veri koruma kanunu home offıce için geçerli değil!

Transkript

veri koruma kanunu home offıce için geçerli değil!
T: 020 7923 08 38 │ M: 0742 948 14 90 │ E: [email protected]
facebook.com/telgrafnewscom │ @telgrafnewscom
Haftalık Haber Gazetesi
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
425
VERİ KORUMA
KANUNU HOME
OFFICE İÇİN
GEÇERLİ DEĞİL!
Home Office kaçak
göçmenlerin izini sürmek
NHS kayıtlarına giriyor.
Hasta ve Göçmen hakları savunucuları
özel veri koruma kanunun çiğneneceği
konusunda endişelerini dile getirdi.
Medikal kayıtlar veri koruma kanunu
çerçevesinde korumalı olsa da Home Office bu konuda bir istisna durumu yaratarak hastaların NHS kayıtlarını kontrol
edebildiği ortaya çıktı. Mahkeme kararına
ihtiyaç duymadan yapılan uygulama
hastanın klinik detaylarını ve hastanın
sağlık durumu detaylarını kapsamıyor
olsa da bu konuda da şüpheler bulunuyor. Home office’in sahip olduğu bu izin
sayesinde hastaların ne zaman ve nerde
sağlık hizmeti aldıkları bilgisine ulaşıyor.
Home Office’in 2010 yılından bu yana
kaçak göçmenleri takip etmek için 7
binden fazla kişinin NHS
kaydında giriş yapmış.
Güvenlik güçlerinin ve Ulusal Suç Ajansının cinayet
ve tecavüz gibi suçlarla
mücadele amacıyla NHS
kayıtlarına erişme izinlerinin olduğu önceden
biliniyordu.
Hasta hakları savunucusu
gruplar, NHS kayıtlarına
erişim izninin Home
için
Office’te olması birçok
kişiyi tedavi ihtiyacı olduğu
halde tedavi almaktan
caydıracağını ve bu durumun halk sağlığını tehlikeye sokacağını belirtti.
Hasta hakları derneği yönetim kurulu
başkanı Katherine Murphy konuyla ilgili
şu açıklamayı yaptı: ‘‘Home Office’in
böyle bir izinle hastaların NHS kayıtlarına
ulaştığını öğrenmek bizde ciddi endişeler
yarattı. Hükümetin kaçak göçmenlerle
mücadelesini biliyoruz ancak bunun sosyal hizmet ve sağlık kayıtları üzerinden
yapılmasını doğru bulmuyoruz.
Bu durumun birçok kişide bilgilerinin
sızdırılacağı endişesiyle sağlık hizmeti
almaktan vazgeçmesi gibi büyük bir tehlike oluşturacağını ifade eden Murphy,
hastaların huzur ve sağlığının öncelikli
konu olduğunu dile getirdi.
Rojava’nın Kobanê kantonuna yönelik Irak Şam
İslam Devleti-İşid çetelerinin dış destekli ağır
saldırılarını protesto etmek amacıyla Londra’da bir
dizi eylem yapıldı...
Devamı sayfa 7
2
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Londra büyük buluşmaya azırlanıyor
Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkların ve değişimin adayı olarak ön plana çıkan Selahattin
Demirtaş için 20 Temmuz Pazar günü yapılacak kitlesel mitingin hazırlık çalışmaları devam ediyor.
Londra’da faaliyet yürüten birçok
demokratik kitle örgütünün içinde yer
aldığı Selahattin Demirtaş’a Destek
Komitesi tarafından yürütülen kitlesel
miting çalışmaları kapsamında afişleme
çalışmaları, radyo programları, bilgilendirme toplantıları, bildiri dağıtımları
gibi çalışmalar aralıksız devam ediyor. Hazırlıkları devam eden miting
20 Temmuz pazar günü saat 13:00’te
Edmonton’da bulunan Lee Vallet Athletic
Centre’da yapılacak.
Pazartesi akşamı Londra Toplum
Merkezinde cumhurbaşkanılığı seçimleri
konulu yapılan toplantıya Britanya Kürt
Halk Meclisi, Britanya Alevi Federasyonu, Gik-Der, Day-Mer ve Kırkısraklılar
derneğinde temsilciler konuşmacı olarak
katıldı. Selahattin Demirtaş’a Destek
Komitesi tarafından organize edilen
panelde cumhurbaşkanlığı seçimleri
tartışıldı.
Komite çalışmalarında aktif yer alan veya
almayan demokratik kitle örgütleri ile
yöre dernekleri, Selahattin Demirtaş’a
desteklerini açıkladılar. Britanya Kürt
Halk Meclisi, Londra Halkevi, Kurdish, GİK-DER, Day-Mer, Tohum Kültür
Merkezi, Dersimliler Derneği, El-Com,
Tilkililer Derneği, Alhaxlılar Derneği,
Kırkısraklılar Derneği desteğini açıklayan
dernekler arasında.
Sosyal medyada yoğun bir çalışma
yürüten gençler miting ile ilgili ‘Sen de
gel’ adlı bir kampanya başlattı. Kampanya çerçevesinde insanlar ‘Ben gidiyorum, sen de Geliyon mu?’ temalı videolar
çekerek sosyal medyada paylaşıyor.
Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi
– Londra, çalışmalarını sosyal medya
ortamında duyurmak amacıyla internet,
Facebook ve Twittter adresleri açtı.
www.demirtasdesteklondra.wordpress.
com
www.facebook.com/Selahattin.Demirtasa.Destek.Komitesi.Londra
www.twitter.com/LondraSDDK
20 Temmuz Pazar günü saat 13:00’te
yapılacak miting yerinin adresi şöyle:
Lee Valley Athletic Centre’da: Lee Valley Leisure Complex, 61 Meridian Way
Edmonton London N9 0AR
Britanya’da yaşayan ve seçmen kütük
kaydına kayıtlı Türkiyeli vatandaşlar
birinci tur için 2 ve 3 Ağustos 2014,
ikinci tur için ise 17 ve 18 Ağustos 2014
tarihlerinde Londra’da bulunan Olympia
Sergi ve Konferans Merkezi salonunda
kurulacak 57 sandıkta oy kullanabilecekler.
3
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Zafer Eren’in
katillerine ömür
boyu hapis cezası
Çeteler savaşı olarak bilinen cinayetler zincirinin kurbanlarından
birisi olan Zafer Eren’in katili 38 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Freddy olarak bilinen kiralık katil Jamie Marsh-Smith geçen yıl
Nisan ayında Tottenham Turks adlı çetenin başı olarak bilinen
Zafer Eren’I Southgate bölgesinde bulunan evinin önünde silahla
öldürmüştü.
Nisan 2013’te Zafer Eren’I evinin önünde vuran kiralık katil birkaç
gün sonra da cinayet olayında yer
alan arkadaşı Samuel Zerei de
yaralamıştı. Daha sonra yakalan
Zerei cinayete yardım etmekten
28 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mahkeme hakimi John Bevan
kararı açıkladıktan sonra kuzey
Londra sokaklarını kana bulayan
bu çetelerin savaşına son verilmesi
çağrısı yaptı.
Mahkeme sonrası bir açıklama
yapan
Zafer
Eren’in
eşi:
‘‘Hayatımız üzerinde yıkıcı bir
etki bıraktı, Zafer evin önünde
öldürüldüğünde bebeğim 26 günlüktü. Katiller pişman olduklarını
bile belirtmedi.’’ dedi.
Marsh-Smith adlı kiralık katilin
Hackney Turks olarak bilinen çete
tarafından kiralandığı belirtildi.
Marsh-Smith mahkemede kendi
cinayet arkadaşı olan Zerei’yi gerçekleri bildiği ve kendisini deşifre
edeceği
korkusundan
dolayı
yaraladığını söyledi.
Mark-Smith ayrıca Zafer Eren’i
öldürmeye teşebbüsten dolayı da
yargılandı. Kiralık katil MarkSmıth’in üvey kardeşi Wayne
McNeish, katil kardeşini saklamaktan ve kendisine Londra’yı terk
etmeye yardımcı olmaktan dolayı
mahkeme tarafından 4 yıl 6 ay hapis cezasına çaptırıldı.
Mahkeme hakimi kiralık katil
Mark-Smith’in yüzüne, kendisinin
duygusuz, katı yürekli ve her an
cinayet işleyebilecek çok tehlikeli
bir genç adam olduğunu söyledi.
Zafer Eren
Jamie Marsh-Smith
Cinayete yardım eden Zerei’ye de
‘‘Eğer suçun çemberinde gezersen, sonradan da o suçun mağduru
olduğunda şikayet edemezsin’’
dedi.
Detektif Noel McHugh: “
Jamie Marsh-Smith ve Samuel
Zerei’nin davranışları bir film okumaya benziyor. Hiç bilmedikleri
birini öldürme sözleşmesini kabul ettiler. Bizim soruşturmamız
devam ediyor. Biz halen Zafer
Eren’i öldürmeyi azmettirenleri
arıyoruz.’’ dedi.
Samuel Zerei
Baljit Ubhey adlı savcı ise: “ Bu
dosya Tottenham Turks ve Hackney Turks çeteleri arasındaki çete
savaşının uzun listesinden sadece
bir tanesi. Bu iki çete arasında 5
yıldan fazladır süren bir kan davası
var.’’ dedi.
4
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Seçimlere bir yıl
kala Cameron’dan
kabine revizyonu
Başbakan David Cameron’ın
yaptığı kabine revizyonu çerçevesinde, Pazartesi akşamı görevinden
ayrıldığını ve gelecek yılki genel
seçimde milletvekilliği için de adaylığını
koymayacağını açıklayan William
Hague’in 4 yıldır sürdürdüğü Dışişleri
Bakanlığı görevini, Savunma Bakanı
olan 58 yaşındaki Philip Hammond
yürütecek. Yeni Savunma Bakanı
ise Ticari İşlerden Sorumlu Bakan
Yardımcısı Michael Fallon oldu. İngiliz Angelikan Klisesinden Tarihi Karar
İngiliz Anglikan Kilisesi, tarihinde
ilk kez kadınların piskopos olarak
atanmasına izin verdi.
İngiliz Anglikan Kilisesi, tarihinde ilk
kez kadınların piskopos olarak atanmasına
izin verdi. Anglikan Kilisesi Meclisi’nde dün
yapılan oylamada, 45 hayır, 152 evet oyuyla
alınan kararın kilise hiyerarşisindeki erkek
egemen yapıyı kıracağı yorumu yapılıyor.
İngiliz basını dünkü kararın 40 yıldır süren
tartışmaya son verdiğini bildiriyor. İngiltere Başbakanı David Cameron ve
Anglikan Kilisesi Canterbury Başpiskoposu
Justin
Welby
kararı
mennuniyetle
karşıladıklarını belirttiler. Ancak kilisedeki
bazı gelenekselcilerin karara karşı olduğu
ve bu nedenle kiliseden ayrılabilecekleri
kaydediliyor. İlk kadın piskoposların gelecek yıl ilkbaharda asistan piskopos olarak göreve
atanması bekleniyor. Ülkede 2012›de
yapılan oylamada kadınların piskopos
olması veto edilmişti.
İngiltere Anglikan Kilisesinde kadınlar,
1994 yılından bu yana papaz olabiliyor ancak piskoposluğa getirilemiyordu.
Avam Kamarası’nın lideri olacak eski
Dışişleri Bakanı Hague, “yeni görevinden
memnuniyet duyduğunu” belirterek siyasette
yenilenmenin her zaman
iyi
olduğunu
ifade etti. Hague,
“Kabineye
katılmamdan
bu yana neredeyse 20 yıl geçti. İnsanlar benim
yaşlı olmadığımı
düşünebilir. Ben
de kendimi yaşlı
hissetmiyorum
ama neredeyse
20 yıl oldu” diye
konuştu. Hague, siyaseti bırakmadan önce üyesi
olduğu Muhafazakar Parti ve lideri David Cameron’ın gelecek yılki seçimi
kazanmasına yardımcı olacağını kaydetti. 26 yıldır milletvekili olan 53
yaşındaki William Hague, 1997-2001
yıllarında dönemin muhalefet partisi olan
Muhafazakarların genel
başkanlığını
yapmıştı. Dışişleri Bakanlığına getirilen Hammond’ın selefine göre Avrupa
Birliği konusunda daha sert görüşlere sahip
olduğu biliniyor. Hammond 1997 yılından
bu yana İngiliz Parlamentosu’nda bulunuyor.
Hague’den boşalan koltuğa Savunma
Bakanı Philip Hammond atanırken, yeni savunma bakanı Michael Fallon oldu. Nicky
Morgan da eğitim bakanı olarak Gove’dan
koltuğu devraldı. Liz Truss ise çevre ve gıda
bakanı olarak kabinede yerini alan diğer bir
kadın bakan oldu.
Jeremy Wright, Stephen Crabb ve Baroness Stowell da kabinede yerini alan yeni
bakanlar arasında yer aldı.
5
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
İngiltere’de
genel grev
İngiltere’de Perşembe günü öğretmenler kesinti programlarına karşı
bir günlük genel grev gerçekleştirdi. Öğretmenler sendikası NUT’ın
örgütlediği genel greve itfaiye, belediye ve sağlık çalışanlarına
kadar çok geniş bir yelpazeden işçinin bulunduğu UNISON, UNITE,
GMB, PCS, FBU sendikaları da destek verdi.
Grev nedeniyle, okullar kapalı
kaldı, itfaiye, belediye ve sağlık
çalışmalarında
da
aksamalar
yaşandı.
Ülke genelinde birçok şehirde
grev nedeniyle yürüyüşler yapıldı.
En kitlesel yürüyüş beklenildiği
gibi Londra’da oldu.
BBC Broadcasting House
önünde başlayan yürüyüş Trafalgar Square’de yapılan bir miting
ile sonlandı. Grev örgütleyicisi
olmayan birçok farklı sendika ve
kitle örgütü de yürüyüşe katıldı.
Yüzlerce öğretmen, itfaiye, belediye ve sağlık çalışanı döviz ve
pankartları ile Trafalgar Meydanını
doldurdu.
Ekonomik kriz bahane edilerek
iki senedir zam alamayan emekçiler bu sene verilen %1’lik artışı
ve diğer birçok hak gaspını protesto etmek için greve çıkma kararı
almışlardı. Artan emeklilik kesintil-
eri, emeklilik yaşının 68’e çıkması,
çalışma saatlerinin fazlalığı gibi
konular bu hak gaspları içinde
sayılmaktadır. Birçok sendikacı
tarafından bu durum hükümetin
özelleştirme politikaları uygulama
ve sermayeye kamusal sektörlerde
yer açma çabalarına yönelik olarak
değerlendirilmişti.
Greve GİK-DER, Tohum Kültür Merkezi, YDG ve Day-Mer flamaları ile katıldı. Bu greve ve
hükümetin politikalarına karşı tutumunu anlatan bildiriler dağıtıldı.
Yaşanan hak gasplarının ve uygulanmaya çalışılan özelleştirme
politikalarının göçmenler için
önemi anlatılan bildiriler ile
greve destek ifade edildi. Trafalgar Meydanı’nda sendika temsilcilerinin konuşmaları ardından
kalabalık dağıldı.
Greve
katılan
sendikalar
ve
anlaşmazlık
konuları:
•İtfaiye
görevlileri:
Emeklik yaşı ve emeklilik maaşları
•Memurlar, pasaport hizmetleri
çalışanları
ve
diğer
kamu
çalışanlarını temsil eden PCS:
Ücretler,
istihdam
kesintileri, emeklilik maaşları ve
hizmetlerin
özelleştirilmesi
•Yerel yönetim çalışanları, sağlık
görevlileri,
üniversiteler
ve
okulları temsilen Unison ve kantin görevlileri, sokak temizliği
ve çöp toplanmasından sorumlu
görevliler ve eğitim görevlileri:
bu yılın düşük ücret artış oranı
•Yerel yönetim, belediye ve
eğitim sektörü çalışanlarını temsil eden Unite: ‘Hakaret’ olarak
ifade ettikleri düşük ücret artışı
•Öğretmenleri
temsil
eden
NUT: Sendika Başkanı Christine
Blower,
öğretmenlerin
greve
çıkmaktan
‘büyük
üzüntü’ duyduklarını ifade etti.
•Konaklama,
kütüphane
çalışanlarını temsil eden Kuzey
İrlanda
Kamu
Hizmetleri
İttifakı NIPSA: düşük ücretler
•Londra toplu ulaşım çalışanlarını
temsilen RMT: ücretler ve emeklilik maaşları
6
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Britanya Eğitim Araştırmaları
Derneği’nden Dr Celia Jenkins
ve Dr Ümit Çetin’e ödül
Alevi inancı ve kimliği’nin Britanya ilk ve orta okullarında ders olarak okutulması
projesini yürüten Dr Celia Jenkins ve Dr Ümit Çetin, Westminster Üniversitesi ve
Britanya Eğitim Araştırmaları Derneği tarafından ödüle layık görüldüler.
Dr Ümit Çetin
Ödüllerini 23 Eylül›de
Westminster Üniversitesi rektöründen alacaklar. 2000
sterlin değerindeki ödülü yine
projenin devamı geliştirilmesi
temelinde kullanılacak.
Konuyla ilgili görüştüğümüz
Dr Ümit Çetin gazetemize
yaptığı açıklamada intiharlarla ilgili doktora çalışması
yürütürken Alevi gençlerinin
çoğunun kimliklerini rahatlıkla
tanıyamadıklarını farkettiğini
belirtti. Londra Alevi Kültür
Merkezi’nin önerisiyle Dr Celia Jenkins ile böyle bir proje
başlattıklarını dile getiren Çetin şunları belirtti:
‘‘Akademik bir kurum olan
Britanya Eğitim Araştırma
Derneği tarafından verilen bu
ödül için birçok farklı değerli
araştırmayla birlikte aday gösterildik. Bu ödül yaklaşık dört
yıldır Westminster Üniversitesi, Sosyoloji bölümünden
meslektaşım, eğitim sosyologu Dr. Celia Jenkins, Londra
Alevi Kültür Merkezi, ve Alevi
çocuklarının yoğun olarak
gittiği bir ilkokul ve ortaokul
ile birlikte yürüttüğümüz, ortak
bir çalışmaya verildi.’’
ALEVI GENÇLER
KİMLİKLERİNİ RAHATLIKLA
TANIMLAYAMIYORLAR
Doktora çalışmasını
yürüttüğü dönemde konuştuğu
birçok Alevi gencin kimliklerini
rahtalıkla tanımlayamadığını
ifade eden Çetin şunları belirtti:
‘‘Bilindiği
gibi,
intihar ve çeteleşme Londra’da
yaşayan Kürt Alevi gençlerin temel sorunları arasında
yer alıyor. Bu gençlerin
yaşamına baktığımızda eğitim
performanslarının pek de iç
açıcı olmadığını görüyoruz.
Meselenin önemini ilk kez intihar üzerine doktora araştırmamı
yaparken görüştüğüm Alevi
gençlerin çoğu, okullarda
kendi kimliklerini rahatlıkla
tanımlayamadıklarını
söyledikleri zaman fark ettim.
Özellikle din derslerinde okul
yönetimi çocukların Müslüman olduklarını varsayarak
onları Müslüman öğrencilerle
aynı gruplara yerleştiriyor ya
da çocuklar kendileri bu Müslüman gruplara katılıyorlar.
Kısa bir süre sonra çocuklar
Müslümanlıkla kendi birey-
sel yaşamlarının ve ailelerinin
yaşam tarzının ya da inanç
biçimlerinin
uyuşmadığını,
hatta çatıştığını görüyorlar.
Fakat, kendi kültürel veya inanç kimliklerini de açıkça sahiplenmelerinin önünde çeşitli
engeller var. Bu engellerin
başında Aleviliğin bir kültürel
kimlik ya da bir inanç olarak
tanınması geliyor. Örneğin
kimi gençler Alevi olduklarını
dile getirdiklerinde bunu genellikle Sünnî İslam’ın karşısına
koyarak, ‘Aleviler Sünnilerin
yaptığı neleri yapmaz’ anlayışı
üzerinden
bir
tanımlama
yapıyorlar. Bu da genellikle
Alevi gençler açısından durumu daha karmaşık hale getiriyor.’’
ÇALIŞMAMIZ OLUMLU
GELİŞMELER SAĞLADI
Bu sorunlardan kaynaklı
bu çalışmanın çok önemli
olduğunu ifade eden Çetin
şöyle devam etti: ‘‘işte bu noktada biz iki akademisyen, Londra Alevi Kültür Merkezi’nin
önerisi
üzerine,
Alevi
çocuklarının kendilerini daha
rahat ifade etmeleri, çevresindekilerle farklı ama eşit bir ko-
numdan diyalog kurmaları için
Prince of Wales İlkokulu’nda
pilot bir çalışma yaptık. Prince
of Wales İlkokulu’nda Alevilik ve Aleviler hakkında temel
bilgiler din derslerinde müfredata eklendi ve okuldaki bütün
öğrencilere okutuldu. Bu noktada Aleviliği belirli bir biçimde tanımlayan monolitik bir
pedagojik yaklaşımdan ziyade,
Aleviliğin farklı tanımlarına
ve pratiklerine yer veren bir
müfredatla çalıştığımızın altını
çizmek istiyorum.’’
‘‘Bu pilot çalışma sonucunda, oldukça kısa bir süreç
içinde, Alevi öğrencilerin
okulla olan ilişkilerinde olumlu
gelişmeler gözlemledik. Aynı
zamanda ailelerin çocuklarının
eğitimi ile ilgili ilişkileri de
olumlu bir değişim gösterdi.
Kısacası çocuklar, kültürel
kimliklerini keşfediyor ve Londra gibi çok kültürlü bir ortamda kendi kimliklerini öteki
kimliklerle hiyerarşik değil,
farklılık ve eşitlik ekseninde
görmeye başlıyorlar. En önemlisi de okul müfredatında kendilerine dair bir şeyler olduğunu
görüyorlar. Biz bu çalışmayı
biraz daha geliştirerek ortaokul
müfredatına uyarladık, Highbury Grove Ortaokulu’nda
yaptığımız çalışmanın da Alevi
çocuklar ve aileleri açısından
oldukça olumlu sonuçları
olduğunu gözlemledik.’’
