PDF SAYI 73 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 73 - Hayat Online
07 12 Peter Feldmann: Yabancı Kökenli Oylarla Seçildim Wiesbaden ve İstanbul Fatih Kardeş Şehir 16 Genç Bilgisayar Mühendisi Habib Rahman'dan Rahatlatan Buluş ENERGY Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 73 • Yıl/Jahre: 9 • Ekim / Oktober 2012 / Zilkade 1433 Kayıp Aranıyor Vermisste Gesucht Arkaik Toplumlar 10 Eyvah Gelişmekte Demeyin Olanlar... Mahmut AŞKAR Asım TOZOĞLU 05 ve Otobüs Şoförleri Dikkat!.. Selahattin SAYGIN 15 09 Kadın Hatice Yazıcı SEVER 17 07 Dinim Varlık Sebebim Dilim Anamın Ak Sütünde Yeşeren Vatanımdır Ağır Vasıta İhsan GÜLER Sonunda Kurbanlarınız Mazlumlara Bayram Olsun Hacarabın Serüvenleri 60 M. Salih AYDIN 21 İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN 11.90 HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected] HAYAT Sevgili dostlar! Almanya`da yine birileri ve yine sözde kayıpları ararken aranacak yerleri karıştırmaya devam ediyor. Sözde Almanya`da güvenlik inisiyatifleri oluşturmak için yapılan çalışmalarda karşılarındaki muhataplarla birileri dalga geçer gibi davranmaya devam ediyor. Pekçok sivil İslami Teşkilatın iyi niyetli olarak katıldıkları “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” çalışmasında maalesef politikacılar bunu istismar ederek aslında kendi kalelerine gol attılar. Kim ne derse desin, Almanya`-daki Sivil İslami Teşkilatların hepsi bu ülkenin geleceği için ne gerekiyorsa yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Birileri olmayan şeyleri ortaya çıkarma çabasında iken bir yandan da topluma huzursuzluk pompalamaya devam ediyorlar. Sözde Almanya`da yabancılar üzerinden iyi niyetli bir çalışma gibi gösterilmek istenen “Kayıp” adlı bilboard çalışması maalesef toplumda huzursuzluk oluşturdu. Bu kampanyanın çok büyük sıkıntılar meydana getireceğini sezen aklı selim sahibi insan ve kuruluşlar demokratik tepkilerini göstererek kampanyanın durdurulması için gayret gösterdiler. Bu gayretler neticesini verdi ve kampanya ertelendi. Ertelenmesi yetmez tümden kaldırılmalı diye konuşulurken sanki birileri yine dalga geçer gibi kampanyanın bilboard bölümünü ertelerken kartpostal şeklindeki kısmını hem de hiç olmayacak yerde terör saldırılarına muhatap olmuş Köln Keupstrasse`de insanların gözünün içine baka baka gerçekleştirdiler. Bu ne aymazlık bu ne geri zekalı bir tavır. Hem insanların acılarının tazelemesine vesile oluyorsunuz ve hem de dalga geçiyorsunuz. Siz o kartpostalları orada dağıtacağınıza gidin de o terör eylemini yapanları yakalayıp adalete teslim edin. Maalesef Almanya gibi bir ülkede birileri aptalca birşeyler yapıyor, ama ortada muhatap yok. Muhatap bulmaya çalıştığınızda birileri size aba altından sopa gösteriyor. Görüldüki “Kayıp” adı altında Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK [email protected] Yanlış Kayıpları Yanlış Yerde Aramak yapılmak istenen bu ülkede yaşayan yabancıları rencide etti ve insanlar tepkilerini demokratik şekilde ortaya koydular. Sanki birileri bu tepkileri demokratik şekilde değil de toplumu karıştıracak şekilde olmasını istediler. Ama insanların aklı selimle davranacaklarını bu şekilde beklemediler herhalde. Kim ne şekilde isterse istesin, hangi şekilde kışkırtmak isterse istesin, bu ülkenin huzurunu bozamayacaklar ve bozduramayacaklar. Bazı siyasi erkler buna çanak tutsa bile bu olmayacaktır. Biz kendi adımıza imkanlarımız dahilinde buna müsaade etmeyeceğiz. Sayın Federal İçişleri Bakanı bu tür kampanyalarla uğraşacağına sorumluluk alanına giren meselelerde biraz daha iyi çalışıp mesela neo-nazi cinayetlerinin ortaya çıkarılmasında biraz daha aktif olsun. Bizim anladığımız bu tür absürt çalışmalar başka şekillerde devam edecek gibi. İşte bakın sünnet meselesinden sonra “Kayıp” çalışması. Bu da tutmadı yarın başka bir absürt mesele ile insanların karşısına çıkacaklar. Ve ne hikmetse bu meselelerin hepsi de göçmenleri ve özellikle de müslüman göçmenleri hem etkiliyor ve hem de rencide ediyor. Sanki birileri bu tür değişik meseleleri sürekli gündemde tu- tarak bir şeylerin üzerini kapamaya çalışıyor. Almanya gibi ekonomik açıdan sıkıntısı olmayan bir ülkede ne hikmetse ekonomik sıkıntılar toplumu bunaltır vaziyete geldi. Bu sıkıntılar acaba bir şeylerin üzerini örtmek için topluma bilerek mi yaşatılıyor. Varsayalım ki biz komplo teorisi üretiyoruz. O zaman bu yaşananları ne ile açıklayacağız. Birileri ne kadar bu toplumda göçmenler, müslümanlar ve diğer kesimdeki insanlar arasında huzursuzluk çıkarmak isterse istesin bizler de elimizden geldiği kadar buna engel olmalıyız. İşte buna fırsat olacak bir çalışma 3 Ekim`de pekçok İslami Sivil Teşkilatın gerçekleştirdiği Açık Cami Günleri. Yani “Tag der Offenen Moschee”. Gelin birilerin inadına biz suçlu değil ortak değerlerde buluşmak için güzellikler arayalım ve aranmasına vesile olalım. Bize ait olan güzel hasletleri bu toplumun huzuruna katkı sağlayacak şekilde insanların istifadesine sunalım. Bakın işte yakın zamanda bizlerin yani müslümanların iki büyük bayramından biri olan kurban bayramı gelmekte. Yine bazı örgütler hayvan hakları adı altında yine yaygara koparmaya çalışacaklar. Bu yaygaralar kurban bayramı geçtikten sonra durulacak ama insanların zihni bulan- editörden dırılacak. Ve bizlerin önemli bir ibadet olarak gördüğü kurban ibadetini de baltalamaya çalışacaklar. Gelin yapılmak istenecek bu kıskırtmalara karşın bizler de dünyanın pekçok yerinde yapılan kurban kampanyalarına katılarak bu kışkırtmaları boşa çıkartalım. Buralarda da İslami usullere göre kestiğimiz kurbanlarımızdan komşularımıza da ikram edelim. Birileri kayıp ararken bizler bu toplumun huzuru için gereken şeyleri arayalım. Onlar kayıp ararken bazı şeyleri kaybederken bizler kaybolan şeyleri bulup bu topluma katkı sağlayalım. Bakın mesela bulunduğumz şehirler ile Türkiyedeki bulunduğumuz şehirler arasında son zamanda fazlalaşan kardeş şehir projelerinin gerçekleşmesine katkıda bulunalım. Bu vesile ile kültürel bazda birbirimize katkı sağlarken ekonomik olarak da katkı sağlanmasına vesile olalım. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalış malarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Ekim - Oktober 2012 Zilkade 1433 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Ayşe Akgün, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Habib Yazıcı Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İslam Karşıtı Filmin Yasaklanması Talebi Şiddet Argümanı İle Gerekçelendirilmemelidir! slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, gündemdeki İslam karşıtı filmin gösterim yasağı ile ilgili tartışmalar üzerine yaptığı açıklamada: “Açıkça halkı tahrik için çekilmiş ‘Müslümanların Masumiyeti’ adındaki filmin gösteriminin yasaklanması tartışmaları, maalesef şiddete neden olabileceği gerekçesiyle ‘kamuoyu güvenliğinin tehdit edilmesine’ odaklanmaktadır. Bu ise son derece problemli bir yaklaşımdır” ifadesinde bulundu. Yeneroğlu ayrıca şunları kaydetti: “Şu durumda film yasaklansa da yasaklanmasa da toplumdaki giderek artan gerilim ortadan kalkacağa benzemiyor. Asıl bu gerilimli süreci nasıl ortadan kaldırırız hususuna odaklanıp, bu doğrultuda gayret sarf etmemiz gerekmektedir. SPD ve Yeşillerin filmle ilgili olası bir yasağın temel hakların kısıtlanması anlamına geleceği yönündeki argümanlarını paylaşmamız mümkün değildir. Her şeyden önce temel haklar, halkı tahrike yönelik kin ve nefret içeren teşebbüsleri koruma altına almaz. Diğer yandan filmin yasaklanması, şiddetin ortaya çıkabileceği endişesiyle gerekçelendirilmemelidir. Zira böyle bir argüman daha büyük sorunlara neden olabilir ve aynı zamanda Müslüman karşıtı nefreti körükleyebilir. Çünkü suça karşı harekete geçmek yerine ‘Müslümanların hassasiyetlerine boyun eğiliyor’ kanaatinin oluşması son derece yanlıştır. Devletin temel görevi temel hakları korumak ve her türlü şiddete karşı tüm gücüyle tavır almaktır. Ancak hukukî açıdan bakıldığında, temel haklar sınırlarını suç oluşturan eylemlerde bulmaktadır. Bu çerçevede halkı tahrik eylemi Alman Ceza Kanunu’nun 130. maddesi, inançlara hakaret ise 166. maddesi uyarınca suç olan eylemlerdir. 166. maddeye göre hakaret edilen inancın mensubuna yönelik hoşgörüsüzlük teşvikinde bulunulması ve bunun toplumsal barışı bozmaya elverişli olması yeterlidir. Yine 166. maddeye göre, bu meselede ‘kamu güvenliği tehdit altındadır”, çünkü dini bir topluluğa hakaret etmek, o topluluğun dini inançlarının saygıyla karşılandığına dair güvenini zedeleyebilir. Bu dahi 166. maddenin geçerli olması için yeterli bir sebeptir. Aynı şekilde halkı tahrik suçu (130. madde) oluşturan eylemler Anayasa tarafından korunmamaktadır. Burada şiddet argümanına müracaat etmek yersizdir, zira toplumsal barışın korunması çerçevesinde; asgari bir hoşgörü, huzursuzluk ve güvensizliğin olmadığı ve de belirli halk gruplarının dışlanmadığı bir ortam sayılmaktadır (BVerfG 1 BvR 2150/08). Bu meselede de bu şartlar yerine gelmiştir. İ ➤ 04 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 haber Sayın Almanya Şansölyesi Dr. Angela Merkel’e Açık Mektup erek Federal İçişleri Bakanlığı ile yazışmalarımız, gerekse medyada yer alan açıklama ve haberlerden de anlaşılacağı üzere, İçişleri Bakanlığı ve Müslüman dini cemaatler arasında aylardır “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” bağlamında, bu işbirliğinin işleyişi ve içeriğine dair bilinen tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmaların ve özelde Federal İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı “kayıp” afiş ve kartpostal-kampanyası hakkındaki görüş ayrılıklarının neticesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VİKZ), Almanya Müslümanları Konseyi (ZMD) ve Almanya Boşnak Müslümanları Birliği (IGBD) bu işbirliği platformundan ayrılmışlardır. Federal İçişleri Bakanlığı baştan beri Müslüman dini cemaatlerinin “kayıp”-kampanyası ile ilgili çekincelerini nazar-ı itibara almayıp, geçtiğimiz Perşembe günü (20.09.2012) kampanyanın afiş kampanyasını ertelemiş, ancak kampanyanın diğer kısımlarının olduğunu ve bu bağlamda kartpostal kampanyasını planladığı şekilde devam ettireceğini açıklamıştı. Bakanlık şimdi “kayıp”-kampanyası bağlamında düşünülen kartpostal kampanyasına start vermek için Köln’ün Mülheim semtinde bulunan ve 2004 yılında aşırı sağcı terör hücresi NSU’nun burada infilak ettirdiği çivili bomba ile 22 kişinin yaralandığı Keupstraße caddesini seçiyor. Bir başka ifade ile, Federal İçişleri Bakanlığı, kendi ifadesiyle “gençlerin ve genç yetişkinlerin radikalleşmelerinin” önüne geçmeyi hedeflediği bir kampanyayı bizzat kendilerinin bir terör saldırısının kurbanı oldukları yer ve mağdurların arasında başlatabiliyor. İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla Keupstraße caddesi esnafına, yabancı bir firma aracılığı ile üzerinde “kayıp”-kampanyasının bilindik motifleriyle bezenmiş kartpostallardan oluşan paketler dağıtılmış durumda. Bu paketlerin dağıtıldığı esnafların arasında Keupstraße caddesinde NSU tarafından gerçekleştirilen çivili bombasaldırısının mağdurlarının da bulunması, Bakanlığın düşüncesizliği ve hassasiyetten yoksun olmasını bariz bir şekilde gözler önüne sermektedir. G Sayın Şansölye, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği olarak Sizleri, İçişleri Bakanlığı‘nın her türlüduyarlılığı ve yapılabilirlik ölçüsünü kaybetmiş gözüktüğü, “Kayıp” kampanyasına ilişkin olumsuz gelişmeler ile şahsen ilgilenmenizi istirham ediyoruz. Bu durumu, özellikle Şubat ayında NSU terörü mağdurlarını anma töreninde, samimi şahsi üzüntülerini ve hassasiyetlerini dile getiren herkese karşı bir hakaret olarak değerlendiriyoruz. Sözüm ona kampanyanın başlatılması için tam da Keupstraße caddesinin seçilmiş olması, ülke Müslümanlarına gizli ama, gizli olduğu kadar da net bir mesajın verilmek istenildiği izlenimini uyandırmaktadır. “Kampanyalarımızı nasıl sürdüreceğimizi kimse bize öğretemez, karışamaz.” sinyali veren bu tavır, Bakanlığın “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” çerçevesinde de sergilediği tavrın devamı mesabesindedir. Dört Müslüman kuruluşunun bu güvenlik işbirliği platformundan çekilmiş olması da işte bu inatçı tavrın neticesinde gerçekleşmiştir. “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” nde geriye ancak iki Müslüman kuruluşun kalmış olmasına rağmen Federal İçişleri Bakanlığı’nın sürdürdüğü tavrını değiştirmek bir tarafa, kampanyayı durdurma niyetinin bile olmadığıanlaşılıyor. Ayrıca “Kayıp” kampanyasına aynı hızla devam ediliyor olması Bakanlığın geçmişte bu konularda Müslüman kuruluşlara eşdeğer paydaş olarak değil de göstermelik çevre olarak ihtiyaç duydu- ğu çıkarımına izin veriyor. Kampanyanın bu talihsiz başlangıcı zihinlerde bir dizi soru çağrıştırıyor. Federal İçişleri Bakanlığı’nın başlangıç için Keupstraße caddesini seçmiş olması bir tesadüf müdür? Tesadüf değilse, organizatörlerin tüm ülkeyi sarsan NSU-terörü ile ilgili haberlerden bu caddenin NSU’nun terör saldırılarına maruz kalan yerlerden birisi olduğunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardıysa, bu yeri seçmekle hangi akla hizmet etmeye çalıştılar? Bu yeri seçmekle ülkenin Müslümanlarına ve genelde göçmenlerine gizli bir mesaj mı vermekistendi? Ne var ki, İçişleri Bakanlığı’nın kartpostalları dağıtmakla ulaşmak istediği hedef kitlenin var olduğunu varsaydığı şehirleri seçmiş olduğu düşünülecek olursa, yer/şehir ve bölge seçimlerinin bilinçli bir şekilde yapıldığından hareket edilebilir. Kampanya Müslüman kuruluşlarının çoğunun merkezlerinin bulunduğu şehir olan Köln’de başlatılmıştır; diğer şehirler de onu takip edecekmiş. Müslüman kuruluşlar “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi”ne katılımlarında, herfırsatta veher seferinde NSU’nun terör saldırılarını ve artan Müslüman düşmanlığının ele alınmasını dile getirmişler ancak, Bakanlık tarafından bu gerektiği ölçüde dikkate alınmamıştı. Buna mukabil neticede bir kampanyasının başlatılmasında