Bülten 1

Transkript

Bülten 1
M er s i n A k d en i z
Ro ta r y Ku l ü bü
U.R. 2013-2014 Başkanı: Ron D. Burton
U.R. 2013-2014 2430. Bölge Guvernörü: Gürkan Olguntürk
U.R. 2013-2014 2430. Bölge 1. Grup Guvernör Yardımcısı: Murat Yüksekbaş
AKDENIZ
ROTARY KULÜBÜ
Kuruluş: 30 Mart 1993
Charter: 16 Aralık 1994
Toplantı Yeri: Mersin Hiltın
Toplantı Günü: Salı
Toplantı Saati: 12:00-13:00
Yönetim Kurulu
Avni Sönmez (Başkan)
Fikret Ünlüer (Gelecek Dönem
Başkanı)
Oytun Manav (Geçmiş Dönem
Başkanı)
Neslihan Uslu (Sekreter)
Akgün Atasagun (Sayman)
Toplantı Sayısı: 1015
Dönemin 5. Toplantısı
BAŞKANIN MEKTUBU
Merhaba Değerli Rotaryen Dostlarım
Dostlarım zaman çok hızlı geçiyor, dönemimizin 5. Toplantısını
yaptık bile. Bülten içinde bu toplantı ile ilgili notlarımızı bulacaksınız. Bu
arada sizinle daha önce paylaştığımız kulübümüzün bir üyesi gibi
gördüğümüz Einarr ile ilgili olarak bir takım anma çalışmaları yapıyoruz bu
bağlamda onbir yıldır, eşine çok ender rastlanabilecek bir uluslararası
kardeşlik ve dostluk bağı kurduğumuz, kadim dostumuz, D-2300 Geçmiş
Dönem Guvernörü ve Raufoss RK üyesi Einar H. Hauge, ın vefatını Türk
Rotary Camiasına bildirdik. Malumunuz kulübümüzün çok önemli ve ünlü
“Çömelek Köyü İnek Projesi”nin görünmeyen uluslararası lideri Einar’dır
ve köyde yatılı kalarak eserinin mutluluğunu yaşamıştır. Kısacası, bizimle
et ve tırnak gibi olmuş bir uluslararası dostumuzu yitirdik ve acımız çok
büyüktür;
Einar devamlı ilham veren, proje peşinde koşan ve sonra da eyleme
geçmeye motive eden bir liderdi. Onun anısına yapılabilecek en iyi
şeylerden birinin, yine onun önermesi ve katkısıyla üyemiz Oğuz
Demirsoy tarafından yazılmış ve uluslararası köprüler kurmaya
odaklanmış aşağıdaki yazının Türk Rotary camiası ile paylaşılması
olduğunu düşündük; çünkü bu yazı ile bu Uluslarası Rotary liderini çok
daha iyi tanıyacaksınız. O bize her zaman ilham verdi ve model oldu.
Akdeniz Rotary Kulübü onu hiç bir zaman unutmayacak ve onun adına
başka birçok kalıcı projelere imza atacaktır. Ruhu şadolsun.
TOPLANTI NOTLARI
2013-2014 Rotary dönemimizin 5. kulübümüzün 1016. toplantı başkanımız Avni Sönmez iyi haftalar
dilekleri ile açtı kulüp sekreterimiz Neslihan Mutlu günleri oluyordu. Başkanımız; daha sonra
konuğumuzu tanıttı. Başkanımız; temmuz ayının bir değerlendirmesini yapmak istediğini, yeni üye
katılımının Bölge tarafından tebrik edildiğini, yeni üyelerimiz ile birlikte birçok proje
gerçekleştireceğimizi, yeni üyelerin eğitimi için kamp yapılacağını, duyurdu ve bu konu ile ilgili olarak
kulübümüzün fikrini aldı. Başkanımız; projelerimizin şimdiden başladığını, yaz kampını başarıyla
gerçekleştireceğimizi, akülü, tekerlekli sandalyeler ile ilgili çalışma yapıldığını, oluşturulan finansman
ile çok sayıda tekerlekli sandalye alabileceğimizi, ana-çocuk sağlığı projeleri yapılacağını, kulüp içi
iletişimin artırılmasına gayret edileceğini, bültenin düzenli olarak yayınlanacağını, ev-ka projemizin
hızla devam edeceğini, Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile toplantı yapılacağını projenin tarihi olarak 21 Eylül
düşünüldüğünü belirtti. Başkanımız artık guvernör mektubu yayınlanmayacağını duyurdu. Bölge
asamblesinde izlenen liderlik ile ilgili belirten Başkanımız; bugün diğer Rotary Kulüp Başkanları ile
Mersin Emniyet Müdürü ile toplantı yapıldığını duyurdu ve devam yüzdemizin açıklanmasının
ardından Başkanımız Avni Sönmez iyi haftalar dilekleriyle toplantımızı kapattı.
