Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Transkript

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
Türkiye - ABD Ýliþkileri
P R O F. D R . Ö Z C A N Y E N Ý Ç E R Ý
CEYHUN BOZKURT
OSMAN ÇELÝK
Barak Hüseyin Obama'nýn
Türkiye Ziyareti ve
ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri (*)
Giriþ
SSCB'nin çökmesinden sonra özgür Dünyanýn ABD'ye, özgürlüklerin
korunmasýnýn da NATO'ya olan ihtiyacý kalmamýþtý. Dünya siyasetinin
ABD'nin liderliðine ihtiyaç duyacaðý þekilde yeniden formatlanmasý gerekiyordu. Soðuk savaþ sonrasý bütün kurgular bu amaç üzerinden gerçekleþtirildi. ABD, eski müttefiklerini yanýnda tutmak ve onlarýn baðlýlýðýný ucuza
kapatmak için büyük bir korku ve tehdit paranoyasý gerçekleþtirdi. Diðer
yandan ABD içinde de kendi vergi mükelleflerini ikna edecek nitelikte ciddi
bir düþmana ihtiyacý vardý. 11 Eylül'de Amerika'da gerçekleþtirilen terörist
saldýrýlar ABD'ye aradýðý bu fýrsatý vermiþtir. Sonuçta yeni düþman olarak
Ýslâm, tehdit olarak da “terör” ABD'nin düþman ihtiyacýný karþýlamýþ oldu.
ABD Baþkaný Bush, 11 Eylül'ün hemen arkasýndan jeopolitik yönden stratejik öneme sahip iki Ýslam ülkesine karþý, büyük yýkým hareketini bu psikolojik iklim ve destek sayesinde baþlatmýþ oldu.
Afganistan ve Irak'ýn iþgali sýrasýnda Baþkan Bush, “Haçlý Seferleri”
terimini ve “Ýslâmofaþizm” kavramýný sýk sýk kullanarak yaptýðý savaþýn hedefini de ortaya koymuþ oldu. ABD Baþkaný, bütün dünyaya “Ýslamcý teröristleri” iþaret edip, gözdaðý vererek “ya bizdensiniz ya da onlardansýnýz,
baþka seçeneðiniz yok” mesajýný verdi. Afganistan ve Irak; BM'ye, AB'ye,
hatta NATO'ya raðmen ABD tarafýndan iþgal edilip, ezildi. Kýsacasý Baþkan
Bush, ABD'nin imajýný soðuk savaþ sonrasý bütün dünyada özellikle de Ýslâm ülkeleri nezdinde fena halde bozdu.
(*)
21. Yüz Yýl Türkiye Enstitüsü Yönetin Kurulu Üyesi ve Niðde Üniversitesi Öðretim Üyesi
[149]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
ABD Baþkaný Bush'un da içinde bulunduðu ABD'deki yeni muhafazakârlar ekibinin stratejilerinde dini motifler büyük ölçüde belirleyici olmuþtu.
Kuþkusuz yeni muhafazakârlarýn bu eðilimlerinin temelinde Amerika'nýn
kuruluþ ve soðuk savaþ dönemindeki uygulamalarýn büyük etkisi vardýr. Bu
etkinin boyutlarýnýn kavranabilmesi için ABD'nin sömürge siyasetinde dinin rolüne kýsaca deðinmekte yarar vardýr.
ABD'nin Sömürge Siyasetinde Dinin Rolü!
Amerikan yayýlmacýlýðý meþru temellerini “Mesihsel” sözleþmeye dayandýrýr. Amerikalýlarca 19. yüzyýlda geliþtirilen “Manifest Destiny”(Belirlenmiþ Yazgý) teorisinde bu durum açýkça ifade edilmiþtir. Buna göre “Amerikan tarihinde yer alan ve Amerikalýlarýn seçilmiþ ve kutsanmýþ bir
halk olduðu ve dolaysýyla Tanrý tarafýndan vahþi milletlere uygarlýk
modeli oluþturmakla görevlendirilmiþti”.1 Bu algý birçok ABD Baþkanýnýn ve düþünürünün yol haritasýný belirlemiþtir. William Allen White, “Mevcut dünyada, dünya fatihleri olarak ilerlemek, Anglo-Saksonlarýn apaçýk yazgýsýdýr. Onlar, yazgýnýn, denizin tüm adalarýna sahip olmak ve
kendilerine boyun eðmeyen halklarý ortadan kaldýrmak görevine atadýðý
seçkin halktýr”2 der. A.J. Beveridge, bu anlayýþý daha da ileri taþýyarak seçimi
yapanýn “yazgý” deðil, doðrudan doðruya “Tanrý” olduðunu söyler. Ona
göre, Tanrý Tötonik halklarý, “bu dünyanýn kaos egemen olan bölgelerinde sistem kuracak olan efendi örgütleyiciler” olarak yaratmýþtý. Onlara “Tüm yeryüzü topraklarýnda gerici güçleri yenecek” geliþme ruhu
vermiþti. “Vahþi ve bunak halklar” üzerinde etkili bir yönetim gösterebilmeleri için, yönetmekte usta kiþiler olarak yaratmýþtý. Tüm Töton ýrklar içinde Amerikan halkýný, “sonunda dünyanýn dinçleþtirilmesine öncülük
etmek üzere” seçilmiþ ulus olarak göstermiþti. Amerika'nýn yüce görevi
buydu.3
Beveridge çeþitli konuþmalarýnda þöyle diyecektir: “Amerikan Cumhuriyeti, tarihin en üstün ýrkýnýn kurduðu bir cumhuriyettir. Tanrý tarafýndan
yönlendirilen bir devlettir…. Bu cumhuriyetin liderleri de yalnýzca devlet adamý deðil, ayný zamanda Tanrý'nýn peygamberleridir”.
Geçmiþ ABD Baþkaný Bush'un ifadelerinde de ayný üslûp ve inanç hâkimdir. Baþkan Bush “yýldýzlarýn ötesinden aldýðý ilhamla” yönettiðinden
1
Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, 5. Baský, Ýstanbul, 2003. S.88.
2
William Allen White, “Baþyazý” Emporia, Gazete, March 20, 1899.
3
Edward McNall Burns, Çaðdaþ Siyasal Düþünceler 1850-1950, 2.Baský, Ankara, 1984. S.467.
[150]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Baþkan Bush aracýlýðýyla dünyayý bir savaþ meudaný haline getiren Amerikan
Neo-Con(Yeni Muhafazakâr)larýn amblemi
söz etmiþtir. Mücadelelerinin bir çeþit “Haçlý Seferi” olduðunu da açýkça ifade etmiþtir. Baþkan Bush; ABD'nin “Ýslamcý faþistlerle savaþ halinde olduðu açýkça görüldü” þeklinde sýk sýk açýklamalar yapmaktadýr.
Dünyada yaþananlar ABD'nin dýþ politikasýnda katý ve mutlak dini figürlerin belirleyici olduðunu gösteren kanýtlarla doludur. Edvar Said þöyle
der: “Amerika dünyanýn alenen en dinsel ülkesidir. Tanrý’ya yönelik referanslar, bozuk paralardan binalara kadar ulusal hayatta kullanýlan ortak deyimler bu minvalde nüfuz eder. Tanrý’ya çok þükür, Tanrý’nýn ülkesi, Tanrý
Amerika'yý korusun ve böyle gider”.4
Soðuk Savaþ Döneminde ABD'nin Stratejisi:
“Komünizme Karþý Din”
Ýkinci Dünya Savaþý'ndan hemen sonra, ABD merkezli geliþtirilen
“soðuk savaþ” stratejisinin 1980'li yýllara kadar olan sürece etkileri Ýslam dini
yönünden irdelenmeye deðerdir. 1947'de uygulamaya konan “soðuk savaþ”
planý, SSCB'nin ekonomik, dini, siyasi ve askeri olarak kuþatýlarak
etkisizleþtirilmesini öngörüyordu.
4
Merdan Yanardað (editör), Yeni Muhafazakârlar, Civi Yazýlarý Yayýný, Ýstanbul, 2004, S.104.
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[151]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
Türkiye dahil bütün Ortadoðu'nun siyasi, dini ve tarihi yapýsý dikkate alýnarak, Sovyetler Birliði'ne karþý kullanýlan Ýslam, “soðuk savaþ” sürecinin en
önemli ideolojik silahlarýndan biri oldu. ABD'nin politik stratejisyenlerince
belirlenen ve yöneticileri tarafýndan uygulanmaya konulan “yeþil kuþak teorisi” temeli de ideolojiye karþý din stratejisine dayanýyordu.
Rusya'daki Amerikan Büyükelçisi 1946'da þunlarý söylemiþtir; “Manevî
hayatýmýzý devlet adamlarýndan ziyade, büyük din adamlarýnýn kýlavuzluðuna borçluyuz... Stalin'i durdurmakla iþ bitmez. Tanrý'dan baþka efendi tanýmayan biz Amerikalýlar... Bu mücadelede kullanýlacak en meþru silah, manevî bir kuvvet olan dindir... Musa, Buda, Konfiçyus, Muhammed, ayrý ayrý
yollardan bizi ýþýða çýkardýlar. Düþmanýmýz Komünizm Tanrý'yý inkâr esasý
üzerine kuruludur. Din, komünist diktatörlüðü yok edecek ilâhî kudrete sahiptir...” ABD'nin, Sovyetler Birliði'ne karþý geCIA, dini bütünüyle ide- liþtirdiði politikanýn merkezinde din faktörü
olojik mücadelenin en
vardýr. Dönemin tarihsel özgünlükleri içerisinde
oluþturulan politikalarýnýn merkezinde, dünyaönemli araçlarýndan
birisi haline getirmiþtir. daki belli baþlý mevcut bütün dinler bulunmaktaydý.