sembolik diyebileceğimiz bu yeri seçmek suretiyle NSU konusunu tartışmalara dahil etmiş olması, sadecekaderin acı bir cilvesi olmasa gerektir. Bu mektubumuzla Siz Sayın Şansölye’den, Federal İçişleri Bakanlığı ile Müslüman kuruluşlar arasındaki işbirliğinde derin anlaşmazlıkların yaşanmasına yol açan ve - sergilenen saygı ve güven eksikliğinden ötürü - başka çerçevelerde yürütmeye devam ettiğimiz işbirliklerine olumsuz tesir etmesinden endişe duyduğumuz “Kayıp”-kampanyasının durdurulması için şahsen devreye girmenizi istirham ediyoruz. Selam ve saygılarımla; Prof. Dr. Ali DERE DİTİB Genel Başkanı Frankfurt Römer Ödülleri Verildi ömer ödülleri aralarında 4 Türk’ün de bulunduğu 64 kişiye verildi. Çeşitli alanlarda gönüllü hizmetlerde bulunan Yankı Pürsün, Aydın Erbaş, Hüseyin Kurt ve Ömer Zengin ödüle layık görüldü. Frankfurt’un tarihi Römer Belediye binasında düzenlenen törende Pürsün ve Erbaş, ödüllerini Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann’ın elinden aldı. Hüseyin Kurt ve Ömer Zengin ise mazeretleri nedeniyle törene katılamadı. Yankı Pürsün, böyle bir ödüle layık görüldüğü için çok mutlu olduğunu ifade ederek, ‘’Frankfurt Belediye Meclis üyeliği ve gençlik komisyonunda uzun yıllardan beri yaptığım çalışmalardan dolayı bu plaketi aldım. Benim için büyük bir şeref. Göçmen bir ailenin çocuğu olarak 10 yıllık R çalışmalarımdan sonra böyle bir ödül aldığımdan dolayı gurur duydum’’ dedi. Pürsün, Türk vatandaşlarının da Alman toplumunun bir parçası olduğunu belirterek, gönüllü olarak yapılan çalışmaların herkese faydası olduğunu ve bu nedenle Türk gençlerine gönüllü hizmetlerde yer almalarını tavsiye ettiği vurguladı. Aydın Erbaş ise yaptığı konuşmada, fahri hizmetlerinden dolayı aldığı ödülün kendisini onurlandırdığına işaret ederek, ‘’10 yıldan bu yana Frankfurt’taki yabancılar meclisinde görev aldım. Yaptığımız bazı önerilerimizle yabancıların sorunlarına çözümler getirmeye çalışıyoruz. Frankfurt’taki göçmenlerin sorunlarının belediyeye iletilmesi konusunda aracı kurum olarak faaliyetlerde bulunuyoruz. Bizden sonra da gençlerin bu tür faaliyetlere katılmalarını tavsiye ve arzu ederim’’ diye konuştu. HAYAT ilgi ve iletişim çağında yaşayan insanlar olarak, sadece yazılı veya görüntülü (görsel değil!) medyadan, yirmidört saat içinde dünyada olup bitenlere baksanız, umumiyetle iki çeşit toplum dikkatinizi çeker: Kendisiyle cedelleşen toplum Dışarıyla yarışan toplum Kelimeleri biraz daha çıplak olarak seçmiş olsaydık; birincisi için, birbirini yiyen toplum ve ikincisi için ise, birilerini yiyen toplum olarak tarif etmek gerekirdi. Kendisiyle cedelleşen, yani kavgalı toplumlar, şayet “arkaik toplum” kategorisinde iseler, Cahiliye Dönemi’ndeki kabile, aşiret, sülale taassubuyla hareket eder ve bu uğurda birbirlerinin kanını dökmekten geri durmazlar. Afganistan’dan Suriye’ye kadar uzanan coğrafyada olup bitenleri bakıldığında, vaziyetin vehameti kendiliğinden anlaşılır zaten... İçe dönük mücadelenin, tartışmanın, yerine göre kavganın boyutu veya seviyesi, o toplumun gelişmişlik derecesini de ortaya kor. Sadece bir tesbitte bulunmak için herkesin tahmin edebileceği, iki farklı toplumu örnek vermek istiyorum: Bir ülke düşünün ki, toprakları başka bir ülke tarafından hem kısmen işgal hem de abluka altında olsun. Bu esaret zincirini kırabilmeleri için, birlikte hareket etmelerinin şart olduğunu herkesten daha iyi kendileri bildikleri hâlde, hem birbirlerini “yiyorlar”, hem de can düşmanlarına “yem” oluyorlar. Sözkonusu ülkeyi işgal ve abluka altında tutan ülkenin milletine mensup bir cemaatin davetlisi olduğum toplantısında, önemli konuşmacılardan birinin adete dünyaya meydan okur tarzdaki uyarısı şöyleydi: Biz kendi içimizde bizi ilgilendiren meseleleri yeterince tartışıyoruz. Ne yapacağımız konusunda sakın kimse bize akıl vermeye kalkmasın!. Bu tavır, bir gelişmişlik ve kararlılık göstergesi olduğu kadar, dışarıdan gelecek her türlü müdahaleye de kapıları kapatmaktır. “Kızılelma”sı olan milletler kadar, toplumlar, cemaatler ve azınlıklar da, kendi içinde tartışırken dışarıdan müdaheleye izin ve fırsat vermeksizin asıl hedefine doğru diğerleriyle yarışa doludizgin devam ederler. Azgelişmiş veya gelişmekte olan toplumlar, katettikleri merhalenin az veya çok olduğuna, kendilerinden her yönüyle daha ileride olanlara bakarak değil, kendilerinin dününe B Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 05 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 Mahmut AŞKAR [email protected] Arkaik Toplumlar Gelişmekte Olanlar... Gelişmenin bize göre doruğunda olan bir ülkede sizin kültürel varlığınızı kabullenmede zorlanan ve kısmen hazmedemeyen kesime, aleyhinize kullanacakları bunca “malzeme”yi verdikten ve bir nesli kaybettikten sonra siz, biraraya gelmeği “gelişme” olarak görüyorsunuz; oh ne âlâ... Hiç gelmemektense, buluşmak, görüşmek, birlikte resim çektirmek iyidir, hoştur! Ve bunun da kendisi bir gelişmedir, elhak... Fakat, yıllardır bu ülkedeki geleceğimize dair beslenen ümitleri tuz buz etmek ve birbirinizle cedelleşmek için biraraya geldiyseniz; keşke olmasaydı!... bakarak karar verirler. Meselâ, Türkiye milletler yarışında gelmiş olduğu seviyeyi, bir Japonya hatta Güney Kore’ye göre değil, bundan 15-20 sene önceki Türkiye’nin durumuna göre belirleme cihetine gider. Bir vesileyle Almanya’da önde gelen Türk çatı kuruluşlarının temsilcileriyle biraraya gelmiştik. Türk azınlığın buradaki malûm meseleleri konuşuluyordu. Kırk yıldan beri burada yaşayan ve ilk Türk cemiyet yapılanmalarının başladığı günlerden beri de, aktif bir teşkilat hayatı olan birisi olarak, gelmiş olduğumuz noktayı yeterli görmediğimi ve yavaş yavaş ümitlerimin suya düşmeye başladığını dile getirdim. Karşımdaki temsilcimiz bana uzun uzun bildik konuları anlattı, anlattı... Sabrım da tükenme noktasına gelmişti ki, “Bundan birkaç sene önce birbirimizle doğrudürüst selâmlaşmazken, şimdi sık sık biraraya geliyor ve meseleleri- mizi konuşabiliyorsak, bunun kendisi büyük bir gelişmedir” dedi. Almanya’ya olan göçümüzün üzerinden elli yıl geçti. Hayatî önem arzeden meselelerimiz olduğu gibi durmakla kalmayıp, üzerine İslamofobi gibi dünya konjöktüründen kaynaklanan hadiseler de ilave edilmesine rağmen, biz almış olduğumuz mesafeyi, kendi dünümüzle kıyaslıyor ve tatmin oluyorsak, bunun kendisi de bir gelişmişlik örneğidir, lâkin azgelişmişlik! Gelişmenin bize göre doruğunda olan bir ülkede sizin kültürel varlığınızı kabullenmede zorlanan ve kısmen hazmedemeyen kesime, aleyhinize kullanacakları bunca “malzeme”yi verdikten ve bir nesli kaybettikten sonra siz, biraraya gelmeği “gelişme” olarak görüyorsunuz; oh ne âlâ... Hiç gelmemektense, buluşmak, görüşmek, birlikte resim çektirmek iyidir, hoştur! Ve bunun da kendisi bir gelişmedir, elhak... Fakat, yıllardır bu ülkedeki dosya geleceğimize dair beslenen ümitleri tuz buz etmek ve birbirinizle cedelleşmek için biraraya geldiyseniz; keşke olmasaydı!... Bugünkü KRM’nin (Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi) oluşumundan çok önceleri, ilk sözü söyleyen, (ATİB Genel Sekreteri olarak) ilk taslak projeyi hazırlayan ve ilk adımın atılmasına vesile olanlardan birisi olarak, kendisiyle didişmekten, aslî meselelerine yoğunlaşamayan sözkonusu oluşumun durumu içimizi sızlatıyor. Yukarıda zikrettiğim toplantıda; geride bıraktığımız yıllar içinde Türk/Müslüman çatı kuruluşlarının sırasıyla siyasî irade tarafından önce zirvelere taşındığını sonra alaşağı edildiğini hatırlattım. Kimse itiraz etmedi. Son günlerde kuruluşlararası cedelleşmenin bu saatten sonra kimseye fayda getirmeyeceği gibi, çözüm bekleyen meselelerimizi daha da çıkmaza sokacağı endişemize de kimse itiraz etmedi. Fakat şimdiye kadar kimse de ketum tavrından taviz vermedi, geri adım atmadı. Olsaydı şaşardım, çünkü biz henüz daha “gelişmekte olan” veya en iyi ihtimalle, “azgelişmiş” bir zihniyete sahibiz, gelişmiş bir ülkede olsak da... Batılı düşünürlerden öğrendim: Cemaatler içindeki “kardeşlik” bağları veya yakınlaşması, ortak değerlere, ülkülere sahip olunduğundan dolayı değil, aynı cemaat içindeki ortak düşmanların oluşundandır. Her kuruluş içinde birbirine çok dostane ve hasmane insanların olduğunu, bizzat cemiyet adamlarının kendileri daha iyi bilirler. Aynı gayeler etrafında birleşen veya aynı inancı paylaşanlar, kendilerinin dışındaki “ötekilere” gösterdikleri saygı, nezaket ve yakınlaşmayı, kendilerinden olan “ötekilerden” esirgemeselerdi, bugün itibariyle Almanya’nın Türk/Müslüman azınlığı çok daha iyi ve ileri bir konumda olabilirdi. Son olarak herkesin bildiği bir kıssadan hisseyi aktarmak istiyorum: Fatih Sultan Mehmet’in orduları Bizans’ın surlarına dayanmış, ağır top mermileriyle surda yeni gedikler açarken, rivayet olunur ki, kilisede toplanmış din adamları meleklerin dişi mi, yoksa erkek mi olduğunu tartışıyorlarmış. Siz de, kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışmaya devam ede durun; nasıl olsa abluka altındasınız. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 dosya DİKKAT UZMANI UYARIYOR Kıymetli okuyucular şimdi vereceğimiz hesaplamalar bir örnektir (Beispielberechnung) ve kişiden kişiye değişebilir. Kıymetli okuyucularımız geçen sayımızda size Gehaltsumwandlung nedir onu bildireceğimizi yazmıştık. İşte detaylar: Bir işçi, 1961 doğumlu, evli, eşinin kazancı yok ve aylık brüt geliri 2.800 Euro. İşverenle anlaşması ayda 200 Euro aylığından BAV`ya (Betriebsaltersversorgung) kesilecek. Bu konuşulan miktar işçinin brütünden kesiliyor. Yani bu demek oluyorki işçinin 2.600 Euro brütü olmuş oluyor. Kesilen 200 Euro`dan işçinin 43,53 Euro vergiden kar ediyor ve 40,95 Euro Krankenkasse, Emeklilik kasası, İşsizlik için kesilen miktardan kar ediyor. Yani kesilen 200 Euro işçiye 115,52 Euroya geliyor. Bu kişi 16 sene 115,52 Euro ödediği anda, elde edeceği emeklilik miktari aylık olarak 230 Euro olacak veya 47.303 Euro birikmiş miktar. Bir dahaki yazımızda kendinizin ve çocuklarınızın bir başkasına verebileceğiniz zararı ve eşya sigortasının neye yaradığını ve ayrıca dikkat edilecek noktalarını anlatacağım. ➧ Atalay AVCI Allianz Hauptvertreter Fachagentur für die Allianz Bank Her Türlü Sigorta İşlemlerinizde Hizmetinizdeyiz Luisenstraße 3 . 63067 Offenbach Tel: 069/829797-0 Fax: 069/829797-97 Mobil: 0173-3575687 eMail: [email protected] HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Bu ay okuyucularımıza kısa ve öz bilgiler vereceğiz ve çok önemli konulara değineceğiz: Sonunda eyvah demeyin başlığının konusu, son zamanlarda malesef sıkça rastlamaya başladığımız iki olayı içermektedir. Bunlardan birincisi Türkiyeye yapılan havalelerin çok fahiş miktarda olması, ikincisi ise, e bay denilen kuruluş kanalıyla internet üzerinden yapılan alış veya satışlardır. HAVALELERİN BİR SINIRI VAR! Bazı gurbetçilerimizin, Türkiye` ye gönderdikleri para miktarları nerdeyse yıllık kazancının yarısı kadar ve hatta bazan da daha çok olunca, maliyeden bir mektup almaktadırlar. Bilindiği üzere, yurtdışına gönderilen havaleler, belli bir miktarı geçerse, kara parayı aklama kanunu gereğince, bankalar tarafından maliyeye bildirilmek zorundadır. Elbette gönderilen paranın kaynağı belliyse örneğin onbeşbin euro memlekete gönderiliyor ve paranın banka hesabından çıktığına dair fotokopi varsa, zaten sorun yoktur. Bizim kastettiğimiz, kaynağı belirlenmeyen para havaleleridir. Böyle bir durumda, maliye önce konunun açıklanması için belirli bir süre tanıyarak, ῾cevap hakkı’ tanıyor. Eğer gerekli bilgi ve belgeler zamanında maliyeye verilmezse, yurt dışına giden paraların kayıt dışı olduğu varsayılarak, hem gelir vergisi, hem işlem vergisi hem de belediye vergisi ödetiliyor. Tabii ki bu da toplu bir yük oluyor ve ayrıca ceza da ödettiriliyor….. Bizden hatırlatması… eBAY ALIŞ VE SATIŞLARI OLAYI! ➤ 07 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 Asım TOZOĞLU Diplom-Volkswirt Vergi Denkleştirme Derneği Başkanı [email protected] Sonunda Eyvah Demeyin İnternet artık günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Bir mal alacak veya satacaksak hemen bazı kanallara başvurarak nerde ucuz mal var arayıp bulma ve satın alma imkanımız var. İstatistiklere göre Almanya`da her beş kişiden biri bu yoldan alış veya satış yapmaktadırler. Bu mal ve hizmet akımları, maliyenin özel elemanları tarafından XPİDER adlı proğram yardımıyla kontrol edilmektedir ve sınırı aşan, dikkati çeken kimselere hemen bir mektup gönderilerek, vergi denkleştirme işlemi yapılırken deklere edilmeyen gelirlerin daha doğrusu satışların sonucu elde edilen gelirlerin açıklanmadığını ve bu mal veya hizmetin kaynağının ne olduğu sorulmaktadır. Evin bodrumundan çıkarılıp da satılan eski eşyalar için gelir vergisi söz konusu değildir. Ama satış amacıyla alınan ve kar gayesiyle satılan mallar, bilhassa devamlı olunca, gelir vergisine tabidir. Örneğin saat, posta pulları, altın, gümüş eşya veya bilgisayar yedek parçaları gibi… Bu eşyaların alınış ve satışları arasındaki sure bir yılı geçmişse vergiden muaftır. Eğer yıllık kayanç 600 eurodan yüksek değilse de vergiden muaftır. Eğer satışlardan yılda 17.500 eurodan fazla gelir elde edilirse, tüm diğer gelirlerle birlikte işlem vergisi (Umsatzsteuer) ödenmek zorundadır. eBAY yoluyla alış ve satış işlemi yapanların bu konuda bilgi sahibi olmasını istedik. (Bu konuda BFH.Urteil vom 26.04.2012, AZ VR2/11 Abrufnr 121535 daha yakından ilgilenenlere yardımcı olacaktır.) Bazı diğer konulara da gelen so- dosya rular doğrultusunda değinmek istiyoruz: * Geçen ay yayınlanan çocuk parasıyla ilgili yazımız ses getirdi ve teşekkür telefonları ve iletileri aldık. Bu arada önemli bir soru da soruldu. Çocuk ikinci tahsil yaparsa da kazancı sınırsız olur mu, çocuk parasını tam almak için?... Maalesef hayır. İkinci bir meslek veya tahsile başlayan çocuklarda, çocuk parasının alınması için, yıllık net gelirin 8004 euroya düşürülmesi gerekiyor. Tabii ki brüt gelirden sigorta masrafları ve işe gidiş geliş masrafları düşüldükten sonra bu rakam elde ediliyor. Geçen sayıyı okumayanlar olabilir. 