Aziz İgnatyos

Transkript

Aziz İgnatyos
Aziz İgnatyos
Rum Ortodoks Metropolitliği – Halep
El – Bişara Manastırı
Tanrı kuşanan Antakyalı
Aziz İgnatyos
Aziz İgnatyos ölümünün 1900. cü yıl kutlamalari
El – Bişara Manastırı yayınları
Halep – 2008
Türkçe çevi
Peder İspir TEYMUR
Mersin Ortodoks Kilisesi
Ruhani Reisi
2009
BİRİNCİ BÖLÜM
Aziz’in hayatı, öğretisi ve mektupları
Metropolit Pavlus Yazıcı’nın incelemesi
Aziz’in Hayatı, Öğretisi ve Mektupları
Aziz’in Hayatı
Aziz İgnatyos kilisenin semasında bir yıldız hızıyla
parıldadı. Ve ansızın yok oldu. “ Tanrı kurallarına çok bağlı
bir insandı. ” Yaşamının uzun bir bölümü hakkında bir şey
bilmiyoruz. Bütün bildiklerimiz, şehit edilmeden önce Roma’da
geçirdiği son haftalarıdır. Bugün yaygın olan kanı, Roma’da
Colosseum denilen basamaklı oyun alanında öldürüldüğüdür.
Şehit edilmeye götürülürken Aziz İgnatyos Hristiyan
topluluklarına uğradı. Suriye Antakya’sından yola çıkarak
Roma’ya varır. Yolda giderken, o zamanlar bilinen hristiyan
topluluklarına mektuplar yollar. Bu mektuplar Rab İsa Mesih ve
kilisesi için iman ve sevgi doluydu.
Bu mektuplardan aziz İgnatyos’un çok ateşli ve fedakar bir
kişi olduğunu anlıyoruz. Hatta bazıları ona “ İgnatyos ”
adının Latince bir lakap olarak verildiğini kabul eder. Çünkü
İgnis kelimesi ateş anlamına gelir. Ve bu isim kendisine
sonradan verilmiştir. Hem bu ismi ve hem de mektuplarında
kullandığı bazı Latince kelimeler nedeniyle bazıları onun
Romalı bir aileye mensup olduğunu söylerse de bu durum bunu
ispatlamaz. Çünkü bu tür isimler ve kelimeler Roma
İmparatorluğunun bütün bölgelerinde hem mahalli ve hem de
Yunanca ve Latince olmak üzere her üç lisanın imtiyazlı bir
kullanıma sahip olduğu dönemde yaygın bir kullanıma sahipti.
“ Tanrı Kuşanan ” lakabı ise İgnatyos’un mektuplarının
başlangıcında kendisi için kullandığı lakaptır. Bu sıfat
Hristiyanlar açısından gerçekten ayrıcalıklı bir sıfattır.
Allah’ı taşıyan anlamına gelir ve İsa Mesih ile olan ruhsal ve
cevheri alakayı gösterirdi. Ama aziz İgnatyos bu sıfatı bütün
Hristiyanlar için genelleştirir. Bu sıfatın vaftiz edildiği
günde mi yoksa sonradan mı verildiğini bilmiyoruz. Ama
gelenekler bu konuda iki hikayeden bahseder: Birincisi Vahşi
hayvanlar aziz İgnatyos şehit olurken onun kalbine hiçbir
zarar vermediler. Daha sonra onun kalbi üzerinde Hristos
(Mesih) kelimesinin altın harflerle nakşedilmiş olduğunu
görürler ve bu nedenle “ Tanrıyı taşıyan “ olarak
isimlendirildiğini anlatırlar. Bu konudaki ikinci hikaye ise,
İncil’de bildirilmiş olduğu üzere İsa Mesih’in çocukları
kendine çağırıp havarilerine: “ Bu çocuklar gibi olmazsanız
göklerin egemenliğine giremezsiniz ” sözlerini söylerken
kucağına aldığı çocuğun aziz İgnatyos olduğu rivayet edilir.
Bu da “ Allah tarafından taşınan ” anlamına gelir. Doğal
olarak her iki rivayetinde gerçek olmadığı anlaşılmakta. Zira
aziz İgnatyos’un kalbi vahşi hayvanların dişleriyle
parçalandı. Buna ilaveten, aziz İgnatyos eğer Mesih zamanında
küçük bir çocuk olsaydı, şehit edilmeye götürülürken birinci
yüzyıl sonunda yüz yaşına erişmiş olmalıydı.
Aziz İgnatyos’un bilimsel bir eğitimi olmadığı görülüyor.
Aksine, görünen o ki, onun, imanı çevresinden öğrendiğidir.
Altınağızlı aziz Yuhanna, İgnatyos’un havarilerle birlikte
yaşadığını nakleder. Antakya şehitlik rivayeti ile Efsafyos
onu Havari Yuhanna’nın öğrencisi olarak anarlar. Aynı Babyos
ve Polikarbos’ta olduğu gibi. Oysa Aziz İgnatyos mektuplarında
direkt olarak Yuhanna isminden hiç bahsetmez. Bu da ilginç bir
durum.
Oricennos’a göre havari Petrus’tan sonra Antakya Kürsüsü’nün
ikinci Episkopos’u aziz İgnatyos’tur. Efsafyos’a göre ise,
İfodyos’un halefi olarak Antakya kürsüsünün üçüncü
Episkoposudur.
Efsafyos onun episkoposluk dönemini 70 ve 107 yılları arasında
gösterir. Çünkü İgnatyos kendini Suriye Episkoposu olarak da
isimlendirir. Zira o zaman ve o bölgede Episkopos lakabı
kapsamlı bir egemenlik anlamına gelirdi.
Uzun süren bir episkoposluk hayatından sonra Romalılar aziz
İgnatyos’u yakalar ve ölüme mahkum ederler. Bu olay, Trayan
döneminin ortası ile Adriyan dönemi arasında yani 107 ile 118
yılları arasında ki – bu dönemde zulüm ve işkence artmıştı –
tarihsel olaylarda belirtilmiştir. Aziz İgnatyos’un şehit
edilişi ile ilgili Antakya rivayeti ise şöyle bildirir:
Yakalanışı ya İmparator Trayan’ın ilk hüküm sürdüğü yıllarda
Antakya’ya yaptığı ziyaret esnasında yani 113 lü yıllarda ya
da 106 yılındadır. Bugün yaygın olan ise şehit edilişinin 108
yılı ile azami 117 yılları arasında olduğudur.