AİLELER ÇOCUKLARINA
YETERLİ DERECEDE
ZAMAN AYIRAMADI
1980’li yılların başından
itibaren Britanya’ya göç eden
Alevi toplumu da diğer göçmen toplumlar gibi önce
hayata
tutunmaya
çalıştı.
Britanya’ya ekonomik ya da
politik nedenlerle gelmek zorunda kalan çoğunluğu Kürt
Aleviler İş, konut, yasal statü,
derken uzun yıllar çocuklarına
zaman ayıramadı. Çocuklar
okul yollarını yalnız yürüdü ve
kendi dünyasını oluşturdu.
1990’ların
ortalarına
gelindiğinde iş, ev, yasal durumlar kısmen çözümlenmişti
ama
çocukların
birinci
kuşaktan farklı bir kültüre sahip olduğu ortaya çıktı. Zor
koşullara rağmen ekonomik
ve akademik alanda önemli
başarılar elde edildi. Bunun
yanında yozlaşmanın, dejenere olmanın uyuşturucu ve
çeteleşmenin ağına düşenlerde
oldu.
Daha sonra 2005’li yıllarda
Türkiyeli nüfusun 200 binleri bulduğu kuzey Londra’da
çeteleşme, uyuşturucu ve bu
faaliyetlerle dolaylı ya da direk
bağlantılı intiharlar ve silahlı
ölümler baş gösterdi.
Britanya
da
faaliyet
yürüten Alevi ve demokratik
kurumların yanı sıra çeşitli
akademik araştırmacılar bu
konuyla yakından ilgilenmeye
ve çareler aramaya başladı.
Konuyla ilgili yapılan çeşitli
araştırmalar sonucu elde edilen
bulgular, bu sonuçların nedenlerinin büyük oranda kimlik ve
aidiyet sorunu olduğunu ortaya
çıkardı.
Kuşaklar arasındaki kültürel
farkın giderilmesi ve toplum
bilincinin, toplumsal değer
yargılarının oluşturulması gerekiyordu.
7
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Londra´da yaşayan Kürdistanlılar
Kobanê için yürüdü
Rojava’nın Kobanê kantonuna yönelik Irak
Şam İslam Devleti-İşid çetelerinin dış destekli
ağır saldırılarını protesto etmek amacıyla
Londra’da bir eylem yapıldı.
Londra’nın
en
meşhur
meydanlarından birisi olan Trafalgar meydanında bir araya
gelen yüzlerce Kürdistanlı ve
dostları İşid’i ve arkasındaki
güçleri protesto ederek, Rojava
ile dayanışma çağrıları yaptı.
Kürt gençleri tarafından organize edilen eylem Pazar günü
saat 13:00’te başladı. Eyleme
Kürdistan’ın dört parçasından
katılan
Kürdistanlılar
Rojava’nın Kürdistanın kalbi
olduğunu ve tüm Kürtlerin Rojava ile kenetlenmesi gerektiği
mesajlarını verdiler. Birçok sivil
toplum örgütünün de destek
verdiği eylemde gençler adına
bir konuşma yapan Kürt aktivist Mehmet Aksoy, Rojava’ya
yönelik saldırıların Kabul edilemez bir boyuta ulaştığını ve bu
saldırılara yönelik kimsenin sessiz kalmaması gerektiğini belirtti.
Trafalgar meydanındaki eylemden sonra kitle İngiltere
başbakanlığı önüne kadar bir
yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş
boyunca atılan sloganlarda
dünyanın ve İngiliz hükümetinin
sessizliği kınandı.
Başbakanlık binası önünde
İngiletere hükümetine de bir
çağrı yapan Mehmet Aksoy,
İşid adlı çetelerin insanlık için
tehdit olduğunu ve bu konuda
işidin bu duruma gelmesinde
kendi paylarını sorgulamaları
gerektiğini ifade ederek, İngiliz
hükümetinin bu cinayetlere daha
fazla ortak olmaması için mazlum Kürt halkı ve Rojava devrimi ile dayanışması gerektiğini
belirtti.
Eylem boyunca İngilizce
bildiriler
dağıtıldı.
Eylemler üç gün boyunca Trafalgar
meydanında bulunan tarihi klise
önünde devam edecek.
Kimyasal Silah Kullanıldı
YPG sözcüsü Rêdûr Xelîl,
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)
çetelerinin
Kobanê’deki
çatışmalarda
kimyasal
silah
kullandığını
açıkladı;
uluslararası muhatap kuruluşlar
ile insan hakları örgütlerine Kobanê’de acil araştırma
çağrısında bulundu. Rêdûr
Xelîl
yaptığı
açıklamada şunları belirtti: “Bir
süreden beri Kobanê Kantonu
terörist IŞİD örgütünün vahşi
saldırılarına maruz kalmaktadır.
Bu saldırılarda IŞİD çeteleri,
aralarında ABD’nin termal füzeleri dahil her türlü ağır silah
kullanmakta. Bununla birlikte,
Kobanê Kantonu sağlık ekipleri
ile uzmanlar tarafından yaralı
ve şehitler üzerinde yapılan ilk
araştırma sonucu çetelerin kimyasal silahlar kullandığı tespit
edildi. Araştırmayı yapan doktorlar, şehit cenazeleri üzerinde
yanık izleri ile beyaz benekler
tespit etti.”
8
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
İngiltere Savunma Bakanlığı:
“Suriye’ye ait 200
tonluk kimyasal madde
Marchwood limanına
getirildi”
İngiltere, Suriye’nin kimyasal silah yapımı için
kullandığı 200 tonluk endüstriyel kimyasal
maddenin bugün ülkenin güneyinde bulunan
Hampshire’daki Marchwood limanına getirildiğini
bildirdi.
İngiltere Savunma
Bakanlığından
yapılan
açıklamada, kimyasalların ülkedeki kimyasal atık tesislerinde imha edileceği kaydedildi. Açıklamada,
“Bugün gelen kimyasallar güvenli bir şekilde imha
edilecektir” denildi. Danimarka gemisi Ark Futura tarafından Marchwood limanına Kimyasal Silahların Yasaklanması
Örgütü (KSYÖ) yetkilileri gözetiminde getirilen
kimyasalların ülkenin kuzeybatısındaki Cheshire
bölgesine götürülerek imha edilmesi bekleniyor.
Birleşik Krallık, Suriye’ye ait 150 tonluk kimyasal
stok ile 50 tonluk endüstriyel kimyasalı imha edeceğini
açıklamıştı. Suriye’nin yurt dışında imha edilmesi kararlaştırılan kimyasal silahlarının tamamı geçen
ay ülke dışına çıkarılmıştı.
Kimyasalların taşınması ve imhasında İngiltere’nin
yanı sıra, Danimarka,Norveç, İtalya, Finlandiya, Almanya, ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler de rol
oynuyor
İngiltere’nin
istemediği Juncker
başkanlığa seçildi
İngiliz hükümetinin sert muhalefetine rağmen Avrupa
Komisyonu’nun başkanlığına eski Lüksemburg
başbakanı Jean-Claude Juncker seçildi. Juncker, 729
oyun 422’sini alarak başkan seçildi.
AB entegrasyonuna olan bağlılığı
ile dikkat çeken Juncker Kasım
ayında görev süresi dolan Portekizli Jose Manuel Barroso’nun yerini
alacak.
Seçimler sonrası Avrupa Parlamentosu üyelerine seslenen Juncker,
Komisyonun AB’nin kamu hizmet
birimi olması yerine daha çok politik bir organı olacağı taahhüdünde
bulundu.
Juncker’in Euro’nun AB’yi
koruduğu sözleri milletvekilleri tarafından coşkulu alkışlarla
karşılandı.
Yeni Komisyon Başkanı tek
para birimine geçmeden önce AB
ülkelerinin gerilim ve enflasyon
ile mücadele ettiğini söyledi ve
Euro’nun mali istikrar getirdiğini
belirtti.
Juncker’in konuşması sırasında
parlamentoda İngiltere›yi temsil
eden siyasi gruplardan, entegrasyon
karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık
Partisi (UKIP) üyesi bazı üyeler
“palavra” diye bağırdı.
Juncker Fransızca başladığı
konuşmasına Almanca devam etti ve
İngilizce olarak tamamladı. Böylece
yeni başkan ilk konuşmasında
AB’nin üç resmi çalışma dilini de
kullanmış oldu.
Avrupa Parlamentosu üyeleri
yeni komisyon başkanını alışılan
elektronik oylamanın yerine gizli
oy yöntemiyle seçti. Yeni başkanın,
seçilebilmek için 751 oyun en az
376’sını alması gerekiyordu.
İngiliz hükümeti tepkili
Juncker geçen ay yapılan Avrupa
seçimlerini kazanan merkez sağ
Avrupa Halkları Partisi (EEP)’nin
önde gelen adayıydı.
EEP’den kopan iktidardaki Muhafazakâr Parti, Juncker yönetimindeki komisyonun siyasallaşmasından
endişeli.
Juncker’i destekleyenler ise
uzlaşma konusunda Juncker’in
deneyiminin ve AB entegrasyonuna bağlılığının değerli olduğunu
düşünüyor.
Jean-Claude Juncker Euro bölgesi ülkelerinin oluşturduğu yapının
başkanırken, 2010-2012 yılları
arasında Yunanistan, Portekiz ve
diğer AB ülkeleri için hazırlanan
kurtarma paketlerinde önemli rol
oynamıştı.
AB’nin
yeni
anayasası
kapsamında üye ülkeler bir komisyon başkanı önerirken, Avrupa parlamentosu seçim sonuçlarını göz
önüne almak zorundalar.
Önümüzdeki aylarda Avrupa
Komisyonu’nun geri kalan 27 üyesi
belirlenecek.
AB ayrıca birliği’nin Dışişleri ve
Güvenlik Politikasından sorumlu
Yüksek Temsilcisi ve yeni Avrupa
Konseyi başkanını seçecek.
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
İngiltere parlamentosunda
Kasımlo anması
Dr Abdurrahman Kasımlo katledelişinin 25. ylında
İngiltere parlamentosunda yapılan bir toplantı ile anıldı.
Pazartesi akşamı İşçi parti milletvekili Keith Vaz’ın ev
sahipliğinde yapılan toplantıya çok sayıda Kürdistanlı ve
dostları katıldı.
Kısa bir süre önce kurulan Kurdish Progress adlı organizasyon tarafından organize
edilen anma Dr Abdurrahman
Kasımlo’nun
katledilişinin
25.yılına denk geldi. Kürt aktivist Rosa Helin Burç tarafından
yönetilen
toplantının
konuşmacıları arasında İşçi parti
milletvekili Jeremy Corbyn, Dr
Frederic Tissot, Dr Asso Hassanzade ve Sosyalist enternasyonalin genel sekreteri Luis Ayala
vardı.
Genel olarak Dr Kasımlo’nun
hayatı
ve
mücadelesinin
anlatıldığı toplantı soru ve cevap kısmı ile sona erdi. Dr. Tissot bizzat karşılaştığı Kasımlo
ile anılarını anlattı. Luis Ayala,
Kasımlo’nun İsveç’te sosyalist enternasonale katıldıktan
üç hafta sonra katledildiğini
söyledi. Dr. Hassan Zade ise,
Kasımlo’nun önder,demokrat ve
Kürt halkının her koşulda savunucusu bir sosyalist olduğunun
altını çizdi.
Dr Abdurrahman Kasımlo
kimdir?
Dr. Kasımlo 22 Aralık 1930
tarihinde Doğu Kürdistan’ın Urmiye kentinde doğdu .Gençlik
yıllarında başladığı mücadelesi,
1973’de I-KDP Genel Sekreteri
olmasına kadar sürdü. Çekoslavakya Üniversitesi ve Sorbon’da
eğitim verdi. Kürt Kültür ve tarihi üzerine eserler yayınladı.
13
Temmuz
1989’da
Viyana’da barış görüşmesi
için biraya geldiği İran ajanları
tarafından arkadaşı Şerefkendi
ve bir I-KDP yetkilisi ile birlikte
katledildi. Avusturya hükümeti
içinde,
İran Cumhurbaşkanı
Admedinejad’ında olduğu katillere bir şey yapmadı.
9
10
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
‘ROJAVA DEVRİMİ
BİRBİRİNE DÜŞMAN
EDİLEN HALKLARI
BİRLEŞTİRMİŞ’
Yasama Meclisi
Devrimci Parti ve Örgütler Koordinasyonu (ICOR) heyetinin Rojava devrimi
ile dayanışma amacıyla Rojava’nın Cezire kantonuna yapılan ziyaretin
detaylarını ve heyetin izlenimlerini Londra’da bulunan heyetin üyesi İbrahim
Okçuoğlu ile konuştuk.
Değişik halklardan oluşan
4 kişilik heyet 29 Mayıs-4
Haziran
tarihleri
arasında
Rojava’nın Cezire kantonuna
bir ziyaret gerçekleştirmiş ve
bu ziyarette kanton sisteminin
içinde yer alan tüm birim ve
komiteler ile geniş toplantılar
yapılmış.
Demokratik
özerklik
temelinde
kurumlar
oluşturulduğunu belirten heyet
üyesi İbrahim Okçuğlu, tüm
kurumların disiplinli bir şekilde
çalıştığını gördüklerini ifade
etti. Okuçuğlu şunları belirtti:
‘‘Tüm görüşmelerimizde net
olarak şunu gördük, ne olacak,
ne yapacağız, nasıl yapacağız
diye bir şey yok, ‘İnşa ediyoruz,
öğreniyoruz, farklı örneklerden
yararlanıp
koşullarımıza
uyarlıyoruz’
denildi
hep.
Ekonomi konusunda adımlar
çok yeni. Kendi özgüçleriyle
ayakta kalmanın koşullarını
oluşturuyorlar.
Araştırmaları
devam ediyor. Toplum her anlamda örgütlenmiş. Yaşlılar,
kadınlar evde oturmuyor artık,
herkes bir kurumda çalışmalara
katılıyor. Herkes devrimin bir
parçası haline gelmiş. İnsanlar
gönüllü olarak kurumlarda faaliyet yürütüyor. Gönüllülük esası
üzerinden faaliyetler yürütülüyor. Kamışlı nüfusu 2-3 katına
çıkmış, iç göçten kaynaklı.
Asayişin gıda ihtiyacı halk
tarafından karşılanıyor.’’
UMUTSUZLUK DİYE
BİR ŞEY YOK
Rojava’da bulundukları tüm
zaman boyunca umutsuz hiçbir
insana rastlamadığını belirten
Okçuoğlu tüm heyetin bu durumdan çok etkilendiğini ifade
etti. Okçuoğlu şöyle devam etti:
‘‘Umutsuzluk ifade eden hiçbir
sözle karşılaşmadık. Müthiş
bir umut var. ‘Kazanacağız,
başaracağız’ diyorlar. Müthiş
bir özgüven var. Evet yaşanan
ambargonun
kendilerini
zorladığını,
zor
durumda
bıraktığını söylüyorlar ama bu
onları umutsuz kılmıyor. Insanlar birbirine cesaret vermek
için biz kazanacağız demiyorlar, inanıyorlar. Ne olacak
bilmiyoruz havası yok kimsede.
Somurtan kimse yok. Bize,
delegasyonlara umut veren bir
hava vardı. Gidin bizi anlatın,
doğru anlatın bizi diyorlardı.
Dünyanın bizi doğru tanımasını
istiyoruz diyorlar. Bunu sürekli
anlatıyorlardı çünkü kendilerinin çok yanlış anlatıldığını
söylüyorlar.’’
ÖCALAN’IN FELSEFESİ
YAŞAM BULMUŞ
Tüm görüşmelerde özellikle dikkat çekilen konulardan
birisinin Öcalan’ın felsefesinin
yaşam bulduğu olduğuna dikkat
çeken Okçuoğlu başta kadınlar
olmak üzere tüm kurumların bu
yönlü yaklaştığını ifade etti.
‘‘Hepsini Öcalan’ın felsefesine bağlıyorlar. Güçlerini
ve enerjilerini bu felsefeden
aldıklarını sürekli belirttiler.
Aynı zamanda bu devrimin bir
Kadın devrimi olduğunu da
sürekli ifade ettiler.
Kadınlar yaşamın öncüsü,
savaşçısı. Yaşamın her alanında
örgütlenmiş, bilinçli bir şekilde
devrimi sahiplenmiş. Devrim
birden bire patlak veren bir
şey değil, Yılların çalışması,
hazırlığı, örgütlenmesi var.’’
YPG komutanlığı
TÜM HALKLARIN
TEMSİLİYETİ VAR
Rojava’da yaşayan tüm
halkların temsil edildiğini
ifade eden Okçuoğlu, kim ne
kadar çalışırsa o kadar temsil
edildiğini ve bunun önünde
hiçbir engel olmadığını dile getirdi.
‘‘Yasama
meclisi
ile
konuştuğumuzda
başkanın
yardımcısı da oradaydı. Kendisi
Arap’tı. Onunla da sohbet ettik. Kendisi bize net olarak bize
şunu ifade etti, bu devrimin tüm
halkların yararına olmadığını
bilsem burada olmazdım. Temsil ediliyorlar. PYD dışında
TEVDEM’in içerisinde 5 parti
daha var. Etnik gruplar da var.
Kim ne kadar çalışırsa, emek
verirse o kadar temsil ediliyor.
Temsil edilmenin, çalışmalara
katılmanın önünde hiçbir engel
yok.
Üç tane resmi lisan var.
Kürtçe, Arapça, Süryanice.
Asayişin içinde de diğer etnik
gruplar da var. Kim ne derse desin şunu net olarak gördük; Rojava devrimi birbirine düşman
edilen halkları birleştirmiş.
Buradan çıkartılması gereken
sonuç şudur, eğer yönetim,
toplumu idare etme meselesi
halkın iradesine bırakılırsa barış
içinde çok iyi yürüyor. Sorunlar halledilebiliyor. Tartışarak
sorunlarına çözüm buluyorlar.
Kamisli belediye baskanı
Mahalle meclislerinde, komünlerde tüm sorunlar tartışılarak
bir çözüme kavuşturuluyor.’’
TOPLUMSAL MÜLKİYET
GELİŞTİRİLMEYE
ÇALIŞILIYOR
Özel
mülkiyete
karşı
olmadıklarını ancak özelde toplumsal mülkiyeti geliştirmeye
çalıştıklarını belirten Okçuoğlu
sınıflar
arası
farklılığın
olmadığını dile getirdi.
‘‘Suriye’nin
içlerinden göç etmiş insanlar var
ve bunların geneli Arap.
Kamplar
var,
bakımlarını
sağlıyorlar. Kendilerine uygun
işler bulunduğunda kamptan
ayrılıyorlar. Bir şekilde herkes
o sistem içerisinde geçiniyor.
Kimse sahipsiz kalmıyor, kimse
dışarda kalmıyor.’’
‘‘Sınıflar arası bir farklılık
hissetmedik. Sınıfsal farklılık
11
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
‘yapamadıkları zamanda üzerine çullanırız’ diye bir beklenti
var. Arap var, Barzani’nin etkisinde olan kesimler var. Bunlar da bir şey yapmıyor, bekliyorlar. Arap gericiliği de var.
Doğrudan müdahale eden yok,
ama bekleyen kesimler var.
Ekonomi sorunu çözülmezse
bunu devrimin karşısında kullanmaya çalışacaklar.’’
ROJAVA DEVRİMİ
BİR IŞIKTIR
sehit ugurlanması
serekaniye
yok. Sanayi yok zaten. Işçi sınıfı
diye bir ayrışma yok. Tarım
sektörü devam ediyor. Mahsul şimdilik dışarı satılmıyor,
ticaret yapılmıyor. Ambarlarda
saklanıyor. Ticaret yapılabilse
bazı ekonomik sorunlar biraz
ortadan kalkar.’’
‘‘Özel mülkiyet meselesini
sorduk. ‘Özel mülkiyet olacak ama bunu sınırlandırmaya
çalışacağız, toplumsal mülkiyeti yaymak istiyoruz’ diyorlar. Demokratik konfederalizm
çerçevesinde toplumsal mülkiyeti geliştirme planları var.
Alt yapısı var. Kadın düşünce
akademisi bize ‘özel mülkiyeti
olduğu gibi bırakmak devrime
zarar verir’ dedi. O yüzden
özel mülkiyeti sınırlandırmaya
çalışıyorlar. Ama bu biraz uzun
bir süreci gerektiriyor.’’
18
YAŞIN
ALTINDAKİLER
SAVAŞA
GÖNDERİLMİYOR
Daha önce uluslar arası insan
hakları izleme örgütü tarafından
gündeme getirilen 18 yaş altı
gençlerin askere alındığı konusuyla ilgili Okçuoğlu şunları
belirtti:
almıyorlar. Yargı sistemi halen gelişme düzeyinde. Birileri
alakasız konular üzerinden Rojava devrimini mahkum etmeye çalışıyor, bu çok ahlaki ve
dürüstçe değildir. Zaten kendileri de de ‘biz hata yapmayız
anlayışı’ yok. Tüm kurumlarda bu yönlü yoğun bir çaba
gördük.
DEVRİMİN BOĞULMASINI
BEKLEYEN KESİMLER VAR
‘‘18 yaşın altında savunma
güçleri vardı. Kendim onlardan birkaçı ile görüştüm.
Bunu net olarak gördük, 18
yaşın altındakiler sadece eğitim
amaçlı ordalar. Kesinlikle savaş
cephesine gönderilmiyorlar. Zaten bu yönlü tüm uluslararası
antlaşmalara uyuyorlar ve
18 yaşın altındakileri askere
Şuanda o bölgede yaşayıp
çalışmalara katılmayan bir kesimin de olduğunu ifade eden
Okçuoğlu, bu kesimin beklemede olduğunu dile getirdi.
Genel olarak ziyaret boyunca çok olumlu izlenimler yaşadıklarını ifade eden
Okçuoğlu Rojava’nın tüm
devrimciler açısından bir ışık
olduğunu belirtti.
