaşında insan yeni bir vazife üstlenir. Bence muhteşem bir yaşa vardın! Arkada Orly seslenir. ORLY Anne? Bu sabah bize kahvaltı hazırlamamışsın. İnanmıyorum! Ella bilgisayara gömülmüş, duymaz. 51 AZİZ(SES) Yaşlanmayı da öyle kudretli kırışıklıklar yanında cılız sakın dert etme. Kırk bir sayıdır ki, da saçındaki aklar da kalır. Orly şaşkın, biraz daha yaklaşır. ORLY Dünyadan anneme! Dünyadan anneme! Cevap ver anne! Ella birden irkilerek döner, arkasında tüm aileyi görür. DAVID Ekrana nasıl da gömülmüşsün öyle... Ella bilgisayarına bakar, Aziz’in mektubu apaçık ortada, acemi hareketlerle bilgisayarı kapatırken bir yandan mırıldanır. ELLA Yayınevi için sürüyle okuma yapmam gerek. Raporumu zamanında teslim etmeliyim. Biliyorsun şu roman üzerinde çalışıyorum. Avi hemen cevabı yapıştırır. AVİ Ama rapor yazmıyordun ki! Ben gördüm! E-Postalarını okuyordun! Ella kıpkırmızı olur, bir şey diyemez. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Şems, yenilmiş gibidir. Başı ümitsizce önüne düşer. Bir süre durur, sonra kafasını kaldırır, hiç bir şey olmamış gibi, Mevlana’nın yanına gider. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN 52 Ella mutfak camından David’in arabasına binip işe gidişini izler. Hüzünlü bir ruh halinde olduğu yüzünden anlaşılmakta. Görüntünün üzerine Aziz’in yazdığı mektup düşer. AZİZ(SES) Yemek pişirmeyi sevdiğini söylemiştin. Tebrizli Şems dünyayı koca bir kazana benzetirdi. İçinde mühim bir aş pişmekte. Ella bakışlarını mutfağa çevirir. Her sabah olduğu gibi ortalık savaş alanına dönmüş durumda. Tezgahı toplamaya, bulaşıkları makinaya dizmeye başlar. AZİZ(SES) Yaptığımız, hissettiğimiz, söylediğimiz, hatta düşündüğümüz her şey bu kazana malzeme olarak giriyor. Öyleyse bu evrensel aşa ne kattığımızı kendimize sormamız gerek. Kırgınlıklar, kızgınlıklar, kan davaları ve şiddet mi? Yoksa aşk, inanç ve ahenk mi? Ella etrafı toparlarken keseriz. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Tekrar aynı mutfaktan açılırız, ama bu sefer her şey derli toplu, temiz ve düzenlidir. Ella masaya oturur, bilgisayarını açar. AZİZ(SES) Peki ya sen sevgili Ella? İnsanlık denen çorbaya nasıl malzemeler katıyorsun? Ben ne zaman seni düşünsem, kazana kattığım malzeme kocamaan bir tebessüm oluyor. Seni daha tanımadan özlüyorum... Ella’nın bilgisayarında bir fotoğraf açıktır, bu görüntü üzerine Ella’nın yazdıklarını duyarız. Fotoğrafta Ella, 53 üzerinde ince kumaştan mercan renkli bir elbise, gülümsüyor. Yanında, tasmasını sıkı sıkı tuttuğu bir köpek, tepelerinde gökyüzü yamalı bir bohça gibi açılmış; griler, morlar, eflatunlar. ELLA(SES) Sevgili Aziz. Bu fotoğrafta evimizin verandasındayım, yanımda birkaç ay önce ölen biricik Gölge’miz. Bunca zamandır yazışmamıza rağmen seni hiç görmediğimi farkettim birden bugün. KÜTÜPHANE ÖNÜ, İÇ/GÜN Alaaddin içeriyi dinlerken bu kez yüksek sesle Şems’in konuşmasını duyar, dikkat kesilir. ŞEMS(SES) Artık bu odadan çıkma vakti geldi Mevlana. Geçen her gün GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI’ndan bir tanesini tefekkür ettik. Bugün son kuralı da tamamladığımıza göre insan içine çıksak iyi olur. Yokluğun aileni kaygılandırmış olsa gerek. MEVLANA(SES) Merak etme. Zevcem de oğullarım da yokluğuma anlayış gösterecek kadar olgundurlar. Alaaddin mahçup, ama hala öfkeli, kapıdan biraz uzaklaşır ister istemez. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN ŞEMS Zevceni bilmem ama... Daha sonra kapıya doğru sesini biraz yükselterek devam eder. 54 ŞEMS İki oğlun yaz ve kış kadar farklı. Büyük oğlun ayak izinden yürür ancak küçük oğlun bambaşka bir mecraya akmakta. Haset, şüphe ve tenkit etmek yüreğini karartmış. Şems konuşmasına kısa bir ara verip devam eder. ŞEMS Kendisini tanımadığımı sanır, oysa tanırım. Zira o kırk gündür deliklerden bizi gözetlerken, ben de onu seyrediyordum. Bu sözler biter bitmez kapı açılır ve Alaaddin paldır küldür içeri dalar. Mevlana’nın gözleri hayretten fal taşı gibi büyümüştür. MEVLANA Alaaddin, ne yapıyorsun? Bu ne kabalık oğul? Aklını mı yitirdin? Alaaddin heyecandan zangır zangır titremekte. Parmağıyla Şems’i göstererek bağırır. Aslında sesini yükseltmek istememekte, ama heyecandan kontrolünü kaybetmiş durumda. ALAADDİN Bana çatacağına, önce şu herife sorsan ya ne cüretle hakkımda böyle konuşur? Mevlana cevap vermez. Adeta oğlunun varlığından utanç duymakta. Sadece iç çeker. ALAADDİN Babacığım, Kerra sizi çok özledi. Talebeleriniz de. Şu çapulcu dervişe bu kadar zaman ayırıp sevdiklerinize nasıl arkanızı dönersiniz? 55 Alaaddin de bu söylediklerinden pişman olmuştur ama ne fayda. Mevlana’nın benzi sararır, gözlerinde hüzün ve hüsran okunmakta. MEVLANA Alaaddin, derhal bu odayı terket. Çiğliğini görüp tanıyana kadar da yanıma gelme. ALAADDİN Ama baba... Mevlana bu sefer çok daha haşin bir ses tonuyla tekrar eder. MEVLANA Haydi çık! Aladdin büyük nefretle Şems’e bakar, ancak bir şey söyleyemez. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Bilgisayar ekranında Aziz’in bir fotoğrafı duruyor. Uzakdoğu’da çekilmiş bir fotoğraf. Hepsi kara saçlı, çekik gözlü bir düzineden fazla çocuk, ve ortalarında Aziz. Uzunca siyah keten bir gömlek giymiş, siyah pantalon, sağ kulağında tek bir küpe ve boynunda güneş şeklinde bir kolye. Bu sırada Ella, istem dışı bir şekilde ekranda, parmak ucuyla Aziz’in yüzüne dokunur, belirgin bir arzu ile. Ancak o dokunurken Aziz’in görüntüsü üzerine Şems’in görüntüsü düşer gibi olur. Ella korkuyla elini çeker, hemen bilgisayarı kapatır. Bir an durur, kapatmak yeterli gelmemiştir, suçluluk duygusu içinde, odadan çıkar, kaçarcasına. KERHANE GİRİŞ, DIŞ/GÜN Akşam saatleri, kerhaneye Baybars gelmiş, Hünsa kızlarını gösteriyor ona. BAYBARS Çöl Gülü nerede? 56 Hünsa çaresiz, boyun eğer. HÜNSA Odasında. Bir densizlik etmiş, ama biz cezasını verdik. Baybars dudak büker. BAYBARS Boşver o meseleyi. Birlikte eve girerler. KERHANE, ODA, İÇ/GÜN Çöl Gülünün odasındayız. Ayna karşısında, biraz hüzünlü, yüzünü inceliyor, makyaj yapmamış, bakımsız görünüyor. Bir an başka tarafa bakıp tekrar aynaya döndüğünde arkasında Şems’i görür. Korkuyla çığlık atar. ÇÖL GÜLÜ Kimseye görünmeden nasıl girdin buraya! Şems hiç aldırış etmez, sanki bir rüya aleminden konuşuyor gibidir. ŞEMS Çık git bu kerhanden Çöl Gülü. Arkana bile bakma. Çöl Gülü ise epey karamsar görünmekte. ÇÖL GÜLÜ Nereye gidebilirim? Hünsa patron Çakal Kafa’yı takar peşime. Cami olayından sonra odadan çıkmama bile izin yok. Benim gibi bir kadın dışarıda yaşayamaz. ŞEMS Karamsar olma Çöl Gülü. Kırk kuraldan biridir: Geçmiş, zihinlerimizi 57 kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar. Şems bir ipek mendil çıkarır cebinden. Çöl Gülü’ne verir. ŞEMS Ne zaman bu mendile bakarsan, önemli olanın kalp temizliği olduğunu hatırla. Bir süre sessizlik olur. Çöl Gülü mendili alır şükranla. Başını kaldırdığında Şems yoktur, bir anda Baybars ile burun buruna gelirler. Aceleyle mendili elbisesinin içine saklar. Keseriz. KERHANE, ODA, İÇ/GÜN Baybars kapıyı kapatır arkasından. Yatağa otururken Çöl Gülü hala ayakta. ÇÖL GÜLÜ Sen artık zaptiye değil misin? Vazifen cemiyet nizamını ve ahlakını korumak değil mi? Kerhanede ne işin var? BAYBARS Bak şu konuşana! Ya senin gibi fahişenin ne işi vardı camide o gün? ÇÖL GÜLÜ O günü bana hatırlatma. Eğer bugün hayattaysam, canımı Şems’e borçluyum. Baybars Şems’in adını duymaktan hiç mi hiç hoşnut değildir. BAYBARS 58 Benim yanımda anma şu mendeburun adını. Kafir herifin teki o. ÇÖL GÜLÜ Ben Tebrizli Şems’e kefilim. Senin sandığın gibi kötü biri değil o. Bana yardım ediyor. Bu yolları bırakmam için elimden tutuyor. BAYBARS Kerhanede bir derviş! Nedense hiç şaşırmadım. ÇÖL GÜLÜ Senin aklın fikrin fesatta olduğu için herkesi kendin gibi zannediyorsun! Etim için, bedenim için değil, bendeki Hakk’ı görebildiği için Şems bana yardım elini uzatıyor. BAYBARS Sende Hak ne gezer ulan! Akşam akşam günaha sokacaksın beni. Baybars yatağa uzanır, esrar kesesini açıp bir tutam ot atar ağzına, çiğnemeye başlar. BAYBARS Göster bakalım hünerlerini. ÇÖL GÜLÜ Madem eğlenmek istiyorsun, başka kıza git. Benden sana hayır yok. Hem ben yakında bu yolları bırakacağım. Kendimi ibadete adayacağım. Baybars katıla katıla gülmeye başlar. Gözlerinden yaş gelene kadar güler. BAYBARS İbadete adayacakmış, vay haspa. 59 ÇÖL GÜLÜ Aklınca beni aşağılıyorsun ama senle ben o kadar da farklı değiliz. Senin beyamcan sağ olsun, zabit olmuşsun. Benimse arka çıkacak kimsem yok. O yüzden buradayım. Baybars Çöl Gülü daha sözünü bitiremeden saçlarına yapışır, yumruğu indirir suratına. BAYBARS Ulan orospu! Sen kimsin de kendini benimle kıyaslıyorsun! Çöl Gülü yediği düşer. Baybars sessizlik olur, gülmeye başlar. darbenin etkisiyle duvara savrulur, yere birkaç tekme atar, sonra durur. Bir süre ama sonrasında Çöl Gülü yattığı yerden Bir tekme daha indirir. BAYBARS Ulan hasta karı! Bana mı gülüyorsun? Baybars vurdukça Çöl Gülü yattığı yerden gülmeye devam eder. Baybars her yumruk ya da tekmenin ardından bekler, Çöl Gülü gülmeye devam edince tekrar döver. Neden sonra Çöl Gülü’nün gülmesi kesilir. Bir süre sonra mırıldanır. ÇÖL GÜLÜ Sana gülmüyorum. Beni ölüm korkusundan kurtardın. Sayende nihayet bu kerhaneden kurtulacağım. Teşekkür ederim. Baybars dehşet içinde bakakalır. BAYBARS Kafayı yemiş karı... Eşyalarının bir kısmını alelacele kucaklar, kaçarcasına çıkar odadan. Çöl Gülü yattığı yerden gülmekte hala. Elbisesinin içinden ipek mendili çıkarır, dudaklarındaki kanı temizler... 