3 - Türk Metal Sendikası

Transkript

3 - Türk Metal Sendikası
TÜRK METAL SENDİKASI GENEL
MERKEZİ AYLIK YAYIN ORGANI
TÜRK
ŞUBAT 2013 | SAYI: 163
METAL
ÜRETMEK, KAZANMAK, KAZANDIRMAK İSTİYORUZ
TÜRKMETAL
ŞUBAT 2013 - SAYI: 163
EMEK MÜCADELESİNDE
KADIN ERKEK EL ELE
EDİTÖRDEN
Gün, bİrlİk ve
beraberlİk günü!
Metal işçileri için son derece önemli bir dönemi yaşıyoruz; 2012-2014 Türk Metal
– MESS Toplu İş Sözleşmesi dönemi… Türk Metal Ailesi için birlik ve beraberliğin
pekiştirilmesi gereken, güçlendirilmesi gereken, üzerinde hassasiyetle durulması gereken
bir dönem… Yapılan toplantıların, yayınların ve paylaşımların geri bildirimlerinden
anladığımız sonuç şu ki; metal işçisi üyelerimiz bu dönemin taşıdığı önemin farkında…
Bu ay yaşanan iki önemli gelişmeden ilkine, yani toplu sözleşme müzakerelerimizin
başlamış olmasına değindik. Diğer önemli konu ise, herkesin bildiği gibi, 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlediğimiz, geleneksel Kadın İşçiler
Kurultayımız… Sosyal sendikacılığın bir gereği olarak, dünyada eşi benzeri olmayan bir
organizasyon özelliğini taşıyan kurultayımız hakkında genel bilgiler bu sayımızda mevcut.
Kapağımızın tasarımı da, bu iki gelişmeyi yansıtacak bir başlık ve fotoğrafla şekillendi.
Bu kapak tasarımıyla, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadın emekçilerin, erkek
emekçilerle aynı statü ve haklara sahip olması, kadın ve erkek işçilerin hak mücadelesini
el ele ve birlikte vermesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık… Çünkü yaptıkları iş ve
harcadıkları emek hemen hemen aynı. Ancak kadınlarımızın, erkeklerden çok daha fazla
sorumlulukları bulunuyor. Kadın emekçilerimizin iş sağlığı ve güvenliği konusu, onların
çalışma psikolojileri ile ilgili ayrıntılar, kadınlar hakkında ilginç bilgiler ve afişler…
Yani dergimizin bu sayısı, bir anlamda Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel sayısı olarak
hazırlandı...
Türk Metal, tarihine altın harflerle yazılacak bir mücadele ve direniş örneği sergiledi.
Türk Metal, BMC emekçilerine yine benzersiz bir yaklaşımla sahip çıkıyor. BMC
emekçileri için, emek ve ekmek mücadelesi için başlatmış olduğumuz yürüyüş, Türkiye
çapında ses getirdi. Dileriz türlü eylemlerle duyurmaya çalıştığımız bu ses somut bir
sonuç doğurur.
Bu ay Bosch emekçileri ve bütün Türk Metal ailesi için Yüce Türk Yargısı’ndan
güzel bir haber geldi. Bosch için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yetki tespitini
mahkemeye götüren ‘sıfırcılara’, mahkemeden tokat gibi bir cevap geldi ve yetkinin Türk
Metal’de olduğuna, yargı tarafından da hükmedilmiş oldu. Bütün emekçi kardeşlerimize
hayırlı uğurlu olsun.
Toyota’da örgütlenme sürecimiz devam ediyor. Bu zamana kadar sizlere örgütlenme
konusunda Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın Sakarya konuşmasından sonraki süreç
hakkında bilgi verdik. Bir de bunun perde arkası var. Bu sürece nasıl gelindi? Bu soruya
“Türk Metal Toyota’yı; Toyota Türk Metal’i İstiyor” başlıklı haberimizle cevap vermeye
çalıştık… Umarız örgütlenme sürecimizle ilgili bütün sorulara bu yazımızla bir cevap
vermiş oluruz.
Türk Metal Dergisi metal işçilerinin sesi, yüreği, aynası, kulağı ve gözü… Bu dergi
sizin, hepinizin ortaklaşa çıkardığı bir dergi… Bu dergi sizi ve geleceğinizi anlatıyor…
Bütün kadın emekçilerimizin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun…
çtürk
Ertan Gtuen
.tr
rkmetal.org
urk@
ertangenct
İÇİNDEKİLER
4
12
TÜRK METAL SENDİKASI
AYLIK YAYIN ORGANI
Şubat 2013 | Sayı: 163
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası
Adına
Pevrul KAVLAK
SORUMLU YAZI İŞLERİ
MÜDÜRÜ
Bekir EROĞLU
HABER MÜDÜRÜ
Ertan GENÇTÜRK
METAL
ARAŞTIRMA
M. KEMAL ŞEN
TÜRK
2
YÖNETİM MERKEZİ
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepe Mahallesi
Yaşam Caddesi 1. Sokak
No:7/A 06520
Söğütözü/ANKARA
Telefon: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
16
19
20
22
[email protected]
www.turkmetal.org.tr
www.turkmetaldergi.com
PRODÜKSİYON
CTCP REPROTEK
BASKI
Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası Tesisleri
İstanbul Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKARA
Tel: 0 (312) 384 73 44 - 45
YAYIN TARİHİ: 28 / 02 / 2013
YAYININ TÜRÜ: Yaygın süreli
YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY
YAYIN DİLİ: TÜRKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına
uyar. Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
Bu ayın öne
çıkanları
Azerbaycan
İşçi Sendikaları
Konfederasyonu’na
kutlama
SAYFA 24
temel engeller ve çözüm yolları
54 Sevil Hacıoğlu / ‘Öğrenilmiş Kadınlık’
ve ‘Başarı Korkusu’
Dr. Naci Önsal /
Yüksek Öğrenimin
çalışma hayatına
yansıması
SAYFA 36
58 Türk Metal-MESS ortak eğitimleri sürüyor
61 Sağlık / Cildimizin düşmanları
62 Kitap-Sinema
65 Bizden haberler
Doç. Dr. Yücel Uyanık:
Yaşlılık, Yaşlanma ve
yaşlı ayrımcılığı üzerine
SAYFA 40
Kayıt dışı istihdam
ile sendikasız işçi
sayısı paralel
SAYFA 48
KENETLENMELİYİZ
SAYFA 32
OERLIKON KAYNAK
ELEKTRODLARI
SAYFA 44
METAL
Çalışan Kadınların
Sorunlarının
Çözümü, Toplumsal
Cinsiyet Eşitliğinin
Sağlanmasına
Bağlıdır
6 Cari işlemlerde daralma yaşandı
8 Dünyadan haberler
10 Sektörden haberler
29 Üyelerimiz Büyük Anadolu otellerinde
30 Sosyal medyada Türk Metal
50 Sendikal örgütlenmenin önündeki
3
TÜRK
SAYFA 15
ÇANLAR,
SENDİKALAR
İÇİN ÇALIYOR…
METAL
Biz, “insana sevgi, emeğe saygı” olarak
belirlediğimiz kutsal bir ilkenin ve davanın
sendikasıyız. Bu davayı metal işçileri için
bugüne kadar nasıl ‘alnımızın akıyla’
taşıyıp, gereklerini yerine getirdiysek,
bundan sonra da bu heyecanı ve
sorumluluğu taşımaya devam edeceğiz.
4
TÜRK
2
Pevrul KavlaK
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
[email protected]
twitter.com/KavlakPevrul
013 yılı hem sendikamız hem de üyelerimiz için büyük önem taşıyor. 9 Ocak 2013 tarihinde yaklaşık 95 bin üyesi adına MESS ile
toplu sözleşme masasında ilk görüşmesini yapan Türk Metal Sendikası, aslında bu görüşmelerde, işkolundaki diğer sendikaların üyeleriyle birlikte 115 bin metal işçisini temsil ediyor. Bugüne kadar gerçekleşen
4 oturumda idari maddeler görüşüldü. Gelinen aşamada idari anlamdaki
maddeleri üyelerimiz açısından bir sorun olmayacak şekilde sonuca bağlamış bulunuyoruz.
Bu sözleşme daha evvel de söylediğimiz gibi, Türk işçi hareketi açısından hem anlamı hem de önemi olan bir sözleşme. Bu sözleşmede her
zaman olduğu gibi ‘cesurca’ masaya oturan taraf, ‘Biz’ olduk, olmaya da
devam edeceğiz. Bu nedenle sendikacılık anlamında ‘iflas etmiş’ çevreler, sözleşme görüşmelerinin her oturumundan sonra, her zaman olduğu gibi ‘meyve veren ağacı taşlamaya’ devam edecek. Bundan eminiz;
çünkü onların varoluş gerekçeleri bu… Bugüne kadar iftira ve yalanlarla beslenen bu kampanyalar sayesinde, az sayıda metal işçisini yalanlarına alet ettiler.
Dolayısıyla, bu provokasyonlar ve haksızlık üzerine bina edilmiş
eleştiriler karşısında ne yapmak lazım? Hazırlıklı olmak lazım, dikkatli olmak lazım, anlamak lazım... Doğru bilgilenmek lazım, doğru bilgi vermek lazım… Oturmamıza, kalkmamıza, kullandığımız kelimelere,
konuşmamıza çok, ama çok dikkat etmemiz lazım. Çalışanları doğru bilgilerle donatmak ve rahatlatmak lazım…
Sendikamızın sözleşme sürecinden, temsil etmekle gurur ve onur
duyduğu metal işçilerinin lehine bir sonuçla çıkması için hepimizin üzerine düşeni, eksiksiz yerine getirmesi gerekiyor. Çünkü, hem Türkiye
genelinde, hem de işkolumuzda sendikamız Türk Metal’in üslenmiş olduğu sosyo-ekonomik sorumluluk bunu gerektiriyor.
İstatİstİklere göre, türkİye’de 92 sendİka var. yanİ her
sendİkaya yaklaşık 11 bİn üye düşüyor. ancak, 92 sendİkanın
gerçek anlamda sendİkal fonksİyonlara sahİp olup olmadığı
tartışılmaya devam edİyor. çünkü, bu 92 sendİkadan
sadece 43’ü %1 barajını aştı… İstatİstİk sonuçları, 3
büyük İşçİ konfederasyonu İçİn tehlİke çanlarının çaldığı
şeklİnde değerlendİrİlİyor. türk-İş’e bağlı 3, hak-İş’e bağlı
6 ve dİsk’e bağlı 11 sendİka barajı aşamadı. buna rağmen,
konfederasyon ve sendİka yönetİcİlerİ, esası bırakıp
teferruatla uğraşarak, kısır baraj tartışmalarıyla
konunun vahİm boyutlarını gözden kaçırmaya devam edİyor
Öncelikle söylemek gerekirse, emeğe saygı, emekçilerin örgütlenme hakkına sahip olabilmesiyle, insanca yaşama
kriterlerine sahip olmasıyla, güvenli çalışma ortamlarıyla mümkün olur. Biz,
sendika olarak, bu ilkede ne kadar samimi olduğumuzu göstermek için, sözleşme görüşmelerinin metal işçileri için
‘kazanımlarla’ sona ermesi için çalışıyoruz. Bunun için örgütlenme çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ama üzülerek belirtelim ki, Türkiye, giderek emeğin gereken saygıyı görmediği bir ülke olmaya adım adım yaklaşıyor. Batı demokrasilerinde, emekçilerin ve sendikaların demokratik yaşam içinde yerini sağlamlaştırma çabalarına inat, Türkiye’de
emeğin ve sendikaların yeri giderek irtifa kaybediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan işkolu istatistikleri, Türkiye’de sendikalaşmanın geldiği trajik noktayı ortaya koymakla kalmayıp, sendikalar için alarm zillerini de
çalıyor.
2009 yılında 5,4 milyon işçiden
3,2 milyonunun sendikalı olduğu, yani
sendikalaşma oranının %59,9 olduğu
Türkiye’de bugün, 10 milyon 882 bin
işçiden ancak 1 milyonu ( 1.001.671)
sendikalı. Yani 100 işçiden 9,21’i
İstatistiklere göre, Türkiye’de 92
sendika var. Yani her sendikaya yaklaşık
11 bin üye düşüyor. Ancak, 92 sendikanın gerçek anlamda sendikal fonksiyonlara sahip olup olmadığı tartışılmaya devam ediyor. Çünkü, bu 92 sendikadan
sadece 43’ü %1 barajını aştı… İstatistik
sonuçları, 3 büyük işçi konfederasyonu için tehlike çanlarının çaldığı şeklinde değerlendiriliyor. Türk-İş’e bağlı 3,
Hak-İş’e bağlı 6 ve Disk’e bağlı 11 sendika barajı aşamadı. Buna rağmen, konfederasyon ve sendika yöneticileri, esası
bırakıp teferruatla uğraşarak, kısır baraj
tartışmalarıyla konunun vahim boyutlarını gözden kaçırmaya devam ediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan işkolu istatistikleri, Türk İşçi Hareketi içindeki saygın yerini yarım asırdan bu yana koruyan Türk Metal gerçeğini de gözler önüne sermiştir. İstatistiklere göre,
Türkiye’deki her 7 işçiden biri, Türkİş’e üye, her 5 işçiden 1’i ise sendikamız Türk Metal’in üyesidir. Üye sayısı bakımından Disk’e 50 binlik bir fark
atan Türk Metal, diğer işçi konfederasyonu Hak-İş ile de hemen hemen aynı
çoğunluğa sahip. Metal işkolunda çalışan her 4 işçiden 3’ünün sendikası olan
Türk Metal, özellikle 2010 yılından itibaren ortaya koyduğu ‘Sosyal Sendikacılık’ anlayışı ve bu çerçevede gerçekleştirildiği örgütlenme çalışmala-
rı ile Türk Sendikal hareketine örnek olmaya, önderlik yapmaya devam ediyor.
Sonuç olarak söylemek gerekirse,
bu rakamlar, Türk sendikacılığı için bir
alarm işaretidir.
Bizim Türk Metal olarak, gösterdiğimiz başarı ve üstün performans, sendikaların içinde bulunduğu vahim durumu görmemize engel değildir.
Sendikalar derhal yeni bir yapılanma ve anlayış değişikliği konusunda
adımlar atmalıdır. Türkiye’nin örgütlenme notu, bugün kötü durumda ise,
bunda siyasi iktidarlar ve yasalar kadar,
sendikaların örgütlenme konusundaki
tembelliklerinin de önemli rolü vardır.
Sendikaların bu konudaki sorumluluklarına karşı çıkmaları, ciddi ve tutarlı bir
yaklaşım değildir,olamaz.
Dolayısıyla, sendikalar ve sendikacılar, kapristen ve kompleksten uzak bir
şekilde, önlerindeki Türk Metal örneğini bir kurtuluş reçetesi olarak dikkate almalı ve üzerlerindeki ölü toprağından
kurtulmalıdır.
Yapılacak olan budur...
METAL
sendikalı. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, demokrasi karnemizdeki
temel derslerden biri olan örgütlenmede notumuz, 10 üzerinden 1…
5
TÜRK
Biz, “insana sevgi, emeğe saygı”
olarak belirlediğimiz kutsal bir ilkenin
ve davanın sendikasıyız. Bu davayı metal işçileri için bugüne kadar nasıl ‘alnımızın akıyla’ taşıyıp, gereklerini yerine getirdiysek, bundan sonra da bu heyecanı ve sorumluluğu taşımaya devam
edeceğiz.
A
S
I
K
A
KIS
Cari işlemlerde
daralma yaşandı
23.537 milyon dolar azalarak, 65.602
milyon dolara gerilemesi, hizmetler
dengesinden kaynaklanan net gelirlerin 3.929 milyon dolar artarak, 21.932
milyon dolara ulaşması ve gelir dengesinden kaynaklanan net giderlerin
de 1.247 milyon dolar azalarak, 6.594
milyon dolara gerilemesi etkili oldu.
METAL
Cari işlemler dengesi, Aralık
ayında 4.66 milyar dolar açık verdi. Piyasada beklenti 5.3 milyar dolar düzeyindeydi. 2012 yılının tamamında ise
cari işlemler açığı, bir önceki yıla göre
28 milyar 352 milyon dolar azalarak,
48 milyar 867 milyon dolara geriledi. Bu gelişmede, dış ticaret açığının
İstanbul,
ihracatta
80 ili geride
bıraktı
istanbul, 2012 yılında
ihracatta, kalan 80 ilin toplamını
geçti. Dünya Gazetesi’nin TÜİK
verilerinden yaptığı hesaplamaya
göre, İstanbul’da yerleşik firmaların
gerçekleştirdiği ihracat, geçen yıl
%24.8’le, toplamdakinin neredeyse
iki katı bir artış göstererek 76.7
milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin
toplam ihracatında İstanbul’un 2011
yılında %45.5 olan payı, 2012’de
%50.3’e ulaştı. Böylece İstanbul, 80
ilin toplamından daha fazla dış satım
gerçekleştirdi.
TÜRK
6
60 bin işçi yurt dışına gönderildi
TÜRKİYE İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü
Nusret Yazıcı, vatandaşlara yurt içinin yanı
sıra, yurt dışında da işe yerleştirme hizmeti
verdiklerini belirtti. Yazıcı, bu kapsamda,
2012 yılında 57 bin 953 kişinin yurt dışına
gönderildiğini, bunların büyük bir kısmının
yurt dışında yatırım yapan yerli firmalarda
inşaat ve bağlantılı sektörlerde çalıştığını
kaydetti. Yazıcı’nın verdiği bilgiye göre,
en çok işçi gönderilen ülkeler arasında
listenin birinci sırasında 10 bin 584 kişiyle
Irak yer alıyor. Irak’ı 9 bin 265 kişiyle
Rusya, 7 bin 867 kişiyle Suudi Arabistan ve
4 bin 898 kişiyle Türkmenistan takip ediyor.
En az işçi gönderilen ülkeler arasında ise,
sırayla İsveç 1 kişi, Avusturya 1 kişi, Fransa
2 kişi ve 3 kişi ile de Gabon bulunuyor.
2011 yı
l
69 bin ında
2
iş kaza27
yaşandsı
ı
Benzin satışı %5.8 azaldı,
motorin satışı arttı
YuRT içi benzin satışları 2012’de bir önceki yıla göre
%5,8 azalırken, aynı dönemde motorin satışları %6,1 oranında arttı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 2012
Aralık Ayı Petrol Piyasası Sektör Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, yurt içi benzin satışları
Aralık ayında Kasım’a göre %1,6
azalarak 140 bin 193 ton olarak gerçekleşirken, motorin satışları ise %13,1 azalarak, 1milyon 207 bin 764 ton oldu. Geçen
yıl, bir önceki yıla kıyasla yurt içi
benzin türleri satışları %5,8 azalarak 1 milyon 850 bin 315 ton
olarak gerçekleşirken, motorin
türleri satışları %6,1 artarak, 15
milyon 647 bin 596 ton oldu.
METAL
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TUİK), 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi sonuçlarını açıkladı. Türkiye nüfusu 31 Aralık 2012 tarihi
itibariyle 75 milyon 627 bin 384 kişi oldu. 2011 yılında %013,5 olan yıllık
nüfus artış hızı, 2012 yılında %012’ye düştü. Türkiye’de ikamet eden
nüfus, 2012 yılında, bir önceki yıla göre 903 bin 105 kişi arttı. Erkek
nüfusun oranı %50,2 (37 milyon 956 bin 168 kişi), kadın nüfusun oranı
ise % 49,8 (37 milyon 671 bin 216 kişi) olarak belirlendi. Türkiye’de
2011 yılında 29,7 olan ortaca yaş, 2012 yılında, önceki yıla göre artış
göstererek 30,1 oldu. Ortanca yaş erkeklerde 29,5 iken, kadınlarda
30,6 olarak gerçekleşti.
7
TÜRK
sosyal Güvenlik Kurumu, 2011
yılı iş kazaları istatistiklerini yayımladı. İstatistiklere göre, 2011 yılında 69
bin 227 iş kazası yaşandı, 697 meslek
hastalığı tespit edildi. İş kazalarının bin
700’ü, meslek hastalıklarının ise 10’u
ölümle sonuçlandı. İstatistikler, bir önceki yıla göre iş kazalarında %10, meslek hastalıklarında %31 artış yaşandığını gösteriyor. SGK istatistiklerine göre,
en fazla iş kazası maden iş kolunda yaşandı. İş kazalarının en yüksek olduğu il
de İstanbul...
Türkiye nüfusu
yaşlanmaya başladı
METAL
DÜNYADAN
HABERLER
TÜRK
8 Foxconn’da işçiler kendi
temsilcilerini seçebilecek
Dünyanın en büyük elektronik üreticisi, ilk kez özgür
sendika seçimlerine giderek Çin tarihine geçiyor. 1974 yılında kurulan Çinli Foxconn, 2014 yılındaki sendika seçimlerinde hükümet baskısı olmayacağını ve fabrikanın kimseyi aday göstermeyeceğini açıkladı.
Apple, HP ve Sony gibi dünyaca
ünlü markaların üretimlerini yapan
Foxconn’un 1.2 milyon işçisi var. Fir-
manın tüzüğüne göre her 5 yılda bir
sembolik de olsa bir sendika seçimi yapılıyor. Bu seçimlerde bugüne kadar
adayların yarısını fabrika yönetimi belirliyor, yarısını ise hükümet ve işçiler kendi aralarında kararlaştırıyordu.
18.000 işçi birliği ve onların seçtiği 20
kişilik işçi komitesini 2014 yılında yapılacak seçimlerden itibaren Foxconn
işçileri seçecek. İşçiler nasıl oy verecekleri konusunda eğitilecekler.
Tayland’ta uçaklar havalanamadı
TaylanD’Da, ülkenin en büyük havaalanı olan Suvarnabhumi
Havaalanı’nda çalışan yaklaşık
400 yer personeli, ücretlerinin
ve primlerinin artırılması isteğiyle bir günlük uyarı grevi gerçekleştirdi. Grev nedeniyle, havaalanında yüzlerce uçuşun iptal
edildiği belirtildi.
Kuzey Kore’den
üçüncü nükleer
deneme
Kuzey Kore, üçüncü nükleer
denemeyi başarıyla gerçekleştirdiğini açıkladı. Güney Kore ve ABD, bu
deneme nedeniyle Kuzey Kore’yi kınadı,
BM Güvenlik Konseyi acil olarak toplanma kararı aldı. Kuzey Kore Resmi Ajansı, nükleer denemede, öncekilerden farklı olarak, “küçük ve hafif” atom bombasının kullanıldığını, denemenin “güvenli
ve kusursuz” olduğunu duyurdu. Haberde, “denemenin patlama gücünün büyük
olduğu, çevreye ve doğal ortama hiçbir olumsuz etkisinin olmadığı” belirtildi. Haberde ayrıca denemenin, “ülkenin,
ABD’nin düşmanca siyasetine karşı koyma, ulusal güvenlik ve egemenliğin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası” olduğu kaydedildi.
Güney Afrika
Cumhuriyeti’nde tarım işçileri, yaklaşık bir ay süren grev sonucu, talep ettikleri ücret artışını
elde etti. Tarım sektöründe genelde üzüm bağlarında çalışan işçiler,
ocak ayı başında, günlük ücretlerinin artırılması için protesto gösterileri düzenlemiş ve greve başlamıştı. Grev süresince 50 işçi göz
altına alınmış ve 1 kişi yaşamını yitirmişti. Güney Afrika Çalışma Bakanı Mildred Oliphant, tarım işçilerinin maaşlarının 1 Mart itibariyle günlük 5,75 avrodan 8,75 avroya çıkarılacağını duyurdu.
METAL
Güney Afrika’da
tarım işçileri
kazandı
TÜRK
9
ILO: İşsiz sayısı
daha da artacak
NASA: Ortadoğu kuruyor
AmerikAn Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi (NASA), Ortadoğu’da tatlı su kaybının alarm verici düzeyde olduğunu açıkladı. NASA’nın, Amerikan Jeofizik Birliği’nin dergisi “Water Resources Research”de yayımlanan araştırmasında, Ortadoğu’da kötü yönetim, yeraltı suyuna artan talep ve 2007 yılındaki kuraklığın etkileri nedeniyle, yaklaşık
olarak Lut Gölü büyüklüğünde tatlı suyun kaybedildiği belirtildi. Araştırmacı-
lar, Türkiye, Suriye, İran’da Dicle ve Fırat nehirleri havzası boyunca yer alan
bölgelerdeki tatlı su rezervlerinin, toplam tatlı su depolarının 144 kilometreküpünü kaybettiğine dikkati çekti. 2003
yılından başlayarak 7 sene boyunca çift
uydudan elde edilen verilerin incelendiği araştırmada, bu kaybın %60’ının, yeraltı sularının pompayla boşaltılmasından, beşte birinin de azalan kar yığınları
dâhil olmak üzere, kuraklığın etkilerinden kaynaklandığı bildirildi.
uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), büyüme oranlarındaki yükselişe rağmen işsizliğin artmaya devam edeceği uyarısında bulundu. ILO Genel Direktörü Guy Ryder, küresel
ekonomik krizin halen piyasaları etkilemeye devam ettiğini, toplam talebin azaldığını, işadamlarının yeni yatırım yapmaktan çekindiğini söyledi. Ryder, işsizlerin sayısının 2012’de dünya genelinde 4
milyon artarak, 197 milyona ulaştığını söyledi. Küresel kriz beklentilerinin yanı sıra, Yunanistan, İspanya ve Portekiz ekseninde ekonomik sorunlar derinleşerek devam ediyor.
N
E
D
R
Ö
T
K
SE
METAL
Türk Traktör’e “En
İyi uygulama” ödülü
TÜRK
10
TÜRK Traktör, “İş Sağlığı ve
Güvenliği” konularında gerçekleştirdiği ve Türkiye’de “En iyi uygulama” seçilen “İş Başı Konuşmaları” projesi ile Türkiye’yi Avrupa’da
temsil etti. Türk Traktör’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Türk
Traktör’ün “İş Başı Konuşmaları” uygulaması, Avrupa Birliği’nce
düzenlenen İş Sağlığı-Güvenliği ve
Verimlilik Projesi (HESAPRO) kapsamında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’de “En
İyi Uygulama” seçildi. Türk Traktör söz konusu projeyi Fransa’nın
Lyon kentinde, Avrupa Birliği ülkelerinden temsilcilere sundu.
MAN Fortuna hiç
durmadan 2 milyon
kilometre yol yaptı
man Türkiye Ankara tesislerinde
üretilen 2008 model Fortuna seyahat
otobüsü, hiç durmadan 2 milyon kilometre yol yaparak rekor kırdı. Şehirlerarası bir otobüs firmasına ait MAN
Fortuna yolcu otobüsü, dünyanın etrafında atılan 50 tura denk gelen kilometreyi hiç arıza yapmadan tamamla-
dı. Araç, motor kapağı hiç açılmadan
yaptığı kilometre ile bir rekora imza
attı. 3 kaptan şoförü ile 2 milyon kilometre yol yapan araç, halen seferlerine
devam ediyor. Ağırlıklı olarak Ankaraİstanbul arası hizmet veren araç, böylece, dünyanın etrafını 50 kez dolanmış oldu.