2012 yılı Ocak ayından itibaren çocuk parasındaki yukarda belirttiğimiz sınır, birinci meslek veya tahsil için kaldırılmıştır. Yani çocuk ne kadar para kazanırsa kazansın, çocuk parası alınabiliniyor. Minijob olarak tanımlanan 400 euroluk aylık vergidem muaf kazançlar, Ocak 2013`ten itibaren 450 euroya çıkacak. Türkiyeden emekli geliri olanlar, Haziran ayında değiştirilen yasa nedeniyle artık minijob yapamıyorlar. Aksi halde Türkiye emeklilikleri kesilir. Türkiye emekliliğinin, vergi denkleştirmeye de bildirilmesi gereklidir. Konu Türkiye emekliliğinden açılmışken, birçok kimsenin bilmediği konuyu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Türkiye SSK`ya yatırılan paralar alman vergisinden para getiriyor. Geçmiş dört yılını hala maliyeye bildirmemiş ve bu yıllardan birinde SSK`ya para yatıranlar varsa, gerekli evrakla maliyeye (tercüme edildikten sonra) başvurabilirler. Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann Kimse İnkar Edemez, Yabancı Kökenli Oylarla Seçildim rankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann`ı Frankfurt Yabancılar Meclisi Yönetim Kurulu üyeleri ziyaret ederek, ‘hayırlı olsun’ dediler. Onyedi yıllık uzun bir süreden sonra görevini bırakan Petra Roth`un yerine sürpriz olarak seçilen Peter Feldmann: “Kimse inkar edemez, yabancı kökenli oylarla seçildim” dedi. Yabancılar Meclisinin Frankfurt`ta büyük önemi olduğunu dile getiren Feldmann, yabancılarla belediye arasında adete tercümanlık görevini sürdüren meclisin bir köprü olduğunu belirtti. Üniversiteyi başarıyla bitiren yabancı öğrencilerin iş bulmaları halinde oturma izni alarak Frankfurt`ta kalabileceklerini F dile getiren başkan, Frankfurtlu esnaflarla Türkiyeden esnaflarla ilişki kurarak ticareti canlandıran kişi veya kuruluşların ödüllendirileceğini belirtti. Bu bağlamda Frankfurtla Eskişehir`in kardeş şehir olma çabalarına da değinen Feldmann, çoğu yabancı kökenli belediye meclisi üyeleriyle ve belediye meclis başkanıyla ziyaretin gerçekleştiğini ve görüşmelerin çok verimli olduğunu dile getirdi. Başkan Enis Gülegen, yardımcıları Asım Tozoğlu, Abdunnasser Gannug, Kerrz Johnson, Hacı Hacıoğlu ve Ömer Zenginden oluşan heyete teşekkür eden başkan Felmann, sorunların çözümlenmesi için sık sık görüşmeler olacağını belirtti.... HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 08 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 haber Türkiye’den Alınan Meslek Diplomaları Almanya’da Kabul Edilmeye Başlandı ölndeki Türk Başkonsolosluğunda Almanya ve Türkiye hükümetlerinin bu yılın başında uzlaştıkları diploma denkliğiyle ilgili bir basın bildirgesi toplantısı düzenlendi. Toplantıya TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, Köln Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir, Köln Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (HWK) yetkilileri Dr. Jur. Ortwin Welrich ve Dr. Stephan Horbich konuşmacı olarak katıldılar. DİTİB`e bağlı bazı cemiyet başkanları ve Türk basın temsilcileri de toplantıyı takip ettiler. BASA`NIN KONUŞMASI Konsolosluk konferans salonunda yapılan toplantıda Köln Başkonsolosu Mustafa K. Basa kısaca şunları söyledi. „Değerli arkadaşlar çok önemli bir konuyu görüşmek için buradayız. Dr Weltrich’in yakın işbirliği ve dayanışma gösterdiği çalışmadan dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Çok önemli sorunla karşı karşıyayız. Basından takip etmişsinizdir. Almanya`da yaşayan göçmenlerin kendi ülkelerinden edinilmiş 350 bin diplomaları var fakat bu diplomalar Almanya`da tanınmadığı için bu insanlar mesleklerini Almanya`da icra etmeleri maalesef mümkün olamıyor. Bildiğiniz gibi yeni bir kanun çıktı. Bu kanun uyarınca bu diplomaların tanınması için bir mekanizma oluşturuldu. Bu gün burada bizim hedefimiz en yetkili ağızdan bu mekanizmanın nasıl işleyeceğini sizlere ve sizler aracılığıyla kamu oyunu aydınlatmaya çalışacağız.‘‘ dedi. TC.Köln Başkonsolosu Basa özellikle basın mensuplarının bu konuyu medya organla- K rında anlaşılır bil dille yer vermelerini, hatta mümkünse tekrar yayınlamalarını rica etti. Köln HWK`dan Dr. Jur. Ortwin Welrich`in konuşması Köln Başkonsolosun konuşmasının ardından HWK`dan Dr Welrick konuyla ilgili bir sunum yaptı. Bu konu hepimizi ilgilendiren bir konudur. Köln Ticaret Odası ve Köln Başkonsolosluğuyla beraber hedefimiz buradaki gençlere yol göstermek bunu da afişlerimize yazdık. Son senelerde yaptığımız çalışmlarda başarılıydık. Türk kökenli gençler eskiye oranla çok daha fazla meslek yapıyorlar. Bu meslek yapan gençler gelecek için iyi bir temel taşı atıklarına inanıyorum. Gördüğümüz kadarıyla meslek yapan gençlerin % 11.6 sı yabancı kökenli vatandaşlar oluşturmaktadır. Bu da doğru yolda olduğumuzun işaretidir. İstatistik olarak yabancı pasaportu olanlardan bu yüzdeliğe ulaştık. Zira Alman pasaportuna geçenleri de almış olsaydık bu rakamın iki katı olduğunu tahmin edebiliyoruz. 01. 04. 2012 itibaren önümüz- IGMG Kurucularından Hasan Damar Oğlu Enes’i Evlendirdi Duisburg Mevlana Camiinde Kutsal Yolculuk Provası slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatlarının kuruluşunda derin emekleri olan, Avrupadaki insan ve islam hareketinin hemen hep ilklerinde bulunmuş büyüğümüzü, düğünü vesilesiyle hep beraber yad ediyoruz. Allah uzun ömürler versin. Hasan abi ve Hanife ablamizin küçük oğulları Enes Damar, yine Atalay bey ve Selvet hanımın evladı gelin hanım Melek kardeşimiz, Langenfeld Piano düğün salonunda yaklaşık 700 kişinin iştirakiyla en mutlu günlerini yaşadılar. Türkiyeden gönderilen tebrik mesajıyla gençlere mutluluklar dilendi. Avrupanın farklı ülkelerinden ve özellikle Almanyadan düğüne katılamayan çok sayıda davetli tebrik mesajı yolladılar. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün Türkiye`de olması vesilesiyle Yavuz Çelik Karahan gecenin İ GMG Düsseldorf Bölgesi Duisburg Mevlana camii bu sene kutsal topraklara gidecek hacı adaylarına yönelik seminer düzenledi. Duisburg Mevlana Camii düzenlenen seminerde hacı adaylarına hacc’ın vecibeleri, ihrama girme zamanı ve yasakları, tavafla ilgili hükümler, beşeri münasebetler, kurban kesimi, Medine ve Mekke ziyaretleri ve takip edilmeleri gereken idari konular konular I hakkında bilgilendirmeler yapıldı. IGMG Duisburg Mevlana Camii Hac ve Umre Başkanı Turgut Kantaroglu seminerde Hacı adaylarına ilk agızdan bilgi vermesi için, Bölge Kafile başkanını davet etti. Düsseldorf Hac Kafile Başkanı İsmail Tuzen tarafından kutsal beldelerde uyulması gereken bilgiler verdi. Düsseldorf Bölgesi Genel semineri 30 Eylül`de Krefeld`e yapılacak. de yeni bir kanun var. Bu kanun biraz daha orta yaş guruba hitab ediyor. Bir kaç sene önce Almanya`ya gelen Türkiye`de meslek diploması almış olanlar burada aynı meslekle ilgili yapılan (pürufungla) sınavla aynı diplomanın burada denkliği eş değerliliği geçerli saydırılabilir. Bu elbetteki iş aramada yarış olabilir. Bu HKW bizim için biraz karışık olabiliyor. Zira ülkeler meslek eğitimi yaptırırken bizim müfredatımızla onların eğitimleri her zaman aynı olmayabiliyor. Burada bizim yapacağımız sınav maddi ve manevi külfetli olabilir. Bunun 300 ila 400 Euro arasında masrafı çıkabilir. Bunu da denklik başvurusunda bulunan şahıslar kendileri ödemek zorunda kalacaklar. Sanatkarlar ve Ticaret Odamıza kişiler ücretsiz olarak başvuru yapabilirler. Kanunun yürürlüğe girmesinden bu yana (01.04.2012) 370 başvuru oldu. Bu başvuruların 68 tanesi Türk kökenli vatandaşlar oluşturuyor. İlk etapta bu çok büyük bir rakam değil. Ama bu kanundan insanların çoğunun haberi olmadığını düşünüyoruz. Belki çoğunluk elindeki dip- lomalarının burada geçerli olmayacağını düşünüyor olabilirler. Bizlere her halukarda başvuru yapabilirler. Önceden de belirttiğimiz gibi bu başvuru parasızdır. Eğer burada diplomlarda denklik bulunamazsa yaptıkları meslekle ilgili burada (fortbildung) yapabilirler. Bize başvuru için internet sayfamız hem Almanca hem İngilizce olarak hazırlanmıştır. Biz bunu yapmakla dışardan gelen insanlara kucak açtığımızı göstermek istiyoruz. HKW olarak biz bu kampanyada bir slogan oluşturduk. ‘‘Hayatın içinde beklenenden daha çok şey var.‘‘ Bu sloganı ben çok önemsiyorum. Size iki tane şey söylemek istiyorum Bizim için nereden geldiğin önemli değil nereye gideceğin önemli. Bir konu yanlış anlaşılmasın. Ben sanatkarlar odasına gideyim, diplomamı götüreyim oradan bana bir belge versinler deyip de, burada (Almanya`da) mesleğini bitirmiş birinin aldığı diplomayla eş değerde bir belge alacağınızı sanmayın. Zira başvurularınız incelense bile Alman meslek kurallarına göre tekrar imtihana tabi tutulacaksınız” dedi. Toplantının ilerleyen bölümünde Köln Başkonsolosu M. Kemal Basa`nın ayrılmasının ardından Köln Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir`in yönetiminde toplantı devam etti. Özdemir bir soru üzerine Türkiye`de yapılan çevirilerin burada kabul edilmediğini denklikle ilgili başvurularda Almanyadaki tercümelerin dikkate alındığının altını çizdi. Toplantıya katılan vatandaşlarımız HKW yetkililerine yönettiği sorularla merak ettiği konuları birinci ağızdan cevaplarını aldılar. onur konuğu oldu. Düğün sohbet konuşmasını Avusturya Müftüsü Mustafa Mullaoğlu yaptı. Düğüne katılanlara bir bakacak olursak oldukca tanık simalar İslam Toplumu davasının gönüllüleri Başkanlık divanı üyeleri, Mehmet Akif çalışkan, A. Hikmet Saral Süleyman Yılmaz, Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal, Yaşar Erim, Haldun Algan, İbrahim Gümüşoğlu, Heilbron Gençlik Teşkilatı, Ömer Benli, SELAM FOOD Gmbh Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ayan, TV5 Avrupa Koordinatörü Mustafa Macit başta olmak üzere damadın ve gelin hanımın tanıdık ve akrabaları gençleri bu mutlu günlerinde yalnız bırakmadılar. Düğüne Frankfurttan katılan Hüsna ilahi gurubu semazen, ilahi ve çeşitli gösteriyle renk kattı. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 09 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 Değerli Hayat Gazetesi Okurları Avrupa Uyum yasaları Ehliyet Branşını da geniş kapsamlı etkiledi ve değişikliğe uğrattı. Tüm ehliyet sınıflarının değişimi ile birlikte içerik olarak da çok değişiklikler yapıldı. İşte bunlardan bir tanesi “Beschleunigte Grundqualifikation für LKW und Buss Fahrer” Ağır vasıta ve Otobüs şoförleri için Hızlandırılmış İlk Kalifikasyon kursu ve diğeri ise “Weiterbildungskurs für LKW [email protected] und Buss Fahrer” yani Ağır vasıta ve Otobüs şoförleri için Meslek Geliştirme kursu. 1. Konu 09.09.2009 tarihinden sonra Ağır Vasıta Ehliyeti yapanlar ve 09.09.2008 tarihinden sonra Otobüs Ehliyeti yapanlar bu Kursu yapmadan o vasıtaları Ticari amaçla kullanamazlar. Bu kurs 130 Saat teorik Dersten ve 10 Saat de pratik dersten ibaret Dikkat 10.09.2014 tarihinden itibaren Ağır olup Industri ve Ticaret odaları taVasıta Şoförleri 10.09.2013 tarihinden itibarafından Almanca olarak 90 dakikalık bir imtihana tabi tutulmaktaren Otobüs Şoförleri için “Weiterbildung” dır. Meslek Geliştirme Kursu mecburi oluyor. Maliyeti ise 2000 ila 2500 € arasında değişmektedir. Bu kursun sonunda alınan Sersınıf ehliyeti olanlar yani Oto Ehlitifika Ehliyet dairesine verilerek durduruldukları takdirde cezası yetini 01.07.1999 tarihinden önce İşveren için 20.000 € Ehliyetin arka kısmına 95 kodu işalanlar bu kurstan muaf tutulmaklenmesi gerekmektedir. Çalışan için ise 5000 € dur. 95 Kodu işlenmeksizin ticari Bazı Sosyal işlerde çalışan şoför- tadır. 2. Konu ise Ağır Vasıta Ehliyeti araç kullanarak polis tarafından ler örneğin İtfaiye gibi ve eski 3`cü İhsan GÜLER Ağır Vasıta ve Otobüs Şoförleri Dikkat!.. T.C. Köln Başkonsolosu PHOTOKINA’ya Katılan Türk Firmalarının Standlarını Ziyaret Etti ki senede bir yapılan Köln Photokina‘ya Türkiyeden 3 firma katıldı. Her türlü yurt dışı furlarına katılan Türk ihracatçılarını standlarında ziyaret eden T.C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa geleneğini bozmadı. Basa Stadları gezip iş adamlarıyla sohbet etti. Burada iş adamlarımızla bilgi alış verişinde bulunan Başkonsolos kısaca şunları söyledi. “Türkiye`nin Avrupa`ya en yakın olması bizlere avantaj sağlamakta. Ülkemiz özellikle tekstil sektöründe bundan oldukca fayda sağlıyor. Moda denince eskiden ne bileyim dört mevsilik moda konuşulurdu. Şimdi bir bakıyorsunuz bir pop yıldızının giy- İ diği ceket hemen moda oluveriyor. Anında ürettirip buraya getirilmesi gerekiyor. Çin niye rekabet edemiyor. Bu ürününü gemiye verdiğinde bu ancak üç ayda buraya ulaşabiliyor. O yüzden bizim Avrupa`ya yakın olmamız bize başta bu manada bir kere avantaj sağlıyor” diyerek sözlerini sürdürdü. EBRU OFSET İKİNCİ KEZ FUARDA Türkiyedeki tüm fuarlara katıldıklarını gazetemize anlatan Ebru Ofset İstanbul Bölge Müdürü Halil Karaman Kölne ikinci defa katıldıklarını söyleyerek şunları aktardı. Bizim burada Berlin`de ve Hollanda`da temsilci bayilerimiz var. Buradaki bayilerimizin sparişlerinipaletler halinde yolluyoruz. Zira tek tek yoladığınızda nakliye ücretleri bayağı yüksek. Türkiyedeki iç piyasada başı çeken üç firma dan birisi biziz. Fotoğrafçılıkta İzmirde bu mesleğin duayenlerinden birisiyiz diyebilirim. Bizim ürünlerimiz gördüğünüz gibi el yapımı ürün çeşit boluğu olan albümlerden oluşmakta. Bize gelen resimler toplu halde kitap düzeneğinde olduğu gibi hazırlanıp müşteriye veriliyor” dedi. dosya olan şoförler 10.9.2014 tarihinden sonra Otobüs şoförleri ise 10.09.2013 tarihinden sonra “Weiterbildungskurs für LKW und Buss Fahrer” yani Ağır Vasıta ve Otobüs şoförleri için Meslek Geliştirme kursu yapmak zorundalar. Bu kurs 5 defa 7 saatten ibaret olup toplam 35 saattir. Her 5 yılda bir yapılması gerekmektedir. Kursun sonunda imtihansız sertifika verilerek bu sertifikayı Ehliyet dairesine vererek ehliyetin arka kısmına 95 kodu işletilmesi gerekir. Eski 3`cü Sınıf Ehliyeti olanlar yani 3,5 tondan fazla ticari araç kullananlar da bu kursu yapmakla mükelleftirler. Bu kursları yapmak isteyenlere biz