türk metal üyeleri arama-kurtarma çalışmalarında
Transkript
türk metal üyeleri arama-kurtarma çalışmalarında
editörden ERTAN GENÇTÜRK [email protected] Sosyal paylaşım sitelerinde şöyle bir gönderi vardı: “Ah be Anadolu, ülkemin her yeri şimdi ağlayan ana dolu…” Ülkemiz artık bu terör belasından bıktı, usandı, yoruldu, yandı. Maalesef acıların, asaletin ve medeniyetin birlikte yaşandığı bu topraklara sahip olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha yaşayarak öğreniyoruz. “Acı üstüne acı” diye atılan manşetlerle sarsılırken, yüz binler tek yürek ve tek ses şehitlerine sahip çıkıyor, milli birlik ve beraberliğimizden taviz vermeden kenetleniyoruz. Böylesi zamanlarda herkesin yüreği burkulurken, gözleri nemli iken, tartışılacak konuların ne ya da neler olması gerektiğini bir kez daha düşünüyoruz. Düşününce terörün varmak istediği noktayı, yani halkı ümitsizliğe düşürme, yıldırma ve halkta korkuya paniğe neden olmayı aklımıza getiriyoruz ve buna sebep olacak cümleler kurmaktan kaçınıyoruz. Türk Metal dergisi, bu derginin sahiplerinin hayat standardını yukarı doğru çekmek için harcadığı çabadan, hak ve taleplerini seslendirmekten geri durmayacak. Bunun için hiçbir ümitsizliğe düşmeyecek ve en yeni, en doğru, en gerçekçi ifadelerini sizlerle paylaşacak. Bir olayı enine boyuna, etraflıca ve her türlü etkiden uzak bir şekilde tartıştığımız ve bu tartışmanın sonucunu uyguladığımız zaman başarılı oluyoruz. Bir takım hislerle ya da yargılarla hareket ettiğimiz vakit istemediğimiz sonuçlarla da karşılaşabiliyoruz. O yüzden, Türkiye’nin serinkanlı ve mantıklı yöneticilere ihtiyacı var, sivil toplum kuruluşlarına ihtiyacı var, kanaat önderlerine ihtiyacı var, medya organlarına ihtiyacı var. Biz de serinkanlı ve mantıklı hareket ederek yayınımıza devam ediyoruz. En faydalı olan neyse onun için mücadele ediyoruz. Bu mücadelede hukuk kuralları bizim için en belirleyici kıstaslardan biri. Hukuka önem veriyoruz. Çünkü hukuk herkes için bir gün mutlaka lazım oluyor. Didim Büyük Anadolu Otel’de geçtiğimiz ay “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku’nda Yeni Gelişmeler” başlığı altında Gazi Üniversitesi ile ortaklaşa bir sempozyum düzenledik. Bu sempozyum gerçekten de zengin içerikli, büyük ilgiye mazhar olan bir sempozyum oldu. Toplantımızın detayları ve konuşulanlara geniş yer ayırdık. Bundan sonra İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku alanında uzman akademisyenlere daha geniş yer vereceğiz. Dergimiz bu aydan itibaren 80 sayfa… 2 yıl öncesine göre kapasitemiz % 100 artmış durumda… Artık sinema-kitap-bilim-teknoloji –köşe vuruşu gibi konuları da sıklıkla dergimizde bulabilirsiniz. Bununla birlikte, artık her ay dosya haberlerle karşınızda olacağız. Dosya haberlerimiz genellikle kapaktan da duyurulacaktır. Bu ayki kapak konumuz Van’da yaşadığımız ve bütün ülkemizde üzüntüye neden olan deprem felaketi. Türk Metal üyesi Ford, Arçelik, Tofaş çalışanları arama kurtarma çalışmalarında bulunmak üzere deprem bölgesindeydi. Üyelerimizin bu insani duyarlılıkları bizleri hem mutlu etti, hem de gururlandırdı. Bu deprem nedeniyle sendikamız bir de mesaj yayınladı, mesajımız da dergimizin içeriğinde mevcut. Tekrar depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz. Ekonomik gelişmişliğine gıpta ile baktığımız Batı devletleri bu günlere gelmek için ne acılar, ne dramlar yaşadı yüzyıllardır. Biz de bir noktaya doğru ilerliyoruz. Her üzerimize vurulan bıçak darbesi bizi acıtıyor… Her seferinde canımız yanıyor… Ama en mükemmel şekli, en güzel duruşu sergiliyoruz her seferinde… Bir gün gelecek aldığımız bu bıçak yaraları, bir daha hiç bıçak yarası almamaya da vesile olacak… Tüm okuyucularımıza mutlu ve huzurlu günler diliyoruz… ∆ İÇİNDEKİLER 4 Genel Başkan’dan Başyazı 6 Haber Sektörden 8 Kısa Haberler 9 Terör Açıklaması 10 Köşe Vuruşu 11 Haber Çalışma Hayatından 12 Haber Türk Metal Üyeleri Arama-Kurtarma Çalışmalarında 14 İki Haber 15 Konfederasyondan 16 İki Çift Laf Keşke 18 Haber Sempozyum 26 Haber MKE ile Sözleşme 27 Haber Yeni Örgütlenen İş Yerleri 28 Makale Dr. Naci Önsal 30 Makale Prof. Dr. Serpil Aytaç 34 Makale Mustafa Kemal Şen 36 Bizim Fabrikalarımız Ors Ortadoğu Rulman Sanayi ve Ticaret A.Ş. 40 İşte Hayatımız İbrahim Sağır 44 Mola 46 Röportaj Murat Atak 51 Kazanan Numaralar 52 Haber Dünyadan 54 Uluslararası İlişkiler 56 Haber İş Sağlığı ve Güvenliği Çalıştayı 58 Türk Metal - MESS Eğitim Ankara 60 Kitap 61 Sinema 62 Bilim ve Teknoloji 64 Metal Çizgi 65 Bizden Haberler TÜRK METAL SENDİKASI AYLIK YAYIN ORGANI Ekim 2011 | Sayı: 147 YAYIN SAHİBİ Türk Metal Sendikası Adına Pevrul KAVLAK SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Bekir EROĞLU HABER MÜDÜRÜ Ertan GENÇTÜRK ARAŞTIRMA M. KEMAL ŞEN YÖNETİM MERKEZİ Türk Metal Sendikası Genel Merkezi Basın Müşavirliği Beştepe Mahallesi Yaşam Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520 Söğütözü/ANKARA Tel: 0312 292 64 00 Faks: 0312 284 40 18 [email protected] GRAFİK UYGULAMA CTCP REPROTEK BASKI Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş. Ziraat Bankası Tesisleri İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık - ANKARA Tel: 0(312) 384 73 44 - 45 YAYIN TARİHİ: 30 / 10 / 2011 YAYININ TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ YAYIN ARALIĞI: BİR (1) AY YAYIN DİLİ: TÜRKÇE Dergimiz basın ahlak yasasına uyar. Ayda bir yayımlanır ve üyelerimize ücretsiz dağıtılır. 46 54 Uluslararası İlişkiler Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun eğitimleri devam ediyor. Bu çerçevede Türkiye’de bulunan Ukraynalı Sendikacılar, Federasyon Genel Merkezi’ni ziyaret ederek, Sendikamızın ve Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun Genel Başkanı Pevrul Kavlak ile makamında görüştü. Sanata Adanmış Bir Ömür, Murat Atak Murat Atak Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tiyatro üzerine eğitim alan ve hayatını tiyatroya adayan bir sanatçı. Atak, yöneticilikten rejisörlüğe, oyunculuktan eğitimciliğe kadar tiyatroya her alanda hizmet etmiş bir isim. Televizyon dizilerinde,radyo programlarında yıllardır yeralıyor. Atak’la sanat ve tiyatro üzerine yapılmış Mustafa Kemal Şen’in yaptığı röportaj dergimiz sayfalarında. 18 26 Didim’de Sempozyum Sendikamız ile Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen “İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu, yoğun bir katılımla 28 Eylül- 2 Ekim 2011 tarihleri arasında Didim Büyük Anadolu Resort Otel’de gerçekleştirildi. Sempozyuma ilişkin ayrıntılar bu ayki sayfalarımızda. 12 İş Kazalarını Önlemede Güvenlik Kültürünün Önemi İş kazalarının önlenmesi için, iş kazaları henüz ortaya çıkmadan önce tehlikenin kaynağında kontrol altına alınması, riskleri asgari düzeye indirecek şekilde çalışma sistemlerinin ergonomik tasarımı, kişisel koruyucu ekipman kullanımının sağlanması büyük önem taşıyor. Uludağ Üniversitesi İ.İ.B. Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serpil Aytaç’ın konuya ilişkin makalesinin ilk bölümü bu ayki sayımızda. MKE ile Toplu Sözleşmede Mutlu Son Sendikamız ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu arasında toplu sözleşme görüşmeleri tamamlanarak imzalar atıldı. Böylece, örgütlü olduğumuz kamu işyerlerinde toplu sözleşmeler tamamlandı. Türk Metal üyesi kamu işçileri, güçlü sendikaya üye olmanın ayrıcalığını bir kez daha yaşadı. Sözleşmenin ayrıntıları dergimizde. Türk Metal Üyeleri Arama-Kurtarma Faaliyetinde Türkiye, Van’dan gelen depremle bir kez daha sarsıldı. 600’ü aşkın vatandaşımızın hayatını kaybettiği depremde 4 bin 152 kişi de yaralandı. Enkaz altından 188 kişi ise sağ olarak kurtarıldı. Türk Metal üyesi işçiler de, ülkenin dört bir yanından gelen ekiplerle birlikte, Van ve Erciş’te arama-kurtarma faaliyetine katıldı. 30 BAŞYAZI // BAŞKANDAN Pevrul Kavlak Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı [email protected] BİR TOKAT DAHA ATARIZ OLUR BİTER… Aslında, bu ay için kafamızda çalışma hayatının gündemindeki konulara değinmek ve bu konulara ilişkin sendikamızın görüşlerini paylaşmak amacıyla bir makale yazmak düşüncesi vardı. Ama son anda, yani Ekim ayının 18’inde ardından da 19’unda adeta bir kâbus gibi üzerimize çöken, bizleri derinden üzen olaylar, doğal olarak bir değişiklik yapmamıza sebep oldu. Başbağlar katliamı, Bingöl-Elazığ karayolunda alçakça katledilen 33 asker şehidimiz, Bakırköy-Çetinkaya mağazasının yakılması ve katliamı, Mavi Çarşı mağazasının yakılması ve katliamı, Tuzla tren durağı katliamı ve buna benzer vahşice yüzlerce katliama bir yenisi daha eklendi… Şimdi hepimiz için düşünmek zamanıdır. Hepimiz, eğrileri ve doğruları birlikte düşünerek bir şeyler yapmak zorundayız. Terörle mücadele tek başına hükümete, ordumuza ve güvenlik güçlerimize bırakılmamalı. Bugün Türkiye’nin önünde hüzün verici bir fatura vardır… Bugüne kadar onbinlerce masum insan öldürülmüş, askerlerimiz ve polislerimiz PKK adındaki cinayet şebekesi ile mücadele ederken şehit olmuştur. Okullar yakılmış, yollar kullanılmaz hale gelmiştir. Ormanlar yakılmış, trenlere bombalar konulmuş ve ortaya ciddi anlamda düşündüren maddi ve manevi bakımdan ağır bir fatura çıkmıştır. Ancak, tüm bu vahşete rağmen bu olayların, katliamların, cinayetlerin ‘nedeni’ konusunda açık ve tatmin edici bir cevap yoktur. Öncelikle hain, kalleş ve karaktersiz bir terör örgütü olan PKK’ya bakmamız gerekiyor. Bu örgütün başındaki ‘Bebek Katili’, beraberindeki militan/gerilla adını verdiği çapulcularla ortalığı kan gölüne çevirirken yalnız değil… Daha da önemlisi, adı PKK olan bu terör örgütü ve başındakiler, aslında bir maşa… Dava, maşaların değil, maşayı tutanların davası… PKK’nın başındaki ‘Bebek Katili’ İtalya’da iken kendisiyle görüşen bir gazeteciye, terör olayları konusunda, “40 yerden müdahale var… 40 devlet, kendi pozisyonunu düşünerek olayların içinde şu ya da bu şekilde yer alıyor” demişti. 40 yerden müdahale gören bir hareketin, kendine özgü bir duruşu 4 // EKİM 2011 olamayacağına göre, bu durumda ‘maşa’ konusundaki tespitlerimizin doğruluğu da ortaya çıkıyor. Allah aşkına birileri söylesin… Almanlar, Amerikalılar, İtalyanlar, Ruslar, İngilizler, İspanyollar, Fransızlar, Yunanistan’ı ve İsrail’i de unutmuyoruz tabii ki, neden bu bebek katili ile görüşmek için Şam’a ya da Beka Vadisi’ne giderler? Nedir ortak konu? Tatmin olmayanlar için, konuyu biraz daha açalım. Bir zamanlar itirafçılar vardı. PKK’lı bir itirafçı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde verdiği ifadede şunları söylemişti: “Kandil Dağı’ndaki Kortek Kampı’na 28 Aralık 2006 günü 3 adet zırhlı paletli Amerikan askeri aracı geldi. Araçlar, Süleymaniye tarafından sadece paletli arazi araçlarının geçebileceği yerden geldi. ABD’li askerlere ait olan bu araçlar kamp alanına ulaştığında, 100’er adet M-16 marka Amerikan piyade tüfeği bulunan 3 adet sandık bıraktılar. Silahların tümünde dürbün ve bomba atar takılıydı. Bizzat elime alarak kontrol ettim. Araçlardaki şahıslar ise askerî üniformalı, siyah gözlüklü, kafalarında kask vardı. Hepsinin üniformasında ABD bayrağı vardı.” Fazla söze gerek var mı bilemiyorum?.. Ama devam edelim… Bebek Katili’ni ilk sorgulayanlardan biri olan Jandarma İstihbarat Albay Hasan Atilla Uğur, ‘Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?’ isimli kitabında Abdullah Öcalan’ın ifadelerini yazıyor… Bakın Bebek Katili neler söylüyor: “Yunanistan’dan en başından beri hep çok iyi destek aldık. Kamplar, askeri ve maddi destek, teknik sabotaj, orman yangını eğitimlerini bizzat Yunan istihbaratı verdi.” alanımızdır. En çok destek ve para bulduğumuz ülkedir.” “Hafız Esad’ın kardeşi Cemil Esad’la bizzat görüşüyordum. Suriye’de kamplar açtık. Suriye devleti örgütlenmemize izin vermişti.” “Fransa, bize her zaman çok yakın oldu.” “İran Gizli servisinden bir şahısla irtibat halindeydim. Bize silah, SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar. Bir hastane, üç tane de kamp kurmamıza izin verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay alıyorduk. Gelirimiz Avrupa’dakine yakındı.” “Bulgaristan’da bir eğitim bürosu açtık… Gizli servislerinin haberi vardı… Ses çıkarmıyorlardı.” “Sırbistan’ın elinde Strella Füzesi vardı. 20 adet satın aldık. Sırplar sonra çok daha fazlasını bize destek amacıyla parasız verdi. Füze eğitimlerini de onlardan aldık. TNT, C-4 gibi patlayıcıları Sırbistan’dan sağlıyorduk.” “Romanya’da Bükreş’te evlerimiz ve derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize serbestlik sağlamıştı. Romanya istihbarat servisi bize telsiz, dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik malzeme verdi.” “Almanya’da gizli servisle görüşüyordum. Parlamentodan da beni ziyarete gelenler olurdu. Her anlamda güçlü olduğumuz bir yerdi.” “İngiltere, bizim konumuzda en akıllı davranan ülkeydi. Hiç direkt siyasi ilişki kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük desteği İngiltere’den alıyorduk.” “Hollanda, bizim üslenme ve eğitim “Amerika’ya bir temsilci atadık. Dernek kurdular. Ayrıca bir enformasyon büromuz vardı. Zaman zaman oradaki düşünce kuruluşlarından destek aldık.” Bunları biz söylemiyoruz, ‘Bebek Katili’ söylüyor. Şimdi, Türkiye’de tüm olanları bitenleri yeniden düşünelim… Türkiye, gerçekten PKK ile mi yoksa saman altından su yürüten emperyalistlerle mi mücadele ediyor? Bu şartlarda ihtiyaç duyacakları en büyük destek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımız idi. Onları kandırmak ve mücadelenin içine çekmek için de “Kürtlere Özgürlük” adı altında bir balon şişirdiler. Tıpkı bir zamanlar Saddam’ı, Hafız Esad’ı, Kaddafi’yi, Hüsnü Mübarek’i şişirdikleri gibi… Bugün de, “Bebek Katiliyle” birlikte, Talabani ve Barzani şişiriliyor… Hiç kimsenin kuşkusu olmasın; gün gelecek, devran dönecek, Bebek Katili’nin ve PKK’nın sonu da ondan farklı olmayacak… Biz, millet olarak emperyalizme, Kurtuluş Savaşımızla okkalı bir tokat vurmuştuk. Bir tokat daha vururuz, olur biter… Yeter ki her zaman ve her yerde, her şeye rağmen birlik, beraberlik ve bütünlük içinde olalım… ∆ EKİM 2011 // 5 HABER // SEKTÖRDEN Milli Helikopter projesinde düğmeye basıldı… Beyaz Eşyada 6 milyonluk tarihi rekor… 2011 yılının ilk sekiz ayında % 20,8 büyüyen beyaz eşya pazarı, tarihi rekor için sinyal vermeye başladı. Geçtiğimiz yıllarda 5 milyonluk bir paya sahip olan beyaz eşya pazarının, ilk kez 6 milyonu geçebileceği belirtildi. Türkiye’nin “2023 Vizyonu” çerçevesinde ortaya koyduğu yeni sanayi hamleleri arasında yer alan, “Milli Helikopter” projesi kapsamında yerli helikopterin üretimi, üretim örgütlenmesi, tasarımı ve işletme modeline kadar çeşitli aşamaların konuşulduğu “Ortak Akıl Buluşması”, Atılım Üniversitesi’nin desteğinde ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın himayesi ve ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Buluşmaya Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, SSM Helikopter Daire Başkanı Köksal Liman, Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu, 70 kamu kurum ve kuruluşundan 150 temsilci katıldı ve yerli helikopter üretimine ilişkin toplam 1.513 fikir üretildi. Sürdürülebilirliğin öncelikli ve önemli olduğu vurgulanan milli helikopter projesinde hedef, tasarımı Türk mühendislerce yapılan, alt sistemlerin ülke ihtiyaçlarına göre belirlendiği, uluslararası sivil sertifikasyona sahip, performans ve fiyat açısından rekabet edebilecek bir helikopter tasarlanarak, öncelikle Türk pazarına ve dünya pazarına sunmak olacak. Milli helikopter hedefinin masaya yatırıldığı özel toplantıda ortaya konan fikirler, yine Atılım Üniversitesi tarafından bilimsel yöntemlerle analiz edilecek, elde edilen sonuçlar üzerinden milli helikopter tasarım ve üretimine ilişkin olarak temel strateji belirlenecek. 6 // EKİM 2011 Avrupa’nın en önemli beyaz eşya üretim üslerinden biri olan Türkiye’de iç pazar 6 milyonlu rakamları ilk kez geçmeyi hedefliyor. Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) verilerine göre, buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, kurutucu, bulaşık makinesi ve fırından oluşan 6 ana ürün grubunda iç pazar satışları % 20,8 ile, beklentilerin üzerinde büyüdü. TÜRKBESD Başkanı Şirzat Subaşı, 8 ayda 4 milyon 323 bin 658’i bulan iç satışların, yıl sonunda 6 milyon sınırını geçerek, tarihi rekora ulaşacağını ifade etti. KOÇ: Yerli Oto’da Üzerimize Düşeni Yapacağız… Başbakan Erdoğan’ın, “artık yerli otomobilimizi üretelim” çağrısına, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’tan cevap geldi. Yerli otomobil konusunun göründüğü kadar kolay bir iş olmadığını kaydeden Koç, “Bugün hiç kimse % 100 bir otomobili kendi ülkesinde yerli üretmiyor. Bazı aksamlar ortak kullanılıyor. Şanzıman olsun, motor olsun…Dolayısıyla bu tip avantajlardan da faydalanmak lazım…O bakımdan biz, üzerimize düşen her şeyi yapmaya çalışacağız” dedi. Koç, ayrıca, yerli oto üretimiyle ilgili olarak ortaklarıyla görüşme halinde olduklarını belirterek, “ancak bu konsorsiyum halinde yapılabilir” diye konuştu. Türkiye’de Ford ve Fiat’la ortak üretim yapan Koç Holding’in, yerli otoda muhtemel ortağının Fiat olabileceği belirtiliyor. MKE’den 104 AR-GE Projesi Ham Çelik Üretiminde Aylık Rekor… Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonu’nda Makina Kimya Endüstrisi’nin hesaplarının görüşülmesi sırasında komisyona bilgi veren Makine Kimya Endüstrisi Genel Müdürü Ünal Önsipahioğlu, MKE’nin sözleşmesi imzalanmış veya iş geliştirme aşamasında olan 104 AR-GE projesi üzerinde çalıştığını belirtti. 2005 yılında 98 olan AR-GE personeli sayısının 2010 Ekim ayı sonu itibarıyla 180’e ulaştığını anlatan Önsipahioğlu, bugüne kadar 200’ü aşkın AR-GE projesinin tamamlandığını, halen 122 proje üzerinde çalışmaların sürdürüldüğünü, AR-GE projelerinin toplam bütçesinin 245 milyon lira olduğunu ifade etti. Türkiye’nin ham çelik üretimi, eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre % 16,9 oranında artarak rekor kırdı ve 3 milyon tona ulaştı. Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği’nden açıklanan verilere göre, Türkiye ham çelik üretimini artırmaya devam ediyor. Türkiye’de bir ay içinde üretilen en yüksek ham çelik miktarına 2,9 milyon ton ile bu yılın Mayıs ayında ulaşıldığı belirtildi. Türkiye’de geçen yıl 29 milyon 143 bin ton ham çelik üretilmişti. Yıl sonu itibariyle ham çelik üretiminin 34 milyon ton seviyesine ulaşması bekleniyor. Renault 3 Milyonuncu Motoru Üretti… Karsan’ın Türk malı taksisi V1 yollar için hazır… Türkiye’de yerli otomobil tartışmaları sürerken, Karsan ve Hexagon Studio’nin ortaklaşa geliştirdiği Türk malı taksi V1 yollara çıkmaya hazırlanıyor. Karsan ve Hexagon Studio tarafından New York taksi ihalesi için geliştirilen “V1”, ihalede kaybedilmesine rağmen, çalışmalarına devam edilerek, son noktaya getirildi. Üretime yakın ilk prototipi, gerekli testler için gözlerden uzak bir şekilde yollara çıkarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı deneme sürüşü için de hazır hale getirildi. Aracın, 2012 yılının mart ayındaki Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergilenerek, tüm dünyaya tanıtılması bekleniyor. Oyak Renault Otomobil Fabrikaları, termik motor imalatında 3 milyonuncu motoru üretti. Bursa Üretim Tesislerinde düzenlenen törende bir konuşma yapan Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, Oyak Renault Otomobil Fabrikalarının, kurulduğu günden itibaren sadece otomobil üretimi değil, bunun yanısıra, otomobilin mekanik alanlarında üretici olmanın ayrıcalığını da bir arada yaşadığını söyledi. Tunalıoğlu, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Türkiye’de bulunan otomobil üreticisi firmaların çoğunun faaliyet göstermediği motor üretimi alanında 40 yılı aşkın süredir faaliyetlerimize aralıksız devam ediyoruz. 3 milyonuncu motorumuz, Oyak Renault Mekanik Fabrikası’nın Renault Grubu içerisinde de ulaştığı başarıyı ve bundan sonra ulaşacağı başarıları göstermesi açısından çok önemlidir. Yeni projeler, yeni teknolojilerle çeşitlenen ve gelişen mekanik faaliyetlerimize emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.” EKİM 2011 // 7 KISA HABERLER Tablette yerli üretim çağrısı… AR-GE Liginde 4 Türk Şirketi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ithal ürünlerden yerli ürünlere yönelmeyi sağlayacak projeler üzerinde çalışmanın bir vatanseverlik görevi olduğunu vurguladı. Ergün, “Eğer hepimiz bu dönemde biraz daha vatansever duygularla hareket edeceksek, ki, etmemiz lazım. Kendi iç pazarımızı, kendi teknolojilerimizin gelişmesi için fırsata dönüştürmemiz lazım” dedi. İlköğretim okullarında öğrencilere tablet bilgisayar dağıtılmasını içeren 5 milyar dolarlık Fatih Projesi’ne değinen Bakan Ergün, “Bir ekip çalışmalarına devam ediyor. Tabletlerde kullanılacak hangi parçaların Türkiye’de üretilmesi gerektiğine karar verilecek. Yerli şirketlerimiz bu konuda ortak olabilir. Belki biz de bir noktada Arçelik, Vestel, Exper ve Casper’dan bu proje için ortak olmalarını isteyebiliriz” diye konuştu. Dünyanın Ar-Ge devleri arasına 4 Türk şirketi girmeyi başardı. Koç Holding, Tofaş, Vestel ve Ford Otomotiv, yaptıkları Ar-Ge yatırımlarıyla küresel şirketlerin arasında yer aldı. Avrupa Birliği Komisyonu’nun 2010 yılı verilerini dikkate alarak hazırladığı “Ar-Ge Devleri” raporunda, ilk kez Türkiye’den 3 şirket ilk 1000’e girmeyi başardı. Dünyada en çok Ar-Ge harcaması yapan şirketler sıralamasında Koç Holding 562’nci, Tofaş 939’uncu, Vestel 968’inci ve Ford Otomotiv de 1232’nci oldu. Ford Otomotiv listeye ilk kez girerken, Vestel, 101 sıra birden yükseldi. Koç Holding ve Tofaş ise sıralamada geriledi. Her 100 taşıttan 56’sı Bursa’da üretiliyor… Otomotiv Sanayi Derneği, (OSD) 2011’in ilk 9 aylık üretim ve ihracat rakamlarını açıkladı. Açıklanan rakamlara göre, son 9 ayda kurulu 13 fabrika tarafından toplam 883 bin 751 taşıt araç üretildi. Geçen yılın aynı dönemine göre üretimde % 13 oranında artış sağlandığı görülüyor. Türkiye’de otomotiv üretim yapan 13 fabrikadan 3’ü Bursa’da bulunuyor. Bu 3 fabrikanın 9 aylık üretim toplamı da OSD’nin açıklamasında 495 bin 68 olarak belirtiliyor. Belirlenen bu oranlar, 9 aydaki toplam taşıt aracı üretiminin % 56’sının, toplam otomobil üretiminin de % 69’unun, Bursa’da bulunan üç fabrikada gerçekleştirildiğini ortaya koyuyor. 8 // EKİM 2011 Hakkari Yüksekova ve Çukurca’da düzenlenen terör saldırılarında 24 askerimiz şehit oldu, 18 askerimiz yaralandı. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, teröristlerin sekiz ayrı hedefe düzenlediği alçakça saldırıyla ilgili bir açıklama yaptı. “ŞİMDİ, KAHPE TERÖRE KUCAK AÇANLARIN ANLAYACAKLARI DİLDEN KONUŞMA ZAMANIDIR” Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu saldırı ile ilgili yaptığı açıklamada hain saldırıyı kınadı. Yönetim Kurulumuzun yaptığı yazılı açıklamada: “Bir ülkenin devlet olduğunu gösteren en önemli unsur, milletidir. Devlet, milletine karşı üzerine düşen sosyal, ekonomik ve kültürel sorumlulukları yerine getirdiğinde; millete de devletine kurumlarıyla, kurallarıyla sahip çıkmak, devletin bayrağının, bağımsızlığının ve bütünlüğünün sağlanması yolunda üzerine düşen görevleri yerine getirmek düşer” denildi. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bu ilişkilerdeki samimiyet, devleti de, milleti de güçlü yapar. Devletin gücü, milletin gücüdür. Millet, devletinin gücünü gördükçe, devletini daha çok sahiplenir. Türkiye, yıllardan beridir, terörün sebep olduğu acıları yaşayarak bugüne geldi. Bugün, yaşananlara baktığımızda, var olan ve devam eden, daha da önemlisi millet olarak keder ve üzüntümüzü periyotlara bağlayan, kronikleştiren olayların adını koymakta zorlanıyoruz. Artık belli olmuştur ki, dilimiz söylemeye varmasa da Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan üzücü gelişmelerin adı ‘terör’ değildir. Nitekim bugün terörle ve teröristlerle yakın ilişkiler içinde olduğunu bildiğimiz, hatta ve hatta TBMM koltuklarında kendisine yer bulanların, “AKP, Türkiye’ye, biz ise bölgeye hâkimiz” şeklindeki sözleri bu görüşü/olasılığı doğrular niteliktedir. Dolayısıyla devletimizin ve hükümetimizin, yaşanan üzücü gelişmelere bu gözle bakıp, tedbirlerini bu doğrultuda geliştirmesi yerinde olacaktır. Devletimizin, milletimizin, bayrağımızın, bağımsızlığımızın ve bütünlüğümüzün korunmasında, güvenliğimizin sağlanmasında her zaman tek güvencemiz olan askerlerimiz ve polislerimiz canları pahasına da olsa bu görevi yerine getirmektedir. Bugün 19 Ekim 2011... Daha dün 5 polisimizin ve 3 vatandaşımızın şehit edildiği olayların acısını ve gerginliğini üzerimizden atmadan, bugün sabahın ilk saatlerinde, daha öğleni yapmadan 24 şehidimizin olduğunu, büyük hem de çok büyük bir acı ve üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Çok yerlerden açıklamalar yapılacak, üzüntüler bildirilecek, hatta ve hatta bu acıyı bize yaşatanlarla, Türk askerine ve polisine tetik çekenlerle kol kola olanlar da yaşananlardan üzüntü duyduklarını söyleyeceklerdir. Her şeyden evvel şunu söyleyelim ki, bizim millet olarak yaşadığımız üzüntü, çektiğimiz acı namusludur, şereflidir. Artık, bizim millet olarak namussuz ve şerefsiz gözyaşlarına inanma lüksümüz yoktur. Artık, hem devlet hem de millet olarak sözün bittiği yerdeyiz. Artık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk Milleti’ni anlamayanlarla, anlayacakları dilden konuşma zamanıdır. Kahpece saldırıları yapan yaratıklar, kucaklarına oturdukları iç ve dış çevrelerin, kendilerini maşa olarak kullandıklarını anladığında iş işten geçmiş olacaktır. Türk Milleti’nin asil vicdanı onları ve yaptıklarını asla sineye çekmeyecek ve kabul etmeyecektir. Şimdi, yapılacak tek şey vardır… O da adına terör denen bu kahpelikleri yapanları içimizden atmak, onları kendimizden uzaklaştırmaktır… İçimizde barınmalarına müsaade edildiğinde, ne yazık ki acılar ve üzüntüler de devam edecek, ateş düştüğü yeri yakacaktır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, aziz milletimize, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.” KÖŞE VURUŞU Wall Street utanır mı? Akşam Nihal Kemaloğlu 13 Ekim 2011 1990’ların ‘tarih bitti; liberal ekonomi, insanlığın ulaşabileceği en medeni modeldir ve dünya bu model etrafında şekillenecektir’ tezinin asli sahiplerinin, bugünlerde Wall Street’teki ofislerindeki huzurları fena halde kaçmış gözüküyor.. Son 25 yılda kapitalist tarihin en geniş küresel yoksulluğunu ve gelir adaletsizliğini yaratmış finans kapitalin kalesi Wall Street’in karşısındaki Zucotti Parkı’nda beş bin kişi, beşinci haftaya giren protestolarına ‘WallStreet’i işgal et’ adını verdiler... Wall-Street, Batı kapitalist sisteminin ve Amerikan müesses nizamının kurucusu olması bir yana küresel ekonomik sistemin iplerini ellerinde tutan hegemonikfinans kapitalin de adresi. Küresel gıda, silah, ilaç, enerji tekellerinin yuvası Wall Street, bir milyar insanın aç ve bir milyar insanın yoksullukla boğuştuğu dünyamızda ‘insan ve toplum düşmanı’ finans kapitalin kalbinin attığı yer... Ve tüketimin ‘özgürlük’ diye pazarlandığı, demokrasinin sadece ‘piyasaları’ işaret ettiği, hukuk ve adaletin ‘sermaye karlılığına’ ve devlet aygıtının ‘otoriterliğe’ endekslendiği günümüzde binlerce Amerikalının öfkesi Wall-Street’e yönelmiş durumda... Tabii ki ilginç olan ABD merkezli dünyayı tek pazarlı kapitalist sisteme dönüştüren küreselleşme projesi ve ona eşlik eden neo-liberalizmin yapımcısı ‘WallStreet’in’ şimdi kapitalist Amerikan toplumu tarafından kıyasıya eleştirilmesi... En yaman halkla ilişkiler çalışması ve Wall Street finansörlüğünde seçilmiş kongrenin önüne protestocular ‘Satılık’ ilanı yapıştırıp, New York 5. Cadde’deki ‘zengin elitlerin’ lüks evlerinin önünde gösteriler yapıyorlar... IMF dünyayı nasıl batıracak? Sabah Süleyman Yaşar 13 Ekim 2011 IMF’nin paraya ihtiyacı var. Çünkü Avrupa ülkelerini kurtarmak için elindeki para yetersiz. Üç yıl önce çıkan mali krizde elinde 750 milyar dolar vardı. Bu paranın 350 milyar dolarını kullandı, şimdi 400 milyar dolar kullanabileceği fon hattı kaldı. İşte bu kadar para Avrupa’yı kurtarmaya yetmiyor. Zira Yunanistan, Portekiz, İrlanda, Macaristan, Romanya ve Polonya’nın ardından İspanya ve İtalya sıraya girmiş, kurtarılmak için bekliyorlar. Hepsinin düze çıkarılabilmesi için IMF’ye yaklaşık 840 milyar dolarlık ek fon gerekiyor. Peki bu parayı IMF nereden bulacak? İşte bu parayı bulmak için yepyeni bir yol deneyecek ve piyasalardan borçlanacak. … Peki IMF’nin piyasalardan borçlanması doğru mu? Doğru değil, çünkü içinde bulunduğumuz kriz döneminde IMF’nin piyasalardan borçlanması küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir. Biliyorsunuz 1947’den beri IMF hep merkez bankalarından borç alıp kullandı, piyasalara hiç dokunmadı. 