İmparator Zomityan’ın zulüm döneminde (81-96) İgnatyos
hristiyanları ziyaret ederek onlara cesaret verir ve Mesih’le
birlikte olmak için şehit olmayı teşvik ederdi. Ama buna
rağmen yakalanmadı. Trayan’ın 98 yılında imparatorluk tahtına
oturmasından sonra hristiyanlara direkt olarak zulüm
yapılmıyordu. Çünkü bu dönemde Roma imparatorluğu barbarlar
ile savaş halindeydi. Fakat zafer kazanıp barbar toplulukları
yenince herkesin imparatora ve putlara tapınmalarını istedi.
Bu nedenle 113 yılında ülkelere saldırmaya başladı, dönüş
yolunda Büyük Antakya’ya uğrar ve burada hristiyanlar üzerine
bölgesel bir zulüm uygular. Bu durumda İgnatyos imparator
Trayan önünde imanını haykırmada tereddüt etmez. İmparator
Trayan şöyle sorar:
– Pilatus zamanında çarmıha gerilen şahsın öğrencisi sen
misin?
İgnatyos cevap verir:
– Ben haç üzerinde insanların günahlarını silen ve şeytanı ve
ağlarını çiğneyenin öğrencisiyim.
– Neden senin lakabın “ Tanrı taşıyan ” dır.
– Çünkü Mesih içimde yaşıyor.
– Her kim içinde Mesih’i taşırsa, halkın eğlenmesi için
Roma’ya kelepçeyle götürülüp vahşi hayvanlara atılsın.
O anda aziz İgnatyos kelepçeleri değerli bir bilezik gibi
kabullenip taktı. Bu azizin yolculuğu Antakya’dan başladı.
Küçük Asya, Yunanistan ve Roma’da son buldu. Antakya’dan
çıkışta imparator Adriyan tarafından ölüme mahkum edilmişti.
Ama ölüm emrinin Antakya’da değil Roma’da verilmiş olduğuna
dair açık deliller vardı. İmparator bu uzun güzergah boyunca
bulunan bütün Hristiyan topluluklarına bununla ibret vermek
istedi. Özellikle bu dönemde adı geçen bölgelerde hristiyanlık
imanına karşı ateşli bir eğilim vardı. İmparator Aziz İgnatyos
gibi büyük bir Hristiyan ruhani lider için verilen böyle bir
emrin güzergah üzerindeki bütün hristiyanlar için korku verici
bir ders olacağı düşüncesindeydi.
İgnatyos görülmemiş bir cesaret, sevinç ve hararetle şehit
olmaya doğru gitti. Şüphe yok ki, azizimiz bu gidişin İsa
Mesih ve hakikate hizmet etme tercihinin sonu olduğunu,
böylesi bir fesat döneminde imanlı olmanın bedeli olacağının
idrakinde idi. Böylesi bir ölüm hristiyanlar içinde korku
yaratma aracı olacağı yerde, azizin sevinci ve İsa Mesih’e
olan özlemi onların güçlenmesine ve ruhsal gelişimleri için
bir ders oldu.
Doğudan Batıya doğru yol aldı. Ve bu kayboluşu onun hayatının
yok olması değil aksine yeni dünya da doğuşu anlamındaydı. “
Onunla doğmak için dünyadan Allah’a doğru kaybolmak güzeldir.
” Roma’da maruz kaldığı işkenceleri özlüyordu. Ama bunlar onu
Mesih’e tam bir kurban sunusu olarak taşıyordu. Onun açısından
bütünüyle efendisine ait olmaktan daha büyük bir sevinç
olamazdı.
Yolculuğu yaklaşık olarak on kişiden oluşan esir ve askerler
gurubuyla başladı. Batıdan deniz yolunu aldıktan sonra kara
yoluyla Küçük Asya’ya geldiler. İgnatyos’un Hristiyan
toplulukların bulunduğu şehirlere yaklaşması, ondan etkilenmiş
olanların ona doğru koşmalarına neden oluyordu. Ama ona eşlik
eden askerler kolaylık göstermiyordu. İgnatyos mektuplarında
bunlardan “ Vahşileşmiş olanlar ” diye bahseder. Ama askerler
bu kalabalık topluluklar karşısında İgnatyosla konuşmalarına
fırsat vermiyorlardı. Onlara bir takım maddi rüşvetler
verilmek suretiyle İgnatyos’un halkla buluşmasına izin
vermeleri sağlandı.
Topluluklar onun gelişini gözlüyordu. Hatta onlardan bazı
gözcüler İgnatyos’un güzergahını takip ederlerdi. Episkopos
Polikarbos ve cemaatinde olduğu gibi eğer bir topluluğun
makamında duraklarsa diğer topluluklar oraya episkoposlarıyla
bir heyet gönderiyorlardı. Bütün bu toplulukların amacı
İgnatyos’un kelepçelerini söküp onu kurtarmak veya ona teselli
vermek veya uğurlamak değildi. Tek amaçları onun vaazını,
nasihatlerini ve öğretisini dinlemekti. Yolundan geçtiği
topluluklar veya kendisine gelen kiliselerin temsilcileri ona
kendilerini ve sorunlarını aktarırlardı. Özellikle
zorluklarını, içindeki bölünmeleri ve onları üzen hurafe ve
akımları dile getirirlerdi. (Mütehevvidler ve Müşebbihler….
gibi) İsa Mesih uğruna kelepçelenmiş olan İgnatyos ise bu
sevgi gücüyle bu topluluklara mektuplar yazarak imanlarını
güçlendirip vaazlarıyla ruhsal olarak onların problemlerine
yanıtlar verirdi.
Şehit edilişinin hikayesinde imparatorluğun merkezi Roma
arenasında Aralık ayının yirminci günü vahşi hayvanların
dişleri arasından kemiklerinin hristiyanlar tarafından
toplandığı rivayet edilir. Ve Antakya’ya götürülerek Defni
denilen yerin surları üzerinde bir mezara koyulduğu
belirtilir. Daha sonraları bu kemikler Roma’ya nakledilmiştir.
Antakya’da 17 Ekim tarihinde belki de kemiklerinin
nakledildiği tarih olan bu günde onu anma günü olarak
kutlanması gelenek haline gelmiştir. Roma’da ise bu anma Şubat
ayının ilk günü yapılırdı. Bugün ise onu anma günü yirmi
Aralıkta kutlanmaktadır.
