Köy-Koop Haber Gazetesi 54. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 54. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
MAYIS 2016
Yıl:5 Sayı:54
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
İklim Değişikliği Anlaşması İmzalandı
»» Paris İklim Anlaşması, New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un
öncülüğünde düzenlenen seremoniyle, 175’ten fazla ülke, bu tarihi anlaşmaya ‘22 Nisan Dünya
Günü’nde imza attı.
Geçtiğimiz yılın Aralık ayında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, dünya liderlerini bir
araya getirmişti. Dünyanın geleceği için
son derece önemli bir dönüm noktası
olabilecek bu konferansta bir araya gelen
liderler, son yıllarda gayet açık bir tehlike
haline gelen iklim değişikliğinin önüne
geçmek için önemli kararlar almışlardı.
Paris Anlaşması, şu ana kadar iklim konusunda imzalanmış en kapsayıcı anlaşma
olması yanında, bir gün içerisinde en fazla
imza toplayan uluslararası sözleşme oldu.
Sera gazı salımlarının kısıtlanması ile küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 2 derece arasında
sınırlandırılması hedefleyen Paris Anlaşması'nın imzalandığı ülkelerde yürürlüğe
girmesi için, o ülkelerin parlamentoları
tarafından da onaylanması gerekiyor.
Küresel ısınmanın özellikle tehdit ettiği ve su altında kalma tehlikesiyle karşı
Bölgesel Ortak Akıl
Toplantılarının
Sonuncusu Erzurum’da
Düzenlendi
karşıya olan yaklaşık 15 ada ülkesi anlaşmayı onaylayarak yürürlüğe soktu.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon
"Bu imzaladığımız gelecek için yeni bir
akit" dedi ve anlaşmanın tüm gelecek kuşakların hayatlarını derinden etkileyeceğini söyledi. Anlaşmayı, Kyoto Protokolü'nde imzası bulunmayan ABD de imzaladı.
“22 Nisan Dünya Günü’nde imzala-
İZBB’den Çiftçilere Tarım
Makinesi Desteği
»» Tarıma yaptığı büyük yatırımlarla dikkat
çeken İzmir Büyükşehir Belediyesi, şimdi
de 18 ilçenin Ziraat Odası ile 175 araçlık
protokol imzalayarak çiftçilere tarım
makinesi desteğine başladı.
Yerelde kalkınma hedefiyle
Türkiye’ye örnek uygulamaları hayata geçiren İzmir
Büyükşehir Belediyesi, üretici desteklerine bir yenisini
daha ekledi. Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Dikili,
Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes,
Menemen, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve
Urla ziraat odaları ile ortak
tarım makineleri parkı oluşturulması için hazırlanan
protokol törenle imzalandı.
Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, tarımın kalkınması için
pozitif ayrımcılık yaptıklarını vurguladı. » Syf 13’te
“Kastamonu ve Burdur İllerinde
Gençlerin Tarımsal Üretim
Faaliyetine Katılma Eğilimleri”
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü öğrencilerinden
Begüm Semerciler, Burak Kaplan, Nazlıgül
Ceylan’ın Emir Emre ve Okan Gümüş’ten destek
alarak, Köy-Koop Burdur ve Köy-Koop Kastamonu
Birliklerinde; “Gençlerin Tarımsal Üretim
Faaliyetine Katılma Eğilimleri” konu başlığında
yapılan araştırmayı bu ay sizlerle paylaşıyoruz.
» Syf 12’de
nan bu anlaşma Dünya’nın geleceği için
umut verici bir adım, ancak bu anlaşma
ile belirlenen hedeflere ulaşılması için
ülkelerin verdikleri sözleri yerine getirmeleri ve enerji politikalarında önemli
değişiklikler yapmaları gerekiyor.
.
Anlaşmada imzası bulunmayan ülkelerin
de belirlenen son tarih olan Nisan 2017’ye
kadar imza atmaları bekleniyor.
Koyun ve Keçilerde
Elektronik Küpe Uygulaması
‘Doğu Anadolu Bölgesi Bakanlık Koordinasyon ve Sektörel Ortak Akıl Toplantısı’na
katılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,
sektördeki destekleri açıkladı. Bakan Çelik, 17 milyar
dolar olan tarım ihracatını
40 milyar dolara çıkaracaklarını söyledi. » Syf 5’te
Yerli Tohumlar Takas
Yapılarak El Değiştirdi
»» Türkiye’de ilk defa Erzurum’da
başlatılan “Koyun ve Keçilerin Elektronik
Kimliklendirilmesi” ile pek çok kolaylığı da
beraberinde getirecek.
Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce yapılan Türkiye’nin
ilk “Soğuğa Dayanıklılık
Test Merkezi” ve Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığınca (GTHB) projelendirilen
“Koyun ve Keçilerin Elektronik Olarak Kimliklendirilmesi ve Kaydı İçin Teknik Yardım Projesi” Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakan
Yardımcısı Mehmet Daniş’in
katılımıyla yapıldı.
Projenin, hayvan hareketlerinin izlenmesi, hastalıkların
»» Bölgesel ortak akıl toplantılarının
sonuncusu, Doğu Anadolu Bölgesi’nden 14
ilin katılımıyla düzenlendi.
önlenmesi, azaltılması ile
hareket yoğunluğuna ilişkin
güvenilir veri elde edilmesi açısından önem arz ettiği
vurgulandı. » Syf 9’da
»» Bursa’nın Nilüfer Belediyesi tarafından
her sene geleneksel olarak yapılan tohum
takas şenliğin 100 yıllık yerli tohumlar takas
yapılarak el değiştirdi.
Nilüfer Belediyesi’nin, bu yıl
ikinci kez düzenlediği “Nilüfer
Yerel Tohum Takas Etkinliği”ne katılan üreticiler, ellerindeki tohumları takas ederek,
yerel tohumların yayılmasına
önemli bir destek verdi.
Sağlıklı nesillerin yetişmesi
açısından büyük önem taşıyan, ekolojik tarımın yapılması ve yerel tohumun
korunması, amacıyla çok
sayıda projeyi hayata geçiren
Nilüfer Belediyesi bu hedefle
örnek bir etkinliğe daha ev
sahipliği yaptı. » Syf 6’da
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -50-
Sütteki Krize Yol Açan
Kapitalist Virüs
Biraz Vicdan
» Syf 2’de
» Syf 5’te
» Syf 9’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Mehmet SEVER
Batuhan SARICAN
Zeytinyağı Yiyemem Aman!
Kooperatiflerde Genel
Kurul Süreci
» Syf 4’te
» Syf 7’de
Brezilya’da Zenginliğin
ve Toprağın Dağıtımı:
MST » Syf 18’de
Ünal ÖRNEK
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Tıbbi ve Aromatik
Bitkilerin Önemi
Para=Proje
Kırsalda Değişim
Öncüleri
» Syf 17’de
» Syf 16’da
» Syf 15’te
KOOPERATİFÇİLİK
01/05/2016 GVK Geçici 61. Madde Uyarınca Hesaplanan Yatırım İndirimi Stopajının
26/05/2016 Ödemesi
01/03/2016 2016 Yılı Emlak Vergisi 1. Taksit Ödemesinin Başlangıcı (1 Mart – 31
31/05/2016 Mayıs Tarihleri Arasında)
01/05/2016
Veraset ve İntikal Vergisi 1.Taksit Ödemesi
31/05/2016
2015 Yılına Ait Gelir Vergisi Mükelleflerinin Vergi Levhasının İnternet
01/05/2016
Üzerinden Alınmaya Başlanması (1 Nisan-31 Mayıs 2016 tarihleri
31/05/2016
arasında)
01/03/2016 2016 Yılı Çevre Temizlik Vergisinin 1. Taksit Ödemesinin Başlangıcı ( 1
31/05/2016 Mart – 31 Mayıs Tarihleri Arasında)
01/05/2016 Nisan 2016 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına ve Satışlarına İlişkin
31/05/2016 Bildirim Formu (Form Ba, Form Bs)
01/05/2016
Denetim Kuruluşları Yetkilendirme Belgesi Yıllık Harç Ödemesi
31/05/2016
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Yrd. Doç.Dr. Ertuğrul GÜREŞÇİ
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Doç.Dr. Yener ATASEVEN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Ünal ÖRNEK
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Erol AKAR
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Tevfik Fikret CENGİZ
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
RK
Efe, son olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Bilindiği gibi TAGYAD, Ankara merkezli ulusal
bir dernek. Ancak etkinlik için
İzmir'i seçince yanılmadığımızı
anladık. Çok sayıda destek aldık. Artık bundan böyle Türkiye dünya tarım medyasının bir
parçası haline gelmiştir. Aslında geçen
Ekim ayında Yönetim Kurulu Başkanımız İsmail Uğural'ın katıldığı ve Yeni
Zelanda'da yapılan Dünya Kongresi'nde
IFAJ'a üyeliğimiz gerçekleşmişti. Fakat
İzmir'de hayata geçirdiğimiz organizasyon ile TAGYAD'ın ilk uluslararası etkinliğini sağlamış olduk. Önümüzdeki
süreçte yeni ulusal ve uluslararası projelerimizi kamuoyu ile paylaşacağız."
01/05/2016
Nisan 2016 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
26/05/2016
LİKLERİ M
E
üretim, ticaret ve sanayi
alanında kendileri için ziyaret ve toplantılar organize ettik. Konuklarımız
İzmir'den çok memnun
ayrıldılar. Bu çerçevede
hem ülke hem de bölge
tarımı açısından bir hayli
etkin tanıtım ve bilgilendirme yaptığımızı düşünüyoruz. Nitekim şu anda IFAJ'ın
kendi sitesinde ve sosyal medyada dünyanın dört bir köşesine ulaşan mesajlar
başlamış durumda. Bu da doğrusu bizim
açımızdan çok gurur verici."dedi.
IFAJ Basın Turu'nun İzmir'de gerçekleşmesinde birçok kurum ve kuruluştan
destek aldıklarını ifade eden Mehmet
01/05/2016 Nisan 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri26/05/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
BİR
Konu ile ilgili açıklama yapan Tarım Gıda
Yazarları ve Gazetecileri Derneği (TAGYAD) Genel Sekreteri Mehmet Efe,
"TAGYAD olarak IFAJ temsilcisi 20 gazeteci, yazar ve yayıncıyı (18 ülkeden)
6-10 Nisan tarihlerinde İzmir'de ağırladık. Bu yıl geleneksel Basın Turu'nu
Derneğimizin daveti üzerine Türkiye'de
düzenleyen IFAJ, Dünya Kongresi'ni de
13-17 Temmuz 2016 tarihlerinde Almanya'da gerçekleştirecek. Bu uluslararası
etkinliği İzmir'de düzenlememizin temel
sebebi bu bölgede tarım ve gıda sektörünün hemen her türlü bileşeninin bulunuyor olması. Nitekim su ürünlerinden
süt hayvancılığına, tarımsal mekanizasyondan yaş ve kuru meyveye, seracılıktan süs bitkilerine kadar çok geniş bir
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
16/05/2016 1-15 Mayıs 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
25/05/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
F
»» Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu (IFAJ) her yıl farklı bir ülkede düzenlediği
Basın Turu'nu bu yıl Türkiye'de gerçekleştirdi.
Nisan 2016 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
01/05/2016
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
23/05/2016
İ
AT
Türkiye, Dünya Tarım Medyasında
01/05/2016 GVK Geçici 61. Madde Uyarınca Hesaplanan Yatırım İndirimi Stopajının
23/05/2016 Beyanı
RI
Size önemli bir haber daha vermek
istiyorum. Bir zamanlar avucumuzdan kaçırdığımız KOOPERATİFLER
BANKASI’nın İstanbul’da bir dairede
şubesini açtığını duydum. Başta Milli
Kooperatifler Birliği olmak üzere tüm
merkez birliklerinin hemen harekete
geçip ilgililerle temas kurmasını istiyorum. Gerekli bilgiyi KÖY-KOOP yöneticilerinden alabilirsiniz. (Sürecek)
01/05/2016 Nisan 2016 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddeleri23/05/2016 ne Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
V E D İ Ğ E R TA
Bütün bu yerleri bize tek tek dolaştırarak gösterdiler. Kuzeye çıktığımızda
Avrupa düzeyinde sanayileşmiş Milano
Son olarak şunu belirtmek isterim: Afrika’dan gelenlerle Güney Amerika’dan
gelenlerin ATATÜRK’ü o denli tanımaları ve saygı-sevgi göstermeleri karşısında çok şaşırmıştım. Onların bu sevgi ve
saygıları karşısında cebimde ne kadar
ATATÜRK resmi bulunan metal ve kağıt
para varsa dağıtıyordum. Dahası, Türkiye’den ATATÜRK portreleri getirtip bazılarına verdiğimde yüzlerindeki mutluluk ifadeleri beni de mutlu ediyordu.
01/05/2016
Nisan 2016 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20/05/2016
MA
Derslerde, bazı yerlerde sanayi, bazı
yerlerde kooperatiflerin kurulmasını öne çıkaran nedenleri soruyorduk.
MEZZOGİORNO teşkilatının faaliyet gösterdiği, tarımın ve ormancılığın ağırlıklı olduğu yerlerde kooperatif kurmak yoluyla oralarda yetişen
ürünleri teşvik etmek, değerlendirmek;
ihracatın kolay olduğu yerlerde sanayi tesisleri kurmak, bunların dışında
turizmi ihmal etmemek gibi projelere ağırlık verdiklerini belirtiyorlardı.
MEZZOGİORNO bölgesinde, örneğin Napoli ve oradan çizmenin ucuna
doğru uzanan koylar, turizmin desteklenmesi gereken yerlerdi. Ülke çapında Venedik gibi doğa harikası bir yerle
İsviçre sınırında bulunan göller bölgesi,
ihmal edilemeyecek turizm alanlarıydı.
01/05/2016
Nisan 2016 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
20/05/2016
IN
Tarıma dayalı kooperatifler
de en çok bu bölgede boy
gösteriyorlar.
Çok ilginç bir kuruluştu Napoli İktisadi Kalkınma Enstitüsü (ISVE). Oraya
kalkınmamış ve kalkınmakta olan ülkelerden öğrenciler alınıyordu. Bunların
hemen hepsi üniversite mezunu, üst
düzeylerde görev yapan kişilerdi. Bizim
okuduğumuz dönemde Avrupa’dan;
Türkiye’den iki, Yugoslavya’dan bir,
İspanya’dan iki, Portekiz’den iki kişi;
Asya’dan; Irak’tan bir, Mısır’dan bir,
Hindistan’dan iki, Pakistan’dan iki, Filipinler’den bir kişi vardı. Geri kalan çoğunluk Afrika ve Güney Amerika’dandı.
Aşağı yukarı kırk beş ülkeden elli yedi
kişi Napoli İktisadi Kalkınma Enstitüsü’nde buluşmuştuk.
01/05/2016 2016 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Gelir Geçici Vergisi
17/05/2016 ve Kurum Geçici Vergisinin Ödemesi
K
Bütün bunların en çok uygulandığı yer
Güney İtalya. Kuzey İtalya ise Avrupa
ayarında sanayileşmiş. Ne var ki Roma’nın altında kalan bölge geri kalmış.
Burada hükümet, bankalar, ticaret-sanayi odaları birleşerek MEZZOGİORNO adı altında bir teşkilat kurmuşlar.
Yatırımları onlar yönlendiriyor, onlar canlandırıyor. Örneğin, çizmenin
ucunda sanayi tesisleri kurulması için
planlar hazırlamışlar ve alt yapısını tamamlamışlar. Bir kimse herhangi bir
sanayi dalında yatırım yapmak isterse
ona yer gösteriyorlar ve tesisi kurması
için uzun vadeli, ucuz sermaye sağlıyorlar. Orada kurulan sanayi tesisleri,
ürünlerini gemilerle deniz ötesi yerlere
taşıyorlar.
Size çeşitli yerlerde çeşitli ürünleri yetiştirip değerlendirmek için kooperatiflerin kurduğu ilginç tesislerden söz
ederken, bütün bu tesislerde kullanılan
makine, araç ve gereçlerin dışarıdan
alınmadığını, Kooperatifler Merkez
Birliği’nin bunların tamamını üretip
kooperatiflere verdiğini gözden kaçırmamak gerekir.
01/05/2016 Nisan 2016 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
16/05/2016 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
L
Tarım Kalkınma Kooperatifleri ise, tarımsal alanda faaliyet gösteriyor. Kooperatiflerin bulunduğu yerlere çadırlar
kurulmuş. Orada değişik yapıda topraklar yan yana yerleştirilmiş. Gençler orada, bu topraklardan nasıl daha kaliteli
ve bol ürün alınabileceğini inceliyorlar.
Bizi gezdirdikleri yerlerde tarıma dayalı kooperatif tesislerini görme olanağı
bulduk. Örneğin, bol meyve yetiştiren
yerlerde önce meyvelerin en iyilerini
tasnif ediyorlar, ambalajlayıp kentteki
kooperatif satış mağazasına gönderiyorlar. Geri kalanlarını reçel ve meyve
suyu üretiminde kullanıyorlar. Bunun
için tesisler kurulmuş.
Diyelim ki, bir bölgede bol buğday yetişiyor. Orada un fabrikası, irmik fabrikası ve İtalyanların baş yemeği olan
makarna fabrikası kurulmuş. Bunların
tümü yan yana, bir arada toplanmış.
Bir başka yerde zeytin ve yağlı tohumlar yetiştiriliyor. Burada değişik yağ
fabrikaları ve küspeden yararlanılarak
yem tesisleri kurulmuş.
Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
KÖY-KOOP Merkez Birliği Genel Başkan Yardımcılığı ve Genel Başkanlığı
yaptığım, Türkiye’yi doğudan batıya, kuzeyden güneye hem örgütlemek,
hem mevcut kooperatifleri incelemek
için dolaştığım halde ülkemizi İtalya
kadar dolaşamadım.
01/05/2016 2016 I. Geçici Vergi Dönemine (Ocak-Şubat-Mart) Ait Gelir Geçici Vergisi
16/05/2016 ve Kurum Geçiçi Vergisinin Beyanı
KA
Önce orman köylerindeki
kooperatifçilikten
başlayacağım. Ormanlarda
balta sesi yok, keçi yok. Bir
köyde kooperatif kurulmuş.
Bu, ağaç artıklarına dayanan
bir el sanatları kooperatifi.
Üretilen el sanatları kentteki
kooperatif satış mağazasına
gönderiliyor. Ürünler
satıldıkça paralar kooperatife
dönüyor. Aşağı yukarı elli
kilometrede bir el sanatları
kooperatifi kurulmuş. Ne var
ki ortaya konan el sanatları
daha farklı. Böylece orman
köylerinin kalkınması
sağlanmış.
ve Torino bölgelerini de gezdik. Örneğin Milano’da Fiat fabrikasını otobüsle
dolaştırdılar. Niçin otobüs kullandıklarını sorduğumuzda yaya olarak ancak
iki günde dolaşabileceğimizi söylediler.
Ğİ • KÖY
Gerçi Ankara Hukuk Fakültesi’nde kooperatifçilikten haberdar olmuştuk. Bu,
KOOPERATİF ŞİRKETLER biçiminde
Ticaret Hukukunda önümüze konmuştu. Bunun gerçek kooperatifçilikle ilgisi
yoktu.
NAPOLİ İKTİSADİ KALKINMA ENSTİTÜSÜ’nde önce kooperatifçiliğin ne
olduğu anlatıldı. Bütün derslerde olduğu gibi alana çıkıp uygulamalar gösterildi. Çeşitli kez çeşitli yerlerde bunlardan söz etmeme karşın, burada daha
detaylı bilgiler vermek istiyorum.
01/05/2016 16-30 Nisan 2016 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
10/05/2016 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
RLİ
»» İtalyan hükümetinin bursuyla NAPOLİ İKTİSADİ KALKINMA ENSTİTÜSÜ’ne (ISTİTUTO
Dİ STUDİ PER LO SVİLİPPO ECONOMİCO-ISVE) gitmem, benim için kooperatifçiliğin
kapısının açılması oldu.
Mayıs-2016 Dönemi muhasebe işleri
ile ilgili yapılması gerekenleri maddeler
halinde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
Her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar
konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
Kooperatifçiliğe İlk Kez İtalya’da Merhaba Dedim
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -50-
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Recai PAÇİN
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Mayıs 2016 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Zeytinyağlı Yiyemem ‘İzmir Olivtech Fuarı’nda
Kooperatiflerin Ürünlerine Büyük İlgi
Aman!
»» Günümüzde zeytinyağının önemini herkes biliyor.
Ancak biraz geriye gidelim. Bir zamanlar zeytinyağı
neredeyse dışlanmış, beslenmede katılaştırılmış
yağlar egemen kılınmıştı. Ve “Zeytinyağlı yiyemem
aman, basmada fistan giyemem aman…” türküsü bu
topraklarda söylenir olmuştu.
Elbette bu türkümüzün de bir hikâyesi var. Bu hikâye, yirminci yüzyılın
başat emperyalizmi olan Amerikan
emperyalizminin türkülerimize bile
nasıl müdahale ettiğini gösteriyordu.
Amerikan emperyalizminin
türkülere nasıl girdi?
Süreç, ağırlıklı olarak İkinci Paylaşım Savaşı’nın sonlanmasıyla başlatıldı. İki kutuplu dünyanın Amerika
Birleşik Devletleri(ABD) ile Sovyetler Birliği tarafından oluşturulmasıyla Türkiye ABD’nin egemenliği
altında bırakıldı.
Emperyalizm için önce kafaların
yıkanması gerekiyordu. Bu bağlamda emperyalizmin ekonomik ayağı
olan liberal-kapitalizmin kitlelerce
benimsetilmesine gereksinme vardı.
Kafalar “nasıl doğadaki yasalar, genelde her yerde geçerli
ise; tarihi, toplumu ve onlara
egemen olan yasalar da doğa
yasaları gibi genel geçerdir.”
şeklinde yıkandı. Ve bu felsefi yaklaşım, eş zamanlı olarak ekonomide
de tek ve biricik gerçeğin liberal-kapitalist bir düzen olduğunu, evrenselci bir söylem olarak ortaya çıkardı ve dayattı. Bu dönüştürmede,
özellikle ABD ve Britanya’daki kimi
düşünürler (!) önemli rol oynadılar.
Arkalarındaki tekelci firmaların desteğiyle bu ideolojilerini yaygınlaştırmak için vakıf, enstitü ve iletişim
ağı kurdular. Kimi bilim adamlarını,
yazarlarını ve siyasetçilerini fonladılar. Bu ideolojik çalışmalarla liberal-kapitalizm, büyük bir kesim tarafından normal ve doğal bir sürecin
parçası olarak kabul edildi. Özetle
bu konuda önemli düzeyde kültürel
egemenlik kuruldu. “İnsanların
beyinlerini işgal edebilirseniz,
kalpleri ve elleri de arkadan
gelecektir” deyişi gerçekleştirildi.
Liberal-kapitalist düzenin sürdürülmesi için ekonomik yardımlar
da devreye sokuldu. Bunun en göze
batanlardan birisi de İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında 1948-1951
yılları arasında yürürlüğe konan
ABD kaynaklı Marşal yardım paketi
oldu. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülkeye, bu plan uyarınca
ABD’den ekonomik kalkınma yardımı(!) yapıldı.
Zeytinyağı nasıl dışlandı?
Yardım paketi altında Türkiye’ye
ABD’de birikmiş olan margarin,
süt tozu gibi besinler verildi. Marşal yardımının koşullarından biri de
Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı
alması oldu.
Buna koşut olarak
Türkiye’de ilk margarin
fabrikası kuruldu.
Zeytinyağı ısıtılırsa
kanser yapar gibi yalanlar
uyduruldu ve basın aracılığı
ile yayıldı. Yüz binlerce
zeytin ağacı sökülerek
büyük bir kıyım yapıldı.
Margarinin fiyatları
düşürüldü ve kitleler
zeytinyağından soğutularak
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
mısır özü yağına ve
margarine alıştırdı.
Zeytinyağını kötüleme için de
TRT’ye “Zeytinyağlı yiyemem
aman…” diye bir türkü sipariş edildi. Üstelik bu türküye, Türkiye’nin
sanayileşmesinde öncü rol oynayan
dokuma fabrikalarımızın basması
da... “basmada fistan giyemem
aman…” diye eklendi.
Günümüze gelince, başta da söylendiği üzere, halkın eğitimli ve de orta
gelir düzeyine sahip sosyal katmanları, margarinin ve naylon kumaşların zararlarını biliyor. Ancak halkın
önemli bir kesimi margarin tüketmeye devam ediyor ve naylon kumaşları
giyiyor… Ve de sağlıksız beslenmeden
kaynaklanan kalp ve damar hastalıkları ile kanser gibi hastalıklar patlama
yapmış durumda.
Bu oyunu bozan bilimci
olmadı mı? Elbette oldu. Adı,
Osman Nuri Koçtürk idi.
»» İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret AŞ (İZFAŞ) tarafından
27-30 Nisan tarihleri arasında düzenlenen 7. İzmir Organik Ürünler Fuarı “Ekoloji
İzmir” ile 6. Zeytin, Zeytinyağı ve Teknolojileri Fuarı “Olivtech”, yeni İzmir fuar
alanında yapıldı. Fuara Köy-Koop İzmir Birliğine bağlı kooperatifler de katılım
sağladı.
Anadolu’ nun altın sıvısı zeytinyağı
ve barışın meyvesi zeytin, OLIVTECH’de uluslararası ekonomik bir
değere dönüştü. Fidandan dağıtıma, makinadan inovasyon teknolojilerine zeytin ve zeytinyağı üretim
zincirindeki tüm firmaların da katılımcı olduğu, yerli ve yabancı alıcılarla bir araya geldiği OLIVTECH,
önemli iş bağlantıları yapmak için
katılımcılara ve ziyaretçilere fırsatlar sundu.
Kooperatiflerden Fuara
Çıkarma
Türkiye’nin en önemli zeytin üretim merkezlerinden olan İzmir’de
Köy-Koop İzmir Birliği’ne bağlı;
Ödemiş, Tire, Bademli Tarımsal
Kalkınma Kooperatifleri kendi
stantlarında yer alırken, Gödence
ve Bademler Tarımsal Kalkınma
Kooperatifleri ise İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nin açmış olduğu stant
da yer aldı. Fuar süresince kooperatifler, ürettikleri ürünleri sergileyerek, ziyaretçilere sundular. Sek-
Margarinlere karşı
zeytinyağını savunmasından
sonra da radyo yayınlarına
son verildi. Konya’ya yaptığı
bir gezi sırasında saldırıya
uğradı ve öldürülmek
istendi.
Ancak hiç yılmadı, zeytinyağını savunmaya devam etti. Aç bırakılmaya
çalışıldı ve en ilginci tıp fakültesinde profesörlüğü, en azından Amerikancı, daha doğrusu uluslararası
margarin sanayicilerinin egemenlik
kurduğu kimi bilimciler(!) tarafından engellendi.
Osman Nuri Koçtürk Hoca’yı yıllar
önce sonsuzluğa uğurladık. Bilimi
namusuyla yaptığı için O’nu unutmayacağız. Işıklar içinde uyusun.
zeytinyağlı sabunlar, fidan, tohum,
gübre, ambalaj malzemeleri, üretim teknolojileri, saklama üniteleri,
zeytin stoklama tankları, cam şişe,
mantar, gıda analiz laboratuvarları,
laboratuvar analiz cihazları, zeytin
işleme makineleri ve ekipmanları,
hasat makineleri, sektörel yayınlar
ve kuruluşlar sergilendi.
Olağan Sektörel Delegasyon Toplantısı Yapıldı
»» Köy-Koop Kastamonu Birliği ev sahipliğinde, Olağan Sektörel Delegasyon
Toplantısı 20-21 Nisan 2016 tarihinde Köy-Koop Bölge Birlik binasında
gerçekleştirildi.
İlk gün yapılan toplantıya Orman Delegeleri, ikinci günde de Tarım ve
Hayvancılık sektörü delegeleri katılım sağlayarak ağırlıklı olarak bölgenin sorunlarını ele aldılar.
Ormancılık Sektör toplantısında;
orman sektör temsilcileri kendi
bölgelerinde yaşanan sorunları dile
getirdiler. Özellikle ormanda en
büyük sorun olarak görülen ‘dikili
satış’ konusu gündemdeydi.
Orman Köylüsü Ve Orman
Kooperatifleri Gözden
Çıkartıldı
Veteriner hekim kökenli olan Osman Nuri Koçtürk Hoca, o yıllarda
radyo yayınlarıyla soya yağı ve süt
tozuna karşı halkı bilgilendirmeye
çalıştı. Bu arada sürekli halka tarhana yemeyi öğütledi. Adı, ‘Tarhana
Osman’a çıktı.
törde öncü olan firmaların yanı sıra
kooperatifler de sektördeki varlığını böylece göstermiş oldu. Bazı
kooperatifler ürettikleri ürünlerin
içerisinde zeytin ve zeytinyağı ile
ön plana çıkarken, bazıları ise tüm
ürün çeşitliliğini katılımcılara sundu. 4 gün süren fuarda zeytin, zeytinyağı, süt ve süt ürünleri, turşu,
Yaşanan sorunların çözümü yolunda karşılıklı fikir alış verişinin yapıldığı toplantıda; ormanda üretime
açılan bölmelerde, köylülere ve kooperatiflere sorulmadan direkt olarak
dikili satış yöntemiyle ihaleye çıkarıldığını, kendilerinin ancak bu satışlar yapıldıktan sonra haberlerinin
olduğunu belirten temsilciler; tüm
bu yaşanılanların, orman teşkilatı
tarafından gitgide orman köylüsü
ve orman kooperatiflerinin gözden
çıkartıldığını görmekteyiz, dediler.
Ayrıca, dikili satış konusunun ormancılılığımızda en böyük sorun
olduğu, kontrollerin yeterince yapılmadığı bilgisini de aktardılar.
Toplantının ikinci gününde, Tarım
ve hayvancılık sektörü delegeleri biraraya geldi. Sütaş Kastamonu Saha
Sorumlusu İlhan MUTLUAY Kastamonu TKDK İl Koordinatörü Ahmet KAVUKLU ve İletişim uzmanı
Özkan ÖZTÜRK sektörde yaşanılan
sıkıntıları dile getirdiler.Kastamonu
TKDK İl Koordinatörü Ahmet KUYULU’ya süt sektörü ve Köy-Koop
Kastamonu Birliği’nin bölgede yapmış olduğu çalışmalar ve organizasyonu hakkında bilgi verildi.