Otokoç 2013
yılında da
yatırımlarına
devam edecek
Koç Grubu çatısı altında bulunan otomotiv perakendecisi ve araç
kiralama şirketi Otokoç, 2013 yılını
450 milyon TL’lik yatırımla kapatırken, 2013 yılı yatırım hedefini 500
milyon TL olarak belirledi. Otokoç
Genel Müdürü Görgün Özdemir
yaptığı açıklamada, “Neredeyse bir
otomobil fabrikası kadar yatırım yapıyoruz” dedi. Özdemir, 2012 yılında Türkiye genelinde 6 yeni showroom ve servis açtıklarını, araç kiralama tarafında, biri Irak’ta olmak üzere 11 yeni ofisi hizmete açtıklarını söyledi. 2013 yılında 500 milyon
TL’lik yatırım hedefleri olduğunu
kaydeden Özdemir, “Bu yatırımlar,
8 yeni tesis, 6 tesis yenileme, 25 araç
kiralama ofisi ve kiralama ofisi için
11 bin 500 aracı kapsıyor” dedi.
Türk markal
otomobillerı
geliyor
otomotiv sektörünün
önde gelen şirketlerinden Tofaş ve
Oyak Renault, 2015 yılında piyasaya çıkaracakları 4 yepyeni otomobilin üretimine hazırlanırken, bu modellerden birinin Başbakan Recep
Tayip Erdoğan’ın hedef olarak gösterdiği Türk markası olacağı açıklandı.
| HABER
BMC İŞÇİLERİ
YALNIZ DEĞİL!
BMC emekçilerinin, alın teri, emek ve ekmek davası için 18 Şubat’ta
İzmir’den başlattığı “Emek Yürüyüşü” Ankara’ya ve İstanbul’a ulaştı.
Genel Başkanımız Pevrul Kavlak Ankara’da BMC işçilerine seslenerek,
“Türk Metal, 150 bin üyesi ile birlikte yanınızda” mesajı verdi.
METAL
Ü
TÜRK
12
cretlerini 10 aydır alamadıkları için yaşadıkları mağduriyeti dile getirmek, işyerlerinin
ayakta kalması için seslerini duyurmak amacıyla İzmir’den yola çıkan
BMC emekçilerinin başlattığı yürüyüş Ankara ve İstanbul’da tamamlandı. Ankara’ya gelen grubu Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Temelli beldesi yakınlarında karşıladı. Konvoy halinde Ankara’ya ulaşan yaklaşık 600 BMC işçisi, Ankaralı metal işçileri ile buluştu. Celal
Bayar Bulvarı’nda otobüslerden inen
BMC işçileri, buradan kortej halinde, Sıhhıye’deki Abdi İpekçi Parkı’na
geçti. Türk-İş’e bağlı sendikaların
üyelerinin de yoğun destek verdiği
eyleme 2000’i aşkın kişi katıldı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Abdi
İpekçi Parkı’nda BMC işçilerine seslenerek, “Adımları gök gürültüsü kadar güçlü, türküleri ateşten, bayrakları umut olan kardeşlerim! Burası
Ankara… Burada Meclis var, Hükümet var, Bakanlıklar var… Ama sizlerin hakkını yiyenlere inat, işinize,
ekmeğinize göz koyanlara inat, sizi
yok sayanlara inat… Burada Türk
Metal var; Türk-İş var… Hoş geldiniz” dedi.
BMC işvereninin BMC işçilerine
yönelik tavrını eleştiren, ve çalışanların yalnız olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Kavlak, “Bu yürüyüş,
bir emek yürüyüşüdür. Bu yürüyüş,
kayıtsızlığa, vurdumduymazlığa kafasını gömenlere karşıdır. Bu yürüyüş,
BMC işçilerinin alın terini, emeğini
HABER |
ve göz nurunu hiçe sayanlara karşıdır. Bu yürüyüş, alın terinin hakkını tam ve zamanında vermeyenlere
karşıdır. Bu yürüyüş, BMC’yi gözden çıkaranlara, çıkarmak isteyenlere karşıdır. Bu yürüyüş BMC işçileri içindir; BMC içindir; Türkiye içindir” diye konuştu.
BMC emekçilerinin işyerleri için yoğun bir çaba gösterdiğini de ifade eden Kavlak, şöyle devam etti:
“Tam bir yıldır sabırla, inançla
bekliyoruz. İşverenin bize verdiği
sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Umutla bekliyoruz. Bir yıldır
her yolu deniyoruz. Uzlaşmak için
çaba gösteriyoruz, olmuyor. Basın
açıklamaları yapıyoruz, olmuyor.
Protesto eylemleri yapıyoruz, olmuyor, iş bırakıyoruz, olmuyor…
Biz neredeyse bir yıldır krizdeyiz. Ücretlerimizi alamıyoruz. Çalışamıyoruz. Sigorta primlerimiz
ödenmiyor. Bunu bize kim yapıyor? Elli yıllık mazisi olan bir sanayi kuruluşu yapıyor. Türkiye’nin en
büyük patronlarından biri yapıyor.
Türkiye’nin ilk yüze girmiş sanayi
kuruluşundan birinde yapılıyor. Bir
insanlık dramı yaşanıyor, Nerede?
BMC’de yaşanıyor değerli arkadaşlarım, BMC’de yaşanıyor…”
Burası Ankara… Burada
Meclis var, Hükümet
var, Bakanlıklar var…
Ama sizlerin hakkını
yiyenlere inat, işinize,
ekmeğinize göz
koyanlara inat, sizi yok
sayanlara inat…
Burada Türk Metal var;
Türk-İş var
METAL
| HABER
TÜRK
14
Genel Başkanımız Kavlak’ın
ilgi ile dinlenen konuşması, sık
sık BMC işçilerinin attığı sloganlarla bölündü. “BMC bizimdir,
bizim kalacak! BMC işçisi yalnız
değildir! Kirpiyi durdurma, askeri vurdurma!” sloganları atan
BMC işçilerine, Ankaralı’lar da
alkışlarla destek ve moral verdi.
Genel Başkanımız Kavlak,
BMC konusunda bundan sonra
izlenecek yol haritasının BMC işçileriyle oluşturulacağını kaydederek, “BMC işçileri ne istiyorsa
o olacak” dedi.
Türk-İş’e bağlı Genel Maden
BMC emekçilerinin başlattığı yürüyüş
medyada da geniş yer buldu
İş, Harb-İş, Koop-İş, Demiryol–
İş, Orman-İş ve Şeker-İş sendikalarının Genel Başkanları, Genel Merkez yöneticileri ve üyelerinin de katıldığı eylemde, CHP
Genel Başkan Yardımcısı ve Eski
Harb-İş Genel Başkanı İzzet Çetin de söz alarak, “BMC işçilerinin yalnız olmadığını, arkalarında koskoca Türk Metal Sendikasının bulunduğunu ve yapılan bu
eylemin amacına ulaşacağına gönülden inandığını” ifade etti.
Eylemin ardında, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, BMC işçilerini Genel Merkezimize davet
ederek, onlarla bir toplantı yaptı.
Türk-İş Genel Sekreteri ve Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak, Azerbaycan İşçi Sendikaları
Konfederasyonu’nun, 5-6 Şubat tarihlerinde Bakü’de
yapılan 4. Genel Kuruluna katıldı
A
zerbaycan İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Settar Mehbaliyev
başkanlığındaki heyetle Bakü’deki Azeri
Şehitliğini ziyaret ederek karanfil koyan Türkİş Genel Sekreteri ve sendikamız Genel Başkanı Kavlak, “Türk-İş olarak gönlümüz her zaman
dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın işçileri ile beraberdir. 4. Genel Kurul ile birlikte 20. yılını
kutlayan Konfederasyona bundan sonraki çalışmaları ve verecekleri her türlü mücadele için başarılar diliyorum” dedi.
Bakü’deki Genel Kurula
Türk-İş adına atılan
Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak, Azeri Şehitliği’ni
ziyaret ederek karanfil
bıraktı
15
TÜRK
Azerbaycan İşçi Sendikaları
Konfederasyonu’na kutlama
METAL
HABER |
| HABER
METAL
TÜRK METAL
TOYOTA’YI,
TOYOTA TÜRK
METAL’İ İSTİYOR!
TÜRK
16
1994 yılından beri Adapazarı’nda faaliyet gösteren,
2 bin 500 çalışanıyla yıllık 100.000 otomobil üretim
kapasitesine sahip Toyota Otomotiv A.Ş. bu başarısını,
hiç kuşkusuz çalışanlarının üstün gayretlerine borçludur
maaş alacaklarının, yılda her çalışan
için beş günlük kayıplara neden olduğunu, endüstriyel ilişkilerin tek taraflı işveren temsilcileri üzerinden yürütüldüğünü, basit sorunların dahi çözülemediğini, performansa dayalı yıllık ücret zamlarının yetersiz, adalet ve
eşitlikten uzak olduğunu, genel sorunların hayatlarını olumsuz etkilediğini
vurgulayan Toyota emekçileri…
İşte, yaşanan tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak isteyen Toyota
emekçileri, sendikamıza müracaat ettiler; Türk Metal’i çağırdılar…
Sendikamız Türk Metal;
Toyota Otomotiv çalışanları için,
Kocaeli ve Sakarya bölgelerinde toplantılar düzenleyip, dile getirilen sorunların üstesinden gelinebileceği,
anayasal çerçevede örgütlenmek koşulu ile, herkes için adil, adaletli ve
güvenceli bir yapının oluşturulacağı
müjdesini verdi…
Toyota işçilerine, uluslararası
anlaşmalar ve ILO sözleşmesinin 87.
maddesinin, tüm dünya çalışanlarına
örgütlenme özgürlüğü tanıdığını,
Anayasamızın 51. maddesinin ise
çalışanlara sendika kurma özgürlüğü
tanıdığını ve çalışanları anayasal güvence altına aldığını,
Anayasal hakların kullandırılmaması durumunda, Türk Ceza
Kanunu’nun 118. maddesinin devreye gireceğini,
Dünyada otomotiv sektörü içerisinde büyük bir pazar payına sahip olan Adapazarı Toyota Otomotiv
A.Ş. işyerinde sendika kurma hakkının
artık zorunlu hale geldiğini, Toyota
emekçilerine toplantılarla hatırlattı...
Ülkemizin her alanda en büyük ve
en güçlü sendikası Türk Metal, sanayinin lokomotifi durumunda olan metal
iş kolunda tartışmasız lider sendikadır.
Devletine, milletine ve bayrağına sahip yapısı ile, çalışanların hak ve
menfaatlerini koruyup kollamak, geliştirmek, işyerlerinde barış ve huzuru
temin etmek üzere çalışmalarını sürdüren Türk Metal Sendikası’nın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Toyota
emekçilerinin çağrısı üzerine, 11 Ocak
2013 tarihinde Sakarya’da yaptığı
açıklama ile, Toyota Otomotiv AŞ. işyerinde örgütlenme kararını ilan etti.
Bütün Toyota emekçileri için hayırlı uğurlu olsun!..
17
TÜRK
S
akarya ve Kocaeli bölgesinin genç nüfusu, alın terine, vefayı ve emeği de katarak,
Türkiye’deki Toyota’yı, dünya üzerindeki 35 Toyota fabrikası arasında
3. sıraya çıkardı.
Bu başarıya rağmen, Toyota
emekçileri, layık olduğu değeri maalesef bulamadılar. Her kriz söylentisinde faturanın kendilerine çıkarıldığını, ikramiye ve bonus ödemelerinin
kesildiğini dile getiren Toyota emekçileri…
Fabrikada namaz kılanların adeta
fişlendiğini, ağır proses altında çalıştırılma sonucu, özellikle bel ve boyun
fıtığı gibi geri dönüşü zor rahatsızlıkların ortaya çıktığını, izin ve istirahat alanların, çaresiz bırakılıp, bir nevi
tehditle, ‘teşvik veriyoruz’ aldatmacasıyla işten çıkarılmaya zorlandığını anlatan Toyota emekçileri…
Zorlamaların bunlarla da bitmediğini, özellikle yıllarını ve gençliğini
fabrikanın gelişmesine adamış, on yıl
ve üzeri kıdemli çalışanlar olarak, aldıkları ücret nedeniyle ‘performansları’ bahane edilerek, bölüm değişikliğine tabi tutulduklarını, bunu kabul etmedikleri zaman, kendilerine kapının gösterildiğini ve yerlerine genç ve
daha ucuz emek gücü tercih edildiğini
söyleyen Toyota emekçileri…
Otuz gün üzerinden hesaplanan
METAL
SAKARYA HALK GAZETESİ / 12 OCAK 2013
...Kadının yeri
erkeğin arkası
değil; yanıbaşıdır.
Pevrul KAVLAK
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
HABER |
METAL
BOSCH’TA SENDİKAMIZIN
YETKİSİNE İTİRAZ ETMİŞLERDİ:
SIFIRCILARA MAHKEMEDEN
TOKAT GİBİ CEVAP GELDİ...
TÜRK
19
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın,
Bosch işyeri için yetkiyi Türk Metal’e
vermesini mahkemeye taşıyan, sıfırcılara Türk
Adaletinden tokat gibi cevap geldi: Bosch’ta
yetki Türk Metal’indir!
Bursa 3. İş Mahkemesi, Bosch iş yeri için
kararını verdi ve yetkili sendikanın Türk Metal
olduğuna hükmetti. Mahkemenin bu kararına
ilişkin olarak, Türk Metal Sendikası Genel
Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı. Açıklama
şöyle:
“Bosch emekçilerini mağdur etmekten
başka bir amaçları olmayan ve bunun için bu
iş yerinde sendikamızın yetkili olduğuna dair
Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı tespitini
mahkemeye taşıyanlara, Yüce Türk Adaleti
tokat gibi bir cevap vererek; “Bosch’ta yetkili
sendika Türk Metal’dir” dedi.
Türlü oyunlarla çok sayıda işçiyi
kendilerine üye gibi gösterip, süslü
kelimelerle işçiyi oyalamaya çalışan sıfırcılar,
bu sefer de mahkemeden elleri boş döndüler.
Bursa 3. İş Mahkemesi, Robert Bosch iş yeri
için Türk Metal’in yetkili olduğu kararını
açıkladı.
Bosch emekçilerinin verdikleri son karar,
azimle ve asaletle sergiledikleri duruş
meyvesini verdi. Bakanlığın üye sayılarını
esas alarak Türk Metal’e yetkiyi vermesinden
sonra, mahkemece de bu karar onaylandı.
Bu kararın ortaya çıkmasında iradelerini
ortaya koyarak, önemli rol oynayan Bosch
emekçilerini kutluyor, kararın, başta Bosch
emekçileri olmak üzere, bütün metal
işçilerine ve Türk Metal Ailesine hayırlı uğurlu
olmasını diliyoruz.”
| HABER
METAL
HER ŞEY METAL
İŞÇİLERİ İÇİN
TÜRK
20
Sendikamız Türk Metal, 100 bin metal işçisinin
emek ve ekmek davası için sözleşme sürecinde
sizlerin desteği ve verdiği güçle masaya oturuyor
G
ün, birlik ve beraberlik günü. Gün,
metal işçilerinin günü. Gelen yüzlerce mail ve mesaj yine gösterdi ki,
metal işçileri bu zorlu süreçte sendikasının
arkasında, sendikasına güveniyor, sendikası ile birlikte hareket ediyor...
İşverenlerin ekonomik kriz söylemlerine rağmen, Türk Metal yine işçiyi ezdirmeyecek, memnun edecek bir zammın peşinde. Her sözleşme döneminde olduğu
gibi, bu dönemde de yine sendikalar içinde en yüksek zamma yine Türk Metal imza
atacak. Sözleşme süreci, yetkilerin geç
gelmesi nedeniyle gecikmeli de olsa tüm
hızıyla devam ediyor. Türk Metal– MESS
Toplu İş Sözleşmesi sürecinde, MESS ile
üçüncü toplantı 4 Şubat’ta yapıldı. Görüşmede, 15 idari madde üzerinde daha anlaşmaya varıldı. Sürecin dördüncü toplantısı ise 13 Şubat’ta yapıldı. Bu oturumda
15 idari madde daha ele alındı ve 10 asıl
ve 3 ek madde, sendika teklifi gibi aynen
kabul edildi. 2 madde bilahare görüşülmek
üzere ertelendi. Böylece 4 oturum sonucunda teklifimizin 53 maddesi kabul edilmiş oldu.
HABER |
21
TÜRK
1. Tanımlamalar
2. Amaç
3. Tarafların Tanınması
4. Tarafların Temsili
5. Tarafların Sorumluluğu
6. Kapsam Ve Yararlanma
7. Sendika Temsilcilerinin Atanması
8. Sendika Temsilci Odası
9. İlan Tahtası
10. Sendikal İzinler
11. Şikayet Kademeleri
12. Uyuşmazlıkları Çözüm Kurulu
13. Özel Hakem
14. Özel Hakem Kurulu Ve Çalışma Usulü
15. Disiplin Kurulu
16. Çalışma Süreleri
17. Günlük Çalışmadan Sayılan Süreler
18. İşe Geç Gelmeler
19. Fazla Çalışmaların Düzenlenmesi
20. Yıllık Ücretli İzinler
21. Diğer Ücretli İzinler
22. Kadın İşçilerle İlgili Hükümler
23. Hafif İşlerde Çalışabilir Raporlu Olanlar
24. İş Ve İşyeri Değişikliği
25. İşe Alınma
26. Tutukluluk, Gözetim Altına Alınma Ve
Mahkumiyet
27. Çalışma Belgesi
28. Muvazzaf Askerlik
29. İhtiyat Askerliği
30. Stajyer
31. Tüketim Kooperatifi
32. Mamullerden Yararlanma
33. Toplu İşçi Çıkarma
34. İşyerinin Başka Bir İşverenliğe Devri
35. Dinlenme Lokali
36. İşçilerin Eğitimi Ve Öğrenimi
37. Ödemeler
38. Kurulların Kurulması (Geçici Madde 2 )
39. Katılma (Ek Madde 1)
40. (Teşkilatlanma) (Ek Madde 2)
41. Ek Yönetmelikler
42. Sendika Temsilcilerinin Görevleri
43. Sendika Temsilci Ve Görevlilerinin Teminatı
44. Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller
45. Ücretlerin Ödenme Şekli
46. Kıdem Tazminatı
47. İhbar Müddeti Ve Tazminatı
48. İşçi Sağlığı
49. Sosyal Sigortalar Lle İlgili İzinler
50. Müteferrik Hükümler
51. (Türk Traktör İle İlgili)
52. (Kale Oto İle İlgili)
53. Ek Madde 6 (Endüstri İlişkileri
Değerlendirme Komisyonu)
METAL
2012-2014 MESS-TÜRK METAL SÖZLEŞMESİNDE
BUGÜNE KADAR KABUL EDİLEN MADDELER
Toplantılar Mart’ın ilk
haftasına kadar sürecek
SÜRECİN bir sonraki toplantısı 26 Şubat’ta yapılacak. Bu toplantı
sonunda ele alınmayan idari madde kalmaması ve artık parasal
maddelerin görüşülmesi gerekiyor. Kanunun öngördüğü müzakere
süreci, Mart ayının ilk haftasında sona erecek. O tarihe kadar idari ve
parasal maddelerin tamamında anlaşma sağlanamaması durumunda,
müzakere süreci anlaşmazlıkla sonuçlanacak ve üzerinde anlaşılmayan
maddelerden uyuşmazlığa gidilecek.
KADIN
İŞÇİLER
18. BÜYÜK
KuRuLTAYI
TOPLANIYOR
METAL
| HABER
TÜRK
22
Türk Metal Sendikası’nın 1995
yılından itibaren her yıl düzenli olarak
organize ettiği Kadın İşçiler Büyük
Kurultayı 18. kez Ankara’da yapılacak
T
ürk Metal Sendikası olarak, ilk
kez 1995 yılında, kadın metal
işçilerinin kitlesel olarak katıldığı bir kurultay düzenlendi. Kurultayın amacı, “başta çalışan kadınlar
olmak üzere, kadınların her alanda
eşit hak ve çıkarlara kavuşturulması”
olarak belirlenmişti. Sendikamız
Türk Metal, Kadın İşçiler Büyük
Kurultayı’nın ilk kez düzenlendiği
1995 yılından bugüne kadar, yılmadan, bıkmadan, usanmadan, bu konuda üzerine düşeni yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
HABER |
METAL
1995 yılında ilk
kez düzenlenen
Kadın İşçiler Büyük
Kurultayının 18’incisi,
6 Mart’ta yapılacak.
Kadın İşçiler Büyük
Kurultayına, Başbakan
recep Tayyip Erdoğan
2. kez katılacak
TÜRK
23
Yaklaşık 5 bin kadın metal
işçisinin katılımı bekleniyor
TürK Metal, 2013’te de, siyasetçi, sendikacı, sanatçı ve işveren temsilcilerini, kadın
metal işçileri ile buluşturarak, farklı platformlarda kadın sorununu ele alıp, çözüm yolları üretmeye devam ediyor. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, 6 Mart Çarşamba günü, 18. kez
toplanıyor. Yabancı delegasyonlarla birlikte, yaklaşık 5 bin kadın metal işçisinin katılımının
beklendiği kurultaya, Başbakan recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar ve milletvekillerinin
yanı sıra, sendika, bürokrasi, sanat ve işveren dünyasından çok sayıda davetli katılacak.
Kurultay hakkında detaylı bilgi ve programa,
www.turkmetal.org.tr ve www.turkmetal8mart.com
adreslerinden ulaşabilirsiniz…
MAKALE
HÜLYA uZuNER DuRANSOY
Türk-İş Kadın İşçiler Bürosu
TÜRK
METAL
Çalışan Kadınların
Sorunlarının
Çözümü, Toplumsal
Cinsiyet Eşitliğinin
24 Sağlanmasına Bağlıdır
Makinelerin
yapımı esnasında
sadece erkek
işçiler değil, aynı
zamanda kadın
işçilerin de fiziksel
yapıları göz önünde
bulundurulmalıdır
8
Mart Dünya Kadınlar Günü,
her yıl pek çok ülkede pek çok
kurumda coşkuyla kutlanır.
8 Mart yaklaştıkça kadın odaklı
toplantılar yapılmaya başlanır. Toplum,
kadına karşı daha bir duyarlı hale
gelir(!) Kurum ve kuruluşların, kadın
konusuna yönelik farkındalıkları
artar(!) Kadınlar daha bir el üstünde
tutulmaya başlanır. Karanfiller, güller,
hediyeler vs. dağıtılır…
Öte yandan, gazete ve dergilerin
pek çoğunda, yine kadın gündemi
oluşturur. Kadın odaklı makalelere ve
8 Mart’ın tarihçesine yer verilir. Ben de
bu yazımda, yine 8 Mart’ın tarihçesine
değineceğim, ancak konuyu daha farklı
bir boyuttan ele almaya çalışacağım…
Dünya Kadınlar Günü’nün
doğuşuna, 1857 yılında Amerika
Birleşik Devletleri’nin New York
kentinde bir tekstil fabrikasının kötü
çalışma koşullarına karşı direnen
işçilerin grevi neden olmuştur. Dokuma
işçilerinin daha iyi çalışma koşullarına
sahip olabilmek üzere başlattıkları
grevde, polisin işçilere saldırması
ve işçileri fabrikaya kilitlemesi ile 8
Mart’ın ortaya çıkış süreci başlamıştır.
Fabrikada çıkan yangında direnişteki
işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve
kurulan barikatlar nedeniyle, ne yazık
ki, çoğu kadın olmak üzere 129 işçi can
vermiştir.
129 işçi grev esnasında da olsa, iş
kazası nedeni ile hayatını kaybetmiştir.
Bu ölüm şekli, Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) ve 6331 Sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanununun iş kazası
tanımı içerisinde yer almaktadır. ILO’ya
göre iş kazası, “çalışmadan kaynaklanan
ya da çalışma sırasında gerçekleşen ve
ölümle sonuçlanan iş kazası, ölümle
sonuçlanmayan kazanın meydana
geldiği gün hariç, art arda en az üç gün
iş göremezlik durumuna yol açan iş
kazası” olarak tanımlanmaktadır.(1)
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu ise iş kazasını, “işyerinde veya
işin yürütümü nedeniyle meydana
gelen, ölüme sebebiyet veren veya
vücut bütünlüğünü ruhen ya da
bedenen özre uğratan olay…” olarak
tanımlamaktadır. Buradan hareketle,
METAL
TÜRK
25
Kadının, tam zamanlı ve insan
onuruna yakışır iş koşulları
ile istihdamının, karar alma
süreçlerine katılımını artıracağı,
dolayısıyla sürdürülebilir ekonomik
büyüme ve bütün bölgelerde
sosyal kalkınmanın sağlanmış
olacağı, yoksulluğun azalmasına
katkı sağlayacağı, ailenin yaşam
standardının artacağı ve toplumsal
hayata ve çalışma hayatına
katılımın kadının özgüvenini
artıracağı unutulmamalıdır.
METAL
| MAKALE
TÜRK
26
1857 yılında dokuma fabrikasında
çıkan yangında hayatını kaybeden 129
işçinin iş kazasına maruz kaldığını
söyleyebiliriz.
Türkiye’de bazı işverenler, işçi
maliyetlerini artırmamak için İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun usul
ve esaslarına uymamakta ve gerekli
tedbirleri almamaktadır. Bu nedenle
pek çok işçi, iş kazasına maruz kalmakta
ve meslek hastalığına yakalanmaktadır.
Buna örnek olarak, 2005 yılında
Bursa’da meydana gelen bir olayı
verebiliriz. Bir tekstil firmasının
basit tedbirleri maliyet unsuru olarak
görmesi, gerekli önlemleri almaması
ve ayrıca beş kadın işçinin “işten
kaytarmasınlar” diye tekstil atölyesine
kilitlenmesi, çıkan yangında kadın
işçilerin beşinin de ölümüne neden
olmuştur. (2) Türkiye’de buna benzer
örnekleri çoğaltmak mümkündür…
Türkiye’de kadınlar, ağırlıklı olarak
kayıt dışı sektörde ve esnek çalışma
modelleri ile sigortasız, güvencesiz,
kötü çalışma koşullarında, düşük
ücretlerle, örgütsüz ve emek yoğun
çalıştığından, iş kazasına uğrama
ve meslek hastalıklarına yakalanma
riskini yüksek oranda taşımaktadır.
Kadınların ağırlıklı olarak kayıt dışı
sektörde sigortasız istihdam edildiğini
düşündüğümüzde, iş kazaları ve meslek
hastalıklarına ilişkin olarak tutulan
mevcut istatistiklerin gerçekleri tam
olarak yansıtmadığını söyleyebiliriz.
Öte yandan, “işçi” denilince
akıllara “erkek” geldiğinden olsa
gerek, makinelerin ergonomik
ölçüleri genellikle erkeklere göre
dizayn edilmektedir. Bunun yanı sıra,
koruma malzemelerinin de çoğunluğu
yine erkeklere göre yapılmaktadır.