Bu nedenle ritüellerimizde, bazılarının kabullenmekte tereddüt
etmeleriyle birlikte ilahi terennüm eden Romanos’a ait ezgiler
mevcuttur. Bu ezgiler Noel ezgileriyle benzeşir. Konusunu ise
aziz İgnatyos’un şehit edilmesi olayından, altınağızlı aziz
Yuhanna’nın vaazlarından ve tabi ki İgnatyos’un mektuplarından
alır. Bu olayları İsa Mesih’in doğumu konusuyla güzel bir
şekilde harmanlayarak bir ezgi şeklinde sunar. Rabbimiz İsa
Mesih’in doğumuna yakın olan yirmi aralık gününde başlayan
Ortodoks ritüellerimizden birkaç örnek verebiliriz:
“ Sen ki kamil bir sevgiyle yaralandın ve tutuşan aşkınla
alevlenen nefsin seni efendine sığınmaya götürdü, ey onurlu
peder. İşte o anda her zaman anılan sözlerinle şöyle
haykırdın: Ben beni yaratan için bir buğday tanesiyim, benim
yolum bütünümle vahşi hayvanların dişleri arasında ezilme
yoludur. Ancak o zaman ilahımız olan Tanrı için tertemiz bir
ekmek olurum. Bizi aydınlatması ve kurtuluşumuz için dua et. ”
“ Elmas gibi olan nefsin nasılda kılıç gibi vuruşkandır ey
mutluluğu hak eden İgnatyos, bükülmez eğilimini gerçek
sevdiğine doğru yönelttiğinde şöyle haykırdın: İçimdeki ateş
maddesel sevgi değil, aksine içimde konuşan diri bir su var,
bana haykırıyor: Babaya gel. Bu nedenle ilahi ruh ile coştun
ve vahşi hayvanları seni süratle bu alemden ayırmaya ve seni
sevdiğin Mesih’e göndermeye zorladın. Kurtuluşumuz için ona
vesile ol. ”
“ Işıkları kuşanmış parıldayan mücadele günün, herkese
bakireden doğmuş olanı müjdeliyor. Onunla birlikte olmak için
sabırsızlanarak vahşi hayvanların seni yok etmesi için
uğraştın. Bu nedenle de “ Tanrı kuşanan ” sıfatını aldın. Ey
mutluluk sahibi İgnatyos. ”
Lukyan’ın sözlerinde İgnatyos’un şehit edilişinin yankılarını
buluruz. Hristiyanlığa iman eden ve mahkum edilen bir filozofu
küçümser. Onu teselli etmeye veya kurtarmaya gelen
hristiyanlar başarılı olamaz ve kendini ateşte yakarak ölür.
Şehit edilişi konusunda iki rivayet vardır. Birincisi Antakya
rivayeti, buna göre, yakalanışı ve mahkum edilişi Antakya’da
olur ama öldürülüşü Roma’da gerçekleşir. İkinci rivayet ise
Roma rivayetidir. Çünkü mahkum edilişini ve hükmün infazının
Roma’da yapıldığını kabul eder. Bu iki rivayet esas alınarak
daha sonraları birçok lisanda (Yunanca, Latince, Ermenice)
hayat hikayeleri yazıldı. Bunlardan en önemlisi dördüncü
yüzyılda yazılmış olandır. Altınağızlı’nın vaazları da aziz
İgnatyos’un hayatı hakkında önemli bir kaynak sayılır.
Öğretileri
Kilise tarihinde Elçi Pavlus’tan sonra gelen ilk Teoloji
alimidir. Basit ahlak öğretisi yazdı. Ama Teolojisi derindir.
İgnatyos program şeklinde bir inanç akideleri yazmadı. Ama
Mesih’in büyük öğrencilerinin bulunmadığı bir dönemde Kilise
yaşamının düzenini yazdı. Bu durum kilisede büyük bir boşluk
belki de dağınıklığa sebep olmuştu. Polikarbos’un gücü
öğretmeni havari Yuhanna’nın gücü gibi olabilir mi? İgnatyos,
kilisenin elçisellik misyonunun devamlılığını güçlendirmiş ve
episkoposluk rütbesinin mahalli kilisedeki ruhani gücünün
Mesih’in kilisedeki gücü ile aynı olması gerekliliğinin
zaruretini vurgulamıştır.
İgnatyos, Hristiyanlığın hala Yahudiliğin etkisinde bulunduğu
bir zaman dilimi içinde ortaya çıkmıştır. Ama kendisi öyle bir
büyüklük derecesindeydi ki Yahudi ile putperest Yunanlıyı bir
arada sindirebilmiş ve her ikisini de derin ve saf bir
hristiyanlık teolojisini yaymada kullanmıştır.
İgnatyos Pavlus teolojisi ile Yuhanna teolojisini bir araya
getirir. Elçi Pavlus’un Mesih’i merkez noktası olarak alması
ile Yuhanna’nın kilisedeki gerçek yaşam tecrübelerini bir
arada alır. Mesih hayatımızın odak noktasıdır. Bunun
Efkaristiya (şükür) gizeminde bütünüyle gerçekliğini aldığını
görürüz.
Filadelfiya’ya yazdığı mektubunda, Yeni Ahit’in şimdiki ahit
olduğunu açıklıkla görürüz. İsa Mesih ile haç’ı ve dirilişi
yeni imanın kendisidir ve bunun eski kitaplara tabi olmaması
gerektiğini, aksine eski kitapların buna tabi olması
gerekliliğini vurgular. Bu davranışı açıktır ki başkalarına
karşıydı. Zira başkaları bölünmeler için uğraşıyor ve şöyle
diyorlardı: Eğer bunu eskilerde (Yahudilerde) bulamazsam
İncil’e iman etmem.
İgnatyos İncilleri iyi bir şekilde biliyordu. Mektuplarında
İncil ayetlerine yer vermemesinin sebebi, bu mektupları elleri
kelepçeli olarak idam edilmeye götürülüşündendir. Onun yazılı
metinler konusunda bilgisi olduğu kuşku götürmez. Çünkü İncil
öğretisi konusundaki sağlamlığını dile getirirdi. “ Kilise
önderlerine sığındığım gibi İncil’e sığınırım. ” (Filadelfiya
mektubu) Şüphesiz İgnatyos o zamanlar Antakya’da Litorjik
gelenekler ve diğer kutsal yazılardan da bölümler
kullanmıştır.
İgnatyos’un Kozmolojisi açıktır. Allah ve şeytan mevcuttur.
Ama kötülüğün varlığı yoktur. İgnatyos için hristiyanlık,
gerçek hayata varmak için ulvi ve örnek bir yoldur. Her kim
İsa Mesih’ten başkasını müjdelerse imkansız bir şekilde
ölüdür.
Mesih’in tanrısal ve beşeri doğası İgnatyos’un hristiyanlık
anlayışında tamamen açıktır. Bütünüyle İncil yazarı
Yuhanna’nın teolojik etkisindedir. Şifa veren yalnız bir tabip
vardır. Bedensel ve ruhsal tabip, doğrulmuş doğmamış, beden
almış olan tanrı…… Bakire’den ve Allah’tan.