Ahmet KUYULU, sektör delegeleriyle birlikte bölgedeki tarımın
iyileştirilmesine yönelik görüş alış
verişinde bulunarak, IPART II kapsamındaki desteklemeler hakkında
bir sunum gerçekleştirdi. Desteklemelerden, kimlerin, nelerden,
nasıl, ve hangi oranda yararlanabileceği bilgisini aktaran Kuyulu,
özellikle bu tarz projelerde Avrupa
standartlarının dikkate alınması
gerekliliğini de vurguladı.
Genç Çiftçi Projesi
Toplantıda, ​Kırsal kalkınma destekleri kapsamında genç çiftçi projelerine 30 bin liraya kadar hibe verilecek olması gündeme geldi.
“Genç Çiftçi Projesi”nin, 1 Ocak 2016
ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında,
kırsalda yaşayan genç çiftçilerin
mahallinde uygulayacağı bitkisel,
hayvansal, yöresel tarım ürünleri
ile tıbbi ve aromatik bitki üretimine
yönelik projelere 30 bin liraya kadar
hibe ödenmesine ilişkin hususları
kapsadığı belirtilirken;
• Hibe, nüfusu 20 binden az yerleşim alanlarını kapsayacak,
• Proje bütçesi katma değer vergisi
(KDV) hariç tutularak hazırlanacak. Hibe ödemesi yapılabilmesi
için hibe sözleşmesinin imzalanması ve proje yatırımının tamamlanması gerekecek,
• Projesi kabul edilen genç çiftçilere
ön ödeme yapılabilecek,
• Genç çiftçiler bu program kapsamında verilen hibeden sadece bir
kez yararlanabilecek,
• Proje başvuruları, ilgili yıl Bakanlık bütçesinde yer alan ödenek çerçevesinde değerlendirilecek,
• Aynı proje konusunda, Bakanlığın
diğer hibe programlarından yararlananlar bu programdan faydalanamayacak. Bilgileri aktarıldı.
İki gün süren toplantının bir değerlendirmesini yapan, Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol AKAR,
“Peryodik hale getirdiğimiz, Delegasyon Toplantılarımızın, hem ülkemizin hem de Kastamonumuzun
söktörde yaşanılan gelişmelerin,
sorunların tartışıldığı ve bu yaşanılan sorunlara çözüm üretilmesi
yönünde çok önemli bir fonksiyonu
olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Akar, Köy-Koop Kastamonu Olağan Genel Kurulu’nun 14 Mayıs
2016 tarihinde yapılacağını ve ilk
toplantıda çoğunluğun sağlanması
için sektör delegelerine büyük görev düştüğünü de belirtti.
.
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
TARIM
Üretici Birliklerini Yeniden
Düzenleyecek Yasa Tasarısı
Hazırlanıyor
»» Üretici birlikleriyle ilgili yeni yasal düzenlemeye
gidilecek.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, üretici birlikleriyle ilgili
yeni bir yasal düzenleme üzerinde
çalıştıklarını belirterek, "Bir merkez
birliği olacak. İllerde ise hayvansal ve
bitkisel üretim birliği niteliğinde iki
ya da üç birlikten oluşacak bir model
düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
Çelik, Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (HAYKOOP)
yönetim kurulunu ve 25 ilden gelen
üyelerini makamında kabul etti.
Çelik, kabulde yaptığı açıklamada,
hayvancılığın geleceği açısından
alınacak kararların günübirlik değil
kalıcı olması gerektiğine işaret ederek, Türkiye'nin ette ve sütte kendine yeten, hatta ihracat yapan bir
ülke durumunda olması gerektiğini
vurguladı.
Göreve geldiği günden beri bütün
sektör paydaşlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla hayvancılığın geleceğini
tartıştıklarını hatırlatan Bakan Çelik,
bu istişarelerden çıkan sonuçlarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Süt varlığımızı koruyamazsak, hayvan varlığımızı koruyamayız. Sütteki
kaliteyi arttıramazsak, dünya piyasalarında yer alamayız. Bugün geldiğimiz noktada, süt üretimimizin iyi
bir noktada olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak hem hükümet hem de sivil
toplum kuruluşları olarak, süt arzı
fazla demeyip bunun talebe dönüşmesi ve tüketilmesi için elimizden
geleni yapmalıyız. Ne yazık ki genel
olarak, süt tüketimini arttırmaya yönelik bir yaklaşım sergilendiğini söylememiz mümkün değil."
Televizyonlarda süt ve diğer doğal
ürünlerin tüketimini olumsuz etkileyecek değerlendirmelerin yapıldığını,
bunların da bütün bitkisel, hayvansal
üretimleri ciddi şekilde etkilediğini
ifade eden Çelik, sistemin, bu keyfi
değerlendirmelerden uzaklaştırılması için çalıştıklarını kaydetti.
Çelik, "Bununla ilgili televizyon-
larda düzenli programlar yapılarak
doğal yiyecek ve içeceklerin tüketiminin tavsiye edilmesini, bilim ehli
ve teknik arkadaşlarımız tarafından
konuların doğru şekilde anlatılmasını sağlamaya yönelik çalışmalara da
başlıyoruz." görüşüne yer verdi.
Dış pazarı genişletmenin, yeni pazarlar bulmanın önemine dikkati
çeken Çelik, aracılar nedeniyle üreticinin yaşadığı mağduriyeti ortadan
kaldıracak düzenlemeler ve bakış
açılarının birlikte geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
Bakan Çelik, özellikle süt, et ve ekmek konularındaki sorunların çözümüne öncelik verdiklerini, bu sorunların ortadan kalkması için ilgili
sektörlerle konuştuklarını ve gereken adımları attıklarını kaydetti.
Çelik, "Ancak sütle ilgili dolambaçlı
yollara giren bazı iş çevreleri hepimizi çok üzdü, bunlara gerek yoktu."
ifadesini kullandı.
"Üretici, sanayici, birlikler
zincirin halkaları"
Üreticinin, sanayicinin ve birliklerin, bir zincirin halkaları olduğuna
işaret eden Bakan Çelik, "Sektörün
geleceği ve menfaatleri bu kadar
birbirini ilgilendirirken, bu zincirin
halkalarının birbirine çalım atması
kadar yanlış bir şey olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
Üretici birliklerinin daha derli toplu
hale gelmesi ve düzensizliğin ortadan kalkması için yeni bir yasal düzenleme üzerinde çalıştıklarını bildiren Bakan Çelik, şöyle devam etti:
"Bir merkez birliği olacak. İllerde
ise hayvansal ve bitkisel üretim birliği niteliğinde iki ya da üç birlikten
oluşacak bir model düşünüyoruz.
Tüm birliklerin temsil edildiği, şube
olarak hepsinin içinde yer aldığı bir
yapıyı kurmanın, sektörümüz ve
üreticiler açısından daha faydalı olduğunu düşünüyoruz."
Ardahan’da Şap Alarmı Verildi!
»» Ardahan’da şap hastalığı tespit edilmesi üzerine
hayvan pazarında karantina uygulaması başlatıldı.
Ardahan Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, Ardahan kent merkezinde
farklı noktalarda 4 büyükbaş hayvanda şap vakasının tespit edilmesi
üzerine, Ardahan Hayvan Pazarı’nda
karantina uygulaması başlatılarak,
pazara giriş çıkış yasaklandı.
Hastalığın yayılımının önüne geçilmesi için Hayvan Sağlığı Şube Müdürlüğü ekiplerince ilaçlama ve dezenfekte çalışmasını başlatıldı.
5
Sütteki Krize Yol Açan Kapitalist Virüs
»» Bu aylarda güya sütte kriz var. Talep çokmuş. Şirketler zarar ediyormuş. Talep
azlığı aslında tüketicinin ödediği fiyatların yüksekliğinden kaynaklanıyor. Köylüler
sütü 1 TL’nin altında satarken, pastörize sütler 4 TL dolaylarında. Perakende fiyatı
indirin bakalım talep azlığı kalıyor mu?
Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri
Merkez Birliği başkanı Ahmet Ertürk şikâyet ediyor. “Hep konuşuyoruz ama sonuç yok... Süt firmaları sürekli fiyatı düşürme gayreti
içindeler… Bizimle daha fazla oynanmasın.”
Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Fatih Salih Okumuş da
şöyle konuşmuş: “2015 yılında sanayie giden süt miktarı bir önceki
yıla göre yalnızca yüzde 3 oranında
arttı. Çiğ süt fiyatı Haziran 2014’de
1,15 TL olarak sabitlendi. Aynı süre
içinde işlenmiş süt ürünlerinin fiyatı
en az yüzde 20 arttı. Sanayici çiğ süt
üretimi artmadığı halde fiyatları aşağı çekti. Çiğ süt referans fiyatı ülke
genelinde uygulanmamaktadır.”
Sonunda Tarım Bakanlığı kooperatiflerden süt alarak süt tozu haline getirme kararı aldı. Çok kötü bir
karar değil. Ancak kapitalist virüs
hala çok dirençli. Bu virüs kafalarda yaşıyor. Neoliberal dönemde devletin doğrudan veya dolaylı
(örneğin kooperatifleri destekleyerek) ürün fiyatlarına müdahale
yapması çok kötü bir suç olarak
bütün dünyada tescillendi. Güya
sanki bir kasaba pazarı gibi kendi
kendine işleyen bir “serbest piyasa” vardı. Buna müdahale etmek
yasak ve çok günahtı.
ne yapacak? Tabii ki ellerindeki süt
tozu stoklarından yararlanarak çiğ
süt alımlarını azaltmaya.
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
Hâlbuki bu dönemde SEK özelleştirildi. Süt endüstrisi az sayıda (bazıları yabancı) şirketin eline geçti.
“Serbest piyasa” kafalarda yaşamaya devam ederken bu şirketler
çiğ süt fiyatlarını aşağı, işlenmiş
süt ürünlerininkini de yukarı çekmeye başladılar. Kriz dediğimiz
buradan çıkıyor. Çiğ süt üretmek
gelir getirmez olurken, süt ürünleri pahalılaştıkça millet az tüketir
oldu. Al sana kriz.
Bu arada Süt ve Et Kurumu kuruldu, ama kafalarda kapitalist virüs
olduğundan çiftçilerin eline geçen
fiyatı yükseltecek bir şey yapamıyor. En sonunda artık bıçak kemiğe
dayandı. Son kararlar alındı. Süt tozunu kurum kime satacak. Tabii ki
şirketlere. Satıp elinden çıkınca bir
süre sonra fiyatların yükselme eğilimine girdiği bir dönemde şirketler
Çare bu virüsü kafalardan
atmaktır. Madde 1: Serbest
piyasa diye bir şey yok.
Oligopol piyasa var. Madde
2: Fiyatları belirleyen
oligopoldür. Piyasa
değil. Madde 3: Hem
çiftçi hem de tüketiciyi
destekleyecekseniz (bu
Türkiye’nin yüzde 99’udur)
çiftçilerin, kooperatiflerin
ve tüketicilerin güçlü
olduğu bir sistem
kurmalısınız.
Süt fabrikaları mutlaka devletin
kumandasında olsun demiyoruz.
Çiftçiler ve tüketiciler ekolojik
kooperatiflerde, topluluk destekli tarım gruplarında örgütlensin.
Devlet de yüzde 99’dan yana ise
bunları desteklesin. Yok, yüzde
1’en yana ise konuşmaya gerek yok.
Fiyatlara müdahale etmenin çok
yolu var. Müdahale etmek yasak
değil, günah değil. Virüsleri kafalardan atmak gerek.
.
Bölgesel Ortak Akıl Toplantılarının
Sonuncusu Erzurum’da Düzenlendi
»» Tarım politika ve uygulamalarının; bakanlık çalışanları ile tarım sektörü
paydaşları arasında değerlendirilmesi amacıyla 7 ayrı bölgede düzenlenen Bölgesel
Ortak Akıl Toplantıları’nın sonuncusu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk
Çelik'in başkanlığında Erzurum'da gerçekleştirildi.
Daha önce Şanlıurfa, Bursa, Adana,
Trabzon, Konya ve İzmir'de gerçekleştirilen bölgesel ortak akıl toplantılarının sonuncusu, Doğu Anadolu
Bölgesi’nden 14 ilin katılımıyla 15-16
Nisan 2016 tarihlerinde düzenlendi.
‘Doğu Anadolu Bölgesi Bakanlık Koordinasyon ve Sektörel Ortak Akıl
Toplantısı’na katılan Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik,
sektördeki destekleri açıkladı. Bakan Çelik, 17 milyar dolar olan tarım
ihracatını 40 milyar dolara çıkaracaklarını söyledi. Yaptığı konuşmada toprağın önemine dikkat çeken
Çelik, ” 200 sene sonra bizde de
toprak kalmayacak. Çocuklar toprağı saksıda görecek. Gidişat gidişat
değil dünya için de, Türkiye için de.
Toprak önemli. Toprak sadık bir
dost, sadık yar. Her türlü yanlışı yapıyoruz. O bize iyilik yapıyor, merhamet ediyor, veriyor, yediriyor ve
geleceğimiz hazırlıyor. Biz ise onu
yok etmek için uğraşıyoruz.”dedi.
Tarımdan çıkarılan arazilerle ilgili valilere sert çıkan Bakan Çelik,
“Bize hiçbir valimiz tarım arazisinin tarımdan çıkarılmasıyla ilgili
hiçbir yazı göndermesin. Birinci
sınıf tarım arazileri yok oluyor. Biz
böyle vebal altına giremeyiz. Bu
lükse sahip değiliz. Üretimi geliştireceğiz diyoruz nerede betonda mı
geliştireceksiniz üretimi. Arazinin
toplulaştırılması gerekiyor. Arazi
ölçeğimiz düşük. Bunun yanında
meraların ıslahı gerekiyor. Buraların ıslahı ve hayvancılığa tahsisi ve
aksaklığın giderilmesi, hayvancılık
yapanlara tahsis edilmesi için gerekli çalışmaları yapıyoruz” dedi.
Çiftçilere “Babadan böyle gördük
olmaz” diye seslenen Bakan Çelik,
“Çiftçilerimiz teknoloji ile imkanları değerlendirmek zorunda. Biz
babadan böyle gördük olmaz. Bu
bölgeyi çok iyi bilirim. ‘Klasik ahırlarda hayvancılık yapacağım’ anlayışından çıkmak gerekiyor. İmkanlarla teknolojiyle buluşacaksınız.
Albenisi olan ürünleri üreteceğiz”
ifadelerini kullandı.
Çiftçilere verilen desteklerden bahseden Bakan Çelik konuşmasına;
“30 bin lira faizsiz kredi veriliyor.
100 bin liraya kadar artırılabilir
kredi sağlanıyor. Hadi gel köyümüze geri dönelim. Bakanlık, Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifi
olarak üçlü çiftçi dostu var” diye devam etti.
Bakan Faruk Çelik şunları söyledi:
“Yeni doğan buzağılar 4 aylık olunca
350 TL destek, ikincisi soy kütüğü
olan buzağıya 450 TL, yerli sperm
kullanılan buzağıya da 500 TL verelim diyoruz. Besi hayvanı kesime götürülürken 200 TL olan desteği yerli
üreticimiz açısından devam ettireceğimizi söylüyorum. Koyun keçi için
şu an itibariyle 22 TL veriliyordu.
Bunu 25 TL’ye çıkarıyoruz. Çoban
desteğini devam ettiriyoruz. Buradaki alt sınırı 250’ye indirdik. Yani
250 koyunu olana yılda 5 bin TL çoban desteği sağlayacağız. Süt desteği
sütte yaşanan iniş çıkışlarla ilgili et
süt kurumu üzerine aldı. Bundan
sonra piyasayla oynamayla çalışanların biz gereğinin yapacağız. Bu
konuda üreticimizin bir mağduriyet yaşamaması konusunda bundan
sonrada sağlayacağız. Süt desteğinde kaliteyi esas alacağız. Bu konuda
650 milyon TL kaynak ayırdık. Sütte
kalite desteğini öne çıkaracak şekilde desteğimizi sürdüreceğiz. Destekler bire bir netice verecek. Destekler direkt olarak kişinin hesabına
yatırılacak. Birlikler bizim için çok
önemli. Birlikler üzerinden sütü pazarlanmasını sağlayacağız. Aradaki
müteahhitleri çıkaracağız. Biz birliklerle kol kola yürüyeceğiz. Birlik
mensubu üretici kardeşlerimiz bu
konudaki destekleri direk bakanlık
hesabından alacaklardır. Birliklerle
ilgili yasa çıkarılarak görev tanımı
yapılacak. Türk tarımı ve hayvancılığının kalkınması kargaşadan değil
dayanışmadan geçiyor. Küpe ile ilgili seferberlik başlattık. Şimdi işletme bazlı yönetim anlayışına geçtik.
Herkes arazide olacak. Yani siz bir
bitkisel üretim yapıyorsanız ondan
sorumlu ziraat mühendisi olacak.
Her işletmenin sorumlusu olacak ve
durumu rapor edecek.”
.
6
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Yeniden “Cumhuriyet”
»» Televizyon kanallarında gezinirken birden Ziya
ÖZTAN’ın “Cumhuriyet” Filimi ile karşı karşılaştım.
Cumhuriyet’in 75. Yılında ilk gösterime girdiğinde
–ortaklarımızın- 3000 kadar ilköğretim çağındaki
çocuklarına izlettiğimiz Cumhuriyet Filmi’nin ne kadar
etkili olduğunu yeniden yaşamış oldum. İzleyenlerin
tümünün aynı izlenimde olduklarını sanıyorum.
Hilafetin ve saltanatın kaldırılması,
yazı devrimi, kılık kıyafet devrimi,
kadınlara verilen haklar, tekkelerin
kapatılması, laik-demokratik eğitimin başlatılması, kılık-kıyafet devrimi, köylülerin eğitimi ve köy kalkınması için Köy Enstitülerinin ve halk
eğitimi için Halk Evleri ve Halk Odalarının kurulması, sanayi alanında
devletin öncü sanayi kuruluşlarını
kurması.
Aklın ve bilimin öncü ve yol göstericiliğinde yeni ve yüksek bir yaşam
düzeyinin hedeflenmesi ve bu amaçla kişisel ve grupsal çıkarların ötelenmesi. Sürdürülebilir bir değişim
ve kalkınma için toplumsal yararın
önde tutulması.
Bu yılın ve yakın günlerin
özel konumu nedeniyle
Cumhuriyet Filmini çok
büyük bir dikkatle izledim.
Bizlere Cumhuriyeti
armağan edenlere ne
kadar borcumuz, ne kadar
ödenemez borcumuz
olduğunu bir kez daha,
inanın içim burkularak
anladım, Cumhuriyet’in
kuruluşu ve kuruluş sonrası
ilk dönemleri eleştirmeye
kalkışanların haksızlığını,
insafsızlığını ve cahilliğini de.
Bir ulusun bağımsızlığını sağlamak
ve yeni bir devlet kurmak, yani cumhuriyetle yönetilen bir devlet kurmak… Diktatörlük ya da hanedanlık
kurmak daha kolaydır her halde.
Ama cumhuriyet devleti kuruyorsunuz, demokratik yönetimi başlatıyorsunuz… Ne kadar zor, ne kadar
zor… Ve halkın yalnızca yüzde altısı
okuma-yazma biliyor.
Cumhuriyeti kuranlar, yani bu olağanüstü zor ve güzel eseri yaratanlar
gelecekte cumhuriyeti ve demokrasiyi kullanarak kendilerini eleştirecek
ve aşağılayacak olanlara da cumhuriyeti armağan ediyorlar. Bu büyüklüğün ve güzelliğin karşısında saygı
ile eğiliyorum.
Engellemeler, karşı
çıkmalar olsa da
unutulmasın ki; “ilim ve
fennin” öncülüğündeki
sürdürülebilir uygulamalar
ve çabalar kazanır. Çünkü
insan doğası gereği
daha iyiyi ve daha güzeli
yeğlemiştir her zaman.
Her zaman olduğu gibi
“sonunda iyilik ve güzellik
kazanır,” kazanacaktır.
Bugünlerde Cumhuriyet filmini yeniden izlemek gerek, tam zamanıdır.
Bize Cumhuriyet’i armağan edenlere Cumhuriyet filmini yapanlara ve
cumhuriyeti koruyup kollayanlara
selam olsun.
Hadi İlbaş’a ZORUNLU BİR
YANIT
Hadi İlbaş’ın, KÖY-KOOP Haber’deki son yazısını üzülerek okudum. 45
Yıl önce olanlar çarpıtılmıştır.
Erdoğan KANTÜRER
Köy-Koop Kurucu Başkanı
1980 12 Eylül devirmesinden sonra
Hadi İlbaş ve arkadaşlarının şikayeti
üzerine tutuklandık. Mamak Askeri
Hapishanesinde, aynı soy ismi taşıyan akrabalarımızın dışında kimse
ile görüştürülmüyorduk. Genel Merkez Yönetim Kurulu; Nedim Tarhan,
Selahattin Kök, Tuncer Ergüder, Sinan Avşaroğlu, Nurettin Almasulu,
Akın Birdal ve ben çok kötü koşullar
altındaydık, Cevdet Kocaman bir anlamda zorunlu bir sürgündeydi. 12
Eylül’ün en rezil günleriydi… Bizler
bu davada Askeri Yargıtay’da beraat
ettik, aklandık.
Manisa Noterliğinden 27.01.1981 tarih ve 2487 nolu bir ihtarname aldık.
Hadi İlbaş’ın arkadaşlarından Mustafa Pala isimli biri bu ihtarnamesi
ile Bağcılar Bankası’nda sermaye artışından haberimiz oldu. Elbet de bir
şey yapamazdık, aylardır tutukluyduk. Sanki bizler özgür koşullar altındayız ve yönetim görevimizi yapmıyormuşuz gibi ihtar çekiliyordu
bizlere. Haberimiz olduğunda Bağcılar Bankasında zaten her şey bitmişti
ve kısa süre sonra bizler tutukluyken
Köy-Koop Merkez Birliği kayyuma
teslim edildi.
Aradan 45 yıl geçmiş, bugüne kadar susan ve vefat etmiş olan Mahmut Türkmenoğlu’nu tanık gösteren
Hadi İlbaş o sıralarda tutuklu bulunan Genel Merkez yönetimini aklınca suçluyor. Türkmenoğlu’nu kara
toprağın altından nasıl çıkaralım da
doğruyu söylesin. Ayrıca sayın Türkmenoğlu, İlbaş’ı da pek sevmezdi.
İlbaş, bakanlık gözetiminde demokratik olarak seçilmiş bizleri kanıtsız
ve ispatsız olarak suçlamayı hala
sürdürüyor. Oysa bizler eski, -45-50
yıl önceki- konulara gerek görmüyoruz. Böyle iyi niyetli düşündüğümüz
için,1990’da KÖY-KOOP’un yeniden
kuruluşunda, ilk genel kurulumuza
Hadi İlbaş’ı da çağırmıştık.
KÖY-KOOP’un kuruluş dönemi dahil, beş yıl Genel Başkanlığım sırasındaki görüşmelerimizde İlbaş,
şimdilerde sözünü ettiği konularda
hiçbir şey konuşmadı.
Sonuç olarak;
12 Eylül devirmesinde, işkence gördüğümüz, tutuklandığımız, yargılandığımız ve Askeri Yargıtay’da
beraat ettiğimiz KÖY-KOOP Davası’nın muhbirleri, İlbaş’ın yakın çevresindendi.
KÖY-KOOP’un genel kurulları Bakanlık denetiminde yasalara uygun
olarak yapılmıştır.
Bağcılar Bankası Olayında bizler tutukluyduk, suçlamalar kanıtsızdır
ve gerçek değildir, suçlanan avukat
Bozkurt Kemal Yücel gerekli yanıtları verecek, hakkını arayacaktır elbette…
Yerli Tohumlar Takas Yapılarak El Değiştirdi
»» Bursa’nın Nilüfer Belediyesi tarafından her sene geleneksel olarak yapılan tohum
takas şenliğinin ikincisi Nilüfer Kent Pazarında yapıldı. Şenlikte 100 yıllık yerli
tohumlar takas yapılarak el değiştirdi.
Nilüfer Belediyesi’nin, bu yıl ikinci kez düzenlediği “Nilüfer Yerel
Tohum Takas Etkinliği”ne katılan
üreticiler, ellerindeki tohumları takas ederek, yerel tohumların yayılmasına önemli bir destek verdi.
Sağlıklı nesillerin yetişmesi açısından büyük önem taşıyan, ekolojik
tarımın yapılması ve yerel tohumun
korunması, amacıyla çok sayıda
projeyi hayata geçiren Nilüfer Belediyesi bu hedefle örnek bir etkinliğe
daha ev sahipliği yaptı.
Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent
Konseyi Kırsal Alan Çalışma Grubu
ve Ekolojik Yaşam Derneği (EKODER) ile birlikte bu yıl ikinci kez
Nilüfer Yerel Tohum Takas Etkinliği gerçekleştirdi.
Açılış töreninde konuşan Nilüfer
Belediye Başkanı Mustafa Bozbey,
yerel tohumların toplanması, ekilerek çoğaltılması, saklanması, korunması ve takas edilmesini çok
önemsediklerini söyledi. Bozbey,
“Yerel Çeşit Denemeleri ve Tohum
Üretim İstasyonu’nda (Ekobahçe)
Tohum Kütüphanesi’ni kurduk. Şu
anda kütüphanemizde, Türkiye’nin
dört bir köşesinden toplanmış 700’e
yakın yerel tohum çeşidi bulunuyor.
Ekobahçe’nin bir üst versiyonu olarak niteleyebileceğimiz ve Ürünlü'de
açılışını gerçekleştirdiğimiz Küçük
Ölçekli Kent Bostanları’nda da yerel
tohum üretim ve çoğaltım işlemlerine devam edeceğiz. Nilüfer Belediyesi olarak, yerel tohumun, toprağımızla buluşması için, bu sevda için,
tüm olanaklarımızı ortaya koymaya
söz veriyoruz” dedi.
“Yerel tohum gıda
güvenliği açısından
önemli”
Yerel tohumların en önemli özelliklerinin, bulundukları iklime uyum
sağlamış, hastalık ve zararlılara
karşı belirli bir direnç geliştirmek
olduğuna dikkati çeken Başkan
Mustafa Bozbey, “Aynı zamanda,
yapılan bilimsel araştırmalar kanıtlamıştır ki, bu tohumlardan elde
edilen ürünlerin besin madde içerikleri, endüstriyel tohumlardan
çok daha fazladır. Gıda, bilindiği
üzere toprak ve suyla buluşturulan
tohumlardan elde edilen ürünler
ya da bunların işlenmiş halidir.
Tohuma, özellikle de Anadolu coğrafyamızdaki yerel tohumlara sahip
çıkmak, gıda egemenliğimizin korunması, gıda güvenliğimizin sağlanması açışından çok önemlidir.
Bir kısmı gıda olarak tüketilen, kayıt altına alınmış 13 bin bitki çeşidine sahip bir ülkeyiz. Bu biyolojik
çeşitlilik zenginliğimiz neredeyse
Avrupa kıtasının biyolojik çeşitliliği ile yarışabilir bir düzeydedir. İşte
bu zenginliği korumak, tohumuna
sahip çıkmak bu ülkeyi seven her
bireyin görevidir” dedi.
“GDO’lu tohum ekilmesi
yasak”
Nilüfer Belediyesi Çevre ve Kırsal Alan Danışmanı Arca Atay da
Türkiye’de GDO’lu tohumların
ithal edilmesi ve ekilmesinin kanunen yasak olduğunu kaydederek, “GDO’lu tohumlar konusunda
zaman zaman yanlış anlamalar
oluyor. GDO’lu tohumların ithal
edilmesi ve ekilmesi kanunen yasak. Hapis ve yüklü miktarda para
cezası vardır. Maalesef bu duyarlılığı gösterip yasada bunu koyan
Bakanlık, GDO’lu tohumların yem
olarak ithaline izin vermektedir. ”
diye konuştu.
“Türkiye tohum konusunda
dışa bağımlı”
Bursa Ziraat Odaları İKK Başkanı
Nafiz Kaya da tohum konusunda
Türkiye’nin dışa bağımlı hale geldiğini kaydederek, “GDO’lu, melez,
hibrit tohumlardan teknolojisine
sahip olamadığımız pek çok tohumu ekiyoruz ve bunları vatandaşlarımız üretiyor. Sağlıkla ilgili
gelecekte neden olduğunu bilemediğimiz, çözemeyeceğimiz bir çok
durumla karşılaşmak bu konuda
mümkün. Çünkü teknoloji üretemiyoruz, teknolojilerin esiri oluyoruz.
Organik olarak üretilen ve saklayamadığımız tohumlarımız da var.
Bunlar maalesef bizim yeni jenerasyon hibrit ve GDO’lu ürünlerle
birlikte karma olarak ekildiğinden,
elimizdeki ülkemize ait tohumların
da tozlaşma yoluyla kirlendiğini hatırlatmak isterim” diye kaydetti.
Açılış konuşmalarının ardından
Nilüfer Belediyesi Çevre ve Kırsal
Alan Danışmanı Arca Atay’ın moderatörlüğünde panel düzenlendi.
Panelde, Tarım Ekonomisi Derneği’nden Dr. Zerrin Çelik, Ege
Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden
Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Ekolojik Çiftçi
Berrin Ertürk, ZMO
İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık söz
alarak katılımcılara
uzmanlık alanlarında
bilgiler verdi.
Kesimhaneye Hayvan Götürecekler Dikkat!
»» Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliğinin 10.maddesi 2016
Yılı için Kesimhane işletmecisine kesimhaneye gönderilen bütün hayvanlar için gıda
zincir bilgisini istemek, almak, kontrol etmek ve değerlendirme yetkisi vermiştir.
Buna göre, Sığır cinsi hayvanların il
içinde kesimhaneye sevklerinde
Hayvan Pasaportuna, iller arası kesimhaneye sevklerinde ise Veteriner
Sağlık Raporuna ilave olarak Sığır
Cinsi Hayvanlar İçin İlave Gıda
Zinciri Bilgisi formunun,
Koyun Keçi Türü Hayvanların il
içi kesimhaneye sevklerinde Nakil
Belgesine, iller arası kesimhaneye
sevklerinde Veteriner Sağlık Raporuna ek olarak Koyun Keçi Türü
Hayvanlar İçin Gıda Zinciri
Bilgisi formunun,
Kanatlı Hayvanların il içi kesimhaneye sevklerinde Nakil Beyannamesine, iller arası kesimhaneye
sevklerinde Veteriner Sağlık Raporuna ilave olarak Kanatlı Hayvanlar İçin Gıda Zinciri Bilgisi
formunun Hayvan Sahipleri tarafından doldurulması zorunludur.