10 // EKİM 2011 Peki merkez bankasından borçlanmayla piyasadan borçlanma arasında ne fark var? Merkez bankasından borçlandığınızda yeni para basılır. Oysa piyasadan borçlandığınızda bankaların, şirketlerin, fonların ya da vatandaşın elindeki parayı toplarsınız ve dolayısıyla piyasadan para çekmiş olursunuz. İşte bu nedenle yaşayacağımız olası durgunluk döneminde piyasalardan borçlanmak, faiz oranlarını yukarı çekeceğinden paranın maliyeti artar. Paranın maliyeti çoğaldığı için de yatırımcı yatırımdan, tüketici de tüketmekten vazgeçer ve böylece ekonomilerin daralmasına neden olur. … Peki IMF neden bu alternatifi kullanmak istiyor? İşin püf noktası da zaten bu soruda yatıyor. IMF’ye üye olan ülkelerin kotaları daha fazla artırıldığında, zengin ülkelerin IMF yönetimindeki payı azalacak. IMF yönetiminde gelişmekte olan ülkeler ağırlıklı olacak. HABER // ÇALIŞMA HAYATINDAN OECD: Türkler Fazla Çalışıyor! 40 ülkede yapılan araştırmaya göre Türkiye, ‘Memnuniyet Listesi’nde 32. sırada yer alıyor. Çalışma saatlerine göre de, Türk insanı daha çok çalışıyor. Katılımcılara “Bugün nasıl hissediyorsunuz?” sorusu sorulduğunda, Türkiye en az olumlu cevabı vererek sonuncu oldu. Soruya en olumlu cevabı veren ülke Danimarka oldu. 2’nci sırayı İzlanda, 3’üncüyü ise Japonya aldı. Merkezi Paris’te olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin “Hayat nasıl?” raporu, 40 ülkede yürütülen araştırmalar sonucunda insanların yaşamlarından memnun olup olmadığını tespit etti. Ülkelerin refah düzeyini inceleyen raporda, Türkiye memnuniyet sıralamasında 32. oldu. Katılımcılara hayatlarından memnun olup olmadıkları sorulduğunda, Danimarka en olumlu cevabı vererek ilk sırayı aldı. Kanada 2., Norveç 3. olurken Türkiye 32. ve Çin son sırada yer aldı. OECD, 11 kıstas üzerinden hareketle; gelir, barınma, sağlık ve iş-ev dengesi gibi insanların yaşam kalitelerini ortaya koyacak sorular sordu. Araştırmaya göre, insanlar için en önemli mutluluk kriteri “gelir” olarak tespit edildi. Bunu sağlık, temiz çevre ve güvenli yaşam çevresi izliyor. Yeşil çevre olmamasından şikâyet edenlerin başında İtalya ve Türkiye geliyor. Rapora göre, yüksek gelir her zaman iyi yaşam anlamına gelmiyor. Zengin ülkelerde yaşayanlar her zaman ‘en mutlu liste’nin başında yer almıyor. Zengin ülkelerde de sosyal iletişim eksikliği veya güven sorunu baş gösteriyor. Rapora göre, yüksek gelir her zaman iyi yaşam anlamına gelmiyor. Zengin ülkelerde yaşayanlar her zaman ‘en mutlu liste’nin başında yer almıyor. Zengin ülkelerde de, sosyal iletişim eksikliği veya güven sorunu baş gösteriyor. OECD’nin raporunda: “İnsanlar giderek zenginleşirken ve iş olanakları artarken; daha iyi şartlarda barınmak, hava kirliliğinden uzaklaşmak istiyor.” deniliyor. Ülkeler arasında en fazla çalışan ülke Türkiye olarak belirlendi. Son sırayı ise Hollanda aldı. Raporda, işe gitmek için harcanan sürenin ortalama 38 dakika olduğu da belirtiliyor. Türkiye‘de ise bu süre ortalamanın üzerinde. Türkiye işe gitmek için en fazla süreyi harcayan 3. ülke oldu. İlk sırada Güney Afrika yer aldı. İş yeri çalışma ortamından memnun olup olmama konusunda ise; Danimarka, Norveç, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Belçika, Hollanda ve Almanya’da her on kişiden dokuzu işinden hoşnut olduğunu belirtti. Türkiye çalışma ortamından en az memnun olan ülke oldu. ∆ EKİM 2011 // 11 HABER TÜRK METAL ÜYELERİ ARAMA-KURTARMA ÇALIŞMALARINDA VAN’DAKİ DEPREM TÜRKİYE’Yİ SARSTI Van’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde, 601 kişi hayatını kaybetti. Depremde 4 bin 152 kişi yaralanırken, ağırlığı Erciş ilçesinde olmak üzere toplam 2 bin 262 bina yıkıldı. Depremin ardından yürütülen arama kurtarma faaliyetleri sonucu, enkaz altından 188 kişi de sağ olarak kurtarılarak tedavi altına alındı. Sendikamız Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada “Türkiye depremin yol açtığı yaraları sarmada girdiği insanlık sınavından alnının akıyla çıkacaktır.” denildi. Sendikamız Genel Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, “Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralananlara ise acil şifalar diliyoruz.” dedi. Açıklamada, Türkiye ve Türk Milleti, Van ve Erciş’te meydana gelen bu depremin yol açtığı yaraları sarmada girdiği insanlık sınavından alnının akıyla çıkacaktır.” denildi. Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle: 12 // EKİM 2011 Şimdi yardımlaşma zamanı… TÜRK METAL İŞÇİLERİ ARAMA KURTARMA FAALİYETİNDE Van’da yaşanan deprem felaketinin hemen ardından Eskişehir Şubemizin yetkili olduğu Arçelik Buzdolabı Fabrikası’nda çalışan 15 üyemiz, hemen bölgeye giderek aramakurtarma çalışmalarına katıldı. TÜRKİYE, İNSANLIK SINAVINDAN ALNININ AKIYLA ÇIKACAKTIR… “Türkiye, terörün kanattığı yaraları sarmaya çalışırken, son 12 yıl içinde ülkemizin karşılaştığı en büyük depremlerden biri olan ve 12 ayrı bölgede hissedilen 7,2 şiddetindeki deprem ile yeni bir yara almıştır. 23 Ekim 2011 günü Van ve Erciş’te meydana gelen ve Van ve çevre ilçelerde büyük hasara yol açan deprem, millet olarak hepimizi derinden üzmüştür. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin, her kişi ve kuruluşun Van ve Erciş’te meydana gelen deprem sırasında hayatını kaybedenlerin ailelerine, yaralananlara, evlerini kay- bedenlere, öğrencilere, kısaca 7’sinden 70’ine Van’da depremden dolayı maddi ve manevi kayıplara uğrayanlara yardım elini uzatması, aynı zamanda bir insanlık görevidir. Türkiye ve Türk Milleti, Van ve Erciş’te meydana gelen bu depremin yol açtığı yaraları sarmada girdiği insanlık sınavından alnının akıyla çıkacaktır. Şimdi, Türk Halkı olarak böyle zamanlarda, ne kadar yardımsever olduğumuzu, birbirimize zor zamanlarda nasıl destek verdiğimizi bir kere daha gösterme zamanıdır. Van ve Erciş’te depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralananlara ise acil şifalar diliyoruz.” Arçelik çalışanlarının oluşturduğu 15 kişilik arama kurtarma ekibi, deprem haberinin duyulmasının ardından, kısa sürede hazırlıklarını tamamlayarak beklemeye başladı. Eskişehir Valiliği’nce sağlanan uçakla, 23 Ekim gecesi AKUT ekibiyle birlikte Van’a giden Türk Metal ekibi, oradan da kamyonla, depremden en çok etkilenen Erciş ilçesine geçerek, arama-kurtarma faaliyetlerine katıldı. Arçelik ekibinin yanısıra, Türk Metal’in yetkisindeki Ford Otosan, Tofaş ve BSH gibi, ülkenin önemli işyerlerinde oluşturulan ekipler de, deprem haberinin alınmasının ardından bölgeye geçerek, ülkenin dört bir yanından gelen diğer ekiplerle birlikte, arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Türk Metal üyelerinden oluşan ekipler arama-kurtarma çalışmalarının sonuna kadar bölgedeydi. EKİM 2011 // 13 İKİ HABER Ücretler ekonomi kadar büyümedi Ekonominin son on yılda % 50 seviyesinde büyüdüğü ilan edilirken, emekliler, kamu işçileri ve memur ücretleri % 50’nin çok altında reel bir büyüme gösterdi. Asgari ücretliler ancak, asgari geçim indirimi ile birlikte % 50’nin üzerine çıkabildi. Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, TÜİK, TCMB verilerinden derlenen bilgilere göre, özürlü aylıkları da 9 yılda % 484 oranında reel artış gösterdi. Bu kapsamda, 2002 Aralık ayında 24,5 olan özürlü aylığı, bu yılın Temmuz ayında 312,5 liraya yükseldi. En düşük Bağ-Kur tarım aylıkları da bu süreçte % 226 reel artışla, 65,8 liradan 468,6 liraya çıktı. Ortalama memur maaşı da 577,9 liradan 1.709,5 liraya çıkarak reel anlamda % 35,4 oranında artış kaydetti. Asgari geçim indirimi dikkate alınarak hesaplanan net asgari ücret de % 63,8 oranında arttı. 2002 yılında 184,3 lira alan asgari ücretlilerin aylıkları 658,9 lira yükseldi. Ortalama kamu işçileri ücretlerindeki reel artış ise % 6,9’da kaldı. Kamu işçilerinin eline 2002 Aralık ayında 1,012 lira geçerken, bu rakam bu yılın Temmuz ayında 2 bin 363,4 liraya çıktı. Ortalama SSK emeklisinin maaşı da 276 liradan % 36,6 artışla 823,5 liraya çıktı. Ortalama Emekli Sandığı aylıkları da reel anlamda % 6,8 değer kazanarak, 502 liradan 1.170,4 liraya yükseldi. Türkiye’de son 9 yılda ücretlerde en düşük memur maaşı % 69,2 oranında artarken, asgari geçim indirimi dikkate alınarak hesaplanan net asgari ücret de % 63,8 oranında arttı. Bir çok kesimde ücretler Türkiye büyümesinin altında artmış oldu. Türkiye’nin ilk mesleki eğitim kampüsü Bursa’da Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan BTSO Mesleki Eğitim Kampüsü, ara eleman açığını kapatmayı amaçlıyor. Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesi Yeniceabat Mahallesi’nde 75 bin metrekarelik arsa üzerine kurulan ve yaklaşık 30 bin metrekare kapalı alana sahip dev kampüs, 15 milyon liraya mal oldu. BTSO Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, BTSO Kız Meslek Lisesi ve BTSO Endüstri Meslek Lisesi olmak üzere, üç okulu aynı alanda toplayan, eğitimle ilgili çok sayıda sosyal tesisin de yer aldığı kampüste, 4 bin 200 öğrencinin eğitim görmesi planlanırken, eğitim-öğretim yılı yaklaşık 350 öğrenciyle başladı. BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Hazır, BTSO’nun yaklaşık 143 binadan oluşan, yurtları, sosyal tesisleri ve engellilerden, üstün zekalı çocuklara, liseden endüstri meslek liselerine kadar pek çok okulu bünyesinde bulunduran Türkiye’deki ilk eğitim kampüsünü yaptığını hatırlatarak, şunları kaydetti: “12 binadan müteşekkil kampüs içinde kız ve erkek öğrenci yurdu, spor ve konferans salonları, atölyeler, uygulama oteli var. Bu Mesleki Eğitim Kampüsü; motorlu araçlar teknolojisi, otomobil gövdeciliği, endüstriyel otomasyon teknolojileri, otomotiv elektro-mekanikerliği, çocuk gelişim alanı, dekoratif sanatlar, iç mekan dekorasyon, gıda kontrol, elektrik-elektronik ve makine dalları olmak üzere, sanayinin ihtiyacı olan pek çok dalda personel yetiştirecek. Bu okullar bu açığı önemli derecede kapatacak.” 14 // EKİM 2011 KONFEDERASYONDAN KIDEM TAZMİNATI İŞÇİNİN HAYALİDİR Kıdem tazminatı işçinin hayalidir, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz Liman-İş Sendikası’nın 17. Olağan Genel Kurulu, 24 Eylül 2011 tarihinde Türk-İş Genel Merkezi’nde toplandı. Genel Kurul sonunda, Limanİş Sendikası Genel Başkanlığına Önder Avcı seçildi. Genel Kurula ev sahipliği yapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, konuşmasında, Türk-İş’in 2007 yılındaki son genel kurulunun ardından zorlu bir döneme girildiğini kaydetti. Bu dönemde, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmaya çalışıldığını, taşeron işçiliğin daha da kuralsız hale getirilmek istendiğini anlatan Kumlu, “Özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi verilmesi gibi emeğin daha da güvencesiz hale getirileceği formüller gündeme getirildi. İkide bir, kıdem tazminatı meselesi önümüze konmaya çalışıldı. Asgari ücret bölgeselleştirilmek istendi. Ancak önümüze konan her engeli aşmayı başardık” dedi. Kıdem tazminatı konusunun yeniden gündemde olduğunu hatırlatan Kumlu, “Kıdem tazminatı işçinin hayalidir, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu. Kumlu şöyle devam etti: “Kıdem tazminatı konusunun dillere pelesenk edilmesi son derece üzücüdür. Bu konuyla ilgili hemen her gün bir sayın bakanımız açıklama yapmakta, her bakanın açıklamasından sonra bir fırtına kopmaktadır. Evet, konu Hükümet programında, fon yaklaşımıyla yer almaktadır. Ama, Hükümet programında yer alan her konunun gerçekleştirilemediği de, yıllardır kurulan hükümetlere ve onların programlarına bakıldığında görülecektir.” TÜRK-İŞ: TÜRKİYE’NİN, MİLLETİ VE DEVLETİYLE TERÖR BELASININ ÜSTESİNDEN GELECEĞİNE OLAN İNANCIMIZ SONSUZDUR… TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu, Hakkâri’de meydana gelen terör saldırısının ardından yaptığı açıklamada, Türkiye’nin milleti ve devletiyle, terör belasının üstesinden geleceği vurgulandı. TÜRK-İş Yönetim Kurulu açıklaması şöyle: “Terör, Hakkâri’nin Yüksekova ve Çukurca İlçesi’nde yaptığı kanlı saldırı ile 24 canımızı daha almış, çok sayıda polis ve askerimizin yaralanmasına neden olmuştur. Terör, bu cinayetiyle bir kez daha, yediden yetmişe tüm milletimizin canını yakmış, her bir yürekte isyan duygularına neden olmuş, millet olarak teröre karşı tek bir yürek, tek bir yumruk olma duygularımız daha da pekişmiştir. Türkiye bugün şehitlerine ağlamaktadır. Ancak, millet olarak döktüğümüz bu gözyaşları, birlik ve beraberlik duygularımızın daha da pekişmesine yol açacak, terörü ve onu destekleyen çevreleri daha da yalnızlaştıracak, terörün döktüğü kanda boğulma sürecini daha da hızlandıracaktır. Artık, bu topraklarda yaşayan herkesin teröre karşı saf tutma ve terörü lanetleme zamanıdır. Türkiye’nin milleti ve devletiyle terör belasının üstesinden geleceğine olan inancımızı yineliyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun.” ∆ EKİM 2011 // 15 İKİ ÇİFT LAF KEŞKE… Türkiye acı ve üzüntü dolu bir Ekim ayı geçirdi… Ama biz, balık hafızalı bir toplumuz… Her şeyi unutuyoruz, muhtemelen bunları da unutacağız… Hainler, saldırmaya devam edecek, bizler de yeni acılar yaşamaya… Bunları söylemek içimizden gelmiyor ama, ne yazık ki acı da olsa gerçek bu… İnşallah, yanılan biz oluruz… Bu ülkeye, bu ülkenin güzel insanlarına huzur vermemeye kararlı olan güçler var… Bu güçleri isim isim saymaya gerek yok… Bazen bir diplomat, bazen bir bakan, bazen bir general, bazen bir Başbakan, bazen de bir Cumhurbaşkanı olarak bu topraklara gelip, hainleri azdıran fiyakalı elbiseler içinde görüyoruz biz onları… İçimizde de var… Özellikle gazete köşelerinde… Onlar da kalemlerini satarak bu işi götürüyorlar… Durmadan akıl vererek, ‘Barış’ diyerek, insanların zihinlerini allak bullak etmeye çalışıyorlar… Büyük gazetelere, büyük televizyonlara bakın, onları göreceksiniz… Onların aklı fikri, dolara endeksli maaşlarda ve primlerde… Onların aklında fikrinde, Türkiye yok… Türkiye yok, bayrak yok, bağımsızlık yok… Belki de biraz abartılı olacak ama, kim bilir belki onlar da Doğu’da ve Güneydoğu’da Mehmetçiğe pusu kuran, kurşun sıkanlar kadar suçlu… Onlara kandığımız ve inandığımız için biz de suçluyuz… Toplumsal olarak, olayları, nedenleri sorgulama konusunda belki de yeterli bilince sahip değiliz. Böyle olduğu için, kolayca kanabiliyoruz. Keşke, olayları ve gelişmeleri sağlıklı bir şekilde değerlendirip, başkalarının paketlenmiş yalanlarına inanmaya mecbur kalmasak… Keşke her şeye inansak da, vatan ve bayrak üzerine söylenen yalanlara inanmasak… Keşke… Tarih 18 Ekim 2011… Bitlis’in Güroymak İlçe Emniyet Amirliği’nde görevli polis memurları, rutin bir görev olarak atış talimi yaptıktan sonra poligondan dönmek için zırhlı araca biniyorlar… İçlerinde hep bir huzursuzluk var, rahat değiller. Kimi annesini babasını, kimi eşini, çocuğunu, kimi de nişanlısını düşünüyor… 16 // EKİM 2011 Ama buradaki yollar hain… Sadece asfalt ve kumdan ibaret değil, içlerinde mayın da var, bomba da… Hainler sürüsü yürüdükleri yolları da hain yapmış… Şimdi o hainler, dikkatli ve sinsi gözlerle polis arabasını gözlüyorlar… Hainlerden birinin elinde bir kumanda, kumandanın tuşuna basacağı zamanı dikkatle seçmeye çalışıyor. Poligondan dönen polislerimizin içinde bulunduğu araç Kolbaşı Köyü yakınlarına geliyor… Bombayı patlatmaya hazırlanıyorlar… Ama o da ne? Polis aracının arkasında, içinde siviller olan bir de kamyon var… Ama adı ‘hain’ oldu mu fark etmiyor… Ve o hain, elindeki kumandanın tuşuna basıyor ve menfeze döşenen bombayı patlatıyor… Sonuçta, Yalçın Demir (Ağrı), Kamuran Ercan (Van), Volkan Sabaz (Ağrı), Bülent Emen (Balıkesir) ve Şaban Kılıçaslan (Adana) isimli 5 polisimiz şehit oluyor… Polislerimizle birlikte 4 yaşındaki Hiranur ile babası, hainlerin kahpe saldırısında hayatını kaybediyor… ve 2 askerin son kurşunlarına kadar çarpıştığı ortaya çıktı. Üsteğmen Bek, depodan mermi mühimmat almaya giderken şehit düştü. Diğer askerlerimiz ise son kurşunlarından sonra katledildi. Jandarma Üsteğmen Murat Bek (Yozgat), Jandarma Kıdemli Başçavuş İbrahim Geçer (Konya), Piyade Astsubay Bilal Özcan (İstanbul), Piyade Uzman Çavuş Halil Özdoğru (Sinop), Piyade Uzman Çavuş Mustafa Aslan (Çorum), Piyade Uzman Onbaşı Reşit Eracan (Elazığ), Piyade Çavuş Koray Özel (Adana), Piyade Çavuş Yunus Yılmaz (Ankara), Piyade Çavuş Birol Elmas (Sakarya), Piyade Onbaşı Mesut Cengiz (Hatay), Piyade Onbaşı Mesut Kazanç (Erzurum), Piyade Onbaşı Yavuz Çoban (Aksaray), Piyade Onbaşı Fikret Özer (Samsun), Piyade Onbaşı Hüseyin Güldal (Kocaeli), Piyade Onbaşı Soner Ateşsaçan (Artvin), Jandarma Er Eyüp Çolakoğlu (İstanbul), Piyade Er İdris Çam (Kahramanmaraş), Piyade Er Fevzi Kazak (Gaziantep), Piyade Er Mehmet Çetin (Aydın), Piyade Er Süleyman Kalkan (Isparta), Piyade Er Ahmet Tunçer (Bitlis), Piyade Er Mehmet Ağgedik (Elazığ), Piyade Er Ramazan Akın (Ağrı), Piyade Er Ufuk Bozkurt (Kırklareli)… Bu katliamdan geriye dönemediler… Tarih 19 Ekim 2011… Gece saat 24.00’te 250 kişilik bir hain sürüsü emniyet binası ve 6 askeri birliğin olduğu 8 noktayı, ağır makineli silahlar ve roketatarlarla ateş altına aldı. Aynı anda Çukurca Jandarma Tabur Komutanlığı, Kavşak 2’nci Motorize Piyade Komutanlığı, Çukurca İlçe Jandarma Komutanlığı, Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı, Gazitepe Jandarma Sınır Komutanlığı, Çukurca Emniyet Müdürlüğü ile Barakanditepe ve Kekliktepe sınır tepelerinde bulunan 2. Motorize Piyade Bölük Komutanlığı hedef alındı. Çatışma sabah 05.00’e kadar aralıksız devam etti. Saldırı başladıktan 10 dakika sonra, karanlıktan faydalanarak daha kolay sızmaları için, PKK’lılarla ortak hareket ettiği belirtilen bazı TEDAŞ görevlileri tarafından ilçenin tüm elektriği kesildi. Vadinin iki tarafından ilçeye sızan PKK’lılar, asayişin eski ve yeni binasına saldırdı. Karanlıktan faydalanarak jandarma karakolunun yakınlarına kadar geldiler. Bir teröristin el bombası atması ve yoğun roket saldırısı sonucunda 3 asker şehit edildi, 4’ü yaralandı. El bombası atan terörist de ölü olarak ele geçirildi. Belat Vadisi üzerinden sızan bir grup PKK’lı da Asayiştepe’de 3 güvenlik görevlisini şehit etti. Asayiştepe noktasında hayatını kaybeden Üsteğmen Murat Bek Onların ne hikâyesi ne de romanı yazılır… Onların hikâyesi de romanı da tertemiz, şerefli hayatlarıdır… Milletin bağrında açtıkları derin yaralardır… 24 Ekim 2011… Van’da bir deprem oldu… Van ile birlikte Erciş ilçesi de yıkıldı… Acılarımız birikiyor. Bu satırların yazıldığı saate kadar ölü sayısı 217 idi. İnşallah bu sayı artmaz. Deprem, bir doğa olayı… Yerküre de bu ülkede olan bitenlerden rahatsız demek ki… Toprağın üstü rahatsız olduğu için, toprağın altında derinlerde de felakete yol açan kıpırdanmalar oluyor. Dileriz hem toprağımız hem de vatanımız huzurlu günlere kısa zamanda kavuşur… ∆ EKİM 2011 // 17 HABER Türk Metal Sendikası ve Gazi Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen, “İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu” 28 Eylül – 2 Ekim tarihleri arasında Didim’de gerçekleştirildi. İŞ ve SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA YENİ GELİŞMELER DİDİM’DE TARTIŞILDI Sendikamız ile Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güven- lik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen “İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu, yoğun bir katılımla 28 Eylül - 2 Ekim 2011 tarihleri arasında Didim Büyük Anadolu Resort Otel’de gerçekleştirildi. Sempozyumun açılış konuşmaları Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nizamettin Aktay, Türk–İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak ile Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan tarafından yapıldı. Sempozyum çerçevesinde, “Bireysel İş Hukukunda Yeni Gelişmeler”, “Toplu İş Hukukunda Yeni Gelişmeler” ve “Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler” konulu 3 ayrı panel düzenlendi. Bireysel İş Hukukunda Yeni Gelişmeler başlığıyla düzenlenen ilk panelin oturum başkanlığını Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nizamettin Aktay, tebliği ise, Yaşar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fevzi Demir yaptı. Aynı gün gerçekleştirilen Toplu İş Hukuku konulu ikinci panelin oturum başkanlığını da, Muğla Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan, tebliği Konya Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer yaptı. Sempozyumun ikinci gününde yapılan üçüncü panel ise, Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler alanında oldu. Panelin oturum başkanlığını Yargıtay 10. Daire Başkanı Süleyman Caner yaparken, Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yusuf Alper ve Gazi Üniversitesinden Prof. Dr. Eyüp Bedir tebliğlerini sundular. Sempozyuma, üniversite, hukuk, sendika ve iş dünyasından çok sayıda temsilci katıldı. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Necdet Okay ile üyeler Mesut Balcı, Tülin Toprak, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Başkanı Süleyman Caner, üye Halil Özdemir, sempozyumun Yargıtay’dan katılan konukları oldu. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Rıza Ayhan’ın açılış konuşmacılarından olduğu sempozyuma, yine aynı üniversiteden, Prof. Dr. Metin Aktaş, Prof. Dr. İnan Güler, Prof. Dr. Eyüp Bedir, Prof. Dr. Kadir Arıcı ve Prof. Dr. Nizamettin Aktay da katıldı. Sempozyumda ayrıca, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Z. Gönül Balkır, Süleyman Demirel Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız, Muğla Üniversitesi ÇEKO Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan, Uludağ Üniversitesi ÇEKO Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yusuf Alper, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ÇEKO Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Gökhan 18 // EKİM 2011 Ofluoğlu, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi’den Prof. Dr. Fevzi Demir, Selçuk Üniversitesinden Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer ve çok sayıda öğretim üyesi ve araştırma görevlisi yer aldı. İki gün boyunca devam eden panellerin ardından, “İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu” Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın konuşması ile sona erdi. Türk-İş eski Genel Başkanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Salih Kılıç, Genel Maden-İş Genel Başkanı Eyüp Alabaş, Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alemdar, Denizciler Sendikası Genel Başkanı Hasan Pekdemir, sendikal dünyadan katılan başlıca isimleri oluştururken, sendikamız Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce, Genel Mali Sekreter Mehmet Soyupek, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İsmail Dursun, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreteri Yavuz Gökçe de sempozyumda yer aldı. Prof. Dr. Nizamettin Aktay: HUKUK KURALLARI HERKES İÇİN AYNI OLMALIDIR… Mercedes Benz Türk AŞ İnsan Kaynakları Müdürü Tamer Türker, Borusan İnsan Kaynakları Müdürü Mustafa Vatansever, Orhan Holding İnsan Kaynakları Müdürü Ayhan Efe, Delphi Fabrika Müdürü Can Sayar, Man Türkiye AŞ İnsan Kaynakları Direktörü Levent Öcal, Ford Otasan İdari İşler Müdürü Mümtaz Şoğur, Türk Traktör İnsan Kaynakları Müdürü Haluk Gümüşderelioğlu, İçdaş İnsan Kaynakaları Müdürü Gökhan Aydoğan, Mako Elektrik Genel Müdürü İbrahim İçöz, Compenanta Dökümcülük İnsan Kaynakları Müdürü Cem Beyaz, Ortadoğu Rulman İnsan Kaynakları Direktörü Doğan Kaplan, Coşkunöz Holding Personel Özlük İşleri Kısım Müdürü Emel Derya, Hema işyerinden Hüseyin Gülcü ve BSH işyerinden Osman Faruk Kapu işyerlerini temsilen sempozyumda yer aldı. İşveren sendikası MESS’ten (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) katılım da oldukça yüksekti. MESS Ankara Bölge Temsilcisi Av. Mesut Ulusoy, Bursa Bölge Temsilcisi Av. İlhan Doğan, İzmir Bölge Temsilcisi Av. Ender Kızılray ve MESS hukuk bürosu da sempozyuma katılan isimler arasında yer aldı. Yusuf Ekici ve Türk Metal Sendikası’nın Genel Merkez ve Bölge avukatları sempozyumda yerlerini alan diğer katılımcılar oldu. Sempozyumun açılışında ilk konuşmayı Prof. Dr. Nizamettin Aktay yaptı. Aktay, konuşmasında, “Türk çalışma hayatının örgütlü yanı ne kadar düzenli bir görüntü veriyorsa, örgütsüz yanı bunun tam tersi olan büyük haksızlıklara, dengesizliklere, sosyal krizlere açık bir yapı arz etmektedir” dedi. Aktay konuşmasının devamında: “Sendikalaşma oranı son derece düşük olup, takriben % 5’ler civarındadır… Kayıt dışılık % 50’lerin üzerine tırmanmıştır. Bu yapı içerisinde sağlıklı çalışma ortamından bahsetmek söz konusu olamaz. Bu iki sağlıksız sebebin düzeltilmesi için acil tedbirlerin alınması zorunludur. Bu durum aynı zamanda işletmeler arası haksız rekabetin ortaya çıkmasına ve yasalara uygun çalışan işletme ve işverenlerin cezalandırılmasına yol açmaktadır. Hukuk herkes için geçerlidir” dedi. EKİM 2011 // 19 HABER Türk-İş Genel Sekreteri, Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak: HUKUK KURALLARI AÇIK, NET, TOPLUM TARAFINDAN ANLAŞILABİLİR OLMALI… Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak da katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada, sosyal devletin ve hukukun önemine değindi. Kavlak, şunları söyledi: “Hukuk devleti olmak, ancak hukukun üstünlüğü ile mümkündür. Hukukun üstün olmadığı, zaman zaman aciz kaldığı ve yetersiz olduğu yer ve zamanlarda, hukuk dışındaki insanlar ve çevreler, kuralları kendileri koymaya ve uygulamaya başlar. Bunun önüne geçmek, ancak hukukun üstünlüğü ile mümkündür. Hukukun üstünlüğünün sağlanması için öncelikle hukukun açık, net ve toplum tarafından anlaşılabilir olması gerekir. Organ nakli yapar gibi alınan hukuk sistemleri yerine, öncelikle o toplumun sosyo- ekonomik ve kültürel yapısına uyum sağlayan, bir yanıyla toplumsal yapımızı da geliştirecek sistemler tercih edilmeli ya da yapılmalıdır. Çünkü, hukuk anlaşılır olmazsa, toplumla uyumlu olmazsa, kafalarda soru işaretleri oluşur”. Genel Başkanımız Kavlak, konuşmasının devamında, “yeni anayasayla bu sorunları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz, bunun için de yeni anayasada çalışma haya- 20 // EKİM 2011 tı ile ilgili düzenlemelerin tüm taraflar arasında bir uzlaşı sağlanarak yapılmasını istiyoruz” dedi. Genel Başkanımız Kavlak, şöyle devam etti: “Biz çalışma hayatıyla ilgili yapılacak değişiklikler ile sendikalaşma yani örgütlenme önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Biz noterlik uygulamasının devamından yanayız. Ama üyelik veya istifa işlemlerinin doğruluğunu, en az noterlik uygulaması kadar güvence altına alacak başka çözümleri de tartışırız. Öte yandan, işyeri sendika temsilcilerine, sendika ve şube yöneticilerine, yapılacak yeni iş yasasında mutlak iş güvencesi istiyoruz. Gelirler bakımından sendikalar arasında haksız rekabete meydan verecek düzenlemelerden kaçınılması gerektiğini söylüyoruz. İş kollarının uluslararası standartlara göre belirlenmesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Sendikalaşma ve toplu sözleşme düzeni açısından son derece tehlikeli bir hal alan taşeron uygulamalarına karşı artık etkin tedbirler alınmasını istiyoruz. Yetki uyuşmazlıklarını kısa sürede çözüme kavuşturacak, grev hakkının özünü zedelemeyecek hükümlerin hâkim kılınmasını istiyoruz” Kavlak konuşmasının sonunda ise, kıdem tazminatı konusuna değinerek şunları söyledi: “Güncel sorunlarımızdan birisi de işçi hareketinin kırmızıçizgisi olan kıdem tazminatına ilişkin gelişmelerdir. Kıdem tazminatı konusunda çalışanların kazanılmış haklarını yok etmeyecek, bu uygulamanın iş güvencesine yönelik fonksiyonunu ortadan kaldırmayacak yaklaşımlar, bu konuda yapılacak görüşmelerde asgari şartımızdır”. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan: ÜNİVERSİTELER ÇALIŞMA HAYATINA KATKI SAĞLAMALIDIR… Türk Metal Sendikası ve Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumunun açılış konuşmalarının sonuncusunu, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan yaptı. Ayhan, konuşmasında, üniversitelerin, çalışma hayatının daha güzel işleyişi için elinden gelen katkıyı sağlamak zorunda olduğunu belirtti. Ayhan, Türk Metal Sendikası ile Gazi Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği sempozyumdan duyduğu memnuniyeti vurguladığı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk devletidir. Laik hukuk devletidir. Sosyal hukuk devletidir. Yani, o hukuk devleti öbürlerini de nitelendirmektedir. Eğer biz bir sosyal hukuk devletiysek, o zaman çalışanı, emek verenin emeğini değerlendirmek mecburiyetindesin. Çalışan çalışma hayatına girdiğinde, çalışma hayatının nereye doğru gideceğini, hatta işveren işe başladığında müessesinin ne olacağını bilmesi lazımdır” dedi. Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, sempozyumun 1. panelinde oturum başkanlığını yapan Prof. Dr. Nizamettin Aktay’a sempozyum anısına bir plaket takdim etti. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan’a, Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nizamettin Aktay tarafından sempozyum anısına bir plaket verildi. HABER Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi Demir: SENDİKALAR KALKINMANIN MOTORUDUR… başkanlık yaptığı oturumda konuşan Demir, “Türkiye’deki mevcut yasalar ile taşeronlaşmayı yasaklayamayız. Çünkü bütün demokratik ülkelerin anayasalarında sözleşme özgürlüğü dediğimiz, teşebbüs özgürlüğü dediğimiz hükümler vardır. Siz taşeronlaşmayı yasaklayacak olursanız, anayasaya aykırı olur. Hemen anayasa mahkemesi bunu iptal eder. O zaman çare nedir? İşte çare sendikal güvencedir.” dedi. İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu’nda yapılan ilk panelde, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Fevzi Demir tebliğini sundu. Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nizamettin Aktay’ın Sendikal örgütlenmenin demokrasi ile doğrudan bağlantılı olduğunu anlatan Demir, “bir ülkede mevcut sendikal örgütlenmenin gelişmişliği, o ülkedeki demokrasinin gelişmişliği ile aynı seviyedir” dedi. Demir, “Sendikalaşma ne kadar yaygınlaşırsa, demokrasi de o kadar yaygınlaşacak, demokratikleşme de o kadar yaygınlaşacak. Ben 70’li yıllarda Fransa’ya gittim. Biliyorsunuz işte, 71 yılının Mart’ında, 12 Mart’ta da müdahale oldu. O dönemde üniversitelerde ve sendikalarda öyle çok kargaşa vardı ki… Sendikalar, üniversiteler anarşinin yuvası olarak görülürdü. O dönem Fransa’da kitapları açıp, okuduğumuzda, sendikalar kalkınmanın motorudur diye yazıyordu. Bunu görünce çok şaşırdık ama bu işin gerçeği de buydu.” diye konuştu. Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, sempozyumun 1. panelinde tebliğ sunan Prof. Dr. Fevzi Demir’e sempozyum anısına bir plaket takdim etti. Türk Metal Sendikası Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce 2. panelin oturum başkanlığını yapan Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan’a sempozyum anısına bir plaket takdim etti. 22 // EKİM 2011 Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan: SENDİKALAR SON 30 YILLIK SÜREÇTE EROZYONA UĞRADI… İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu’nda yapılan ikinci oturumun başkanlığını Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan yaptı. Ayhan 2. oturum başında kısa bir konuşma yaparak, “demokrasinin önemli bir ayağı olan ve vazgeçilmez bir unsuru olarak var olan sivil toplum örgütlerinin önemli temsilcileri sendikaların güçlenmesi, Türk demokrasisinin güçlendirmesini de kaçınılmaz kılacaktır” dedi. Ayhan konuşmasının devamında, “12 Eylül 1980 ile birlikte Türk Sendikacıları 30 yılı aşkın bir süre içerisinde maalesef ama maalesef erozyona uğramıştır. Sayısal olarak 3 milyon civarında işçi sendikası üyesi olan Türkiye’de bugün, özel sektörde 250 bin civarında sendika üyesinin olması 10 milyonun üzerinde işçisi olan bir ülkenin bence demokrasi ayıbıdır” dedi. Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi İŞ ve MESLEK SENDİKACILIĞI HAZIRLANAN TASARIDAN ÇIKARTILIP, İŞ KOLU SENDİKACILIĞI BENİMSENMİŞTİR. Sempozyumun ilk gününün ikinci panelinde, Konya Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer, Toplu İş Hukukunda yaşanan yeni gelişmelerle ilgili bir sunum yaptı. Sümer sunumunda, “Yeni taslakta iş ve meslek sendikacılığından bahsediliyordu. Türkiye açısından baktığımız zaman işyeri sendikaları ve meslek sendikalarının hukuki anlamda kaosa yol açacağı da bilinmekteydi. 22 Eylül 2011 tarihindeki üçlü danışma kurulunda yapılan mutabakatda bunlar bütünüyle taslaktan çıkartılmıştır. Sendikalar açısından iş kolu sendikacılığı benimsenmiştir” dedi. Sümer sunumunun devamında çalışma hayatı ile ilgili hazırlanan yeni tasarıdan bahsederken şu hususları dile getirdi: “İş kolları sayısı azaltılmıştır. Şu anda TBMM’de sosyal tarafların uzlaşıyla hazırlamış olduğu taslakta iş kolu sayısı 19’a düşürülmüştür. Komisyon olarak biz bunu 17’ye düşürdük. Benzer olanlarda da birtakım birleştirmeler yaptık. Ama bu şu anda 18’e çıkmış vaziyette… Sendikaya üye olma yaşı 15’e indirilmiştir. Böylelikle 4857 sayılı kanundaki işçi iş sözleşmesi yapabilme yaşıyla bir anlamda uyum sağlanmıştır. 16 olan yaş 15’e çekilmiştir.15 yaşını doldurmamış olanların üyeliği kanuni temsilcilerinin yazılı iznine bağlı hale getirilmiştir. Sendika üyeliği için notere başvuru koşulu kaldırılmıştır. Üst kuruluşlara üye olma hükmü yeniden düzenlenmiş üst kuruluşlara birden fazla üyelik engellenmiştir. Şimdi artık tek düzey kaldı. Konfederasyon kaldı. Bir sendika aynı anda birden fazla konfederasyona üye olamayacaktır. İşyeri sendika temsilciliğinin güvencesi güçlendirilmiştir”. Türk Metal Sendikası Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek 2. panelde tebliğ sunan Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer’e sempozyum anısına bir plaket takdim etti. Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, sempozyumun 3. panelinde oturum başkanlığını yapan Yargıtay 10 Daire Başkanı Süleyman Caner’e sempozyum anısına bir plaket takdim etti. EKİM 2011 // 23 HABER Prof. Dr. Yusuf Alper Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİMİZ ADİL, ETKİN, ERİŞİLEBİLİR ve SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI… Prof. Dr. Eyüp Bedir Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi DÜZGÜN İŞ DEDİĞİMİZ İNSAN ONURUNA UYGUN İŞLERİN SAYISI ARTIRILMALI… Sempozyumun ikinci gününde gerçekleştirilen panelde, Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Alper, Sosyal Güvenlik Hukukunda yeni gelişmeler alanında bir sunum yaptı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Eyüp Bedir, sempozyumun ikinci gününde yapılan panelde bir tebliğ sundu. Bedir, sunumunda, “Türkiye’de yoksulluk oranı, gıda ve gıda dışı diye baktığımızda, Türkiye’nin nüfusunu 72 milyon alırsanız, 72 milyon nüfusun %18.08’i yoksul… 2009 rakamlarıyla konuşuyorum başka yapabileceğim bir şey yok… Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamları bunlar… 6 Ocak 2011 tarihinde açıkladılar. Dolayısıyla daha yeni bilgi yok elimizde… Ben biliyorum ki, bugün bu rakamlar daha da kötü ama %18.08’i Türkiye’de yoksul” dedi. Bedir sunumun devamında: “Düzgün iş dediğimiz insan onuruna uygun işlerin sayısı arttırılmalı… Güvenceli iş dediğimiz güvenceli iş sayısı arttırılmalı” dedi. Sunumunda 1 Ekim 2008’de yenilenen sosyal güvenlik kanunları hakkında değerlendirmeler yapan Alper, “Öyle bir sosyal güvenlik sistemimiz olacak ki, bütün nüfusu kapsayacak, adil olacak, kolay erişilebilir olacak, yoksulluğa karşı etkin koruma sağlayacak, mali açıdan sürdürülebilir olacak ve bütünleşmiş bir sistem olacak. İlk tespitim bu konuda olacak. Ne oldu? Bütün nüfusu kapsama konusu, yani herkes %100… Primli rejimden bahsediyoruz. 2008 %80, Haziran 2011 %85… İyi bir gelişme, ciddi bir gelişme. Bir de bunun genel sağlık sigortası boyutunu alırsak, gerçekten reformun ışıltılı yönlerini oluşturuyor. Bu değişiklikleri olumlu yönde değerlendiriyoruz” dedi. Alper, sunumunda 4447, 5502, 5510 ve 5754 sayılı maddeleri değerlendirirken istatistikî bilgiler verdi. Yargıyay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Necdet Okay sempozyumun 3. Panelinde tebliğ sunan Prof. Dr. Yusuf Alper’e sempozyum anısına bir plaket sundu. Bedir, Türkiye’de sendikal hareketin son dönemini değerlendirirken de şunları söyledi: “Sendikacılık yok mesafesine inmiştir. Dolayısıyla sendikal sistemi güçlendirmediğiniz sürece, hem siyasi demokrasinin, hem iktisadi demokrasinin, hem de yoksullukla mücadelenin önüne geçmek mümkün değildir…” Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nizamettin Aktay 3. panelde tebliğ sunan Prof. Dr. Eyüp Bedir’e sempozyum anısına bir plaket takdim etti. İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda Yeni Gelişmeler Sempozyumu’nun kapanışında, Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak katılımcılara hitaben bir konuşma gerçekleştirdi. Kavlak, konuşmasında Türkiye’deki son sendikal durumu özetledi. HAK-İŞ ve DİSK KONFEDERASYONLARININ TOPLAM ÜYE SAYISI TÜRK METAL KADAR YOK… Türk-İş Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak sempozyumun kapanışında yaptığı konuşmada, sendikal alanda Türkiye’nin son durumunu hakkında bilgiler verdi. Türkiye’deki sendikalı işçi sayısının %6 - 7’lerde olduğunu dile getiren Kavlak, “Son 30 yıla baktığımızda, 1980’li yıllarda sendikalı işçi sayısı 3 milyon… Nüfus 45 milyon… Ama bugün nüfusumuz 73 milyon… Sendikalı işçi sayısını altını çizerek söylüyorum, 550 binden fazla değil. Bakın 3 tane konfederasyon var. Hak-İş ve Disk’in toplamı Türk Metal kadar değil. Bugün Türk Metal Sendikası, Türkiye’deki her 5 işçiden birisinin, Türk-İş de her 4 işçiden birinin üyesi olduğu sendikadır” dedi. geliyor dendiği zaman insanların uykuları kaçıyor. Ben bu yüzden patronun öldüğünü bilirim. Sendika geldiğini duyup, kalp krizi geçiren patron bilirim. Hâlbuki biz her konuşmamızda, her toplantımızda şunu diyoruz. Bu işletmeler bu ülkenin değerleridir. Biz bu işletmelerde kaliteli üreteceğiz. Verimli çalışacağız. Üreteceğiz, kazanacağız, kazandıracağız. Bizim sloganımız bu… Biz ekstra bir şey istemiyoruz... Biz pastayı büyütmek için varız diyoruz. Bu pastayı büyüteceğiz, ama büyüttüğümüz pastadan da, hakça payımızı alacağız” dedi. Kavlak konuşmasını, sempozyumun tüm katılımcılarına teşekkür ederek tamamladı. ∆ Kavlak konuşmasında, Türkiye metal iş kolunda verimlilik anlamında dünyada ikinci sırada olunmasına rağmen, bunun iyi değerlendirilemediğinin altını çizdi. Kavlak, “Türkiye metal iş kolunda verimlilik anlamında dünyada 2. durumda… Ama biz bu potansiyeli değerlendiremiyoruz. Sendikaları öcü gibi görüyoruz. İşletmelerimizin birçoğu sendika ile çalışmaya hazır değil. Sendika EKİM 2011 // 25 HABER MKE İLE TOPLU SÖZLEŞMEDE MUTLU SON! Sendikamız ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu arasında toplu sözleşme görüşmeleri tamamlanarak imzalar atıldı. Böylece, örgütlü olduğumuz kamu işyerlerinde toplu sözleşmeler tamamlandı. Türk Metal üyesi kamu işçileri, güçlü sendikaya üye olmanın ayrıcalığını bir kez daha yaşadı. Emniyet Tamirhane Müdürlükleri ile 5 Ağustos 2011, Ders Aletleri Yapım Merkezi Müdürlüğü (DAYM) ile 4 Ekim 2011 ve son olarak da, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) ile 10 Ekim 2011 tarihinde toplu sözleşme imzalandı. Böylece, 4 bine yakın üyemize, Hükümet ile Türk-İş arasında imzalanan kamu anlaşma protokolü çerçevesinde, ilk ve ikinci 6 ay için % 4, üçüncü ve dördüncü 6 ay için %3 oranında zam alındı. Türk Metal üyeleri için sözleşmelerde tahaffuz malzemeleri, unvan zamları ve skala düzenlemelerinde iyileştirmeler sağlandı. Kamu anlaşma protokolünün dışında, MKE ile Ders Aletleri Yapım Merkezi Müdürlüğünde çalışan üyelerimiz için ayda 20 TL skala ve ünvan zammı düzeltmesi yapıldı. Emniyet tamirhanelerindeki üyelerimize ise, yılda 80 TL temizlik yardımı alındı. Sözleşmeler, Emniyet Tamirhane Müdürlükleri ve Ders Aletleri Yapım Merkezi Müdürlüğü (DAYM)’de 1 Mart 2011, MKEK’de ise 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren 2 yıl süre ile geçerli olacak. 26 // EKİM 2011 HABER // YENİ ÖRGÜTLENEN İŞ YERLERİ METAL İŞÇİLERİ TÜRK METAL ÇATISI ALTINDA BİRLEŞİYOR… Metal İşçileri, Türk Metal çatısı altında birleşmeye devam ediyor. Gebze Dilovası’nda çalışan 307 MMK Metalurji çalışanından 282’si geçen ay Türk Metal’e üye olmuştu. Bu gelişmenin ardından, İşletme tipi olan ve Hatay Dörtyol’da faaliyet gösteren MMK Metalurji emekçileri de ‘’Türk Metal’’ dedi. Toplantıda, MMK işçilerine hitaben bir konuşma yapan Yavuz Gökçe, göstermiş oldukları mücadele ve kararlılıktan dolayı, MMK çalışanlarına “teşekkür” etti. Gökçe, “iyi bir sendikacı olmadan önce iyi bir adam gibi adam olanlar, emekçiye hizmet eder. Hak’tan korkanlar, halkına hizmet etme anlayışına sahiptir” dedi. Malum sendika tarafından MMK işçilerine sürekli olarak yalanlar söylendiğini, hayalci yaklaşımlarla çeşitli vaatlerde bulunulduğunu kaydeden Gökçe, bu ahlak dışı tutumu kınadığını ifade ederek, şöyle devam etti: “MMK Metalurji çalışanlarına, ücretleri İsdemir ücretlerine çekeceğini iddia edenler, önce İsdemir’deki ücretleri ,Türk Metal’in örgütlü olduğu Ereğli Demir Çelik ücretlerine çeksin. Sonra İskenderun’da malum sendikanın Ekinciler’de çalışanların şartlarını, Türk Metal’in örgütlü olduğu Yazıcı Demir Çelik işçilerinin almış olduğu haklara kavuştursun ki, bu konuştuklarında samimiyet görelim” İskenderun 1 Nolu Şubemizin teşkilatlanma çalışmasını sürdürdüğü MMK Metalurji A.Ş çalışanları, Türk Metal Sendikasına olan güvenlerini bir kez daha gösterdiler. Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe, gösterdikleri mücadele ve kararlılıktan dolayı MMK çalışanlarına teşekkür etti. MMK Metalürji A.Ş işyerinde çalışan işçilerin yoğun katılımıyla, Dörtyol’da yemekli bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya, Sendikamızın Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreteri Yavuz Gökçe, Şube Başkanımız Çakır Varan ve işyeri temsilcilerimiz katıldı. Toplantıda MMK Metalurji A.Ş işçileri, Türk Metal Sendikasına olan güvenlerini bir kez daha gösterdiler. Çelik-İş yönetiminin İsdemir’de, Kardemir’de ücretleri % 41 aşağı çektiğini hatırlatan Yavuz Gökçe, “Bu malum sendikacılar bugün utanmadan, MMK Metalurji çalışanlarına yalan ve gerçek dışı vaatlerde bulunmaya devam etmektedir” diye konuştu. Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe, Türk Metal’in her zaman olduğu gibi “gerçekçi ve onurlu duruşu” ile MMK çalışanlarına 4 maaş tutarında ikramiye, yakacak parası, doğum, ölüm yardımı, izin harçlığı, askerlik yardımı, bayram harçlığı, yıllık izin gün sayılarında artış, fazla mesaide %75 ila %100 zam alınacağı yolunda gerçekçi vaatlerde bulunduğunu da vurguladı. EKİM 2011 // 27 MAKALE “Sendika üyeliğinin ve üyelikten çekilmenin e-devlet kapısı üzerinden yapılması. Bu sistemin nasıl işleyeceğini, dışarıdan müdahalelere ne kadar açık olduğunu, Bakanlıkça yapılacak uygulamaların nasıl denetleneceğini, sendika karşıtı işverenlerin sistemi olumsuz yönde kullanma olasılığını vb. bilmiyoruz”. “TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ YASA TASARISI” ÜZERİNE 1983 yılında yürürlüğe giren 2321 sayılı Sendika- DR. NACİ ÖNSAL Türk-İş Genel Sekreter Yardımcısı lar Kanunu İle 2822 sayılı Toplu iş Sözleşmesi Grev ve Lokavt kanunu, 28 yıl gibi uzun bîr süre Türk Endüstri İlişkileri Sistemini düzenlemiş ve tarafların bütün dertlenmeleri devam etmesine karşın, “alışkanlık” etkisi yaratmıştı. Faruk Çelik’in ilk Çalışma Bakanlığı döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine ulaşan tasarılar, Türk-İş’in akademisyenlere hazırlattığı taslak, Ömer Dinçer’in bakanlığı döneminde hazırlatıp Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) gönderdiği taslaklar üzerinden sonuca gidilememesinde bu alışkanlık da etkili olmuştu. Faruk Çelik’in ikinci bakanlığı döneminde tekrar başlatılan, geçmişe göre kısa süreli ve yoğun çalışma etkili oldu. 2821 ve 2822 sayılı kanunları değiştirmek amacıyla başlayan bu çalışmalar giderek yeni ve tek bir kanun taslağı hazırlığına dönüştü. Çalışmaların biteceği son günde Bakan, sosyal taraflara; “iki tasarıyı birleştirmenin mümkün olup olmadığını, birleştirilirse adının ne olmasının uygun olacağını” sordu. Çoğunluk, “Endüstri İlişkileri Kanunu” ismini ve birleştirme yapılacaksa kısa bir teknik çalışmanın yapılmasını önerdi. Ancak Bakanlık çalışmayı kendisi yaptığı gibi, taslağın ismini de “Toplu İş İlişkileri Kanunu” olarak belirledi. Bu taslağın oluşmasında, İşçi Kesiminin sürekli dertlenmesi, haklılığını kamuoyunda ve ILO nezdinde kabul ettirmesi, ILO’nun sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki yetersizlikleri düzeltmesini Türkiye’den istemesi ve Avrupa Birliği’nin de 19. Faslı bu gelişmeler gerçekleşmeden açmayacağını söylemesi etkili oldu. 17 Anayasa değişikliği de 2822 sayılı kanunda değişikliği gerektirdi. “Avrupa Birliği’nin iktisadi faaliyetleri meslek esasına göre kotlayan istatistik yöntemi işkolu esasına oturtulmak istenmektedir. Bu son an gelişmesidir. Bu düşünce ile bir yıl önce karşılaşan Türk-İş, ülkemiz işkolları belirlenirken bu esasa uymak zorunda olmadığımızı açıkça ifade etmiş, Bir daha da bu konu açılmamıştır. İşkolları ‘na-ce’ esasına uydurulursa, bazı mesleklerin işkolu değiştireceği bilinmekte, ancak sayılar bilinmemektedir”. 28 // EKİM 2011 İki taslak birleştirilse de, taslağın adı “Toplu İş İlişkileri Kanunu” olsa da bu taslak, özgün bîr taslak değil. 2821 ve 2822 sayılı kanunların çatısı devam ettiği gibi, Bakanlığın ve dört Konfederasyonun görüşlerini içeren taslak üzerinde yeterince çalışamadığı için, bu haliyle kanunlaşırsa, başta akademi olmak üzere çok hırpalanacak. Taslağın ilkelerini şöylece sıralamak mümkün… 1. Yasakların azaltılması, 2. Sendika ve konfederasyon tüzük ve genel kurul kararlarının öne çıkarılması, 3. Metnin kısaltılması, 4. Dilin yenilenmesi, 5. Tüzüklerin yönetmelik yapılması, 6. Cezaların yumuşatılması. Bu İlkeler genel olarak bir iyi niyet belirtisi, ancak, yasaklar devam ediyor. Söz gelimi, bankalarda devam eden grev yasağını açıklamak hiç kolay değil. 1930 öncesi bankalarda grev yasağı yoktu, 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi grev ve lokavt kanununun endüstri ilişkileri sistemimizi düzenlediği bu 20 yıllık dönemde yanılmıyorsam 3 ya da 4 grev uygulaması olmuştu. Onlar da yereldi. Kaldı ki o dönemde işletme toplu iş sözleşmesi de yoktu. Sendika ve konfederasyonların tüzükleri öne çıkartılıyor ama tüzükte yer alacak hususlar sıralanıyor. Metni kısaltmak adına, örneğin, arabuluculuk kurumu ile ilgili ilkeler kayboluyor. DiI sadeleştiriliyor ama teşkilat ve örgüt kelimeleri bir arada kullanılıyor Bakanlığın etkisini artırmak için tüzükler yönetmelik yapılıyor. Cezalar azaltılmaya çalışılıyor ama anlayış değişmiyor, sendikaların süreye ilişkin her ihmalleri yetkinin düşmesi ile cezalandırılıyor. Acelenin ve maddelerin nasıl uygulanacağı ile ilgili hiçbir çalışma yapılmamış olmasının sonucu bu oluyor. Taslağın, komisyonlarda olumlu yönde değişiklik geçirmesini diliyorum. Kuşkuluyum. Taslak, tasarı ve sonra da kanun haline geldiğinde ben de görüşlerimi yazacağım. Ancak çok önemsediğim iki konuyu açmak istiyorum. Birincisi, sendika üyeliğinin ve üyelikten çekilmenin edevlet kapısı üzerinden yapılması. Bu sistemin nasıl İşleyeceğini, dışarıdan müdahalelere ne kadar açık olduğunu, Bakanlıkça yapılacak uygulamaların nasıl denetleneceğini, sendika karşıtı işverenlerin sistemi olumsuz yönde kullanma olasılığını vb. bilmiyoruz. Bakanlık “sistemin kusursuz işleyeceğini, merak edilecek bir husus olmadığını” söylemekle yetiniyor. Olası sahtecilikleri zorlamaları önlemek ve sistemin işler olduğunu görmek için “bir süre sendika üyeliğinden çekilmede noter koşulunun devam etmesi” talebimiz de dikkate alınmamış görünüyor. İkincisi, işkolları sayısını 28’den, 18’e inmesi ile başlayan konular. İşkolları sayısının azaltılması başlı başına bir sorun alanı, ama geçmişte üzerinde anlaşıldığı için, Bakanlığın tartışmaktan kaçındığı bir konu. Bakanlığın son istatistiğine (17.07.2009) göre ehliyet barajı 3.232.679 işçi sayısı üzerinden aranmıştı/alınmıştı. 2822 sayılı Kanuna göre yılbaşından itibaren Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan işçi bildirimleri esas alınacaktır. Bu da mevcut işçi sayısının 3 katına çıkması demektir. Taslak bu konuda bir değişiklik yapmamış, kurumun bilgilerinin yanında kendisine gönderilen üyelik ve üyelikten çekilme bildirimlerini de dikkate alacağı düzenlemesini devam ettirmiştir. Bu bir İkilem kapısı mıdır? Bakanlığın kontrolü elinde tutma gayreti midir? Denetleme mekanizması mıdır? Bilmiyoruz. Bu çerçevede bir konu da ‘na-ce’ esasıdır. Avrupa Birliği’nin iktisadi faaliyetleri meslek esasına göre kotlayan istatistik yöntemi işkolu esasına oturtulmak istenmektedir. Bu son an gelişmesidir. Bu düşünce ile bir yıl önce karşılaşan Türk-İş, ülkemiz işkolları belirlenirken bu esasa uymak zorunda olmadığımızı açıkça ifade etmiş, bir daha da bu konu açılmamıştır. İşkolları ‘na-ce’ esasına uydurulursa, bazı mesleklerin işkolu değiştireceği bilinmekte, ancak sayılar bilinmemektedir. Bunun ne anlama geldiği sayılar açıklandığında anlaşılabilir. EKİM 2011 // 29 MAKALE İŞ KAZALARINI ÖNLEMEDE GÜVENLİK KÜLTÜRÜNÜN ÖNEMİ 19. Dünya İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi 11-15 Eylül tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen kongrede, “Sağlıklı ve Güvenli Bir Gelecek için Küresel Güvenlik Kültürünü Oluşturalım” parolası ile yola çıkan ve amacını “...Tüm dünyada önleme kültürünün yaygınlaşmasını sağlamak ve iş sağlığı ve güvenliği ile bağlantılı yeni bilgi ve tecrübelerin alışverişine olanak tanımak” biçiminde açıklayan kongrede, değişik ülkelerden gelen konuşmacılar, güvenlik kültürünü tartışma imkânını buldular. Bu makale, iş sağlığı ve iş güvenliğini bir kültür meselesi olarak ele alarak, iş kazalarını önlemede güvenlik kültürünün oluşturulmasının önemine dikkat çekmektedir. 