Fuller, “Dine Baþvurma Zorunluluðu” adlý deðerlendirmesinde þunlarý söylüyor; “Dünyada hiçbir lider, ne George Washington, ne Nehru, ne
Lenin, ne de Gandi sonsuza kadar yaþayacak ürün vermemiþlerdir. Oysa Ýncil ve Kuran veriyordu. Liderler ölüyor, önce bedenleri, sonra da zaman
içinde düþünceleri siliniyordu. Oysa Kur'an ve Ýncil yaþýyordu...”
Brzezinski, SSCB'ye karþý mücadelede Ýslamcý muhalefetle birlikte hareket edilmesini bir zorunluluk olarak gördüðünü þöyle anlatýr: “Bana öyle
geliyor ki, þu an en önemli þey Sovyetler'e karþý Ýslâmi bir ittifak oluþturulmasýdýr…”
CIA, dini bütünüyle ideolojik mücadelenin en önemli araçlarýndan birisi
haline getirmiþtir. Amerikan eski Dýþiþleri Bakaný Dulles 1956'da Sovyetleri,
din faktörü ile tehdit etmiþtir. “Din ile siyaset birbirinden ayrýlmaz.
Dünya meselelerini halletmek hususunda seçeceðimiz yol, dinî görüþtür. Ümit ediyoruz ki Sovyet liderleri iþ iþten geçmeden Allah fikrine baðlýlýðýn vatanperverliðin beþeri haysiyet ve vakarýn daima kalplerde yaþayacaðýna inansýnlar...” Kýsacasý, ABD'nin devlet politikasýnýn
yürütülmesinde 'din' vazgeçilmez bir politik araçtý.
Din ya da medeniyet faktörü gerçekte Amerika'nýn kudret elitlerinin bilinçaltýný yöneten önemli bir faktördü. Soðuk savaþýn sona ermesi bu bakýþ
[152]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
açýsýnýn yeniden nüksetmesine neden olmuþtur. Baþkan Bush'un stratejik ve
entelektüel yol haritasýný da Samuel Huntýngton'un “medeniyetler çatýþmasý” görüþü biçimlendirmiþtir. Nitekim Huntington bu konuda þöyle diyordu: “Yeni dünyada mücadelenin esas kaynaðý öncelikle ideolojik ve ekonomik olmayacak. Beþeriyet arasýndaki büyük bölünmeler ve hâkim mücadele kayna-ðý kültürel olacak... Global politikanýn asýl mücadeleleri farklý
medeniyetlere mensup grup ve milletler arasýnda meydana gelecek. Medeniyetler çatýþmasý global politikaya hakim olacak. Medeniyetler arasýndaki fay
hatlarý geleceðin muharebe hatlarýný teþkil edecek. Medeniyetler arasýndaki
mücadele, modern dünyadaki mücadelenin evriminde nihaî sayfa olacak...”5
Baþkan Bush, karþýt ve tehdit eden medeniBaþkan Bush'un stratejik
yete ait ülkelerden ikisi olan Irak ve Afganistan'ý
11 Eylül saldýrýlarýnýn akabinde önce yýktý sonra ve entelektüel yol haritada iþgal etti. Yalnýz Ýslam ülkeleri nezdinde deðil sýný da Samuel Huntýng“Önleyici müdahale” doktrini ile hedef aldýðý ton'un “medeniyetler çadünyanýn diðer ülkeleri nezdinde de Baþkan
týþmasý” görüþü biçimBush çok kötü bir imaj çizdi. “Yaþlý AvrupaGenç Avrupa” ayrýmý da onun Savunma Baka- lendirmiþtir.
nýna ait bir deðerlendirmeydi. Baþkan Bush döneminde dünya daha güvensiz bir hale gelmiþti. ABD'de baþkanlýk seçimleri
yaklaþtýðýnda dünyanýn Baþkan Bush'u taþýyacak takati kalmamýþtý. Patlayan
kriz iþin tuzu biberi oldu. Rusya'nýn yeniden küresel bir güç olarak yarýþta
“ben de varým” þeklinde Gürcistan'a giriþi de bu durumun bir sonucuydu.
Seçimlerle Baþkan Bush'un ve Neocon ideolojisinin ABD'de yenilmesi
dünyaya büyük bir “oh” çektirmiþtir.
ABD halký, son derece kötü bir deneyimden sonra küresel patronajýný
düzeltmek, demokrasinin itibarýný onarmak ister gibi bir siyahî kiþi (gerçekte tam siyahî deðil melez) olan Obama'yý baþkan seçti. ABD daha önce de
mezhebi, partisi ve eðilimi farklý kiþileri baþkan seçmiþti. Ancak Obama, geleneksel olarak ABD'de baþkan seçilenlerde ortak özelliði olan “Beyaz,
Anglo-Sakson, Protestan” dýþýnda bir adaydý. Obama'nýn ABD'de baþkan
seçilmesi bu baðlamda Amerikan halkýnýn bütün dünyadan yüksek sesle özür dilemesi anlamýna da gelmektedir. Obama'nýn rengi siyahýyla Afrika'ya,
adýndaki Hüseyin ile Ýslam Dünyasýna verilmiþ bir mesajý vardý. Üstelik de
Obama Anglo-Sakson da deðil!
5
Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatýþmasý, Derleyen; Murat Yýlmaz, Vadi Yayýnlarý 2.
Baský, Ankara, 1997.S.,16.
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[153]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
Obama'nýn Seçilmesi Neyi Deðiþtirir?
Ancak Obama'nýn baþkan seçilmesine kerameti kendinden menkul anlamlar yüklemek de doðru deðildir. Bu baðlamda Obama'yla birlikte ABD'nin küresel stratejilerinde kökten bir dönüþüm yaþanacaðýný savunanlar
yanýlmaktadýr. Amerikan sistemini, herhangi bir Baþkan'ýn köklü bir deðiþimle dönüþtüreceðini sananlar bu sistemi tanýmayanlardýr. Kapitalizmi ve
küresel aktörlerini iyi tanýyanlar bilirler ki, ABD gibi bir gücün baþýna Ýsa
Mesih gibi biriler geçse bile yapacaklarý sýnýrlýdýr. Obama da nihayetinde
Clinton'ýn rengi siyah olan bir baþka versiyonudur. Clinton gibi soft bir
baþkan bile Libya'nýn ve Irak'ýn bombalanmasýný gözü kapalý emretmiþti.
Baþkan Clinton'ýn “demokrasiyi yaygýnlaþtýrma” temasýný iþlerken þunlarý söylediðini unutmamak gerekir: “Bu yüzyýlda üçüncü kez olarak Amerika kendi iç deðerlerini bütün dünyaya uyObama da nihayetinde gulayarak yeni bir dünya düzeni kurmak niyetini ilân etmiþ oldu. Yine üçüncü kez, AClinton'ýn rengi siyah o- merika uluslararasý sahneye hâkim görünülan bir baþka versiyonu- yordu. 1918'de Wilson'ýn gölgesi, müttefikleri, Amerika'ya, onun yanlýþlarýný dile getidur.
remeyecek kadar baðýmlý olduklarýndan
Paris Barýþ Konferansý üzerine düþmüþtü. Ýkinci Dünya Savaþý sonuna doðru, Roosevelt ve Truman bütün küreyi Amerikan modeline göre yeniden düzenleyebilecek pozisyondaymýþ gibi görünüyorlardý”.6
Obama'nýn da demokrasiyi yaygýnlaþtýrma söyleminin arka plânýnýn Clinton'dan farklý olabileceðini düþünmek için hiçbir haklý neden yoktur. Bu bakýmdan Obama ile birlikte aþýrý iyimserlik ve umut içine girmek doðru bir
beklenti olmaz. Nitekim ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Washington politikalarýnýn kiþiye göre deðiþmeyeceðini belirterek, “Washington'da baþkan deðiþir politika kalýr” demiþtir. Wilson, “ABD'de iktidardaki
partiler deðiþebilir. Ama geriye dönüp baktýðýnýzda var olan politikalarýn
yüzde 95'inin deðiþmeden sürdürüldüðünü görürsünüz” diyerek durumu özetlemiþtir. Diðer yandan Wilson, “Gündemin bir numaralý konusu o günün
koþullarýna göre ikinci sýraya düþebilir. Hedeflerde yeni düzenlemeler yapýlabilir. Ama genelde fazla bir sapma olmaz. Çünkü ülkelerin dýþ politikalarý
ulusal çýkarlara dayanýr”.
6
Henry Kissinger, Diplomasi, Türkiye Ýþ Bankasý Yayýn, Çev; Ýbrahim Kurt, Üçüncü Baský,
Ýstanbul, 2002, s,782
[154]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Obama'nýn Seçilmesi ABD Ýçin Ciddi Bir Test midir?