Gıda Zincir Bilgisinde;
1- İşletmesindeki hayvanların halk
sağlığı veya hayvan hastalıkları sebebiyle hareket kısıtı altında olmadığını,
2- Beliri bir dönemde hayvanlarına
uygulanan ve belirli bir kalıntı arınma süresine sahip olan Veteriner
Tıbbi Ürünleri (ilaçları) ve tedavilerini,
3- Hayvanlarına uygulanan ilaçların Kalıntı Arınma Sürelerini bun-
ların uygulama tarihlerini takip ettiklerini
4- Hayvanlarının etin güvenilirliğini etkileyebilecek herhangi bir hastalık ve durum belirtisini göstermediğinin bilgisini
5- İşletmesindeki hayvanlardan
veya diğer materyallerden alınan
örnekler veya analiz sonuçları,
sevkiyatta yer alan hayvanların
etin güvenilirliğini etkileyebilecek
herhangi bir hastalık veya duruma
veya ette kalıntı ile sonuçlanma ihtimali olan maddelere maruz kalmış olabileceğini göstermediğini
beyan etmek zorundadır.
Ayrıntılı bilgi, İl Gıda Tarım ve
Hayvancılık Müdürlüğü, Hayvan
Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri
Şube Müdürlüğünden, ilçelerde ise
İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden alınabilir.
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
TARIM
Pancar Üreticilerine Darbe:
Türkiye Avrupa Birliği
Ülkelerinden Şeker de İthal
Edecek
»» Türkiye-AB ile daha önce yaptığı tarım anlaşması
gereğince AB ülkelerinden 80 bin ton şeker ithal
edilmesi için şekerin gümrük vergisini sıfıra indirdi!
Sığır eti ithalatında yılsonuna kadar
kullanılmak üzere 15 bin ton tarife kontenjanı açıldığı ve bazı tarım
ürünlerinin ithalatında da yüzde 50
oranındaki gümrük vergisinin kaldırıldığı açıklandı.
Ekonomi Bakanlığı, "Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünce Kullanılmak Üzere Sığır Eti İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanması
Hakkında Karar" ve Avrupa Birliği
Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik
Yapılmasına Dair Karar" başlıklı
açıklamalarında ithalatta değiştirilen unsurları açıkladı. Açıklamalara
göre, sığır eti ithalatında yıl sonuna
kadar kullanılmak üzere 15 bin ton
tarife kontenjanı açıldığı ve bazı tarım ürünlerinin ithalatında ise yüzde 50 oranındaki gümrük vergisinin
kaldırıldığı açıklandı.
Ekonomi Bakanlığı'ndan
tarım ürünlerinin
ithalatıyla ilgili yapılan
açıklamalarda şu ifadelere
yer verildi:
"2016/8647 sayılı "Avrupa Birliği
Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Ya-
pılmasına Dair Karar" 8 Nisan 2016
tarihli ve 29678 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Söz konusu
Karar ile 1/98 sayılı Türkiye-Avrupa
Birliği (AB) Ortaklık Konseyi Kararı
uyarınca açılan AB menşeli 80 bin
tonluk şekere ilişkin tarife kontenjanı ithalatında uygulanan yüzde 50
oranındaki gümrük vergisi 2016 yılına münhasıran yüzde 0 seviyesine
çekilmiştir. Bu kapsamda, olumsuz
iklim koşulları nedeniyle şeker üretiminde yaşanan düşüşün piyasa etkileri telafi edilmiş olacaktır."
Ekonomi Bakanlığı'ndan
sığır eti ithalatıyla ilgili
yapılan açıklamalarda ise şu
ifadelere yer verildi:
"2016/8595 sayılı "Et ve Süt Kurumu
Genel Müdürlüğünce Kullanılmak
Üzere Sığır Eti İthalatında Tarife
Kontenjanı Uygulanması Hakkında
Karar" 8 Nisan 2016 tarihli ve 29678
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Söz konusu Karar ile büyükbaş
hayvanların taze veya soğutulmuş
etinin ithalatında Et ve Süt Kurumu
Genel Müdürlüğü'nce ihtiyaç duyulması halinde 31/12/2016 tarihine kadar kullanılmak üzere 15.000
tonluk yüzde 0 gümrük vergili tarife
kontenjanı açılmıştır."
Denizlerde Av Yasakları Başladı
»» Denizlerde su ürünleri av yasağı 15 Nisan 2016
tarihinde başlayan yasak, 31 Ağustos 2016 tarihinde
sona erecek.
3/1 Numaralı Ticari Amaçlı
Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ hükümleri
gereğince, trol avcılığına acık tüm
karasularımızda 15 Nisan - 15 Eylül
tarihleri arasında, dip trolu ile su
ürünleri istihsali yasaktır.
Tüm denizlerimizde 15 Nisan - 31
Ağustos tarihleri arasında gırgır ağları ile su ürünleri avcılığı yasaktır.
Fanyalı ve fanyasız, alttan büzülmeyen, mapa ve tel bulunmayan alamana (voli) ağları ile dönem boyu
avcılık yapılması serbesttir. Ancak
22 metreden (12 kulaç) daha fazla
derinliğe sahip alamana (voli) ağları ile gırgır avcılığının yasak olduğu
dönemde, avcılık yapılması yasaktır.
Çevirme ağları kullanılarak belirli
bir alanı kapatmak sureti ile bu ağlara dalarak ve elle çekerek kıyıda dar
bir saha içerisine toplamak suretiyle
(elleme veya eleme adı verilen yöntemle) su ürünleri avcılığı yasaktır.
Bütün karasularımızda, ığrıp, trata,
tarlakoz, manyat ve benzeri kıyı sü-
rütme ağları ile su ürünleri
avcılığı ve bu ağlar ile ağları
kullanmaya yarayacak donanımların balıkçı gemilerinde bulundurulması yasaktır.
Tüm karasularımızda, 1 Nisan - 31
Ağustos tarihleri arasında ağ dalyanları dâhil, her turlu istihsal vasıtası ile
palamut ve torik avcılığı yasaktır. Ancak 15-31 Ağustos tarihleri arasında
çaparı ile palamut avcılığı serbesttir.
15 Nisan - 15 Haziran tarihleri arasında her turlu istihsal vasıtası ile
kalkan avcılığı yasaktır.
Karasularımızda 1 Mayıs - 31 Ağustos tarihleri arasında algarna ile deniz salyangozu avcılığı yasaktır.
Limanlarda, balıkçı barınaklarında,
barınma ve çekek yerlerinde ve bu
yerlerin girişinde ana mendireğin
başından itibaren 100 m yarıçaplı
alanda su ürünleri avcılığı yasaktır.
Tebliğ hükümlerine uymak şartıyla
olta, uzatma ve parakete gibi avlanma araçlarıyla avcılık serbesttir.
7
Kooperatiflerde Genel Kurul Süreçleri
Bilindiği gibi kooperatiflerimizin
olağan genel kurul süreçleri
her yılın ilk altı ayıdır. Ancak
genel kurullar genelde mayıs
haziran aylarında yapılır.
Bu genel kurullar yönetim kurullarının bir yıllık çalışmalarının irdelendiği ve değerlendirildiği toplantılardır. Kooperatifin her ortağı bu genel
kurullarda düşüncelerini, eleştirilerini ve önerilerini dile getirir. Görüşmeler sonucunda yönetim kurullarının çalışmaları doğru bulunursa
onaylanır. Eksik ve hata bulunursa
eleştirilir ve uyarılır. Yanlışlar devam ediyorsa onaylanmaz ve hesap
sorulur. Yine ortakların özgür iradeleri ile yeni yönetim, denetim ve
üst birlik delegeleri seçilir. Demokrasi anlayışının ve uygulamasının en
güzel örneklerindendir. Bu sürece
bütün ortakların katılması bir görev almasının yanı sıra demokrasiyi
içine sindirmek ve duyarlı vatandaş
olmanın da ölçütüdür.
1163 sayılı kooperatifler yasası bütün
bunların çerçevesini belirlemiştir.
Bu süreçler olması gerektiği gibi
doğru algılanıp, doğru uygulandığında Ülkemizin de önemli bir sorunu çözülmüş olacaktır.
Böyle oluyor mu?
Üzülerek belirtelim tam olarak böyle olmuyor. Belki ilgili herkes böyle
düşünüyor. İfadelerinde de böyle
olması gerektiğini söylüyor. Doğru uygulamalarda gözlemliyoruz.
Ancak; Çiftçilerimizin ve tarımsal sorunlarımızın çözümü için en
önemli etken olan kooperatifleşmenin yeterince gerçekleşemediği,
var olan kooperatiflerde yaşanan
pek çok olumsuz örnek bizlerin bu
üzücü gerçekle yüzleşmemiz gerektiğini gösteriyor.
Soruna doğru tanı koymak ve çözümü doğru zeminde aramak herkesten önce kooperatif yöneticilerinin
sorumluluğundadır. Bilinçsiz ve
duyarsız ortaklar, akrabalık ilişkileri, çıkar ilişkileri, siyasi gruplaşmalar vb. nedenlerle doğru yaklaşım göstermeyen çiftçilerimizin var
olduğu bir gerçektir. Ancak suçu ve
sorumluluğu yalnızca onlara yüklemek önemli bir eksiklik ve hatadır.
Asıl sorumlu olan biz seçilmiş yöneticileriz. Hepimiz var olan koşulları
bilerek seçildik. Değişim ve çözüm
içinde birinci derecede sorumlularız. Her şey bir anda olmayacak elbette. Ancak atılacak somut adımlar ve doğru örnekler çözümleri
kolaylaştıracaktır. Unutmayalım ki
‘’Öncü sıradanı öncüleştiremezse
sıradan öncüyü sıradanlaştırır.’’ Bu
süreci etkileyen pek çok dış etkende var. Bunların içinde çok olumsuz
olanların yanı sıra olumlu olanlarda var. Bizlere düşen görev, olumlu
etkenlerin paydaşlığında, aklın ve
bilimin ışığında çözümler üretmek
ve önderlik etmektir.
Bütün kooperatifçilerimizi ve çiftçilerimizi hep birlikte kıyıya vuran
denizyıldızlarını toplayıp tekrar denize kavuşturmaya davet ediyorum.
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
TARIM
Koyun ve Keçilerde Elektronik Küpe
Uygulamasına Başlandı
»» Türkiye’de ilk defa Erzurum’da başlatılan “Koyun ve Keçilerin Elektronik
Kimliklendirilmesi” ile pek çok kolaylığı da beraberinde getirecek.
Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğünce yapılan
Türkiye’nin ilk “Soğuğa Dayanıklılık Test Merkezi” ve Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığınca (GTHB)
projelendirilen “Koyun ve Keçilerin
Elektronik Olarak Kimliklendirilmesi ve Kaydı İçin Teknik Yardım
Projesi” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş’in katılımıyla yapıldı.
Daniş, Damızlık Merkezindeki açılışta yaptığı konuşmada, küçükbaş
koyun ve keçilerdeki elektronik küpe
uygulamasına geçmenin hayvancılıkta yeni bir aşama olduğunu söyledi.
Uygulama ile Türkiye’de hayvanların takibi noktasında önemli bir
aşama kaydedileceğini vurgulayan Daniş, “Hayvan hareketlerinin kontrolü daha kolay bir hale
gelecek. Türkiye genelinde hayata
geçirilecek bu proje ilk defa Erzurum’da başlatıldı.” dedi.
Daniş, Bakanlığın çalışmaları kapsamında Avrupa Birliğine uyumlu
olarak birçok gerçekleştirildiğini
dile getirerek, şöyle dedi: “Özellikle
Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Erzurum’da bundan 20-30 yıl öncesine döndüğümüz zaman bugünden
daha fazla hayvan potansiyelinin
olduğu bir gerçektir. Erzurum’da
her ne kadar az olsa da terör belasından dolayı en fazla etkilendiğimiz sektörlerin başında hayvancılık
ve tarım gelmektedir. Bu beladan
kurtulduğumuzda da yine bu bölgenin eski hayvancılık potansiyeline
çok kısa sürede kavuşması için biz
de bütün projelerimizi hazırlamış
durumdayız. Kredi ve desteklerle
hayvancılığa desteğimiz giderek
artacak. Hem et ve süt anlamında
hem de küçükbaş ve büyükbaş hayvan anlamında desteklerimiz artacak. Bölgelerin ihtiyaçlarına göre
desteklerimiz artacak.”
“Hayvan hareketlerinin
izlenmesi hastalıkların
önlenmesi için önemli”
Projenin, hayvan hareketlerinin izlenmesi, hastalıkların önlenmesi,
azaltılması ile hareket yoğunluğuna
ilişkin güvenilir veri elde edilmesi
açısından önem arz ettiği vurgulandı.
»» Kırmızı ette sınıflandırmaya bağlı fiyatlandırma sisteminin oluşturulmasıyla
ilgili yapılan çalışmalar sektör görüşüne açılacak.
rulmasıyla ilgili çalışmalara ilişkin
bilgi veren Çelik, "Kırmızı ette sınıfına göre fiyat belirlemesi yapılacak.
Düzenlemeyle market ve kasaplarda satılan karkas etin etiketlerinde, hayvanın yaşını, cinsiyetini, yağ
miktarını ve kas yapısını gösteren
bilgiler yer alacak. Böylece vatandaş
hangi eti, kaça aldığını bilecek" diye
konuştu. Çelik, düzenlemeyle kırmızı et piyasasında ortak bir karkas
sınıflandırma sistemi oluşturulacağını ve pazar fiyatlarının da bu sınıflara göre belirleneceğini belirterek,
daha iyi sınıfa daha yüksek fiyatın
verilmesi sonucunda kaliteli et üretiminin teşvik edileceğini vurguladı.
Karkas Et Sınıflandırılacak
Sektörün görüşüne açılacak taslak yönetmeliklerle karkas etler,
hayvanın cinsiyeti, yaşı, kas yapısı
(en üst-S, mükemmel-E, çok iyi-U,
iyi-R, orta-O, kötü-P) ve yağ örtüsüne (1-düşük, 2-zayıf, 3-ortalama,
4-yüksek, 5-çok yüksek) göre sınıflandırılacak.
Yapılan sınıflandırmaya ilişkin etiketlemenin nasıl yapılacağı, kesimhanelerde sınıflandırmayı yapacak
kişilerin yeterliliklerine ilişkin kriterlerin de yer aldığı taslakta, bu işlemin uzman sınıflandırıcılar yerine
otomatik derecelendirme teknikleri
ile yapılması durumunda tekniklerin doğruluğunu gösteren sertifikasyon testlerinin yapılması gibi konu
başlıkları da bulunuyor.
Bireysel Sulama Sistemlerine Yüzde 50 Hibe
»» Bireysel sulama sistemleri kurulmasında, hibeye esas mal alım tutarının KDV
hariç yüzde 50’sine hibe yoluyla destek verilecek.
Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ, Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
Program, tarla içi damla sulama,
yağmurlama, mikro yağmurlama
sulama sistemleri kurulması, lineer sistem, center pivot sistem veya
tamburlu sistem yağmurlama sulama makinesi alınması ve güneş
enerjili sulama sistemi kurulmasını
kapsayacak. Tarla içi damla sulama sistemi kurulması için program
tüm illerde uygulanacak.
Kabul edilen başvurulara ilişkin ola-
»» Yıl 1997, Eylül ayının yirmisi. O gün Ormancılık
Kooperatifleri Merkez Birliğinin kuruluş genel kurulu
yapılacak. Ankara’da DSİ nin toplantı salonunu
yüzlerce kişi doldurmuş. Çifte davullu zurnalı, tam bir
bayram havası.
Ülkenin dört bir yanından akın akın
gelen insanlar. Bir umuda yolculuk.
Belki de ezilmişliğin ötesine uzanış
umuduna yolculuk. Verdiği emeğin
değerini dahi bilmeden, anlamlandıramadan. Bir hayal kırıklığına uğrama korkusu olmadan. İnanarak,
güvenerek.
Bir zamanlar bir okka tuz, bir şişe
gazyağı, biraz şeker alabilmenin mücadelesini veren, bir şekerci dükkânında tahin reçel yediğinde mutlu
olan, o eli öpülesi insanların çocukları bu salonu hınca hınç dolduranlar.
Kalitesine Göre Etin Fiyatı Değişecek
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, kırmızı ette kalite derecelendirmesinin ilgili sivil örgütlerle
bir araya gelerek hayata geçirilmesi
için çalışmalar yapılacağını belirterek, "Kalitesine göre fiyat değişikliği olacak. Marketlerde de etiketlere
bunlar yalnız fiyat olarak değil, tanım olarak da yansıyacak, neyi aldığını vatandaş bilecek" dedi.
Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli
olan kırmızı ette sınıflandırma ve
fiyatlandırma uygulamasının, Türkiye'de hayata geçirilmesi amacıyla
çalışma başlattıklarını bildiren Çelik, bu kapsamda hazırladıkları "Sığır Karkaslarının Sınıflandırılmasına Dair Yönetmelik" ile "Koyun
Karkaslarının Sınıflandırılmasına
Dair Yönetmelik" taslaklarını, gelecek günlerde sektörün görüşüne
açacaklarını söyledi.
Kırmızı ette sınıflandırmaya bağlı
fiyatlandırma sisteminin oluştu-
Biraz Vicdan
rak başvuru sahibiyle il müdürlüğü
arasında hibe sözleşmesinin imzalanmasından sonra mal alımları en
fazla 45 gün içinde tamamlanacak.
Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olmak
şartıyla, başvuru sahibi yatırım konularından sadece biri için tek bir
parselde başvuru yapabilecek.
Gerçek kişiler ve belirtilen şirketler,
“lineer sistem, center pivot sistem
veya tamburlu sistem yağmurlama
sulama makinesi alınması” hariç
kendilerine ait arazilerde veya en
az üç yıl ve üzeri süreyle kiralama
yaparak başvuruda bulunabilecek.
Sulama kooperatifleri ve tarımsal
kalkınma kooperatifleri de ana sözleşmelerinde tarımsal üretim yapabileceklerinin yer alması şartıyla
kendilerine ait arazilerde veya kamu
arazilerinden 10 yıl ve üzeri kiralama
yaparak tüzel kişilik olarak başvuru
yapabilecek. Önceden kredilendirilmiş parsele hibe verilmeyecek.
9
Ayağında çarık, dolak, bacağında defalarca yamalık konulmuş külotlu
pantolon, kışın dondurucu soğuğunda
merkebine bir yük odun sarıp saatlerce yürüyen, getirdiği odunu kasabalıya satıp, okuyan çocuğuna kalem
defter alan, köyden getirdiği kuru ekmeğini, katıksız, çeşme başında ıslatıp
açlığını gidermeye çalışan o eli öpülesi
insanların çocukları bunlar.
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
Arka tarafta boş sandalyelere rağmen, oturmadan olana bitene donuk, şaşkın bakan gözlerin, neler ifade ettiğini anlamak çok zor değildi.
Kimisi oğlu kızı, kimisi torunu, yitip
gidenlerin.
Bunlarda kim? 19 yıl sonra nereden
çıktı bu adamlar? Şimdimi akıllarına
geldi? dediklerini duymamak, hissetmemek, anlamamak mümkün değil. Aksine o zaman ferasetsizlikten
bahsetmek daha doğru olmaz mı?
Kışın turşu, yazın mısır satmaya,
insan yutan şehirlere giden, teneke
gecekondularda köylüleriyle iç içe
yaşam mücadelesi veren bu insanlar, siyasetin, yoksulluğun lafazanlığını yapan, gerçekte gözlerini para,
makam, koltuk hırsı bürümüşleri bir
türlü anlayamamış, eli öpülesi insanların çocukları, torunları bunlar.
Bu tören aslında çok simgesel kalan
bir törendi. Bu güne kadar kim bilir
kaç can tomruk altında kaldı? Kaç can
ağaç altında yitip gitti? Onların anısını ifade eder mi? Zannetmiyorum.
Ankara’da DSİ nin devasa
salonunda toplantı başladı,
devam ediyor. Birden soğuk
bir rüzgâr esti Ankara’da.
DSİ toplantı salonu buz gibi.
Dondu kaldı insanlar. Ne
söyleyeceğini bilemedi.
Çocuklarını umutsuz bırakmamak
için, yoksul kalmamaları için, yollara düşen insanların omuzlarında bir
yerlere ulaşmak varken, sırtlarına
binerek ulaşmaya çalışmak neden?
Bartın- Ulus Zafer Köyü Tarımsal
kalkınma kooperatifinden on kişi,
Ankara’ya gelirken Mengen civarında elim bir trafik kazası sonucu yitip
gidiyor. Haber acı.
Aradan on dokuz yıl geçiyor. Tam on
dokuz yıl sonra Zafer köyünde bir tören düzenlemek ve bir anıt yapmak
akla geliyor.
O insanların lokmalarına lokma katamayan, üstelik rızıklarına ortak
olanlara, yetim hakkı yiyenlere, sanki bir görev ifa ediyormuş edasıyla
ortalıkta salınmak yakıştı mı?
Körler sağırlar birbirlerini ağırların
ötesinde, tüm Türkiye’nin bu isimleri bilmesi ve unutmaması gerekir.
Ekmek parası için ormanda yitip giden yüzlerce insanımızın anısına, en
azından bu umut elçilerini hiç unutmamalıyız.
CAHİT AKSOY
ALİ GÜNEY
RECEP BAYRAKTAR
SABAHATTİN ÖZSOY
Zafer köyünde anıt açma töreni başlıyor.
OSMAN İNTEPE
Ekâbir ön koltuklarda, hamasi nutuklar, içtenlikten, duygudan yoksun. Kaldı ki gözleri buğulanmayan,
dudakları titremeyen, gerektiğinde
iki damla gözyaşı dökmeyen insanlar için duygudan bahsedilebilir mi?
Samimiyetleri ne kadar inandırıcı ki?
RECEP ÜNAL
HAL VE GİDİŞ
MEVLÜT ÜNAL
KAMİL ÖZSOY
DURMUŞ KORKUT
MEHMET GÜNER
Mekânları cennet olsun. Nur
içinde yatsınlar.
Sait MUNZUR
10
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Türkiye’de Hayvancılık Nasıl “Dikiş Tutar”?
»» 2015-Haziran verilerine göre Türkiye’deki büyükbaş hayvan sayısı 14,7
milyondur. Toplam küçükbaş hayvan 44,7 milyon baş olup, bunun % 75,7’sini
koyun, % 24,3’ünü keçi oluşturmaktadır. 20-25 yıl öncesine göre hayvan
sayılarında azalmalar vardır.
Son yıllarda yavaş da olsa bir artış
varsa da özellikle küçükbaş havyacılıkta yapısal sorunlar bir türlü
beklenen atılımı gerçekleştirememektedir. Çünkü; mera alanlarının daralması, çoban bulmada
zorluklar, kentlere yoğun göç
nedeniyle işletme sayısında ve
genç nüfusta azalma, dış ticarette belirsizlikler, girdi maliyetlerindeki artışlar, yetersiz
ve etkin olmayan örgütlenme,
yatırıma dönüşmede zorluk
yaşayan desteklemeler, kayıt
dışılık ve veri eksikliği, fiyat
istikrarsızlığı, gibi unsurlar
hayvancılığın yapısal durumunu biçimlendirmektedir.
Hayvancılık ve hayvansal ürünler
üretimden tüketime birçok aşamalardan geçerek tüketiciye
sunulmaktadır. Bu aşamalar içinde temel olarak
hammadde
yetiştirme,
canlı hayvan ticareti ve
nakliyesi, borsa ve pazarda satışı, kesim, yüzme
ve parçalama, ana ve yan
ürünlerin değerlendirilmesi ve derecelendirilmesi,
ürün işleme ve teknolojisi,
depolama, paketleme ve
kalite kontrol hizmetleri
yer almaktadır. Türkiye
nüfusunun yaklaşık 2,5-3
milyonunun geçimini bu sanayide
sağladığı belirtilmektedir. Ancak,
hayvancılık işletmelerinde karlılığın
azalması ve yetiştiricilikten kaçışlar
sonucunda bu sayıda önemli düşüşler olmaktadır. Bunun için hayvancılık sürdürülebilir acil ve kalıcı çözümler beklemektedir.
Türkiye 2010-2014 yılları arasında 3,15 milyar dolarlık sığır eti ve
canlı sığır ithalatı yapmıştır. Bu
dönemde çeşitli ülkelerden; besiye
alınmak üzere yaklaşık 720 bin baş,
doğrudan kesilmek üzere de yaklaşık 500.000 sığır ithal edilmiştir.
Ülke olarak bu kaynağı kendimiz
değerlendirmek ve üretim için
kullanmak durumundayız. Kırsal
alanda ekonomilerin temel unsurlarından olan hayvancılık, kırsalın
kalkınmasında önemli ekonomik
rolleri üstlenebilecek potansiyele
sahiptir. Kırsal alanın önemli bir
geçim veya ek gelir kaynağı olan
hayvancılık, sanayi sektörünün de
birçok dalına girdi sağlaması açı-
Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
A.Ü. Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonamısı Bölümü
sından da önem arz etmektedir.
Başta büyükbaş olmak üzere her
türde hayvancılık ve buna dayalı
üretim ve ticaret kırsalın ekonomik
faaliyetleri arasında önemli yer tutmaktadır. Bu nedenle sektöre çok
yönlü ve entegre kalkınma anlayışı ile yaklaşım göstermek zorunlu
hale gelmektedir.
Türkiye’de hayvancılığın;
kayıt dışılık, veri eksikliği,
ölçek yoksunluğu,
girdi maliyetleri, bağlı
sanayide kapasite
kullanım oranı, mera
kullanımı, pazarlama,
dış ticarette belirsizlikriskler, destekleme
politikalarında etkililik
yoksunluğu gibi çok farklı
parametreleri barındıran
sorunları vardır. Bu
sorunlar nedeniyle
hayvancılık bir türlü “dikiş
tutmamakta”dır.
Peki, Türkiye’de hayvancılığın dikiş
tutması için neler yapılmalıdır? Dikiş tutması için şu konulara dikkat
ve öncelik vermek kalıcı politika
yaklaşımları olarak ele alınabilir;
sektörde üretim planlamasına gidilmesi, üretim planla-
masında farklı gelişme dinamiklerinin dikkate alınması,
sektörün her yönüyle kayıt
altına alınması, kayıt dışı üretimin kontrol altına alınması,
özellikle işleme sanayinin her
alanında toplam kalite yönetiminin uygulanması, mevzuatların eksiksiz uygulanması,
güncel kayıt sistemlerinin ve
veri tabanlarının oluşturulması, sektörde insan kaynakları
kapasitesinin
yükseltilmesi,
sektöre ara eleman yetiştirilmesi, üretici örgütlenmesinin
güçlendirilmesi yoluyla ortak
ahır kullanımının yaygınlaştırılması, desteklemelerin kapasite artırmaya, teknolojik altyapıyı iyileştirmeye, pazara
yönelik kayıtlı, kaliteli, standartlara uygun
üretime yönelik önlemlere aktarılması, desteklerin daha etkin ve
verimli kullanımı için
ayrıca bölgesel koşulların dikkate alınması,
başta meralar olmak
üzere doğal varlıkların
sürdürülebilir kullanımı, sürdürülebilir üretim ve işleme için buzağılama aralığının yılın
oniki ayına yansıması,
süt tedarikinde sorun yaşanmaması, risklere karşı hayvan sigortalama işlemlerinin yapılması hayvancılığın geleceği ve yeni kaoslar
yaşanmaması için önemlidir. Sonsöz olarak; hayvancılık ülkemizde
sektörel bakışın ötesinde anlamlar
taşımaktadır. Sağlıklı tüketim, gıdaya erişim, yoksulluğun ve açlığın
azaltılması, kırsal nüfusun yerinde
tutunabilmesi, gıda güvencesinin
teminat alınması açısından hayvancılık daha fazla ön plana çıkacaktır. Hayvancılık insanoğlunun
geleceği ve beslenmesi için olmazsa
olmaz koşuldur. Hayvancılığa sadece ekonomik kaygı ile değil aynı zamanda sosyolojik, kültürel, politik
boyutları ile de bakmak gereklilik
göstermektedir. Yani, Türkiye’de
hem genel hem de kırsal kalkınmanın gerçekleşmesinde
hayvancılık şarttır ve dikiş
tutmak zorundadır.
Torku'dan Yeni Çiftçi Sütü
»» Torku, günlük sütten vazgeçemeyenlere özel yeni lezzeti
Torku Çiftçi Sütü'nü raflara sundu.
Yaklaşık 900 bin çiftçinin ortak girişimiyle
kurulan Konya Şeker, doğallığı korunarak
üretilen Torku markalı ürün çeşitlerini
geliştirmeye devam ediyor. Çiftçi ortaklarının mahsüllerini en sağlıklı yollarla
tüketicilere sunan Konya Şeker, şimdi de
Torku ailesinin en yeni üyesi Torku Çiftçi
Sütü'nü sofralara getiriyor.
Torku'nun yüksek teknolojiye sahip üretim altyapısı sayesinde mikro filtrelerden
geçirilen ve düşük sıcaklıkta pastörize
edilen Torku Çiftçi Sütü, sağıldığı haliyle
besin değerlerini koruyarak raflarda yerini alıyor. Torku'nun sertifikalı çiftçileri
tarafından beslenen ineklerden elde edilen tam yağlı Çiftçi Sütü, yüzde 3,5 yağ
oranına sahip yapısıyla sütün doğal lez-
zetini ve hoş kokusunu günlük süt severlerle buluşturuyor.
Sağlıklı beslenmeye önem verenlerin öncelikli tercihi olacak Torku Çiftçi Sütü ile
çocuklar sağıldığı andaki lezzet ve nefasetiyle süt içmenin tadına varacak, anneler
tatlılarını ve kahvelerini tatlandırmanın
yanısıra evde yoğurt yapımında da gönül
rahatlığıyla kullanabilecek.
Bu arada, AB Holding iştiraki olan ve
dünyanın en büyük et ve süt tesisi olarak kabul edilen Panagro Et ve Süt Gıda
Kompleksi Entegre Tesisleri'nde üretilen
ve Torku markasıyla tüketicilerin beğenisine sunulan süt ürünlerinden oluşan
ürün gamı ise 155 çeşide ulaştı.
.
Türkiye Süt Sektörü
Çin Kapısında!
»» Türkiye Cumhuriyeti Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite Kontrolü,
Denetim ve Karantina Genel İdaresi arasında 14 Kasım
2015 tarihinde Antalya’da imzalanan Türkiye’den Çin’e
İhraç Edilecek Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık
Şartları Konusunda Protokolün Onaylanması Hakkında
Bakanlar Kurulu Kararı, 8 Nisan 2016 tarihinde Resmi
Gazete’de yayımlandı.