Makinelerin erkek ölçülerine ve
erkeklerin fiziksel gücüne göre dizaynı,
kadın işçilerin iş kazasına uğrama riskini
ne yazık ki artırmaktadır.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp
Fakültesi’nden Prof. Dr. Recep
Akdur konuya ilişkin şöyle bir
değerlendirmede bulunmaktadır:
‘’Kadınların, düzenli menstürasyon
görmesi, gebelik ve loğusalık yaşaması,
menapozu erkeklerin andropozuna
göre çok daha ağır geçirmesi gibi
birçok nedenler, iş ortamlarında
erkeklerden hem daha ağır hem de
daha farklı sağlık ve güvenlik riskleri
ile karşılaşmalarına yol açar. Bundan
ötürü de, başta kadın işçilerin
kendileri, işyeri hekimleri, sendikalar
ve işverenler bu konuyu kesinlikle
ihmal etmemelidirler. Makine, iş
ve işyerlerinin genelde erkek beden
ölçü ve gücüne göre dizayn edilmiş
olmaları, aynı makineyi kullanan,
aynı işi yapan ya da aynı işyerinde
çalışan kadınların erkeklere göre daha
ağır iş yapıyor konumda olmaları
sonucunu doğurur. İstisnasız tüm kadın
çalışanlarda, işe bağlı olarak eklem ve
kas (özellikle boyun, omuz, sırt, elbilek, diz ve ayak) ağrıları erkeklerden
kat kat daha fazladır. Bunlar genellikle
gözle görülmeyen, ölüm, sakatlık ya
da diğer hastalıklar gibi istatistiklere
yansımayan sorunlardır. Bu nedenle de
her anlamda ihmal edilirler”. (3)
Akdur ayrıca, tezgâh ölçüleri,
malzeme ağırlıkları ve kas yorgunluğu
nedeniyle, kadınların daha sık
malzeme düşürdüğünü, sorumlu kişi
ve kurulların bu konuyu, bir sağlık ve
güvenlik sorunu olarak algılamak ve ele
almak yerine kadınların daha dikkatsiz,
‘sakar’ oldukları gibi bir yaklaşım
sergilediklerini belirtmiştir. Ev, annelik
ve iş üçgeni arasında yaşadıkları
sorumluluk ve stres nedeniyle bir
yandan dikkati daha dağınık olan
kadın çalışanın, bu nedenlerle yoğun
baş ağrısı ve anksiyete yaşadığından
bahisle, çalışan annenin bu sıkıntılarına
çözüm olarak işyeri kreşinin sağlanması
gerektiğini bildirmiştir. (4)
Sonuç olarak, ergonominin işçi
sağlığı için çok önemli bir konu
olduğunu söylemekte fayda vardır.
İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği
kurallarına uyması nasıl elzem ise, yine
aynı şekilde işçilerin de kendilerine
sağlanan malzemeleri kullanmaları
konusunda daha duyarlı davranması,
kendi sağlıklarının korunması açısından
önemlidir.
Makinelerin yapımı esnasında
sadece erkek işçiler değil, aynı zamanda
kadın işçilerin de fiziksel yapıları göz
önünde bulundurulmalıdır.
İşverenler, iş sağlığı ve güvenliğine
yönelik alacakları tüm önlemleri ek
maliyet olarak değil, işyerinde iş kazaları
ve meslek hastalıklarını minimize ederek
verimli bir çalışma ortamı sağlayacak
düzenlemeler olarak görmelidir.
Kadın sorunlarına ilişkin diğer
konularda olduğu gibi, bu konuya
yönelik yapılacak tüm istatistikî
çalışmalarda cinsiyetçi yaklaşımdan
uzaklaşıp, toplumsal cinsiyet eşitliği
gözetilmelidir.
Kayıt dışı sektörün kayıt altına
alınması ile kadınlar, hem sigortalı,
örgütlü, daha iyi çalışma koşullarında
daha iyi ücretlerle istihdam edilecek,
hem de kadına yönelik istatistikî
bilgilerin net bir şekilde tutulmasına
olanak sağlanacaktır.
Mesleki riskler göz ardı edilmemeli
ve kadınlar düzenli olarak sağlık
kontrolünden geçirilmelidir. Ağırlıklı
bir şekilde ücretsiz aile işçisi olarak
tarım sektöründe çalışan kadın işçilerin,
iş kazaları ve meslek hastalıklarını
önlemek amacıyla koruma altına
alınması gerekmektedir.
Çalışma şartlarının sağlıklı ve
güvenilir olmasının sağlanabilmesi,
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
önlenebilmesi için gerek işveren
gerekse kadın ve erkek tüm işçilere, iş
kazaları, mesleki riskler ve koruyucu
malzemelerin kullanımı konusunda
bilgilendirme yapılmalıdır.
İş müfettişi sayısı artırılmalı
ve işyeri denetimleri etkin hale
getirilmelidir.
Tüm bunların yanı sıra, kadınların
gerek toplumsal hayatta ve gerekse
çalışma hayatında karşılaştığı sorunların
aşılması için öncelikle yapılması
gereken, toplumsal cinsiyet eşitliğinin
topluma yerleştirilmesidir. Toplumsal
cinsiyet eşitliğinin sağlanması
durumunda, kadın ve kız çocuklarının
eğitimine önem verilecek, hanedeki işler
eşler arasında paylaşılacak ve bakım
hizmetlerine yönelik uygun politikalar
uygulanacaktır. Bu da kadının işgücü
piyasasına ve sosyal hayata erkeklerle
eşit şartlarda katılımını sağlayacaktır.
Kadının, tam zamanlı ve insan
onuruna yakışır iş koşulları ile
istihdamının, karar alma süreçlerine
katılımını artıracağı, dolayısıyla
sürdürülebilir ekonomik büyüme ve
bütün bölgelerde sosyal kalkınmanın
sağlanmış olacağı, yoksulluğun
azalmasına katkı sağlayacağı, ailenin
yaşam standardının artacağı ve
toplumsal hayata ve çalışma hayatına
katılımın kadının özgüvenini artıracağı
unutulmamalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanması söz konusu olduğunda,
kadının tam zamanlı, eşit işe eşit ücretli,
güvenceli, eğitimli, nitelikli, örgütlü
ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarına
uygun istihdamına yani insan onuruna
yakışır işe olanak veren politikalar
uygulanabilir duruma gelebilecektir.
Bu eşitlik sağlanmadığı sürece, kadınlar
ikincil konumlarını sürdürmeye
devam edecek ve belki de koşullar
günümüz koşullarından daha da kötüye
gidecektir.
1- http://www.mess.org.tr/content/eregli/4%20MESS_Incident%20Reporting%20and%20Investigation_28-9-2011_TR_son.pdf
2- http://www.sendika.org/2012/12/yanarak-olen-kadin-isciler-unutulmadi/
3-4 http://www.haber7.com/genel/haber/855679-calisan-kadinda-daha-fazla-goruluyor
27
TÜRK
Kayıt dışı sektörün kayıt altına alınması
ile kadınlar, hem sigortalı, örgütlü,
daha iyi çalışma koşullarında daha iyi
ücretlerle istihdam edilecek, hem de
kadına yönelik istatistikî bilgilerin net bir
şekilde tutulmasına olanak sağlanacaktır
METAL
MAKALE |
2012’de 100 bin kişiye hizmet!
ÜYELERİMİZ BÜYÜK
ANADOLu OTELLERİNDE
üyesinden aldığı aidatı yine üyeleri ve aileleri için hizmete dönüştüren
Türk Metal Sendikası’nın otellerinde, 2012 yılı boyunca, sendikamız
üyeleri ve ailelerinden oluşan 100 bini aşkın kişi yararlandı. 57 bine
yakın üyemiz Ankara’da, 50 bine yakın üyemiz de Didim’de ağırlandı.
İkinci büyük otelimiz, yine beş yıldızlı
Büyük Anadolu Didim Resort…
Kıbrıs’ta tatil keyfi; Büyük
Anadolu Girne Otel…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
Girne kentinde, merkeze yakın ve olimpik bir
havuza sahip Büyük Anadou Girne Otel’de,
2012 yılında aileleri ile birlikte 870 üyemiz tatil yaptı. Büyük Anadolu Girne Otel, yakın
dönemde gerçekleştirilen restorasyonla daha
konforlu hale geldi.
yaz tatilinde, ‘üye indirimli’ fiyatlarla otelimizden yararlanabilmek için, üyelerimizin yine şubesiyle planlanan
tarihten en az üç dört hafta öncesinde iletişime geçmesi
gerekiyor. Otelde, 1 haftalık kamp şeklinde tatil imkânı sunuluyor. Genel Merkez tarafından her şubeye üye sayısına
göre haftalık kontenjan tanınıyor. Bu kontenjan sınırı aşılmadan, Büyük Anadolu Didim Resort’tan her hafta üyelerimizin tatil yapması mümkün. 2012 boyunca, 23 bin 418
odada, toplam 49 bin 723 üyemiz, Büyük Anadolu Didim
Resort otelinden ve imkanlarından faydalandı.
Karadeniz’in incisi Büyük Anadolu Kdz. Ereğli Otel
2012 yılında Büyük Anadolu Karadeniz Ereğli Otelinde, aileleri ile
birlikte 721 odada, 14 bin metal işçisi üyemiz konakladı. Sosyal tesisleri,
yeşil Karadeniz’deki bu yeni ve büyük otelimiz, son dönemde Türk Metal üyelerinin gözdesi haline geldi.
29
TÜRK
üyelerimiz şubeleriyle irtibat kurduğu takdirde, kalınması istenen tarihin bir kaç gün öncesinde şubelerin Genel Merkezimize talep göndermesiyle, tüm üyelerimiz ‘üye indirimli’ ücretlerle Büyük Anadolu Termal
Otel’den faydalanıyor. 2012 senesi boyunca 21 bin 947 odada, toplam 56
bin 724 üyemiz otelimizden ve imkânlarından faydalandı. Ayrıca, Ankara’da
yaşayan üyelerimiz, yaz aylarında sadece havuz için yine ‘üye indirimli’ düşük bir ücretle, tüm gün otelimizin Aqua Park’ından faydalanabiliyor.
METAL
Beş Yıldızlı Büyük Anadolu Termal Otel Ankara…
sosyal medyada
twitter.com/KavlakPevrul
türk metal
@KavlakPevrul Türk Metal - MESS TİS görüşmelerinde 4. tur da tamamlandı. 53 idari maddemiz geçmiş
durumda. MESS ile görüşmelerimiz devam ederken sözleşme sürecimiz hakkında her türlü güncel bilgiyi
yayınlarımızdan takip edebilirsiniz. Metal işçileri için gün, birlik ve beraberlik günüdür...
@krmclktuzla Kerim Çelik Çalışanları olarak yanınızdayız Genel Başkanım.
@yusufkpln_40 Allahın izniyle Sizin Önderliğinizde bu MESS TİS görüşmelerinden de Türk Metal her zamanki
gibi alnının akıyla çıkacaktır TŞKR
@ersemcalisanlar Erdemir ÇSM çalışanları olarak yanınızdayız sayın genel başkanımız.. Hep biriz hep diriyiz...
METAL
@OaydemirO Sonucu Sn. Genel Başkanımız, sosyal medya üzerinden, işçiyle bizzat paylaşıyor! Güçlü Türk
Metal pic.twitter.com/mZGHTNWj
TÜRK
30
Ali Osman Ünver Genel Başkanım sizin bi sözünüz var ‘ÇAMURLU YOLDA YÜRÜMEYEN ASFALTİN
KİYMETİNİ BİLBu sözden de yola çıkarak bu zorlu süreçte bu zorlu davanızda sonuna kadar yanınızdayız ve
sizinleyiz. Tüm emekçi ablilerime kardeşlerimize hayırlısı olur inş . NE MUTLU TÜRK METAL DİYENE. . .
İlhan Kılıç Gün birlik ve beraberlik dayanışma günüdür, Perfektüp çalışanları olarak sonuna kadar TÜRK
METAL`le yürümeye devam edeceğiz.
İsa Özkan Önemli olan sonuca ulaşmak, sözleşme biran önce %18 ile sona ersin. Çok bekledik Başkanım Allah
hayırlısını versin, ama bizim istediğimiz versin
Muharrem Hasmili Gün birlik ve beraberlik dayanışma günüdür. İri olalım diri olalım bir olalım. SİZİN
ÖNDERLİĞİNİZDE EN İYİ SÖZLEŞME OLUCAĞINA YÜREKTEN İNANIYORUZ
HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN SAYGILARIMIZLA.
Taştan Cem Atasever Türk Traktör ailesi olarak her zaman yanındayız.
Meral Özer Birlik ve beraberlik+Emekçi kardeşlerim=TÜRK METAL GÜCÜ
Selam ve dua ile SN.GENEL BAŞKANIM
Ömer Özgel Türk Metal üyeleri her zaman olduğu gibi bugünde sendikasının arkasındadır.
Allah yar ve yardımcınız olsun. Saygılar
Faruk Güzelküçük Hayırlı uğurlu olsun .Başkanım Kasım - Aralıkta ulusal medyada yayınlanan röportajınızda
2006 ‘dan beri Kaybımızın 300-400ytl olduğunu söylediniz .MÜKEMMEL TESPİT. Teşekkürler....
türk
metal
31
TÜRK
facebook.com/gebzedilovasisube
www.facebook.com/turkmetalsendikasi.bursaosmangazisubesi
www.facebook.com/bozuyuksube
www.facebook.com/turkmetalkdzeregli
www.facebook.com/turkmetal.sakarya
www.facebook.com/turkmetalsendikasibursa3nolusube
facebook.com/turkmetalgebze1
facebook.com/trkmetalizmir1
www.facebook.com/turkmetal.iskenderunsube
www.facebook.com/Trkmetalizmir2nolusube
www.facebook.com/turkmetal.istandyaksb
www.facebook.com/cayirovasube
www.facebook.com/tms.aksaraysube
www.facebook.com/TurkMetalEsk
www.facebook.com/tmscerkezkoy
www.facebook.com/turkmetal.istanbul1nolu
www.facebook.com/manisaturkmetal
www.facebook.com/tmsankara3nolusube
www.facebook.com/turkmetal.bolu
www.facebook.com/tms.kocaelisubesi
www.facebook.com/balikesirsube
www.facebook.com/turkmetal.bursanilufersube
www.facebook.com/tmscorlu
www.facebook.com/turkmetal.ankikinolusb
www.facebook.com/turkmetal.cankirisubesi
www.facebook.com/turkmetalsendikasi.samsun
www.facebook.com/gemliksube
www.facebook.com/Turkmetalkirikkalesubesi
METAL
ŞUBELERİMİZİN FACEBOOK HESAPLARI
TAKİP EDİN HABERDAR OLUN!
İŞTE HAYATIMIZ
RÖPORTAJ: uĞuR POLAT
[email protected]
METAL
“İşte Hayatımız” sayfalarında metal işçileri ile
sürdürdüğümüz birliktelik devam ediyor. Bu ay Ankara’da Türk
Traktör işyerindeyiz. Hüsnü Aydoğmuş çalışma arkadaşları ve
ailesi ile birlikte bu ayki sayfalarımızın konuğu oldu.
TÜRK
32
Metal işçilerinin
çok önemli
bir dönemde
bulunduklarını
söyleyen
Aydoğmuş,
bu dönemde
sendikamızın
ve Genel
Başkanımızın
arkasında
kenetlenerek
başarıya
ulaşılabileceğini
ifade ediyor
kenetlenmeliyiz
METAL
İŞTE HAYATIMIZ |
H
üsnü Aydoğmuş, dokuz yıldır Türk Traktör işyerinde çalıştığını, ancak beş buçuk yıldır kadrolu işçi olduğunu belirtiyor. “Torna Tesviye mezunuyum, fakat çalışma hayatına pastanecilik sektöründe başladım. Kendi işyerimi bir ortağımla açtım, fakat sektörde ömrüm iki
yıl gibi kısa sürede bitti. 2004 yılında Türk Traktör işyerine
sözleşmeli olarak işbaşı yaptım. İlk Türk Traktör maceram
kadro alamayınca altı ayda tamamlandı. Daha sonra Sincan
Organize Sanayi’nde 1 yıl boyunca bir jeneratör fabrikasında çalıştım. 2006 yılında Türk Traktör işyerinde yeniden işbaşı yaptım. İkinci Türk Traktör maceram da ilki gibi altı ay
sürdü. Yeniden Sincan Organize’deki jeneratör fabrikasında
çalışmaya başladım. 2007 yılının şubat ayında Türk Traktör işyerinden tekrar çağırdılar ve üçüncü Türk Traktör maceram yeniden başladı ve 2007 yılında kadroya geçtim. Üç
kere işbaşı yaptığım fabrikada bugün çalışıyorsam, sebebi
şartları sonuna kadar zorlamam oldu.”
“Bize değer verildiğini hissediyoruz…”
Aydoğmuş, Türk Traktör işyerinde çalışmak istemesinin
en büyük sebebinin işyerinde sendikanın varlığı olduğunu belirtiyor. “Türk Traktör işyerinde çalışmak istememin ve şansımı sonuna kadar zorlamamın ana sebeplerinden biri sendikadır. Sincan Organize Sanayi’deki çalıştığım jeneratör fabrikası ile Türk Traktör işyerindeki şartlar ekonomik olarak hemen
hemen aynıydı. Fakat orada işçilere karşı sergilenen tutum çok
farklıydı. Burada sendika ile birlikte çok iyi bir çalışma ortamı
var. Çalışanlar arasında dayanışma ve paylaşma çok yüksek seviyede… İyi-kötü gün dediğimiz düğün, cenaze gibi olaylarda
hep birlikte hareket ediliyor. Kimse yalnız olduğunu hissetmiyor. Yine ufak tefek gerçekleşen iş kazalarında ya da geçirilen
hastalıklarda yalnız olmadığımızı sendika sayesinde anlıyoruz.
Yine aynı şekilde, işyeri tarafından düzenlenen yılbaşı ve yaz
eğlencelerine ailemizle birlikte katılarak ne kadar büyük bir işyerinde çalıştığımızı ve bize değer verildiğini görüyoruz”
Bugünlerde toplu sözleşme dönemindeyiz. Bizimle ilgi haklar ve zamlar
masaya yatırılıyor. Bu dönemde tüm Türk Metal üyeleri, hatta ülkedeki bütün
metal işçileri Genel Başkanımızın arkasında durmalı ve ona destek vermeli…
Çünkü bu dönem metal işçileri için birlik ve kenetlenme zamanıdır”
TÜRK
‘Sonuna kadar zorladım ve başardım’
33
METAL
| İŞTE HAYATIMIZ
TÜRK
34
‘Handenaz bizim
için bir mucizeydi’
2008 yılında dünya evine giren Aydoğmuş’un, eşi Elif Aydoğmuş ev hanımı… Çiftin,
dört yaşında Handenaz ve sekiz aylık Hilal Sima
adlı iki kız çocukları var. Kendisinin Kırşehirli olduğunu eşinin ise Ankara’nın Ovacık ilçesinden
olduğunu ve görücü usulü evlendiklerini anlatıyor Hüsnü Aydoğmuş. Bir haftalık kısa bir sürede evlenme kararı verdiklerini söyleyen Aydoğmuş, bugün verdiği karardan duyduğu memnuniyeti altını çizerek vurguluyor. Aydoğmuş çifti, ilk çocukları Handenaz’ın doğumunu kendi ilişkilerinde yaşanan en üst nokta olarak görüyorlar ve Handenaz’ı kendilerinin dünyaya getirdikleri bir mucize olarak görüyorlar. “Eşim,
Handenaz’ı Etlik’te bulunan doğum hastanesinde dünyaya getirdi. Hastanede görüşe izin vermiyorlardı. Kızımı ilk kez eşimin pencereden göstermesi ile gördüm. O an yaşadığım duygusallıktan mı, yoksa sevinçten mi bilmiyorum, ağlamaya
başladım. O anları yaşamak, o heyecanı hissetmek
belki hayatta yaşadığım ve yaşayacağım en mut-
lu andı diyebilirdim. Çünkü karşımızda bir mucize vardı. O mucize eşim ve benim, yani bizim
mucizemizdi”
Elif Aydoğmuş, eşinin aslan burcu, kendisinin
ise kova burcu olduğunu söylüyor. “Eşim aslan
burcunun taşıdığı liderlik, cömertlik, yaratıcılık,
fedakârlık ve en önemlisi babalık özelliğini sonuna kadar taşıyor. Onun bize verdiği sevgi ve gösterdiği saygı ile mutlu bir evliliği paylaşıyoruz”
Çift, evliliklerinin ilk yılını Hüsnü Aydoğmuş’un
ailesi ile birlikte tamamlamışlar ve düğünde yaptıkları borçları ödemişler. Daha sonra 10 yıllık
kredi ile Keçiören Bağlum’da bir ev alarak hayatlarına orada devam etmeye başlamışlar ve 3,5 yıllık bir dönemi tamamlamışlar. Çocukları ise evlerinin neşe kaynağı olmuş. Çift aile ve akraba ziyaretlerini sık sık yaptıklarını evde kaldıklarında ise
çocukları ile birlikte çizgi filmlere baktıklarını anlatıyor. En çok izledikleri çizgi filmlerin ise, Barbie, Pepee, Keloğlan ve Caillou olduğunu sözlerine ekliyorlar.
İŞTE HAYATIMIZ |
‘Sendika benim
hayatımın bir parçası...’
de olmasa da eşim de çok iyi biliyor. Büyük
Anadolu Oteli’nde düzenlenen eşli eğitimlere birlikte katılmıştık. Yine 2010 yılında
işyerinde geçirdiğim küçük bir kaza sonucunda evde dinlenirken sendika temsilcisi arkadaşlarım yine evimize kadar geldi.
2008 yılında yaptığım düğünde de vardılar.
Kısaca 2004 yılında itibaren hayatım tamamında yer aldı ve almaya devam ediyor.”
Bu dönemde tüm
Türk Metal üyeleri
hatta ülkedeki bütün
metal işçileri Genel
Başkanımızın arkasında durmalı ve ona
destek vermeli.
METAL
2004 yılında beri Türk Metal Sendikası ile tanıştığını söyleyen Aydoğmuş, sendikayı sadece kendisinin değil, ailesin de
bildiğini vurguluyor. “Türk Metal’le 2004
yılında başladım. Konuşmamın başında da
söylediğim gibi Türk Traktör’te çalışmak
için bu kadar sabretmemin ana sebeplerinden birinin sendikaydı. Evde sendikayı
sadece ben değil, çalışma hayatının için-
TÜRK
35
‘Kenetlenmemiz gerek’
röportajımızı tamamlarken Hüsnü
Aydoğmuş’tan işyerini, ailesini ve sendikasını bir
kelime ile ifade etmesini istedik. “Sayacağım üç şey
benim hayatımın bir gerçeği. Ailem; benim hayatımın tam kendisi. İşyerim, hem benim hem de ailemin geleceği, sendikam ise hayattaki rehberim ve
yol arkadaşım.. Bunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.” Aydoğmuş, röportajımız tamamlamadan
önce son kez bir şey ifade etmek istediğini belirtiyor. “Hepimizin bildiği gibi bugünlerde toplu sözleşme dönemindeyiz. Bizimle ilgi haklar ve zamlar masaya yatırılıyor. Bu dönemde tüm Türk Metal üyeleri hatta ülkedeki bütün metal işçileri Genel
Başkanımızın arkasında durmalı ve ona destek vermeli. Çünkü, bu dönem metal işçileri için birliktelik ve kenetlenme zamanıdır. Bu dönemde kenetlenip Genel Başkanımızın arkasında dimdik durabilirsek, o zaman istediklerimizi yapabilir. Genel Başkanımız ve sendikamızın bizim için en iyi sözleşemeye
imza atmasını rahatça sağlayabiliriz” Bizler de röportajımızın tamamlarken, Aydoğmuş ailesine bizleri evlerinde kabul ettikleri için teşekkürlerimiz bir
kez de dergimiz vasıtası ile iletmek istiyoruz. Yine
Aydoğmuş ailesi ile röportajımızda bizleri yalnız bırakmayan, Türk Traktör işyeri baş temsilcisi Erdoğan Aydın’a bir kez daha teşekkür ediyoruz.
MAKALE
DR. NACİ ÖNSAL
Türk-İş Genel Sekreter Yardımcısı
METAL
YÜKSEK ÖĞRENİMİN
ÇALIŞMA YAŞAMINA
YANSIMASI
TÜRK
36
Son 10 yılda 76 olan
üniversite sayısı,
2011 yılında 168’e,
2012 yılında 171’e
yükselmiştir. Her
ilde üniversiteler ve
ilçelerde de bölümler
veya yüksek okullar
bulunmaktadır. Buna
karşın, yüksek eğitim
yapmak için yapılan
seçme sınavına
girenlerin bir bölümü
başarısız olmakta ve
yüksek eğitim şansına
erişememektedir
E
ğitim Reformu Girişimi ( ERG )*, 2012 Aralık ayında, “ Eğitim İzleme Raporu 2011”i yayımladı. ERG’nin
amacı; kız ve erkek tüm çocukların hakları olan kaliteli eğitime erişimlerini güvence altına alacak ve Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik gelişimini üst düzeylere taşıyacak eğitim
politikalarına ve eğitime ilişkin katılımcı, saydam ve yenilikçi politika üretme süreçlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktır. ERG raporunda, eğitim reformlarının maliyetinin nasıl karşılanacağı ve eğitimin kalitesinin gerilemesinin nasıl önüne geçileceğine ilişkin belirsizliğe dikkat çekilmiştir. Rapora
göre, kamu eğitim harcamaları sabit fiyatlarla artsa bile, ekonominin büyümesine uygun oranda artmamakta, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu’nun ( UNESCO
) gelişme sürecindeki ülkeler için öngördüğü gayrisafi yurtiçi
hasılanın %6’sı oranına erişemediği gibi, Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Organizasyonunun ( OECD ) normu olan gayrisafi
yurtiçi hasılanın %5’i düzeyine de erişememiştir.
Amacım, yüksek eğitimin çalışma yaşamına yansımasını irdelemektir. Yukarıda anılan rapor, yüksek eğitimi değerlendirmemektedir, ama, yüksek eğitime öğrenci hazırlayan sistemi
değerlendirmesi ve yaptığı tespitler bakımından, özellikle eğitimin kalitesinin gerilemesine dikkat çekmesi nedeniyle önemlidir.
Eğitim, insan hakkıdır, doğal haklardandır. Tüm insanlara
istedikleri eğitimi alma olanağı sağlanmalıdır. Bu nedenledir ki,
eğitimin bir bölümü kamu tarafından finanse edilir ve eğitimde fırsat eşitliği sağlanmak hedeflenir. Anayasamızın 42. Maddesine göre kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz, ilköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur. İlkokul öncesi eğitim, zorunlu olan ilköğretim ve orta eğitim ülkemizde kamu ve özel sektör tarafından paylaşılmış olarak yürütülür. Yüksek öğrenim ise devlet tekelindedir. Devlet
dışında sadece vakıflar üniversite kurabilir.
Bu genel yaklaşımdan sonra, üniversiteler ile ilgili bazı tespitler yapabilir ve düşüncelerimi ifade edebilirim.