Fahschule İhsan Güler olarak yardımcı olabiliriz. www.fahrschule-guler.de Değerli Hayat gazetesi okurları Bir süre yazılarıma ara verdikten sonra tekrar sizlerle beraber olmaya karar verdim. Sorularınız olursa ister gazeteye isterseniz bana e mail yazarak sorularınızı sorabilirsiniz. Menmuniyetle cevap veririz. Bir dahaki yazıda buluşmak ümidi ile Allah`a Emanet olun. Fahrschule Güler hayırlı yolculuklar diler. Hessen’in Sevimsiz Siyasetçisi İstifa Etti adece müslümanların değil, Hessen Eyaleyinde CDU hariç diğer partililerin de sevmediği ve ‘kışkırtıcı’, ‘yabancı düşmanı’ vb. sıfatlarla adlandırılan ve “bizim daha çok müslümana ihtiyacımız yok, hatta daha az” sözleriyle ortalığı karıştıran ve bu sözlerinden dolayı Hessen Parlementosunda özür dilemek zorunda kalan Wetzlar`lı siyasetçi Hans Jürgen İrmer, Hessen Eyaleti S Eğitim Komisyonundaki görevini bıraktı. Buna gerekçe olarak, Hessen Eyaletinde Müslümanlara din derslerinin uygulamaya konulmasını gösterdi. Altı aylık olarak Mutmacher, üç aylık olarak Gesundheitskompass ve aylık Wetzlarer Kurier gazetelerini yayınlayan Hessen CDU`lu İrmer, kendisini iyi bir milliyetçi olarak değerlendiriyor ve “vatanını seven bir tutucu” olarak kendisini tanımlıyor. İrmer`in istifası CDU hariç her parti ve dernek tarafından olumlu karşılandı. “İslam Hessen`e aittir” diyen FDP`li Hessen Eyaleti Kültür Bakanı Nicola Beer, bu konuda sessizliğini korudu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 10 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 haber Kurbanlarınız Mazlumlara Bayram Olsun GMG Sosyal Yardım Derneği Hasene süreklilik arzeden Yetim, Su Kuyusu, Eğitim ve Sağlık gibi projeler yanında dönemsel olarak Ramazan ve Kurban kampanyalarıyla da mazlum ve mağdur coğrafyalara ulaşıyor. Bu sene 3.sü düzenlenecek olan kurban kampanyasının çalışmalarını, hazırlıklarını ve detaylarını dernek başkan yardımcısı Mustafa Uyanık’la konuştuk. Hedefledikleri 123 bin kurbanı 4 kıtada mazlum ve mağdur coğrafyalardaki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayı amaçladıklarını söyleyen Uyanık’la arkadaşımız Murt Kubat`ın yaptığı söyleşiyi sunuyoruz. Röportaja bu seneki kurban kampanyasının sloganı ile başlamak istiyorum. “Kurbanlarınız mazlumlara bayram olsun” sloganıyla ne mesaj vermek istiyorsunuz? Yeryüzünün değişik coğrafyalarında milyonlarca insan, maalesef insan onuruna yakışmayan şartlarda yaşamlarını sürdürüyorlar. İç savaşlar, doğal afetler, kıtlık, kuraklık ve değişik sebeplerden dolayı zor şartlar altında yaşayan bu insanlar kendilerine uzanacak bir eli, umutlarını yeşertecek bir çalışmayı bekliyorlar. Malumunuz bayram denilince akla sevinç gelir. Bayram sevinçle yaşanır. Bizler de bu kardeşlerimizi ziyaret ederek bayram sevincini yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Bunu geçmiş senelerde gördük. Dağıtımını yaptığımız kurban etlerinden daha çok bizlerin bayramda onlarla birlikte oluşu, onları çok sevindirdi ve asıl bayramın bu olduğunu ifade ettiler. Buna ise kurban kampanyası vesile oluyor. İşte bu düşüncelerden hareketle sloganımızla bağışlanan her bir kurban mazlumun bayramı olsun mesajını vermek istedik. BU SENE 4 KITADA, 65 ÜLKE VE BÖLGEDEYİZ IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene bu sene kurban kampanyasının üçüncüsünü düzenliyor. Bu seneki kampanyada geçen senelerde düzenlediğiniz kurban kampanyalarına oranla ne tür değişiklikler söz konusu? Kaç ülkede ve bölgede olacaksınız? Türkiye’deki kurban çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz? Geçen yıllardaki kampanyalarımıza oranla değişiklik olarak ülke ve gözlemci sayılarımızı zikredebilirim. 2012 Kurban Kampanyası’na Brezilya, Çin, Ukrayna, Libya gibi yeni 12 ülke daha dahil ettik. Bu sene 4 kıtada, toplam 65 ülke ve bölgedeyiz. Türkiye’de ise kuzeyden güneye, doğudan batıya tüm bölgelerde kurban dağıtımlarımız olacak. Ülke sayısını artırınca ülkelere gidecek gözlemci sayısını da 312’e çıkardık. Artan gözlemci sayımızla aynı zamanda her bir ülkenin ulaşılması güç her bir noktasına ulaşmayı amaçladık. Bir diğer değişiklik olarak ise; yeryüzü coğrafyasında her sene farklı farklı sıkıntılar ve acılar yaşanıyor. 2010 Kurban Kampanyası’nda Pakistan’da yaşanan sel felaketinden dolayı Pakistan’a ağırlık vermiştik; 2011 Kurban Kampanyası’nda gündemimize Somali’de yaşanan kuraklık düşmüştü. 2012 Kurban Kampanyası’nda Somali’nin yanısıra Arakan Müslümanlar ve Suriyeli mülteciler daha çok gündemimizde olacak. Kurban kesimleri yapacağınız ülkeleri neye göre belirliyorsunuz? Malesef her ülkede var olan ihtiyaç sahiplerinin her birine ulaşmak imkansız. Bu yüzden öncelik belirlemek zorunda kalıyoruz. Önceliklerimizde ise; mağduriyetin ve mazlumiyetin daha fazla yaşandığı bölgeleri dikkate aldığımız gibi bağışcılarımızın hassasiyetlerini de dikkate alarak Türkiye, Kafkaslar ve Balkanlarda da calışmalarımız oluyor. YOĞUNLUĞUMUZ ARAKAN, SURİYELİ MÜLTECİLER VE SOMALİ’DE OLACAK Bu sene ağırlığınız hangi ülkelerde olacak? Bir önceki sorularda bahsettiğim gibi; zulüm altında kalan ve dışlanan Arakanlı Müslümanlara yardım hususunda ağırlık vereceğiz; Bangladeş’te yer alan Arakan kamplarında yoğun dağıtımlarımız olacak.. Suriye’de yaşanan iç savaştan dolayı mülteci durumuna düşmüş yüzbinlerce insanın yanında olacağız. Her ne kadar geçen sene daha çok gündemde olup, daha son- I ra gündemden düşse de Somali’de açlık ve susuzluk devam ediyor. O yüzden bu sene ağırlık vereceğimiz ülkeler arasında Somali’de yer alıyor. Böylece medyanın gündeminden düşmüş olsa da biz dikkatleri Somali’de tutmak istiyoruz. Kısaca Kurban Kampanyasını nasıl gerçekleştirdiğiniz hususunda bizleri bilgilendirebilir misiniz? Elbette. Önce hedeflerimizi belirleyip bunu Avrupa genelindeki temsilcilerimizle paylaşıyoruz. Daha sonra kaç kıtada ve kaç ülkede çalışmayı yapacağımızı tespit ediyoruz. Üçüncü aşamada bu ülkelere göndereceğimiz gözlemcileri belli kriterlere göre belirliyoruz. Dördüncü aşamada, gelen bağışlara göre hangi ülkede ne kadar kesim yapılacağını belirliyoruz. Beşinci aşamada yerinde kesim ve dağıtımları gözlemliyoruz. Altıncı aşamada ise kampanyanın nihai sonuçlarını destekçilerimiz ve kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kampanyamızın gerçekleşmesini kısaca bu altı aşamada özetleyebilirim. HEDEFİMİZ 123 BİN KURBAN HİSSESİ 2012 Kurban Kampanyası için belirlediğiniz bir hedef var mı? Geçtiğimiz sene 100 bin kurban bağış hedefini koymuştuk 118 bini aşkın bağış aldık. Bir anlamda bu yılki hedef çıtasını Somali ve bağışçılar belirledi. Bu sene ise 123 bin kurban bağışını hedefliyoruz. Neden 123 bin? Hedef sayının akıllarda kalması temsilciler açısından önemli. Bu durumun temsilcilerimizi de motive ettiğini geçtiğimiz yıllarda gördük. Pekiyi, bu kadar büyük bir kampanyaya nasıl hazırlanıyorsunuz? Bayrama iki ay kala, 8 hafta sürecek yoğun bir sürece kendimizi ve bölge temsilcilerimizi motive ediyoruz. Ülke, bölge ve şube temsilcilerini gözden geçirerek sıkı bir iletişim ağı kuruyoruz. Kampanyamız öncesinde güçlü bir ekip oluşturduğumuzu ifade edebilirim. Kampanyayı Avrupa’nın 11 ülkesinde, 600’ü aşkın şehrinde oluşturduğumuz temsilci ağıyla yürütüyoruz. Ekim ayının başında gerçekleştireceğimiz Kurban Gözlemcileri Toplantısı’nda 312 gözlemcilerimizle bir araya gelerek, ülkelere gitmeden önce son görüşmemizi yapacağız. Bahsettiğiniz Kurban Gözlemcileri Toplantısı’nın içeriğinden biraz bahsedebilir misiniz? Elbette. Belli kriterlere göre belirlediğimiz gözlemcilerimize gidecekleri ülkeyi Temmuz ayında haberdar etmiştik. Kurban Gözlemcileri Toplantısı’na kadar izin, vize ve aşı gibi işlemlerini yapmış olarak toplantıya katılmalarını istedik. Kurbandan üç hafta önceki bu toplantıda kurban gözlemcilerimizin bu işlemleri yapıp yapmadıklarını kontrol ediyoruz ve gideceği ülke hakkında dikkat edilmesi gereken hususlar noktasında onları bilgilendiriyoruz. Bunun dışında kurban kampanyası için bulunacakları ülkelerde yapacakları görevlere dair gerekli bilgileri kendilerine veriyoruz. GÖZLEMCİLERİMİZDE TEMSİL KABİLİYETİNE DİKKAT EDİYORUZ Kurban gözlemcilerinizi belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz? Gözlemcilerimizde aradığımız en önemli kriter temsil kabiliyetidir. Gözlemcilerimiz gittikleri ülkelerde resmi makamlarda, devlet kurumlarında üst düzey yetkililerle görüşüyorlar. Bu yüzden Hasene derneğini en iyi şekilde temsil etmeleri gerekiyor. Seçim yaparken temsil kabiliyeti yüksek arkadaşları önceliyoruz. Yine diğer bir kriter dil. Kurban gözlemcimizin hem resmi kurumlarla hem de ihtiyaç sahipleriyle iletişimde ülkede konuşulan dile hakim olması gerekiyor. Kurban gözlemcilerimizi seçerken işadamları kontenjanından gönderdiğimiz işadamlarımız da oluyor. Bununla gidilen ülkelerin kalkınmasına katkı sağlayacak iş adamlarını da bu kampanyaya katılmaları noktasında imkan sağlıyoruz. Gözlemcilerimiz arasında medya mensuplarından da isimler göndererek kampanyamızın kamuoyuna yansımasını sağlıyoruz. Kampanyayı gerçekleştirirken ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Zorluklar hususunda ülkelere göre değişen güvenlik sorunundan bahsedebilirim. Ulaşılamayan en ücra noktadaki mazluma ulaşma gayreti ile hareket ediyoruz ama karşımıza kimi zaman güvenlik engelleri çıkabiliyor. Birçok bölge ve ülkedeki ulaşımın kötü olması, hijyenik olmayan ortamlar salgın hastalıklar da çalışmalarımızı yaparken yaşadığımız diğer sıkıntılar olarak zikredilebilir. Kurban fiyatları bu sene de 100 € olarak belirlediniz. Kurban fiyatlarını neye göre belirliyorsunuz? Geçmiş senelerdeki tecrübemiz bu kampanyada da kurban fiyatını 100 € olarak belirlememizi sağladı. Ülkeden ülkeye kurban fiyatları değişse de, kesim yaptığımız ülke yelpazelerini dikkate aldığımızda ortalama kurban fiyatı yine 100 €’ya tekabul ediyor. BAYRAMDA ÇOCUKLARI SEVİNDİRMEK DE GÖREVLERİMİZ ARASINDA Kurban Bayramı’nda çocuklara dönük olarak bir paylaşımınız da olacak mı? Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu senede çocuklar için küçük hediyeler hazırladık. 200 bin balon ve şekeri her yıl olduğu gibi bu yılda gittiğimiz ülkelerde çoculara ikram edeceğiz. Hediyenin küçüklüğü bir tarafa, çocuklarda oluşturduğu sevinç çok büyük oluyor. Bunlarla çocuklara bir nebze olsun bayram sevincini yaşattığımızı düşünüyorum. Aynı zamanda Hasene yetimlerinin bulunduğu ülkelerde yetimlerimizi ziyaret edip onlara bayramlık hediyeler de veriyoruz. Sizlere kurban bağışlarını vermek isteyen yardımseverler bağışlarını nasıl ulaştırabilirler? Herkesin merkez büromuza gelmesi mümkün değil ama Avrupa’nın 11 ülkesinde 600’ün üzerindeki şehirdeki temsilciliklerimiz üzerinden bizlere ulaşabilirler. Basta IGMG olarak, Kampanyamıza destek veren camiler üzerinden bağışlarını bizlere ulaştırabilirler. İlgili hesap numaramızı kullanarak havale yoluyla bağışlarını ulaştırabilirler. İnternet sayfamız üzerinden de online bağışta bulunabilirler. Bağışçılarınız en son hangi güne kadar kurban bağışlarını sizlere ulaştırabilirler? Biz kampanyamızı 1 Eylül itibari ile başlattık. Kampanyayı bayramın birinci günü akşamında kapatmayı planlıyoruz. Bağışcılarımıza tavsiyemiz kurban bağışlarını son günlere bırakmamaları. Her ne kadar bize son günde ulaştırılan kurbanı biz gözlemcilerimiz vasıtasıyla 65 ülkede kestirebilsek de son günlere bırakılan bağış sayısı 10, 15, 20 bini bulduğunda organize noktasındaki bazı sıkıntılarıda beraberinde getiriyor. KURBAN KAMPANYASI 4 GÜNDE 4 MİLYON İNSANA ULAŞMANIN ADIDIR Kurban Kampanyası Hasene için neyi ifade ediyor? Kampanyalarınız arasındaki önemi nedir? Bu kampanyanın bizim için önemi; kurban gibi kişiyi Rabbine yaklaştıran bir ibadeti varlıklı insanlar ile ihtiyaç sahibi insanlar arasında da bir ilişkiye dönüştürmek cihetiyle ayrı bir yeri vardır. Sloganımızın da ifade ettiği gibi, mazlum ve mağdurlara bayram sevincini yaşatmaya vesile olmak istiyoruz. Mazlum ve mağdur coğrafya insanlarının bayramlarının buruk değil, sevinçle geçmesine katkı sağlamak istiyoruz. Bu kampanya bizim için; 4 günde 4 milyon insana ulaşmayı ifade ediyor; 4 milyon insanla bayramlaşmanın, kucaklaşmanın adı oluyor; kurban ibadetini Afrika’nın ve Asya’nın en ücra köşesinde kesilerek dağıtılmasını isteyen bağışcılarımızın ibadetlerini yerine getirmenin vesilesi oluyor. Kurban kampanyası çalışmasıyla aynı zamanda yetim, su kuyusu, sağlık ve eğitim gibi diğer çalışmalarımızı da takip etmek imkanı elde edebiliyoruz. Gittiğimiz ülke ve bölgelerdeki şartları bizzat gözlemleyip raporluyoruz. Bu raporlama sayesinde hangi ülke ve bölgede ne tür eksiklikler var bunları daha bütüncül görebiliyoruz. Avrupa’dan kalkıyorsunuz Uzakdoğuya, Afika’ya, Amerika’ya; birçok insanın haritada dahi yerini bulamayacağı yerlere gidiyorsunuz. Bu çalışmanın sizler ve bağışçılarınız üzerinde ne tür duygusal etkisi oluyor? Kampanya için gittiğimiz ülkelerde gördüğümüz tablolar, duyduğumuz hikayeler bize daha çok çalışma noktasında aşk ve şevk veriyor. Her bir mazlum ve mağdurun duası bizlere ayrı bir misyon yüklüyor. Yine giden gözlemcilerimizin hayata bakış açılarındaki değişim onlarla birlikte ailelerine ve çevrelerine de yansıyor. Kurban kampanyamızın her sene biraz daha büyümesinde bu durumun katkısının azımsanmayacak derecede olduğunu düşünüyorum. Kuruluş misyonumuzda yer alan “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.” hadis-i şerifinin gereğini yapmanın huzurunu yaşıyoruz. BAĞIŞLARINIZI SON GÜNE BIRAKMAYIN Son olarak kurban bağışlarını size emanet eden hayırseverlere ne söylemek istersiniz? İbadet niyetiyle yapılan bağışlarını geciktirmemesini tavsiye ediyoruz. 