Protokolün onaylanmasına ilişkin yazılı bir açıklama yapan Ambalajlı Süt
ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği
(ASÜD) Başkanı Harun Çallı, Çin’in
süt ve süt ürünlerinde dünyanın en
önemli ithalatçı ülkelerinin başında
geldiğine dikkat çekti.
Çin’e süt ürünleri ihracatı konusunda yıllardır Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın öncülüğünde çalışmalar yaptıklarının altını çizen Çallı,
şunları söyledi:
“Geçen yıl Antalya’da yapılan G20
Zirvesi kapsamında 14 Kasım 2015
tarihinde dönemin Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu
ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Şi
Cinping’in de katıldığı törende,
Türkiye’den Çin’e İhraç Edilecek
Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık
Şartları Konusunda Protokolü imzalamışlardı. Protokolün imzalanmasıyla, Çin’e süt ürünleri ihracatına
ilişkin süreçte önemli bir dönemeci
geride bıraktık.
ASÜD olarak, bugüne kadar çalışmalarımızı hep Çin’e Türkiye’nin süt
ürünlerini ihraç etmenin bir hayal
olmadığına inanarak yürüttük. Çin’e
sektör ihracatımız konusunda yıllardır yaptığımız çalışmaların meyvesini nihayet alacağız.
Ancak henüz hiçbir şey bitmiş değil.
Önümüzde protokol kapsamında
Çin tarafı ile diyalog içinde yürütülecek zorlu bir süreç var. Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığımız tarafından veteriner sağlık sertifikalarının
düzenlenmesi ve ihracat yapabilecek
durumdaki sanayi kuruluşlarımız
için gerekli kabullerin yapılması gerekiyor.
Bu zor bir süreç olsa da, Başta Rusya
olmak üzere ihracat pazarlarımızda
yaşadığımız kayıplarla zor günler yaşayan sektörümüze Çin ihracatı ilaç
gibi gelecek. Bu konuda herkes elini
taşın altına koymalı, süreci hızlandırmak konusunda üzerine düşeni
yapmalıdır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping başkanlığındaki heyetler arası
görüşmenin ardından iki ülke arasında 7 anlaşma imzalandı.
Rabobank Süt Ürünleri
Raporu Yayınlandı
»» Yayınladığı raporda küresel süt ürünleri piyasasını ve
geleceğini değerlendiren Rabobank, küresel süt ürünleri
emtia fiyatlarının genel olarak AB seviyesindeki
müdahaleler nedeniyle taban fiyatlarda devam ettiğini
açıkladı.
Küresel talebin zayıfladığının altı çizilen rapora göre
AB’li ihracatçı ülkeler için
2016 yılı en az 2015 kadar
zorlu geçecek.
Düşük petrol fiyatlarının
devam etmesi, ABD doları karşısında birçok döviz
kurunun gerilemesi, Latin
Amerika’da yaşanan ekonomik çalkantılar ve Avrupa’da uygulanan etkisiz
mali destek mekanizmalarının hepsinin birden alım gücünü düşürdüğü
ifade eden rapor, bunun sonucu olarak da alım miktarlarının azaldığını
belirtti.
Rapora göre ortaya çıkan sonuç, artan stoklar oldu.
Düşük küresel fiyatlar, Çin’de yerel
olarak üretilen süt fiyatları ile küresel tedarikin arasındaki farkı arttırmış, ancak rapora göre 2016’nın
ikinci yarısında Çinli alıcılar bir kez
daha dünya piyasasına yönelecekler.
Umut verici beklentiler
Rabobank ayrıca 2016 yılı boyunca
temel ihracatçı bölgelerde üretimin
yavaşlayacağını ve yerel talepteki
artışın ihracat fazlalarını azaltarak
2016’nın ikinci yarısı için ticareti ya-
pılacak ürün miktarını azaltacağını
da öngörmekte.
Bu durum ise gelişmekte olan piyasalardan gelen talebin fiyatları yukarı iteceği anlamına geliyor.
Yağ geri dönüyor
ABD’de ticaretin 2015’in ikinci yarısında %11’lik ithalat büyümesi
yaşadığını belirten rapor, ihracatın
ise %8 azaldığını gösteriyor. Ancak
Rabobank’a göre sabit kalan üretim
seviyeleri ve artan talep nedeniyle
ABD 2016 ve 2017’de ihracat fazlasında azalma gösterecek.
Rapor son olarak yağ trendinin geri
dönüşü ile tereyağı, peynir, tam yağlı yoğurt ve sütlü içeceklerin satışlarının artacağını ifade ediyor.
12
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
TARIM EKONOMİSİ
“Kastamonu ve Burdur İllerinde Gençlerin Tarımsal
Üretim Faaliyetine Katılma Eğilimleri”
»» Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğrencilerinden Begüm Semerciler, Burak Kaplan, Nazlıgül Ceylan’ın Emir
Emre ve Okan Gümüş’ten destek alarak, Köy-Koop Burdur ve Köy-Koop Kastamonu Birliklerinde; “Gençlerin Tarımsal Üretim Faaliyetine
Katılma Eğilimleri” konu başlığında yapılan araştırmayı bu ay sizlerle paylaşıyoruz.
Köy-Koop Merkez Birliği ile Köy-Koop Kastamonu ve Köy-Koop Burdur
Birliklerimizin katkılarıyla gerçekleştirilen saha çalışması; 4-6 Mayıs
2016 tarihinde 6.Ulusal Öğrenci
Kongresinde “Kastamonu ve Burdur
İllerinde Gençlerin Tarımsal Üretim
Faaliyetine Katılma Eğilimleri Üzerine Bir Araştırma” başlığı altında
sunulmuştur. Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi
Bölümü öğrencilerinin, Kastamonu ve Burdur Birliklerine üye olan
üreticilerle yapmış oldukları anket
sonuçlarından elde ettikleri araştırma bulgularına bu sayımızda yer
vermekteyiz.
Görüşülecek olan üretici sayısının
belirlenmesinde “oran örnekleme” yöntemi kullanılarak; Burdur
İlinden 43, Kastamonu İlinden 74
olmak üzere toplam 117 üretici ile
anket çalışması gerçekleştirilmiştir.
Anketler çalışması Kastamonu İlinde Temmuz 2015, Burdur İlinde ise
Ekim 2015 tarihlerinden gerçekleştirilmiştir.
Üreticilere ait sosyoekonomik özellikler aşağıda
verilmiştir.
• Üreticilerin %4.3’ünü kadın
%95.7’sini erkek üreticiler oluşturmaktadır.
• Üreticilerin ortalama yaşları 46.2
olarak belirlenmiştir. Anket çalışmasına katılan en genç üretici 18 yaşında iken en yaşlı üretici 86 yaşında
olduğu saptanmıştır.
• Üreticilerin %13.7’si 18-30 yaş,
%67.5’i 31-55 yaş arası ve %18.8’i 55
yaş üzeri olduğu belirlenmiştir.
• Üreticilerin binde 9’u okur-yazar,
%42.7’si ilkokul, %20.5’i ortaokul,
%28.2’si lise, %3.4’ü yüksekokul,
%3.4’ü üniversite, %0.9’u yüksek lisans-doktora eğitim düzeyine sahip
oldukları saptanmıştır.
• Hanelerin ortalama birey sayısı
5.6’dır.
• Üreticilerin %56.4’ünün hanelerinde 5 bireyden daha az kişi bulunmaktadır.
• Hanelerdeki kadın sayısı ortalama
2.8 iken erkek birey sayısı ortalaması 2.7 olarak hesaplanmıştır.
• Üreticilerin kendilerini yaşamış
oldukları köy içinde hangi gelir düzeyince olduklarını değerlendirilmesi istenmiştir. Üreticilerin %6’sının
düşük , %84.6’sının orta , %9.4’ünün
yüksek gelir düzeyinde oldukları belirlenmiştir.
• Üreticilerin %55.6’sının tarım dışı
gelir elde ettiği, bu üretici grubunun
%80’ninin gelirlerinin %75’ini tarım
dışı faaliyetlerden oluştuğu saptanmıştır.
• Üreticilerin tarımsal gelir dağılımının ortalama %47.4’ünü bitkisel
üretim, %56.8’ini hayvansal üretim
faaliyetleri oluşturmaktadır.
• Üreticilerin %79.1’inin işletmeleri
ile ilgili herhangi bir kayıt tutmamaktadırlar (Burdur ilindeki üreticilerin %14 ‘ü kayıt tutarken Kastamonu ilinde bu rakam %27.1 ‘dir).
Üreticilerin ortalama işletme genişliğinin 105.4 dekar olduğu, bu ortalamanın Türkiye ortalaması olan 61
(TÜİK 2015) dekardan daha fazla
olduğu saptanmıştır. Kastamonu
-
05
ilinde ortalama işletme genişliği 191
dekar, Burdur İlinde 110 dekar olarak hesaplanmıştır.
Burdur ilindeki üreticilerin %53.5 ‘i
tarım dışı gelire sahip iken %46.5 ‘i
gelirini sadece tarımdan karşılamaktadır. Kastamonu ilinde ise üreticilerin %56.8 ‘i tarım dışı gelire sahipken %43.2 ‘sinin tarım sektöründen
elde ettiği gelir dışında başka geliri
yoktur.
İşletme başına ortalama süt sığırı
sayıları; yerli ırkı 10.75 adet, kültür
ırkı 14 adet, melez ırkı 10.16 adettir.
Kastamonu ili için ortalama işletme
başına yerli süt sığır sayısı 5.7 iken,
Burdur için 11.75 adet olarak hesaplanmıştır. Benzer şekilde Kastamonu ili için işletme başına ortalama
10.75 adet melez süt sığırı düşerken
bu oran Burdur için 1.25 adettir.
Burdur ilinde kültür ırkı ile süt üretimi yapan işletme başına düşen ortalama hayvan sayısı 14 olarak saptanmıştır. Üreticilerin %24.8’inin süt
sağım makinasına sahip oldukları
tespit edilmiştir. Bir başka ifade ile
her 4 üreticiden sadece 1 tanesinde
süt sağım makinası vardır.
Türkiye’de süt üretimi 2015 yılında
18.6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin %90’ı (16.9 milyon
ton) sığırlardan elde edilmektedir(TEPGE-2015).Burdur ilinde ortalama yıllık işletme başına süt üretimi
112 ton, Kastamonu ilinde ise 52 ton
olarak elde edilmiştir.
Burdur ilinde üreticilerin tarımsal
kredi kullanma durumu incelendiğinde; her yıl kredi kullanan %25.6
gerektiğinde kullanan %39.5, kullanmayan %34.9‘dür. Kastamonu
ilinde ise her yıl kredi kullanan %2.8,
gerektiğinde kullanan %65.3,kullanmayan %31.9 olarak belirlenmiştir.
TABLO 1: Üretilen ürünlerin illere göre satış yerinin dağılımı
Burdur ve Kastamonu illerindeki
üreticilerin üretmiş oldukları ürünleri sattıkları yerlerde bölgesel ve
ürün çeşitliliği açısından farklılaşmaktadır. Burdur İlinde üretim yapan üreticilerin yarısından fazlası
ürünlerini (özellikle süt) kooperatif
aracılığı ile değerlendirirken, Kastamonu İlinde bu oran %25’lere düştüğü görülmektedir.
Tablo 2: Üreticilerin kooperatiften beklentilerinin dağılımı
Üreticilerin ortağı olduğu kooperatiflerden beklentileri de farklılaşmaktadır. Burdur İlindeki üreticiler ortağı
olduğu kooperatiflerden girdi desteği
beklerken, Kastamonu İlindeki üreticiler kooperatiflerden bilgi ve pazarlama desteği beklemektedirler.
Kooperatiften Beklentiler
Bilg
Girdi Desteği
Risturn Payının Artması
Pazarlama Desteği
Genel olarak bakıldığında her iki
bölgede kooperatif ortaklarından
erkeklerin kooperatifte istihdamı
%30.4 ,kadınların ise %36.5 ‘tir. Bölge olarak bakıldığında bu sonuçlar
Burdur ilinde erkek üreticiler için
%11.6’dır. Kastamonu ilinde ise erkek üreticilerin %41.7 ‘si kadınların
%58.3’ü kooperatifte çalışmaktadır.
Ancak yapılan araştırmada anket
yapılan kadınların sayıca az olması
oranı artırmıştır.
Tablo 3:Kooperatif ortaklarının bölgede kooperatifleşmeye
ihtiyaç duyma nedenleri
Burdur ilinde kooperatif ortakları
kooperatifin %76.7 oranla adil ola-
Kastamonu (%)
52.1
11
52.1
51.4
renkte gösterilmiştir. Çizgilerin kalınlığı üreticilerin bilgi kaynaklarına güven düzeyini göstermektedir.
(Grafik A)
İllere bakıldığında
üreticilerin kooperatifin
yapmış olduğu yayım
faaliyetlerine katılma
oranı Burdur ili için %72.1,
Kastamonu ili için %13.1 ‘dir.
Kooperatifin yapmış olduğu yayım
faaliyetlerden tarla günlerine katılım oranı Burdur ilinde düşük olup
“hiç katılmayanlar” %81.4 ve konferanslara nadiren katılanlar %44.2
Organize olmuş bir üretim tarzına sahip olmama
Tarimsal Gelir Azlığı
Tasarruf Gücü Düşük
Pazarlama Kanalını Etkin Kullanma
Yeniliklerden Haberdar Olma
rak yönetildiğini söylemiştir. Kastamonu ilinde ise bu oran %10 olarak
saptanmıştır.
Üreticilerin tarımsal konularda en
güven duydukları bilgi kaynakları
incelenmiş ve şekilsel olarak gösterilmiştir. Bu şekillerde üreticilerin
yararlandıkları bilgi kaynaklarından
az güven duydukları bilgi kaynağı
turkuaz ve yeşil renklerle, orta kuvvette güven duydukları bilgi kay-
İL
Burdur (%)
18.6
53.5
0
27.9
Burdur (%)
7
67.4
0
37.2
TABLO -3- İhtiyaç Duyma Nedenleri
TABLO-1- Üreticinin Ürettiği Ürünleri Sattığı Yer
Tüccar
Kooperatif
Sözleşmeli Üretim
Kendi Satıyor
nakları mavi renkle, kuvvetli olarak
üreticilerin güven duydukları bilgi
kaynakları kırmızı, bordo ve mor
Kastamonu (%)
48.1
24.2
20.8
6.9
Burdur (%)
18.6
53.5
0
27.9
İL
Kastamonu (%)
48.1
24.2
20.8
6.9
iken Kastamonu ilinde bu rakamlar
“hiç katılmayanlar” için %36.1, “nadiren ve sürekli katılanlar” da %30
oranında saptanmıştır.
Kooperatif ortaklarının kooperatife
güvenme oranı Burdur ili için %67.4,
Kastamonu ili için %58.3 ‘tür.
Kooperatif ortaklarının
kooperatifin yönetsel
işlevi olan genel kurul
toplantılarında ortakların
katılma oranı Burdur ili
için %48.8 iken Kastamonu
ilinde %71.4 olarak
saptanmıştır.
Türkiye’nin tarım gazetesi Köy-Koop Haber’i Burdur İlinde üretici
ortakların okuma oranı %20.9 Kastamonu İlinde %21.9 olarak belirlenmiştir.
.
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
TARIM
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden
Çiftçilere Tarım Makinesi Desteği
»» Tarıma yaptığı büyük yatırımlarla dikkat çeken İzmir Büyükşehir Belediyesi,
şimdi de 18 ilçenin Ziraat Odası ile 175 araçlık protokol imzalayarak çiftçilere tarım
makinesi desteğine başladı.
Yerelde kalkınma hedefiyle Türkiye’ye
örnek uygulamaları hayata geçiren
İzmir Büyükşehir Belediyesi, üretici
desteklerine bir yenisini daha ekledi.
Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ,
Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa,
Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen,
Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire,
Torbalı ve Urla ziraat odaları ile ortak tarım makineleri parkı oluşturulması için hazırlanan protokol imza
töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu,
Belediye'nin maddi olanaklarını tüm
İzmir'e dağıtırken, çok daha az gelişmiş olan tarımın kalkınması için pozitif ayrımcılık yaptıklarını belirterek, "En az hizmeti neresi aldıysa, en
az hangi bölgenin elinden tutulduysa ona ağırlık vermek, onun önünü
açmak, onun problemlerini çözmek
üzere bir adil yönetim anlayışı sergiliyoruz. Baktık en mağdur olan çiftçi;
o zaman 'kırsaldan başlayalım' dedik
ve öyle yaptık. Belli oranda başarılı
olduk. Ama daha yolun başındayız.
Daha yapacak çok işimiz var" dedi.
Kim destek olursa Allah razı
olsun
Sözleşmeli üretim modeli ile süte
verdikleri destek sayesinde İzmir'in
süt üretiminde açık ara birinci olduğunu vurgulayan Başkan Aziz
Kocaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi sütü mamüle dönüştürerek,
markalaştırarak, artı katma değer
katarak, araştırarak, aklı bilimi kullanarak hem ürün kapasitemizi artırıp hem de kalitemizi, fiyatımızı
ve dolayısıyla hayat standardımızı
artırmak durumundayız. Küçükbaş
havyan dağıtmaya başladık. Sürülerimiz büyüyor, kuzularımız çoğalıyor. Vermeye devam edeceğiz. Ama
geçen gün bir haber okudum; merkezi hükümetimiz, Tarım Bakanlığımız da çiftçilere büyükbaş havyan
dağıtacakmış. Biz küçükbaş havyan
dağıtalım, siz de büyükbaş dağıtın.
Amaç ne? Hep birlikte çiftçiyi, ülkeyi kalkındırmak. Kim katkı koyuyorsa, kim destek oluyorsa hepimizden
Allah razı olsun."
Birbirimize güveniyoruz
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kırsalla arasında güven ortamını oluşturduğunun altını çizen Başkan Aziz
Kocaoğlu, "Bugün biz tüm çiftçi temsilcilerine güveniyoruz, onlar da bize
güveniyor. İş yapmanın, ortak hareket etmenin, kader birliği yapmanın, yola çıkmanın ve birlikte yürümenin, kalkınmanın birinci unsuru
güven. Güvendiğiniz insanla yola çıkarsınız ve başarılı olursunuz. Biz de
bunu tesis ettik" şeklinde konuştu.
Kooperatiflere kalkınmanın
formülü
Tarıma bir çok konuda yaptıkları
desteklerine devam ederken ürünlerin pazarlaması ve satışı ile ilgili
çalışmalara da ağırlık vereceklerini
açıklayan Başkan Aziz Kocaoğlu, kooperatifleşme konusunda da önemli
tavsiyelerde bulundu. Başkan Kocaoğlu özetle şunları söyledi: "Ürününün değerlendirilmesi için ne gerekiyorsa yapacağız. İzmir'de 200'ün
üzerinde kooperatif var. Ama aktif
olanların sayısı 10 tane değil. Kooperatif kurmak güzel. Ama aşırı kooperatif kurmanın da gücü dağıtmaktan,
kendi içinde rekabeti artırmaktan
ileriye gitmeyeceğini düşünüyorum.
Kooperatiflerin mümkünse ilçe düzeyinde örgütlenmesi, üye sayısının
fazla olması ve o bölgedeki bütün
üretim ile uğraşması gerekir. Ekonomik büyümeyi sağlamak için pazarda söz sahibi olacak bir yapılanmaya
gitmek zorundayız. Güçlü olarak gidip satmak daha kolay olacaktır."
Bakan Çelik'ten Kırmızı Et ve Yağlı Tohumla İlgili
Açıklama Geldi
»» Bakan Çelik, Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu üyelerini ve
Gürcistan'ın Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze'yi makamında kabul etti.
Çelik her iki görüşmenin ardından bazı
açıklamalarda bulundu.
Kırmızı ete kalite
derecelendirmesi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Faruk Çelik, ilk olarak Gürcistan’ın
Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze'yi kabul etti. İkili görüşmenin
ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik, kırmızı ette kalite derecelendirmesinin yapılması gerektiğini belirterek, her üründe olduğu
gibi et için de kalite kurallarının geçerli olduğunu vurguladı.
Çelik, Bakanlıktaki ilgili personelin
teknik düzeyde çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirerek, dün (Çarşamba) itibariyle Et ve Süt Kurumu
Genel Müdürü Mehmet Ünal Yılmaz'ın görevine başladığına dikkati
çekti. Çelik, "İlgili sivil örgütlerle bir
araya gelerek bu gerçekleştirilmesi
gereken uygulamayı başlatacağız.
Kalitesine göre fiyat değişikliği olacak. Genç bir hayvanın eti ile yaşlı
bir hayvanın eti arasında mutlaka
farklılıklar olacak. Bu teknik düzeydeki çalışma gerçekleştirilecek, marketlerde de etiketlere bunlar yalnız
fiyat olarak değil, tanım olarak da
yansıyacak, neyi aldığını vatandaş
bilecek" diye konuştu.
Bu yıl yağlı tohumlarda hazırlık yılı
Bakan Çelik, Koplatadze'yi kabulünün ardından Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil ve dernek
üyeleriyle bir araya geldi. Görüşmenin ardından açıklamalarda bulunan
Çelik, yağlı tohumlarla ilgili bu yılı
hazırlık dönemi olarak değerlendirdiklerini belirterek "Önümüzdeki yıl
ihtiyacımız olan ürünlere dönük nerede ne kadar ekilmesi ve teşvik edilmesi gerekiyorsa çalışmaları daha
somut hale getiriyoruz." dedi.
Tarım sektörünün stratejik bir sektör olduğunu, yağlı tohumların da
sektörün içerisinde ayrı bir stratejik
öneme sahip olduğunu belirten Faruk Çelik, tarımsal desteklere ilişkin
de değerlendirmelerde bulundu.
Desteklerin yıl içinde yaygın değil
derli toplu bir şekilde ödenmesiyle
ilgili bakışlarında bir sorun olmadığını aktaran Çelik, “Bunu da kamuoyu ile paylaşacağız. Desteklerle ilgili
müracaatların tek sefere indirilmesi
ve ödemelerin de yıl içinde iki kez
yapılması şeklinde bir yaklaşımımız
var." ifadesini kullandı.
Çelik, yağlı tohumların üretim ve ithalat kalemleriyle ilgili verileri incelediklerine dikkati çekerek, "Bu yılı
hazırlık dönemi olarak değerlendiriyoruz, Önümüzdeki yıl ihtiyacımız
olan ürünlere dönük nerede ne kadar ekilmesi ve teşvik edilmesi gerekiyorsa çalışmaları daha somut hale
getiriyoruz." ifadesini kullandı.
Tağşiş meselesine ise çok önem verdiklerinin altını çizen Çelik, konuyla
ilgili mevcut mevzuatın yeterli olmadığını ve daha fazla yaptırım içeren
düzenlemeyi hazırladıklarını söyledi.
.
Büyükhelvacıgil ise sektörün yaklaşık 7,5 milyar dolarlık bir büyüklüğe
sahip olduğunu belirterek, sektöre
ilişkin sorunları dile getirdi.
13
30 Bin Lira Hibe
»» Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Kırsal
Kalkınma Destekleri kapsamında genç çiftçilere
30 bin lira hibe, 50 bin lira faizsiz kredi vereceğini
duyurdu.
Bu krediye kırsal alanda 18 yaşından
gün almış, 41 yaşından gün almamış olan gençler müracaat edebilecek. Destek büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, arıcılık,
kanatlı, ipekböceği yetiştiriciliği,
meyvecilik, seracılık ile tıbbi ve
aromatik bitki yetiştiriciliği konularına bakanlıkça verilecek. Daha
önce hibe alanlar bu hibelerden
yararlanamayacak. Koyduğu tuğlanın üstüne başka tuğla koyamayacak. 30 bin lira hibeyle sıfırdan
başlanacak.
Buraya kadar her şey normal görünüyor. Tarımına önem veren her
ülke hükümetinin yapması gereken görev sanki.
Ama nasıl normal?
Tarımda yapısal
sorunlarını halletmiş
ülkeler için. Peki, Türkiye
tarımı nasıl, ne durumda?
Türkiye tarımı deve misali, düzgün
yerini bulana aşk olsun. Deve haline dönüştürülmüş tarımı düzeltmek için köktenci değişikliklere ihtiyaç var. Fakat yetkililerin çözüm
diye sundukları köylüyü oyalamak,
sorunları öteleyerek, büyütmekten
başka bir şey değil.
Yani son 30 bin lira hibe, 50 bin
lira faizsiz kredi diye propaganda
edilen durum tarımın içinde bulunduğu derde deva değil.
Neden?
Elbette önce gençler neden çiftçilikten kaçıyor, diye sormak lazım.
Sormuyorum.
Sütün litre fiyatı 60 kuruş, yemin
fiyatı bir lirayı aşmış bir tarımsal
üretimden kaçılmaz da ne yapılır?
Arada aracılar sistemini kaldırmamışsın. Üreticiyle tüketiciyi doğrudan buluşturacak mekanizmaları
kuramamışsın. Üretim maliyetleri
almış başını gitmiş, ürün maliyetleri satış fiyatını geçmiş, .Yani
zarar eden bir alana ‘hadi gidin
size hibe para veriyorum, orada
yaşayın ve üretin’ demek, Türkiye
Abdullah AYSU
ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı
tarımını saplandığı bataklıktan çıkarmaz. Alın bu parayı başımdan
gidin demek değilse bu hibe ne olduğu açıklanmaya muhtaç bir durumdur.
Sorum size ey okuyucu, ‘size otuz
bin lira hibe, bu hibeyle köye dönün yerleşin’ size inandırıcı geliyor
mu? Geliyorsa söyleyecek sözüm
yok!
Şehirlerden köylere
doğru hayal kuran kentli
gençler, önerim size.
Hiçbir donanıma sahip
olmadan maceraya girilir
mi, siz bilirsiniz, ama bir
de, Türkiye tarımını bir
inceleyin, kapıldığı girdaba
bakın, öyle paçaları sıvayın
derim.
Çiftçi arkadaşlara önerim yok. Sizler yaşıyorsunuz. Üretim girdilerini kaça aldığınızı, ürünlerinizi kaça
sattığınızı biliyorsunuz.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, sözüm size. Tarım sadece
parayla yapılmaz değil mi? Tarım
yapmak için bilgi gerek. Bilgi desteği olacak mı? Hibe alanların üretecekleri ürünleri maliyetin üzerinde satabilmelerini garanti ediyor
musunuz? Ürün fiyatı ile girdi paritesini ayarlayacak mekanizmanız
var mı, kuracak mısınız? Yani hibe
verdiğiniz gençlere zarar etmeme,
kazanç garantisi verebiliyor musunuz?
O zaman işe yarar, aksi durumda
nafile bir çaba olur!
Tarım ÜFE Mart Ayında
% 3,98 Azaldı
»» Tarım ÜFE, 2016 yılı Mart ayında bir önceki aya
göre % 3,98, bir önceki yılın Aralık ayına göre % 3,83,
bir önceki yılın aynı ayına göre % 1,12 azalırken, on
iki aylık ortalamalara göre % 8,66 artış gösterdi.
Aylık değişim, tarım ve avcılık ürünlerinde % 3,97, balıkçılıkta % 7,69
ve ormancılık ürünlerinde ise %
0,30 azalış olarak gerçekleşti.
En fazla aylık azalış çok yıllık bitkisel
ürünler ana grubunda gerçekleşti
Bir önceki aya göre değişim, tek
yıllık bitkisel ürünlerde % 1,95, çok
yıllık bitkisel ürünlerde % 16,23
azalış, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda ise %
0,29 artış gerçekleşti.
Alt tarım gruplarından sebzeler bir
önceki aya göre % 3,33 azaldı
Alt tarım gruplarından tahıllar,
baklagiller ve yağlı tohumlar %
0,05 ve yağlı meyvelerde % 1,57 artış, çeltik ise % 2,71 azalış gösterdi.
Sektöre gör Tarım ÜFE ve değişim oranları (2010=100) MART 2016
Bir önceki aya
Bir önceki yılın
Bir önceki yılın
On iki aylık
Sektör
Endeks göre değişim Aralık ayına göre aynı ayına göre
ortalamalar göre
oranı (%)
değişim oranı (%) değişim oranı (%) değişim oranı (%)
Tarım ÜFE 130,13
-3,98
-3,83
-1,12
8,66
Tarım
ve Acılık 128,42
-3,97
-4,19
-1,23
8,87
Ürünleri
Ormancılık
166,91
-0,30
9,78
-5,71
-1,38
Ürünleri
Balıkçılık 174,46
-7,69
-3,42
8,55
11,90
14
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Rusya Kayısıdan Vazgeçemedi
»» Rusya'nın ithalatını durdurduğunu açıkladığı
kalemlerden birisi olan kayısıda, kriz sonrası 1.427 ton
kuru kayısı ihraç edildi.
Türkiye ile düşürülen savaş
uçağından dolayı kriz
yaşayan ve Türkiye'den
ithal ettiği ürünlere sınırlandırmalar getiren
Rusya'nın, kuru kayısı talebinden vazgeçmediği ortaya çıktı.
1 Ağustos 2014 ile 16 Nisan 2015 döneminde Rusya'ya bin 638 ton kuru
kayısı ihracatı gerçekleştirilirken,
karşılığında ise 5 milyon 922 bin
dolar gelir elde edilmişti. Bu sezon
ise 1 Ağustos 2015 ile 16 Nisan 2016
tarihleri arasındaki 8.5 aylık süreçte,
5 bin 634 ton kuru kayısı ihraç
edildi, karşılığında ise 11 milyon 791 bin dolar gelir gerçekleşti.
Rusya'ya 1 Ağustos ile 26
Aralık 2015 tarihleri arasında ihraç edilen kuru
kayısı miktarı 4 bin 207 ton
iken, bu dönemde elde edilen gelir 8
milyon 354 bin dolardı. 1 Ocak 2016
tarihinden sonraki 3.5 aylık dönemde Rusya'ya bin 427 ton kuru kayısı
ihraç edildi ve bu dönemde 3 milyon
437 bin dolar gelir gerçekleşti.
Atık Kemikten Yılda 200 Milyon
Dolar Gelir Bekleniyor
»» Çöpe giden hayvan kemiği, deri ve iç yağdan yıllık 150
bin ton biyodizel yakıt elde edilmesi planlanıyor.