‘‘Bir
devrimin
nasıl
yapıldığını gördük. Heyetten
bazılarında belki devrim mi
değil mi diye soru işaretleri
vardı. Ama ayrıldığımızda bu
devrimi net olarak gördük. Çok
olumlu duygularla ayrıldık.
Esas dayanışmanın orda kalıp
çalışmak olduğunu farkettik.
Orası yenilmeyecek. Başarıya
ulaşacak. Dünyaya örnek olabilecek bir durum. Rojava Kürtler
ve Ortadoğu açısından bir ışıktır.
Iyi görmek iyi algılamak lazım.
Hem rejime karşı, hem çetelere
karşı mücadele, üçüncü yoldur.
Çok öğreticidir. Mücadele etmek isteyen orayı görmeli ve bir
ışık olarak görmeli. Bu devrim
tüm Ortadoğu’ya yayılmalı.
Emperyalizme
büyük
bir
darbedir bu.’’
Ziyaret sonrası nasıl bir
çalışma ve dayanışma içinde
olacaklarını
sorduğumuzda
Okçuoğlu, net olarak oraya her
anlamda sahip çıkmanın bir
görev olduğunu ifade ediyor.
‘‘Rojava’da
gördüklerimizi
dışarda anlatacağız. Panellerle,
toplantılarla bunu elimizden
geldiği kadar anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Bizim işimiz devrimciliktir, ve
bu benim için bir görevdir.
Orada doğru bir iş yapılıyor.
Kendimizi oradaki devrimin bir
parçası olarak görüyoruz. Bu
enternasyonal bir görevdir. Ancak laftan öte pratik dayanışma
lazım. Bunlar çok önemli. Gücü
olan gidip katkısını sunmalıdır.
Uzmanlara ihtiyaç var, esas
dayanışma gidip orda bir süre
kalıp gerekeni yapmaktır.
Destek lazım. Gidip yardım
etmek lazım. Mühendis lazım,
doctor lazım…’’
SEREKANIYE KÜRTLERİN
‘‘Ekonomi meselesi mut- STALİNGRAD’IDIR
laka çözülmesi gerekir. Bir
kesim bekliyor, bunlar bu işi yapamazlar diye bir beklenti var,
Ziyaret boyunca en çok neyden daha çok etkilendiklerini sorduğumuzda özellikle
Kadınların mücadelesinin ve
Serekaniye kentinde verilen mücadelenin unutulmaz olduğunu
ifade ediyor Okçuoğlu. ‘‘Serekaniye
unutulmaz.
Serekaniye delik deşik edilmiş bir
kent. Serekaniye Kürtlerin
stalingradıdır. Sokak sokak, ev
ev, oda oda savaştılarsa, bunun
şahidi duvarlardır. Balyozlardır.
Doğrudan sokaktan ilerleme
şansın olmadığı için duvarları
delerek ilerlemek zorunda
kalınmış. Evin içine giriyorsun, duvarı Balyozla deliyorsun, Cezire bölgesinde ne kadar balyoz varsa toplanılmış
serekaniye’ye
götürülmüş.
Büyük bir savaş yaşanmış orda.
Umarım Kürtler orayı öyle
bırakır, ellemez. Tarihe mal
olsun diye. Yıllar sonra bile insanlar burada nasıl savaşıldığını
görsün diye korunmalıdır öyle.
Bu rejimin nasıl yıkıldığını, bu
çetelere karşı nasıl savaşıldığını
görsün diye.’’
SAĞLIK VE EĞİTİM
ALANINDA CİDDİ
İHTİYAÇLAR VAR
‘‘Hastane, sağlık, ilaç, tıbbi
aletler konusunda sıkıntı var.
Her şeye ihtiyaç var. Kalemden deftere kadar farklı ihtiyaçlar var. Hastaneleri gezdik,
yaralılar var, hekim sayısı yetersiz. Büyük yetersizliklerle ellerinden gelen tedaviyi yapıyorlar.
Ambulans sıkıntısı var.’’
ROJAVA
EMPERYALİSTLERE
GÖRE BİR ÇIBAN
Rojava devrimini kendi
yararlarına
ve
çıkarlarına
görmeyen kesimlerin ciddi
bir şekilde saldırdığını belirten Okçuoğlu şunları ifade
etti: ‘‘Kosova’yı görüyorlar,
çıkarlarına uygun düştüğü için
uygun görüyorlar. Rojava’yı
görmüyorlar.
Rojava’da
yaşanan
devrim
onların
çıkarlarına aykırı, onun için
görmek istemiyorlar. Amaçları
rejimden kurtulmak değil, rejimi
kendileri açısından Kabul edilebilir bir düzeye getirmek. Kendi
çıkarlarını koruyabilecek bir
Suriye yaratmak için bu işe müdahil oldular. Ne olacağı belirsiz. Rojava onlar için bir çıban.
Kendi kimliğine sahip çıkması
bile birilerine batıyor. Her
taraftan saldırılıyor. Boğmaya
çalışıyorlar. Görünüşte Rojava
üzerine hiçbir devlet gitmiyor. Ama hepsi de boğmaya
çalışıyor. Boğdurmamak lazım.
Dayanışma ile Rojava’nın
yanında durmak lazım.’’
12
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
13
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Başkasının
engelli kartını
kullanan 3
kişiye ceza
Başkasına ait engelliler için hazırlanan
mavi kartı kullanan üç kişi Enfield belediyesi tarafından açılan davada suçlu
bulunup para cezasına çarptırıldılar.
Engellilerin sahip olduğu Mavi kart araba park etmede kolaylıklar sağlıyor. Enfield
belediyesi sınırları içerisinde başkasına ait
olduğu tespit edilen mavi kartları kullanan
Orhan Kilinchan, İbrahim Doğan ve June
Gregori adlı üç kişi yargılandıkları davada
mahkeme tarafından suçlu bulundular.
Mahkeme masrafları ile birlikte 1,450 sterlin
para cezasına çarptırılan kişilerden Doğan
ve Kılınçhan suçlu bulunmalarına rağmen
şartlı olarak bırakıldılar.
Enfield meclis üyesi Chris Bond, engellilerin mavi kartını istismar etmek kabul
edilmez bir rezalet diyerek uyardı.
Meclis üyesi Bond şöyle konuştu:
‘‘Mavi kartlar engelli insanların hayatlarını
kolaylaştırmak içindir. Başkası tarafından
istediği yerde ücretsiz park etmek için
kullanılması kabul edilecek şey değil.
Bu tür sahtekarlıkları yapanlar cezasız
kalmayacaktır.’’
Özgürce
Hatice Güden
[email protected]
Rojava devrimi
göreve çağırıyor
Cumartesi günü Göçmen İşçiler Kültür Derneği (GİK-DER)’de ‘Rojava’da
Devrim ve Yaşam’ konulu bir panel
gerçekleşti.
Panel, Rojava devrimi ile dayanışma
kampanyası düzenleyen dünyanın
değişik coğrafyalarında örgütlü 45
parti ve örgütten oluşan Devrimci
Parti ve Örgütler Koordinasyonu
(ICOR) heyeti ile Rojava’ya giden
Dr İbrahim Okçuoğlu ve PYD temsilcisi Alan Semo’nun katılımı ile
gerçekleşmişti.
Dayanışma kampanyasındaki toplanan bağışları Rojava’ya götüren, devrimi ve ihtiyaçlarını yerinde tespit ederek
enternasyonal dayanışma mesajlarını
Rojava halkına taşıyan ICOR heyetinde yer alan Dr İbrahim Okçuoğlu’nun
8 günlük Rojava ziyareti hakkında
verdikleri bilgiler oldukça önemliydi. Rojava’da çekilen fotoğraflar
eşliğinde yapılan bilgilendirmeler, biz
dinleyicileri Rojava’ya götürmüş ve
devrimi daha yakından hissetmemizi
sağlamıştı.
Haber sayfalarımızda da verilen
bilgiler nedeniyle bu bölümü geçerek
devam edeceğim.
Biz dinleyicilerin, diyebilirim ki
tamamımızda devrimin o canlı, özverili, yoldaşlık duyguları yüreklerimizin derinliklerine kadar işledi. Sadece yüreklerimiz değil, bedenlerimiz
Rojava ile buluşma arzusu ve istemini
taşıdı. Yapılan önerilerde de (Örneğin;
İngiltere’de okulların tatil olduğu
dönemde gençliğin ve öğretim görevlilerinin, değişik konularda uzmanlıklara
sahip bireylerin katılımını sağlayacak
ve Rojava’da bizzat devrime hizmet
için gidebilecekler için bir çalışma
başlatılması önerisi) bunu görmek
mümkündü.
Ortadoğu’da bir ışık doğmuştu. Ve
bu doğum; kadını erkeği, genci yaşlısı
ile tüm Rojavalılara aitti. Büyük emek
ve bedellerle gerçekleşen doğumu sahiplenmek için Arabı, Kürdü, Süryanisi
Rojava topraklarında yaşayan tüm emekçiler, ezilen halklar ve kimlikler seferber olmuştu. Gözlemcinin anlatımıyla;
“Rojava’da her şey doğal. Devrim
yapmak doğal, yaralanmak doğal, aç
kalmak doğal, savaşmak doğal. Ziyaret
ettiğimiz belediyelerde kaleme, silgiye
bile ihtiyaç duyulduğunu gözlemledik.
Fakat bütün bunlara rağmen korkunç
mutlu, özverili bir halkla karşılaştık.
Herkes gönüllüce ve ücret beklemeksizin devrime emeğini katıyordu. Tüm
alanlarda gördüğümüz şuydu; müthiş
bir toplumsal dayanışma, bütünleşme
ve birbirini tamamlama vardı... Oraya
gittiğinizde duygularınız ayaklanır. Ya
ağlarsınız ya da inançlarınız pekişir,
mücadele azminiz gelişir. Özellikle
Serakaniye; roman yazılacak, film
çekilecek, şiir yazılacak bir yer. Orada, Stalingard savunmasının bir benzerini göreceksiniz. Tıpkı Stalingard
savunması gibi bir savunma ile Serakaniye kurtarılmış...”
Dediğim
gibi,
panel
bizleri
Rojava’nın o devrimci atmosferine defalarca götürdü getirdi. Katılımcıların
bir çoğunun söylediği “Katılamayanlar
çok büyük bir fırsatı kaçırmış oldular.
Keşke bu anlatımı yüzlerce insan dinleyebilseydi” oldu.
Evet, gerçekten de birçoklarımız için
çok büyük bir fırsat kaçırılmış oldu.
Ne kadar yazsak da fotolarla beslenmiş
ve yerinde gözlem yapmış birinin
anlatımını vermemiz zor.
Bugüne dönecek olursak...
Bugün bu devrimi, yani Rojava
devrimini savunmak Kobanê’yi savunmaktan geçiyor.
19 Temmuz 2012 yılında Kobanê’de
başlayan devrim, tüm bölgelere yayılmış
ve bugünkü düzeyine ulaşmıştı.
Geçtiğimiz yıl üç kantonda özerklik
ilanını gerçekleştiren Rojava, başta Türkiye olmak üzere, bölge gericiliğinin
ve emperyalistlerin çeşitli saldırılarına,
Güney Kürdistan gericiliğinin ise ambargosuna maruz kalmıştı.
Bugün ise, emperyalistler ve gerici
bölge devletleri tarafından beslenen, en
gelişmiş silahlarla donatılan Irak Şam
İslam Devleti (IŞİD) çeteleri, Kobanê
üzerinden Rojava devrimine saldırılar
düzenliyor. Özellikle AKP Hükümetinin
yardım ve desteğiyle, Rojava devrimini
tehdit ediyor. Tüm gücünü kullanarak
devrimi boğmayı, Rojava’yı düşürmeyi
amaçlıyor.
Kısacası,
Kobanê’de
başlayan
devrim, Kobanê’de bitirilmek isteniyor.
İZİN VERMEYELİM!..
Başlatılan dayanışma kampanyasına
elimizden geleni yaparak, ekmeğimizi,
umudumuzu
ve
geleceğimizi
paylaşalım!...
Dayanışma eylemlerimizle; sesleri,
çığlıkları ve nefesleri olalım!..
Protestolarımızla;
emperyalist
ve gerici ablukayı dağıtalım, IŞİD
çetecilerinin beslenmesi ve güçlendirilmesine izin vermeyelim!..
ROJAVA DEVRİMİ
HAPİMİZİNDİR SAHİP
ÇIKALIM!..
14
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
15
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
‘‘Parası olmayan Britanya
vatandaşlarının yabancı
uyruklu eş ve çocukları bu
ülkede yaşayamaz’’
Yüksek Mahkeme, İçişleri Bakanlığı’nın 2012 yılının Temmuz
ayında AB ülkesi vatandaşı olmayan eşini yurtdışından getirmek
isteyen Britanya vatandaşlarına yönelik çıkardığı 18 bin 600
sterlin minimum gelir kuralını yasalara uygun buldu. Mahkeme
eşini yurtdışından getirmek isteyen Britanya vatandaşlarının yıllık
gelirinin en az 18 bin 600 sterlin olması gerektiği yönündeki kuralın
yasalara aykırı olmadığına hükmetti.
Kararın Britanya’da yaşayan
Türk ve Kürt göçmenleri de olumsuz etkilediğine dikkat çeken Kılıç
& Kılıç Avukatlık Bürosu’nun
direktörlerinden Avukat Cihan
Kılıç gelir düzeyi düşük Britanya
vatandaşlarının yabancı uyruklu
eş ve çocuklarını bu ülkeye getirme ve birlikte yaşama hakkının
sert ekonomik kriterlerle engellenmesinin insan hakları ve aile
kurma hakkına aykırı olduğunu
söyledi.
EŞİNİ VE İKİ ÇOCUĞUNU
GETİRMEK İSTEYEN YILLIK
EN AZ 24 BİN 800 STERLİN
KAZANMAK ZORUNDA
Yüksek
Mahkemenin
verdiği kararın gelişim sürecini
değerlendiren Kılıç, konu ile ilgili
olarak şunları söyledi:
“Bilindiği gibi İçişleri Bakanlığı
Temmuz 2012 yılında eşini ve
çocuklarını yurtdışından bu ülkeye getirmek isteyen Britanya
vatandaşlarına yönelik yasal bir
düzenleme yapmıştı. Bu düzenlemeye göre Britanya vatandaşı bir
kişi AB ülkesi vatandaşı olmayan
eşini buraya getirmek istiyorsa
yıllık gelirinin en az 18 bin 600
sterlin olması gerekiyor. Tabi bu
miktar sadece eş için belirlenen bir
miktar. Eğer kişi bir çocuk sahibi
ise yıllık gelir miktarının en az 22
bin 400 sterlin olması gerekiyor.
Bir çocuktan sonraki her bir çocuk
beklettiği
4
bin
civarında
başvuru var. Bu dosyaların hızla
sonuçlandırılması bekleniyor. Bu
karar Britanya’da yaşayan Türk,
Kürt ve Kıbrıslı Türk göçmenleri
de ciddi şekilde etkileyecektir.
Yüksek Mahkeme’nin kararıyla
birlikte gelir düzeyi düşük insanlar Türkiye’den ya da Kıbrıs’tan
eş ve çocuklarını getirmeyecek.
Gelir kriterini karşılayabilecek durumda olanlar ise diğer kriterleri
de yerine getirmek koşuluyla eş ve
çocuklarını Britanya’ya getirebilirler.”
ANKARA ANLAŞMASI İLE
KALANLARI ETKİLEMİYOR
Avukat Cihan Kılıç
için ise kişinin gelirine en az 2 bin
400 sterlin daha eklenmesi gerekiyor. Yani Britanya vatandaşı
bir kişi örneğin Türkiye’den eşini
ve iki çocuğunu getirmek istiyorsa yıllık gelirinin en az 24 bin
800 sterlin olması gerekiyor. Gelir düzeyi İçişleri Bakanlığı’nın
belirlediği bu miktarların altında
olan bir çok kişi bu karardan dolayı
mağduriyetler yaşadı. 2013 yılının
Temmuz ayında bir müvekkilin bu
kurala yönelik açtığı davada Yerel
Mahkeme yasanın belirlediği minimum gelir miktarının biraz yüksek
ve adil olmayabileceğine hükmederek İçişleri Bakanlığı’nın gelir
miktarı oranını gözden geçirmesini istemişti. İçişleri Bakanlığı
ise Yerel Mahkemenin kararına
itiraz ederek davayı Yüksek
Mahkeme’ye taşımıştı.”
Yabancı eşini bu ülkeye getirmek isteyen ancak geliri 18
bin 600 sterlinin altında olan çok
sayıda insanın dosyasına o tarihten
bu yana cevap verilmediğine dikkat çeken Avukat Cihan Kılıç sözlerini sürdürdü:
“İçişleri
Bakanlığı
bu
başvuruları sonuçlandırmak için
Yüksek Mahkeme’nin kararını
bekliyordu. Yüksek Mahkeme
geçtiğimiz hafta verdiği kararla bakanlığın belirlediği minimum
gelir miktarının yasalara aykırı
olmadığına hükmetti. 2013 yılının
Temmuz ayından bu yana gelir kriterini karşılamadığı için bakanlığın
Ankara Anlaşması ile bu ülkede kalan Türkiye vatandaşlarının
durumunda herhangi bir değişiklik
olmadığının altını çizen Kılıç
“Yüksek Mahkeme’nin kararı
Ankara Anlaşması ile kalanları
kapsamıyor. Ankara Anlaşması
kapsamında bu ülkede iş kurup
yaşayan Türkiye vatandaşları eskisi gibi eş ve çocuklarını Ankara
Anlaşması kurallarının belirlediği
kriterlere göre getirebilecekler”
şeklinde konuştu.
Konu ile ilgili daha geniş bilgi
almak isteyenler Kılıç & Kılıç
Avukatlık Bürosu’na 020 7275
8555 ya da 07903315188 numaralı
telefonlardan ulaşabilirler.
Firmanın adresi: 1st & 2nd floor,
121 Stoke Newington Road, London N16 8BT.
UYGULAMALI GAZETECİLİK KURSU
Şu anda Med Nuçe TV’de Dünyanın Gündemi adlı programı hazırlayıp sunan Armagan Kargılı,
stajyer olarak çalışıp gazeteci-televizyoncu olarak yetiştirilecek adaylar için kurs düzenliyor. Adaylarda aranacak şartlar: Stajyer muhabirler için: Türkçe, İngilizce ya da Kürtçe dillerinden en az birini çok iyi konuşup yazmak. Stajyer kameramanlar için: Tercihen amatör de olsa kendi kamerası olmak.
Stajyer montajcılar için: Bilgisayarda temel montaj bilgisine sahip olmak.
Kurs başlama tarihi: 21 Temmuz 2014 / Saat: 18:30 / Yer: Halkevi-Dalston
Daha Fazla bilgi için: 07971100126 [email protected]
16
Garson ile Patron
£1 milyonu eşit
paylaşacak!
York kentinde yaşayan iki Türkiyeli
lotodan kazandıkları 1 milyon sterlini
paylaşamayınca mahkeme eşit
bölüşmesine karar verdi.
2012 yılında lotodan kazandıkları 1 milyon sterlini
nasıl paylaşacakları konusunda anlaşmazlık yaşayan
restorant sahibi ile garson mahkeme kararıyla parayı
eşit olarak bölüşecekler.
Hayati Küçükkoylu’ya ait Kapadokya adlı
restoranda garson olarak çalışan Fatih Özcan bir
sabah rüyasında loto kazandığını söyleyerek patron Küçükkoyluyu loto oynamaya ikna etti. Kasadan para alıp loto oynayan Özcan, bileti patron
Küçükkoylu’ya teslim ederek fişini de kendisinde
bıraktı.
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Fatih Özcan, ertesi gün bilete tam 1 milyon sterlinlik ikramiye çıktığını öğrendi ve ikramiyeyi patronu ile bölüşeceklerini varsaydı. Ancak Küçükkoylu biletin parasını tek başına ödediğini iddia ederek
ikramiyeyi Özcan ile paylaşmaya yanaşmadı.
İkramiyeden pay alamayacağını anlayan Özcan
bunun üzerine polisi arayarak “Küçükkoylu’nun
ikramiye çıkan loto biletini cebinden çaldığını” iddia etti.
Hayati Küçükkoylu Özcan’ın ihbarı üzerine restoranına gelen polis memurları tarafından
tutuklandı ve 9 saat gözaltında kaldı. Patronu
gözaltındayken evini boşaltan Özcan ise kayıplara
karıştı.
Loto bileti ile ilgili mahkemede patronunu
haksız yere hırsızlıkla suçladığını kabul eden Özcan, Küçükkoylu’nun kendisini tehdit ettiğini ve
“Güvenliğinden endişe duyduğu için” böyle bir iftirada bulunduğunu söyledi.
Davaya bakan yargıç Mark Gosnell iki Türkiyeli arasında olaydan sonra geçen mesajlaşmaları
ve biletin alındığı güne ait Mobese kayıtlarını inceledikten sonra Özcan ve Küçükkoylu’nun lotodan kazandıkları parayı eşit olarak paylaşmaları
gerektiğine karar verdi.
Enflasyon yükseliyor
Kılık-kıyafet, ayakkabı, gıda ve alkolsüz
içeceklerdeki fiyat artışı nedeniyle İngiltere›de
haziran ayında hızlı artış yaşandığı bildirildi.
Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine göre tüketici
fiyatları endeksi (TÜFE) Mayıs ayında yüzde 1,5’ten
Haziran ayında yüzde 1,9’a çıkarken, kadın giyimindeki fiyat artışı bu yükselişte etkili oldu.
Havayolu ücretleri ve mobilya fiyatlarının da enflasyon artışında etkili olduğu bildiriliyor.
Yeni oranlar İngiltere Merkez Bankası’nın yüzde
2 hedefinin altında.
TÜFE geçtiğimiz son 7 ay boyunca yüzde 2 hedefinin altında kaldı.
Enflasyon rakamlarının açıklanması sonrasında
İngiltere para birimi sterlin dolara karşı değer kazanarak son üç çeyrekteki en yüksek performans olan
1,7144 dolar seviyesine çıktı.
Uzmanlar, TÜFE’deki artışın son zamanlardaki
yüzde 0,5 ile rekor düşük seviyelerde tutulan faiz
oranında artışı tetikleyebileceğine dikkat çekiyor.