60 ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Önce sadece Ella’yı görüyoruz. Tezgahta, bir yandan yemek hazırlıkları yaparken bir yandan konuşuyor. ELLA İskoçyalıymış. Bir balıkçı köyünde doğmuş. Yirmi yaşında fotoğrafçılığa başlamış. İdealist, zengin olmak isteyen, materyalist biriymiş o zamanlar. Tanrıya da inanmıyormuş. Esther’in sorusuyla, Ella’nın bunları kendi kendine konuşmadığını, yemek yaparken arkadaşına anlattığını anlarız. Esther, bakışlarını uğraştığı yemekten ayırmadan sorar. ESTHER Ateist biri neden Mevlana hakkında kitap yazsın ki? ELLA Dur anlatacağım. Kendisine taban tabana zıt Hollandalı bir kadına aşık olmuş, evlenmişler. Ester bu sefer ilgilenmiştir. Başını kaldırarak sorar ESTHER Eee? Keseriz. ELLA EV, MUTFAK, İÇ/GÜN Tekrar mutfaktan açılırız, ama bu sefer ikisi de masaya oturmuş, kahve içiyorlar, belli ki Aziz sohbeti uzamış. ELLA Margot bir trafik kazasında ölünce alkol ve eroine vermiş kendini. Dibe vurmuş. Sonra Fas’ta Baba Samed diye birinin zaviyesine gitmiş, niyeti 61 onlardan faydalanıp Mekke ve Medine’ye fotoğrafçı olarak sızmakmış. ESTHER Ee? ELLAEesi, sufi olmuş. Yıllar boyu o zaviyede kalmış, bağımlılıktan kurtulmuş, sonra da dünyayı gezmeye başlamış. Yeni adı, Aziz Z.Zahara ile. O esnada mutfak camından bir ışık huzmesi gelmiş, Ella’nın yüzünü aydınlatmıştır. ESTHER Dur dur! Kıpırdama! Ella korkar, etrafına bakınır. ELLA Ne oldu? Esther arkadaşını süzer uzunca bir süre. ESTHER Sen... Güzelleştin biliyor musun? Ella ister istemez elini saçlarında gezdirir. ELLA Yok canım... ESTHER Evet, evet... Sonra hayret içinde haykırır ESTHER Sen bu adama aşık oldun Ella! 62 ELLA Ne münasebet!!! Bizimkisi... Bizimkisi sadece basit bir e-posta arkadaşlığı... Tam o sırada Ella’nın telefonuna bir mesaj gelir. Ella mesajı görünce iyice kızarır. Esther cevabını bilmesine rağmen yine de sorar. ESTHER Kimdenmiş? Ella cevap vermez, arkadaşına bakar sadece. Esther onu kolundan tutar. ESTHER Ella bak, bu iş çok heyecan verici olabilir. Ama böyle cep telefonları… Uluorta e-postalar… Yapma. Çok tehlikeli. David takip edebilir bunları. ELLA Ben kötü bir şey yapmıyorum ki. Ayrıca David asla benim bilgisayarımı cep telefonumu kurcalamaz... Biraz durur, sonra baklayı çıkarır ağzından. ELLA O önce kendi kırdığı cevizlere baksın. KONYA, SOKAK, DIŞ/GECE Süleyman, yalpalayarak evine doğru yürümekte. Bulutlar ayı gölgelediği için etraf hayli karanlık. Bir anda iki bekçiyle burun buruna gelir. Her zamanki pişkin ses tonuyla; SÜLEYMAN Selamün aleyküm. 63 Konuştuğu anda pişman olur, dudaklarını ısırır. Ama gülmeden de edemiyor bir yandan. Karanlıkta bekçilerin yüzü seçilmemekte. Belli ki Süleyman’dan pek hoşlanmamışlar. Özellikle bir tanesi çok sinirlenmiştir. Süleyman’ı koklar, kesif kokudan rahatsız olmuştur besbelli. BEKÇİ Gecenin bu vakti sokaklarda ne sürtüyorsun? Nereden gelir, nereye gidersin? Bu arada bulutlar ayın önünden çekilirler bir süre, bekçinin suratını görür, Baybars olduğunu anlarız. Süleyman papağan gibi tekrarlar. SÜLEYMAN Nereden gelir, nereye gidersin? Sonra gülerek devam eder. SÜLEYMAN Evlat bunlar derin mevzular. Şayet cevabını bilseydim ulemadan olurdum. Baybars bu cevap üzerine iyice sinirlenir, kırbacını çıkarır, havada şaklatır. BAYBARS Benimle dalga mı geçiyorsun, seni aşağılık herif! Süleyman hiç tepki vermez, öylece durmakta. Ancak Baybars, aniden kırbacını suratına ve göğsüne indirir. Süleyman, beklemediği bu darbe ile yere yıkılır. BAYBARS İçki içmek günahtır, bilmez misin? Cehenneme mi gitmek istiyorsun? Süleyman yerde dilini dudaklarında gezdirmekte, ağzı burnu kan içindedir. Bir süre yattığı yerden Baybars’a bakar, sonra yine çenesini tutamaz. 64 SÜLEYMAN Şayet cennete senin gibiler gidecekse ben gelmesem de olur. Elbette bu sözler Baybars’ı çileden çıkarır. Kırbacını bir kez daha havaya kaldırır, bütün gücüyle indirirken keseriz. MEVLANA EV ÖNÜ, DIŞ/GÜN Sabah saatleri. Şems ve Sultan Veled evin kapısı önünde oturmuşlar. SULTAN VELED Bu kadar çok insanın sana düşmanlık etmesine hakikaten aldırmıyor musun? Şems sanki ne dediğini anlamamış gibi bakar ŞEMS Benim hiç düşmanım yok ki. Bizi tenkit edenler olacaktır. Ama Allah aşıklarının düşmanı olmaz. Biz kin gütmeyiz evlat. O sırada ulema sınıfından bir adam gelir. Kapıdan geçmek isterken Şems durdurur onu. ŞEMS Dur! Adam şaşırır. ŞEMS Yüce Mevlana’yı niye görmek istersin? Adam tepeden bakar şekilde Şems’i süzer. ADAM Medrese ile ilgili bir konu görüşecektik. Kapıdan geçmek için hamle eder, ama Şems izin vermez. 65 ŞEMS Peki ona ne hediye getirdin? ADAM Bu ne cüret! Peki ya sen? Sen ne hediye getirdin Efendi Mevlana’ya? ŞEMS Hediyem kendimdir. Ben onun yoluna baş koydum. Adam daha fazla tartışmaz. Ters ters bakar, sonra geri döner. Sultan Veled güler. SULTAN VELED Ama insanlarla tartışıyor, hatta kavga ediyorsun. ŞEMS Kavgayı onlarla değil, nefisleriyle yapıyorum. SULTAN VELED İyi ama sonra senin hakkında ileri geri konuşuyorlar. Hatta iki erkek bu kadar yakın dost olamaz, olursa ortada ağza alınmayacak bir düşkünlük vardır diyenler bile çıkıyor. Şems bir ah çeker, elini Sultan Veled’in omzuna atar. ŞEMS Kimi insan böyledir. Kendi korkularını, önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur. Babanla aramızdaki bağın derinliğini anlamayanlara söyle, önce kendi zihinlerindeki kiri pası temizlesinler. 66 Bu arada başka bir adam daha gelmiştir. Bu sefer elinde türlü meyvelerden oluşmuş bir sepet. Kapıdan geçmeye çalışır. Şems adamı durdurur, sepetinin örtüsünü açar, bir elma alır, ısırır. ŞEMS Dur! Nereye gidiyorsun? Keseriz. KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Kapının önünde Hünsa, Manolya ile konuşuyor. HÜNSA Ben şehre kadar inip geleceğim, bir saate kalmaz dönerim, kapıya göz kulak ol. Bir şey olursa Çakal Kafa’ya seslen. Manolya başını sallar, bir iskemle çekip oturur. KERHANE, ODA, İÇ/GÜN Çöl Gülü, kaçmak için küçük bir çıkın hazırlamış sadece. Pencereden Hünsa’nın gittiğini görür, hemen çıkınını alır ve aşağıya iner. KERHANE ÖNÜ DIŞ/GÜN Manolya kapıda beklerken Çöl Gülü’nü farkeder. Elbette yanındaki çıkını da. Fısıltıyla konuşur. MANOLYA Nereye gidiyorsun? Çöl Gülü hiç cevap vermez. Öylece, kararlı bir biçimde durur. MANOLYA Odana dön Çöl Gülü. Hünsa peşine Çakal Kafa’yı salar. Seni sağ bırakmaz. Çöl Gülü gitmeye kararlıdır. 67 ÇÖL GÜLÜ Manolya abla bırak geçeyim. Burada bir ömür kalmaktansa dışarıda az yaşarım ama insan gibi yaşarım. Manolya kararsızlık içindedir. Bir bağırmasıyla Çakal Kafa’yı çağırabileceğini biliyor. Ayrıca kendi başının derde gireceğinin de bilincinde. Ama Çöl Gülü’nün bakışlarındaki kararlılık karşısında kenara çekilir. MANOLYA Uğurlar olsun Çöl Gülü. Bizim yapamadıklarımızı inşallah sen yaparsın. Çöl Gülü çıkar. Bahçedeki kurumuş gül bahçesine bakar son kez, sonra hızlı adımlarla uzaklaşır. KONYA, TEPE, DIŞ/GÜN Sabah erken saatler, Konya tepelerinden birinde, bir meşe ağacının dibinde Şems ve Mevlana oturmakta, eflatun semayı seyretmekteler. LOKANTA, İÇ/GECE Eflatun gökyüzü geceye döner, David ile Ella lokantada cam kenarında karşılıklı oturmuşlar, yemekleri gelmiş, şarap içiyorlar. Konuşmuyorlar. Görüntülerin üzerine Şems ile Mevlana’nın konuşmaları düşüyor. ŞEMS (SES) Konya’ya ilk geldiğimde bu ağacın altına oturmuştum. Bir derviş gelmişti yanıma, senin için “kelimelerin sarrafı” demişti. MEVLANA (SES) Evet, ama o günler çok geride kaldı, artık içimden ne vaaz vermek geliyor ne hitap etmek. Sözüm kalmadı. ŞEMS (SES) 68 Sen gene kelimelerin sarrafı olacaksın. Ama bir farkla! Eskiden Vaaz Veren Akıl idin. Artık yüreğin şarkı söyleyecek. David dalgın, başını sallar. Şaraplarını yudumlarlar. Bir süre göz göze gelirler. Sonra ikisi de tabaklarındakini yemeye koyulur. David birkaç lokma aldıktan sonra gözlerini kaldırır, Ella’ya bakar. Ella bir an bu bakışları farkeder, ama kısa bir kararsızlıktan sonra yemeğine devam eder. Lokantadaki gürültü ön plana çıkar. KONYA, TEPE, DIŞ/GÜN Şems elindeki bir dal parçasıyla meşe ağacının çevresinde genişçe bir daire çizer. Yavaşça ayağa kalkar. Bir yandan ağacın etrafında yavaşça yürürken konuşmaya devam eder. ŞEMS Arzın her yerinde insanlar tamamlanmak istiyor, ama manevi bir rehberden mahrumlar. Senin kelimelerin onlara ışık tutacak. Ben de bu uğurda senin hizmetkarın olacağım. Mevlana biraz huzursuz olmuştur. MEVLANA Öyle deme. Sen benim dostumsun. Ama Şems onun sözünü keserek devam eder. ŞEMS Gün gelecek insanlar senin kelimelerinden ilham, feyiz ve cesaret alacaklar. Kısa bir sessizlik olur. ŞEMS Bu, dersle değil, vaazla değil Şiirle olacak. 