100 bin bağışın üzerindeki bir organizede son 2, 3 günde gelecek 20 bin bağış hem nakitlerin ulaştırılmasında, hem kurbanlık hayvan bulmakta, hem de fiyatların artışı noktasında oraganize açısından sıkıntı oluşturabiliyor. Bu yüzden kurban bağışlarını son günlere bırakılmamasını rica ediyoruz. Bir diğer mesaj olarak da şunu söylemek istiyorum: Güzelliği paylaşmak ayrı bir güzelliktir. Kurban bağışında bulunacak hayırseverlerimiz yapmış olduğumuz çalışmaları tanıtabilirler. Bir kişi yüzlerce kurban bağışı yapamayabilir ama yüzlerce kurban bağışı toplanmasına vesile olabilir. Bunun güzel örnekleri var. Örneğin Fransa’dan Ömer Kaygısız isminde bir gönüllümüz geçen sene 400’ün üzerinde kurban bağışı toplanmasına vesile olabilmiştir. Bağışçılarımızdan aldığımız güven ve destekle bu yıl hedefimizi 123 bin koyduk. Şimdiden hayırseverlerimizin bağışlarının Allah indinde en güzel bir şekilde kabul olması için dua ediyorum. Frankfurt ile İstanbul Belediyeleri İşbirliği ürkiye’nin Eskişehir ili ile kardeşlik ilişkisi kurabilmek için Eskişehir’de temaslarda bulunan Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann, Almanya’ya dönmeden önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile görüştü. Başkanlık makamında yapılan görüşmeye Başkan Peter Feldmann Feldmann’ın yanı sıra Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu Jutta Volke, Başkonsolos Yardımcısı Dr. Philipp Deichmann, Frankfurt Belediye Meclisi Başkanı Dr. Bernadetto Weyland, Frankfurt Ekonomiyi Geliştirme Kurumu Başkanı Peter Kania, Meclis Başkanı Danışmanı Sabine Krosch, Feldmann’ın Danışmanı Tarkan Akman katıldı. Yaklaşık 45 dakika süren görüşmede dünyanın önemli finans merkezi olan Frankfurt ile İstanbul arasındaki işbirliği ele alındı. Toplantı sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Frankfurt Belediyesi arasında karşılıklı işbirliğinin geliştirilmesi konusunda bir mutabakat zaptı imzalandı. Mutabatak zaptında iki belediyenin tecrübe paylaşımı ve Avrupa şehirleri olarak menfaatlerinin müşterek temsili gibi konularda karşılıklı yardımlaşması yer aldı. İstanbul finans merkezi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş imza töreni öncesi yaptığı konuşmada, dünyada ülkeler arasında ilişkilerin artmasının yanı sıra yerel yönetimler arasında da ilişkilerin de geliştiğini söyledi. Topbaş, şunları söyledi: “Günümüzde yerel yönetimler daha etkin rol oynayabiliyor. Frankfurt ile imzaladığımız bu mutabakat zaptı iki ülke halkına katkı sağladığı gibi iki ülke ve bilhassa dünya barışına da katkı sağlayacaktır. Bu işbirliği ile güncel konularda daha farklı adımlar atacağımıza inanıyoruz. İstanbul dünyaya karşı sorumlu bir metropoldür. Frankfurt’ta dünyanın finans merkezidir. Avrupa Merkez Bankası, Alman Merkez Bankası ve dünyadaki hemen hemen her bankanın bir temsilciliği oradadır. İstanbul da bölgesel finans merkezi olma yolundadır. Biz de Frankfurt’un ayak izlerini takıp ederek bölgede bir ekonomi ve finans merkezi olacağımıza inanıyoruz. Bu konuda kendi bilgi ve deneyimlerimizi paylaşacağımız muhakkaktır. Ortak adımlar atmak durumdayız. Türkiye’de Alman firmalarının yatırımları birinci sırada geliyor. Biz bu konuyu da kendimize model alıyoruz. İstanbul’un çok sayıda kardeş şehrine ilaveten 19 kentle işbirliği, 9 kentle de mutabakat zaptı bulunuyor. Almanya’da Köln, Berlin ve Stuttgart ile yoğun ilişki içindeyiz. Buna şimdi Frankfurt’ta eklendi. Bundan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu mutabakat zaptının imzalanmasında, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının çok memnun olacağına inanıyorum.” İlk seyahat Türkiye’ye Frankfurt Anakent Belediye Başkanı Peter Feldmann da: “Belediye başkanı seçilmemden sonra yurt dışına ilk seyahati Türkiye’ye yaptım. Bu önemli bir mesajdır. Belediye başkanı olarak kentte bilhassa çocuklar ve yaşlılar daha geniş imkanlar sağlamayı planlıyorum. Konut sayısını artırmayı hedefledik. Bu sosyal hedeflerin yanı sıra elbetteki ekonomi ve finans konuları da çok önemli. Frankfurt finans, telekomünikasyon alanlarında dünyanın önemli merkezlerinden biri. Frankfurt Havalimanı önemli bir ulaşım merkezidir. İstanbul ile imzaladığımız bu matabakat zaptı ile bu konularda işbirliğine giderek hem Frankfurt hem İstanbul için faydalı işler yapacağımıza inanıyoruz. Dünyadaki rekabet güçlü partner ihtayıcını da doğuruyor. İstanbul ile biz güçlü birer partner olacağız. Sayın Topbaş’ın da ifade ettiği gibi Frankfurt’ta yaşayan Türkler de bu işbirliğine mutlaka sevineceklerdir” dedi. T Frankfurt CDU Başkanı Uwe Becker; “Neyi Yanlış Yaptık” rankfurt Entegrasyon Bölümü tarafından yayınlanan kitabın değerlendirmesini yapan Uwe Becker; “Alman vatandaşlığına geçen ve kanunlara uygun bir şekilde hayatını sürdüren insanlara hep “yabancı kökenli” demeyi artık bırakalım” dedi. Hessen Eyaletinin yüzde yirmibeşinin, Frankfurt`un yüzde kırkının yabancı asıllı insanlardan oluştuğu gerçeğinden ha- F reket edilerek artık mümkün olduğu kadar çok insanın Alman vatandaşlığına geçmesi sağlanmalıdır diyen Frankfurt Belediyesi Mali sorumlusu Becker, karşılıklı sevgi ve saygının olduğu bir topluma çok ihtiyacımız var. Frankfurt`un en işlek alış veriş merkezlerinde Selefilerin Kur`an-ı Kerim dağıtmaları konusuna da değinerek; “biz neyi yanlış yaptık sorusunu sordu ve çocukların çocuk yuvasından itibaren tüm okullarda gerekli eğitimin ve öğretimin verilmesi ve herkesin dinine ve kültürüne bağlı kalması şartıyla entegrasyonu başarmamız gereklidir” dedi. Örnek olarak ‘mama lernt deutsch’ anne almanca öğreniyor proğramını dile getiren Becker; “özgürlük, sorumluluk, demokrasi ve eşit haklar prensiplerimizdir” dedi. Wiesbaden ve İstanbul Fatih Kardeş Şehir lmanya`nın Wiesbaden şehri ile İstanbul`un Fatih İlçe belediyeleri arasında Türkiye’de imzalanan kardeş şehir protokolünün ikincisi Wiesbaden’de imzalandı. Törende konuşan Fatih Belediye Başkanı Dr. Mustafa Demir; “insanların birbirlerini tanımasının önyargıları kaldıracağını” söyledi. Hessen Eyaleti’nin başkenti Wiesbaden ile İstanbul’un Fatih ilçesi arasında tarihi Zeyrek Sarnıcı’nda imzalanan kardeş kent protokolünün ikincisi Wieasbaden’de gerçekleşti. Türkiye’de yapılan imza töreninden hemen sonra beraberindeki sekiz kişilik heyet ile Wiesbaden’e gelen Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Wiesbaden Belediye Sarayı’nda düzenlenen imza törenine katıldı. Törene Mustafa Demir ve Wiesbaden Belediye Başkanı Dr. Helmut Müller’in yanı sıra Wiesbaden Belediye Meclisi Başkanı Wolfgang Nickel, T.C. Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı, Türk Alman Sağlık Vakfı Başkanı Yaşar Bilgin, CDU’lu A Hessen Eyalet milletvekili İsmail Tipi, Türk Alman Toplumu Başkanı Gerd Andres, Wiesbaden Yabancılar Meclisi Başkanı Salih Doğan, milletvekilleri, sivil toplum temsilcileri ile Türk işadamlarının da aralarında bulunduğu yaklaşık yüz kişi katıldı. Önyargılar yok olur Törende konuşan Fatih Belediye Başkanı Dr. Mustafa Demir; „insanların birbirlerini tanımasının önyargıları ve anlaşmazlıkları ortadan kaldıracağını kaydetti. Fatih’in bulunduğu konum nedeniyle kültürler arasında köprü olabileceğini ifade eden Wiesbaden Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Müller de kardeş sehir projelerinin dünyayı barış içinde daha yaşanır kılacağını, kardeşliğin insanlar arasında yakınlaşmayı beraberinde getirdiğini söyledi. İmza törenin ardından müzik ve sanat okulu öğrencileri Mozart’ın eserini seslendirdi. Ardından da Fatih Belediye Başkanı Dr. Mustafa Demir adını Wiesbaden’in Altın Kitabı’na yazdı. T.C. Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı kardeş kent projesinin eleştirelere rağmen altı yılda olumlu sonuçlandığını söyledi. Fatih’e gidin Fatih’i ‘Boğaz’daki mükemmel kent’ olarak niteleyen Wiesbaden Belediye Meclisi Başkanı Nickel ise katılımcılara: “Bizler kalbimizi açıyoruz. Politika kardeş şehir anlaşmasını imzalar. Yaşayanlar insanlardır. Halka özellikle çağrıda bulunmak istiyorum. Fatih’e gidin” dedi. Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 TURKCELL’den Köln Keupstrasse’de İki Yeni Şube Turkcell Europe Genel Müdürü Özorbeyi ise “Turkcell uluslararası bir marka haline geldi. Bunu biz bayilerimiz ve iş ortaklarımızın oluşturduğu ekosistemimizle başardık. Almanya’da da sadece urkcell Europa Almanyaya geleli iki yıl olmadan şube sayısını 47 ye çıkardı. Köln Keupstrasse’de iki yeni şube daha hizmet kervanına katıldı. Turkcell Europa Yönetim Kurulu Başkanı Lale Saral Develioğlu’nun da hazır bulunduğu açılışa T.C. Köln Baş Konsolosu M.Kemal Basa da iştirak etti. BM Elektronik ile FM Elektro mağazalarında düzenlenen açılış töreninde, mağaza sahipleri Mert Baskın ile Ali Ceylaner, Turkcell Europe Genel Müdürü Ekrem Özorbeyi ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dündar Kavaloğlu çok sayıda basın mensubu ve vatan- T daşlarımız hazır bulundular. Başkonsolos Basa: “çıraklık eğitimine önem verin” Turkcell’in Türkiye’nin en büyük firmalarından biri olduğuna işaret eden Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa, “Turkcell’in markasıyla Almanya’ya gelmiş olması, toplumumuza ve Türkiye ile bağları olan Almanlara hizmet vermeye başlaması Türk ekonomisinin ulaşmış olduğu gelişmişlik düzeyinin de bir göstergesidir” dedi. Köln Başkonsolosu ayrıca hemen her açılışta ısrarla üzerinde durduğu geleneği buradada sürdürüp her iki mağaza sahibinden de meslek yeri çıraklık imkanı sağlamalarını istedi. Develioğlu: “Türkiye’yi temsil ediyoruz” Turkcell Europe Yönetim Kurulu Başkanı Lale Saral Develioğlu, Keupstrasse’nın, Türkiye kökenli esnafın başarısını, girişimci ruhunu ortaya koyduğunu kaydetti ve şunları kaydetti: “Almanya’daki Türk toplumu AB’nin lokomotif ülkesi olan Alman ekonomisine büyük katkı ve dinamizm sağlıyor. Bizler sizlerin başarılarıyla gurur duyuyoruz. Özorbeyi: “Çok gururluyuz” bir buçuk yıldır varız buna rağmen gördüğünüz gibi ekosistemimizi oluşturmaya başladık. Şu anda Almanya genelinde 47 yetkili bayimiz var kısa bir süre içersinde 100’e ulaşmayı hedefliyoruz” dedi. Türkiye’de Uluslararası Hukuk ve Mukayeseli Hukuk Eğitim Programı urtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığınca Avrupa ülkelerinde yaşayan genç hukukçularımızın hukuk deneyimlerinin artırılmasına yönelik olarak 1019 Eylül 2012 tarihlerinde düzenlenen “Uluslararası Hukuk ve Mukayeseli Hukuk Eğitim Programı” yapılan kapanış töreniyle son buldu. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 40 katılımcının katıldığı program Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 1. Hukuk Müşaviri H. Galip Küçüközyiğit’in katılımcılara hitaben yaptığı kısa konuşmanın ardından karşılıklı hediyeleşme ve katılımcılara verilen sertifika töreni ile son buldu. Y HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 14 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 haber IGMG Hessen Bölgesi 2012-13 Sezonunu Gelnhausen’de Açtı slam Toplumu Milli Görüş Hessen Bölgesi 2012-2013 Çalışma Sezonunu yüksek bir katılımla Gelnhausen`ta yaptığı salon programı ile açtı. İ Programı sunan IGMG Hessen Bölge Teftiş Başkanı Habib Yazıcı tarafından programın içeriği hakkında bilgilendirmeler yapıldı. Daha sonra programın açılış Kur`anı Kerimini ve açılış konuşmasını IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz yaptı. Kaçmaz okuduğu Kur`an-ı Kerim ayetlerinin kısa açıklamalarını yaparken aynı zamanda sezon açılışı münasebetiyle teşkilat dersi çalışması da yaptı. Açılıştan sonra IGMG Hessen Bölge Teşkilatlanma Başkanı Hikmet Atak mikrofona gelerek yoklama yaptı. Yoklamada katılımın yüksek olduğu görüldü. Daha sonra IGMG Hessen Bölgesi Birim Başkanları birimleri hakkında sinevizyon eşliğinde bilgilendirmeler yaptılar. IGMG Offenbach Mevlana Camii yaptığı çalışmaları örnek çalışma olarak katılımcı cemiyet idarecilerine sundu. Yine IGMG Genel Merkez Sosyal İşler Başkanı Ali Bozkurt`ta programa katılarak bir konuşma yaptı. IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz program sonunda kısa bir değerlendirme yaptı. Program, görev yapmış ve halen aktif görevde bulunmayan idarecilere verilen plaketler ve kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. IGMG Kadınlar Teşkilatı 29 Günde 29 Bölge İle Buluştu az dönemini yoğun bir çalışma temposu içinde geçiren IGMG Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı idarecileri, mübarek Ramazan ayını da bölgelerle buluşmak için güzel bir fırsat olarak değerlendirerek, 29 günde 29 bölgede, yarısından fazlası idareci olmak üzere 5260 kişi ile bir araya geldi. Değişen Kadınlar Teşkilatı yeni yönetimi Ramazan ayı boyunca yoğun bir çaba sarfederek Stockholm’dan İtalya’ya, Paris’ten Berlin’e, Amsterdam’da Viyana’ya kadar 29 farklı bölgeye ulaştı. Şube ve bölge idarecileriyle tanışmak, onları daha yakından tanımak, Ramazan ayının çoşkusunu birlikte yaşamak amacıyla yola çıkan yöneticiler gittikleri yerlerde; bölge idarecileriyle, şube yürütme kurulları ile, mahalle temsilcileri gibi çeşitli görevlerde bulunan Kadınlar Teşkilatı yöneticileri ve üyeleriyle buluştular. “Paylaşmak, müminlerin arasında sevgi ve muhabbetin artmasına vesiledir. Bu bereket ve rızık dolu ayda dayanışma daha da önemlidir. Bir iyiliğe karşı on veren Rabbimiz Ramazan ayında bire yetmiş verir” gibi mesajlarla, daha bilinçli ve duyarlılıkla infak çalışmalarının yapılması gerektiği vurgulandı. Programları değerlendiren Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin şunları dile getirdi: “Elhamdülillah dolu dolu bir Ramazan ayı geçirdik. Bir çok bölgemizde yönetici hanım kardeşlerimizle, şahsen tanışma ve çalışmalarımızı istişare etme fırsatı bulduk. Ramazan ayı izin sezonuna denk gelmesine rağmen, bir çok bölgede çok iyi bir organize ile dolu dolu salonlarda buluştuk. Diğer cemaatlerin temsilcilerini ve eski bölge ve şube yöneticilerimizi de aramızda görmek bizleri ziyadesiyle memnun etti. Hanımlarımız bu çalışmalarda bir kez daha gücünü ve samimiyetini ortaya koymuştur. Emeği geçenlere bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.” Y HAYAT “ Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk (ibadet) yapsınlar diye yarattım.” (Zariyat S. A. 56) Yaratılışımızın özel bir sebebi olduğunu bu ayet-i kerimeden anlıyoruz. Her yaratılışın bir sebebi vardır ve biz insanlığın da yaratılış gayesi şerefli bir kul olmaktır. Hayatta mutlak teslimiyet vardır ve herkesin mutlak teslim olduğu