30 Temmuz 2013 Tarihli Toplantımızdan Görüntüler
ULUSLARARASI SİNERJİ
Her yaratılana hizmet etmede,
Benimle beraber dünyaya kalbini koyarsan,
Kutsal Cananımızı içinde hissedersin,
Ve biz çok, hem de çok mutlu oluruz.
Mevlana Celaleddin Rumi
Biz ne isteriz? Mutlu, doyumlu ve huzurlu olmak değil mi? Eğer öyleyse, Mevlana
Bize işin sırrını veriyor: Dünya üzerindeki her yaratığa ayrımsız olarak hizmet etmede
kalbimizi veya sevgimizi birleştirelim. Ancak o zaman sen ve ben BİZ olabiliriz ve ancak o
zaman Cananımız kalbimizi birleştirici, sevgi dolu ve mutluluk veren bir enerjiyle doldurur.
Sinerji sözcüğü bundan daha güzel, kapsamlı ve sade bir şekilde nasıl ifade edilebilir?
Sinerji kelimesi, Yunanca orijinali olan “sunergia” sözcüğünden gelmektedir ve “beraber
çalışmak” anlamındadır. Şu anki sözlük anlamı şudur: Sinerji, bir grup çalışanın beraber
çalışırken ulaştığı ve her birinin tek başına çalışırken olan güçlerinin toplamından daha büyük
olan birleşik güçleridir. Ayrıca, sinerjik çıktının gücünü, onun parçalarının ayrı ayrı güçlerine
bakarak önceden tahmin edemezsiniz. Kusursuz bir takım çalışması sinerjiye iyi bir örnektir.
Burada, egoist bir engelleme olmadan, maksimum potansiyelin ortaya çıkışı ve akışını
görebilirsiniz. Takım BİZ olmuştur.
Tanımına ilaveten, Mevlana bize nasıl sinerji oluşturulacağının basit, fakat kolay olmayan
sırrını da vermektedir: Kaynağımıza bağlanabilmek ve sinerji oluşturmanın ek ürünü olan ilave
enerjiye ulaşmak ve onu açığa çıkarabilmek için, birlikte gerçekleştirdiğimiz maddi şeylere
kalbimizi ve ruhumuzu koymamız gerekir. Bunun bir ailede, takımda, toplumda, ülkede,
dünyada veya evrende olması fark etmez. Newton mekaniği veya klasik matematiğe göre, bir
takımın maddesel veya mekanik enerjisinin toplamı, onun parçalarının toplamından daha fazla
olamaz. O zaman, sinerji durumundaki bu fazla enerji nereden gelmektedir? Burada,
maddesel veya mekanik alan aşılarak, quantum veya anlam alanına girilmektedir ve bu
alanda enerji ve ilişki dinamikleri tamamen değişerek, çok yüksek enerji boyutlarına
ulaşabilmektedir.