Türkiye'de her yıl kesilen 93 milyon
tavuktan 80 bin ton, 10 milyon büyük ve küçükbaş hayvandan ise 70
bin ton yağ elde edilebiliyor. Şu anda
atıl vaziyette bulunan büyükbaş hayvan kemiği, tavuk kemiği, iç yağ ve
deriden elde edilebilecek bu 150 bin
tonluk yağın ekonomiye kazandırılması için harekete geçildi. Hayvansal yakıtların petrol konusunda dışa
bağımlı olan Türkiye için önemli bir
yakıt alternatifi olabileceğine dikkat
çeken Renderingciler ve Yağ Sanayicileri Birliği Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Gökboğa, Türkiye genelindeki 60 tesiste hayvansal yağları
kimyasal ve fiziki işlemlerden geçirip
ekonomiye yılda 200 milyon dolarlık
gelir yaratabileceklerini söyledi.
Kemik Toplayıcılığı
Başlayacak
Türkiye’de her yıl kurban bayramlarında binlerce hayvanın kesildiğini
ve bu hayvanların kemiklerinin çöpe
gittiğini ifade eden Gökboğa, “Çöpe
atılan bu hayvansal atıklardan oluşan larvalar sivrisinek ve karasinek
oluşmasının en önemli sebebi. Bu
kemikler aynı zamanda içinde yağ
olduğu için çöplerde yangın oluşumuna da neden oluyor. Ciddi bir
çevre katliamına yola açan hayvansal atıkların toplanması için acil bir
yönetmeliğe ihtiyaç var.” dedi.
Hayvansal atıkları yem
olarak kullanımının
yasaklanacak
Hayvansal atıkların bir kısmının şuanda Türkiye genelindeki 60 rendering tesisinde işlenip hayvansal yem
ve ya sabuna dönüştürüldüğünü anlatan Gökboğa, 2017 başından itibaren tavukçuluk sektörünün hayvansal
atıkları yem olarak kullanımının yasaklanacağını söyledi. Bu kararla hayvansal atıkların değerlendirilebileceği
yeni mecralara ihtiyaç duyulacağına
dikkat çeken Gökboğa şöyle konuştu:
“Türkiye’de 60 civarında rendering
tesisi var. Her tesiste 40-50 kişi istihdam ediliyor. Toplayıcılarla birlikte
bu sayı 100’ü buluyor. ÖTV nedeniyle
bu tesisler tam kapasite çalışamıyor.
Çünkü devlet hayvansal yağlardan
litre başına 1.12 kuruş ÖTV alıyor. Bu
tesislerin tam kapasite çalışmasıyla
sektörde 5 bin kişiye iş olanağı yaratılabilir. Şuanda hayvan kemiklerinin
tonu 500 TL’ye alınıyor. AB’de olduğu gibi bu ürünlere uygulanan ÖTV
kaldırılırsa daha fazla kemik toplanıp
ciddi bir ekonomi yaratılabilir.”
Dünyada Taze Ekmek Tüketimi
Azalırken, Paketlenmiş Ekmek
Tüketimi Artıyor
»» Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF)
tarafından düzenlenen Yerli ve yabancı 800’den fazla
delegenin katıldığı, 12. Uluslararası Kongre ve Sergisi
Antalya’da düzenlendi.
4.4 Milyon Ton Buğday İthal
Ediyoruz
Kongrenin açılışında konuşan Bakan
Faruk Çelik, dünyada 732 milyon ton
buğday üretildiğini, bunun yüzde
22’sini AB ülkelerinin, yüzde 18’ini
Çin’in, yüzde 12’sini Hindistan’ın,
yüzde 8’ini ABD’nin gerçekleştirdiğini belirterek, Türkiye’de 2002’de
19,5 milyon ton olan rakamın, üretim alanı daralmasına rağmen geçen
sene 22,6 milyon ton olarak gerçekleştiğini kaydetti. Türkiye’nin buğday üretimiyle dünyada 11. sırada
yer aldığına işaret eden Bakan Çelik,
“Un ihracatında birinci sıradayız.
Makarnada ikinci, bisküvide 8. sıradayız.” dedi. Çelik, buna karşın Türkiye’nin 4,4 milyon ton buğday ithal
ettiğini dile getirdi.
AB Un Sanayicileri Derneği Başkanı
Gary Sharkey de sektörleriyle ilgili
bilgi verdiği konuşmasında, dünyada taze ekmek tüketiminin yüzde
0,6 azalırken, paketlenmiş ekmek
tüketiminin yüzde 2 arttığını anlattı. Sharkey, “İnsanlar daha az ekmek
tüketiyor. Özellikle tuz tüketimi azalıyor. İnsanlar yalnız yaşadığı için
ekmek gramajları düşüyor.” dedi.
Ankara Keçisi Islahında, Tiftik
Ölçümleri Analiz Cihazıyla Yapılacak
»» Güney Afrika ile mikron düzeyindeki farkın kapatılarak, 7 yıl sonra uluslararası
piyasada rakipsiz bir ürün elde edilmesi hedeflenen, Ankara Keçisi ıslah çalışmalarında
kullanılmak üzere, tiftik analiz cihazı alındı.
İlk etapta proje kapsamındaki tekelerin, ikinci etapta ise tüm keçilerin
tiftik ölçümleri gerçekleştirilecek.
Cihazın yapmış olduğu ölçümler
sonucu, damızlık seçiminde en iyiye ulaşılırken, sürüde iyinin iyisini
seçmek suretiyle, iyileştirmenin
daha da hızlanması amaçlanıyor.
Amaç, damızlık seçiminde
en iyiye ulaşmak
Yetiştirici elinde ıslah çalışmalarında 10 sene geride bırakılırken,
Ankara İli Damızlık Koyun Keçi
Yetiştiricileri Birliği, Ankara Keçisi ıslahında kullanmak üzere tiftik
analiz cihazı aldı. Dünyada yaygın
olarak kullanılan marka ve modeli
tercih eden Birlik, ilk etapta proje kapsamındaki tekelerin, ikinci
etapta ise tüm keçilerin tiftik ölçümlerini gerçekleştirecek.
7 yıllık süre konuyor
Cihazla yapılan ölçümlerin her yıl
tekrarlanacağı ve özellikle damızlık
seçiminin dikkate alınacağı belirtilirken, ölçümler sonucunda, damızlık seçiminde en iyiye ulaşılması,
sürüde iyinin iyisini seçmek suretiyle, iyileştirmenin daha da hızlanması amaçlanıyor. Hedef ise Güney
Afrika ile mikron düzeyindeki farkı
kapatıp, 7 yılın sonunda uluslararası piyasada rakipsiz bir ürün elde
etmek.
Cihazın eğitimini, İsveç ve
Avustralya'lı heyet yaptı
Tiftik analiz cihazının eğitimini
ise İsveç ve Avustralya’dan gelen
bir heyet gerçekleştirdi. 3 gün boyunca sahada gerçekleşen eğitime,
Ankara İli Damızlık Koyun Keçi
Yetiştiricileri Birliği ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü
işbirliği ile yürütülen Halk Elinde Islah Projesinde görevli teknik
elemanlar katıldı. Eğitimler Ankara’nın Güdül ilçesine bağlı kırsal
alanlarda yapıldı.
Türkiye, Ankara
Keçisi'nden hak ettiği payı
alamıyor
Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, Ankara Keçisi yetiştiriciliğinin
yaygınlaşması, tiftik üretiminin ve
kalitesinin artışı noktasında önemli
bir sinerji yakalandığını kaydederek “Ankara Keçisi Projesi için, tüm
kurumlar seferber olmuş durumda.
Keçiden elde edilen tiftik, hala daha
yurtdışında yüksek değerini korurken, bir zamanlar piyasanın en güçlü aktörü olan Türkiye, bu değerden
hak ettiği payı maalesef alamıyor.
Artık yüksek kaliteli
damızlık seçimi
yapılabilecek
Bir dönem uygulanan yanlış politika ve ihmaller nedeniyle, Ankara
Keçisinde kalite kaybı ve hayvan
sayısında ciddi bir azalma yaşandı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın destekleriyle, hayvan sayısında ve üretimde tekrar bir artış
yaşandı. Bundan sonraki aşamada,
hayvan sayısı ve tiftik üretimi ile
birlikte kalite artışını da hedefliyoruz. Tiftik analiz cihazı ile mikron
düzeyi düşük, yüksek kaliteli tiftik
verimi olan damızlık seçimi yapma
olanağımız olacak.” dedi.
Halk Elinde Ankara Keçisi
Islahı Projesi
Ankara Keçisi varlığının yükseltilmesi ve verimliliğinin arttırılması
için "Halk Elinde Ankara Keçisi
Islahı Projesi" uygulandığını da anlatan Birlik Başkanı Kılınç: “Proje
kapsamında 36 bin adet Ankara
Keçisi’nin birebir takibi yapılıyor.
Ziraat mühendisi üç teknik eleman,
Doç. Dr. İrfan Daşkıran’ın proje
liderliğinde yetiştiricilerimize hizmet veriyor.
Proje ile kırsal bölgelerde Ankara Keçisi yetiştiriciliğine ilgi daha
da arttı.Proje sayesinde en verimli
Ankara Keçilerinin seçimi yapılmaktadır. Ankara Birliği tarafından
alınan proje teknik elemanlarına
tahsis edilen analiz cihazı ile tiftiğin
mikron ölçüleri tespit edilerek, kayıt altına alınacak. Bu verilere göre
kaliteli tiftik verenler tespit edilecek.” şeklinde bilgi verdi.
Cihazın kullanımı ile
tiftikteki kalite daha da
artacak
Kılınç,açıklamasını özetle şöyle bitirdi; “Ankara Keçisinin anavatanı
Ankara olup, tüm dünyaya Ankara’dan yayılmıştır. Mukavemet,
parlaklık gibi unsurlarda bu kalitede ürün dünyanın hiçbir ülkesinde üretilemiyor. Yanlış melezleme
nedeniyle, mikron düzeyinde dezavantajlı noktaya geldik. Yapılan
ıslah çalışmaları ile bu farkı kapatmayı ve yurtdışında rakiplerimizin
önüne geçmeyi hedefliyoruz. Yetiştiriciler olarak amacımız, sanayicinin istediği kalite ve standartlarda
tiftik üretmektir.Cihazın kullanımı
ile birlikte, tiftikteki kalitenin daha
da artacağını umuyoruz.”
Ankara Keçisi'nin
özellikleri
Ankara başta olmak üzere, İç Anadolu Bölgesi ile Siirt, Mardin ve
Bitlis illerinde yetiştiriciliği yapılan Ankara Keçisi, Türkiye’de en
yaygın ikinci ırktır. Fakat sayıları
ekonomik nedenlerden dolayı, hızla azalmaktadır. Orta Asya kökenli
bir ırk olduğu kabul edilir ve ufak
cüsseli ve rengi genellikle beyazdır.
Mardin ve Siirt bölgelerinde, melezlemelerin de etkisiyle siyah, kahverengi ve gri renkli tiftik keçilerine
rastlanır.
Tiftik (Angora, mohair),
tekstilde aranan bir
hammadde
Boynuz, genel bir ırk özelliği olmasına rağmen, boynuzsuz teke
ve keçiler de görülmektedir. Ergin
canlı ağırlık, erkeklerde 35-55 kg,
dişilerde 30-40 kg arasında değişir.
Tiftikleri (Angora, mohair), tekstil
sanayisi için aranan bir hammaddedir. Tiftik verimleri dişilerde 3-4
kg, erkeklerde 4-6 kg’dır. Tiftik keçileri genellikle sağılmazlar. Sağıldığında bir laktasyon döneminde
oğlağın emdiği hariç, 25-50 kg’a
kadar süt verebilirler.
Yetiştiriciliği, dünyada
yaygın olarak yapılıyor
Döl verimleri düşük, oğlaklama
oranı %80, ikizlik oranı %1 kadardır. Etleri gevrek ve lezzetli olduğundan, özellikle tiftik oğlaklarına
talep fazladır. Geç gelişen bir ırktır. Geçmiş yıllarda Türkiye’den
Güney Afrika ve ABD gibi ülkelere
götürülerek, tiftik verimi ile diğer
performans özellikleri ıslah yoluyla iyileştirilmiştir. Yetiştiriciliği
dünyada yaygın olarak yapılmaktadır. Türkiye’de ise üretiminin
ekonomik olmadığı için azalması
üzerine, gen kaynağını koruma
programları uygulanmaya başlanmıştır. Halim UTLU
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
TARIM VE ÇEVRE
Kırsalda Değişim Öncüleri
»» İnsanlığın gelişim sürecine bir göz attığımızda, her çağ kendi koşulları içerisinde
hayatın her alanında sürekli bir değişim gereksinimi duymuştur.
Günümüze geldiğimizde ise, bu değişimlerin insanlığın ihtiyaçları
doğrultusunda daha hızla gerçekleştiğine tanık oluyoruz. Toplumda
yaşanan bu hızlı değişimler, Antik
Çağda yaşamış Yunan filozof Herakleitos’un “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” düşüncesini haklı
çıkarmaktadır.
Her sektör gerek kendi alanındaki
rakipleri ile rekabet etmek, gerekse
toplumun hızla artan, gelişen ve değişen taleplerine yanıt verebilmek için;
kullandığı teknolojiden ürettiği ürüne
kadar sürekli değişim yapmak ve kendini yenilemek zorundadır. Aslında
değişim yapmak zordur, hatta bu değişimi sürdürmek ve değişim öncüsü
olabilmek daha bir zordur. Ancak,
bu zorluğu her sektör günümüz bilgi
toplumunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek, ayakta kalabilmek ve rekabet
edebilmek için yapmak zorundadır.
Günümüz bilgi toplumunun temel
ihtiyaçlarından en önemlisi beslenme
ihtiyacıdır. İnsanlığın beslenmesi ve
gelecek nesillerin sağlıklı bir yaşam
sürdürebilmesi için, gıda güvenliğini
ve güvenilir gıda ihtiyacını karşılayacak sektör stratejik tarım sektörüdür.
Gelişmiş ve gelişmekte olan diğer
ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de
kentli insanın yaşam sigortası kırsal
alanda yaşayan üreticilerdir.
Kırsal alanda yaşayan insanların
geçim kaynağı tarımsal üretimdir.
Tarımsal üretimde, kırsal alanların
ve ulusal ekonominin gelişmesinde
kadınlar önemli bir potansiyeldir.
Ülkemizde, tarımsal faaliyetlerde
kadınların emeği % 50’lere varan
oranlardadır. Ancak, kadınların bu
emeklerinin karşılığını maddi olarak
alabilmeleri erkeklere göre oldukça
düşüktür. Kırsal alanda erkekler kadınlara göre daha fazla gelir getiren
işler ile uğraşırken, kadınlar daha
düşük gelirli ve ekonomik olarak bir
değeri olmayan geçici, mevsimlik,
sadece geçimlik düzeyde tarımsal
aktiviteler yapmaktalar ve ücretsiz
işlerde çalışmaktadırlar.
Geleneksel yaklaşımlar ve baskıların
etkisiyle, kırsal alanlarda kadınlar
ve özellikle de genç kızlar sosyal ve
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
ekonomik yönden kendilerini ön
plana çıkaramamaktadırlar. Aynı
zamanda, girişimcilik ve pazarlama
rollerini ortaya koyamamaktadırlar. Tarım sektörünün verimliliğini
etkileyen arazi, tarımsal girdiler, finans ve kredi, yayım hizmetleri ve
teknoloji gibi üretim kaynaklarına
erişimleri oldukça kısıtlı düzeydedir.
Diğer yandan, kültürel normlar ve
güvenlik konuları nedeniyle; kırsalda kadınlar erkeklere göre kamu hizmetlerinden yararlanmada, sosyal
güvenlik, daha iyi iş imkanları, yerel, ulusal ve uluslararası pazarlara
ve kuruluşlara ulaşmada daha fazla
zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Kırsaldaki kadınların yaşadıkları bu
sorunlar ulusal ve uluslararası kuruluşların en önemli gündem maddelerinden bir tanesidir. Özellikle Birleşmiş Milletlerin Gıda ve Tarım Örgütü
(FAO), Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Dünya Gıda Programı (WFP) gibi uluslararası kuruluşlar
kırsalda kadının ve özelliklede genç
kızların ekonomik yönden güçlendirilmesine yönelik 5 yıllık bir ortak
program geliştirerek, sonuç odaklı ortak bir çaba ortaya koymuşlar ve bir
sinerji oluşturmuşlardır. Bu program kapsamındaki hedefler genel başlıklar halinde şunlardır:
• FAO tarafından, tarım ve gıda güvenliği konularında eğitilmeleri ve
bilinçlendirilmeleri üzerine teknik
uzman ve politika oluşturmada destekler verilmesi,
• Kırsal alanlarda IFAD’ın kırsal yatırım programının etkili ve yoğun bir
şekilde uygulanmasının sağlanması,
• WFP aracılığı ile, kırsaldaki kadı-
nın ekonomik olarak nasıl güçlendirilebileceği üzerine teknik bilgi
ve gıda yardımına ilişkin yeniliklere
yönelik her türlü desteğin verilmesi,
• BM (Birleşmiş Milletler) tarafından
bu üç kuruluşa, kırsaldaki kadının
ekonomik olarak güçlenebilmesi ve
kapsamlı bir yaklaşım getirebilmesi
için normatif (olması gerekenin ne
olduğuna ilişkin) ve operasyonel çalışmalar yapmaları yönünde destek
vermesi,
• Kırsaldaki kadınların girişimcilik
yönlerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi üzerine odaklanılarak sürdürülebilir ve kaliteli bir yaşam düzeyinin oluşturulması,
• Aile çiftçiliği yapan kadınların üretim potansiyellerinin arttırılarak
gıda güvenliklerinin sağlanması,
• Kırsaldaki kadınların kooperatifler
ve birlikler gibi üretici örgütleri içerisinde ve yerel yönetimlerde kanunların, politikaların ve programların
yapılmasında söz sahibi olmaları,
yönetime katılmaları ve liderlik özelliklerinin geliştirilmesi
• Üretici örgütlerindeki kadın liderlerin bölgesel, ulusal ve uluslararası
düzeylerde yapılacak politika yapım
süreçlerine katılım sağlamaları fırsatının verilmesi
• Kırsaldaki kadınların farklı platformlarda haklarını savunabilecekleri kapasitelerinin geliştirilmesi.
Sonuç olarak; kırsalda kadınların ve
özellikle genç kızların tarımsal üretimdeki etkinliklerinin arttırılması
ve ekonomik yönden güçlendirilerek
yaşam kalitelerinin daha iyi koşullara getirilmesinde üretici örgütlerine
önemli rol düşmektedir. Özellikle
erkeklerin hakimiyetinde olan üretici örgütlerinin, kadınlara yönetimde
sorumluluk almalarına, lider ve üye/
ortak olmalarına fırsat vermeleri
oldukça önemlidir. Ayrıca ulusal ve
uluslararası kuruluşların bu konudaki programlarından projeler ve diğer çalışmalar yaparak faydalanmak,
kırsaldaki kadınların potansiyellerini ortaya koyabilmelerinde ve değişim öncüleri olmalarında önemli rol
oynayacaktır.
.
Zirai Don Olayına Fıskiyeli Çözüm
»» Son yıllarda zirai don nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan Mersin'in Mut ilçesindeki
çiftçi Rüstem Selbi, fıskiye ve termometre kullanarak geliştirdiği sistem sayesinde
ağaçlarını don olayından korumayı başardı.
Selbi, bahçesindeki sulama sisteminden faydalanarak, ağaçların aralarına 2 metre yükseklikte fıskiyeler
kurdu. Bahçeye termometreler de
bırakan Selbi, sıcaklık 2 derecenin
altına düştüğünde çalışan sistemle
ağaçların gövdesinin sulanmasını
ve bahçedeki nemi artırarak kırağı oluşmasını engelledi. Geçimini
bahçesindeki kayısı ağaçlarından
sağladığını anlatan Selbi, "Son 3 yıldır ağaçlarımız don nedeniyle ürün
vermiyor. Ben de zirai donu en aza
indirecek, ağaçlardaki ısıyı artıracak
sistem geliştirdim." dedi.
Araştırmalarının ardından uyguladığı fıskiye yöntemiyle don olayının
ağaçlarına zarar vermesini engellediğini dile getiren Selbi, şöyle ko-
nuştu: "Merkezi sulama sisteminden
faydalanarak ağaçların aralarına 2
metre yükseklikte büyük fıskiyeler
kurdum. Ayrıca bahçe içine ve dışına
termometreler yerleştirdim. Termometreler sayesinde hava sıcaklığının
2 derecenin altına düşmesi halinde
sistem devreye giriyor. Böylece fıskiyeler, ağaçların üzerini suyla kaplayıp kırağı oluşmasını önlüyor ve don
olayını engelliyor. Geliştirdiğim sistemle ağaçların üzerinde kırağı dediğimiz su nemi olmuyor. Bu sayede
hava akımı sirkülasyonu sağlanıyor
ve don yaşanmıyor."
Toplumun her kesiminde üreten; başta çiftçimizin, üretime katkı sağlayan
ve hizmete sunan işçilerimizin, emeklerinin karşılığını alabilmek, haklarını
savunmak amacı ile 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyoruz.
“İşçinin Emekçinin Bayramı”
Kutlu Olsun
15
EXPO 2016 Antalya Açıldı
»» Olimpiyatlar ve Dünya Kupası'nın ardından en
büyük organizasyon olarak kabul edilen Dünya
Botanik EXPO'su, 160 yıllık EXPO tarihinde ilk kez
Türkiye'de açıldı.
EXPO 2016 Antalya, Antalya'nın Aksu ilçesi sınırları
içinde kurulan bin 121 dönümlük sergi alanında 191
gün boyunca açık kalacak.
Teması ‘Çiçek ve Çocuk’,
sloganı ‘Gelecek Nesiller
İçin Yeşil Bir Dünya’ olan
EXPO 2016 Antalya ile
Türkiye, tarihi ve kültürel
mirasını, biyoçeşitlilik yönünden
zenginliğini, tarımsal ve ekonomik
potansiyelini, dünyaya tanıtma imkanına sahip olacak.
Organizasyon çerçevesinde 6 ay
boyunca ulusal ve uluslararası
konserler, kongre ve sempozyumlar, dans gösterileri, müzikaller,
tiyatrolar, atölye çalışmaları, milli
ve özel gün ile Ramazan ayı etkinlikleri, sokak eğlenceleri gibi programlar düzenlenecek.
Kentin turizm dinamiklerine yeni
bir zenginlik olarak katılacak
EXPO 2016 Antalya'yı yaklaşık 8
milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.
Projesi yaklaşık üç yıldır süren
EXPO 2016 Antalya'da cuma günkü açılışa hazırlanılırken projenin
yaklaşık 1,7 milyar liraya mal olduğu belirtiliyor.
EXPO 2016 Antalya'da 52 ülke
bahçesinin yanı sıra oluşturulan
tematik ve koleksiyon bahçeleriyle
yüzlerce endemik bitki türü görülebilecek.
Sergi alanı, yeşil alanların yanı sıra
EXPO Kulesi, EXPO Gölü, Türkiye Biyoçeşitlilik Parkuru, Çocuk
Adası, Yeşil Köprü, Cam Köprü,
Şakayık Terası, Tarım ve Biyolojik Çeşitlilik Müzesi, Çocuk Bilim
ve Teknoloji Merkezi, yedi coğrafi
bölgenin ev mimarilerinden esinlenerek yapılan Restoranlar Sokağı,
yeme içme yerleri, amfi tiyatrolar,
sanat ve sergi binaları, su değirmeni, kongre merkezi ve ülke bahçelerinden oluşuyor.
AB'den Okullara Sebze,
Meyve ve Süt!
»» AB Konseyi, üye ülkelerdeki okullarda sağlıklı
beslenmeyi ve yerli ürün tüketmeyi teşvik etmek
amacıyla süt, meyve ve sebze dağıtılması için yılda
250 milyon avroluk kaynak sağlayan bir düzenlemeyi
onayladı.
Program çerçevesinde, AB
üyesi ülkeler, eğitim kurumlarındaki öğrencilere
özellikle taze ve sağlıklı
besin sağlayacak. Ülkeler, dağıtacakları meyve
ve sebze konusunda kendileri tercih yapabilecek.
Uygulamayla AB ülkelerindeki
öğrencilere her yıl 150 milyon av-
roluk meyve ve sebze ile
100 milyon avroluk süt
ve süt ürünlerinin dağıtımı planlanıyor. Yeni
düzenleme, 1 Ağustos
2017'de yürürlüğe girecek. Düzenleme ile okullarda meyve ve sebze programı ile
süt dağıtım programları birleştirilmiş olacak.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Danaburnu
[Bilimsel adı: Gryllotalpa gryllotalpa (L.) (Orthoptera:Gryllotalpiadae)]
Danaburnu ismi ile bilen Gryllotalpa gryllotalpa, Türkiye’de görülen yaygın bir türdür. Silindirik
yapıdaki Danaburnu vücut uzunluğu ortalama erkeklerde 40 mm, dişilerde 45 mm’dir. Danaburnunun
birinci çift bacakları güçlü ve kazıcı
tiptedir. Yumurta, nimf ve ergin olmak üzere üç biyolojik dönemi vardır. Dişiler baharda toprak altında
oluşturdukları odalara 100-350
adet yumurta bırakırlar. Tercih et-
tikleri yaşam alanları, nemli zengin
topraklar, sulanan iyi gübrelenmiş
alanlar ile sebze bahçeleridir. Danaburnunun bitkilere verdiği esas
zarar, toprak altında toprak kazıma esnasında oluşturduğu zarardır. Uçamayan erkekler dişilerine
kur yapmak için ses çıkartırlar. Bu
türün dişiler ise ses çıkartmazlar,
ancak ikinci çift kanatları geliştiği
için uçma yeteneğine sahiptirler.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Para=Proje
»» Bir kooperatifin en büyük sorunu nedir diye sorsak; hemen herkes ilk anda ”para” diyecektir. Bütün sorunların çözümünde de yine en başa
parayı koyacaktır. Sonra da paramız olsa diye başlayan cümleler ile planlarını sıralayacaktır.
Her işin başı olarak görülen paranın
kaynağı ise, hep en kolay yoldan
Devlet baba olarak görülmüştür.
Gerçekten de Devlet babalık yapmış
ve 1960’lı yıllardan beri kooperatifleşmeyi teşvik edecek destekler vermiştir. Ne yazık ki bu destekler alındıktan sonra kooperatif unutulmuş,
geride borçlar ile kooperatifin tabelası kalmıştır. Geçen zaman içinde milyonlarca çiftçimizin ortağı olduğu on
binden fazla kooperatif kurulmuş ve
bir de üzerine çeşitli birlik adları altında örgütler oluşturulmuştur. Çiftçi
aynı anda birçok örgüte üye olmak
zorunda kalmıştır. Bir de bu örgütler
beraber çalışacaklarına birbirleri ile
rekabete girip üreticiye zarar vermeye başlayınca Örgüt Kirliliği diye bir
deyim ortaya çıkmıştır.
Bu kadar çok örgüt kurulabildiğine
göre, demek ki sorun örgütlenmede
değildir. Sorunun, kurulan örgütün
amacına uygun işletilebilmesinde
olduğu söylenebilir. Bu tespiti yaptıktan sonra bir örgütün iyi işletilebilmesi için yine en büyük engel
para olmaktadır. Sanki bir kısırdöngü gibi, atılan her adımda karşımıza
paraya çıkmaktadır.
Peki, gerçekten sorun para mı? Etrafımız para kaynıyor, para bulmak
sorun değil desem ne dersiniz!
Burada ticari bankalardan alınacak
krediyi ya da tefeciliğe dönen aracılık işlerini kastetmiyorum. Tam
aksine kendi sorunlarının çözümünü sizlerin emeklerinde görenlerin
vereceği hibelerden ve desteklerden
bahsediyorum. İşte size hemen birkaç örnek..
Ülkemizde bankaların dışında, sizlere hibe ya da düşük faizli uzun
dönem kredi vermek için yarışan
birçok kurum ve kuruluş bulunuyor.
Öncelikle bu kaynakları yerli ve yabancı olarak ikiye ayıralım:
I- Yerli Finans Kaynakları
Bakanlık Projeleri
• Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Projeleri
• Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan-
lığı Projeleri-KOSGEB Projeleri, TUBİTAK Projeleri, Kümelenme
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı - İş-Kur Projeleri
• Dış Ticaret Müsteşarlığı –İGEME
Projeleri
Ajansların Projeleri
• Kalkınma Ajansları- Yerel Ekonomik Kalkınma Projeleri
• TİKA- Uluslararası İşbirliği ve Yatırım Projeleri
Vakıf Projeleri
II- Yabancı Finans
Kaynakları
Avrupa Birliği
• IPARD Projeleri
• Sivil Toplum Diyaloğu Programı
Projeleri
• Ulusal Ajans Ömür Boyu Öğrenme
Programı
• Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
Projeleri (EBRD)
Birleşmiş Milletler Projeleri
• Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO (FTPP
ve TCP Projeleri)
• Uluslararası Tarımsal Kalkınma
(IFAD)
• Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
İslam Kalkınma Bankası– (IDB)
İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik
ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi
Projeleri (COMCEC)
Dünya Bankası World Bank
• Uluslararası İmar ve Kalkınma
Bankası Projeleri -IBRD
Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı
Projeleri - JICA
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü Projeleri (OECD)
Görüldüğü üzere ciddi sayıda para
kaynağı bulunmaktadır. Üstelik bu
fon sağlayıcıların hemen hepsi kaynaklarının tamamını kullandırmak
eğilimindedir. Çünkü bu kaynakları
kullandırarak, zengin ülkeler ya da
uluslararası kuruluşlar kendilerini
ekonomik buhranların olumsuz et-
Dr. Erhan EKMEN
kilerinden korumak, hükümetler ise
gıda üretimlerini güven altına almak
istemektedirler. Yani sizlerin başvuruları dört gözle beklenmektedirler.
Burada dikkat çeken husus bütün
bu başlıkların proje kelimesi ile birlikte anılıyor olmasıdır. Çoğumuz
açısından Proje denilince aklımıza
aşılması güç şartlar gelmektedir. Bu
durumda para vermeye istekli bu
kuruluşlar niçin proje diye engel çıkartıyorlar diye düşünebilirsiniz.
Para verme konusunda Proje kelimesinin kullanılmasının nedenini
basit bir örnek ile siz olsanız ne yapardınız sorusuyla açıklamaya çalışalım. Diyelim ki; sizin elinizde 10
TL var. Hiç tanımadığınız biri “bana
bu 10 TL’yi verirsen gelecek ay sana
11 TL veririm” derse ne yaparsınız?
Muhtemelen hayır dersiniz. Ama
aynı kişi, “ben çiftçiyim, şuradaki
benim tarlam işte tapusu, üzerinde buğdayım var işte ÇKS belgesi,
şu kişiyle harman için anlaştım işte
sözleşmesi, ilerideki değirmenden
sıramı aldım işte fişi, ilçedeki fırın
ile anlaştım işte sözleşmem, oraya
kadar taşıyacak nakliyeciyi de buldum işte bu da anlaşması. Bu iş için
30 TL harcayıp 35 TL kazanacağım,
ama 20 TL param var 10 TL verirsen
sana 11 TL vereceğim” der ise; şimdi
ne düşünürsünüz. Bu nedenle işe bir
de fon sağlayıcıların gözüyle bakmak
ve taleplerimizin gerekliliğini projeler ile ispatlamanız gerekmektedir.
Yukarıda sıralanan finans kaynağı
kurum ve kuruluşların hepsini tek
tek ele almak çok zor olacağı için
burada sadece Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Avrupa Birliği
tarafından yapılan desteklemeleri
kısaca ele alacağım.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kooperatiflere verdiği destekler başlıklar altında aşağıdaki yer
almaktadır.
1-Tarımsal amaçlı kooperatiflere
proje hizmet desteği
2- Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı (KKYDP)Hibe destekleri projeleri
3-Tarımsal Yayım ve Danışmanlık
Hizmetlerinin Desteklenmesine yönelik projeler,
4- Tarımsal üretime düşük faizli yatırım ve işletme kredisi kullandırılması projeleri
5- Tarımsal Üretim Prim Desteklerinin dağıtılması desteği
Bunların çoğu projeler ile ilişkilendirilerek verilmektedir. Proje hizmeti
desteği kapsamında 1999-2014 yılları arasında 2.500’den fazla kooperatife 2,3 milyar TL kredi kullandırılmış, ayrıca 2003 yılından bu yana
1.800’den fazla kooperatifin kırsal
alana yönelik projeleri desteklenmiştir. Yani kooperatiflere ciddi bir
destek olduğu görülmektedir.
Avrupa Birliği tarafından aday ülke
olarak ülkemize verilen Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Mali Yardımı
(IPARD) kapsamında et ve süt üreten tarımsal işletmelere yatırım, et,
süt, su ürünleri ve meyve ve sebzelerin işlenmesi ve pazarlanması, çiftlik
faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve
geliştirilmesi, yerel ürünler ve mikro işletmelerin geliştirilmesi, kırsal
turizm gibi başlıklar altında hibe
destekler bulunmaktadır. Buna ilaveten Sivil Toplum Diyaloğu Hibe
Programı kapsamında da işbirliğine
yönelik projeler ya da Ulusal Ajans
aracılığıyla küçük bütçeli projeler
yapılabilmektedir.
Finans sağlayan bütün kurum ve kuruluşlar yukarıda belirtildiği üzere,
talep başvurularını projeler üzerinden almaktadırlar. Bu nedenle öncelikle kooperatifimizin projeler ile neleri hedeflediklerini bilmesi ve buna
göre karar vermesi gerekmektedir.
Bir kooperatif, yaptığı proje ile aşağıdaki hedefleri gerçekleştirebilir:
• Değer zinciri yönetiminde etkin
bir rol üstlenerek, ürettiği ürünün
katma değerini arttırıcı tedbirler
alabilir, bu doğrultuda yatırımlarda
bulunabilir.
• Kooperatifleri aracılığı ile üretimi
piyasa taleplerine ve hatta ilerideki
yatırımlara göre planlayarak, ürünü
sözleşmeli bir şekilde pazarlayabilir.
• Markalaşma, franchaising gibi iş
modelleri oluşturarak sektördeki
şirketlerle stratejik ortaklıklar kurabilir.
• Ulusal ve uluslararası pazarlarda
ciddi bir rekabet gücüne sahip olmalarını sağlayacak bir kurumsal kapasite oluşturulabilir.
• Bulundukları bölgede diğer üreticilerin de ürünlerini değerlendirecek
imkanlar oluşturarak sektörde küçük üreticinin gelirlerini arttırabilir
ve piyasada her açıdan sürdürülebilir bir rekabet gücü sağlayabilir.
Burada son olarak geriye tek bir sorun kalıyor. Proje nedir, Nasıl yapılır,
İçine ne yazılır, Bütçesi nasıl oluşturulur, Formlar nasıl doldurulur, Gerekli evraklar nasıl sağlanır, Nereden
ulaşılır, Nereye başvurulur, Nasıl
uygulanır gibi konuların gerçekleştirilmesine yönelik teknik bir desteğe
ihtiyaç duyulmaktadır. Çözülmesi
çok zor bir sorun gibi görülen bu husus, aslında şu ana kadar bahsedilen
konular içinde yapılması en kolay
aşamadır. Birey olarak tek başına yapılması zor olan bu işleri yapmanın
birçok yolu bulunmaktadır. Bu konuda finansı sağlayan kurum ve kuruluşlara, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına ve özellikle kooperatiflerimizin merkez ve bölge birliklerine
çeşitli görevler düşmektedir.
Görüldüğü üzere; çevremiz bize destek olmaya çalışan finans kuruluşları
ile dolu. Bize kalan ise, bu kaynaktan
istifade edebilmek için yukarıda belirtilen projeleri hayata geçirmek konusunda irade gösterebilmek. Sonuç
olarak iş size kalıyor.
Bağımsızlık mücadelemizin başladığı ilk gün olan 19 Mayıs bayramınızı
en içten dileklerimle kutlarım.
‘Kooperatifler Avrupa’ Genel Kurulu Brüksel’de Yapıldı
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA’nın Avrupa bölgesel örgütü ‘Kooperatifler Avrupa’nın 2016 yılı genel kurulu 20 Nisan 2016 tarihinde
Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapıldı. 10’uncu kuruluş yılına isabet eden bu genel kurul, tarihi bir yıldönümünü temsil ettiği için önemli sayıda
delegenin katılımı ile gerçekleştirildi.
Genel Kurul’da TÜRKİYE KOOP’u Genel Başkan Niksarlı ve Uluslararası
İlişkiler Koordinatörü Hüseyin Polat temsil etti. Genel Kurulda ayrıca
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliğinden Yönetim Kurulu Başkanı
Selahattin Külcü başkanlığında bir
heyet de hazır bulundu.
Genel Kurul öncesi yapılan panelde TÜRKİYE KOOP’un mültecilerle ilgili önerisi kabul gördü.
Genel Kurulun açılışında Kooperatifler Avrupa Başkanı Dirk Lehnhoff ve
ICA Başkanı Monique Leroux birer
konuşma yaptılar. Toplantının açılışında ayrıca, Kooperatifler Avrupa’nın
kurucu eş başkanları Dame Pauline
Green ve Etienne Pflimlin’e Avrupa
kooperatiflerine katkılarından dolayı
Bulgaristan Kooperatifler Birliği’nin
altın madalyaları takdim edildi.
Ortaklar Paneli:
mülteci krizi
Avrupa’da
Avrupa’da görülen mülteci krizine
kooperatiflerin
yaklaşımının
tartışılması ve örnek olay sunumu ile gelecekte kooperatiflerin
bu konuda neler yapabileceklerinin incelenmesi amacıyla bir
panel düzenlendi. Panelin sunuş
konuşmasını İngiliz Kooperatifler Birliği Genel Sekreteri Ed
Mayo yaptı. Açılışta ayrıca Avrupa Parlamentosu Milletvekili
Stelios Kouloglou da bir konuşma yaptı.
Panelde örnek olaylar hakkında İsveç Kooperatifler Birliği Başkanı Anders Lago, İtalyan kooperatiflerinden
Akram Z., Simona B. Ve Roberta T.
sunum yaptılar. Bu konuşmacılar ülkelerinde sınırlı sayıda mültecilere kooperatiflerin götürdüğü bazı hizmetlerden söz ettiler. İsrail’den Mully Dor
da Lübnan ve Ürdün’deki mültecilere
İsrail Kibbutz hareketi ve NISPED örgütünün neler yaptığını açıkladı.
TÜRKİYE KOOP adına kısa bir bil-
diri sunan Prof. Hüseyin Polat da
Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin genel durumu hakkında bilgi
verdikten sonra, kamplarda yaşayan
(300 bin) ve kamp dışında yaşayan
(2,5 milyon) mülteciye kooperatiflerin neler yapabileceklerini anlattı.
Konuşması sonunda Türkiye’de bir
Mülteciler ve Kooperatifler konulu
uluslararası bir toplantı yapılmasına
ilişkin Niksarlı’nın önerisini Genel
Kurulun dikkatlerine sunarak, bu konuda kooperatiflerin neler yapacakla-
rını somutlaştırmak istediklerini
söyledi.
Niksarlı’nın bu önerisi genel
kurul tarafından büyük kabul
gördü. Bu önerinin genel kurul
sonunda yayımlanacak toplantı
bildirisine de konulacağı açıklandı. Panelde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Selahattin Külcü de kısa
bir konuşma yaparak mülteci
krizinin önemine dikkat çekti
ve sorunun kaynağında giderilmesi
gerektiğine vurgu yaparak, tüm kooperatiflerin bu konuda ortak hareket
etmeleri gerektiğini belirtti.
On yıl önce - On yıl sonra
Öğleden sonra düzenlenen ikinci
panelde de “On yıl önce neredeydik,
on yıl sonra bugün neredeyiz?” konusu tartışıldı. Bu panele, Belçika,
Finlandiya, Fransa, Almanya, İtalya,
İspanya İsveç ve İngiltere koopera-
tiflerinin temsilcileri katılarak Avrupa’da kooperatiflerin on yıl önceki
durumları ile bugünkü durumlarını
karşılaştırdılar.
Ortaklarla geleceğe
yürümek
Kooperatifler Avrupa’nın Direktörü
Klaus Niederlander ve Belçika Kooperatiflerinden Bosmans’ın moderatörlüğünde yapılan üçüncü panelin
konusu da gelecek ile ilgili idi. Ortaklar gelecekte neler yapmalılar?
Avrupa Birliği Koordinasyon Komitesi’nin bu konudaki çalışmaları Stefania Marcone tarafından açıklandı.
Ortaklarla ilgili projeler konusunda
Jacques Landriot, kooperatif geliştirme projeleri hakkında Danilo Salerno, enerji koopertifleri konusunda Rescoop Başkanı Dirk Vansintjan
ve gençlik konusunda da Chiara
Bertelli ve Sebastiaen Chaillou bilgi
verdiler.
.
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
KOOPERATİFÇİLİK
17
Dünyadan Kooperatif Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Önemi
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
»» Bu sayıda sizleri Orta
Asya’ya Moğolistan’a
götüreceğiz. Bu köşemizde
Moğolistan’a ait ikinci
bu hikâye, özelleştirme
ile işlerini kaybeden dul
kalmış annelerin azimli
çalışmaları sonucu elde ettikleri başarılarını anlatıyor.
Son birkaç hikâyemizde kadınların kooperatif çatısı altında büyük başarılar elde ettiklerini görüyoruz. Hikâyelerdeki fotoğraflara baktığımızda,
tek başlarına hayatın zorlukları ile
karşılaşmalarına rağmen yüzleri gülen kadınlar olduğunu görüyoruz.
Kadınların kooperatifçilik hareketi içinde ciddi başarılar elde etmesi
ve giderek sayılarının artması bizce
önemli bir gelişme.
Tarih boyunca büyük başarılar göstermiş, mücadeleci, dirençli, akıllı Türk
Kadının kooperatifçilikte daha fazla
yer alması gerektiğine inanıyoruz.
Kurtuluş Savaşımızın başlangıç
günü olan, büyük mücadelenin ilk
günü olarak kabul edilen 19 Mayıs
tarihine geldiğimiz şu günlerde, mücadelenin hala devam ettiği bilinciyle hepinizin bayramını kutluyor, bu
ülke için verdiğiniz emeklerinizde,
çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Moğol İşgücü İçinde
Kadınlara Kooperatiflerden
Gelen Güç
Moğolistan’da hükümet özelleştirme
yapınca işlerini kaybeden dört anne
işlerini kooperatif şirketi olarak büyütmeye karar verirler.
Bu dört kadından D. Tsendsuren
adlı hanım, 1998 yılında Ormancılık biriminin özelleştirilmesi sonra,
işten atıldığını ve onlar için hayatta kalmanın çok zor hale geldiğini
açıklamaktadır. Bu dört kadın 1998
yılında 6 anne ile daha bağlantı kurarak meyve kooperatifi anlamına
gelen “Ur Jims kooperatifini” kurarlar. Kooperatifin yeri Moğolistan en
uzak bölgelerinden biri olan ve başkent Ulanbatur’dan 1500 kilometreden fazla uzakta bulunan Khovd
ilinin, Jargalant soum ilçesidir.
İlk dört yıl boyunca
on kadın hiçbir maaş
almadan çalışmışlar ve
her biri yaklaşık 200 ABD
Dolarına karşılık gelen
250.000 Tugrug vererek
işe başlama sermayesine
katkıda bulunmuşlar. On
iki yıl sonra kooperatifin
sermayesi 85 milyon
Tugrug’a (68.000 ABD
Dolarına) yükseltmişler.
Kadınlar hedef olarak eski kariyerlerini en iyi şekilde kullanarak uzak
bölgelerin ağaçlandırmasını yapmışlar. Moğolistan’ın geniş topraklarının yüzde 90’ı çölleşmeye karşı
savunmasız topraklar ve onlar bir
hektar toprağı ağaçlandırmak için
56.000 fidan dikimini içeren bir plan
ile işe başlamışlar.. İşi yapabilmek
için gerekli koruyucu malzemeleri
satın almak için herhangi bir yedek
nakit olmadığından, ağaçlarını korumak için hurda demir kullanmışlar.
Ur Jims Kooperatifi o zamandan bu
yana 360 hektar boş arazide 2,1 milyondan fazla fidan dikerek araziyi
yeniden yapılandırmış. 2005 yılında
boş arazinin 96 hektarlık parçası üzerinde çalışmaya başlanmış ve buraya
Yeşil Duvar adı verilmiş. Arazinin bu
parçasında akçaağaç, erik, anason ve
elma ağaçları ve ahududu dikilmiş.
Yaptığı ticarette ve işte tek ve en
önemli varlık olarak güven üzerine
kurulan Ur Jims Kooperatifi’nin şu
anda ofis binaları, bir deposu, bir serası ve meyve işleme biriminin yanı
sıra traktörleri ve tarım araçları bulunuyor.
Toplam 35 üyeden 32’si kadın olan
Kooperatif, Moğolistan’ın üyelerinin
çoğunluğu kadın olan nadir kooperatiflerinden biridir.
»» Tıbbi ve aromatik bitkiler dendiğinde ilk çağlardan itibaren yüzyılları aşan
deneyimlerle elde edilen sağlıktan, beslenmeye ve kişisel bakıma kadar doğrudan
veya işlenmiş olarak kullanılan bitkileri anlarız.
Geniş bir kullanım alanı olan bu bitkilerden elde edilen ürünler her
çağda önemini korumuş ticaretin
en önemli mallarından biri olmuştur. Öylesine ki üretim alanlarından pazarlara karadan ve denizden
kurulan ticaret yollarının başlıca
ürünleri arasına girmiştir. Ülkemiz
topraklarından geçen uzak doğudan Avrupa’ya uzanan İpekyolu’da
bu yollardan biridir.
Tıbbi ve aromatik bitkiler olarak da
adlandırılan bu bitkiler ve uygulamaları ile ilgili her çağda önemli
eserler üretilmiş ve yazılan eserler
tarihi belgelerle günümüze kadar
gelmiştir. Üretilen ürünler toplumsal yaşam ve teknik gelişmelere
göre değişimler gösterse de ilkçağlardan beri yapılan uygulamalar
geliştirilerek günümüze ulaşmıştır.
Sanayileşme ve şehirleşmenin yaygınlaşması ile birlikte bu bitkiler
doğal üretim yöntemleri yanında
kültüre alınma döneminden sonra yaygın şekilde üretilmeye ve işlenmeye başlamıştır. Başlangıçta
kervanlarla ve küçük teknelerle
pazarlara ulaştırılan ürünler zaman içinde deniz taşımacılığındaki
gelişmelere bağlı olarak daha uzaklarla taşınmaya başlamıştır. Hatta
tıbbi ve aromatik bitkiler içinde
önemli bir yer tutan baharatların
ticaretteki öneminin artması deniz ticaretinin de gelişmesine güçlü gemilerle sömürgeci ülkelerin
uzak denizlere açılmasına neden
olmuştur. Özellikle Uzakdoğu ve
Afrika’da üretimin yüksek olduğu
ülkeler sömürgeci ülkelerin hâkimiyetine girmiş ve elde edilen gelirler yıllarca batının sömürgeci ülkelerine akmıştır.
Sanayi ve teknolojideki 19 yüzyılın
sonlarına doğru ortaya çıkan yeni
buluşlara paralel sentetik kökenli
ilaç ve aromatik ürünlerin geliştirilmesinin ardından tıbbi ve aromatik bitkilerin yerine bu ürünler
kullanılmaya başlamıştır. Ancak
geçen zaman içinde sağlık ve çevre
konusunda yaşanan olumsuzluklar
insanları yeniden bitkisel kökenli
tıbbi ve aromatik bitkilere yönetmiştir.
Ülkemizde bazı aromatik bitkileri
ithal eden ülkeler arasında olmak
ile birlikte iklim ve ekolojik koşullarına bağlı olarak birçok üründe
üretimde ve dış ticaretinde dünyanın başlıca ülkeleri arasındadır.
Üretimini daha da artıracak ve bazı
ithal ettiği ürünlerde bile açığını
kapatacak kapasiteye sahiptir.
Dünyada yaygın şekilde aromatik
bitkilerin kullanıldığı gıda ve katkı
maddeleri, bitkisel kökenli ilaç ve
kimyasallar, kozmetik ve parfümeri sanayilerinin girdisini oluşturan
bitkiler ülkemizde de üretilmektedir. Ülkemiz dünyadaki sekiz büyük gen merkezinden biri
olduğu belirtilmektedir.
Konu ile ilgili kaynaklarda dünyada 20.000’den
tıbbi ve aromatik bitki bulunduğu açıklanmaktadır.
Bunlardan
4000’inin
yay-
kekik yağlarıdır. Son
yıllarda uçucu yağ dış
satımının artması ile uçucu
yağ tesislerinin sayısında
da artmıştır.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
gın şekilde kullanıldığı, 2.000’inin
de ticareti yapıldığı belirtilmektedir. Avrupa kıtasında yetişen 12 bin
bitki türünün 11 bin 500’ü ülkemizde yetişmektedir. Dünyadaki tıbbi
bitkilerinde yaklaşık % 6’sı ülkemizde bulunmaktadır.
Ülkemizdeki üretim bölgeleri başta
Ege Bölgesi olmak üzere Marmara, Akdeniz, Doğu Karadeniz ve
Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir.
Bu bölgelerde önemli kısmı doğadan toplanmakla birlikte üretilen
bitkilerde bulunmaktadır. Bilim
çevreleri tarafından bu bölgelerde
bulunan 4.000 endemik bitki olduğu. Bu bitlilerin 1.700’ünün tıbbi
özelliği olduğu belirtilmektedir.
2011 yılı FAO yılı verilerine göre
Dünyada tıbbi ve aromatik bitki ithalatı 4 milyon 326 bin 542 ton ve
11 milyar 767 milyon 140 bin dolardır. İhracat ise 4 milyar 29 bin 743
ton ve 11 milyar 936 bin 652 dolar
düzeyindedir. TÜİK verilerine göre
ise ülkemizin ithalatı 19 bin 422
ton, ödeme miktarı 30 milyon dolardır. Buna karşılık ihracat miktarı
48 bin 79 ton, elde edilen gelir 160
milyon dolardır. Ülkemiz tıbbi ve
aromatik bitkiler yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden birisi
olmasına rağmen ihracatın ithalatı
karşılama oranı %67’dir. Ülkemizin
ihraç ettiği önemli tıbbi ilaç ve baharat bitkileri kekik, defneyaprağı,
kimyon ve anason ile birlikte, rezene tohumu, ardıç kabuğu, mahlep, çemen, biberiye, meyan kökü,
nane, sumak, adaçayı ve ıhlamur
çiçeğidir. Türkiye kekik, defneyaprağı, anason, kimyon dış ticaretinde başlıca ülkeler arasındadır.
Ülkemizde uçucu yağ
üretiminin büyük
bir kısmını gülyağı
oluşturmaktadır.
Türkiye dünyadaki
en büyük gülyağı
üreticisidir. Gülyağı
üretiminde başta
gelen iller Isparta
ve Burdur’dur
Dış satımı
yapılan
yağlar, başta
gülyağı,
stearopten,
ıtır ve
Uçucu yağların büyük bir kısmı AB
ülkelerine ihraç edilmektedir. İhracatın yarıdan fazlası Fransa’ya
yapılmaktadır. Gülyağının hemen
hemen tamamı ihraç edilmektedir.
Ülkemizin yıllık uçucu yağ ihracatı yıllara göre değişmekle birlikte
yaklaşık 11 milyon dolar, ithalatı
ise 14 milyon civarındadır. İthalatı
yapılan başlıca yağlar ise nane, ıtır,
limon, portakal ve yasemin yağlarıdır. Yine ithalatın büyük bir bölümü AB ülkelerinden yapılmaktadır.
Hepimizin çevremizden ve yayın
Ülkemizde ve dünyada tıbbi ve
aromatik bitkilere olan ilgi günden
güne artmaktadır. Ülkemizin bu
bitkilerin üretimini artırma potansiyeli yüksektir. Kırsal alanda başta
orman köylüleri olmak çiftçilerimizin gelirlerinin artırılması ve doğal
kaynaklarımızın değerlendirerek
döviz girdisini artırması bakımından bu eğilimin dikkate alınması
gereklidir. Ülkemizin sahip olduğu
doğal şartlar üretimi artırmaya imkân vermektedir. Bunun için doğal
kaynakların aşırı bilgisiz kullanımı
ve tahribatına karşı bu bitkilerin
kültüre alınmalıdır. Üretim teknikleri dikkate alınarak kontrollü üretilmelidir. Doğal ve organik üretim
kriterlerine azami özen gösterilmelidir. Tüketim şekilleri de dikkate
alınarak yeni çeşitlerin geliştirilmesine ağırlık verilmelidir. En önemli
hususta tıbbi ve aromatik bitkiler
ile ilgili sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalıdır
Tıbbi ve aromatik
bitkilerde özellikle
üretim ve hasattaki
kalite kayıplarının önüne
geçmek için üreticilere
yönelik farkındalık
eğitimlerine ağırlık
verilmelidir. Tarımsal
amaçlı kooperatiflerin
konu ile ilgili çalışmaları
desteklenmelidir.
Tabii kooperatifler de
konu ile ilgili uzman
personel çalıştırmalı ve
alanında uzmanlaşmaya
çalışmalıdır.
Konu ile ilgili yatırım yapan kuruluşların gerek haksız rekabete karşı
korunması gerekse pazarda kalite
ve standartlara uygun ürünlerin yer
alması bakımından kontrol ve denetime özen göstermelidir. Yapılan
yatırımların verimli çalışması için
sektörün temsilcileri ile birlikte bir
üretim politikası geliştirilmelidir.
En önemlisi de günümüzde konu
ile ilgili başta üniversitelerimiz olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlarca birçok seminer ve çalıştay
gerçekleştirilmektedir. Tıbbi ve
aromatik bitkilerin önemi dikkate
alınarak ortaya çıkan görüş ve öneriler değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak tıbbi ve aromatik
bitkiler 21. Yüzyılda önemi daha
da artan ve artmaya devam eden
ürünlerdir. Ülkemizin ihtiyaçları da
dikkate alınarak bu kaynaklarımız
değerlendirilmeli ve politikalarımız
gözden geçirilmelidir.
.
18
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
TARIM
Brezilya’da Zenginliğin ve Toprağın Dağıtımı:
Topraksız Kır İşçileri Hareketi (MST)
»» “Tezatlar ülkesinde bolluğun, refahın saltanat sürdüğü yerlerde sefaletin en koyusu kol gezer. Doğanın her türlü besinin yetişebilmesini
sağlayacak şekilde donattığı bu bölgede tarımın ‘t’sine bile rastlanmaz. Şekerin egemenliğinden önce ormanlarla kaplı olan ve sanki alay
edermişçesine hâlâ orman kuşağı diye adlandırılan bu kıyılar tamamen verimsizdir.” Eduardo Galeano
Bugün 200 milyonun üzerinde bir insan nüfusunun yanı sıra zengin bir
fauna ve floraya yuva olan, Latin
Amerika’nın en büyük, dünyanın
ise 7. büyük ekonomisi konumunda
bulunan bir ülkeden söz edeceğiz;
Brezilya.
Brezilya’yı dünyanın ilk 10
ekonomisi arasına sokan
unsurların başında olan
hizmet sektörünün yanında
sanayi ve tarım gelir.
Ülkenin Gayri Safi Yurtiçi
Hasılası (GSYİH) 2,41
trilyon dolar1 olup, kişi
başına düşen gelir 11,7 bin
dolar2 olarak gözükse de
halkın büyük bir çoğunluğu,
ülkenin zenginliklerinden
nasibini alamaz.
Bu denklemde halk sadece ucuz iş
gücü ve “modern köle” olarak yer
alır. Brezilya ve bölgedeki diğer bir-
çok ülkede zenginliğin dağıtımı meselesi, Kolomb sonrası sömürge sürecinden cumhuriyetin kuruluşunu
izleyen bağımsızlık süreçlerine, yine
bu süreçlerden günümüze kadar sorun teşkil etmiştir.
Gini katsayısı da işte bu ifadelerin
rakamsal özetidir. Öncelikle gini katsayısı, 0’dan 1’e kadar değer alan ve
0’ın en adaletli gelir dağılımını, 1’in
ise adaletsizliği temsil ettiği bir gelir
dağılımı eşit(siz)lik verisidir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) verilerine göre Brezilya’da
bu katsayı 0,54’tür3. Yani, gelir dağılımında bir sıkıntı söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Aslında tüm
bunlar için istatistiksel verilere de ihtiyaç yoktur. Yazının başında görmüş
olduğunuz fotoğraf, São Paulo’da favelaların4 bulunduğu Paraisópolis’te
çekilmiş olup gecekondular ile lüks
rezidansların aynı kare içerisinde
oluşturduğu tezatlık, gelir dağılımındaki eşitsizliği açık bir şekilde göstermektedir. Brezilya’da ve gini katsayısının yüksek -yani 1’e yakın- olduğu
diğer ülkelerde buna benzer tezatlıklarla sık sık karşılaşabilirsiniz.
1 http://databank.worldbank.org/data/
download/GDP.pdf
2 http://data.worldbank.org/indicator/
NY.GDP.PCAP.CD
3 http://hdr.undp.org/en/content/income-gini-coefficient
4 favela: Brezilya’daki varoş bölgelerine
verilen isim
Brezilya’da Toprağın
Dağıtımı Meselesi
Biz daha ziyade toprağın dağıtımı
meselesi üzerinden giderek konuyu
Brezilya’daki Topraksız Kır İşçileri
Hareketi’ne (MST) bağlayalım. Şimdi sizlere sadece Brezilya değil, tarım
ile iç içe olan ve tarımdan soğutulan
tüm dünya halkları için üç aşağı beş
yukarı aynı olan ve yaşadığımız ülke
ile de kıyaslayabileceğiniz bazı meselelere değineceğim. ABD’li sosyolog akademisyen James Petras’ın
da aktardığı üzere Brezilya’da
nüfusun %1’lik kesimi, toprağın %45’ine sahip durumdadır.
Bu durum, 1970’li yılların başında
Brezilya’da tarımın mekanikleştirilmesi ve ticaret ile iç içe geçmesi
ile doğrudan alakalıdır. Bu şekilde
ayrıcalıklı ailelerin, tarım işçileri ve
toprak sahiplerini topraklarından
kovması meşru bir hale getirilmiştir. Bunun sonucunda ise Brezilya’da
kırsal işsizlik, dolayısıyla da şehirlere göç kaçınılmaz bir durum haline
gelmiştir.5 Buna karşılık 1980’lerin
sonuna denk gelen bir dönemde
askeri cuntaya karşı çeşitli eylem
ve protestolar düzenlenirken, ordu
bu ayaklanmaları sert bir şekilde
bastırmıştır. 1995-2003 yılları arasında Brezilya Devlet Başkanı olan
Fernando Henrique Cardoso ise neoliberalizm uygulamalarını pekiştirirken, zenginliğin tek elde toplanıp
halkın fakirleşmesi ve on binlerce
insanın topraksız kalması malumun
ilamı olmuştur.
Topraksız Kır İşçileri
Hareketi (MST)
Bugün baktığımızda, arazilerinden çıkarılarak topraksız bırakılmış yaklaşık 7 milyon Brezilyalı vardır. Bu 7 milyon insandan
yaklaşık 200 bin aile, bugün Topraksız Kır İşçileri Hareketi (MST) saflarında mücadele vermekte, bunun
dışında kalan 50 bin aile ise diğer
hareketlerin bayrağı altında mücadelelerini sürdürmektedir. Çıkış
noktaları, sadece tek bir olay/durum
olmamakla birlikte, esas olarak sömürge döneminden başlayıp, askeri
diktatörlük dönemlerine ve günü5 VANDEN, H.E. “Brazil’s Landless Hold Their
Ground”, Dispatches From Latin America
Experiments Against Neoliberalism, p.286,
India, 2008.
Batuhan SARICAN
Araştırmacı / Yazar
Ankara Üniversitesi Latin Amerika
Çalışmaları Yüksek Lisans Öğrencisi
[email protected]
müze kadar uzanan tarihsel süreçte
sömürülmekten bıkmış olmalarıdır.
MST, bu sömürgeleştirme programlarına karşı çıkar. Amazonlar’daki
yerlilerin bağımsızlığını ve otonomisini savunur. Kırsal işçileri öldürten
kesime karşı mücadele verir. MST
ayrıca, latifundiumlar6
ortadan
kaldırılmadan, ulusun gelişimi ve
toplumsal demokratikleşmenin sağlanamayacağını, yoksulluk ve eşitsizliğin azalmayacağını düşünür. Tarım
reformunun ise ancak ve ancak Brezilya’nın ekonomik ve sosyal yapısının parçası haline getiren bir süreçle mümkün olabileceğini savunur.
Peki, tüm bunlara karşılık ne olmuştur? Kadın, çocuk, erkek demeden,
yüz binlerce insan, sırf bu adaletsizliğe karşı ses çıkardıkları için polis,
asker ve paralı tetikçilerle yüz yüze
gelmiştir. Bu karşılaşmaların sonucu
olarak; ‘Şanslı olanlar’ dövülmüş ve
tutuklanmış, şansları o kadar yaver
gitmeyen kimisi ise mücadeleleri uğruna hayatını kaybetmiştir.
Tüm güçlüklere rağmen MST’nin
neoliberal modele karşı geliştirdiği,
aileler tarafından işletilen ve campesino7 tarımı olarak sunduğu bu
alternatif model hakkında konuşan Topraksız Kır İşçileri Hareketi
(MST) yöneticilerinden João Pedro
Stedile, toprakların işgalini tarımla
geçinen 5 milyon aile için hayati bir
eylem olarak görürken, uygulamaya
konabilecek tarımsal reformun, topraksız aileler için bir toprak garantisi
olacağını savunuyor.8
MST, toprak için mücadele alanlarını genişletmek amacıyla gerçekleştirilen işgal ve yürüyüşleri başarılı bir
şekilde örgütleyerek kurumlar üzerinde baskı yaratabilmektedir. Bir
nevi pasif direniş uyguluyorlar diyebiliriz. Bu da MST’nin hem ulusal
hem de –mücadele alanları uluslararası olmasa da- uluslararası düzeyde
geniş çaplı bir destek görmelerini
sağlamaktadır. Diğer kırsal hareketler, öğrenciler, çevreciler ve her şeyden önemlisi kırda çalışan-yaşayan
insanlar tarafından desteklenen
MST, en ciddi desteğini hem İşçi
Partisi (PT) hem de kiliseden görse
de bağımsızlığından bir şey kaybetmemektedir.
6 latifundium: İşçilerin zor çalışma koşulları
altında çalıştığı, geçtiğimiz yüzyıllarda kölelik
de uygulanan büyük çiftlikler
7 campesino: Latin Amerika’da kırsal bölgede yaşayanlara, çiftçiye köylüye verilen isim
8 STEDILE, J.P. “The Neoliberal Agrarian
Model in Brazil”, Monthly Review, February 2007, Vol. 58 Issue 9, s.50, Erişim:
2016, Nisan 12, http://monthlyreview.
org/2007/02/01/the-neoliberal-agrarian-model-in-brazil/
İster kent isterse kırsal kesimde olsun, bu hareketlerin ortak noktası,
zenginliklerin ayrıcalıklı bir kesim
tarafından elde tutulmasına karşı çıkmalarıdır. Bugün, ekonomik
eşitliğin var olması gerektiği savunulurken, eşitliğin sağlanmasının
önündeki en büyük engelin de sırf
bu eşitsizliğin savunu ve yürütücü-
sü haline gelen neoliberal politikalar olduğunu söyleyebiliriz. Anlaşılacağı üzere, ülkenin ya da örgütün
bayrağı farklı olsa da hâkim olan
adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı ortak bir ses yükseltiliyor. Çünkü bu
insanlar, sömürü politikalarının
hayatlarını nasıl tehlikeye attığının
farkına çoktan vardı.
.
16.yüzyıldan bugüne, Brezilya’da tarımın
etkisizleştirilmesini şöyle anlatır Galeano,
“16. yüzyıl sonunda Brezilya'da en az yüz yirmi rafineri vardı. En verimli topraklar da yaklaşık iki milyonluk bu sermayenin sahiplerinin
elindeydi, ama burada gıda maddeleri üretimi yapılmıyordu. Denizaşırı ülkelerden getirtilen birçok lüks madde, tuz ve kölelerin yanı
sıra, gıda maddeleri de ithal ediliyordu. Bollukla refah daha önce de
olduğu gibi, nüfusun büyük bir kısmının bir türlü kurtulamadığı açlık
ve sefaletle yan yana yaşıyordu. Hayvancılık, nemli kıyı şeridinden
uzağa, iç bölgelerdeki çöllere atılmıştı. Sertão da kilometrekareye
düşen iki sığırdan elde edilen et daima kıt, sert ve yavandı; günümüzde de hâl böyledir.” 1
1 GALEANO, Eduardo. Latin Amerika’nın Kesik Damarları, Çev: A.TOKATLI ve R.HAKMEN, Çitlembik Yayınları, s.91-93, İstanbul, 2013
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
DOĞA
Siyah Elmas: Trüf Mantarı
»» Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından ’Siyah
Elmas’ olarak değerlendirilen ve kilosu 1000 Euro’ya
satılan trüf mantar yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak
için başlattığı çalışma kapsamında Demirci İlçesi’nde 1,
Soma İlçesi’nde ise 10 hektarlık trüf ormanı tespit edildi.
İzmir Orman Bölge Müdürü Şahin
Aybal, Manisa’da tespit edilen doğal trüf ormanlarının koruma altına
alındığını anlatırken şöyle konuştu:
"Demirci ilçemizde 1 hektarlık alanda, daha çok Soma İlçemizde Çerkez
Hamidiye Mahallesi civarlarında ise
bir kısmı mera, bir kısmı ormanlık
alan olmak üzere yaklaşık 10 hektarlık alanda zengin trüf sahası tespit ettik. Önümüzdeki dönemde trüf
ormanın daha da zenginleştirilmesi
ve yaygınlaştırılması için çalışmamız
olacak. Hem ülke hemde o bölgedeki
yöre halkına ekonomik anlamda katkı sağlaması hususunda planlama
çalışmaları yapılıyor."
Trüf
Siyah elmas trüf mantarı bölge halkı
tarafından işletilecek ve bölge halkına ekonomik katkı sağlayacak. Çok
kolay bulunabilen bir mantar türü
olmamasından dolayı, özel köpeklerle arama yaparak aranan mantar
türü için eko turizm de yapılabileceğini belirten Aybal, bölgede başka
trüf ormanı arama çalışmalarının
devam ettiğini belirtti.
Trüf Mantarı Nedir?
Trüf, Meşelik alanlarda, meşe ağaçlarının köklerinde, 5 ile 20 cm. top-
rak derinliğinde yetişen, kokulu
ektomikoriza cinsi bir mantardır,
Akdeniz bölgesinde bilinir olmasıyla
beraber dünyanın birçok bölgesinde
bulunmaktadır.
Dünyada yüzde 45'ni Fransa, yüzde
35'ini İspanya, yüzde 20'sini İtalya
sağlıyor. Bunlar içinde en değerli
olanı kara elmas olarak da anılan
Siyah Trüf. İtalyan mutfağının en
önemli ve değerli unsurlarından biri.
Yetiştirilmesi çok zor olan bir mantar çeşidi. 70 kadar çeşidi olduğu
söylenen trüf mantarı; pek çok yerde
yetişse de en değerli ve lezzetlileri,
başta Fransa olmak üzere İtalya, İspanya, Hırvatistan gibi Avrupa ülkelerinde üretilir. Sadece Fransa’da 20
bin kişi geçimini bu mantarlardan
sağlamaktadır.
Trüf mantarı, patates gibi yer altında
ve ağaç köklerine - özellikle de meşe
ve kestane ağaçlarının köklerine yakın yerlerde, toprağın 50 cm kadar
altında yetişir. Ağaç köklerine yakın
yerler seçmesinin nedeni ise, kökleri
emerek ihtiyacı olan şeker ve organik asitleri sağlamasıdır.
Fransa’da bulunan Lalbenque köyüne, salı günleri kurulan pazarda satılan trüf mantarlarından almak için
birçok insan akın eder. Büyük ilgi
gören mantarların tamamının satılması ise 20 dakikada gerçekleşir.
Amanos’ta Böcek Toplayan
Turiste 40 Bin Lira Ceza
»» Amanos Dağları'nda böcek toplayan Çek Cumhuriyeti
vatandaşına 40 bin lira para cezası verildi.
Amanos Dağları (halk arasında Gavur Dağları olarak da bilinir. Toros
Dağları sisteminin en güneyindeki
bölümünü oluşturan dağlardır.)
Zorkun Yaylası mevkisinde bir kişinin bitkilerin fotoğrafını çekerek
inceleme yaptığını gören vatandaşlar, 156 Jandarma ihbar hattını arayarak bilgi verdi.
Jandarma ekipleri, Çek Cumhuriyeti
uyruklu olduğu belirlenen T. T.’nin
(38) sırt çantasında yaptığı aramada,
çanta içerisinde böcekleri saklamada
kullandığı kimyasal madde emdirilmiş talaş benzeri maddeler ve plastik
kutular ile fotoğraf makinesinde farklı türde böcek resimleri buldu.
Orman ve Su İşleri Osmaniye Şube
Müdürlüğü teknik elemanları ile
irtibata geçen jandarma ekipleri,
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden alınması gerekli
araştırma izninin olup olmadığını
kayıtlardan araştırarak Çek Cumhuriyeti vatandaşının araştırma iz-
Patates Böceği
19
»» Ergin 10-12 mm boyunda, sarı kırmızımsı renkli, sırtı kuvvetli bombeli olan
patates böceğinin sertleşmiş olan üst kanatların üzerinde 5 bir tarafta, 5 diğer
tarafta olmak üzere 10 tane uzunlamasına siyah renkli bant vardır. Göğsünde
böbrek veya V şeklinde siyah büyük bir leke, yanlarında da küçük siyah lekeler
bulunur. Üst kanatların altında ince, şeffaf damarlı bir çift pembe alt kanat bulunur
ki bu ancak böcek uçarken görülür.
Kışı toprakta 5 - 30 cm derinlikte geçiren patates böceği, İlkbaharda
kışlama yerini terk ettikleri sahalarda patates bitkisi yoksa besin
aramak üzere başka yerlere uçarlar.
Böceğinin yayılması bu sırada olur.
Normal çıkış, sıcaklık ortalaması
13°C’ yi aştığında olmaktadır ki bu
da Marmara ve Ege bölgelerinde
genellikle nisanın ikinci haftasını
takip eden günlerdedir. Bu İç Anadolu’da mayıs başına kadar uzayabilir. . Kışlama yerinden çıkan
erginler hemen gıdalanacak bitki
ararlar. Bu devrede patatesler yeni
sürmektedir. Kışlama yerini terk
ettikleri sahalarda patates bitkisi
yoksa gıda aramak üzere başka yerlere uçarlar. Patates böceğinin esas
bulaşması bu sırada olmaktadır.
Dişilerin bir kısmı toprağa çiftleştikten sonra çekilmektedir.
Yumurtalarını gruplar halinde veya
bazen tek tek yaprakların alt yüzlerine bırakırlar. Yumurta koyu sarı
renkli ve oval şeklinde olup, 1-2
uzunluğundadır. Yumurtalarını genellikle gruplar halinde veya bazen
tek tek yaprakların alt yüzlerine
bırakır. Bir kümede genellikle 2-57
adet yumurta bulunur.
Patates böceği larvası yumurtadan
ilk çıktığı zaman 4 - 5 mm boyunda olup olgunlaşınca 11-13 mm’ye
ulaşır. Olgun larva kambur duruşlu
başı koyu kahverengi olup vücudu
portakal sarısı rengindedir. Vücut
halkalarının her iki yanında ikişer
sıra halinde siyah leke bulunur.
Patates böceği Marmara Bölgesi koşullarında 3-4, Orta Anadolu
Bölgesi koşullarında 1..5 döl vermektedir.
Ergin ömürleri ortalama olarak dişilerde 33, erkeklerde 22 gündür.
Erginlerin hiç gıda olmadan 19 - 62
gün yaşadığı saptanmıştır.
Yumurtalar 14,7°C’ de 10 günde,
21.5°C’ de 6 günde açılmaktadırlar.
12°C’ nin altında ise açılma olmaz.
Yumurtadan çıkan larvalar önce
toplu halde beslenir, sonra bitkinin
üzerine yayılarak oburca beslenirler. 4-5 gün ara ile 4 gömlek değiştirerek sıcaklığa bağlı olarak 19-24
günde olgun hale gelirler.
Gelişmesini tamamlayan larvalar
Mücadele Yöntemleri
Kültürel Önlemler:
bitkiyi terk ederek toprağa inerler
ve toprağın 5 - 18 cm derinliğinde pupa olurlar. Pupa süresi 5 - 14
gündür. Patates böceğinin gelişme
eşiği 10.1°C dir.
Zarar Şekli:
Patates böceğinin ergin ve larvaları patates ve patlıcan yapraklarını genellikle dıştan başlayarak içe
doğru yemekte, ya da yaprakta bir
delik açarak bu deliği genişletmek
suretiyle beslenmektedir. Larva ve
erginler patates ve patlıcanın çiçekleri ile de beslenmekte, patlıcan
meyvesini kemirerek yemektedirler. Patates böceğinin beslenerek
yaptığı zararın yanı sıra virüs ve
bakteri etmenlerinin yayılmasında
da rol oynadığı bilinmektedir.
Zararlı Olduğu Bitkiler:
Patates böceğinin Ülkemizdeki ana
konukçuları patates ve patlıcandır.
Domates ve yabani Patlıcangillerde
konukçuları arasındadır. Patates
böceği Türkiye’de ilk defa Temmuz
1963 tarihinde Edirne’nin Bosna ve
Karaağaç köylerinde saptanmıştır.
Halen İç Anadolu, Ege, Karadeniz
ve Akdeniz Bölgelerinde yayılmış
olup, Doğu Anadolu’da da tespit
edilmiştir.
Sonbaharda patates hasadının tamamıyla yapılmasına özen gösterilmeli ve tarlada yumru bırakılmamalıdır. İlkbaharda bir önceki
yıl dikili olan alanlar dolaşılmalı ve
kalan patates bitkileri, üzerindeki
böcekler ile birlikte yok edilmelidir.
Küçük alanlarda larva ve erginleri
toplayarak yok etmek, yumurtalarını ezmek oldukça etkilidir.
Kimyasal Mücadele:
Yeşil aksam ve tohumluk ilaçlaması şeklinde mücadelesi yapılır.
Yeşil aksam ilaçlaması: Patates
böceğinin kimyasal mücadelesinde bir eşik bulunmamakla birlikte;
patates bitkisi böcek yoğunluğuna,
bitkinin dönemine ve gelişimine
bağlı olarak %20-40 oranında meydana gelecek ürün kaybını tolere
edebilmektedir.
Kimyasal mücadeleye karar vermede, bu husus özellikle dikkate alınmalıdır. Bu durum dikkate alınarak
birinci döle karşı ilaçlama yapılacaksa, bitkilerde ilk olgun larvalar
(dördüncü dönem) görüldüğünde
yapılmalıdır.
İkinci döle karşı ilaçlama yapılması
durumunda ise yumurta açılımının
tamamlanması beklenmelidir.
Tohumluk ilaçlaması: Dikim öncesi yumrular ilacın etiketinde önerildiği şekilde ilaçlanır.
Kimyasal Mücadelede Kullanılacak
İlaçlar ve Dozları: İl/ilçe Müdürlükleri ve reçete yazma yetkisi bulunan kişilerce belirlenmelidir.
Ödemiş Ovası Suya Kavuşacak
ninin bulunmadığını tespit etti. Çek
vatandaşının, kaldığı otel odasında
yapılan arama neticesinde, bir sırt
çantası içerisinde plastik bir kap
içerisinde pamuk parçalarının arasına gizlenmiş 69 adet çeşitli türlerde ölü böceğin olduğu tespit edildi.
Bulunan böcekler ile böcekleri toplamada kullanılan tüm materyale el
konuldu.
2872 sayılı Çevre Kanunu maddesinin ihlali nedeni ile idari yaptırım
kararı gereğince 40 bin 913 lira idari
para cezası verilen Çek Cumhuriyeti
vatandaşının ifadesinin alınmasından
sonra serbest bırakıldığı öğrenildi.
»» İzmir'in Ödemiş ilçesinde tesis edilen ve Ödemiş Ovası'nın su hasretine son
verecek olan Beydağ Barajı ile toplam 196.500 dekar zirai arazi suya kavuşacak.
Bugüne kadar yürütülen çalışmalar neticesinde, 196 bin 500 dekar sulama
sahasının, 85 bin dekarı sulamaya açıldı.
Konu ile ilgili olarak yazılı açıklama
yapan Orman ve Su İşleri Bakanı
Prof. Dr. Veysel Eroğlu, yıllardır
sulama suyu bekleyen Ödemiş Ovası'nın su hasretine Beydağ Barajı
ile son vereceklerini ifade ederek,
"Küçük Menderes Nehri üzerinde
inşa ettiğimiz Beydağ Barajı'ndan
alınacak su ile Ödemiş Ovası'nda
toplam 196 bin 500 dekar zirai araziyi modern sulama şebekesi ile sulayacağız. 22 Eylül 2010 tarihinde
başladığımız sulama şebekesi inşaatı kapsamında 196 bin 500 dekar
sulama sahasının 70 bin dekarını
Ağustos 2015 tarihi itibarı ile sulamaya açtık. Nisan 2016 tarihinde
bu alana 15 bin dekar saha daha ilave ederek toplam sulamaya açılan
alanı 85 bin dekara çıkarttık. Bu
kapsamda Mescitli, Konaklı, Bozcayaka, Ovakent köylerini kapsayan
15 bin dekar münbit toprağımızı
daha suyla buluşturduk. Ayrıca Haziran 2016 tarihine kadar da 35 bin
dekar alanı daha sulamaya açacak
şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz." dedi.
20
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Genç Çiftçi Projeleri Desteklenecek Finansal
»» Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ 5 Nisan 2016 tarih ve 29675
Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Tebliğe göre, kırsal alanda yaşayan
genç çiftçiler, mahallinde uygulayacakları projelere 30 bin liraya kadar
hibe alabilecek.
Programın Proje Konuları,
Genç çiftçi projeleri bu Tebliğ, uygulama rehberi ve ilgili mevzuat kapsamında;
a) Hayvansal üretime yönelik;
1) Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık projelerini,
2) Arı ve arı ürünleri yetiştiriciliği
projelerini,
3) Kanatlı ve ipekböceği yetiştiriciliği projelerini,
b) Bitkisel üretime yönelik;
1) Kapama meyve bahçesi tesisi projelerini,
2) Fide, fidan, iç ve dış mekân süs
bitkisi yetiştiriciliği projelerini,
3) Kontrollü örtü altı yetiştiriciliği
projelerini,
4) Kültür mantarı üretimi projelerini,
c) Yöresel ürünleri ile tıbbi ve aromatik bitki üretimi, işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik;
1) Tıbbi ve aromatik bitki üretimi,
işlenmesi, depolanması ve paketlenmesi konulu projeleri,
2) Coğrafi işaretli, yerli gen kaynak-
larını kullanarak, organik veya iyi tarım uygulamalı bitkisel ve hayvansal
üretim konulu projeleri,
3) Coğrafi işareti olan gıdaların üretimi konulu projeleri, kapsar.
Başvuru yapacak genç
çiftçilerde aranan şartlar
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olmak.
b) Bu Tebliğin yayımlandığı tarih
itibarıyla 18 yaşından gün almış, 41
yaşından gün almamış olmak.
c) Okur-yazar olmak.
ç) Başvuru tarihi itibarıyla ücretli çalışıyor olmamak.
d) Başvuru tarihi itibarıyla örgün
eğitime devam ediyor olmamak.
e) Başvuru tarihi itibarıyla KDV, gerçek ve basit usulde vergi mükellefi
olmamak.
f) Aynı proje konusunda Bakanlığın
diğer hibe programlarından yararlanmış olmamak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, genç çiftçiye
verilecek 30 bin lira hibeye ek
olarak Ziraat Bankası’ndan 90100 bin lira da sıfır faizli kredi
vermek için çalışmalara başladıklarını söyledi. Türkiye Gıda ve
İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz
başkanlığındaki gıda sektörü temsilcileri, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Faruk Çelik ile bir araya geldi.
Sektörün gündemindeki konuların
masaya yatırıldığı görüşmede gıda
sektörünün çok önemli, yaygın ve
vazgeçilemeyecek bir sektör olduğunu vurgulayan Çelik, genç çiftçiye hibe desteği kapsamında yeni bir
müjde daha verdi.
Yapılan düzenleme ile 18-40 yaş arası gençlere 30 bin lira hibe desteği
verileceğini hatırlatan Çelik, “Ziraat
Bankası ile bir araya geldik. Dedik ki,
‘30 bin lira hibeyi kendi öz sermayesi
olarak kabul edelim, bunun üzerine
Ziraat Bankası’ndan 90-100 bin lira
da sıfır faizli kredi verelim.’ İnşallah
bunu yapacağız. ‘Hadi gelin köyümüze geri dönelim’ diyoruz. Başka
çaremiz yok. Çünkü hepimiz köyü
terk ettik, üretimi terk ettik. Yolları açmadan, cazibeyi oluşturmadan
insanları köye götürmek mümkün
mü? Altyapıyı oluşturmamız lazım.
İnşallah 130 bin lira ile sürü sahibi
olacaklar” müjdesini verdi.
.
Bitki Koruma Ürünleri Sektör Bilgilendirme
Toplantısı" Antalya'da Yapıldı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından
düzenlenen, "Bitki Koruma Ürünleri Sektör Bilgilendirme Toplantısı" 25-26 Nisan
2016 tarihlerinde Antalya’da yapıldı. Antalya'da yapıldı.
Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Bakanlık temsilcileri,
Tarım İlaçları Sanayici, İthalatçı ve
Temsilcileri Derneği ve Zirai Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği
yetkilileri ve bitki koruma ürünleri
konusunda faaliyet gösteren 120 civarında firma temsilcisinin katılımı
ile gerçekleştirilen toplantının açılış
konuşmasını Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yunus Bayram yaptı.
Bitki Koruma Ürünlerinin tavsiye
edildiği gibi dozunda ve usulüne
uygun kullanılması gerektiğini belirten Bayram, aksi takdirde insan
sağlığının, diğer canlıların, çevrenin
ve doğanın olumsuz etkileneceğini
söyledi. Ülkemizin Dünya çapında
önemli tarımsal faaliyetlere imza
attığını kaydeden Bayram, “Avrupa
Birliği’nde (AB) 1. ve Dünya ülkeleri
içinde 7. sırada yer aldık, yaş sebze
ve meyve başta olmak üzere birçok
ana üründe ihracat yaptık” dedi.
AB’de ruhsatlı olmayan hiçbir Bitki
Koruma Ürününe ülkemizde ruhsat
verilmediğini vurguladı. Bakanlığımız mevzuatının Avrupa Birliği
ülkelerinde uygulanan mevzuatla
uyumlu olduğundan bahseden Bayram, yeni gelişmeler oldukça uyum
çalışmalarının eş zamanlı olarak ya-
pılacağı ve bu sektör toplantılarının
gündemdeki konuları paydaşlarıyla
birlikte tartışma ve olgunlaştırmak
için, süreci birlikte tamamlamak ve
riskleri birlikte yönetmek için çok
faydalı olduğunu belirtti.
Bakanlık mevzuatının AB ülkelerinde
uygulanan mevzuatla uyumlu olduğunu ifade eden Bayram, yeni gelişmeler
oldukça uyum çalışmalarının eş zamanlı olarak yapılacağını bildirdi.
Foça'da Lavanta Bitkisi İçin Özel Proje
»» İzmir’in Foça ilçesinde, lavanta bitkisinin yaygınlaştırılması ve ilçede bulunan
verimsiz arazilerin değerlendirilmesi amacıyla bir proje başlatıldı.
Foça Kaymakamı Niyazi Ulugölge, ilçede lavanta bitkisinin yaygınlaştırılmasına yönelik bir proje çalışması
hazırlayarak hayata geçirdi. Kentte
bulunan verimsiz ve kıraç arazileri
değerlendirmek isteyen Ulugölge,
bitkinin yaygınlaştırılması için bir
harekete geçti.
Arazilerde incelemelerde bulunan
Kaymakam Ulugölge, proje tanıttı. Ulugölge, “Lavanta bitkisi sağlık,
kozmetik, ilaç sektörü gibi bir çok
kullanım alanı var. Bunun yanında
insanları rahatlatan kokusu aroması
var. Diğer taraftan ilçemizin büyük
sorunu olan yaban domuzlarını kaçırıcı etkisi var. Lavanta, pilot bölge çalışmasına başladık. İlçemizin Bağarası Mahallesinde çiftçilerimizden Nail
Özkan’ın tarlasına adaptasyon denemesi olarak damla sulamalı 750 adet
lavanta fidesi dikildi. Sosyal yardımlaşma fonundan alınan destekle çiftçilerimizden Bahittin Akçetutan’ın
tarlasına adaptasyon denemesi olarak toplamda 750 adet lavanta fidesi
dikildi. Lavanta projesi Foça kaymakamlığı adına Foça Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı İlçe Müdürümüz Memduh Bülbül ve teknik ekibimiz teknisyen Hüseyin Gündoğdu ve
ziraat mühendisi Pınar Gülle tarafından yürütülmektedir” dedi.
Okuryazarlık Nedir?
»» Günümüzün ekonomik koşullarında hemen hemen
her birey finansal sistem içinde yer almaktadır.
Maaşlarınız bankaya yatıyorsa, altın veya döviz alıyorsanız ya da
mevduat hesabınız varsa, ev ya da
araba almak için banka kredisi kullanıyorsanız veya kredi kartı sahibi
iseniz finansal sistemin içinde yer
alıyorsunuz demektir.
Finansal sistemde yer alan her bireyin finansal okuryazar olması
artık önemli bir gereksinim haline gelmiştir. Çünkü, çocuklara iyi
bir eğitim vermek, ev veya araba
almak, emeklilik dönemimizde
parasal sıkıntı çekmemek, sağlık
giderlerimizi karşılayabilmek için
harcamalarımızı, tasarruflarımızı
ve yatırımlarımızı sürekli değişen
ekonomik koşulları da dikkate alarak bilinçli bir şekilde yapabilmeliyiz. Ayrıca Faiz oranlarındaki değişimler, işsizlik, cari açık, iç ve dış
borçlardaki artış vb. gibi ekonomik
göstergelerde ki değişimler ve özellikle son yıllarda dünyada ve Türkiye de yaşanan ekonomik krizler
de bireylerin harcama ve tasarruflarını daha bilinçli bir şekilde yapmaları gereğini ortaya koymuştur.
Ancak bireyler olarak; gelirlerimiz
harcamalarımız arasında denge
kurmak ve varlıklarımız ile borçlarımızı yönetmek her zaman çok
kolay olmamaktadır.
Finansal okuryazarlık
genel olarak, kişinin
parayı kullanma ve
değerlendirme konusunda
bilgi sahibi olmasıdır.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
malarda, uzun vadeli kredilerle ev
alanların büyük bir çoğunluğunun
ülkedeki faiz oranları arttığında
ödemelerinin de artacağı konusunda bilgisiz olduğu görülmüştür. Bu
nedenle gelişmiş ülkeler toplumun
finansal okuryazarlık oranının ve
bireylerin finansal konulardaki bilgilerinin artırılması amacıyla uzun
vadeli projeler başlatmışlar, bu
konudaki eğitimler için fon sağlamışlardır. ilk öğretimde başlayarak
üniversiteye kadar okul müfredatlarına finansal okuryazarlık dersleri eklemişlerdir.
Ülkemizde de finansal
okuryazarlık oranının
bir başka deyişle finansal
farkındalığın artırılması
amacıyla çeşitli kurum
ve kuruluşlar eğitimler
düzenlemektedirler.
Bireylerin gelirlerini bilinçli bir şekilde değerlendirip, harcamalarını
ve yatırımlarını bilerek yapmaları
sonuç olarak bütçelerini doğru yönetebilmeleridir.
Finansal farkındalık ve finansal
okuryazarlık gibi kavramlar ülkemizde de son yıllarda sıkça kullanılmaya başlamıştır. Finansal
okuryazar olan kişi temel finansal
kavramlara ve temel bazı finansal
hesaplamalara hâkim olmalıdır.
Örneğin paranın zaman değeri,
basit faiz, bileşik faiz, risk ve getiri, enflasyon, çeşitlendirme, likidite bu kavramlardan sadece bir
bölümüdür. Dolayısıyla finansal
okuryazar olarak kabul edilen kişi
temel finansal bilgilere sahip olup
parasını nasıl yönetmesi gerektiğini bilen, bütçesini yapabilen ve
tasarruflarını yönetebilen kişidir.
Sürekli değişen ekonomik koşulların yaşandığı ortamda bireylerin
paralarını kullanma ve yönetme
bilgi ve becerisine sahibi olmaları
daha da önem kazanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalarda da toplumların finansal
konularda yeterli bilgiye sahip olmadıkları görülmüştür. Hatta ABD
2008 yılında yaşanan Mortgage
krizinden sonra yapılan araştır-
Son 10 Yılda
500
milyon hektarın üzerinde
Orman Kül Oldu
Bunların başında da bankalar gelmektedir. Düzenlenen eğitimlerin
temel amacı bireylerde tasarruf bilincinin oluşturulmasıdır. Bu amaç
doğrultusunda bireylere finansal
sistemin işleyişi, bütçe ve tasarruf yapmak, kredi kartı ve bireysel
kredi kullanma, finansal işlemlerde
ücret ve komisyon kesintileri, bireysel emeklilik sistemi gibi konularda
vatandaşlar bilinçlendirilmektedir.
Devletin ve belediyelerin de bu konuda destekleri ve çabaları son yıllarda artış göstermiştir. Toplumdaki finansal okuryazarlık oranının
artırılması için devlet destekleri ve
hibeler sağlanmalıdır. Çünkü eğitim finansal okuryazarlıkta önemli yer tutmaktadır. Özellikle okula
gitmemiş ya da ilköğretimi tamamlamamış bireylerin finansal okuryazarlık dereceleri çok düşüktür.
Eğitim düzeyi yükseldikçe finansal
okuryazarlık düzeyinin de yükseldiği görülmektedir. Sonuçta hayat
boyu eğitim konusu olan bir alandır ve kamu bu işin üzerine önemle
eğilmelidir.
.
Ormansızlaşma ve
kuraklık gibi nedenlerle
her yıl
100
milyon hektar
Verimli alan yitiriliyor
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
SAĞLIK
Sirkenin Bilmediğiniz Faydaları
»» İşte sirkenin birbirinden farklı faydaları ve sıradışı
kullanım alanları
Eldeki kokuları
çıkarmada
Ellerinize sinen soğan,
sarımsak ve balık kokusunu çıkarmak için saf
sirkeyle ellerinizi ovalamanız işe yarayacaktır.
Ağız kokularında
Soğanlı ya da sarmısaklı bir
yemekten sonra nefesinizin kısa sürede güzel kokmasının ve tazelenmesinin
yolu, bir bardak ılık suyun
içine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ve 1 çay kaşığı tuzu eritip
bununla ağzınızı durulamaktır.