69 Mevlana hayretle haykırır. MEVLANA Şiir mi! Ben şiir yazmam ki. Şair değil, alimim. Şems hafifçe dudak büker, ŞEMS Dostum, sen bu dünyanın gördüğü en büyük şairlerdensin. Ve Mevlana’nın bir şey söylemesini beklemeden gözlerini kapar, ellerini kaldırarak çizdiği çemberin içinde dönmeye başlar. Önce ağır ağır, sonra kendinden geçercesine, hızlanarak. LOKANTA, İÇ/GECE David ile Ella hala sessizce yemeklerini yiyorlar. En sonunda David dayanamaz, yemeği bırakır. Peçeteyle dudaklarını siler. DAVID Bakıyorum da Mesnevi’yi okuyorsun. Ella bu söz karşısında şaşırmıştır. Hazırlıksız yakalandığı belli, kekeler. ELLA Yayınevinin verdiği roman var ya... Aşk Şeriatı’yla ilgili raporu yazarken faydası olur diye almıştım... Keseriz. MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ, DIŞ/GÜN Çöl gülü Mevlana’nın evinin önünde kapıyı çalıyor, bir yandan tedirgin şekilde etrafı kolaçan etmekte. Kapıyı Kerra açar. Elbette tanımıyordur Çöl Gülü’nü. ÇÖL GÜLÜ 70 Şems-i Tebrizi burada mı acaba? Kerra Çöl Gülü’nden biraz çekinmiş gibidir, kapıyı kapatmaya yeltenir. KERRA Şu anda burada değil, sonra gelin. Ama Çöl Gülü çekingen bir tavırla da olsa, araya girer. ÇÖL GÜLÜ Gidecek yerim yok. Avluda beklesem olmaz mı? Keseriz. KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Kerhanenin önünde Baybars öfkeden çileye dönmüş besbelli, Hünsa’ya bağırıyor. BAYBARS Ne demek Çöl Gülü burada değil? Ya nerede? Hünsa ağzına bir lokum atar, şapırdatarak cevap verir. HÜNSA Boşversene o kaltağı. Sana diğer kızlarımızı gösterelim Baybarsçığım, olmaz mı? BAYBARS Senin beş para etmez karılarında gözüm yok şişko. Çöl Gülü’nü görmek istiyorum. Hem de hemen. Kerhaneden fahişe kaçtığı nerede duyulmuş! MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ, DIŞ/GÜN Çöl Gülü gözyaşları içinde Kerra’nın elini tutmakta. Kerra dayanamaz, evine de alamaz ama avluda beklemesi için kapıdan içeri sokar onu, bir yandan da sokaktan kimse kendilerini gördü mü diye kontrol eder. 71 KERHANE ÖNÜ, DIŞ/GÜN Hünsa, mazlumu oynamaya devam etmekte. HÜNSA Benim ne kabahatim var? Bütün suç o dervişin. Çöl Gülü’nün kanına giren o. Bu yollara tövbe etmesini o herif salık verdi. Baybars kimden bahsedildiğini anlamıştır elbette. Nevri döner. Hiç bir şey söylemeden hışımla dönüp hızlı adımlarla uzaklaşır. LOKANTA, İÇ/GECE David’in bakışları masadaki bir ekmek kırıntısına takılır, kinayeli biçimde; DAVID Evet... şu roman... Kısa bir sessizlik. DAVID Nasıl, beğendin mi bari? Ella gerginliğini saklamaya çalışıyor. ELLA Evet... Çok sevdim. O zaman David başını kaldırır. DAVID Oyun oynamanın anlamı yok Ella. Neler olup bittiğini biliyorum. Ella aslında sorduğu sorunun yanıtını duymak istemiyor... ELLA Neden bahsediyorsun? DAVID 72 Beni aldattığının farkındayım. Ella hayret içindedir. Yüksek sesle, ELLA Seni aldatıyor muyum? Öyle yüksek sesle söylemiştir ki bunu, yan masadaki çift şaşkınlıkla başlarını kaldırıp onlara bakar. Ella kısık sesle tekrar eder. ELLA Sen neden bahsediyorsun? DAVID Aptal değilim Ella. Zaten şüpheleniyordum. O adamla bütün yazışmalarını okudum. Ella bu sefer neredeyse bağırır. ELLA Ne yaptın? Ne yaptın? Keseriz. MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN Mevlana ve Şems yürüyüşten dönmüşler, Kerra’nın telaş içinde yanlarına koştuğunu ve bir şeyler anlattığını görürüz. Mevlana şaşkındır. MEVLANA Avluda bir fahişe mi var? Şems ise çok sevinçlidir. ŞEMS Ben biliyorum, Çöl Gülü olmalı. Mevlana ve Kerra şaşkınlıkla bakarlar. ŞEMS 73 Helal olsun! Demek sounda başardı. Kadıncağızı neden dışarıda bekletiyorsun? İçeri alsana. KERRA Zaten ha bire dedikodumuzu yapıyorlar. Bir de elin fahişesiyle aynı çatı altında mı yaşayalım? Şems başını kaldırıp semayı işaret eder. ŞEMS İyi de Kerra, zaten hepimiz aynı çatı altında yaşamıyor muyuz? İşte hepimiz buradayız ya! Aynı gök kubbe altında! Kerra Şems’e laf yetiştiremeyeceğini biliyor, boyun eğer. Keseriz. LOKANTA, İÇ/GECE David beklenmedik derecede sakin bir sesle, DAVID Seni suçlamıyorum. Asıl kabahatli benim. Seni ihmal ettim. Sen de haklı olarak ilgiyi, sevgiyi başka yerde aradın. Ella başını öne eğer, bardağını seyretmeye koyulur. Bir süre sessiz kalırlar. DAVID Seni affetmeye hazırım Ella. Tabii senden de beni affetmeni isteyeceğim. Her şeyi geride bırakıp tertemiz bir başlangıç yapalım. Ella başını kaldırır, söylemek istediği çok şey var, ancak hangisinden başlayacağını bilemez, sonunda en kolayını çıkarır ağzından. ELLA 74 Ya senin maceraların ne olacak? Onları da maziye gömecek misin? Tam o anda garson gelir, siparişleri masaya bırakır. İkisi de geriye çekilip sessiz kalırlar. DAVID Demek bütün mesele buydu? Benden intikam almak istedin, öyle mi hayatım? Ella derin bir nefes çeker, söyleyeceklerini kafasında iyice tartar. ELLA Hayır. Ben Aziz’e aşık oldum. DAVID Adamı tanımıyorsun bile! ELLA Onu tanımak için çok şey bilmeme gerek yok. Onun özünü görüyorum. David ağır bir darbe yemiş gibidir. Arkasına yaslanır, cevap veremez. Kaygılı bir şekilde Ella’yı süzer. Keseriz. MEVLANA EV, İÇ/GÜN Çöl gülü içeri girer girmez Şems’in elini öpmeye koşar. Şems elini kaçırır her zamanki gibi. ŞEMS Hoşgeldin! Sefalar getirdin. Bir daha o izbe yere dönmeyeceksin. Hayatının o safhası tamamen bitti. İnşallah adım adım Hak seni kendine yaklaştıracak! Çöl Gülü gözyaşlarına boğulur. Mevlana Kerra’yı kolundan tutar, içerdeki odaya doğru yürürler. 75 MEVLANA Gel Kerra, sana bir haberimiz var. MEVLANA EV, ODA, İÇ/GÜN Mevlana, Şems ve Kerra odaya geçerler. Mevlana heyecanla anlatmaya koyulur. MEVLANA Kerra, bir ayin, ruhani bir raks düzenleyeceğiz. KERRA Ayin mi??? MEVLANA Daha evvel hiç görmediğin türden bir ayin bu. Müzik, dans ve dua olacak. Hep beraber aşkla Rabb’ı zikredeceğiz. Kerra hayret içindedir, önce Şems’e bakar, sonra bir an tereddüt etse de cevap verir. KERRA Ne müziği? Ne dansı? Mevlana, sen saygın bir alimsin, zenne değil! Hiç mi itibarını gözetmiyorsun? Kendini düşünmüyorsan aileni düşün. Kerra ümitsizce susar, ikisine bakar, ama ikisi de gayet mutlu, gülümsüyorlar. Keseriz. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella yeni aldığı bir CD’nin poşetini açar, müzik setine koyar. Sema müziğidir. Bir süre huzurla camdan dışarıya bakar, sonra masaya geçer ve mektup yazmaya başlar. ELLA (SES) Biricik Aziz. Sana bu kez email filan değil, gerçek bir mektup yazmak istedim. Eski usül. Yazıp hemen 76 postaya vermem gerek. Yoksa pişman olup yırtabilirim. MEVLANA EV, İÇ/GÜN Sema müziği devam etmekte, Mevlana, Şems ve birkaç talebenin sema dansı üzerine çalıştığını görüyoruz. Görüntülerin üzerine Ella’nın mektubu düşmekte. ELLA (SES) Hani biriyle tanışırsın, çok farklı biridir. Seni de bakış açını da değiştirir. Büyüsüne kapılırsın. İlk başlarda yüreğini kontrol altında tutabileceğini zannedersin. Müzik gittikçe hızlanmaktadır. ELLA (SES) Oysa rüzgar sandığın fırtınadır. Aziz, senin kelimelerine ne zaman böyle bağlandım, bilemiyorum. Tek bildiğim yazışmalarımızın beni değiştirdiği. BAYBARS EV, İÇ/GÜN Aynı müzik devam etmekte, Alaaddin’i Baybars’ın evinde görüyoruz. Yanlarında birkaç molla daha var, öfkeli bir şekilde Alaaddin’e birşeyler anlattıklarını görürüz. Alaaddin de onları onaylıyor. Müzik iyice hızlanmıştır. ELLA (SES) Belki haddimi bilmiyorum. Ama koca bir ömrü haddimi bilerek geçiren ben, bir kere de olsa hudutlarımı aşmak istiyorum MEVLANA EV, İÇ/GÜN Sema dansının sonları, müzik bitmek üzere. Kendilerinden geçmiş şekilde dönüyorlar. ELLA (SES) 77 Nihayet anladım ki nicedir tatmadığım, hatta unuttuğumu sandığım bu heyecan gelip geçici bir heves değil. Önce anlattığın hikayelere aşık oldum… Müzik biter. Semazenler durur, hepsi çok dingin, çok huzurlu, gözleri kapalı. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella’yı görürüz, son satırları yazarken. ELLA (SES) Sonra bir de baktım ki seni sevmişim. Ella kendi yazdığına bile inanamaz bir an, ama çok kısa bir tereddütten sonra hızla mektubu katlar, zarfa koyar ve kapatır. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Şems kütüphanede tek kenarında oturmakta. yüzünü yalıyor. Kapı Kimya başını uzatır, başına, elinde tespih, pencere Batmak üzere olan güneşin yalımları tıklanır, biraz bekledikten sonra elinde Kuran. KİMYA Şey... Afedersin... Efendiye bakmıştım. Sonra gelirim. Şems sevecen bir ses tonuyla çağırır onu. ŞEMS Dur biraz. Acelen ne? Az otur. Bir şey soracak gibi bir halin var. Belki bir faydam dokunur. Kimya Kuranın ilgili sayfasını açıp gelir. KİMYA Nisa suresinde içime sinmeyen bir husus var. Bazı yerlerde erkeklerin kadınlara üstün olduğu yazılı. Hatta 78 kocaların karılarını dövebileceğini söylüyor. Şems yapmacık bir hayret gösterir ŞEMS Öyle mi? Bak sen! Kimya Şems’in şaka mı yaptığını ciddi mi olduğunu anlayamamış, bakıyor. ŞEMS Söylesene Kimya. Hayatında hiç nehirde yüzdün mü? Kimya’nın aklına çocukluk yılları gelir, bir anda evini özler, gözleri dolar, başını sallar. ŞEMS Bir nehre uzaktan bakınca insan zanneder ki tek bir akıntı var. Ama suya daldın mı birden fazla olduğunu anlarsın. Irmakta nice akıntı gizlidir, hepsi ahenkle ama ayrı ayrı akar. Şems bunları söyledikten sonra Kimya’nın yanına gelir, çenesini tutup başını kaldırır. Böylece göz göze gelirler. ELLA EV, SALON, İÇ/GECE Akşam yemeğinde aile sofraya kurulmuş, yine mükellef bir sofra donatılmış. Ella, kızarmış ballı ördekle gelip masaya koyduğu sırada biraz ötedeki cep telefonuna bir mesaj geldiğini duyarız. Arka planda Jeannette ve ikizlerin konuşmaları varken Ella dalgın biçimde telefona gider. JEANNETTE Anne! Yine döktürmüşsün. Ağzımın suyun aktı! AVİ 79 Akar tabii, sen asla böyle bir yemek yapamayacağın için. Avi Orly’ye dönüp sözde fısıldar, ama ablasının duyacağını bilerek AVİ Scott’a da artık yeni kız arkadaşı yapar ballı ördeği. İkizler gülüşürler, Jeannette inanamaz biçimde bakar onlara, çok sinirlenir. DAVID Avi! Kes saçmalamayı. Daha sonra uzanır, Jeannette’in saçlarını okşar. Sonra Ella’ya seslenir. DAVID Mesaj mı gelmiş? Ella masadan biraz uzakta, donup kalmıştır, elindeki cep telefonundaki mesajı görürüz; “Bostondayım! Onyx Oteli’nde kalıyorum, beni görmeye gelir misin...” Toparlamaya çalışır ama gizlemesi mümkün değil. ELLA Ah... Evet, Michelle... Yayınevinden.. Kitapla