1. BÖLÜM PROF. DR. SERPİL AYTAÇ Uludağ Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı [email protected] 1.GİRİŞ Türkiye, iş kazaları ve meslek hastalıklarının en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Resmi kayıtlara göre, 2000-2009 döneminde Türkiye’de 784 binden fazla iş kazası olmuş ve bu kazalarda 10 binin üzerinde çalışan yaşamını yitirmiş. Resmi kayıtlara girmeyen iş kazaları ya da meslek hastalıkları nedeniyle ölen ve sakat kalan çalışanların sayısını tahmin edebilmek ise neredeyse imkânsız. İş kazaları, çalışma hayatında karşılaşılan en önemli sorun alanlarından biridir. Dünya genelinde her yıl ortalama 1,2 milyon insan, iş kazaları nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. İş kazaları, Türkiye’de de önemli bir sorun olarak varlığını devam ettirmekte ve farklı sektörlerde çalışan binlerce kişi her yıl hayatını kaybetmektedir. İş kazalarının önlenmesi için, iş kazaları henüz ortaya çıkmadan önce tehlikenin kaynağında kontrol altına alınması, riskleri asgari düzeye indirecek şekilde çalışma sistemlerinin ergonomik tasarımı, kişisel koruyucu ekipman kullanımının sağlanması ve yaygınlaştırılması ve en önemlisi de örgüt yönetimi ve çalışanlar tarafından konunun sahiplenilmesi önem taşımaktadır. 30 // EKİM 2011 İş kazalarının önlenmesi için, geçmişten günümüze pek çok yasal ve kurumsal düzenleme yapılmıştır. Ancak, yapılan bu düzenlemelerin çok fazla başarıya ulaşamadığı, meydana gelen iş kazası istatistiklerinden anlaşılmaktadır. Bu durum, sorunun yalnızca teknik bir mesele olarak ele alınmasının yeterli olmadığını göstermektedir. Çalışma hayatında “insan” faktörünün en az teknik boyut kadar dikkate alınması kaçınılmazdır. Meydana gelen iş kazalarının %80-95’i çalışanların güvensiz davranışlarından kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu yüzden, iş kazalarının önlenmesi konusunda, bir davranış düzenleyicisi olarak kabul edilen “kültür”ün önemi yadsınamaz... 2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE. 2.1. Kültür, Güvenlik ve Örgüt Kültürü Kültür, günlük hayatta sıklıkla kullandığımız, ancak bazen anlamını etraflıca düşünmediğimiz bir kavram olarak gözükmektedir. Birçok tanımı olmasına rağmen, en sık kullanılan tanımı Kroeber ve Kluckhohn (1952) tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre Kültür, ’İnsan gruplarının özgün yapılarını ortaya koyan, yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleridir. Kültürün temelini geleneksel görüşler ve özellikle onlara atfedilen değerler oluşturmaktadır. Kültürel sistemler bir yandan davranışın ürünü, diğer yandan ise gelecekteki davranışın koşullayıcısıdır. (Bozkurt, 2005) Güvenlik ise, yine herkesin günlük dilde de oldukça sık kullandığı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Maslow’un, insan ihtiyaçlarını belirleyen piramidine göre güvenlik ihtiyacı, yaşama ihtiyacından hemen sonra gelir. Kişi yaşamak için temel ihtiyaçlarını yerine getirdikten sonra geleceğini, kendini güvence altına almak ister. İş kazalarından korunmak, yaşamını güvence altına almak arzusu duyar. Güvenlik kavramı genel olarak ‘emniyet içinde olma duygusu’ olarak tanımlanabilir. Başka bir tanıma göre ise Güvenlik, “mevcut ortamda kabul edilebilir düzey ve bu düzeyi korumak için zamansız ölüm, yaralanma veya endişe verici koşulların var olma olasılığını azaltma” anlamındadır. Güvenlik, işletmelerde sadece tanım ile sınırlı kalmamalı, bunu stratejik olarak uygulayabilmek için mutlaka bir kültür oluşturulmalıdır. Güvenlik bilgiye dayanır. İçe sindirilmiş ve yaşam biçimi haline getirilmiş bilgiye ise kültür denilir. Her işletme kendi içinde küçük bir toplum olarak düşünülürse, bu toplumun da bir kültürü olacaktır. İlk kez Peters ve Waterman (Peters/Waterman: 1982) tarafından literatürde firma kültürü, kurumsal kültür, işletme kültürü olarak da dile getirilen örgüt kültürüne ilişkin tanımlar şöyle sıralanabilir: Örgüt kültürü “bir örgütün içindeki insanların davranışlarını yönlendiren normlar, davranışlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemidir”. (Dinçer,1992:271) Kültür, insanlara yapmak zorunda oldukları şeylerin neler olduğu ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda duygu ve sezgi kazandırır. Başka bir ifade ile örgüt kültürü, örgüt üyelerinin düşünce ve davranışlarını şekillendiren hâkim değer ve inançlardır. (Güçlü,www.manas.kg/pdf/ sbdpdf6/Guclu.pdf) Schein’e göre; örgütsel kültür; “belli bir grup tarafından kendisinin gerek çevreye uyumu, gerekse içi bütünleşmesi sırasında öğrendiği, geçerliliği kanıtlanacak düzeyde olumlu sonuç vermiş olan ve bu nedenle yeni üyelere programları algılamanın, düşünmenin ve hissetmenin doğru yolu olarak öğretilen, bir takım varsayımlardır” (Schein, 2004, 3) EKİM 2011 // 31 Türkiye, iş kazaları ve meslek hastalıklarının en yüksek olduğu ülkelerden birisi. Resmi kayıtlara göre, 2000-2009 döneminde Türkiye’de 784 binden fazla iş kazası olmuş ve bu kazalarda 10 binin üzerinde çalışan yaşamını yitirmiş. Güvenlik kültürünün kazaları önlemedeki önemi kabul edilmeye başlandıktan sonra, bu kavramla ilgili birçok tanımlama yapılmıştır. Bu kavramın önemi çeşitli şekillerde vurgulanmasına rağmen, detaylı bir şekilde tanımlanmamış ve ölçülebilirliği üzerine araştırmalar yapılmamıştır. Güvenlik kültürü terimi ilk olarak 1986 Çernobil’de yaşanan nükleer kazadan sonra 1987 yılında OECD Nükleer Ajansı tarafından hazırlanan bir raporda kullanılmıştır (Cox ve Flin, 1998:190). IAEA 1991 yılında bu kavramı, “kurumun sağlık ve güvenlik programlarının yeterliliğine, tarzına ve uygulamadaki ısrarına karar veren birey ve grupların değer, tutum, yetkinlik ve davranış örüntülerinin bir ürünüdür” diye tanımlamıştır (Özkan ve Lajunen, 2003). Örgüt kültürü, işletme kültürü, toplum kültürü ya da firma kültürü şeklinde adlandırılan bu değerler toplamı, çeşitli yönetim ve organizasyon kavram ve tekniklerinin uygulanma ve başarılı olma olanaklarını etkileyebilmektedir. Bu nedenle, tüm yönetim, kavram ve tekniklerin uygulanması, bunun içinde güvenlik de dahil, örgüt kültürü ile birlikte değerlendirilmelidir. (Koçel, 2001:26) 2.2. Güvenlik Kültürü 1986 yılında Çernobil’de meydana gelen nükleer kazadan sonra hazırlanan raporlarda ilk kez bahsedilen güvenlik kültürü, iş kazalarının önlenmesinde, üzerinde önemle durulan bir kavram olarak yer edinmiştir. Bu konuda son 20–30 yıllık süreçte, gerek teorik gerekse de uygulama düzeyinde birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalardan elde edilen ortak sonuç, iş kazalarının önlenerek güvenli bir çalışma ortamının yaratılmasında güvenlik kültürü, diğer bir ifadeyle -pozitif bir güvenlik kültürü-nün anahtar bir kavram olduğudur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş kazasını, “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makine ve teçhizatın zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay” olarak tanımlamaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise, iş kazasını “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tanımlamaktadır. 32 // EKİM 2011 Güvenlik kültürü ile ilgili en fazla alıntı yapılan tanımlardan biri olan HSE (Health & Safety Executive) (1993) tarafından yapılmıştır. HSE (1993) güvenlik kültürünü, bir organizasyonun sağlık ve güvenlik yeterliliği ve tarzı ile birey ve grup değerlerinin, tutumların, algıların, yetkinliklerin ve bağlılığı belirleyen davranış örüntülerinin bir ürünü olarak tanımlamaktadır (Fleming, 2005: 3; Wiegmann ve diğerleri, 2002: 7–8). Cox ve diğerlerine (1998: 191) göre bu tanım sosyo-psikolojik bir bakış açısını yansıtmaktadır. Turner ve diğerleri (1989) güvenlik kültürünü daha geniş bir açıdan ele alarak, “çalışanların, yöneticilerin, müşterilerin ve kamu üyelerinin maruz kaldıkları tehlike veya zararların minimize edilmesiyle ilgili inançlar, normlar, tutumlar, roller ve sosyal ve teknik uygulamalar kümesi” olarak tanımlanmaktadır (Cox ve Flin, 1998: 191, Guldenmund, 2010: 2;). İngiliz Endüstri Konfederasyonu (1991) ise güvenlik kültürünü, risk, kaza ve hastalıklar hakkında bir organizasyonun bütün üyeleri tarafından paylaşılan inançlar ve fikirler olarak tanımlamaktadır (Cooper, 2000: 114, Choudhry, Fang ve Mohamed, 2007: 999;). Bununla birlikte, bu farklı tanımlamalar, sektörel bazdaki farklılıkları göz ardı edersek, şu ortak özellikleri göstermektedir: 1-Güvenlik kültürü, grup veya daha üst seviyelerde, örgütün bütün üyeleri ve gruplarının hepsi tarafından paylaşılan değerleri ifade eden bir kavramdır. 2-Güvenlik kültürü, bir örgütteki formel güvenlik sorunlarıyla da ilgilidir. 3-Güvenlik kültürü, bir organizasyondaki her seviyedeki herkesin katılımı üzerinde durmaktadır. 4-Güvenlik kültürü, örgüt üyelerinin işteki davranışını etkiler. 5-Güvenlik kültürü, ödül sistemleri ve güvenlik performansı arasındaki ilişkiyi de yansıtır. 6-Güvenlik kültürü, bir organizasyonda kazalardan ve hatalardan öğrenme ve gelişmeyle ilgili gönüllülüğü yansıtır. Yapılan araştırmalar iş kazalarının % 97 sinin önlenebilir nitelikte olduğunu, önlenemez kazaların % 3 oranında olduğunu göstermektedir. 7-Güvenlik kültürü, değişime karşı oldukça dayanıklı, sabit ve dirençlidir (Wiegmann ve diğerleri, 2002). Reiman ve Oedewald (2002) literatürde çalışmalardan elde edilen ‘pozitif güvenlik kültürünün’ kriterlerini; ¬ İyi bir güvenlik kültürünün varlığı, güvenlik politikaları, ¬ Yönetimin güvenlik için görünür kararlılığı, ¬ Demokratik uygulamalar ve yetkinliği, ¬ Güvenlik yönelimli değerler, tutumlar ve bağlılık, ¬ Zorunluluk ve sorumlulukların açık tanımı, ¬ Güvenlik ve üretim arasındaki denge, ¬ Yetkin çalışanlar ve eğitim, ¬ Yüksek motivasyon ve iş tatmini, ¬ Yönetim ve çalışanlar arasında karşılıklı güven ve adil yaklaşım, ¬ Kalite, kural ve düzenlemelerin güncellenmesi, ¬ Düzenli ekipman bakımı, ¬ Gerekli olay (örneğin, atlatılan kaza) ve küçük bile olsa kazaların rapor edilmesi ve etkin yorumu, ¬ Farklı kurumsal seviyelerden ve görevlilerden sağlıklı bilgi akışı, ¬ Uygun tasarım, ¬ Yeterli kaynak ve sürekli iyileştirme, Gerektiğinde otorite ile olan iş ilişkileri ana başlıkları altında toplamıştır. 3. İŞ KAZALARINI ÖNLEMEDE GÜVENLİK KÜLTÜRÜ Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş kazasını “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makine ve teçhizatın zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay” olarak tanımlamaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ise, iş kazasını “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tanımlamaktadır (Özkılıç, 2005: 8). Her iki tanımda da iş kazası, beklenmeyen veya planlanmayan, sonucunda insana ve üretim sürecine zarar veren bir olay olarak belirtilmiştir. İş kazalarının en önemli sonucu, iş kazasına uğrayan kişinin yaşamını yitirmesi veya geçici veya sürekli iş göremez duruma gelmesidir. Diğer taraftan, iş kazaları çalışanların sağlık ve güvenliğini olumsuz etkilemesinin yanı sıra, örgütler içinde önemli maliyetlere neden olmaktadır. Bu maliyetlerin bir kısmı görünürdür ve kolayca tespit edilebilir. Ancak, iş kazaları önemli bir oranda görünmez maliyetlere de neden olmaktadır (Dursun, 2011:16). İş kazaları, işçinin sağlığı ve güvenliği ile işletmenin üretim sürecini doğrudan veya dolaylı olarak etkilediği gibi, sonuçları bakımından toplumu da etkilemektedir. Bunun nedeni, iş kazalarının işçi, işveren, ülke ekonomisi ve toplum açısından önemli sosyal ve ekonomik maliyetler yaratmasıdır (Demirbilek ve Pazarlıoğlu, 2006: 82). Türkiye’de iş kazaları farklı açılardan ele alınıp incelenmiştir. Bu çalışmalardan birinde, Demirbilek ve Pazarlıoğlu (2006) Türkiye’de 1980–2005 yılları arasında yaşanan iş kazalarını farklı değişkenlere göre analiz etmişlerdir. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, iş kazasının yoğun olduğu yaş grupları 25–29 ve 30-34’tür. Çalışma saatlerine göre iş kazaları 1.nci iş saatinde yoğunlaşmaktadır. İşyerinde çalışan sigortalı sayısı açısından ise, 501–1000 ile 1001 ve daha fazla çalışanın olduğu işletmelerde iş kazası en az düzeydedir. Araştırmacılara göre, bu bulgu gerek yasal yükümlülüklerden, gerekse iş güvenliği kültürünün büyük ölçekli işyerlerinde daha iyi yerleşmesinden hareketle, iş güvenliği yönetim sistemlerinin uygulanmasının iş kazalarını azalttığını göstermektedir. Yapılan araştırmalar iş kazalarının % 97 sinin önlenebilir nitelikte olduğunu, önlenemez kazaların % 3 oranında olduğunu göstermektedir (http:// www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss295.pdf, Erişim: 12.02.2011). İş kazalarının önlenmesi için, iş kazaları henüz ortaya çıkmadan önce tehlikenin kaynağında kontrol altına alınması, riskleri asgari düzeye indirecek şekilde çalışma sistemlerinin ergonomik tasarımı, kişisel koruyucu ekipman kullanımının sağlanması ve yaygınlaştırılması ve en önemlisi de örgüt yönetimi ve çalışanlar tarafından konunun sahiplenilmesi önem taşımaktadır(Dursun,2011:23) Bu noktada, önlemenin ödemekten daha kolay olduğu gerçeğini dikkate almak, güvenlik kültürünü oluşturmak ve geliştirmek, iş güvenliği ile ilgili çalışmaları maddi bir külfet veya zaman ve faaliyet kaybı olarak gören düşünceyi yıkmak gerekmektedir (Kılkış, 2011: 203). ∆ EKİM 2011 // 33 MAKALE TÜRKİYE’NİN GERÇEK VERGİ REKORTMENLERİ ÜCRETLİLER Cari açık vatandaşın cebinden mi daralacak? MUSTAFA KEMAL ŞEN [email protected] Yıl sonuna doğru yaklaşırken A’den Z’ye hemen hemen bütün tüketim kalemlerinde zamlarla (yeni tabirle fiyat güncelleştirmesi ile!) karşılaştık. Bu zamlar tüketici için, yani özellikle nüfusumuzun % 90’ınına hitap eden ücretli, yevmiyeli, ücretsiz aile işçisi gurup için ne ifade ediyor bakalım… Cari açığın Türk Ekonomisi için bir risk unsuru taşıması ile birlikte, cari açığın kapatılmasını sağlayacak bir dizi önlem alındı. Bu önlemlerin başında ise, ithal ürünlere konulan ÖTV oranlarının artırılması geliyor. ÖTV gelirleri ülkemizin tüm vergi gelirlerinin neredeyse dörtte biri büyüklüğünde… ÖTV oranlarının artırılması, yaşanan gelir adaletsizliğini, vergi adaletsizliğini körükleyecek bir noktaya geldi. Türkiye’de vergi adaletsizliği hem doğrudan gelir vergilerinde, hem de dolaylı vergilerde kendini gösteriyor. 34 // EKİM 2011 Vergi adaletsizliği nedeniyle ücretli çalışanlar vergi şampiyonu oldu. Doğrudan vergileri konuşacak olursak; ücretliler vergilerini, SSK primlerini, kesintilerini doğrudan ve henüz ücretleri dahi eline geçmeden öderler, vergi kaçırmalarına imkan yoktur. Ama gelirini düşük olarak gösteren ve ücretlilerin aylık gelirinin 40 katına kadar çıkabilen gelire sahip bazı meslek grupları, kendi hesabına çalışanlar, işverenler, asgari ücretli dar ve sabit gelirli, ücretli çalışanlar kadar vergi ödemiyorlar. Ücretliler 2010 yılında 28 milyar TL vergi öderken, 100 büyük şirket ve 652 bin büyük şirket ancak ücretliler kadar vergi ödeyebildi. Ücretliler (işçi ve memurlar) Türkiye’de toplanan toplam verginin onda birini öderken, herkesin ödemesi gereken gelir vergisinin neredeyse yarısı yine ücretlilerden alınıyor. Türkiye’de 25 milyon çalışan var. Kendi hesabına çalışan ve işverenin dışında kalanlar 19 milyon; 11 milyonu sigortalı işçi, 4 milyonu asgari ücretli, 3 milyon memur, 4 milyon ücretsiz aile işçisi ve 1 milyon diğer istihdam edilenler grubu var… Bir anlamda asgari ücretli kesim ya da düşük ücretli çalışanlar toplam gelir sahibi sayısının yarısından az olmasına rağmen, en düşük ücreti almalarına rağmen, daha fazla gelir vergisi ödemektedir. Vergi adaletsizliği bununla da sınırlı kalmıyor. Şükrü Kızılot’a göre ise, 2,5 milyar TL. geliri olan bir işçi, aynı ücreti alan 10 genel müdürün ödediğinin toplamı kadar gelir vergisi ödüyor… Bu ülkede vergi müfettişleri bile asgari ücretli kadar vergi ödemiyor. Yine Kızılot’a göre, ücretlilerin gelir vergisi tarifesi %15’den başlayıp, % 40’a çıkıyor olmasına rağmen, Devlet memurlarının brüt ücretinden % 2 ya da 3 bilemediniz % 6-7 vergi kesiliyor. Özellikle üst düzey kamu görevlileri, sadece % 2 oranında vergi ödüyorlar. Özel sektörde çalışan işçilerin, vergiye tabi olmayan ödemeleri, neredeyse hiç yok. Öyle olunca da, aynı brüt ücrette memurdan % 2 vergi kesilirken, işçiden % 12, hatta % 22 vergi kesilebiliyor. İSMMMO’nın bu yılın Eylül ayında yayınladığı “Türkiye Vergi Profili” araştırması raporuna göre; mal ve hizmetlerden alınan vergilerin milli gelire oranı bakımından Türkiye 33 ülke arasında 17. sırada yer alırken, gelir, kar ve sermaye kazançları üzerinden alınan vergilerde ise, bir tek Meksika’yı geçerek 32. sırada konumlanıyor Türkiye. Toplam servet, gelir ve sermaye karlarından elde edilen verginin % 43’ü ücretlilerin cebinden çıktı. OECD ülkelerinde 9 ülke asgari ücrete vergi uygulamazken, 6 ülkede vergi oranı % 10’un altında. Türkiye % 15’lik vergi oranıyla, asgari ücretliden en fazla vergi alan ülke durumunda. Gelelim dolaylı vergilere… Son dönemde içki, sigara, telefon, otomobildeki ÖTV zamlarından sonra, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 yılı yeniden değerleme oranını % 10.2 olarak açıkladı. Bu oran, aynı zamanda zam oranını ifade ediyor. 2012 yılındaki tüm Motorlu Taşıt Vergileri, Veraset ve İntikal Vergileri, Damga Vergisi, trafik cezaları, pasaport harçları başta olmak üzere tüm harçlar, özel usulsüzlük cezaları, idari ve adli para cezaları % 10.2 oranında artacak. Dolaylı vergiler toplam vergi gelirlerinin % 70’ine ulaşıyor. Dar ve sabit gelirli vatandaş sadece doğrudan vergisini ödemiyor, ayrıca yaptığı alışverişte de sayısal çoğunluk kendisinde olduğu için, devletin ÖTV- KDV ve harç gelirlerinde, gelirinin büyük kısmını karşılamış oluyor. İşin garip yanı, Türkiye’de ÖTV’ye yapılan zamlar yalnızca ÖTV’den ibaret kalmıyor. Verginin de vergisi var. Yani KDV’ye zam yapılmasa dahi ÖTV’ye zam yapılınca ÖTV arttığı için onun üzerinden kesilen KDV yükü de otomatik olarak artmış oluyor. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin açtığı yaralar, kapanacak gibi değil ve bir kısır döngü halini almış durumda. O yüzden bu sorunda çıkış yolu zor. Türkiye’de ücretliler, dar ve sabit gelirli orta direk vatandaşlar geliri düşük ama vergisi büyük gurubu temsil ediyorlar. Enflasyon oranında zamma tabi tutulmaları, gelir adaletsizliğini körükleyen diğer bir unsur. Gelirlerinin büyük kısmını zorunlu tüketime ayıran bu kesimin, zorunlu tüketim harcama kalemleri diğer tüketim kalemlerinden daha çok zamlanıyor. Bu yüzden de, reel gelirleri düşüyor ve gelir dağılımı makası açılmış oluyor. Türkiye’de yabancı doğrudan yatırımcı çekmek için Kıdem Tazminatının kaldırılması gündeme getiriliyor. Fakirin umudu Kıdem tazminatının kaldırılması yerine, asgari ücretliden kesilen vergilerin kaldırılması işverenin de yükünü hafifletecek ve yabancı doğrudan yatırımcı için Türkiye daha cazip ülke olacaktır. Türkiye’de sanatçılar, futbolcular, avukatlar, sarraflar, doktorlar ve hizmet sektöründe kendi hesabına çalışan yüzbinlerce orta direk üstü çalışanların, hem oran olarak hem de meblağ olarak kişi bazında dahi olsa, dar ve sabit gelirli kadar vergi ödemedikleri çok açıkken, dolaylı vergilerin artırılması dahi ilk önce dar ve sabit gelirliyi etkileyecektir, zenginleri değil… Bu kadar vergi ödeyen ücretli kesim ise, gerçek vergi şampiyonu, gerçek vergi rekortmeni sıfatını kazanmayı hak etmiştir. EKİM 2011 // 35 BİZİM FABRİKALARIMIZ ORS ORTADOĞU RULMAN SANAYİ ve TİCARET A.Ş. ORS’NİN KURULUŞU 1970’li yılların sonlarına doğru, Türkiye’de faaliyet gösteren fabrikalarda, döviz sıkıntılarından dolayı yedek parça temini zorlaşınca, imalat endüstrisinde verimlilik çok düşmüş, maliyetler artmış, kalite seviyesi geliştirilememiştir. İşte ORS, yani ORTADOĞU RULMAN SANAYİ ve TİCARET A.Ş. böyle bir ortamda, Türkiye’nin ihtiyacı olan rulmanları üretmek için, 1982 yılında %100 özel sermaye ile Türkiye’nin ilk ve tek rulman imalatçısı olarak kurulmuştur. O yıllarda rulman teknolojisi ve ilgili imalat usulleri Türkiye’de bulunmadığından, dünyanın büyük rulman imalatçıları ile irtibata geçilmiş, çeşitli müzakereler sonunda, Avusturya’nın STEYR Waelzlager firması ile teknik bilgilerin aktarılması konularında bir lisans sözleşmesi imzalanarak, yer seçimi, gerekli imalat alanlarının ve fabrika binasının projelendirilmesi, imalat tezgâhlarının seçilmesi, sipariş edilmesi, teknik personelin bulunması ve eğitilmesi, rulman teknik bilgilerinin aktarılması gerçekleştirilmiştir. Şirketin kendi mühendislerinin Sonuçta ORS’nin sıfırdan inşa ettiği kendi fabrikasında yeni tezgâhlarla 26.12.1986 tarihinde, seri olarak bilyeli rulman üreçabaları ile, çift sıralı ve timi başlamıştır. 1987 yılında da, ORS tam kapasite ile çalışarak çapları daha büyük rulmanların 4,5 milyon bilyeli rulman üretmiş ve Türkiye piyasasına arz etüretimine başlanmıştır. miştir. Üretilen rulmanların tüm dizayn, imalat, takımlama, fonksiyon ve ömür testleri, kalite güvence ve kalite geliştirme, tezgah bakım işleri, ORS mühendislerince yürütülmektedir. 36 // EKİM 2011 ORS’NİN GELİŞMESİ RULMANIN ENDÜSTRİDEKİ ÖNEMİ Lisans sözleşmesi 1991 yılında sona erdirilmiş, ardından, şirketin kendi mühendislerinin çabaları ile, çift sıralı ve çapları daha büyük rulmanların üretimine başlanmıştır. Üretilen rulmanların tüm dizayn, imalat, takımlama, fonksiyon ve ömür testleri, kalite güvence ve kalite geliştirme, tezgah bakım işleri, ORS mühendislerince yürütülmektedir. 1996 yılında ham malzeme maliyetlerinden tasarruf edebilmek için sıcak dövme teknolojisine geçilmiştir. Bugün ORS rulmanlarında kullanılan bileziklerin %95’i sıcak dövme teknolojisi ile üretilmektedir. İmalat miktarlarının artması, tezgah parkının çoğalması elektrik enerjisine duyulan ihtiyacı da artırmıştır. ORS bu nedenle 1997 yılından beri kendi ihtiyacı olan elektriği kendi tesislerinde üretmektedir. ORS bünyesinde doğalgaz ile çalışan 2 adet kojenerasyon ünitesi ile toplam 12 Megawatt elektrik üretmektedir. Rulman, rotasyon hareketi esnasında sürtünme kayıplarını azaltan bir makine elemanı olup, bir mili veya bir aksamı dönen her makine, teçhizat ve araçta kullanılmaktadır. İlk endüstriyel rulman üretimine Almanya’da 1880’li yıllarda başlanmıştır. Rulmanın üretim teknolojisine sahip olan ülkeler, geçtiğimiz yüz yıldaki büyük harplerde rulman endüstrileri sayesinde büyük avantajlar sağlamışlar, gidişatı belirlemişlerdir. ORS 2011 yılında 60 milyon adet rulmanı üretecek ve müşterilerine teslim edecektir. Devam eden yatırımlarla 2012 yılı sonunda imalat kapasitesi 84 milyon adet/ yıl rulman olacaktır. Halen kapalı imalat alanı 80.000 m² olup, inşaatı devam eden ilave 20.000 m²lik bir imalat sahası daha 2012 yılında işletmeye alınacaktır. ORS, ürettiği rulmanların kalitesinin dünyada mümkün en üst seviyede olabilmesi için, bir taraftan yüksek verimli ve çok hassas imalat tezgâhlarına yatırım yaparken, diğer taraftan da tüm çalışma sistemini ISO 9000, ISO / TS 16949, FORD Q1, ISO 14000, ISO 18000 standartlarına ve yalın üretim felsefesine uygun olarak geliştirmekte ve uygulamaktadır. Rotasyon hareketinde sürtünmeyi azaltmak için bir dış bilezik ile bir iç bilezik arasına çok hassas bilyeler yerleştirilmektedir. Gerekli yük taşıma kapasitesini sağlamak için hem bilezikler, hem de bilyeler özel rulman çeliği olarak ta bilinen 100 Cr 6 çeliğinden ve 60 ila 64 HRC seviyesinde sertleştirilmiş olarak üretilmektedir. Yine bilyelerin eşit mesafede çalışabilmesi için aralarına sac veya plastik malzemeden bir kafes monte edilmektedir. Hem sürtünmeyi daha da azaltabilmek, hem de metalik temas eden yüzeylerin aşınmasını önlemek, oluşan çalışma ısısını uzaklaştırabilmek için bilyelerle bileziklerin yuvarlanma yolları arasına da ömür boyu yetecek miktar ve kalitede özel bir gres, homojen bir dağılımla enjekte edilmektedir. Son olarak da, bu gresin, rulmanın dışına sızıp gitmesini ve dışarıdan rulmanın içine kir girmesini önleyen sac veya lastik malzemeden kapaklar monte edilmektedir. EKİM 2011 // 37 Avrupa’da üretilen her marka otomobilde, en azından bir ORS rulmanı kullanıldığını bilmek, ORS açısından gurur vericidir. Gayet tabii ki, Türkiye’de imalat yapan önemli firmalar da, ORS rulmanlarını yıllardır memnuniyetle kullanmakta ve rekabet güçlerini ORS rulmanları ile artırmaktadır. RULMAN HASSAS BİR MAKİNE ELEMANIDIR Rulman, en hassas toleransları olan bir makine elemanıdır. Geometrik ölçülerin toleransları hep mikrometre (milimetrenin binde biri) ile ölçülmektedir (Bir insanın saç teli ortalama 80 mikrometre kalınlıktadır). Hassas toleranslardan biri de, rulmanın çalışırken yarattığı ses seviyesidir. Her evde çalışan bir çamaşır makinası veya buzdolabından sessiz olması beklenir. Bunun için ORS imalatında tüm rulmanlar tam otomatik son kontrol hatlarında %100 gürültü kontrolünden geçirilerek, paketlenir ve müşteriye sevk edilir. RULMAN CİNSLERİ Rulmanların en yaygın kullanılan cinsi bilyeli rulmanlardır. Rulmanın taşıyacağı yükün miktarına göre bilyelilerin haricinde silindirik makaralı, konik makaralı, fıçı makaralı, iğne makaralı rulman cinsleri ve bunların kombinasyonları geliştirilmiştir. Yine taşınacak yükün etki yönüne göre radyal, eksenel, açısal temaslı, dört nokta temaslı, çift sıralı rulmanlar geliştirilmiştir. RULMAN KULLANMA ALANLARI Rulmanların kullanım alanları arasında, bilhassa otomotiv sektöründe şanzıman, aks, debriyaj, alternatör, su pompası, kayış gergi, kardan şaftı, diferansiyel, direksiyon uygulamaları ile, her türlü elektrik motorları, çamaşır makinalarının tambur yataklamaları, pompalar, tarım aletleri, değirmenler, redüktörler, elekrtrikli el aletleri (testereler, matkaplar, avuç taşlama zımparalama makinaları gibi), tren vagonları, malzeme taşıyan konveyörler, forkliftler, asansörler, raylı vinçler, hareketli spor aletleri, kaykay, roller skate, rüzgar enerji santralleri, türbinler en yaygın olanlarıdır. ORS, delik çapı 10 mm’den, dış çapı 250 mm’ye kadar, tüm bilyalı rulmanları üretirken, son senelerde müşterilerinin talepleri üzerine, konik makaralı ve silindirik makaralı rulman 38 // EKİM 2011 Çalışanlar arasında sosyal kaynaşmayı pekiştirmek için ilkbahar aylarında ORS bölümler arasında yapılan futbol turnuvası bir gelenek haline gelmiştir. Yıl içinde tedarikçilerimizden ve müşterilerimizden gelen çeşitli hediyeler, yılsonunda kura çekilerek çalışanlarımıza dağıtılmaktadır. ORS kurulduğu yıldan beri mavi yakalı çalışanlarımız Türk Metal Sendikası üyesidir. üretimine de başlamıştır. Bilhassa otomotiv endüstrisinde gittikçe artan teknik şartlara paralel olarak, özel rulmanlara ihtiyaç duyulmaktadır. ORS imalatında, özel rulmanların toplam imalattaki oranı da %50’nin üzerine çıkmıştır. ORS’NİN TÜRKİYE VE DÜNYA PAZARINDAKİ YERİ 1993 yılında ilk ORS Kalite El Kitabında, vizyona ilişkin olarak yeralan, “Dünyada tanınan bir rulman markası olmak” şeklindeki ifade, bazı denetçiler tarafından çok iddialı bulunmuştu. Sadece Türkiye’nin rulman ihtiyacı için kurulan ORS, 1991 yılında başladığı ihracat çabalarını büyük bir özveri ve inatla sürdürerek, bu gün üretiminin %70’e kadarını ihraç edebilmekte ve Türkiye’ye doğrudan döviz ve prestij kazandırmaktadır. ORS, başta Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, ABD, Kanada gibi endüstrisi en gelişmiş ülkelerdeki müşterilerinin ihtiyacı olan rulmanları, Polatlı’daki fabrikasında, istenilen kalite, maliyet ve sürede üretmektedir. ORS’nin doğrudan ihracat yaptığı müşterilerinin arasında, Siemens, Bosch-Siemens Hausgeraete, Fiat, Litens, Valeo, MTU, Dana, Eaton, Dornier, Andreas Stihl, Delphi, Henniges, Wabco, Gardner Denver, Stieber, Carlo Gnutti, IFA Rotorion, Allison, Toro, Volkswagen, Audi ve BMW yer almaktadır. Avrupa’da üretilen her marka otomobilde, en azından bir ORS rulmanı kullanıldığını bilmek, ORS açısından gurur vericidir. Gayet tabii ki, Türkiye’de imalat yapan firmalar da, başta Arçelik, Vestel, Türk Traktör, BSH Profilo, Tofaş, Ford Otosan, Valeo, Hema Endüstri, Hema TRW, Karsan, Ege Endüstri, Motorsan, Ramzey, Yılmaz Redüktör, Gamak, Tirsan Kardan, Akkardan, Beltan, Alçelik, Dönmez Debriyaj, Mako, Volt Elektrik, Toba Redüktör, Trelleborg, Erkunt, BMC de, ORS rulmanlarını yıllardır memnuniyetle kullanmakta ve rekabet güçlerini ORS rulmanları ile artırmaktadır. Dünya ve Türkiye’nin bu seçkin firmaları ORS’yi periyodik olarak denetleyerek, sevkiyatlarını, rulmanların kalite seviyesini ölçerek, değerlendirmekte ve çeşitli sertifikalar ve belgelerle ödüllendirmektedir. ORS için tabii ki en büyük ödül, müşterinin memnuniyeti ve siparişlerin artmasıdır. ORS’NİN SOSYAL SORUMLULUK ANLAYIŞI ORS Genel Müdürü Dr. Feridun Özhan: “ARGE çalışmalarımız neticesinde yeni rulmanlar geliştirip, yeni pazarlara girip, yeni müşterilere başımız dik olarak ORS rulmanlarını Türk Malı olarak verebiliyoruz”. 