Görüldüğü gibi, sinerjiye ulaşma kuralları çok basittir: Gönlünüzü koyarsanız kavuşursunuz,
aksi halde kaçırırsınız, ıskalarsınız…Bu kadar basit…Fakat basit ama kolay olmadığını
belirttim; peki neden? Çünkü düşünce ve duygularımızda, oluş ve yapışlarımızda büyük
paradigmatik değişiklikler gerekir. Zihnimizi “BEN, BANA, BENİM” ayrımcılığından, “BİZ, BİZE
VE BİZİM” bütünleşmesine dönüştürmemiz gerekir. Aslında gerçek ve doğru olan, bizim
birbirimizle bağlantılı ve bütünlük içinde olduğumuzdur; fakat kalıplaşmış egoist zihin yapımız
bu gerçeği karartır. Hatta biz bu sinerjik ve sevgi dolu anları sevdiklerimizle defalarca
yaşamışızdır; fakat bir süre sonra egomuz yine baskın çıkar ve onları bile defalarca kırabiliriz.
Binlerce yıldan beri birçok bilge lider ve aydın insanlığı sinerjik bir tutuma davet etmiş ve bu
yönde liderlik yapmaya çalışmıştır; ama ne yazık ki, bunların çoğu işkence görmüş ve
öldürülmüşlerdir. Ama yine de her şeye rağmen, insanlık birbiriyle bağlantısını geliştirmeye
devam etti; aileden kabileye, şehir devletine, uluslara ve uluslar birliğine…Evrilmeye devam
ediyoruz ve eskiye göre çok daha fazla birbirimize bağlanmış durumdayız; fakat bu
bağlantıda, anlam ve değer yaratma ve sevgi odaklı sinerjik ve bütünsel bir duruş yerine;
egoist ve maddi çıkarcı, antagonist ve anerjik bir zihin yapısı hala baskın bir durumdadır.
Böylece, insanlık tarihinde ilk defa, insanlığı ve Doğa Anamızı bu derecede tehdit eden
tehlikeli bir çaprazlaşmayla, bir kavşakla karşı karşıyayız:
Maddi alanda (iletişim, enformasyon teknolojisi, nanoteknoloji, biyoteknoloji, taşıma, finansal işlemler
teknolojisi, savaş -barış değil- teknolojisi…) çok hızlı bir değişim ve gelişmeye karşın; kalbimizi sinerji
içinde birleştirerek anlam ve değer yaratmaya çok daha az önem veriyor ve odaklanıyoruz. Ayrıca bu
madde odaklılık bir kısır döngü haline geldikçe ve bu hızlı değişim ve gelişimle dünyamız giderek
küçülüp “küçük bir köy” haline geldikçe, tehdit ve tehlike de giderek artmaktadır. Dünyamızda bu gün
yaşadığımız bir çok krizin nedeni bu sinerjik olmayan perspektiftir; Öfke, kavga, cinayet, tecavüz,
savaş, çevre kirliliği ve tahribi, yoksulluk, göçler, üzüntü, yalnızlık, birçok hastalık ve tüm bağımlılıklar
gibi…
Devletler artık bizim onları eskiden bildiğimiz gibi değiller! Artık onları küçük Dünya Köyümüzün bir
semti veya mahallesi gibi görebiliriz. Hala eski sanal sınırlarımız varmış gibi görünüyorsa da,
yukarıda değindiğimiz hızlı değişimlerle pratikte bu sınırların çoğu artık aşılmıştır. Artık dünyamızın
kaotik kuantum alanına girmiş durumdayız ve buradan ne alıp getireceğimiz, yani sinerji mi yoksa
anerji mi getireceğimiz, bizim bilinçli veya bilinçsiz olarak yapacağımız seçimlere bağlıdır. Kuantum
fiziğinin meşhur teoremi olan Lorenz Teoremi, “Japonya’da bir kelebeğin kanat çırpması Amerika’da
fırtınaya sebep olabilir”, artık güncel gerçeğimiz haline gelmiştir.