ilgili... Ella hızla masaya oturur, ördeği tabaklara pay ederken ellerinin titremesini saklayamaz. David’in tabağını doldururken göz göze gelirler. Bakışları kenetlenir. Tek kelime etmezler, bir süre sonra Ella yerine oturur. Hala göz gözedirler. KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Şems’in dokunuşu Kimya’yı aşırı heyecanlandırmıştır. Adeta dizlerinin bağı çözülür, nefesini tutar. ŞEMS 80 Nisa suresini gönül gözün açık okursan, göreceksin ki ayet kadınlarla erkekler hakkında değil, kadınlık ve erkeklik hakkında. Tasavvufta fena ve beka, kadınlık ve erkeklik hallerine tekabül eder. Ve her birimiz, içimizde taşırız bu iki hali, farklı farklı nispetlerde. Ne zaman ki ikisine de kucak açarız, barışık ve bütünleşmiş oluruz. Şems elini Kimya’nın omzuna koyar, Kimya’nın heyecandan dili tutulur, bir süre sonra Şems’in yanaklarında gezen parmakları dudaklarına değer, Kimya gözlerini kapar. Şems hemen çeker elini. ŞEMS Artık gitsen iyi olur can Kimya. Kimya koşarcasına çıkar odadan. ELLA EV, SALON David hala gözlerini Ella’dan ayırmadan; DAVID Ya, demek Michelle mesaj yollamış. Ella bir süre kuracağı yalanı hesaplar, tedirgindir yine de. Sonunda söze girer. ELLA Yarın sabah yayınevinde toplantı varmış. Benim de katılmamı istiyor. David’in gözlerinde bir parıltı oluşur. DAVID İstersen ben bırakayım seni? Ella David’e bakakalır. İkisi de oyun oynadıklarını biliyorlar. Zoraki gülümser. ELLA 81 Çok güzel olurdu ama sabah yediden önce çıkmam lazım. Michelle benimle toplantıdan önce ayrıca konuşmak istiyormuş. Orly bir yandan yemeğini yerken atılır ORLY Ooo, o zaman babamı unut gitsin. O saatte babamı ancak vinçle kaldırabilirsin. Bir süre daha sessizlik, Ella ile David bakışır. Sonunda David alaycı bir tebessümle, DAVID Orly haklı. O saatte kalkamam. Ella ister istemez biraz arkasına yaslanır. JEANNETTE Niye şimdi gitmiyorsun anne? Sabah dinlenmiş olarak oradan toplantıya geçersin. David’in bakışlarından anlam çıkarmak imkansız, ancak Ella yanaklarının pembeleştiğini gizleyemez. ELLA Eee... Olabilir aslında. Dudakları kurumuştur, saate bakar. ELLA Şimdi çıkarsam gece ondan önce Boston’a varmış olurum. Hem uzun zamandır bizim evi toparlamadım. Gece biraz sağı solu toplarım. David elinde şarap kadehi, masadan kalkar, belirgin bir özgüvenle konuşur DAVID 82 İyi fikir. Olur canım, şimdi git. David verandaya doğru yürürken Ella karmaşık duygular içinde, iskemleye mıhlanmış gibidir. MEVLANA EV, AVLU, İÇ/GÜN Kimya kütüphaneden koşarak çıkar, hemen çıkışta Alaaddin ile çarpışır, Alaaddin onu sevecen bir biçimde tutmaya yeltenir ama Kimya’nın gözü görmüyor, koşmaya devam eder. KİMYA ODA, İÇ/GÜN Kimya büyük bir heyecanla odasına varır. Kapıyı kapatır, nefes nefese kalmıştır, elini dudaklarına götürür, gözlerini kapar... ELLA EV, YATAKODASI, İÇ/GECE Ella ayna karşısında birkaç kıyafet deniyor, nasıl durduğuna bakar, vücudunu beğenmez, aceleyle biraz makyaj yapmaya çalışır. Göğsünün heyecanla inip kalktığını görürüz. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE Sema ayini için büyük meydan hınca hınç doldurulmuş, en sofu hocalar dahi öğrencileriyle birlikte gelmişler. En ön sırada hükümda Keyhüsrev’i görüyoruz. Sultan Veled bir kenarda kendisine yer bulmaya çalışıyor, bir yandan dua ettiği anlaşılıyor. BOSTON, ONYX OTELİ ÖNÜ, DIŞ/GECE Ella, otelin önünde bir ileri bir geri yürüyor. En sonunda cesaretini toplayıp içeri girer. ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE Lobi aşırı kalabalık ve gürültülü. Ella tanıdık birine rastlama endişesiyle tedirgin. En sonunda bakışlarını çevirdiğinde uzakta kendisine gülümseyen Aziz’i görür. Kalabalığın sesi azalırken derinden bir ney sesi duyulur. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE 83 Ney sesi ile birlikte kalabalık sessizleşir, bir süre sonra Mevlana, ağır adımlarla meydana gelir. Usulca eğilip gelenlere selam verir. Peşi sıra altı derviş ellerini göğüslerinde kavuşturup Mevlana’nın önünde eğilirler. Meydanı üç kez dolaştıktan sonra ağır ağır dönmeye başlarlar. ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE Ella Aziz’in oturduğu masaya gelmiş, Aziz hemen kalkar, Ella’nın koltuğunu çeker. AZİZ Gelebilmene çok sevindim. Birbirlerine gülümserler. Ella çekingen, oturur. Bir süre sessiz kalırlar, kahveleri gelir. ELLA Demek Smithsonian dergisi için geldin? AZİZ Aslında seni görmeye geldim. Mektubunu okuduktan sonra... Zemindeki sema müziği tekrar yükselir, artık ne dediklerini duymayız, ama sohbetin ilerlediği, karşılıklı şakalaşıp gülüştüklerini görürüz. ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE Sema müziği güçlü şekilde devam ederken geçme ile aynı sahneden açılırız, masadaki boş fincan sayısı artmış, ikisi de artık çok rahat, çok samimi bir sohbet içinde.. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE Musiki kuvvetlenmiştir, dervişler dönmekte, Mevlana ortada dimdik durmakta, dudakları kıpırdanmakta, belli ki dua okuyor. İzleyiciler etkilenmiş, ortama yumuşak, sevgi dolu bir atmosfer hakim olmuş. Biraz sonra, diğerlerinden daha koyu renk tennuresiyle Şems girer meydana. Taşkın bir su gibi akarak, görünmeyen bir girdaba 84 yakalanmışçasına, deli gibi dönerek. Sultan Veled’in gözlerinden bir damla yaş aktığını görürüz. ONYX OTEL LOBİ, İÇ/GECE Müzik biraz geri planda kalır, ama yine de konuşmaları zor duymamızı sağlayacak denli yüksek. AZİZ Ella. Benimle odama gelir misin? Müzik tekrar yükselir. Ella’nın bunu çok istediği açıkça anlaşılmakta, ancak aşırı tedirgin ve kararsız. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE Müzik yavaşlar, dervişler birer birer dönmeye son verirler. Meydanı derin bir sessizlik kaplar. Suskunluğu Mevlana bozar MEVLANA Dostlar, bu gördüğünüz ayinin ismi semadır. Bugünden itibaren her asırda dervişler semaya duracak. Bir elleri göğe işaret ederken, öteki elleri yere dönecek ki, Hak’tan aldığımız her aşk zerresini halka teslim edelim. ONYX OTEL ODA, İÇ/GECE Aziz’in odasına geçeriz. Aziz Ella’yı koltuğa oturtmuş, saçlarındaki tokayı açar, yavaşça uzanırlar. Elleri Ella’nın vücudunda gezmekte, gözleri kapalı, dudakları, dua eder gibi kıpırdamakta. Ella’nın gerginliğinin yavaş yavaş azaldığını görürüz. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE Keyhusrev ayağa kalkar, vakur bir edayla sahneye doğru yaklaşır, elbette dalkavuklarıyla çevrelenmiş bir şekilde. KEYHUSREV 85 Hepinizi tebrik ederim! Bize muhteşem bir akşam yaşattınız. Ayin içime işledi. Mevlana saygıyla eğilerek karşılık verir. Diğer dervişler de yaklaşıp hükümdarı selamlar. Keyhusrev keyiflenmiştir. Muhafızlarından birine işaret eder, kendisin uzatılan mor keseyi alır ve içinde ne çok altın olduğunu göstermek için elinde hoplattıktan sonra sahneye fırlatır. Seyirciler takdir ve minnetle alkışlar. Keyhusrev yaptığından memnun, arkasını döner ve tebasıyla birlikte yürümeye başlar. ONYX OTEL ODA, İÇ/GECE Ella kendini Aziz’e bırakmıştır artık iyice, Aziz bir yandan vücuduna masaj yaparken konuşur ELLA Keşke seni daha önce tanısaydım. Her şey daha farklı olabilirdi. AZİZ Her şey olması gereken zamanda olur. ELLA Buna gerçekten inanıyor musun? Beni sevebilir misin? Aziz gülümser. AZİZ Seni zaten seviyorum. ELLA Ama daha beni tanımıyorsun bile. AZİZ Seni tanımak için çok şey bilmeme gerek yok. Senin özünü görüyorum. Ella, bir kez daha, kendi söylediği sözün geri dönmüş olmasından etklenmiştir, susar, kendisini Aziz’e bırakır, 86 arzuyla kendisine çeker, ancak Aziz bir rüyadan uyanmış gibi, gözlerini kırpıştırır, sadece burnunun ucundan öper Ella’yı ve ikisi birden doğrulurlar. Ella’nın kadınlık gururu incinmiştir elbette. Kırılgan bir sesle sorar. ELLA Beni istemiyor musun? AZİZ Seni mutsuz edecek bir şey yapmak istemiyorum. Zihnin çok kalabalık. KONYA MEYDAN, DIŞ/GECE Aziz’in sesi görüntülerin üzerine düşmekte. AZİZ (SES) Şimdi atacağın bir adım yarın sabah pişmanlık içinde uyanmana sebep olabilir. Buna yol açmak istemiyorum. Keyhusrev yürümeye daha yeni başlamıştır ki az önce sahneye attığı mor kese başının üzerinden geçer ve ayaklarının önüne düşer. Herkes donakalır. Keyhusrev hayretle arkasına döner. Şems meydanın tam ortasında, dimdik durmakta. ŞEMS Biz para için sema etmiyoruz. Sema yalnız ve yalnız aşk için yapılır. Senin o altınların bizim katımızda geçmez! Sözleri biter bitmez yağmur başlar. Keyhusrev sinirlenmiştir, ancak bir cevap da vermez. Adamlarına gürler. KEYHUSREV Haydi gidelim! Keyhusrev yerdeki altın kesesini çizmeleriyle ezip geçer, adamları elbette buna cesaret edemez, üzerinden hoplayarak geçerler. 