Yüksek eğitim ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, yüksek eğitim yapmak isteyen herkese
bu olanağın sağlanması gerektiğini ve bu nedenle de üniversite
sayısının artmasını savunur. İsteyen
herkes, istediği üniversite olmasa da,
üniversiteye girebilmelidir. Bu görüş
ülkemizde, “her ile bir üniversite” söylemiyle özetlenmiştir. İnsanların istedikleri üniversitede olmadığı gibi, istedikleri dalın dışında yüksek eğitim almaları ayrı bir tartışma konusu olacak
kadar önemlidir. Zorunlu olmayan bir
eğitimin istenilen dal dışında yapılmasının temel nedeni, yüksek eğitimin
kamu kesiminde, olmazsa özel sektörde
iş bulma olanağı sağlayacağı düşüncesidir. Erkekler için askerliğin yedek subay
olarak yapılması vb. ikincil nedenler de
sayılabilir. Bu düşünüş o kadar kuvvetlidir ki, ailelerin büyük bir çoğunluğu çocuklarının yüksek eğitim yapmasını arzulamakta, çocuklar da yüksek eğitimi bir kurtuluş yolu olarak görmektedirler. Yoksul ailelerden gelip okuyan gençlerin başarı öyküleri ülkemizde
hala anlatılmakta ve örneklenmektedir.
İkinci seçenek, kıt kaynakların rasyonel olarak kullanılmasıdır. Her arzulayanı kabul edecek kadar yüksek eğitim kapasitesi yoksa, seçerek en uygun
olanları belirleyerek yüksek eğitim şansı
verilir. Üniversiteler açılırken de, nitelik
birincil koşul olarak tutulur. En uygun
olanlar yüksek eğitim yapar ve kalitelerinden kuşku duyulmaz.
Ülkemiz birinci yolu seçmiştir. Son
10 yılda 76 olan üniversite sayısı 2011
yılında 168’e, 2012 yılında 171’e yükselmiştir. Her ilde üniversiteler ve ilçelerde de bölümler veya yüksek okullar bulunmaktadır. Buna karşın, yüksek
eğitim yapmak için yapılan seçme sınavına girenlerin bir bölümü başarısız olmakta ve yüksek eğitim şansına erişememektedir.
Yeni üniversitelerin binaları, yerleşkeleri genellikle başarılı görünümdedir.
Ancak, bu üniversitelerin eğitici kadrolarının sayıca yeterli olup olmadığı ve
nitelikleri de tartışmalıdır. ÖSYM 2011
yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre,
15.529 profesör, 8.486 doçent, 21.717
yardımcı doçent, 17.520 öğretim görevlisi, 8.190 okutman, 3.257 uzman,
36.669 araştırma görevlisi, 23 çevirici
ve 104 eğitim-öğretim planlamacısı bulunmaktadır.
Üniversiteler kuruldukları yerleşim
merkezlerinin ekonomisini hareketlendirmekte, sosyal hayatına canlılık getirmektedirler. Ancak, üniversite öğrencilerinin yaşadıkları şehirden beklenileni
alıp alamadıkları belli değildir. 10 bin
nüfuslu bir kasabadaki yüksek okulda
okuyan öğrencinin sakin ortam ve temiz hava dışında bir avantajı olduğunu
söylemek kolay olmasa gerektir.
Çalışma yaşamında eğitimin getirisi, eğitim ekonomisinin temel araştırma konularından birisidir. Yapılan araştırmalar, genellikle eğitim düzeyi ile bireyin kazancı arasında olumlu bir ilişki
METAL
37
TÜRK
Anayasamızın 42. Maddesine göre kimse eğitim ve öğrenim
hakkından yoksun bırakılamaz, ilköğretim kız ve erkek bütün
vatandaşlar için zorunludur. İlkokul öncesi eğitim, zorunlu
olan ilköğretim ve orta eğitim ülkemizde kamu ve özel sektör
tarafından paylaşılmış olarak yürütülür. Yüksek öğrenim ise devlet
tekelindedir. Devlet dışında sadece vakıflar üniversite kurabilir
| MAKALE
METAL
Çalışma yaşamında eğitimin getirisi,
eğitim ekonomisinin temel araştırma
konularından birisidir. Yapılan
araştırmalar, genellikle eğitim düzeyi
ile bireyin kazancı arasında olumlu
bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır.
Ülkeden ülkeye ve ekonominin
ihtiyacına göre bu olumlu ilişkinin
somut ifadesi değişik olmaktadır
TÜRK
38
olduğu sonucuna varmıştır. Ülkeden ülkeye ve ekonominin ihtiyacına göre bu
olumlu ilişkinin somut ifadesi değişik
olmaktadır. Ancak, eğitimin sosyal getirisi bireysel getirisinden daha fazladır.
Ülkemiz için yapılmış bir çalışma bizim bilgimiz içinde yoktur. Ancak, bazı
ortalamalar bilinmektedir ve sektörlere
göre değişmektedir.
Ülkemizin resmi işsizlik oranı
%9’lar civarında değişmektedir. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı ise bu
ortalama işsizlik oranının üzerinde seyretmektedir. Üniversite mezunları aldıkları eğitime uygun işlerde değil, buldukları işlerde çalışmaktadırlar. Yüksek eğitim yapmanın iş sahibi olmada
yeterli olmadığı görülmektedir. Yüksek
eğitimini bitiren gençler farklılaşmak
ve iş bulabilmek için ayrıca kurslara gitmekte, işsiz geçirdikleri dönemi değerlendirmek için yüksek lisans yapmaya
yönelmektedirler. Üniversitelerimizin
sayısı hızla artarken, toplum, eski değer
yargılarını sorgulamaya başlamıştır. 4-6
yıl arasında süren yüksek eğitim, hayata
atılmak için bir zaman kaybı yaratırken,
diğer yandan da bu 4-6 yıllık sürenin finansmanını gerekli kılmaktadır. Sürenin sonunda da iş bulunamamaktadır.
Bu trend değiştirilemezse, gençler ve aileleri üniversite eğitimi için şimdiki kadar hevesli olmayacaklardır. Mesleki ve
teknik eğitim öne çıkacak, zamandan ve
paradan tasarruf sağlayan, iş bulmada
da daha şanslı olan bu eğitim şekli ( düzeyi ) tercih edilir hale gelecektir.
Bu nedenle, üniversite sayısını artırmak yerine, mesleki ve teknik eğitime
yönelmek, kıt kaynakların rasyonel kullanımı bakımından daha yerinde olacaktır. Yüksek eğitim tercihi azaldıkça, üniversiteler öğrenci bulabilmek için kaliteyi yükseltmek zorunda kalacaklar, öğrenci bulamayan bazı üniversiteler bölümlerini kapatacaklar ya da tamamen
kapanacaklardır. Kıt kaynakları planlı ve
rasyonel bir şekilde kullanmamanın sonucu israf ve kayıptır. Tesellisi ise, “zararın neresinden dönülse kardır” sözünden ibaret olacaktır.
* Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, Hedef Alliance, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı,
Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Hotels and Residences, Tüm Özel
Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından desteklenmektedir.
METAL
EMEKÇİNİN NOT DEFTERİ
tekstilde kullanması ile başlayan, 19.Yüzyılın başlarında buhar
gücüyle çalışan diğer makinelerin bulunması ile, emeğin yerini makinelerin almaya başladığı, tarım toplumunun niteliklerini değiştiren gelişmeler.
n sanayi toplumu: Tarım toplumunun sanayi devrimi
sonucu değişip, 19. Yüzyılın sonlarında sanayi üretimini benimseyerek kazandığı toplumsal yapı.
n endüstri: Sürekli veya belli zamanlarda makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya
biçimini değiştirecek toplu üretimde bulunma işi. Hammaddenin işlenmesi ve kullanılır hale getirilmesi işi.
n endüstri ilişkileri jargonu: Endüstri ilişkilerini akademik araştırma-çalışma alanı haline getiren veya endüstri ilişkileri sistemi içinde sosyal taraf durumunda olanların belirli
davranış biçimlerini veya eylemleri ifade etmek üzere genellikle konuşma dilinde kullandıkları ifadeler.
n endüstri psikolojisi: Psikolojinin verilerini kullanarak,
personel seçimi ve eğitimi, çalışma koşullarının iyileştirilip iş
veriminin artırılması, iş kazalarının önlenmesi, iş tatmini ve
denetleme gibi endüstri ortamının getirdiği sorunlara çözüm
arayan psikoloji disiplini.
n endüstriyel Demokrasi: İşçilerin daha verimli olmaları amacıyla, işletme düzeyinde karar sürecine güç paylaşımına
dayalı olarak katılmaları. Yönetime katılma, kâra katılma, birlikte yönetim, özyönetim uygulamaları.
n üretici: Üretimle uğraşan kimse, yetiştirici... Müstahsil. Üretimi sağlayan, üretimle ilgili.
n Çalışma barışı: İşçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkilerin çatışmalardan uzak, sosyal diyalog ve sosyal ortaklık anlayışı içinde sürdürülmesi.
n çalışma belgesi: İşverenin, işten ayrılan işçiye verdiği,
işin çeşidinin ne olduğunu ve süresini gösteren belge.
n çalışma ahlakı: Üretim sürecinde değişik konumlarda
yer alan bireylerin, amaçlanan üretim düzeyine ulaşabilmek
için yetenekleri çerçevesinde yerine getirmekle yükümlü hissettikleri sorumluluk ve yükümlülükler.
n çalışma hakkı: Devletin, çalışanların hayat seviyesini
yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için aldığı tedbirler ile koruduğu hak.
n çalışma izni: Türkiye’nin taraf olduğu ikili ya da çok
taraflı sözleşmelere uygun olarak, iş piyasasındaki durum, çalışma hayatındaki gelişmeler, istihdama ilişkin sektörel ve ekonomik konjonktür değişiklikleri dikkate alınarak, yabancının ikamet izninin süresi ile iş sözleşmesinin veya işin süresine göre, belirli bir işyeri veya işletmede ve belirli bir meslekte
çalışmak üzere en çok bir yıl geçerli olmak üzere verilen izin
(süreli izin).
n çalışma koşulları: Bireysel veya kolektif iş sözleşmesi veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki işyeri yönetmelikleri ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulaması ile oluşmuş çalışma koşulları.
n çalışma raporu (faaliyet raporu): Sendika, sendika
şubesi ve konfederasyonların iki genel kurul arasındaki faaliyetlerini, üyelerini bilgilendirmek ve etkilemek amacıyla düzenleyip, genel kurul öncesi sundukları rapor.
Terimlerin tanımları, Dr. Naci Önsal’ın Türk-İş Yayınları tarafından yayımlanan
“Endüstriyel İlişkiler Sözlüğü” adlı kitabından alınmıştır.
39
TÜRK
n sanayi: Endüstri
n sanayi Devrimi: 1768’de James Watt’ın buhar gücünü
MAKALE
DOÇ. DR. YÜCEL uYANIK
METAL
Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
[email protected]
TÜRK
40
Bir ülkenin
demografisi ve
nüfus yapısı sosyal,
ekonomik, kültürel
yapılarını etkileyen
ve şekillendiren en
önemli yapı taşıdır.
Toplumların güncel
ve geleceğe yönelik
planlamalarını
doğrudan
etkilediği gibi
politik, kurumsal
tüm sürecin
işleyişinde de rol
oynamaktadır.
Dolayısıyla nüfusun
yaşlanması, mevcut
ekonomik ve sosyal
sistemi derinden
etkilemekte,
tartışmalara ve
çözüm arayışlarına
neden olmaktadır
YAŞLILIK,
YAŞLANMA
ve YAŞLI
AYRIMCILIĞI
ÜZERİNE
21.
yüzyılda ön plana çıkan
en önemli demografik
olgulardan biri, nüfusun yaşlanmasıdır. Bütün dünyada insanlar daha uzun yaşamakta, doğum
oranları azalmakta ve dolayısıyla, yaşlı nüfus sayısal ve oransal olarak artmaktadır. Nüfus yaşlanması, sağlıktan
sosyal güvenliğe, çevresel konulardan
eğitim ve istihdama, sosyo-kültürel faaliyetlere ve aile hayatına kadar bütün
toplumsal alanlarda etkili olmaktadır.
İlk planda gelişmiş ülkelerde daha
görülür olan yaşlanma olgusu, bu ülkelerde olduğu kadar, gelişmekte olan
ülkeler açısından da önemle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Yapılan araştırmalar, ülkemizin de yeni bir
demografik yapıya geçmekte olduğunu göstermektedir. Yakın bir gelecekte yaklaşık 2,2 olan toplam doğurganlık hızının, yenilenme düzeyine inmesi ve bunun bir sonucu olarak da, çocuk ve genç nüfusun zaman içerisinde azalarak, yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payının artması öngörülmektedir. Gelişmiş ülkelerde nüfus
yaşlanmasının sosyo-ekonomik yapıya
olan etkileri üzerine birçok değerlen-
dirme ve çalışma yapılmakta, yaşlı nüfusun sosyal yaşamdan koparılmadan,
hayatlarını devam ettirmelerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır.
Türkiye’nin, nüfusundaki değişimleri
ve bu değişimlerin yansımalarının iyi
değerlendirilmesi, yaşlanma olgusunun etkilerinin, ülke için sorun haline
gelmeden çözülmesini sağlayacaktır.
Türkiye’de 2008 yılında %7 olan 65
yaş ve üzeri nüfus oranının 2050 yılında %17,9’ya ulaşacağı düşünüldüğünde, yaşlanma ile ilgili politikaların
tüm toplumsal yapıyı içerecek biçimde şekillendirilmesi zorunluluğu daha
net anlaşılacaktır.
Bir ülkenin demografisi ve nüfus
yapısı sosyal, ekonomik, kültürel yapılarını etkileyen ve şekillendiren en
önemli yapı taşıdır. Demokrafik yapı,
toplumların güncel ve geleceğe yönelik planlamalarını doğrudan etkilediği gibi, politik, kurumsal tüm sürecin
işleyişinde de rol oynamaktadır. Dolayısıyla, nüfusun yaşlanması, mevcut
ekonomik ve sosyal sistemi derinden
etkilemekte, tartışmalara ve çözüm
arayışlarına kaynaklık etmektedir.
Ancak yaşlılık döneminin bir “kriz” değil, bir
“fırsat” dönemi, olarak görebilmek ve topluma
benimsetebilmek için medyada, popüler kültür
ve eğitim kurumlarında başta olmak üzere her
platformda olumlu sterotiplerin yansıtılmasına
yönelik çalışmaların yapılması yaşlanan dünya
nüfusu, ve yaşlı topluma ait sosyo-ekonomik
yapıların inşa edilmesi, yaşlanmanın olumsuz
etkilerinin önlenmesi için gerçekçi bir altyapı
hazırlanmasına imkân tanıyacaktır.
METAL
Kültürel yaşanmışlıklar ve değişken toplumsal yapıların farklılıkları nedeniyle, çok farklı yaşlılık tanımlarının yapıldığı görülmektedir. Bazı
toplumlarda yaşlılık, olağan bir süreç olarak değerlendirilmekte iken, bazılarında ise sorun olarak görülmüştür (İçli, 2004: 5).
Tarihsel gelişim süreci içerisinde, toplumun
diğer fertleri ile aynı haklara sahip olarak görülmeyen yaşlıların, 16.-17. Yüzyıllarda sakatlarla aynı anlamda değerlendirildikleri, 20. Yüzyıla kadar toplumsal yapının dışında bırakıldıkları görülmektedir. Saygı duyulmayan, herhangi
bir değer atfedilmeden, görmezden gelinen yaşlılığın, sosyal içerikli bir fenomen olduğu düşüncesi, daha sonra benimsenmeye başlanmış
ve emeklilik sigortalarının başlamasıyla beraber,
takvimsel olarak belirlenen, yaşa bağlı bir dönem
olarak görülmeye başlanmıştır (Tufan, 2002:
20). Netice olarak, yaşlıların gündelik yaşamda
görmüş oldukları itibar, her dönemde mensup
oldukları sınıf, cinsiyet ve mal varlıklarına göre
değişim göstermiştir.
Bu noktada yaşlılık ile yaşlanma kavramları
arasındaki anlam farkını ortaya koyarsak; yaşlılık,
daha çok bir durumu, bir olguyu ve toplumda
belli bir yaşın üzerinde olanları ifade eder. Yaşlanma ise, sadece biyolojik bir durum değil, aynı
zamanda toplumsal boyutları olan bir durum ve
süreci de ifade etmektedir. Yaşlanma, yaş alma
anlamıyla, doğuştan itibaren başlayan bir süreci ifade etmektedir. Yaşlanma, doğumdan ölüme
kadar olan insan ömründe, ölümden önceki dönemi tanımlamak için kullanılırken, yaşlılık, bedenin performansının, canlılığının sona ereceği
en yakın dönemi ifade eder.
Önüne geçilmesi mümkün olmayan biyolojik, kronolojik, sosyal yönleri ile sorunları olan
bir süreci tanımlayan yaşlılık, fizyolojik bir olay
olarak ele alınıp, fiziksel ve ruhsal güçlerin, bir
daha yerine gelmeyecek şekilde kaybedilmesi, organizmanın, iç ve dış etmenler arasında denge
kurma potansiyelinin azalması, kişinin fiziksel ve
ruhsal yönden gerilemesi olarak tanımlanabilir
(Bilginer, Apani, Tuncer, 1996: 169-170).
Sosyal bir risk olma yönüyle, yaşlanma ve
yaşlılık, fizyolojik bir olgu olup, başlangıçtaki fiziki yetersizlikler, zaman içinde psikolojik alandaki gerilemelerle birlikte, sosyal ve ekonomik
yaşantıda olumsuzluklara sebep olmaktadır. Böylece yaşlılık, hayatın her alanında yaygın bir kayıp duygusunun yaşandığı, fertlerin, bedeni, psikolojik ve sosyal yönden özerkliklerini yitirip, yeniden bağımlı duruma geçtikleri bir dönem olarak da tanımlanabilmektedir (Seyyar, 2002:
672). Bağımlı konuma geçen yaşlının çalışma
hayatı bakımından karşılaşacağı sonuç ise, verimliliğinin azalması ve emekli konumuna geçmesidir (Konak, Çiğdem, 2005: 26).
Genel olarak yaşlılık tanımı yapılırken, belli bir yaş ölçüt olarak alınmaktadır. Başlangıcı
60-65 yaş olarak kabul edilen, biyolojik ve duygusal olarak değişmelerin meydana geldiği dönem, yaşlılık olarak adlandırılmaktadır. Yaşlanmayla birlikte, insan vücudunda yapısal ve fonk-
41
TÜRK
Yaşlılık ve Yaşlanma
METAL
| MAKALE
TÜRK
42
siyonel anlamda meydana gelen değişmelere biyolojik yaşlılık, kişinin kendini yaşlı hissetmesiyle, yaşam görüşünün şeklini
değiştirmesine de duygusal yaşlılık denilmektedir. Aynı yaşta olan bireylerle karşılaştırıldığında, toplum içerisinde fonksiyonların devam ettirilememesi ise, fonksiyonel yaşlılık olarak tanımlanmaktadır
(Oktik, 2004: 14). Sosyal, kültürel ve biyolojik yönlerden birbirleriyle ilişkili bir
süreci ifade eden yaşlılık ile ilgili çalışmalar, yaşlılığın başlangıcını, kronolojik yönüyle yapılan tanımlamalarda, Dünya
Sağlık Örgütü, 65 yaş, Birleşmiş Milletler ise 60 yaşı sınır olarak ele almaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün yaşlılık tanımlamasında üç dönem esas alınmaktadır.
n 65-74 yaş genç yaşlılık
n 75-84 yaş ileri yaşlılık
n 85+ çok ileri yaşlılık, olarak adlandırılmaktadır (Dünya Sağlık Örgütü,1999; Önal,2006;5-6). Ve 65 yaş üzeri, demografik açılardan, bağımsız konumdan bağımlı konuma geçiş dönemi
olarak kabul edilmektedir ( DSÖ, 1999
Raporu).
Diğer taraftan Birleşmiş Milletler,
yaşlılık başlangıcı olarak 60 yaşı kabul etmekte ve yaşlılık dönemlerini üç gruba
ayırarak; ( Döner,2006;6).
n 60-69 yaş genç yaşlılık
n 70-79 yaş ileri yaşlılık
n 80+ yaş çok ileri yaşlılık
şeklinde kategorize etmektedir.
Toplumsal Yaşamda Yaşlıların Yeri ve
Yaşlı Ayrımcılığı
Dünyada yaşlıların, yaşamakta oldukları toplum içerisindeki konumları, o toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir.
Bazı toplumlarda tamamen izole edilmesi gerekenler biçiminde değerlendirilerek
gereksiz bir yük muamelesi göstermekte, bazı toplumlarda ise tecrübe ve bilgeliklerinden yararlanılması gereken değerler olarak nitelendirilmektedirler. Örneğin, Japonya gibi geleneksel toplumlarda
yaşlı bireylere hürmet edilerek, bilgelikleri, bilgi birikimleri ve tecrübelerinden yararlanılmakta ve yaşlının sosyal statüsünün daha yüksek olduğu gözlenmektedir.
İngiltere’de ise yaşlılar “değersiz, tuhaf,
yetersiz, güçsüz” kişiler ya da “tecrübeli,
yumuşak huylu ve olaylar karşısında sözü
dinlenen bilgin” kişiler olarak görülmektedir. Türk kültürüne bakıldığında, yaşlı bireylere saygı onların sözlerinin dinlenmesi ve onlara sahip çıkılması hem geleneksel hem de değişmez bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, kentleşme, göç, ekonomik sıkıntılar, kadının
çalışma hayatına girmesi, sosyal yaşamın
değişmesi, yaşlı bireylerin saygınlık ve statülerinde değişime yol açmıştır. Özellikle büyük şehirlerde yaşlı bireylerin bakımı ile ilgili sorunları gündeme getirmiştir
(Akdemir vd./ 2007; 216).
Tarihsel gelişim süreçlerinde, kültürel ve sosyal farklılıklarına göre toplumda
yaşlıların konumlarının değişiklik gösterdiği görülmektedir. İşbölümü ve uzmanlaşmanın gelişmediği, ekonomik yaşam
içerisinde insanların basit araç-gereçler
kullandığı geleneksel toplumlarda kendi kendine yetme düşüncesi hakimdir. Bu
toplumlarda norm ve değerler genellikle
sürekliliğini koruduğundan dolayı, değişim çok az gözlenmektedir. Bu norm değerler bu toplumlarda sorgulanamazlar.
Kollektif bilincin hakim olduğu geleneksel toplumlarda “biz” duygusu hakimdir
ve organizasyonun temelli kan bağına dayanmaktadır. Bu toplumlarda statü, yaş,
cinsiyet ve soy belirleyici olduğundan dolayı, yaşlılık statü belirleyicisidir. Özellikle toprağa bağlı üretim biçimlerinin egemen olduğu toplumda yaşlılar avantajlı konumda bulunmaktadırlar. Yaşlıların
bilgi ve tecrübeleri karar alma aşamasında aktif rol oynamalarını sağlar. Aynı zamanda yaşlılar, dinsel, törensel pratiklerde de yol göstericidirler. Sanayileşme ile
birlikte modern toplumsal yapıların ortaya çıkması, yaşlıların toplumsal yaşam içindeki rol ve statülerinde olumsuz
bir gelişme yaşanmasına neden olmuştur
(Er,2009;141). Yaşlıların gelişen toplumlarda “yapabildikleri” ile teknolojik gelişim hızı ve olanakları paralel olmamaktadır. Bu değişim hızına yetişemeyen, beklentileri karşılayamayan yaşlı bireyin, zamanın gereklerine ayak uyduramadığında, güvenlik, saygı, tanınma gibi gereksinimleri tehdit altına girmektedir (Çilingiroğlu, Demirel, 2004: 225-230). Bu nedenle, dünya genelinde nüfusun artması
sorunsalı, beraberinde yaşlı bireylerin bakımı konusunu ortaya çıkarmıştır. Sanayileşme ve kentleşme sonucu aile kurumunun küçülmesi, Batı ülkelerinde yaşlı bireylerin büyüyen sorunlarını daha kolay ve ucuz çözümlemek için yeni kurumlar oluşturulmuştur (Aykan, Wolf, 2000;
398).
Yaşlının toplumsal yaşam içindeki
yeri açısından belirleyici bir kavram olarak modernite üzerinde kısaca durmak bu
noktada faydalı olacaktır.
Modernleşme kuramı, yaşlıların rolünün ve statüsünün ters orantılı olarak teknolojik ilerlemelerle bağlantılı olduğunu ileri sürer. Touraine; modernliği akılcı, bilimsel, teknolojik ve idari etkinliğin
ürünlerinin yaygınlaştırılması olarak tanımlamış ve bu sürecin, toplumsal yaşamın çeşitli bölümlerinin giderek farklılaşmasını da içerdiğini belirtmiştir. Farklılaşan bu bölümler ise siyaset, ekonomi, aile yaşamı, din ve sanattır (Touraine,
1991: 23).
Bir diğer tanımlamada modernleşme, gerek ticaret ve gerekse endüstrileşme
ile birlikte insan ilişkilerinde ortaya çıkan
farklılaşmaların yeniden örgütlenmesidir
(Wagner, 1996: 45).
Sonuç olarak, teknoloji ve tarım dışı
üretim temeline dayalı olarak farklılaşmış
toplumsal öğelerin yeniden örgütlenmesi
sürecinde, kentleşme ve sosyal hareketlilik
gibi faktörler ailenin küçülmesine ve parçalanmasına neden olmuştur. Sanayileşme
ve çocuk merkezli gibi bir toplumun ekonomik kalkınmasına eşlik eden sosyal değişimler, daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, yaşlı insanların becerilerini gereksiz duruma düşürerek, dışlanmaları sonucunu doğurmuştur. Endüstrileşme ve
kentleşme sürecine bağlı olarak, toplum
ve aile yapısında hızlı ve köklü değişimler
yaşanmasına neden olmuş, masif toplumda var olan geniş ailenin yerini çekirdek
aile almıştır. Geniş aile yapısı içerisinde
önemli bir yere oturan yaşlıların konumu,
çekirdek aile yapısında değişmiştir. Çekirdek aile yapısında, geleneksel aile yapısından farklı olarak, bireyler daha küçük yerlerde ayrı yaşamaya başlamışlardır. Çekirdek aile yapısı, geleneksel ailedeki bağları
ve yardımlaşmayı zayıflatarak, konumuz
itibarı ile yaşlılarla olan sıkı bağları ortadan kaldırmıştır. Bunun sonucu olarak,
yalnızlaşan ve eski statüsünü kaybeden
yaşlı daha zor yaşam koşulları içinde kalmaya başlamıştır. Sonuçta, kentlerde bulunan yaşlıların yaşam düzeyi, ekonomik
imkânlarına bağlıyken, kırsal bölgelerdeki yaşlıların fiziki durum ve çalışma güçleri yaşam düzeylerini belirlemeye başlamıştır. Dolayısıyla, yaşlıların sosyal ve ekonomik sorunları artmıştır. Özellikle, her geçen gün değişen şartlar altında aile üyelerinin yaşlıları bir maliyet unsuru olarak
görmesi, yaşlılar üzerinde büyük bir psikolojik baskının da ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Powell, 2005: 1).
Yaşlı Ayrımcılığı
Zayıflık ve muhtaçlık kavramlarıyla
özdeşleştirilmiş görülen yaşlılık, bu bakış
açısıyla, bireysellik, bağımsızlık ve insan
onuru kavramlarıyla çatışmaktadır. Yaşlı ayrımcılığı kavramını ilk kez 1969 yılında Amerika Ulusal Yaşlılık Enstitüsü Başkanı Robert Butler kullanmıştır. Gerentolog Butler, yaşlı ayrımcılığını, yaşlı in-
MAKALE |
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
AYKAN, H. Ve WOLF, D. A., Traditionality, Modernity
on Household Composition, research on Ageing, Vol: 22,
No: 4. , 2000
İÇLİ, Gönül; “Huzurevinde Kalan Yaşlılar üzerine
Bir Araştırma”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Sosyoloji
Derneği, Türkiye, 2004.