Bu nedenlerden dolayı, sadece ulusal sinerji olması, insanca ve doğal bir şekilde büyüyüp gelişip
evrilmekten vaz geçtik, bizim ve Doğa Anamızın kurtulması ve yaşamını sürdürebilmesi için bile artık
kesinlikle yeterli değildir. Bizim artık uluslararası, uluslarötesi, ve belki de yeni bir kelime türetecek
olursak, “uluslarbütünü” (uninational) bir dünyasal sinerjiye ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç acildir ve bu
acillik de her geçen gün artmaktadır! Dünyada bu durumun farkında olan ve bir şeyler yapmaya
çalışan birçok organizasyon vardır; fakat çoğunluğunun gayretleri şu anda yetersizdir, bağlantılı
değildir ve sinerjik değildir. BİZ, her kim isek, birbirimizle ve çevremizle sinerji içinde insanca
yaşayabilmek için, bu alana, şimdiye kadar aynı maddi alana yaptığımız gibi, büyük, bütünsel ve
dünya çapında yatırımlar yapmalıyız. Bağış yapma, gönüllülük ve sivil toplum örgütleri çalışmaları
tabii ki gereklidir, çok faydalıdır ve gelişerek ve bağlantılar kurarak devam etmelidir; FAKAT bu
çalışmalar “bir şeyler gerçekleştirmiş olma” rahatlığının riskini de beraberlerinde taşırlar: Hiçbir
zaman çözüm için bunların yeterli olduğu ve başardığımız yanılgısına düşüp rehavet
göstermemeliyiz. Madde ve anlam dünyası, anerji ile sinerji arasındaki “uçurumu” kapatabilmek için,
en üst, “uluslarbütünü” düzeyinde politika geliştirmek, proje planlamak, finans sağlamak ve organize
olarak uygulamaya geçmek zorunludur; ve işin ilginç ve güzel olan yanı şudur ki, biz zaten bu son
saydığım alanlarda, maddi projelerimizden dolayı, oldukça beceri kazanmış durumdayız ve bu
önemli bir avantaj. Yapacağımız tek değişiklik, maddi gereksinimlerimizi göz ardı etmeden, odağımızı
anlam, sinerji, doyum ve mutluluk yaratmaya çevirmek olacaktır.
Bir süredir büyük sorunların büyük çözümleri üzerine büyük laflar edip durduğumdan, Büyük Gandi
dikkatimi çekerek uyarıyor ve aynaya bakmamızı söyleyerek değişimin büyük sırrını veriyor:
“Dünyayı değiştirmek istiyorsanız, önce kendinizden başlamalı ve önce siz dünyada istediğiniz
değişim olmalısınız!” Dünya BİZ’den oluşmaktadır; fakat biz, BİZİM dünyamızın, ne bir eksik ne de
bir fazlasıyla, sadece bizim bir yansımamız olabileceği gerçeğini hep yadsırız. Biz değiştiğimiz
zaman dünyamız da değişir! Öyleyse sinerji, barış ve mutluluğa giden bir yol yoktur; SİNERJİ, BARIŞ
VE MUTLULUĞUN KENDİLERİ ASIL YOLDUR! Bu nedenle, bizim her birimiz sinerji, barış ve
mutluluk içinde olursa, dünyamız da kendiliğinden dönüşerek aynı durumda olacaktır ve bu var
oluştan hareketle, Doğa Anamız bizi tekrar kucaklayacaktır.
Peki, öyleyse biz nasıl sinerji, barış ve mutluluk içinde oluruz? Makalenin başına döndüğünüzde,
Mevlana’nın bu sırrı verdiğini görürsünüz: Odağımızı ego zihnimizden kalbimize çevirdiğimiz ve
Doğa Anamız ve onun tüm yaratıklarını bütünlük içinde sevgiyle kucakladığımız zaman…Fakat bunu
nasıl gerçekleştirebiliriz? Duygusal Zeka ve Spiritüel Zekaya birebir çalışma ve grup çalışmaları
şeklinde büyük yatırımlar yaparak…
Bu becerileri edinmenin, binlerce yıldan beri yerleşmiş olan ve halen de gelişmeye devam eden
sayısız yolu vardır; fakat bunların ayrıntıları bu makalenin konu ve kapsamını aşar. Artık bilgelik
ve sevgi üretmeliyiz! Ve bu da, aynen kas geliştirmek veya başka bir beceriyi öğrenmek gibi,
PRATİK yapmayı gerektirir. Sinerji, sevgi, barış, şefkat, neşe, mutluluk, doyum pratikleri yaparak
kendimizi geliştirmemiz ve dolayısıyla dünyamızda da bunların gelişmesini sağlamamız
gerekmektedir.