87 BOSTON EV, İÇ/GECE Fonda ney müziği. Ella, Bostondaki evine girer, dalgın adımlarla salonda ilerler eve bakınır, sonra üzerindekileri çıkarmadan salondaki kanepeye bırakır kendini. MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN Şems avluda ney üflemekte. Alaaddin arkadan yaklaşmıştır, öfkeli, bir süre bekler. Şems neyi bırakır, hiç arkasını dönmeden, kendi kendine konuşur gibi, ŞEMS Merhaba Alaaddin, beni mi arıyorsun? Alaaddin cevap vermez, Şems yüzünü döner. ALAADDİN Oyun oynamayı keselim, tamam mı? Seni hiç sevmedim. Babamın itibarını daha fazla mahvetmene müsaade etmeyeceğim. Şems neyi bırakır, doğrulur. ŞEMS Demek mesele bu? Şayet babanın itibarı iki paralık olursa, insanlar sana saygın bir alimin oğlu gözüyle bakmayacak. Bundan mı endişe ettin? Alaaddin derin bir nefes çeker. Çok öfkelendiği belli oluyor. Bakışları az ötedeki irice taşa ilişir bir an için. Keseriz. MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN Alaaddin öfkeyle Şems’e bakıyor, dişlerini sıkar, birden dayanamaz ve güçlü bir yumruk indirir Şems’e. O hiç karşılık vermez. Alaaddin ilerideki taşa uzanır, alır öfkeyle vurmaya başlar Şems’e. Keseriz. MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN 88 Alaaddin’in öfkeyle Şems’e baktığı andan tekrar açılırız. Şems karşısında öylece durmakta, ancak bir süre sonra Alaaddin’in başı döner, dengesini kaybedecek gibi olur. Adeta dizlerinin bağı boşalmıştır. Ancak bir yere tutunarak dengesini sağlayabilir. ALAADDİN Buradan git artık. Git de huzur bulalım. Sen gelmeden önce ne iyiydik. ŞEMS Baktığın her yerde ikilik görüyorsun. Babanla ben tekiz. Beni kırarsan onu da kırarsın, anlamıyor musun Alaaddin? MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GÜN Mevlana kütüphanede bir kitap üzerinde çalışırken kapı çalar, Kimya girer. MEVLANA Kimyacım, güzel kızım. Sana nasıl yardım edebilirim? Kimya çekingen, yaklaşır. KİMYA Seneler evvel öz babam beni size teslim ettiğinde demiştiniz ki: Kızlar, oğlanlar kadar iyi talebe olamaz çünkü evlenip çocuk büyütmeleri gerekir. Hatırladınız mı? MEVLANA Elbette hatırladım. KİMYA İşte o gün kendi kendime asla evlenmeyeceğim diye söz verdim. Böylece hep talebeniz kalacaktım. 89 Kimya devam etmeye utanır, bir süre durur KİMYA Ama belki de hem evlenip hem evinizde kalmam mümkündür. Mevlana’nın gözleri ışıldar. MEVLANA Alaaddin’le mi evlenmek istiyorsun yoksa? Kimyanın başından aşağı kaynar sular dökülür. Dehşet içinde başını kaldırır. KİMYA Efendim... Buraya geliş sebebim Şems’le evlenmek istediğimi söylemekti. Bu sefer Mevlana şaşırır. MEVLANA Emin misin kızım? KİMYA Eminim. Hem böylece Şems aileden biri olur, Konya halkı onu daha kolay benimser ve arasına alır. Dedikodular, ithamlar azalır. MEVLANA Yani sen bana yardım etmek için mi Şems ile evlenmek istersin? Kimya süratle cevap verir. KİMYA Hayır... Yani evet... Ama salt bu değil. Fikrimce Şems benim nasibimdir. 90 Kimya bu kadar açık konuştuğu için utanır, başını öne eğer. MEVLANA EV, ODA, İÇ/GÜN Başını kaldırdığında bu sefer karşısında Kerra vardır. KERRA Emin misin kızım, iyi düşün. Evlilik başka şeye benzemez. Şems senden çok büyük. Yaşına yakın birisiyle evlensen daha iyi olmaz mı? BOSTON, DIŞ/GÜN Ella ile Aziz Boston sokaklarında gezmekteler. Kimya ile Kerra’nın diyaloğu bu görüntüler üzerine düşmekte. Küçük İtalya Mahallesinde yemek yiyorlar. KİMYA(SES) Şems diyor ki aşk bütün ayrımları geçersiz kılarmış. Aramızdaki yaş farkı önemli değil. BOSTON, DIŞ/GÜN Başka bir gün, Güzel Sanatlar Müzesi’nde gezdiklerini görüyoruz. Yürürlerken bir süre sonra Ella iyice sokulur, Aziz’in elini tutar. KERRA(SES) Kızım, Şems gezgin bir abdal. Onun gibi erkekler kolay kolay ev hayatına alışamaz. Yaban kalırlar. Uzaktan sevmesi hoştur böylelerini. Ama onlardan iyi koca olmaz. Sonra kalbin kırılır. BOSTON, DIŞ/GÜN Common Parkı ve Rıhtımında dolaşmaları üzerine konuşmalar düşmeye devam ediyor. Artık Ella ile Aziz açıkça birbirlerine sarılarak dolaşmaktalar, Ella yakalanmaktan korkmuyor gibi. 91 KİMYA(SES) Onu o kadar çok sevecek ve mutlu edeceğim ki o da değişecek. İyi koca olmayı, iyi baba olmayı öğrenecek. MEVLANA EV, KÜTÜPHANE, İÇ/GECE Mevlana pencerenin yanında, bir başına oturmakta. Güneş batmış, etraf karanlık. Tespih çekiyor, tefekküre dalmış. Biraz ötesinde Şems ayakta durmakta. Hüzünle can dostuna bakıyor. Neden sonra Mevlana gözlerini açar, farkeder onu. MEVLANA Şems iyi misin? Ayakta durma, gel otur. Solgun görünüyorsun. Şems zorlukla tebessüm eder. Sesi kısık, kırılgandır. ŞEMS Pek iyi değilim aslında. Çok susadım. MEVLANA O zaman gidip bir Kerra’ya söyleyeyim, canın ne çekiyorsa söyle, hazırlasınlar. ŞEMS Yok, istemem. Bana gereken şey mutfakta değil ki. Meyhanede! Rumi’nin yüzünden bir endişe bulutu geçer. Endişeyle sorar. MEVLANA Nasıl yani? Sana şarap mı alayım? ŞEMS Aynen öyle. Sade bana değil. Gidip ikimize birden şarap alsan pek makbule geçer. 92 Mevlana kısa bir tereddütten sonra “pekala” manasında başını sallar, ayağa kalkar. ŞEMS Yalnız bir ricam olacak. Meyhaneye vardığında alelacele şişeleri kapıp buraya gelme. İnsanlarla sohbet et. Ben seni burada bekliyor olacağım. MEVLANA Bu yaşa kadar ne meyhaneye gittim, ne ağzıma bir damla şarap koydum. Ama sana itimadım tam. Muhakkak ki görmemi arzu ettiğin bir hakikat var. Mevlana çıkar çıkmaz Şems onun bıraktığı tespihe sarılır, secde eder, Rabbine şükretmektedir. MEYHANE, İÇ/GECE Sarhoş Süleyman, masaların birinde sızmış kalmış. Birkaç gün önce yediği dayağın izleri yüzünde, yaraları var. Meyhane gürültülü. Biraz sonra kapının açıldığını duyarız, sesler yavaş yavaş kesilir, insanlar hayret içinde, bir şey demeden kapıya bakıyorlar. Biraz sonra Süleyman da kafasını kaldırır, gözlerini zor açıyor. Gözlerini kısarak kapıya bakar. MEYHANE, İÇ/GECE Süleyman’ın gözlerinden, buğulu biçimde kapıda Mevlana’nın silüetini görüyoruz. Görüntü bir an netleşir gibi olur, tekrar bozulur. Süleyman’ın bağırdığını duyarız. SÜLEYMAN Yahu Hristos, sen bana ne içirdin? Şu kapıda duran adam... Ha ha! Mevlana sandım adamı! Bak bak, Mevlana’ya benzemiyor mu şu herif? MEYHANE, İÇ/GECE 93 Neden sonra meyhane sahibi Hristos kendine gelir, Mevlana’nın karşısında yerlere kadar eğilir HRİSTOS Efendi Mevlana, meyhaneme hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Emredin, nasıl bir yardımımız dokunur? Bunları söylerken telaşla etrafta boş bir masa aranır, her yer doludur, bir tek Süleyman masada yalnızdır, Hristos Mevlana’yı o masaya götürür, Süleyman kalkmaya yeltenir ama zaten ayakta duracak hali yok, Mevlana eliyle oturmasını işaret eder, kendisi de oturur, etraftakilere selam verir. Utanarak konuşur. MEVLANA Eksik olma. Biraz şarap alayım dedim de, onun için uğradım. Hristos duyduklarına inanamamış olsa da, bir süre tereddüt ettikten sonra geri geri çekilir. Meyhanede çıt çıkmıyor. Süleyman gözlerini kısarak bakmakta Mevlana’ya. MEVLANA EV, İÇ/GECE Sultan Veled, bir kitabın suretini çıkarmak üzere çalışmakta. Yanına Alaaddin gelir, sıkıntılıdır, ne yaptığına bakar. SULTAN VELED Babamın eski bir risalesinin suretini çıkarıyorum. Alaaddin alaycı biçimde cevaplar ALAADDİN Ne faydası olacak ki? Anlamıyor musun? Babamız ders vermeyi de, vaazları da bıraktı. Boş yere uğraşıyorsun. SULTAN VELED 94 Zamanı gelince eminim yeniden ders vermeye başlar. MEYHANE, İÇ/GECE Süleyman fısıltıyla, çekinerek sorar SÜLEYMAN Pardon ama sizin gibi bir yüce zatın burada ne işi var? Mevlana sıcak bir tebessümle göz kırpar MEVLANA Sorma Tebrizli Şems şanımı ve itibarımı yerle yeksan etmek için beni buraya yolladı. SÜLEYMAN Nasıl yani? İyi bir şey mi ki şanını itibarını kaybetmek? Mevlana güler MEVLANA Eh, nereden baktığına bağlı. Allah sevgisinin dışında her şeyi bir kalemde silip atmamız ve kendimizi mühim bir varlık zannetme hastalığından kurtulmamız gerekir. MEVLANA EV, İÇ/GECE Alaaddin kardeşinin saflığına sinirlenmekte ALAADDİN Ders verecekmiş! Herkes aynı soruyu soruyor: Nasıl oluyor da çapulsuz dervişin teki koskoca bir alimi parmağında oynatıyor? Babamızın itibarı çölde kar tenesi gibi kaldı. MEYHANE, İÇ/GECE 95 Mevlana Süleyman’ın yüzündeki yaralara bakar. Süleyman farkeder, eliyle yaralarını işaret eder, SÜLEYMAN Bir zabit eşek sudan gelene kadar dövdü beni. MEVLANA Ama neden? Bu sırada Hristos iki şişe şarap bırakır. Süleyman hınzırca onları işaret eder. SÜLEYMAN Şu önünüzde duranlardan içtiğim için. Böylece sohbete dalarlar, meyhane tekrar eski gürültülü haline döner yavaş yavaş. Mevlana ile Süleyman’ın sohbetleri üzerine Alaadin ile Sultan Veled’in konuşmaları düşer. ALAADDİN(SES) Herkes diyor ki Şems babamıza büyü yapmış. Diyorlar ki Şemsi Haşhaşiler yollamış. SULTAN VELED(SES) Sen de bu saçmalıklara inanıyorsun öyle mi! Hem bilmez misin Haşhaşiler çoktan dağıldılar. ALAADDİN(SES) Evet ama diyorlar ki Hasan Sabbah’ın üç sadık kumandanı takipten kaçmayı başarmış. Bunlardan biri Konya’ya gelmiş. Bence o Şems işte. MEVLANA EV, İÇ/GÜN Sultan Veled elini kardeşinin omzuna atar. SULTAN VELED 96 Hatırlar mısın bir keresinde sokakta kavgaya tutuşmuştun? Eve ağlayarak dönmüştün. Rahmetli annem o zaman sana ne demişti? Alaaddin’in yüzü aydılanır, cevap vermez. SULTAN VELED Birine kızar ya da kırılırsan, kafanda o kişinin çehresini, sevdiğin birinin çehresiyle değiştir. Şems’in çehresiyle annemizinkini değiştirmeyi denedin mi? Belki böylece onda sevecek bir şeyler bulursun. Alaaddin alaycı bir gülümseme ile bakar. Sultan Veled sarılır kardeşine, Alaaddin de ona kuvvetle sarılır, ancak bakışları ağabeyinin ne kadar “ümitsiz” bir durumda olduğunu düşündüğü belli etmekte... MEVLANA EV, HAREMLİK, İÇ/GECE Kimya, haremliğin kapısını açar, dışarıda bir işi vardır ama dalgın bir halde sokak kapısına yürüyen Alaaddin’i görünce kenara gizlenme ihtiyacı duyar. Alaadin sokak kapısını açar açmaz babasıyla karşılaşır. MEVLANA EV, İÇ/GECE Kimya olan biteni arkadan izlemekte. Alaadin hayretle sorar ALAADDİN Baba, o elindekiler de ne öyle? Mevlana gayet rahat. MEVLANA Ha, bunlar mı? Şarap bunlar evladım. Alaaddin kendini tutamaz, sesini yükseltir iyice. ALAADİN 97 Ne? Şarap, öyle mi? Koca Mevlana bu hallere mi düşecekti? Ayyaş bir ihtiyar oldun demek! Arkadan Şems bıçak gibi keser sözünü. ŞEMS Ağzını topla Alaaddin. Lafını sakın da konuş. Şems Alaaddin ile Mevlana’nın arasına girer. ŞEMS