bir kapı, bir yol, bir makam vardır. Esas olan teslim olunan makamın, her şeyin sahibi olması ve gidilen yolun kurtuluşa götürmesidir. Allah’a kul olmak, kulun aslına dönmek, fıtratının gereğini yerine getirmektir. Kul olmayı beceremeyenler, daha doğru bir ifadeyle teslim olamayanlar, yaratılış hikmetini kavramaktan aciz olanlardır. Dilim vatanımdır. Dilim anamın ak sütünde yeşeren bağım, bahçem, karlı dağımdır. Çağlayan çayım, dal budak salan ormanımdır. Coşarak akan nehrimdir. Türkülerim, şarkılarım, gazellerim, şiirlerim, manilerim, ninnilerimdir. Rabbimin divanına durduğum zaman, ellerimi açıp ve dudaklarımın arasından süzülen ibadetim, duamdır. Kısacası dilim vatanımdır. Türkçemiz dar bir alan içine sıkışmış, eğitim özelliği olmayan, tarihi birikim kazanamamış mahalli bir dil değildir. Asırlara dayanan bilgi ve birikimi bulunan, geniş bir coğrafyaya dayanan önemli bir dünya dilidir. Milletimizin kurduğu devletler, geliştirdiği medeniyetler, yayıldığı coğrafyalar dilimizi daha bir zenginleştirmiştir. Türkçeden atılan her kelime, bozulan her cümle yapısı, unutturulan değimler, ninniler, maniler, aralara yerleştirilen yabancı kelimeler, gençliğe bizimmiş gibi sevdirilen makamlar dilimize vurulan çok ciddi darbelerdir. İnsanı değerli kılan, Yaratanın Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 15 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 Selahattin SAYGIN [email protected] Dinim Varlık Sebebim Dilim Anamın Ak Sütünde Yeşeren Vatanımdır bahşettiği üstün meziyetlerdir. Yaratan akıl verdiği her insana bu meziyetleri fazlasıyla vermiş ve bundan dolaysıda mesul tutmuştur. Bizim mesuliyetimiz taşıdığımız aklımızdan geliyor. Cenab-ı Allah akıl vermediği hiçbir kulunu, hiçbir konuda sorumlu kılmıyor. “Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (Embiya S. A. 10) Dinimizin tapusu kitabımız Kur’an-ı Kerim`dir. Kulun kendi mantığına göre inandım demesi yetmez. İslam inancının kaynağı, Yaratanın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) dir. Müs- lüman olduğunu söyleyip ve kendi mantığına göre İslam’a sınırlar koyanlar, gerçek İslam’ı anlatmış olamazlar. “Bana göre İslam” sözüyle başlayıp olur olmaz fetva verenler cehaletin ürünleridir. “Eğer Allah size yardım ederse sizi hiç kimse yenemez. Fakat eğer sizi yüzüstü bırakırsa O’ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler sadece Allah’a dayansınlar.” (Al-i İmran160) Gerçek din, Yüce Rabbimizin gönderdiği Kur’an ve O’nun Resulünün hayatıdır. Teslimiyet ve samimiyettir. Kul olmak ve gereğini yerine getirmektir. Dini gerçek manada kavrayanlar çevrelerine pozitif güzellikler dosya sunar, hakkı hukuku gözetir, muhabbeti, sevgisi artar. Yaratana duyulan muhabbet, o kişinin hareketlerine mutlaka yansıyacaktır. Bizim kültürümüzün ürünüdür “Yaratılmışı severiz Yaratandan ötürü”. Muhabbetin kaynağı Yaratan`dır. “Âşık olan Allah’ı bulmuş, Allah’ı bulan kendini unutmuştur.” (ebû hasan el harakâni) “Canımı isterse canan, minnet canıma, bir can nedir ki, feda etmeyeyim cananıma” (fuzuli) İnanan insan için muhabbeti bundan daha iyi ne anlatabilir ki? Yaratana kulluk dinin emirlerini yerine getirmekle olur. Biz varlığımızı dinimizle, dilimizle ancak muhafaza edebiliriz. Din imanımızın gereği, dil millet oluşumuzun teminatıdır. Her milletin bir gönül dünyası, bir de ses teli vardır ve bizim gönül dünyamız imanımız, ses telimiz de Türkçemizdir. Bizim gönül dünyamız, Rabbimizin bize Kitap ve Habibiyle bildirdiklerinin ruhumuzla bütünleşip âleme yansımasıdır. Milletimiz inanç dünyası, kültürel yapısı itibarıyla bir deryadır. Bütün değerlerimizi dilimizle dile getirir ve gönül dünyamızla, duygularımızla yaşarız. Dinimiz, dilimiz millet olarak varlık sebebimizdir. Ayakta kalmanın, varlığımızı sürdürmenin yolu özümüzü korumakla mümkündür. Şairin sözüyle: “İman ile yoğrulup/ Öze dönelim öze” (Ozan Yusuf Polatoğlu) “İman olmadan mutluluk olmuyor/ Hakk’a inanan gönüller solmuyor” (Selahattin Saygın) Nerede yaşadığımız belki çok önemli değil, esas olan inançlarımızla, kültürel değerlerimizle yaşamaktır. Değerlerimizi koruduğumuz sürece, nerede olursak olalım biz varız. Milletimizin değerleri bizim kimliğimizdir. Kimliğimiz bizim varlık sebebimizdir. IGMG Hac Kafile ve Grup Başkanları Toplantısı Kerpen’de Yapıldı GMG Hac – Umre Seyahat Şirketi, 2012 yılı Hac Organizesi’nde görev yapacak olan Kafile ve Grup Başkanlarını bilgilendirmek amacıyla Kerpen`deki IGMG Genel Merkezi’nde bir toplantı gerçekleştirdi. Grup başkanlarından Şekip Sayık’ın okumuş olduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan bilgilendirme toplantısında, yoklamadan sonra söz alan Hac-Umre Birim Başkanı ve 2012 Hac Genel Sorumlusu Tahir Köksoy; 2012 hac organizesinde görev yapacak olan Hac Birim Başkanlarını tanıtarak, görev alanları ile ilgili de kısa bilgilendirmelerde bulundu. 2012 Hac organizesinde, Mekke sorumluluğunu İhsan Taşkıran, Medine Sorumluluğunu ise Dr. Mustafa Göksu’nun yürüteceğini bildirdi. Tahir Köksoy yaptığı konuşmada 2012 hac organizesi kapsamında toplam 8 adet otelde hizmet verileceğini belirtti. Kafilelerde her 100 hacıya bir bayan görevli tahsis ettiklerini söyleyen Köksoy, “Bu sayede bayan hacı adaylarımıza hizmeti daha kaliteli bir şekilde ulaştıracağımızı umuyoruz” dedi. 2011 yılında IGMG Hac – Umre Seyahat Şirketi organizesi ile umreye gitmiş olan umreci- I lere anket ve CD gönderdiklerini hatırlatan Köksoy; aynı şekilde 2012 Hac organizesinde de hacı adayları için, hac malzemelerini kargo ile evlerine gönderdiklerini kaydetti. Köksoy, evlere gönderilen paketlerde bir hacı adayının ihtiyaç duyacağı; büyük çanta, omuz çantası, ihram, 4 çeşit kitap, video cd, terlik çantası, seccade, başörtüsü, diş fırçası ve macunu gibi malzemelerin yer aldığını, ayrıca kafile seminerlerinde hacı yelekleri, bavul etiketleri, telefon kartları ve kimlik kartlarının hacılara dağıtılacağını sözlerine ekledi. Kutsal topraklarda da hacılara yönelik ilave hizmetlerin olacağını bildiren Köksoy, otellerimizde kütüphane, genişletilmiş sağlık ocağı hizmeti, kafile ve grup başkanları için çalışma odaları, Wifi- internet bağlantısı gibi hizmetlerin de hacıların istifadesine sunulacağını aktardı. Yine bu yıl uçuşların İstanbul iniş bağlantılı olduğunu ve İstanbul havalimanında alan sorumlusunun kafilelerimize yardımcı olacağını belirtti. Köksoy, “Ayrıca 22 kişilik sağlık ekibi hacılarımıza hizmet verecektir” dedi. Bu yılki hac organizesinden 5500 kişinin faydalanacağını belirten Hac-Umre Birim Başkanı Tahir Köksoy, kafile ve grup başkanlarına dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında bilgiler verdi. Köksoy, Tüm görevlilerimizin donanımlı ve yetkin olması gerekliliğine vurgu yaptı. Toplantıya, Türkiye’den THY İstanbul İstasyon Müdürü Fatih Mere de katılarak bir seminer verdi. IGMG Hac – Umre Reisen GmbH’nın çalışmalarını çok başarılı bulduklarını belirten Mere, uçuşlarda hava alanlarında ve uçak içinde dikkat edilmesi gereken hususları aktardı. Kafile ve grup başkanlarının sorularını da cevaplayan Mere “THY olarak bu organizenin en iyi bir şekilde geçmesi için hep birlikte çalışacağız” dedi. Mekke Sorumlusu İhsan Taşkıran, Kafile ve Grup Başkanlarının görev ve sorumlulukları hakkında bir seminer verdi. Kafile ve Grup başkanlarının A-Takımı olduğunu dolayısı ile çalışmaların profesyonelce olması gerektiğini söyleyen Taşkıran, kaybolma olaylarına karşı tedbirli olunması ve bölgenin cografi yapısının iyi bilinmesi gerektiğini söyledi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 haber Genç Bilgisayar Mühendisi Habib Rahman’dan Rahatlatan Buluş Kendinizi kısaca tanıtır mısınız İsmim Habibrahman Dastageeri, 01.02.1980 Mainz doğumluyum. Afgan kökenliyim. 1999`da Bremenhaven Üniversitesinde Bilgisayar Mühendisliği okudum ve Stuttgart Üniversitesinde ihtisas yaptım. 2006 yılında Umreye gitmek nasip oldu. Biraz yorucu oldu. Umre neden yorucu oldu? Umreye gitmeden önce gerekli bilgileri edindim, fakat Umrede çoğu olay anlık gelişiyor ve siz o anda bir sorunla karşı karşıyasınız ve onun cevabını bilmiyosunuz. Dolayısıyla hocaya sormanız gerekiyor. Yalnız şöyle bir durum var. Binlerce insan Umrede yada Hacda bu insanların bilemedikleri bir takım görevler olabilir, ya da hata yapmış olabilirler (Hac için). Bunlar gibi sorunla- rı en kısa zamanda nasıl cevaplandırabilirim diye bir fikir geldi aklıma ve “Yaya Navigasyonu” fikrini geliştirdim. “Yaya Navigasyonu” ile tam olarak neyi amaç edindiniz? Müslümanlar Umre´de ve özellikle de Hac´da çok zorluk çekiyorlar. “Yaya Navigasyonu” ile bu zorlukları en aza indirmeyi hedefledim. Mesela? Müslümanlar Hacda kafilelerini gruplarını kaybediyorlar. Bir daha buluncaya kadar saatler geçiyor. Çünkü milyonlarca insanın olduğu bir yerden bahsediyoruz ve daha da önemlisi Hanımların kendilerine özel durumları var, her aklına geldiğinde birilerine sormaktansa teknolojinin nimetlerinden faydalansınlar diye düşündüm. İn- Wuppertal’da Sezon Açılış Toplantısı Yapıldı GMG Düsseldorf Bölgesi Wuppertal Milli Görüş Yunus Emre Camii tatilden sonra bir toplantı yaptı. Yüksel Köse’nin sunduğu toplantının açılış Kur’an-ı Kerim’ini Mevlana Şahin okudu. Ardından Yüksel Köse yoklamayı da aldı. Açılış konuşmasını yapması için mikrofonu başkana verdi. Cemiyet Başkanı Abidin Temel yaptıgı selamlama konuşmasından sonra yapılan faaliyetleri hakkında bilgiler verdi. Gençlik Başkanı Vekili İsmail Şahin gençlikle ilgili faaliyetlerine yer vererek ev sohbeti pprogramlari hakkında bilgiler verdi. Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Köse: Aydabir hocahanım çağırıyoruz camiye sohbetimiz olu- I yor. Haftasonu kursu devam ediyor. Perşembe günü hanımlara program devam ediyor. Anaokulumuz Cumartesi ve Salı günleri devam ediyor. Bilgilerini verdi. Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Hayriye Şahin: Ayda 4 defa program yapıyoruz. Diğer birimler de kendi alanlarında bilgi verdiler Dilek ve temennilerden sonra program sona erdi. sanlarımız orada elinde digital bir Hac rehberi bulunduruyorlar. Akıllarına herhangi bir soru geldiğinde hemen online olarak bakabiliyor. Hangi diller var içinde ve içeriğini açar masınız? Navigasyon dili Türkçe, Almanca, İngilizce, sertifikali Malezyaca, Arapça sertifikalarını bekliyoruz ve yakında Persçe (İranca) geliyor. Hac´da ne tür bir Hacc´a niyet etmiş, niyet ettiği Hacc`ın görevlerini eksiksiz yerine getirebilmesi için gerekli tüm bilgiler mevcut. Peki kimlerden destek görüyorsunuz? Hac ve Umre organizasyonları yapan bir çok kurulusla konuştuk bunların içinde Malezyada Hac Bakanlığı “Yaya Navigasyonu” ile çok yakından ilgilendiler. “Yaya Navigasyonu”na geri dönersek içeriğinde başka neler var? Mekke´de çok insaat var ve kalabalık olduğu için insanlar kaybolabiliyor. Biz bunun için bir cep telefonu yardımıyla internete bağlanıyor ve olduğu yeri ve nereye gideceğini veriyor. Başka hiç bir yardımcıya gerek kalmadan istediği yere gidebiliyor. Bir de Hac ve Umre olarak Erkek ve Hanımlar için iki bölüm şeklinde ayarladık. Yani erkeklerin sorunları başka olabiliyor, Hanımların sorunları başka olabiliyor. Bizimle bu bilgileri paylaştığınız için teşekkür ederiz Habib bey. Ben teşekkür ederim faydalı olabilirsek ne mutlu bize. Türk Kuruluşları Adalet Bakanını Ziyaret Ettiler on zamanlarda "Sünnet Yasağı"yla hareretlenen, Almanya Müslümanları endeksli, tartışmalar gündemdeki yerini korumaya devam ederken, Federal Almanya İçişleri Bakanlığı'nın başlattığı bir başka aksiyon ortalığı karıştırdı. Güya radikal müslüman gruplardan gençleri korumak niyetiyle hazırlanan "Kayıp" başlıklı afişler, öteden beri müslüman göçmenlere karşı var olan önyargıların daha da pekişmesine ve müslümanların potensiyel terörist gibi algılanmasına sebebiyet verdiği için, istisnasız bütün müslüman kuruluşlar tarafından tepkiyle karşılandı. Daha birkaç gün önce de Rostock'ta yabancılara karşı girişilen ırkçı saldırıların 20. yıldönümü münasebetiyle ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, "Rostock'tan gerekli ders alınmamıştır" diyerek basın açıklaması yapmış ve daha sonra da Federal Almanya İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich'e Açık Mektup (Offner Brief) yazarak, Türk ve diğer Müslümanların sözkonusu "Afiş Kampanyası" karşısında duydukları rahatsızlığı dile ge- S tirmişti. İşte bütün bu olayların üstüste geldiği bir günde, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, RTS ve Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Dr. Yaşar Bilgin, İslam Kültür Merkezleri Birliğ Berlin Temsilcisi Nazım Adanur ve MÜSİAD-Almanya Başkanı Ali Uzun'dan oluşan heyet, Federal Almanya Adalet Bakanı Sabine Leutheuser-Schnarrenberg'i Berlinde'ki makamında ziyaret ettiler. Türk basının da geniş yer verdiği görüşmede, son gelişmelerden duyulan endişeler dile getirildi ve Almanya Müslümanları'nı hedef alan gelişmelerin hukuki boyutu konuşuldu. Görüşmenin yararlı geçtiğini söyleyen ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, “sünnet yasağına karşı işin hukuki boyutuyla ilgili ATİB'in bir raporunu da Sayın Adalet Bakanı'na takdim ettik” dedi. Federal Almanya Adalet Bakanı'nın, Türk kuruluşları temsilcileriye görüşmesinde ve ajanslara geçen demecinde, "İslam ve Müslümanlar Almanya'ya aittir" mesajını vermiş olması, kayda değer bir gelişme olarak algılandı. HAYAT aman zaman kadın konusu gündeme değişik şekillerde gelir ve konuyla ilgili değişik görüşler kamuoyunda yer alır. Kadının “ezilmişliği”, “haksızlığa uğraması”, “kadın istismarları”, “kadın cinayetleri”…..gibi. Bazen de kadının maruz kaldığı olaylar, olayın sıcaklığı gündemdeyken haklı olarak infiale yol açabilmekte, yazılı, sesli ve görsel basında günlerce yer alabilmektedir. Konuyla ilgili kitaplar, dergiler çıkmakta, söyleşiler, programlar, açıkoturumlar yapılmaktadır. Hatta konuyla ilgili sivil ve resmi kurumlarca değişik görüşler (feminizm gibi) kamuoyunda yer almaktadır. Kadın istismarı veya haklarının gasp edilmesine, insanlar bulundukları