24 saat kesintisiz imalat uygulaması dolayısıyla ORS’nin tüm çalışanları fabrikaya 10 km mesafedeki Polatlı’da ikamet ederler. Bu nedenle, hem Polatlı gençlerinin iyi bir eğitim alabilmesi, hem de ORS ihtiyacına yetebilecek teknik bilgiye sahip personelin yetişebilmesi için ORS, 1987 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ve Alman Çalışma Bakanlığı ile bir işbirliği yaparak, Polatlı’daki Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ne yeni bir bölüm açılmasını sağlamıştır. ORS bu yeni bölüm için gerekli atölye ve derslik binasını, tüm bilgisayar, yazılım, makine ve teçhizatı finanse ederken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın seçtiği öğretmenler Almanya ve Türkiye’de, Alman Çalışma Bakanlığı’nın görevlendirdiği CNC Zentrum Hamburg tarafından eğitilmişlerdir. 30 öğrenci ile başlayan CNC bölümünde bu yıl 300 öğrenci eğitim almaktadır. ORS her yıl 150 lise, 60-70 üniversite öğrencisine de staj imkânı sağlamaktadır. ORS’DE İNSAN KAYNAKLARI ORS, rulmanlarının kalitesini doğrudan etkileyen en önemli faktörün, çalışanlarının beceri ve huzuru olduğunun bilincindedir. Temel bilgi, beceri ve beklentilerini tespit edebilmek için, ihtiyacı olan personeli, kendi belirlediği bir sınava tabi tutarak seçer. İşe yeni başlayan her elemana mutlaka, çevre koruma yönetimi ile iş güvenliği ve işçi sağlığını da kapsayan bir oryantasyon ve işbaşı eğitimi verilir. İlaveten, gelişen teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yeni eğitim ihtiyaçları için, her yılbaşında bir eğitim planı yapılır. Çalışanlar arasında sosyal kaynaşmayı pekiştirmek için ilkbahar aylarında ORS bölümler arasında yapılan futbol turnuvası bir gelenek haline gelmiştir. Yıl içinde tedarikçilerimizden ve müşterilerimizden gelen çeşitli hediyeler, yılsonunda kura çekilerek çalışanlara dağıtılmaktadır. ORS kurulduğu yıldan beri mavi yakalı çalışanlar Türk Metal Sendikası üyesidir. Her iki yılda bir yapılan Toplu İş Sözleşmesine bağlı olarak çalışanların tüm özlük hakları, sosyal yardımlar zamanında ve eksiksiz yerine getirilmektedir. İnsan Kaynakları misyonumuz, ORS hedefleri doğrultusunda çalışanların verimli bir ortamda çalışma şevkini artıracak, çalışma huzur ve mutluluğunu sağlayacak bir İnsan Kaynakları Sistemini işletirken sürekli iyileştirme ile gelişimini de sağlamaktır. Dünya ve Türkiye’nin bu seçkin firmaları ORS’yi periyodik olarak denetleyerek, sevkiyatlarını, rulmanların kalite seviyesini ölçerek, değerlendirmekte ve çeşitli sertifikalar ve belgelerle ödüllendirmektedir. DR. FERİDUN ÖZHAN – ORS GENEL MÜDÜR YARDIMCISI VE FABRİKA MÜDÜRÜ “ORS sadece Türkiye’nin rulman ihtiyacı için kurulmuşken, üretiminin %70’ini ihracat yapar durumuna geldi ve ortalama yıllık %15- 20 büyüme temposuna devam ediyor. Rulmanlarımız, dünyada mümkün en kaliteli mamuller olarak, Avrupa’nın bilinen tüm oto markaları tarafından güvenle kullanılmaktadır. Çalışanlarımızın üstün çabaları ve disiplinli uygulamaları sonucu hedeflediğimiz gibi, dünyada aranan bir rulman markası olduk. AR-GE çalışmalarımız neticesinde yeni rulmanlar geliştirip, yeni pazarlara girip, yeni müşterilere başımız dik olarak ORS rulmanlarını bir Türk Malı olarak verebiliyoruz.” EKİM 2011 // 39 İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ İşte Hayatımız’da bu ay Adapazarı’ndayız… Otokar işyerinden İbrahim Sağır, eşi Elif Sağır’la birlikte bu ayki sayfalarımızın konuğu oldu. ÇİKOLATA GİBİ TATLI VE GÜZEL BİR BİRLİKTELİĞE KONUĞUZ UĞUR POLAT [email protected] İşte Hayatımız’da bu ay Adapazarı’ndayız… Ticari ve Savunma sanayi alanında kendi tasarımı olan araçları ile Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen işyerlerinden biri olan Otokar Otomotiv ve Savunma Anonim Şirketi çalışanlarından İbrahim Sağır, eşi ve çalışma arkadaşları ile sayfalarımıza konuk oldu. İbrahim Sağır ile gerçekleştirdiğimiz röportajdan önce, çalıştığı işyeri hakkında biraz bilgi vermek gerekiyor. KOÇ grubu bünyesinde faaliyet gösteren OTOKAR’ı diğer otomobil fabrikalarından ayıran en dikkat çekici özelliği, birbirinden farklı ürünleri aynı anda üretiyor olması… Otobüs, minibüs, treyler, zırhlı Land Rover araçlar ve çok yakın zamanda askeri tank üretimini aynı anda gerçekleştirebilecek bir fabrika… Bu ayki konuğumuz İbrahim Sağır ise, işe ilk başladığı ticari araç bölümünden, 4 ay önce askeri araçların üretildiği bantlara transfer olmuş. 40 // EKİM 2011 “BİZE HER YER TRABZON” Konuğumuz İbrahim Sağır, 1978 Sakarya doğumlu fakat ailesi aslen Trabzonlu… Kendisini Sakaryalı gibi hissettiğini söyleyen ve Trabzon’u hiç görmediğini dile getiren Sağır, “Sakarya doğumluyum, ama ailem aslen Trabzonlu… Ben kendimi Sakaryalı olarak görüyorum. Burada doğdum, burada büyüdüm ve buradan ayrılmayı hiç düşünmüyorum.” diyor. Ancak Sağır, Trabzon’a duyduğu özlem ve merakını dile getirirken de: “Kısa bir süre önce bir yakınım Trabzon’a gitti. Adapazarı’na dönünce kendisiyle hemen görüşme fırsatı buldum. Trabzon’da yaşadıklarını sordum. Çok etkilendiğini söyledi. Kısa bir süre içinde birçok yeri gördüğü söyledi ve orada yaşadıklarını anlata anlata bitiremedi. O anlattıkça benim içimdeki merak duygusu da o kadar kabardı” diye konuşuyor. İbrahim Sağır’a hangi futbol takımını tuttuğunu sorunca, doğum yerini unutup ‘Trabzonsporluyum’ derken, son dönemlerde yaygınlaşan, “BİZE HER YER TRABZON” sloganını da ekliyor. “Futbolu bırakamıyorum…” Sakarya Çok Programlı Meslek Lisesi Mezunu olduğunu söyleyen İbrahim Sağır, uzun dönem amatör takımlarda futbol oynadığını anlatıyor: “Meslek Lisesi mezunuyum ama okul sonrası askere gidene kadar dolmuş şoförlüğü yaptım. Askerden geldikten sonra iki yıl kadar çalışmadım. Bu sürede amatör takımlarda futbol oynadım. 2003 yılında yakın bir arkadaşımın tavsiyesi ile Otokar’a başvurdum. Ağustos ayında çağırdılar ve iş başlangıcı yaptım. Bu arada futbolu bırakmadım…Otokar Futbol takımında futbol oynamaya devam ediyorum.” ‘‘Askerden geldikten sonra iki yıl kadar çalışmadım. Bu sürede amatör takımlarda futbol oynadım. 2003 yılında yakın bir arkadaşımın tavsiyesi ile Otokar’a başvurdum. Ağustos ayında çağırdılar ve iş başlangıcı yaptım. Bu arada futbolu bırakmadım… Otokar Futbol takımında futbol oynamaya devam ediyorum.” Sağır, Otokar’da çalışmaktan çok memnun olduğunu söylüyor. İşe ilk başlangıç yapan herkes gibi, kendisinin de, ‘acaba yapabilir miyim?’ diye tereddüt ettiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Fakat Otokar’da çalışmanın kendim için önemini ilk üç ayda anladım ve bugüne kadar geriye dönük hiçbir pişmanlık duymadım. Dokuz yıldır Otokar işyerindeyim…İşe ilk başladığım yer olan Otobüs üretim bantında 7,5 yıl aralıksız çalıştım. 2010 yılının son dönemlerinde Doruk modeli otobüslerin üretildiği bantta görev aldım. Son dört aylık dönemde ise Land Rover Zırhlı araçların montaj olduğu bantta çalışma hayatıma devam ediyorum.” “Otobüste tanıştık…” Otobüs üreten bir fabrikada çalışan İbrahim Sağır “her şeyim” dediği hayat arkadaşıyla da bir otobüs yolculuğunda tanışmış. “Hayatın belki de bir cilvesi olsa gerek, eşim Elif Sağır ile bir otobüs yolculuğunda tanıştım. Elif’in ablası Ebru benim okuldan arkadaşımdı… 2004 yılıydı. İş çıkışı Sakarya’dan Sapanca’ya yolculuk ettiğim yağ- EKİM 2011 // 41 İŞTE HAYATIMIZ // RÖPORTAJ Otobüs üreten bir fabrikada çalışan İbrahim Sağır “her şeyim” dediği hayat arkadaşıyla da bir otobüs yolculuğunda tanışmış. “Hayatın belki de bir cilvesi olsa gerek, eşim Elif Sağır ile bir otobüs yolculuğunda tanıştım.” murlu bir günde otobüsün arka koltuğunda Elif, ablası ve ben birlikte oturduk. Ablası Ebru, Elif’le beni tanıştırdı. İlk tanışmamız o zaman oldu. İkimiz de Sapanca’da otuyorduk. Elif Adapazarı’nda bir AVM’de çalışıyordu. Her akşam karşılaşma ihtimalimiz yüksekti ve karşılaşıyorduk. İlk zamanlar bir şey yoktu, ama daha sonra görüştükçe bir kıvılcım oldu diyebilirim. Bir gün Elif’in çalıştığı AVM’ye gittim ve kendisiyle konuşmak istediğimi söyleyerek evlenme teklif ettim. İlk zaman kabul etmedi. O dönem yaşadığım hayal kırıklığının etkisiyle de, dört ay Elif’i bir daha görmedim. Yine hayatın bir cilvesi olsa gerek, Ramazan ayının sekizinci günü iş çıkışında aynı otobüste karşılaştık. Otobüste Elif’i bir akşam yemeğine davet ettim. Kabul etti. 10 ay boyunca evden işe, işten eve aynı otobüste gidip geldik. Bu arada fırsat buldukça bir araya gelmeye çalıştık. Onuncu ayın sonunda nişanlandık ve 18 Haziran 2006 tarihinde de evlendik.” “İbrahim sürprizlerle dolu biri…” İbrahim Sağır’ın koyu bir Trabzonsporlu olduğunu belirtmesine karşın, eşi Elif Sağır ise koyu bir Beşiktaş taraftarı… Öyle ki, evlerinin her köşesinde siyah-beyaz rengin hâkim olduğunu görebiliyoruz. Elif Sağır şu anda, ‘Chocolate’ adlı bir çikolata fabrikasında çalışıyor. Elif Hanım, İbrahim Sağır ile evliliklerini şöyle anlatıyor: “İbrahim ile tanışmamız ve birlikteliğimiz kısa biz zaman diliminde oldu ama, yaşamımı onunla paylaştığım için çok çok mutluyum. İbrahim, özel günlerimizi hiç es geçmeyen, devamlı yeni sürprizlerle karşıma çıkan biri…” 42 // EKİM 2011 İbrahim Sağır, işbaşı yaptığı ilk günden itibaren sendikalı olduğunu söylüyor: “İlk işe başladığım günden itibaren Türk Metal Sendikası’na üyeyim… Aidatlarımızla yapılan hizmetler ve bizim adımıza yapılan sözleşmelerin her birisi kendi kategorisinde, Türk İşçi hareketine bir örnektir. İşçilerin sorununu çözen, onlarla ilgilenen hep sendika temsilcilerimizdir. Ben böyle bir sendikaya üye olmaktan çok memnunum…” hep sendika temsilcilerimizdir. Ben böyle bir sendikaya üye olmaktan çok memnunum…” Türk Metal’in eğitimlere çok önem verdiğini söyleyen Sağır; “Arkadaşlarımız sürekli olarak Ankara’da eğitimlere katılıyor. Eşim ve ben de bu eğitimlere çok katılmak istedik ama, benim çalıştığın banttaki yoğunluk ve eşimin benimle aynı zamanda izin alamaması nedeniyle katılamadık. Ama, ilk fırsatta bize verilen eğitim imkânlarından yararlanacağız” dedi. “Sendikamız işçi eğitimlerine çok önem veriyor. …” Otokar Futbol takımında oynadığı hatırlatan Sağır, Koç Holding bünyesinde yapılan turnuvaların futbol dalında 2008 yılında şampiyon olduklarını, 2009 ve 2010 yıllarında finalde kaybettiklerini söylüyor. Sağır çifti ailelerinin ve akrabalarının kendi evlerine yakın olduklarını ve onları sürekli ziyaret ettiklerini, evde kaldıklarında ise Kuzey-Güney, Muhteşem Yüzyıl gibi TV dizilerini izlediklerini anlatıyorlar. İbrahim Sağır, işbaşı yaptığı ilk günden itibaren sendikalı olduğunu söylüyor: “İlk işe başladığım günden itibaren Türk Metal Sendikası’na üyeyim… Aidatlarımızla yapılan hizmetler ve bizim adımıza yapılan sözleşmelerin her birisi kendi kategorisinde, Türk İşçi hareketine bir örnektir. İşçilerin sorununu çözen, onlarla ilgilenen Sağır ailesi ile yaptığımız röportajı tamamlarken, bizlere gösterdikleri misafirperverlik ve güler yüz için teşekkürlerimiz bir kez de buradan iletmek istiyoruz. Sağır ailesini ziyaretimiz sırasında bizleri yalnız bırakmayan Sakarya Şube Sekreterimiz Uğur Tellioğlu’ya teşekkürlerimizi iletiyoruz. ∆ EKİM 2011 // 43 MOLA TÜRK DEMEK; GÜÇ DEMEK, KUVVET DEMEKTİR… kelimesinin “güzel insan” karşılığında kullanıldığı belirtilmektedir. 9. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, “Türk adının Türkler’e Tanrı tarafından verildiğini” belirtmiş; “gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı” demek olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Türk kelimesinin “güçlükuvvetli” anlamına geldiği, bugün neredeyse bütün tarihçiler tarafından kabul görmüştür. GÜNÜN SÖZÜ Nankör İnsan, her şeyin fiyatını bilen, ama hiç bir şeyin değerini bilmeyendir… Türk ve Türkiye isimleri bazı kişilerde alerjiye yol açıyor. Türkiye’de değişik etnik ve dini yapıda çok sayıda insan yaşıyor. Bu insanların hiçbirine, farklı bir bakış açısıyla yaklaşmamız, kendimizi onlardan farklı bir yere koymamız söz konusu olamaz. Biz, 72-73 milyon Türk’üz… Bu ülkenin bayrağı altında, bu vatanın topraklarında yaşıyor, hayatımızı sürdürüyoruz. Biz Türkler, dün ortaya çıkmadık, asırlardan beri tarihin içindeyiz. Öyle bir çırpıda olanlardan etkilenecek, bu etkilenmenin sonucu darmadağın olacak bir milletin evlatları değiliz biz… Biz adımızı, kalleşlikten, nankörlükten ve kahpelikten değil; güçten ve kuvvetten alıyoruz… Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS 6. yüzyılda kurulan Göktürk milleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan “Türk” adı daha çok “Türük” şeklinde gösterilmiştir. Yani, Türk kelimesini ilk defa resmi olarak kullanan siyasi teşekkül Gök-Türk İmparatorluğu olmuştur. Göktürklerin ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı, daha sonra Türk Milleti’ni ifade etmek için kullanılmıştır. Çin İmparatoru, MS 585 yılında, Gök-Türk Kağanı İşbara’ya gönderdiği mektupta “Büyük Türk Kağanı” diye hitap etmiştir. İşbara Kağan’ın Çin İmparatoru’na cevabi mesajında da “Türk Milleti’nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti” ifadesine yer verilmiştir. Bunlar Türk adını resmileştiren olaylar olarak tarihe geçmiştir. Göktürk yazıtlarında Türk sözü daha çok “Türk Budun” şeklinde geçmektedir. Türk Budun, Türk Milleti anlamındadır. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiş ve milletimizin adı olmuştur. Türk kelimesinin anlamı üzerinde de çeşitli görüşler vardır: Arminius Vambery’nin 19. yüzyılda yazdığı eserlerinde belirttiğine göre, Türk kelimesi “türemek” fiilinden gelmektedir. Ünlü Alman Türkolog Albert von Le Coq, Türk deyişinin “güç-kuvvet” anlamı taşıdığını ileri sürmüştür. Bu konudaki diğer çalışmalara göre, Türk kelimesi, “Altaylı (Ceyhun ötesi Turanlı)” kavimlerini tanımlamak üzere 420’li yıllardaki bir Pers metninde görülmektedir. Yine 515’de, “Türk-Hun” (Kudretli Hun) tabirinin de geçtiği bilinmektedir. İran kaynaklarında Türk 44 // EKİM 2011 PENGUENLERİN SESİNDEKİ SIR… Bazen bilerek ya da bilmeyerek insanların dışındaki canlılara ‘hayvan’ deriz... Bu, bir tür tanımlaması. Bazı zaman hoş olmayan durumlara ve olaylara sebep olan insanlar için de bu tanımı kullanırız. Ama hayvanları tanıdıkça, bu yakıştırmayı yaparak belki de hayvanlara haksızlık ettiğimizi fark ediyoruz. Özelliklerine baktığımızda bu yakıştırmayı yapmamamız gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Penguenler, görünüşleri ve yürüyüşleri ile insanların sevimli bulduğu canlılar arasında yer alırlar… Birbirlerinin aynısı olan bu canlıların arasında, dikkatli bir gözle bakıldığında dahi, ayırım yapabilmek neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden penguen ailesinin üyelerinin birbirlerini hiç güçlük çekmeden tanıyabilmeleri oldukça şaşırtıcıdır. Dişi penguenler, eş ve yavruları için bazen 2-3 ay süren yiyecek arama yolculuğuna çıkarlar… Anne penguen 2 veya 3 ay sonra geri döndüğünde, yüzlerce penguen arasından yavrusunu ve eşini kolaylıkla bulur. Her penguen döndüğünde sesinin en yüksek tonuyla bağırmaya başlar ve her yavru annesini veya babasını sesinden tanıyarak onların yanına gider. KUTUP AYISINA KURULAN STRATEJİK TUZAK Kutup ayılarının çok kıymetli olan derilerinin altındaki 10 cm’lik yağ tabakası ısı yalıtımı sağladığı için, buzlu sularda saatte 10–11 km hızla, 2000 km uzağa kadar yüzerek gidebilirler. Ayrıca bu kalın yağ tabakası bu hayvanın kolaylıkla küçük bir ateşli silahla avlanamayacağını gösterir. Bu yağ tabakasını geçebilmek için kullanılacak silahlar ise hayvanın derisini parça parça edecektir. Bu da avlanmanın anlamını ortadan kaldıracaktır. Kutup ayılarının bir diğer özelliği ise, koku alma duyularının güçlü olmasıdır. Beyaz kutup ayılarının koku alma duyuları öylesine keskindir ki 1-1,5 metre kalınlığındaki kar tabakasının altında saklanan bir fok balığının kokusunu bile rahatça algılayabilirler. Ayrıca avının kokusunu yaklaşık 30 kilometre mesafeden alıp, peşine düşebilirler… Avının en ufak tıkırtısını bile affetmeyecek derecede kulakları hassas olan kutup ayıları, kış uykusunda bile olsalar, av sesi ve kokusu aldılar mı, hemen fişek gibi oluyorlar. Nesillerini sürdürmelerinin nedeni de bu. Av varsa uyumuyor ve avı şansa bırakmıyorlar. Derileri çok değerli olan kutup ayılarının bu özelliklerini bilen avcılar onu avlamak için değişik bir yöntem uygularlar. Kutup ayısı avlanırken, asla ve asla deriye zarar verilmemiş olması, bu piyasanın başlıca koşuludur. Kutup ayısı avlamak isteyen avcı, o koskoca cüsseyi avının da fırsatçılığını değerlendirerek çok basit bir teknik kullanarak yakalar. Eline aldığı baltasını bir jilet gibi keskin hale getiren avcı, baltasının üzerine sapı da dahil olmak üzere taze kan sürerek ustaca karın içerisine gömer. Bundan sonra yapılacak şey avını beklemektir. Kan kokusunu alan ayı yavaş yavaş tuzağa yaklaşır ve kanı yalamaya baslar. Yalama işlemine nereden başlarsa başlasın son nokta baltanın jilet gibi keskin olan demiridir. Orası son noktadır. Burayı yaladığı anda artık o koca ayının dili kesilmiş olacak ve kendi kanını yalayacaktır. Kendi kanı ile diğer kan arasındaki farkı ayırt etmeyen ayı, belirli bir süre sonra kan kaybından kendi kendini yok eder. Aslında yok olduğunun farkına varamaz… KUVAY-I MİLLİYE’DEKİ KAYSERİLİ GENÇLER… O zamanlar, okulun adı Kayseri Sultanisi idi… Okulun o dönemlerdeki müdürlerinden biri de Han Duvarları şiirinin unutulmaz şairi Faruk Nafiz Çamlıbel…1893 yılında kurulan okulda düzenli olarak tutulan bir mezuniyet defteri var… 1919 yılında lisenin son sınıf öğrencileri, henüz delikanlılık çağına yeni yeni adımlar atarken, anasından babasından aldığı hayır duasıyla Kayseri’de kurulan Kuvay-i Milliye Grubu’na katılıyor. Sonra hep birlikte Adana’nın Saimbeyli ilçesinde düşmana karşı savaşıyorlar. Sakarya Savaşı başladığında da, Kayseri Sultanisi’nin lise son sınıf öğrencilerinin tamamı savaşa katılmak için cepheye gidiyor… Genelkurmay’daki kayıtlara göre 62 genç cepheye gitmiş… Ve gidiş, o gidiş… Dönmemişler, dönememişler… Kayseri Lisesi Mezuniyet Defteri’nin 1920–1921 öğretim yılına ait bölümünde, boş sayfada sadece şunlar yazılı: ‘’Lise son sınıf talebeleri Sakarya Muharebesi için cepheye gidip hepsi cephede şehit düştüğünden bu öğretim yılında okulumuz mezun verememiştir. ‘’ EKİM 2011 // 45 RÖPORTAJ SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR… MURAT ATAK Teşekkür ederim… Neden böyle başladım biliyor musunuz? Sanatçı deyince akla ilk gelen isimlerle değil de, bu işi yaşam biçimi haline getirmiş biriyle röportaj yapmak istediğiniz için, tüm sanat camiası adına teşekkür ederim. Röportaj: Mustafa Kemal Şen Sanatla, tiyatroyla nasıl tanıştınız? İlkokula başladığımda ismini sonradan ezberlediğim değerli öğretmen Kemal Eroğlu müzik dersleri veriyordu. Bir sınıfın kapısından bakarken beni içeri çağırdı. Elimde ödünç bir enstrüman buldum ve eve gitmeyi unuttum. Babam beni okulun merdivenlerinde üflemeye çalışırken buldu. Ertesi gün kendime ait bir melodika ile gitmiştim derse. 3. Sınıfta Muzaffer Arkan ile orf ve Kemal öğretmen ile akordiyon derslerine başladım. Çok geçmeden orkestramızla konserler veriyor, 23 Nisan’larda çocuk bandomuzla geçit törenlerine katılıyor, gülüyor, eğleniyor, müzikle yoğruluyorduk. Ortaokula geçtiğimde okul bandosunda trombon çalmaya Murat Atak Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tiyatro üzerine eğitim alan ve hayatını tiyatroya adayan bir sanatçı. Atak, yöneticilikten rejisörlüğe, oyunculuktan eğitimciliğe kadar tiyatroya her alanda hizmet etmiş bir isim. Televizyon dizilerinde, radyo programlarında uzun yıllardır hem kendisini görüyor, dinliyor, yabancı film ve dizilerde sesini hep duyuyoruz. Uzun bir süre televizyon programcılığı da yapan Atak, şu sıralar “Atölye” adını verdiği yeni mekânında oyunculuk, diksiyon, sunuculuk, spikerlik ve seslendirme dersleri veriyor. Özellikle gençlerin çok severek katıldığı bu kurslar, ilerde profesyonel olarak oyunculuğu düşünenlere yol gösteriyor. 46 // EKİM 2011 başlamıştım. Bateri ve piyanoya da ilgi duyunca, anlayacağınız her telden çalmaya başlamış, ama hiç birinde karar kılamamıştım. Eee okul korosu bensiz olur mu? 13 yaşındaki çocuğun sesi ne kadar bariton olursa, ben de o kadar baritondum işte. Yarışmalara katıldık, dereceler aldık; anlayacağınız sanatın içine balıklama dalmıştım. Lisede Melomani adlı orkestramızla üst üste Türkiye birincilikleri aldık. Hem çalıyor, hem söylüyor hem de dans ediyorduk. Dans dedim de… Bu arada halk oyunları çalışmalarına katılıyor, Kuzey Kafkas danslarında ekip başı oynuyor, bazen akordeonumla eşlik ediyor, TRT’nin gençlik programlarında boy gösteriyordum. Lise son sınıfa geldiğimde, tiyatro kolunun çalışmalarına da katılmaya başlamıştım. Hafta sonlarım ise, Muzaffer Arkan hocanın Ankara Gençlik Korosunun çalışmalarına giderken, çatışmalardan kurtulmaya çalışarak geçiyordu. 12 Eylül patladığında çiçeği burnunda bir sanatçı adayıydım. Donanımlıydım, müziği biliyordum, kendime güveniyor ve konservatuvar öğrencisi olmak için can atıyordum. Liseden sonra müzik bölümüne öğrenci almadıklarını, sınava girersem liseyi tekrar edeceğimi söylediklerinde, bildiğim başka bir şeyi yapmaya karar verip Gazi Eğitim Enstitüsü’ne (bugünkü Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi) yazıldım ve İngilizce öğretmeni olmaya karar verdim. Üç yıl dayanabildim… Kendimi yine Konservatuvarın kapısında buldum. Artık YÖK kurulmuş, sanki iyi bir şey olmuştu. (YÖMYÖK olduğumuzu sonra anladım) Liseden sonra da Şan ve Tiyatro bölümüne öğrenci alıyorlardı; yüksekokul olmuştu. (ne yazık) Uzatmayayım, tiyatro bölümünün yetenek sınavları için kayıt yaptırdım. Müzik geçmişim şan bölümüne girmemi emrediyordu ama işi bilenler bu alt yapıyla tiyatroda çok daha başarılı işler yapabileceğimi söylüyorlardı. Cüneyt Gökçer, Bozkurt Kuruç, Asuman Korad, Ejder Akışık gibi devlerin önünde sınava girdim ve başardım. Artık Konservatuvarlıydım. Bunun ne demek olduğunu kolay kolay anlatamam, çünkü bugün bunun hiçbir değeri yok. O zaman biri İstanbul’da, diğeri Ankara’da sadece 2 okul vardı ve yüzlerce kişinin arasından seçilmek olağanüstü bir şeydi. 