Sonuç olarak, zamanımızda acil ve zorunlu olan uluslararası, veya “uluslarbütünü” sinerji
geliştirebilmek için, bu makaleden Mevlana ve Gandi’nin bize verdiği iki sırrı çıkarabiliriz:
Eğer dünyamızda “uluslarbütünü” sinerji yaratıp geliştirmek istiyorsak, önce sinerjik quantum
enerji akışına ulaşabilmek için kalbimize ve sevgimize odaklanarak ve sonra da kalplerimizi Doğa
Ana üzerinde birleştirip dünyamızdaki kendi cennetimizi yaratarak, istediğimiz değişimin bizzat
kendisi olmalıyız.
Ve…Üçüncü sır: EYLEME GEÇMELİYİZ ve PRATİK YAPMALIYIZ! Yapabildiğimiz kadar sinerji
pratiği, sevgi pratiği, bütünleşme pratiği…yapmalıyız.
Bu makalenin sinerjik olarak yazılmasını bana yakın dostum Einar H. Hauge önermiştir. Kendisi
Norveç 2300. bölge GDG’dür ve Raufoss R.C. üyesidir; ayrıca sinerji yaratabilmenin en iyi
örneğidir. Devamlı olarak sinerjik eylemler için ilhamlar verir ve köprüler kurar. Bizim Einar ile 10
yıllık hikayemiz ve insanlık için sinerjik projelerimiz ve, bildiğim kadarıyla, Einar’ın kendi ailesinin
hikayesi, yukarıda yazdıklarımın canlı örnekleridir. Bunların ayrıntıları bu makalenin konusu
değildir; fakat basitçe ifade edersek, bizim elbirliğiyle yaptığımız şuydu:
Önce kalplerimizi dünya üzerinde birleştirdik, eyleme geçtik ve yapabildiğimiz kadar birlikte
hizmet ettik; sonra 10 yıl boyunca birlikte pratik yaparak bu kalpten hizmeti başlangıçta hiç
aklımızın ucundan bile geçmeyen boyutlara taşıdık. Beraberce, katlanarak büyüyen maddi ve
manevi çıktılar elde ettik ve de buna devam ediyoruz. Bu olgu, canlı olarak, kar topu gibi
büyüyen “eylem halindeki sinerjidir”.
OĞUZ DEMİRSOY
Makaleye Einar’ın katkısı tamamen farklı bir perspektiften olmuştur: Tarihsel gerçekler ve güzel
örnekler vererek insanların anlatılanları somut bir şekilde gözlerinde canlandırmalarını
sağlamıştır. Makalenin ayağı daha fazla yere basmıştır ve bu sinerjinin, işbirliğinin,
bütünleşmenin gücüdür. Evet! Şimdi Einar’ı dinleyelim:
Sevgili Oğuz,
Makale için teşekkürler. Sidsel (Einar’ın eşi) ve ben makaleyi büyük bir ilgi ile okuduk ve
inceledik. Mevlana hakkında daha fazla bilgi edinmeye karar verdik. Söz verdiğim gibi, uluslar
arası sinerji ile ilgili görüşlerimi çeşitli mecralarda belirteceğim. Makaleyi e-mail ile dostlarıma
göndereceğim. Rotary Kulübümde bu makaleyi temel alan bir konuşma yapacağım.
Sidsel ve kız kardeşi bir keresinde Mısır’da Abu Simbel’i ziyaret etmişlerdi ve Firavun 2.
Ramses’in dağın içine yaptırdığı bu tapınaklardan çok etkilenmişlerdi. National Geographic
TV’de bunların Asuan Barajının altında boğulmaktan nasıl kurtarıldıklarını dinledim:
UNESCO’nun liderliğini yaptığı büyük operasyonda 80’den fazla ülke finansal olarak ve/veya
bizzat çalışarak katkıda bulunmuş. Bu olgu, uluslararası kültürel sinerji etkisinin muhteşem bir
örneğidir.