Amerika'da Obama ile baþlayan “yeni” süreçte Bush dönemindeki gibi
dünyanýn sert güç kullanarak -silah zoruyla- ABD çýkarlarýna uygun hale getirmek stratejisinin devam edip etmeyeceði tartýþýlabilir. Ancak Obama ile
birlikte ABD'nin küresel ve emperyal hedeflerine ara verileceðini sanmak
doðru olmaz. ABD’nin küresel rolünü Bush döneminde olduðu gibi oynamaya devam edeceði ancak bunu yumuþak güç kullanýlarak yapmaya çalýþacaðý öngörülebilir. ABD'li yetkililerin sürekli olarak “küreselleþme” ya da
“yenidünya düzeni” ile küreyi kendi çýkarlarýna uyumlu hale getirmeye çalýþtýklarý bilini-yor. Rotry'nin söylediði; “Kendimizi ve tarzýmýzý tüm yerküreye yaymak istiyoruz, çünkü biz tarihsel ilerlemenin gücüyüz” diyen
ABD'nin bu hedefinden Obama'nýn hatýrý için vazgeçeceðini düþünmek
fazlaca saflýk olur.
Daha açýkçasý Obama’nýn ülkelere deniz piyadesi göndererek iþgal etmek yerine, yerli iþbirlikçileri destekleyerek ABD çýkarlarýna uygun düzenler
yaratmaya çalýþabileceðini söylemek mümkündür. ABD de Obama ile birlikte yalnýzca üslûbunu deðiþtirebilir. Obama belki de medeniyetler arasý çatýþmalar çýkartmak yerine çatýþmayý medeniyet içine, mezhepler arasýna taþýyarak Amerika'yý gereksiz risk almaya zorlamaz.
Bu baðlamda Obama döneminde dolar, demokrasi, serbest piyasa, in21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[155]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
san haklarý ve özgürlük kavramlarýnýn önümüzdeki günlerde en sýk duyacaðýmýz kavramlar arasýnda yer alacaðý beklenebilir. Yine bu kavramlarýn gerçek anlamlarý ve insanlýk için deðil, küresel çýkarlarýn araçlarý olarak kullanýlacaðýnýn söylemek kehanet olmaz! Bush deneyimini yaþayan dünyanýn Obama döneminde her þeye raðmen daha güvenilir bir dünya olacaðýný söylemek mümkündür.
Diðer yandan Amerikan halký, John L. O'Sullivan'ýn belirttiði gibi, “kökenlerini birçok diðer milletten almakta” olan ve henüz teþekkül hâlinde
bulunan bir cemaattir. Her üyesinin kökenlerini bildiði Amerikan cemaatini
ayakta tutan, O'nun kurulduðu tarihten bugüne kadar hiç kaybetmeyen, hep
kazanan, durmadan yükselen gücü, dünya üzerindeki itibarý, zenginliðidir.
Amerikalýlar için siyah-beyaz tercihi bir test deðildir. Bu tercih varlýk, zenginlik, imtiyaz ve kazanç zamanlarýnda çok fazla
ABD'yi var eden “He
anlamlý da deðildir. Durmuþ Hocaoðlu'nun ifade ettiði gibi gerçek test “kayýplarda ve fedakârMan” modelidir. Yani
lýklarda bir araya gelmektir ve henüz bir millî feABD, “Güç Bende”
lâket yaþamamýþ olan” Amerikalýlar için böyle
ilkesi üzerine kuruludur. bir testten bahsetmek mümkün deðildir.
Obama “Yapabilir” Ama Bir Yere Kadar!
Obama'nýn sözlerine bakýldýðýndan yalnýz Bush uygulamalarýna deðil
ayný zamanda ABD'yi var eden gerçeklere de ters olduðu görülür. ABD'yi
var eden “He Man” modelidir. Yani ABD, “Güç Bende” ilkesi üzerine kuruludur. Bu modelin terki, ABD'yi býrakýn BOP ya da yeni dünya düzeni idealini gerçekleþtirmesini, kendi birliðini bile bir arada tutmasýný engeller. Bu
baðlamda Obama'nýn “Bizim gücümüz, silahlarýn gücünden ya da büyüklüðümüzden kaynaklanmaz, biz gücümüzü demokrasiden ve kaybetmediðimiz ümidimizden alýrýz” söylemi kulaða hoþ geliyor ama fazlaca romantiktir.
Güç yoksa Amerika da yoktur. Bu böyledir.
Obama, gerçekte söylemlerini gerçekleþtirmeye kalktýðýnda kaçýnýlmaz
olarak Gorbacov'a dönüþecektir. ABD sistemi ise baþkanýn, Gorbacov'laþmasýna izin vermez!
Obama “sürekli deðiþimi” vurguluyor bu tema da olumlu bulunabilir.
Ancak bu da bir zamanlarýn komünist liderlerinin “sürekli devrim” sözüne
çok benziyor. Ayrýca ABD'nin deðiþime deðil baþkalaþmaya ihtiyacý vardýr.
ABD’nin emperyal iþtahlarýnýn, ezilen halklarýn kaynaklarýna el koyma alýþkanlýklarýnýn, nükleer silahlarýnýn ve her çeþit tehditlerinin rengini deðiþtirmek yerine, terk etmesi gerekmektedir. Tek taraflý sömürü üzerine kurulu
[156]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
olan ABD þirketlerinin bunu kaldýrabileceðini düþünmek gerçekçi olmaz.
Barack Obama, gerçekte finans kapitalin bir temsilcisidir. Onun için seçim
sýrasýn-da desteklerini aldýðý þirketlerin ihtiyaçlarý doðrultusunda hareket etmekten baþka çýkar yolu da yoktur. Kaldý ki, ortada sistemden kaynaklanan
ciddî ve büyük bir malî kriz de vardýr.
Diðer yandan Obama'nýn seçilmesiyle Martin Luther King'in düþlediði
kýrk yýllýk rüya siyahlar için gerçekleþmiþ olabilir ancak bunun kýzýl derililerin
rüyalarýna ne kadar etkisi olacaðý da tartýþýlabilir.
Obama, “birlikte yapabiliriz” diyor. Doðru yapabilir ama bir yere kadar. Nitekim ABD'nin geçmiþ dýþiþleri bakaný tam kan siyah bir ABD'lidir.
Ne yaptýðý da biliniyor. Kaldý ki Irak'ta bir milyondan fazla insanýn ölümüne
neden olan Bush döneminin eski dýþiþleri bakaný Colin Powell'de Obama ile
ayný deri rengini taþýyordu. Colin Powel, Obama'nýn konuþmasýný dinlerken
aðladýðýný söylemiþ. Colin Powel muhtemelen Obama'yý ezilmiþlerin, en
alttakilerin, itilenlerin, rengi yüzünden linç edilenlerin çýðlýðý olarak gördüðü
için aðlamýþtýr. Ancak Colýn Powel de ABD Savunma Bakaný olarak kendisinin eline de güç Obama döneminde
geçtiðinde, sahte gerekçeler yaratarak bir milABD'nin küresel hedefyondan fazla Irak'lýnýn, ezilen ve sömürülen çaresiz insanýn öldürülmesine neden olan hukuk- lerinden ve stratejilerinsuz ve haksýz bir savaþý canla baþla savunmuþtu. den büyük bir sapma
Görünen o ki ABD'nin kurucularýnýn idealleri, olacaðýný düþünmek de
siyahý, beyazý ve Kýzýlderili'yi sistemin potasýnda
gerçekçi deðildir.
eritiyor.
Ancak küresel sorunlar deri renklerinin ortak bir potada eritilmesi kadar
kolay çözülecek gibi deðildir. Obama döneminde ABD'nin üslûp ve yöntem
deðiþtirmesi sorunlarýn çözümünü saðlamaz, yalnýzca kolaylaþtýrýr. Amerikalý diplomatlar, eskiden dünya baþkentlerine buyurgan tavýrlarla fikir sormaya ve not tutmaya gidiyordu. Obama yönetimi ise dikte yerine danýþma;
buyurma yerine ortak hareket etme ilkelerini benimsemiþ görünmektedir.
Bu deðiþikliðin ciddî bir dönüþüm olduðu söylenebilir. Ancak bu dönüþümün bir tarz ve üslûptan ibaret olduðu da gözden kaçýrýlmamalýdýr. Ýran'ýn
nükleer kapasite artýrma faaliyetlerini durdurmak veya Afganistan'da Taliban ve el Kaide'ye karþý hareket etmek veya Irak'ta Amerika'ya yakýn bir yönetim oluþturmak gibi temel hedeflerinde ABD'nin bir deðiþiklik yapmasý
beklenmemelidir. Yaþananlar eski yöntemlerle yaþanan yenilgi, yorgunluk ve
bez-ginliðin yeni yöntemlerle zafere çevrilmesi gayretlerinden ibarettir.