Sindirim sorunlarında
Sirke, kabızlık ve reflü gibi problemlere sebep olan genel sindirim
bozukluklarını giderir. Bunun yanı
sıra sirke mantar ve bakteri önleme özelliği ile gıda zehirlenmelerini
de engelleyebilir. Sirke ayrıca mide
yanmasına da iyi gelir.
Uyku problemlerinde
Yatmadan önce bir bardak ılık suya,
bir çorba kaşığı doğal sirke ve bal
ekleyip için. Bu karışım uykunuzun
rahat geçmesini sağlayacaktır.
Saç bakımında
30 gr. kadar doğal sirkeyi üzerine
su ekleyip banyodan çıkmadan önce
saçınıza dökün. Bu sudan sonra tekrar durulanmayın.
Kilo vermede
Yemeklerden önce sirkeli su içmek
veya yemekle birlikte sirke tüketmek
doyma hissine ulaşmayı ve
daha az yemeyi sağlıyor.
Teknolojik ürünlerde
Bilgisayarınız, yazıcınız, faks
makineniz veya diğer ev ofis
araçlarını su ve sirkeli karışımla silebilirsiniz. Ancak
temizliğe başlamadan
önce tüm ekipmanların kapalı olduğundan
emin olmalısınız.
Duman veya
sigara kokusunu
gidermede
Eğer yemek yaparken yemeği yaktıysanız ya da evinizde sigara içiliyorsa, kokunun en yoğun olduğu alana
sirkeyle doldurduğunuz bir kase koyarak Duman kokusunu giderebilirsiniz.
Mobilyalardaki izlerde
Mobilyalarda kalan beyaz bardak
izlerini temizlemek için sirkeli su
kullanın. Lekelerin çıktığını göreceksiniz.
Küf lekelerinde
Sevdiğiniz gömleğiniz, üstlüğünüz
ya da herhangi bir kıyafetiniz küflendiğinde onu çıkaramayacğınızı düşünüp atmayın! Küf lekelerini çıkarmak için sirkeye başvurabilirsiniz.
Krom ve çelik ev
eşyalarında
Çelik tencerelerinizi, demliklerinizi
temizlemek için sirkeden faydalanabilirsiniz.
Şişkinliği Önleyen Etkili Öneriler
»» Yemeklerden sonra şişkinlik ve karın şişliği en
büyük kabuslarımızdan biri. Peki şişkinliğe karşı neler
yapılabilir?
• Yavaş yiyin ve iyice
çiğneyin
Şişkinliği ve gazı minimuma indirmek için
daha yavaş yemeyi ve
iyice çiğnemeyi deneyin. Küçük porsiyonlar tüketin ve
gereğinden fazla yemeyin.
• Sindirime yardımcı bitki ve
baharatlar deneyin
Sindirimi kolaylaştıracak birçok
bitki ve baharat var: Yıldız anason,
kimyon, kakule, tarçın, kişniş, rezene, sarımsak, zencefil gibi.
• Nane çayı
Şişkin hissettiğinizde
nane çayı deneyin, iyi
gelebilir.
• Sebzeler
Pırasa, salatalık, ıspanak gibi sebzeler şişkinliği hafifletebilir.
• Sebzelerinizi pişirin
Sebzeleri pişirmek lifleri kırdığı
için sindirimi kolaylaştırır.
Probiyotik açısından zengin besinler tüketmek veya probiyotik
takviyesi almak bağırsaklarınıza
iyi gelir ve şişkinliği önlemede
yardımcı olabilir.
Dt. Coşkan ARAS
GÜNDE 2 SİGARA
Diş hekimi, dişeti ameliyatı olan
hastaya önerilerini sunuyordu:
- Dişlerinizi her gün iki kez anlattığım şekilde fırçalayın, sert
gıdalar yemeyin.
- Tamam, doktor bey.
- Günde de sadece 2 sigara!
- Ama doktor bey!!!
- İtiraz yok! Bir ay sonra da kontrole
bekliyorum!
Bir ay sonra kontrol randevusu:
- Nasıl, önerilerimi uygulayabildiniz mi?
- Valla doktorum
dişlerimi günde
iki kez fırçaladım,
sert gıdalar yemedim.
- Sigara?
- İşte onda çok zorlandım doktor bey.
- Niye?
- Sigaraya başlamak mahvetti beni !!!
Süt İçmenin Faydaları
21
»» Süt, başta gelişme çağındaki çocuklar olmak üzere 7’den 70’e
herkesin vücudu için gerekli olan bütün besinleri dengeli olarak
içinde bulunduran, vazgeçilmez besin kaynağıdır.
Besleyici değeri çok yüksek bir besin olan süt, tüm yaş grupları için
gerekli olan kalsiyum ihtiyacının
karşılanmasında da kullanılacak
en iyi kaynak olarak ifade ediliyor.
Bu nedenle uzmanlar sütün sayısız faydalarından yararlanmak için
her gün 2 bardak, bir başka deyişle
400 ml süt içilmesini öneriyorlar.
Yine uzmanlara göre çocukların,
adölesan dönemindeki gençlerin,
hamilelerin, emziren ve menopoz
sonrası kadınların da 600-800 ml
süt içmesini tavsiye ediyorlar.
Kilo kontrolüne Yardımcı
Uzmanlar tarafından yapılan çalışmalarda, sütün içindeki kalsiyumun vücuttaki yağlanmayı
azaltarak kilo kontrolü sağlamaya
yardımcı olduğu ortaya konmuş.
Süt, içerdiği kaliteli protein ve lioneik asit gibi yağ molekülleri ile kilo
kontrolüne yardımcı oluyor.
Güçlü kemikler için birebir
Mineral açısından son derece zengin
olan süt aynı zamanda zengin bir
kalsiyum kaynağı. 1 litre süt içinde
bulunan kalsiyum; 10 kilo et, 5.2 ekmek, 12,6 kilo patates, 17 kilogram
elma, 3,2 kilo marul ya da 2,4 kilogram havuçta bulunan kalsiyuma
eş değer oluyor. Bu nedenle sağlıklı
kemikler için süt içmemiz şart.
Cildin yıpranmasını ve
yaşlanmasını önlüyor
Güzel ve sağlıklı bir cilt için yeterli
ve dengeli beslenmek çok önemli.
Sütün içinde bulunan proteinler,
antioksidan özellikteki A vitamini
ve çinko ile cilt sağlığı korunmuş
oluyor. Süt, cilt üzerinde nemlendirici etki yaparak cildin yıpranmasını ve yaşlanmasını engelliyor. Aynı
Kolesterol düşürüyor
zamanda sütün içindeki sıvı cildin
nem dengesini koruyor.
Beyne ihtiyacı olan enerjiyi
sağlıyor
Yediğimiz besinlerin insanın hafıza, zeka ve konsantrasyon gücü
üzerinde çok önemli bir etkisi var.
Örneğin vücut ağırlığımızın sadece yüzde 2 ila 3’ü oranında ağırlığı
olan beyin, günlük kalorilerimizin
ortalama yüzde 25 - 30’unu harcıyor. Süt beyin için de faydalı ve beynin ihtiyacı olan enerjiyi sağlıyor.
İçerdiği yüksek protein ile vücut
dokularının gelişmesine yardımcı
olan süt odaklanma yeteneğini ve
hafızayı güçlendiriyor.
Kalp damar sağlığı için çok
önemli
Hipertansiyon tedavisinde sütün
olumlu etkileri biliniyor. Hipertansiyon için kullanılan bazı ilaçların
olası olumsuz etkilerini azaltmada
sütün yararları olduğu saptanmış.
Yağsız ya da yüzde 1 yağ içeren süt
vücuda daha fazla kalsiyum sağlıyor. Kalsiyum da tansiyonu yüzde
3-10 arasında, daha da önemlisi
kalp-damar hastalığı riskini yüzde
15 e kadar azaltabiliyor.
Vücudumuzda kolesterol üretilmesinin yanı sıra, biz de hayvansal
kaynaklı besinlerden vücudumuza
kolesterol alıyoruz. Kan kolesterol
seviyesi yüksek olan kişilerde kalp
hastalıklarına yakalanma ve kalp
krizi geçirme riski daha yüksek oluyor. Az yağlı olan sütteki hayvansal
yağ azaldığı için doğrudan kolesterol düşürüyor. Dolayısıyla özellikle
süt ve grubunu az yağlı olanlardan
tercih etmek, hem daha fazla kalsiyum alımını sağlıyor, hem de günlük doymuş yağ ve kolesterol alımını azaltıyor.
Kronik bronşit ve bağırsak
kanserini önlenmesine
yardımcı oluyor
20 yıl boyunca 2000 kişi üzerinde
yapılan bir incelemede; günde 2-3
bardak süt içen kişilerde bağırsak
sorunlarına, hatta bağırsak kanserine pek rastlamadığı gözlenmiş. Ayrıca Johns Hopkins Üniversitesi’nde
gerçekleştirilen başka bir araştırmada ise süt içen kişilerde kronik bronşite pek rastlanmadığı ortaya konmuş. Uzmanlar sütün; sigara, alkol
ve bol miktarda kahve gibi bağımlılık yapan maddeleri tüketen kişileri
bile koruduğuna dikkat çekiyor.
Osteoporozdan koruyor
Osteoporoz, en sık görülen kemik
hastalığı olarak belirtiliyor. 50 yaş
sonrasında, 2 kadından 1’i ve 4 erkekten 1’inde osteoporoza bağlı kırıklar görülüyor. Yaşla beraber kemik yoğunluğunda azalmanın önüne
geçebilmenin en iyi yolu ise kalsiyum
ve D vitamini almak. Günde 2-3 porsiyon (2-3 su bardağı) süt tüketimi
kalsiyum alımı için öneriliyor.
Who'dan Diyabet Konusunda Korkutan Rapor!
»» Dünya Sağlık haftasında bu yılın temasını diyabet olarak belirleyen Dünya Sağlık
Örgütü (WHO), ilk diyabet raporunu yayımladı.
Raporda, diyabetli sayısının son
35 yılda dört kat artarak 422
milyona ulaştığı ve bu kişilerin
gelişmekte olan ülkelerde yaşadığı
belirtiliyor. Bu artışın sebebi olarak
ise fazla kilo ve obezite gösteriliyor.
WHO Başkanı Dr. Margaret Chan,
konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Eğer diyabettin artışını durdurmak konusunda yol almak istiyorsak, günlük yaşamımızı tekrar
gözden geçirmemiz gerekiyor: sağlıklı beslen, fiziksel olarak aktif ol
ve aşırı kilo alımından kaçın. En
zorlu koşullarda bile hükümetler
insanların sağlıklı tercihler yapabilmelerini sağlamalı ve sağlık sistemlerinin diyabetli kişilere tanı koyup
tedavi edebilmeli”
Diyabet Raporundan
önemli noktalar:
- Diyabetle yaşamının sürdüren insan sayısı dünyanın her bölgesinde
artış gösteriyor. 2014 yılında diyabetli insan sayısı 422 milyon
yetişkine .(nüfusun %8.5’i) ulaştı.
1980 yılında ise diyabetli kişi sayısı
108 milyondu (nüfusun %4.7’si).
- Diyabetin yaygınlaşmasının sağlık
ve sosyoekonomik açıdan önemli
sonuçları da beraberinde getiriyor.
- 2014 yılında 18 yaşından büyük
her üç yetişkinden biri fazla kilolu
ve her on kişiden en az biri obezdi.
- Diyabetin komplikasyonları; kalp
krizi, felç, körlük, böbrek yetmezliği ve ampitasyona (bir uzvun kesilmesi) neden olabilir. Örneğin
diyabetli kişilerde ampitasyon riski
diyabet hastası olmayanlara kıyasla
10-20 kat daha yüksektir.
- 2012 yılında diyabet nedeniyle
1,5 milyon kişi hayatını kaybet-
ti. Ayrıca kalp ve damar hastalıkları
ve diğer hastalıkların riskini arttırması nedeniyle 2,2 milyon ölüme
dolaylı olarak neden oldu.
- Hayatını kaybedenlerin %43’ü 70
yaşından küçüktü. Bu ölümler hastalığın daha etkili bir şekilde belirlenmesi ve tedavi edilmesi ve sağlıklı yaşam tarzları için destekleyici
bir çevre oluşturulması yönünde
politikaların benimsenmesiyle büyük ölçüde önlenebilirdi.
22
Mayıs 2016 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
TARIM FUARLARI
TAKVİMİ
Mayıs
2016
04.05.2016 - 06.05.2016
FI İstanbul 2016
4. Gıda Bileşenleri, Çözümleri, Yardımcı
ve Katkı Maddeleri Fuarı
Organik Katkılar, Unlu Mamuller, Tatlar, Antioksidanlar, Süt Ürünleri, Baharatlar, Çeşniler,
Tatlandırıcılar, Şuruplar, Emülgatörler
MAYIS AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Yazlık ekim yapılacak tarlalarda sürüm,
ikileme, üçlemeler ve gübreleme yapılır.
Kaymak kırma, çapa ve ot alma amacıyla tırmık ve kültüvatörle toprak işlemesi devam
eder. Çeltik tavaları hazırlanır. Yerfıstığında
boğaz doldurulur.
b) Pamuk, ayçiçeği, susam, fasulye, soya, çeltik ve bostan ekimi ile tütün fidelerinin dikimi yapılır.
c) Sulama, çapalama, hereğe bağlama, seyreltme ve diğer bakım işleri yapılır.
d) Özellikle bu ay zararlı ve hastalıklara karşı
dikkat edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
UBM İstanbul Fuarcılık
04.05.2016 - 07.05.2016
Plastech
3.Plastik, Ambalaj ve Teknolojileri Fuarı
Plastik, Ambalaj ve Teknolojileri
İzfas Fuarcılık-İzmir
05.05.2016 - 08.05.2016
Gıda-Tarım Tenolojileri Fuarı
Tarım, Seracılık, Hayvancılık ve Teknolojileri
Adıyaman Fuar Kongre Merkezi
Medya Trend Fuarcılık-Adıyaman
10.05.2016 – 14.05.2016
Çukurova Tarım
2.Tarım Hayvancılık, Süt Endüstrisi, Seracılık ve Teknolojileri Fuarı
Tarım Hayvancılık, Süt Endüstrisi, Seracılık ve
Teknolojileri
Elka Fuarcılık
e) Sıcak bölgelerde erkencil hububat çeşitleri
hasat edilir, harman hazırlığı yapılır. Yem bitkilerinin ve çayır otlarının biçilmeleri başlar.
MEYVECİLİK
a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi çapa ve sürüm şeklinde devam eder.
Toprak işlemesiyle birlikte gerekli gübreler
verilir.
b) Bazı soğuk bölgelerde fidan dikimi ay sonuna kadar devam eder. c) Bahçe ve fidanlıkta her türlü bakım, taçlandırma, budama,
uç alma, çap ve sulama işleri yapılır. Aşılama genel olarak kalem aşısı şeklinde devam
eder. Bazı bölgelerde sürgün göz aşısına başlanır. Geçen mevsimde yapılarak tutmayan
aşılar yenilenir. Sıcak bölgelerde ağaçlara
kireç badanası yapılır.
d) Görülebilecek her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele edilir.
e) Can erik, kiraz, vişne, yenidünya, kayısı,
badem hasadına başlanır.
SEBZECİLİK
a) Bazı bölgelerde sıcak ve soğuk yastık işleri
devam eder.
b) Sebze ekilecek ve fide dikilecek topraklar
hazırlanır. Her çeşit sebze için gerekli gübreleme yapılır.
c) Her çeşit sebze tohumu ekimi ile fide dikimi tavalara yapılır.
d) Çapalama, sulama, hereklere alma ve uç
alma işleri devam eder.
e) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele
yapılır.
f) Ay boyunca her türlü sebze hasadı yapılarak ambalajlanır ve pazara sevk edilir.
BAĞCILIK
a) Bazı serin bölgelerde bağlarda toprak işlemesi ve gübreleme uygulaması yapılır.
b) Asma çubukları dikimi devam eder.
c) Serince bölgelerde budama, boğaz açma,
aşılama devam eder. Ilık bölgelerde uç alma
ve hereklere bağlama işleri yürütülür.
d) Mildiyö ve külllemeye karşı mücadele yapılır. Diğer zararlılarlada savaşılır.
c) Doğumlar kısmen azalmakla beraber bazı
bölgelerde devam eder.
d) Mera ıslahları yapılır. Ve dışarda otlatma
bütün bölgelerimizde devam eder.
e) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarıyla
mücadele yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde bakım temizlik ve kireçle
dezenfeksiyon yapılır. Kümeslere kuşların
girmemesi için pencerelerin kafeslenmesine
devam edilir.
b) Kuluçka işleri ay boyunca devam eder.
c) Tavuklara özellikle yeşil yem verilmelidir.
Bu konuda en iyisi yumurta verimini arttıran
yoncadır.
d) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar ve önleyici ilaçlar yapılmalıdır.
HAYVANCILIK
a) Ahır işleri ay boyunca devam eder.
b) Bazı serin bölgelerde henüz meraların yetersizliğinden yem takviyesi olarak ahır besisi yapılır. Hayvanlarda kırkım yapılır.
ARICILIK
a) Arıların kolay çalışmalarını temin için
kovanlarda bakım ve temizlik işleri devam
eder. Özellikle modern kovanların kullanılması bu işi sağlamada önemlidir.
b) Arı malzemeleri işler durumda bulundurulur. Oğul verme ay boyunca devam eder.
11.05.2016 - 14.05.2016
DLG-ÖÇP
Mevzuat
FUAR KONGRE SEMPOZYUM
Tarla Günleri 2016
5.Trakya Hayvancılık, Süt Ürünleri ve Tohum Fuarı (Uygulamalı Tarım Fuarı)
Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları, Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda, Tarım Ekipmanları, Gübre, Tohum, İlaç, Hayvancılık
DLG Fuarcılık
19.05.2016 - 22.05.2016
Ankara Süt ve Süt Teknolojileri Fuarı
Gıda, Gıda İşleme, İçecek, Teknoloji ve
Endürtrileri
Süt, Süt Ürünleri, Makine, Gıda Teknolojileri
ATO Congresium Uluslararası Kongre ve Sergi
Sarayı
Atis Fuarcılık
25.05.2016 - 29.05.2016
Trakya Hayvancılık
5.Trakya Hayvancılık, Süt Ürünleri ve Tohum Fuarı
Hayvancılık Ekipmanları, Süt Teknolojileri,
Kümes Hayvanları, Mekanizasyon, Üretim, Hayvan Barınakları, İklimlendirme
Renkli Fuarcılık - Lüleburgaz
26.05.2016 - 29.05.2016
▶▶ 5 Nisan 2016 Tarihli ve
29675 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal
Kalkınma Destekleri Kapsamında
Genç Çiftçi Projelerinin
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(No: 2016/16)
▶▶ 6 Nisan 2016 Tarihli ve 29676
Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel
Üretime Destekleme Ödemesi
Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ
No: 2015/21)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2016/12)
▶▶ 8 Nisan 2016 Tarihli ve
29678 Sayılı Resmî Gazete,
2016/8595 Et ve Süt Kurumu
Genel Müdürlüğünce Kullanılmak
Üzere Sığır Eti İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanması
Hakkında Karar
▶▶ 8 Nisan 2016 Tarihli ve 29678
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8647
Avrupa Birliği Menşeli Bazı
Tarım Ürünleri İthalatında
Tarife Kontenjanı Uygulanması
Hakkında Kararda Değişiklik
Yapılmasına Dair Karar
Tarım, Seracılık, hayvancılık ve Teknolojileri
▶▶ 8 Nisan 2016 Tarihli ve 29678
Sayılı Resmî Gazete, 2016/8719
Okullara Kuru Üzüm Temini ve
Dağıtımı Hakkında Karar
Atlas Uluslararası Fuarcılık
▶▶ 9 Nisan 2016 Tarihli ve
7.Doğu Anadolu Tarım Fuarı 2016
Erzurum Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
29679 Sayılı Resmî Gazete, Şeker
Kotalarının Düzenlenmesine
İlişkin Yönetmelikte Değişiklik
Yapılması Hakkında Yönetmelik
▶▶ 11 Nisan 2016 Tarihli ve
29681 Sayılı Resmî Gazete,
Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Yatırımlarında İhtiyaç Duyulan
Su ve Su Alanları ile Deniz ve İç
Sulardaki Su Ürünleri İstihsal
Hakkının Kiraya Verilmesi
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 14 Nisan 2016 Tarihli ve
29684 Sayılı Resmî Gazete,
Milletlerarası Andlaşmalar
2016/8632 IPA-II Türkiye
İçin Çok-Yıllı İstihdam, Eğitim
ve Sosyal Politikalar Eylem
Programına Ait İlişik Finansman
Anlaşmasının Onaylanması
Hakkında Karar
▶▶ 22 Nisan 2016 Tarihli ve
29692 Sayılı Resmî Gazete,
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve
Tarım Kredi Kooperatiflerince
Tarımsal Üretime Dair Düşük
Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi
Kullandırılmasına İlişkin
Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ
No: 2016/8)’nde Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2016/17)
Mayıs 2016 / Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Biçerdöver 2- Oba... Döl... Bere 3- Renk... Nü... İser 4- Ural... Erik 5- Kader...
Emar 6- Ta... Sulak... Bu 7- Ula... Parsel 8- Ana... Rol... Ate 9- Asa... Hera 10- Yumru... Misk
11- Alanya... Ara 12- Zula... Sararma
Yukarıdan Aşağıya: 1- Boruotu... Ayaz 2- İber... Alasulu 3- Çanak... Anamal 4- Klas... Rna 5Rd... Dut... Huy 6- Döngel.... Re... As 7- Ölü... Rapor 8- Kalamar 9- Ebire... İra 10-Resim... Sansar
11- Rekabet 12- Yer... Rulet... La
Köy-Koop Haber Mayıs 2016
SPOR-TARIM BULMACA
Mendil Sezonu Başladı!
23
»» Büyük şehirlerde muhakkak başınıza gelmiştir, trafikte kırmızı ışıklara yakalandığınızda camınızı tıklatıp size su, kâğıt mendil ya
da buna benzer şeyler satmaya çalışanlar. Özellikle bahar aylarında birçok insan için kâğıt mendil hayati önem taşımaya başlar.
Sadece kâğıt mendil mi? Güneş gözlüğü, spreyler, minik minik haplar
çoğu alerjik insanın hayatının vazgeçilmezi olmaya başlar. Alerjik insanlar için, bu malzemelerle aylarca
sürecek birlikteliğin yanında, yaşam
şekli de farklılıklar gösterir. Yeme,
içme, kılık, kıyafet, günlük düzenin
yanında spor da yapılıyorsa dikkat
daha da artmalıdır.
Geçmiş yıllarda alerji
sorunu ya da astım olarak
da adlandırabileceğimiz
sıkıntı yaşayanların spor
yapmalarına karşı olanların
sayısı fazlaydı. Araştırmalar
sonucu astımlı olanların da
spor yapabileceği, hatta üst
düzey derecelere, başarılara
bile imza atabilecekleri
görüldü.
la karşılaşıldığında öksürük, solunum-nefes darlığı, hırıltı, göğüste sıkışma gibi belirtiler ortaya çıkmakta
ve yaşam kalitesi düşmektedir.Bu
tarz sıkıntısı olanların yaşadığı en
büyük çelişkilerden biri de şudur:
Astım,alerji belirtilerinin terleme ve
egzersizle arttığını gören ebeveynler
çocukları aktivitelerden uzak tutarak
rahatladıklarını zannediyorlar, ancak aktivite mahrumu olan çocuklar
kilo alarak,astım sıkıntısının artmasına neden olmaktadır.Kilo almak
astım riskini daha da artırmaktadır.
Ve tavsiye edebileceğimiz spor dallarından en çok önerilen branş yüzmedir. Sualtında ve üstünde düzenli
soluk alıp verme bir nevi solunum
alıştırması kabul edildiğinden, yüzme öncelikli spor dalımızdır. Ancak
bu spor dalında dikkat edilmesi gereken, özellikle havuzlardaki klor
miktarıdır. Bunun yanında voleybol,
basketbol, futbol, halter, kısa mesafe
Spor yapılırken alerji-astım sıkıntısı olanların en büyük sıkıntısı hava
yollarındaki daralma olmaktadır.
Rahatsızlığı tetikleyen bir durum-
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
koşusu, tenis, atletizmin atma ve atlama branşları gibi sporlar da tavsiye edilen spor dallarındandır. Dünya
çapında şöhrete ulaşmış David Beckham (Futbol), Dennis Rodman
(Basketbol), Justine Henin (Tenis), Paula Radcliffe (Atletizm,
uzun mesafe), Şahika Ercümen
(Sualtı serbest dalış) gibi ünlü sporcular, astım olmalarına rağmen başarılı olmuşlardır.
Rahatsızlığı olan ya
da rahatsızlığı her an
tetiklenme ihtimali olan
insanların spor yaparken
dikkat etmesi gerekenler:
• Hangi spor dalı yapılırsa yapılsın,
uzun ve yavaş tempolu bir ısınma
yapılması gerekmektedir.
• Çalışma sonrası birden bire değil,
yavaşlayan tempoyla çalışmayı bırakmak tetiklenmeyi uzak tutmak
açısından yararlı olacaktır.
• Çalışma yapılan yerin özellikle bahar aylarında kapalı mekân, açık havada yapılması gerekiyorsa da hava
sıcaklığının az olduğu saatleri tercih
etmek yerinde olacaktır.
• Güneş gözlüğü takılmalıdır.
• Nefes alınırken burundan nefes
almaya çalışmak, alınan havanın ısıtılması ve filtre edilmesi açısından
önemlidir.
• Herhangi bir olumsuz reaksiyon
hissettiğinizde çalışmayı bırakın ve
asla panik yapmayın. Varsa ilacınızı
kullanın.
Y. İzzettin BAŞER
9
10
11
Kooperatifçilik
12
19 Mayıs Atatürk’ü Anma
Gençlik ve Spor Bayramı
Soldan Sağa
1- Ekini döven, taneleri ayıran, samanı deste veya balya durumuna getiren makine 2-Göçebelerin konay yeri... Damızlık
hayvan... Bir tür şapka 3- Elvan... Çıplak resim... Demircilerin
yaptığı büyük çivi 4- Avrupa’yı Asya’dan ayıran sıra dağlar... Bir
meyve 5- Yazgı... Halk arasında magnetik rezonansa verilen
ad 6- Mesafe belirtir... Suyu bol olan... Bir işaret sıfatı 7- Muğla’nın bir ilçesi... Arazi parçası 8- Temel, esas... Sahte davranış...
Dinsiz 9- Baston... Zeus’un karısı 10- Sap, kök veya dallarda
bulunan, yedek besin taşıyan şişkin madde... Güzel koku 11Antalya’nın bir ilçesi... Fasıla 12- Gizli bölme... Ekinlerin hasat
dönemi oluşan durumu.
Yukarıdan Aşağıya
1- Doğal uyuşturucu özelliği olan bir ot... Kuru soğuk 2- Avrupa’da bir yarım ada... Yeni olmaya başlamış meyve 3- Çukurca
toprak kap... Sermaye 4- Sınıf... Ribonükleik asit 5- Radonun
simgesi... Bir meyve... Mizaç 6- Muşmula... Bir nota... Bir kürk
hayvanı 7- Yaşamayan... İnceleme ve denetleme sonucunda
düzenlenen belge 8- Bir tür ahtapot 9- Yahu anlamında ünlem.... İrlanda Kurtuluş Ordusu 10- Boya ya da çizim yoluyla
kurulmuş yapıt... Postu değerli bir hayvan 11- Yarış, çekişme
12- Mahal, mekan... Bir kumar aracı... Bir nota
Görüldüğü gibi, spor hangi koşulda
olursa olsun yapılabiliyor, hatta her
derde deva bile olabiliyor. Yeter ki,
eskilerin bildik “saldım çayıra, evlam kayıra…” anlayışıyla yapılmasın.
Lütfen, bilen insanlara, uzmanlara,
antrenörlere, beden eğitimi öğretmenlerine danışın.
Spor dolu günler sizinle olsun…
19 Mayıs Milli bayramlardan birisidir. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanır. 19 Mayıs 1919’da
Mustafa Kemal Atatürk Bandırma
Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır ve
bugün İtilaf Devletleri’nin işgaline
karşı Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu
bayramı gençliğe armağan etmiştir.
Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935’te "Atatürk Günü" adı altında kutlanmıştır. Beşiktaş'ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı'nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla
bir spor günü haline gelmiştir. Bu organizasyondan bir
süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi'nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni kutlanan Atatürk
Günü'nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için "19 Mayıs
Gençlik ve Spor Bayramı" adı altında her yıl yapılmasını
teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve
Atatürk'ün de onayıyla yasalaşmıştır. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu
ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesinden sonra "Atatürk'ü
Anma , Gençlik ve Spor Bayramı" adını almıştır.
19 Mayıs’ın anlamı nedir?
19 Mayıs yalnızca bir savaşın kronolojisinde ilk halka değildir. Bu savaşın getirdiği dayanışma, onur, egemenlik,
tam bağımsızlık gibi, temel kavramların da doğuş ve çıkış
noktasıdır. 19 Mayıs’ı, yenilgiyle çıkılan bir savaştan sonra, kurtuluş yolunun aranması diye adlandırma da eksiktir.
Çünkü, kurtuluşa giden yol, özgürlük gibi, bağımsızlık gibi,
insan onuru gibi temel değerlerin toprağından geçer.
19 Mayıs, bir bakıma bu temel değerlerin ekildiği topraktır.
Ezilen, yok edilmek istenen, sömürülen bütün halkların
‘kurtuluş umudu’nun başlangıcı olmuştur.
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve
gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş.
Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
ÜRETİCİ KART’TAN BİR İLK!
3 YILA VARAN VADELERDE,
HASATTA ÖDEMELİ KREDİ!
Çiftçi kardeşim! 3 yıla varan vadelerde,
formalitesiz, Üretici Kart üzerinden anında
kullanabileceğin kredin* DenizBank ATM ve
şubelerinde seni bekliyor!
Detaylı bilgi için Tarım Bankacılığı hizmeti veren DenizBank şubelerine,
www.denizbank.com’a veya 444 6 800 DenizBank Tarım Hattı’na
başvurabilirsiniz.
* Banka, kredinin kullanımı için son kararı verme, faiz oranını değiştirme, kampanyayı durdurma hakkına sahiptir. Üretici Kart taksitli kredi asgari kullandırım
tutarı banka tarafından dönemsel olarak belirlenmektedir.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 31. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 31. Sayı ve Hayvancılık Bakanlığınca (GTHB) projelendirilen “Koyun ve Keçilerin Elektronik Olarak Kimliklendirilmesi ve Kaydı İçin Teknik Yardım Projesi” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan

Detaylı