Birinci Dünya Savaşından sonra, ABD başkanı W.Wilson’un inisiyatifiyle Milletler Cemiyeti kurulmuş,
fakat ABD buraya üye olmamıştır. Japonya, Almanya ve İtalya da cemiyetten 1930’larda
ayrılmışlardır. Londra’da 160 parlamenterden oluşan bir grup, yeni bir dünya savaşı çıkacağı
öngörüsünde bulunarak demokratik ülkelere ittifak çağrısı yaptı: Birlik Şimdi! Fakat kayıtsızlık
yüzünden bu ittifak gerçekleşemedi (Günümüzde Vaclav Havel buna dikkat çekiyor: İlgisizlik ve
kayıtsız kalmak çağımızın en tehlikeli düşmanıdır). Yani, Pearl Harbour trajedisinden önce
demokratik ülkeler ittifak halinde değillerdi. Şimdi şu sorular aklımıza gelebilir: Bu parlamenterlere
kulak verilmiş olsaydı kaç yıllık savaştan kurtulmuş olabilirdik ve kaç kişinin hayatı kurtulabilirdi?
Normandiya çıkartması 6 Haziran 1944’de başladı; sonunda diktatörlerle savaş için sinerji kurulmuş
ve büyük bir çok uluslu güç oluşturulmuştu. Küçücük Norveç bile buna çok sayıda gemi ve bazı
asker ve pilotlarla katılmıştı.
Böylece, bu berbat deneyimden sonra Birleşmiş Milletler kuruldu; ve belki de bizim ülkelerimiz için
daha da önemli olan NATO da 1949’da kuruldu. Türkiye (1952’den itibaren) güney-doğuda ve Norveç
ise kuzey-doğuda NATO’nun çok önemli kanatlarını oluşturdular. NATO anlaşmasının 5. maddesine
göre, bir üye ülkeye yapılan saldırı tüm NATO’ya yapılmış sayılır (Başlangıçta 12 üyeden 30’dan
fazla üyeye ulaşmıştır).
Belki NATO içinde herkes her konuda anlaşamayabilirler; ama bu örgüt dünya tarihindeki en başarılı
savunma organizasyonudur ve uluslararası sinerjinin en güzel örneklerinden biridir. NATO’nun
stratejik kavramı şu anda revize edilmektedir ve bunu izlemek ilginç olacaktır.
Kon-Tiki keşif seferiyle bilinen kaşif Thor Heyerdahl, Ra seferinde Atlantiği geçerken, 7 değişik
ülkeden 7 ayrı kişiyi ekibine aldı. Eski Mısırlıların bu seferi yapabildiklerini kanıtlamak istiyordu.
Birincide değil, fakat 2. seferde başarılı oldu ve uluslararası ekip işbirliği içinde mükemmel bir şekilde
çalıştı ki; Heyerdahl’ın kanıtlamak istediği bir başka konu da bu sinerjiydi.
Barışın ailede, yuvada, yurtta başladığını söyleyen Kemal Atatürkle tamamen aynı fikirdeyim. Benim
babam, “jew” kelimesini Yahudiler için ilk defa kötü amaçlı olarak kullananın kim olduğunu merak
ederdi. “Mench” sözcüğünü de Naziler aynı şekilde kullanmışlardır. Yaşlılık günlerinde
Eisenhower’un görüşü şöyledir: “Sınırlarda profesyoneller arasında temas kurulabilseydi barış
sağlanabilirdi.” Aynı Rotary’nin amaçları gibi…
Arkadaşlarım ve ben Türkiye’deki proje ve temaslarımızı, Doğu ile Batı arasında küçük, ama önemli
bir köprü olarak görüyoruz. Doğu ile Batı…Bu köprüyü hep beraber çok güçlü yapalım. Bir İngiliz
atasözü: Bir köprüyü hiçbir zaman yakmayın.
Einar H. Hauge
06.08.2013 Günlü toplantımız Bayram Haftası olması ve pek çok dostumuzun tatil
döneminde olması nedeniyle Yönetim Kurulumuzca iptal edilmiştir. Bir sonraki
toplantımız 13.08.2013 tarihinde Saat 12:00-13:00 arasında Mersin Hilton SA’ da
olacaktır.
Konuşmacı Konuğumuz: Ali Murat MERZECİ

Benzer belgeler