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[157]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
Bu baðlamda Obama, Irak'tan asker çekip Afganistan'a göndermeyi
plânlýyor. Bu durum Irak'ta zafiyet yaratýrken Afganistan'da durumu daha
da kötüleþtirebilir. ABD halkýna Bin Ladin'i ölü ya da diri ele geçirme sözü
veren Obama bu konuda eyleme geçerse Pakistan ile beklenmeyen sorunlar
yaþayabilir. Obama'nýn Irak'tan çekilme takvimi de belirsizlik içeriyor. Irak'tan “onaltý ayda çekileceðiz” diye söz vermiþti. Eðer Amerika bu takvimi
uygularsa yükü daha çok Irak ordusunun ve iþbirlikçi hükümetin üzerine yýkarak, mezhep çatýþmasýný körükleyecek bir yönetim biçiminin ortaya çýkmasýný saðlayabilir. Obama'nýn Ýsrail ve Ýran meselesine bakýþý da sanýldýðý
gibi Bush'tan pek de farklý deðil. Ýran'la “görüþeceðim” diyor ama Ýran'ýn taleplerine cevap verip vermeyeceði belli deðil. Bush da Ýran ile gizli ve dolaylý
görüþüyordu, Obama doðrudan görüþmeyi plânlamaktadýr aradaki fark ta
bundan ibaret kalacak gibi görünmektedir.
Obama Küresel Gücün Renkli Bir Enstrümanýdýr!
Elbette ABD Baþkaný Obama, Bush'tan farklýdýr. Ancak ABD'nin küresel çýkarlarý konusunda Obama ile Bush arasýnda hiçbir fark yoktur. Birisinin silahla yapmaya çalýþtýðýný diðeri silahsýz yapmanýn yolunu arýyor. Her iki
baþkan da kendi siyasetlerini deðil ABD'nin siyasetlerini uygulayan aktörlerdir. Bu nedenle Türkiye'nin Obama döneminde daha dikkatli olmasý gerekiyor. Bu dönemde diplomasi daha zeki, daha içerikli, daha estetik ve daha incelikli tavýrlar gerektirecektir.
Bilindiði gibi yalnýz ABD'deki kitleler deðil bütün dünya Bush'tan kurtulmanýn sevinci yaþýyor. Bunun haklý nedenleri var. Çünkü Bush, maddenin
(gücün) zalimleþebilme(ahlâkî olmayan kullanma) yeteneðinin en üst kapasitesini temsil etmekteydi. Bush döneminden geriye hafýzalarda Ýkiz kuleler,
Afganistan ve Irak'ta katledilen bir milyon insan ve bir de ayakkabý savunmasý kalacaktýr.
Obama, imajý bu kadar kötü olan bir baþkanýn ardýndan iktidara geldiði
için son derece avantajlýdýr. Obama'nýn ABD'de baþkanlýða kadar yükselen
bir siyah olmasý, demokrasi vurgusu ve ezilenleri simgelemesi, kendisini “öteki” olarak niteleyen her çevrede haklý olarak beklenti yaratmasý önemlidir.
Ancak Obama'nýn bu olumlu imajý ABD'nin kurumsallaþmýþ stratejilerini
bir anda deðiþtirmeye yetmeyecektir. Bu durumda da yaratýlan büyük beklentilerin büyük hayal kýrýklýklarýna dönüþme ihtimali yüksektir.
Diðer yandan Obama döneminde ABD'nin küresel hedeflerinden ve
stratejilerinden büyük bir sapma olacaðýný düþünmek de gerçekçi deðildir.
[158]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
AA'nýn dünyaya servis ettiði "DTP'nin Türk'ü Obama'nýn önünde el pençe divan"
fotoðrafý
ABD, Bush döneminde zaten her anlamda gücünün sýnýrlarýna gelmiþti.
Kaldý ki ekonomik kriz ve Rusya'nýn çekildiði bölgelere yeniden nüfuz aktarmasý -Obama'dan önce- ABD'nin sert gücünü saldýrgan bir biçimde
kullanmasýný sýnýrlandýrmýþtý.
Obama'nýn bu anlamda yapacaklarý da sýnýrlýdýr. Bu nedenle Obama'yla
birlikte ABD, temel stratejileri ayný kalmak kaydýyla yöntemlerini deðiþtirmek zorundadýr. ABD, Obama'yla birlikte askeri gücünden çok yumuþak
gücünü küresel etkinliði aracý olarak kullanacaktýr. Bunun nasýl gerçekleþtirileceðini ise Baþkan Obama'nýn son zamanlarda okuduðu kitaplardan anlamak mümkündür.
Obama'nýn Joseph S. Nye'nin “Yumuþak Güç” kitabýyla Fareed
Zakria'nýn “The Post American World” (Amerikan Sonrasý Dünya) adlý
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[159]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
kitabýnýn baþ ucu kitaplarý olduðu ABD basýnýnda geniþ bir biçimde yer aldý.
Bu iki kitabýn özelliði þudur: Nye'in kitabý, Amerikan'ýn eski imparatorluklardan ayrýlan yanýnýn askeri gücünü ihmal etmeden teknoloji, ekonomi ve
kültürde yarattýðý deðerlerle egemenliðini sürdürmesi gerektiðini savunmaktadýr. Zakaria ise kitabýnda “Amerika'nýn çöküþünü deðil, diðer ülkelerin yükseliþini” anlatýyor. O, “Artýk dünyanýn en uzun gökdelenin de, en büyük barajýnýn da, en uzun süre izlenen filminin de, en sofistike GSM þirketinin de Amerika'da olmadýðýný” yazýyor. Zakaria, düz mantýk yürütenlerden
deðil. Yani o, “Amerika çöküyor, Asya yükseliyor” görüþünde deðil. Aksine
yeni geliþmeleri anlamaya ve anlamlandýrmaya çalýþýyor. Böylece bu geliþmelere uygun stratejilerle Amerika'nýn yeniden süper güç olarak yüzyýla
damgasýný vuracaðýndan söz ediyor. Bunu da ABD'nin ancak yükselen diðer
güçlerle birlikte yapabileceðini savunuyor. Obama, bugün küresel gücün
renkli bir enstrümanýdýr. ABD Baþkaný ObaYumuþak Güç bir ülke- ma'nýn rengi ve taþýdýðý ya da ona yüklenen misyon ne olursa olsun küresel gücün ana istikamenin baþka bir ülkeyi
tini
etkilemeye yeterli deðildir. Obama döneayartma ve cezbetme kaminde ABD'nin üslûbu, yöntemi ve stratejisi
biliyetidir.
deðiþecektir. Ancak istikamet ayný kalacaktýr.
Yumuþak Güç Sorunu!
Joseph S. Nye Jr ve Soros gibiler baþýndan beri Baþkan Bush'un ABD'nin yumuþak gücünü yeterince etkin kullanmadýðýný söylüyorlardý. Bu baðlamda demokrasi ve insan haklarýný öncelemesi isteniyordu.
Yumuþak Güç bir ülkenin baþka bir ülkeyi ayartma ve cezbetme kabiliyetidir. Mantýðý “eðer istediðim þeyi istemeni saðlayabilirsem, o zaman yapmak istemediðin þeyi yapmaya seni zorlamama gerek kalmaz” esasý üzerine
dayanýyordu. Yumuþak güç ayný zamanda iknadan veya insanlarý tartýþarak
harekete geçirmekten de farklýdýr. Ayartma ve cezbetme çoðu zaman karþýndakini “gönüllü itaatkârlýða veya taklide” sevk eder.
Yumuþak Güç, askeri güç kullanmaktan çok çekim gücüyle bir ülkenin
diðer ülke insanlarýný ikna etmesidir. Bir ülkenin kültürel, sanatsal, sosyal ve
siyasal çekiciliði o ülkenin yumuþak gücünün araçlarýdýr. Eðer hedef ülkeler
sizin politikalarýnýzý meþru görüyorsa yumuþak gücünüz fazla demektir. Yumuþak güç bir ülkenin kendi istediði þeyi baþkalarýnýn da istemesini saðlamaya yarayan güçtür. Bir ülke kendi amaçlarýnýn ve deðerlerinin baþka ülkeler
tarafýndan benimsenmesini saðlayabilirse askeri güç ve ekonomik gücünün
aðýrlýkta olduðu sert gücünü daha az kullanmak zorunda kalýr. Yumuþak gü[160]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
cün kaynaklarý olan kültür, sanat ve politik deðerler açýsýndan ABD rakipsiz
bir çekim gücüne sahiptir.
Amerika'nýn yumuþak gücünün en önemli merkezi de Hollywood'dur.
Hollywood küresel kültür merkezidir. Hemen hiç kimse, onun güç alanýnýn
dýþýnda deðildir.
ABD þimdi en az Hollywood kadar önemli bir araca daha sahiptir. Bu araç Obama'nýn bizzat kendisidir. Obama'yý ABD yeni yüzü olarak pazarlayarak Bush döneminde yerlerde sürünen Amerika imajý kýsa sürede düzeltilmeye çalýþýlacaktýr. Ýnsanlara Bush döneminde yaþananlarý Amerikan emperyalizminin ürünü olarak deðil de Bush ve ekibinin marifetleri olarak algýlatacaklardýr. Küresel aðlarla ekonomik, siyasî, kültürel ve gönülden ABD
þirketlerine baðlý olanlar da buna dünden hazýrdýr.
Bugün yumuþak gücün kaynaklarý olan kültür, sanat ve politik deðerler
açýsýndan ABD büyük bir çekim gücüne sahiptir.