Mesih’in beşeri doğasını ve dolayısıyla çektiği acıları inkar
eden El-Zahiriye hurafesiyle İgnatyos mücadele etmiştir. Bazı
inançsızların iddia ettiği gibi “ eğer Mesih görünüşte acı
çektiyse….. benim ellerimde taşıdığım kelepçe ve zincirlerin
anlamı nedir? Vahşi hayvanlara karşı mücadele rağbetim beni
neden yiyip bitirmekte? Böyle bir durumda ölmem boşunadır ve
kurtarıcımız için söylediğim her şey hurafedir. Bu asalak
dallardan uzaklaşın, tadına bakanları anında öldüren zehirli
meyve taşımaktadır? ” Mesih’in beşeri doğasını kabul
etmeyenler için “ duadan ve efkaristiya (şükür) gizeminden
uzaklaşır hatta şükür gizeminin kurtarıcımız İsa Mesih’in
bedeni olduğunu da inkar eder. O beden ki bizim günahlarımız
için acı çekti ve Baba onu doğruluğuyla diriltmiştir. ” diyor.
İgnatyos için kilise “ Kurbanın sunulduğu yerdir ” Bu sıfat
efkaristiya’nın
kilisenin
kurban
sunumu
olduğunu
çağrıştırmaktadır. “ Sakın bir başka şükür gizemine
katılmayın. Çünkü Rabbimiz İsa Mesih’in yalnızca tek bir
bedeni vardır. Onun kanıyla bizleri birleştiren tek kupa ve
tek sunak vardır. Aynı hizmette tek bir episkoposla birlikte
bulunan kıdemliler ile diyakon kardeşlerim olduğu gibi.
Kilise birleştiricidir.(Katolik) ve İgnatyos’ta kiliseye bu
sıfatı veren ilk kişidir. Ve bununla bütün hristiyan
topluluklarını kastetmektedir.
Aziz İgnatyos “ Kilisedeki rütbelerden ” bahseder. Çünkü
mektuplarında Episkopos’un kilisedeki saygınlığına verdiği
önem açıkça görülür. Çünkü o topluluklar içinde Mesih’i temsil
eder. Bu nedenle görevinin ulvi bir ruhani boyutu vardır. Bu
nedenle hiç kimsenin herhangi bir episkopos’un gençte olsa
yetkisi konusunda şüphesi olmamalıdır. Episkopos, imanın ve
onun takip edilişinin ve sapkınlıklar tehlikesine karşı
korunmasının öğreticisidir. Litorjik hizmette en büyük dini
liderdir. Onsuz ne şükür ayini ne de vaftiz töreni yapılamaz.
Bu konuyla daha geniş olarak bilgileri ileride sunacağız.
Kilise tarihinde ilk kez ruhbanlığın üç rütbesine açıklıkla
değinilmektedir. Bugün bildiğimiz düzendeki rütbelerdir.
Diakonluk rütbesi kilise hizmetinde gelen birinci mertebedir.
Presbiteros (Peder) rütbesi ikinci sırayı alır. Episkopos
rütbesi üçüncü derecede olup en yüksek mertebedir.
Aziz İgnatyos’un kilise hizmetleriyle ilgili olan söylemleri
gayet açık olup aşağıdaki durumlarda kilise tarihinin her
döneminde payı vardır:
1- Bu üç hizmet türünün adlarının verilişi.
2- Bu hizmetlerin görevlerinin belirlenmesi. Litorjiya hizmeti
ve İdare fonksiyonu. Kendi zamanında uygulandığı şekliyle.
3- Bu hizmetlerin ve
farklılıklarının izahı.
görevlerinin
kendi
içindeki
4- Kilisenin üçlü hizmetinin yorumu. Kilisenin ilk semavi
örnekte olduğu gibi yeryüzündeki görünen hizmet olduğu.
5- Kutsal üçlemenin birliği ile mutabık olan kilisenin birliği
düşüncesinin önemine dikkat çekilmesi.
Aziz İgnatyos’un, diyakonlar, Pederler ve Episkoposların İsa
Mesih’in iradesine göre tayin edilmiş olduklarına olan inancı
tamdır. Onların insanlar arasından seçilmiş müminlerin
hizmetlerine davet edilmiş bir gurup oldukları teorisini
destekler. Ve aziz İgnatyos peygamberlik sesiyle halkını
onlara önem vermeye davet eder. Böylece diyakonluğa ilişkin
yazılarında bu rütbenin kilise yetkileri ve düzeni ve
hristiyanlık hizmeti konusundaki teorisinin ayrılmaz bir
parçası olduğu açıkça görülür.
Konuyla ilgili bütün söylemlerinde diyakos bir sembol ve bir
örnek ve hatta Mesih’in bir görüntüsü olarak ortaya çıkar. Bu
düşünce yeni ahit’e dayanır. Zira Mesih kendisi ve
yeryüzündeki hizmeti için şöyle der: “ İnsanoğlu hizmet
edilmeye değil, hizmet etmeye geldi. ” Böylece Mesih’te
kendini bir diyakos olarak Kilise’ye ve halka hizmet eden bir
kişilikte görür. Aynı zamanda bununla kiliseye diyakonluğun
aslına ilişkin örnek sunar.
Aziz İgnatyos’a göre Diyakonu, Mesih’i temsil eden bir kilise
sureti olarak da sayabiliriz. Ve en azından Antakya
Kilisesinde Pederden sonra önemli olarak görüldüğünü
söyleyebiliriz. Kilise düzeninde diyakonluk üçüncü mertebede
olmasına rağmen durum yukarıdaki gibidir. Önemlidir ki
İgnatyos’un diyakonluk rütbesine, İsa Mesih’in bir sureti
olduğu şeklinde bakışı hristiyanlığın erken yazılarının
bazılarında da görülür. Mesela Polikarbos’un Filippi’lilere
mektubunda ve resullerin öğretileri ve kanunlarında görüldüğü
gibi.
Hizmetle ilgili Litorjik gelişmelerle birlikte ilerleyen
dönemlerde Diyakon meleğin sureti haline geldi. Altınağızlı
Yuhanna ile Mobsuestialı Teodor vaazlarında diyakonun kilise
hizmeti esnasında Kuşağın giyinmesini tanrısal ve yerseller
arasında mektup götürüp getiren uçan bir meleğe benzetirler.
İgnatyos’un evliliğe bakışı, aziz Pavlus’un kendisine bakış
açısına dayanır. Pavlus’ta Mesih ve Kilise arasında ebedi bir
bağ sembolü görür. Ama buna rağmen kendisi için bekarlığı
tercih eder.