4 yıl okudum, bitirdim… Diplomayı elime alınca kendimi ne sandığımı anlatamam… Şimdi bakıyorum da, ne kadar cahilmişim. Sonra dolu dolu 25 yıl… Oyunculuk, rejisörlük, eğitimcilik, oyuncu koçluğu, diziler, seslendirme, reklam, radyo, televizyon… Genel Sanat Yönetmenlikleri, Trabzon ve Ankara Bölge Müdürlükleri, jüriler, kavgalar, mutluluklar, ödüller, ödüller, ödüller… Önce fotoğraf makinesi çıktı, arkasından sessiz filmler, arkasından elbette sinema gelişti. Tek kanallı televizyonlar, çok kanallı televizyonlar, uydu yayınları, renkli televizyonlar… Bunların hangisi çıktıysa “tiyatro öldü” denildi. Ama hiç ölmedi, ölmeyecek de. Çünkü insan var işin içinde. Tiyatro Toplumları Etkilemenin En önemli Aracıdır. Tiyatronun bir toplumun gelişimi için önemi nedir? Ülkemizde tiyatroya yeteri kadar gidildiğini düşünüyor musunuz? Tiyatro bin yıllardır öldü ölecek diye bakılan bir sanattır. Önce fotoğraf makinesi çıktı, arkasından sessiz filmler, arkasından elbette sinema gelişti. Tek EKİM 2011 // 47 kanallı televizyonlar, çok kanallı te- “Diplomayı elime alınca kırk yıl önce konuşma yapmak için levizyonlar, uydu yayınları, renkli tehalkın karşısına çıkmak üzereyken kendimi ne sandığımı levizyonlar. Bunların hangisi çıktıysa düşüp bayılanlar var. Sonrasında bir anlatamam… “tiyatro öldü” denildi. Ama hiç ölmebaktığınız zaman toplumları arkaladi, ölmeyecek de. Çünkü insan var işin rından sürüklüyorlar. Çalışarak yapılŞimdi bakıyorum da içinde. Sahneye çıktığınız zaman inmayacak hiçbir şey yok. Çocuk ailede ne kadar cahilmişim” sanla soluk soluğa, karşı karşıyasınız. konuşturulmuyor, biraz büyüdüğünDolayısıyla kişileri ve toplumları etkilemenin en önem- de sınıfta konuşturulmuyor ve sonra askere gittiğinde li aracıdır tiyatro. O yüzden bazı siyaset adamları tiyat- konuşturulmuyor. Onun hiçbir zaman fikri sorulmuyor. rodan hep korkarlar. Çünkü toplumları hemen harekete Hele kız çocuğu evlendirildiğinde Anadolu’da hala fikri geçirebilecek bir güce sahiptir. Bütün salonu ağlatabi- sorulmuyor. Şöyle bakıyorum da “dilini tut danayı güt”, lirsiniz, güldürebilirsiniz, bütün salonun kafasında yeni “öyle sessiz çocuk ki, ağzı var dili yok, öyle efendi”, “Vur soru işaretleri yaratıp, yeni ufuklar açabilirsiniz. Toplu- ensesine al lokmasını ağzından” gibi atasözlerimiz varmun gelişiminde o kadar büyük önemi var ki, nasıl ço- dır. Artık dünya orada değil. Öyle ensesine vurunca lokcukların bir eğitim için okula gitmeleri söz konusu ise, masını verecek adamı ben yanımda çalıştırmıyorum. aynı şey büyükler için geçerli. Tiyatro seyircisi olmak çok Dünya böyle bir dünya değil artık. Ve iletişimin, konuşbüyük emek ister. Bilet alacaksınız, kuyruğa gireceksi- manın önemi daha çok anlaşılmaya başlandı. Bizim en niz. Tiyatronun sosyal yaşamda insanların birbirine say- büyük silahımız sesimiz ve konuşmamız. Çünkü ses de, gı göstermesi gereken bir salon adabı da vardır. Sahne- konuşma biçimi de çok önemli. Elbette biz çevremizden yi izleyen izleyicide hangi çağın oyunu olursa olsun bu- duyduğumuz gibi konuşuyoruz. Hitabet ayrı bir maharet güne göndermeleri vardır. Bir miras davası, aile içi şid- gerektiriyor ama, geliştirilebilir, öğretilebilir. Biz de uzun det, ensest ilişki hala toplumda vardır. Halkın uyanma- zamandır bu işe soyunduk ve önce diksiyon, sonra hitası için bu çok önemlidir. Okuduğunuz zaman sizi o kadar bet, sonra biraz imaj ve sunum teknikleri filan gibi, topçok etkileyemez. Ama izlemek başka bir şeydir. Sahne luluk karşısına çıktığı zaman insanların ne yapması geüzerinde birebir o karakterleri görmek ve soluk soluğa rektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü benim işim olonu hissederek oynamak, seyircinin sizin soluğunu his- maz diyen herkesin bir gün karşısına çıkacağını ve böyle sederek seyretmesi olağanüstü bir durumdur. bir eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum. MEB Talim Terbiye Kurulu Türkçe Komisyonu’nda diksiyon ve hitabet konusunda uzman danışman olarak görev yaptınız. Güzel ve etkili konuşma becerisi sonradan kazanılır mı? Güçlü bir hatip olmak için nasıl bir yol izlenmelidir? Sonradan iyi bir hatip elbette olunabilir. Çünkü dünyada çok örneği var. ABD başkanlarına baktığımız zaman, 48 // EKİM 2011 Siz Türkçe’nin doğru ve temiz kullanımı için çalışmalar yapıyorsunuz. Doğru Türkçe kullanımının öneminden bahseder misiniz? İyi bir dil bilinci oluşturmak lazım toplumda. Onun için programlarla, gazetelere, dergilere yazdığım yazılarla olsun, seminerlerle, konferanslarla olsun bunu yerine getirmeye çalışıyorum Hem Türk Dil Kurumu hem Dil Derneği, hem RTÜK, hem Profesyonel Ses Derneği bu çalışmalarımdan dolayı bana üst üste çok değerli ödüller verdiler. Bunlarla da onur duyuyorum açıkçası. Soruyu müsaade ederseniz biraz sözcüklerin yerini değiştirerek söyleyeyim. Doğru Türkçe konuşmak, şimdi Türkçe’nin bir derdi yok aslında. Türkçe’yi konuşanların, Türkçe’yi kullananların bir derdi var. Dolayısıyla, doğru Türkçe konuşmak yerine, Türkçe’yi doğru konuşmak diyorum ben buna. Çünkü Türkçe’yi açıp baktığınız zaman seksen bini aşkın sözcüğü olan ve hakikaten çok da ciddi sorunları olmayan bir dil iken, birdenbire ciddi bir saldırı altında kaldı. Şimdi ben genç öğrencilerime soruyorum, oğlum üstündeki t-shirtde ne yazıyor. “Bilmiyorum hocam. Bunu giydim çıktım. Oğlum burada en büyük Amerika yazıyor biliyor musun? Bilmiyorum hocam farkında değilim” diyor. Tunalı Hilmi Caddesi’ne çıktığınız zaman, ki, Tunalı Hilmi Bey Türkçe’nin korunması için Meclis’te önerge vermiş bir milletvekilidir. Şimdi orada bir tane Türkçe isimli mağaza adı yok. Sonra Alsancak’a gidin, Beyoğlu’na gidin, hadi oralara gitmeyin, Artvin’in, Urfa’nın bir ilçesine gidin girişte “welcome” yazıyor. Herkes birbirine “okey” diye mesaj çekmeye başladı. Türkçe’de ünlüler ortadan kalktı. Yani teşekkür ederimi yazarken üşeniyorlar. Dolayısıyla Türkçeyi biz aslında ilkokuldan beri doğru öğretemiyoruz. Doğru öğretebilseydik bugün üniversitelerde Türkçe zorunlu ders olmazdı. Üniversiteden mezun olana kadar adama Türk Dili öğretiyorsunuz yine Türkçe’yi bilmiyor, yine konuşamıyor, daha önemlisi yazamıyor. Yani bağlaçları nasıl kullanacağını bilen insan sayısı o kadar az ki. Zaten okumuyoruz. Hani bir laf var. “Biz meydan okuruz, dışarıdan gazel okuruz, adamın canını okuruz ama kitap okumayız” diye. Yani okumuyoruz. Peki yazıyor muyuz? Hayır yazmıyoruz. Eskiden not bırakılırdı masanın üzerine. Şimdi öyle bir şey de yok. Herkesin elinde bir cep telefonu var. Okumuyoruz, konuşamıyoruz, yazmıyoruz ilkel çağlarda yaşayan insanlar gibi birbirimizi dürte dürte anlaşmaya çalışıyoruz. Konuşmaya çok fazla ihtiyacımız kalmadı. Atatürk’ümüzün Gençliğe Hitabesi’ni düzgün okuyamıyoruz. Peki, ne oldu bize? Bakınız bize şu öğretildi: Kendi dilini iyi bilmeyen, iyi öğrenemeyen, bir yabancı dili iyi öğrenemez. Zaten siz bu donanıma sahipseniz kendi dilinizi de çok iyi konuşuyorsunuz, ama üç tane sözcük öğrenen, üç ay yurtdışına gidenlere bir bakıyorsunuz araya o geldiği ülkenin sözcüklerini sıkıştırıyor. Oysaki Amerika’da yaşayan çok önemli bilim adamlarımız var. Türkiye’ye gelince şakır şakır Türkçe konuşuyorlar. Hiç öyle özentileri yok. A. Taner Kışlalı’nın çok güzel bir lafı var. Diyor ki; Türkiye’nin de, dilin de kurtulması yarı entellerin yerini gerçek aydınların almasına bağlı. Yani yarım bilenler her zaman zarar vermişlerdir. Onun için Türkçe’yi doğru kullanmamız lazım. Siz bu konular üzerine bir de televizyon programı yaptınız. Efsane bir isim “Jülide Gülizar”. Onunla birlikte 6 yıl ‘dil yarası’ adlı bir program yaptım. Yanı sıra atölye isimli bir kültür sanat programını yıllarca hazırladım ve sundum. Ya eğitimcilik? Ankara Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, Başkent Üniversitesi gibi okullarda diksiyon ve drama dersleri verdim. Ama tabii ki, asıl işim olan oyunculuk üzerine Hacettepe Üniversitesi’nde, Anadolu Üniversitesi’nde, Selçuk Üniversitesi’nde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Yakın Doğu Üniversitesi’nde, Alanya Belediye Konservatuvarı’nda rol dersleri vermekteyim. Gençlerden çok şey öğreniyorum. Binlerce üniversite öğrencisini, yüzlerce tiyatro, onlarca opera sanatçısını eğittim. 64 ilde ve onlarca ilçede hizmet verdim, çeşitli dönemlerde Devlet tarafından gönderildiğim Atina, Berlin, Kahire, Batum, Tiflis, Sofya, Bükreş, Lefkoşa, Selanik, EKİM 2011 // 49 Şimdi de kendinize ait bir Atölyeniz var. Üsküp ve Prizren’de tiyatro üzerine araştırmalar yaptım, çalışmalara, konferanslara katıldım ve bildiriler sundum. Bugüne kadar 150’ye yakın konferans verdim. Ya diziler? Şimdiye kadar “Bizim Evin Halleri”, “Kınacılar Konağı”, “Zincirbozan” ve “Kurtlar Vadisi” dizilerinde rol aldım. Halen de (sanırım 5. sezon olacak) Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde TC Başbakanını oynuyorum. Ama bu, Vadi’nin başbakanı. Bazen soruyorlar sen şunu mu yoksa bunu mu oynuyorsun diye. Biliyorsunuz dizi başlamadan ekrana gelen bir yazı var: “Gerçekle hiçbir ilgisi yoktur.” Buna rağmen bana sokakta ‘Sayın Başbakanım’ diye hitap eden, benden iş isteyen, ekonomik ya da siyasi bazı görüşlerime başvuranlar yok değil. Bazen diyorum ki, “iyi ki kötü bir karakter oynamıyorum, hırsız, terörist veya bir sapık karakterini oynasam, demek ki beni sokağın ortasında dövecekler. İşin şakası bir yana, halkımızın bu dizilere saf ve temiz duygularla yaklaştığı, inançla bağlandığı kesin. Biz çocukken açık hava sinemalarında Cüneyt Arkın perdede görününce bir alkış kopardı, inanamazsınız. Bu da onun gibi işte. Bu dizide rol aldığım için çok mutluyum. Olağanüstü bir setimiz var ve çok çalışıyoruz, ama herkes çok saygılı ve işini çok iyi yapıyor. Ankara Radyosu en büyük okuldur. Yıllarca Radyo Tiyatrosu, Arkası Yarın, Mikrofonda Tiyatro, Çocuk Bahçesi gibi yapımların yönetmenliğini yaptım. Öküzün boynuzuna astığı pilli radyosundan öğrenmiştir Türk köylüsü okumayı da klasik müziği de. Radyo en büyük okuldur. Biz de orada öğrendik küçük yaşta “adam” olmasını. Bütün bu sanatsal çalışmalarımı en son bu Atölye ile süsledim. Burada da çok çeşitli eğitimler veriyoruz. Bunların tabiî ki en önemlisi doktorlara, mühendislere, avukatlara, meslek sahibi kişilere sunum teknikleri, topluluk karşısında konuşma ve temel diksiyon kurallarını anlatıyoruz. Gençlerimiz var. Onlar geliyorlar ve diyalog kurmasını, görgü kurallarını, konuşma kurallarını öğreniyorlar ve tabi profesyonelliğe adım atmak isteyenler geliyor. Sunuculuk, spikerlik ve habercilik için, çünkü biliyorsunuz bu günlerde televizyonlara çıkıp meşhur olmak çok zor bir şey değil. Herkes bir süreliğine meşhur oluyor, ama ondan sonra yuvarlanıp gidiyorlar. Biz o ekrana ya da radyolarda mikrofona çıkan kişilerin ömür boyu başarılı olmaları için ciddi bir eğitim almaları gerektiğine inanıyoruz ve buna inananlar buraya geliyorlar. Onlar günlük meşhurlukların peşinde değiller. Onlara bir eğitim veriyoruz. Tiyatro eğitimi vermeye devam ediyoruz. Oyunculuk eğitimlerimiz devam ediyor. Hem profesyonelce tiyatro eğitimi almak, okulların sınavlarına girmek için hazırlananlar geliyor, hem de profesyonel oyuncular geliyor. Onlar ödenekli tiyatroların sınavlarına girmek için geliyorlar. Oturup hazırlıklar yapıyorlar. Bir de ben hep sahneye çıkmak istedim, içimde kalmıştı. Ben geleyim de bir tiyatro çalışması yapayım diyenler geliyor. Onların hepsiyle burada bir sanat ortamı yaratmaya çalışıyoruz. Deniyoruz, öğretiyoruz, biz de onlardan çok şey öğreniyoruz, birlikte öğrettiğimiz için de adı “Atölye” Bu kadar yoğunluk içinde aile yaşamınız nasıl gidiyor? Beni çok özleyen ve çok başarılı iki evladım ve onlara kol kanat germiş çok değerli bir eşim var. 4 kişilik bir çekirdek aileyiz yani. Eşim de Devlet Tiyatrosu Sanatçısı, kızım da oyuncu, galiba oğlan da bu yolda ilerliyor. Evet, özlüyorlar, ama hattı müdafaa yoktur değil mi? Bütün vatan hizmet beklerken onlar da biraz bekleyecekler; ne yapalım… Bir çalışan, bir emekçi, hatta bir tiyatro işçisi olarak sosyal güvenceniz, sendikanız veya haklarınızı koruyan, savunan bir teşkilatınız var mı? Bugüne kadar hep derneklerle idare ettik, ama sanatçılar da artık sendikalaşma süreci içinde. Kültür-Sen, Türk Kültür Sanat-Sen, Film-Sen gibi teşkilatlar var, ama telif hakları olsun, komşu hakları olsun, çalışma sürelerimizden ücretlerimize, sosyal haklarımızdan sağlığımıza kadar ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Hatta bazen sanatçı unvanımızı kullanmak istemiyoruz bile. Sokakta o kadar çok kendini sanatçı sanan var ki! Onlarla aynı kefede değerlendirilmek, icracı ile yaratıcıyı ayırt edemeyenlerle mücadele etmek, emeğimizin, bilgimizin, yeteneğimizin, beceri ve alın terimizin savunucusu bir teşkilata olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Başladığım gibi bitirmek isterim. Size gerçekten teşekkür ediyor, Başta Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı değerli Pevrul Kavlak’a, sanata sanatçıya verdiği destek, sendika üyelerinin eğitimi ve sosyal yaşamlarına getirmeye çalıştığı kalite için çok teşekkür ediyor, derginizin yayına hazırlanmasında emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Biz de size teşekkür ediyoruz… 50 // EKİM 2011 ∆ Dergimizin Eylül sayısındaki çekilişle, ücretsiz tatil kazanan şanslı numaralara belirlendi. Eylül ayı talihlilerinin belirlendiği çekiliş, Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek ve Genel Merkez çalışanlarınca yapıldı. Şanslı üyelerimizin, kazanan numaraların bulunduğu dergiyle birlikte, en geç 30 Aralık 2011 tarihine kadar bağlı oldukları şubelere başvurmaları gerekmektedir. Her ay 3 talihli numara ve her talihliye 5 yedek numara belirliyoruz. Bu numaralar ile başvuru yapan asil numaralardan 5. yedeğe kadar sıralayıp, ilk sırada başvuru yapan üyemizi tatile gönderiyoruz. Kura sonucunda tatil kazanan üyelerimizin yol masrafları, ücretsiz tatil hediyemize dahil değildir. İşte Türk Metal’in Yatırımları: Büyük Anadolu Otel – Ankara Büyük Anadolu Didim Resort Otel – Aydın Büyük Anadolu Girne Otel – KKTC Büyük Anadolu Ereğli Otel – Zonguldak Çekilen kurada kazanan numaralar: 1. Talihli Asil Numara: Yedekler: 1. Yedek 2. Yedek 3. Yedek 4. Yedek 5. Yedek 22122 15789 26745 28795 34657 43540 2. Talihli Asil Numara: Yedekler: 1. Yedek 2. Yedek 3. Yedek 4. Yedek 5. Yedek 47573 24879 32588 54660 03245 36978 3. Talihli Asil Numara: Yedekler: 1. Yedek 2. Yedek 3. Yedek 4. Yedek 5. Yedek 04884 11450 16321 35680 37540 45550 EKİM 2011 // 51 HABER // DÜNYADAN AVRUPA BİRLİĞİ’NE KARŞI AVRASYA BİRLİĞİ Rusya’da 2024’e kadar yeniden başkan olacağı konuşulan Başbakan Vladimir Putin, eski Sovyetler Birliği ülkelerini “Avrasya Birliği” altında bir araya getirme hedefini açıkladı. Birlik, AB’ye benzeyecek. Bir Rus gazetesine makale yazan Putin, eski Sovyetler Birliği ülkelerinin “Avrasya Birliği” kurmasını istediğini anlattı. Putin, Sovyetleri canlandırma hevesinin olmadığını da vurguladığı makalesinde, “Bu yakın entegrasyon, günümüze uyumlu olarak, yeni değerler, politikalar ve ekonomi üzerinde şekillenecek” dedi. Bu proje üzerinde uzun süredir uğraştığı bilinen Putin, geçen yıl Belarus ve Kazakistan ile gümrük birliği anlaşması imzalayarak, bu konuda ilk adımı atmıştı. 1 Ocak itibari ile Tacikistan ve Kırgızistan da bu anlaşmaya dahil edilecek. Estonya, Letonya, Litvanya, Belarus, Moldova, Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan ederek ayrı devlet kuran ve Avrasya Birliği’nde yer alması düşünülen ülkeleri oluşturuyor. FRANSA’DA İŞÇİLER GENEL GREVDE Fransa’da, hükümetin “kemer sıkma” politikasını protesto eden işçiler bir günlük greve giderken, ülke genelinde protesto yürüyüşleri düzenlendi. Ülke genelinde yapılan protesto yürüyüşlerine tahmini olarak 270 bin kişi katıldı. Başkent Paris’teki protesto yürüyüşlerine yaklaşık 25 bin kişinin katıldığı bildirildi. Fransa’nın beş büyük işçi konfederasyonu ortak açıklamalarında, greve destek vereceklerini duyurmalarına rağmen ülke genelinde greve katılımın beklenenden daha az olduğu belirtildi. Grevin, özellikle ulaştırma sektöründe vatandaşların günlük yaşantısını çok fazla olumsuz etkilemediğini kaydeden Ulusal Demiryolu İdaresi, tarifeli tren seferlerinden üçte ikisinin gerçekleştirildiğini açıkladı. Eğitim alanında greve katılan öğretmen sayısının da, beklenenden daha az olduğu belirtildi. Hükümetin açıkladığı “kemer sıkma” politikaları, bu yıl bütçe açığının 12 milyar avro düşürülmesini hedefliyor. Fransa’nın 2011 yılındaki bütçe açığının 95 milyar avroyu bulması bekleniyor. İNGİLTERE’DE REKOR İŞSİZLİK İngiltere’de işsizlerin sayısı Haziran-Ağustos döneminde 114 bin kişi artarak, 2 milyon 570 bin kişiye ulaştı. Bu rakam, ülkedeki son 17 yılın en yüksek işsizlik rakamı olurken, Ulusal İstatistik Kurumu (ONS) işsizlik oranını % 8,1 olarak duyurdu. 16-24 yaş arasında 991 bin gencin işsiz olduğu ve bu oranın % 21,3 olduğu belirtilirken, ülkede devletten işsizlik yardımı alanların sayısı da Eylül ayında 17 bin 500 kişi artarak, toplam 1 milyon 600 bin kişiye ulaştı. İngiliz ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin altında % 0,1 büyümüştü. 52 // EKİM 2011 FINANCIAL TIMES’TAN, TÜRKİYE’YE UYARI Türk ekonomisinde veriler olumlu gitse de, dünya basını Türkiye’ye temkinli yaklaşımını sürdürmeye devam ediyor. Amerikan ekonomi gazetesi Financial Times, geçen ay yayınladığı bir haberde, Türkiye ekonomisinin temel verilerinin, sürdürülebilme ihtimalinin “şüpheli” olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin, Avrupa’daki krizden etkilenmemesinin imkânsız olduğu belirtilen haberde, yılda 75 milyar doları bulan cari açığın, Gayri Safi Milli Hasıla’nın neredeyse % 10’u boyutunda olduğu kaydedildi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bile, sorunun yüksek talep ve düşük tasarruftan kaynaklandığını düşündüğünü, Türkiye’nin önümüzdeki yıl 200 milyar dış finansman bulması gerekeceğine dikkat çeken Financial Times, liranın bir yılda % 20 değer kaybettiğini ve Merkez Bankası’nın lirayı kontrol etmek için çok büyük rezerv erittiğini yazdı. Haberde ayrıca, “IMF, Türkiye’nin kredi riski taşımaması için faizleri hafifçe yükseltmesi ve yabancı rezervlerini artırmasını önerdi. Ama bu tavsiyeler Ankara’da alıcı bulamadı” denildi. SOMALİLİ YARALILAR TEDAVİ İÇİN TÜRKİYE’DE Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) yapılan açıklamada, Somali Cumhurbaşkanı’nın talebi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda, Mogadişu’da yaşanan bombalı saldırıda yaralanan 30 Somali vatandaşının Türkiye’ye getirilerek, tedavilerinin yapılacağı kaydedildi. Açıklamada, “Başkanlığımızca, Dışişleri ve Sağlık Bakanlıkları, TİKA ve THYAO Genel Müdürlüğü arasında sağlanan koordinasyon sonucu, 1 adet yolcu uçağı ile 30 yaralı Ankara’ya getirilecektir. 10 kişilik sağlık ekibi de, İstanbul’dan Somali’ye hareket edecek olan uçakta yer alacaktır” denildi. YUNAN MECLİSİ KEMER SIKMAYA DEVAM EDİYOR Ülke tarihinin en büyük krizini yaşayan Yunanistan’da, Meclis, AB ve IMF’nin isteği üzerine, halkın büyük tepkisini karşısına alarak, vergilerin artırılmasını ve kamu çalışanlarının maaşlarının düşürülmesini öngören kemer sıkma önlemlerine onay verdi. Pakete ‘Hayır’ oyu veren, iktidar partisi PASOK’un bir milletvekili, partiden ihraç edildi. Krize karşı alınacak önlemler Yunan Meclisi’nde görüşülürken, on binlerce kişi, görüşmeler sırasında parlamento binası önünde protesto gösterisi yaptı. Protestolar sırasında çıkan arbedede kalp krizi geçirdiği belirtilen bir sendikacı da hayatını kaybetti. EKİM 2011 // 53 ULUSLARARASI İLİŞKİLER Ukrayna Sendika Temsilcileri Genel Merkezimizde… Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun eğitimleri çerçevesinde ülkemize gelen Ukraynalı Sendikacılar, Federasyon Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Sendikamızın ve Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun Genel Başkanı Pevrul Kavlak ile makamında görüşen konuk sendikacılar, ülkelerindeki çalışma hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgi verdi. Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nca düzenlenen eğitimlerden çok yararlandıklarını belirten Ukraynalı konuklar, bu faaliyetlerden duydukları memnuniyeti de dile getirdiler. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak da, kendisini makamında ziyaret eden Ukraynalı Sendikacılara, ziyaretin anısına bir hediye verdi. Ukrayna Metalurji ve Madencilik Sendikası’ndan ziyaret Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun üye ülke çalışanlarına verdiği eğitimler aralıksız devam ediyor. Ekim ayının ilk haftasında Kırgız Sendikacıları ağırlayan Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Merkezi, 17 - 23 Ekim tarihleri arasında da, Ukrayna Metalurji ve Madencilik Sendikası’na üye 26 işçiyi ülkemizde konuk etti. Federasyon Genel Merkezinde gerçekleştirilen eğitim programının açılışına, Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Mehmet Soyupek ve Federasyon Genel Sekreter Yardımcısı Turajon Raupov katıldı. Eğitimin açılış konuşmasını yapan Genel Sekreter Mehmet Soyupek, dünya sendikal hareketinin son dönemde içinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Türk Metal’in, milli tip sendikacılık modeli temelinde, dünya sendikalarına örnek olacak uygulamalar gerçekleştirdiğini anlatan Soyupek, bu çerçevede hayata geçirilen tesisleşme ve teşkilatlanma çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Konuşmasında, sendikal açıdan Avrasya coğrafyasını da değerlendiren Soyupek, daha sonra Ukraynalı sendikacıların sorularını yanıtladı. Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Mehmet Soyupek, Genel Sekreter Yardımcısı Turajon Raupov’la birlikte, Ukraynalı sendikacılarla hatıra fotoğrafı çektirdi. 54 // EKİM 2011 Kırgız Sendikacılar Türkiye’de Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun eğitim programları çerçevesinde, Kırgızistan Dağ Maden Metalurji Sanayi İşçileri Sendikası’ndan 12 sendikacı, 3 9 Ekim tarihleri arasında ülkemize geldi. Bir hafta süreyle Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Merkez’indeki eğitimlere katılan Kırgız sendikacılar, Ankara’nın tarihi ve turistik yerlerini de ziyaret etti. Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Merkezi’nde eğitimin açılışına, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Turajon Raupov da katıldı. Açılış oturumunda bir konuşma yapan Dursun, Türk Metal Sendikası’nın geçmişine değinerek, “Türk Metal Sendikası kuruluş döneminde birçok sıkıntı ve zorluklarla mücadele ederek bugünkü noktaya geldi. 1963 yılında milli tip sendikaya geçen sendikamız, bugün 48. Yılında… Türk Metal, metal iş kolunda bulunan metal işçilerini bu 48 yıllık süreçte kendi çatısı altında toplamayı başarmıştır. Böylelikle, Türkiye’nin en büyük ve en güçlü sendikası konumuna gelmiştir” dedi. Konuşmasında, Türk Metal sendikasının metal işçilerine hizmet verdiği genel merkezi ve onlarca şubesi ile örnek bir sendika konumuna geldiğini kaydeden Dursun ‘‘Türk Metal’in hizmet verdiği tüm gayrimenkuller kendine ait Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun ve Uluslararası Avrasya olup, Ankara, Didim, Ereğli ve Kıbrıs’ta beş yıldızlı oteller Metal İşçileri Federasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Turajon Raupov, Kırgız ile, Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunan misafirhanelerle sendikacılarla… metal işçilerine imkânsız denilen hizmetler vermektedir” diye konuştu. İsmail Dursun, Kırgız sendikacıların ilgiyle dinlediği konuşmasının ardından, Türk Metal ve Türkiye’deki çalışma hayatına ilişkin soruları da yanıtladı. Kazak Dağ ve Metalürji Sendikası’nı ziyaret Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun başkanlığındaki Türk Metal heyeti, 23-31 temmuz tarihlerinde, Kazakistan Dağ Metalürji sendikasının davetlisi olarak, başkent Astana’yı ziyaret etti. Astana’da, kardeş sendikanın genel merkezini ziyaret eden Türk Metal heyeti, Kazak sendikacılarla, yürütülen sendikal çalışmalar ve ülkelerinin çalışma hayatı hakkında bilgi alışverişinde bulundular. Kardeş ülkelerin sendikal birlikteliği Türk Metal Sendikasından bir heyet, 1 - 7 Temmuz tarihlerinde, Özbekistan’ın Taşkent, Semerkant ve Buhara şehirlerini ziyaret etti. Özbekistan’da bulunan sendikaların çalışmaları ve Özbek Çalışma hayatı hakkında bilgi alan Türk Metal heyeti, Türkiye ve Özbekistan’daki çalışma hayatı ve sendikacılık arasında kıyaslama yapma imkanı buldu. Tatarlarla sendikal bilgi alışverişi Türk Metal Sendikası’ndan bir heyet, Tataristan Makine İşçileri sendikasın davetlisi olarak, 17-22 Haziran tarihlerinde, Tataristan’ın Başkenti Kazan’ı ziyaret etti. Kazan’da kardeş sendikanın genel merkezini ziyaret eden Türk Metal heyeti, Tataristan Makine İşçileri Sendikası Genel Başkanı Lİdiya Petrovna ile de görüştü. Görüşmede, sendikamızın faaliyetleri hakkında bilgi verildi ve Tataristan’daki sendikal faaliyetlere ilişkin bilgi alındı. EKİM 2011 // 55 HABER İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI TOPLANDI AB Uygulamaları Perspektifinde İşletmelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Çalıştayı, Ereğli’deki Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirildi. CEM SNAET [email protected] Avrupa Komisyonu Genişleme Direktörlüğü’nce, “IPA Sosyo-Ekonomik Ortaklık Programı” kapsamında desteklenen, Türk Metal ve MESS’in ortak yürüttüğü “ECBOHS-İş Sağlığı ve Güvenliği için Avrupa İşbirliği Köprüleri Projesi” kapsamında, AB Uygulamaları Perspektifinde İşletmelerde İş Sağlığı ve Güvenliği Çalıştayı Ereğli’de toplandı. 29-30 Eylül tarihleri arasında Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.’nin ev sahipliğinde, Türk Metal Sendikası’nın Ereğli Büyük Anadolu Oteli’nde yapılan çalıştaya, sendikamız temsilcileri, MESS üyesi işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu yöneticiler, uzmanlar ve mühendisler ile MESS temsilcilerinden oluşan yaklaşık 150 kişi katıldı. Çalıştayın açılış konuşmaları, ERDEMİR İnsan Kaynakları ve İdari İşler Genel Müdür Yardımcısı Samim Şaylan, Türk Metal Sendikası Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş ve MESS Eğitim Müdürü ve ECBOHS Proje Koordinatörü Dr. Aykut Engin tarafından yapıldı. Türk Metal Sendikası Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş konuşmasında, ECBOHS Projesi’nin hedeflerine değinirken, projede, iş sağlığı ve güvenliği alanında işçi ve işveren kuruluşlarının ortak paydada buluştuğunu ve diyaloğun ön plana çıktığını vurguladı. Çalıştayda, Finlandiya’dan gelen Avrupa Birliği uzmanları, çeşitli konularda sunumlar gerçekleştirdi. Bu çerçevede, Türkiye’de ‘İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Projesi’ (İSGİP) Takım Lideri Antero Vahapassi, İşte Güvenlik ve Kültür; Olay Raporlama ve Soruşturma Yöntemleri konulu sunum yaptı. 56 // EKİM 2011 Vahapassi, iş sağlığı ve güvenliğine neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna cevap aranan sunumunda, çalışma koşullarını iyileştirme ihtiyacı, tehlikelerin belirlenmesi ve risklerin değerlendirilmesi. Finlandiya örneklerleriyle risklerin kontrol edilmesi, olay raporlama ve soruşturma yöntemleri hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Heikki Laitinen de, Türkiye’de kullanılmak üzere uyarlanmış olan,işyerinde 3 seviyede işsağlığı ve güvenliği alanında Risk Değerlendirme Metodu’nu anlattı. Laitinen’in verdiği bilgiye göre, işyeri üst düzey yönetiminin politika ve program oluşturulması için gerekli olan bu metod, hangi tehlikelerin ciddi yaralanmalara, hastalıklara veya başka hasar ve zararlara yol açabileceğini, mevcut kontrol önlemlerinin kanunlara ve işletmenin standartlarına göre yeterli düzeyde olup olmadığını, ne tür iyileştirmelere ihtiyaç duyulduğunu tespit etmeyi amaçlıyor. gulamaları konusunda katılımcılara bilgi aktardı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Uzmanı Ahmet Ersoy, kişisel koruyucu donanımların işyeri uygulamaları başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Çalıştay kapsamında, ERDEMİR’e saha ziyareti yapılarak, üretim alanlarındaki uygulamalar gözlendi. Çalıştay yapılan çeşitli değerlendirmelerle sona erdi. Çalıştayın ikinci gününde, ERDEMİR İş Güvenliği Müdürü Özkan Doğan, ERDEMİR’deki iş sağlığı ve güvenliği uyBir önceki sayımızda bu köşede yer alan yazımızdaki Meslek Hastalığı tanımını tekrarlamayı yararlı buluyoruz. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 14. maddesinde, “Meslek hastalığı: Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.” şeklinde tanımlanmıştır. Tanımlanan bu meslek hastalığının sigortalının çalıştığı işte veya işyerinde meslek hastalığına tutulduğunun ilgili meslek hastalıkları hastanesince düzenlenecek usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbi belgelerle tespit edilmesi gereklidir. Sigortalının, sağlanacak yardımlardan yararlanabilmesi için bu bir zorunluluktur. Yasanın 14. maddesinde bu hususlar şöyle açıklanmıştır. Sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulup tutulmadığının a) Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usûlüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi, b) Kurumca gerekli görüldüğü hallerde, işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin incelenmesi, sonucu Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur. Halen ülkemizde bulunan üç meslek hastalıkları hastanesi (Ankara, İstanbul ve Zonguldak) yanı sıra 2008 yılından bu yana devlet üniversiteleri hastaneleri ile 2011 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, sigortalının çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranlarının tespitinde esas alınacak sağlık kurulu raporlarını düzenlemek üzere yetkilendirilmişlerdir. Meslek hastalıkları tıbbi tanılarını koymaya yetkili hastane sayıları artırılarak ülke çapında meslek hastalıkları tanısında beklenen artışa katkı sağlanması amaçlanmıştır. EKİM 2011 // 57 TÜRK METAL & MESS // ORTAK EĞİTİM PROJESİ TÜRK METAL - MESS ORTAK EĞİTİM ve TEŞKİLATLANDIRMA EĞİTİM PROGRAMI 19 Eylül – 15 Ekim 2011 2011 yılında Ankara Büyük Anadolu Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız: 7676 Ankara 1, Ankara 2, Aksaray 1 ve İskenderun, şubelerimizden 96 kişinin katıldığı, 19-21 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe gerçekleştirdi. Gökçe, konuşmasında, sendikal ve sosyal yaşama ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Programın kapanışına, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce de katıldı. Gebze 1, Çayırova ve Gebze Dilovası, şubelerimizden 69 kişinin katıldığı, 22-24 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının kapanışına, Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek de katıldı. Soyupek, üyelerimizle bir araya gelerek bilgi alışverişinde bulunurken, program bünyesinde gerçekleştirilen etkinliklerde ödül alan arkadaşlarımızın ödüllerini de verdi. Bursa Nilüfer, Gemlik ve İstanbul Anadolu Yakası, şubelerimizden 76 kişinin katıldığı, 26-28 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Eğitim programının kapanışına, Gökçe’nin yanısıra, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun da katıldı. İzmir 1, İzmir 2 ve Manisa 1 Nolu, şubelerimizden 79 kişinin katıldığı, 29 Eylül - 1 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programı, Genel Başkanımızın üyelerimize yönelik mesajlarını içeren tanıtıcı yayın ile başladı. Program boyunca çeşitli konularda işlenen dersler ve zengin sosyal etkinlikler üyelerimiz tarafından takdirle karşılandı. Programın kapanışına ise, Eğitim Koordinatörümüz Halime Aydın katılarak, program esnasında yapılan etkinliklerde ödül alan arkadaşlarımıza ödüllerini sundu. 58 // EKİM 2011 İstanbul ve İstanbul 1 Nolu, şubelerimizden 70 kişinin katıldığı, 3 - 5 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe yaptı. Gökçe’nin, ülkemizde ve dünyada işçi hakları ve sendikal mücadele konularına yer verdiği konuşması, katılımcılar tarafından ilgiyle dinlendi. Yavuz Gökçe, eğitim programının kapanışında da üyelerimizi yalnız bırakmadı. Bursa 2, Bursa 3 Biga 1 ve Gemlik, şubelerimizden 72 kişinin katıldığı, 6 - 8 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. Üyelerimiz, eğitim programı süresince derslere etkin bir biçimde katıldı. Anıtkabir ve Kurtuluş Savaşı Müzesi gezilerinin de gerçekleştirildiği programın kapanışına, Eğitim Koordinatörümüz Halime Aydın da katıldı. Çerkezköy, şubemizden 83 kişinin katıldığı, 10 - 12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. MESS Başkan Vekili Bedirhan Çelik de açılış programında yer aldı. Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, kapanış programında da üyelerimizi yalnız bırakmadı ve program esnasında yapılan etkinliklerde ödül alan arkadaşlarımıza ödüllerini verdi. Gölcük, şubemizden 74 kişinin katıldığı, 13 - 15 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılış konuşmasını, Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce yaptı. MESS Başkan Vekili Bedirhan Çelik de açılış programında yer aldı. Programın kapanışına ise Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun katılarak, program bünyesinde gerçekleştirilen etkinliklerde ödül alan arkadaşlarımıza ödüllerini verdi. EKİM 2011 // 59 KİTAP Kitap ve Sinema bölümünde her ay birbirinden değerli kitapların ve sinema filmlerinin tanıtımlarını yapıyoruz… 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı Kitabı 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın açılış, panel, tartışma konuşmaları ile kurultay fotoğraflarından oluşan kitap hazırlanarak, Türk Metal teşkilatı ile paylaşıldı. Türk Metal tarafından hazırlanan kitap, kurultay boyunca konuşulan bütün konuları içeriyor. Toplam 112 sayfa olan kitap 7 bölümden oluşuyor. Açılış konuşmaları, Kadın Emeği İle İlgili Sorun Alanları, Sendikalarda Kadın Olmak, Metal İş Kolunda İş Sağlığı Ve Güvenliği, Kadına Karşı Şiddet, Türk Mevzuatında Kadın Ve Uygulamadan Kaynaklanan Sorunlar ile Sonuç Bildirgesi, kitabın bölüm başlıkları… Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın sunuş yazısında şunları ifade etti: “Bu kitap 16. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın kâğıda dökülmüş halidir. Ve bütün kadın emekçilerimize armağanımızdır. Kurultayın ölümsüzleştirilmesi, unutulmaması, söylenenlerin konuşulanların sözde kalmayıp uygulamaya konulması yönünde yararlı olacağına inancımız tamdır.” İş Hukuku Prof.Dr. Haluk Hadi SÜMER Kitap, genel anlamda, İş Hukuku alanındaki temel sorulara cevap vermeyi amaçlıyor. Kitapta üç kısım bulunuyor. Birinci Kısım Genel Bilgiler, ikinci kısım, Bireysel İş Hukuku, üçüncü kısım ise, Toplu İş Hukuku… Sendikalarla ilgili doyurucu nitelikteki bilgilerin yeraldığı üçüncü kısımda, Sendikalar Hukuku, Toplu İş Sözleşmesi, Toplu İş Uyuşmazlıkları ve Çözüm yolları gibi alt başlıklar da bulunuyor. İktisadi İdari Bilimler Fakülteleri, Hukuk Fakülteleri, Mühendislik Fakülteleri gibi okullarda öğrencilerin ders notu ihtiyacını karşılamayı hedefleyen İş Hukuku isimli kitap, Mimoza Yayınları tarafından yayımlanmış. Temel Hukuk Bilgisi Prof.Dr. Haluk Hadi SÜMER - Prof.Dr. Ömer ULUKAPI 1994 yılında bir ekip çalışması şeklinde yayımlanan “Hukuk Bilimine Giriş” adlı kitap kısa sürede üçüncü baskısını yaptı. Ancak, hukuk fakültesi dışında kalan okullar açısından kitabın çok kapsamlı ve uzun olduğuna ilişkin eleştiriler gelince, kitap dipnotlardan arındırıldı. Gerekli sadeleştirmeler, kısaltmaların ardından da, ‘Temel Hukuk Bilgisi’ adıyla Mimoza Yayınları’nca yeniden yayımlandı. Hukukun temel kavramları ve kurumları konusunda bilgi edinmek isteyen öğrenciler ve okuyuculara yararlı olmayı hedefleyen 253 sayfalık bu kitap, kısa sürede 6. Baskısını yaptı. 60 // EKİM 2011 SİNEMA Bu ay, iki filmi sizlere konu olarak seçtik. İlki, halen gösterimde olan “Bir Zamanlar Anadolu’da” isimli bir Türk Filmi, diğeri ise, artık çağımızın bir gerçeği haline gelmiş olan bulaşıcı hastalıkları konu edinen “Salgın” filmi… BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA (ONCE UPON A TIME IN ANATOLIA) Son yılların en çok konuşulan film olma özelliğini şimdiden kazanan Bir Zamanlar Anadolu’da, bir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini konu alıyor. TRT’nin de katkısıyla, Bosna Hersek ve Türkiye’nin ortak yapımı olan film, 11 - 22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 64. Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye için yarışacak filmler arasına girdi ve “Jüri Büyük Ödülü”’nü kazandı. Oscar’a en iyi yabancı film aday adayı olan film, uluslararası sinemacılar tarafından övgüyle karşılandı. Değerlendirmeler şöyle: New York Times Gazetesi’nin yazarlarından Stephan Holden: “Tek kelimeyle büyük bir film” - “İnsan yüzlerine ve doğaya olağanüstü bir bakış”… Le Monde: “Dovsteyevski’nin romanesk yoğunluğuna sahip bir film” The Guardian: “Kendine has gizil güçleri ve incelikleriyle müthiş bir film” Chicago Tribune: “Edebi lezzetlerle dolu muhteşem bir film” Time Out London: “Cannes yarışmasındaki tek gerçek başyapıt”… Yönetmen Yapımcı Senaryo Oyuncular Türü Yapım yılı Çıkış tarih(ler)i Süre Dil Nuri Bilge Ceylan Zeynep Özbatur Nuri Bilge Ceylan Ercan Kesal Ebru Ceylan Muhammet Uzuner Taner Birsel Yılmaz Erdoğan Dram 2010 21 Mayıs 2011 (Cannes Film Festivali) 157 dk. Türkçe SALGIN (Contagion) Değişen üretim ve tüketim modellerinin eseri olarak, hızla yapay bir dünyaya doğru yol alıyoruz. Bunun sonucunda, canlıların biyolojik yapılarında meydana gelen değişiklikler ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. Son yıllarda bu ölümcül sonuçlardan biri olan salgın hastalıklar gündemimizde daha fazla yer almaya başladı ve bir filme konu oldu. Filmin adı Salgın… Uluslararası bir yolcu, havaalanının barında kredi kartını garsona vermeden önce çerez kâsesine uzanır. Bir iş toplantısı tokalaşmalarla başlar. Kalabalık bir otobüste bir adam öksürür... Bir temas… Bir an… Ölümcül bir virüs bulaşmıştır. Kürsel bir salgın başlar… ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ndeki (CDC) araştırmacılar, mutasyon geçirmekte olan bu benzersiz biyolojik patojeninin kodunu çözmek üzere harekete geçerler. Böyle bir hastalık karşısında insanların paniği, toplumsal hareket tarzı ve sosyal sonuçlar üzerine titizlikle hazırlanmış bir film… Yönetmen Senaryo Oyuncular Filmin Türü Yapım Yılı Orijinal Dili Filmin Süresi Vizyon Tarihi Steven Soderbergh Scott Z. Burns Marion Cotillard, Matt Damon, Jude Law, Gwyneth Paltrow, Kate Winslet Drama, Bilim Kurgu 2011 İngilizce, Çince 106 dakika 21.10.2011 EKİM 2011 // 61 BİLİM VE TEKNOLOJİ BİLİM VE TEKNOLOJİ IBM insan gibi düşünen yonga üretti Amerikan bilişim devi IBM, bilgisayarların deneyimlerinden öğrenmelerini, kuramlar geliştirmelerini ve sonuçlardan ders çıkarmalarını sağlayacak, insan beyninin çalışmasını taklit eden devrim niteliğinde bir yonga geliştirdiğini açıkladı. Bu özellikte iki yonganın üretildiğini ve test aşamasında olduğunu belirten şirket, her iki yonganın da silisyum yalıtkan üzerinde 45 nanometre kalınlığında olduğunu ve 254 sinir hücresine eşdeğer olduğunu belirtti. SEDA BURAKGAZİ CEVDET KAVLAK [email protected] IBM, uzun vadede hedeflerinin 10 milyar nöron kapasiteli bileşenlerden bir kompleks geliştirmek olduğunu duyurdu.(insan beyni 100 milyar kapasiteli) Yongaları kullanan bilgisayarların daha az enerji tüketeceğini, sıcaklık, basınç ve dalgaların yüksekliğiyle ilgili verileri derleyip, farklı verileri analiz etme özelliğine sahip olacağını, tsunami alarmı ya da koku alma hassasiyeti sayesinde, toptancıları taze ürün stoklarını idare etmelerinde yardım edebileceğini belirtti. Bu yazılım masumların dostu suçluların korkulu rüyası Saldırı anı ya da yaşamsal tehlikenin söz konusu olduğu durumlarda saniyeler bile hayati öneme sahip. Artık böylesi anlarda tek düğmeye basarak yardım istemek mümkün. Teknoloji her yeni gün insanların hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Yeni geliştirilen bir yazılım sayesinde, saldırı anında masumlar tek bir düğmeye basarak suçluları ele veriyor. Malezya’nın en zengin eyaleti olan Selangor sakinleri, telefonlarının tek bir tuşu ile saldırı anında polise ulaşabilecekler. Akıllı telefon diye adlandırılan cihaz, şimdilik aylık 0.70 dolar karşılığı indiriliyor, 2012 den itibaren ücretsiz indirilecek olan yazılıma “My-Distress” (sıkıntım var) adı verildi. Selangor polis şefi, akıllı telefonlarda yer bildirimini GPS ile tespit ettiklerini söyledi. Telefonlardaki “yardım” butonuna basıldığında en yakın polis merkezi ne sinyal gönderiliyor. Suç oranının yüksek olduğu sekiz bölgede yazılımı kullananlardan gelen yardım çağrısının suç oranlarını azaltması umut ediliyor. Şimdilik iPhone ve Blackberry’inin yanı sıra, Android ve Java yazılımı olan akıllı telefonlarda kullanılabilen yazılım, 3 gün içinde 7 bin 781 kişi tarafından telefonlarına yüklendi. 62 // EKİM 2011 İnternet Explorer 9’u Deneyin... Microsoft, dünya çapında ön duyurusunu yaptığı Internet Explorer 9 (IE9) ile, web tarayıcı teknolojisinde yepyeni bir dönemi başlatıyor. Şirket açıklamasında, güçlendirilmiş grafik işlemci desteğine sahip ilk HTML5 web tarayıcısı olarak IE9 sürümünün, grafik ağırlıklı web tabanlı uygulamaları ve web sitelerini inanılmaz bir performans artışıyla kullanıcının hizmetine sunmayı amaçladığı belirtildi. Açıklamada, bütün bu teknolojilerin avantajlarını test etmek isteyen meraklılar ve web yazılım geliştiricilerin, Internet Explorer 9 Platform Preview sürümünü, http://ie.microsoft.com/testdrive/Default.html adresinden indirebilecekleri, bu sitedeki uygulamaları bizzat uygulayarak yeni sürümün performansı hakkında net bir fikir edinebilecekleri kaydedildi. Kaybolan meslekler var ama yeni doğan meslekler de var… İki bilgi Cisco Nedir? Dünyadaki internet altyapısında ve kurumsal ağlarda kullanılan aktif cihazların (router(yönlendirici), switch(anahtar), firewall(güvenlik duvarı), IP telefon ,IDS& IPS v.b.) %80’inden fazlası Cisco şirketi tarafından üretilmektedir. Bugün, işletim sistemi ve Office programları deyince nasıl aklımıza Miscrosoft geliyorsa, ağ & network deyince de dünyada ilk akla gelen isim Cisco şirketidir. Uçak cezaları: Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), yeni idari para cezaları hakkında yeni yönetmelik taslağı hazırladı. Uçakta sigara içmenin cezası 1000 lira, uçaklara lazer tutmanın cezası 10 bin lira, uyarılara rağmen telefon kullanmanın cezası ise 500 lira olarak belirlendi. Faydalı Bilgiler Bilişim Teknolojileri hayatımızın her gün biraz daha fazla zamanını alırken, bu değişim, çalışma hayatının istihdamını da şekillendirmeye başladı. Başlı başına bir sektör haline gelen Bilişim Teknolojileri sektöründe şu dallar bulunuyor: Ağ işletmeni: Ağ sistemlerinin kurulumu, yönetimi ve ağ ortamı üzerinde yaşanabilecek sorunlar, çözüm yolları ve geniş ağ sistemleri yönetimine sahip nitelikli kişidir. Web programcısı: Web sayfası tasarımına ve programlama dilleri yardımıyla etkileşimli web uygulamaları hazırlayan nitelikli kişidir. Veri tabanı programcısı: Veri tabanı ve programlama dilinin kurulumu, veri tabanının oluşturulması ve yönetimi, yazılım geliştirme, hata giderme, bakım ve yedek almaya sahip nitelikli kişidir. Bilgisayar teknik serviscisi: Bakım ve arıza giderme işlemleri ve bilgisayar ile kontrol edilebilen sistemler kurmaya sahip nitelikli kişidir. Windows sorunlarının çözümü: Nereden çıktı şimdi bu tamirat işi demeyin. Dünyadaki insanların %38’i uyumakta, %20’si bilgisayar başında uğraşmakta ve %3’ü ise, muhtemelen şu anda Windows işletim sistemini yeniden kurmaktadır. Windows’ta çıkan sorunların temel sebeplerini ana başlıklar altına sıralarsak; 1 - Kurulu olan programların çakışması. 2 - Sistemden kaldırılan programların götürdükleri. 3 - Açılışta yüklenen programların Windows’u yavaşlatması. 4 - Disk üzerindeki dosyaların dağınıklığı. 5 - Sistem içerisindeki gereksiz dosyaların oluşturduğu yoğunluk. 6 - Diski 1’den fazla kısma ayırarak kullanma. 7 - Sistem içerisindeki bozuk veriler, disk sağlık sorunları. 8 - Bilgisayardaki donanımların uyuşmazlığı. 9 - Farklı dillerdeki programların bir araya gelmesinden oluşan dil kaosu. 10 - Günü geçmiş programlar. 11 - Virüs. 12 - Ağ ayarları yüzünden açılışta çıkan hata mesajları. Şu anda aklımıza gelen belli başlı yeniden kurma sebepleri bunlar. Siz de, Windows’u yeniden kurmak için, yukarıda sıralanan sorunlardan biri veya birkaçını yaşıyor olabilirsiniz. EKİM 2011 // 63 METAL ÇİZGİ KIDEM TAZMİNATI ÇALIŞANLARIN KIRMIZI ÇİZGİSİDİR Cenk ALPARSLAN 64 // EKİM 2011 2011 BALIKESİR BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ BURSA NİLÜFER ŞUBESİ Best A.Ş. ziyaret edildi Bilgilendirme toplantıları sürüyor Balıkesir Bölge Temsilcimiz Nedim Veske, BEST AŞ. işyerini ziyaret etti. İşyeri temsilcilerinin de katıldığı ziyarette, çalışan üyelerimizle tezgahları başında sohbet eden Veske, karşılaşılan sorunlara ilişkin bilgi aldı. Bursa Nilüfer Şubemizde üye bilgilendirme toplantıları devam ediyor. Bu çerçevede, şubemizin yetkili olduğu Oyak Renault A.Ş. fabrikasından işyeri temsilcilerimiz ve çalışanlarımız 5 Ekim tarihinde üye bilgilendirme toplantısına katıldı. DENİZLİ BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Atom Kablo ve İlke Çelik’ten temsilciliğimize ziyaret Atom Kablo ve İlke Çelik’te çalışan üyelerimiz, 25 Eylül tarihinde sendikamızın toplantı salonunda bir araya geldiler. Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek ile görüşen üyelerimiz, genel ve işyerleri ile ilgili sorunları iletme fırsatı buldu. Oyak Renault Tiyatro Topluluğu Bursa Nilüfer Şubemizin yetkisindeki Oyak Renault Tiyatro Topluluğu bu yıl yine seyircisiyle buluştu. Ekim ayı içinde Uğur Mumcu Sahnesi’nde üç seans halinde “Karmakarışık” adlı oyunu sergileyen topluluk, büyük ilgi gördü. Profesyonel oyunculara taş çıkartacak ustalıkta oynayarak gösterilerini tamamlayan arkadaşlarımızı kutluyor ve teşekkür ediyoruz. Nexsans ve Atom Kablo işyerleri ziyaret edildi Temsilciler Meclisi toplandı Denizli Bölge Temsilcimiz Nusret Özbek, sendikamız yetkisindeki işyerlerinden Nexsans ve Atom Kablo işyerlerini ziyaret etti. Üyelerimizle tezgâhları başında bire bir görüşen Bölge Temsilcimiz Özbek, karşılaşılan sorunları dinledi. 66 // EKİM 2011 Bursa Nilüfer Şubemizin Temsilciler Meclisi toplantısı 14 Ekim tarihinde yapıldı. Şubemizin yetkili olduğu işyerleri baştemsilci ve temsilcilerinin katıldığı toplantıda, işyerlerinin durumu ve çalışma hayatıyla ilgili konular gündeme geldi. Toplantıda ayrıca, sendikamızın çalışmaları hakkında da katılımcılara bilgiler aktarıldı. Terör ve hain saldırı Bursa’da kınandı Genel Sekreterimiz Aslıyüce Arçelik’i ziyaret etti 19 Ekim 2011 tarihinde Hakkâri Çukurca’da bölücü vatan hainlerinin saldırısı sonucu hayatını kaybeden 24 şehidimiz için Bursa’da da yürüyüş düzenlendi. Bursa Altıparmak Meydanı’ndan başlayarak Fomara Meydanı’na kadar devam eden yürüyüşe Türk-İş Temsilciliği, Türk-İş’e bağlı sendikalar katıldı. Bursa Nilüfer Şube Yöneticilerimiz ve üyelerimiz de bu büyük yürüyüşe katılarak, hain saldırıyı nefret ve şiddetle kınadı. Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce şubemizi ziyaret ederek, şube başkanımız Halil Faki Erdal ile görüşmelerde bulundu. Şube Başkanımız ile birlikte Arçelik A.Ş. işyerini de ziyaret eden Genel Sekreterimiz Aslıyüce, işyeri baştemsilcimiz ve işyeri temsilcilerimiz tarafından karşılandı. Aslıyüce, üyelerimizin büyük ilgi gösterdiği ziyaret sırasında, Arçelik A.Ş. işyerinin üst düzey yöneticileri ile de görüştü. İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ Geçmiş olsun Delphi işyeri çalışanlarımızdan İsmail Çavlı, bayram ziyareti için memleketine giderken geçirmiş olduğu trafik kazasında, eşi ve 7 aylık bebekleri ile birlikte hayatını kaybetti. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal ile Delphi işyeri temsilcilerimiz, yaşanan bu elim olayın ardından, Çavlı ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Çavlı ailesine Allah’tan sabır, hayatını kaybeden yakınlarına da Allah’tan rahmet dileriz. Baymak Ziyaret edildi Şube Başkanımız Halil Faki Erdal teşkilatlanma çalışmalarımızın devam ettiği, ısıtma ve soğutma sistemleri üzerine Türkiye’de liderliğe soyunan Baymak işyerini ziyaret etti. Başkan Erdal, işyeri konferans salonunda tüm üyelerimizin katıldığı toplantıda, üyelerimize sendikal süreç hakkında detaylı bilgiler verdi. Bu bilgilendirme toplantısında bütün sorularına cevap alan üyelerimiz, sendikamızdan duydukları memnuniyeti dile getirdiler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Semineri Futbol Turnuvası Türk-İş’e bağlı sendikalarda görevli işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarında bulunan yaklaşık 150 üyemizin katıldığı “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” semineri, 19–20 Eylül tarihlerinde gerçekleştirildi. İki gün süren bir seminere şubemizden 19 üyemiz ile birlikte, Şube Başkanımız Halil Faki Erdal da katıldı. Seminer’in sonunda, katılan üyelerimize Türk-İş Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak tarafından sertifikaları verildi. Şubemizin yetkili olduğu işyerlerinin katılımı ile düzenlenen fabrikalar arası futbol turnuvası 9 Ekim’de başladı. Toplam 14 takımın mücadele edeceği turnuvanın açılışına büyük ilgi gösteren üyelerimiz, yoğun yağışa rağmen takımlarını destekleyerek yalnız bırakmadılar. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, turnuvanın açılışında yaptığı kısa konuşmada, turnuvaya katılan tüm takımlara başarılar dileyerek, centilmenlik ve sportmenliğin hüküm süreceğine inandığını, kardeşlik ve dostluk bağlarının bu tür organizasyonlar ile daha da güçleneceğinin altını çizdi. EKİM 2011 // 67 Elmek’te piknik Elmek işyerinin geleneksel pikniği 25 Eylül tarihinde Sarıyer Korupark’ta gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal’ın da katıldığı piknikte üyelerimiz, çalışma hayatının stersinden biraz da olsa kurtularak, keyifli bir hafta sonu geçirdiler. Etkinliğine, işyeri İnsan Kaynakları Direktörü Necdet Akyıldız da ev sahibi olarak katıldı. Üyelerimizden şube ziyareti Şubemizin yetkili olduğu işyerlerinden Delphi ve Arçelik işyeri çalışanlarımız guruplar halinde şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız Halil Faki Erdal ile bir araya geldiler. Şube başkanımız, sohbet havasında geçen toplantılarda, üyelerimizin sorunlarını ve sıkıntılarını dinledi. SAKARYA ŞUBESİ Arma ziyaret edildi Şube Başkanımız Şahin Kaya 17 Ekim günü Arma Filtre fabrikasını ziyaret etti. Çalışan üyelerimizle tezgahları başında sohbet eden Başkan Kaya, çalışanların sorunlarını dinledi. Sakarya’da da eller şehitler için semaya yükseldi Sakarya şubemiz tarafından aziz şehitlerimizin ruhuna, 21 Ekim günü Arifiye Bahçeli Camiinde mevlid okutuldu. Mevlide, Arifiye halkı, Otokar çalışanları, Arifiye Belediye Başkanı İsmail Karakullukçu, Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay, Demir-yol İş Şube Başkanı Cemal Yaman, Şube Başkanımız Şahin Kaya, Şube Sekreterimiz Uğur Tellioğlu da katıldı. Diğer yandan, aynı gün Hendek halkı, Noksel Çelik Boru Aş. Çalışanları, Hendek Kaymakamı Mustafa Ayhan, Hendek Emniyet Müdürü Oğuz Çuhadar, Şube Mali Sekreterimiz M. Ali Çayır’ın da katılımlarıyla Hendek Yenimahalle Camii’nde Cuma namazı öncesi şehitlerimiz için Yasin-i Şerif okutuldu. KAYSERİ ŞUBESİ HES Kablo A.Ş. İSG kongresinde Şubemiz yetkisindeki Hes Kablo A.Ş işyerinden bir ekip, İstanbul’da yapılan 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’na katıldı. HES Kablo A.Ş. I.S.G Kurul Başkanı, uzmanları ve üyelerinden oluşan bir heyet, işletmelerde verimliliği artırmak ve üretim kalitesini geliştirmek için iş güvenliğinin öneminin ele alındığı kongreden faydalı izlenimlerle döndü. 68 // EKİM 2011 İşaret dili eğitimi başladı Şubemizin örgütlü olduğu işyerlerinde çalışan işitme engelli üyelerimizle iletişim kurabilmek, onların sorunlarını anlayabilmek, işyeri içinde diyaloglarına aracı olabilmek için, İcra Kurulu, İşyeri Temsilci ve Kurullarda görevli arkadaşlarımıza yönelik bir kurs başlatıldı. ‘Anadolu Sağırlar Federasyonu Sakarya Şubesi’ tercümanı Rasime Karakol tarafından verilen ve 21 Ekim’d başlayan kursta, katılımcılara, uluslararası işaret dili eğitimi veriliyor. MANİSA 1 NOLU ŞUBE Başkan Özben işyeri ziyaretlerini sürdürdü Şube Başkanımız Hüseyin Özben, şubemize bağlı Denizli Temsilciliği faaliyet sahasında bulunan Nexans San. A.Ş., Atom Kablo San. A.Ş. ve İlke Çelik San. A.Ş. işyerlerini ziyaret etti ve tezgâh başında çalışan arkadaşlarla güncel konular hakkında görüş alışverişinde bulundu. GÖLCÜK ŞUBESİ İş Sağlığı ve İş Stresi Semineri Türk - İş tarafından düzenlenen “Kadın İşçilere Yönelik İş Sağlığı ve İş Stresi” konulu seminer, 20–21 Eylül tarihlerinde, Teksif Sendikası Kocaeli Şube Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Şubemiz yetkisindeki işyerlerinden Ford Otomotiv San. A.Ş.’den 15 kadın üyemiz seminere katılarak sertifikalarını aldı. Metal Çocuklar Eğitim Projesi Franke Mutfak ziyaret edildi Şube Başkanımız Hüseyin Özben, 7 Ekim tarihinde, şubemiz yetkisindeki Franke Mutfak Sistemleri San. A.Ş. işyerini ziyaret ederek, çalışan üyelerimizle sohbet etti. Gölcük Şubemiz ile Gökşen Bilişim Hizmetleri Kurumu’nun birlikte yürüttüğü ‘Metal Çocukları Eğitim Projesi’nde 3. etap kurs kayıtları tamlandı. Kurslarda, üyelerimizin ilköğretim çağındaki çocuklarına, Matematik, Dilbilgisi, Cumhuriyet Tarihi, Türkiye Coğrafyası ve Anatomi dersleri verilecek. Ford Otomotiv çalışanlarından eğitime katkı Terör Manisa’da da lanetlendi 19 Ekim 2011 tarihinde Hakkâri’de 24 askerimizin şehit edilmesi nedeniyle Manisa’da düzenlenen “Terörü Lanet” mitingine, şubemiz de aktif olarak destek verdi. Yaklaşık 2000 üyemizin katıldığı mitingde, hain saldırı şiddet ve nefretle kınandı. Şubemizin yetkisindeki Ford Otosan çalışanları, yeni eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle, eğitime katkı sağlamak amacıyla yardım fonu oluşturuldu. Oluşturulan yardım fonunda üyelerimizin katkılarıyla 20.974 TL gelir sağlandı. Ford Otosan. A.Ş. Boyahane bölümü çalışanları da, bölgede ihtiyaç sahibi 146 öğrenci için ayrı bir yardım kampanyası gerçekleştirdi. Her iki kampanyada çalışanların kendi ücretlerinden toplanan nakdi yardımlar, Ford Otosan yöneticileri ile Şube Başkanımız Yücel Yücel tarafından İlçe Kaymakamı Adem Yazıcı’ya teslim edildi. EKİM 2011 // 69 Gölcük’te de eller semaya kalktı Gölcük Şubesi, Hakkâri Çukurca’da PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen 24 askerimiz için, 21 Ekim tarihinde ilçede bulunan Tevfik Hoca Camii’nde mevlid okuttu. Okutulan mevlidin ardından da, şubemizce cami cemaatine helva ikram edildi. Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun da, Genel Başkan Pevrul Kavlak’ın selam ve sevgilerini ileterek başladığı konuşmasında, Türk Metal Sendikası’nın sosyal sendikacılık anlayışı ve aileye verdiği önemi anlattı. Sapanca Pikniğine katıldık Ford Otosan A.