TuFAN, İsmail; Antik Çağdan Günümüze Yaşlılık,
Aykırı Yayıncılık, İstanbul, 2002.
BİLGİNER, B., TUNCEr, A., APErİ, E.; “Adana
Huzurevi ve Yenibaraj Sağlık Ocağı Bölgesindeki 65 Yaş
ve üzeri Yaşlıların Demografik Özellikleri, V. Ulusal Halk
Sağlığı Kongresi, Bildiri Kitabı, İstanbul, 1996.
SEYYAR, A.; Sosyal Siyaset Terimleri, Ansiklopedik
Sözlük, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2002
KONAK, A., ÇİĞDEM, Y.; “Yaşlılık Olgusu: Sivas
Huzurevi Örneği”, C.ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs
2005, C. 29, No. 1
OKTİK, N.; Huzurevinde Yaşam ve Yaşam Kalitesi,
Muğla Örneği, Muğla üniversitesi Yayını, Muğla, 2004
ÖNAL, A.E.; Geratoloji Demografik Özellikler
Epidemiyolojik Ölçütler, İstanbul Tıp Fakültesi, HSADD,
2006
DÖNER, B., Demografik Dönüşüm ve Bakım
Hizmetleri, 2006
AKDEMİR, N., ÇINAr, F., GÖrGüLü, ü., “Yaşlılığın
algılanması ve Yaşlı Ayrımcılığı” Türk Geriatri Dergisi,
C.10, S4, 2007.
ER, Dilek; ‘Psikososyal Açıdan Yaşlılık’ Fırat Sağlık
Hizmetleri Dergisi , Cilt.4 Sayı 11 - 2009
ÇİLİNGİROĞLu, N., DEMİrEL, S.; Yaşlılık ve Yaşlı
Ayrımcılığı, Geriatri, 2004: 7 (4); 225-230.
PALMORE,Erdman B.; Ageism, Negative and
Positive , Springer Publishing Company, Second Edition ,
New York – 1999
BECCA, Levy and MAKJArIN, r., Banaji; “Implicit
Ageism” Ageism Streotyping and Prejudice Against
Older Presons, (Ed. Todd D Nelson), First MH Pres
Paperback Edition, 2004, Massachusetts Institute of
Technology 2002.
ERDEMİR, F.; “Sağlıklı Yaşlı ve Yaşlılıkta Yaşam
Kalitesinin Önemi”, I. Ulusal Geriatri Kongresi Kongre
Kitabı, Türk Geriatri Vakfı, Ankara, 2002
PALMORE,Erdman B.; Ageism, Negative and
Positive , Springer Publishing Company, Second Edition ,
New York - 1999
POWELL, L.J.; Aging and Familiy Policy: A
Sociological Excursion, Journal of Sociology and
Sociowelfare, June, 2005.
TOuRAINE, A., return o the Actor Social Theory in
Post Industrial Society, Minesota Press, Minesota, 2004
WAGNER, Peter; Modernliğin Sosyolojisi, Çev. M.
Küçük, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996
METAL
yük olarak görülmektedir (Palmore,1999; 10).
Yaşlı bireylerle ilgili yapılan
araştırmalarda huzurevi, bakımevi, hastane gibi kurumlar ön
plana çıktığı için, toplumun yaşlıları sürekli bakıma muhtaç olarak algılamalarına neden olmaktadır (Becca vd.,2004; 55 -56).
Yaş ayrımcılığının olumsuz etkileri, işyerindeki ayrımcılık, sağlık ve bakım sistemindeki yanlılık, sosyal önyargılar
ve taraf tutmada kendini gösterir. Yaşlının yanlış karakterizasyonu sonucu “yaşlı, hasta, cinsiyetsiz, çirkin, güçsüz ve zihinsel
olarak yetersiz” biçimde olumsuz değerlendirilmelere maruz
bırakılmaktadır. Bu tür ayrımcılık nedeniyle, toplumların birçoğu genel olarak yaşlı ve yaşlılığa karşı olumsuz önyargılar taşımaktadırlar. Bu olumsuz “sterotipik” yaklaşıma yaşlı ayrımcılığı denilmektedir. Genellikle
kronolojik olarak kavramsallaştırmaya dayanan yaşlı ayrımcılığı, yaşlandıkça oluşan yetersizliklerin, sınırlılıkların ve olumsuz değişikliklerin yorumlanması olarak da tanımlanmaktadır (Erdemir, 2002: 112-114).
Bu önyargılar ve tutumlar nedeniyle, ayrımcılığa maruz kalanların muamele ve saygı eşitlikleri ihlal edilmiş olmaktadır. Ayrımcılığa maruz kalarak dışlanan
bireylerin fakirlik ve yoksullukla karşılaşma olasılıkları yükselmektedir.
Her yaşlı ayrımcılığının dayandığı teorik temeller ve bunlara ilişkin yapılan birçok araştırma, yaşlılara yönelik olumsuz yaklaşımlara neden olan önyargıların genel ve geçer bir düzeyde olmadığını göstermektedir. Ancak yaşlılık dönemini bir
“kriz” değil, bir “fırsat” dönemi olarak görebilmek ve topluma benimsetebilmek için medyada, popüler kültür ve eğitim
kurumlarında başta olmak üzere, her platformda olumlu sterotiplerin yansıtılmasına yönelik çalışmaların yapılması, yaşlanan dünya nüfusu, ve yaşlı topluma ait sosyo-ekonomik yapıların inşa edilmesi, yaşlanmanın
olumsuz etkilerinin önlenmesi için gerçekçi bir altyapı hazırlanmasına imkân tanıyacaktır.
43
TÜRK
sanlara yönelik bir ayrımcılık,
ırk ayrımcılığı ve cinsiyet ayrımcılığı gibi, eyleme dönüşebilen bir ideoloji türü olarak tanımlamıştır. Bu ayrımcılık, ileri yaştakilere yönelik önyargıyı tutum ve davranışlar aracılığı
ile ifade eden bir terimdir. Ancak, yaşlı ayrımcılığı (ageism),
diğer ayrımcılıklardan farklıdır.
Irk, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin tutum ve davranışları bulunan bir kişi, kendi ırkının ya da
cinsiyetinin değişmeyeceğinden
emindir. Ancak yaşlı ve yaşlılığa karşı olumsuz yargı ve davranışları olan bir kişi, yaşam döngüsünün ilerlemesiyle birlikte
yaşlanacağını ve erken yaşta ölmedikçe bütün yaş gruplarından geçeceğini bilir (Erdemir,
2002: 78). Yaşlı ayrımcılığının
gelişmesinde rol oynayan faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz;
Bireylerin ölüme karşı bilinmezlikten duydukları korku;
ölüm, kişinin yaşam döngüsünün dışında tutulmakta ve yaşamın doğal bir sonucu olduğu unutulmaktadır. Hatta ölüm
ile yaşlılık eş anlamlı olarak kavramsallaştırılmaktadır. Yaşlı Ayrımcılığı, gençlerin ve orta yaştakilerin, güçsüzlük, işe yaramazlık, hastalık ve ölümle ilgili
korkunun dışa vurumu ile şekillenmektedir (Çilingiroğlu/Demirel, 2004; 229).
Gençlik, bedensel güzelliğe verilen önem, politik alandan medyaya, eğitimden yönetime kadar her alanda gençlik,
dinamizm, üreticilik ve bireysellik gibi kavramlar teşvik edilmekte, fiziki görünüm ve gençlikleri, kimliklerinin bir parçası
olan toplumlarda yaşlılık, güven
azaltıcı ve yaşlılığa karşı olumsuz tutumlar geliştirilmesine neden olmaktadır (Palmore, E.B;
1999; 5-7).
Yaşam döngüsü, çocuklar
ve yaşlılar için verimliliğin olmadığı ve üretime katkılarının
olmadığı dönemi ifade etmektedir. Bu dönemde orta yaştaki bireylerin, çocukların ve yaşlıların ihtiyaçlarını ve bakım gereksinimlerini karşıladıkları kabul edilmektedir. Çocuklar geleceğe yönelik bir yatırım olarak
görülürken, yaşlılar, ekonomik
verimliliklerini geride bırakmış
| BİZİM FABRİKALARIMIZ
METAL
OERLIKON KAYNAK
ELEKTRODLARI
TÜRK
44
“Doğru İşe, Doğru İnsan” felsefesiyle yürütülen
işe alım süreci, şirket kültürüne, değerlerine ve
pozisyonun gerektirdiği niteliklere sahip adayların
seçilmesi ve yerleştirilmesi ile tamamlanır
BİZİM FABRİKALARIMIZ |
Oerlikon Kaynak, Türkiye’nin İlk
Tozaltı Kaynak Tozu Üreticisidir
O
orada kurup çalıştırma işlemlerini gerçekleştirdi.
2000 yılına gelindiğinde, fused
flux’ın yanı sıra, 10’dan fazla birleştirme ve sert dolgu aglomere tozaltı tozu üretmekteydi. Şirket bu sırada, İstanbul’daki fabrikalarını kapatarak, Manisa’daki yeni fabrikaya taşınma süreci içindeydi. Oerlikon’un
Almanya’daki fabrikasında atıl tozaltı tozu kapasitesi bulunmaktaydı. Geliştirdiği formüllerle orada benzer maliyetlerle üretim yapılabileceği teyidini alınınca, zaten düşük bir kapasite-
si olan tesisi durdurma kararı aldı. Son
yıllarda, gerek iç, gerekse de dış pazarlarda tozaltı yöntemine artan talep ve
Almanya’daki fabrikanın kapasite sorunları yaşamaya başlaması sonucu şirket, yeniden bu işi Türkiye’de yapma
kararı aldı ve yılda 10,000 ton üretim
kapasitesine sahip modern tesisini geçen yıl tamamladı. Şirketin amacı, tozaltı kaynak tozlarında sektörün beklentilerini karşılayan birleştirme ve sert
dolgu tozaltı tozlarını adım adım ürün
gamına ilave edip, tozaltı yönteminde
de Türkiye’nin lider kuruluşu olmaktır.
METAL
erlikon Kaynak, 1978 yılında, kendi imkânları ile kurduğu
ark ocağı ile, mangan-silikat karakterli ergitilmiş kaynak tozlarını (fused flux) üretmeye başladı. Bunu takip eden 2 yıl içinde alümina-bazik karakterli aglomere flux üretim tesisini de
yine kendi imkanları ile kurarak, yılda
1,000 tonluk bir üretim hacmine ulaştı.
1987 yılına gelindiğinde, kendi teknolojisi olan bu aglomere tozaltı tozu tesisinden, Mısır’daki Oerlikon da sipariş
etti ve İstanbul Halkalı’daki fabrikada
söz konusu tesisi yaparak ihraç etti ve
TÜRK
45
TÜRKİYE’NİN İLK ÖZLÜ TEL ÜRETİCİSİDİR
Özlü Tel, kaynak endüstrisi için önemli bir teknoloji olmasına karşın, Türkiye bu alana oldukça geç girmiştir.
1990’lı yılların başında kangal şeklinde özel üretilmiş boruların içini doldurmak suretiyle üretimine başlanan özlü teller, hermetik yapısıyla daha üstün bir teknoloji olsalar da,
kenetli özlü tellerle fiyat açısından rekabet edemedi. Her
geçen sene aralarındaki fark açılmaya devam etti. Gerçek
şu ki, Türkiye’de özlü tel kullanımı da ciddi bir şekilde artış göstermedi. 2001 krizinden sonra gemi inşa sektöründe yaşanan hızlı büyüme, hızlı ve kaliteli kaynağa duyulan
ihtiyacı da beraberinde getirdi ve özlü tele talep büyük ölçüde arttı.
| BİZİM FABRİKALARIMIZ
Kaynak Makineleri
ŞirKetin ürettiği makineler çok dayanıklı olup,
Türkiye’nin hemen her yerinde, her türlü ağır şartlarda uzun
süreler çalışmaya uygun makinelerdir. 30 yıldan fazla geçmişe sahip makine üreticisi ve kullanıcılarının kendisinden beklentisini iyi bilen şirket, sürekli olarak da kendini geliştirmektedir. Ürettiği makinelerde, ortam ısısı gölgede 40 oC iken,
24 saat hiç durmadan, nominal akımda kaynak yapılabilir, çimento sanayi gibi ince tozların çok yoğun bulunduğu ortamlarda, tersaneler gibi, deniz kenarında aşırı rutubetin ve aşırı
tuz yoğuşmasının yaşandığı ortamlarda makineleri çok rahat
çalışır ve uzun yıllar hizmet verir. Kolay arızalanmazlar ve ithal makinelere göre bakım giderleri de son derece düşüktür.
METAL
Kaynak eğitim çalışmaları ve
Magmaweld Kaynak Atölyeleri
TÜRK
46
eğitim, Oerlikon adı ile adeta özdeşleşmiştir. Eğitimi gelişmenin temel koşulu olarak gören ve buradan hareketle 1962’den beri aralıksız olarak kaynak eğitimleri düzenleyen Oerlikon, bu konudaki faaliyetlerini her yıl geliştirerek kaynak sektörünün hizmetine sunmaktadır. 1962
yılından beri her yıl yüzlerce kaynakçı yetiştirerek, meslek sahibi binlerce nitelikli elemanı piyasayla kavuşturmuş-
tur. Son on yıldır, eğitimlerinin sayısını arttırarak hem
İstanbul’da hem de Manisa’da ücretsiz kurslar açmaktadır. Bunun dışında, gerek işe özel kurslar, gerekse de ihtisas eğitimleri de verilmektedir. Yüksek seviyeli eğitimler
olarak da, hem üniversitelerin kaynak uzmanlık ve mühendislik programlarına hem de teknik lise ve yüksek okullara,
eğitmen, atölye ve laboratuar destekleri verilmektedir.
Oerlikon’da İnsan Kaynakları
GünümüzDe işletmeler hayatta kalabilmek, pazar paylarını korumak ya da yükseltebilmek için çok
ciddi bir rekabet içerisindeler. Bu rekabet ortamında başarıyı yakalayan işletmeler aslan payını almakta, diğerleri ise pastadan kalan dilimi paylaşmak zorunda kalmaktadır. İşletmeler genellikle üretim teknolojileri, pazarlama stratejileri gibi üstün oldukları alanlarla övünürler. Ancak, bütün bunların üzerinde zekâsı ve bilgi birikimi ile kaynakları yönlendiren, teknolojiye hükmeden ve girdileri anlamlı çıktılara dönüştüren bir
başka unsur vardır. Bu unsur sorunların parçası olan, sorunları çözmek
için çaba sarf eden, kimi zaman sorunlardan fırsat yakalayan, işletmelerin geleceğini belirleyen ve işletmeye
özgü kültürü oluşturan “İNSAN” unsurudur.
Elbette ki bu unsurun oluşmasında ve gelişmesinde ilk adım da, işe
alım sürecidir. “Doğru İşe, Doğru İnsan” felsefesiyle yürütülen işe alım süreci, şirket kültürüne, değerlerine ve
pozisyonun gerektirdiği niteliklere sa-
hip adayların seçilmesi ve yerleştirilmesi ile tamamlanır. Seçim süreci içerisinde kullanılan psikoteknik test bataryaları ve değerlendirme yöntemi,
en başta doğru adımı atmayı sağlayan
çok önemli bir araçtır. Şirket, seçim
sürecinde psikoteknik yönteminin
kullanımını yaklaşık 15 yıldır etkin
bir biçimde uygulayarak, çok doğru
sonuçlara ulaşmayı büyük isabetle garanti altına almıştır.
Oerlikon’un İnsan Kaynakları olarak temel ilkesi, çağdaş, yenilikçi, huzurlu, stresten uzak bir çalışma ortamı yaratmaktır. İnsan gücünün geliştiği, işine, çevresine, dolayısıyla temelde kendisine saygı duyan bireylerin çalışmaktan mutlu olabileceği çalışma topluluğu, akılcı, dürüst, iyi ni-
yetli ve adil olmayı ilke edinmiş yönetim anlayışı, verimli ve kaliteli çalışmanın esasını kanunlara ve şirket kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamayı ilke edinmiş bakış açısını yaratmak da, temel ilkeler arasındadır. Ayrıca, yapıcı eleştirileri en değerli gelişim fırsatı olarak gören bir yönetim,
değişim, gelişim ve yaratıcılığın desteklendiği bir ortam, katılım, paylaşım ve iletişimin ön planda tutulduğu, takım çalışmalarının desteklendiği, kurum kültürü ve alçak gönüllülük ve hizmet bilincinin ön planda tutulduğu, çalışma hayatında sadelik ve
basitliğin benimsendiği ama fonksiyonelliğin desteklendiği bir kurum
kültürü oluşturmak da, insan kaynakları anlayışının hedeflerindendir.
BİZİM FABRİKALARIMIZ |
DEĞER ELÖVE
OERLIKON KAYNAK ELEKTRODLARI VE SAN. A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ
47
TÜRK
“oerliKon Kaynak Elektrodları ve Sanayi A.Ş. endüstrinin temel ihtiyacı olan kaynak elektrodu ve makinelerini uluslararası kalitede, yerli olarak üretip satmak üzere, 1957 yılında
kurulmuştur. Konusunda en deneyimli ve ISO’nun Türkiye’nin
en Büyük 500+500 Şirketi araştırmalarına göre de en büyük kaynak tüketim malzemeleri üreten şirketidir. Oerlikon’un
%76’sı Zaimoğlu Holding’e, %21’i ise Fransız Air Liquide şirketine aittir. Son 10 yılda, Zaimoğlu Holding, yarım asırlık
kaynak sanayi tecrübesini, kendisine ait Magmaweld markası ile
birleştirerek, küresel pazarda da söz sahibi olmaya başlamıştır.
Magmaweld, 2005 yılından beri şirketin yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda kullanmakta olduğu yeni markasıdır.
Magma, tüm dünya dillerinde, yer küremizin merkezindeki dev eriyik anlamını taşımaktadır. Magmaweld adını da, kaynak esnasında elde edilmekte olan yapay eriyik ile bu muhteşem
doğal eriyik arasında kurduğumuz benzerlikten hareket ederek
oluşturduk ve 21. yüzyıl için Magmaweld’i ana markamız olarak seçtik.
Faaliyet alanımız olarak sadece kaynak tüketim malzemeleri (elektrod, tel, toz) ile sınırlı kalmamak, buna paralel olarak,
kaynak ve kesme makineleri ile otomasyon alanında da pazar liderliğimizi pekiştirmek niyetindeyiz. Bu hedefimizi gerçekleştirmek üzere Holding bünyemizde %100 yerli sermaye ile
Magma Mekatronik Sanayi A.Ş’ni kurduk ve faaliyete geçirdik.
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde 50,000 m2 alanda 16,500
m² kapalı alanda faaliyet göstermekte olan şirketimiz, tranzistör (Inverter/Chopper), tristör (SCR) ve manyetik alan kontrol teknolojileri ile kaynak ve kesme makineleri, plazma, laser
ve oksi-gaz yöntemleri ile CNC kesme sistemleri, Panasonic işbirliği ile robot otomasyon sistemleri (manipulatör, roller, pozisyoner, lineer kaynak makineleri) üretmektedir. Şirket stratejimiz, temel olarak, global pazar ihtiyaçlarına yerli çözümlerle cevap verebilen, enerji tasarrufuna katkıda bulunan, doğayı kirletmeyen teknolojiler yaratmaktır.”
METAL
Küresel pazarda söz sahibiyiz
| HABER
METAL
Kayıt dışı istihdam
ile sendikasız işçi
sayısı parelel
TÜRK
48
Sosyal Güvenlik
Kurumu’nca yayımlanan
ve kayıt dışı istihdamla
mücadele çalışmalarına
yer verilen kitapçıktaki
verilere göre, Türkiye’de
her 100 çalışandan 40’ı
sigortasız. Buna göre,
son açıklanan düşük
sendikalı işçi sayısı
ile kayıt dışı istihdam
birbirine paralel
görünüyor
S
osyal
Güvenlik
Kurumu
(SGK), kayıt dışı istihdam ile
ilgili bir kitapçık yayımladı.
İşçi, işveren ve devlet açısından kayıt
dışının sonuçlarının değerlendirildiği kitapçıkta, ekonomik ve sosyal açıdan birçok olumsuz sonuç da masaya
yatırılıyor. Sosyal güvenlik sisteminin
vatandaşların insan onuruna yakışır
bir hayat sürmesini amaçladığı belirtilen kitapçıkta, ‘’Ancak ne yazık ki, ülkemizde kayıt dışı istihdam oranı %40
civarlarında, yani 100 kişiden 40’ı sigortasız çalışmaktadır. Bu nedenle, kayıt dışı istihdam, ülkemiz için ele alınması gereken önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır’’ deniliyor.
Verilere göre, Türkiye’de kayıt dışılığın en çok görüldüğü sektörlerin
başında ise tarım, inşaat, turizm, toplumsal ve kişisel hizmetler, imalat sanayi ve nakliyat sektörleri geliyor. Ayrıca, çocuk işçiliği ve yabancı işçilerin çalıştırılmasında da kayıt dışılık ön
plana çıkıyor.
Hukuki düzenlemeler
Kayıt dışı ile mücadelede yapılan
yasal düzenlemeler de kitapçıkta yer
alıyor. Bunlar arasında, kurumun bilgi ve belge isteme yetkisinin genişletildiği, 10 ve daha fazla işçi çalışan işyerlerinde ücretlerin bankalar aracılığıyla ödenmesi zorunluluğunun geti-
rildiği, idari para cezalarının yeniden
düzenlendiği bilgisine yer veriliyor.
Çalışmalar kapsamında, 2008 yılında 450 olan Sosyal Güvenlik denetmenlerinin sayısı, geçen yıl sonunda
bin 500’e çıkarıldı.
Denetmenlere, defter ve kayıt inceleme yetkisi verilmesi ile, taşra birimlerindeki işlemlerin daha kısa sürede sonuçlandırılması sağlanırken,
2013 yılı sonuna kadar denetmen sayısının 2 bine çıkarılmasının hedeflendiği bildirildi.
Veri paylaşımı ve denetim çalışmaları kapsamında, 2012 yılı sonu itibarıyla 1 milyon 471 bin 468 kişinin
kayıt dışı çalıştığı ve 88 bin 199 işyerinin ise SGK’ya kayıtlı olmadığı tespit edildi.
Bilgilendirme çalışmaları
Kayıt dışı ile mücadelede bilgilendirmenin önemine değinilen kitapçıkta, bu kapsamda hazırlanan dokümanların Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildiği, müfredata ekleme çalışmalarının ise sürdüğü belirtildi.
Bu kapsamda, yapımcı ve yönetmenlerle görüşmeler yapılarak, 25
dizi içeriğinde ve 5 yarışma programında kullanılmak üzere, sorular ve
senaryo örnekleri gönderildiği ifade edildi.
Sinemalar için de
Sendikalı
bir iş yerinde
kayıt dışı
istihdam
mümkün
değildir
METAL
HABER |
Kayıt dışı istihdamın sonuçları
Kitapçıkta, kayıt dışı çalışan işçilerde, kısa vadede yeterli sağlık yardımı alamamalarından dolayı hastalık vakalarının arttığı, uzun vadede ise kişilerin emekli olamaması, ölüm halinde de eş ve çocuklarına aylık bağlanamaması riskleri aktarılıyor.
Sonuçların bir acı yönü de, kayıt dışı istihdam içinde yer alan kişilerden devlet prim ya da vergi toplayamamakta, ücreti eksik bildirilenlerin prim ve vergilerini de
daha az toplamaktadır. İstihdam ve işsizlik rakamları net
olarak kayıt dışı bir ekonomide bilinemez. Kayıt dışı istihdam, orta ve uzun vadede gelir dağılımını daha da
bozmaktadır. Kayıt dışı istihdamın çalışanlar üzerindeki
en olumsuz etkisi, kişileri sağlık, sosyal güvenlik ve işsizlik sigortası güvencesinden yoksun bırakmasıdır.
Kayıt dışı istihdamın nedenleri
Kayıt dışı ekonomi ile kayıt dışı istihdamın nedenleri
ortaktır. Kayıt dışı istihdamda kaçırılan sadece vergi değil, sigorta primleridir. İşsizliğin önemli bir faktör olması, ücretlerin düşük olması, işveren için istihdamın maliyeti, eğitimsizlik, tarım sektöründe istihdam edilenlerin
toplam istihdam içindeki yüksek oranı, kayıt dışı istihdamın nedenleri arasındadır.
Kayıt dışı ekonominin palazlanmasında etkili unsurlarından birisi olan kayıt dışı istihdam olgusunun ar-
dında, yüksek sigorta primleri ile işçi maliyetlerindeki artışlar önemli rol oynamaktadır. Rakamlara göre, bir
Türk çalışanı ve işvereni, Güney Koreliye göre yaklaşık
4, ABD’liye ve Meksikalıya göre 3, Kanadalı ve Japona
göre 2 kat daha fazla vergi prim ödemek zorunda kalıyor. Toplam istihdamın %24’üne sahip olan tarım sektöründe katma değerin düşük olması ve verimi düşük bazı
hizmet sektörlerinin istihdamda ağırlıklı olması kayıt dışı
istihdamın boyutunu artırabilmektedir.
Eğitim seviyesi ile kayıt dışı istihdam arasında da yakın bir ilişki bulunuyor. Eğitim seviyesi arttıkça, kayıt
dışı istihdam oranı azalmakta.
Sendikalaşma ve kayıt dışı istihdam
Kayıt dışı ekonominin bir uzantısı olarak karşımıza
çıkan kayıt dışı istihdam ile en önemli mücadeleyi yine
sendikalar veriyor.
Sendikalı bir iş yerinde kayıt dışı istihdam mümkün
değildir. Çünkü işveren, tüm çalışanların bilgisini üye oldukları sendika ile paylaşmak durumundadır. O yüzden
sendikalar çalışanlarını kayıt dışı istihdam eden bir iş yerine müsaade etmezler.
Bilindiği gibi, bu yılın Ocak ayında sendikalı işçi istatistikleri açıklandı. Buna göre, toplam çalışan olarak
hesaplamasak da, sendikalı olabilir işçilerin içinde sendikalı olanların oranı %8,5. Bu durum, kayıt dışı istihdamın da önünü açmış oluyor. Sendikalı istatistiklerinin
açıklanmasının ardından, kayıt dışı istihdamda da yüksek
rakamların ortaya çıkması, Türkiye’de sendikaların varlığına duyulan ihtiyacı tekrar gündeme getiriyor.
49
TÜRK
reklam filmi hazırlandığı, geçtiğimiz yıl temmuz-ağustoseylül aylarında yayımlanan bu reklamların 1 milyon 300
bin kişi tarafından izlendiği kaydedildi.
MAKALE
YRD. DOÇ. DR.