Mektuplar arasındaki mukayeseden İgnatyos’un Roma ile ilgili
özel bir anımsamayı muhafaza ettiğini görürüz. Ve Roma
Kilisesi’ni, imparatorluk merkezindeki Baş Kilise ve sevgide
önde gelen kilise olarak adlandırır. Bu sıfatlarla ilgili
olarak alimlerin yorumları farklıdır. Bazıları Roma
Kilisesinin sevgi eylemlerinde üstünlüğü nedeniyle bir övgü
sıfatı olduğunu kabul eder, bazıları ise Roma Kürsüsünün
öncelikli kürsü olduğuna dair bir tanımlama olarak yorumlar.
İgnatyos Antakyalı bir peder olması nedeniyle Roma kilisesi
dahil bütün kiliseleri yönlendirici evrensel bir yetkisi
olduğu ve mektuplarında Roma Episkoposu’nun özel bir yeri
olduğunun görülmemesi de bunu teyit ettiği şeklindedir.
Tarihçi Sokrat’a göre aziz İgnatyos aynı zamanda kilisede biri
sağda diğeri solda olmak üzere koro düzeni ve Antifonalar
sistemini getiren ilk şahıstır.
Episkopos ve Birlik Konusundaki Öğretisi
Hristiyanlık, gayesini birlik çemberi içinde gerçekleştirir.
Birlik, hristiyanlık kemalinin de ölçüsüdür. Bunun tersi
bölünmüşlüktür. Bu nedenle birlik konusu İgnatyos’un
mektuplarında merkezi bir yer alır. Doğal olarak havarisel
dönemdeki İgnatyos’un zamanı hristiyanlık hayatında bu
gerçeğin üzerinde durulmasını gerektirirdi. Hristiyanlık
fertlerin edineceği bir ideoloji değildir. Kilise müminlerin
beraberce ve baş olan Mesih’le birleşerek oluşturdukları bir
topluluktur. İgnatyos kelepçelenmiş olarak ölüme doğru adım
adım gider. Özgür bir ruhla özlediği hayata doğru yaklaşır.
İnsanlardan ayrılmaktaydı ama bu yolda Mesih’le birlikteliğe
doğru adım atıyordu. İmanlı topluluklardan efendisi Mesih gibi
son vasiyetlerini vererek geçiyordu. Mesih’in vasiyeti şuydu:
Bizim bir olduğumuz gibi (Baba ve Oğul) onlarda bir olsun.
İgnatyos Mesih’te kilisenin birliği için bu şekilde ısrar
ediyordu. Müminlerin bir olmalarıyla yeryüzünde somut bir
şekilde gerçekleşecek olan kilise buydu. Kilisenin Mesih’te
birlik olduğu gibi müminlerinde episkoposları ile bir
olacakları durum buydu.
Hristiyanların aralarındaki birlik, bu ilişkiyi disipline
edecek ahlaki kuralların mevcudiyeti anlamına gelir. Sevgiden
başka bir kural olamaz. Ama bu sevgi efendimizin çıkarsız
sevgisinin aynısıdır. “ …… yakınınıza haset gözüyle bakmayın,
Mesih’in şüphesiz sevgi gözüyle bakınız. Hristiyanların ortak
yaşamlarındaki her şey örneğini Mesih’in yaşantısından alır. ”
“ Erkek kardeşlerime deki kadınlarını Mesih’in kiliseyi
sevdiği gibi sevsinler ” (Polikarbos’a mektubu) Bu nedenle
hristiyanlık evliliği episkopos’un vasıtasıyla yapılır.
İgnatyos’un
hristiyanlık
yaşamındaki
birlik
esasına
ait
emsalsiz ve güzel güçlü ısrarı konuyu iki şekilde ele alır:
Birinci şekil nazari (Tanrısal), ikinci şekil ise ameli
(Efkaristiya konusunda) diğer bir deyişle iman açısından ve
üslup açısından.
Allah konusunda birlik üç gerçekle ortaya çıkar. İlki kutsal
üçlünün kendi birliği, ikincisi imanlıların kiliseyle birliği.
Bu da birleştirici unsur olan episkopos ile olur. Üçüncüsü ise
imanlının Allah ile olan şahsi ve mistik birliğidir. Bu da
ruhsal yaşamla ve özellikle de tanıklık ile olur.
“ Kutsal üçleme de birlik ” bu tanrısal yaşamın sıfatıdır.
Allah birdir, kendini bize İsa Mesih’te açıklamıştır. Allah’ın
tarihteki işleri kutsal üçlünün işleriydi ve Tek idi. Allah’ın
birliği konusundaki şiddetli ısrarına rağmen İgnatyos’ta,
adedinin çokluğunda birliğini muhafaza eden kutsal üçlünün
şahsiyetleri belirgin bir şekilde görülür. (Efesos 9-1)
Mademki baş birdir ki o da Mesih’tir, kilise yaşamındaki
birlik de doğal bir durumdur. Ve kilise Mesih’le birlik
içindedir. Mesih’in olduğu yerde birleştirici kilise vardır.
(İzmir 8-2) Kilise birliktir ama aynı zamanda tektir. Bütün
vaftiz olanlar bir bedeni oluşturur. “ Episkoposunuzla aynı
görüşte olmalısınız…..” tellerin sazla olan bağlantısı gibi.
Bunun için İsa Mesih sevgisindeki düzeniniz ve ittifakınız ile
övgü ve tesbihler yükselir. (Efesos 4:1-2)
Episkopos ile birlik konusunda, bunun hristiyanların beraberce
mücadele edeceklerini ve birlikte eziyet çekeceklerini,
birlikte
uyuyup
birlikte
uyanacaklarını
belirtir.
(Polikarbos’a 6-1) Şükür gizeminde sürekli toplanmak önemli ve
gerekli bir durumdur. Zulüm günlerinde bile bu böyledir.
Hristiyanlar her ne kadar her gün Mesih’in bedenini evde
muhafaza edilen parçalardan alıp yeseler de bir arada olmak
onların birlikteliğini gösterirdi.
Episkoposun müminlerin birliği konusundaki rolü üzerinde
İgnatyos kuvvetli bir şekilde dururdu. Çünkü episkopos Baba
Allah’ın suretiydi. Pederler de resullerin suretiydi,
diyakonlarda Mesih’in suretiydi. Diyakonların bu yeni ve eşsiz
suretini, Mesih’in tanrının kurtuluş tasarımı gizeminin
hizmetkarı olması konusundaki anlayışıyla yorumlar. Mesih’in
episkopostaki suretini de birçok defalar yorumladığı da
bilinmelidir. (İzmir 8-2)
“ Allah ile olan gizemli birlik ” Her müminin gayesidir. Ve
bununla sonunda hakiki yaşam gerçekleşir. İmanlı ile Mesih
arasındaki bu gizemli birlik ilk önce dünyadaki zühd ile sonra
da Mesih’in örnek alınması ile başlar. Mesih’le birlikte olmak
konusundaki arzusunu dile getirdiği ve Roma ahalisine yazdığı
mektubundaki sözlerden daha güzeli yoktur. Acı bir şekilde
şehit edilişi ona sevinç kaynağı olmuştur. Çünkü bu ölüm onu
Mesih’le birleştirmiştir.
“ Sizlerden rica ediyorum beni bu halimle baş başa bırakın,
bana uygun olanı biliyorum. Mesih’in öğrencisi olmaya
başladım….. Hiçbir şey beni engelleyemez, ateş düşsün ve beni
parçalasınlar…. Hiçbir şey beni Mesih’ten ayıramaz. ” (Roma
5-3)
“ Fesadın gıdası bana çekici gelmiyor”
Bu dünyanın zevkleri beni cezbetmiyor
Davud’un neslinden olan İsa Mesih’ten oluşan Allah’ın ekmeğini
istiyorum
İçeceğim, onun solmayan sevgisi olan kanı olsun
Mesih’in görünen değil hakiki beden alışı insanın onunla
birleşmesini efkaristiya gizemi vasıtasıyla mümkün
kılmaktadır. İgnatyos’un bu mistik öğretisi hem Litorjik’tir
aynı zamanda da amelidir. Hatta onun nazarında tanıklık da
rabbe bir sunudur.
Birliğin, yukarıda söylemleri fiili olarak gerçekleştirdiği
ikinci ameli şekli ise Efkaristiya ile ilgili olanıdır. Burada
Mesih ve birleştirici Tek kilise vardır. Efkaristiya da bu
birlik İgnatyos için şu üç gerçeği ifade eder:
1- Allah ile bir olmak
2- Yakınımızla bir olmak
3- Mesih’e Kiliseye itaat anlamında Episkopos ile bir olmak
Mahalli kilise açısından Episkopos ve Efkaristiya konularında
kuvvetle durulması Hristiyanlık imanının esasıdır. Bu esas,
ideolojik anlamın üzerinde kilisenin idare ve ailesel anlam
ile episkoposun birliğin oluşturulması konusundaki rolünü
teyit eder.
Mademki çarpışan akımlar kiliseye eziyet çektirmiştir, o halde
kilisenin o ideolojiyi yalnızca sahiplenmesi durumunda
oluşacağını kabul eden akideci akımların varlığı yanında,
bunun aksini düşünen ve kiliseye ruhsal şifa verilen bir kurum
olarak amacı insanı heveslerden arındırıp tasavvuf yoluyla
paklamak şeklinde gören diğer akımlarda mevcuttur.
İgnatyos’un kilisenin birliği hakkındaki mistik anlayışı,
tarihle çelişen ve ruhun ulvileşerek doğal görüntüleri aşıp
gerçekle birleşmesi yani insan ruhunun maddi alemi aşıp Allah
ile yeniden birlik olması şeklinde bir felsefi anlayış
değildir. Allah ile birleşmek İgnatyos’a göre tarih içinde
zaman ve mekan da oluşur. (Yuhanna Romanides’in Antakyalı Aziz
İgnatyos’a göre Kilise’nin tanrısallığı kitabından)
Hristiyanlık teolojisi Litorjik olması nedeniyle bu
aşırılıkları yasaklar. İgnatyos’un öğrettiği gibi Kilise bir
ideoloji veya tasavvuf yanlısı değildir. Kilise Mesih’in
bedenidir. Onda gerçek hayat vardır. Mesih’in etrafında ve
onun sureti olan episkoposun şahsında birleşerek oluşur. “
Hiçbiriniz kilisede episkopos’un iradesi dışında bir şey
yapmayınız. ” (İzmir 8-1) Her kim episkopostan gizleyerek bir
şey yaparsa şeytana hizmet eder. (İzmir 9-1)
“ Bütün iyiliklerden daha üstün olan birlik konusunu önemse ”
İgnatyos Episkopos Polikarbos’a bu sözlerle tavsiyede
bulunuyor. Allah halkının sevgi yaşantısını belirli bir yer ve
zamanda aşan herhangi bir üyelik İgnatyos’a göre sapkınlık ve
bölünmedir. Episkopos’un çevresinde efkaristiya da yaşanan
sevgi de her birimiz katılacak olanların huzurunda belirli bir
mekan ve zamanla Mesih’in bedenine ait bir organa dönüşürüz.
Kurtuluş için Episkopos gereklidir. Tabi bir fert olarak veya
Allah ile insan arasında sihirli bir vasıta olduğu için değil,
kilisede birliğin merkezi olduğu içindir. Onun etrafında
herkes toplanır. Bütün vesileler ile sizi yücelten İsa Mesih’i
yüceltmelisiniz. Episkoposa ve önderlere olan itaatinizle
sağlayacağınız birlik vasıtasıyla kutsanırsınız.
Episkoposun yetkisi birliğin öneminden doğar. Ve onun
Efkarisitiya töreninin baş icracısı olmasıyla mutlak şekliyle
ortaya çıkar. Episkopos olmadan ne vaftiz ne de sevgi
meclisleri yapılamaz. Roma’da pederler cemaatlere tayin
edildiklerinde onlara efkaristiya ayini icra etme yetkisi
verilmedi. Episkopos herhangi bir yerde toplanmış olan
imanlılara kutsanan ekmek parçalarını gönderirdi. Daha sonra
şükür ayini icra etme yetkisinin pederlere verilmesi ile
episkoposlar bu defa daha küçük Litorjik merkezlerdeki
kupalara koyulmak üzere kendi Litorjiyasından kutsanmış ekmek
parçaları göndermeye devam etti. Bu gelenek Roma’da on
dördüncü yüzyıla kadar sürdü ve tamamen kaybolmamakla birlikte
1870 yılına kadar devam etti. Ortodoks uygulamalarında Peder
Efkaristiya töreni icra eder ama kurban (Ekmek-şarap)
sunumundaki birliği Peder’in Episkopostan aldığı Kiron (İzin)
ile belirtir. Episkoposun efkaristiya icra etme hususunda tek
yetki sahibi olması onun bu gizeminden daha üstünde olmasından
değil, yalnızca bir amaç içindir o amaçta birliktir.
Episkopos ile birlik için İgnatyos çok ısrarlıdır, özellikle
efkaristiya konusunda. Çünkü onun üçlü yetkisini belirtir,
öğretme, kutsama ve idare. Bütün bu durumlar kilisenin
hayatını oluşturan ve ayrı değil bir arada bulunan
durumlardır.
Mesih’in Baba Allah ile olan ve kilisenin Mesih’le olan
bağlantısı gibi sizlerinde episkopos ile sürekli bir
bağlantınız var. Bütün bunlar tam bir birlik anlayışı iledir.
İgnatyos, episkoposun yüzünde onun temsil ettiği kilisenin
bütününü görür. Episkoposunuzun fetvası, birçoğunun onun
vasıta olma sıfatıyla ilgili iddiaları içermemeli. Ona olan
itaat kendi şahsına olmayıp üniversal episkopos olan Baba
Allah’a dır. Rabbimiz İsa Mesih’in babası. Eğer biz episkoposu
aldatır isek görünmeyen episkoposa yalan söylemiş oluruz.
İsmen hristiyan değil gerçek hristiyan olunuz. Her zaman
episkopostan bahsedip her şeyi ondan gizli yapanlara
benzemeyin. Bunların gerçek bir vicdanları yoktur. Çünkü
Mesih’in yasalarına aykırı birliktelikler oluşturuyorlar.
Çünkü efendimiz Mesih kendisi ile bir olan Baba’dan ayrı bir
halde hiçbir şey yapmadığı gibi, sizlerde episkopos ve
pederlerden ayrı faaliyetlerde bulunmayınız, yalnız başınıza
yaptıklarınızla da övünmeyiniz. Çünkü sizin birliğinizden
kaynaklanan şeyler dışında hiçbir şey güzel değildir.
Kilisenin başına gelebilecek en kötü durum bölünmedir. Ey
kardeşlerim aldanmayınız. Bölünmenin peşinden gidenler
Allah’ın egemenliğini göremez. Haykırdım ve ben işte
aranızdayım ve bütün avazımla Allah’ın sesiyle bağırıyorum.
Episkopos, peder ve diyakona bağlı kalınız. Ruh diyor ki,
episkopos olmadan bir şey yapmayın. Episkoposun olduğu yerde
cemaatin olması gerekir. Aynı Mesih’in olduğu yerde
birleştirici kilisenin oluştuğu gibi.
Hristiyan, kendi nefsinin sahibi ve efendisi değildir. Zamanı
Allah’ındır ve yalnız onun için çalışır. Böylesi bir imanla
ancak İgnatyos’un bütün teolojisi mümkün olabilir.
Mektupları
İgnatyos’un çağdaşı olan İzmir Episkoposu Polikarbos
Filipililere yazdığı mektubunda İgnatyos’un yalnızca adına
değinir. Ama İriyanos ve Orijanos ve diğerleri İgnatyos’un
yazılarından bölümlere mektuplarında yer verirler. Afsafyos’un
yazılarında “ İgnatyos Antakya’da yakalanınca İzmir’e
getirilir ve İzmir episkoposu Polikarbos ve bazı hristiyan
topluluklar ile Efesos, Magnisya ve Tralyon’dan temsilcilerle
buluşur. Ve İzmir’den ayrılınca bunların temsilcilerine
inananlara verilmek üzere mektuplar teslim eder, bu
mektuplarında ona verdikleri önem için teşekkür eder ve
onlardan aykırı öğretilerden uzak kalmalarını talep eder. Ve
yine Roma halkına yazıp onu kurtarma girişiminde
bulunmamalarını ister. Ardından Travda’ya nakledilir ve orada
Antakya kilisesinden bir elçiden zulmün sona erdiği haberini
alır. Ve Travda’dan Filadelfiya ve İzmir’de bulunan
hristiyanlara ve İzmir Episkoposuna yazılar yazar ve onlara
teşekkür ederek onlara nasihatlerde bulunur ve yol gösterir.
Son olarak da Travda’dan Makedonya’nın Niyaboli şehrine yaya
olarak sürülür, Makedonya ve Alirya’yı geçerek Drahyo’ya,
ordanda deniz yoluyla Brindzi’ye ve buradan da yürüyerek şehit
edildiği Roma’ya getirilir.
İgnatyos, yedi mektup yazar. Bunlar Efesos, Magnizya, Tralyon,
Roma, Filadelfiya, İzmir ve Polikarbos’a dır. Bütün bu yazılar
bir baskısı tam diğeri de kısaltılmış olarak günümüze kadar
Yunanca diliyle korunmuştur. Bugünkü genel kanı kısaltılmış
olan baskının daha eski olduğu şeklindedir. Süryaniceyle
basılmış diğerlerinden daha kısa olan üç mektup ise Efesos,
Roma ve Polikarbos’a yazılmıştır. Bazıları bu yazıların kısa
ve öz olup daha çok şey anlatmaları açısından doğru oldukları
kabul edilir.
İgnatyos’a atfedilen beş mektup daha vardır ki bunların aşırma
olduğu ortaya çıkmıştır. Mariya’dan (Meryem) İgnatyos’a,
İgnatyos’tan Meryem’e, Tarsis’e yazılan mektup, Filipililere
mektup ve Antakya Diyakonu İrona’ya yazılan mektup. Bu
mektupların altıncı yüzyılda yazıldığı ve bunu yapanın
dördüncü yüzyılda yaşamış olan ve İsa’nın bedeninin ilahi
ruhla birleşip beşeri nefsin yerini aldığı öğretisini yayan
Apoliraryos’un taraftarı olan bir şahsa ait olduğu kanısı
yaygındır. Bu mektupları yazan şahsın ileri giderek gerçek
mektuplardan çalıntı yapıp kendi sapkın görüşünü de buna dahil
ederek yazdığı ortaya çıkmaktadır.
Latince asıllı olup yine İgnatyos’a atfedilen üç mektup daha
vardır ki on ikinci yüzyıla ait olduğu belirtilmektedir.(İkisi
havari Yuhanna’ya ve biri de Bakire Meryemana’ya ve biri de
İgnatyos’a cevap mektubu) Yedi adet içinden, Roma’ya yazılan
biri haricinde altısı bir odak üzerinde yoğunlaşıyor ve
episkoposa itaate davet etrafında merkezileşiyor. Zira
episkoposun kendisi odak noktasıdır ve onun fikri alınmadan
bir şey yapılmamalı. Kilise yaşlılarına ve diyakonlara saygı
gösterilmeli çünkü bütün bunlar mevcut olmadan kilisenin
oluşmayacağı ve üçüncü olarak da aykırı öğretilerden uzak
durulması, dördüncü olarak imana ve faziletlere bağlı
kalınması gerekliliğidir.
