Sayfa 3

Transkript

Sayfa 3
KUYU
Yemek Öncesi Hazırlık
Abdullah Yavuz Altun
Evet, şimdi biraz da pudralayalım yüzümüzü. Eskiden bu kırışıklar yoktu ve ben çok daha güzeldim. Şimdi
neyse ki bu makyaj malzemeleri var. Bak eskiden de onlar yoktu. Demek ki biri varken öbürü olmuyor. Sesim
yaşımı ele veriyor olmalı. Keşke ona da bir çare bulsa bu Japonlar. Her şeye bir çare buluyorlar.
(Saate bakar.)
Aman Tanrım saat kaç olmuş. Ayna başındayken insan zamanı da unutuyor. Şimdi bizim kızlar gelmişlerdir.
Ayıp olacak onlara ama ne yapayım. Eskiden böyle miydi? Sabah erkenden kalkardık. Yoruluncaya kadar
gezerdik. Akşam da eve babamızdan önce gelmemiz yeterdi.
(Babasının duvarda asılı duran resmine bakar.)
Ah zavallı babacığım. Şimdi yaşasaydın da kızının bu haline bir teselli olsaydın.
(Kendine şaşırmış gibi bakar aynada.)
Ne var ki halimde. Hilmi beni terk etti diye kendimi bırakacak mıyım? Ne varmış hem yeni sevgilisi benim yarı
yaşımdaysa. Hem o kız Hilmi’yi mutlu edemez ki! Parası için geldi bir kere. Neyse aman, ne kafamı yoruyorum
böyle şeylerle. Ben de bulurum birini. Belki yaşı benim yaşımın yarısı olmaz ama. Bulurum elbette birini. Hem
bulmasam da ne yazar. Bu makyajın altına şöyle güzel bir elbise giyersem, kimse anlamaz yaşımı.
(Başını gardıroba doğru çevirir.)
Kot pantolon mu giysem acaba. O da göbeğimi çok sıkıyor. En iyisi abiye bir etek. Ama o da bacaklarımı
gösterir. Keşke zamanında Fahriye’yi dinleyip spor yapsaydım. O zamanlar böyle dertlerim yoktu ki. Hilmi beni
hiç bırakıp gitmeyecek sanırdım. Başkasını bulmaya ihtiyacım yokken, neden gösteriş yapayım ki!
(Saate tekrar bakar.)
Şimdi iyice paylayacaklar beni. Hemen çıkmam lazım. Kumaş bir pantolon giyeyim altıma en iyisi. Bu sefer de
diğerlerinin yanında çok sönük kalırım. Acele de etmem lazım. Tamam o zaman kot pantolonu giyiyorum.
Sıkarsa sıksın, ne yapayım. Üstüne de şöyle askılı bir bluz giysem. Acaba hangisi? Tamam, bu olur.
(Yüzünü ekşiterek.)
Bunu bana Hilmi almıştı! Sevgililer gününde. Vazgeçtim. Bu olmasın. O zaman şunu deneyelim. Evet, bu oldu.
Üstüne de bir şal alıp çıkarım. Hava sıcak zaten.
(Saate tekrar bakarak.)
Acaba taksiyle mi gitsem. Şimdi arabayla yolu bulamam, bir de onunla uğraşırım uzun süre.
(Mücevherlerinin bulunduğu çekmeceyi açar.)
Küpelerim, bilekliklerim, gerdanlığım, yüzükler ve burnuma da bir adet hızma. Bu hızma beni gerçekten çok
şirin gösteriyor. Hem benim yaşımda hiçbir kadında da yok. Böylelikle fark atabiliyorum rakiplerime.
(İçeride açık duran televizyondan gelen ses: “Böylece sürüdeki dişiler, sürünün erkeklerini kapabilmek için
diğerlerinden farklı hale gelmeye çalışırlar.”)
Ah be Zeynep! Yine açık unutmuş televizyonu. Zeyneeep! Ben çıkıyorum. Sen evi temizleyip, yemeği de
hazırladıktan sonra gidersin. Bak paranı da buraya koydum.
(Cüzdanını açıp bir miktar parayı vestiyerin üzerine bırakır.)
Dur kapıcıya söyleyeyim de ben aşağı inene kadar bir taksi hazır etsin. Hüseyin Efendi! Bir taksi göndersinler
söyle de.
(Hüseyin Efendi’den cevap: “Tamam hanımefendi, başka bir şey var mıydı?”)
Yok şimdilik. Ay Hilmi’yle karşılaşmasak şimdi. Onun yeni bürosuna da yakınmış bu restoran. Şimdi çıkar gelir,
tam da öğle vakti. Acaba o yeni sevgilisini de getirir mi? Acaba ben bizim Süheyla Hanım’ın oğlunu kullansam
mı kıskandırmak için. Hilmi onu hiç görmedi. Yanımda gezse çocuk birkaç gün. Hilmi’nin gittiği yerlere gideriz.
Hatta bir akşam yemeğe de davet ederim eve. Yeni sevgilisini getirmek şartıyla. Süheyla Hanım ne der
acaba? Ne diyecek canım, o da kocasını kıskandırmak için bizim Nevin Hanım’ın yeğenini, yeni şoförüm diye
tanıtmadı mı? Hem ben çocuğu ikna ederim. Yaşı genç daha, biraz para verdim mi, hiç sorun çıkarmaz. Evet,
bunu düşündüğüm iyi oldu.
(Tekrar kapıcıya seslenmek için düğmeye basar.)
Hüseyin Efendi, geldi mi taksi? Hah tamam, hemen geliyorum.
(Evden çıkıp asansöre biner.)
Bu asansörlere ayna yapmayı akledeni tebrik etmeli vallahi.
(Üzerindeki şık şalı ve dar kot pantolonuyla kapıdan içeriye girdiğinde Hilmi Bey’le göz göze gelir. Yanındaki
genç kadına bakmadan hafif bir baş sallamayla selam verip, arkadaşlarının olduğu masaya yönelir. Hepsi de
aynı yaşta olan beş lise arkadaşı. kahkahalarla çınlatırlar ortalığı. Bütün konuşmaları, geçmiş anılardan ibaret
olsa da, yaşamlarından keyif alır bir haldedirler.)
Ay çok eğlendik vallahi. Bunları sık sık tekrarlayalım. Böyle iki haftada bir toplanmak az geliyor. Haftada bir
görüşelim. Ayselciğim, dediğimi unutma, Süheyla’yı görürsen söyle mutlaka. Bak yine karşılaştık. Şuraya
Süheyla’nın oğluyla gelseydim, mosmor ederdim adamı. Di mi ama?
(Kahkahalar arasında hepsi de birbirinden uzaklaşır.)
Evet, şimdi sıra geldi akşam için bir şeyler bulmaya. Sinemaya mı gitsek acaba arkadaşlarla. Nasıl olsa onlar
da benim gibi yapacak iş arıyorlardır. Orta yaşlı, kocası genç bir sevgiliye kaçmış ve çıldırmamak için
kendilerini uyuşturmak zorunda kalan kadınlar kulübü. Her zaman bir şeyler yapmaya hazır bir üyesi vardır.
(Son söylediği cümleler kalbinde bir sancı bıraksa da, alışmış olmalıdır. Neredeyse dişlerinin hepsini
gösterecek kadar gülümsemektedir. Hemen telefonunu çıkarıp Necla Hanım’ı arar.)
3