Türkiye dahil ABD'nin küresel güç stratejilerinin hedefinde olan ülkelerin aydýnlarý ABD'- Yumuþak Güç, askeri
nin ülkeler üzerindeki etkilerine deðil yöntemle- güç kullanmaktan çok
rine karþý çýkmaktadýr. Onlar aksine ABD'nin çekim gücüyle bir ülke“demokratikleþme”yi saðlayabilmesi için yumuþak güç kullanmasý gerektiðinden söz etmekte- nin diðer ülke insanlarýný
dir. Onlar açýkça “Ortadoðu ülkelerinde de bir ikna etmesidir.
demokratikleþme dalgasýnýn oluþturulabil-mesi
için ABD'nin yumuþak gücüyle bu bölgeyi etkilemesi gereklidir” diyebilmektedir. Bu, “Amerikan etkisine evet, askerine hayýr” demek anlamýna gelmektedir.
Dolaylý Güvenlik Stratejisi Etkinleþtirilecektir!
1970'lerin CIA direktörü Richard Helms dolaylý milli güvenlik stratejisini “Amerikan halký ve topraklarýnýn Amerikan deðerler sistemi-nin ve yaþama biçiminin yayýlmasý yoluyla korunmasý” olarak tanýmlarken þu açýlýmlarý
yapar: “Eðer o deðerlerimizin ve yaþam biçimimizin sürmesini istiyorsak,
baþka kültür ve güç merkezleriyle rekabet etmek zorundayýz. Çok uluslu þirketler bu yolda en büyük destekçimizdir. Yabancý ülkelerdeki iþ faaliyetleri
hep bize çalýþmaktadýr. Þirketlerin aktarýcý etkisi yalnýzca; Amerikan iþ idaresi, bankacýlýk ve pazarlama yöntemlerini deðil, bizim hukukî sistem ve kavramlarýmýzý, si-yasal felsefemizi, konuþma, anlaþma, göreneklerimizi, sosyal
hareketlilik anlayýþýmýzý ve uygarlýðýmýza özgü hümanite ve sanatlardan bir
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[161]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
parçasýný da iletmekte ve aþýlamaktadýrlar”. Bu baðlamda Ritz Craskers þirketinin yetkililerinin, krakerden çok ötede þeyler sattýðýný da þu sözleriyle ortaya koyduklarýný hatýrlatmakta yarar vardýr: “Biz bir kavram satýyoruz”.7
Ýþte bu yüzden günümüzde siyasetin kavramlarý ile þirketlerin kavramlarý iç
içe girmiþtir.
Amerikan dýþ politikasý, Amerikalý iþ çevrelerinin yatýrým fýrsatlarýný korumak amacýyla diðer ülkelerde vuku bulmasý muhtemel toplum-sal deðiþimlerin önüne geçilme ve denetim altýna alma görevini üstlenirken, bu politikayý þaþkýnlýk içindeki yerel unsurlara basit ve kolay anlaþýlacak tarzda açýklayacak resmi bir organýn faaliyete geçmesi âcil bir ihtiyaç olarak düþünüldü. 1963'te baþkanlýk bürosundan yapýlan açýklamada þöyle deniyordu: “Baþka ülkelerde yaÖnümüzdeki günlerde
þayan halklarýn davranýþ ve tutumlarýný etkilede Cumhuriyete, millî
mek suretiyle, Birleþik devletlerin amaçlarýna uiradeye, ulusal çýkarlara, laþmasýna yardým etmeliydi.”8
baðýmsýzlýk anlayýþýna
yönelik saldýrýlar devam
edecektir.
Wells Büro'nun eski baþkanýnýn aðzýndan
þunlarý aktarýyor: “Ýftiharla söyleyebilirim,
Birleþik Devletler Enformasyon Bürosu'nca
üretilen her tür-lü radyo-TV yayýný, açýlan sergi,
yayýnlanan kitap, dergi ve periyodikler ve filmler, artýk, ikna etme sanatý ve
bunun yollarý konusunda uzmanlaþmýþ kiþilerce örnek alýnmaktadýr”.9
Önümüzdeki günlerde de Cumhuriyete, milli iradeye, ulusal çýkarlara,
baðýmsýzlýk anlayýþýna yönelik saldýrýlar devam edecektir. Saldýrýlarýn boyutu
ve yönteminin deðiþme ihtimali vardýr. Saldýrýlar daha çok kültürel, entelektüel ve sanatsal yöntemlerle gerçekleþecektir. Yumuþak güç ve dolaylý stratejiler kullanýlarak yapýlan bu saldýrýlar ikna edilmiþler tarafýndan içselleþtirilmiþ olduðundan daha da etkili olma ihtimalleri vardýr.
Obama'dan Kuþkulanmak Ýçin Haklý Nedenler Var!
Obama'nýn ABD'de Baþkan olmasý, bütün dünyada ezilmiþlerin, itilmiþlerin ve ötelenmiþlerin yüzü olarak görüldüðünden büyük ümit yaratmýþtýr.
Afrika kökenli ve siyah derili bir baþkan bütün dünyada büyük bir sempatiye
7
Richard J. BARNET, Ronalde E.MÜLLER, Evrensel Soygun, Çokuluslu Þirketlerin Gücü,
s.,41.
8
Alan Wells, Picture Tube Imperialism? Markyknoll, Newyork; Orbis, 1972, s.96.
9
Herbert SCHÝLLER, Zihni Yönlendirenler, Pýnar Yayýný, Ýstanbul, 1993, S.73.
[162]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Obama, iktidara yakýn medya tarafýndan Ýslâm Âleminin hâmisi gibi
gösterilmeye çalýþýlmaktadýr.
neden olmuþtur. Bush'un yýktýðý Amerika imajýný düzeltecek, Obama'dan
daha iyi bir figür bulunamayacaðý konusunda bütün otoriteler hala hem fikir
durumdalar. Obama, seçim sýrasýnda barýþçýl, hümanist, katýlýmcý, insan
haklarýna saygýlý, liberal ve demokratik deðerlerle siyaset yapýlmasýna özel
bir vurgu yapmýþtý. Bu nedenle de yoksul, ezilen ve zulme uðrayan kesimlerde onun seçilmesi, büyük bir beklenti yaratmýþtý.
1.Gazze Katliamý Sýrasýndaki Sessizlik: Ancak Obama'nýn seçilmesinden hemen sonra kendisine baðlanan umutlarý boþa çýkaracaðýný yönelik
bazý iþaretler bir birinin arkasýndan geldi. Bunlardan ilki, Barack Hüssein Obama'nýn seçildiði ancak henüz göreve baþlamadýðý sýralarda meydana geldi.
O sýralarda Ýsrail, Gazzeye karþý büyük bir imha hareketi baþlatmýþtý. Gazze'de büyük katliamlar yapýlýrken, çocuklarýn ve masum sivillerin cenazeleri
yan yana dizilirken Obama, Havai'de tatildeydi. Obama, konuyla ilgili mev21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[163]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
cut ABD Baþkanýný adres göstermiþ ve Gazze katliamýný da Hawai'den âdeta seyretmiþtir. Henüz göreve baþlamayan bir baþkanýn bu konuda inisiyatif
almamasý normal karþýlanabilir mi? Belki. Ancak ekonomik kriz konusunda
Beyaz Saray'da göreve henüz baþlamadan Bush'la görüþen Obama, Gazze'de insanlýk krizi yaþanýrken sesini yükseltmesi bir yana kýlýný dahi kýpýrdatmamasý düþündürücüdür.
Obama'nýn Gazze olaylarý sýrasýndaki sessizliðinin nedeni aþaðýdaki makalede iddia edilen husus olabilir mi? Üzerinde düþünülmeye deðer. Sözü edilen hususlar Amerika'da bir gazetede yayýnlanan makalede ortaya atýlmýþtýr. Bu makalede Obama için þunlar yazýlmýþtýr: “Baþkan Bill Clinton'ýn Beyaz Saray Danýþmaný ve Obama'nýn ilk destekleGazze'de büyük katliam- yenlerinden olan Abner Mikvner'e göre, “Barak
lar yapýlýrken, çocuklarýn Obama ilk Yahudi Devlet Baþkaný'dýr”. Mikvner'in doðrulamasý Obama'nýn hem Ýsrail Devve masum sivillerin cena- letine
hem de Birleþik Devletlerdeki Siyonist Ýkzeleri yan yana dizilirken tidar Düzeni'ne tek yönlü ve uzun süreli taahhüObama, Hawai'de tatil- dünü yansýtýyor. Ulusal olarak önde gelen Birindeydi. Obama, konuyla ci Ýsrail propaganda organý Chicago Jews News
ilgili mevcut ABD Baþ- gazetesi, Pauline Dubkin’in yazdýðý “Obama ve
Yahudiler” isimli uzun makalesini yayýnladý.(24
kanýný adres göstermiþ
Ekim 2008). Makalede “siyasî sahnenin uzun
ve Gazze katliamýný da süreli Yahudi gözlemcisi” olduðunu onaylayaHavai'den âdeta seyret- rak “Obama'yý Yahudilerin baþkan yaptýðýný, nereye bakarsanýz bakýn bir Yahudi varlýðý görecemiþtir.
ðinizi” belirtiyor”.
Bu nedenle olacak ki, Ýsrail'in aþýrý saðcý Dýþiþleri Bakaný ve Baþbakan
Yardýmcýsý Avigdor Lieberman, ABD Baþkaný Barack Obama'ya Ortadoðu
sorununun çözümünde Ýsrail'e uymak zorunda olduðunu söylüyor. Lieberman iki hafta önce bir Rus gazetesine verdiði demeçte, Obama yönetiminin
sadece Ýsrail isterse yeni barýþ giriþimlerinde bulunacaðýný ifade etmiþtir.
Lieberman, “inanýn bana, Amerika bizim bütün kararlarýmýzý kabul eder”
diyecek kadar da iddialý konuþmuþtur.
Ýsrail basýný Lieberman'ýn röportajýnýn, Barak Obama'nýn Ýsrail ve Filistinlileri barýþ yolunda somut adým atmaya çaðýrdýðý açýklamasýndan sonra
yapýlmasýna dikkat çekmiþtir. Obama, “Ebediyen konuþup duramayýz” demiþti.
2.Rasmussen'e Verilen Destek: Obama'nýn bir diðer kuþku yaratan
[164]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
tavrý, Rasmussen'in Nato Genel Sekreterliðine atanmasý için Türkiye'yi zorlamasý sýrasýnda ortaya çýkmýþtýr. Obama, kendisinden önceki Baþkanýn Ýslâm'a karþý geliþtirdiði üslûp ve tavra karþý çýkmýþtý. Hatta “Amerika'nýn
Ýslâm'la savaþý yoktur” bile demiþti. Türkiye'ye geldiðinde de ezan vaktinden
söz ederek konuþmasýný bitirmek zorunda olduðunu söylemiþti. Açýkça Obama, “Amerika, Ýslâm düþmaný deðil” mesajýný vermiþtir. Buna raðmen Obama’nýn, bütün Ýslam Dünyasýna karþý meydan okuyan, Ýslâm'ýn yüce peygamberine hakaret eden karikatürlerin yayýnlanmasýný savunan Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olmasý için olaðanüstü gayret sarf etmesi düþündürücüdür. Halbuki Rasmussen “Haçlý Seferi”nden bahseden eski ABD
baþkaný Bush'un ruh ikizidir. Obama'nýn Rasmussen'e verdiði destek en azýndan bu konuda Bush'tan çok da farklý davranmayacaðýný göstermektedir.
3.Ermeni Soykýrým Ýddialarý ile Ýlgili
Yaptýðý Konuþma: ABD Baþkaný Barack Obama bir yandan Türkiye ile “rol-model” iliþkisi
kurmak iste-diðini söylerken diðer yandan da
Türkiye'nin tarihine yönelik olarak Ermeniler
tarafýndan kurgulanan “soykýrým” iftirasýnýn
ikna edilmiþ savunucusu olduðunu ortaya koymuþ bulunmaktadýr.
Obama'nýn, bütün Ýslam
Dünyasýna karþý meydan
okuyan, Ýslam'ýn yüce
peygamberine hakaret
eden karikatürleri yayýnlanmasýný savunan
Rasmussen'in Nato Genel Sekreteri olmasý için
olaðanüstü gayret sarf
etmesi düþündürücüdür.
ABD Baþkaný TBMM'de yaptýðý konuþmada, “Tarih trajik gerçeklerle dolu. Geçmiþ çözümlenemezse omzumuzda yük olur. Her ülkenin geçmi-þiyle barýþmasý lâzým…/… Açýlan sýnýrlar Türk ve Ermenilerin refah içinde geleceðe
adým atmalarýný saðlayacaktýr” demiþtir. Türkiye ile Ermenistan 24 Nisan
öncesi, gece yarýsý alelâcele bir mutabakat metni ilân ederek tam da ABD'nin
istediði biçimde ön þartsýz iliþkilerin normalleþtirilmesi ve sýnýr kapýlarýnýn açýlmasý konusunda mutabakat metnini paraf ettiklerini dünyaya ilân etmelerine karþýn Obama'nýn Türkiye'ye yönelik sert açýklamasý düþ kýrýklýðý yaratmýþtýr. Obama “soykýrým” kelimesini kullanmamýþ ama “soykýrým”dan
daha vahim bir anlamý olan “büyük felâket” kelimesini içeren bir açýklama
yapmýþtýr. ABD Baþkaný Barack Obama, 1915 Ermeni olaylarý anma gününde özeti aþaðýda verilen, tarihi gerçeklere aykýrý, tek yanlý ve tam anlamýyla
Ermeni iddialarýný içeren þöyle bir açýklama yapmýþtýr;
- “94 yýl önce, 20. yüzyýlýn en büyük katliamlarýndan biri baþladý. Her yýl,
Osmanlý Ýmparatorluðu'nun son günlerinde 1.5 milyon Ermeni'nin katledilmesi veya ölüme yürümesini anýyoruz.”
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[165]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
- “Ermeni halký bizim kalplerimizde yaþadýðý gibi, 'büyük felâket' de,
bizim anýlarýmýzda yaþamalý.”
- “Türk ve Ermeni halklarýnýn, bu acýlý tarih üzerinde dürüst, açýk ve yapýcý bir biçimde çalýþýlmasý çabalarýný kuvvetle destekliyorum. Ermeniler ve
Türkler arasýnda ve Türkiye içinde cesur ve önemli diyaloglar gerçekleþtiriliyor.”
- “Ermenistan ve Türkiye birlikte barýþçý, üretken ve refah içinde bir iliþki kurabilir. Ve birlikte, Ermeni ve Türk halklarý, kendi ortak tarihlerini kabul edip, ortak insanlýklarýný kabul ettikleri zaman daha güçlü olacaklardýr.
Hiçbir þey, büyük felâket ile kaybedilenleri geri getiremez” dedi.
- “Bugün, dostluk, dayanýþma ve derin saygý duygularýyla her yerdeki Ermenilerin yanýnda duruyorum.”
Obama, bir tarihçinin de ötesine geçerek büyük bir inanç ve kesinlikle
rakam vermekte ve yargý ifade etmektedir. Bu konuþma ve yargý olaylarýn tarihin mecrasýndan çýkarýlarak nasýl siyasallaþtýrýlacaðýnýn özetini sunmaktadýr. Obama konuþmasýnda Türk milletinin çektiði çilelerden, uðradýðý katliamlardan, arkadan hançerlenmesinden ve yurdunun iþgal edilmesinden hiç
söz etmemektedir. Obama kendisini Türklere karþý Ermeni tezlerinin, iddialarýnýn, ithamlarýnýn, iftira ve isnatlarýnýn temsilcisi olarak görmektedir.
Böyle bir zatýn “rol-model” önerisi ne denli ciddiye alýnabilir. Obama Türkiye'yi, Türkiye aleyhine yönlendirmek gibi bir gayret içinde görünüyor. Bu
yüzden Türkiye'nin Obama'dan kuþkulanmasý ve ihtiyatý elden býrakmamasý için haklý nedenlerinin olduðunu bu konuþma bir kez
daha kanýtlamýþ olmaktadýr.
4. Azýnlýk ve Etnik Konusundaki Tavýr: Obama, Türkiye'de PKK ve
El Kaide'yi ayný kefeye koyarak her iki kan dökücü örgüt için de terörist nitelemesi yapmýþtýr. Ancak, PKK siyasî kanadý olarak algýlanan DTP lideri
Ahmet Türk ile TBMM'de çok samimi bir görüþme de yapmýþtýr. Kürtleri
azýnlýk olarak nitelemiþ ve haklarýnýn verilmesini istemiþtir. Obama kendisine yöneltilen Irak ve bölgede bir Kürt devleti kurulmasýyla ilgili soruyu geçiþtirmiþtir. Ardýndan da Baðdat'ta Talabani ve Kürdistan Federe Bölgesi
Baþkaný Mesut Barzani, Baþbakan Neçirvan Barzani ve diðer yöneticilerle
uzun uzun görüþmeler yaparak ABD-Kürt iliþkilerinin önemine vurgu yapmýþtýr.
Ayrýca Obama Ýstanbul'da Süryani, Müslüman, Yahudi ve Ermeni dini
liderlerden ayrý olarak, Fener Rum Patriði Bartholomeos'la özel görüþmüþ,
[166]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Barzani ile Obama arasýndaki görüþme, Kürt Tarafý'nýn çok geniþ bir katýlýmý ile
gerçekleþti. Obama Kürt-Amerikan dostluðunun derinliðinden bahsetti.
Heybeliada Ruhban Okulu konusuna özellikle deðinerek bu okulun açýlmasý için hükümetten beklentilerini dile getirmiþtir.
Obama'nýn Türkiye Ziyareti!
Obama'nýn Türkiye'ye gelmesinin nedenlerini Reuters'in ve diðer yayýn
organlarýnýn yaptýðý deðerlendirmelerden çýkarmak mümkündür: Reuters
Haber Ajansý, Obama'nýn, Türkiye'nin “artan nüfuzuyla, Ýran ve Afganistan'da çözüm için yardýmýna ihtiyaç duyduðu Türkiye ile iliþkilerini yenileme arayýþýnda” olduðunu bildirdi. Bir baþka yayýn organý Obama'nýn, 1915 yýlýna dair Ermeni iddialarýyla ilgili bir soru üzerine, “soykýrým” kelimesini kullanmaktan özellikle kaçýndýðýný, kendi görüþünün deðiþmediðini belirtmekle yetindiðini belirtti. New York Times gazetesi, Obama’nýn, “Türkiye'yi, Doðu ile Batý arasýnda köprü vazifesi gördüðünü
söyleyerek övdü”ðünden söz etti. Washington Post gazetesi de, haberinde
“Obama Türkiye'de ortaklýðýn ve barýþýn önemini vurguladý” baþlýðýyla verdiði haberde, ABD Baþkanýnýn, Ýslâm dünyasýna ulaþma arzusunda
olduðunu yazdý. Gazete, Obama'nýn dostluk mesajý verdiðini ve iþbirliðinin
önemine dikkati çektiðini kaydetti.
Obama'nýn Türkiye'yi ziyaretinin, ABD'de Yahudi çevrelerinde oluþan
bir endiþenin sonucu olduðu düþünülebilir. Bu endiþenin nedeni Davos'ta
yaþa-nan “One Minute” restidir. Türkiye ile Ýsrail arasýnda Davos'ta vuku
bulan konjonktürel soðukluðun Türkiye'yi ABD-Ýsrail ikilisinin uzaðýna dü21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[167]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
þürebileceði endiþesi Baþkan Obama'yý Türkiye'yi ziyarete zorlamýþ olabilir.
Türkiye ile Ýsrail arasýndaki soðukluðu ABD'nin yakýnlaþmasýnýn telâfi
edebileceði düþünülmüþ olmalý. Diðer faktörlerin yanýnda bu ziyarette Ýsrail
faktörünün de önemli bir yeri olduðu hesaba katýlmalýdýr.
Önce ABD Dýþ Ýþleri Bakaný Hilary Clinton ardýndan da ABD Baþkaný
Obama, Türkiye'yi ziyaret etti. Obama, Türkiye'ye Avrupa üzerinden gelirken de AB'nin büyüklerine “Türkiye'yi AB'ye alýn” deyiverdi. Böylece Obama, Türkiye'yi Avrupa'nýn bir parçasý olarak gördüðünü göstermiþ oldu.
Türkiye'nin Avrupalýlýðýný Obama kabul ettiði gibi, AB üyelerine de kabul
ettirmeye çalýþtýðý medyaya yansýdý. Ýyi de Obama bunu niçin yapýyor? Herhalde Obama, Türkiye'yi ve Türk halkýný çok
sevdiði ya da takdir ettiði için böyle bir tavýr
Türkiye'de Obama'nýn
takýnmadý. Aksine Türkiye'yi ABD çýkarlarýna
geliþine olaðan üstü an- uygun yeni bir rol/model içine sokmak için
lamlar yükleyenler çýkbunu yapýyor. Obama, Bush döneminde Türkimýþtýr. Bu taife için Oba- ye ile kýrýlmalar ve yarýlmalar yaþayan iliþkilere
ma'nýn Türkiye'ye neden istikrar kazandýrmaya çalýþýyor. Son zamanlarda
Türkiye'de yükselen Amerikan karþýtlýðýný önlegeldiði deðil gelmiþ olmek istiyor. Türkiye'yi Avrupa-Atlantik eksenimasý önemlidir.
ne baðlayarak bölgesel ve Avrasya'ya kayma ihtimalini önlemeye çalýþýyor.
Türkiye'de Obama'nýn geliþine olaðan üstü anlamlar yükleyenler çýkmýþtýr. Bu taife için Obama'nýn Türkiye'ye neden geldiði deðil, gelmiþ olmasý
önemlidir. Kuþkusuz Obama, Türklere ve Türkiye'ye olan sevdasý yüzünden
gelmemiþtir. Bu durumda Obama'nýn Türkiye'ye niçin geldiði önem kazanmaktadýr. Aslýnda bu hususa Obama da “Ýstanbul'a sadece güzel manzara seyretmek için gelmedim” diyerek dikkat çekmiþtir.
Obama Türkiye'ye niçin gelmiþtir? Bu sorunun yukarýdaki cevaplarýna
ek olarak þu husus da bu geliþte önemli bir rol oynamýþtýr: ABD'nin genelde
bütün dünyadaki özelde ise Ýslâm Dünyasý’ndaki kötü ötesi olan imajýný düzeltmek. Obama, gerçekten de ziyareti sýrasýnda ABD'nin eski siyaset ve uygulamalarýný yeni dönemde kullanmayacaðýnýn iþaretini vermiþtir. Bu dönemde Müslüman-Hýristiyan çatýþmasý üzerinden bir siyaset geliþtirilmeyeceði mesajýný vermeye çalýþmýþtýr. Bush döneminde, “ya bizdensiniz ya da
düþman” anlayýþýnýn yerine “Ýslam Diniyle savaþýmýz yok” anlayýþýný yerleþtirmeye çalýþmýþtýr. Irak'ta postallarýyla camiye giren, caminin içinde Müslüman katleden, cami bombalayan ve minare yýkan ABD'li imajýnýn yerine,
[168]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Obama “Ezan”a saygý gösteren bir ABD'li baþkan imajýný koymuþtur. Arandýðýnda Baþkanýn davranýþlarýnda tutarlýlýk da bulunabilir.
Baþkan Obama, Türkiye'ye “stratejik müttefik” ötesi bir rol yüklediðini
açýkça ifade etmiþtir: “Bu modelde, baskýn olarak Hýristiyan bir ulusla
çoðunluðu Müslüman olan Batýlý bir ulus bir araya gelecek ve iki kýtayý kapsayan, Avrupa ile Asya arasýnda bulunan Türkiye, ABD ile
birlikte modern uluslar arasý bir camia oluþturabilecek.”
Umarýz Bush'un BOP'unun eþ baþkanlýðý
için heyecanlananlar, Obama'nýn rol/model önerisi için ayný hataya düþmezler. Aþýrý beklenti
içinde olanlara söylenmiþ nezaket sözlerine aþýrý
anlamlar yüklemek yanýltýr.
ABD Baþkaný Obama, Bush'tan çok farklýdýr. Ancak ABD çýkarlarý konusunda Obama ile
Bush arasýnda hiçbir fark yoktur. Birisinin silahla yapmaya çalýþtýðýný diðeri silahsýz yapmanýn
yolunu arýyor. Her iki baþkan da kendi siyasetlerini deðil ABD'nin siyasetlerini uygulayan aktörlerdir. Bu nedenle Türkiye'nin Obama döneminde daha dikkatli olmasý gerekiyor. Bu dönemde diplomasi daha zeki, daha içerikli, daha
estetik ve daha incelikli tavýrlar gerektirecektir.
Sanýlan aksine Obama dönemi Türkiye için çok
daha zor geçecektir.
ABD Baþkaný Obama,
Bush'tan çok farklýdýr.
Ancak ABD çýkarlarý konusunda Obama ile
Bush arasýnda hiçbir fark
yoktur. Birisinin silahla
yapmaya çalýþtýðýný diðeri
silahsýz yapmanýn yolunu
arýyor. Her iki baþkan da
kendi siyasetlerini deðil
ABD'nin siyasetlerini
uygulayan aktörlerdir.
ABD Baþkaný'na ve Ziyaretine Yüklenen Anlamlar!
ABD Baþkaný Obama'nýn ziyareti üzerine Türkçe lügatte bulunan bütün övücü sözler kullanýldý. Gazete manþetlerinde ve siyaset arenasýnda inanýlmaz bir iyimser hava oluþturuldu. Türkiye Medyasýndaki bazý yazarlar âdeta Obama'nýn büyüsüne kapýlmýþlardýr. Bu yazarlardan birisi, “Obama'yý
Ýzlerken” baþlýklý yazýsýnda “Çok dengeli bir insan…/…sýrýtan hiçbir özelliði yok…/…hazýmlý, özgüvenli…/…çok da sempatik. Gönlünü açýyor ve
sabýrla, umutla bekliyor; sýcaklýk ve yakýnlýk gösterilmesini. Gösteriþsiz ve
mahcup bir vakarla bekliyor…/…tam bir diyalog adamý. Sermayesi olan
için çok verimli bir muhatap. Rahat davranarak rahatlatmaya mizacý çok elveriþli. Ama cývýtmayýn! Uyarýsýný, incitmeden fakat kuþatýcý bir ciddiyet ve
nezaket duruþuyla ima ediyor”.10 Bir baþka yazar ise “Öðrencilerle bir süper
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[169]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
gücün baþkaný deðil de, içimizden biri gibi sohbet etmesi, gönüllerin fethine
yetti. Bush döneminin iþgalci, zalim burnu havada Amerika'sý yerine, Clinton'ýn ziyaretini hatýrlatan ve Amerika'ya olan antipatiyi, iki gün içinde sempatiye dönüþtüren bir ziyaret bu”.11
Þahin Alpay, “Teþekkürler Baþkan Obama” baþlýðý koyduðu yazýsýna
þöyle baþlamýþ: “ABD Baþkaný Barack Hüseyin Obama'ya büyük bir hayranlýk duyduðumu gizlemiyorum”. Alpay, þöyle devam ediyor: “Obama Amerika'da deðiþimi temsil ettiði gibi, Türkiye'de de deðiþimden yana tavrýný ortaya koydu: “Din ve ifade özgürlüðü güçlü ve canlý bir sivil toplum yaratarak
devleti de güçlendirir… Hukuk devletine baðlýlýk herkese âdil davranmaktan kaynaklanan güvenliði baþarmanýn yegâne yoludur. Güçlü azýnlýk haklarý, toplumlarýn bütün yurttaþlarýnýn katkýlarýndan yararlanmalarýný saðlar…
Hesaplaþýlmamýþ tarih, aðýr bir yük olabilir. Her ülke tarihine bakmalýdýr. Tarihle yüzleþmek daha iyi bir geleceði hazýrlar..”12
Ýþin ilginç yaný Bush dönemini bugün “iþgalci ve zalim” ilan edenler, Bush döneminde bu
konuya hiç dokunmamaya özel bir özen göstermiþlerdi. Hatýrlayalým Bush, Baðdat'ý bombalatýrken bu gazeteler, sayfalarýný Saddam'ýn yaptýðý zulümle aðzýna kadar doldurmuþlardý. Bugünlerde Bush, ABD'de yönetim tarafýndan da
eleþtirildiði için bizim medyanýn ayarlý kesimleri
Bush dönemini eleþtirmekte bir sakýnca görmemektedir. Her þart altýnda ABD'cilik denen þey bu olsa gerek.