Markit’in baş ekonomisti Chris Williamson,
İngiltere Merkez Bankası’nın kasım ayında faizleri
arttırabileceğini söyledi.
World First isimli döviz firmasının baş ekonomisti
Jeremy Cook ise artışın büyük sürpriz olduğunu dile
getirdi.
Ocak ayından beri enflasyonun ilk kez bu kadar
arttığına dikkat çeken Cook, yeni veriler sonrası
politikalarını yeniden gözden geçirmesi için dikkatlerin İngiltere Merkez Bankası’na çevrildiğini
söyledi.
Konut fiyatlarında artış
Öte yandan Ulusal İstatistik Enstitüsü verilerine
göre İngiltere›de konut fiyatları Mayıs ayında yüzde
10.5 arttı.
Yeni veriler son 4 yıldaki en yüksek artışa denk
geliyor.
Emlak piyasasını özellikle Londra’daki konut
fiyatlarındaki artış tetikledi.
Londra’daki konut fiyatlarındaki yıllık artışın
yüzde 20.1 olduğu belirtiliyor.
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Kürt Toplum Merkezinde
14 Temmuz anması
Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde bugün 14 Temmuz direnişinin
yıldönümü vesilesiyle bir anma yapılıyor. Anma ile birlikte katılımcılara iftar
yemeği de verilecek.
Roj Women kadın meclisi tarafından organize edilecek anma ile birlikte
katılım
Diyarbakır cezaevindeki baskı ve işkencelere karşı 14 Temmuz 1982
tarihinde başlatılan ölüm orucunda Kemal Pir, Akif Yılmaz, Hayri Durmuş ve
Ali Çiçek yaşamlarını yitimişlerdi. Bu ölüm orucu eylemi 14 Temmuz direnişi
olarak tarihi kayıtlarda yer aldı.
Anma iftar saatinde Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde yapılıyor.
17
18
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Yaz okulu kayıtları
devam ediyor
Eğitimde büyük başarılara imza atan Haringey eğitim
merkezi tarafından açılan yaz okulu 26 Temmuz -23
Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Yaz okulunun
kayıtları devam ediyor. Yaz okulu ile beraber yeni dönem
kayıtları da şimdiden alınmaya başlandı.
Haringey eğitim merkezi yöneticisi Hüseyin Düzgün gazetemize
yaptığı açıklamada, geçen dönem
öğrencilerinin tüm sınavlarını
başarıyla tamamladığını belirterek
bu başarının kendilerini de çok
mutlu ettiğini ifade etti. Düzgün,
‘‘Matematik ve İngilizce dersleri İngiltere eğitim müfredatı
temelinde uzman öğretmenler
tarafından veriliyor. Derslerimiz
uygun sınıflarda ilkokul birinci
sınıftan üniversiteye kadar her
yaş gurubuna yönelik verilmektedir.’’
Çocukların
eğitimlerinde
ailelere büyük görevler düştüğünü
ifade eden Düzgün şöyle devam
ettti: ‘‘Öğrencilerimize geçmiş
sınav dönemlerinde çıkmış olan
veya çıkabilecek sorular üzerine yoğunlaştırılmış ,uygulamalı
ve pratik soru çözme yöntemleri
ile dersleri veriyoruz. Deneyimli ve uzman kadromuz ile yıl
içi ve yıl sonu SATs sınavlarına
hazırlanan öğrenciler başarıya
odaklanmaktadır. SATs sınavları yıl
içinde okullarda verilen derslerin
belli yıllarda yapılan değerlendirme
sınavlarıdır ve öğrencinin bir son-
raki eğitimini belirleyen , hatta üniversite yıllarında ki seçilecek okul
veya mesleklerini dahi belirleyen
sınavlar dizisidir. Her öğrencinin
yaşamlarında önemli yerleri vardır,
Bu nedenle de ailelerimize önemli görevler düşmektedir. Daima
onları yaşamlarında ve derslerinde
de desteklemeli onların yanında
oldukları hissini vermeli ve güven
sağlamalıdırlar.’’
Çocuklarına ödevlerinde daha
fazla yardımcı olabilmeleri için
anne-babalara yönelik ücretsiz
matematik kursları da verilmeye
devam ediliyor.
Haringey eğitim merkezi ile
beraber faaliyet yürüten Penguin
müzik okulu da Piano, Keman,
Viola, Flut, Şan, Saz ve Gitar gibi
değişik müzik alanlarında birebir
veya sınıf halinde dersler verilmektedir.
Daha fazla bilgi ve kayıt için
584 Green lanes N8 0RP adresinde
kendilerini ziyaret edebilir veya
020 8800 85 92, 078 2863 76 22
numaralı telefonlardan kendilerine
ulaşabilirsiniz.
Hüseyin Düzgün
19
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
GİK-DER’de Rojava paneli
Kısa bir süre önce Rojava’ya giden ICOR Heyetinden Dr. İbrahim Okçuoğlu’nun gözlemlerini aktardığı ‘Rojava’da Devrim ve Yaşam’ paneli Cumartesi günü Gik-Der’de
gerçekleştirildi. Panelin bir diğer konuşmacısı da, PYD Temsilcisi Alan Şemo oldu.
Panel, Temmuz ayında yitirdiklerimiz
Kutsiye Bozoklar, Hüseyin Demircioğlu
ve Rojava’da şehit düşenler anısına bir
dakikalık saygı duruşuyla başladı.
İlk sözü ICOR Heyetiyle birlikte
Rojava’ya giden Dr. İbrahim Okçuoğlu
aldı.
Okçuoğlu,
Ortadoğu’nun
dünü
ve bugününe ilişkin
kısa bir giriş yaparak,
ICOR hakkında bildi
verdi. Okçuoğlu, ICOR
Heyetinin Rojava’da 8
gün kaldığını, 14 ayrı
kurumla görüştüklerini
ve 13 ayrı yeri ziyaret
ettikleri bilgisini vererek Rojava izlenimlerini aktarmaya başladı. Ayrıca Okçuoğlu
gözlemlerini aktarırken Rojava’da çektikleri fotoğraflar konu başlıklarına göre
katılımcılara gösterildi.
Dr. İbrahim Okçuoğlu sırasıyla Rojava izlenimleri ziyaret ettikleri kurumlar hakkında bilgi vererek, yaşam
içerisindeki pratik yansımalarıyla
aktardı. PYD ve YPG temsilcileriyle görüşmeler, hastane, şehitlerin
uğurlanması, Serekaniye izlenimleri,
petrol işleme Rafinerisi, şehir meclis toplantısı, belediye ziyareti, kadın
kurumları, kültür kurumları, anayasa
heyetinin ziyareti ve Rojava’da savaşan
MLKP savaşçılarıyla görüşmeleri
hakkında bilgi verdi.
Eşit temsiliyete dayalı demokratik
özerklik
Okçuoğlu Rojava’da yönetim
örgütlenmesinin semt meclisleri, şehir
meclisleri, kanton meclisleri ve Rojava Kürt Halk Meclisi biçiminde alttan başlayan meclislerle yönetildiğini,
bu meclislerde Rojava’da yaşayan
Kürt, Arap, Süryani, Yezidi, vb. tüm
hakların eşit biçimde yer aldıklarını,
her bir kantonda yaşayan halkların
yoğunluğuna göre birden fazla resmi dilin olduğunu, örneğin
Cezire kantonunda Arapça, Kürtçe
ve Süryanice’nin resmi dil olarak
belirlendiğini,
tüm
meclislerde
eş başkanlık sisteminin ve yüzde
35 kadın kotasının uygulandığını
aktardı.
Serekaniye,
Kürtlerin
Stalingrad’ı
Serekaniye izlenimlerini aktaran
Okçuoğlu, geçen yıl Serakaniye’nin
sokak sokak, ev ev savunularak IŞİD’in
elinden kurtarılması hakkında bilgiler
verdi. Çatışmaların tüm izlerinin hâlâ
görüldüğü Serekaniye fotoğrafları,
Kürtlerin
Stalingrad’ı
sözünü
doğrulatıyordu.
Komünal bir üretim
Rafineri ziyaretiyle ilgili şunları dile
getirdi; “oradaki teknoloji yüz yıl öncesinin teknolojisi. Orada çalışanlar tamamı
elde bulunan imkanlarla bu rafineriyi
var etmişler ve üretime geçirmişler.
Üç vardiya halinde yaklaşık 900 kişi
burada çalışıyor. Hem ekonomik olarak
girdi sağlanmış hem de işsizlik sorunu
karşı adım atılmış.”
Evlerde kimse yok
Gün içerisinde evlerde çok yaşlı,
hasta ve çocuklar dışında kimsenin
olmadığını, bütün halkın devrimin
inşası için çalıştığını belirtti.
Kadın devrimi içselleştirilmiş
Günlük yaşamda kadın devrimi içselleştirilmiş ve tam bir
eşitlik yaratılmış diyen Okçuoğlu,
karşılaştıkları her kurumda, kaldıkları
her evde kadın erkek eşitliğine şahit
olduklarını aktardı.
Panelde ikinci konuşmacı olan PYD
Temsilcisi Alan Şemo, “Sayın Okçuoğlu
Rojava’yı çok güzel anlattı bizlere.
Ekleyebileceğim tek şey şudur; bu halk
çetelere hak ettiği cevabı vermiştir, yine
verecektir. Kendi gücüne güvenerek
örgütlenmiş olan bu halk yenilmeyecektir. Hiç bir devletten yardım almadan, kendi gücüyle özgürlüğü için
savaşan bu halk, her türlü mali ve silah
desteğine sahip çetelere asla yenilmeyecektir, Rojava başaracaktır” dedi.
Panel, soru ve görüşler bölümüyle
devam etti. Katılımcıların Rojava’da
yaşama olan ilgisi çok yoğundu. Günlük yaşamın içinden devrimi anlama
üzerine olan sorular yoğunluktaydı.
Yaklaşık üç saat süren panelde Rojava devriminin her türlü yardıma açık
olduğu vurgulanarak pratik dayanışma
çağrısı her iki konuşmacı tarafından da
vurgulandı.
20
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
21
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Seçme Yazılar
Kemal Bülbül
Aleviler ve yüzleşme 1
Yüzleşme, mevcudun dışında bir sonuç elde etmek, gidişatı
değiştirmek için çözümü kendinde ve kendini çevreleyen faktörlerde arama konusunda yapılması gereken sosyal, kültürel,
siyasi, tarihi hakikatleri irdeleme yöntemidir. Alevi Toplumunun, Alevi örgütlerinin, Alevi ocak
zade pir, mürşit ve dedelerinin, Aleviliği kökleri ile
buluşturup, günümüz sosyal,
siyasal, kültürel, inançsal
ortamında doğru bir tutum
alma noktasına getirmesi gerekiyor. Bu bağlamda Aleviliğin
kökleri; inkarcı, zalim, asalak,
sömürgeci egemenlere karşı
mücadelede, hak ve hakikati,
insanda, doğada, insan insan, insan toplum ilişkilerinin
adil, doğal işleyişindedir.
Alevilik, devşirmelerin, sistem yürütücüsü zalimlerin
tanımladığı gibi basit bir
tapınma yöntemi değildir.
Aleviliğin yaşanışı bir Alevi
can için farklıdır, bir hakikat
arayıcısı için farklıdır. Zira
böyle olmasaydı herkes âlim,
âşık, sadık, ermiş, derviş ve
veli olurdu! Aleviliği anlamak için ermişlerin yaşam
destanına bakmak gerekir.
Zalime biat eden Aleviler elbette olmuştur, günümüzde de
vardır. Lakin tarih denen bilge
kimi nereye koyacağını iyi
bilir. Alevi tarihinde Hı(N)zır
Paşa ile Pir Sultan Abdal’ın,
Rayber ile Pir Seyit Rıza’nın
yeri bellidir. “Aleviler
mazlumun
yanındadır!” diyenler bilmeli
ki, Aleviler mazlumun kendisidir! Mazlum, egemenin
baskı ve zulmüne uğrayan,
mağdur edilen anlamına gelir.
Mazlum Aleviliğin/Alevilerin
diğer adıdır. Hakikat şu değil
mi? Aleviler bin yıldır mazlum, devletler bin yıldır zalimdir. Mazlumun, zalimle mücadelesinde bu gün Alevilerin
yeri neresi, tavrı ne olmalıdır?
Bu sorunun cevabı da Alevi
tarihindedir. Alevi ocakları,
ocak zadeleri yaşadıkları
zulüm ve katliam karşısında
türlü çözümler aradılar. Sistem yürütücüleri ile görüştü,
konuştu ve hakikati kabul ettirmeye çalıştılar ancak zalim ile ittifak edip,
kendilerini inkar etmediler. Selçuklu Devleti, Osmanlı
Beyliği ve Cumhuriyet Alevi
Erenlerinin himmeti ile kuruldu. Ancak üçü de Alevileri
inkar etti, yetmedi soykırıma
varan zulüm ve katliamlar
yaptı! Sebep? Alevilik inkara,
zulme, sömürü ve talana izin
vermez de ondan! Egemenler, muktedir olabilmek için
Aleviliği/Alevileri denetimine
alması, olmadı yok etmesi
gerekiyordu. Aleviler, Selçuklu ve Osmanlı hakkında ortak kanıya sahiptir. Bunların
yediği herzeleri bilirler. Lakin sıra Cumhuriyete gelince
tavır değişir. Cumhuriyetin
Alevilik/Aleviler
hakkında
Selçuklu ve Osmanlıdan farklı
olmadığını kabul etmezler. İşte
yüzleşme noktası burasıdır!
Cumhuriyeti kuranları kutsamak Aleviliğin neresinde var?
Bunca katliam karşısında hala
inadına sistemin köhnemiş
halini savunmak kime, neye
hizmet eder? Ermeni’yi,
Süryani’yi, Rum’u, Kürt’ü ve
kendisini katleden, Aleviliği
yasaklayan rejimin neresi laik
ve demokratik olabilir? Ha
Aleviliğin yerine Kemalizm’i
ikame edenlerin cevabı hazır!
“Bunları Mustafa Kemal
yapmadı! Karşı devrimci gericiler yaptı! Gericiliğe karşı
durmazsak şeriat gelir! Yoksa
sen gericilerden yana mısın?”
Bu saçmalıklarla ömrümüz
tükendi. Ancak şunun ayırtına varmak gerekir. Kimi “Aleviler”
artık siyasal ve inançsal tercihini yaptılar ve değişmezler.
Bizim yüzleşme dediğimiz
hak yolunda hakkaniyeti
bilen, yola ve erkâna bağlı
canlar içindir. Geleneksel
devlet zihniyetinin ve devlet
partilerinin, devlet millet el
ele milli iradeye! Saçmalığı
karşısında, Alevilerin çoğul
toplum el ele demokrasi ve
eşit yurttaşlığa demesi gerekmez mi? Devletin laik
ve demokratik olmadığını
bilmek için daha kaç can
vereceğiz? Doksan yıldır
gelip geçen hükümetlerin
Alevileri inkar ettiği, sistematik katliama ortak olduğunu
bilmek için daha kaç katliam
olması gerekiyor? Evet, bir
rejim biçimi olarak cumhuriyeti istemek doğrudur.
Ancak Aleviliğin/Alevilerin
“Katli vaciptir!” diyen sistemin adı cumhuriyet olsa da
hakikatte Muaviye düzenidir! Muaviye düzeni yerine, inançsal yönden laik, ekonomik,
sosyal, siyasal, etnik yönden
demokratik ve tümünü eşit
yurttaşlık temelinde içeren bir
cumhuriyet için ne yapmamız
gerekir? Sorunun cevabı hakikatli bir yüzleşme ile verilebilir (mi?)
DEVAM EDECEK…
22
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
23
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Af Örgütü: IŞİD ve
Irak ordusu toplu
katliam yapıyor
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International),
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ve ordu birlikleri
arasındaki çatışmalar esnasında işlenen
insanlık suçlarına karşı uyardı. Af Örgütü,
IŞİD’in birçok bölgede toplu infazlar yaptığını ve
sivillere yönelik katliamların mezhebi aidiyete
göre yapıldığını duyurdu.
Çatışmaların olduğu bölgelere giden Af
Örgütü
uzmanlarından
Donatella
Rovera
tarafından hazırlanan yazıda, Irak’taki sivillerin
içinden çıkılmaz bir mezhep savaşının girdabına
sokulduğunu dile getirdi. IŞİD’in insanlık dışı
uygulamaları ve Irak ordusunun hava saldırıları
nedeniyle yüzbinlerce insanın yerinden olduğunu
kaydeden Rovera, IŞİD’in kontrolündeki bölgelerde birçok alıkoyma ve kaçırma olayının
yaşandığını belirtti. Rovera, kaçırılan bazı kişilerin
cesetlerinin bulunduğunu da kaydetti.
Af Örgütü, kaçırılanlar arasında Musul’da
alıkonulan ve ölü olarak bulunan aynı aileden iki
kişinin olduğu bilgisini de verdi. Bu kişilerin ellerinin bağlı olduğu, boğazlarının kesilmiş ve
başlarının ise ezildiği de verilen bilgiler arasında.
Af Örgütü uzmanı Rovera, özellikle Sünni olmayan kesimlere yönelik saldırılar ile buralardaki
sivil halka ‘burada güvende olmadıkları’ mesajı
verildiğinin altını çizdi.
Af Örgütü uzmanı Donatella Rovera’nın kaleme
aldığı yazıda Irak ordusunun faaliyetlerinin de sivillerin yaşamına mal olduğuna dikkat çekildi. Rovera, Irak ordusunun hava ve topçu saldırılarında
onlarca kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti. Rovera, “Çatışmanın tüm tarafları savaş suçları ve
insan haklarına yönelik ihlaller gerçekleştirdiler”
dedi.
Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü
(HRW) de, Irak ordusuna yönelik suçlamalarda
bulunmuştu. HRW, geçtiğimiz Cuma günü Irak
güvenlik birimleri ile hükümete yakın milislerin cezaevlerindeki Sünni tutuklu ve hükümlülere yönelik toplu infazlar gerçekleştirdiğini
duyurmuştu.
IŞİD, 10 Haziran’da Irak’ın önemli petrol
kentlerinden Musul’u herhangi bir direniş olmadan ele geçirmişti. Haziran ayı sonunda Irak
ve Suriye’yi içeren bölgede hilafet ilan eden
IŞİD’in birçok kentteki toplu infazları bizzat örgüt
tarafından internette yayınlanıyor. 24
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
25
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Köşe Yazısı
Ahmet Güven
[email protected]
AKP’İN ALEVİ DÜŞMANLIĞI NEDİR? 1
AKP Alevi düşmanlığı
yapmaktadır.
Gezi
olaylarından bu yana öldürülen
gençlerin Alevi olması tesadüf
değildir. Ancak AKP’nin Alevi
düşmanlığı resmi ideolojiden
ayrı düşünülemez. Şöyle ki;
Cumhuriyet tarihi boyunca
Türkçülük öne çıkarılarak
Aleviler İslam içinde asimile edilmek istenmiştir. Ulus
devletin dini İslam, mezhebi
Hanefilikti. 1924 yılında Diyanetin kurulmasıyla din devletin kontrolü altına alınmıştır.
Resmi ideolojinin kontrolü
altında palazlanan din, devletin kontrolünden çıkmış,
AKP ile iktidar olmuş, devleti ve resmi ideolojiyi kontrol eder hale gelmiştir.
AKP’nin Alevi düşmanlığı
İslamcı
yaklaşımından
kaynaklanmaktadır. Buna ve
resmi ideolojiye bağlı olarak
Alevilere Cem evleri ve
‘’Alisiz Alevilik’’ üzerinden
saldırılmaktadır. AKP’nin Ale-
vi düşmanlığını anlamak için,
bu makalede önce AKP’nin
tarihsel geçmişi ve İslamcı
yaklaşımı ele alınacaktır.
Ardından neden Cem evleri
ve ‘’Alisiz Alevilik’’ üzerinde
Alevilere saldırdığı tartışılıp
incelenecektir.
Önce AKP’nin
tarihsel
geçmişine bakalım;
Bugün AKP, 12 Eylül
1980 askeri faşist darbesinin
ürünüdür demek yanlış olmaz.
Çünkü 12 Eylül 1980 darbesiyle insandan yana, emekten
yana ne varsa bastırılmış,
temel hak ve özgürlükler
budanmış ve ülke bir halklar
hapishanesine
çevrilmiştir.
Öte yandan Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın bütçesinin kat
be kat artırılması, İmam Hatip
Liselerinin hızla çoğalması,
Orta öğretimde zorunlu din
dersi konulması Generallerin
başlıca icraatı olmuştur.
12
Eylül
faşizminin
politikaları
dinin
palazlanmasına yol açarken, Aleviler üzerinden terör
estirilmiştir. Kenan Evren’in
resmi arşivinde çıkan bir mektup Alevilere uygulanan
zulmün belgesidir. Mektupta
o dönemin Emniyet Genel
Müdürü Refet Küçüktiryaki
şunları söylüyor;
‘’ ..Türkiye’de ilk defa
resmi olarak Alevi-Kızılbaş
soykırımını
devlet
adına
başlatan benim. 1976 yılının
Ocak ayında Malatya Beylerderesi olayından sonra, Malatya il merkezindeki 40 bin
Alevi Kızılbaş’a kan kusturdum...Yavuz Sultan Selim’den
sonra en büyük Alevi Kızılbaş
düşmanı benim, bunu ispat ettim ve ispat etmeye de devam
edeceğim... Şu anda Emniyet
Genel Müdürüyüm. 76 yılında
ben Malatya’da Valiyken
Malatya Emniyet Müdürü olan
- ki o da en az benim kadar
Alevi-Kızılbaş kasabıdır- Abdülkadir Aksu’yu yardımcım
yaptım.’’ (Şebnem Hoşgör, Vatan 17 Kasım 2012)
Refet
Küçüktiryaki’nin
bahsettiği Abdülkadir Aksu’yu
tanıdınız değil mi? Maraş
katliamı başta olmak üzere
bir çok karanlık olayın aktörlerinden olan Aksu, önce
ANAP ve daha sonra AKP’de
İçişleri Bakanlığı yaptığı
dönemde bir çok karanlık olay
yaşanmıştır.
12 Eylül faşizmi bir taraftan Aleviler üzerinde terör
estirirken, bir taraftan da
Aleviler üzerinde sistemli bir
müslümanlaştırma politikası
olarak Alevi köylerine zorla
cami yapılıyor ve Kuran kursu
açılıyor. Darbecilerin Dersim’e
vali olarak gönderdikleri emekli general Kenan Güven’in
baskıları sonucu beş bin çocuk
ailelerinden koparılarak Der-
sim dışındaki Yatılı İmam Hatip
Okullarına gönderilmiştir. Bu
okullarda çocuklara Türklük
ve Müslümanlık öğretiliyordu.
(Tarık Işık, Radikal 26 Ekim
2012)
Devlet kontrolünde palazlanan din, 1995 yılında
girdiği seçimlerde Necmettin Erbakan öncülüğünde Refah Partisi birinci parti oluyordu. 1998 yılında Anayasa
Mahkemesi tarafından Refah
Partisi “laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılır. RP’nin devamı
olarak Fazilet Partisi kurulur.
2001 yılında FP’de kapatılır.
FP’si kapatıldıktan sonra
Saadet Partisi kurulur ama Abdullah Gül ve Recep Tayyip
Erdoğan’ın başını çektiği grup
tarafından Saadet Partisi’ne
katılmayıp 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)
kurulur. 2002 yılında iktidar
olan AKP’nin bu başarısının
temeli 1983 yılında kurulan
ve 1995 yılında birinci parti
olan Refah Partisi döneminde
atılmıştır.
Devam Edecek...
26
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
Ödüllü Kürtçe belgesel
Portobello Sineması’nda
gösteriliyor
Son olarak İtalya’da Mirella Galetti ödülünü kazanan “Ez
Firiyam Tu Mayi Li Ci” (I Flew You Stayed) belgeseli Londra’nın
en eski birkaç bağımsız sinemasından birisi olan Portobello
Sineması’nda Intransit Festival’inde 24 Temmuz’da saat
19.30’da gösteriliyor.
Mizgin Müjde Arslan’ın
yönetmenliğini yaptığı, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)
tarafından
yılın
belgeseli
seçilen Ben Uçtum Sen Kaldın,
İngiltere’deki
gösterimlerine
Portebollo Sineması’yla devam
ediyor. Bir kadının, Istanbul’dan
Mahmur Mülteci Kampı’na
hiç görmediği gerilla babasının
mezarını arayışının öyküsünü
anlatan film, prömiyer yaptığı ilk
günden bu yana yoğun ilgi görüyor. Amed Film Festivali’nde
En İyi Belgesel, Vangölü Film
Festivali’nde Juri Özel Ödülü,
Boston Kısa Film ve Belgesel
yarışmasında Mansiyon ödüllerini alan film, son olarak İtalya’da
her yıl verilen Mirella Galleti
Ödülü’ne layık görülmüştü.
Kürtçe olan belgesel, seyirciye
İngilizce altyazı ile gösterilecek.
Daha fazla bilgi almak için filmin İngiltere dağıtımını üstlenen
[email protected] adresiyle bağlantıya geçebilirsiniz.
“Arslan’ın belgeseli, bütün akademik kariyerini Kürtlerle ilgili çalışmalara adayan ve geride önemli kaynaklar bırakan
İtalyan akademisyen Mirella Galetti adına verilen ödüle layık görüldü.”
BBC çalışanları
greve gidiyor
BBC çalışanları 23 Temmuz Çarşamba günü 12 saatliğine
greve gidecek. Grevin TSİ 13:59’da başlayacağı açıklandı.
Sendikalarla
işveren
bir
süredir ücretlerde iyileştirme için
müzakere halindeydi.
BBC yönetimiyle çalışanları
temsil eden sendikalar arasındaki
görüşmeler
tıkanınca
grev
oylaması yapıldı.
Grev kararını binlerce çalışanı
temsil eden üç sendika (NUJ,
Bectu ve Unite) ortaklaşa aldı.
NUJ
üyelerinin
yüzde
77’sinin, Bectu üyelerinin ise
yüzde 79’unun greve destek verdikleri belirtiliyor.
Sendikalar
grev
için
Glasgow’da
organize
edilecek İngiliz Uluslar Topluluğu
Oyunları’nın açılış töreninin
yapıldığı günü seçti.
Ulusal Gazeteciler Birliği
Sendikası’ndan (NUJ) yapılan
açıklamada, enflasyondaki artış
nedeniyle son beş yılda BBC
çalışanlarının reel ücretlerinin
yüzde 10’dan fazla gerilediğine
dikkat çekildi.
NUJ yetkilileri, BBC yönetiminin son teklifinin yüzde 1’in
biraz üzerinde bir maaş artışına
tekabül ettiğini söylüyor. Bu
oran, İngiltere›de yüzde 2 olarak
açıklanan enflasyon tahmininin
altında.
“Ücretler adil değil”
Sendikalar
BBC’nin
İngiltere›de TV sahibi hane
halklarından tahsil edilen televizyon ruhsat ödemelerinden
elde ettiği gelirin 5 milyar sterlin (Yaklaşık sekiz buçuk milyar dolar) olduğunu ancak kurumun ücret politikasının adil
olmadığını vurguluyor.
NUJ’den yapılan açıklamada
BBC’nin üst düzey yöneticilerine çok yüksek maaşlar
ödendiği, daha alt kategorilerdeki çalışanlara yönelik haksız
bir ücret politikası olduğu belirtildi.
NUJ Genel Sekreteri Michelle
Stanistreet’in açıklamasında şu
ifadeler yer aldı:
“Grev oylamasına katılım
oranı ve oylamanın sonucu
açıkça şunu gösteriyor: BBC’yi
yönetenler yüksek maaşlarının
tadını çıkarıp personele “kemer
sıkma gereğini” anlamaları yolunda dersler verirken, bu kurumun çalışanları artık cüzi ücret
artışlarına razı olmaya hazır
değil” dedi.
Bectu Genel Sekreteri Gerry
Morrissey de “BBC boş projeler için para bulabiliyor. Ancak son beş yılda ücretleri yüzde
10 azalan çalıaşnları için para
bulamıyor” diye konuştu.
Kaynak: BBC
27
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
KERKÜK KİMİN KENTİDİR? 2
İşte bu soruya yanıt aramaya devam edelim...
1990 Arap asıllı davudi Diyor ki’’’ Devlet Başkanı Kerkük’ü 1990’da ziyaret etti.
Bu defa helikopter belediye binası önündeki alana indi. Davudi orada muhasebe
bölümünde çalışıyordu. Saddam Kerkük’ü güzelleştirmek için bir kampanya
başlattığını açıkladı: Şehrin en eski bölümü olan kale temizlenecekti ve bunun için
çoğunluğu Kürt ve Türkmen olan ve eski evlerde oturan sekiz yada dokuz yüz aile
oradan taşınacaktı. Kerkük Kalesi’ni boşaltma süreci Iraklılarca Araplaştırma olarak
bilinen 40 yıllık bir kampanyanın doruğuydu. 1963’ten başlayarak ve geçen yılki ABD
işgaline kadar Bağdat’taki Baas rejimi on binlerce Kürdü Kerkük ve çevresinden sınır
dışı etti ve aynı sayıda Arabi güneyden Kerkük’e getirdi. Evlerini kaybeden ailelere
dinar dağıtan Davudi ise görevi icabı etnik temizliğin bürokratik hızlandırıcısıydım
diyor.’’’
Musul ve Kerkük’te ABD ve İngilizlerin
denge politikası uygulanıyor. Tam 100 yıldır
hakim güçler bu bölgenin bu üç bölgesine
hakimler. Kerkük, Musul ve Basra.
Her iki bölgede de Kürtlerin ortak ve somut
projeleri söylemden öteye gitmezken, Irak’taki
siyasi otoriteler adil ve gerçekçi bir çözümden
yana şimdilik tavır geliştirmiyorlar. Şengalli
Beyto diyor ki “Musul ve Kerkük’ü kazanan
Irak’ı kazanır. Ortadoğu’ya hakim olur” diyerek ABD’nin Musul ve Kerkük’ü ne Kürtlere
ne de Araplara vereceğini söylüyor. “En fazla
bu iki şehirde Kürt etkinliğinin artmasına izin
verebilir”
ABD yönetimi Kerkük ve Musul›u coğrafik
federasyonlaşma içerisinde bağımsız eyaletlere dönüştürebilir. Bunu referandumla
veya referandumsuz da yapabilir. Musul ve
Kerkük›te ipleri elinde bulundurmak için
ABD›liler bir denge pozisyonunu oluşturmaya
çalışıyor. Çünkü bu iki şehir hem Irak›ın hem
de Ortadoğu›nun kalbi konumunda diye ifade
ediyor.
2002 den sonra yapılan Irak anayasası
Kürtler, Araplar ve Şiiler tarafında ortak kabul
edildi.Kerkük te referandum yapılması Irak
anayasasına madde olarak eklenir ancak bu refarandum yedi yıldır yapılamıyor..
Bu bakımından Güney Kürdistan’ın bu iki
önemli şehrinde birçok güç söz sahibi olmak
için şimdiden atlan, alta çalışma yürütüyor.
İran, Suriye, Türkiye, Almanya, ABD ve Fransa bu yarışta en başta gelen ülkeler arasında yer
alıyor. Almanlar gizli içtahları hep kabarıktır
Irak ve Kerkük için.
SADDAM Kerkük’teki Kürt oranın
azalması için Kürtlerin çoğunla yaşadıkları
ilçeler başka illere bağlanmıştır. Tuzxurmatû Tikrît e, Çemçemal ve Kelar Silê manî
ye, Kifrî de Diyala ya bağlanmıştır . Saddam
dönemi Kerkük te Kürtleri temizleme dönemi
yaşandı.
Kerkük’ün çevresi özellikle doğusu olduğu
gibi Kürt yerleşim alanları ve köyleriyle çevrilidir. Kent merkezi son 500 yıldır Kürtlerden
uzak tutulmaya hatta Kürtlere yasak edilmeye
çalışıldı.
Bakın Kürtler nasıl ve zaman sürüldüler.
Kürt Etnik temizleme Süreci;
- 1991, 1992 ve 1993 yılları arasında 13.367
aile
- 1994’te 112 aile
- 1995’de de 393 aile
- 1996’da 282 aile
- 1997’de 710 aile
- 1998’de 394 aile
- 1999’da 449 aile
- 1.1.2000 ve 10.5.2000 arasında 123 aile
- 1991 Kürt başkaldırısının başlamasından
10.05.2000 tarihine kadar göç ettirilen aile
sayısı 15.831 dır. 1/10 2000 ve 10/5 2000
yılları arasında göç ettirilenler toplam 93,688
kişidir.
Irak Devlet başkanlığı 11.06.2000 tarihinde bir bildirge yayınlayarak Tuzkurmatoo,
Daqooq, Haweeceh ve Xeniqin’de ikamet eden
tüm Kürtlerin ve Türkmenlerin Arap uyruğuna
geçmelerini emretmiştir. Bunu yapmadıkları
taktirde, onların Kürt bölgesi Süleymaniye’ye
sürülecekleri belirtilmiştir. Kerkük Valisi Sabah
Nuri Alwan, 13.06.2000 tarihinde Kerkük’teki
tüm üst düzey yetkilerle bir toplantı yaptı. Bu
toplantıda yetkililerden dikkatli bir çalışmayla
Kerkük’teki Kürtleri sürüp onların yerine Filistinlilerin yerleştirilmesini istemiştir. Irak
rejimi tapu kadastro idaresindeki tüm güvenilir yetkililerden başlangıçta Araplaştırma
kampanyası çerçevesinde Kerkük’e getirilmiş
ama daha sonra şehirden ayrılmış olan Arap
aileleri tarafından terk edilen tüm evlerin listesini çıkarmasını istedi. Rejimin bunu yapmaktaki amacı bu evleri ve arazileri yeniden Arap
ailelere dağıtmaktı tabiki.
Görüldüğü gibi Kürdistan’ın sömürgesi
statüsü dünyada benzerine rastlamak mümkün
değildir. Kürt direnişlerine karşı son derecede
zalimce yok etme ve imhaya dayalı bir sömürge
yönetimidir.Kürdistan Kürtlerin iradesi dışında
zorla işgal ve ilhak ettiği görülmektedir..
-KERKÜK KENTİNİN TARİHÇESİ
Kerkük’te ilk yerleşim izlerine M.Ö.30003500 yıllarının ortalarında rastlanılmaktadır.
Sümerler dönemine rastlayan bir tarihsel izi
vardır. Bugünkü Kerkük şehrinin Arafa olarak
bilinen bölgesinde yapılan kazılarda M.Ö.
2600 yıllarına ait çeşitli silahlar, bakır eşyalar
ve toprak kaplar bulunmuştur.
Kerkük’ün en eski yerleşim mekanı Kerkük
Kalesinin içidir. Kale, bu eski şehrin adeta
çekirdeğini oluşturmuştur. Kalenin yapılışı
M.Ö. 3000 yıllarının ortalarına kadar uzanır.
Hz.Ömer zamanında İslam ordularının meşhur
Kaadisiyye Meydan muharebesinde Sasanileri
M.S.636 yılında yenmesinden sonra, Kerkük
bir Müslüman şehri olmaya başlar. Şehir, 750
yılında Abbasi Devletinin kurulması ile İslam
devletinin sınırlarına dahil olur.
1055 yılında Tuğrul Bey, komutasında
çoğu Oğuz boylarına mensup ordusu ile
Irak’a girer. Büveyhi’lerin egemenliğine son
vererek hükümdarları Melik Rahim’i tutuklar. Halifeliği Abbasilere bırakır ancak askeri
hakimiyet Tuğrul Beyin uhdesinde kalır.
Sultan Mahmut Tapar komutasında Kerkük
63 yıl Büyük Selçukluların hakimiyetinde kalır.
1118 yılında Irak Selçuklularının hakimiyetinde 12 yıl kalır.
1130 yılında Arslantaş oğlu Kıpçak,
Kerkük’ün de içinde bulunduğu Şehrizor
bölgesinde üstünlük sağlar ve tek egemen güç
haline gelir. Uzun yıllar bu bölge Vilayet’ül
Kıpçakiyye olarak anılır. Arslantaş, Türkmenler tarafından çok sevildiği için, kısa sürede
Kerkük’te varlıklarını güçlendirirler ve sayıları
iyiden iyiye artar.
1139 yılında Musul Atabeyi İmadeddin
Zengi, Kerkük dahil bütün bölgeyi ele
geçirir.
Timur’un Irak seferi sırasında 1393 tarihinda Kerkük Kalesine uğradığı görülmektedir. Timur kalenin sorumluluğunu kendi
adamlarından Emir Ali’ye verir. Kale 18 yıl gibi
kısa bir süre sonra bu sefer Karakoyunluların
eline geçer. Tarihte, Baranlılar olarak da bilinen
Karakoyunluların kurucusu Bayarm Hoca’dır;
o da bir Oğuz Türkü’dür. Yani Türkmendir.
1470 yılında Kerkük Şehrine Akkoyunlular hakim olurlar. 1508 yılında Akkoyunlu Devleti, Safavi devletinin kurucusu Şah
İsmail tarafından kaldırılıncaya kadar Kerkük,
Akkoyunluların hakimiyetinde kalmıştır. Daha
sonra Safavi devletinin egemenliğine giren
Kerkük, Yavuz Sultan Selim komutasında
Çaldıran Savaşı galibi Osmanlı Devletinin nüfuz alanına girmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat ve daha
sonra Kerkük ziyaretinde Bayat boyuna mensup ünlü Kerküklü Türk şairi Fuzuli, Bağdat
Kasidesini padişaha sunar. Bu dönemde
Kerkük Kalesine yeniçeriler yerleştirilir. İlk iş
olarak kale tahrip ettirilerek kaleye ocaklılar,
tımarlılar ve zeametler yerleştirilir. Kerkük
artık Osmanlı padişahının gözdesi olur.
1549 yılında Kerkük Beylik ve 1578
yılında da Beylerbeyi olur. Bu yıllarda Kerkük,
Osmanlı kayıtlarında ‘ GÖKYURT ’ olarak
geçmeye başlar. Osmanlının bu ismi Kerkük
şehrine verme düşüncesi, şehrin o tarihlerde
halis bir Türk şehri olduğunun kanıtıdır.
Kerkük 172 yıl Osmanlının idaresinde
kalmıştır. Şehirde, günümüze kadar gelen bir çok Osmanlı eserleri bu dönemde
yapılmıştır.
KERKÜK’ÜN TARİHİ DOKUSU
İnsanlık ve sınıflar tarihi, islam, hristiyanlık
ve toplumlar tarihi Kerkük’süz düşünülemez.
Nice badireler atlatan bu kent bugünde bedel
ödemeye devam ediyor. Üstünlük sağlamak
isteyen mentalite kenti karanlıa gömüyor her
dakika..Tarihsel gelişimi ızdıraplarla doludur
Kerkük’ün..
Kerkük’ün simgesi haline gelen Kerkük
Kalesi, en eski tarihi eserleri de surları içerisinde saklamaktadır. Kerkük Kalesi 1997
yılında Saddam yönetimi tarafından yerle bir
edilmiştir.
Danyal Peygamber Camii, eskiden Yahudi
tapınağı iken camiye çevrilmiştir.
Ulu Camiininde eskiden Hıristiyan kilisesi
olduğu bilinmektedir.
Uryan Camii, 1729 yılında Osmanlı döneminde yapılmış olup kale surları içerisinde
bulunmaktadır.
Gök Kümbet, 1361 yılında Celayirliler
döneminde yapılmıştır.
Hasan Mekki Camisi, 1701 yılında Vali Firari Hasan Paşa tarafından yapılmıştır.
Fuzuli Mescidi, Türk Şairi Fuzuli’nin babası
Molla Süleyman bu mescidin imamlığını
yapmıştır.
Halk tarafında Kayseri olarak bilinen Kapalı
Çarşı 1800’lü yıllarda Osmanlı tarafından
yapılmış ve yaklaşık 300 dükkandan ibarettir.
Mecidiye Sarayı, 1854 tarihinde Vali Ali
Paşa tarafından yapılmıştır.
Taşköprü, 1875 yılında Vali Muşir Nafiz
Paşa tarafından 16 gözlü olarak yapılmıştır.
Kerkük’ün iki yakasının birbirine bağlanması
amacıyla yapılan köprü, siyasi nedenlerden
dolayı Irak yönetimi tarafından yıkılmıştır.
Bülbülüm kafestedir
Gülmez gönlüm hastadır
Taşköprü yıkılalı
Hala gönlüm yastadır
Bu dörtlükle bu olayın sıcaklığı bugünlere
taşınır.
KERKÜK’ÜN KÜLTÜREL DURUMU
Kerkük Kürt, Türkmen veya Arap’tan çok
islam ağırlıklı bir miras görüntüsündedir. Bir
coğrafyanın kimliğini ve tarihi seyir içerisindeki kültürel zenginliğini ortaya koyan en bariz
unsurlardan birisi de o topraklarda yetişen ve
yaşayan şair ve ediplerdir.
Irak Türklerinin yetiştirdiği en eski şair,
Seyid İmadüddin Nesimi’dir. 1370-1418 yılları
arasında yaşayan bu şair, Fazlullah Hurufi’nin
yanında yetişmiştir.
Ünü Nesime’den daha geniş coğrafyaya
yayılan şair Mehmet Süleyman Fuzuli
Kerkük’te doğmuştur. 1556 yılında ölen şairin,
Kerkük kalesinde kendi adına bir ev ve camii
bulunmaktadır.
Ünü Anadolu’ya ulaşan Kerküklü şairlerden
biriside Nevres-i Kadimdir.1731 yılında
Tebrize giderek önce müderris sonra da
kadı olmuştur..1762 yılında Bursa’da vefat
etmiştir.
Bir başka Kerkük doğumlu şairde Mehmet
Nevruzi dir. 1795 yılında Kerkük’de vefat
etmiştir.
Kerküklü şair Bedri ise 1743 -1821 yılları
arasında Kerkük’te yaşamıştır.
1807-1882 yılları arasında yaşayan
Kerküklü şair Nur Ali Baba Kerkük’te doğup
büyümesine rağmen hayatının önemli bir
bölümünü Sivas’da geçirmiş ve orada vefat
etmiştir.
Hicri Dede, Kerkük Türkmen edebiyatının
dönüm noktasıdır. 1880 yılında Kerkük de
doğmuş 20. yüzyılın Kerkük’te yetişmiş
en önemli şairidir.Hicri Dede 1952 vefat
etmiştir.
Kerkük kültürü sadece şairlerin mevcudiyeti
ile ölçülmez. Kerkük Türklerinin bir başka kültür zenginlikleri ise, Hoyratları ve Manileridir.
Hoyratlar ve manilerde genellikle hüzün ve
sitem hakimdir. Bu duyguların yansıması genel
olarak esaretin başlıca nedenidir.
Bütün Türk veya Türkmen tarihi Kerkük
te araştıranlar 1500 öncesi hiç bir ize rastlayamazlar. Yazılanlar ve bugüne aktarılan son
bir kaç yüz yıllık etnik varlıkları ve kültürel
izleridir.
Kerkük’ün tarihi kadar Kürtlerin varlığının
var olduğu bir Knetten söz edersek Kürtler
akla gelir o coğrafyada. Kerkük te ki enerji
kaynakları özellikle petrol tam 100 yıldır yeryüzünün her köşesine ulaşmış durumdadır.
Henüz yaklaşık 8-9 milyar varil petrol kayanağı
kalsada o kent gezegeni aydınnlatan özelliğe
sahiptir.
30 Nisan 2014 seçimlerinde yapılan sayım
sonuçlarına göre, Kerkük’te Kürdistan partileri 12 milletvekilliğinden 8’ini kazanmayı
başardı.
Irak merkezi hükümetinin başbakanı Maliki
ile güney Kürdistan hükümeti başkanı Barzani
arasında zaman zaman petrol işletmeciliği,
pazarlama ve gelirlerini elde etme konusunda
tartışmalar yaşanıyor. Birbirlerine rest çekmeler
ve kavganın dışarıya yansımasına tanık oluruz
son dokuz yıldır, yani 2005 yılından bu yana.
Barzani bizimle fazla uğraşmayın bağımsızlık
ilan ederiz, Maliki ise petrolü dışarı satamazsın
el koyarız gibi birbirlerine göz dağı niteliğinde
ki açıklamalrına basın tanık olmaktadır. Ama
birbirlerinden de vazgeçemiyorlar.
Bunun en önemli gelişmesini de Haziran
2014 te Irak’a giren İŞİD isimli El Kaide, El
Nusra gibi örgütlerin devamcısı olan Irak Şam
İslam Devleti isimli örgüt kuran bir cinayet
şebekesinin eylemleri hatırlattı.Örgüt Musul
ve Kerkük te ilk işgal eylemlerini bombalı
saldırılarla sürdürdü. İŞİD’in eylemelri
ortadoğu da yeni bir canlı gündem yaratarak
eski politikaları yerle bir etti.Şimdi herkes
onunla meşgulken Kerkük’e saldırdı ancak
Kürt peşmerge güçleri kenti 48 saat içerisinde
hiç kimseye zarar vermeden ele geçirdiler.
Suriye ve Irak sınırlarınd kalan güney ve batı
Kürdistan’lılar IŞİD’in işine son vermeyi bildiler, diğerleri ise hala uğraşıyor.
Bütün bunlar olurken Kerkük’te referandum
yapıp Kürdistan’a bağlanması tekrar gündeme
geldi.Güney Kürdistan’ın bağımsuızlığı bi nevi
Kerkük’ten geçiyordu. Başkan Barzani bunu
biliyordu ve BM’yi yardıma çağırdı anayasal
hak olan referandum için. Türkmenle rise bizim, sünni araplar ise bizim kentimiz diyorlar
Kerkük’e asıl sahipleri olan Kürtler ise referandum yapalım diyorlar..
Kerkük Kürdistan coğrafyasının en önemli
yerleşim alanlarındadır yüzyıldır tartışmalı
yapılsada..
Evet, Kerkük halkların kentidir! İnsanlığın,
petrolün başkentidir!
Kerkük’e dokunma!
Kadim Laçin
[email protected]
Kaynak:
-Koçgiri’siz Cumhuriyet, 2009,Kadim Laçin
- Bir komünistin hayatı, 2014, Kadim Laçin (Aralık 2014 -ÇIKIYOR)
-Kürdistan’da Enerji Kaynakları, Kadim Laçin , (Temmuz
2014-ÇIKIYOR)
-Wikipedia ansiklopedisi,2014
-Petrol ve Kürtler (Oil and Kurds), Arapça, 1997, 180 sayfa,
Londra,
- Heredot Tarihi, (Persler-Yunanlar ) 1973
- Tarih Sümer’de başlar, Samuel Noah Kramer,1952
- Babil ve Asur uygarlıkları,1929
-Kürdistan bölge hükümeti kararları,Irak anayasası,2002-2014
28
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
29
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
21 Mart 20 Nisan
Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi iyimserliğinizi, enerjinizi yükselten, sizi
yaratıcı ve maceracı konulara daha açık kılan bir atmosfer sunuyor. Bu temaları
önümüzdeki bir yıl boyunca aşkta, çocuklarla ilgili konularda hissedebilirsiniz. Bu
hafta duygusal çevrenizde ve aileye ait konularda hareketlilik görebilirsiniz. Evde
daha fazla zaman geçirmek, çalışmak söz konusu olabilir. Yılın bu döneminde
kendi duygularınızı dinlemeye açık olun. Yine bu dönemde ortaklı konular, eşinizin
maddi durumu gibi durumlar da sizi bir ölçüde meşgul edebilir.
21 Nisan 21 Mayıs
Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca aileden,
toprağa ait konulardan ve köklerinizden gelebilecek desteklere ve yuvanızı ilgilendiren pozitif hareketliliğe işaret ediyor. Bu dönemde yakın çevrenizde, iletişim
alanında, kardeşlerle ilgili gelişmelerde canlılık, hareketlilik görebilirsiniz. Daha
fazla konuşma, ziyaret ve yolculuklar olabileceği gibi anlaşmalar, sözleşmeler de
gündeme gelebilir. Ancak bir yandan da tam olarak elinizde olmayan dışsal durumlar söz konusu olabilir. İlişkilere özen göstermelisiniz.
22 Mayıs 21 Haziran
Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi ile birlikte önümüzdeki bir yıl boyunca eğitsel alanda, yakın çevrenizle ilişkilerde ve düşüncelerinizi daha güçlü
aktarma yönünde geliştirici fırsatlarla karşılaşabilirsiniz. Bu haftalarda iş ve para
konularına, birikimlerinize, harcamalarınıza daha çok yönelebilir ve bu konularda
güvenlik arayabilirsiniz. Elinizdekileri daha iyi kullanabileceğiniz anlaşmalar söz
konusu olabilir. Gelirlerinizdeki değişikliklere daha çok odaklısınız. Ayrıca bu
dönemde yorucu, hizmet içeren sorumluluklar da artabilir.
22 Haziran 22 Temmuz
Bu dönemde Merkür’ünde burcunuza ilerlemesi ile birlikte zihinsel alanda hareketlilik artıyor. Düşüncelerinizi daha etkin anlatabileceğiniz koşullar var. Kardeşlerle,
gençlerle ilişkiler, ziyaretler, yolculuklar artabilir. Kişiliğinizi daha başarılı şekilde
ortaya koyabileceğiniz günlerdesiniz. Ayrıca Jüpiter’in konumu önümüzdeki bir
yıl boyunca iş yeteneklerinizi ve dolayısıyla birikimlerinizi bereketlendiren temalar
getirmekte. Kuşkusuz harcamalarınızda da daha cömert olabilirsiniz. Bu dönemde
aşkta daha sorumlusunuz.
23 Temmuz 23 Ağustos
Nihayet Jüpiter’in burcunuza ilerlemesi ile birlikte, önümüzdeki bir yıl boyunca size
rahatlama, neşe ve iyimserlik getiren durumlar öne çıkıyor. Bu yeni döngünüzde
kendinizi yabancılar, yolculuklar ve kişisel gelişim alanlarında daha iyi ifade edebilirsiniz. Kendinize güveniniz de artıyor. Bu haftalarda ise sizi duygusal açıdan
meşgul eden olaylar, bazı gizli durumlar olabilir. İletişim konusunda kapalı ya da
bilinmeyen durumlar önünüzü kapatıyor olabilir. Ayrıca bu dönemde evle, ailenizle,
babanızla ilgili işlerde de sorumluluklar artabilir.
24 Ağustos 22 Eylül
Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür gelecek yönündeki planlarınızda,
ümitlerinizde hareketliliğe ve gençlerle daha fazla gruplaşma içerisinde
olabileceğinizi anlatıyor. Aynı zamanda ev ve aile hayatınız açısından önemli
konular üzerinde de durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki
bir yıl boyunca kendi iç dünyanızda olgunlaştıracağınız pek çok şey olduğunu ve
ruhsal yönden gelişmeye açık olduğunuzu anlatmakta. Ayrıca bu hafta zihniniz
pek çok iş ve sorumlulukla daha yüklü olabilir. Gevşemelisiniz.
23 Eylül 23 Ekim
Bu dönemde iş ve ev cephesi çok hareketli ve yapabileceğiniz pek çok şey
var. Mesleki konularda düşüncelerinizi aktarmanız kolaylaşıyor, eğitsel konular,
gençlerle ilgili uğraşlar dikkat çekebilir. Ayrıca mesleki alanda anlaşmalara,
görüşmelere odaklanabilirsiniz. Özellikle ortaklı paralar, yatırımlar ve ciddiyet,
sorumluluk isteyen iş koşulları üzerinde durabilirsiniz. Jüpiter’in Aslan burcuna
ilerlemesi de önümüzdeki bir yıl boyunca sizi daha pozitif, umutlu ve özellikle
sosyal alanda, gruplarla ilgili işlerde daha şanslı ve hareketli kılmakta.
24 Ekim 22 Kasım
Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür iletişim, eğitim ve zihinsel uğraşlar
açısından pozitif haberler ve gelişmeler getirebilir. Bu dönemde düşüncelerinizi
yayabileceğiniz ve düşüncelerinizle tanınacağınız olanaklar elde edebilirsiniz. Yolculuklar da keyifli, renkli geçebilir. Jüpiter ise bir yıl kalacağı Aslan burcuna ilerleyerek
kariyer ve tanınma konularına destekler ve ilerlemeler getirmekte. Satürn nedeniyle
aldığınız sorumluluklar ardından bu dönemde çabalarınızın karşılığını görmeye
başlayacaksınız. Oldukça kararlı bir haftadasınız.
23 Kasım 21 Aralık
Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi önümüzdeki bir yıl boyunca size yeni
ufuklar kazandırabilir. Uzaklarla, yabancılarla ilgili konular, akademik ve eğitsel
alanda çok daha başarılı ve motive olabilirsiniz. Çevrenizi de genişleteceksiniz.
Ancak bu hafta sizi duygusal açıdan endişelendiren ya da bağlayan durumlar
olabilir. Ailevi işler, elde olmayan nedenler ya da gizli kalmış durumlar yüzünden
zorlanabilirsiniz. Daha iyi bir iletişim kurmaya ve endişelerinizden sıyrılmaya
bakın. Ortaklı ve parasal açıdan önemli konular gündemde olabilir.
22 Aralık 20 Ocak
Bu hafta Merkür’ün karşıt burcunuz Yengeç’e ilerlemesi görüşmeler, anlaşmalar
ve yazışmalar yönünde hayatınızı hızlandırmakta. Eşinizin ya da ortağınızın
koşulları ile daha fazla ilgilenmek durumunda kalabilirsiniz. Dışsal koşulların öne
çıktığı bugünlerde bazı imkanlar ve destekler de söz konusu. Jüpiter ise Aslan
burcuna ilerleyerek finansal konulara, miras, kredi gibi ortaklı işlere dikkat çekmeye başlıyor. Bu alanlarda bazı kazançlar var ancak sizi uğraştıran durumlar da
olabilir. Bu dönemde yakın çevrenizle daha sorumlu bir ilişki içerisindesiniz.
21 Ocak 18 Şubat
HAFTALIK BURCUNUZ
Bu haftadan başlayarak Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi özellikle kariyerinizde
ve ilişkilerinizde daha umutlu ve pozitif bir ortam getirmekte. Önümüzdeki bir yıl
boyunca evlilik, ortaklık ve anlaşmalar yoluyla değişik avantajlar elde edebilirsiniz.
Bu hafta ise sizi duygusal açıdan oyalayan ve yoran konularla karşılaşabilirsiniz.
İş ortamında hareketlilik artmakta. Bu alanda eğitsel işler, gençlerle ilgili
konular ya da sizi zihnen meşgul eden türlü durum ortaya çıkabilir. Mesleki
sorumluluklarınızı daha çok hissedebileceğiniz günlerdesiniz.
19 Şubat 20 Mart
KARİKATÜRLER
Bu hafta Yengeç burcuna ilerleyen Merkür yaratıcı çalışmalara, eğitsel imkanlara ve
hayattan keyif alabileceğiniz bir hareketliliğe işaret etmekte. Gençlerle, çocuklarla ilgili konular sizi daha mutlu edebilir. Ayrıca düşüncelerinizi, projelerinizi öne
çıkarmaktan keyif duyabilirsiniz. Yaratıcı çalışmalarda sezgilerinizi kullanmak da
zor olmayacak. Bu hafta Jüpiter’in Aslan burcuna ilerlemesi ise özellikle iş ortamına
daha fazla hareket ve dolayısıyla bolca iş yükü ve sorumluluk getirmekte. Bir yıl
boyunca sizi meşgul edecek çok konu ve değişiklik olabilir.
30
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
£10
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Satılık Café &
Sandwich Bar
Kıbrıs’ta Satılık
Apartman
Covent Garden / Holborn bölgesinde
Rent: £24.500
Taking: £6.000 üstü
Haftada 5 gün açık
Saat 07:00-15:30 arası
Lease: 8 yıl ve önü açık
Fiyat: £195.000
GİRNE Bölgesinde - Türk Koçanlı - Güzel
Geniş Daire
All Taxes Paid/KDV ödenmiş
3 yatak odalı
Fiyat £80,000
Selin Hanım 07432065220
İrtibat: 07712 529 361
Eleman Aranıyor
Tottenham Court Road
bölgesindeki Café’de
Mutfakta Şefe yardım edecek ve
bulaşık yıkayacak eleman
aranıyor.
Haftada 6 gün, saat 7:00 ile 16:00
arası.
07712 529 361
Satılık Off License
Walthamstow pazarı
yakınlarında.
Buisness Rate: £2,140
Rent: £12,500
Fiyat telefonda verilecektir.
*Boş veya stock ile beraber
07429994404
07402722322
Eleman
Aranıyor
YETER
CLEANİNG
City’de Sandwich Bar’da
çalışacak tecrübeli bayan
elaman aranıyor.
05:30 ile 15:30 arası
Mustafa: 0780 948 0783
İşyerleri ve Evler itina
ile temizlenir.
07803506942
07909539577
Satılık Kebap &
Pizza Shop
Margate-Kent bölgesinde
Rent: £16,000 yıllık / Rate: Yok
Taking: £4500-£5000 pw
(Üst katında 5 odası var)
0790 1558 434
(Ciddi alıcılar arasın lütfen)
FRT Housekeeping
Eleman
Aranıyor
I am an experienced Housekeeper/Nanny
with relevant experience,
I am very passionate, flexible and reliable
person Yayla restaurantta
çalıştırılmak üzere
I have Childcare Diploma Level 3
deneyimli oturumu olan Grill şefi,
First aid Trained Mezeci, Garson ve Komi aranıyor.
CRB Checked Ofsted Registered Haringey’de
Hayrettin bey
07835041106
07446978819
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
SANCAR TUTORING
SERVICES
Yıldız Adıgüzel
Her Seviyede Özel Matematik
Dersi Verilir
Not: Dersler Türkçe verilmektedir
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & Business English
Mehmet SANCAR
07446867986
Qualified English Language Teacher
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
31
Çarşamba, 16 Temmuz 2014
£30
SERi iLANLAR 0742 948 1490
Bu sayfada
1 kutu ilan
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
15 yıllık öğretmenlik tecrübesiyle
ehliyet yazılı sınavı (theory test)
için özel ders verilir. Sadece
haftada 5 saat, 1.5 ay da yazılı
sınavınızı geçebilirsiniz, üstelik
İngilizcenizin çok iyi olmasına gerek
olmadan(başarı yüzdesi %90”larda).
Arayın detayları konuşalım.
Mehmet bey
07446867986
ÖZLEM CARE
Yaşlı ve Çocuk Bakımı
&
Ev ve İşyerlerinin Temizliği
Yapılır
Ozlem Almaz
Tel: 07404034146
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
9
8
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
Zarokên xwe difiroşin!
Li gorî nûçeya Basnewsê li
bajarê Şingalê Tirkmenên ji
Teleferê reviyayî ji ber neçariyê
zarokên xwe difiroşin.
Ji ber nebûn, hejarî û bêkariyê
ku nikarin zarokên xwe bi xwedî
bikin, Turkmenên Tilefer ku niha li
Şingalê bicîh bûne, dest bi firotina
zarokên xwe kirine.
Mîdhed Mehmûd ku yek ji wan
kesan e û dixwaze zaroka xwe ya
şeş mehî bifroşe, bi çavekî tejî ron-
dik ji BasNewsê re got: ‘’Nebûn û
hejarî bûye sedem ku ne tenê ez, lê
çendîn malbatên din ên li kampa
koçberan a Şingalê zarokên xwe
bifroşin kesên wiha ku bikaribin
wan zarokan bi xwedî bikin, ez
niha nikarim zarokên xwe bixwedî
bikim û jiyaneke baş bo wan misoger bikim.’‘
Suad Tehsîn jinek e Turkmen
e ku wê jî jiber nebûn û feqîriyê,
zaroka xwe ya keç amade kiriye
daku bifroşe. Suad ji BasNewsê
re wiha axifî: ‘’Ez zaroka xwe
300 kes sînor derbas
kirin û tevlî YPG’ê bûn
Di demeke ku li hemberî Kobanê êrîşên giran
ên çeteyan dewam dikin, de li ser banga
seferberiyê nêzî 300 welatî sînorê navbera
Rojava û Bakurê Kurdistanê derbas kirin û ji bo
parastina xak û gelê xwe tevlî refên YPGYPJ’ê
bûn.
Li hember Kantona Kobanê êrîşên çeteyên
DAIŞ’ê didomin û welatiyan li gundê ser sînor
Zarêta ya navçeya Bêrecûk a Rihayê çalakiya
nobetê didome. Li ser sînor hejmara welatiyan her
ku diçe zêde dibe, şevê din ji temenên cuda nêzî
300 welatî, sînor li holê rakirin, tevlî YPG û YPJ’ê
bûn. Şevê din li ser sînor bi boneya salvegera berxwedana 14’ê Tîrmehê ji aliyê Komeleya 78’an ve
bernameya bîranînê hat lidarxistin.
Parlamentera HDP’ê ya Şirnexê Selma Irmak di
bernameya bîranînê de axivî, banga xwedîderketina
li Rojava kir. Piştî axaftina Irmak sînevîzyona ku
şoreşa Rojava vedibêje hat pêşandan. Piştre ji aliyê
endamên YDG-H’ê ve heta gundê Aşme ku 3 kîlometre dûrî gundê Zarêta ya meş hat lidarxistin.
Di meşê de bênavber dirûşmên; “Bijî berxwedana YPG”, “Dîsa dîsa serhildan serokê me Oc-
Li Bexda êrîşa çekdarî:
Piraniya wan jin 29 mirî
Li paytexta Iraqê Bexda, komên çekdar êrîşî du
avahiyan kirin. Herî kêm 29 kesan jiyana xwe ji
dest da. Di êrîşa li hemberî semta Zayuna li dijî
du avahiyên ku tê îddîakirin têde fihûş tê kirin yên
jiyana xwe ji dest dane bi piranî jin in.
Li gor daxuyaniya rayedarên Iraqî, di êrîşa semta
Zayuna ya li rojhilatê Iraqê de herî kêm 29 kesan jiya-
bifroşim hineke ku bikaribin wê
bixwedî bikin baştir e ji wêya li
ber çavê min bimre.
Hefteya borî li vê
kampê sê zarok ji
nêza mirin, em jî naxwazin zarokên me ji
nêza bimrin û bi her
awayekî be ezê zaroka xwe bifroşim.’‘
Derheqa mijarê de
Rêveberê Ragehandina Polîsên Mûsilê
Komîser
Mazin
Cibûrî ji BasNewsê
re got: ‘’Çendîn
malbatên koçber ên
Turkmen ku li kampa
Şingalê bicîh bûne
jiber pirsgirêkên aborî
û feqîriyê zarokên xwe difroşin,
bi taybetî zarokên pêçekê yên ku
pêdiviya wan bi şîr û pêdiviyên
taybet heye. Lê tenê difroşin wan
kesên ku bikaribin wan zarokan
bixwedî bikin.’‘
Derheqa hejmara wan zarokên
ku heta niha hatine firotin jî, Mazin
Cibûrî wiha axifî: ‘’Heta niha baş
nayê zanîn ku çend zarok hatine
firotin û her zarokek bi çiqasî hatiye firotin. Lê bi rastî diyardeyeke
nebaş e û dawî jî xelk neçar in, mirov nikare zêdetir tiştekî bibêje.
alan” hatin berzkirin. Di meşê de fîşengên hewayî
hatin teqandin, endamên YPG û YPJ’ê jî bi teqandina guleyan meşa ciwanan silav kirin.
Piştî meşê ciwan derbasî konê ku li gundê Aşmê
hatiye vekirin bûn. Piştî berzkirina dirûşm û teqandina fîşenkên hewayî girse ber bi sînor dest bi
meşê kirin. Girseyê têlên sînor rakirin, agir berdan
têlên ser sînor. Piştre girseyê têl rakirin û ber bi
şervanên YPG û YPJ’ê beziyan û gihîştin wan.
Şervanên YPG û YPJ’ê bi guleyan gel pêşwazî kirin û birin cem xwe. Fermandarê YPG’ê Hakkî Kobanê anî ziman ku
ev piştgirî moreleke mezin dide wan û ev piştgirî di
dê dijmin têk bibe û wiha got: “Divê gelê bakurê
Kurdistanê jibîr neke, eger Kobanê bikeve dê gelek herêmên Kurdistanê bikeve. Ev dê li hember di
warê siyasî û hem jî di gelek aliyan de bandorê li
ser kurdan bike. Ji ber vê yekê divê yekitiya neteweyî bê avakirin.” Şervana YPJ’ê Amara Efrîn da
zanîn ku ji bo banga seferberiyê bersiva herî watedar bêwatekirina têlan e, divê Bakur û Rojava di
ruh û beden de yek bin. Li ser navê 300 welatiyan welatiyê bi navê Ahmet Lale axivî û anî ziman ku ji bo bersivê bidin
banga seferberiyê bi ruhê 14’ê Tîrmehê tevli YPG
û YPJ’ê bûne. Lale wiha axivî: “Em ê li hember
çeteyên DAIŞ’ê, ligel gelê xwe û di eniyê de cih
bigirin. Eger êrîşî birayên me bikin em nikarin
bêdeng bin, em nikarin li pişt van sînorên bê wate
bibin temaşevan.”
na xwe ji dest daye û gelek kes jî birîndar bûne. Rayedarekî ji bo êrîşa şevê din got, “Me li her cihî cenaze
dîtin” û diyar kir di êrîşê de gelek kes bûne hedef.
Heta niha kesî êrîş negirtiye ser xwe, hin nişticehên
semtê yên ji Ajansa Nûçeyan a Fransî (AFP)’ê re axivîn, îdîakirin ku di wan avahiyan de fihûş dihat kirin.
Di nûçeya AFP’ê de li ser deriyekê yek ji avahiyên
rastî êrîşê hatiye nivîsa, “Qadera her cure fihûşê ev e”
bal kişand.
Di êrîşê de ji 29 kesên jiyana xwe ji dest dane 20
jin in. Hin kesên ji AFP’ê re axivîn, îdîa kirin ku êrîş
ji aliyê milîtanên Şîî yên li hember fihûşê xwedî helwestên tund in pêk hatiye.
Danûstandinên Barzanî yên li
Enqereyê bi dawî bûn
Serokê Herêma Kurdistana Federal Mesût Barzanî li Enqereyê
bi Serokkomar Abdullah Gul, Serokwezîr Recep Tayyîp Erdogan
û Wezîrê Karên Derve Ahmet Davûtoglû re hevdîtin kir. Hat
ragihandin ku di hevdîtinê de mijarên referandûma serxwebûnê,
rewşa xebatkarên konsolosiyê yên di destê DAIŞ’ê de ne û krîza
petrolê hatine rojevê.
Di serdanê de Alîkarê Serokwezîr Kûbat Talabanî, Wezîrê
Çavkaniyên Xwezayî Aştî Hawramî, Berdevkê Hikûmetê Sefîn
Dîzeyî û Wezîrê Maliyê Rêbaz
Mihemed li gel Barzanî amade
bûn.
Li gorî nûçeya rojnameya Yenî
Şafakê, Barzanî plana xwe ya
ji bo dema referandûmê ku wê
di nava 10 rojan de aşkera bike,
bi rayedarên Tirkiyeyê re parve
kiriye. Û ji bo serxwebûnê ji Enqereyê piştgirî xwestiye.
Hat diyarkirin ku di hevdîtinê
de her wiha rewşa petrola
Kerkûkê, rewşa xebatkarên konsolosiya Tirk ên di destê DAIŞ’ê
de ne û ‘pêvajoya çareseriyê’
hatine axivîn.
Îsraîlê agirbest îlan kir
Îsraîlê, ku bi êrîşên xwe yên
giran ên hefteya dawî re li
Şerîga Gazzeyê rê li ber
mirina bi sedan sivîlan vekir,
pêşniyara Misirê ya ji bo
agirbesta li Şerîda Gazzeyê
qebûl kir.
Desteya Ewlekariyê ya Îsraîlê
ku di bin serokatiya Serokwezîrê
Îsraîlê Bejamin Netanyahu de îro
danê sibê civiya, pêşniyara agirbestê qebûl kir û ragihand ku agirbest tavilê ketiye meriyetê.
Ji aliyê Hamasê ve, ku kontrola
Gazzeyê di dest de ye heta niha tu
daxuyaniyeke fermî li ser mijarê
nehatiye dayîn. Baskê leşkerî yê
Hamasê pêşniyar weke ‘teslîmi-
yetê’ bi nav kir û red kir.
Li gorî plana Misirê pêşniyar
kir, heman piştî agirbestê divê
rayedarên payebilind ên ji her
du aliyan li Qahîreyê bên cem
hev û li ser wergirtina tedbîrên
cihê baweriyê, danûstandinan
bikin.
Li gorî rayedarên Filistînî di
êrîşên hewayî yên Îsraîlê li hemberî Gazzeyê de di anva 8 rojan
de 192 kesan jiyana xwe ji dest
dan. Li gorî daneyên Neteweyên
Yekbûyî jî piraniya kesên jiyana
xwe ji dest dane jin û zarok in.
Di êrîşan de zêdeyî hezar 400
Filistînî jî birîndar bûn.
Ji aliyê Îsraîlê kes nemir, lê di
pevçûnan de 4 leşkerên Îsraîlê
birîndar bûn.
Li Afganîstanê hejmara miriyan gihişt 89’an
Hejmara kesên di êrîşa
xwekujî ya li bazareke li
eyaleta Paktîka ya li rojhilatê
Afganîstanê de jiyana xwe
ji dest dan gihişt 89’an. Hat
ragihandin ku piraniya kesên
jiyana xwe ji dest dane jin û
zarok in.
Êrîş li qadeke bazarê ya li herêma Orgûnê rû da. Di êrîşa bi wesayîteke bombebarkirî ya li qada
bazarê de 89 kesan jiyana xwe ji
dest dan, 42 kes jî birîndar bûn.
Berdevkê Wezareta Parastinê ya
Afganîstanê General Zahîr Azîmî
da xuyakirin ku piraniya cesedên
hatin dîtin jin û zarok in.
Azîmî got, “Leşkerên me hînê
cesedan derdixînin.”
Şahidên bûyerê diyar kirin ku
êrîşkar beriya bikeve nava bazarê
û bombeyê biteqîne ji aliyê polîs
û wezîfedarên ewlekariyê ve hatiye şopandin.
Li Orgûnê ku weke yek ji
herêmên herî ewle yên Paktîkayê
tê zanîn, milîtanên Hakkanî lê
çalak in.
7
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
Belgeya helwestê
ya Demîrtaş
Namzetê hevserokê HDP’ê yê serokomariyê
Selahattîn Demîrtaş belgeya xwe ya helwestê li
Stenbolê aşkerakir.
Belgeya helwestê ya bi ser navê
‘Banga Jiyana Nû’ wiha ye:
Der barê namzetiya min de: Em
bo Tirkiyeyê ne tenê serokomarekî
nû, di heman demê de jiyanek nû
pêşniyar dikin. Ev pêşniyar ji bo
tesîskirina jinûve li ser hîmên biratiya wekhev pêşniyareke.
Banga me: Divê jiyaneke nû,
azad ya ku bawerî û gelên Tirkiyeyê naşibin hev û naşibînin hev bê
înşakirin.
BANGA JIYANEKE NÛ
DEMOKRASIYA RADÎKAL E
Ez ji bo ku bibim serokomarekî
ku li ser civakê otorîteya wî bilind
ibe, dijdemokratîk, burokratîk û
li ser feraseta zayendî ya dewletê
rune, nebûm namzet. Serokomarê
ku em xelaya wê dikin, ya li cem
gel cih digire û ya bi gel re ye.
Wateya vê; bi hev re rêvebririne,
hevparkirina rêveberiyê ye. Ne bi
rêvebirin, îradeyeke ku bi hevrebûnê pêk tîne, de ji kesan re dê ji
gelan re bide qezenckirin.
Jiyanek nû; li dijî newekheviya
bawerî, olî, zayendî û çînî, yên
dengê wan nayê bihistin, yên ne
xwedî desthilatdariyê ne, yên bê
hêz hatine hiştin dê şîn bibin.
“Jiyanek nû; li dijî fezkirinên
yek tîp piranî, ji bo bihevrebûna
dildarî û wekhev a cudahiyan, hebûneke civakî vedibêje. Em ji dil
bawer dikin ku Tirkiyeyek azadîxwaz û demokratîk pêkane.
Tirkiye êdî di serê riya ku vediqede ye. Bi pêngavên ku an dê
otorîteya dewletê zêdetir bike, an jî
dê bi pêngavên demokratîk radîkal
ya ku hesreta jiyaneke bi rumet ya
hemû bidestan, bikevin guherîneke
ji kokê.
Ji bo guherîna demokratîk bi
hêza kesên ku îtîrazê vê pergalê
dikin, guherîneke bi kok ya navenda aloz û burokratîk ya ku ji
Enqereyê tê diyarkirin di destê me
de ye. Ji ber vê yekê di van hilbijartinan de sê namzet, lê du xet
hene.
Xeta me;
Gel raste rast xwe bi rêve dibe,
baweriyên cuda bi awayekî azad û
rumet ku dikarin xwe îfade bikin
û her wiha cîhaneke ku her kes dikare xwe îfade bike û biryara xwe
bide îfade dike.
Xeta me;
Di nava pergala neolîberal,
dijdemokratîk de, tercîheke ferzkirinê ya ku di nava ferasetên yekparêz-mezhebî an jî netewperestî
diguhere, red dike.
Xeta me;
“Bi şîara ‘Hikûmeta herî baş
ya ku herî kêm ferz dike’ ye bawer
dike, pergaleke ku dewletê biçûk
dike û welatiyan û demokrasiyê
mezin dike, hedef digire. Em
pêşniyar dikin ku sazbûna aloz ya
ku ji bo xizmeta bo dewletê hatiye avakirin, biguhere pergaleke
xizmetkar ya dewletê.
Dewlet êdî dê bê bi gotina yek
kesekî an jî hîyerarşiya li dora wî neyê bi rêvebirin. Meclisên Cumhur û gel dê raste rast tevli rêveberiya dewletê bibin.
Dê meclisên jin, ciwan, astengdar, komên baweriyan, nasnameyên cuda û komên çandî,
cotkar, kedkar û karkeran hebe. Bi
vî awayî li şûna merciyên ku rayeyên wan zêde bûne, dê rayeya gel
zêde bibe û ewlehiya rêveberiyeke
dewletê ya wisa dê bi dema serokomariya nû destpê bike.
Hemû kanalên dewletê dê ji
îradeya demokratîk a gelan re
vekiribe û dê bigihêje pêkanîneke
demokratîk.
Tirkiye ne ku sazbûnên hilberîna darve û vesayetê ya wek Lijneya
Ewlehiya Netewî, dê bi rêbazên
demokratîk, bi rêveberiyên herêmî
yên hatine bi hêzkirin bê bi rêvebirin.
Emê dewletê ne ji dewletê re,
ji îradeya gel re vebikin. Dewlet
ne Kontrolkirin, dê bibe Lîjneya
Kontrolê ya Gel. Dewleta vekirî û
zelal,şerta sereke ya bûyîna dewleta demokratîke.
Ne berjewendiyên delwetê, dê
berjewendî, xesasiyet û daxwazên
gel bibin nokteya esas.
BANGA NÛ YA JIYANÊ
BAWERKIRINA BI AŞTIYÊ YE
Îradeya aştiyê ya gelênTirkiyeyê ewlehiya pêvajoya muzakereyane.
Di hilbijartinên serokomariyê
de biryarbûna hêzên demokrasiyê
dê pêvajoya aştiyê lezgîntir bike û
dê hîmên muzakereyan saxlemtir
bike.
Çareseriya pirsgirêka Kurd dê
bi demokratîkrabûna Tirkiyeyê re
mezin bibe. Her ku pirsgirêk çareser bibe, dê Tirkiye demokratîk
bibe, her ku Tirkiye demokratîk
bibe dê çareserî leztir be. Îradeya
ku vê pêk bîne, bi me kesên ku
bi salane têkoşînê dimeşînin, bi
hêzên demokrasiyê yên Tirkiyeyê
re heye.
Hedefa me ya Çankayayê ji çavderiyeke mayînde xwedî girîngiyeke stratejîk e. Em talîbê pêvajoyeke ku demokrasiya radîkal
mayînde dibine. Armanca hedefa
me ya guherînê ev e.
Cuhahiyên me, me qels nakin,
berovajî vê me bihêz dikin.
Tirk,Kurd, Elewî, Ermenî,
Rum,Êzdî, Suryanî, Keldanî, Ereb,
Çerkez, Laz, Pomak, Romen hemû
bi hev re netewa demokratîk ava
dikin. her cureyê yekparêziyê dê bi
dawî be, li şûna wê dê feraseteke
piraniyê esas digire dê serdest
be.
Emê ji dema makeqanûna
dewletê, derbasbûna pêavjoya
makeqanûna gelan pêk bînin.
BANGA JIYANA
NÛ EDELETE
Sernivsîkarên
makeqanûna
heyî demek berê mahkumê cezayê
muebetê bûn. Ev 35 sale em di bin
cuntayeke ku rewabûna wê tuneye de dijîn. Parastina rayeyên vê
makeqanûnê, parastina darbeyê
ye.
Guhertina vê makeqanûnê êdî
ferze ku bê guherin. Hewcedariya
civaka Tirkiyeyê bi makeqanûneke
azadîxwaz, civakî, wekhev, ekolojîk, pirçandî û pir nasnameyî
heye.
Makeqanûna Nû dê bibe peyaman civakî ya jiyaneke nû û Tirkiyeya Demokratîk.
BANGA JIYANEKE NÛ
AZADIYA BAWERIYANE
Jiyaneke bi hev re ancax di esasa wekhevî û azadiyê de pêk tê.
Divê hemû zextên li ser Elewî,
Xiristiyan, Musevî, Êzdî û baweriyên cuda rabin. Divê pêşî li jiyaneke azad a civakî bê vekirin.
Divê mafê zimanê zikmanî bê
dayîn, divê Wezareta Karê Diyanetê ku heta îro li gorî feraseta
fermî ya olî a dewletê xizmet kir
bê rakirin. Divê dawî li yekparêziyê bêdayîn. Di serî de ji pirtûkên
dersan yên dibistanan û hemû dukomanan divê gotinên nefretê yên
der barê baweriyan bê rakirin.
Divê Malên Cemê û hemû
warên ayên baweriyên cuda bigihêjin statuya qanûnî.
Divê ol ji tekela dewletê bê rizgarkirin û ji amûra siyastê derkeve,
her welatiyê ku baweriya wî ya olî
heye divê li gorî esasa welatîbûnê
bijî û laîkbûn pêş bikeve.
BANGA JIYANEKE
NÛ KESK E
Ji berxwedana gundiyên Ber-
gama ya li dijî madena zêr ya sîyanurê heta îro komkujiyên xwezayê
ji rojeva welat nakeve.
Tabloya hemûna faktoran hemane. Jina ji Behra reş ya ku li ser
çemê wan HES tê çêkirin berxwe
dide û dîsa cotkarê Trakyayê yê
ji ava jehrî ya Ergeneyê hilberînê
xwe av dide, gundiyên bi tehdîdên
nukleerê re rû bi rûne hemanin.
Ax, hewa, av û her cureyên din
yên cîhanê; kesên ji bo van berxwe nedin ne mumkune ku behsa
pêşerojê bike.
Mafê jiyanê tenê ji bo mirovan
ne mafekî derbas dare. Ji ber vê jî
parastina mafê hemû zindiyan yek
ji rêgezên me ne.
BANGA JIYANEKE
NÛ CIWAN IN
Ciwantiya ku li dijî kesên ku
dibêjin em xwedî vî memleketîne
bûne serhildan, ji aliyê pergalê ve
îro terkî betaliyê hatine kirin û bi
pirsgirêkên wekê perwerdehiyê re
rû bi rû hatine hiştin.
Di jiyana nû ya ku me banga
wê kiriye de, ciwanên ku bi betalî,
xizanî û zextan hatiye terbiyekirin
dê di rêveberiyê de bibin xwedî
gotin.
Di meclisên Cumhur yên ku em
ava dikin de dê bi meclisên ciwanan re tevlibûan aktîf ya ciwanan bê
pêkanîn û astengiyên qanûnî yên li
pêş rêxistibûna ciwanan rabe.
Ciwan li şûna ku bi pirsgirêkên
xwe re mijul bibin dê li dijî zîhniyetê bibin dengê ciwanên jiyaneke
nû.
Mizginiya jiyana nû ciwan didin.
Ciwan aliyê ne ku bi serkevin,
beşa ku divê derkevin seri ye.
BANGA JIYANA NÛ MAFÊ
PERWERDEHIYÊ YE
Perwerdehî mafê her welatiyekî
yê divê bê pere jê fêdeyê bigirê ye.
Divê pêşiya her kesî bê vekirin ku ji
mafê perwerdehiyê fêdeyê bigirin.
Divê butçeya bo perwerdehiyê bê
zêdekirin û divê butçe bi awayekî
adîlane bê bikaranÎn.
Divê dersên olî yên ferzkirî bên
rakirin. Divê li gorî ol û daxwaza
kesan ders bên dayîn. Divê mafê
zimanê dayikê wek maf bê nasandin û di hemû pêngavên dersan de
ligel zimanê fermî, derfetê zimanê
dayikê bê dayîn. Divê perwerdehî
bi pirzimanî bê amadekirin. Kesek
jî daxwaz bike divê her kes bê pirsgirêk bigihêje mafê xwe.
Divê perwerdehî ji navendîbûna
azmûnê derkeve. Divê YOK bê
rakirin. Divê xweserîbûna îdarî û
akademîk ya zanîngeha bê berfirehkirin.
BANGA JIYANEKE NÛ JINE
Her roj 5 jin tên qetilkirin. Komkujiya jinê bê navber didome. Em
her tim li dijî komkujiya jinê bûn
xwedî helwest dê ji vir şûnde jî
wisa be. Jiyaneke nû ancax bi rêxistibûna jinê pêkane. Her civak bi
qasî azadiya jinê azade.
Banga jiyaneke nû civaka
azadîxwaz a zayendiye
Kesên LGBTÎ ji aliyê pergalê ve
nayê dîtin. Di jiyana nû de dê hemû
nazmeyên zayenî beyî ku rastî
newekheviyê bên dê hebûna xwe
bidomînin.
BANGA JIYANA NÛ
AŞTIYA CÎHANÊ YE
Tirkiye di polîtîkaya derve de
divê biçe guherînê. Li şûna polîtîkayên Tirkiyeye dema vesayeta
leşkerî yên pirsgirêkan ji nedîtîve
tê, em bi pirsgirêkên giran yên hêzê
re rû bi rûne.
Polîtîkaya derve ya Tirkiyeyê,
li Rojava hatiye rawestandin û di
pêvajoya endamtiya YE’Yê de
hatiye sekinandin.
BANGA JIYANA NÛ
RÊXISTINBÛNE
Dema neolîberal guherîna bi kok
ya îstîhdam, hilberîn û mulkiyetê bi
xwe re anî. Pêvajoya hilbijerînê bi
şeklên cuda hat parçekirin.
Mafê hemû karkeran ji destê
wan hat girtin. Ji bo şert û mercên
karkeran bê sererastkirin em hedef
dikin ku emê bibin şopdarê mafên
civakîyên kedkaran.
6
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
TÊKOŞÎNA DIJÎ
BIRÇÎBÛNÊ BI
SER NEKET
Li gorî rapora saziya têkoşîna li dijî birçîbûn û xizaniyê ya sala
2014’an, li cîhana me ku 842 mîlyon kes di rewşa birçîbûna
kronîk de ne, nêzî 2 mîlyar kes jî nikarin xwe bigihînin vîtamîn û
mîneralên têrker
Rapora têkoşîna li dijî
birçîbûn û xizaniyê ya
sala 2014’an a Bernameya
Pêşvebirinê ya Neteweyên
Yekbûyî (UNDP) li paytexta
Almanya Berlînê ji raya giştî
re hat aşkerakirin. Li cîhana
me ku 842 mîlyon kes di
rewşa birçîbûna kronîk de
ne, nêzî 2 mîlyar kes jî nikarin xwe bigihînin vîtamîn û
mîneralên têrker.
Armancên Mîlenyûm ên
Neteweyên Yekbûyî di sala
2000’an de ji bo kêmkirina xizaniyê ragihand, zehmet e ku
heta sala 2015’an pêk werin.
Di konferansa li Berlînê de,
der barê xebatên têkoşîna li
dijî nexweşî û birçîbûnê de
agahî hat dayîn. Li gorî rapora
UNDP, di serî de parzemîna
Afrîkayê pirsgirêka herî mezin a li welatên bi pêş ve
diçin nexweşiyên şewbê ne.
Nexweşiya ta jî serkêşiya vê
dike.
UNDP û saziyên alîkariya însanî yên partnerê wê di
nava 10 salan de 700 mîlyon
mêjkuj li Afrîkaya Sahara
hatin belavkirin û bi saya vê di
navbera salên 2000 û 2012’an
de di serî de zarok 3,3 mîlyon
mirov ji vê nexweşiyê hatin
parastin.
842 MÎLYON BIRÇÎ NE
Di rapora UNDP de bal
tê kişandin ser Armancên
Pêşveçûnê yên Mîlenyûm
(Hezar sal) ên Neteweyên
Yekbûyî di sala 2000’î de
ragihand û cih da nirxandinên
li ser birçîbûn û xizaniyê. Li
gorî vê yekê di sala 2000 de
li welatên bi pêş dikeve yek
ji du kesan xwedî hatineyeke
rojane 1 dolar 25 centî ye. Li
gorî Armancên Mîlenyûmê
diviyabû xizanî heta sala
2015’an bi qasî nîvî bihata
kêmkirin.
Îro ev rêje ji her pênc kesan
daketiye 1 kesî. Di raporê de
tê destnîşankirin ku ligel vê
yekê jî li gelemperiya cîhanê
842 mîlyon mirov bi birçîbûna kronîk re rû bi rû ne. Di
têkoşîna li hemberî birçîbûnê
de li hin welatan encamên baş
derketin holê, lê li hin welatan encamên erênî rû nedan.
Welatên ku herî zêde pirsgirêka birçîbûnê lê tê jiyîn
jî, Afrîka Sahara û welatên
Asya Başûr in. Li gel bi sed
mîlyonan mirovên di nava
lepên birçîbûna kronîk de ne,
nêzî 2 mîlyar kes jî mîneral û
vîtamînên pêwîst peyda nakin.
Sekreterê Giştî yê Rêxisitna
Alîkariyê li dijî Birçîbûnê ya
alman Wolfgang Jamann ligel
birçîbûna kronîk balê dikşîne
ser fenomeneke ku weke ‘birçîbûna veşartî’ bi nav dikin.
Jamann ragihand ku bi tevlîbûna van kesan re hejmara
mirovên nikarin xwe têr bikin
digihêje 3 mîlyaran. Jamann
destnîşan kir ku ev rewş bi
taybetî bandorê li pêşketina
zarokan dike û xwest giranî li
ser vê mijarê bê dayîn.
AJANDA NÛ TÊ
AMADEKIRIN
Encamên zelal ên xebatên
di çarçoveya Armancên Mîlenyûmê de hatin meşandin wê
di sala 2015’an de bên wergirtin. Lê belê tê zanîn ku ji
niha ve ji bo dema piştî sala
2015’an ajandayeke nû hatiye
amadekirin. Richard Dictus ê di pêşkêşkirina rapora
UNDP de cih girt û destnîşan
kir di ajansa nû de pêwistî bi
‘rêbazeke nû ya nêrînê û projeyên innovatif’ heye. Dictus
diyar kir ku di demeke nêz de
nifûs wê bigihêje 8 mîlyarî û
berpirsyarî jî wê zêde bibin.
Rêveberê Neteweyên Yekbûyî
da xuyakirin ku di ajansa nû
ya piştî sala 2015’an de wê
girêdana bi hev a welatên bi
pêş dikeve û welatên pêşketî,
wê li ber çavan bê girtin.
Nivîskara
Afrîkaya
Başûr Nadîne
Gordîmer
jiyana xwe ji
dest da
Nivîskara Afrîkaya Başûr a
xwedî Xelata Wêjeya Nobelê
Nadîne Gordîmer di 90 saliya
xwe de jiyana xwe ji dest
da. Nivîskara jin Gordîmer
di têkoşîna li hemberî rejîma
Apartheîd de cih girt û yek ji
nivîskara herî navdar a welatê
xwe bû.
Li gor daxuyaniya ku ji aliyê
malbatê ve hat dayîn, Gordîmer
dema li mala xwe ya li Johannesburgê di xew de bû jiyana xwe ji
dest da.
Gordîmer ku endama Civaka
Spî ya bi zimanê Îngilîzî bû, yek
ji nûnera hişmendiya wêjeyî ya
Afrîkaya Başûr bû. Berhemên wê
ji aliyê rejîma Apartheîd ve demeke dirêj hatin qedexekirin.
Nivîskar rejîma nîjadperest bi
tundî şermezar dikir. Newekheviya civakî ya jin û mêrên li Afrîkaya Başûr û zehmetiyên wan
ên hestiyarî di berhemên xwe de
vedigot.
Gordîmer, di 20’ê Mijdara
1923’yan de hat dinyayê. Bavê
wê Yahudî û dayika wê Îngilîzeke Xirîstiyan bû û ew bi xwe jî
Xirîstiyan e. Gordîmer, dema
temenê wê bû 15, bi cihêwaziya
nîjadperest re rû bi rû hat. Projeqanûna çavdêriyê ya nû bi
lez ji perlementoyê derbas dikin
Vê hefteyê Hikûmeta Tory, bi
qebûlkirina ji aliyê her sê partiyên mezin, bi lez qanûneke nû
ya çavdêriya sîvîlan ji perlementoyê derbas kir. Di qanûna
nû de, şîrketên peywendiyan
mecbûr dibin zanyariyên peywendiyên muşteriyên xwe bo
heyama salekê hilbigirin.
Lazim e qanûnên nû bi proseyeke dirêj, hinek caran bi salan, bên gotûbêj kirin, guhertin,
û şandin di nav bera herdû perlementoyan: jor û jêr. Lê vê hefteyê
Cameron, li gel pejirandina Partiya Nick Clegg, di konfrenseke
çapemenî de ragihand ku ev
qanûn wê bi lezûbez, ji ber ‘rewşa
awarte,’ ji perlementoyê bê derbas kirin.
Partiya Karkeran jî piştgiriya
vê çendê kir, lê Ed Miliband
hinek guhertinên biçûk ji Cameron xwestin, ev jî hatin qebûl kirin
ji aliyê hikûmetê ve.
Saziyên sivîl wek Open Rights
Group (ORG), saziya parastina
proseya demokratîk bo parastina
mafên insanî, li dijî vê bûyerê
der ketin. Jim Kilbock, rêberê
ORG got “Ev qanûn hêzên dewletê di warê çavdêriya şexse û
neqanûnıyan zêde bike...Binpêki-
rina heqên me yên insanî ye”
Ratyonala hikûmetê ew e ku
Brîtanya di rewşeke awarte de ye
û lazim e xwe biparêze. Ser ketinên Daiş wek nimûneyek ji vê
çendê re dide. Ev qanûn bo cara
yekem şîrketên biyanî jî dixe bin
dewsa vê qanûnê. Êdî Google,
Facebook û Twitter jî mecbûr dibin zanyariyên bikarhênerên xwe
radestî hikûmetê bikin. Don’t
Spy On Us, koalisyona saziyên dij-çavdêrî got: “..Û rewşa
awarte wek hincetek bi kar anî ji
bo berfirehkirina hêza xwe li ser
me.”
Di dengdanê de, piştî proseyên
proje-qanûnan bi tevahî di rojekê
de derbas kirîn, bi tenê 49 perlementer li dijî vê qanûnê deng dan,
li dijî fermanên partiyên xwe. Teresa May, wezîra hûndir, got ku
divê xelk ji vê qanûnê netirsin,
û ku ti hêzên nû nade dewletê:
“Ev hêz beriya 14 salan hatibûn
pejirandin, em bi tenê qanûneke
nûjen der tînin da ku rewşa qanûnî
ya van hêzan zelaltir bibe.”
Edward Snowden, karmendê
berê yê NSA, ku beriya salekê
bi îşfayên xwe dinya hejand, bi
awayekî tund li dijî vê qanûnê
axivî: “Ev salek e mecal heyî vê
qanûnê bi berfirehî gotûbêj bikin,
çima di deqeya dawî de ji nû
xwe kirin camêr û bêyî guftûgo
qanûnê der tînin?”
Amed Hirori
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
5
4
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
Qirêja hewayê
li Londonê
‘sebebê
karesateke
tendirustî ye’
London di nava ‘karesata tenduristiya xelkê’ de ye û qirêja
trafîkê wê bi kêmî 15 salên din
ji tixûbên Yekitiya Ewrûpayê
(YE) derbas bike.
LONDON JIBO MITÎNGA
DEMIRTAŞ AMADE YE
Namzetê serokkomariyê yê HDP´ê Selahattin
Demirtaş 20´ê Tîrmehê tê Londonê. Xebatên
amadekariyê ji hêla komîteya amadekar ve
ber bi dawiyê tên.
Namzetê HDP´ê yê serokkomariyê
Demirtaş di çarçoweya xebatên hilbijartinê
de derdikeve gera Ewropayê û 20´ vê mehê
(Tîrmeh) roja Yekşemê tê paytext Londonê.
Mitîng dê li salona Lee Valley Athletic Centre were kirin. Mitîng dê roja Yekşemê saet
13:00an dest pê bike.
Jibo xebatan malperek jî hatiye amade
kirin. Kesên dixwazin di derbarê xebatan
de agahiyan bistînin dikarin www.demirtasdesteklondra.wordpress.com ziyaret bikin.
Wekî din jî dikarin bi rêya hejmara telefonê
07476486354 jî bigihêjin komîteyê.
Navnîşana Lee Valley Athletic Centre:
Lee Valley
Leisure
Complex
61 Meridian Way Edmonton London N9
0AR
Di sê mehan de 3.6
milyon tûrîst hatin
Londonê
Londonê di sê mehên ewil yê îsal de bi xêr hatina 3.6 milyon
tûrîstan kir. 3.6 milyon - hejmara herî mezin ya sê mehên yekem
yên salekê - bo geştê berê xwe dabû London, %8.6 ji heman
heyama sala par bêhtir.
16.8 milyon kes di 2013 de
bo geştê hatibûn Londonê, ew
bi xwe rekor bû, lê hejmarên
destpêka îsal nîşan didin ku du
salan bi ser hev rekor wê bê
şkandin.
Xerc kirinên tûristan jî zêde
bû: di yekem çarêksala 2014´an
de 2.44 milyar Sterlîn hatin
xerc kirin ji aliyê tûrîstan ve,
%14.6 ji sê mehên yekem ên
sala par bêhtir. Lê ji van hejmaran xwiya ye ku her yek kes bi
navîn kêmtir xerc dike ji kesekî
sala par.
Hefteya borî Londonê xelata
Mastercard ya Bajarê Tûrîzmê
yê Herî Navdar wergirtibû, û
serî ji Bangkokê - wergira xelata 2013ê - stand.
YE rêjeyên qirêja hewayî tixûb
kiribûn û heya 2015 mecal da dewletên endam ku ji wan tixûban bên
xwarê. Lê di dadgeha Ewrûpayê de
saziyeke hikûmeta Brîtanya biriye
dadê, û tê de diyar bû ku Brîtanya
nikare heta 2030 ‘bi kêmanî’ bigehîje tixûbên sala 2015an.
Bi hezaran insan salane bi
hilkişandina Nîtrocen Dioxîd
(N02) dimirin, û Komisyona Ewrûpa biryar daye ku çalakiyan li dijî
Brîtanya dest pê bike di Dadgeha
Edaletê ya Ewrûpa de.
Wezîrê Sî yê Jingehê Barry
Gardiner got ku “nifşên nû yên
zarokan bi tevayî di xeteriyê de
ne.”
Wezareta Jîngehê got: “Em
bi awayekî berfiher li başkirina
kalîteya hewayî xerc dikin.”
Ofîsa Boris Johnson got hejmara kesên ku di deverên ji
tixûbên qanûnî derbaz bi nîvî bûye
ji roja ew hatiye hilbijartin.
KEVNEŞOPIYA 2000
SALAN HAT ŞIKANDIN
Rê li ber Pîskoposên Jin vebû.
Dêra Inglîstanê di biryareke
dîrokî de qebûl kir ku êdî
pîskoposên jin hebin. Duşemê
encûmena dêrê bi 152 deng
li dijî 45 dengên ‘na’ rêbaza
nû ya dêrê pejirand. Biryara
dêrê kevneşopiyeke 2000 salî
dişikîne, 45 endamên encûmenê
dengê ‘na’ avêt, ji bo ‘parastina kevneşopiyan û daxwaza
xwedê.’
Beriya 20 salan piştî çend
salên bi nîqaşên tund, keşeyên
jin hatin qebûl kirin, û di bîst
salên pişt re piştevanên jinan
bo postên bilindtir di dêrê de
hêdî hêdî hewl didan ku rêjeya
dengên ‘erê’ bilind bikin. Gelek
caran di salên borî de dengdan
kirine û dengên na ser ketin
bi dest aniye, lê piştî Welby,
yek ji pîskoposên herî mezin li
Brîtanya, hefteya din piştgiriya
jinan kir, êdî gelek li dûv şopên
wî ketin û nêrîna xwe guhertin.
Tom Sutcliffe 2012 li gel 74 endamên din dengê ‘na’ avêt, lê vê
hefteyê anî ziman ku ev dengdan dê ‘femînîzma hevparî’
bigehîne dêrê.
Parlementoya jêr gef li dêrê
xwaribûn ku eger dengdan bi
ser neketiba, û Serpîskoposê
Canterbury Welby gotibû ew dê
encûmenê birûxîne û dengdanên nû bike eger dengên na bi
ser ketiban.
Dibe ku dawiya vê salê
yekem endama jin cih di encûmenê de bigre, û havîna
2015 yekem pîskoposa jin di
dîroka Înglîstanê de dest bi kar
bike.
3
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
Li paytext Londonê jibo
piştgiriya Kobanê çalakî
Li dijî êrîşên çeteyên DAIŞ ên li hember Kantona Kobanê li paytext Londonê sê rojan
ser hev çalakî hatin kirin. Çalakiya yekem roja Yekşemê li qada Trafalgarê bi tevlîbûna
sedan Kurdistanî hat kirin. Roja Duşem û Sêşemê jî ciwanên Kurd li pêşiya dêra St Paul
çalakiya xwe berdewam kirin.
Bi sedan Kurdistanî roja
Yekşemê li qada Trafalgarê kom
bûn û heta pêşiya avahiya serokweziriya Ingilîstanê meşiyan.
Di çalakiyê de bê navber dirûşmên
piştgiriyê hatin qêrîn û bang li
hikûmeta Brîtanî hat kirin ku
li hember van êrîşan bêdeng
nemîne.
Di çalakiya ku ji hêla Ciwanên
Kurd ve hatî organîze kirin de
pankartên li ser ´Kobanê Kurdis-
tan ê´, ´Daîş dikûje, YPG diparêze´
nivîsî hatin rakirin. Di çalakiyê de
ciwanê bi navê Mehmet Aksoy axaftinek kir û anî ziman ku dewletên
bêdeng dimînin hevparê van êrîşên
li hember Rojava ne. Wekî din
Aksoy da zanîn ku Daîş dijminê
mirovahiyê ye û divê dewleta Ingilîz li hember kirinên van çeteyan
bêdeng nemîne û piştgiriya Rojava
bike.
Roja Duşem û Sêşemê jî çalaki
li pêşiya dêra St Paul berdewam kir
û belavokên derbarê êrîşên Daîşê
de hatin belav kirin.
Li hember êrîşên Daîşê li tevahiya Ewropa jî çalakî berdewam
dikin. Li hember van êrîşan partiyên Kurd seferberî îlan kiribûn û
piştî banga seferberiyê bi sedan ciwan tevlî refên YPG bûbûn. Hefteya dawî hatibû ragihandin ku di
êrîşên çeteyên Daîşê de tevî çekên
giran şopa çekên kîmyewî jî hatine
peyda kirin.
Rêxistina Efûyê: DAIŞ û
artêşa Iraqê komkujiyan dikin
Rêxistina Efûyê ya Navneteweyî (Amnesty International) ya
navenda wê li Londonê ye der barê sûcên li dijî mirovahiyê yên
di dema şerê navbera Dewleta Îslamî ya Iraq û Şamê (DAIŞ) û
yekîneyên artêşa Iraqê de tên kirin, hişyarî da. Rêxistina Efûyê
ragihand ku DAIŞ’ê li gelek herêma bi awayekî komî mirov înfaz
kirine û komkujiyên li dijî sivîlan jî li gorî mezheba wan dike.
Ji pisporên Rêxistina Efûyê
Donatella Rovera ya çû herêmên
lê pevçûn hene û di nivîseke xwe
de destnîşan kir ku sivîlên li Iraqê
di nava xeternakeke şerê mezhebî
de hatine bicihkirin. Rovera ragihand ku ji ber hovîtiya DAIŞ’ê û
êrîşên hewayî yên artêşa Iraqê bi
sed hezaran mirov neçar mane ji
cih û warê xwe bimînin û anî zi-
man ku li herêmên di bin kontrola
DAIŞ’ê de gelek bûyerên revandinê rû dane. Rovera da zanîn ku
hin kesên hatine revandin cesedê
wan hatine dîtin.
Rêxistina Efûyê diyar kir ku
di nava kesên hatine revandin û
mirî hatine dîtin, du kesên ji heman malbateke ji Mûsilê jî hene.
Rêxistinê da xuyakirin ku dema
cesedê van kesan hatin dîtin, hat
dîtin ku destê wan girêdayî bû,
qirika wan hatibû jêkirin û serê
wan hatibû eciqandin. Pispora
Rêxistina Efûyê destnîşan kir ku
bi taybetî êrîşên li hemberî mirovên ne Sunnî peyama ‘hûn li
vir ne ewle ne’ ji gelê sivîl re tê
dayîn.
Rêxistina Şopandina Mafên
Mirovan a Navneteweyî (HRW)
jî artêşa Iraqê sûcdar kir. HRW
dabû xuyakirin ku roja Îna bihurî yekîneyên ewlekariyê yên
Iraqê û milîsên nêzî hikûmetê,
girtî û hikumxwarên Sunnî yên li
girtîgehan, bi awayekî komî înfaz
kirine.
Pispora Rêxistina Efûyê Donatella Rovera di nivîsa xwe de anî
ziman ku karên artêşa Iraqê jî dibin sedema mirina sivîlan û ragihand ku ji ber êrîşên top û hewayî
yên artêşa Iraqê bi dehan kesî jiyana xwe ji dest dane. Rovera got,
“Hemû aliyên şer, sûcên şer kirin
û mafên mirovan binpê kirin.”
DAIŞ’ê di 10’ê Hezîranê de
bêyî rastî berxwedanekê were
girîngtirîn bajarê petrolê yê Iraqê
Mûsil bi dest xistibû. DAIŞ a ku
di dawiya meha Hezîranê de li
herêmên Iraq û Sûriyeyê xîlafet
îlan kir, înfazên komî yên li gelek
bajaran, di înternetê de weşand û
diweşîne.
2
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
Fermo bi Kurdî!
Nasandina ferdên malbatê:
Kurdî
English
Dayik
Mother
Bav
Father
Hevjîn
Spouse
Hevjîna min
My wife
Hevjînê min
My husband
Mêr
Man/Husband (informal)
Jin
Women/Wife (informal)
Kur
Son/boy
Keç
Daughter/Girl
Xwîşk
Sister
BiraBrother
Dapîr
Bapîr
Nevî Ap
Xal
Met
Xaltî
Birazî
Xwarzî Pismam
Dotmam
Mixaletî
Kurmet
Keçmet
Grand mother
Grand father
Grand child
Uncle
Maternal uncle
Paternal aunt
Maternal aunt
Nephew/Niece (from brother)
Nephew/Niece(from sister)
Male cousin (from uncle)
Female cousin (from uncle)
Cousin (from maternal uncle and aunt)
Male cousin (from paternal aunt)
Female cousin (from paternal aunt)
Ez Brîtanî me. Ez ji Britanya me.
Ez bîst û pênc salî me.
l am British.
l am from America.
l am twenty five years old.
Xwîşkek û du birayên min hene.
Ez zewicî me û du zarokên min hene.
Navê hevjîna min Suzi ye.
Navê hevjînê min Mark e.
Keça min nozdeh sali ye. l have a sister and two brothers.
l am married and have two children.
My wife´s name is Suzi.
My husband´s name is Mark.
My daughter is 19 years old.
Tu Koban î
Di govenda rim û rengan de
Di pêlvedana tem û mijan de
Di halana baskên hespan de
Di zindana rêz û peyvan de
Di dûmana şewata dilan de
Tu Koban î
Tu stêrka dilê şevê yî
Çûrisîna
Li ser eniya Şehîdan î!!!
Ehmed Huseynî
KARWANÊ
JİYANÊ
Xwezî em kanî û robar bûna
îro. Xwezî em av bûna, newal
û derya bûna. “Ey av û av/ey
av û av daîm diçim/dengê te
tê/ji kê re dikî zikrê helal/ji kê
re dikî vê taetê.” Bila em av
bûna îro. Feqî van risteyan li
ser me bixwenda. Em tî û tî
biherikiyana. Çol bi ço biçûna.
Xwezî em av bûna. Xwezî av
em bûna!
Germa havînê, tîna betonên
neyar û sotîneriya hesinên
zindanê. Dilên tije şoreş, şoreşên
tije hevaltî, hevaltiyên tije Kurdistan. Dilê Kemal, Xeyrî, Akîf û
Elî.
Ev ne heyat e, jehrejan e, janejehr e! Karwan birê ketiye. Beden dîl, tî û birçî dibin gulebaran
û mirin di barana faşîzmê de.
Ma qey gul ker bûne. Tu li ku yî
Amed! Karwan birê dikeve, kanê
îsyan û volqan?
Xwezî qevdegulek çiyayî
bûma û bi destên zarokek biçûma ba rêheval Xeyrî. Cêrek ava
Kaniya Mezin bûma bi destên
keçek kurd biçûma ba hevalê
Kemal. Perîav û ewrmexmûr
bûma, biçûma ba Akîf. Xwezî,
ax Amed, xwezî ez û tu baharek
Medî bûna, biçûma ba biçûkê
karwan Elî. Bila hilweşiya
zindan, hesin bûbûna hiriya
pezê Çarçelayê. Beton bûbûya
berûyên daristanek çiyayî.
Seydayê Tîrêj dixwîne: “Kawranê me birê ket/ şev reş û tarî.”
Newroz nîn bû bûn Newroz Ma-
zlûm. Rûmeta gulan û vîna agir
hatibû dizîn, bûn gulana agirê
çaran. Mirovên tî çi di xewna
xwe de dibînin. Ya ku diçe xewna karwanê jiyanê kîjan can e?
Barana ku bi ser tîbûna wan de
dimire û ewrên ku ser tîbûna wan
de nikarin bibarin ewrên kîjan
dilê me ne?
Şev, tî, roj, tî. Dem tî. Demsal, tî. Dar, tî, Amed, tî. Jiyan,
tî. Lê way Dîcle, tim diherike
ey hevalê Xeyrî. B ibarana Zagrosan ax sosin û beybûnan
vedike. Hevalê Kemal, Egîd li
Gebarê gazî te dike. bîranînên
we yên li bargehên filistîniyan bi
pepûleya agir re difirin. Hevalê
Akîf û Elî, zarok li Araratê dibin
bager, binevşên baweriyê vedibin
li tîbûna çolê.
Çardehê Tîrmehê! Zindana
Bastîlleyê çi ye li ber a Amedê?
Dîl kî ne, azad kî ne? Yên ku bi
awayê nepenî di qefesên nediyar
de digevizin, dikin bi şopa lingên
moristangekê? Av diherike rojiya mirinê ya jandar. Rojiya
mirinê diherike binxetê dibe Rojava. Ava Çemê Dîcle û Efrînê
lemelem e. Kobanê hesreta dilê
hevalê Xeyrî dixwîne. Karwanê
ku mirinê nas nake li Dêrikê dibe
stranek kurdî, suryanî, erebî û ermenî. Li Serêkaniyê YPG*YPJ
ye hevalê Elî.
Îro roja karwanê mirinkuj e.
Stêrkên karwankuj nema dikarin
zarokan bikujin. Xwezî bi canê
av. Di tîbûna Rojiya Vîndariyê de
carek din bû ‘av.’ Xwezî bi canê
avê. Bi herikîna robarê karwanê
ku ji stêrkên karwankuj netirsiya
gihîşt Rojava. Mal ava çavên
min, mal ava. Carek din, sond û
peyman, soz û can!
Mizgîn Ronak/A.Welat
Rojnameya Nûçeyan a Hefteyî
Çarşem, 16 Tîrmeh 2014
425
ı
y
a
d
A
n
i
m
i
ş
i
ğ
e
D
e
v
n
ı
Halklar
S
ş
a
t
r
i
m
e
D
n
i
t
t
a
h
ela
Lon
r
o
y
i
l
e
G
a
y
’
a
r
d
20 Temmuz 2014, Pazar - Saat 13.00
Lee Valley Athletic Centre
Lee Valley Leisure Complex, 61 Meridian Way,
Edmonton, London N9 0AR (Lee Valley sineması yanı)
Ulaşım: Bus W8 Selahattin Demirtaş’a Destek Komitesi (Londra): www.demirtaslondon.wordpress.com - 07476486354

Benzer belgeler