zaviyeden bakarak ya işi erkek karşıtlığına dönüştürmekte, ya da din diyanetle (!) bağlantı kurarak işi din karşıtı söyleme dönüştürmekte, ya da din adına olmadık yorumlar yapılarak iş çığırından çıkarılmaktadır. Konu, yakınımıza gelinceye kadar ya bizi ilgilendirmemekte, dolayısıyla konu görülmemekte, olumsuz bir tablo ile karşılaşıldığında ise insanlar genelde sağduyularını kaybetmektedirler. Konuya farklı bir bakış; Temel hak ve özgürlükler açısından kadının erkekten hiçbir farkı yoktur. Dolayısıyla temel hak ve özgürlükler açısından erkeklerin lütfunu beklemeleri gibi bir durum söz konusu olamaz. Böyle bir durum varsa, kadınlar hak gaspına uğramışlardır. Hak gaspına uğramaları sonucu, bu haksızlığın ve mağduriyetin ortadan kaldırılması için duyarlı erkek ve kadınların vereceği her türlü meşru (yasal) mücadele kutsaldır, saygıdeğerdir, desteklenmelidir. Yasal sorumluluğu bulunanların (meclisin), hak ihlalleri ve hak gaspları konusunda varsa kanunlarda eksikliklerin giderilmesi, hak gasplarına yol açabilecek tutum ve eylemlere karşı açık kapı bırakılmaması, yasaların uygulayıcılarının şahsi tercihlerine zemin oluşturmayacak şekilde yasal düzenlemeleri yapmaları yasal sorumluluklarının bir gereğidir. Kadın, siyasi ve toplumsal alanın her kademesinde görev alıp almama tercihine sahip olduğu gibi, dini anlamda da inanıp inanmama, inancının gereklerini yerine getirip getirmeme temel inanç özgürlükleri arasındadır. Bu konuda babanın, ağabeyin, kocanın, amcanın, dayının, resmi ve gayri resmi aktörlerin (türban(!) takıp takmama gibi) kadın adına karar verme veya kadına dayatma hakkı ve yetkisi yoktur. Kadınlar her türlü olumsuz yaftalardan da uzaktır. “Erkeği ayartan”, “âdemin ayağını kaydıran”, “asla reşit olamayan (kendi hakkında karar verebilme anlamında), “aklı ermeyen”, “temsil kabiliyeti noksan” gibi yakıştırmalar, kadına yüklenilen olumsuz kadın algısının patolojik uzantısı olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, kadına yöneltilen olumsuzluklar, sadece karşı cinsle ilgili olmayıp hemcinslerinden de kaynaklanabilmektedir. Bu hayat algısı, hayat felsefesi, hayat anlayışıyla ilgili bir durumdur. Z Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 17 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 Hatice Yazıcı SEVER [email protected] Kadın Kadına, kadın olmasından dolayı yüklenen olumsuz her şey, insanlık tarihinin fıtrat dışında oluşturduğu (şeytani) kültürün yansımasının günümüze uzantısıdır. Kadın ve çocuk mağduriyet ve istismarları kadın ve çocuk olmanın sonucu değil hastalıklı bir aklın (şeytani aklın) onlara yüklediği mana, anlam ve bakış açısıyla ilgili bir husustur. Neden mi? Çünkü çocuk ve kadın olmayan bir insanlık olmaz da ondan. Pekâlâ, kadın kimdir, görev ve sorumlulukları nelerdir? 1. Kadın bir insandır, insan ise (kadın-erkek olarak) en mükemmel bir şekilde, şan ve şeref sahibi olarak yaratılmıştır. “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn:4). “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık…” (İsrâ:70). Ayetlerde insan tabiri sadece erkeği veya kadını değil, hem kadını hem de erkeği kapsamaktadır. 2. Allah’ın vahyi, Adem Aleyhisselam’dan itibaren, şan ve şeref sahibi olarak yaratılan insanın yaratılış amacına götürecek -Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Zâriyât: 56)– “ilahi program” olmasına rağmen insanoğlu, ya peygamberleri yalanlamaya yönelmiş ya da “ilahi programı” (peygamberlerin tebliğini) şeytanca değiştirerek emellerine alet etmiştir. Buna kadın açısında en güzel örnek kölelik ve cariyelik olsa gerek. Kimmiş hür olarak dünyaya gelen insanları kölelik ve cariyelik statüsüna sokan. Bunlara bu hakkı ve yetkiyi kimler vermiş ve bu yetkiyi nereden almışlar. Şeytanca insanlara iftira etmekten de geri durmamışlar (merak edenler Tevrat’ın yaratılış bölümünü okuyabilirler.) Sanatın birçok alanında ve bazı yapıtlarda (roman, hikaye, sinema gibi) maalesef kadın zevk aracı olarak sunulmuştur. Köle ve cariye insan değil mi? Bunların tebliğe ihtiyacı yok mu? Ama ne olmuş, din kötü emellerine alet edilerek, kadınlar hiçbir hakka sahip edilmeden sayısız kadın, oluşturulan cariye pazarlarında, alınıp satılmış ve cariye adı altında odalık olarak kullanılmıştır. Şimdi bu yapı, resmiyet içinde varlığını sürdürüyor, burada ismini anmak istemediğim bazı yerler bu ahlaksızlığı devam ettiriyor. Hatta geçen yıllarda böyle bir yer sahibesi vergi şampiyonu ödülü almıştı. İşte Peygamberimiz insanları diğer konularda olduğu gibi bu konuda da uyarmıştır. Veda hutbesinde Peygamberimiz; “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim…” diye bu konuya ayrıca dikkat çekmiştir. dosya 3. Kadın yaratılış özellikleri gereği zariftir, anne adayıdır. Anne adaylığının gereği şefkatlidir, merhametlidir, duyguludur, sabırlıdır. Bu kadının güçsüzlüğünü ifadesi olmayıp anne adayı olmanın fıtri gereğidir. Annelerimiz gibi. 4. Kadın (Hava), Âdem (A.S) gibi Âdem’den sonra aynı özden (topraktan) yaratılmış ve aynı imtihana tabi tutulmuştur. Âdem gibi şeytanın îvasına (yanıltmasına) kanmış Âdem’le beraber mahcup olmuş cennet yapraklarıyla örtünmeye çalışmıştır. Âdem gibi tövbe etmiş, tövbeleri kabul edilmiş dünya imtihan yolculuğu Âdem gibi başlamıştır. “Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.” Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.” (A’raf: 19-21). 5. Kadın (Hava); Yahudi ve Hıristiyan inanışının gereği olan “Adem’i ayarttı” gibi tüm olumsuzluklardan uzaktır. Geleneksel anlayışımızda kadına yüklenilen yaratılışla ilgili olumsuz yüklemeler, Yahudi ve Hıristiyan (anlayışının) kültürün bizim içimizde de (Müslümanların içinde) yer alması sonucudur. Ortodoks Yahudilikte kadınlar, Sinagoglardaki ibadetlere aktif olarak katılmazlar. Tevrat’a göre Havva, Adem’in sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır ve çıplaktır. (Tevrat yaratılış bölümü). Bu bilgiler değişik formatlarda Müslüman kültürü içinde yer almış, sanki İslâm’ın bir gereği gibi sunulmuştur. Tevrat’a göre cennette yasaklı meyveyi yediren Havva, onu kandıran yılandır. (Tevrat yaratılış bölümü, ilk günah kısmı). Yukarıda görüldüğü gibi Kur’an, tahrif edilen şu andaki eldeki Tevrat’ın bu yanlış bilgilerini düzeltiyor ve doğrusunu bize bildiriyor. Ne yazık ki Kur’an’la dini hayatını yapılandırması gereken birçok Müslüman, kitabından habersiz, din diye birçok yanlış bilgiyi dindarlığına ölçü yapmış ve konuyla ilgili bu yanlış bilgiler birçok dini kitapta yer almıştır. Doğal olarak bu yanlış bilgiler mikrop gibi yayılıp gitmiştir. Kur’an-ı Kerim, konuyla ilgili olumlu ve olumsuz kadın örneğinden bahseder. Kadınların yaratılışıyla değil eylemleriyle. Olumlu örnek kadınlar, Firavun’un karısı ve Meryem validemiz. İffet, hayâ, teslimiyet, vakar sahibidirler. Olumsuz örnek kadınlar ise Lut ve Nuh (a.s) peygamberlerin hanımları. (66 Tahrim Sûresi:10-12). İnsanı değerli veya değersiz kılan cinsiyeti olmayıp tavır, eylem olarak duruşlarıdır: “Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu ya. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir. Karısı da, odun hamalı olarak. Ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.” (100 Tebbet Sûresi: 1-5) “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, HAYAT hüküm ve hikmet sahibidir. Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır. Ve (Allah) ikiyüzlü erkek ve kadınları ve Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıran erkek ve kadınları (öteki dünyada) azaba uğrat(mayı dile)miştir. Bunların tümü Allah hakkında kötü, uygunsuz düşünceler taşırlar. Kötülük onları her taraftan kuşatır ve Allah’ın gazabına uğrarlar. O, (rahmetinden) onları dışlamış ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir varış yeridir orası!” (48 Fetih: 4,5,6) “Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslâm uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele.” (9 Tevbe: 112) “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” (24 Nur: 30) “Mü’min kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar….”(24 Nur: 31) “Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (17 İsra: 31). (Dini bir mazeret olmadan kürtaj yaptıran kadınlar ve onları buna teşvik eden erkeklerde bu kapsama dahildir). (Kadın erkek fark etmez, mü’minlerin bazı vasıfları) “Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa cezasını bulur.” Nasıl bir ceza; “Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır.” (25 Furkan: 68-69). “İçinizden iki kişi, fuhuş yaparsa, onlara eziyet edin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allâh, tevbeleri çok kabul edendir, çok esirgeyendir.” (4 Nisâ: 16) Pekâlâ ya bunları terk eder Allah’a sığınırsa durumları ne olacak; “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (25 Furkan: 70). Allah kulunun helak olup batmasını istemiyor. Sürekli çıkış yolları gösteriyor. Tabi ki burada günahı terk etme, iyiye yönelme o insanın yapması gereken bir eylemdir. Bu eylemi gösteren insanın Allah sadece günahlarını örtmekle kalmıyor, bir de günahlarını iyiliğe değiştiriyor, “Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” (25 Furkan: 70). Burada ki durum gidin günah işleyin değil, bir şekilde bu günahları ve suçları işlemiş olanların iyiye yönelme eylemlerini samimiyetle göstermeleri, samimiyetle bu yanlışlıklarından dönmelerine karşılıktır. (Burada kadın erkek arasında bir fark yoktur.) Demek burada kadın olma özel- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 18 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 likleri değil, insan eylemleridir söz konusu olan. “İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.” (24 Nur: 23,24). İftiraya atan ister kadın ister erkek olsun fark etmez. Şu anki Hrıstiyan inancına göre, Adem ve Havva’nın yedikleri yasak meyve sonucu işledikleri günah, kendilerinden dünyaya gelen çocukları vasıtasıyla devam edip gitmektedir. Tanrının yetkisini kullanan din adamları (papazlar) –tabi bu yetkiyi kim verdi ise(!)- bu “ilk günahla” dünyaya gelen çocukları vaftiz ederek günahlarından arındırmakta, sonradan hrıstiyan olanları da aynı şekilde günahlardan arındırmaktadırlar. Günah işleyen hrıstiyanları da, kiliselerde ki “günah çıkartma” bölümlerinde günahlarını kendilerine söyleterek Tanrı adına bağışlamaktadırlar. Tabi ki böyle bir durumun nelere yol açacağı ortadadır. İslâm ise böyle şeylerden uzaktır. İslâm’a göre kişi tövbe ve duasını Allah’a sunar, günahlarından tövbe ederken de günahlarını tek tek sayarak kendini tekrar rezil etmez, samimi bir şekilde ölmeden önce hangi günah olursa olsun terk eder, kendini düzeltir ve Salih Amel’e yönelirse Allah, o kulunu bağışlar, bağışlamakla da kalmaz günahlarını sevaba değiştirir. Maalesef yozlaşmış toplumsal anlayışımızda kadına bazen olumsuz nitelemeler yapılabilmektedir. Bazen bunlar dini bir motif olarak sunulabilmekte dinin gereği gibi anlaşılabilmektedir: “Kadın aklınla”, “saçı uzun aklı kısa”, “sen bir dur hele”, “harama sebep olma” (sanki erkek harama sebep olmuyormuş gibi), “hişt hişt çekil”, “camilerimizde sadece teravih namazlarında gitmeleri uygundur(!)”, “vakit namazlarında evdeki kapının arkası daha uygun sevapça(!)”, “camilerde geniş mekânlar erkeklere; arta kalan kıyılar köşeler kadınlara”, “kadın camiye girdiğinde (o da alışmış geniş mekânlardan kıyılara çekilmeye) kıyılara, yoksa camiden çık, güya kenarda kılarsa (herkesin gördüğü yerde) namaz olmaz.”. (Cennete önce erkekler girecek ya, boş kalırsa, erkekler müsaade ederse, sonra kadınlar(!). “Cuma ve bayram namazlarına gelmezler” (erkekler öyle buyurdu ya). Kadına, özgürlük anlamında her türlü olumsuz telkinde bulunan mantık, kadın kocaya muhtaç olmamalı, kadın her türlü hürriyetten(!) kimseye sormadan sonuna kadar yararlanmalı, kadın özgür(!) olmalı, kadın ezilmemeli(!). Bu zihniyet, kadının maddi bir değer olarak paraya dönüştürülmesine (eğlenme aracı, reklam aracı gibi) ses çıkarmamakta hatta böyle bir durum gündemlerinde hiç olmamaktadır. Yukarıdaki mantıksal anlayışlar, işine geldiğinde aynı kadını parti, kermes, vakıf, dernek-sendika çalışmasında, ev-iş yeri temizliğinde, oy toplamalarında bir mahzur görmemektedir. Arkasından Panel: “Toplumda kadın, sömürülen kadın, İslâm’da kadının yeri, . Sonuç..? Lafa gelince Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatma, Nene Hatun, Kara Fatma. Pekâlâ, sahabe kadın peygamberimizle camide namaz kılmıyor muydu? Hz. Ömer’e mihirle ilgili bir konuda sahabi kadın camide karşı çıkıyordu. Kara Fatma, Nene Hatun vatanın zor günlerinde, ön saflar da düşmanla savaşıyordu. Kur’an, toplumda yer alması açısından hem de devlet başkanlığı gibi ağır bir görevi layıkıyla yürüten bir kadından, olumlu anlamda bahseder. Bu olay ise toplumda kadının yeri açısından çok önemlidir: Devlet adamlığı ve ileri görüşlülüğü ile Kur’an’ın bahsettiği kadın, Sebe Melikesi (devlet başkanı) dir. Yönetimde istişarenin, danışmanın güzel bir örneğini sergilemekte, Allah’ta bu özelliğini de bize bildirmektedir. Danışmanlarının gazına gelerek ülkesini felakete sürüklemeyip Süleyman’la (A.S.) görüşüp ona göre karar vereceğini bildirir ve olayın iç yüzünü öğrenmek için yola çıkmasını olumlu bir tavır olarak Kur’an-ı Kerim bahseder. (Bize de aynı zamanda güzel bir örnek olarak sunulur.) 