Ýþin ilginç yaný Bush dönemini bugün “iþgalci ve
zalim” ilân edenler, Bush
döneminde bu konuya
hiç dokunmamaya özel
bir özen göstermiþlerdi.
Bir diðer köþe yazarý “Ýç politika için belki bugünden iddialý bir lâf olacak ama söylemeliyim: Obama'dan önceki Türkiye'yi unutunuz, Obama'dan
sonra yeni bir Türkiye var” diye yazýyor. Emperyal bir gücün baþkanýna bu
kadar güvenmenin nasýl bir vicdan olduðunu anlamak mümkün deðildir.
Adam, Türkiye'nin iç politikasýný ABD'nin baþýna þunun ya da bunun geçmesinin tayin ettiðini ima ediyor. Barack Obama'ya Amerika'nýn baþkaný deðil de âdeta Türkiye'nin Baþbakaný rolünü yüklüyor. Bu durum yaygýn medyada ve siyaset arenasýnda etkin olan bir zihniyeti afiþe etmektedir.
10
Ahmet Selim, “Obama'yý Ýzlerken”, 9 Nisan 2009 tarihli Zaman Gazetesi.
11
Hüseyin Gülerce, “Obama'dan Sonra Yeni Bir Türkiye Var”, 9 Nisan 2009 tarihli Zaman
Gazetesi.
12
Þahin Alpay, “Teþekkürler Baþkan Obama”, 9 Nisan 2009 tarihli Zaman Gazetesi.
[170]
21. YÜZYIL Ocak n 2009
Barak Hüseyin Obama'nýn Türkiye Ziyareti ve ABD ile Türkiye Ýliþkileri
Obama'yý Türkiye'de görülmekte olan davalarla iliþkilendirenler bile
çýkmýþtýr. Bunlardan birisi de Ýhsan Daðý'dýr. O, “Ergenekoncu odaklarýn,
Obama yönetiminin Türkiye'deki demokratik güçlerle çalýþma eðiliminden
rahatsýz olduðunu” iddia etmiþtir. Ona göre, Obama'nýn ziyareti Ergenekoncularýn pek hoþuna gitmemiþ: “Türkiye'deki Ergenekoncu ulusalcý kesimlerin iþ tutmaya alýþtýklarý Washington'daki neo-conlarýn dönemi bitti.
Bu açýdan Obama'nýn Türkiye'ye geliþi ve Ankara ile iþbirliði yapma hamlesi
Türkiye'deki demokratik güçlerin elini güçlendirecek”13 diyor.
ABD'nin siyasî tarihi dikkatle incelendiðinde görülür ki seçilen bir baþkan çok sert, katý ve ABD'nin siyasî tarihi
müdahaleci bir strateji izlediðinde onun yerine dikkatle incelendiðinde
bir sonraki dönemde gelen baþkan hep daha yu- görülür ki seçilen bir
muþak ve katýlýmcý bir politika izlemek duru- baþkan çok sert, katý ve
munda olmuþtur. Bu bilinçli bir tercih olmasa
bile ABD'nin ve dünyanýn þartlarý baþkanýn tu- müdahaleci bir strateji
tumunu belirleyici önemli bir faktördür. ABD'- izlediðinde onun yerine
nin çýkarlarý Bush gibi deðil Obama gibi davra- bir sonraki dönemde genan lidere ihtiyaç duyuruyor. Bu hep de böyle len baþkan hep daha yuolmuþtur. Sert olarak bilinen her baþkandan
muþak ve katýlýmcý bir
sonra daha yumuþak bir siyaset izleyen baþkan
ABD'de iþ baþýna gelmiþtir. ABD'nin baþkanla- politika izlemek dururýnýn bazý istisnaî durumlar hariç bu tür bir silsile munda olmuþtur.
izlediði söylenebilir. Örneðin Baba Bush (sert),
Clinton (ýlýmlý), Oðul Bush (sert) ve Barack Husseýn Obama (ýlýmlý) gibi.
ABD Baþkanlarýnýn sert ya da ýlýmlý olmasý ABD'nin emperyal
siyasetinin özünü asla deðiþtirmemektedir. Çünkü ABD'nin, baþkanlarý çok
aþan güçlü bir devlet sistemi var. Baþkanlar ABD çýkarlarýný küresel boyutta
etkinleþtirmek ve yaygýnlaþtýrmakla görevlidir. Bazý ABD Baþkaný bunun
için askeri ve silahý bazýsý da deðerleri kullanmaktadýr. Aradaki fark bu
kadardýr. Halk diliyle ifade edecek olursak Bush bir dönemin kötü polisini
oynamýþtý, Obama da bugünlerde iyi polisi oynuyor.
Onun için Obama'ya Mesih vasfý yüklemek büyük bir yanýlgýdýr. ABD
Baþkaný Obama'ya vecd içinde umutla baðlanmak, kendi milletinden ve geleceðinden umudunu kesmiþ kimliklerin iþi olabilir. Kendi ayaklarý üzerinde,
13
Kerim Balcý/Necut Çevikalp, “Liderler Ýttifakta Buluþuyor”, Aksiyon Dergisi, 06-12 Nisan
2009, Sayýsý:748. s.,27
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009
[171]
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri
kendi gücü ve deðerleriyle duramayan toplumlarýn geleceði olmaz.
Sonuç
Bush döneminde Türkiye “Ilýmlý Ýslam”ýn model ülkesi olarak görülürdü. Türkiye'nin ýlýmlý Ýslam'ýnýn diðer Ýslam ülkelerine ihraç edilebileceði
düþünülürdü. Obama döneminde ise Türkiye'nin “laik ve demokratik” yönü ön plâna alýnmaktadýr. Obama'ya göre Türkiye, yüzü batýya dönük, AB'ye üye olmaya niyetli, AB deðerlerini yaþama geçirmeye çalýþan bir Avrupa
ülkesidir.
Bütün bunlara karþýn Obama'nýn Türkiye'den beklentileri de kaldýrýlýr
gibi deðildir. Özetini yazalým: “Türkiye, Ermenistan'la olan sýnýr kapýlarýný
açmalý”, “Türkiye, tarihiyle yüzleþmeli(yani Ermeni'lere soykýrým yapýldýðýný
kabul etmeli) ve bunu bir an önce yapmalýdýr”. “Türkiye, Kýbrýs sorununu
çözmeli, ruhban okulunu açmalý, patriði ekümen olarak kabul etmeli”dir.
“Türkiye Kürt sorununu çözmeli, Kuzey Irak'ta ABD'nin inþa ettiði Kürt
bölgesinin muhafazasý için gereðini yapmalýdýr”. “Türkiye, Afganistan'da
ABD ile iþbirliði içinde olmalý” vs.
Obama'nýn, özellikle “Ermeni Soykýrýmý” konusundaki kesin inançlarýnýn olmasý ve buna dayalý olarak yaptýðý baskýlar Türkiye'yi hata yapmaya
zorlamýþtýr. Bu baðlamda Obama, Türkiye'ye yapmasý gereken her þeyi söylerken Ermenistan'a yapmasý gereken hiçbir þey söylememiþtir. Obama, iþgalci Ermenistan'ýn hâkimiyeti altýnda tuttuðu Daðlýk Karabað ile Azerbaycan topraklarý konusuna hiç deðinmemekte ve bunlarý Türkiye-Ermenistan
iliþkilerinin dýþýnda tutmaktadýr. Türkiye ile Ermenistan arasýnda “Ön þartsýz” görüþmeler yapýlmasýný dayatmaktadýr. Ýþin ilginç yaný Türkiye'nin de
bunu kabul etmiþ olmasýdýr. Bu geliþmeler Türkiye'yi baðlý bulunduðu jeopolitikten koparacak tehlikeleri bünyesinde taþýmaktadýr.
[172]
21. YÜZYIL Ocak - Haziran 2009