GÖKhAN OFLUOĞLU
METAL
Bülent Ecevit Üniversitesi
TÜRK
50
YRD. DOÇ. DR.
hAMZA ERSİNADIM
Bülent Ecevit Üniversitesi
SENDİKAL
ÖRGÜTLENMENİN
ÖNÜNDEKİ TEMEL
ENGELLER ve
ÇÖZÜM YOLLARI
Sendikal örgütlenmenin
serbestçe yapılabilmesi
açısından çok önemli
bir konu da, iyi işleyen iş
güvencesi sistemi ihtiyacıdır
“Örgütlenme hakkı” insan hakları içerisinde yer alan, insanın kişiliğine sıkı sıkıya bağlı olan “devredilemez”, “vazgeçilmez”, “dokunulmaz” haklardandır. (1) Bir sosyal hak olarak “örgütlenme hakkı” hukuki niteliğiyle uluslararası
birçok temel belgede düzenlenmiştir.
Türk sendika hukuku da, uluslararası standartlara uygun bir sendikal örgütlenme hakkını
tanımıştır. Ancak, buna rağmen sendikaların serbestçe örgütlenmelerini sınırlayan birtakım engeller vardır. (2)
1982 Anayasası sendika kurma hakkını 51,
sendikal faaliyet hakkını 52, toplu iş sözleşmesi hakkını 53, grev hakkı ve lokavtı 54. Maddelerinde düzenlenmiştir. Daha sonra 23.07.1995 tarih ve 4121 sayılı kanunla 52. Madde yürürlükten kaldırılmıştır. 53. Maddeye bir fıkra eklenmiştir(*); bu maddelerden “sendikal faaliyet” başlığı
altında 52. Maddeyle düzenlenen; sendikalara siyasi faaliyette bulunma, gelirlerinin ve giderlerinin nasıl düzenleneceği ve nerede muhafaza edilecekleri konusundaki bazı yasaklar ve emirler 4/21
sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.
Müteakiben 03.10.2010 tarih ve 4709 sayılı kanunla 1982 Anayasası’nın 51. Maddesindeki
“işçiler” ifadesi yerine “çalışanlar” ifadesi getiril-
51
TÜRK
kabul edilebilen bu durumun, sendika hürriyeti bakımınmiş; böylece memurlar ve kamu görevlilerine de “sendika
dan önemli bir sınırlama olduğu da tartışmasızdır. (4)
kurma hakkı” anayasal hak olarak verilmiştir.
1982 Anayasası’nın “sendika kurma hakkı” başlıklı 51.
Sendikal örgütlenmenin serbestçe yapılabilmesi açısınMaddesinin 4. Fıkrasındaki “aynı zamanda ve aynı işkolundan çok önemli bir konu da, iyi işleyen iş güvencesi sisteda birden fazla sendikaya üye olunamaz” ifadesi, 5982 sayımi ihtiyacıdır. Mevzuatımız iş güvencesini 30 ve daha fazlı Kanun’un 4. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. (3)
la sayıda işçi çalıştıran işyerleriyle sınırlandırmıştır. Oysa
Türkiye’de işyerlerinin %90’ı 30 ve altında işçi istihdam
1982 Anayasası’nın 51, 53 ve 54. Maddelerinde yaeden işyerleri niteliğindedir. İş güvencesinin sağlıklı işleyepılan değişiklikler de esas alınarak; 6356 sayılı Sendikabilmesi için bu 30 rakamının 10 işçiyle sınırlandırılmasının
lar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kabul edilerek Resmi
ülkemiz açısından uygun olacağını düşünüyoruz.
Gazete’nin 07.11.2012 tarih ve 28460 sayısı ile yürürlüğe
Sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellergirmiştir. Ancak, buna rağmen, sendikaların örgütlenmeden biri de işyeri sendika temsilcilerinin teminatı sorunuleri serbestisini sınırlayan bir takım engeller de devam etdur. İşyeri sendika temsilcilerinin teminatı, tazminatların
mektedir. 2821 sayılı Sendikalar kanunu, sendikaların işbüyüklüğüyle sağlanamaz. Ancak haklı neden olmadıkça,
kolu esasına göre bir iş kolunda ve Türkiye çapında faaliişyeri sendika temsilcilerinin hizmet akitlerinin feshedileyette bulunmak amacıyla kurulabileceğini, örgütlenmesini
meyeceği hususunun hukukumuzda yer alması gerekir.
zorunlu kılmıştı. Sendikaların işyeri seviyesinde kuTürk endüstriyel ilişkiler sisteminde sorun
rulması yasaklanmış ve üst kuruluş olarak
yaratan faktörlerden bir tanesi de, yaygın
federasyona yer verilmemişti. Bu sıve geleneksel küçük sanayi ile hızla
nırlandırmalar 6356 Sayılı SenTürk
kapsamı genişleyen kayıt dışı ekodikalar ve T.İ.S Kanununda
endüstriyel ilişkiler
nomidir. İşyerine sendikayı sokda kaldırılmamış, söz konumayan, kendisi de örgütlensu engeller bu dönemde
sisteminde sorun yaratan
mekten uzak duran bu gibi
de muhafaza edilmiştir.
faktörlerden bir tanesi de,
işyerleri, örgütlenmiş işyerleBu sınırlamaların senyaygın ve geleneksel küçük
riyle haksız bir rekabet içindika hakkını sınırlama
sanayi ile hızla kapsamı genişleyen
de bulunmaktadırlar. Bu
maksadı ile yapılmadıkayıt dışı ekonomidir. İşyerine
işyerlerindeki işçilik maliğı, aksine güçlü sendisendikayı sokmayan, kendisi de
yeti ile örgütlü kesimdekacılığın ülkede hakim
ki işçilik maliyetleri arasınkılınması amacı taşıörgütlenmekten uzak duran bu gibi
da büyük farklar ortaya çıkdığı kanun koyucu taişyerleri, örgütlenmiş işyerleriyle
maktadır. Bu haksızlığı ortarafından açıklanmıştır.
haksız bir rekabet içinde
dan kaldırabilecek olan teşmil
Türkiye’de güçlü sendibulunmaktadırlar
kurumudur. Yasa’da yer almakacılığın yararına gibi
METAL
MAKALE |
METAL
İşçi sendikaları, ücret
sendikacılığının yanı sıra, daha
çok istihdam odaklı bir strateji
üretmek ve geliştirmek için
uzun hazırlıklar gerektiren,
teşebbüs iradesi gösteren
ve risk alabilen sendikacılık
anlayışıyla sosyal faaliyetlere
yönelmek mecburiyetindedir
TÜRK
52
sına rağmen, uygulamada başarısız olmuştur. (5) Sendikal
örgütlenmenin önündeki en büyük engellerden biri de “alt
işveren” konusudur. Taşeronlaşmanın engellenmesi veya
“asıl işveren” işçileri gibi taşeron çalışanlarına da aynı hakları sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır. (6)
Sendikal örgütlenmenin önündeki başka bir engel de,
“küreselleşme” süreci ile endüstriyel ilişkiler sisteminde
meydana gelen dönüşümdür. (7) Teknolojik gelişme, bir taraftan üretim teknolojisine esneklik kazandırırken, diğer taraftan ürün çeşitliliğini arttırmıştır. (8)
Ayrıca işgücünün yapısında da farklılıklar meydana getirmiş, toplu halde üretimde bulunan vasıfsız işçi tipi yerine, teknolojik yeniliklere uyum sağlayabilen, vasıf seviyesi yükselmiş ve bilgiye dayalı üretim sürecine katkıda bulunabilen işçi tipi ortaya çıkmıştır. Değişim aynı zamanda işyerinin yapısını da etkilemiş, toplu halde üretim yapan büyük ölçekli işletmelerden vazgeçilmiştir. Esneme kabiliyeti
yüksek olan küçük miktarlarda ve verimli üretimin yapılabildiği orta ve küçük ölçekli işletmelere dönüşmüştür. Bütün bu gelişmeler, istihdamda daralmaya yol açmış ve işsizliğin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. (9)
Sendikal örgütlenmenin önündeki bir diğer engel de,
teknolojik gelişmeler karşısında istihdam yoğunluğunun
sanayi kesiminden hizmetler sektörüne kaymış olmasıdır.
Fikir işçilerinin örgütlenme eğilimlerinin beden işçileri kadar yüksek olmadığı da doktrinde kabul görmüş bir husustur.
Sendikal örgütlenme açısından bir başka olumsuz husus da, yeni istihdam türlerinin yaygınlık kazanmasıdır.
Kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, işin paylaşımı,
ödünç iş ilişkisi, uzaktan(evden) çalışma gibi yeni istihdam
türlerine her gün yenileri eklenmektedir. (10)
Kısaca atipik veya standart dışı çalışma diye bilinen bu
tür çalışmaların en belirgin özelliği, işçiyi işyerinden ve diğer işçilerden kısmen uzaklaştırmasıdır. İşyerine hiç gitmeden evinde veya bürosunda bu çalışmayı yapan, sık sık işyeri değiştiren işçilerin örgütlenme eğilimlerinin zayıf olması doğaldır. Daha çok kadın ve genç işgücüne hitap
eden esnek çalışmanın örgütlenme açısından işçilere cazip
gelmediği bilinen bir gerçektir. Esnek çalışma yapan yüksek vasıflı işçilerin de aynı gün birden çok işyerinde çalışması ve kendi pazarlıklarını kendilerinin yapması, sendikal
örgütleri zayıf bırakmaktadır.
Ayrıca sendikal örgütlenmenin önündeki diğer engelleri ana başlıkları halinde şöyle sıralayabiliriz:
n Kapsam dışı personel uygulamaları
n Yerli ve yabancı kaçak işçilik
n Yargı engelini aşmada sendikalar arası yeterli güç
birliği yapılamaması(Sendikal nedenle işten çıkarma)
n Sendikal aidatların zamanında
ödenmemesi(Belediyelerde olduğu gibi)
n İşçileri etnik kökene, siyasal görüşlere ve dini inançlara göre bölme çabaları
n Yeni işyerlerinin örgütlenmesinde yaşanan sendikal
rekabet
n Sendikasız işçilerin ihmal edilmesi
n Sendika içi demokrasinin yeterince çalışmaması
n Küresel düzeyde sendikasızlaştırma faaliyetlerinin
çoğalması (11)
n Yeni liberal anlayışın ön plana çıkması(hukuk ve
ekonomide)
n Sosyal devlet anlayışının ikinci plana atılması
n Sendikalar arası dayanışmanın yetersizliği.
Sendikaların ilke ve hedeflerini etkileyen ve yeni roller
veren küresel dönüşüm, sendikaya üye olanların beklentilerini de değiştirmektedir. Sendikalar da, üye-sendika bağlarını kuvvetlendirmek amacıyla üyelerin beklentilerine cevap
vermek için piyasa fiyatlarıyla yeni hizmetler sunmayı ve bu
hizmetleri çeşitlendirmenin çabası içindedirler. Bu çerçevede, son yıllarda çoğu sendika, konumlarını gözden geçirerek, yeni strateji ve politikalarını belirlemektedirler. Özellikle bu faaliyetler içerisinde eğitim ve araştırma faaliyetlerini
çağın gerçekleri istikametinde etkinleştirmektedirler. Bu hususta yapılan birçok araştırma, son yıllarda sendikaların artan sayıda eğitim, araştırma ve pazarlama tekniklerini kullandıklarını göstermektedir. Sendika liderleri artık bu alanda araştırmacılara üyelerinin ne istediklerini tespit etmeleri için çeşitli araştırma ve inceleme yaptırmaktadırlar. Zira
sendikalar, bundan sonra sadece üyelerinin değil, çalışmayan işsizlere de yönelmek durumundadırlar. (12)
DİPNOT VE
Bilgi çağı olarak adlandırdığımız 21. Yüzyılda teknolojinin hızlı gelişimi, işyeri içerisinde ve dışarısında, hatta hayatımızın her aşamasında eğitimi çok önemli hale getirmektedir. Türkiye’nin enformasyon/ bilgi toplumu haline gelebilmesi için önündeki en ciddi engellerden biri, çok iyi yetişmiş insan gücünün yetersiz olmasıdır. Bunun için Türkiye’nin bilgi çağını yakalayabilmesi büyük ölçüde, hızla
artan nüfusu yeni gelişmeler doğrultusunda iyi eğitebilmesine bağlıdır. Burada sendikalara da çok önemli görevler düşmektedir. Sendikaların eğitim faaliyetlerine daha fazla kaynak aktarması ve mesleki
eğitimde sendika – devlet- işveren işbirliğinin sağlanması hususunda
azami gayret sarf etmesi gerekmektedir.
İşçi sendikaları, ücret sendikacılığının yanı sıra, daha çok istihdam odaklı bir strateji üretmek ve geliştirmek için uzun hazırlıklar
gerektiren, teşebbüs iradesi gösteren ve risk alabilen sendikacılık anlayışıyla sosyal faaliyetlere yönelmek mecburiyetindedir. Ayrıca, işçi
sendikaları, baskı grubu oluşturarak örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını, kanun gücünden ısrarla talep etmelidir.
53
TÜRK
(*) Eklenen fıkra ile memur
sendikacılığına ve kamu görevlilerinin
sendikaları marifetiyle idare ile toplu
görüşme yapabilmelerinin önü açılmıştır.
ARICI, Kadir, “Demokratiklik ve Hukuka
Uygunluk Açısından Sendika Şube Genel
Kurulları,” Kamu- İş C:9 S:1, 2007
BAŞBUĞ, Aydın, “Toplu İş İlişkileri ve
Hukuk,” Şeker –İş, Ankara, 2012
ERSİNADIM, Hamza, “Globalleşme
Sürecinde Türkiye’de İşçi Sendikalarının
Sosyal Faaliyetleri,” Kamu-İş, Ankara, 2001
KUTAL, Metin, “Küreselleşme Sürecinin
Türk Sendikacılığı üzerindeki Olası Etkileri,”
Kamu-İş C:4, Haziran 1997
ŞENKAL, Abdulkadir, ”Sendikasız
Endüstri İlişkileri,” Kamu-İş, Ankara, 1999
USLU, Cennet, “Doğal Hukuk ve Doğal
Haklar,” Liberte Yayınları, Ankara, 2009
YILDIRIM, Engin/ UÇKAN, Banu,
“İşverenlerin Sendikasızlaştırma Modelleri
ve Türkiye Örneği,” Çalışma ve ToplumEkonomi ve Hukuk Dergisi, 2010
USLU, Cennet, “Doğal Hukuk ve Doğal
Haklar,” Liberte Yayınları, Ankara, 2009, s.15.
ARICI, Kadir, “Demokratiklik ve Hukuka
Uygunluk Açısından Sendika Şube Genel
Kurulları,” Kamu- İş C:9 S:1, 2007, s. 1-3.
ERSİNADIM, Hamza, “1961
Anayasası’ndan Bugüne Sendikaların Sosyal
Faaliyetlerinin Hukuki Çerçevesi,” Kamu – İş
C:12 S:4, s. 65-66.
ARICI, Kadir, “a.g.m.” s. 1-3.
KUTAL, Metin, “Küreselleşme Sürecinin
Türk Sendikacılığı üzerindeki Olası Etkileri,”
Kamu-İş C:4, Haziran 1997, s. 258 – 259.
BAŞBUĞ, Aydın, “Toplu İş İlişkileri ve
Hukuk,” Şeker –İş, Ankara, 2012, s.20.
ERSİNADIM, Hamza, “Globalleşme
Sürecinde Türkiye’de İşçi Sendikalarının
Sosyal Faaliyetleri,” Kamu-İş, Ankara, 2001,
s.3-8.
ŞENKAL, Abdulkadir, ”Sendikasız
Endüstri İlişkileri,” Kamu-İş, Ankara, 1999,
s. 61-63.
KUTAL, Metin, “a.g.m.” s.251.
KUTAL, Metin, “a.g.m.” s.253.
YILDIRIM, Engin/ UÇKAN, Banu,
“İşverenlerin Sendikasızlaştırma Modelleri
ve Türkiye Örneği,” Çalışma ve ToplumEkonomi ve Hukuk Dergisi, 2010, s. 163.
METAL
KAYNAKLAR
MAKALE
sevil hacıoğlu
METAL
Uludağ Üniversitesi, Çalışma Psikolojisi
ve İnsan Kaynakları Bilim Dalı
TÜRK
54
‘ÖğReNilMiŞ
KaDıNlıK’
ve ‘BaŞaRı
KoRKusu’
MAKALE |
lara dayanabilmektedir. Kadınların çalıştıkları iş yerlerinde,
şirketlerde üst kademelere gelmelerinin çeşitli yollarla engellendiği, bu anlamda bir “cam tavan etkisi” nin gözlendiği söylenebilmektedir (Dökmen, 2010). İş yaşamında üst
düzeylere tırmanan kadınların tepe noktalarda engelle karşılandıkları, “tavana” vurdukları anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu tavan kırılması oldukça zor bir engel olarak görülmektedir, zira çok az sayıda kadın bugün örgüt içerisinde
tepe yönetime ulaşabilmektedir (Aytaç, 2005). Cam tavanın boyutlarını ortaya koyan çeşitli engeller bulunmaktadır.
Ancak, bunlardan en önemlisi, kadınların kendi kendilerine
koymuş oldukları engellerdir. Kadınların, toplumsal değer
yargılarını sorgulamadan içselleştirmeleri, koşulları değiştirme güçlerinin olmadığına yönelik inançları ve mevcut yapının değiştirilemeyeceğine olan inanç ve tutumları, onların
başarı odaklı davranışlar sergilemelerini güçleştirmektedir.
Diğer bir deyişle, bu olumsuz inanç ve tutumlar kadınlarda
başarı korkusunu artıran bir etki yaratmaktadır.
Başarı korkusu veya başarıdan kaçma güdüsü büyük ölçüde öğrenilmiş kadınlığın beslediği olumsuz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenilmiş veya öğretilmiş kadınlık olgusu sadece başarı/başarısızlık açısından değil, yaşamın pek çok alanında alınan/alınamayan kararları ve
yapılan/yapılamayan seçimleri belirleyen pek çok psikolojik
süreci kapsamaktadır. Bu davranışsal süreçlerden bir kısmı
aşağıda sıralanmaktadır (Solmuş,2008):
n Yaşamı boyunca, erkek kardeşi, babası, eşi ya da oğlu
olsun hep bir erkeğin kadını olmak zorunda kalma.
n Sırf eşinin biraz olsun ilgisini çekebilmek ya da terk
edilmemek adına her türlü riski göze alıp defalarca bıçak altına yatma. Eşi istediği için saçlarını boyatmama ya da “kapanma”, denize girmeme, maça gitme, oyunculuğu bırakma veya şarkı söylememe.
n Daha iyi bir insan olmak için hep çalışmak, fedakârlık
yapmak zorunda olma, tarihsel rolünü yerine getirmek zorunda olan mükemmel bir anne, kadın, iş arkadaşı, kız kardeş, eş, yenge ya da teyze olma.
n Kendisini, her an, her şeye, her durumda, her derde
derman olabilecek, herkese yetebilecek, “yetmek zorunda
olan” insan olarak algılama.
n Hep iyi, hep verici, hep kendine hakim, hep sorumluluk sahibi, hep fedakâr, sevgiyi önce hep kendisi vermek
zorunda olma, şikâyet etme ya da bunalma hakkının olmaması.
55
TÜRK
C
insiyet, kişinin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özelliklerdir. Toplumsal
cinsiyet ise toplumun verdiği roller, görev ve sorumluluklar, toplumun bireyi nasıl gördüğü, algıladığı ve beklentileri ile ilgili bir kavramdır. Cinsiyeti doğa belirlerken,
toplumsal cinsiyeti kültür belirlemekte ve toplumsal cinsiyet kimliği hakkındaki anlayışlar ve bunlarla bağlantılı olan
cinsel tutum ve eğilimlerle birlikte çok erken yaşlarda oluşmaktadır (Üner, 2008).
Toplumsallaşma sürecinde erkek ve kız çocuklarının öğrendikleri, kültürün cinsiyetlerine uygun bulduğu duygu, tutum, davranış ve roller arasındaki farklılıklar ise toplumsal
cinsiyet farklılıklarını ifade etmektedir. Kadınların daha duyarlı, bakım verici vb. algılanmaları; ev kadını, öğretmen,
hemşire vb. olmalarının beklenmesi, erkeklerin ise bağımsız, kuvvetli vb. algılanmaları; tüccar, mühendis vb. olmalarının beklenmesi toplumsal cinsiyet farklılıklarıdır. Bu farklılıklar gerçekte mevcut olmamakla birlikte, toplumun kendi
kalıplarını bireye dayatması sonucunda oluşmakta, toplumda
yaygın kabul gören inançlara dönüşmekte ve sosyal davranışı
büyük ölçüde biçimlendirmektedir (Dökmen,2010).
Cinsiyet rol beklentileri çok erken yaşlarda kazanılmakta ve kişinin cinsiyet rol kimliğinin temelini oluşturmaktadır. Cinsiyet rollerine ilişkin beklentilere uygun davranmayan bireyler, toplumsal dışlanma, cinsiyet özelliklerini yitirme gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşacaklarını düşünürler.
Bu tür olumsuz etkilerle karşılaşmamak için kadınlar başarılı olma yolundaki hedeflerini değiştirme girişiminde bulunmaktadırlar (Melli, 2008).
Geleneksel cinsiyet rolleri ve sosyo kültürel öğrenme
deneyimleri nedeniyle kadınlar çalışma yaşamına aktif olarak katılamamakta; katılsalar bile cinsiyetçi önyargılar, ayrımcılık, cinsel ve psikolojik taciz gibi etmenlerle baş etmek
zorunda kalmakta, belirli bir performans düzeyini yakalayamama ve başarı veya başarısızlık korkusu gibi duygular yaşamaktadırlar. Bununla birlikte, toplumsal yaşam içerisinde küçük yaşlardan itibaren kadınlara başkalarıyla yarışmamaları, çatışmaya girmemeleri, rekabet etmemeleri, atılganlık göstermemeleri, özellikle erkeklerden daha iyi oldukları taktirde reddedilecekleri öğretilmektedir. Bu şekilde kadınların kişisel gelişimleri engellenmekte ve kadınlar bilerek veya bilmeyerek başarılı olmaktan özellikle kaçınmaktadırlar (Solmuş, 2008). Kadınların lider ya da yönetici olma
yollarının çoğu zaman kapalı olması da, bu tür kalıp yargı-
METAL
Kadınların, toplumsal değer yargılarını
sorgulamadan içselleştirmeleri, koşulları
değiştirme güçlerinin olmadığına yönelik inançları
ve mevcut yapının değiştirilemeyeceğine olan inanç
ve tutumları, onların başarı odaklı davranışlar
sergilemelerini güçleştirmektedir. Diğer bir
deyişle, bu olumsuz inanç ve tutumlar, kadınlarda
başarı korkusunu artıran bir etki yaratmaktadır
METAL
| MAKALE
TÜRK
56
n Ya “çok eksik” ya da “çok fazla” arasında sıkışıp kalma. Sorunları dile
getirdiğinde fazla açık, ağladığında fazla duygusal, iş yerinde zaten kadınlara
yönelik olumsuz kronik algıları pekiştirmemek için ciddi görünmeye çabaladığında fazla soğuk, yeni proje ürettiğinde fazla becerikli ya da fazla akıllı, etek
boyuna göre fazla gelenekçi ya da fazla açık, kendi ayakları üzerinde durmaya çabaladığında fazla kendine güvenli ya da fazla başına buyruk algılanma,
yargılanma.
n Gittiği ev ziyaretlerinde “sıkıntı yarattığı” için suçluluk duyup ev sahibesine yardım ederek bu duygudan kurtulmaya çalışma.
n İşyerinde yöneticisine aşık olmaya hakkının olmaması, olduysa eğer bunun mutlaka “para, mal, mülk, kariyer
edinmek için” olması.
n Gelenekler, görenekler, “aman
sonra kim ne der”ler, “ayıp olur
sonra”lar, “ilişkisel kanunlar”, kurallar,
eşin prensipleri, suçlusu da kâtibi de hakimi de kendilerinin olduğu “zihinsel
mahkemeler”in tercihlerinden de beklentilerinden de önce gelmesi.
n Hasta ziyaretleri, bayram, tatil
ya da mezarlık organizasyonları planlamakla “yükümlü” olma.
n Yaşamını, “seçimlerini”, hedeflerini, kariyerini ya da belki de en önemlisi, eşini isteklerine göre değil de “doğru” olana göre “seçme”.
n Aldığından çok daha fazlasını
verme, verdiğinden çok daha azına razı
olma.
n Eğer “bu kadar çalışmazsa”, “bu
kadar verici olmazsa” ya da “mükemmel
olmazsa” sevilmeyeceğine, değer görmeyeceğine veya terk edileceğine inanma.
n Terk etse de edilse de suçluluk ve
utanç duyma.
n Özellikle cinsel tacize veya şiddete maruz kaldığında bunun kendi suçu
olduğuna inanma, bunu bir sır gibi saklama, sessiz kalma; seslense bile kimsenin duymayacağına derinden inanma.
n Kendini ya mükemmellikle ya da
yetersizlikle algılama.
Başarı korkusu ilk kez Horner tarafından ortaya konmuştur. Horner’a
(1972) göre, kadınlar zihinsel potansiyellerinden habersiz yaşamaktadırlar. Başarının sonuçlarından korkmakta, başarılı oldukları taktirde evlenemeyeceklerine, kadınsılıklarının azalacağına
inanmakta ve başarının erkeklere özgü
olduğunu düşünmektedirler. Bu tutum
Horner tarafından “başarı korkusu” olarak tanımlanmaktadır (aktaran Melli,
2008). Horner, çalışma yaşamında başarı korkusu yaşayan kadınların özellikle erkeklerle rekabet etmesi gereken işlerde performanslarının düştüğünü ve
yalnız başlarında çalıştıklarında ise daha
yüksek bir performans sergilediklerini ortaya koymuştur (aktaran Solmuş,
2008). Horner’a (1968) göre, başarı
korkusu yaşayan kadınlar bazen başarılı olacakları durumlara yöneldiklerinde
de bazı olumsuz sonuçlarla karşılaşacaklarına inanmaktadırlar. Bilinçsizce açığa çıkan bu korku, yaşamın ilk yıllarında cinsiyet rolleriyle birlikte edinilmektedir. Cinsiyet rol kalıplarının bir sonucu olarak rekabet ve başarma güdüsü bir erkek için çekici ve uygun görülürken, aynı durumda bir kadın için tam
tersi olabilmekte, bununla birlikte, başarma güdüsüne sahip olabilmiş bir kadın toplumsal dışlanmaya maruz kalabilmektedir (Melli, 2008).
Ishiyama ve Chabrosol (1984), başarı korkusunu üç boyutlu bir yapı içerisinde ele almışlardır. Bunlar; olumsuz
tepkiler alma korkusu, övgü korkusu ve
başarının sürekliliği için beklentinin ve
sorumluluğun artması korkusu şeklinde
açıklanmaktadır (aktaran Melli, 2008).