Ş.’de Bakım Çevre Mühendisliği Müdürlüğü çalışanları tarafından bir piknik organize edildi. Moral ve motivasyon amaçlı Sapanca Pikniğine bölüm çalışanlarının yanı sıra, Şube Başkanımız Yücel Yücel de katıldı. KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ Çelikhane ve Döküm çalışanları gönüllerince eğlendiler… Eşli Kaynaşma Yemekleri Devam Ediyor… Şubemiz tarafından organize edilen dayanışma yemeklerinden ikincisi, 23 Eylül Cuma günü Yardımcı İşletmeler, Enerji Dağıtım, Kalite Kontrol ve Sosyal Hizmetler Üniteleri çalışanları ve ailelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Gecenin açılışında konuşan Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, Türk Metal’in, üyeleri ile olduğu kadar, üye eşleri ve çocukları ile de bütün olduğunu söyledi. Odabaş konuşmasında; Kdz. Ereğli Şubesinin; Erdemir’de yaklaşık 25 yıldır sürekli yetki hakkı eline tutarak gerçekleştirdiği örnek sözleşmelerin yanı sıra, sürekli büyüyen güçlü bir aile olan Türk Metal’in en büyük şubelerinden biri olduğunu ifade etti. Karadeniz Ereğli şubemizin, Erdemir çalışanları ve aileleri arasındaki dostluk, kaynaşma ve dayanışmayı pekiştirmek amacıyla düzenlediği yemekli toplantıların ilki, 13 Eylül tarihinde, Çelikhane ve Sürekli Dökümler üniteleri çalışanlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Ereğli Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirilen geceye Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun da katıldı. Gecenin açılış konuşmasını yapan Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, uzun zamandır programlarında olan bu organizasyonu gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek, organizasyonda emeği geçenlere teşekkür etti. Bu kapsamda 8 gece organize edileceğini belirten Başkan Odabaş, her konuda olduğu gibi, bu gecenin düzenlenmesi konusunda da desteğini esirgemeyen Genel Başkan Pevrul Kavlak ve tüm Genel Merkez yöneticilerine teşekkür etti. 70 // EKİM 2011 Sıcak Haddehane çalışanlarının yemekli gecesi de sıcak oldu Şubemizin Erdemir çalışanları ve aileleri için düzenlediği yemekli toplantıların üçüncüsüne, Sıcak Haddehaneler Baş Müdürlüğü bünyesinde çalışanlar ve eşleri katıldı. Büyük Anadolu Oteli’nde 14 Ekim’de gerçekleştirilen geceye katılan Genel Sekreterimiz Muharrem Aslıyüce, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın selam ve sevgilerini ileterek başladığı konuşmasında, Türk Metal Sendikası’nın eğitime ve aileye verdiği önemi anlattı. Türk Metal’in, ağırlıklı olarak erkeklerin çalışmakta olduğunu metal sektöründe faaliyet gösterdiğini kaydeden Aslıyüce, buna rağmen, yaklaşık 10 bin kadın üyeye sahip olunduğunu ve kadın üyelerin, sendikamızın her türlü faaliyetinde, hem yurt içi hem yurtdışı eğitim ve seminerlerinde olmasını sağladıklarını belirtti. Can Otomotiv işvereninden sendikalı işçiye baskı Çerkezköy Şubesi’nin faaliyet alanında bulunan Can Otomotiv işyerinde yürütülen teşkilatlanma çalışmaları, işverenin, sendikalı işçileri baskı engeliyle karşılaştı. Bu gelişme üzerine, 27 Eylül salı günü, Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi ve Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak, Can Otomotiv İnş. İth. San. Tic. Ltd. Şti. işyeri önünde, sendikamıza üye oldukları için baskı gören işçi arkadaşlarımıza destek olmak amacı ile bir basın açıklaması yaptı. Şubemiz yetkisindeki çeşitli işyerlerinde çalışan üyelerimizin de katıldığı eylemde, Başkan Koçak, demokrasi ve hukukun da, sendikaya üye olmak isteyen işçilerden yana olduğunu belirtti. Başkan Koçak, işverene de seslenerek, “sendikanın gelmesinden korkmayın, sendikalı olmak demokrasinin gerekliliğidir” dedi. Hattat Tarım’dan dokuz yeni model ÇERKEZKÖY ŞUBESİ Hema Futbol Takımı şampiyonluk yolunda Çerkezköy Şubemize bağlı Hema Endüstri A.Ş. işyeri Futbol Takımı, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nin düzenlediği futbol turnuvasında, şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerliyor. İlk karşılaşmasını Kopaş Kozmetik ile yapan Hema futbol takımı, karşılaşmayı 6-0 kazandı. İkinci maçını Elvan Tekstil Futbol Takımı ile oynayan Hema, bu maçı da 20–2 gibi farklı bir skorla kazanıp, turnuvaya devam hakkı elde etti. Çerkezköy Şubemizin yetkili olduğu ve bir süre önce tanıtımını gerçekleştirdiği bahçe traktörleriyle Tekirdağ Tarım Teknolojileri Fuarı’nda gövde gösterisi yapan Hattat Tarım, her çiftçiye uygun ürün sunma hedefiyle Traktör pazarındaki yerini güçlendirmeye devam ediyor. Bahçe tarımının gittikçe önem kazandığı sektörde, yeni bahçe traktörleriyle ürün gamını tamamlayan Hattat, bünyesinde bulundurduğu Hattat, Valtra ve Ferrari markalarıyla çiftçinin iş ortağı olmayı da sürdürüyor. Hattat Tarım, 9 yeni modeli çiftçilerin beğenisine sundu. Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak, davetli olduğu törende yaptığı konuşmada, Hattat Tarım Makinalarının kriz zamanında özveri göstermenin ödülünü yeni dönemde aldığını belirterek, şirketin, çalışanlarına gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etti. EKİM 2011 // 71 Türk Metal üyelerine sigorta indirimi Çerkezköy Şubesi ile Halk Sigorta arasında imzalanan anlaşma ile, üyelerimize, çeşitli alanlarda indirim sağlandı. Şube Başkanımız Murat Koçak ile, Halk Sigorta Pazarlama Müdürü Semih Yetiker, satış yöneticisi Melih Demirkol ve Satış Direktörü Habib Çetinkaya tarafından imzalanan anlaşma, üyelerimizin kasko, konut, ferdi kaza ve sağlık sigortasında, % 10 ile 25 arasında indirimlerden faydalanmasını öngörüyor. Şubemizin Kaya Göz Cerrahi Dal Merkezi arasında yapılan anlaşmayla da, sendikamız üyeleri eş ve çocukları için, tedaviler, tetkikler ve ambulans ücretlerinde % 15 indirim yapılacak. BOZÜYÜK ŞUBESİ Türk DemirDöküm ve Panel işyerleri ziyaret edildi Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun’un işyeri ziyaretleri devam ediyor. Dursun, bu ayki ziyaret programı çerçevesinde, şubemizin yetkisindeki Türk Demirdöküm A.Ş. ve Panel A.Ş. işyerlerini ziyaret etti. Dursun, Şube Başkanımız Cemal Güney’in de katıldığı ziyaret sırasında çalışanlarla tezgahları başında sohbet etti. Çalışanlarımız da, genel merkez yöneticilerinin işyerlerine gelmelerinden dolayı memnuniyetlerini dile getirdiler. İngilizce Kursu başladı İşverenden örgütlenmeye engel Çerkezköy Şubemiz faaliyet alanında bulunan A.C. Elektrik San. Dış Tic. Ltd. Şti. işyerinde yürütülen örgütlenme çalışmaları, işveren engeliyle karşılaştı. Türk Metal’e üye olan bazı çalışanları işten çıkartan işveren, halen çalışan üyelerimize de baskı, yıldırma ve cezalandırma politikası başlattı. Türk – İş Tekirdağ İl Temsilcisi ve Çerkezköy Şube Başkanımız Murat Koçak, 10 Ekim Pazartesi günü, işyeri önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Çeşitli işyerlerinde çalışan üyelerimizin de katıldığı basın açıklamasında, işverenin tutumu protesto edildi. Koçak, söz konusu işyerindeki baskının devam etmesi üzerine, 14 Ekim’de işyeri önünde yeni bir basın açıklaması yaptı. Türk Metal üyelerinin, her türlü baskıya karşın, kararlı tutumlarını sürdürmesini hazmedemeyen işveren, basın açıklaması yapılırken, otomobilini, Başkanımız Murat Koçak ve arkadaşlarımızın üzerine sürdü. Türk Metal Sendikamız ve üyelerimizin, her zaman ve her koşulda birlik ve beraberliğini sürdüreceğini ve haklı davalarından vazgeçmeyeceklerini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. 72 // EKİM 2011 Bozüyük Şubemiz tarafından düzenlenen ücretsiz İngilizce kursu başladı. 6, 7, 8 ve 9. sınıflarda okuyan toplam 125 öğrenciye, hem okullarında hem de İngilizce kursunda başarılar dileriz. BİGA 1 NOLU ŞUBE Biga’da işyeri ziyaretleri aksamıyor Şube Başkanımız Osman Akkurt, 27 Eylül tarihinde İçdaş A.Ş. işyerini ziyaret ederek, işçi arkadaşlarımızla yemekhanelerde ve tezgahları başında sohbet etti. Sohbetlerde, fabrikaya ilişkin konular ve güncel gelişmeler ele alındı. UMEM Kursları Biga’da devam ediyor Özuğurlu Makina ziyaret edildi İşkur Çanakkale İl Müdürü Ahmet Kasap, Türk – İş Çanakkale İl Temsilcisi ve Biga 1 Nolu Şube Başkanımız Osman Akkurt’u ziyaret etti. Gebze 1 Nolu Şube Başkanımız Şeref Özcan şubemiz yetkisindeki Özuğurlu Makina Tic. ve San. A.Ş. işyerini ziyaret etti. Başkan Özcan ziyarette, çalışan üyelerimizin sorunlarını dinledi ve sendikamızın faaliyetleri hakkında bilgiler verdi. Kasap ziyarette, Biga Endüstri Meslek Lisesi’nde devam eden ve Gazaltı Kaynakçılığı, Elektrik, Elektronik, Mobilya, Makine Montaj dallarında verilen Umem kursları hakkında bilgi verdi. BURSA 2 NOLU ŞUBE GEBZE 1 NOLU ŞUBE Thyssen Krupp ziyaret edildi Gebze 1 Nolu Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemizin yetkili olduğu Thyssen Krupp Otomotiv Parçaları San. ve Tic. Ltd. Şti. işyerini ziyaret etti. Başkan Özcan ziyarette, çalışan üyelerimizle görüşerek, sorunlarını dinledi. Ayrıca sendikamızın faaliyetleri ve çalışma hayatı ile ilgili bilgiler de verdi. Geçmiş olsun Gebze 1 Nolu Şube Başkanımız Şeref Özcan, şubemizin yetkisindeki Cengiz Makina San. Tic. A.Ş. işyerinde çalışırken bir iş kazası geçiren üyemiz Şenol Genç’i evinde ziyaret etti. Başkan Özcan ve ziyarete katılan Şube Sekreterimiz Olcay Dursun, Cengiz Makina Baş Temsilcimiz Mehmet Yıldız ve üyelerimiz, arkadaşımıza geçmiş olsun dileğinde bulundu. Temsilciler Meclisi toplandı Şubemizin yetkili olduğu işlerlerinde baştemsilci ve temsilci olarak görev yapan arkadaşlarımızın katılımıyla gerçekleştirilen Temsilciler Meclisi toplantısı, 27 Eylül günü şubemiz toplantı salonunda gerçekleştirildi. Toplantıda Şube başkanımız Şevket Yılmaz, sendikal çalışmaların yanısıra, işyerleri hakkında bilgi verdi. Karsan kan bağışı kampanyasına devam ediyor Kızılay tarafından yürütülen kan bağışı kampanyasına Karsan çalışanlarının yoğun ilgisi devam ediyor. Şube Başkanımız Şevket Yılmaz ve şube yöneticilerinin de desteklediği kampanya çerçevesinde, toplam 104 Karsan çalışanı kan bağışında bulundu. EKİM 2011 // 73 10000. kabin Karsan OSB fabrikasında üretilen 10000. traktör kabini, 26 Eylül’de banttan çıktı. Bu güzel gelişme nedeniyle düzenlenen törene, Şube Sekreterimiz Ersoy Yenizağra da katılarak, Karsan çalışanlarıyla birlikte oldu. Karsan Abant ve Safranbolu’da Şubemiz yetkisindeki işyerlerinden Karsan çalışanları, 17 Eylül cumartesi günü Abant, Gölcük ve Safranbolu’yu kapsayan iki günlük bir gezi gerçekleştirdi. Gezinin ilk günü çam ormanlarıyla çevrili Abant Gölü’nde gezen ve Bolu merkezindeki öğle yemeğinin ardından Gölcük’e (cennet gölü) giden Karsan gezi ekibi, geceyi Safranbolu’da geçirdi. Pazar günü Temenni Tepesi’nden şehri panaromik olarak izleyen, Safranbolu müzesi, saat kulesi, kaymakamlar evi, köprülü camii, güneş saati ve yemeniciler arastasını gezen Karsan ekibi, daha sonra Bursa’ya döndü. Teröre büyük öfke PKK teröristlerinin hain saldırısı sonucu 24 vatan evladının şehit olması, Bursa’da da protesto edildi. Bursa’da TÜRK-İŞ önderliğinde “Hepimiz Mehmediz Güç Birliği Platformu” adı altında düzenlenen gösteriye, Bursa 2 Nolu Şubemize bağlı iş yerlerinden çok sayıda üyemiz de katılarak, hain saldırıyı kınadı, terörü lanetledi. 74 // EKİM 2011 ÇAYIROVA ŞUBESİ Çayırova şubemize yeni katılım Şubemiz faaliyet alanında bulunan Fagor Endüstriyel Dayanıklı Tüketim Mamülleri San. ve Tic. A.Ş. çalışanları da Türk Metal çatısı altında toplandı. ‘Sendikalı olmak önemli bir ayrıcalıktır’ diyen Fagor çalışanları, Türk Metal Sendikası bünyesinde olmaktan duydukları mutluluğu dile getirdi. ANKARA 1 NOLU ŞUBE Ortadoğu Rulman ziyaret edildi Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulumuz, 20 Eylül de Polatlı yolu üzerinde bulunan Ortadoğu Rulman San. A.Ş. işyerini ziyaret ederek, üyelerimizle tezgâhları başında görüştüler. 600000.Traktör çiftçinin hizmetinde Şubemizin yetkili olduğu Türk Traktör fabrikasında, 600 bininci traktörün banttan indirilişi dolayısıyla bir tören düzenlendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların da katıldığı törende, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe, Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve icra kurulu üyelerimiz de yeraldı. BURSA 3 NOLU ŞUBE İSTANBUL ŞUBESİ Kura ile belirlendi İngilizce ve Bilgisayar Kursları başladı Bursa 3 Nolu şubemize bağlı Delphi’de çalışan üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen, temel dersleri kapsayan kurs programına yoğun başvuru oldu. Şube eğitim merkezimizde yapılacak olan kurslara başvuru sayısının kontenjanı aşması nedeniyle, katılımcılar kura ile belirlendi. Fabrika Müdürü Galip Çetin, İnsan Kaynakları Müdürü Göktuğ Tetik ve iş yeri temsilcilerinin kura çekimiyle kursa katılma hakkı elde eden öğrencilerimize başarılar dileriz. İstanbul ve İstanbul 1 Nolu Şubelerimiz ve Aydın Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen, üyelerimizin çocuklarına yönelik İngilizce ve Bilgisayar kursları, 24 Eylül’de başladı. Yine İstanbul şubelerimizin Aydın Üniversitesi’nin katkısıyla düzenlediği, üyelerimizle eş ve çocuklarına yönelik dans kursu da, 8 Ekim’de başladı. Delphi çalışanları şubemizi ziyaret etti İş Sağlığı ve Güvenliği Semineri Delphi Automotive işyerinde çalışan üyelerimiz, şube binamızı ziyaret ederek, Şube Başkanımız, Mesut Gezer ile görüştü. Üye çalışanlarımızı güncel konular hakkında bilgilendiren Başkan Gezer, örgütlenmenin önemini de vurgulayarak, ‘Sendikalaşmalıyız, sürekli örgütlenmeliyiz ki böylelikle zor ve sıkıntılı günleri atlatabilelim. Birlikten güç doğar, Sendika güçtür; toplu bir şekilde hareket etmeliyiz.” dedi. Türk- İş’in düzenlediği İş Sağlığı ve Güvenliği eğitim seminerleri 15–16 Eylül tarihlerinde İstanbul şubelerimizin Eğitim Salonunda yapıldı. Eğitime katılan kursiyer üyelerimize katılım belgelerini, Türk-İş İstanbul Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak ile İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Murat verdi. Birimler arası futbol turnuvası şampiyonu Allstar CHP’li vekiller Frıgoglass’ı ziyaret etti Tofaş ve sendikamız Türk Metal’in ortaklaşa düzenlediği Tofaş Bölümlerarası Futbol Turnuvası, 25 eylül’deki final karşılaşmaları ile sona erdi. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekilleri Süleyman Çelebi ve Ferit Mevlüt Aslanoğlu, beraberinde Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile birlikte, şubemiz yetkisindeki Frıgoglass Soğutma A.Ş. işyerini 27 Eylül günü ziyaret etti. Milletvekillerine gezileri sırasında, Fabrika Müdürü Mehmet Cimşir ile İstanbul Şube Başkanımız Tufan Şimşek eşlik etti. 17 Haziran’da başlayıp üç ay devam eden ve 58 takımın katıldığı turnuvada şampiyonluğu, montaj Allstar Takımı kazandı. Final maçında, Allstar ile Gövde Malzeme Temin Takımı arasındaki karşılaşma 2-2 sonuçlandı. Atılan penaltılar sonucu rakibini 5-4 mağlup eden Allstar şampiyonluğu elde etti. Üçüncülüğü Boya Tüt 311 A. Vardiyası Takımı’nın elde ettiği turnuvada dereceye giren takımların ödül ve kupalarını Bursa 3 Nolu şube yöneticilerimiz verdi. EKİM 2011 // 75 Kormetal sözleşmesinde mutlu son Şubemiz yetkisindeki Kormetal A.Ş. işyerinde, 28 Eylül 2011 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalandı. Şube Başkanımız Tufan Şimşek, işyerini ziyaret ederek, üyemiz çalışanlara, sözleşmenin getirileri ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi verdi. ANKARA 3 NOLU ŞUBE Kırgız Heyet Ankara Dişli Dövme’yi ziyaret etti Sendikamızın davetlisi olarak ülkemizde bulunan Kırgızistan sendika heyeti 5 Ekim tarihinde, şubemizin yetkili olduğu Ankara Dişli Dövme Ltd.Şti. (Eski Hema Dişli A.Ş.) işyerini ziyaret etti. Şube Mali Sekreterimiz Hayrettin Karakoyun’un eşlik ettiği konuk heyete, üretim hakkında bilgi verildi. Frıgoglass çalışanları stres attılar Şubemiz yetkisindeki Frıgoglaas A.Ş. işyeri çalışanları, 25 Eylül Pazar günü, Çatalca’nın Akalan Köyü’nde düzenlenen piknikte bir araya geldi. Pikniğe katılarak stres atan, eğlenceli ve mutlu bir gün geçiren Frıgoglass çalışanları, günün anısına toplu bir fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedi. Kademe çalışanları ziyaret edildi Şube Başkanımız Nihat Zengin, şubemizin yetkili olduğu Emniyet Fabrika Kademe işyerinde, diğer illerden eğitime gelen sendikamız üyelerini ziyaret etti. Başkan Zengin, ziyarette üyelerimizle sohbet etti ve sorunlarını dinledi. GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ MMK Metalurji işçileri Türk Metal’de Gebze Dilovası Şubesinin faaliyet alanında bulunan MMK Metalurji A.Ş.’nin Dilovası tesislerinde çalışan işçilerin tamamı sendikamıza üye oldu. Gebze Dilovası Şube Başkanımız Uysal Altundağ ile İzmit Şube Başkanımız Yakup Yıldız, işyerini 3 vardiya halinde ziyaret ederek, yeni üyelerimize Türk Metal ve faaliyetleri hakkında bilgi verdiler. Türkiye ve dünyanın en büyük ve en güçlü sendikasına üye olmanın verdiği heyecan ve sevinçle Şube Başkanlarımıza ağırlayan yeni üyelerimiz, ziyaretin anısına toplu fotoğraf da çektirdiler. 76 // EKİM 2011 DAYM ziyareti Sendikamız ile Kamu İş Sendikası arasında yürütülen, şubemiz yetkisinde bulunan M.E. B. Ders Aletleri Yapım Merkezi Müdürlüğü işyerini bağlayan 1.3.2011– 28.2.2013 dönemi toplu iş sözleşmesi görüşmeleri 4 Ekim 2011 tarihinde anlaşma ile sonuçlandı. Şube Başkanımız Nihat Zengin, Ders Aletleri Yapım Merkezi Müdürlüğü işyerini ziyaret ederek, çalışanlara, imzalanan toplu sözleşmeye ilişkin bilgi verdi. İZMİR 1 NOLU ŞUBE Ege Endüstri Aile Günü tertipledi Ege Endüstri ve Tic. A.Ş. işyeri işvereni tarafından düzenlenen ‘Ege Endüstri Aile Günü’, 2 Ekim Pazar günü, işyeri bahçesinde gerçekleştirildi. Sendikamız üyeleri, eş ve çocukları ile tüm çalışanların katıldığı etkinlikte, Bayraktar Holding Onursal Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bayraktar ve Şube Başkanımız Halil İbrahim Tosun, birlik, beraberlik ve dayanışmanın önemini vurguladı. Müzikli ve yemekli etkinlik çerçevesinde üyelerimiz aileleri ve çocuklarıyla birlikte doyasıya eğlendi. Ayrıca düzenlenen çekilişte de 124 şanslı, çeşitli hediyeler kazandı. ANKARA 2 NOLU ŞUBE Maksam ve Maske Fabrikaları ziyaret edildi Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu, Şube Sekreterimiz Sinan Kılınç ile birlikte, Maksam Makine ve Maske Fabrikalarını ziyaret ederek, üyelerimizi tezgâhları başında sohbet etti. Başkan Alpoğlu, sohbet sırasında üyelerimizin sorunlarını dinledi ve sendikal faaliyetler hakkında da bilgi verdi. Gazi Fişek Fabrikası’nda bilgilendirme toplantısı yapıldı Şube Başkanımız Halil İbrahim Alpoğlu ve şube yöneticileri, Gazi Fişek Fabrikası’nı ziyaret etti. Başkan Alpoğlu, yemekhanede düzenlenen toplantıda, imzalanan sözleşme hakkında bilgiler aktardı ve çalışanların sorunlarını dinledi. Sözleşmeyle ilgili memnuniyetlerini dile getiren üyeler, şube yöneticilerine teşekkür ettiler ESKİŞEHİR ŞUBESİ Rektör Gönen ziyaret edildi Türk-İş’e bağlı sendikaların Eskişehir şube başkanları, 11 Ekim tarihinde, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi yeni rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen’i makamında ziyaret ederek, yeni görevinde başarılar diledi. Ziyarette ülke sorunları ve sendikal çalışmalar hakkında görüş alışverişi yapıldı. Arçelik Arama-Kurtarma ekibi Van’da Kayaş Kapsül de ziyaret edildi Başkan Halil İbrahim Alpoğlu ve şube yöneticileri, Kayaş Kapsül Fabrikası’nı da ziyaret etti. Başkan Alpoğlu, çalışan üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, imzalanan sözleşme konusunda bilgi verdi, üyelerimizin sorun ve önerilerini dinledi. Başkan ve şube yöneticileri toplantı sonrası fabrika yöneticileri ile de görüştü. Türk Metal Sendikası Eskişehir Şubesine bağlı Arçelik İşletmesi’nde çalışan 15 üyemizden oluşan Arama – Kurtarma ekibi 23 Ekim günü 7,2 şiddetinde depremin meydana geldiği Van’a gitti. Kendi branşlarında uzman ekibimiz soğuk hava şartlarına rağmen sabahlara kadar çalışmalara katılarak birçok vatandaşımızın enkazın altından kurtulmaları için canla başla çalıştı. EKİM 2011 // 77 AKSARAY 1 NOLU ŞUBE BURSA OSMANGAZİ ŞUBESİ Aksarayspor’a destek Ziyaretin ilk durağı Büyükşehir Belediyesi Şube Başkanımız Muhterem Taşdemir, BAL liginde mücadele eden Aksarayspor’a Türk Metal Sendikası’nın desteğinin her alanda devam edeceğini söyledi. Bu çerçevede, takımın Dağılgan tesislerindeki antremanını ziyaret eden ve baklava götüren Başkan Taşdemir, her zaman takımın yanında olduklarını belirtti. Şube Başkanımız Y. İsmail Cirit, Şube Sekreterimiz Ali Kömürlü ile birlikte, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı İsmail Sabun’u makamında ziyaret etti. Başkan Cirit, ayrıca, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Refik Özen’i işyerinde, SGK Bursa İl Müdür Yardımcısı İbrahim Bulut’u da makamında ziyaret etti. Şube Başkanımız Cirit ve Şube Sekreterimiz Kömürcü, son olarak da, DOSAB. SİAD. Başkanı Selim Yedikardeş’e de bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretlerde, çalışma yaşamı ve güncel konulara ilişkin görüş alışverişi yapıldı. Eğitime destek Şubemiz ile Aksaray Valiliği ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü arasında imzalan protokol çerçevesinde, üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen İngilizce kursu 15 Ekim’de başladı. Aksaray Zafer İlköğretim Okulu’nda yapılan kursa 180 öğrenci katılıyor. BASIN TEMSİLCİLERİ BİLDİRİYOR ÇAYIROVA ŞUBESİ Teröre Lanet Son günlerde yoğunlaşan hain terör saldırılarını protesto amacıyla, şubemiz binasına ay yıldızlı Türk Bayrağımız asıldı. Aksaray 1 Nolu Şube olarak saldırılarda hayatını kaybeden şehit asker, polis ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve Yüce Türk Milletine başsağlığı; yaralı asker, polis ve vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. 78 // EKİM 2011 Çayırova Şubesi Yönetim ve Denetim, Disiplin Kurulu’nun da katıldığı Genişletilmiş Temsilciler Kurulu toplantısı, 25 Eylül’de Düzmeşe Piknik Alanı’nda yapıldı. Şube Başkanımız Bilal Uça başkanlığındaki toplantıda, şube kurullarımız, 2011 yılının geçmiş dokuz aylık dönemini değerlendirdi. Hamiyet Sağır Çayırova Şubesi Basın Temsilcisi ANKARA 3 NOLU ŞUBE KIRIKKALE ŞUBESİ Türk Metal yine başardı Yılmaz’a Hizmet Onur Ödülü Ankara 3 Nolu Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’a Man Türkiye A.Ş. işyerinde 10. yılını doldurması nedeni ile plaket verildi. Man İnsan Kaynakları Müdürü Hüseyin Tığraklı, işyerine yaptığı hizmetlerden dolayı, Yusuf Yılmaz’a ‘Hizmet Onur Belgesi’ sundu ve ayrıca saat hediye etti. Aydemir Şentürk MAN Türkiye A.Ş. Basın Temsilcisi Kırıkkale Şube Başkanımız Mürsel Öcal, şube yöneticilerimizle, MKE’ye bağlı Kırıkkale işyerlerini ziyaret ederek, 3500 kişiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Göreve geldiklerinde, üyelerin gerek sosyal, gerek ücret bakımından sıkıntılarını asgariye indirmek için çaba gösterecekleri sözünü verdiklerini hatırlatan Başkan Öcal, “2 sözleşme geçirdik. İkisinde de sizlerin vermiş olduğu destek ve sabırlı bekleyişiniz sayesinde 0,067 kuruşluk bir iyileştirme aldık.” dedi. Bülent Akgül Kırıkkale Şubesi Basın Temsilcisi BURSA 2 NOLU ŞUBE Hedef 100 adet engelli sandalye Şubemiz yetkisindeki Teknik Malzeme çalışanları, Serkan Ay’ın önerisi doğrultusunda, işyerlerinde kullanılan pet ve damacana su kapaklarının biriktirilmesine yönelik bir kampanya başlattı. Kampanyada hedefin, yüz adet akülü engelli sandalyesi almak olduğu belirtildi. Kampanyaya destek veren tüm duyarlı arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz. Sosyal sendika Türk Metal Tevfik Tekin Teknik Malzeme Basın Temsilcisi Kırıkkale Şubesi’nin, üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen kurslara bu yılda da devam ediliyor. Lise 4. sınıflarla ortaöğretim 8. sınıf öğrencileri için şube binamızda gerçekleştirilen Türkçe, matematik ve İngilizce kurslarına bu yıl Fen bilgisi dersi de eklendi. Bu arada, geçen yıl dershanemizde ders alan çocuklarımızın Seviye Belirleme Sınavları ve bursluluk sınavlarında başarı göstermeleri üyelerimiz tarafından takdirle karşılandı. EKİM 2011 // 79 BAŞSAĞLIĞI İstanbul 1Nolu Şubemizin yetkili olduğu Mercedes-Benz Türk A.Ş Hoşdere fabrika yemekhanemizde çalışan üyemiz ‘Türkan ablamızın’ oğlu Eyüp Çolakoğlu, Hakkari Çukurca’da vatani görevini yaparken 19 Ekim 2011 tarihinde düzenlenen hain saldırıda 23 arkadaşı ile şehit oldu. Şehidimiz Çolakoğlu için düzenlenen cenaze törenine, İstanbul Şubelerimizin tüm yöneticileri ile yüzlerce üyemiz katıldı. Törenin ardından, şehidimiz Eyüp Çolakoğlu ve diğer şehitler için mevlüd okutuldu. Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine, teşkilatımıza ve ülkemize sabır ve başsağlığı diliyoruz. Ümran Çelik Boru San. ve Tic. A.Ş. işyeri çalışanlarından Ayhan Ekin, yakalanmış olduğu amansız hastalığa yenik düşerek 20 Eylül’de hayatını kaybetti. Ayhan Ekin’e Allah’tan rahmet, geride kalanlara ve tüm Ekin ailesine de sabır ve başsağlığı dileriz. Manisa 1 Nolu şubemiz yetkisindeki Franke Mutfak Sistemleri San. A.Ş. işyerinde 2008 yılından buyana çalışan üyemiz Yunus Kaya (41), 22 Eylül’de, yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek hayatını kaybetti. Yunus Kaya’ya Allah’tan rahmet, başta kederli ailesine, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz. Kdz. Ereğli Şubemizin yetkili olduğu Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (ERDEMİR)’de 2003 yılından bu yana çalışan, 1966 doğumlu üyemiz Sebahattin Yüksel, geçirdiği ani rahatsızlık sonucu 24 Eylül’de hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına, çalışma arkadaşlarına baş sağlığı dileriz. Bursa 3 Nolu şubemiz yetkisindeki Tofaş A.Ş.işyerinde çalışan Ahmet Kilitçi bir süredir tedavi gördüğü hastalığa yenik düşerek hayatını kaybetti. Türk Metal olarak üyemize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı dileriz. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.(ERDEMİR) 2. Sıcak Haddehaneler Müdürlüğü bünyesinde sapancı olarak çalışan, 2009’da geçirdiği iş kazasının ardından yaklaşık 2 yıldır tedavi gören üyemiz Devrim Çiftçi (34),15 Ekim’de hayatını kaybetti. Çiftçi’ye Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve Türk Metal ve ERDEMİR camiasına başsağlığı ve sabır dileriz. Gebze 1 Nolu Şubemizin yetkili olduğu ZF Sachs işyerinde çalışan sendika üyemiz Barış Çoban, 29 Eylül tarihinde vefat etti. Merhum Barış Çoban’a Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi ve mesai arkadaşlarına başsağlığı diler, sabır temenni ederiz. (Gebze 1 Nolu Şube Resim Vefat Barış Çoban) Türk Metal olarak, hayatını kaybeden üyelerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz...