3 - Türk Metal Sendikası
Transkript
3 - Türk Metal Sendikası
TÜRK METAL SENDİKASI GENEL MERKEZİ AYLIK YAYIN ORGANI TÜRK ŞUBAT 2013 | SAYI: 163 METAL ÜRETMEK, KAZANMAK, KAZANDIRMAK İSTİYORUZ TÜRKMETAL ŞUBAT 2013 - SAYI: 163 EMEK MÜCADELESİNDE KADIN ERKEK EL ELE EDİTÖRDEN Gün, bİrlİk ve beraberlİk günü! Metal işçileri için son derece önemli bir dönemi yaşıyoruz; 2012-2014 Türk Metal – MESS Toplu İş Sözleşmesi dönemi… Türk Metal Ailesi için birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi gereken, güçlendirilmesi gereken, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir dönem… Yapılan toplantıların, yayınların ve paylaşımların geri bildirimlerinden anladığımız sonuç şu ki; metal işçisi üyelerimiz bu dönemin taşıdığı önemin farkında… Bu ay yaşanan iki önemli gelişmeden ilkine, yani toplu sözleşme müzakerelerimizin başlamış olmasına değindik. Diğer önemli konu ise, herkesin bildiği gibi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlediğimiz, geleneksel Kadın İşçiler Kurultayımız… Sosyal sendikacılığın bir gereği olarak, dünyada eşi benzeri olmayan bir organizasyon özelliğini taşıyan kurultayımız hakkında genel bilgiler bu sayımızda mevcut. Kapağımızın tasarımı da, bu iki gelişmeyi yansıtacak bir başlık ve fotoğrafla şekillendi. Bu kapak tasarımıyla, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadın emekçilerin, erkek emekçilerle aynı statü ve haklara sahip olması, kadın ve erkek işçilerin hak mücadelesini el ele ve birlikte vermesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık… Çünkü yaptıkları iş ve harcadıkları emek hemen hemen aynı. Ancak kadınlarımızın, erkeklerden çok daha fazla sorumlulukları bulunuyor. Kadın emekçilerimizin iş sağlığı ve güvenliği konusu, onların çalışma psikolojileri ile ilgili ayrıntılar, kadınlar hakkında ilginç bilgiler ve afişler… Yani dergimizin bu sayısı, bir anlamda Dünya Emekçi Kadınlar Günü özel sayısı olarak hazırlandı... Türk Metal, tarihine altın harflerle yazılacak bir mücadele ve direniş örneği sergiledi. Türk Metal, BMC emekçilerine yine benzersiz bir yaklaşımla sahip çıkıyor. BMC emekçileri için, emek ve ekmek mücadelesi için başlatmış olduğumuz yürüyüş, Türkiye çapında ses getirdi. Dileriz türlü eylemlerle duyurmaya çalıştığımız bu ses somut bir sonuç doğurur. Bu ay Bosch emekçileri ve bütün Türk Metal ailesi için Yüce Türk Yargısı’ndan güzel bir haber geldi. Bosch için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yetki tespitini mahkemeye götüren ‘sıfırcılara’, mahkemeden tokat gibi bir cevap geldi ve yetkinin Türk Metal’de olduğuna, yargı tarafından da hükmedilmiş oldu. Bütün emekçi kardeşlerimize hayırlı uğurlu olsun. Toyota’da örgütlenme sürecimiz devam ediyor. Bu zamana kadar sizlere örgütlenme konusunda Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın Sakarya konuşmasından sonraki süreç hakkında bilgi verdik. Bir de bunun perde arkası var. Bu sürece nasıl gelindi? Bu soruya “Türk Metal Toyota’yı; Toyota Türk Metal’i İstiyor” başlıklı haberimizle cevap vermeye çalıştık… Umarız örgütlenme sürecimizle ilgili bütün sorulara bu yazımızla bir cevap vermiş oluruz. Türk Metal Dergisi metal işçilerinin sesi, yüreği, aynası, kulağı ve gözü… Bu dergi sizin, hepinizin ortaklaşa çıkardığı bir dergi… Bu dergi sizi ve geleceğinizi anlatıyor… Bütün kadın emekçilerimizin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun… çtürk Ertan Gtuen .tr rkmetal.org urk@ ertangenct İÇİNDEKİLER 4 12 TÜRK METAL SENDİKASI AYLIK YAYIN ORGANI Şubat 2013 | Sayı: 163 YAYIN SAHİBİ Türk Metal Sendikası Adına Pevrul KAVLAK SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Bekir EROĞLU HABER MÜDÜRÜ Ertan GENÇTÜRK METAL ARAŞTIRMA M. KEMAL ŞEN TÜRK 2 YÖNETİM MERKEZİ Türk Metal Sendikası Genel Merkezi Basın Müşavirliği Beştepe Mahallesi Yaşam Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520 Söğütözü/ANKARA Telefon: 0312 292 64 00 Faks: 0312 284 40 18 16 19 20 22 [email protected] www.turkmetal.org.tr www.turkmetaldergi.com PRODÜKSİYON CTCP REPROTEK BASKI Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş. Ziraat Bankası Tesisleri İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık - ANKARA Tel: 0 (312) 384 73 44 - 45 YAYIN TARİHİ: 28 / 02 / 2013 YAYININ TÜRÜ: Yaygın süreli YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY YAYIN DİLİ: TÜRKÇE Dergimiz basın ahlak yasasına uyar. Ayda bir yayımlanır ve üyelerimize ücretsiz dağıtılır. Bu ayın öne çıkanları Azerbaycan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na kutlama SAYFA 24 temel engeller ve çözüm yolları 54 Sevil Hacıoğlu / ‘Öğrenilmiş Kadınlık’ ve ‘Başarı Korkusu’ Dr. Naci Önsal / Yüksek Öğrenimin çalışma hayatına yansıması SAYFA 36 58 Türk Metal-MESS ortak eğitimleri sürüyor 61 Sağlık / Cildimizin düşmanları 62 Kitap-Sinema 65 Bizden haberler Doç. Dr. Yücel Uyanık: Yaşlılık, Yaşlanma ve yaşlı ayrımcılığı üzerine SAYFA 40 Kayıt dışı istihdam ile sendikasız işçi sayısı paralel SAYFA 48 KENETLENMELİYİZ SAYFA 32 OERLIKON KAYNAK ELEKTRODLARI SAYFA 44 METAL Çalışan Kadınların Sorunlarının Çözümü, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanmasına Bağlıdır 6 Cari işlemlerde daralma yaşandı 8 Dünyadan haberler 10 Sektörden haberler 29 Üyelerimiz Büyük Anadolu otellerinde 30 Sosyal medyada Türk Metal 50 Sendikal örgütlenmenin önündeki 3 TÜRK SAYFA 15 ÇANLAR, SENDİKALAR İÇİN ÇALIYOR… METAL Biz, “insana sevgi, emeğe saygı” olarak belirlediğimiz kutsal bir ilkenin ve davanın sendikasıyız. Bu davayı metal işçileri için bugüne kadar nasıl ‘alnımızın akıyla’ taşıyıp, gereklerini yerine getirdiysek, bundan sonra da bu heyecanı ve sorumluluğu taşımaya devam edeceğiz. 4 TÜRK 2 Pevrul KavlaK Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı [email protected] twitter.com/KavlakPevrul 013 yılı hem sendikamız hem de üyelerimiz için büyük önem taşıyor. 9 Ocak 2013 tarihinde yaklaşık 95 bin üyesi adına MESS ile toplu sözleşme masasında ilk görüşmesini yapan Türk Metal Sendikası, aslında bu görüşmelerde, işkolundaki diğer sendikaların üyeleriyle birlikte 115 bin metal işçisini temsil ediyor. Bugüne kadar gerçekleşen 4 oturumda idari maddeler görüşüldü. Gelinen aşamada idari anlamdaki maddeleri üyelerimiz açısından bir sorun olmayacak şekilde sonuca bağlamış bulunuyoruz. Bu sözleşme daha evvel de söylediğimiz gibi, Türk işçi hareketi açısından hem anlamı hem de önemi olan bir sözleşme. Bu sözleşmede her zaman olduğu gibi ‘cesurca’ masaya oturan taraf, ‘Biz’ olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bu nedenle sendikacılık anlamında ‘iflas etmiş’ çevreler, sözleşme görüşmelerinin her oturumundan sonra, her zaman olduğu gibi ‘meyve veren ağacı taşlamaya’ devam edecek. Bundan eminiz; çünkü onların varoluş gerekçeleri bu… Bugüne kadar iftira ve yalanlarla beslenen bu kampanyalar sayesinde, az sayıda metal işçisini yalanlarına alet ettiler. Dolayısıyla, bu provokasyonlar ve haksızlık üzerine bina edilmiş eleştiriler karşısında ne yapmak lazım? Hazırlıklı olmak lazım, dikkatli olmak lazım, anlamak lazım... Doğru bilgilenmek lazım, doğru bilgi vermek lazım… Oturmamıza, kalkmamıza, kullandığımız kelimelere, konuşmamıza çok, ama çok dikkat etmemiz lazım. Çalışanları doğru bilgilerle donatmak ve rahatlatmak lazım… Sendikamızın sözleşme sürecinden, temsil etmekle gurur ve onur duyduğu metal işçilerinin lehine bir sonuçla çıkması için hepimizin üzerine düşeni, eksiksiz yerine getirmesi gerekiyor. Çünkü, hem Türkiye genelinde, hem de işkolumuzda sendikamız Türk Metal’in üslenmiş olduğu sosyo-ekonomik sorumluluk bunu gerektiriyor. İstatİstİklere göre, türkİye’de 92 sendİka var. yanİ her sendİkaya yaklaşık 11 bİn üye düşüyor. ancak, 92 sendİkanın gerçek anlamda sendİkal fonksİyonlara sahİp olup olmadığı tartışılmaya devam edİyor. çünkü, bu 92 sendİkadan sadece 43’ü %1 barajını aştı… İstatİstİk sonuçları, 3 büyük İşçİ konfederasyonu İçİn tehlİke çanlarının çaldığı şeklİnde değerlendİrİlİyor. türk-İş’e bağlı 3, hak-İş’e bağlı 6 ve dİsk’e bağlı 11 sendİka barajı aşamadı. buna rağmen, konfederasyon ve sendİka yönetİcİlerİ, esası bırakıp teferruatla uğraşarak, kısır baraj tartışmalarıyla konunun vahİm boyutlarını gözden kaçırmaya devam edİyor Öncelikle söylemek gerekirse, emeğe saygı, emekçilerin örgütlenme hakkına sahip olabilmesiyle, insanca yaşama kriterlerine sahip olmasıyla, güvenli çalışma ortamlarıyla mümkün olur. Biz, sendika olarak, bu ilkede ne kadar samimi olduğumuzu göstermek için, sözleşme görüşmelerinin metal işçileri için ‘kazanımlarla’ sona ermesi için çalışıyoruz. Bunun için örgütlenme çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ama üzülerek belirtelim ki, Türkiye, giderek emeğin gereken saygıyı görmediği bir ülke olmaya adım adım yaklaşıyor. Batı demokrasilerinde, emekçilerin ve sendikaların demokratik yaşam içinde yerini sağlamlaştırma çabalarına inat, Türkiye’de emeğin ve sendikaların yeri giderek irtifa kaybediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan işkolu istatistikleri, Türkiye’de sendikalaşmanın geldiği trajik noktayı ortaya koymakla kalmayıp, sendikalar için alarm zillerini de çalıyor. 2009 yılında 5,4 milyon işçiden 3,2 milyonunun sendikalı olduğu, yani sendikalaşma oranının %59,9 olduğu Türkiye’de bugün, 10 milyon 882 bin işçiden ancak 1 milyonu ( 1.001.671) sendikalı. Yani 100 işçiden 9,21’i İstatistiklere göre, Türkiye’de 92 sendika var. Yani her sendikaya yaklaşık 11 bin üye düşüyor. Ancak, 92 sendikanın gerçek anlamda sendikal fonksiyonlara sahip olup olmadığı tartışılmaya devam ediyor. Çünkü, bu 92 sendikadan sadece 43’ü %1 barajını aştı… İstatistik sonuçları, 3 büyük işçi konfederasyonu için tehlike çanlarının çaldığı şeklinde değerlendiriliyor. Türk-İş’e bağlı 3, Hak-İş’e bağlı 6 ve Disk’e bağlı 11 sendika barajı aşamadı. Buna rağmen, konfederasyon ve sendika yöneticileri, esası bırakıp teferruatla uğraşarak, kısır baraj tartışmalarıyla konunun vahim boyutlarını gözden kaçırmaya devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan işkolu istatistikleri, Türk İşçi Hareketi içindeki saygın yerini yarım asırdan bu yana koruyan Türk Metal gerçeğini de gözler önüne sermiştir. İstatistiklere göre, Türkiye’deki her 7 işçiden biri, Türkİş’e üye, her 5 işçiden 1’i ise sendikamız Türk Metal’in üyesidir. Üye sayısı bakımından Disk’e 50 binlik bir fark atan Türk Metal, diğer işçi konfederasyonu Hak-İş ile de hemen hemen aynı çoğunluğa sahip. Metal işkolunda çalışan her 4 işçiden 3’ünün sendikası olan Türk Metal, özellikle 2010 yılından itibaren ortaya koyduğu ‘Sosyal Sendikacılık’ anlayışı ve bu çerçevede gerçekleştirildiği örgütlenme çalışmala- rı ile Türk Sendikal hareketine örnek olmaya, önderlik yapmaya devam ediyor. Sonuç olarak söylemek gerekirse, bu rakamlar, Türk sendikacılığı için bir alarm işaretidir. Bizim Türk Metal olarak, gösterdiğimiz başarı ve üstün performans, sendikaların içinde bulunduğu vahim durumu görmemize engel değildir. Sendikalar derhal yeni bir yapılanma ve anlayış değişikliği konusunda adımlar atmalıdır. Türkiye’nin örgütlenme notu, bugün kötü durumda ise, bunda siyasi iktidarlar ve yasalar kadar, sendikaların örgütlenme konusundaki tembelliklerinin de önemli rolü vardır. Sendikaların bu konudaki sorumluluklarına karşı çıkmaları, ciddi ve tutarlı bir yaklaşım değildir,olamaz. Dolayısıyla, sendikalar ve sendikacılar, kapristen ve kompleksten uzak bir şekilde, önlerindeki Türk Metal örneğini bir kurtuluş reçetesi olarak dikkate almalı ve üzerlerindeki ölü toprağından kurtulmalıdır. Yapılacak olan budur... METAL sendikalı. Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, demokrasi karnemizdeki temel derslerden biri olan örgütlenmede notumuz, 10 üzerinden 1… 5 TÜRK Biz, “insana sevgi, emeğe saygı” olarak belirlediğimiz kutsal bir ilkenin ve davanın sendikasıyız. Bu davayı metal işçileri için bugüne kadar nasıl ‘alnımızın akıyla’ taşıyıp, gereklerini yerine getirdiysek, bundan sonra da bu heyecanı ve sorumluluğu taşımaya devam edeceğiz. A S I K A KIS Cari işlemlerde daralma yaşandı 23.537 milyon dolar azalarak, 65.602 milyon dolara gerilemesi, hizmetler dengesinden kaynaklanan net gelirlerin 3.929 milyon dolar artarak, 21.932 milyon dolara ulaşması ve gelir dengesinden kaynaklanan net giderlerin de 1.247 milyon dolar azalarak, 6.594 milyon dolara gerilemesi etkili oldu. METAL Cari işlemler dengesi, Aralık ayında 4.66 milyar dolar açık verdi. Piyasada beklenti 5.3 milyar dolar düzeyindeydi. 2012 yılının tamamında ise cari işlemler açığı, bir önceki yıla göre 28 milyar 352 milyon dolar azalarak, 48 milyar 867 milyon dolara geriledi. Bu gelişmede, dış ticaret açığının İstanbul, ihracatta 80 ili geride bıraktı istanbul, 2012 yılında ihracatta, kalan 80 ilin toplamını geçti. Dünya Gazetesi’nin TÜİK verilerinden yaptığı hesaplamaya göre, İstanbul’da yerleşik firmaların gerçekleştirdiği ihracat, geçen yıl %24.8’le, toplamdakinin neredeyse iki katı bir artış göstererek 76.7 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin toplam ihracatında İstanbul’un 2011 yılında %45.5 olan payı, 2012’de %50.3’e ulaştı. Böylece İstanbul, 80 ilin toplamından daha fazla dış satım gerçekleştirdi. TÜRK 6 60 bin işçi yurt dışına gönderildi TÜRKİYE İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Nusret Yazıcı, vatandaşlara yurt içinin yanı sıra, yurt dışında da işe yerleştirme hizmeti verdiklerini belirtti. Yazıcı, bu kapsamda, 2012 yılında 57 bin 953 kişinin yurt dışına gönderildiğini, bunların büyük bir kısmının yurt dışında yatırım yapan yerli firmalarda inşaat ve bağlantılı sektörlerde çalıştığını kaydetti. Yazıcı’nın verdiği bilgiye göre, en çok işçi gönderilen ülkeler arasında listenin birinci sırasında 10 bin 584 kişiyle Irak yer alıyor. Irak’ı 9 bin 265 kişiyle Rusya, 7 bin 867 kişiyle Suudi Arabistan ve 4 bin 898 kişiyle Türkmenistan takip ediyor. En az işçi gönderilen ülkeler arasında ise, sırayla İsveç 1 kişi, Avusturya 1 kişi, Fransa 2 kişi ve 3 kişi ile de Gabon bulunuyor. 2011 yı l 69 bin ında 2 iş kaza27 yaşandsı ı Benzin satışı %5.8 azaldı, motorin satışı arttı YuRT içi benzin satışları 2012’de bir önceki yıla göre %5,8 azalırken, aynı dönemde motorin satışları %6,1 oranında arttı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 2012 Aralık Ayı Petrol Piyasası Sektör Raporu’nu yayımladı. Rapora göre, yurt içi benzin satışları Aralık ayında Kasım’a göre %1,6 azalarak 140 bin 193 ton olarak gerçekleşirken, motorin satışları ise %13,1 azalarak, 1milyon 207 bin 764 ton oldu. Geçen yıl, bir önceki yıla kıyasla yurt içi benzin türleri satışları %5,8 azalarak 1 milyon 850 bin 315 ton olarak gerçekleşirken, motorin türleri satışları %6,1 artarak, 15 milyon 647 bin 596 ton oldu. METAL TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TUİK), 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarını açıkladı. Türkiye nüfusu 31 Aralık 2012 tarihi itibariyle 75 milyon 627 bin 384 kişi oldu. 2011 yılında %013,5 olan yıllık nüfus artış hızı, 2012 yılında %012’ye düştü. Türkiye’de ikamet eden nüfus, 2012 yılında, bir önceki yıla göre 903 bin 105 kişi arttı. Erkek nüfusun oranı %50,2 (37 milyon 956 bin 168 kişi), kadın nüfusun oranı ise % 49,8 (37 milyon 671 bin 216 kişi) olarak belirlendi. Türkiye’de 2011 yılında 29,7 olan ortaca yaş, 2012 yılında, önceki yıla göre artış göstererek 30,1 oldu. Ortanca yaş erkeklerde 29,5 iken, kadınlarda 30,6 olarak gerçekleşti. 7 TÜRK sosyal Güvenlik Kurumu, 2011 yılı iş kazaları istatistiklerini yayımladı. İstatistiklere göre, 2011 yılında 69 bin 227 iş kazası yaşandı, 697 meslek hastalığı tespit edildi. İş kazalarının bin 700’ü, meslek hastalıklarının ise 10’u ölümle sonuçlandı. İstatistikler, bir önceki yıla göre iş kazalarında %10, meslek hastalıklarında %31 artış yaşandığını gösteriyor. SGK istatistiklerine göre, en fazla iş kazası maden iş kolunda yaşandı. İş kazalarının en yüksek olduğu il de İstanbul... Türkiye nüfusu yaşlanmaya başladı METAL DÜNYADAN HABERLER TÜRK 8 Foxconn’da işçiler kendi temsilcilerini seçebilecek Dünyanın en büyük elektronik üreticisi, ilk kez özgür sendika seçimlerine giderek Çin tarihine geçiyor. 1974 yılında kurulan Çinli Foxconn, 2014 yılındaki sendika seçimlerinde hükümet baskısı olmayacağını ve fabrikanın kimseyi aday göstermeyeceğini açıkladı. Apple, HP ve Sony gibi dünyaca ünlü markaların üretimlerini yapan Foxconn’un 1.2 milyon işçisi var. Fir- manın tüzüğüne göre her 5 yılda bir sembolik de olsa bir sendika seçimi yapılıyor. Bu seçimlerde bugüne kadar adayların yarısını fabrika yönetimi belirliyor, yarısını ise hükümet ve işçiler kendi aralarında kararlaştırıyordu. 18.000 işçi birliği ve onların seçtiği 20 kişilik işçi komitesini 2014 yılında yapılacak seçimlerden itibaren Foxconn işçileri seçecek. İşçiler nasıl oy verecekleri konusunda eğitilecekler. Tayland’ta uçaklar havalanamadı TaylanD’Da, ülkenin en büyük havaalanı olan Suvarnabhumi Havaalanı’nda çalışan yaklaşık 400 yer personeli, ücretlerinin ve primlerinin artırılması isteğiyle bir günlük uyarı grevi gerçekleştirdi. Grev nedeniyle, havaalanında yüzlerce uçuşun iptal edildiği belirtildi. Kuzey Kore’den üçüncü nükleer deneme Kuzey Kore, üçüncü nükleer denemeyi başarıyla gerçekleştirdiğini açıkladı. Güney Kore ve ABD, bu deneme nedeniyle Kuzey Kore’yi kınadı, BM Güvenlik Konseyi acil olarak toplanma kararı aldı. Kuzey Kore Resmi Ajansı, nükleer denemede, öncekilerden farklı olarak, “küçük ve hafif” atom bombasının kullanıldığını, denemenin “güvenli ve kusursuz” olduğunu duyurdu. Haberde, “denemenin patlama gücünün büyük olduğu, çevreye ve doğal ortama hiçbir olumsuz etkisinin olmadığı” belirtildi. Haberde ayrıca denemenin, “ülkenin, ABD’nin düşmanca siyasetine karşı koyma, ulusal güvenlik ve egemenliğin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası” olduğu kaydedildi. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde tarım işçileri, yaklaşık bir ay süren grev sonucu, talep ettikleri ücret artışını elde etti. Tarım sektöründe genelde üzüm bağlarında çalışan işçiler, ocak ayı başında, günlük ücretlerinin artırılması için protesto gösterileri düzenlemiş ve greve başlamıştı. Grev süresince 50 işçi göz altına alınmış ve 1 kişi yaşamını yitirmişti. Güney Afrika Çalışma Bakanı Mildred Oliphant, tarım işçilerinin maaşlarının 1 Mart itibariyle günlük 5,75 avrodan 8,75 avroya çıkarılacağını duyurdu. METAL Güney Afrika’da tarım işçileri kazandı TÜRK 9 ILO: İşsiz sayısı daha da artacak NASA: Ortadoğu kuruyor AmerikAn Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırmaları Merkezi (NASA), Ortadoğu’da tatlı su kaybının alarm verici düzeyde olduğunu açıkladı. NASA’nın, Amerikan Jeofizik Birliği’nin dergisi “Water Resources Research”de yayımlanan araştırmasında, Ortadoğu’da kötü yönetim, yeraltı suyuna artan talep ve 2007 yılındaki kuraklığın etkileri nedeniyle, yaklaşık olarak Lut Gölü büyüklüğünde tatlı suyun kaybedildiği belirtildi. Araştırmacı- lar, Türkiye, Suriye, İran’da Dicle ve Fırat nehirleri havzası boyunca yer alan bölgelerdeki tatlı su rezervlerinin, toplam tatlı su depolarının 144 kilometreküpünü kaybettiğine dikkati çekti. 2003 yılından başlayarak 7 sene boyunca çift uydudan elde edilen verilerin incelendiği araştırmada, bu kaybın %60’ının, yeraltı sularının pompayla boşaltılmasından, beşte birinin de azalan kar yığınları dâhil olmak üzere, kuraklığın etkilerinden kaynaklandığı bildirildi. uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), büyüme oranlarındaki yükselişe rağmen işsizliğin artmaya devam edeceği uyarısında bulundu. ILO Genel Direktörü Guy Ryder, küresel ekonomik krizin halen piyasaları etkilemeye devam ettiğini, toplam talebin azaldığını, işadamlarının yeni yatırım yapmaktan çekindiğini söyledi. Ryder, işsizlerin sayısının 2012’de dünya genelinde 4 milyon artarak, 197 milyona ulaştığını söyledi. Küresel kriz beklentilerinin yanı sıra, Yunanistan, İspanya ve Portekiz ekseninde ekonomik sorunlar derinleşerek devam ediyor. N E D R Ö T K SE METAL Türk Traktör’e “En İyi uygulama” ödülü TÜRK 10 TÜRK Traktör, “İş Sağlığı ve Güvenliği” konularında gerçekleştirdiği ve Türkiye’de “En iyi uygulama” seçilen “İş Başı Konuşmaları” projesi ile Türkiye’yi Avrupa’da temsil etti. Türk Traktör’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Türk Traktör’ün “İş Başı Konuşmaları” uygulaması, Avrupa Birliği’nce düzenlenen İş Sağlığı-Güvenliği ve Verimlilik Projesi (HESAPRO) kapsamında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’de “En İyi Uygulama” seçildi. Türk Traktör söz konusu projeyi Fransa’nın Lyon kentinde, Avrupa Birliği ülkelerinden temsilcilere sundu. MAN Fortuna hiç durmadan 2 milyon kilometre yol yaptı man Türkiye Ankara tesislerinde üretilen 2008 model Fortuna seyahat otobüsü, hiç durmadan 2 milyon kilometre yol yaparak rekor kırdı. Şehirlerarası bir otobüs firmasına ait MAN Fortuna yolcu otobüsü, dünyanın etrafında atılan 50 tura denk gelen kilometreyi hiç arıza yapmadan tamamla- dı. Araç, motor kapağı hiç açılmadan yaptığı kilometre ile bir rekora imza attı. 3 kaptan şoförü ile 2 milyon kilometre yol yapan araç, halen seferlerine devam ediyor. Ağırlıklı olarak Ankaraİstanbul arası hizmet veren araç, böylece, dünyanın etrafını 50 kez dolanmış oldu. Otokoç 2013 yılında da yatırımlarına devam edecek Koç Grubu çatısı altında bulunan otomotiv perakendecisi ve araç kiralama şirketi Otokoç, 2013 yılını 450 milyon TL’lik yatırımla kapatırken, 2013 yılı yatırım hedefini 500 milyon TL olarak belirledi. Otokoç Genel Müdürü Görgün Özdemir yaptığı açıklamada, “Neredeyse bir otomobil fabrikası kadar yatırım yapıyoruz” dedi. Özdemir, 2012 yılında Türkiye genelinde 6 yeni showroom ve servis açtıklarını, araç kiralama tarafında, biri Irak’ta olmak üzere 11 yeni ofisi hizmete açtıklarını söyledi. 2013 yılında 500 milyon TL’lik yatırım hedefleri olduğunu kaydeden Özdemir, “Bu yatırımlar, 8 yeni tesis, 6 tesis yenileme, 25 araç kiralama ofisi ve kiralama ofisi için 11 bin 500 aracı kapsıyor” dedi. Türk markal otomobillerı geliyor otomotiv sektörünün önde gelen şirketlerinden Tofaş ve Oyak Renault, 2015 yılında piyasaya çıkaracakları 4 yepyeni otomobilin üretimine hazırlanırken, bu modellerden birinin Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın hedef olarak gösterdiği Türk markası olacağı açıklandı. | HABER BMC İŞÇİLERİ YALNIZ DEĞİL! BMC emekçilerinin, alın teri, emek ve ekmek davası için 18 Şubat’ta İzmir’den başlattığı “Emek Yürüyüşü” Ankara’ya ve İstanbul’a ulaştı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak Ankara’da BMC işçilerine seslenerek, “Türk Metal, 150 bin üyesi ile birlikte yanınızda” mesajı verdi. METAL Ü TÜRK 12 cretlerini 10 aydır alamadıkları için yaşadıkları mağduriyeti dile getirmek, işyerlerinin ayakta kalması için seslerini duyurmak amacıyla İzmir’den yola çıkan BMC emekçilerinin başlattığı yürüyüş Ankara ve İstanbul’da tamamlandı. Ankara’ya gelen grubu Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Temelli beldesi yakınlarında karşıladı. Konvoy halinde Ankara’ya ulaşan yaklaşık 600 BMC işçisi, Ankaralı metal işçileri ile buluştu. Celal Bayar Bulvarı’nda otobüslerden inen BMC işçileri, buradan kortej halinde, Sıhhıye’deki Abdi İpekçi Parkı’na geçti. Türk-İş’e bağlı sendikaların üyelerinin de yoğun destek verdiği eyleme 2000’i aşkın kişi katıldı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Abdi İpekçi Parkı’nda BMC işçilerine seslenerek, “Adımları gök gürültüsü kadar güçlü, türküleri ateşten, bayrakları umut olan kardeşlerim! Burası Ankara… Burada Meclis var, Hükümet var, Bakanlıklar var… Ama sizlerin hakkını yiyenlere inat, işinize, ekmeğinize göz koyanlara inat, sizi yok sayanlara inat… Burada Türk Metal var; Türk-İş var… Hoş geldiniz” dedi. BMC işvereninin BMC işçilerine yönelik tavrını eleştiren, ve çalışanların yalnız olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Kavlak, “Bu yürüyüş, bir emek yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, kayıtsızlığa, vurdumduymazlığa kafasını gömenlere karşıdır. Bu yürüyüş, BMC işçilerinin alın terini, emeğini HABER | ve göz nurunu hiçe sayanlara karşıdır. Bu yürüyüş, alın terinin hakkını tam ve zamanında vermeyenlere karşıdır. Bu yürüyüş, BMC’yi gözden çıkaranlara, çıkarmak isteyenlere karşıdır. Bu yürüyüş BMC işçileri içindir; BMC içindir; Türkiye içindir” diye konuştu. BMC emekçilerinin işyerleri için yoğun bir çaba gösterdiğini de ifade eden Kavlak, şöyle devam etti: “Tam bir yıldır sabırla, inançla bekliyoruz. İşverenin bize verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz. Umutla bekliyoruz. Bir yıldır her yolu deniyoruz. Uzlaşmak için çaba gösteriyoruz, olmuyor. Basın açıklamaları yapıyoruz, olmuyor. Protesto eylemleri yapıyoruz, olmuyor, iş bırakıyoruz, olmuyor… Biz neredeyse bir yıldır krizdeyiz. Ücretlerimizi alamıyoruz. Çalışamıyoruz. Sigorta primlerimiz ödenmiyor. Bunu bize kim yapıyor? Elli yıllık mazisi olan bir sanayi kuruluşu yapıyor. Türkiye’nin en büyük patronlarından biri yapıyor. Türkiye’nin ilk yüze girmiş sanayi kuruluşundan birinde yapılıyor. Bir insanlık dramı yaşanıyor, Nerede? BMC’de yaşanıyor değerli arkadaşlarım, BMC’de yaşanıyor…” Burası Ankara… Burada Meclis var, Hükümet var, Bakanlıklar var… Ama sizlerin hakkını yiyenlere inat, işinize, ekmeğinize göz koyanlara inat, sizi yok sayanlara inat… Burada Türk Metal var; Türk-İş var METAL | HABER TÜRK 14 Genel Başkanımız Kavlak’ın ilgi ile dinlenen konuşması, sık sık BMC işçilerinin attığı sloganlarla bölündü. “BMC bizimdir, bizim kalacak! BMC işçisi yalnız değildir! Kirpiyi durdurma, askeri vurdurma!” sloganları atan BMC işçilerine, Ankaralı’lar da alkışlarla destek ve moral verdi. Genel Başkanımız Kavlak, BMC konusunda bundan sonra izlenecek yol haritasının BMC işçileriyle oluşturulacağını kaydederek, “BMC işçileri ne istiyorsa o olacak” dedi. Türk-İş’e bağlı Genel Maden BMC emekçilerinin başlattığı yürüyüş medyada da geniş yer buldu İş, Harb-İş, Koop-İş, Demiryol– İş, Orman-İş ve Şeker-İş sendikalarının Genel Başkanları, Genel Merkez yöneticileri ve üyelerinin de katıldığı eylemde, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eski Harb-İş Genel Başkanı İzzet Çetin de söz alarak, “BMC işçilerinin yalnız olmadığını, arkalarında koskoca Türk Metal Sendikasının bulunduğunu ve yapılan bu eylemin amacına ulaşacağına gönülden inandığını” ifade etti. Eylemin ardında, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, BMC işçilerini Genel Merkezimize davet ederek, onlarla bir toplantı yaptı. Türk-İş Genel Sekreteri ve Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Azerbaycan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun, 5-6 Şubat tarihlerinde Bakü’de yapılan 4. Genel Kuruluna katıldı A zerbaycan İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Settar Mehbaliyev başkanlığındaki heyetle Bakü’deki Azeri Şehitliğini ziyaret ederek karanfil koyan Türkİş Genel Sekreteri ve sendikamız Genel Başkanı Kavlak, “Türk-İş olarak gönlümüz her zaman dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın işçileri ile beraberdir. 4. Genel Kurul ile birlikte 20. yılını kutlayan Konfederasyona bundan sonraki çalışmaları ve verecekleri her türlü mücadele için başarılar diliyorum” dedi. Bakü’deki Genel Kurula Türk-İş adına atılan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Azeri Şehitliği’ni ziyaret ederek karanfil bıraktı 15 TÜRK Azerbaycan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na kutlama METAL HABER | | HABER METAL TÜRK METAL TOYOTA’YI, TOYOTA TÜRK METAL’İ İSTİYOR! TÜRK 16 1994 yılından beri Adapazarı’nda faaliyet gösteren, 2 bin 500 çalışanıyla yıllık 100.000 otomobil üretim kapasitesine sahip Toyota Otomotiv A.Ş. bu başarısını, hiç kuşkusuz çalışanlarının üstün gayretlerine borçludur maaş alacaklarının, yılda her çalışan için beş günlük kayıplara neden olduğunu, endüstriyel ilişkilerin tek taraflı işveren temsilcileri üzerinden yürütüldüğünü, basit sorunların dahi çözülemediğini, performansa dayalı yıllık ücret zamlarının yetersiz, adalet ve eşitlikten uzak olduğunu, genel sorunların hayatlarını olumsuz etkilediğini vurgulayan Toyota emekçileri… İşte, yaşanan tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak isteyen Toyota emekçileri, sendikamıza müracaat ettiler; Türk Metal’i çağırdılar… Sendikamız Türk Metal; Toyota Otomotiv çalışanları için, Kocaeli ve Sakarya bölgelerinde toplantılar düzenleyip, dile getirilen sorunların üstesinden gelinebileceği, anayasal çerçevede örgütlenmek koşulu ile, herkes için adil, adaletli ve güvenceli bir yapının oluşturulacağı müjdesini verdi… Toyota işçilerine, uluslararası anlaşmalar ve ILO sözleşmesinin 87. maddesinin, tüm dünya çalışanlarına örgütlenme özgürlüğü tanıdığını, Anayasamızın 51. maddesinin ise çalışanlara sendika kurma özgürlüğü tanıdığını ve çalışanları anayasal güvence altına aldığını, Anayasal hakların kullandırılmaması durumunda, Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesinin devreye gireceğini, Dünyada otomotiv sektörü içerisinde büyük bir pazar payına sahip olan Adapazarı Toyota Otomotiv A.Ş. işyerinde sendika kurma hakkının artık zorunlu hale geldiğini, Toyota emekçilerine toplantılarla hatırlattı... Ülkemizin her alanda en büyük ve en güçlü sendikası Türk Metal, sanayinin lokomotifi durumunda olan metal iş kolunda tartışmasız lider sendikadır. Devletine, milletine ve bayrağına sahip yapısı ile, çalışanların hak ve menfaatlerini koruyup kollamak, geliştirmek, işyerlerinde barış ve huzuru temin etmek üzere çalışmalarını sürdüren Türk Metal Sendikası’nın Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Toyota emekçilerinin çağrısı üzerine, 11 Ocak 2013 tarihinde Sakarya’da yaptığı açıklama ile, Toyota Otomotiv AŞ. işyerinde örgütlenme kararını ilan etti. Bütün Toyota emekçileri için hayırlı uğurlu olsun!.. 17 TÜRK S akarya ve Kocaeli bölgesinin genç nüfusu, alın terine, vefayı ve emeği de katarak, Türkiye’deki Toyota’yı, dünya üzerindeki 35 Toyota fabrikası arasında 3. sıraya çıkardı. Bu başarıya rağmen, Toyota emekçileri, layık olduğu değeri maalesef bulamadılar. Her kriz söylentisinde faturanın kendilerine çıkarıldığını, ikramiye ve bonus ödemelerinin kesildiğini dile getiren Toyota emekçileri… Fabrikada namaz kılanların adeta fişlendiğini, ağır proses altında çalıştırılma sonucu, özellikle bel ve boyun fıtığı gibi geri dönüşü zor rahatsızlıkların ortaya çıktığını, izin ve istirahat alanların, çaresiz bırakılıp, bir nevi tehditle, ‘teşvik veriyoruz’ aldatmacasıyla işten çıkarılmaya zorlandığını anlatan Toyota emekçileri… Zorlamaların bunlarla da bitmediğini, özellikle yıllarını ve gençliğini fabrikanın gelişmesine adamış, on yıl ve üzeri kıdemli çalışanlar olarak, aldıkları ücret nedeniyle ‘performansları’ bahane edilerek, bölüm değişikliğine tabi tutulduklarını, bunu kabul etmedikleri zaman, kendilerine kapının gösterildiğini ve yerlerine genç ve daha ucuz emek gücü tercih edildiğini söyleyen Toyota emekçileri… Otuz gün üzerinden hesaplanan METAL SAKARYA HALK GAZETESİ / 12 OCAK 2013 ...Kadının yeri erkeğin arkası değil; yanıbaşıdır. Pevrul KAVLAK Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı HABER | METAL BOSCH’TA SENDİKAMIZIN YETKİSİNE İTİRAZ ETMİŞLERDİ: SIFIRCILARA MAHKEMEDEN TOKAT GİBİ CEVAP GELDİ... TÜRK 19 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, Bosch işyeri için yetkiyi Türk Metal’e vermesini mahkemeye taşıyan, sıfırcılara Türk Adaletinden tokat gibi cevap geldi: Bosch’ta yetki Türk Metal’indir! Bursa 3. İş Mahkemesi, Bosch iş yeri için kararını verdi ve yetkili sendikanın Türk Metal olduğuna hükmetti. Mahkemenin bu kararına ilişkin olarak, Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle: “Bosch emekçilerini mağdur etmekten başka bir amaçları olmayan ve bunun için bu iş yerinde sendikamızın yetkili olduğuna dair Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı tespitini mahkemeye taşıyanlara, Yüce Türk Adaleti tokat gibi bir cevap vererek; “Bosch’ta yetkili sendika Türk Metal’dir” dedi. Türlü oyunlarla çok sayıda işçiyi kendilerine üye gibi gösterip, süslü kelimelerle işçiyi oyalamaya çalışan sıfırcılar, bu sefer de mahkemeden elleri boş döndüler. Bursa 3. İş Mahkemesi, Robert Bosch iş yeri için Türk Metal’in yetkili olduğu kararını açıkladı. Bosch emekçilerinin verdikleri son karar, azimle ve asaletle sergiledikleri duruş meyvesini verdi. Bakanlığın üye sayılarını esas alarak Türk Metal’e yetkiyi vermesinden sonra, mahkemece de bu karar onaylandı. Bu kararın ortaya çıkmasında iradelerini ortaya koyarak, önemli rol oynayan Bosch emekçilerini kutluyor, kararın, başta Bosch emekçileri olmak üzere, bütün metal işçilerine ve Türk Metal Ailesine hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.” | HABER METAL HER ŞEY METAL İŞÇİLERİ İÇİN TÜRK 20 Sendikamız Türk Metal, 100 bin metal işçisinin emek ve ekmek davası için sözleşme sürecinde sizlerin desteği ve verdiği güçle masaya oturuyor G ün, birlik ve beraberlik günü. Gün, metal işçilerinin günü. Gelen yüzlerce mail ve mesaj yine gösterdi ki, metal işçileri bu zorlu süreçte sendikasının arkasında, sendikasına güveniyor, sendikası ile birlikte hareket ediyor... İşverenlerin ekonomik kriz söylemlerine rağmen, Türk Metal yine işçiyi ezdirmeyecek, memnun edecek bir zammın peşinde. Her sözleşme döneminde olduğu gibi, bu dönemde de yine sendikalar içinde en yüksek zamma yine Türk Metal imza atacak. Sözleşme süreci, yetkilerin geç gelmesi nedeniyle gecikmeli de olsa tüm hızıyla devam ediyor. Türk Metal– MESS Toplu İş Sözleşmesi sürecinde, MESS ile üçüncü toplantı 4 Şubat’ta yapıldı. Görüşmede, 15 idari madde üzerinde daha anlaşmaya varıldı. Sürecin dördüncü toplantısı ise 13 Şubat’ta yapıldı. Bu oturumda 15 idari madde daha ele alındı ve 10 asıl ve 3 ek madde, sendika teklifi gibi aynen kabul edildi. 2 madde bilahare görüşülmek üzere ertelendi. Böylece 4 oturum sonucunda teklifimizin 53 maddesi kabul edilmiş oldu. HABER | 21 TÜRK 1. Tanımlamalar 2. Amaç 3. Tarafların Tanınması 4. Tarafların Temsili 5. Tarafların Sorumluluğu 6. Kapsam Ve Yararlanma 7. Sendika Temsilcilerinin Atanması 8. Sendika Temsilci Odası 9. İlan Tahtası 10. Sendikal İzinler 11. Şikayet Kademeleri 12. Uyuşmazlıkları Çözüm Kurulu 13. Özel Hakem 14. Özel Hakem Kurulu Ve Çalışma Usulü 15. Disiplin Kurulu 16. Çalışma Süreleri 17. Günlük Çalışmadan Sayılan Süreler 18. İşe Geç Gelmeler 19. Fazla Çalışmaların Düzenlenmesi 20. Yıllık Ücretli İzinler 21. Diğer Ücretli İzinler 22. Kadın İşçilerle İlgili Hükümler 23. Hafif İşlerde Çalışabilir Raporlu Olanlar 24. İş Ve İşyeri Değişikliği 25. İşe Alınma 26. Tutukluluk, Gözetim Altına Alınma Ve Mahkumiyet 27. Çalışma Belgesi 28. Muvazzaf Askerlik 29. İhtiyat Askerliği 30. Stajyer 31. Tüketim Kooperatifi 32. Mamullerden Yararlanma 33. Toplu İşçi Çıkarma 34. İşyerinin Başka Bir İşverenliğe Devri 35. Dinlenme Lokali 36. İşçilerin Eğitimi Ve Öğrenimi 37. Ödemeler 38. Kurulların Kurulması (Geçici Madde 2 ) 39. Katılma (Ek Madde 1) 40. (Teşkilatlanma) (Ek Madde 2) 41. Ek Yönetmelikler 42. Sendika Temsilcilerinin Görevleri 43. Sendika Temsilci Ve Görevlilerinin Teminatı 44. Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller 45. Ücretlerin Ödenme Şekli 46. Kıdem Tazminatı 47. İhbar Müddeti Ve Tazminatı 48. İşçi Sağlığı 49. Sosyal Sigortalar Lle İlgili İzinler 50. Müteferrik Hükümler 51. (Türk Traktör İle İlgili) 52. (Kale Oto İle İlgili) 53. Ek Madde 6 (Endüstri İlişkileri Değerlendirme Komisyonu) METAL 2012-2014 MESS-TÜRK METAL SÖZLEŞMESİNDE BUGÜNE KADAR KABUL EDİLEN MADDELER Toplantılar Mart’ın ilk haftasına kadar sürecek SÜRECİN bir sonraki toplantısı 26 Şubat’ta yapılacak. Bu toplantı sonunda ele alınmayan idari madde kalmaması ve artık parasal maddelerin görüşülmesi gerekiyor. Kanunun öngördüğü müzakere süreci, Mart ayının ilk haftasında sona erecek. O tarihe kadar idari ve parasal maddelerin tamamında anlaşma sağlanamaması durumunda, müzakere süreci anlaşmazlıkla sonuçlanacak ve üzerinde anlaşılmayan maddelerden uyuşmazlığa gidilecek. KADIN İŞÇİLER 18. BÜYÜK KuRuLTAYI TOPLANIYOR METAL | HABER TÜRK 22 Türk Metal Sendikası’nın 1995 yılından itibaren her yıl düzenli olarak organize ettiği Kadın İşçiler Büyük Kurultayı 18. kez Ankara’da yapılacak T ürk Metal Sendikası olarak, ilk kez 1995 yılında, kadın metal işçilerinin kitlesel olarak katıldığı bir kurultay düzenlendi. Kurultayın amacı, “başta çalışan kadınlar olmak üzere, kadınların her alanda eşit hak ve çıkarlara kavuşturulması” olarak belirlenmişti. Sendikamız Türk Metal, Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın ilk kez düzenlendiği 1995 yılından bugüne kadar, yılmadan, bıkmadan, usanmadan, bu konuda üzerine düşeni yaptı ve yapmaya da devam ediyor. HABER | METAL 1995 yılında ilk kez düzenlenen Kadın İşçiler Büyük Kurultayının 18’incisi, 6 Mart’ta yapılacak. Kadın İşçiler Büyük Kurultayına, Başbakan recep Tayyip Erdoğan 2. kez katılacak TÜRK 23 Yaklaşık 5 bin kadın metal işçisinin katılımı bekleniyor TürK Metal, 2013’te de, siyasetçi, sendikacı, sanatçı ve işveren temsilcilerini, kadın metal işçileri ile buluşturarak, farklı platformlarda kadın sorununu ele alıp, çözüm yolları üretmeye devam ediyor. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, 6 Mart Çarşamba günü, 18. kez toplanıyor. Yabancı delegasyonlarla birlikte, yaklaşık 5 bin kadın metal işçisinin katılımının beklendiği kurultaya, Başbakan recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar ve milletvekillerinin yanı sıra, sendika, bürokrasi, sanat ve işveren dünyasından çok sayıda davetli katılacak. Kurultay hakkında detaylı bilgi ve programa, www.turkmetal.org.tr ve www.turkmetal8mart.com adreslerinden ulaşabilirsiniz… MAKALE HÜLYA uZuNER DuRANSOY Türk-İş Kadın İşçiler Bürosu TÜRK METAL Çalışan Kadınların Sorunlarının Çözümü, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin 24 Sağlanmasına Bağlıdır Makinelerin yapımı esnasında sadece erkek işçiler değil, aynı zamanda kadın işçilerin de fiziksel yapıları göz önünde bulundurulmalıdır 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, her yıl pek çok ülkede pek çok kurumda coşkuyla kutlanır. 8 Mart yaklaştıkça kadın odaklı toplantılar yapılmaya başlanır. Toplum, kadına karşı daha bir duyarlı hale gelir(!) Kurum ve kuruluşların, kadın konusuna yönelik farkındalıkları artar(!) Kadınlar daha bir el üstünde tutulmaya başlanır. Karanfiller, güller, hediyeler vs. dağıtılır… Öte yandan, gazete ve dergilerin pek çoğunda, yine kadın gündemi oluşturur. Kadın odaklı makalelere ve 8 Mart’ın tarihçesine yer verilir. Ben de bu yazımda, yine 8 Mart’ın tarihçesine değineceğim, ancak konuyu daha farklı bir boyuttan ele almaya çalışacağım… Dünya Kadınlar Günü’nün doğuşuna, 1857 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasının kötü çalışma koşullarına karşı direnen işçilerin grevi neden olmuştur. Dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşullarına sahip olabilmek üzere başlattıkları grevde, polisin işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesi ile 8 Mart’ın ortaya çıkış süreci başlamıştır. Fabrikada çıkan yangında direnişteki işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve kurulan barikatlar nedeniyle, ne yazık ki, çoğu kadın olmak üzere 129 işçi can vermiştir. 129 işçi grev esnasında da olsa, iş kazası nedeni ile hayatını kaybetmiştir. Bu ölüm şekli, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun iş kazası tanımı içerisinde yer almaktadır. ILO’ya göre iş kazası, “çalışmadan kaynaklanan ya da çalışma sırasında gerçekleşen ve ölümle sonuçlanan iş kazası, ölümle sonuçlanmayan kazanın meydana geldiği gün hariç, art arda en az üç gün iş göremezlik durumuna yol açan iş kazası” olarak tanımlanmaktadır.(1) 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ise iş kazasını, “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olay…” olarak tanımlamaktadır. Buradan hareketle, METAL TÜRK 25 Kadının, tam zamanlı ve insan onuruna yakışır iş koşulları ile istihdamının, karar alma süreçlerine katılımını artıracağı, dolayısıyla sürdürülebilir ekonomik büyüme ve bütün bölgelerde sosyal kalkınmanın sağlanmış olacağı, yoksulluğun azalmasına katkı sağlayacağı, ailenin yaşam standardının artacağı ve toplumsal hayata ve çalışma hayatına katılımın kadının özgüvenini artıracağı unutulmamalıdır. METAL | MAKALE TÜRK 26 1857 yılında dokuma fabrikasında çıkan yangında hayatını kaybeden 129 işçinin iş kazasına maruz kaldığını söyleyebiliriz. Türkiye’de bazı işverenler, işçi maliyetlerini artırmamak için İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun usul ve esaslarına uymamakta ve gerekli tedbirleri almamaktadır. Bu nedenle pek çok işçi, iş kazasına maruz kalmakta ve meslek hastalığına yakalanmaktadır. Buna örnek olarak, 2005 yılında Bursa’da meydana gelen bir olayı verebiliriz. Bir tekstil firmasının basit tedbirleri maliyet unsuru olarak görmesi, gerekli önlemleri almaması ve ayrıca beş kadın işçinin “işten kaytarmasınlar” diye tekstil atölyesine kilitlenmesi, çıkan yangında kadın işçilerin beşinin de ölümüne neden olmuştur. (2) Türkiye’de buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür… Türkiye’de kadınlar, ağırlıklı olarak kayıt dışı sektörde ve esnek çalışma modelleri ile sigortasız, güvencesiz, kötü çalışma koşullarında, düşük ücretlerle, örgütsüz ve emek yoğun çalıştığından, iş kazasına uğrama ve meslek hastalıklarına yakalanma riskini yüksek oranda taşımaktadır. Kadınların ağırlıklı olarak kayıt dışı sektörde sigortasız istihdam edildiğini düşündüğümüzde, iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin olarak tutulan mevcut istatistiklerin gerçekleri tam olarak yansıtmadığını söyleyebiliriz. Öte yandan, “işçi” denilince akıllara “erkek” geldiğinden olsa gerek, makinelerin ergonomik ölçüleri genellikle erkeklere göre dizayn edilmektedir. Bunun yanı sıra, koruma malzemelerinin de çoğunluğu yine erkeklere göre yapılmaktadır. Makinelerin erkek ölçülerine ve erkeklerin fiziksel gücüne göre dizaynı, kadın işçilerin iş kazasına uğrama riskini ne yazık ki artırmaktadır. Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Recep Akdur konuya ilişkin şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır: ‘’Kadınların, düzenli menstürasyon görmesi, gebelik ve loğusalık yaşaması, menapozu erkeklerin andropozuna göre çok daha ağır geçirmesi gibi birçok nedenler, iş ortamlarında erkeklerden hem daha ağır hem de daha farklı sağlık ve güvenlik riskleri ile karşılaşmalarına yol açar. Bundan ötürü de, başta kadın işçilerin kendileri, işyeri hekimleri, sendikalar ve işverenler bu konuyu kesinlikle ihmal etmemelidirler. Makine, iş ve işyerlerinin genelde erkek beden ölçü ve gücüne göre dizayn edilmiş olmaları, aynı makineyi kullanan, aynı işi yapan ya da aynı işyerinde çalışan kadınların erkeklere göre daha ağır iş yapıyor konumda olmaları sonucunu doğurur. İstisnasız tüm kadın çalışanlarda, işe bağlı olarak eklem ve kas (özellikle boyun, omuz, sırt, elbilek, diz ve ayak) ağrıları erkeklerden kat kat daha fazladır. Bunlar genellikle gözle görülmeyen, ölüm, sakatlık ya da diğer hastalıklar gibi istatistiklere yansımayan sorunlardır. Bu nedenle de her anlamda ihmal edilirler”. (3) Akdur ayrıca, tezgâh ölçüleri, malzeme ağırlıkları ve kas yorgunluğu nedeniyle, kadınların daha sık malzeme düşürdüğünü, sorumlu kişi ve kurulların bu konuyu, bir sağlık ve güvenlik sorunu olarak algılamak ve ele almak yerine kadınların daha dikkatsiz, ‘sakar’ oldukları gibi bir yaklaşım sergilediklerini belirtmiştir. Ev, annelik ve iş üçgeni arasında yaşadıkları sorumluluk ve stres nedeniyle bir yandan dikkati daha dağınık olan kadın çalışanın, bu nedenlerle yoğun baş ağrısı ve anksiyete yaşadığından bahisle, çalışan annenin bu sıkıntılarına çözüm olarak işyeri kreşinin sağlanması gerektiğini bildirmiştir. (4) Sonuç olarak, ergonominin işçi sağlığı için çok önemli bir konu olduğunu söylemekte fayda vardır. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyması nasıl elzem ise, yine aynı şekilde işçilerin de kendilerine sağlanan malzemeleri kullanmaları konusunda daha duyarlı davranması, kendi sağlıklarının korunması açısından önemlidir. Makinelerin yapımı esnasında sadece erkek işçiler değil, aynı zamanda kadın işçilerin de fiziksel yapıları göz önünde bulundurulmalıdır. İşverenler, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik alacakları tüm önlemleri ek maliyet olarak değil, işyerinde iş kazaları ve meslek hastalıklarını minimize ederek verimli bir çalışma ortamı sağlayacak düzenlemeler olarak görmelidir. Kadın sorunlarına ilişkin diğer konularda olduğu gibi, bu konuya yönelik yapılacak tüm istatistikî çalışmalarda cinsiyetçi yaklaşımdan uzaklaşıp, toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilmelidir. Kayıt dışı sektörün kayıt altına alınması ile kadınlar, hem sigortalı, örgütlü, daha iyi çalışma koşullarında daha iyi ücretlerle istihdam edilecek, hem de kadına yönelik istatistikî bilgilerin net bir şekilde tutulmasına olanak sağlanacaktır. Mesleki riskler göz ardı edilmemeli ve kadınlar düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirilmelidir. Ağırlıklı bir şekilde ücretsiz aile işçisi olarak tarım sektöründe çalışan kadın işçilerin, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek amacıyla koruma altına alınması gerekmektedir. Çalışma şartlarının sağlıklı ve güvenilir olmasının sağlanabilmesi, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için gerek işveren gerekse kadın ve erkek tüm işçilere, iş kazaları, mesleki riskler ve koruyucu malzemelerin kullanımı konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. İş müfettişi sayısı artırılmalı ve işyeri denetimleri etkin hale getirilmelidir. Tüm bunların yanı sıra, kadınların gerek toplumsal hayatta ve gerekse çalışma hayatında karşılaştığı sorunların aşılması için öncelikle yapılması gereken, toplumsal cinsiyet eşitliğinin topluma yerleştirilmesidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması durumunda, kadın ve kız çocuklarının eğitimine önem verilecek, hanedeki işler eşler arasında paylaşılacak ve bakım hizmetlerine yönelik uygun politikalar uygulanacaktır. Bu da kadının işgücü piyasasına ve sosyal hayata erkeklerle eşit şartlarda katılımını sağlayacaktır. Kadının, tam zamanlı ve insan onuruna yakışır iş koşulları ile istihdamının, karar alma süreçlerine katılımını artıracağı, dolayısıyla sürdürülebilir ekonomik büyüme ve bütün bölgelerde sosyal kalkınmanın sağlanmış olacağı, yoksulluğun azalmasına katkı sağlayacağı, ailenin yaşam standardının artacağı ve toplumsal hayata ve çalışma hayatına katılımın kadının özgüvenini artıracağı unutulmamalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması söz konusu olduğunda, kadının tam zamanlı, eşit işe eşit ücretli, güvenceli, eğitimli, nitelikli, örgütlü ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun istihdamına yani insan onuruna yakışır işe olanak veren politikalar uygulanabilir duruma gelebilecektir. Bu eşitlik sağlanmadığı sürece, kadınlar ikincil konumlarını sürdürmeye devam edecek ve belki de koşullar günümüz koşullarından daha da kötüye gidecektir. 1- http://www.mess.org.tr/content/eregli/4%20MESS_Incident%20Reporting%20and%20Investigation_28-9-2011_TR_son.pdf 2- http://www.sendika.org/2012/12/yanarak-olen-kadin-isciler-unutulmadi/ 3-4 http://www.haber7.com/genel/haber/855679-calisan-kadinda-daha-fazla-goruluyor 27 TÜRK Kayıt dışı sektörün kayıt altına alınması ile kadınlar, hem sigortalı, örgütlü, daha iyi çalışma koşullarında daha iyi ücretlerle istihdam edilecek, hem de kadına yönelik istatistikî bilgilerin net bir şekilde tutulmasına olanak sağlanacaktır METAL MAKALE | 2012’de 100 bin kişiye hizmet! ÜYELERİMİZ BÜYÜK ANADOLu OTELLERİNDE üyesinden aldığı aidatı yine üyeleri ve aileleri için hizmete dönüştüren Türk Metal Sendikası’nın otellerinde, 2012 yılı boyunca, sendikamız üyeleri ve ailelerinden oluşan 100 bini aşkın kişi yararlandı. 57 bine yakın üyemiz Ankara’da, 50 bine yakın üyemiz de Didim’de ağırlandı. İkinci büyük otelimiz, yine beş yıldızlı Büyük Anadolu Didim Resort… Kıbrıs’ta tatil keyfi; Büyük Anadolu Girne Otel… Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Girne kentinde, merkeze yakın ve olimpik bir havuza sahip Büyük Anadou Girne Otel’de, 2012 yılında aileleri ile birlikte 870 üyemiz tatil yaptı. Büyük Anadolu Girne Otel, yakın dönemde gerçekleştirilen restorasyonla daha konforlu hale geldi. yaz tatilinde, ‘üye indirimli’ fiyatlarla otelimizden yararlanabilmek için, üyelerimizin yine şubesiyle planlanan tarihten en az üç dört hafta öncesinde iletişime geçmesi gerekiyor. Otelde, 1 haftalık kamp şeklinde tatil imkânı sunuluyor. Genel Merkez tarafından her şubeye üye sayısına göre haftalık kontenjan tanınıyor. Bu kontenjan sınırı aşılmadan, Büyük Anadolu Didim Resort’tan her hafta üyelerimizin tatil yapması mümkün. 2012 boyunca, 23 bin 418 odada, toplam 49 bin 723 üyemiz, Büyük Anadolu Didim Resort otelinden ve imkanlarından faydalandı. Karadeniz’in incisi Büyük Anadolu Kdz. Ereğli Otel 2012 yılında Büyük Anadolu Karadeniz Ereğli Otelinde, aileleri ile birlikte 721 odada, 14 bin metal işçisi üyemiz konakladı. Sosyal tesisleri, yeşil Karadeniz’deki bu yeni ve büyük otelimiz, son dönemde Türk Metal üyelerinin gözdesi haline geldi. 29 TÜRK üyelerimiz şubeleriyle irtibat kurduğu takdirde, kalınması istenen tarihin bir kaç gün öncesinde şubelerin Genel Merkezimize talep göndermesiyle, tüm üyelerimiz ‘üye indirimli’ ücretlerle Büyük Anadolu Termal Otel’den faydalanıyor. 2012 senesi boyunca 21 bin 947 odada, toplam 56 bin 724 üyemiz otelimizden ve imkânlarından faydalandı. Ayrıca, Ankara’da yaşayan üyelerimiz, yaz aylarında sadece havuz için yine ‘üye indirimli’ düşük bir ücretle, tüm gün otelimizin Aqua Park’ından faydalanabiliyor. METAL Beş Yıldızlı Büyük Anadolu Termal Otel Ankara… sosyal medyada twitter.com/KavlakPevrul türk metal @KavlakPevrul Türk Metal - MESS TİS görüşmelerinde 4. tur da tamamlandı. 53 idari maddemiz geçmiş durumda. MESS ile görüşmelerimiz devam ederken sözleşme sürecimiz hakkında her türlü güncel bilgiyi yayınlarımızdan takip edebilirsiniz. Metal işçileri için gün, birlik ve beraberlik günüdür... @krmclktuzla Kerim Çelik Çalışanları olarak yanınızdayız Genel Başkanım. @yusufkpln_40 Allahın izniyle Sizin Önderliğinizde bu MESS TİS görüşmelerinden de Türk Metal her zamanki gibi alnının akıyla çıkacaktır TŞKR @ersemcalisanlar Erdemir ÇSM çalışanları olarak yanınızdayız sayın genel başkanımız.. Hep biriz hep diriyiz... METAL @OaydemirO Sonucu Sn. Genel Başkanımız, sosyal medya üzerinden, işçiyle bizzat paylaşıyor! Güçlü Türk Metal pic.twitter.com/mZGHTNWj TÜRK 30 Ali Osman Ünver Genel Başkanım sizin bi sözünüz var ‘ÇAMURLU YOLDA YÜRÜMEYEN ASFALTİN KİYMETİNİ BİLBu sözden de yola çıkarak bu zorlu süreçte bu zorlu davanızda sonuna kadar yanınızdayız ve sizinleyiz. Tüm emekçi ablilerime kardeşlerimize hayırlısı olur inş . NE MUTLU TÜRK METAL DİYENE. . . İlhan Kılıç Gün birlik ve beraberlik dayanışma günüdür, Perfektüp çalışanları olarak sonuna kadar TÜRK METAL`le yürümeye devam edeceğiz. İsa Özkan Önemli olan sonuca ulaşmak, sözleşme biran önce %18 ile sona ersin. Çok bekledik Başkanım Allah hayırlısını versin, ama bizim istediğimiz versin Muharrem Hasmili Gün birlik ve beraberlik dayanışma günüdür. İri olalım diri olalım bir olalım. SİZİN ÖNDERLİĞİNİZDE EN İYİ SÖZLEŞME OLUCAĞINA YÜREKTEN İNANIYORUZ HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN SAYGILARIMIZLA. Taştan Cem Atasever Türk Traktör ailesi olarak her zaman yanındayız. Meral Özer Birlik ve beraberlik+Emekçi kardeşlerim=TÜRK METAL GÜCÜ Selam ve dua ile SN.GENEL BAŞKANIM Ömer Özgel Türk Metal üyeleri her zaman olduğu gibi bugünde sendikasının arkasındadır. Allah yar ve yardımcınız olsun. Saygılar Faruk Güzelküçük Hayırlı uğurlu olsun .Başkanım Kasım - Aralıkta ulusal medyada yayınlanan röportajınızda 2006 ‘dan beri Kaybımızın 300-400ytl olduğunu söylediniz .MÜKEMMEL TESPİT. Teşekkürler.... türk metal 31 TÜRK facebook.com/gebzedilovasisube www.facebook.com/turkmetalsendikasi.bursaosmangazisubesi www.facebook.com/bozuyuksube www.facebook.com/turkmetalkdzeregli www.facebook.com/turkmetal.sakarya www.facebook.com/turkmetalsendikasibursa3nolusube facebook.com/turkmetalgebze1 facebook.com/trkmetalizmir1 www.facebook.com/turkmetal.iskenderunsube www.facebook.com/Trkmetalizmir2nolusube www.facebook.com/turkmetal.istandyaksb www.facebook.com/cayirovasube www.facebook.com/tms.aksaraysube www.facebook.com/TurkMetalEsk www.facebook.com/tmscerkezkoy www.facebook.com/turkmetal.istanbul1nolu www.facebook.com/manisaturkmetal www.facebook.com/tmsankara3nolusube www.facebook.com/turkmetal.bolu www.facebook.com/tms.kocaelisubesi www.facebook.com/balikesirsube www.facebook.com/turkmetal.bursanilufersube www.facebook.com/tmscorlu www.facebook.com/turkmetal.ankikinolusb www.facebook.com/turkmetal.cankirisubesi www.facebook.com/turkmetalsendikasi.samsun www.facebook.com/gemliksube www.facebook.com/Turkmetalkirikkalesubesi METAL ŞUBELERİMİZİN FACEBOOK HESAPLARI TAKİP EDİN HABERDAR OLUN! İŞTE HAYATIMIZ RÖPORTAJ: uĞuR POLAT [email protected] METAL “İşte Hayatımız” sayfalarında metal işçileri ile sürdürdüğümüz birliktelik devam ediyor. Bu ay Ankara’da Türk Traktör işyerindeyiz. Hüsnü Aydoğmuş çalışma arkadaşları ve ailesi ile birlikte bu ayki sayfalarımızın konuğu oldu. TÜRK 32 Metal işçilerinin çok önemli bir dönemde bulunduklarını söyleyen Aydoğmuş, bu dönemde sendikamızın ve Genel Başkanımızın arkasında kenetlenerek başarıya ulaşılabileceğini ifade ediyor kenetlenmeliyiz METAL İŞTE HAYATIMIZ | H üsnü Aydoğmuş, dokuz yıldır Türk Traktör işyerinde çalıştığını, ancak beş buçuk yıldır kadrolu işçi olduğunu belirtiyor. “Torna Tesviye mezunuyum, fakat çalışma hayatına pastanecilik sektöründe başladım. Kendi işyerimi bir ortağımla açtım, fakat sektörde ömrüm iki yıl gibi kısa sürede bitti. 2004 yılında Türk Traktör işyerine sözleşmeli olarak işbaşı yaptım. İlk Türk Traktör maceram kadro alamayınca altı ayda tamamlandı. Daha sonra Sincan Organize Sanayi’nde 1 yıl boyunca bir jeneratör fabrikasında çalıştım. 2006 yılında Türk Traktör işyerinde yeniden işbaşı yaptım. İkinci Türk Traktör maceram da ilki gibi altı ay sürdü. Yeniden Sincan Organize’deki jeneratör fabrikasında çalışmaya başladım. 2007 yılının şubat ayında Türk Traktör işyerinden tekrar çağırdılar ve üçüncü Türk Traktör maceram yeniden başladı ve 2007 yılında kadroya geçtim. Üç kere işbaşı yaptığım fabrikada bugün çalışıyorsam, sebebi şartları sonuna kadar zorlamam oldu.” “Bize değer verildiğini hissediyoruz…” Aydoğmuş, Türk Traktör işyerinde çalışmak istemesinin en büyük sebebinin işyerinde sendikanın varlığı olduğunu belirtiyor. “Türk Traktör işyerinde çalışmak istememin ve şansımı sonuna kadar zorlamamın ana sebeplerinden biri sendikadır. Sincan Organize Sanayi’deki çalıştığım jeneratör fabrikası ile Türk Traktör işyerindeki şartlar ekonomik olarak hemen hemen aynıydı. Fakat orada işçilere karşı sergilenen tutum çok farklıydı. Burada sendika ile birlikte çok iyi bir çalışma ortamı var. Çalışanlar arasında dayanışma ve paylaşma çok yüksek seviyede… İyi-kötü gün dediğimiz düğün, cenaze gibi olaylarda hep birlikte hareket ediliyor. Kimse yalnız olduğunu hissetmiyor. Yine ufak tefek gerçekleşen iş kazalarında ya da geçirilen hastalıklarda yalnız olmadığımızı sendika sayesinde anlıyoruz. Yine aynı şekilde, işyeri tarafından düzenlenen yılbaşı ve yaz eğlencelerine ailemizle birlikte katılarak ne kadar büyük bir işyerinde çalıştığımızı ve bize değer verildiğini görüyoruz” Bugünlerde toplu sözleşme dönemindeyiz. Bizimle ilgi haklar ve zamlar masaya yatırılıyor. Bu dönemde tüm Türk Metal üyeleri, hatta ülkedeki bütün metal işçileri Genel Başkanımızın arkasında durmalı ve ona destek vermeli… Çünkü bu dönem metal işçileri için birlik ve kenetlenme zamanıdır” TÜRK ‘Sonuna kadar zorladım ve başardım’ 33 METAL | İŞTE HAYATIMIZ TÜRK 34 ‘Handenaz bizim için bir mucizeydi’ 2008 yılında dünya evine giren Aydoğmuş’un, eşi Elif Aydoğmuş ev hanımı… Çiftin, dört yaşında Handenaz ve sekiz aylık Hilal Sima adlı iki kız çocukları var. Kendisinin Kırşehirli olduğunu eşinin ise Ankara’nın Ovacık ilçesinden olduğunu ve görücü usulü evlendiklerini anlatıyor Hüsnü Aydoğmuş. Bir haftalık kısa bir sürede evlenme kararı verdiklerini söyleyen Aydoğmuş, bugün verdiği karardan duyduğu memnuniyeti altını çizerek vurguluyor. Aydoğmuş çifti, ilk çocukları Handenaz’ın doğumunu kendi ilişkilerinde yaşanan en üst nokta olarak görüyorlar ve Handenaz’ı kendilerinin dünyaya getirdikleri bir mucize olarak görüyorlar. “Eşim, Handenaz’ı Etlik’te bulunan doğum hastanesinde dünyaya getirdi. Hastanede görüşe izin vermiyorlardı. Kızımı ilk kez eşimin pencereden göstermesi ile gördüm. O an yaşadığım duygusallıktan mı, yoksa sevinçten mi bilmiyorum, ağlamaya başladım. O anları yaşamak, o heyecanı hissetmek belki hayatta yaşadığım ve yaşayacağım en mut- lu andı diyebilirdim. Çünkü karşımızda bir mucize vardı. O mucize eşim ve benim, yani bizim mucizemizdi” Elif Aydoğmuş, eşinin aslan burcu, kendisinin ise kova burcu olduğunu söylüyor. “Eşim aslan burcunun taşıdığı liderlik, cömertlik, yaratıcılık, fedakârlık ve en önemlisi babalık özelliğini sonuna kadar taşıyor. Onun bize verdiği sevgi ve gösterdiği saygı ile mutlu bir evliliği paylaşıyoruz” Çift, evliliklerinin ilk yılını Hüsnü Aydoğmuş’un ailesi ile birlikte tamamlamışlar ve düğünde yaptıkları borçları ödemişler. Daha sonra 10 yıllık kredi ile Keçiören Bağlum’da bir ev alarak hayatlarına orada devam etmeye başlamışlar ve 3,5 yıllık bir dönemi tamamlamışlar. Çocukları ise evlerinin neşe kaynağı olmuş. Çift aile ve akraba ziyaretlerini sık sık yaptıklarını evde kaldıklarında ise çocukları ile birlikte çizgi filmlere baktıklarını anlatıyor. En çok izledikleri çizgi filmlerin ise, Barbie, Pepee, Keloğlan ve Caillou olduğunu sözlerine ekliyorlar. İŞTE HAYATIMIZ | ‘Sendika benim hayatımın bir parçası...’ de olmasa da eşim de çok iyi biliyor. Büyük Anadolu Oteli’nde düzenlenen eşli eğitimlere birlikte katılmıştık. Yine 2010 yılında işyerinde geçirdiğim küçük bir kaza sonucunda evde dinlenirken sendika temsilcisi arkadaşlarım yine evimize kadar geldi. 2008 yılında yaptığım düğünde de vardılar. Kısaca 2004 yılında itibaren hayatım tamamında yer aldı ve almaya devam ediyor.” Bu dönemde tüm Türk Metal üyeleri hatta ülkedeki bütün metal işçileri Genel Başkanımızın arkasında durmalı ve ona destek vermeli. METAL 2004 yılında beri Türk Metal Sendikası ile tanıştığını söyleyen Aydoğmuş, sendikayı sadece kendisinin değil, ailesin de bildiğini vurguluyor. “Türk Metal’le 2004 yılında başladım. Konuşmamın başında da söylediğim gibi Türk Traktör’te çalışmak için bu kadar sabretmemin ana sebeplerinden birinin sendikaydı. Evde sendikayı sadece ben değil, çalışma hayatının için- TÜRK 35 ‘Kenetlenmemiz gerek’ röportajımızı tamamlarken Hüsnü Aydoğmuş’tan işyerini, ailesini ve sendikasını bir kelime ile ifade etmesini istedik. “Sayacağım üç şey benim hayatımın bir gerçeği. Ailem; benim hayatımın tam kendisi. İşyerim, hem benim hem de ailemin geleceği, sendikam ise hayattaki rehberim ve yol arkadaşım.. Bunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.” Aydoğmuş, röportajımız tamamlamadan önce son kez bir şey ifade etmek istediğini belirtiyor. “Hepimizin bildiği gibi bugünlerde toplu sözleşme dönemindeyiz. Bizimle ilgi haklar ve zamlar masaya yatırılıyor. Bu dönemde tüm Türk Metal üyeleri hatta ülkedeki bütün metal işçileri Genel Başkanımızın arkasında durmalı ve ona destek vermeli. Çünkü, bu dönem metal işçileri için birliktelik ve kenetlenme zamanıdır. Bu dönemde kenetlenip Genel Başkanımızın arkasında dimdik durabilirsek, o zaman istediklerimizi yapabilir. Genel Başkanımız ve sendikamızın bizim için en iyi sözleşemeye imza atmasını rahatça sağlayabiliriz” Bizler de röportajımızın tamamlarken, Aydoğmuş ailesine bizleri evlerinde kabul ettikleri için teşekkürlerimiz bir kez de dergimiz vasıtası ile iletmek istiyoruz. Yine Aydoğmuş ailesi ile röportajımızda bizleri yalnız bırakmayan, Türk Traktör işyeri baş temsilcisi Erdoğan Aydın’a bir kez daha teşekkür ediyoruz. MAKALE DR. NACİ ÖNSAL Türk-İş Genel Sekreter Yardımcısı METAL YÜKSEK ÖĞRENİMİN ÇALIŞMA YAŞAMINA YANSIMASI TÜRK 36 Son 10 yılda 76 olan üniversite sayısı, 2011 yılında 168’e, 2012 yılında 171’e yükselmiştir. Her ilde üniversiteler ve ilçelerde de bölümler veya yüksek okullar bulunmaktadır. Buna karşın, yüksek eğitim yapmak için yapılan seçme sınavına girenlerin bir bölümü başarısız olmakta ve yüksek eğitim şansına erişememektedir E ğitim Reformu Girişimi ( ERG )*, 2012 Aralık ayında, “ Eğitim İzleme Raporu 2011”i yayımladı. ERG’nin amacı; kız ve erkek tüm çocukların hakları olan kaliteli eğitime erişimlerini güvence altına alacak ve Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik gelişimini üst düzeylere taşıyacak eğitim politikalarına ve eğitime ilişkin katılımcı, saydam ve yenilikçi politika üretme süreçlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktır. ERG raporunda, eğitim reformlarının maliyetinin nasıl karşılanacağı ve eğitimin kalitesinin gerilemesinin nasıl önüne geçileceğine ilişkin belirsizliğe dikkat çekilmiştir. Rapora göre, kamu eğitim harcamaları sabit fiyatlarla artsa bile, ekonominin büyümesine uygun oranda artmamakta, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu’nun ( UNESCO ) gelişme sürecindeki ülkeler için öngördüğü gayrisafi yurtiçi hasılanın %6’sı oranına erişemediği gibi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Organizasyonunun ( OECD ) normu olan gayrisafi yurtiçi hasılanın %5’i düzeyine de erişememiştir. Amacım, yüksek eğitimin çalışma yaşamına yansımasını irdelemektir. Yukarıda anılan rapor, yüksek eğitimi değerlendirmemektedir, ama, yüksek eğitime öğrenci hazırlayan sistemi değerlendirmesi ve yaptığı tespitler bakımından, özellikle eğitimin kalitesinin gerilemesine dikkat çekmesi nedeniyle önemlidir. Eğitim, insan hakkıdır, doğal haklardandır. Tüm insanlara istedikleri eğitimi alma olanağı sağlanmalıdır. Bu nedenledir ki, eğitimin bir bölümü kamu tarafından finanse edilir ve eğitimde fırsat eşitliği sağlanmak hedeflenir. Anayasamızın 42. Maddesine göre kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz, ilköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur. İlkokul öncesi eğitim, zorunlu olan ilköğretim ve orta eğitim ülkemizde kamu ve özel sektör tarafından paylaşılmış olarak yürütülür. Yüksek öğrenim ise devlet tekelindedir. Devlet dışında sadece vakıflar üniversite kurabilir. Bu genel yaklaşımdan sonra, üniversiteler ile ilgili bazı tespitler yapabilir ve düşüncelerimi ifade edebilirim. Yüksek eğitim ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, yüksek eğitim yapmak isteyen herkese bu olanağın sağlanması gerektiğini ve bu nedenle de üniversite sayısının artmasını savunur. İsteyen herkes, istediği üniversite olmasa da, üniversiteye girebilmelidir. Bu görüş ülkemizde, “her ile bir üniversite” söylemiyle özetlenmiştir. İnsanların istedikleri üniversitede olmadığı gibi, istedikleri dalın dışında yüksek eğitim almaları ayrı bir tartışma konusu olacak kadar önemlidir. Zorunlu olmayan bir eğitimin istenilen dal dışında yapılmasının temel nedeni, yüksek eğitimin kamu kesiminde, olmazsa özel sektörde iş bulma olanağı sağlayacağı düşüncesidir. Erkekler için askerliğin yedek subay olarak yapılması vb. ikincil nedenler de sayılabilir. Bu düşünüş o kadar kuvvetlidir ki, ailelerin büyük bir çoğunluğu çocuklarının yüksek eğitim yapmasını arzulamakta, çocuklar da yüksek eğitimi bir kurtuluş yolu olarak görmektedirler. Yoksul ailelerden gelip okuyan gençlerin başarı öyküleri ülkemizde hala anlatılmakta ve örneklenmektedir. İkinci seçenek, kıt kaynakların rasyonel olarak kullanılmasıdır. Her arzulayanı kabul edecek kadar yüksek eğitim kapasitesi yoksa, seçerek en uygun olanları belirleyerek yüksek eğitim şansı verilir. Üniversiteler açılırken de, nitelik birincil koşul olarak tutulur. En uygun olanlar yüksek eğitim yapar ve kalitelerinden kuşku duyulmaz. Ülkemiz birinci yolu seçmiştir. Son 10 yılda 76 olan üniversite sayısı 2011 yılında 168’e, 2012 yılında 171’e yükselmiştir. Her ilde üniversiteler ve ilçelerde de bölümler veya yüksek okullar bulunmaktadır. Buna karşın, yüksek eğitim yapmak için yapılan seçme sınavına girenlerin bir bölümü başarısız olmakta ve yüksek eğitim şansına erişememektedir. Yeni üniversitelerin binaları, yerleşkeleri genellikle başarılı görünümdedir. Ancak, bu üniversitelerin eğitici kadrolarının sayıca yeterli olup olmadığı ve nitelikleri de tartışmalıdır. ÖSYM 2011 yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre, 15.529 profesör, 8.486 doçent, 21.717 yardımcı doçent, 17.520 öğretim görevlisi, 8.190 okutman, 3.257 uzman, 36.669 araştırma görevlisi, 23 çevirici ve 104 eğitim-öğretim planlamacısı bulunmaktadır. Üniversiteler kuruldukları yerleşim merkezlerinin ekonomisini hareketlendirmekte, sosyal hayatına canlılık getirmektedirler. Ancak, üniversite öğrencilerinin yaşadıkları şehirden beklenileni alıp alamadıkları belli değildir. 10 bin nüfuslu bir kasabadaki yüksek okulda okuyan öğrencinin sakin ortam ve temiz hava dışında bir avantajı olduğunu söylemek kolay olmasa gerektir. Çalışma yaşamında eğitimin getirisi, eğitim ekonomisinin temel araştırma konularından birisidir. Yapılan araştırmalar, genellikle eğitim düzeyi ile bireyin kazancı arasında olumlu bir ilişki METAL 37 TÜRK Anayasamızın 42. Maddesine göre kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz, ilköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur. İlkokul öncesi eğitim, zorunlu olan ilköğretim ve orta eğitim ülkemizde kamu ve özel sektör tarafından paylaşılmış olarak yürütülür. Yüksek öğrenim ise devlet tekelindedir. Devlet dışında sadece vakıflar üniversite kurabilir | MAKALE METAL Çalışma yaşamında eğitimin getirisi, eğitim ekonomisinin temel araştırma konularından birisidir. Yapılan araştırmalar, genellikle eğitim düzeyi ile bireyin kazancı arasında olumlu bir ilişki olduğu sonucuna varmıştır. Ülkeden ülkeye ve ekonominin ihtiyacına göre bu olumlu ilişkinin somut ifadesi değişik olmaktadır TÜRK 38 olduğu sonucuna varmıştır. Ülkeden ülkeye ve ekonominin ihtiyacına göre bu olumlu ilişkinin somut ifadesi değişik olmaktadır. Ancak, eğitimin sosyal getirisi bireysel getirisinden daha fazladır. Ülkemiz için yapılmış bir çalışma bizim bilgimiz içinde yoktur. Ancak, bazı ortalamalar bilinmektedir ve sektörlere göre değişmektedir. Ülkemizin resmi işsizlik oranı %9’lar civarında değişmektedir. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı ise bu ortalama işsizlik oranının üzerinde seyretmektedir. Üniversite mezunları aldıkları eğitime uygun işlerde değil, buldukları işlerde çalışmaktadırlar. Yüksek eğitim yapmanın iş sahibi olmada yeterli olmadığı görülmektedir. Yüksek eğitimini bitiren gençler farklılaşmak ve iş bulabilmek için ayrıca kurslara gitmekte, işsiz geçirdikleri dönemi değerlendirmek için yüksek lisans yapmaya yönelmektedirler. Üniversitelerimizin sayısı hızla artarken, toplum, eski değer yargılarını sorgulamaya başlamıştır. 4-6 yıl arasında süren yüksek eğitim, hayata atılmak için bir zaman kaybı yaratırken, diğer yandan da bu 4-6 yıllık sürenin finansmanını gerekli kılmaktadır. Sürenin sonunda da iş bulunamamaktadır. Bu trend değiştirilemezse, gençler ve aileleri üniversite eğitimi için şimdiki kadar hevesli olmayacaklardır. Mesleki ve teknik eğitim öne çıkacak, zamandan ve paradan tasarruf sağlayan, iş bulmada da daha şanslı olan bu eğitim şekli ( düzeyi ) tercih edilir hale gelecektir. Bu nedenle, üniversite sayısını artırmak yerine, mesleki ve teknik eğitime yönelmek, kıt kaynakların rasyonel kullanımı bakımından daha yerinde olacaktır. Yüksek eğitim tercihi azaldıkça, üniversiteler öğrenci bulabilmek için kaliteyi yükseltmek zorunda kalacaklar, öğrenci bulamayan bazı üniversiteler bölümlerini kapatacaklar ya da tamamen kapanacaklardır. Kıt kaynakları planlı ve rasyonel bir şekilde kullanmamanın sonucu israf ve kayıptır. Tesellisi ise, “zararın neresinden dönülse kardır” sözünden ibaret olacaktır. * Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, Elginkan Vakfı, Enerji-Su, Enka Vakfı, Hedef Alliance, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, MV Holding, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sabancı Üniversitesi, The Marmara Hotels and Residences, Tüm Özel Eğitim Kurumları Derneği, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı ve Yapı Merkezi tarafından desteklenmektedir. METAL EMEKÇİNİN NOT DEFTERİ tekstilde kullanması ile başlayan, 19.Yüzyılın başlarında buhar gücüyle çalışan diğer makinelerin bulunması ile, emeğin yerini makinelerin almaya başladığı, tarım toplumunun niteliklerini değiştiren gelişmeler. n sanayi toplumu: Tarım toplumunun sanayi devrimi sonucu değişip, 19. Yüzyılın sonlarında sanayi üretimini benimseyerek kazandığı toplumsal yapı. n endüstri: Sürekli veya belli zamanlarda makine ve benzeri araçlar kullanarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini değiştirecek toplu üretimde bulunma işi. Hammaddenin işlenmesi ve kullanılır hale getirilmesi işi. n endüstri ilişkileri jargonu: Endüstri ilişkilerini akademik araştırma-çalışma alanı haline getiren veya endüstri ilişkileri sistemi içinde sosyal taraf durumunda olanların belirli davranış biçimlerini veya eylemleri ifade etmek üzere genellikle konuşma dilinde kullandıkları ifadeler. n endüstri psikolojisi: Psikolojinin verilerini kullanarak, personel seçimi ve eğitimi, çalışma koşullarının iyileştirilip iş veriminin artırılması, iş kazalarının önlenmesi, iş tatmini ve denetleme gibi endüstri ortamının getirdiği sorunlara çözüm arayan psikoloji disiplini. n endüstriyel Demokrasi: İşçilerin daha verimli olmaları amacıyla, işletme düzeyinde karar sürecine güç paylaşımına dayalı olarak katılmaları. Yönetime katılma, kâra katılma, birlikte yönetim, özyönetim uygulamaları. n üretici: Üretimle uğraşan kimse, yetiştirici... Müstahsil. Üretimi sağlayan, üretimle ilgili. n Çalışma barışı: İşçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkilerin çatışmalardan uzak, sosyal diyalog ve sosyal ortaklık anlayışı içinde sürdürülmesi. n çalışma belgesi: İşverenin, işten ayrılan işçiye verdiği, işin çeşidinin ne olduğunu ve süresini gösteren belge. n çalışma ahlakı: Üretim sürecinde değişik konumlarda yer alan bireylerin, amaçlanan üretim düzeyine ulaşabilmek için yetenekleri çerçevesinde yerine getirmekle yükümlü hissettikleri sorumluluk ve yükümlülükler. n çalışma hakkı: Devletin, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için aldığı tedbirler ile koruduğu hak. n çalışma izni: Türkiye’nin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelere uygun olarak, iş piyasasındaki durum, çalışma hayatındaki gelişmeler, istihdama ilişkin sektörel ve ekonomik konjonktür değişiklikleri dikkate alınarak, yabancının ikamet izninin süresi ile iş sözleşmesinin veya işin süresine göre, belirli bir işyeri veya işletmede ve belirli bir meslekte çalışmak üzere en çok bir yıl geçerli olmak üzere verilen izin (süreli izin). n çalışma koşulları: Bireysel veya kolektif iş sözleşmesi veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki işyeri yönetmelikleri ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulaması ile oluşmuş çalışma koşulları. n çalışma raporu (faaliyet raporu): Sendika, sendika şubesi ve konfederasyonların iki genel kurul arasındaki faaliyetlerini, üyelerini bilgilendirmek ve etkilemek amacıyla düzenleyip, genel kurul öncesi sundukları rapor. Terimlerin tanımları, Dr. Naci Önsal’ın Türk-İş Yayınları tarafından yayımlanan “Endüstriyel İlişkiler Sözlüğü” adlı kitabından alınmıştır. 39 TÜRK n sanayi: Endüstri n sanayi Devrimi: 1768’de James Watt’ın buhar gücünü MAKALE DOÇ. DR. YÜCEL uYANIK METAL Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri [email protected] TÜRK 40 Bir ülkenin demografisi ve nüfus yapısı sosyal, ekonomik, kültürel yapılarını etkileyen ve şekillendiren en önemli yapı taşıdır. Toplumların güncel ve geleceğe yönelik planlamalarını doğrudan etkilediği gibi politik, kurumsal tüm sürecin işleyişinde de rol oynamaktadır. Dolayısıyla nüfusun yaşlanması, mevcut ekonomik ve sosyal sistemi derinden etkilemekte, tartışmalara ve çözüm arayışlarına neden olmaktadır YAŞLILIK, YAŞLANMA ve YAŞLI AYRIMCILIĞI ÜZERİNE 21. yüzyılda ön plana çıkan en önemli demografik olgulardan biri, nüfusun yaşlanmasıdır. Bütün dünyada insanlar daha uzun yaşamakta, doğum oranları azalmakta ve dolayısıyla, yaşlı nüfus sayısal ve oransal olarak artmaktadır. Nüfus yaşlanması, sağlıktan sosyal güvenliğe, çevresel konulardan eğitim ve istihdama, sosyo-kültürel faaliyetlere ve aile hayatına kadar bütün toplumsal alanlarda etkili olmaktadır. İlk planda gelişmiş ülkelerde daha görülür olan yaşlanma olgusu, bu ülkelerde olduğu kadar, gelişmekte olan ülkeler açısından da önemle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Yapılan araştırmalar, ülkemizin de yeni bir demografik yapıya geçmekte olduğunu göstermektedir. Yakın bir gelecekte yaklaşık 2,2 olan toplam doğurganlık hızının, yenilenme düzeyine inmesi ve bunun bir sonucu olarak da, çocuk ve genç nüfusun zaman içerisinde azalarak, yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payının artması öngörülmektedir. Gelişmiş ülkelerde nüfus yaşlanmasının sosyo-ekonomik yapıya olan etkileri üzerine birçok değerlen- dirme ve çalışma yapılmakta, yaşlı nüfusun sosyal yaşamdan koparılmadan, hayatlarını devam ettirmelerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır. Türkiye’nin, nüfusundaki değişimleri ve bu değişimlerin yansımalarının iyi değerlendirilmesi, yaşlanma olgusunun etkilerinin, ülke için sorun haline gelmeden çözülmesini sağlayacaktır. Türkiye’de 2008 yılında %7 olan 65 yaş ve üzeri nüfus oranının 2050 yılında %17,9’ya ulaşacağı düşünüldüğünde, yaşlanma ile ilgili politikaların tüm toplumsal yapıyı içerecek biçimde şekillendirilmesi zorunluluğu daha net anlaşılacaktır. Bir ülkenin demografisi ve nüfus yapısı sosyal, ekonomik, kültürel yapılarını etkileyen ve şekillendiren en önemli yapı taşıdır. Demokrafik yapı, toplumların güncel ve geleceğe yönelik planlamalarını doğrudan etkilediği gibi, politik, kurumsal tüm sürecin işleyişinde de rol oynamaktadır. Dolayısıyla, nüfusun yaşlanması, mevcut ekonomik ve sosyal sistemi derinden etkilemekte, tartışmalara ve çözüm arayışlarına kaynaklık etmektedir. Ancak yaşlılık döneminin bir “kriz” değil, bir “fırsat” dönemi, olarak görebilmek ve topluma benimsetebilmek için medyada, popüler kültür ve eğitim kurumlarında başta olmak üzere her platformda olumlu sterotiplerin yansıtılmasına yönelik çalışmaların yapılması yaşlanan dünya nüfusu, ve yaşlı topluma ait sosyo-ekonomik yapıların inşa edilmesi, yaşlanmanın olumsuz etkilerinin önlenmesi için gerçekçi bir altyapı hazırlanmasına imkân tanıyacaktır. METAL Kültürel yaşanmışlıklar ve değişken toplumsal yapıların farklılıkları nedeniyle, çok farklı yaşlılık tanımlarının yapıldığı görülmektedir. Bazı toplumlarda yaşlılık, olağan bir süreç olarak değerlendirilmekte iken, bazılarında ise sorun olarak görülmüştür (İçli, 2004: 5). Tarihsel gelişim süreci içerisinde, toplumun diğer fertleri ile aynı haklara sahip olarak görülmeyen yaşlıların, 16.-17. Yüzyıllarda sakatlarla aynı anlamda değerlendirildikleri, 20. Yüzyıla kadar toplumsal yapının dışında bırakıldıkları görülmektedir. Saygı duyulmayan, herhangi bir değer atfedilmeden, görmezden gelinen yaşlılığın, sosyal içerikli bir fenomen olduğu düşüncesi, daha sonra benimsenmeye başlanmış ve emeklilik sigortalarının başlamasıyla beraber, takvimsel olarak belirlenen, yaşa bağlı bir dönem olarak görülmeye başlanmıştır (Tufan, 2002: 20). Netice olarak, yaşlıların gündelik yaşamda görmüş oldukları itibar, her dönemde mensup oldukları sınıf, cinsiyet ve mal varlıklarına göre değişim göstermiştir. Bu noktada yaşlılık ile yaşlanma kavramları arasındaki anlam farkını ortaya koyarsak; yaşlılık, daha çok bir durumu, bir olguyu ve toplumda belli bir yaşın üzerinde olanları ifade eder. Yaşlanma ise, sadece biyolojik bir durum değil, aynı zamanda toplumsal boyutları olan bir durum ve süreci de ifade etmektedir. Yaşlanma, yaş alma anlamıyla, doğuştan itibaren başlayan bir süreci ifade etmektedir. Yaşlanma, doğumdan ölüme kadar olan insan ömründe, ölümden önceki dönemi tanımlamak için kullanılırken, yaşlılık, bedenin performansının, canlılığının sona ereceği en yakın dönemi ifade eder. Önüne geçilmesi mümkün olmayan biyolojik, kronolojik, sosyal yönleri ile sorunları olan bir süreci tanımlayan yaşlılık, fizyolojik bir olay olarak ele alınıp, fiziksel ve ruhsal güçlerin, bir daha yerine gelmeyecek şekilde kaybedilmesi, organizmanın, iç ve dış etmenler arasında denge kurma potansiyelinin azalması, kişinin fiziksel ve ruhsal yönden gerilemesi olarak tanımlanabilir (Bilginer, Apani, Tuncer, 1996: 169-170). Sosyal bir risk olma yönüyle, yaşlanma ve yaşlılık, fizyolojik bir olgu olup, başlangıçtaki fiziki yetersizlikler, zaman içinde psikolojik alandaki gerilemelerle birlikte, sosyal ve ekonomik yaşantıda olumsuzluklara sebep olmaktadır. Böylece yaşlılık, hayatın her alanında yaygın bir kayıp duygusunun yaşandığı, fertlerin, bedeni, psikolojik ve sosyal yönden özerkliklerini yitirip, yeniden bağımlı duruma geçtikleri bir dönem olarak da tanımlanabilmektedir (Seyyar, 2002: 672). Bağımlı konuma geçen yaşlının çalışma hayatı bakımından karşılaşacağı sonuç ise, verimliliğinin azalması ve emekli konumuna geçmesidir (Konak, Çiğdem, 2005: 26). Genel olarak yaşlılık tanımı yapılırken, belli bir yaş ölçüt olarak alınmaktadır. Başlangıcı 60-65 yaş olarak kabul edilen, biyolojik ve duygusal olarak değişmelerin meydana geldiği dönem, yaşlılık olarak adlandırılmaktadır. Yaşlanmayla birlikte, insan vücudunda yapısal ve fonk- 41 TÜRK Yaşlılık ve Yaşlanma METAL | MAKALE TÜRK 42 siyonel anlamda meydana gelen değişmelere biyolojik yaşlılık, kişinin kendini yaşlı hissetmesiyle, yaşam görüşünün şeklini değiştirmesine de duygusal yaşlılık denilmektedir. Aynı yaşta olan bireylerle karşılaştırıldığında, toplum içerisinde fonksiyonların devam ettirilememesi ise, fonksiyonel yaşlılık olarak tanımlanmaktadır (Oktik, 2004: 14). Sosyal, kültürel ve biyolojik yönlerden birbirleriyle ilişkili bir süreci ifade eden yaşlılık ile ilgili çalışmalar, yaşlılığın başlangıcını, kronolojik yönüyle yapılan tanımlamalarda, Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş, Birleşmiş Milletler ise 60 yaşı sınır olarak ele almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaşlılık tanımlamasında üç dönem esas alınmaktadır. n 65-74 yaş genç yaşlılık n 75-84 yaş ileri yaşlılık n 85+ çok ileri yaşlılık, olarak adlandırılmaktadır (Dünya Sağlık Örgütü,1999; Önal,2006;5-6). Ve 65 yaş üzeri, demografik açılardan, bağımsız konumdan bağımlı konuma geçiş dönemi olarak kabul edilmektedir ( DSÖ, 1999 Raporu). Diğer taraftan Birleşmiş Milletler, yaşlılık başlangıcı olarak 60 yaşı kabul etmekte ve yaşlılık dönemlerini üç gruba ayırarak; ( Döner,2006;6). n 60-69 yaş genç yaşlılık n 70-79 yaş ileri yaşlılık n 80+ yaş çok ileri yaşlılık şeklinde kategorize etmektedir. Toplumsal Yaşamda Yaşlıların Yeri ve Yaşlı Ayrımcılığı Dünyada yaşlıların, yaşamakta oldukları toplum içerisindeki konumları, o toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı toplumlarda tamamen izole edilmesi gerekenler biçiminde değerlendirilerek gereksiz bir yük muamelesi göstermekte, bazı toplumlarda ise tecrübe ve bilgeliklerinden yararlanılması gereken değerler olarak nitelendirilmektedirler. Örneğin, Japonya gibi geleneksel toplumlarda yaşlı bireylere hürmet edilerek, bilgelikleri, bilgi birikimleri ve tecrübelerinden yararlanılmakta ve yaşlının sosyal statüsünün daha yüksek olduğu gözlenmektedir. İngiltere’de ise yaşlılar “değersiz, tuhaf, yetersiz, güçsüz” kişiler ya da “tecrübeli, yumuşak huylu ve olaylar karşısında sözü dinlenen bilgin” kişiler olarak görülmektedir. Türk kültürüne bakıldığında, yaşlı bireylere saygı onların sözlerinin dinlenmesi ve onlara sahip çıkılması hem geleneksel hem de değişmez bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, kentleşme, göç, ekonomik sıkıntılar, kadının çalışma hayatına girmesi, sosyal yaşamın değişmesi, yaşlı bireylerin saygınlık ve statülerinde değişime yol açmıştır. Özellikle büyük şehirlerde yaşlı bireylerin bakımı ile ilgili sorunları gündeme getirmiştir (Akdemir vd./ 2007; 216). Tarihsel gelişim süreçlerinde, kültürel ve sosyal farklılıklarına göre toplumda yaşlıların konumlarının değişiklik gösterdiği görülmektedir. İşbölümü ve uzmanlaşmanın gelişmediği, ekonomik yaşam içerisinde insanların basit araç-gereçler kullandığı geleneksel toplumlarda kendi kendine yetme düşüncesi hakimdir. Bu toplumlarda norm ve değerler genellikle sürekliliğini koruduğundan dolayı, değişim çok az gözlenmektedir. Bu norm değerler bu toplumlarda sorgulanamazlar. Kollektif bilincin hakim olduğu geleneksel toplumlarda “biz” duygusu hakimdir ve organizasyonun temelli kan bağına dayanmaktadır. Bu toplumlarda statü, yaş, cinsiyet ve soy belirleyici olduğundan dolayı, yaşlılık statü belirleyicisidir. Özellikle toprağa bağlı üretim biçimlerinin egemen olduğu toplumda yaşlılar avantajlı konumda bulunmaktadırlar. Yaşlıların bilgi ve tecrübeleri karar alma aşamasında aktif rol oynamalarını sağlar. Aynı zamanda yaşlılar, dinsel, törensel pratiklerde de yol göstericidirler. Sanayileşme ile birlikte modern toplumsal yapıların ortaya çıkması, yaşlıların toplumsal yaşam içindeki rol ve statülerinde olumsuz bir gelişme yaşanmasına neden olmuştur (Er,2009;141). Yaşlıların gelişen toplumlarda “yapabildikleri” ile teknolojik gelişim hızı ve olanakları paralel olmamaktadır. Bu değişim hızına yetişemeyen, beklentileri karşılayamayan yaşlı bireyin, zamanın gereklerine ayak uyduramadığında, güvenlik, saygı, tanınma gibi gereksinimleri tehdit altına girmektedir (Çilingiroğlu, Demirel, 2004: 225-230). Bu nedenle, dünya genelinde nüfusun artması sorunsalı, beraberinde yaşlı bireylerin bakımı konusunu ortaya çıkarmıştır. Sanayileşme ve kentleşme sonucu aile kurumunun küçülmesi, Batı ülkelerinde yaşlı bireylerin büyüyen sorunlarını daha kolay ve ucuz çözümlemek için yeni kurumlar oluşturulmuştur (Aykan, Wolf, 2000; 398). Yaşlının toplumsal yaşam içindeki yeri açısından belirleyici bir kavram olarak modernite üzerinde kısaca durmak bu noktada faydalı olacaktır. Modernleşme kuramı, yaşlıların rolünün ve statüsünün ters orantılı olarak teknolojik ilerlemelerle bağlantılı olduğunu ileri sürer. Touraine; modernliği akılcı, bilimsel, teknolojik ve idari etkinliğin ürünlerinin yaygınlaştırılması olarak tanımlamış ve bu sürecin, toplumsal yaşamın çeşitli bölümlerinin giderek farklılaşmasını da içerdiğini belirtmiştir. Farklılaşan bu bölümler ise siyaset, ekonomi, aile yaşamı, din ve sanattır (Touraine, 1991: 23). Bir diğer tanımlamada modernleşme, gerek ticaret ve gerekse endüstrileşme ile birlikte insan ilişkilerinde ortaya çıkan farklılaşmaların yeniden örgütlenmesidir (Wagner, 1996: 45). Sonuç olarak, teknoloji ve tarım dışı üretim temeline dayalı olarak farklılaşmış toplumsal öğelerin yeniden örgütlenmesi sürecinde, kentleşme ve sosyal hareketlilik gibi faktörler ailenin küçülmesine ve parçalanmasına neden olmuştur. Sanayileşme ve çocuk merkezli gibi bir toplumun ekonomik kalkınmasına eşlik eden sosyal değişimler, daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, yaşlı insanların becerilerini gereksiz duruma düşürerek, dışlanmaları sonucunu doğurmuştur. Endüstrileşme ve kentleşme sürecine bağlı olarak, toplum ve aile yapısında hızlı ve köklü değişimler yaşanmasına neden olmuş, masif toplumda var olan geniş ailenin yerini çekirdek aile almıştır. Geniş aile yapısı içerisinde önemli bir yere oturan yaşlıların konumu, çekirdek aile yapısında değişmiştir. Çekirdek aile yapısında, geleneksel aile yapısından farklı olarak, bireyler daha küçük yerlerde ayrı yaşamaya başlamışlardır. Çekirdek aile yapısı, geleneksel ailedeki bağları ve yardımlaşmayı zayıflatarak, konumuz itibarı ile yaşlılarla olan sıkı bağları ortadan kaldırmıştır. Bunun sonucu olarak, yalnızlaşan ve eski statüsünü kaybeden yaşlı daha zor yaşam koşulları içinde kalmaya başlamıştır. Sonuçta, kentlerde bulunan yaşlıların yaşam düzeyi, ekonomik imkânlarına bağlıyken, kırsal bölgelerdeki yaşlıların fiziki durum ve çalışma güçleri yaşam düzeylerini belirlemeye başlamıştır. Dolayısıyla, yaşlıların sosyal ve ekonomik sorunları artmıştır. Özellikle, her geçen gün değişen şartlar altında aile üyelerinin yaşlıları bir maliyet unsuru olarak görmesi, yaşlılar üzerinde büyük bir psikolojik baskının da ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Powell, 2005: 1). Yaşlı Ayrımcılığı Zayıflık ve muhtaçlık kavramlarıyla özdeşleştirilmiş görülen yaşlılık, bu bakış açısıyla, bireysellik, bağımsızlık ve insan onuru kavramlarıyla çatışmaktadır. Yaşlı ayrımcılığı kavramını ilk kez 1969 yılında Amerika Ulusal Yaşlılık Enstitüsü Başkanı Robert Butler kullanmıştır. Gerentolog Butler, yaşlı ayrımcılığını, yaşlı in- MAKALE | YARARLANILAN KAYNAKLAR AYKAN, H. Ve WOLF, D. A., Traditionality, Modernity on Household Composition, research on Ageing, Vol: 22, No: 4. , 2000 İÇLİ, Gönül; “Huzurevinde Kalan Yaşlılar üzerine Bir Araştırma”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Sosyoloji Derneği, Türkiye, 2004. TuFAN, İsmail; Antik Çağdan Günümüze Yaşlılık, Aykırı Yayıncılık, İstanbul, 2002. BİLGİNER, B., TUNCEr, A., APErİ, E.; “Adana Huzurevi ve Yenibaraj Sağlık Ocağı Bölgesindeki 65 Yaş ve üzeri Yaşlıların Demografik Özellikleri, V. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi, Bildiri Kitabı, İstanbul, 1996. SEYYAR, A.; Sosyal Siyaset Terimleri, Ansiklopedik Sözlük, 1. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, 2002 KONAK, A., ÇİĞDEM, Y.; “Yaşlılık Olgusu: Sivas Huzurevi Örneği”, C.ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2005, C. 29, No. 1 OKTİK, N.; Huzurevinde Yaşam ve Yaşam Kalitesi, Muğla Örneği, Muğla üniversitesi Yayını, Muğla, 2004 ÖNAL, A.E.; Geratoloji Demografik Özellikler Epidemiyolojik Ölçütler, İstanbul Tıp Fakültesi, HSADD, 2006 DÖNER, B., Demografik Dönüşüm ve Bakım Hizmetleri, 2006 AKDEMİR, N., ÇINAr, F., GÖrGüLü, ü., “Yaşlılığın algılanması ve Yaşlı Ayrımcılığı” Türk Geriatri Dergisi, C.10, S4, 2007. ER, Dilek; ‘Psikososyal Açıdan Yaşlılık’ Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi , Cilt.4 Sayı 11 - 2009 ÇİLİNGİROĞLu, N., DEMİrEL, S.; Yaşlılık ve Yaşlı Ayrımcılığı, Geriatri, 2004: 7 (4); 225-230. PALMORE,Erdman B.; Ageism, Negative and Positive , Springer Publishing Company, Second Edition , New York – 1999 BECCA, Levy and MAKJArIN, r., Banaji; “Implicit Ageism” Ageism Streotyping and Prejudice Against Older Presons, (Ed. Todd D Nelson), First MH Pres Paperback Edition, 2004, Massachusetts Institute of Technology 2002. ERDEMİR, F.; “Sağlıklı Yaşlı ve Yaşlılıkta Yaşam Kalitesinin Önemi”, I. Ulusal Geriatri Kongresi Kongre Kitabı, Türk Geriatri Vakfı, Ankara, 2002 PALMORE,Erdman B.; Ageism, Negative and Positive , Springer Publishing Company, Second Edition , New York - 1999 POWELL, L.J.; Aging and Familiy Policy: A Sociological Excursion, Journal of Sociology and Sociowelfare, June, 2005. TOuRAINE, A., return o the Actor Social Theory in Post Industrial Society, Minesota Press, Minesota, 2004 WAGNER, Peter; Modernliğin Sosyolojisi, Çev. M. Küçük, Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1996 METAL yük olarak görülmektedir (Palmore,1999; 10). Yaşlı bireylerle ilgili yapılan araştırmalarda huzurevi, bakımevi, hastane gibi kurumlar ön plana çıktığı için, toplumun yaşlıları sürekli bakıma muhtaç olarak algılamalarına neden olmaktadır (Becca vd.,2004; 55 -56). Yaş ayrımcılığının olumsuz etkileri, işyerindeki ayrımcılık, sağlık ve bakım sistemindeki yanlılık, sosyal önyargılar ve taraf tutmada kendini gösterir. Yaşlının yanlış karakterizasyonu sonucu “yaşlı, hasta, cinsiyetsiz, çirkin, güçsüz ve zihinsel olarak yetersiz” biçimde olumsuz değerlendirilmelere maruz bırakılmaktadır. Bu tür ayrımcılık nedeniyle, toplumların birçoğu genel olarak yaşlı ve yaşlılığa karşı olumsuz önyargılar taşımaktadırlar. Bu olumsuz “sterotipik” yaklaşıma yaşlı ayrımcılığı denilmektedir. Genellikle kronolojik olarak kavramsallaştırmaya dayanan yaşlı ayrımcılığı, yaşlandıkça oluşan yetersizliklerin, sınırlılıkların ve olumsuz değişikliklerin yorumlanması olarak da tanımlanmaktadır (Erdemir, 2002: 112-114). Bu önyargılar ve tutumlar nedeniyle, ayrımcılığa maruz kalanların muamele ve saygı eşitlikleri ihlal edilmiş olmaktadır. Ayrımcılığa maruz kalarak dışlanan bireylerin fakirlik ve yoksullukla karşılaşma olasılıkları yükselmektedir. Her yaşlı ayrımcılığının dayandığı teorik temeller ve bunlara ilişkin yapılan birçok araştırma, yaşlılara yönelik olumsuz yaklaşımlara neden olan önyargıların genel ve geçer bir düzeyde olmadığını göstermektedir. Ancak yaşlılık dönemini bir “kriz” değil, bir “fırsat” dönemi olarak görebilmek ve topluma benimsetebilmek için medyada, popüler kültür ve eğitim kurumlarında başta olmak üzere, her platformda olumlu sterotiplerin yansıtılmasına yönelik çalışmaların yapılması, yaşlanan dünya nüfusu, ve yaşlı topluma ait sosyo-ekonomik yapıların inşa edilmesi, yaşlanmanın olumsuz etkilerinin önlenmesi için gerçekçi bir altyapı hazırlanmasına imkân tanıyacaktır. 43 TÜRK sanlara yönelik bir ayrımcılık, ırk ayrımcılığı ve cinsiyet ayrımcılığı gibi, eyleme dönüşebilen bir ideoloji türü olarak tanımlamıştır. Bu ayrımcılık, ileri yaştakilere yönelik önyargıyı tutum ve davranışlar aracılığı ile ifade eden bir terimdir. Ancak, yaşlı ayrımcılığı (ageism), diğer ayrımcılıklardan farklıdır. Irk, cinsiyet ayrımcılığına ilişkin tutum ve davranışları bulunan bir kişi, kendi ırkının ya da cinsiyetinin değişmeyeceğinden emindir. Ancak yaşlı ve yaşlılığa karşı olumsuz yargı ve davranışları olan bir kişi, yaşam döngüsünün ilerlemesiyle birlikte yaşlanacağını ve erken yaşta ölmedikçe bütün yaş gruplarından geçeceğini bilir (Erdemir, 2002: 78). Yaşlı ayrımcılığının gelişmesinde rol oynayan faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz; Bireylerin ölüme karşı bilinmezlikten duydukları korku; ölüm, kişinin yaşam döngüsünün dışında tutulmakta ve yaşamın doğal bir sonucu olduğu unutulmaktadır. Hatta ölüm ile yaşlılık eş anlamlı olarak kavramsallaştırılmaktadır. Yaşlı Ayrımcılığı, gençlerin ve orta yaştakilerin, güçsüzlük, işe yaramazlık, hastalık ve ölümle ilgili korkunun dışa vurumu ile şekillenmektedir (Çilingiroğlu/Demirel, 2004; 229). Gençlik, bedensel güzelliğe verilen önem, politik alandan medyaya, eğitimden yönetime kadar her alanda gençlik, dinamizm, üreticilik ve bireysellik gibi kavramlar teşvik edilmekte, fiziki görünüm ve gençlikleri, kimliklerinin bir parçası olan toplumlarda yaşlılık, güven azaltıcı ve yaşlılığa karşı olumsuz tutumlar geliştirilmesine neden olmaktadır (Palmore, E.B; 1999; 5-7). Yaşam döngüsü, çocuklar ve yaşlılar için verimliliğin olmadığı ve üretime katkılarının olmadığı dönemi ifade etmektedir. Bu dönemde orta yaştaki bireylerin, çocukların ve yaşlıların ihtiyaçlarını ve bakım gereksinimlerini karşıladıkları kabul edilmektedir. Çocuklar geleceğe yönelik bir yatırım olarak görülürken, yaşlılar, ekonomik verimliliklerini geride bırakmış | BİZİM FABRİKALARIMIZ METAL OERLIKON KAYNAK ELEKTRODLARI TÜRK 44 “Doğru İşe, Doğru İnsan” felsefesiyle yürütülen işe alım süreci, şirket kültürüne, değerlerine ve pozisyonun gerektirdiği niteliklere sahip adayların seçilmesi ve yerleştirilmesi ile tamamlanır BİZİM FABRİKALARIMIZ | Oerlikon Kaynak, Türkiye’nin İlk Tozaltı Kaynak Tozu Üreticisidir O orada kurup çalıştırma işlemlerini gerçekleştirdi. 2000 yılına gelindiğinde, fused flux’ın yanı sıra, 10’dan fazla birleştirme ve sert dolgu aglomere tozaltı tozu üretmekteydi. Şirket bu sırada, İstanbul’daki fabrikalarını kapatarak, Manisa’daki yeni fabrikaya taşınma süreci içindeydi. Oerlikon’un Almanya’daki fabrikasında atıl tozaltı tozu kapasitesi bulunmaktaydı. Geliştirdiği formüllerle orada benzer maliyetlerle üretim yapılabileceği teyidini alınınca, zaten düşük bir kapasite- si olan tesisi durdurma kararı aldı. Son yıllarda, gerek iç, gerekse de dış pazarlarda tozaltı yöntemine artan talep ve Almanya’daki fabrikanın kapasite sorunları yaşamaya başlaması sonucu şirket, yeniden bu işi Türkiye’de yapma kararı aldı ve yılda 10,000 ton üretim kapasitesine sahip modern tesisini geçen yıl tamamladı. Şirketin amacı, tozaltı kaynak tozlarında sektörün beklentilerini karşılayan birleştirme ve sert dolgu tozaltı tozlarını adım adım ürün gamına ilave edip, tozaltı yönteminde de Türkiye’nin lider kuruluşu olmaktır. METAL erlikon Kaynak, 1978 yılında, kendi imkânları ile kurduğu ark ocağı ile, mangan-silikat karakterli ergitilmiş kaynak tozlarını (fused flux) üretmeye başladı. Bunu takip eden 2 yıl içinde alümina-bazik karakterli aglomere flux üretim tesisini de yine kendi imkanları ile kurarak, yılda 1,000 tonluk bir üretim hacmine ulaştı. 1987 yılına gelindiğinde, kendi teknolojisi olan bu aglomere tozaltı tozu tesisinden, Mısır’daki Oerlikon da sipariş etti ve İstanbul Halkalı’daki fabrikada söz konusu tesisi yaparak ihraç etti ve TÜRK 45 TÜRKİYE’NİN İLK ÖZLÜ TEL ÜRETİCİSİDİR Özlü Tel, kaynak endüstrisi için önemli bir teknoloji olmasına karşın, Türkiye bu alana oldukça geç girmiştir. 1990’lı yılların başında kangal şeklinde özel üretilmiş boruların içini doldurmak suretiyle üretimine başlanan özlü teller, hermetik yapısıyla daha üstün bir teknoloji olsalar da, kenetli özlü tellerle fiyat açısından rekabet edemedi. Her geçen sene aralarındaki fark açılmaya devam etti. Gerçek şu ki, Türkiye’de özlü tel kullanımı da ciddi bir şekilde artış göstermedi. 2001 krizinden sonra gemi inşa sektöründe yaşanan hızlı büyüme, hızlı ve kaliteli kaynağa duyulan ihtiyacı da beraberinde getirdi ve özlü tele talep büyük ölçüde arttı. | BİZİM FABRİKALARIMIZ Kaynak Makineleri ŞirKetin ürettiği makineler çok dayanıklı olup, Türkiye’nin hemen her yerinde, her türlü ağır şartlarda uzun süreler çalışmaya uygun makinelerdir. 30 yıldan fazla geçmişe sahip makine üreticisi ve kullanıcılarının kendisinden beklentisini iyi bilen şirket, sürekli olarak da kendini geliştirmektedir. Ürettiği makinelerde, ortam ısısı gölgede 40 oC iken, 24 saat hiç durmadan, nominal akımda kaynak yapılabilir, çimento sanayi gibi ince tozların çok yoğun bulunduğu ortamlarda, tersaneler gibi, deniz kenarında aşırı rutubetin ve aşırı tuz yoğuşmasının yaşandığı ortamlarda makineleri çok rahat çalışır ve uzun yıllar hizmet verir. Kolay arızalanmazlar ve ithal makinelere göre bakım giderleri de son derece düşüktür. METAL Kaynak eğitim çalışmaları ve Magmaweld Kaynak Atölyeleri TÜRK 46 eğitim, Oerlikon adı ile adeta özdeşleşmiştir. Eğitimi gelişmenin temel koşulu olarak gören ve buradan hareketle 1962’den beri aralıksız olarak kaynak eğitimleri düzenleyen Oerlikon, bu konudaki faaliyetlerini her yıl geliştirerek kaynak sektörünün hizmetine sunmaktadır. 1962 yılından beri her yıl yüzlerce kaynakçı yetiştirerek, meslek sahibi binlerce nitelikli elemanı piyasayla kavuşturmuş- tur. Son on yıldır, eğitimlerinin sayısını arttırarak hem İstanbul’da hem de Manisa’da ücretsiz kurslar açmaktadır. Bunun dışında, gerek işe özel kurslar, gerekse de ihtisas eğitimleri de verilmektedir. Yüksek seviyeli eğitimler olarak da, hem üniversitelerin kaynak uzmanlık ve mühendislik programlarına hem de teknik lise ve yüksek okullara, eğitmen, atölye ve laboratuar destekleri verilmektedir. Oerlikon’da İnsan Kaynakları GünümüzDe işletmeler hayatta kalabilmek, pazar paylarını korumak ya da yükseltebilmek için çok ciddi bir rekabet içerisindeler. Bu rekabet ortamında başarıyı yakalayan işletmeler aslan payını almakta, diğerleri ise pastadan kalan dilimi paylaşmak zorunda kalmaktadır. İşletmeler genellikle üretim teknolojileri, pazarlama stratejileri gibi üstün oldukları alanlarla övünürler. Ancak, bütün bunların üzerinde zekâsı ve bilgi birikimi ile kaynakları yönlendiren, teknolojiye hükmeden ve girdileri anlamlı çıktılara dönüştüren bir başka unsur vardır. Bu unsur sorunların parçası olan, sorunları çözmek için çaba sarf eden, kimi zaman sorunlardan fırsat yakalayan, işletmelerin geleceğini belirleyen ve işletmeye özgü kültürü oluşturan “İNSAN” unsurudur. Elbette ki bu unsurun oluşmasında ve gelişmesinde ilk adım da, işe alım sürecidir. “Doğru İşe, Doğru İnsan” felsefesiyle yürütülen işe alım süreci, şirket kültürüne, değerlerine ve pozisyonun gerektirdiği niteliklere sa- hip adayların seçilmesi ve yerleştirilmesi ile tamamlanır. Seçim süreci içerisinde kullanılan psikoteknik test bataryaları ve değerlendirme yöntemi, en başta doğru adımı atmayı sağlayan çok önemli bir araçtır. Şirket, seçim sürecinde psikoteknik yönteminin kullanımını yaklaşık 15 yıldır etkin bir biçimde uygulayarak, çok doğru sonuçlara ulaşmayı büyük isabetle garanti altına almıştır. Oerlikon’un İnsan Kaynakları olarak temel ilkesi, çağdaş, yenilikçi, huzurlu, stresten uzak bir çalışma ortamı yaratmaktır. İnsan gücünün geliştiği, işine, çevresine, dolayısıyla temelde kendisine saygı duyan bireylerin çalışmaktan mutlu olabileceği çalışma topluluğu, akılcı, dürüst, iyi ni- yetli ve adil olmayı ilke edinmiş yönetim anlayışı, verimli ve kaliteli çalışmanın esasını kanunlara ve şirket kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamayı ilke edinmiş bakış açısını yaratmak da, temel ilkeler arasındadır. Ayrıca, yapıcı eleştirileri en değerli gelişim fırsatı olarak gören bir yönetim, değişim, gelişim ve yaratıcılığın desteklendiği bir ortam, katılım, paylaşım ve iletişimin ön planda tutulduğu, takım çalışmalarının desteklendiği, kurum kültürü ve alçak gönüllülük ve hizmet bilincinin ön planda tutulduğu, çalışma hayatında sadelik ve basitliğin benimsendiği ama fonksiyonelliğin desteklendiği bir kurum kültürü oluşturmak da, insan kaynakları anlayışının hedeflerindendir. BİZİM FABRİKALARIMIZ | DEĞER ELÖVE OERLIKON KAYNAK ELEKTRODLARI VE SAN. A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ 47 TÜRK “oerliKon Kaynak Elektrodları ve Sanayi A.Ş. endüstrinin temel ihtiyacı olan kaynak elektrodu ve makinelerini uluslararası kalitede, yerli olarak üretip satmak üzere, 1957 yılında kurulmuştur. Konusunda en deneyimli ve ISO’nun Türkiye’nin en Büyük 500+500 Şirketi araştırmalarına göre de en büyük kaynak tüketim malzemeleri üreten şirketidir. Oerlikon’un %76’sı Zaimoğlu Holding’e, %21’i ise Fransız Air Liquide şirketine aittir. Son 10 yılda, Zaimoğlu Holding, yarım asırlık kaynak sanayi tecrübesini, kendisine ait Magmaweld markası ile birleştirerek, küresel pazarda da söz sahibi olmaya başlamıştır. Magmaweld, 2005 yılından beri şirketin yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda kullanmakta olduğu yeni markasıdır. Magma, tüm dünya dillerinde, yer küremizin merkezindeki dev eriyik anlamını taşımaktadır. Magmaweld adını da, kaynak esnasında elde edilmekte olan yapay eriyik ile bu muhteşem doğal eriyik arasında kurduğumuz benzerlikten hareket ederek oluşturduk ve 21. yüzyıl için Magmaweld’i ana markamız olarak seçtik. Faaliyet alanımız olarak sadece kaynak tüketim malzemeleri (elektrod, tel, toz) ile sınırlı kalmamak, buna paralel olarak, kaynak ve kesme makineleri ile otomasyon alanında da pazar liderliğimizi pekiştirmek niyetindeyiz. Bu hedefimizi gerçekleştirmek üzere Holding bünyemizde %100 yerli sermaye ile Magma Mekatronik Sanayi A.Ş’ni kurduk ve faaliyete geçirdik. Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde 50,000 m2 alanda 16,500 m² kapalı alanda faaliyet göstermekte olan şirketimiz, tranzistör (Inverter/Chopper), tristör (SCR) ve manyetik alan kontrol teknolojileri ile kaynak ve kesme makineleri, plazma, laser ve oksi-gaz yöntemleri ile CNC kesme sistemleri, Panasonic işbirliği ile robot otomasyon sistemleri (manipulatör, roller, pozisyoner, lineer kaynak makineleri) üretmektedir. Şirket stratejimiz, temel olarak, global pazar ihtiyaçlarına yerli çözümlerle cevap verebilen, enerji tasarrufuna katkıda bulunan, doğayı kirletmeyen teknolojiler yaratmaktır.” METAL Küresel pazarda söz sahibiyiz | HABER METAL Kayıt dışı istihdam ile sendikasız işçi sayısı parelel TÜRK 48 Sosyal Güvenlik Kurumu’nca yayımlanan ve kayıt dışı istihdamla mücadele çalışmalarına yer verilen kitapçıktaki verilere göre, Türkiye’de her 100 çalışandan 40’ı sigortasız. Buna göre, son açıklanan düşük sendikalı işçi sayısı ile kayıt dışı istihdam birbirine paralel görünüyor S osyal Güvenlik Kurumu (SGK), kayıt dışı istihdam ile ilgili bir kitapçık yayımladı. İşçi, işveren ve devlet açısından kayıt dışının sonuçlarının değerlendirildiği kitapçıkta, ekonomik ve sosyal açıdan birçok olumsuz sonuç da masaya yatırılıyor. Sosyal güvenlik sisteminin vatandaşların insan onuruna yakışır bir hayat sürmesini amaçladığı belirtilen kitapçıkta, ‘’Ancak ne yazık ki, ülkemizde kayıt dışı istihdam oranı %40 civarlarında, yani 100 kişiden 40’ı sigortasız çalışmaktadır. Bu nedenle, kayıt dışı istihdam, ülkemiz için ele alınması gereken önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır’’ deniliyor. Verilere göre, Türkiye’de kayıt dışılığın en çok görüldüğü sektörlerin başında ise tarım, inşaat, turizm, toplumsal ve kişisel hizmetler, imalat sanayi ve nakliyat sektörleri geliyor. Ayrıca, çocuk işçiliği ve yabancı işçilerin çalıştırılmasında da kayıt dışılık ön plana çıkıyor. Hukuki düzenlemeler Kayıt dışı ile mücadelede yapılan yasal düzenlemeler de kitapçıkta yer alıyor. Bunlar arasında, kurumun bilgi ve belge isteme yetkisinin genişletildiği, 10 ve daha fazla işçi çalışan işyerlerinde ücretlerin bankalar aracılığıyla ödenmesi zorunluluğunun geti- rildiği, idari para cezalarının yeniden düzenlendiği bilgisine yer veriliyor. Çalışmalar kapsamında, 2008 yılında 450 olan Sosyal Güvenlik denetmenlerinin sayısı, geçen yıl sonunda bin 500’e çıkarıldı. Denetmenlere, defter ve kayıt inceleme yetkisi verilmesi ile, taşra birimlerindeki işlemlerin daha kısa sürede sonuçlandırılması sağlanırken, 2013 yılı sonuna kadar denetmen sayısının 2 bine çıkarılmasının hedeflendiği bildirildi. Veri paylaşımı ve denetim çalışmaları kapsamında, 2012 yılı sonu itibarıyla 1 milyon 471 bin 468 kişinin kayıt dışı çalıştığı ve 88 bin 199 işyerinin ise SGK’ya kayıtlı olmadığı tespit edildi. Bilgilendirme çalışmaları Kayıt dışı ile mücadelede bilgilendirmenin önemine değinilen kitapçıkta, bu kapsamda hazırlanan dokümanların Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildiği, müfredata ekleme çalışmalarının ise sürdüğü belirtildi. Bu kapsamda, yapımcı ve yönetmenlerle görüşmeler yapılarak, 25 dizi içeriğinde ve 5 yarışma programında kullanılmak üzere, sorular ve senaryo örnekleri gönderildiği ifade edildi. Sinemalar için de Sendikalı bir iş yerinde kayıt dışı istihdam mümkün değildir METAL HABER | Kayıt dışı istihdamın sonuçları Kitapçıkta, kayıt dışı çalışan işçilerde, kısa vadede yeterli sağlık yardımı alamamalarından dolayı hastalık vakalarının arttığı, uzun vadede ise kişilerin emekli olamaması, ölüm halinde de eş ve çocuklarına aylık bağlanamaması riskleri aktarılıyor. Sonuçların bir acı yönü de, kayıt dışı istihdam içinde yer alan kişilerden devlet prim ya da vergi toplayamamakta, ücreti eksik bildirilenlerin prim ve vergilerini de daha az toplamaktadır. İstihdam ve işsizlik rakamları net olarak kayıt dışı bir ekonomide bilinemez. Kayıt dışı istihdam, orta ve uzun vadede gelir dağılımını daha da bozmaktadır. Kayıt dışı istihdamın çalışanlar üzerindeki en olumsuz etkisi, kişileri sağlık, sosyal güvenlik ve işsizlik sigortası güvencesinden yoksun bırakmasıdır. Kayıt dışı istihdamın nedenleri Kayıt dışı ekonomi ile kayıt dışı istihdamın nedenleri ortaktır. Kayıt dışı istihdamda kaçırılan sadece vergi değil, sigorta primleridir. İşsizliğin önemli bir faktör olması, ücretlerin düşük olması, işveren için istihdamın maliyeti, eğitimsizlik, tarım sektöründe istihdam edilenlerin toplam istihdam içindeki yüksek oranı, kayıt dışı istihdamın nedenleri arasındadır. Kayıt dışı ekonominin palazlanmasında etkili unsurlarından birisi olan kayıt dışı istihdam olgusunun ar- dında, yüksek sigorta primleri ile işçi maliyetlerindeki artışlar önemli rol oynamaktadır. Rakamlara göre, bir Türk çalışanı ve işvereni, Güney Koreliye göre yaklaşık 4, ABD’liye ve Meksikalıya göre 3, Kanadalı ve Japona göre 2 kat daha fazla vergi prim ödemek zorunda kalıyor. Toplam istihdamın %24’üne sahip olan tarım sektöründe katma değerin düşük olması ve verimi düşük bazı hizmet sektörlerinin istihdamda ağırlıklı olması kayıt dışı istihdamın boyutunu artırabilmektedir. Eğitim seviyesi ile kayıt dışı istihdam arasında da yakın bir ilişki bulunuyor. Eğitim seviyesi arttıkça, kayıt dışı istihdam oranı azalmakta. Sendikalaşma ve kayıt dışı istihdam Kayıt dışı ekonominin bir uzantısı olarak karşımıza çıkan kayıt dışı istihdam ile en önemli mücadeleyi yine sendikalar veriyor. Sendikalı bir iş yerinde kayıt dışı istihdam mümkün değildir. Çünkü işveren, tüm çalışanların bilgisini üye oldukları sendika ile paylaşmak durumundadır. O yüzden sendikalar çalışanlarını kayıt dışı istihdam eden bir iş yerine müsaade etmezler. Bilindiği gibi, bu yılın Ocak ayında sendikalı işçi istatistikleri açıklandı. Buna göre, toplam çalışan olarak hesaplamasak da, sendikalı olabilir işçilerin içinde sendikalı olanların oranı %8,5. Bu durum, kayıt dışı istihdamın da önünü açmış oluyor. Sendikalı istatistiklerinin açıklanmasının ardından, kayıt dışı istihdamda da yüksek rakamların ortaya çıkması, Türkiye’de sendikaların varlığına duyulan ihtiyacı tekrar gündeme getiriyor. 49 TÜRK reklam filmi hazırlandığı, geçtiğimiz yıl temmuz-ağustoseylül aylarında yayımlanan bu reklamların 1 milyon 300 bin kişi tarafından izlendiği kaydedildi. MAKALE YRD. DOÇ. DR. GÖKhAN OFLUOĞLU METAL Bülent Ecevit Üniversitesi TÜRK 50 YRD. DOÇ. DR. hAMZA ERSİNADIM Bülent Ecevit Üniversitesi SENDİKAL ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ TEMEL ENGELLER ve ÇÖZÜM YOLLARI Sendikal örgütlenmenin serbestçe yapılabilmesi açısından çok önemli bir konu da, iyi işleyen iş güvencesi sistemi ihtiyacıdır “Örgütlenme hakkı” insan hakları içerisinde yer alan, insanın kişiliğine sıkı sıkıya bağlı olan “devredilemez”, “vazgeçilmez”, “dokunulmaz” haklardandır. (1) Bir sosyal hak olarak “örgütlenme hakkı” hukuki niteliğiyle uluslararası birçok temel belgede düzenlenmiştir. Türk sendika hukuku da, uluslararası standartlara uygun bir sendikal örgütlenme hakkını tanımıştır. Ancak, buna rağmen sendikaların serbestçe örgütlenmelerini sınırlayan birtakım engeller vardır. (2) 1982 Anayasası sendika kurma hakkını 51, sendikal faaliyet hakkını 52, toplu iş sözleşmesi hakkını 53, grev hakkı ve lokavtı 54. Maddelerinde düzenlenmiştir. Daha sonra 23.07.1995 tarih ve 4121 sayılı kanunla 52. Madde yürürlükten kaldırılmıştır. 53. Maddeye bir fıkra eklenmiştir(*); bu maddelerden “sendikal faaliyet” başlığı altında 52. Maddeyle düzenlenen; sendikalara siyasi faaliyette bulunma, gelirlerinin ve giderlerinin nasıl düzenleneceği ve nerede muhafaza edilecekleri konusundaki bazı yasaklar ve emirler 4/21 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Müteakiben 03.10.2010 tarih ve 4709 sayılı kanunla 1982 Anayasası’nın 51. Maddesindeki “işçiler” ifadesi yerine “çalışanlar” ifadesi getiril- 51 TÜRK kabul edilebilen bu durumun, sendika hürriyeti bakımınmiş; böylece memurlar ve kamu görevlilerine de “sendika dan önemli bir sınırlama olduğu da tartışmasızdır. (4) kurma hakkı” anayasal hak olarak verilmiştir. 1982 Anayasası’nın “sendika kurma hakkı” başlıklı 51. Sendikal örgütlenmenin serbestçe yapılabilmesi açısınMaddesinin 4. Fıkrasındaki “aynı zamanda ve aynı işkolundan çok önemli bir konu da, iyi işleyen iş güvencesi sisteda birden fazla sendikaya üye olunamaz” ifadesi, 5982 sayımi ihtiyacıdır. Mevzuatımız iş güvencesini 30 ve daha fazlı Kanun’un 4. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. (3) la sayıda işçi çalıştıran işyerleriyle sınırlandırmıştır. Oysa Türkiye’de işyerlerinin %90’ı 30 ve altında işçi istihdam 1982 Anayasası’nın 51, 53 ve 54. Maddelerinde yaeden işyerleri niteliğindedir. İş güvencesinin sağlıklı işleyepılan değişiklikler de esas alınarak; 6356 sayılı Sendikabilmesi için bu 30 rakamının 10 işçiyle sınırlandırılmasının lar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kabul edilerek Resmi ülkemiz açısından uygun olacağını düşünüyoruz. Gazete’nin 07.11.2012 tarih ve 28460 sayısı ile yürürlüğe Sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellergirmiştir. Ancak, buna rağmen, sendikaların örgütlenmeden biri de işyeri sendika temsilcilerinin teminatı sorunuleri serbestisini sınırlayan bir takım engeller de devam etdur. İşyeri sendika temsilcilerinin teminatı, tazminatların mektedir. 2821 sayılı Sendikalar kanunu, sendikaların işbüyüklüğüyle sağlanamaz. Ancak haklı neden olmadıkça, kolu esasına göre bir iş kolunda ve Türkiye çapında faaliişyeri sendika temsilcilerinin hizmet akitlerinin feshedileyette bulunmak amacıyla kurulabileceğini, örgütlenmesini meyeceği hususunun hukukumuzda yer alması gerekir. zorunlu kılmıştı. Sendikaların işyeri seviyesinde kuTürk endüstriyel ilişkiler sisteminde sorun rulması yasaklanmış ve üst kuruluş olarak yaratan faktörlerden bir tanesi de, yaygın federasyona yer verilmemişti. Bu sıve geleneksel küçük sanayi ile hızla nırlandırmalar 6356 Sayılı SenTürk kapsamı genişleyen kayıt dışı ekodikalar ve T.İ.S Kanununda endüstriyel ilişkiler nomidir. İşyerine sendikayı sokda kaldırılmamış, söz konumayan, kendisi de örgütlensu engeller bu dönemde sisteminde sorun yaratan mekten uzak duran bu gibi de muhafaza edilmiştir. faktörlerden bir tanesi de, işyerleri, örgütlenmiş işyerleBu sınırlamaların senyaygın ve geleneksel küçük riyle haksız bir rekabet içindika hakkını sınırlama sanayi ile hızla kapsamı genişleyen de bulunmaktadırlar. Bu maksadı ile yapılmadıkayıt dışı ekonomidir. İşyerine işyerlerindeki işçilik maliğı, aksine güçlü sendisendikayı sokmayan, kendisi de yeti ile örgütlü kesimdekacılığın ülkede hakim ki işçilik maliyetleri arasınkılınması amacı taşıörgütlenmekten uzak duran bu gibi da büyük farklar ortaya çıkdığı kanun koyucu taişyerleri, örgütlenmiş işyerleriyle maktadır. Bu haksızlığı ortarafından açıklanmıştır. haksız bir rekabet içinde dan kaldırabilecek olan teşmil Türkiye’de güçlü sendibulunmaktadırlar kurumudur. Yasa’da yer almakacılığın yararına gibi METAL MAKALE | METAL İşçi sendikaları, ücret sendikacılığının yanı sıra, daha çok istihdam odaklı bir strateji üretmek ve geliştirmek için uzun hazırlıklar gerektiren, teşebbüs iradesi gösteren ve risk alabilen sendikacılık anlayışıyla sosyal faaliyetlere yönelmek mecburiyetindedir TÜRK 52 sına rağmen, uygulamada başarısız olmuştur. (5) Sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engellerden biri de “alt işveren” konusudur. Taşeronlaşmanın engellenmesi veya “asıl işveren” işçileri gibi taşeron çalışanlarına da aynı hakları sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır. (6) Sendikal örgütlenmenin önündeki başka bir engel de, “küreselleşme” süreci ile endüstriyel ilişkiler sisteminde meydana gelen dönüşümdür. (7) Teknolojik gelişme, bir taraftan üretim teknolojisine esneklik kazandırırken, diğer taraftan ürün çeşitliliğini arttırmıştır. (8) Ayrıca işgücünün yapısında da farklılıklar meydana getirmiş, toplu halde üretimde bulunan vasıfsız işçi tipi yerine, teknolojik yeniliklere uyum sağlayabilen, vasıf seviyesi yükselmiş ve bilgiye dayalı üretim sürecine katkıda bulunabilen işçi tipi ortaya çıkmıştır. Değişim aynı zamanda işyerinin yapısını da etkilemiş, toplu halde üretim yapan büyük ölçekli işletmelerden vazgeçilmiştir. Esneme kabiliyeti yüksek olan küçük miktarlarda ve verimli üretimin yapılabildiği orta ve küçük ölçekli işletmelere dönüşmüştür. Bütün bu gelişmeler, istihdamda daralmaya yol açmış ve işsizliğin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. (9) Sendikal örgütlenmenin önündeki bir diğer engel de, teknolojik gelişmeler karşısında istihdam yoğunluğunun sanayi kesiminden hizmetler sektörüne kaymış olmasıdır. Fikir işçilerinin örgütlenme eğilimlerinin beden işçileri kadar yüksek olmadığı da doktrinde kabul görmüş bir husustur. Sendikal örgütlenme açısından bir başka olumsuz husus da, yeni istihdam türlerinin yaygınlık kazanmasıdır. Kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, işin paylaşımı, ödünç iş ilişkisi, uzaktan(evden) çalışma gibi yeni istihdam türlerine her gün yenileri eklenmektedir. (10) Kısaca atipik veya standart dışı çalışma diye bilinen bu tür çalışmaların en belirgin özelliği, işçiyi işyerinden ve diğer işçilerden kısmen uzaklaştırmasıdır. İşyerine hiç gitmeden evinde veya bürosunda bu çalışmayı yapan, sık sık işyeri değiştiren işçilerin örgütlenme eğilimlerinin zayıf olması doğaldır. Daha çok kadın ve genç işgücüne hitap eden esnek çalışmanın örgütlenme açısından işçilere cazip gelmediği bilinen bir gerçektir. Esnek çalışma yapan yüksek vasıflı işçilerin de aynı gün birden çok işyerinde çalışması ve kendi pazarlıklarını kendilerinin yapması, sendikal örgütleri zayıf bırakmaktadır. Ayrıca sendikal örgütlenmenin önündeki diğer engelleri ana başlıkları halinde şöyle sıralayabiliriz: n Kapsam dışı personel uygulamaları n Yerli ve yabancı kaçak işçilik n Yargı engelini aşmada sendikalar arası yeterli güç birliği yapılamaması(Sendikal nedenle işten çıkarma) n Sendikal aidatların zamanında ödenmemesi(Belediyelerde olduğu gibi) n İşçileri etnik kökene, siyasal görüşlere ve dini inançlara göre bölme çabaları n Yeni işyerlerinin örgütlenmesinde yaşanan sendikal rekabet n Sendikasız işçilerin ihmal edilmesi n Sendika içi demokrasinin yeterince çalışmaması n Küresel düzeyde sendikasızlaştırma faaliyetlerinin çoğalması (11) n Yeni liberal anlayışın ön plana çıkması(hukuk ve ekonomide) n Sosyal devlet anlayışının ikinci plana atılması n Sendikalar arası dayanışmanın yetersizliği. Sendikaların ilke ve hedeflerini etkileyen ve yeni roller veren küresel dönüşüm, sendikaya üye olanların beklentilerini de değiştirmektedir. Sendikalar da, üye-sendika bağlarını kuvvetlendirmek amacıyla üyelerin beklentilerine cevap vermek için piyasa fiyatlarıyla yeni hizmetler sunmayı ve bu hizmetleri çeşitlendirmenin çabası içindedirler. Bu çerçevede, son yıllarda çoğu sendika, konumlarını gözden geçirerek, yeni strateji ve politikalarını belirlemektedirler. Özellikle bu faaliyetler içerisinde eğitim ve araştırma faaliyetlerini çağın gerçekleri istikametinde etkinleştirmektedirler. Bu hususta yapılan birçok araştırma, son yıllarda sendikaların artan sayıda eğitim, araştırma ve pazarlama tekniklerini kullandıklarını göstermektedir. Sendika liderleri artık bu alanda araştırmacılara üyelerinin ne istediklerini tespit etmeleri için çeşitli araştırma ve inceleme yaptırmaktadırlar. Zira sendikalar, bundan sonra sadece üyelerinin değil, çalışmayan işsizlere de yönelmek durumundadırlar. (12) DİPNOT VE Bilgi çağı olarak adlandırdığımız 21. Yüzyılda teknolojinin hızlı gelişimi, işyeri içerisinde ve dışarısında, hatta hayatımızın her aşamasında eğitimi çok önemli hale getirmektedir. Türkiye’nin enformasyon/ bilgi toplumu haline gelebilmesi için önündeki en ciddi engellerden biri, çok iyi yetişmiş insan gücünün yetersiz olmasıdır. Bunun için Türkiye’nin bilgi çağını yakalayabilmesi büyük ölçüde, hızla artan nüfusu yeni gelişmeler doğrultusunda iyi eğitebilmesine bağlıdır. Burada sendikalara da çok önemli görevler düşmektedir. Sendikaların eğitim faaliyetlerine daha fazla kaynak aktarması ve mesleki eğitimde sendika – devlet- işveren işbirliğinin sağlanması hususunda azami gayret sarf etmesi gerekmektedir. İşçi sendikaları, ücret sendikacılığının yanı sıra, daha çok istihdam odaklı bir strateji üretmek ve geliştirmek için uzun hazırlıklar gerektiren, teşebbüs iradesi gösteren ve risk alabilen sendikacılık anlayışıyla sosyal faaliyetlere yönelmek mecburiyetindedir. Ayrıca, işçi sendikaları, baskı grubu oluşturarak örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını, kanun gücünden ısrarla talep etmelidir. 53 TÜRK (*) Eklenen fıkra ile memur sendikacılığına ve kamu görevlilerinin sendikaları marifetiyle idare ile toplu görüşme yapabilmelerinin önü açılmıştır. ARICI, Kadir, “Demokratiklik ve Hukuka Uygunluk Açısından Sendika Şube Genel Kurulları,” Kamu- İş C:9 S:1, 2007 BAŞBUĞ, Aydın, “Toplu İş İlişkileri ve Hukuk,” Şeker –İş, Ankara, 2012 ERSİNADIM, Hamza, “Globalleşme Sürecinde Türkiye’de İşçi Sendikalarının Sosyal Faaliyetleri,” Kamu-İş, Ankara, 2001 KUTAL, Metin, “Küreselleşme Sürecinin Türk Sendikacılığı üzerindeki Olası Etkileri,” Kamu-İş C:4, Haziran 1997 ŞENKAL, Abdulkadir, ”Sendikasız Endüstri İlişkileri,” Kamu-İş, Ankara, 1999 USLU, Cennet, “Doğal Hukuk ve Doğal Haklar,” Liberte Yayınları, Ankara, 2009 YILDIRIM, Engin/ UÇKAN, Banu, “İşverenlerin Sendikasızlaştırma Modelleri ve Türkiye Örneği,” Çalışma ve ToplumEkonomi ve Hukuk Dergisi, 2010 USLU, Cennet, “Doğal Hukuk ve Doğal Haklar,” Liberte Yayınları, Ankara, 2009, s.15. ARICI, Kadir, “Demokratiklik ve Hukuka Uygunluk Açısından Sendika Şube Genel Kurulları,” Kamu- İş C:9 S:1, 2007, s. 1-3. ERSİNADIM, Hamza, “1961 Anayasası’ndan Bugüne Sendikaların Sosyal Faaliyetlerinin Hukuki Çerçevesi,” Kamu – İş C:12 S:4, s. 65-66. ARICI, Kadir, “a.g.m.” s. 1-3. KUTAL, Metin, “Küreselleşme Sürecinin Türk Sendikacılığı üzerindeki Olası Etkileri,” Kamu-İş C:4, Haziran 1997, s. 258 – 259. BAŞBUĞ, Aydın, “Toplu İş İlişkileri ve Hukuk,” Şeker –İş, Ankara, 2012, s.20. ERSİNADIM, Hamza, “Globalleşme Sürecinde Türkiye’de İşçi Sendikalarının Sosyal Faaliyetleri,” Kamu-İş, Ankara, 2001, s.3-8. ŞENKAL, Abdulkadir, ”Sendikasız Endüstri İlişkileri,” Kamu-İş, Ankara, 1999, s. 61-63. KUTAL, Metin, “a.g.m.” s.251. KUTAL, Metin, “a.g.m.” s.253. YILDIRIM, Engin/ UÇKAN, Banu, “İşverenlerin Sendikasızlaştırma Modelleri ve Türkiye Örneği,” Çalışma ve ToplumEkonomi ve Hukuk Dergisi, 2010, s. 163. METAL KAYNAKLAR MAKALE sevil hacıoğlu METAL Uludağ Üniversitesi, Çalışma Psikolojisi ve İnsan Kaynakları Bilim Dalı TÜRK 54 ‘ÖğReNilMiŞ KaDıNlıK’ ve ‘BaŞaRı KoRKusu’ MAKALE | lara dayanabilmektedir. Kadınların çalıştıkları iş yerlerinde, şirketlerde üst kademelere gelmelerinin çeşitli yollarla engellendiği, bu anlamda bir “cam tavan etkisi” nin gözlendiği söylenebilmektedir (Dökmen, 2010). İş yaşamında üst düzeylere tırmanan kadınların tepe noktalarda engelle karşılandıkları, “tavana” vurdukları anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu tavan kırılması oldukça zor bir engel olarak görülmektedir, zira çok az sayıda kadın bugün örgüt içerisinde tepe yönetime ulaşabilmektedir (Aytaç, 2005). Cam tavanın boyutlarını ortaya koyan çeşitli engeller bulunmaktadır. Ancak, bunlardan en önemlisi, kadınların kendi kendilerine koymuş oldukları engellerdir. Kadınların, toplumsal değer yargılarını sorgulamadan içselleştirmeleri, koşulları değiştirme güçlerinin olmadığına yönelik inançları ve mevcut yapının değiştirilemeyeceğine olan inanç ve tutumları, onların başarı odaklı davranışlar sergilemelerini güçleştirmektedir. Diğer bir deyişle, bu olumsuz inanç ve tutumlar kadınlarda başarı korkusunu artıran bir etki yaratmaktadır. Başarı korkusu veya başarıdan kaçma güdüsü büyük ölçüde öğrenilmiş kadınlığın beslediği olumsuz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrenilmiş veya öğretilmiş kadınlık olgusu sadece başarı/başarısızlık açısından değil, yaşamın pek çok alanında alınan/alınamayan kararları ve yapılan/yapılamayan seçimleri belirleyen pek çok psikolojik süreci kapsamaktadır. Bu davranışsal süreçlerden bir kısmı aşağıda sıralanmaktadır (Solmuş,2008): n Yaşamı boyunca, erkek kardeşi, babası, eşi ya da oğlu olsun hep bir erkeğin kadını olmak zorunda kalma. n Sırf eşinin biraz olsun ilgisini çekebilmek ya da terk edilmemek adına her türlü riski göze alıp defalarca bıçak altına yatma. Eşi istediği için saçlarını boyatmama ya da “kapanma”, denize girmeme, maça gitme, oyunculuğu bırakma veya şarkı söylememe. n Daha iyi bir insan olmak için hep çalışmak, fedakârlık yapmak zorunda olma, tarihsel rolünü yerine getirmek zorunda olan mükemmel bir anne, kadın, iş arkadaşı, kız kardeş, eş, yenge ya da teyze olma. n Kendisini, her an, her şeye, her durumda, her derde derman olabilecek, herkese yetebilecek, “yetmek zorunda olan” insan olarak algılama. n Hep iyi, hep verici, hep kendine hakim, hep sorumluluk sahibi, hep fedakâr, sevgiyi önce hep kendisi vermek zorunda olma, şikâyet etme ya da bunalma hakkının olmaması. 55 TÜRK C insiyet, kişinin kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özelliklerdir. Toplumsal cinsiyet ise toplumun verdiği roller, görev ve sorumluluklar, toplumun bireyi nasıl gördüğü, algıladığı ve beklentileri ile ilgili bir kavramdır. Cinsiyeti doğa belirlerken, toplumsal cinsiyeti kültür belirlemekte ve toplumsal cinsiyet kimliği hakkındaki anlayışlar ve bunlarla bağlantılı olan cinsel tutum ve eğilimlerle birlikte çok erken yaşlarda oluşmaktadır (Üner, 2008). Toplumsallaşma sürecinde erkek ve kız çocuklarının öğrendikleri, kültürün cinsiyetlerine uygun bulduğu duygu, tutum, davranış ve roller arasındaki farklılıklar ise toplumsal cinsiyet farklılıklarını ifade etmektedir. Kadınların daha duyarlı, bakım verici vb. algılanmaları; ev kadını, öğretmen, hemşire vb. olmalarının beklenmesi, erkeklerin ise bağımsız, kuvvetli vb. algılanmaları; tüccar, mühendis vb. olmalarının beklenmesi toplumsal cinsiyet farklılıklarıdır. Bu farklılıklar gerçekte mevcut olmamakla birlikte, toplumun kendi kalıplarını bireye dayatması sonucunda oluşmakta, toplumda yaygın kabul gören inançlara dönüşmekte ve sosyal davranışı büyük ölçüde biçimlendirmektedir (Dökmen,2010). Cinsiyet rol beklentileri çok erken yaşlarda kazanılmakta ve kişinin cinsiyet rol kimliğinin temelini oluşturmaktadır. Cinsiyet rollerine ilişkin beklentilere uygun davranmayan bireyler, toplumsal dışlanma, cinsiyet özelliklerini yitirme gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşacaklarını düşünürler. Bu tür olumsuz etkilerle karşılaşmamak için kadınlar başarılı olma yolundaki hedeflerini değiştirme girişiminde bulunmaktadırlar (Melli, 2008). Geleneksel cinsiyet rolleri ve sosyo kültürel öğrenme deneyimleri nedeniyle kadınlar çalışma yaşamına aktif olarak katılamamakta; katılsalar bile cinsiyetçi önyargılar, ayrımcılık, cinsel ve psikolojik taciz gibi etmenlerle baş etmek zorunda kalmakta, belirli bir performans düzeyini yakalayamama ve başarı veya başarısızlık korkusu gibi duygular yaşamaktadırlar. Bununla birlikte, toplumsal yaşam içerisinde küçük yaşlardan itibaren kadınlara başkalarıyla yarışmamaları, çatışmaya girmemeleri, rekabet etmemeleri, atılganlık göstermemeleri, özellikle erkeklerden daha iyi oldukları taktirde reddedilecekleri öğretilmektedir. Bu şekilde kadınların kişisel gelişimleri engellenmekte ve kadınlar bilerek veya bilmeyerek başarılı olmaktan özellikle kaçınmaktadırlar (Solmuş, 2008). Kadınların lider ya da yönetici olma yollarının çoğu zaman kapalı olması da, bu tür kalıp yargı- METAL Kadınların, toplumsal değer yargılarını sorgulamadan içselleştirmeleri, koşulları değiştirme güçlerinin olmadığına yönelik inançları ve mevcut yapının değiştirilemeyeceğine olan inanç ve tutumları, onların başarı odaklı davranışlar sergilemelerini güçleştirmektedir. Diğer bir deyişle, bu olumsuz inanç ve tutumlar, kadınlarda başarı korkusunu artıran bir etki yaratmaktadır METAL | MAKALE TÜRK 56 n Ya “çok eksik” ya da “çok fazla” arasında sıkışıp kalma. Sorunları dile getirdiğinde fazla açık, ağladığında fazla duygusal, iş yerinde zaten kadınlara yönelik olumsuz kronik algıları pekiştirmemek için ciddi görünmeye çabaladığında fazla soğuk, yeni proje ürettiğinde fazla becerikli ya da fazla akıllı, etek boyuna göre fazla gelenekçi ya da fazla açık, kendi ayakları üzerinde durmaya çabaladığında fazla kendine güvenli ya da fazla başına buyruk algılanma, yargılanma. n Gittiği ev ziyaretlerinde “sıkıntı yarattığı” için suçluluk duyup ev sahibesine yardım ederek bu duygudan kurtulmaya çalışma. n İşyerinde yöneticisine aşık olmaya hakkının olmaması, olduysa eğer bunun mutlaka “para, mal, mülk, kariyer edinmek için” olması. n Gelenekler, görenekler, “aman sonra kim ne der”ler, “ayıp olur sonra”lar, “ilişkisel kanunlar”, kurallar, eşin prensipleri, suçlusu da kâtibi de hakimi de kendilerinin olduğu “zihinsel mahkemeler”in tercihlerinden de beklentilerinden de önce gelmesi. n Hasta ziyaretleri, bayram, tatil ya da mezarlık organizasyonları planlamakla “yükümlü” olma. n Yaşamını, “seçimlerini”, hedeflerini, kariyerini ya da belki de en önemlisi, eşini isteklerine göre değil de “doğru” olana göre “seçme”. n Aldığından çok daha fazlasını verme, verdiğinden çok daha azına razı olma. n Eğer “bu kadar çalışmazsa”, “bu kadar verici olmazsa” ya da “mükemmel olmazsa” sevilmeyeceğine, değer görmeyeceğine veya terk edileceğine inanma. n Terk etse de edilse de suçluluk ve utanç duyma. n Özellikle cinsel tacize veya şiddete maruz kaldığında bunun kendi suçu olduğuna inanma, bunu bir sır gibi saklama, sessiz kalma; seslense bile kimsenin duymayacağına derinden inanma. n Kendini ya mükemmellikle ya da yetersizlikle algılama. Başarı korkusu ilk kez Horner tarafından ortaya konmuştur. Horner’a (1972) göre, kadınlar zihinsel potansiyellerinden habersiz yaşamaktadırlar. Başarının sonuçlarından korkmakta, başarılı oldukları taktirde evlenemeyeceklerine, kadınsılıklarının azalacağına inanmakta ve başarının erkeklere özgü olduğunu düşünmektedirler. Bu tutum Horner tarafından “başarı korkusu” olarak tanımlanmaktadır (aktaran Melli, 2008). Horner, çalışma yaşamında başarı korkusu yaşayan kadınların özellikle erkeklerle rekabet etmesi gereken işlerde performanslarının düştüğünü ve yalnız başlarında çalıştıklarında ise daha yüksek bir performans sergilediklerini ortaya koymuştur (aktaran Solmuş, 2008). Horner’a (1968) göre, başarı korkusu yaşayan kadınlar bazen başarılı olacakları durumlara yöneldiklerinde de bazı olumsuz sonuçlarla karşılaşacaklarına inanmaktadırlar. Bilinçsizce açığa çıkan bu korku, yaşamın ilk yıllarında cinsiyet rolleriyle birlikte edinilmektedir. Cinsiyet rol kalıplarının bir sonucu olarak rekabet ve başarma güdüsü bir erkek için çekici ve uygun görülürken, aynı durumda bir kadın için tam tersi olabilmekte, bununla birlikte, başarma güdüsüne sahip olabilmiş bir kadın toplumsal dışlanmaya maruz kalabilmektedir (Melli, 2008). Ishiyama ve Chabrosol (1984), başarı korkusunu üç boyutlu bir yapı içerisinde ele almışlardır. Bunlar; olumsuz tepkiler alma korkusu, övgü korkusu ve başarının sürekliliği için beklentinin ve sorumluluğun artması korkusu şeklinde açıklanmaktadır (aktaran Melli, 2008). Başarı korkusuna sahip olan birey, başarının yüklediği yeni sorumluluktan ve artan baskıdan korkmaktadır. “Başarılı olunca ben, ben olmam”, “Geride bıraktıkların düşmanın olur”, “Meyveli ağacı taşlarlar” gibi inanışlar başarı korkusunu tetiklemektedir. Yeni ulaştığı düzeydekiler tarafından dışlanmaktan korkma, aile ilişkilerinde dengesizlik yaşanacağından korkma, başardığında yine de mutlu, tatmin olamamaktan korkma, başarıyı sürdürmek için gerekli motivasyonu bulamamaktan kork- MAKALE | Özellikle toplumsal cinsiyet rollerini benimsemiş kadınları etkisi altına alan başarı korkusu, çalışma yaşamında kadınların önünde büyük bir engel olarak görünmektedir. Toplumsal dışlanma, yetersizlik ve mükemmellik duygularının bir kenara bırakılıp, bu korkuyu tetikleyen inançların ortaya çıkartılması ve bu yanlış inançların çeşitli olumlamalarla değiştirilmesi ve kadınların potansiyellerinin farkına varması hiç kuşkusuz başarı korkusunu yenmede önemli bir rol oynayacaktır. YARARLANILAN KAYNAKLAR Ayşegül Satiye Köktürk Melli, (2008), “Başarı Korkusu ve Kendini Kurgulama (Ayarlama) Düzeyi”, İçinde: İş ve Özel Yaşama Psikolojik Bakışlar, Ed. Uzm. Psk. Tarık Solmuş, Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 177-178, 181-182. Gülcan Arpacıoğlu, (2009), “Başarı Korkusunun Nedenleri”, http://www.ntvmsnbc.com/ id/24937283/ , Erişim Tarihi: 15.02.2013 . Sarp üner, (2008), “ Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, http://www.aileicisiddet.net/egitim/ set/Toplumsal-Cinsiyet-Esitligi.pdf, Erişim Tarihi: 15.02.2013 . Serpil Aytaç, (2005), “Çalışma Yaşamında Kariyer Yönetimi Planlaması Gelişimi ve Sorunları”, Ezgi Kitabevi, Bursa, 264. Tarık Solmuş, (2008), “Kadın Çalışanlarda Öğrenilmiş Kadınlık, Terk Edilme/reddedilme Kaygısı ve Başarı Korkusu”, İçinde: İş ve Özel Yaşama Psikolojik Bakışlar, Ed. Uzm. Psk. Tarık Solmuş, Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 358-363, 366. Zehra Y. Dökmen, (2010), “Toplumsal Cinsiyet Sosyal Psikolojik Açıklamalar”, remzi Kitabevi, İstanbul, 24-25, 122. METAL rak görünmektedir. Toplumsal dışlanma, yetersizlik ve mükemmellik duygularının bir kenara bırakılıp, bu korkuyu tetikleyen inançların ortaya çıkartılması ve bu yanlış inançların çeşitli olumlamalarla değiştirilmesi ve kadınların potansiyellerinin farkına varması hiç kuşkusuz başarı korkusunu yenmede önemli bir rol oynayacaktır. Bunu gerçekleştirmek adına bireysel anlamda profesyonel psikolojik destek almak ve örgütsel anlamda örgütsel motivasyonel destek sağlanması etkili olacaktır. “Başarıyı hedef alın; mükemmel olmayı değil. Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin; vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağınızı kaybedersiniz. Unutmayın; mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar. İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve daha etkili bir insan olursunuz.” David M. Burns 57 TÜRK ma, kendisinden daha “üstün” birilerinin ortaya çıkıp yerini alacaklarından korkma ve rekabetten korkma gibi korkular da başarı korkusunun sebepleri arasında sayılabilmektedir (Arpacıoğlu, 2009). Başarı korkusuyla yakından ilişkili olan bir süreç, yükleme (atıf) davranışıdır. Genel olarak bakıldığında, kadınların yaşadıkları başarıları dışsal faktörlere (şans, tesadüf, kader vb.) yükledikleri, başarısızlıklarını ise içsel faktörlere (düşük zekâ, çaba veya motivasyon vb.) atfettikleri görülmektedir. Başarı korkusu düşük olan kadın çalışanların yaşadıkları başarıları içsel faktörlere dayandırdıkları, yüksek olanların ise dışsal faktörlere yükledikleri görülmektedir (Solmuş, 2008). Özellikle toplumsal cinsiyet rollerini benimsemiş kadınları etkisi altına alan başarı korkusu, çalışma yaşamında kadınların önünde büyük bir engel ola- TÜRK METAL/MESS ORTAK EĞİTİM PROJESİ 2013 yılında Ankara Büyük Anadolu Termal Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız: 1 0 6 5 Türk Metal-MESS Ortak Eğitim Projesi ve Teşkilatlandırma Eğitimi 24 Ocak – 13 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara Büyük Anadolu Termal Otel’de yapılan teşkilatlandırma ve ortak eğitimlere 512 üyemiz katıldı METAL Bursa 3-Gemlik-Osmangazi şubeleri TÜRK 58 Bursa 3, Gemlik ve Osmangazi şubelerimizden 75 üyemizin katıldığı eğitim semineri 24 - 26 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Mesut Gezer tarafından yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında, Bursa 3 Nolu şubemizden Özer Sezer, Gürkan Ateş ve Mesut Durmuş’tan oluşan grup birinci, Gemlik şubemizden Levent Gültekin, Nedim Karadeniz ve Hakan Gürel’den oluşan grup ikinci olurken, Osmangazi şubemizden Erhan Vatansever, İlker Çalışkan ve İmran Alabaş’tan oluşan grup üçüncü oldu. İzmir 1-İzmir 2 ve Manisa 1 İzmir 1, İzmir 2 ve Manisa 1 Nolu şubelerimizden 73 üyemizin katıldığı eğitim semineri 28 - 30 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce tarafından yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında Manisa 1 Nolu şubemizden Atakan Geceler, Muhammed Solmaz ve Ahmet Duran’dan oluşan grup birinci, İzmir 2 Nolu şubemizden Ramazan Öz, İlyas Çiftçi ve Kezban Hacıoğlu’ndan oluşan grup ikinci olurken, İzmir 1 Nolu şubemizden Selami Gözel, Ferhan Hülakü ve Mustafa Kocaman’dan oluşan grup üçüncü oldu. TÜRK METAL/MESS ORTAK EĞİTİM PROJESİ İstanbul 1-Çerkezköy ve Çorlu şubeleri İstanbul 1, Çerkezköy ve Çorlu şubelerimizden 90 üyemizin katıldığı eğitim semineri 4 - 6 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Süleyman Yıldırım tarafından yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında Çerkezköy şubemizden Güney Özdemir, Mert Seçkin ve Ümit Terzi’den oluşan grup birinci, İstanbul 1 Nolu şubemizden Ercan Sover, Niyazi Yılmaz ve Hüseyin Bal’dan oluşan grup ikinci olurken, Çorlu şubemizden Hakan Yurtsever, Tahsin Cintimur ve Dilek Kapusuz’dan oluşan grup üçüncü oldu. 59 TÜRK Gölcük ve Sakarya şubelerimizden 66 üyemizin katıldığı eğitim semineri 31 Ocak – 2 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışını Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce yaptı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında Sakarya şubemizden Özcan Tanıl, Merih Kuloğlu ve Selçuk Gürses’ten oluşan grup birinci, Gölcük şubemizden Mesut Gündoğdu, Erol Mutlu ve Şaban Öner’den oluşan grup ikinci olurken, Gölcük şubemizden Halit Değer, Recep Öztürk ve Cenk Güler’den oluşan grup üçüncü oldu. METAL Gölcük-Sakarya şubeleri TÜRK METAL/MESS ORTAK EĞİTİM PROJESİ Yakası şubeleri Gebze 1-Dilovası-Çayırova-İstanbul Anadolu Gebze 1, Dilovası, Çayırova ve İstanbul Anadolu Yakası şubelerimizden 88 üyemizin katıldığı eğitim semineri 7 - 9 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce tarafından yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında İstanbul Anadolu Yakası şubemizden Ali Arslan Tok, Şükrü Cengiz ve Havva Turan oluşan grup birinci, Dilovası şubemizden Meral Göksu, Halis Turan ve Zulal Aydın’dan oluşan grup ikinci olurken, Çayırova şubemizden Aykut Mutaf, Ömer Baş ve Kemal Turan oluşan grup üçüncü oldu. METAL Ankara 3-Aksaray 1-Kayseriİskenderun 1 Nolu şubeler 60 TÜRK Ankara 3, Aksaray 1, Kayseri ve İskenderun 1 Nolu şubelerimizden 120 üyemizin katıldığı eğitim semineri 11 - 13 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. Eğitim seminerinin açılışı Genel Başkan Yardımcımız Muharrem Aslıyüce tarafından yapıldı. Eğitim sürecinde gerçekleştirilen bilgi yarışmasında Ankara 3 Nolu şubemizden Erol Akdemir, Muhammet Kılıç ve Tuncay Uçar’dan oluşan grup birinci, İskenderun 1 Nolu şubemizden İbrahim Toraman, Selçuk Bulut ve İsmail Karabuğa’dan oluşan grup ikinci olurken, Kayseri şubemizden Mehmet Şirin Karaaslan, Yusuf İsaoğlu ve Abdullah Turgay oluşan grup üçüncü oldu. anıtkabir ve kurtuluş savaşı müzesi gezileri Eğitim programlarının açılışı Genel Merkez Yöneticilerimiz tarafından yapıldı. Bütün programlarda, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın üyelerimize yönelik anlamlı mesajlarını içeren film büyük bir dikkat ve ilgi ile izlendi. Ülkemizde ve dünyada işçi hakları ve sendikal mücadele konularına ilişkin hususların da değerlendirildiği açılış programları, üyelerimiz tarafından ilgiyle takip edilirken, soru ve yorumlarla da katkı sağlandı. Eğitimin son günü yapılan gala programlarında, üyelerimiz doyasıya eğlenme imkanı buldu. Programlar, Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gezileri ile tamamlandı. SAĞLIK | G ünlük yaşamda, farkında olmadan cildinize ne kadar zarar verdiğinizi biliyor musunuz? Doğrudan ya da dolaylı yollardan cildimizin sağlığını neler etkiliyor, yüzümüzdeki kırışıklıkların artmasına neler sebep oluyor? İşte bunlardan bazıları... n maKyaj: Yüzünüzde makyajla uykuya dalmak bakteri enfeksiyonuna ve akneye neden olan tıkanmış gözeneklere yol açar. Yastık üzerinde kalan kozmetik kalıntıları cildinize zarar verir. Yatmadan önce mutlaka yüzünüzü temizleyin. n su ve KaHve: Bol miktarda su içerek cildinizdeki kırışıklıklardan kurtulabilirsiniz. Daha fazla su içebilmek için suyunuzun içine portakal ya da limon gibi meyve dilimleri ekleyebilirsiniz. Kahve kuru ciltlerin düşmanıdır. n sivilCeleri sıKmaK: Çoğu insan yüzünde sivilce görmeye katlanamayıp, bunları sıkıp patlatır. Ancak, cildinizdeki sivilceleri sıkmak ve patlatmak, cildinizdeki kiri ve bakteriyi gözeneklerinizin içine gönderir. n Kilo verme: Birkaç kilo vermek sizin için önemli olabilir, ancak kilolarınızı doğru şekilde verdiğinizden emin olun. Öğün atlamak, cildinizi daha hızlı yaşlandırır. n DuŞ almaK: İnsanlar sıcak ve uzun duşları sever, ancak bu şekilde cildinizin epiderm katmanının dışını soyarsınız, cildiniz pul pul olur ve kurur. Duşta cildiniz kızarmaya ve kaşınmaya başlarsa, duştan çıkmanız gerektiğini bilmelisiniz. n saçlara DiKKat: Saçlarınız yüzünüze zarar verebilir. Saç spreyini püskürtmeden önce yüzünüzü örtmek için temiz bir havlu kullanın. n Deneme ürünleri: Çoğu kadın yeni çıkan kozmetik ürünleri denemeyi sever. Ancak yüzünüzde beklenmedik bir alerjik reaksiyonla karşılaşmamak için yeni çıkan ürünleri cildinizin küçük bir bölümünde (kolunuz, elinizin üstü gibi) deneyin. n uzun süre teleFonla KonuŞmaK: Saatlerce cep telefonuyla konuşmak çenenizin ve yanağınızın çevresinde kızarıklıklara ve kaşıntıya yol açabilir. Çünkü cep telefonunuzu uzun süre masada, tezgahta ya da çantanızda bırakıyorsunuz. n uyKusuzluK: Düzenli olarak uykunuzu almanız sadece dinç görünmenize yardımcı olmaz, ayrıca cildinizi yeniler, susuz kalmasını önler. Uykunuzu iyi alamazsanız, cildiniz solgun görünür ve gözenekleri tıkanır. Ayrıca, sürekli temas ettiği için yastık kılıfınızı sık sık değiştirmelisiniz. n tuzlu yiyeCeKler: Lezzetli atıştırmalıklara dayanamıyorsanız, cildinizin susuz kalmasına yol açabilirsiniz. Tuzlu atıştırmalıklardan uzak durun. n Gözlerinizi Kontrol ettirin: Yıllık olarak göz muayenenizi yaptırın. Lens ve gözlüğünüzün süresi geçerse gözlerinizi kısarak bakmanıza sebep olur. Bu durum gözlerinizin çevresinde çizgilere ve kırışıklıklara sebep olur. n ŞeKere DiKKat: Çok fazla şeker tüketirseniz, cildinizdeki kolajenler zarar görür ve cildiniz sarkar. Şeker ihtiyacınızı meyvelerle karşılamalısınız. n eGzersiz yapın: Günümüzde egzersiz hemen her şey için bir çare olarak görünüyor. Egzersiz, kan akışınızı artırmaya yardım eder ve yüzünüze sağlıklı bir parıltı verir. Ayrıca vücudu toksinlerden temizler. 61 TÜRK Kadınlar güzelleşmek için her yolu deniyor. Kimisi doğal yöntemlerle daha genç ve güzel görünmeye çalışırken, kimisi de kozmetik ürünlerine neredeyse bir servet yatırıyor. Peki bütün bunlar cilt için yeterli mi? METAL Cildinizin düşmanları KİTAP HAZIRLAYAN: ASLI BAŞArAN 40’INDA 40 KADIN “Ben değiştim, her şey değişti” METAL Yazar: Tuluhan Tekelioğlu Yayınevi: Turkuvaz Kitap Türü: Yaşam, Kadın, Erkek Sayfa Sayısı: 176 Baskı Yılı: 2012 TÜRK 62 KırK yaş hayat yolculuğunda önemli bir eşik. Özellikle kadınlar için. Çünkü kırkına girmiş kadınlar için bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Gazeteci-yazar Tuluhan Tekelioğlu, 40 yaşına girerken 40 yaşında 40 kadınla görüştü. İlk olarak video sergi haline getirilen röportajlar şimdi de kitap oldu. Sergiye gidemeyen, videoları izleyemeyenler için harika bir fırsat. 40’ında 40 Kadın, 40 yaş kadınlarını anlamak isteyenlerin başvuru kaynağı olmaya aday. Farklı kesimlerden hayata farklı bakan kadınlar, hepsi ayrı bir dünyanın insanı. Sanayici Zehra Korumaz, manikürcü Mayram Kabe, anaokulu öğretmeni Ceni Kanditan, haberci Banu Güven, hasta bakıcı Semiye Erel, oyuncu Bennu Yıldırımlar, temizlik görevlisi Nurten Kalkan, ahçı Semen Öner, tv programcısı Saba Tümer, hemşire Ayşe Soydan, memur Fatma Tuncer, bağımsız milletvekili adayı olan eski hayat kadını Ayşe Tükürükçü, eski manken Ebru Ürün anlattıklarıyla hayata farklı yerlerden bakabilmenize yardımcı oluyor. Mart Menekşeleri ‘Bir kadının yüreği sırlarla dolu bir denizdir...’ Yazar: Sarah Jio Çevirmen: Nihan Giray Yayınevi: Arkadya Türü: Edebiyat, Roman, Yaşam, Kadın, Erkek Sayfa Sayısı: 336 Baskı Yılı: 2012 çoğu zaman bu sırların altında ezilir, yorulur kadın. Gerçek aşkı yaşadığına inanan ünlü yazar Emily Wilson, kocasının başka bir kadını tercih ettiğini öğrenince, hayal kırıklığına uğrar. Tüm bu olanlara rağmen yine de tek bir damla gözyaşı dökmez. Büyük yengesi Bee, bir tatilin ona iyi geleceğini düşünerek Mart ayını Bainbridge Adasında geçirmesi için onu davet eder. Emily kafasını dağıtabileceği, biraz olsun bu durumdan uzaklaşabileceği ümidiyle, bu teklifi kabul eder. Adanın mistik havasıyla huzuru yakalamaya çalışan Emily, 1943 yılında yazılmış kırmızı kadife kaplı bir günlük bulur. Bu günlük, onu geçmişin tozlu sayfalarına hapsolan gerçek bir aşk hikâyesine ve altmış yıllık bir aile sırrına götürecektir... Umudun, hüznün ve pişmanlığın bir arada işlendiği büyüleyici bir roman… İlk kitabı Mart Menekşeleri ile Library Journal En İyi Kitap Ödülüne layık görülen Sarah Jio, insan kalbinin, ne kadar hatalı olursa olsun sevdiklerini her zaman affedeceğini eşsiz bir dille anlatıyor. Bize geçmişimizin eninde sonunda karşımıza çıkacağını, hiç bir sırrın gizli kalmayacağını hatırlatıyor roman. Aşk, gizem, geçmiş, hüzün ve affetmenin kusursuz bir karışımı… Bu romanı elinizden düşüremeyeceksiniz. HAYAT AVCISI NİCHOLAS Barclay henüz 13 yaşında, 1994’te bir nisan günü San Antonio’daki evine giderken, ortadan kaybolur. Ailesi tüm arama çalışmalarına rağmen oğluna ulaşamaz, polisten de bir iz çıkmaz. 3 yıl boyunca oğullarından haber alamayan aile bir şekilde öldüğüne inanmış yas tutmaktadır. Ancak, aile 1997’de gelen bir haber ile irkilir. Gelen haberde, iddiaya göre Nicholas güney İspanya’da bulunmuştur. Bu sevinçli habere inanmak isteyen ailesi hemen harekete geçer; annesi sağlık nedenlerinden dolayı seyahat edemediği için, İspanya’ya gidip Nicholas’ı geri getirmek kız kardeşi Carey’e düşer. Fakat heyecanla yola çıkan Carey’in ümidi çabuk sönecektir. Bart Layton’ın yönetmenliğinde çekilen biyografik belgesel, gerçekten yaşanmış bir olayın perde arkasına ışık tutuyor... FİLMİN KÜNYESİ Vizyon Tarihi: 15 Mart 2013 Yönetmen: Bart Layton Oyuncular: Adam O’Brian, Anna Ruben, Cathy Dresbach, Alan Teichman Tür: Dram, Gerilim, Belgesel Vizyon Tarihi: 8 Mart 2013 Yönetmen: Emrah Erdoğan (Emrah) Oyuncular: Orhan Alkaya, Beyza Şekerci, Hasan Küçükçetin, Ayten Uncuoğlu, Gürkan Tavukçuoğlu, Ayşe Kökçü, Turgay Tanülkü, Kerem Kupacı Tür: Dram METAL 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gösterime girecek olan, Emrah Erdoğan’ın, yazıp yönettiği “Gelmeyen Bahar” filmi, günümüz Türkiye’sinin en büyük sorunlarından olan töre ve töre cinayetleri, kadına karşı baskı ve şiddet gibi konuları ele alıyor. Gelmeyen Bahar filmi, imkânsız bir aşk yüzünden savrulan insanları beyazperdeye taşıyor. Masum bir sevda insanların hayatlarını nasıl ve neden karartır? Bu soruya cevap arayan film, kadına karşı zulme daha çok dikkat çekmek amacıyla, 8 Mart’ta seyircisiyle buluşacak. Kadına şiddet konusunu derinlemesine işleyen ve aile bütünlüğünün önemini anlatan filmde Orhan Alkaya, Beyza Şekerci, Hasan Küçükçetin, Ayten Uncuoğlu, Gürkan Tavukçuoğlu, Ayşe Kökçü, Turgay Tanülkü, Kerem Kupacı, Duygu Keser gibi önemli oyuncular yer alıyor. 63 TÜRK FİLMİN KÜNYESİ GELMEYEN BAHAR METAL KADINLAR HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER n Kadınlar, sevgililerinin sorunlarını kendileriyle paylaşmasını, onlardan aldıkları hediyelere tercih etmektedir. n Erkekler kadınların görünüşüne aşık olurlar. Kadınlar erkeklerin tavır ve davranışlarına aşık olurlar. n Erkekler birden fazla işle uğraşmakta, kadınlardan 3 kat daha kötüdür. n Araştırmaya göre, kadınlar hayatı boyunca 3 bin kıyafet alıyor ama %60’ı aynı dertten muzdarip; “Giyecek bir şeyim yok!” n Bir kadın yılda ortalama 30 ila 64 kez ağlar; erkek ise sadece 6 defa. n Kadınların %91’i pembe giyen erkeklerden hoşlanırlar, ironiktir ki, erkeklerin %91’i de pembe giyen kadınlardan nefret eder. n Tüm insanlık tarihi boyunca kadınların ömrü, erkeklerin ömründen daha uzun olmuştur. n Kadınlar erkeklere oranla hayatı daha ciddiye alırlar. n “Kadın, doğası gereği zayıftır; Ama acıya en çok o dayanır. Kadının direncini kıran tek şey; Hayal ettiği kişinin boş çıkmasıdır.” - P. Auster TÜRK 64 n Doğum yapmak, en büyük acı veren ikinci olaydır. Birincisi ise, canlı canlı yanarak ölmektir. n Yapılan istatistiklere göre kadınların %40’ı, en az bir kez bir erkeğe terlik veya ayakkabı fırlatmıştır. n Boyunun 1.70 m olduğunu iddia eden kadınların çoğu 1.68’dir. n Psikoloji uzmanlarına göre, bir kadının karakterini en iyi anlatan kelimeler en sevdikleri şarkıların sözlerinde gizlidir. n Kadınları dolaylı yoldan da olsa aşağılamamak için, “Allah sahibine bağışlasın” değil, “Allah sevdiğine bağışlasın” denmelidir. n Kadınlarda kısa saç, özgüven yüksekliğini simgeler. n Kurşun geçirmez yelekler, yangın çıkışları, cam silecekleri ve lazer, kadınlar tarafından keşfedilmiştir. n Sıklıkla topuklu ayakkabı giymek, bacaklarınızı sıkılaştırır ve daha güzel görünmesini sağlar. n Yeni doğmuş bebeğin topuk iziyle annenin baş parmak izi aynıdır. n Bir kadın, ortalama olarak ancak 47 saat 15 dakika sır tutabilir. n Bir kadın günde ortalama 62 defa gülümser, bir erkek ise sadece 8 defa. E Ğ L E N C E 1 7 5 1 8 7 5 6 6 6 5 9 4 2 4 6 2 4 4 1 3 4 3 5 7 8 1 5 2 5 1 SUDOKU BULMACA 9 ANKARA 3 NOLU ŞUBE İşyeri ziyaretleri Şube Başkanımız Nihat Zengin, 29 Ocak’ta Mitaş işyerini, 7 Şubat’ta da Erkunt Sanayi A.Ş.’nin Sincan’daki fabrikasını ziyaret etti. Başkan Zengin ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti ve yetki durumuna ilişkin bilgi verdi. Başkan Zengin, Erkunt işyerinde Genel Müdür Erdoğan Nas’la da görüştü ve yeni kurulan otomasyon sistemini inceleyerek bilgi aldı. METAL Şubemize ziyaret TÜRK 66 Şubemiz yetkisindeki Hidromek A.Ş. işyerinden 40 üyemiz, 1 Şubat’ta, akşam vardiyasının ardından şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Nihat Zengin ile görüşen üyelerimiz, yeni dönem toplu sözleşme taslağına ilişkin talep ve görüşlerini ilettiler. Üyelerimiz, sendikalarına olan güvenlerini dile getirirken, Başkan Zengin, her zamanki gibi, en iyi sözleşmelere imza atmaya devam edeceklerini ifade etti. İlk oturum gerçekleştirildi OrtadOğu Rulman Sanayi A.Ş. işyerinde 2012–2014 dönemi toplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumu 12 Şubat’ta gerçekleştirildi. Toplantıya Şube Başkanımız Nihat Zengin ve Şube icra kurulu katıldı. Müzakerelerde 12 idari madde üzerinde anlaşma sağlandı. AKSARAY 1 NOLU ŞUBE Eyleme destek verdik Türk-İş’e bağlı Şeker-İş Sendikası, örgütlenme çalışması yürüttüğü Aksaray Balküpü Şeker Fabrikası’nda, anayasal haklarını kullanan işçilerin işten çıkartılması üzerine bir dizi eylem gerçekleştirdi. Şekerİş Genel Başkanı İsa Gök ve genel merkez yöneticileri, 22 Ocak’ta fabrika önüne siyah çelenk koydu ve bir basın açıklaması yaptı. Eyleme şubemiz de aktif olarak katılırken, CHP ve MHP temsilcileri, sendikalar ve sivil toplum örgütleri de eyleme destek verdi. Aynı günün akşamı bir basın toplantısı yapan Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, ertesi gün de, Aksaray Kent Meydanı’nda basın açıklaması yaptı ve imza kampanyası başlattı. İSTANBUL 1 NOLU ŞUBE Mercedes Benz Türk’e ziyaret Şube Başkanımız Murat Salar, 18 Ocak’ta, Mercedes Benz Otobüs fabrikasını ziyaret ederek, bir önceki ziyaretinde görüşemediği 2. vardiya çalışanı üyelerimizle bir araya geldi. Başkan Salar üyelerimize, Mess sözleşme süreci hakkında ayrıntılı bilgi verdi, dilek ve önerilerini dinledi. Otis çalışanlarıyla buluşma Şube Başkanımız Murat Salar, 7 Şubat’ta Otis şirketinin montaj ve servis bölümünde çalışan üyelerimizle, Bayrampaşa’daki bir alışveriş merkezinde bir araya geldi. Başkan Salar, mesai öncesi üyelerimize, Mess sözleşme süreci hakkında bilgi verdi, sorularını yanıtladı. Arçelik elektronik ziyareti Şube Başkanımız Murat Salar, 14 Şubat’ta Arçelik A.Ş işyerini ziyaret etti. Başkan Salar ziyarette, devam eden Mess sözleşme süreci ve kabul edilen maddeler hakkında bilgi verdi. 67 TÜRK Şube Başkanımız Murat Salar, 29 Ocak’ta Mess sürecinden bağımsız işyerlerinden Kale Kilit ve Kalıp San. A.Ş ve Kale Çelik Eşya San. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Salar ziyarette, üyelerimizle bir araya gelerek, sözleşme teklifimiz hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Ardından da teklifimizi işverene iletti. METAL Kale Kilit’te sözleşme süreci BURSA 3 NOLU ŞUBE İşyerlerimizde TİS bilgilendirmesi Şube Başkanımız Zafer Öztürk ve şube yöneticilerimiz, 25 Ocak’ta Matay Karacabey Fabrikası ile Ormetal A.Ş.’yi ziyaret etti. Başkan Öztürk ziyaretlerde, üyelerimize toplu sözleşme süreci oturumları ve kabul edilen idari maddeler hakkında bilgi verdi. METAL Temsilciler Meclisi toplandı TÜRK 68 Yeni yılın ilk Temsilciler Meclisi toplantısı, 22 Ocak’ta şube binamızda yapıldı. Şube Başkanımız Zafer Öztürk toplantıda, ikinci oturumu 21 Ocak’ta yapılan Mess görüşme süreci ve kabul edilen idari maddeler konusunda bilgi verdi. Şubemize ziyaretler devam ediyor mess ile sürdürülen toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde, şubemize ziyaretler de devam ediyor. Bu çerçevede, Delphi işyerinden 100 üyemiz 24 Ocak’ta, Teknik Malzeme işyerinden bir grup üyemiz 25 Ocak’ta, Şahince Otomotiv’den üyelerimiz 29 Ocak’ta, Delphi A vardiyası ünite temsilcileri 31 Ocak’ta şubemizi ziyaret etti. Ziyaretlerde üyelerimize, Mess grup toplu iş sözleşmesi sürecinde gelinen nokta hakkında bilgi verildi, soruları cevaplandırıldı. Genel Başkan Yardımcımız Gezer’den ziyaret Genel Başkan Yardımcımız Mesut Gezer, 9 Şubat’ta şubemizi ziyaret etti. Tofaş’tan 50 kadar üyemizin bulunduğu toplantıya katılan Gezer, sözleşme sürecine ilişkin bilgi verdi. Bu süreçte üyelerimizin daha fazla okuyup araştırmalarının büyük önem taşıdığını ifade eden Gezer, bu amaçla yayın hayatına başlayan Vardiya Gazetemizin her köşesinin itinayla okunması gerektiğini belirtti. GEMLİK ŞUBESİ Sözleşme süreci anlatıldı türk Metal-Mess toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde varılan nokta hakkında fabrikalardaki üyelerimizi bilgilendirmeyi amaçlayan işyeri ziyaretleri devam ediyor. Şube Başkanımız Kemal Durmaz, bu çerçevede, 29 Ocak’ta Kırpart, 31 Ocak’ta da, Leone Kablo ve Ficosa Ototmotiv işyerlerini ziyaret etti. Başkan Durmaz ziyaretlerde üyelerimizle bir araya gelerek, sözleşme sürecine ilişkin bilgi verdi, soruları cevaplandırdı. ESKİŞEHİR ŞUBESİ Ziyaretler devam ediyor Şube Başkanımız Erkut Kılıç, 12 Ocak’ta Arçelik, 16 Ocak’ta da, şubemizin yeni örgütlendiği, GKN Otomotiv işyerlerini ziyaret etti. Başkan Kılıç ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti, sorunlarını dinledi. Geçmiş olsun ziyareti Şube Başkanımız Erkut Kılıç, Şube Sekreterimiz Bülent Uçarsu ve Mali Sekreterimiz Ceylan Çimen, Arçelik A.Ş. Buzdolabı ve Kompresör İşletmesinde iş kazası geçiren üyemiz Gökhan Meriç’i evinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu 69 TÜRK bOrusan Mannesman işyeri temsilciliği tarafından 27 Ocak’ta Uludağ’a düzenlenen gezi oldukça keyifli geçti. Geziye eşleriyle birlikte katılan üyelerimiz, keyifli bir hafta sonu geçirdiler. METAL Uludağ gezisi ile keyifli bir gün geçirdiler BURSA NİLÜFER ŞUBESİ İşyeri ziyaretleri Şube Başkanımız Ruhi Biçer, 25 Ocak ve 7 Şubat’ta Oyak Renault A.Ş. işyerini, 14 Şubat’ta da Tredin işyerini ziyaret etti. Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk de,24 Ocak’ta Beta Seals işyerini ziyaret etti. Fabrika ziyaretlerinde üyelerimize, toplu sözleşme süreci hakkında bilgi verildi, soruları cevaplandırıldı. METAL Yeni üyelerimiz ziyaret etti TÜRK 70 Şubemiz yetkisindeki Oyak Renault A.Ş.de yeni işbaşı yapan üyelerimiz, 11 ve 13 Şubat’ta, gruplar halinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Ruhi Biçer ve Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk, üyelerimize sendika hakkında bilgi verdi ve Mess ile yürütülen toplu sözleşme sürecini anlattı. İnsan Kaynakları’na taleplerimiz iletildi Şube Başkanımız Ruhi Biçer, Şube Sekreterimiz Yılmaz Özlütürk ve Şube Mali Sekreterimiz Selda Tekman, Tredin A.Ş.’de çalışan üyelerimizin 2012 – 2014 Sözleşmesinde 3. Gruptan 2. Gruba alınmaları talebi ile ilgili olarak, işyerinin İnsan Kaynakları yöneticileriyle görüştü. Görüşmede taleplerimiz iletilerek, değerlendirme yapıldı. Toplu iş sözleşmeşi imzalandı Şubemiz yetkisindeki Abdul Ghani Hussaın Group işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalandı. 01.03.2012 – 28.02.2014 yürürlük tarihli sözleşmenin ayrıntıları, 14 Şubat’ta gerçekleştirilen toplantıda, Şube Başkanımız Ruhi Biçer tarafından üyelerimize anlatıldı. Kurslar devam ediyor üYelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen kursların 2. dönemi, okulların açılmasıyla birlikte 12 Şubat’ta başladı. Bu nedenle Eğitim Merkezimizde düzenlenen toplantıya katılan Bursa Şube Başkanlarımız, öğrencilere başarılar diledi. ÇERKEZKÖY ŞUBESİ Teka Teknik ziyaret edildi Şube Başkanımız Murat Koçak, 18 Şubat’ta Teka Teknik Mutfak Aletleri San. ve Tic. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Koçak ziyarette, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya geldi ve sözleşme sürecine ilişkin bilgi verdi, soruları yanıtladı. Şube Başkanımız Koçak, daha sonra İdari İşler Müdürü Ergül Kardaş ile de görüştü. Şubemizde sınav heyecanı TİS hakkında bilgi verildi ÇerkezköY’den Gölcük’e atanan Hakim Ali Altuntaş, 28 Ocak’ta şubemize bir veda ziyareti gerçekleştirerek, Şube Başkanımız Murat Koçak’la görüştü. 71 TÜRK Gölcük Hakimi şubemizde METAL üYelerimizin çocuklarına yönelik olarak yürütülen kurslara katılan 150 öğrenci, hafta sonunda, kurs aldıkları derslerden sınava girdi. Şube Başkanımız Murat Koçak, sınav öncesi öğrencilere başarılar diledi. Türk Metal-Mess toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde varılan nokta hakkında fabrikalardaki üyelerimizi bilgilendirmeyi amaçlayan işyeri ziyaretleri devam ediyor. Şube Başkanımız Murat Koçak bu amaçla, 7 Şubat’ta BSH Ev Aletleri, 8 Şubat’ta da, Hema Endüstri işyerlerini ziyaret etti. Başkan Koçak ziyaretlerde, toplu sözleşme sürecinde gelinen nokta, kabul edilen idari maddeler hakkında ayrıntılı bilgi verdi, soruları cevaplandırdı. Başkan Koçak, gelişmeler hakkında doğru bilgi alabilmenin en sağlam yolunun, sendikamızca yayımlanan Vardiya Gazetesi ve aylık dergi olduğunu da ifade etti. Bayan üyelerimiz şubemizi ziyaret etti Şubemiz yetkisindeki BSH Ev Aletleri işyerinde çalışan 50 bayan üyemiz 30 Ocak’ta şubemizi ziyaret etti. Bayan üyelerimizi ağırlayan Şube Başkanımız Murat Koçak, devam eden sözleşme süreci, Ankara’da devam eden eğitimler ve üyelerimizin çocukları için verilen kurslar hakkında bilgi verdi. GEBZE 1 NOLU ŞUBE Pimsa Adler’e ziyaret ŞUBE Başkanımız Şeref Özcan, örgütlenmenin tamamlanarak yetki başvurusunda bulunulan Pimsa Adler işyerini 1 Şubat’ta ziyaret etti. Başkan Özcan ziyarette, çalışan üyelerimizle bir araya gelerek sözleşme süreci hakkında bilgi verdi, çalışma hayatında iş güvenliği konusuna önem verilmesi gerektiğini vurguladı. Şubemize ziyaretler METAL Hp Pelzer Pimsa işyerinden temsilcimiz ve üyelerimiz 18 Ocak’ta gece vardiyası çıkışı, Autoliv Cankor işyerinden temsilcilerimiz ve üyelerimiz 25 Ocak’ta, Pür Trim çalışan üyelerimiz de ayrı bir grup halinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Şeref Özcan üyelerimize, Mess sözleşme süreci ve kabul edilen maddelere ilişkin bilgi verdi. TÜRK 72 Şeref Özcan’dan Aygaz’a ziyaret Şube Başkanımız Şeref Özcan, 12 Şubat’ta Aygaz A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Özcan ziyarette, üyelerimizle bir araya gelerek, toplu sözleşme süreci hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Üyelerimiz de, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ve sendikamızın yanında olduklarını dile getirerek birlik ve beraberlik mesajı verdi. ANKARA 2 NOLU ŞUBE Daym ziyaret edildi ŞUBE Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu ve Şube Sekreterimiz Sinan Kılınç, şubemiz yetkisindeki Ders Aletleri Yapım Merkezi işyerini ziyaret etti. Başkan Alpoğlu, üyelerimizi tezgahları başında ziyaret ederek sohbet etti ve sorunlarını dinledi. GÖLCÜK ŞUBESİ Emekli üyelerimize plaket Ford Otomotiv’den emekli olan üyelerimiz Recep Nökös ve Mustafa Sütçü şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Mehmet Şener, Nökös ve Sütçü’ye katkılarından dolayı teşekkür etti ve birer plaket verdi. Şubede toplantı yapıldı FOrd Otomotiv San. A.Ş. çalışanı bir grup üyemiz, 14 Şubat’ta gece vardiyasının ardından şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Mehmet Şener, üyelerimize sözleşme süreci hakkında bilgi verdi. BİGA ŞUBESİ Üyelerimiz bilgilendirildi Şube Başkanımız Osman Akkurt, 5 Şubat’ta İçdaş’ı ziyaret etti. İşyerindeki yemekhanelerde üyelerimizle bir araya gelen Başkan Akkurt, Mess’le sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin ayrıntılı bilgi verdi ve kabul edilen idari maddeleri anlattı. Biga’da kurslar başladı Şubemizin, İçdaş çalışanı üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak 3 yıldır düzenlediği kursların yeni dönemi, 13 Şubat’ta başladı. Kurslara katılan 90 öğrenciye, Halk Eğitim Müdürlüğü eğitmenlerince, İngilizce, matematik ve fen bilgisi dersleri verilecek. 73 TÜRK Şubemize ziyaret METAL Şube Yönetim Kurulu toplantımız, 1 Şubat’ta yapıldı. Toplantıda aylık değerlendirme yapıldı. Bu arada, 4 Şubat’ta Şube Başkanımız Mehmet Şener başkanlığında yapılan toplantıda da, Yönetim Kurulu üyelerimizle temsilcilere, Mess sözleşmesi sürecinde yapılan toplantılar ve kabul edilen idari maddeler konusunda bilgi verildi İSKENDERUN 1 NOLU ŞUBE Varan’dan Noksel’e ziyaret Şube Başkanımız Çakır Varan, 28 Ocak’ta Noksel işyerini ziyaret etti. Başkan Varan ziyarette, üyelerimizle bir araya gelerek sohbet etti, sözleşme süreci hakkında bilgi verdi. Yazıcı Demir Çelik Fabrikası’nda sözleşme heyecanı METAL Yazıcı Demir Çelik işyeri için yeni dönem toplu sözleşme görüşmelerinin ilki, 6 Şubat’ta Ankara’da Genel Merkezimizde yapıldı. Şube Başkanımız Çakır Varan, ilk toplantının ertesi günü 7 Şubat’ta fabrikayı ziyaret ederek, üyelerimize toplantı hakkında bilgi verdi, soruları yanıtladı. TÜRK 74 Resa Demir’de örgütlenme süreci iskenderun Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Resa Demir’de örgütlenme süreci başladı. Bu çerçevede işyeri çalışanları şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız Çakır Varan’la görüştü. Başkan Varan, sendika üyeliği ve sendikalı olmanın önemini anlattı. ÇAYIROVA ŞUBESİ İşyeri ziyaretleri devam ediyor Şube Başkanımız Bilal Uça, 8 Şubat’ta Kalkancı Pres Döküm,12 Şubat’ta da Autoliv Metal Pres iş yerlerini ziyaret etti. Başkan Uça ziyaretlerde, toplu sözleşme süreci hakkında bilgi verdi ve soruları cevapladı. BOLU ŞUBESİ İşyerlerimiz bilgilendirildi Şube Başkanımız Özgür Elçi ve şube yöneticilerimiz, 17 Ocak’ta IR Emniyet Güvenlik A.Ş, 31 Ocak’ta da, Ümran Boru işyerlerini ziyaret etti. Başkan Elçi ve yöneticiler, çalışan üyelerimize, toplu sözleşme görüşmeleri kapsamında yapılan toplantılarla ilgili bilgi verdi ve soruları cevaplandırdı. Korkmaz’a ziyaret METAL Şube Başkanımız Özgür Elçi ile Türk-İş Düzce İl Temsilcisi Murat Ardıç, Düzce Valisi Adnan Yılmaz’ı 13 Şubat’ta makamında ziyaret etti. Başkan Elçi ziyarette Vali Yılmaz’a, Düzce’de sendikacılık ve çalışanların sorunlarını anlattı. Şube Başkanımız Özgür Elçi ve Düzce Bölge Temsilcimiz Murat Ardıç, 6 Şubat’ta, Ak Parti Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz’ı TBMM’de ziyaret etti. Yapılan görüşmede, Düzce’deki çalışma hayatı ile ilgili gelişmeler ele alındı. BOZÜYÜK ŞUBESİ Şubemizde kan bağışı kızılaY Kan Merkezi, 8 Şubat’ta, şube lokalimizde kan bağışı kampanyası gerçekleştirdi. Kampanya, üyelerimiz ve vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Türk Demirdöküm’e ziyaret Şube başkanımız Cemal Güney, 14 Şubat’ta Türk Demirdöküm işyerini ziyaret etti. Başkan Güney ziyarette çalışan üyelerimize bir araya gelerek, toplu sözleşme süreci hakkında bilgi verdi, soruları cevaplandırdı. 75 TÜRK Vali Adnan Yılmaz’a ziyaret İSTANBUL ANADOLU YAKASI Elmek’te görüşmeler başladı Şubemizin yetkili olduğu Elmek’te, münferit toplu sözleşme görüşmelerinin ilk toplantısı, 29 Ocak’ta şubemizde yapıldı. Toplantıya Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, Avukatımız Neslihan Erdem, İşyeri Baştemsilcimiz Tuncay Bölük, İşyeri Endüstri İlişkiler Müdürü Ertuğrul Sağlam, İnsan Kaynakları Müdürü Nejdet Akyıldız ve işyeri avukatları katıldı. METAL İşyeri ziyaretleri devam ediyor TÜRK 76 Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, 22 Ocak’ta Gebze’deki Siemens ve Elmek, 24 Ocak’ta Delphi, 14 Şubat’ta da Takosan işyerlerini ziyaret etti. Başkan Erdal ziyaretlerde, toplu sözleşme süreci konusunda çalışan üyelerimize ayrıntılı bilgi verdi, soruları cevaplandırdı. Şubemize ziyaretler siemens çalışanlarından bir grup üyemiz 18 Ocak’ta, Arçelik çalışanları da 23 Ocak’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal ile biraraya gelen üyelerimizle güncel konular görüşüldü. Temsilciler Meclisi toplantısı Şube Temsilciler Meclis toplantısı 25 Ocak’ta şubemizde yapıldı. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal başkanlığındaki toplantıda, başta Mess sözleşme süreci olmak üzere, Vardiya Gazetemiz ile aylık dergimize ilişkin değerlendirmeler yapıldı. KARADENİZ EREĞLİ ŞUBESİ AK Parti’ye ziyaret Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş ve Şube Yönetim Kurulumuz, 22 Ocak’ta Ak Parti İlçe binasını ziyaret ederek, göreve yeni seçilen İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır’ı kutladı. İrfan Erdem’den ziyaret Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Yönetim Kurulu üyeleri ve şube başkanları, 1 Şubat’ta şubemizi ziyaret etti. Genel Başkan Alabaş ziyarette, Zonguldak’ta yapılan “Emeğe Saygı Mitingi”ne sendikamızın verdiği destekten dolayı, Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş ve Erdemir işçilerine teşekkür etti. Üyelerimiz kulubüne sahip çıktı Şubemizin organizasyonuyla, 30 Ocak’ta Büyük Anadolu Ereğli Hotel’de, Erdemir Spor Kulübü yararına Kaynaşma ve Dayanışma Gecesi düzenlendi. Genel Başkan Yardımcımız Süleyman Yıldırım, onur konuğu olarak katıldığı gecede yaptığı konuşmaya, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın selamını ileterek başladı. Yıldırım, Erdemir’de yapılacak 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde, üyelerimizin en üst düzeyde haklar elde edebilmesi için çaba gösterdiklerini söyledi. 77 TÜRK GMİS’ten teşekkür ziyareti METAL batı Karadeniz Deniz Ticaret Odası Başkanı İrfan Erdem, 23 Ocak’ta şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş’la görüştü. Erdem ziyarette, Türk Metal’in, Erdemir’den işçi çıkarılmasının önüne geçilmesi konusundaki çabasını takdir ettiklerini belirtti. Görüşmede, ilçedeki gelişmeler üzerine görüş alışverişinde de bulunuldu. MANİSA 1 NOLU ŞUBE İşyeri ziyaretleri Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 21 Ocak’ta Valf San. A.Ş., 7 Şubat’ta da İndesit işyerlerini ziyaret etti. Başkan Özben ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında bir araya geldi ve toplu sözleşme görüşme süreci hakkında bilgi verdi. Elba’ya ziyaret Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 22 Ocak’ta Elba Basınçlı Döküm fabrikasını ziyaret ederek, Fabrika Müdürü Avni Akalp’le görüştü. Başkan Özben görevine yeni başlayan Akalp’e başarılar diledi. METAL DP Genel Başkanı Uysal’dan şubemize ziyaret TÜRK 78 demOkrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, 28 Ocak’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Hüseyin Özben, Yönetim Kurulu ve temsilcilerin de bulunduğu görüşmede, güncel gelişmeler ele alındı. CHP Merkez İlçe Başkanı Engin Uzun ve yönetim kurulu üyeleri de 5 Şubat’ta şubemizi ziyaret ederek,Başkan Özben ile görüştü. Olgun Çelik’te TİS görüşmeleri başladı Şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden Olgun Çelik işvereni ile, toplam 370 üyemizi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri, 29 Ocak’ta başladı. Şubemizde yapılan ilk oturumda, 8 idari madde ele alınarak kabul edildi. Şube Başkanımız Özben, 4 Şubat’ta Olgun Çelik işyerini ziyaret ederek, devam eden görüşmeler hakkında bilgi verdi. Indesit’te TİS görüşmeleri Şubemiz yetkisindeki Indesit işvereni ile, toplam 850 üyemizi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri de 29 Ocak’ta başladı. Şubemizde yapılan görüşmelerin ikincisi de 11 Şubat’ta gerçekleştirildi. Her iki oturumda toplam 21 idari madde kabul edildi. SAMSUN BÖLGE Direniş çadırına ziyaret YeŞilYurt Demir Çelik Endüstrisi ve Liman İşletmeleri’nde, 01.01.2013–31.12.2014 dönemini kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Sözleşme süreci hakkında işyerinde üyelerimize bilgi verildi. OSMANGAZİ ŞUBESİ Fabrikada kutlama Şubemiz yetkisindeki işyerlerinden Chassis Brakes International Bursa fabrikasında, 2012 yılında 1 milyon 197 bin 609 ürün sıfır hata ile üretilerek, büyük bir başarıya imza atıldı. Bu nedenle düzenlenen törene katılan Fabrika Kalite Direktörü Bernard Theil, çalışanları, gösterdiği yüksek performanstan dolayı kutlayarak teşekkür etti. Bursa Fabrika Genel Müdürü Uygar Eti’nin de katıldığı törende, fabrikanın bölüm temsilcilerine birer başarı ve teşekkür plaketi verildi. 79 TÜRK Yeşilyurt Demir-Çelik’te görüşmeler başladı METAL eti Bakır İşletmeleri’nde işten çıkartılan işçilerin direnişi devam ediyor. Türk Metal üyesi direnişçi işçiler, kendilerini “öcü” gibi gören işvereni protesto amacıyla maskeli bir eylem gerçekleştirdi. Bu arada, MHP Ankara Milletvekili Mustafa Erdem, Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek ve MHP Samsun İl Başkanı Şaban Kılıç ve yönetim kurulu üyeleri, destek amacıyla direniş çadırını ziyaret ederek bilgi aldılar. GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ İşyeri ziyaretleri Şube Başkanımız Uysal Altundağ, 7 Şubat’ta Coatcoil Metal, 8 Şubat’ta da Halla Otomotiv’i ziyaret etti. Başkan Altundağ ziyaretlerde üyelerimizle tezgahları başında bir araya gelerek sohbet etti. Başkan Altundağ, Halla Otomotiv’in Güney Koreli Fabrika Müdürü. Choı ve ekibi ile temsilcilerimizin de katıldığı bir değerlendirme toplantısına katıldı. METAL Üyelerimiz şubemizde TÜRK 80 mps çalışanı bir grup üyemiz, 17 Şubat’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Uysal Altundağ, üyelerimize Mess sözleşme süreci ve kabul edilen maddeler hakkında bilgi verdi. İZMİR 2 NOLU ŞUBE Delphi ziyareti Şube başkanımız Hayrettin Çakmak, 6 Şubat’ta Delphi işyerini ziyaret ederek, A vardiyasında çalışan üyelerimizle tezgâhları başında bir araya geldi. Başkan Çakmak üyelerimize, toplu sözleşme taslağı hakkında ayrıntılı bilgi verdi. SAKARYA ŞUBESİ Emekli üyelerimizden ziyaret Şubemiz yetkisindeki Otokar Otomotiv ve Savunma San. AŞ işyerinden yeni emekli olan 5 üyemiz, 31 Ocak’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Şahin Kaya, emekli arkadaşlarımıza sağlıklı ve uzun bir yaşam dileğinde bulundu. Bu dergi, sendikalı işçiler tarafından basılmıştır. TÜRKMETAL ŞUBAT 2013 - SAYI: 163