Başarı korkusuna sahip olan birey,
başarının yüklediği yeni sorumluluktan
ve artan baskıdan korkmaktadır. “Başarılı olunca ben, ben olmam”, “Geride bıraktıkların düşmanın olur”, “Meyveli ağacı taşlarlar” gibi inanışlar başarı korkusunu tetiklemektedir. Yeni ulaştığı düzeydekiler tarafından dışlanmaktan korkma, aile ilişkilerinde dengesizlik yaşanacağından korkma, başardığında yine de mutlu, tatmin olamamaktan korkma, başarıyı sürdürmek için gerekli motivasyonu bulamamaktan kork-
MAKALE |
Özellikle toplumsal cinsiyet rollerini
benimsemiş kadınları etkisi altına alan
başarı korkusu, çalışma yaşamında
kadınların önünde büyük bir engel
olarak görünmektedir. Toplumsal
dışlanma, yetersizlik ve mükemmellik
duygularının bir kenara bırakılıp, bu
korkuyu tetikleyen inançların ortaya
çıkartılması ve bu yanlış inançların
çeşitli olumlamalarla değiştirilmesi
ve kadınların potansiyellerinin farkına
varması hiç kuşkusuz başarı korkusunu
yenmede önemli bir rol oynayacaktır.
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
Ayşegül Satiye Köktürk
Melli, (2008), “Başarı Korkusu ve
Kendini Kurgulama (Ayarlama)
Düzeyi”, İçinde: İş ve Özel Yaşama
Psikolojik Bakışlar, Ed. Uzm. Psk.
Tarık Solmuş, Epsilon Yayıncılık,
İstanbul, 177-178, 181-182.
Gülcan Arpacıoğlu, (2009),
“Başarı Korkusunun Nedenleri”,
http://www.ntvmsnbc.com/
id/24937283/ , Erişim Tarihi:
15.02.2013 .
Sarp üner, (2008), “ Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği”, T.C. Başbakanlık
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü,
http://www.aileicisiddet.net/egitim/
set/Toplumsal-Cinsiyet-Esitligi.pdf,
Erişim Tarihi: 15.02.2013 .
Serpil Aytaç, (2005), “Çalışma
Yaşamında Kariyer Yönetimi
Planlaması Gelişimi ve Sorunları”,
Ezgi Kitabevi, Bursa, 264.
Tarık Solmuş, (2008), “Kadın
Çalışanlarda Öğrenilmiş Kadınlık,
Terk Edilme/reddedilme Kaygısı ve
Başarı Korkusu”, İçinde: İş ve Özel
Yaşama Psikolojik Bakışlar, Ed.
Uzm. Psk. Tarık Solmuş, Epsilon
Yayıncılık, İstanbul, 358-363, 366.
Zehra Y. Dökmen, (2010),
“Toplumsal Cinsiyet Sosyal
Psikolojik Açıklamalar”, remzi
Kitabevi, İstanbul, 24-25, 122.
METAL
rak görünmektedir. Toplumsal dışlanma, yetersizlik ve mükemmellik duygularının bir kenara bırakılıp, bu korkuyu tetikleyen inançların ortaya çıkartılması ve bu yanlış inançların çeşitli
olumlamalarla değiştirilmesi ve kadınların potansiyellerinin farkına varması
hiç kuşkusuz başarı korkusunu yenmede önemli bir rol oynayacaktır. Bunu
gerçekleştirmek adına bireysel anlamda
profesyonel psikolojik destek almak ve
örgütsel anlamda örgütsel motivasyonel destek sağlanması etkili olacaktır.
“Başarıyı hedef alın; mükemmel
olmayı değil. Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin; vazgeçerseniz yeni
şeyler öğrenme ve gelişme olanağınızı kaybedersiniz. Unutmayın; mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar.
İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve
daha etkili bir insan olursunuz.”
David M. Burns
57
TÜRK
ma, kendisinden daha “üstün” birilerinin ortaya çıkıp yerini alacaklarından korkma ve rekabetten korkma gibi
korkular da başarı korkusunun sebepleri arasında sayılabilmektedir (Arpacıoğlu, 2009).
Başarı korkusuyla yakından ilişkili
olan bir süreç, yükleme (atıf) davranışıdır. Genel olarak bakıldığında, kadınların yaşadıkları başarıları dışsal faktörlere (şans, tesadüf, kader vb.) yükledikleri, başarısızlıklarını ise içsel faktörlere (düşük zekâ, çaba veya motivasyon
vb.) atfettikleri görülmektedir. Başarı
korkusu düşük olan kadın çalışanların
yaşadıkları başarıları içsel faktörlere dayandırdıkları, yüksek olanların ise dışsal faktörlere yükledikleri görülmektedir (Solmuş, 2008).
Özellikle toplumsal cinsiyet rollerini benimsemiş kadınları etkisi altına
alan başarı korkusu, çalışma yaşamında
kadınların önünde büyük bir engel ola-
TÜRK METAL/MESS
ORTAK EĞİTİM PROJESİ
2013 yılında Ankara Büyük Anadolu Termal Otel’de
gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız:
1 0 6 5
Türk Metal-MESS Ortak Eğitim Projesi
ve Teşkilatlandırma Eğitimi
24 Ocak – 13 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Termal
Otel’de yapılan teşkilatlandırma ve ortak eğitimlere 512 üyemiz katıldı
METAL
Bursa 3-Gemlik-Osmangazi şubeleri
TÜRK
58
Bursa 3, Gemlik ve Osmangazi şubelerimizden
75 üyemizin katıldığı eğitim semineri 24 - 26
Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim
seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız
Mesut Gezer tarafından yapıldı. Eğitim
sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında,
Bursa 3 Nolu şubemizden Özer Sezer, Gürkan
Ateş ve Mesut Durmuş’tan oluşan grup
birinci, Gemlik şubemizden Levent Gültekin,
Nedim Karadeniz ve Hakan Gürel’den oluşan
grup ikinci olurken, Osmangazi şubemizden
Erhan Vatansever, İlker Çalışkan ve İmran
Alabaş’tan oluşan grup üçüncü oldu.
İzmir 1-İzmir 2 ve Manisa 1
İzmir 1, İzmir 2 ve Manisa 1
Nolu şubelerimizden 73 üyemizin
katıldığı eğitim semineri 28
- 30 Ocak tarihleri arasında
gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin
açılışı Genel Başkan Yardımcımız
Muharrem Aslıyüce tarafından
yapıldı. Eğitim sürecinde
gerçekleştirilen bilgi yarışmasında
Manisa 1 Nolu şubemizden Atakan
Geceler, Muhammed Solmaz ve
Ahmet Duran’dan oluşan grup
birinci, İzmir 2 Nolu şubemizden
Ramazan Öz, İlyas Çiftçi ve Kezban
Hacıoğlu’ndan oluşan grup ikinci
olurken, İzmir 1 Nolu şubemizden
Selami Gözel, Ferhan Hülakü ve
Mustafa Kocaman’dan oluşan grup
üçüncü oldu.
TÜRK METAL/MESS
ORTAK EĞİTİM PROJESİ
İstanbul 1-Çerkezköy ve Çorlu şubeleri
İstanbul 1, Çerkezköy ve
Çorlu şubelerimizden 90
üyemizin katıldığı eğitim
semineri 4 - 6 Şubat tarihleri
arasında gerçekleştirildi.
Eğitim seminerinin açılışı
Genel Başkan Yardımcımız
Süleyman Yıldırım
tarafından yapıldı. Eğitim
sürecinde gerçekleştirilen
bilgi yarışmasında Çerkezköy
şubemizden Güney Özdemir,
Mert Seçkin ve Ümit
Terzi’den oluşan grup birinci,
İstanbul 1 Nolu şubemizden
Ercan Sover, Niyazi
Yılmaz ve Hüseyin Bal’dan
oluşan grup ikinci olurken,
Çorlu şubemizden Hakan
Yurtsever, Tahsin Cintimur
ve Dilek Kapusuz’dan oluşan
grup üçüncü oldu.
59
TÜRK
Gölcük ve Sakarya şubelerimizden 66 üyemizin katıldığı eğitim semineri 31 Ocak – 2 Şubat tarihleri arasında
gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışını Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce yaptı. Eğitim
sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında Sakarya şubemizden Özcan Tanıl, Merih Kuloğlu ve Selçuk
Gürses’ten oluşan grup birinci, Gölcük şubemizden Mesut Gündoğdu, Erol Mutlu ve Şaban Öner’den oluşan grup
ikinci olurken, Gölcük şubemizden Halit Değer, Recep Öztürk ve Cenk Güler’den oluşan grup üçüncü oldu.
METAL
Gölcük-Sakarya şubeleri
TÜRK METAL/MESS
ORTAK EĞİTİM PROJESİ
Yakası şubeleri
Gebze 1-Dilovası-Çayırova-İstanbul Anadolu
Gebze 1, Dilovası, Çayırova ve İstanbul Anadolu Yakası şubelerimizden 88 üyemizin katıldığı eğitim semineri 7 - 9 Şubat
tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce tarafından
yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında İstanbul Anadolu Yakası şubemizden Ali Arslan Tok, Şükrü
Cengiz ve Havva Turan oluşan grup birinci, Dilovası şubemizden Meral Göksu, Halis Turan ve Zulal Aydın’dan oluşan
grup ikinci olurken, Çayırova şubemizden Aykut Mutaf, Ömer Baş ve Kemal Turan oluşan grup üçüncü oldu.
METAL
Ankara 3-Aksaray 1-Kayseriİskenderun 1 Nolu şubeler
60
TÜRK
Ankara 3, Aksaray 1, Kayseri ve İskenderun
1 Nolu şubelerimizden 120 üyemizin katıldığı
eğitim semineri 11 - 13 Şubat tarihleri
arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin
açılışı Genel Başkan Yardımcımız Muharrem
Aslıyüce tarafından yapıldı. Eğitim
sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında
Ankara 3 Nolu şubemizden Erol Akdemir,
Muhammet Kılıç ve Tuncay Uçar’dan
oluşan grup birinci, İskenderun 1 Nolu
şubemizden İbrahim Toraman, Selçuk Bulut
ve İsmail Karabuğa’dan oluşan grup ikinci
olurken, Kayseri şubemizden Mehmet Şirin
Karaaslan, Yusuf İsaoğlu ve Abdullah
Turgay oluşan grup üçüncü oldu.
anıtkabir ve kurtuluş savaşı müzesi gezileri
Eğitim programlarının açılışı Genel Merkez
Yöneticilerimiz tarafından yapıldı. Bütün
programlarda, Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak’ın üyelerimize yönelik anlamlı
mesajlarını içeren film büyük bir dikkat ve ilgi
ile izlendi. Ülkemizde ve dünyada işçi hakları ve
sendikal mücadele konularına ilişkin hususların
da değerlendirildiği açılış programları,
üyelerimiz tarafından ilgiyle takip edilirken, soru
ve yorumlarla da katkı sağlandı. Eğitimin son
günü yapılan gala programlarında, üyelerimiz
doyasıya eğlenme imkanı buldu. Programlar,
Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gezileri ile
tamamlandı.
SAĞLIK |
G
ünlük yaşamda, farkında olmadan cildinize ne kadar
zarar verdiğinizi biliyor musunuz? Doğrudan ya da
dolaylı yollardan cildimizin sağlığını neler etkiliyor,
yüzümüzdeki kırışıklıkların artmasına neler sebep oluyor? İşte
bunlardan bazıları...
n maKyaj: Yüzünüzde makyajla uykuya dalmak
bakteri enfeksiyonuna ve akneye neden olan tıkanmış
gözeneklere yol açar. Yastık üzerinde kalan kozmetik
kalıntıları cildinize zarar verir. Yatmadan önce mutlaka
yüzünüzü temizleyin.
n su ve KaHve: Bol miktarda su içerek cildinizdeki
kırışıklıklardan kurtulabilirsiniz. Daha fazla su içebilmek için
suyunuzun içine portakal ya da limon gibi meyve dilimleri
ekleyebilirsiniz. Kahve kuru ciltlerin düşmanıdır.
n sivilCeleri sıKmaK: Çoğu insan yüzünde
sivilce görmeye katlanamayıp, bunları sıkıp patlatır. Ancak,
cildinizdeki sivilceleri sıkmak ve patlatmak, cildinizdeki kiri
ve bakteriyi gözeneklerinizin içine gönderir.
n Kilo verme: Birkaç kilo vermek sizin için önemli
olabilir, ancak kilolarınızı doğru şekilde verdiğinizden emin
olun. Öğün atlamak, cildinizi daha hızlı yaşlandırır.
n DuŞ almaK: İnsanlar sıcak ve uzun duşları sever,
ancak bu şekilde cildinizin epiderm katmanının dışını
soyarsınız, cildiniz pul pul olur ve kurur. Duşta cildiniz
kızarmaya ve kaşınmaya başlarsa, duştan çıkmanız gerektiğini
bilmelisiniz.
n saçlara DiKKat: Saçlarınız yüzünüze zarar
verebilir. Saç spreyini püskürtmeden önce yüzünüzü örtmek
için temiz bir havlu kullanın.
n Deneme ürünleri: Çoğu kadın yeni çıkan
kozmetik ürünleri denemeyi sever. Ancak yüzünüzde
beklenmedik bir alerjik reaksiyonla karşılaşmamak için yeni
çıkan ürünleri cildinizin küçük bir bölümünde (kolunuz,
elinizin üstü gibi) deneyin.
n uzun süre teleFonla KonuŞmaK:
Saatlerce cep telefonuyla konuşmak çenenizin ve yanağınızın
çevresinde kızarıklıklara ve kaşıntıya yol açabilir. Çünkü cep
telefonunuzu uzun süre masada, tezgahta ya da çantanızda
bırakıyorsunuz.
n uyKusuzluK: Düzenli olarak uykunuzu almanız
sadece dinç görünmenize yardımcı olmaz, ayrıca cildinizi
yeniler, susuz kalmasını önler. Uykunuzu iyi alamazsanız,
cildiniz solgun görünür ve gözenekleri tıkanır. Ayrıca, sürekli
temas ettiği için yastık kılıfınızı sık sık değiştirmelisiniz.
n tuzlu yiyeCeKler: Lezzetli atıştırmalıklara
dayanamıyorsanız, cildinizin susuz kalmasına yol açabilirsiniz.
Tuzlu atıştırmalıklardan uzak durun.
n Gözlerinizi Kontrol ettirin: Yıllık
olarak göz muayenenizi yaptırın. Lens ve gözlüğünüzün süresi
geçerse gözlerinizi kısarak bakmanıza sebep olur. Bu durum
gözlerinizin çevresinde çizgilere ve kırışıklıklara sebep olur.
n ŞeKere DiKKat: Çok fazla şeker tüketirseniz,
cildinizdeki kolajenler zarar görür ve cildiniz sarkar. Şeker
ihtiyacınızı meyvelerle karşılamalısınız.
n eGzersiz yapın: Günümüzde egzersiz hemen
her şey için bir çare olarak görünüyor. Egzersiz, kan akışınızı
artırmaya yardım eder ve yüzünüze sağlıklı bir parıltı verir.
Ayrıca vücudu toksinlerden temizler.
61
TÜRK
Kadınlar
güzelleşmek için
her yolu deniyor.
Kimisi doğal
yöntemlerle
daha genç
ve güzel
görünmeye
çalışırken,
kimisi de
kozmetik
ürünlerine
neredeyse bir
servet yatırıyor.
Peki bütün
bunlar cilt için
yeterli mi?
METAL
Cildinizin düşmanları
KİTAP
HAZIRLAYAN: ASLI BAŞArAN
40’INDA 40 KADIN
“Ben değiştim, her şey değişti”
METAL
Yazar: Tuluhan Tekelioğlu
Yayınevi: Turkuvaz Kitap
Türü: Yaşam, Kadın, Erkek
Sayfa Sayısı: 176
Baskı Yılı: 2012
TÜRK
62
KırK yaş hayat yolculuğunda önemli bir eşik. Özellikle
kadınlar için. Çünkü kırkına girmiş kadınlar için bir daha
hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Gazeteci-yazar Tuluhan
Tekelioğlu, 40 yaşına girerken 40 yaşında 40 kadınla görüştü.
İlk olarak video sergi haline getirilen röportajlar şimdi de
kitap oldu. Sergiye gidemeyen, videoları izleyemeyenler için
harika bir fırsat. 40’ında 40 Kadın, 40 yaş kadınlarını anlamak
isteyenlerin başvuru kaynağı olmaya aday. Farklı kesimlerden
hayata farklı bakan kadınlar, hepsi ayrı bir dünyanın insanı.
Sanayici Zehra Korumaz, manikürcü Mayram Kabe, anaokulu
öğretmeni Ceni Kanditan, haberci Banu Güven, hasta bakıcı
Semiye Erel, oyuncu Bennu Yıldırımlar, temizlik görevlisi
Nurten Kalkan, ahçı Semen Öner, tv programcısı Saba Tümer,
hemşire Ayşe Soydan, memur Fatma Tuncer, bağımsız
milletvekili adayı olan eski hayat kadını Ayşe Tükürükçü,
eski manken Ebru Ürün anlattıklarıyla hayata farklı yerlerden
bakabilmenize yardımcı oluyor.
Mart Menekşeleri
‘Bir kadının yüreği sırlarla dolu bir denizdir...’
Yazar: Sarah Jio Çevirmen: Nihan Giray
Yayınevi: Arkadya Türü: Edebiyat, Roman, Yaşam, Kadın, Erkek
Sayfa Sayısı: 336 Baskı Yılı: 2012
çoğu zaman bu sırların altında ezilir, yorulur kadın. Gerçek aşkı
yaşadığına inanan ünlü yazar Emily Wilson, kocasının başka bir kadını tercih ettiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğrar. Tüm bu olanlara rağmen yine de tek bir damla gözyaşı dökmez. Büyük yengesi Bee, bir tatilin ona iyi geleceğini düşünerek Mart ayını Bainbridge Adasında geçirmesi için onu davet eder. Emily kafasını dağıtabileceği, biraz olsun bu
durumdan uzaklaşabileceği ümidiyle, bu teklifi kabul eder. Adanın mistik
havasıyla huzuru yakalamaya çalışan Emily, 1943 yılında yazılmış kırmızı kadife kaplı bir günlük bulur. Bu günlük, onu geçmişin tozlu sayfalarına hapsolan gerçek bir aşk hikâyesine ve altmış yıllık bir aile sırrına götürecektir... Umudun, hüznün ve pişmanlığın bir arada işlendiği büyüleyici bir roman… İlk kitabı Mart Menekşeleri ile Library Journal En İyi Kitap Ödülüne layık görülen Sarah Jio, insan kalbinin, ne kadar hatalı olursa olsun sevdiklerini her zaman affedeceğini eşsiz bir dille anlatıyor. Bize
geçmişimizin eninde sonunda karşımıza çıkacağını, hiç bir sırrın gizli kalmayacağını hatırlatıyor roman. Aşk, gizem, geçmiş, hüzün ve affetmenin
kusursuz bir karışımı… Bu romanı elinizden düşüremeyeceksiniz.
HAYAT AVCISI
NİCHOLAS Barclay henüz 13 yaşında, 1994’te bir
nisan günü San Antonio’daki evine giderken, ortadan
kaybolur. Ailesi tüm arama çalışmalarına rağmen
oğluna ulaşamaz, polisten de bir iz çıkmaz. 3 yıl
boyunca oğullarından haber alamayan aile bir şekilde
öldüğüne inanmış yas tutmaktadır. Ancak, aile 1997’de
gelen bir haber ile irkilir. Gelen haberde, iddiaya göre
Nicholas güney İspanya’da bulunmuştur. Bu sevinçli
habere inanmak isteyen ailesi hemen harekete geçer;
annesi sağlık nedenlerinden dolayı seyahat edemediği
için, İspanya’ya gidip Nicholas’ı geri getirmek kız
kardeşi Carey’e düşer. Fakat heyecanla yola çıkan
Carey’in ümidi çabuk sönecektir. Bart Layton’ın
yönetmenliğinde çekilen biyografik belgesel, gerçekten
yaşanmış bir olayın perde arkasına ışık tutuyor...
FİLMİN KÜNYESİ
Vizyon Tarihi: 15 Mart 2013
Yönetmen: Bart Layton
Oyuncular: Adam O’Brian, Anna Ruben,
Cathy Dresbach, Alan Teichman
Tür: Dram, Gerilim, Belgesel
Vizyon Tarihi: 8 Mart 2013
Yönetmen: Emrah Erdoğan (Emrah)
Oyuncular: Orhan Alkaya, Beyza Şekerci, Hasan
Küçükçetin, Ayten Uncuoğlu, Gürkan Tavukçuoğlu,
Ayşe Kökçü, Turgay Tanülkü, Kerem Kupacı
Tür: Dram
METAL
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gösterime girecek
olan, Emrah Erdoğan’ın, yazıp yönettiği “Gelmeyen Bahar”
filmi, günümüz Türkiye’sinin en büyük sorunlarından olan
töre ve töre cinayetleri, kadına karşı baskı ve şiddet gibi
konuları ele alıyor. Gelmeyen Bahar filmi, imkânsız bir aşk
yüzünden savrulan insanları beyazperdeye taşıyor. Masum bir sevda insanların hayatlarını nasıl ve neden karartır? Bu soruya cevap arayan film, kadına karşı zulme daha
çok dikkat çekmek amacıyla, 8 Mart’ta seyircisiyle buluşacak. Kadına şiddet konusunu derinlemesine işleyen ve aile
bütünlüğünün önemini anlatan filmde Orhan Alkaya, Beyza Şekerci, Hasan Küçükçetin, Ayten Uncuoğlu, Gürkan Tavukçuoğlu, Ayşe Kökçü, Turgay Tanülkü, Kerem Kupacı,
Duygu Keser gibi önemli oyuncular yer alıyor.
63
TÜRK
FİLMİN KÜNYESİ
GELMEYEN
BAHAR
METAL
KADINLAR HAKKINDA
İLGİNÇ BİLGİLER
n Kadınlar, sevgililerinin sorunlarını kendileriyle paylaşmasını, onlardan aldıkları hediyelere tercih etmektedir.
n Erkekler kadınların görünüşüne aşık olurlar. Kadınlar erkeklerin tavır ve davranışlarına aşık olurlar.
n Erkekler birden fazla işle uğraşmakta, kadınlardan
3 kat daha kötüdür.
n Araştırmaya göre, kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor ama %60’ı aynı dertten muzdarip; “Giyecek bir
şeyim yok!”
n Bir kadın yılda ortalama 30 ila 64 kez ağlar; erkek
ise sadece 6 defa.
n Kadınların %91’i pembe giyen erkeklerden hoşlanırlar, ironiktir ki, erkeklerin %91’i de pembe giyen kadınlardan nefret eder.
n Tüm insanlık tarihi boyunca kadınların ömrü, erkeklerin ömründen daha uzun olmuştur.
n Kadınlar erkeklere oranla hayatı daha ciddiye alırlar.
n “Kadın, doğası gereği zayıftır; Ama acıya en çok o
dayanır. Kadının direncini kıran tek şey; Hayal ettiği kişinin
boş çıkmasıdır.” - P. Auster
TÜRK
64
n Doğum yapmak, en büyük acı veren ikinci olaydır.
Birincisi ise, canlı canlı yanarak ölmektir.
n Yapılan istatistiklere göre kadınların %40’ı, en az bir
kez bir erkeğe terlik veya ayakkabı fırlatmıştır.
n Boyunun 1.70 m olduğunu iddia eden kadınların çoğu 1.68’dir.
n Psikoloji uzmanlarına göre, bir kadının karakterini en iyi anlatan kelimeler en sevdikleri
şarkıların sözlerinde gizlidir.
n Kadınları dolaylı yoldan da olsa aşağılamamak için,
“Allah sahibine bağışlasın” değil, “Allah sevdiğine bağışlasın” denmelidir.
n Kadınlarda kısa saç, özgüven yüksekliğini simgeler.
n Kurşun geçirmez yelekler, yangın çıkışları, cam silecekleri ve lazer, kadınlar tarafından keşfedilmiştir.
n Sıklıkla topuklu ayakkabı giymek, bacaklarınızı sıkılaştırır ve daha güzel görünmesini sağlar.
n Yeni doğmuş bebeğin topuk iziyle annenin baş parmak izi aynıdır.
n Bir kadın, ortalama olarak ancak 47 saat 15 dakika
sır tutabilir.
n Bir kadın günde ortalama 62 defa gülümser, bir erkek ise sadece 8 defa.
E Ğ L E N C E
1
7
5
1
8
7
5
6
6
6
5
9
4
2
4
6
2
4
4
1
3
4
3
5
7
8
1
5
2
5
1
SUDOKU BULMACA
9
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
İşyeri ziyaretleri
Şube Başkanımız Nihat Zengin, 29
Ocak’ta Mitaş işyerini, 7 Şubat’ta da Erkunt Sanayi A.Ş.’nin Sincan’daki fabrikasını ziyaret etti. Başkan Zengin ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında
bir araya gelerek sohbet etti ve yetki durumuna ilişkin bilgi verdi. Başkan Zengin,
Erkunt işyerinde Genel Müdür Erdoğan
Nas’la da görüştü ve yeni kurulan otomasyon sistemini inceleyerek bilgi aldı.
METAL
Şubemize ziyaret
TÜRK
66
Şubemiz yetkisindeki
Hidromek A.Ş. işyerinden 40 üyemiz,
1 Şubat’ta, akşam vardiyasının
ardından şubemizi ziyaret etti. Şube
Başkanımız Nihat Zengin ile görüşen
üyelerimiz, yeni dönem toplu sözleşme
taslağına ilişkin talep ve görüşlerini
ilettiler. Üyelerimiz, sendikalarına
olan güvenlerini dile getirirken,
Başkan Zengin, her zamanki gibi, en
iyi sözleşmelere imza atmaya devam
edeceklerini ifade etti.
İlk oturum gerçekleştirildi
OrtadOğu Rulman Sanayi
A.Ş. işyerinde 2012–2014 dönemi
toplu sözleşme görüşmelerinin ilk
oturumu 12 Şubat’ta gerçekleştirildi.
Toplantıya Şube Başkanımız Nihat
Zengin ve Şube icra kurulu katıldı.
Müzakerelerde 12 idari madde
üzerinde anlaşma sağlandı.
AKSARAY 1 NOLU ŞUBE
Eyleme destek verdik
Türk-İş’e bağlı Şeker-İş Sendikası, örgütlenme
çalışması yürüttüğü Aksaray Balküpü Şeker
Fabrikası’nda, anayasal haklarını kullanan işçilerin işten
çıkartılması üzerine bir dizi eylem gerçekleştirdi. Şekerİş Genel Başkanı İsa Gök ve genel merkez yöneticileri,
22 Ocak’ta fabrika önüne siyah çelenk koydu ve bir
basın açıklaması yaptı. Eyleme şubemiz de aktif olarak
katılırken, CHP ve MHP temsilcileri, sendikalar ve sivil
toplum örgütleri de eyleme destek verdi. Aynı günün
akşamı bir basın toplantısı yapan Şeker-İş Genel Başkanı
İsa Gök, ertesi gün de, Aksaray Kent Meydanı’nda basın
açıklaması yaptı ve imza kampanyası başlattı.
İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE
Mercedes Benz Türk’e ziyaret
Şube Başkanımız
Murat Salar, 18
Ocak’ta, Mercedes Benz
Otobüs fabrikasını
ziyaret ederek, bir
önceki ziyaretinde
görüşemediği 2. vardiya
çalışanı üyelerimizle
bir araya geldi. Başkan
Salar üyelerimize,
Mess sözleşme süreci
hakkında ayrıntılı
bilgi verdi, dilek ve
önerilerini dinledi.