Meyhaneye gitmesini isteyen bendim. ALAADİN Hadi ya! Hiç şaşırmadım! Şems ifadesini bozmaz, sesini alçaltır. ŞEMS Alaaddin, eminim benden en az söylediğin kadar nefret ediyorsundur. Ama babanı sevdiğinden bir an bile şüphe etmem. Onu ne kadar incittiğini görmüyor musun? Alaaddin kontrolsüz biçimde patlar. ALAADDİN Asıl sen hayatlarımızı mahvettiğini görmüyor musun? Geberip gitsen keşke! O an Mevlana oğluna doğru atılır, hiddetlenmiştir. Eli havaya kalkar. Alaaddin vurması için bekler. Ama Mevlana vuramaz, yüzüne bile bakmadan; MEVLANA Beni utandırıyorsun. Alaaddin’in gözleri yaşla dolar, ağladığını saklamak için başını arkaya çevirir, çevirmesiyle birlikte de haremliğe açılan kapının eşiğindeki Kimya ile göz göze gelir. Kimya 98 hemen kaçar. Alaaddin yıkılmıştır, öfkeyle önündeki Şems’i iter, dışarı çıkar. BOSTON OTEL, İÇ/GECE Ella ve Aziz otel odasında, karşılıklı iki koltukta oturuyorlar. Aralarında bir bavul var. Masada bir şişe şarap, ikisinin önünde kadehleri. İkisi de ne söyleyeceğini bilemiyor. ELLA Bu sana delice gelecek belki ama, seninle Amsterdam’a gelmek istiyorum. Aziz kalkar, pencereye doğru yürür. Ella, onun bu tepkisine şaşırmıştır. Aziz pencereden dışarıyı süzerek konuşur. AZİZ Benimle Amsterdam’a gelmeni ben de isterim… Hem de çok… Bir süre sessiz kalırlar. Ella huzursuzlanmıştır. AZİZ Ama sana orada bir gelecek vaat edemem. Ella reddedildiğini düşünür. Üzüntüyle arkasına yaslanır. Aziz yavaş adımlarla döner, karşısındaki koltuğa oturur. Aralarında bavul. Aziz kadehine uzanır, dudaklarına götürür. MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE Mevlana ve Şems, karla kaplı avluda oturuyorlar. Aralarında tüm çiçeklerini dökmüş, cılız bir gül ağacı. İkisi de gözleri kapalı, hüzünlü, dururlar bir süre. Neden sonra Şems gözlerini açar, yanındaki şarap şişelerinden birini açar, kadehine doldurur, yarısını içer, kalanını Mevlana’ya uzatır. Mevlana titreyen ellerle kadehi, nezaketle alır. Şems gözleri kapalı, ezberden okur. 99 ŞEMS Otuz ikinci kural: Aranızdaki tüm perdeleri tek tek kaldır ki, Tanrıya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama! Mevlana tam kadehi dudaklarına götürmüştür ki Şems atılır, elinden kaptığı gibi yere çalar. Kızıl şarap, karın üzerinde yayılır. ŞEMS Daha fazlasına gerek yok. Ben göreceğimi gördüm. Sana yolun sonuna kadar yoldaş olayım isterim. Ama yapamam. Benim vadem bellidir. Hep yanında kalamam. BOSTON OTEL, İÇ/GECE Ella ile Aziz, karşılıklı oturuyorlar. Ella da kadehine uzanır, büyükçe bir yudum içer. ELLA Ne demek istiyorsun? İkisi birden kadehlerini bırakırlar masaya. Aziz Ella’yı süzer. AZİZ Sandığın gibi değil. ELLA Ya nasıl? MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE ŞEMS 100 Eninde sonunda çember döner, devir tamamlanır. Aşkın olduğu yerde, er ya da geç ayrılık vardır. Bir rüzgar eser. Uzaktan bir kuş sürüsünün havalandığını görürüz. BOSTON OTEL, İÇ/GECE Aziz uzanır, kadehlerine şarap doldurur. AZİZ Günün birinde beklenmedik aldım hiç tanımadığım bir Dedi ki romanım hayatının dönemine denk gelmiş. Bir ayrımındaymış. bir mesaj kadından. tuhaf bir yol Dalgın bir şekilde gülümser. AZİZ Aslında o mesajı aldığım sırada benim hayatımın da tuhaf bir dönemiydi, biliyor musun? ELLA Yani.. Başka biri mi var? Aziz durgunlaşır. AZİZ Hayır canım, öyle bir şey değil. Aziz tekrar şarabından bir yudum alır. AZİZ Malin melanom. Bir tür deri kanseri. On altı ayım daha varmış. Doktorlar öyle diyor. Ella çökmüştür, eliyle zor destek alır, oturduğu yerde düşmemek için. Aziz devam eder. AZİZ 101 Sufilikte ölmeden evvel ölmeyi öğrendim. Tam her şeyi hallettim derken tüm hayatım sana anlatılmayı bekleyen bir hikaye oldu. Bana verilen vade aniden kısacık göründü gözüme, yetmedi. Kendimi teslim ettiğim Allah’a isyan noktasındayım. Uzunca bir sessizlik olur. Neden sonra Ella, kekeleyerek konuşur. ELLA Hastalığın… Beraber atlatabiliriz. Kanserle savaşabiliriz. AZİZ Daha sağlıklı ve daha uzun yaşamak için elimden geleni yaparım ama kanserimle kavga etmeyeceğim. Ella anlam veremez. ELLA Anlamıyorum. Yaşamak istemiyor musun? Bunu benim için yapabilirsin… Bizim için… AZİZ Tabii ki yaşamak istiyorum. Ama başka türlü. Her şeyle savaş halindeyiz. Terörizmle, yoksullukla, enflasyonla, AIDS’le, kanserle, rüşvetle… Savaşmaktan başka bir yaklaşım yok mu? Ella bir süre cevap vermek için çabalar, ama sonunda dayanamaz, önce bakışları avuçlarına döner, sonra ağlamaya başlar, hıçkırarak; ELLA Ben senin gibi sufi değilim! 102 Aziz yanına gelir, Ella’ya sarılır, sakinleşene kadar bir yandan saçlarını okşar, bir yandan anlatır. AZİZ Gördüğün gibi, sana verebileceğim tek şey şu içinde bulunduğumuz an! Sana bunları anlatmaya çekindim. Sen hep gelecek fikri üstüne kurmuşsun hayatını. Sana “hadi her şeyi bırak ve benimle gel ama yarın ben yanında olmayacağım” demek imkansız geldi. Sonunda Ella’nın ağlaması durur. AZİZ Eğer bu aşktan yeterince eminsek yolculuğun kalan kısmını beraber yapabiliriz. Sonunda beraber Konya’ya gideriz. Oraya gömülmek istiyorum. ELLA Böyle konuşma. Aziz kelimeleri dikkatle seçmekte. AZİZ Ya da şimdi buradan çıkıp evine gider ve bu teklifi unutabilirsin. Yuvana, çocuklarına dönersin. Ben her halükarda seni sevmeye devam edeceğim. MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN Sabah, güneş daha doğmamış. Şems, elinde, Konya’ya geldiğinde taşıdığı heybe ile evden çıkmak üzeredir. Bahçedeki kuyunun yanına yaklaşır, suya doğru bakar, sahneler ve anlar hızla canlanır gözünde. FLASHBACK - AVLU, DIŞ/GÜN Bir kuyunun dibinden gökyüzüne bakmaktayız, dolunay var, yağmur yağıyor. Kuyunun dışından bir erkek sesi duyulur. 103 SES Şems, Şems, neredesin? MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN Şems kuyuya bakar, yerden bir taş alıp atar, ama taşın düştüğünü duymaz. Tekrar bir taş alır suya atar, o da düşmez. Bir anı daha canlanır gözünde. FLASHBACK - KONYA KERHANE ÖNÜ DIŞ/GÜN Kerhanenin önünde Hünsa ile konuştuğu güne döneriz. Şems Çakal kafanın gözlerinin içine bakar uzunca bir süre, sanki kendisini bir yerden tanıyormuş gibi... Çakal kafa ise ruhsuz bir şekilde karşısında dikiliyor. Şems, gözlerini çakal kafadan ayırmadan, ŞEMS Her şey Allah’ın inayeti ile olur. MEVLANA EV, BAHÇE, DIŞ/GÜN Bu son görüntü Şems’i şaşırtmıştır. İrkilir. Sanki birisi kendisini kuyuya itecekmiş gibi korkuyla geri çekildiği anda karşısında Çakal Kafayı görür. Ancak Çakal Kafanın arkasındaki görüntü yine süratle değişir, güneşli bir güne dönüşür, biraz ötede bir tüccar ve uzun saçlı bir derviş satranç oynamaktalar. FLASH FARWARD - ŞAM, SOKAK, DIŞ/GÜN Açı değiştiğinde bu dervişin Şems olduğunu anlarız. Aradan aylar geçmiş, saçları, sakalı uzamıştır. Bir tüccarla satranç oynuyor, oyunun son hamleleri. Şems başını kaldırır. Sultan Veled karşısındadır. Şems gülümser. SULTAN VELED Babam senin yokluğunda şaire dönüştü. Bütün gün susuyor. Sonra konuşmaya başladığında ağzından dizeler dökülüyor. Lütfen benimle Konya’ya gel. Babam seni çok özledi. 104 Dedikodunu yapanlar, sana kötü davrananlar bile o kadar pişman ki. Söz veriyorum, bu sefer her şey iyi olacak. Şems acıyla gülümser, gözlerindeki kararsızlık açıkça belli olmakta. Oyunu kaybettiği bellidir, şahını düşürerek teslim olur. ŞEMS Ah evlat! Böyle iddialı sözler veremezsin… MEVLANA EV, BAHÇE DIŞ/GÜN Şems tekrar irkilir. Çakal Kafa yok olmuştur. Sessizce çıkar bahçeden, uzaklaşır. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella’yı masada oturmuş, gözyaşları içinde bir mektup yazarken görürüz. Mektubu bitirir, bir süre elleri masada, öylece durur. En sonunda kağıdı katlar, bir zarfın içine koyar. Zarfın pespembe rengi dikkat çekmekte. MEVLANA EV, İÇ/GÜN Mevlana’nın evinde Şems’in dönüşünü kutlamak için büyük bir sofra kurulmuş, herkes heyecanla koşturmakta. Sofradaki birbirinden güzel yemekler arasında geziniriz. ELLA EV, İÇ/GÜN Ella’nın evinde de benzer şekilde, mükellef bir sofra kurulmuş, önce yemekleri görürüz, daha sonra masa etrafında oturanlar tek tek girerler kadraja. İlk olarak ikizler, Avi ve Orly, daha sonra Jeannette, daha sonra David. Masanın diğer ucunda, Ella’nın iskemlesine geliriz en son olarak. İskemle boştur. David’e döneriz, elinde bir mektup, biraz kenarda pembe zarf. Donakalmıştır. Keseriz. MEVLANA EV, İÇ/GÜN 105 Kapı açılır, yeni görünümüyle Şems içeri girdiği anda Mevlana, elinde papatyalarla dostunu karşılamaya koşar, özlemle sarılırlar birbirlerine. Tüm aile fertleri mutlu, Kerra bile. Biraz ötede Gevher hatunu görürüz. Kısa bir an Şems ile göz göze gelirler. Daha sonra Kimya’yı görür Şems. Kimya, yanakları kızarır, utançla içeri kaçar… Elbette sadece Alaaddin, uzakta, öfkeyle izlemekte olan biteni. AMSTERDAM HAVAALANI, İÇ/GÜN Yolcuların çıkış kapısı açılıp kapanmakta. İnsanlar sürekli çıkıyorlar, kendilerini karşılayan kişileri arıyorlar… O hengamede en sonunda Ella’yı görürüz, çekingen şekilde etrafına bakınır, sonra yüzüne büyük bir gülümseme yayılır, çantalarını bırakıp koşmaya başlar, biraz ötede Aziz ile birbirlerine sarılırlar. Ella hem mutlu, hem hüzünlü, karmaşık duygular içerisinde… MEVLANA EV, İÇ/GECE Şems ile Kimya’nın düğün gecesi. Mevlana’nın evinde büyük bir kalabalık toplanmış. Musiki sesleri, insanların kendi aralarında dedikoduları, gülüşmeler. MEVLANA EV, HAREMLİK, İÇ/GECE Haremlikte kadın sazendeler kederli şarkılar çalmaktalar. Biraz ötede gelinliğiyle, Kimya’yı da görürüz… MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GECE