27 Neml:2044. Din adına da çağdaşlık adına da ne söylerseniz söyleyin burada esas olan durum kanaatimce şudur; Kadın insan neslinin bir parçası mı? Evet. Kadının fert ve toplum olarak sorumlulukları var mı? Evet. Kadın da erkek gibi olumlu ve olumsuz şeylerden etkileniyor mu? Evet. Kadın da cennet ümidi ve cehennem kaygısı taşıyor mu? Evet. Kadın okulda, üniversitede, çarşı-pazarda, siyasette, işçi-işveren, amir-memur, köylü-kentli, tarlada-fabrikada, sanatta, yolculukta, dükkânda, medyada, gazete de toplumun bütün katmanlarında mı? Evet. Kadının şahsiyeti, kimliği, onuru, kişiliği, arzusu, hayali, eğlenmesi, gülmesi, üzülmesi, hakkı, hukuku, beklentisi, gezmesi-tozması, sevmesi-sevilmesi, korkması, korunması, inanması-inanmaması, ibadet yerine gitmesi-gitmemesi, sevabı-günahı insani bir durum değil mi? Evet. Gelin insanlık kalitemizi hep beraber medeni bir şekilde yükseltelim. Gelin algılarımızı ve doğrularımızı gözden geçirelim. Kadının onurlanmadığı yerde insan onuru olmaz. Kadın itilip kakılmaktan, istismarlardan, görsel bir sunum aracı olmaktan (bazı reklam ve ticari malların sunum aracı gibi)….gibi kurtarılmamışsa burada patolojik bir durum var demektir. O halde “insan insanın kurdudur” deyişini boşa çıkaracak; tutum, tavır ve eylemler sergileyelim. Tutum, tavır ve eylemlerimizi fıtratın gerektirdiği yöne çevirelim. “Fıtratın gereği” (yaratılış kanunu ve yaratılış amacı) ise “fıtratın ge- dosya rektirdiği yöne yönelmekle” olur. “Biz sana kitabı gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde sen de yalnız Allah’a ibadet et!. De ki (ey Muhammed): “İçten bir inançla Allah’a bağlanarak yalnız O’na kulluk etmekle emrolundum; ve Allah’a teslim olanların öncüsü olmakla”. De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.” De ki: “İçten bir inançla yalnız O’na bağlanarak O’na kulluk ederim.”. (39 Zümer:2,11-14). Bu ise fıtratı mikro plandan makro plana kadar takdir eden (kader), ilahi iradenin, fıtratı ve fıtratın yaratılış amacını insanlığa öğrettiği ilahi vahyin gerektirdiğine tabi olmakla ancak gerçekleşebilir. Bu ise evrensel bir çağrı olup, bu evrensel mesaj insanların önderleri (peygamberleri) tarafından sürekli “ilahi iradenin rahmeti” gereği insanlara hatırlatılmıştır. En güzel şekilde yaratılan, yaratılışında da bir dâhili olmayan insanoğlu düşünmesi gerekmiyor mu ki, yaratılışını en güzel şekilde yaratan Allah, insanın yaratılış amacına yönelecek bilgiden insanoğlunu mahrum bıraksın. Böyle bir durum Allah’ın yüceliğine yaraşır mı? Elbette yaraşmaz. İşte bu ve buna benzeyen ferdi ve toplumsal yapıdaki olumsuzlukların kaynağında, insanoğlunun ilahi mesajı bir kenara bırakmasından kaynaklanıyor. Pekala bu mesajla irtibatımız ne kadar? Bu mesajı (Kur’an’ı) anlamak için, hatim indirmenin ötesine, cenaze sonrası Kur’an okumanın ötesine geçerek, bu ilahi vahyin (projenin) nasıl bir insan inşası ve nasıl bir toplum inşası hedefliyor diye üzerinde kafa yoruyor muyuz! -Haa, kafa yoracam ama abdestim yok. -Al. -Sonra. -Sonra mı? -Sonra, sonra….. -Hangi sonra? -Sonra işte. Sen geçmiş alimlerimizden çok mu bileceksin(!) -Allah üstün zekalıları hep geçmişte mi yaratmış? Allah o zaman Kur’an’ı neye evrensel yapmış! -Din işi ayrı bilim işi ayrı. -Kim dedi. -Batılılar, bilim adamları(!) (Mü’min bilim adamlarını ve Kur’an’ı iyi bilen tarafsız gayri Müslim bilim adamlarını tenzih ederim). -Batılıların dini ne? Senin bilim adamı dediğin besmeleden haberi var mı? Batılıların diniyle İslâm’ın ne alakası var. Neyle meşgulüz. Ya bu iş mi! Gelin diğer konularla beraber “kadın” konusunu da ilahi iradenin ilahi mesajıyla “cek-up” tan geçirelim. Oluşan kültürel kabul ve anlayışlarımızı (kirlenen suyunu filtre edilmesi gibi) ilahi iradenin son mesajının önüne kültürel kabullerimizi koyarak değil, kabullerin olumsuz etkisinden sıyrılarak, ilahi iradenin (Allah’ın) istediği ölçü çerçevesinde (11 Hud: 1-2), ilahi iradenin mesajıyla (Kur’an’la) yeniden, buluşalım, formatlanalım. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 19 ➤Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 dosya HAYAT Mevlana Celaleddin-i Rumi “Alims Fischimbiss Frankfurt’un Markası Oldu” u sözler Frankfurt Belediyesi Ekonomi Müşaviri Markus Frank`a ait. Frankfurt`un Gallus semtine ikinci şubesi açılan Alims Fischimbiss çok sayıda davetlinin katılımıyla açılışını yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı ve Frankfurt Belediyesi Ekonomi Müşaviri Markus Frank ve Frankfurt Din Ateşesi Yaşar Seracettin Baytar`ın kurdela kestiği açılışa Hessen eyaletinden çok sayıda davetli katıldı. Müşavir Frank, Alim Coşkun`u cok uzun zamandan beri tanıdığını dile getirerek; ‘Başarılı iş adamından bahsetmek isterseniz, Alim Coşkun tipik bir örnektir. Onbeş yıl önce küçük bir bakkal dükkanıyla işe başlayan ve hatta bir yıl da işsiz kalan bay Coşkun, yılmadan usanmadan çalıştı ve eşinin ve çocuklarının da gayretiyle Frankfurt`un gözde işadamları arasına girmeyi başardı. Bilhassa Şehir merkezinde açmış olduğu balıkçı Imbisinde Frankfurt ve çevresine taze ve ucuz balık ikram ederek dikkatleri üzerine çekmiş ve böylece bu başarısının devamı olarak da Gallustaki bu ikinci şubesini açmıştır. Coşkun ailesine Frankfurt belediyesi olarak tam desteğimizi veriyoruz ve böylesi işverenleri destekliyoruz. Çünkü sizin gibi müteşebbisler iş sahası açmaktadır. İktisadi hayata canlılık katmaktadır ve ödedikleri vergilerle de hem eyaletimize hem de şehrimize maddi katkıda bulunmaktadır’ diyen müşavir Frank, açılış kordelasını kederken de Alıms imbis`in daha birçok şubesini açmak istediğini arzuladığını söyledi. Açılışa katılan T.C. Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı da Türk iş adamlarının gün geçtikçe başarılı işlere imza attıklarını görmekten kıvanç duyduğunu belirterek, görevimi ekim ayında tamamlıyarak dönüyorum ama gözüm arkada kalmıyacak çünkü başarılı işler yaptık. Tüm esnafla, halkla ve vatandaşla kaynaşarak çalıştım. Alim beyin 2. lokantasını açıyoruz. Benden sonra gelecek meslektaşım da umarım onikincisini açar’ diyerek davetlilerin alkışını kazandı. Çok sayıda iş adamı ve dernek yöneticisinin katıldığı açılışta, misafirlere güzel ikramlar yapıldı. B Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş! Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma! Başka türlü davranmak açıkça lüzumlu olmadıkça herkesle dost olmaya çalış! Sana bir kötülük yapıldığında, unut ve bağışla! Ama kimseye teslim olma! İçten ol! Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş! Başkalarına da kulak ver! Aptal ve câhil oldukları zaman bile dinle onları! Çünkü, dünyada herkesin bir hikâyesi vardır. Yalnız planlarının değil, ne kadar küçük olursa olsun başarılarının da tadını çıkar! İşinle ilgilen! Seveceğin bir iş seçersen, hayatında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini çok seveceksin! Olduğun gibi görün! Ve göründüğün gibi ol! Sevmediğin zaman, sever gibi yapma! Çevrene nasihatlerde bulun ama, hükmetme! İnsanların kusurlarını bulmaya çalışırsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüz yıllardır öğrendikleri bir kumsaldaki kum tanecikleri değildir. Kaybetmeyi, ahlâksız bir kazanca tercih et! Birincisinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı bir ömür boyu sürer. Bâzı idealler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme! Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan yelkenlerini rüzgâra “ göre ayarla! Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da, hatırla ki yaratıkları yargılamak imkânsızdır. Doğduğun zamanları hatırlar mısın? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, sen öldüğünde herkes ağlasın! Sabırlı, sevimli ve vefâkâr ol! Önünde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kötülüğüne rağmen, dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır. Temiz insanların sevgisi yüze karşı da, arkadan da birdir. Ardından ayıplayıp önünde kul kurban olanların sevgisi gibi değil. “Karşında uysal bir koyun sanki; arkanda da yırtıcı kurtlar örneği…” “Başkalarının ayıbını senin önünde sayıp döken, senin ayıbını da mutlak başkalarına söyleyecektir.” Dost, yüzüne doğruyu söyleyendir. “Dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz” demişlerdir. Dostlarıyla boğuşanların hiçbir zaman gerçek dostları olmaz. Dostlar yüze karşı da arkadan da birdir. Gerçek dostlar; karşında uysal bir koyun gibi hareket edip arkadan yırtıcı kurtlar gibi onurunu ve malını parçalayanlar değillerdir. HAYAT Hasbihal…. Önce selam ile başlıyalım kelama. ALLAH’ın rahmeti bereketi üzerinize olsun dostlarım. Güllerimiz bahçıvanını beğenmeyip terk edince! Hani bizim bahçedeki güllerimiz diye mırıldanırız. Güllerimiz bizim bilmediğimiz başka bir bahçıvana gülerken sonra da yaprak dökümünde bizim bahçelerimizi terkettiler. Şimdi hepisi uzaklarda boynu bükük hayata küs bir vaziyette etrafa serpildiler. Ağlıyorlar gözde yaş kalmadığı için yürekten. Yaptıkları hataları bildiklerinden ve geriye dönüş cesareti olmadığından. İçlerinde bir kin var. O kin sevgi pınarında yıkanamadıklarından ve sevgi boşluğunu dolduramadıklarından, sevgiyi başka yerde aradıklarından. Yine, ara sıra ufuklara bakıyorlar. Yalnız bıraktıkları bahçıvanı görebilir miyiz diye. Heyhat! Sonra görüyorlarki geldikleri yer de değişmiş. Geriye kalan güller de sararıp solmuş. Bu durumlara dayanamayan bahçıvan bu dünyayı terk etmiş. Bunu fırsat bilen diğer yaban otları ve çiçekleri bahçede nefes alacak yer bırakmamışlar. Geriye kalan çiçekler nefes alacak durumda değilmiş ama yaşam mücadelesi veriyorlarmış. Yeni yuvaya dönen çiçekler kardeşlerine yardım edip yuvayı kurtarmak istemişler. Uzun ve zahmetli bir uğraşıdan sonra başarmışlar. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 M. Salih AYDIN [email protected] Hacarabın Serüvenleri 60 Şimdi bahçe yine eskisi gibi sade ve çekici…. Hacarabın Hatıralarından…. Hacarap bundan 20 sene önce Almanya`dan memlekete izine gider. Birgün Karaman`da İsmet Paşa caddesinde yürürken bakarki karşı tarafta bir arkadaşı eve doğru gidiyor… Arkadaşına bağırır: - Nereye böyle yine Hisarsporlu musun yoksa Kalesporlu musun, elektrikçi kambur Ramazan yine hakemlik yapıyor mu? Arkadaşı cevap verir: - Oooo Hacarap izine mi geldin? Hoşgeldin aman Hacarap bırak onlar mazide kalsın. Güzel bir anı olarak. - Hoşbulduk izine geldim. Anladım, bizimki şakaydı nereye böyle yine bir hesap peşinde misin? - Yok be Hacarap çocuklar torunlar derken yorulduk. Başkonsolos Wuppertal ATİB’i Ziyaret Etti .C. Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel, Din Ateşesi İlhami Ayrancı’yla birlikte ATİB-Wuppertal Eğitim ve Kültür Merkezi’ni ziyaret etti. Kendi binasında birden fazla değişik faaliyetleri atbaşı yürüten Eğitim ve Kültür Merkezi, okul çocuklarının ev ödevlerine yardım kurslarından, kadınlara yönelik Almanca kursları ve kültürlerarası diyalog toplantılarına kadar bir dizi çalışmanın yanısıra, Osmanlı Camii’ni de bünyesinde bulundurmaktadır. Dernek Başkanı Yavuz Aktaş, Başkonsolos Fırat Sunel’e kuruluş binasını gezdirirken, altına imza attıkları faaliyetler hakkında bilgi verdi. Ziyaretin Cuma gününe denk gelmesi münasebetiyle, Din Ateşesi İlhami Ayrancı T camide “Cuma sohbeti” yaptı. Dernek yöneticileri ve vatandaşlarla sohbet eden Fırat Sunel’e daha sonra ATİB Genel Başkan Yardımcısı Tibyan Taşkın, ziyaretinden dolayı memnuniyetini dile getirdi ve “Göçün 50. Yılında Avrupa Türkleri” adlı ATİB’in hazırladığı kitabı takdim etti. Daha sonra Wuppertal Eğitim ve Kültür Merkezi Kadın Kolları, Başkonsolos Fırat Sunel ve Din Ateşesi İlhami Ayrancı’ya birer buket çiçek takdim etti. - Hadi, hadi güvercinleri yine uçuruyor muşsun. - Eh, oda bizim özelimiz olsun. - Ara sıra uğra da görüşelim. Günlerimiz sayılı. - Uğrarım Hacarap şöyle yine eskilerden konuşuruz. Haaaa bana uğra da sana bir çift beyaz güvercin uçurayım da gör. - Zaten düşünüyorum... Ertesi hafta Hacarap bir duyarki arkadaşı rahmetli olmuş. İşte hayat böyle birşey. İnsan! İnsan seraplarda hayallerini yaşar. Geriye dönüşü olmayan bir yola girer. Su misali sürüklenmeye başlar. Yokuşa, inişe, viraja girer. Bazen taşlara bazen otlara vurur. Ama yine geriye bakar. Hiç olarak boşu, boşuna giden özel köşe hayata hala özlem çeker. Anlamsız bir boşlukta sallanmış durmuştur. Yaşı geçmiş eski dostları aramaz olmuştur. Parası varsa bakım evinin bir köşesine atılacaktır. Para yoksa köşelere bucaklara sürüne sürüne atılacaktır. Sonra vefat edince defin işleminden sonra unutulup gidecektir. Bu birinci perde. İnsan madde ile ruhu hamur edip birbiri ile harmanlar uyum içinde birbiri ile yaşamı ALLAH yolunda tüketirse o insan ölümü ölümsüzleştirir. Çünkü gerçek olan yaratılış ruhuna uygun bir şekilde yaşamıştır. Dünyada devamlı kalmayacağını anlamış ve ölümün yok olmak olmadığını anlamıştır. Hak sevgisi ile kendini yuğurmuş. Hayatın, ayakta kalmanın kul olmak olduğunu anlamıştır. Kendi ruhunu nurlu yolda tertemiz ederek O, na O’ nun yoluna kendini adamıştır. Şöyle bir soru sorabiliriz. Ey insan nereye? Hayatın nereye gideceğini nerede biteceğini, sonunun ne olacağını, neyin senin için hayırlı, neyin hayırsız olacağını bilebilir misin? Hayatın bittiği bir dağda konaklayamazsın. Seni bekleyen bir son var. Dönme dolap gibi dolanıp durma. Seni ileriye, doğruya götürecek yola gir. ALLAH hiçbir mümini ve mümineyi doğru yoldan ayırmasın. Yine bir yazının sonuna geldik. Sizleri ALLAH’a emanet ediyorum. Selam ve dua ile. Dualar ve Hediyelerle Okula Başladılar lmanya'nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti'nde okulların başlamasıyla birlikte, okula ilk adımını atanlar kadar aileler de heyecanlı ve sevinçliydiler. Osmanlılar döneminde yaşatılan geleneğimiz "bedi besmele", yani okula başlayacak olan çocuklar için düzenlenen tören, yıllardan beri artık ATİB bünyesindeki birçok kuruluşta da uygulanmaktadır. Bu güzel geleneğimizi istikrarlı bir şekilde tam dokuz yıldan beri yaşatan derneklerimizden birisi de, Bielefeld Eğitim ve Kültür Merkezi/Yunus Emre Camii'dir. Bielefeld'de bu sene okula yeni başlayan onlarca çocuk için ATİB- Bielefeld Eğitim ve Kültür Merkezi yönetimi, ailelerin de katılımıyla Yunus Emre Camii'inde bir A tören düzenledi. Yunus Emre Camii Din Görevlisi Ali Balcı'nın da katkılarıyla tertiplenen "bedi besmele"de çocukların başarılı olması için dualar edildi ve ardından hediyeleri dağıtıldı. İnsan eğitimine ve ilme verilen değerin anlaşılması ve çocuklara okul hayatının sevdirilmesi için bu tür etkinliklerin çok önemli olduğunu ifade eden dernek yöneticileri, bundan sonra da çocuklarımızı eğitim süresince yalnız bırakmayacaklarını söylediler. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Ekim · Oktober 2012 · Zilkade 1433 bulmaca Kurban bedeli 10 100 0 € *