Otis çalışanlarıyla buluşma
Şube Başkanımız Murat Salar,
7 Şubat’ta Otis şirketinin montaj ve
servis bölümünde çalışan üyelerimizle,
Bayrampaşa’daki bir alışveriş
merkezinde bir araya geldi. Başkan
Salar, mesai öncesi üyelerimize, Mess
sözleşme süreci hakkında bilgi verdi,
sorularını yanıtladı.
Arçelik elektronik ziyareti
Şube Başkanımız Murat Salar, 14
Şubat’ta Arçelik A.Ş işyerini ziyaret etti.
Başkan Salar ziyarette, devam eden Mess
sözleşme süreci ve kabul edilen maddeler
hakkında bilgi verdi.
67
TÜRK
Şube Başkanımız
Murat Salar, 29 Ocak’ta
Mess sürecinden
bağımsız işyerlerinden
Kale Kilit ve Kalıp
San. A.Ş ve Kale
Çelik Eşya San. A.Ş.
işyerini ziyaret etti.
Başkan Salar ziyarette,
üyelerimizle bir araya
gelerek, sözleşme
teklifimiz hakkında
ayrıntılı bilgi verdi.
Ardından da teklifimizi
işverene iletti.
METAL
Kale Kilit’te sözleşme süreci
BURSA 3 NOLU ŞUBE
İşyerlerimizde TİS bilgilendirmesi
Şube Başkanımız
Zafer Öztürk ve şube
yöneticilerimiz, 25 Ocak’ta
Matay Karacabey Fabrikası ile
Ormetal A.Ş.’yi ziyaret etti.
Başkan Öztürk ziyaretlerde,
üyelerimize toplu sözleşme
süreci oturumları ve kabul
edilen idari maddeler
hakkında bilgi verdi.
METAL
Temsilciler Meclisi toplandı
TÜRK
68
Yeni yılın ilk
Temsilciler Meclisi
toplantısı, 22 Ocak’ta şube
binamızda yapıldı. Şube
Başkanımız Zafer Öztürk
toplantıda, ikinci oturumu
21 Ocak’ta yapılan Mess
görüşme süreci ve kabul
edilen idari maddeler
konusunda bilgi verdi.
Şubemize ziyaretler devam ediyor
mess ile sürdürülen toplu
sözleşme görüşmeleri sürecinde,
şubemize ziyaretler de devam
ediyor. Bu çerçevede, Delphi
işyerinden 100 üyemiz 24 Ocak’ta,
Teknik Malzeme işyerinden bir
grup üyemiz 25 Ocak’ta, Şahince
Otomotiv’den üyelerimiz 29
Ocak’ta, Delphi A vardiyası
ünite temsilcileri 31 Ocak’ta
şubemizi ziyaret etti. Ziyaretlerde
üyelerimize, Mess grup toplu iş
sözleşmesi sürecinde gelinen nokta
hakkında bilgi verildi, soruları
cevaplandırıldı.
Genel Başkan Yardımcımız Gezer’den ziyaret
Genel Başkan Yardımcımız Mesut
Gezer, 9 Şubat’ta şubemizi ziyaret etti.
Tofaş’tan 50 kadar üyemizin bulunduğu
toplantıya katılan Gezer, sözleşme sürecine
ilişkin bilgi verdi. Bu süreçte üyelerimizin daha
fazla okuyup araştırmalarının büyük önem
taşıdığını ifade eden Gezer, bu amaçla yayın
hayatına başlayan Vardiya Gazetemizin her
köşesinin itinayla okunması gerektiğini belirtti.
GEMLİK ŞUBESİ
Sözleşme süreci anlatıldı
türk Metal-Mess toplu
sözleşme görüşmeleri sürecinde
varılan nokta hakkında
fabrikalardaki üyelerimizi
bilgilendirmeyi amaçlayan
işyeri ziyaretleri devam
ediyor. Şube Başkanımız
Kemal Durmaz, bu çerçevede,
29 Ocak’ta Kırpart, 31
Ocak’ta da, Leone Kablo ve
Ficosa Ototmotiv işyerlerini
ziyaret etti. Başkan Durmaz
ziyaretlerde üyelerimizle
bir araya gelerek, sözleşme
sürecine ilişkin bilgi verdi,
soruları cevaplandırdı.
ESKİŞEHİR ŞUBESİ
Ziyaretler devam ediyor
Şube Başkanımız
Erkut Kılıç, 12 Ocak’ta
Arçelik, 16 Ocak’ta da,
şubemizin yeni örgütlendiği, GKN Otomotiv işyerlerini ziyaret etti.
Başkan Kılıç ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir
araya gelerek sohbet etti,
sorunlarını dinledi.
Geçmiş olsun ziyareti
Şube Başkanımız Erkut Kılıç,
Şube Sekreterimiz Bülent Uçarsu ve
Mali Sekreterimiz Ceylan Çimen,
Arçelik A.Ş. Buzdolabı ve Kompresör
İşletmesinde iş kazası geçiren üyemiz
Gökhan Meriç’i evinde ziyaret ederek
geçmiş olsun dileğinde bulundu
69
TÜRK
bOrusan Mannesman işyeri
temsilciliği tarafından 27 Ocak’ta
Uludağ’a düzenlenen gezi oldukça
keyifli geçti. Geziye eşleriyle birlikte
katılan üyelerimiz, keyifli bir hafta
sonu geçirdiler.
METAL
Uludağ gezisi ile keyifli bir gün geçirdiler
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
İşyeri ziyaretleri
Şube Başkanımız Ruhi Biçer, 25 Ocak
ve 7 Şubat’ta Oyak Renault A.Ş. işyerini,
14 Şubat’ta da Tredin işyerini ziyaret etti.
Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk de,24
Ocak’ta Beta Seals
işyerini ziyaret etti.
Fabrika ziyaretlerinde
üyelerimize, toplu
sözleşme süreci
hakkında bilgi verildi,
soruları cevaplandırıldı.
METAL
Yeni üyelerimiz ziyaret etti
TÜRK
70
Şubemiz yetkisindeki Oyak Renault A.Ş.de
yeni işbaşı yapan üyelerimiz, 11 ve 13 Şubat’ta,
gruplar halinde şubemizi ziyaret etti. Şube
Başkanımız Ruhi Biçer ve Şube
Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk,
üyelerimize sendika hakkında
bilgi verdi ve Mess ile yürütülen
toplu sözleşme sürecini anlattı.
İnsan Kaynakları’na taleplerimiz iletildi
Şube Başkanımız Ruhi Biçer, Şube
Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk ve Şube Mali
Sekreterimiz Selda Tekman, Tredin A.Ş.’de çalışan
üyelerimizin 2012 – 2014 Sözleşmesinde 3. Gruptan
2. Gruba alınmaları talebi ile ilgili olarak, işyerinin
İnsan Kaynakları yöneticileriyle görüştü. Görüşmede
taleplerimiz iletilerek, değerlendirme yapıldı.
Toplu iş sözleşmeşi imzalandı
Şubemiz yetkisindeki Abdul
Ghani Hussaın Group işyerinde toplu
iş sözleşmesi imzalandı. 01.03.2012
– 28.02.2014 yürürlük tarihli
sözleşmenin ayrıntıları, 14 Şubat’ta
gerçekleştirilen toplantıda, Şube
Başkanımız Ruhi Biçer tarafından
üyelerimize anlatıldı.
Kurslar devam ediyor
üYelerimizin çocuklarına
yönelik olarak düzenlenen kursların 2.
dönemi, okulların açılmasıyla birlikte
12 Şubat’ta başladı. Bu nedenle Eğitim
Merkezimizde düzenlenen toplantıya
katılan Bursa Şube Başkanlarımız,
öğrencilere başarılar diledi.
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
Teka Teknik ziyaret edildi
Şube Başkanımız Murat Koçak, 18 Şubat’ta
Teka Teknik Mutfak Aletleri San. ve Tic. A.Ş.
işyerini ziyaret etti. Başkan Koçak ziyarette, çalışan
üyelerimizle tezgahları başında bir araya geldi
ve sözleşme sürecine ilişkin bilgi verdi, soruları
yanıtladı. Şube Başkanımız Koçak, daha sonra İdari
İşler Müdürü Ergül Kardaş ile de görüştü.
Şubemizde
sınav heyecanı
TİS hakkında bilgi verildi
ÇerkezköY’den Gölcük’e
atanan Hakim Ali Altuntaş, 28
Ocak’ta şubemize bir veda ziyareti
gerçekleştirerek, Şube Başkanımız
Murat Koçak’la görüştü.
71
TÜRK
Gölcük Hakimi
şubemizde
METAL
üYelerimizin çocuklarına
yönelik olarak yürütülen kurslara
katılan 150 öğrenci, hafta sonunda,
kurs aldıkları derslerden sınava
girdi. Şube Başkanımız Murat
Koçak, sınav öncesi öğrencilere
başarılar diledi.
Türk Metal-Mess toplu
sözleşme görüşmeleri sürecinde
varılan nokta hakkında
fabrikalardaki üyelerimizi
bilgilendirmeyi amaçlayan işyeri
ziyaretleri devam ediyor. Şube
Başkanımız Murat Koçak bu
amaçla, 7 Şubat’ta BSH Ev
Aletleri, 8 Şubat’ta da, Hema
Endüstri işyerlerini ziyaret etti.
Başkan Koçak ziyaretlerde, toplu
sözleşme sürecinde gelinen nokta,
kabul edilen idari maddeler
hakkında ayrıntılı bilgi verdi,
soruları cevaplandırdı. Başkan
Koçak, gelişmeler hakkında
doğru bilgi alabilmenin en sağlam
yolunun, sendikamızca yayımlanan
Vardiya Gazetesi ve aylık dergi
olduğunu da ifade etti.
Bayan üyelerimiz şubemizi ziyaret etti
Şubemiz yetkisindeki BSH Ev Aletleri
işyerinde çalışan 50 bayan üyemiz 30 Ocak’ta
şubemizi ziyaret etti. Bayan üyelerimizi
ağırlayan Şube Başkanımız Murat Koçak,
devam eden sözleşme süreci, Ankara’da devam
eden eğitimler ve üyelerimizin çocukları için
verilen kurslar hakkında bilgi verdi.
GEBZE 1 NOLU ŞUBE
Pimsa Adler’e ziyaret
ŞUBE Başkanımız Şeref Özcan,
örgütlenmenin tamamlanarak yetki
başvurusunda bulunulan Pimsa Adler
işyerini 1 Şubat’ta ziyaret etti. Başkan
Özcan ziyarette, çalışan üyelerimizle
bir araya gelerek sözleşme süreci
hakkında bilgi verdi, çalışma
hayatında iş güvenliği konusuna
önem verilmesi gerektiğini vurguladı.
Şubemize ziyaretler
METAL
Hp Pelzer Pimsa işyerinden temsilcimiz ve
üyelerimiz 18 Ocak’ta gece vardiyası çıkışı, Autoliv
Cankor işyerinden temsilcilerimiz ve üyelerimiz 25
Ocak’ta, Pür Trim çalışan üyelerimiz de ayrı bir grup
halinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Şeref
Özcan üyelerimize, Mess sözleşme süreci ve kabul
edilen maddelere ilişkin bilgi verdi.
TÜRK
72
Şeref Özcan’dan Aygaz’a ziyaret
Şube Başkanımız Şeref Özcan,
12 Şubat’ta Aygaz A.Ş. işyerini
ziyaret etti. Başkan Özcan ziyarette,
üyelerimizle bir araya gelerek, toplu
sözleşme süreci hakkında ayrıntılı bilgi
verdi. Üyelerimiz de, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak ve sendikamızın yanında
olduklarını dile getirerek birlik ve
beraberlik mesajı verdi.
ANKARA 2 NOLU ŞUBE
Daym ziyaret edildi
ŞUBE Başkanımız Halil
İbrahim Alpoğlu ve Şube
Sekreterimiz Sinan Kılınç,
şubemiz yetkisindeki Ders Aletleri
Yapım Merkezi işyerini ziyaret
etti. Başkan Alpoğlu, üyelerimizi
tezgahları başında ziyaret ederek
sohbet etti ve sorunlarını dinledi.
GÖLCÜK ŞUBESİ
Emekli üyelerimize plaket
Ford Otomotiv’den
emekli olan üyelerimiz
Recep Nökös ve Mustafa
Sütçü şubemizi ziyaret etti.
Şube Başkanımız Mehmet
Şener, Nökös ve Sütçü’ye
katkılarından dolayı teşekkür
etti ve birer plaket verdi.
Şubede toplantı yapıldı
FOrd Otomotiv San. A.Ş.
çalışanı bir grup üyemiz, 14 Şubat’ta
gece vardiyasının ardından şubemizi
ziyaret etti. Şube Başkanımız Mehmet
Şener, üyelerimize sözleşme süreci
hakkında bilgi verdi.
BİGA ŞUBESİ
Üyelerimiz
bilgilendirildi
Şube Başkanımız Osman Akkurt, 5 Şubat’ta
İçdaş’ı ziyaret etti. İşyerindeki yemekhanelerde
üyelerimizle bir araya gelen Başkan Akkurt, Mess’le
sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin ayrıntılı
bilgi verdi ve kabul edilen idari maddeleri anlattı.
Biga’da kurslar başladı
Şubemizin, İçdaş çalışanı üyelerimizin
çocuklarına yönelik olarak 3 yıldır düzenlediği
kursların yeni dönemi, 13 Şubat’ta başladı.
Kurslara katılan 90 öğrenciye, Halk Eğitim
Müdürlüğü eğitmenlerince, İngilizce,
matematik ve fen bilgisi dersleri verilecek.
73
TÜRK
Şubemize ziyaret
METAL
Şube Yönetim Kurulu toplantımız,
1 Şubat’ta yapıldı. Toplantıda aylık
değerlendirme yapıldı. Bu arada, 4
Şubat’ta Şube Başkanımız Mehmet Şener
başkanlığında yapılan toplantıda da,
Yönetim Kurulu üyelerimizle temsilcilere,
Mess sözleşmesi sürecinde yapılan
toplantılar ve kabul edilen idari maddeler
konusunda bilgi verildi
İSKENDERUN 1 NOLU ŞUBE
Varan’dan
Noksel’e
ziyaret
Şube Başkanımız Çakır
Varan, 28 Ocak’ta Noksel
işyerini ziyaret etti. Başkan Varan
ziyarette, üyelerimizle bir araya
gelerek sohbet etti, sözleşme
süreci hakkında bilgi verdi.
Yazıcı Demir Çelik Fabrikası’nda sözleşme heyecanı
METAL
Yazıcı Demir
Çelik işyeri için yeni
dönem toplu sözleşme
görüşmelerinin ilki,
6 Şubat’ta Ankara’da
Genel Merkezimizde
yapıldı. Şube Başkanımız
Çakır Varan, ilk
toplantının ertesi günü 7
Şubat’ta fabrikayı ziyaret
ederek, üyelerimize
toplantı hakkında bilgi
verdi, soruları yanıtladı.
TÜRK
74
Resa Demir’de örgütlenme süreci
iskenderun
Organize Sanayi
Bölgesi’nde bulunan Resa
Demir’de örgütlenme süreci
başladı. Bu çerçevede işyeri
çalışanları şubemizi ziyaret
ederek, Şube Başkanımız
Çakır Varan’la görüştü.
Başkan Varan, sendika
üyeliği ve sendikalı olmanın
önemini anlattı.
ÇAYIROVA ŞUBESİ
İşyeri ziyaretleri
devam ediyor
Şube Başkanımız Bilal Uça, 8 Şubat’ta Kalkancı
Pres Döküm,12 Şubat’ta da Autoliv Metal Pres iş yerlerini ziyaret etti. Başkan Uça ziyaretlerde, toplu sözleşme süreci hakkında bilgi verdi ve soruları cevapladı.
BOLU ŞUBESİ
İşyerlerimiz bilgilendirildi
Şube Başkanımız Özgür Elçi ve
şube yöneticilerimiz, 17 Ocak’ta IR
Emniyet Güvenlik A.Ş, 31 Ocak’ta
da, Ümran Boru işyerlerini ziyaret
etti. Başkan Elçi ve yöneticiler,
çalışan üyelerimize,
toplu sözleşme
görüşmeleri
kapsamında yapılan
toplantılarla
ilgili bilgi verdi
ve soruları
cevaplandırdı.
Korkmaz’a ziyaret
METAL
Şube Başkanımız Özgür Elçi ile Türk-İş Düzce İl Temsilcisi Murat Ardıç, Düzce Valisi Adnan Yılmaz’ı 13 Şubat’ta
makamında ziyaret etti. Başkan Elçi ziyarette Vali Yılmaz’a,
Düzce’de sendikacılık ve çalışanların sorunlarını anlattı.
Şube Başkanımız Özgür Elçi ve Düzce Bölge
Temsilcimiz Murat Ardıç, 6 Şubat’ta, Ak Parti
Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz’ı TBMM’de
ziyaret etti. Yapılan görüşmede, Düzce’deki
çalışma hayatı ile ilgili gelişmeler ele alındı.
BOZÜYÜK ŞUBESİ
Şubemizde
kan bağışı
kızılaY Kan Merkezi, 8 Şubat’ta,
şube lokalimizde kan bağışı kampanyası
gerçekleştirdi. Kampanya, üyelerimiz ve
vatandaşlardan büyük ilgi gördü.
Türk Demirdöküm’e ziyaret
Şube başkanımız Cemal Güney,
14 Şubat’ta Türk Demirdöküm işyerini
ziyaret etti. Başkan Güney ziyarette
çalışan üyelerimize bir araya gelerek,
toplu sözleşme süreci hakkında bilgi
verdi, soruları cevaplandırdı.
75
TÜRK
Vali Adnan
Yılmaz’a ziyaret
İSTANBUL ANADOLU YAKASI
Elmek’te görüşmeler başladı
Şubemizin yetkili
olduğu Elmek’te, münferit
toplu sözleşme görüşmelerinin
ilk toplantısı, 29 Ocak’ta
şubemizde yapıldı. Toplantıya
Şube Başkanımız Halil Faki
Erdal, Avukatımız Neslihan
Erdem, İşyeri Baştemsilcimiz
Tuncay Bölük, İşyeri Endüstri
İlişkiler Müdürü Ertuğrul
Sağlam, İnsan Kaynakları
Müdürü Nejdet Akyıldız ve
işyeri avukatları katıldı.
METAL
İşyeri ziyaretleri devam ediyor
TÜRK
76
Şube Başkanımız Halil Faki
Erdal, 22 Ocak’ta Gebze’deki
Siemens ve Elmek, 24 Ocak’ta
Delphi, 14 Şubat’ta da Takosan
işyerlerini ziyaret etti. Başkan
Erdal ziyaretlerde, toplu sözleşme
süreci konusunda çalışan
üyelerimize ayrıntılı bilgi verdi,
soruları cevaplandırdı.
Şubemize ziyaretler
siemens
çalışanlarından bir grup
üyemiz 18 Ocak’ta,
Arçelik çalışanları da 23
Ocak’ta şubemizi ziyaret
etti. Şube Başkanımız
Halil Faki Erdal ile
biraraya gelen üyelerimizle
güncel konular görüşüldü.
Temsilciler Meclisi toplantısı
Şube Temsilciler Meclis toplantısı
25 Ocak’ta şubemizde yapıldı.
Şube Başkanımız Halil Faki Erdal
başkanlığındaki toplantıda, başta Mess
sözleşme süreci olmak üzere, Vardiya
Gazetemiz ile aylık dergimize ilişkin
değerlendirmeler yapıldı.
KARADENİZ EREĞLİ ŞUBESİ
AK Parti’ye
ziyaret
Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş
ve Şube Yönetim Kurulumuz, 22 Ocak’ta
Ak Parti İlçe binasını ziyaret ederek, göreve yeni seçilen İlçe Başkanı Mehmet Fatih
Çakır’ı kutladı.
İrfan Erdem’den ziyaret
Genel Maden İşçileri
Sendikası (GMİS) Genel Başkanı
Eyüp Alabaş, Yönetim Kurulu
üyeleri ve şube başkanları, 1 Şubat’ta
şubemizi ziyaret etti. Genel Başkan
Alabaş ziyarette, Zonguldak’ta
yapılan “Emeğe Saygı Mitingi”ne
sendikamızın verdiği destekten
dolayı, Şube Başkanımız Yusuf
Ziya Odabaş ve Erdemir işçilerine
teşekkür etti.
Üyelerimiz kulubüne sahip çıktı
Şubemizin organizasyonuyla,
30 Ocak’ta Büyük Anadolu Ereğli
Hotel’de, Erdemir Spor Kulübü
yararına Kaynaşma ve Dayanışma
Gecesi düzenlendi. Genel Başkan
Yardımcımız Süleyman Yıldırım,
onur konuğu olarak katıldığı gecede
yaptığı konuşmaya, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak’ın selamını ileterek
başladı. Yıldırım, Erdemir’de yapılacak
24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi
görüşmelerinde, üyelerimizin en üst
düzeyde haklar elde edebilmesi için çaba
gösterdiklerini söyledi.
77
TÜRK
GMİS’ten teşekkür ziyareti
METAL
batı Karadeniz Deniz Ticaret
Odası Başkanı İrfan Erdem, 23 Ocak’ta
şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız
Yusuf Ziya Odabaş’la görüştü. Erdem
ziyarette, Türk Metal’in, Erdemir’den
işçi çıkarılmasının önüne geçilmesi
konusundaki çabasını takdir ettiklerini
belirtti. Görüşmede, ilçedeki gelişmeler
üzerine görüş alışverişinde de bulunuldu.
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
İşyeri ziyaretleri
Şube Başkanımız Hüseyin
Özben, 21 Ocak’ta Valf San. A.Ş., 7
Şubat’ta da İndesit işyerlerini ziyaret
etti. Başkan Özben ziyaretlerde, çalışan
üyelerimizle tezgahları başında bir
araya geldi ve toplu sözleşme görüşme
süreci hakkında bilgi verdi.
Elba’ya ziyaret
Şube Başkanımız Hüseyin
Özben, 22 Ocak’ta Elba Basınçlı
Döküm fabrikasını ziyaret ederek,
Fabrika Müdürü Avni Akalp’le
görüştü. Başkan Özben görevine yeni
başlayan Akalp’e başarılar diledi.
METAL
DP Genel Başkanı Uysal’dan şubemize ziyaret
TÜRK
78
demOkrat Parti Genel Başkanı
Gültekin Uysal, 28 Ocak’ta şubemizi
ziyaret etti. Şube Başkanımız Hüseyin
Özben, Yönetim Kurulu ve temsilcilerin
de bulunduğu görüşmede, güncel
gelişmeler ele alındı. CHP Merkez İlçe
Başkanı Engin Uzun ve yönetim kurulu
üyeleri de 5 Şubat’ta şubemizi ziyaret
ederek,Başkan Özben ile görüştü.
Olgun Çelik’te TİS görüşmeleri başladı
Şubemizin yetkili olduğu
işyerlerinden Olgun Çelik işvereni
ile, toplam 370 üyemizi ilgilendiren
toplu sözleşme görüşmeleri, 29
Ocak’ta başladı. Şubemizde yapılan ilk
oturumda, 8 idari madde ele alınarak
kabul edildi. Şube Başkanımız Özben,
4 Şubat’ta Olgun Çelik işyerini ziyaret
ederek, devam eden görüşmeler
hakkında bilgi verdi.
Indesit’te TİS görüşmeleri
Şubemiz yetkisindeki
Indesit işvereni ile, toplam
850 üyemizi ilgilendiren toplu
sözleşme görüşmeleri de 29
Ocak’ta başladı. Şubemizde
yapılan görüşmelerin ikincisi
de 11 Şubat’ta gerçekleştirildi.
Her iki oturumda toplam 21
idari madde kabul edildi.
SAMSUN BÖLGE
Direniş çadırına ziyaret
YeŞilYurt
Demir Çelik Endüstrisi
ve Liman İşletmeleri’nde,
01.01.2013–31.12.2014
dönemini kapsayan toplu
sözleşme görüşmeleri
başladı. Sözleşme süreci
hakkında işyerinde
üyelerimize bilgi verildi.
OSMANGAZİ ŞUBESİ
Fabrikada kutlama
Şubemiz yetkisindeki
işyerlerinden Chassis Brakes
International Bursa fabrikasında,
2012 yılında 1 milyon 197 bin
609 ürün sıfır hata ile üretilerek,
büyük bir başarıya imza atıldı. Bu
nedenle düzenlenen törene katılan
Fabrika Kalite Direktörü Bernard
Theil, çalışanları, gösterdiği yüksek
performanstan dolayı kutlayarak
teşekkür etti. Bursa Fabrika
Genel Müdürü Uygar Eti’nin
de katıldığı törende, fabrikanın
bölüm temsilcilerine birer başarı ve
teşekkür plaketi verildi.
79
TÜRK
Yeşilyurt Demir-Çelik’te görüşmeler başladı
METAL
eti Bakır İşletmeleri’nde
işten çıkartılan işçilerin direnişi
devam ediyor. Türk Metal üyesi
direnişçi işçiler, kendilerini “öcü”
gibi gören işvereni protesto
amacıyla maskeli bir eylem
gerçekleştirdi. Bu arada, MHP
Ankara Milletvekili Mustafa
Erdem, Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek ve MHP
Samsun İl Başkanı Şaban Kılıç
ve yönetim kurulu üyeleri, destek
amacıyla direniş çadırını ziyaret
ederek bilgi aldılar.
GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ
İşyeri ziyaretleri
Şube Başkanımız Uysal
Altundağ, 7 Şubat’ta Coatcoil Metal,
8 Şubat’ta da Halla Otomotiv’i ziyaret
etti. Başkan Altundağ ziyaretlerde
üyelerimizle tezgahları başında bir
araya gelerek sohbet etti. Başkan
Altundağ, Halla Otomotiv’in Güney
Koreli Fabrika Müdürü. Choı ve ekibi
ile temsilcilerimizin de katıldığı bir
değerlendirme toplantısına katıldı.
METAL
Üyelerimiz şubemizde
TÜRK
80
mps çalışanı bir
grup üyemiz, 17 Şubat’ta
şubemizi ziyaret etti.
Şube Başkanımız Uysal
Altundağ, üyelerimize
Mess sözleşme süreci ve
kabul edilen maddeler
hakkında bilgi verdi.
İZMİR 2 NOLU ŞUBE
Delphi ziyareti
Şube başkanımız
Hayrettin Çakmak, 6 Şubat’ta
Delphi işyerini ziyaret
ederek, A vardiyasında
çalışan üyelerimizle tezgâhları
başında bir araya geldi. Başkan
Çakmak üyelerimize, toplu
sözleşme taslağı hakkında
ayrıntılı bilgi verdi.
SAKARYA ŞUBESİ
Emekli üyelerimizden ziyaret
Şubemiz yetkisindeki
Otokar Otomotiv ve
Savunma San. AŞ işyerinden
yeni emekli olan 5 üyemiz,
31 Ocak’ta şubemizi ziyaret
etti. Şube Başkanımız Şahin
Kaya, emekli arkadaşlarımıza
sağlıklı ve uzun bir yaşam
dileğinde bulundu.
Bu dergi, sendikalı işçiler tarafından basılmıştır.
TÜRKMETAL
ŞUBAT 2013 - SAYI: 163

Benzer belgeler