Şems, avluda kendi başına oturmakta, içeriden gelen müzik seslerini dinliyor, dalgın. Arkadan, hışımla Alaaddin geçer. Bir an için durup Şems’e bakar, ama tereddüt etmeden kapıyı açıp dışarı çıkar, hemen ardından kardeşi Sultan Veled’in de çıktığını görürüz. MEVLANA EV, KAPI ÖNÜ DIŞ/GECE Alaaddin, öfkeden delirmiş gibi, evden uzaklaşmakta, Sultan Veled koşarak yetişir ona, kolundan tutar. SULTAN VELED 106 Delirdin mi? Düğün gecesi neden evde değil diye sormaz mı konu komşu? Hem babam duyunca çok üzülür. ALAADDİN Ya babamın üzdükleri ne olacak? Babam sırf o herifin gönlünü hoş tutmak için bu evliliği ayarladı. Sultan Veled dudaklarını ısırır. SULTAN VELED Yanılıyorsun. Sen Kimya’nın zorla evlendirildiğini sanıyorsun. Oysa Kimya Şems’i seviyor. Ona aşık. ALAADDİN Yalana bak! Bir daha böyle laflar etme benim yanımda tamam mı? SULTAN VELED Hislerin gözlerini kör etmesin. Oysa otuz beşinci kural der ki: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin ancak tezatları kucak… Kardeşinin Şems’ten sözler söylemesi Alaaddin’i iyice çileden çıkarır. Eliyle evi göstererek sözünü keser. ALAADDİN Bana bak! Bunların hepsi senin hatan. Şems’i Şam’da bırakacaktın. Niçin geri getirdin? İşler sarpa sararsa, ki emin ol saracak, günahı senin boynuna. Sultan Veled, bu sefer tedirgin olur. Endişe ile kardeşine bakar, bir adım uzaklaşır. Alaaddin bir süre bekler, başka bir şey söylemez ve hızla uzaklaşır. GERDEK ODASI, İÇ/GECE 107 Şems odanın kapısını açar ve içeri girer. Kimya, gelinliği ve belindeki kırmızı kuşakla döşekte oturmakta, odayı tek bir mum ışığı hafifçe aydınlatıyor. Duvardaki tüm aynalar koyu kadife kumaşlarla kapatılmış. Yatağın kenarında bir bıçak ve nar duruyor. Şems yaklaşır, Kimya’nın tülünü kaldırır, alnından öper. ŞEMS Ne güzel olmuşsun. Kimya kızarır. Ama çarçabuk omuzlarını dikleştirip yaşından olgun görünmeye çalışır. KİMYA Artık karınım senin. Şems bir kez daha öper onu, bu kez dudaklarından. Yan yana uzanırlar. Şems de arzulamaktadır Kimya’yı. Saçlarını okşar. Kimya elini tutar ve göğüslerinin üstüne koyar. Şems kısa bir süre okşar vücudunu, sonra bir anda toparlanır, kendini geri çeker. ŞEMS Kusura bakma Kimya. Bunu yapamam. Derin bir hayal kırıklığı kaplar Kimya’yı. Şems ona bakamaz, ayağa kalkar. ŞEMS Gitmem lazım. Kimya, kendisinden hiç beklenmedik derecede sert bir şekilde karşı çıkar. KİMYA Olmaz! Gidemezsin! Odadan apar topar çıkarsan konu komşu ne der? Sebebini benden bilirler. ŞEMS Ne demek istiyorsun? 108 Kimya bir şey söylemez, utanır. Şems ise anlamıştır elbette, hızla yataktaki bıçağı alır, sol avcunu keser. Çarşafa kanını damlatır. Tekrar kapıya doğru hareketlenir ama Kimya yalvarır. KİMYA Dur lütfen! Gitme! Ayağa fırladıysa da tam olarak ne yapacağını bilemediğinden aynı cümleyi yineler KİMYA Artık karınım ben. Şems arkasını dönemez, ancak yerine mıhlanmıştır, kıpırdayamaz. Kapıyı açmaya uzanır. Keseriz. ŞEMS ODA, İÇ/GECE Bir başka gece, Şems kapıyı açar, karşısında Kimya KİMYA Girebilir miyim? Kimya içeri girer, kapıyı kapatır. ŞEMS ODA, İÇ/GECE Başka bir gece, Kimya kapıyı açar dışarı çıkar, ne kadar hayal kırıklığı içinde olduğu anlaşılıyor. ŞEMS ODA, İÇ/GECE Başka bir gece, kapı açılır, Kimya girer. ŞEMS ODA , İÇ/GECE Başka bir gece, Kimya odadan çıkar. Mutsuz. ŞEMS ODA, İÇ/GECE Başka bir gece, Şems bir kitap okuyor Kimya’ya. Kimya ona hayranlıkla bakıyor. Şems başını dizlerine koyar ve uyur. Kimya saçlarını okşar. 109 ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN Kapı açılır, kapının önünde bekleyen Kimya’yı görürüz. Ama bu sefer onu karşılayan Şems değil, Çöl Gülü’dür. ÇÖL GÜLÜ Kimyacığım iyi misin? Solgun görünüyorsun. Kimya çekingen biçimde içeri geçer, otururlar. KİMYA İyi değilim. Ne olur bana yardım et. ÇÖL GÜLÜ Elbette. Ne yapayım, söyle. KİMYA Mesele Şems. Altı ay oldu, hiç yanıma gelmiyor, yani geliyor da öyle gelmiyor. İstiyorum ki beni sevsin. Abi gibi, arkadaş gibi değil... Kocam gibi. Ne olur bana öğret. ÇÖL GÜLÜ Neyi öğreteyim? KİMYA Anladın işte... Kocamı baştan çıkarmam lazım. Çöl Gülü hüzünle arkasına yaslanır. ÇÖL GÜLÜ Ah Kimyacığım ben bir yemin ettim. Şu ten meselelerinden uzak durmaya ahdettim. Kimya heyecanla keser sözünü KİMYA 110 Sen yeminini bozmayacaksın ki, sadece bana yardım edeceksin. Ne olur! Erkeğin kalbine giden yolu tarif et! Çöl gülü aniden gerginleşir. ÇÖL GÜLÜ O öyle sandığın gibi masum bir yol değil. Dikkat et, erkeğin kalbine giden yol kadını kendinden uzaklaştıran yol olmasın. Kimya dinlemez bile, zaten anlamamıştır da. KİMYA Umrumda değil. Ne olursa olsun artık. Ben her şeyi göze aldım. Keseriz. KONYA, ÇARŞI, DIŞ/GÜN Konya Çarşı’sının günümüzdeki hali. Kalabalık, seyyar satıcılar insanlara bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Hengame içinde bir süre sonra Ella ile Aziz’i görürüz. Aziz artık hayli solgun görünüyor ama Ella ile birlikte mutlular. Bir dükkanın içine girerler. Eski moda, taşlarla örülü bir kapıdan geçerek... KONYA ÇARŞI, DÜKKAN, İÇ/GÜN Aynı taşların çıngırtısıyla birlikte Kimya ve Çöl Gülü bir dükkana girerler. İpek elbiseler, iç çamaşırları olan bir dükkan. Kimya bunları gördükçe utancından kıpkırmızı kesilir. Çöl Gülü’nün yardımıyla seçmeye başlarlar. Gülüşürler. KONYA ÇARŞI, DÜKKAN, İÇ/GÜN Bir başka dükkanın içinde Ella, kendisine başını örtmek için eşarp bakıyor. Deneyip deneyip gösteriyor, eşarbı başına takış şekli hep acemice, Aziz’i güldürüyor. ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN 111 Çöl Gülü, odasında gizlice Kimya’ya ders veriyor. Raks etmeyi, kıvırtmayı gösteriyor. Kimya beceremiyor elbette, ama Çöl Gülü gösteriyor, Kimya öğrenmeye hevesli, heyecanlı. Çöl Gülü ona şuh bakmasını gösterir, kıkırdarlar. Bir süre sonra dışarıdan Şems’in çaldığı ney sesi duyulur, ikisi de ciddileşir, susup dinlemeye başlar. KONYA SEMA EVİ, İÇ/GÜN Aynı müzik eşliğinde, filmin ilk sahnelerinde gördüğümüz sema törenine geçeriz. Bir süre sonra seyirciler arasından bir adamın; Aziz’in kalktığını, öksürüğünü zor tutarak zorlukla dışarı çıkmaya çalıştığını görürüz. Bayan seyirciler arasından da, başını acemice bağlamasından Ella olduğunu anladığımız bir kadın kalkar, Aziz’in peşinden dışarı koşar. ÇÖL GÜLÜ ODA, İÇ/GÜN Sufi müziği yavaş yavaş yok olur. Çöl Gülü Kimya’yı göz alıcı bir biçimde hazırlamıştır. İncecik, sümbüllerle süslü pembe, ipekten bir gecelik giymiş, göğüslerinin çatalı, kalçalarının kıvrımı ortaya çıkmış. Çöl Gülü ona biraz geri çekilip bakar, sonra alına inci bir kolye koyar. ÇÖL GÜLÜ Bu gece kocan seninle sabahlamakla kalmayacak, ertesi gece de kapını tıklatacak, eminim. Kimya kulaklarına kadar kızarır. Çöl Gülü güler ve sarılır ona. Ancak yüzünde, mutluluğun yanı sıra derin bir tedirginlik hissederiz. Adeta olacakları sezmiş gibidir, yine de toparlanır, son bir kez öper Kimya’yı. ŞEMS ODA, İÇ/GECE Kapı çalınır, Şems kapıyı açtığında Kimya’yı görür karşısında, üzerine bir şal almıştır. ŞEMS Kimya! Seni beklemiyordum. 112 KİMYA Affedersin. Ama seni görmem gerekiyordu. Kimya davet beklemeden içeri girer. KİMYA Kapıyı örter misin lütfen? Şems şaşırır, ama denileni yapar. Kimya kendinden beklenmeyecek denli güvenle, gülümser, birkaç adım yürür, Şems’i arkasında bırakır, derin bir nefes alır ve tek hamlede şalını, cüppesini sıyırır. Çırılçıplak kalmıştır. Göğsü heyecanla inip kalkmakta. En sonunda cesaretini toplayıp yüzünü döner Şems’e. Şems ise soğuktur. ŞEMS Sen ne yaptığını sanıyorsun? Kimya zorlukla cevap verir. KİMYA Bu gece buraya senin olmaya geldim. Şems Kimya’nın etrafında bir tur döner, sonra karşısına geçer ve çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağlar. Kimya’nın dizleri titrese de, Çöl Gülü’nden öğrendiği maharetleri sergilemeye başlar; bedenini kıvırarak Şems’e sürter. Ancak Şems hızla geri çekilir. ŞEMS Beni arzuladığını sanıyorsun. Halbuki tek istediğin incinen nefsini onarmak. Kimya aldırmaz, kollarını boynuna dolar ve dudaklarından öper. Şems ise onu tutup iter. ŞEMS Beni hüsrana uğratıyorsun Kimyacığım. Şu hal sana yakışmıyor. Şimdi lütfen 113 odamı terk et ve ben seni çağırana kadar bir daha gelme, olur mu? Kimya yıkılmıştır. Eğilip şalını almaya çalışır ama elleri öylesine titriyordur ki bir türlü tutamaz. Şems geceliği ve şalı tutup yarım yamalak omuzlarını örter. ŞEMS ODA ÖNÜ, İÇ/GECE Kimya’nın yarı çıplak halde, ağlayarak kapının önünde durduğunu görürüz. Şems arkasından kapıyı kapatır. EV, KORİDOR, İÇ/GECE Kimya koridoru ağlayarak geçer ve süratle odasına girer. KİMYA ODA, İÇ/GECE Kendisini yatağa bırakır, yığılıp kalır. Gittikçe daha güçlenerek ağlamaya başlar. Ağlar, ağlar, ağlar... Ağlama sesi sabah ezanına karışır. KONYA HASTANE, İÇ/GÜN Sabah ezanı hastane odasında yayılır. Aziz hasta yatağında uyumakta, Ella yanında. Ezan sesi onu uyandırır, irkilir. Bir süre Aziz’i izler, sevgiyle. Aziz’in baş ucunda “Ben ve Rumi” kitabı duruyor. Aziz’in saçlarını okşar. ELLA Canım, uyuyor musun? Aziz uyanmaz, nefes alış verişini duyarız. ELLA Aziz! Aziz yine uyanmaz, ama nefes ritmindeki değişimi hissederiz. Ella biraz daha yüksek sesle, ELLA Uyuyor musun? Aziz gülümser, gözlerini açmadan, muzipçe; 114 AZİZ Uyuyordum! Sonra yavaşça dönüp bakar Ella’ya AZİZ Ne oldu aşkım, uykun mu kaçtı? ELLA Sabah ezanı ürpertti. Aziz yatağında güçlükle doğrulur. Ella Aziz’in saçlarını okşar. ELLA Keşke beraber uyuyakalsak. Şöyle derin ve dingin, top atılsa duymayacağın türden. Yüz sene boyunca uyanmasak... Az sonra ezan sona erer. Ella, Aziz’in tekrar uykuya dalışını seyreder. KİMYA ODA, İÇ/GÜN Kimya yatağında, hareketsiz yatmakta. Yanıbaşında komşulardan bir kadın söyleniyor. SAFİYE Allah o mendebur herifin cezasını versin. Kimya zorlukla gözlerini açar, cevap vermeye çalışır ama dudaklarını açamıyor. KERRA Nasıl böyle konuşursun Safiye? Şems mi yaptı bunu? Allah’ın takdiri. Kimya bu cevapla rahatlar, hafif bir gülümseme yayılır yüzüne, gözleri kapanır. KİMYA ODA, İÇ/GÜN 115 Başka bir gün, Kimya gözlerini açar, çok flu ve karışık görüyor. Bu karışık görüntüde Şems’in yanıbaşında oturduğunu, elini tutup dua ettiğini görür. Görüntü bir an kararır, sonra tekrar geri geldiğinde bu sefer Kimya’nın gözünden değil, odanın genelini görürüz. Dua eden kişi Gevher Hatun’dur. Elini tutmuş, gülümseyerek bakmakta Kimya’ya. Dua ediyor, belli belirsiz. Görüntü tekrar kararır. NEHİR KENARI, DIŞ/GÜN Kimya bu kez Şems ile birlikte bir nehirin kenarındadır. ŞEMS Söylesene Kimya. Hayatında hiç nehirde yüzdün mü? Kimya’nın aklına çocukluk yılları gelir, bir anda evini özler, gözleri dolar. Şems’in ağladığını görmesini istemez, başını çevirir. Şems Kimya’ya yaklaşır, çenesini tutup başını kaldırır. KİMYA Çocukluğumda yüzdüğüm bir nehir vardı evet. Birlikte bir ağacın dibine otururlar, Kimya Şems’in omzuna koyar başını, birlikte nehri seyrederler. Nehrin sesi yükselir, Kimya yavaşça, sakince ayağa kalkar. Gülümseyerek bakar Şems’e, şefkatle yanağını okşar. Şems üzgündür, elini bırakmak istemez, ama Kimya yürür, nehre doğru ilerler, önce ayaklarını sokar, sonra dizlerine kadar ilerler, nehrin sesi iyice yükselir, su Kimya’nın boynuna gelmiştir artık, saçları ıslanır. Alaaddin uzaklardan koşarak gelir son anda, bağırarak. ALAADDİN Kimyaaa!! Ama Kimya duymaz bile, suyun içinde kaybolur, Alaaddin peşinden atlar. Suda çırpınır, batar çıkar. Şems hiç kıpırdamadan kenarda oturmaya devam eder. Nehrin sesi her tarafı kaplar. Sonra bir anda kesilir. Nehrin kenarında 116 sudan çıkmış, nefes nefese, Alaaddin’in nefretle Şems’e baktığını görürüz. HASTANE ODA, İÇ/GÜN Ella irkilerek uyanır. Sabah güneşi suratına vurmakta. Bakar, Aziz uyuyor, ayağa kalkar. HASTANE BAHÇE, DIŞ/GÜN Ella hastane bahçesinde, çeşmeli havuzun başında oturmuş. Gülümseyerek, ama hüzünle güneşin doğuşunu seyrediyor. Elinde ince belli bir çay bardağı, kendisi bile garipser durumu ama çayından bir yudum alır, bardağı inceler... MEYHANE, İÇ/GECE Çay bardağının görüntüsü şarap kadehine dönüşür. Çakal Kafa, sırtını kapıya vermiş, başı öne eğik, bakışlarını kaldırmadan yere bakmakta. Biraz sonra masaya iki genç erkek gelir, tanınmamak için yüzlerini sarmışlar. Çakal Kafa hiç başını kaldırmaz. Adamların seslerinin titremesinden bu konularda deneyimsiz oldukları anlaşılmakta. 1. ADAM Methini çok işittik. Çakal Kafa hiç başını kaldırmadan konuşur ÇAKAL KAFA Doğru duymuşsunuz. Vazife ne olursa olsun müşterilerimi yüz üstü bırakmam. 1. ADAM Bu çok iyi işte. Zira bizim senden beklediğimiz iş pek kolay olmayabilir. Diğer adam da girer konuşmaya 2. ADAM 117 Bu şehre geldi geleli kahırdan başka bir şey getirmedi. Nice kez ihtar ettik ama aklını başına toplamak bir kenara, daha da azdı. Bize başka bir çare bırakmadı. Çakal kafa başını kaldırmaz yine. Bir süre sessiz durur. Sonra soğuk bir sesle sorar. ÇAKAL KAFA Peki kimdir bu kişi? 1. ADAM Dinle imanla alakası olmayan bir kafir! İşi küfre vardıran, başıbozuk bir derviş. Çakal Kafa bir an irkilir. Tedirgin olmuştur. Başka yöne bakar bir süre. Düşünür. Sonra adamlara bakmadan ayağa kalkmaya yeltenir. ÇAKAL KAFA Maalesef beyler. Bir dervişin canını almaya niyetim yok. Başkasını bulun kendinize. Adamlardan biri koluna asılır yalvar yakar. 1.ADAM Ne olur kestirip atma. Emeğinin karşılığını alacaksın. Ücretin neyse iki mislini ödemeye hazırız. Çakal Kafa yarı kalkmış vaziyette, kısa bir tereddüt geçirir, sonra gözlerini adamlara çevirerek ÇAKAL KAFA Peki ya üç mislini istersem? KONYA HASTANE, DIŞ/GÜN Ella havuzun başında oturmakta hala. Havuzun dibinde bozuk paralar olduğunu görür. Çantasını karıştırıp bir 118 bozuk para çıkarır. Gözlerini kapar. Bir dilek tuttuğu anlaşılıyor. Gözlerini açmadan parayı yazı tura atar gibi fırlatır havaya. Paranın parmaklarından çıktığı o anki sesi duyarız, çınlama devam eder, eder… Ella bekler, ama paranın suya düşme sesini duymaz. İrkilerek gözünü açar, etrafa bakar, aranır, attığı parayı bulamaz. MEVLANA BAHÇE, DIŞ/GECE Yatsı namazına yakın saatler. Mevlana’nın evinde, kuyunun bulunduğu bahçedeyiz. Çalılarııın arasında bir hışırtı olur. MEVLANA BAHÇE, DIŞ/GECE Bir duvarın arkasına gizlenmiş Çakal Kafa’yı görürüz, bir elinde sapı mercanlarla süslü bir kılıç tutmakta, kuşağında da yedek bir hançer var. Bahçeyi kontrol ederken birden biraz ötedeki çalıların arasında başka hışırtılar duyar, kuşağındaki hançere davranır, ama bu kendisini tutan adamlardır. Çakal Kafa onların gelmiş olmasına sinirlenir, ama dikkatini avludan ayırmaz. Aniden kuvvetli bir yağmur başlar. Çakal Kafa öfkelenir, bu arada daha ötede duvarın arkasında üç dört kişinin daha belirdiğini görür. İyice öfkelenir. Bir süre orada gizlenenlere bakar, kafasını çevirdiği anda saklandığı çalının birkaç adım ötesinde, neredeyse burnunun dibinde Şems’i görür. Nefesi kesilir. Şems, elinde bir kandil tutuyor, kandil yağmura rağmen sönmüyor. Adeta kendisiyle konuşur gibi; ŞEMS Ne güzel bir gece değil mi? Çakal Kafa gerginleşir, ama ses çıkarmaz. Şems devam eder. ŞEMS Seneler evvel Tebriz’de bir üstadım vardı. Bana herşeyin bir vakti olduğunu öğretti. Bu da son kurallardan biri. 119 Çakal Kafa yine ses çıkarmaz. ŞEMS Otuz yedinci kural: Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır… Şems bir süre durur, hafifçe gülümser ŞEMS Bir de ölmek zamanı. Bu lafın üzerine Çakal Kafa doğrulur. Yüz yüze gelirler. Yağmur, başladığı gibi aniden kesilir. KONYA HASTANE, DIŞ/GÜN Ella dehşet içindedir, etrafına bakınırken uzaklardan bir kuş sürüsünün havalandığını görür. Birden toparlanır ve hastaneye doğru koşmaya başlar… MEVLANA EV BAHÇE, DIŞ/GECE Çakal Kafa ile Şems yüz yüze duruyorlar. Şems gözlerini Çakal Kafa’dan bir an bile ayırmadan, aynı kerhanenin önünde karşılaştıkları ilk gün söylediği gibi; ŞEMS Herşey Allah’ın inayetiyle olur. Çakal Kafa bu söz üzerine kısa bir tereddüt yaşar, ama sonra hızla savurur kılıcını, Şems kendinden beklenmeyecek bir çeviklikle savuşturur saldırıyı. Sonrasında birkaç kılıç darbesini de savuşturur. Çakal Kafa şaşırmıştır, ama çalıların arasından altı kişi ellerinde sopalarla fırlayınca daha da şaşırır. Herkes birbirine girer, sopalar havada kırılır. Şems birkaç kişiyi yere çalmıştır bile. Çakal Kafa da bu hengamede dışarıda kalmıştır. Adamlardan biri haykırır. 120 ADAM İmdat! Çakal Kafa yardım et! Hepimizi öldürecek. Hep birlikte bir kez daha saldırıp yere düşürürler Şems’i. Çakal Kafa hançerini çıkarır, önce gençlere doğru savurur, kenara kaçarlar. Sonra tek bir hamlede Şems’in kalbine saplar. Şems’in ağzından tek bir çığlık çıkar, tiz ve vahşi. Sonra hareketsiz kalır. KONYA HASTANE, İÇ/GÜN Ella Aziz’in odasında girdiğinde doktorlar üzerini örtmektedirler. Bir an çaresizlikle kapı kenarına tutunur, sonra Şems’inkine benzer bir çığlık atar Ella. Yere yığılır. MEVLANA EV BAHÇE DIŞ/GECE Hep birlikte Şems’i sırtlayıp kuyuya atarlar. Bir süre beklerler ama cesedin suya düşme sesi gelmez. Hep birlikte panik içinde kuyuya eğilirler. 1. ADAM Neler oluyor? Yoksa suya düşmedi mi bu herif? 2. ADAM Olur mu öyle şey. Nasıl düşmemiş olabilir ki? 3. ADAM Belki kuyu duvarında bir kanca vardı, oraya takıldı. Hepsi bu açıklama ile tatmin olmuş gibi yaparlar. Bir süre sessiz dururlar öylece, sonra birden evin arka kapısı açılır, Mevlana çıkar. Hepsi kaçışır, sadece Çakal Kafa bahçe duvarını aştıktan sonra merakla izlemeye başlar olanları. MEVLANA Şems, cancağızım, neredesin? 121 Mevlana doğrudan kuyuya yönelir, bir süre aşağıya bakar, belli ki gözleri alışmaktadır. MEVLANA EV BAHÇE DIŞ/GECE Mevlana’nın hemen arkasından elinde hançerle Çakal Kafa’nın silüeti süratle bahçe duvarının arkasından kaçar. Son hamlesinde tedirgin bir şekilde geriye dönüp baktığını farkederiz. Mevlana dizlerinin üzerine çöker ve göğsünü döverek bağırmaya başlar, elindeki kandil sönmüştür. MEVLANA Öldürdüler! Şems’i katlettiler! Uzaklardan bir kuş sürüsü havalanır. Derinden bir ney müziği duyulur. MEVLANA EV, AVLU, DIŞ/GÜN Ney müziği devam ediyor, Mevlana’nın yanına önce Kerra koşar, acı içindeki Mevlana’yı kollarına alır, hemen ardından Sultan Veled... MEZARLIK, DIŞ/GÜN Ney müziği üzerine semazenlerin dönüşü ile açılırız, Aziz’in mezarı başında çok çeşitli ülkelerden insanlar var, cenaze bir bayram havasında kaldırılıyor. Ella, ağlamaktan gözleri şişmiş, ancak burada, Aziz’in isteyeceği şekilde gülümsüyor. Mezarının üzerine bir karanfil bırakırken kırkıncı kuralı söyler. ELLA Kırkıncı kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde. Dönen semazenlere yaklaşırız yavaş yavaş, müzik hızlanır, hızlanır, semazenin eteğine odaklanırız, ekran tamamen bembeyaz oluncaya kadar. Ritmin son vuruşuyla beyaz görüntü yok olur, Önce simsiyah zemin üzerine jenerik 122 akmaya başlar, Mevlana’nın yaşamının geri kalan yıllarında yaptıkları ve bıraktığı eserler, sema törenlerinin bugüne gelişi anlatılır, görüntü giderek pembeye kayar. Son karede ekranda tamamen pembe zemin üzerinde tek bir kelime, büyük harfle; “AŞK” kalır. 123