Roma halkına olan mektubu ise onun şehit edilmesine engel
olunmaması içindi. Çünkü Allah’a kavuşma isteği içinde Mesih
ve ölüme özlem duyuyordu. Konusuna bakıldığında kullanılan
lehçenin önceki mektuplardan çok daha değişik olduğu görülür.
Bu nedenle de bu mektubu yazanın diğer altısını yazandan ayrı
bir kişi olduğuna dair bazılarının taraf olmasının sonucunu
doğurmuştur. Bazıları da bunun çalıntı olduğunu kabul
etmiştir. Ama Reynan yalnız bu mektubun doğru olduğunu kabul
eder ve şöyle der: “ Eski hristiyanlık edebiyatından bir tatlı
tat. ” Bu mektubun konusunu ve yazıldığı özel durum ve
şartları itibara aldığımızda lehçeler arasındaki farkın
yorumunu kolaylıkla yapabiliriz. Çünkü içerdiği Allah ve
kurtarıcıya olan özleme ilişkin muazzam övgüler de bunu
gösteriyor. Bu mektubun lehçesinin farklı oluşu, aziz
İgnatyos’un kelepçeyle şehit edilmeye götürüldüğü çetin durumu
doğuran mektup olduğu açıktır. Mesih yolunda ölme arzusunu
ısrarla dile getirmektedir. Böyle bir lehçenin mutedil sakin
olması mümkün değildir. Aksine böyle bir lehçe keskin ve diri
olur. Bu sebeple de mektuptaki anlamların bazen akım gibi
yarıştığını bazen de kesiştiğini kolaylıkla anlayabiliriz.
Dildeki korku ve endişenin ve bazen de özel deyimlerin
zorlanması mektubun
zorlaştırmaktadır.
bazı
bölümlerinin
anlaşılmasını
Bu mektupların değerleri gerçekten büyüktür. Çünkü içinde
ruhbanlık mertebelerinin üç derecesi ve kilise düzeni ile
bunların odak noktası olan episkoposluk hakkında açık bir
tanıklık buluyoruz. On altıncı yüzyılda bazı Protestan
teologları İgnatyos’un mektuplarının doğruluğu konusunda
saldırılar yapmaya başladı. Ve bu saldırılar on dokuzuncu
yüzyıla kadar sürdü. (Baur Pfleiderer Lipsins) Bu mektupların
doğruluğuna karşı olanların bahaneleri şöyle idi:
1- Bu yazıların ikinci yüzyılda yazılmış olmaları mümkün
değildir. Zira kilisenin tam bit idare düzenini ve özellikle
de episkoposluk rütbesini dayatmaktadır. Episkoposluk derecesi
çağdaş ve son dönem yazarlar tarafından bilinmemektedir. Ama
unutmamamız gereken şey, kilise düzeni ve idaresinin genel
anlamda her zaman her yerde ve her şekilde kuruluşu aynı
oranda olmamıştır. Keza, Aysbos, İrineos, Efes Episkoposu
Polikarbos ve Tartilyanos’un da bildirdikleri üzere ileri
çağlarda Episkoposluk ve Presbiteros rütbeleri arasında ayırım
yapıldığı da unutulmamalıdır.
2- Mektuplarda ki bölünmenin açık ve ayrıntılı olduğu
görüldüğünden bunların ikinci yüzyılın başlarına ait olduğu
mümkün olmamaktadır. Bu da doğru değildir. Çünkü mektuplar da
bazılarının tasavvur ettikleri gibi bilgi sahibi olanlar
arasında çarpışma bulunmamaktadır. Aksine orada bahsedilen ,
birinci yüzyıl sonunda ortaya çıkmış olan bir Yahudi
düşüncesine karşı koymaktır.
Bize ulaşan bu yazılı belgeleri, mektupların içeriği ve sayısı
açısından farklılık gösteren dört gurupta sınıflandırabiliriz:
1- Genişletilmiş Yunanca gurubu: On üç mektubu kapsar. Monac.
394 belgeleri, on birinci yüzyıla ait ve İstanbul’da bulunan
kutsal mezar vakfındaki Latince belgeler.
2- Karışık Gurup: Önceki on üç mektubu kapsar, bunlardan altı
adedi önceki gurubuna ait olup diğer yedisi sonraki guruba
aittir.
3- Kısaltılmış Süryanice gurubu: Süryanice lisanıyla yazılmış
yalnızca üç mektubu kapsar, metinler daha uzundur.
(Efesoslulara, Romalılara ve Polikarbos’a) Keza Roma halkına
Arapça lisanıyla ve biraz daha değişik bir metinle yazılmış
bir mektupta bu guruptadır.
4- Latince Gurup: Yedi mektubu kapsar, Süryanice gurubundaki
üç mektup ile diğer dört mektubu kapsar.
Birinci genişletilmiş gurubun ilk basımı Latince ile 1489’da
yapılmıştır. Daha sonra 1555’te Yunanca ile basılmıştır. Bu
mektuplar Protestanlar ile Katolikler arasındaki Episkoposluk
bağı ile ilgili farklı anlayış nedeniyle kuvvetli
anlaşmazlıklara sebep olmuştur. On dokuzuncu yüzyıl sonunda
Zahn Funk, Lightfool ve Harnah gibi isimlerin incelemelerinden
sonra adı geçen yedi mektubun doğru olduğu yönünde bir inanç
egemen olmuştur.
Arapça Kaynaklar
Esat Rüstem, İlk üç yüz yıl kilise babaları adlı eser. Nur
yayınları Beyrut – 1983
Yuhanna Romanidis, Antakyalı Aziz İgnatyos’a göre Kilisenin
Tanrısallığı. Mişel Necm tercümesi – Şamlı aziz Yuhanna
Akademisi yayınları – El – Balamand / Beyrut
Elçisel Pederler: Metropolit İlyas Muavvad Tercümesi – nur
yayınları Beyrut 1970
Diğer Yabancı Kaynaklar
Altaner, B., Patrologia, ed. Marietti 1977.
Barnes, E. W., The Rise of Christianity, London 1948.
Barnett, James M., The Diaconate – A Full and Equal Order, New
York 1981
Campenhausen Hans von, Ecclesiastical Authority and Spiritual
Power in the Church of the First Three Centries, London 1969
Chadwick, Henry, The Early Church, Penguin Boks, London 1988
Connolly, R.N., Didascalia Apostolorum, Oxford 1929.
Goppelt L., Apostolic and Post-Apostolic Tİmes, London 1970.
Grein, R. F., The Renewal of the Diaconate and the Mİnistry of
the Laos, Rhode Island 1991.
Holmes (ed.), M.W., The Apostolic Fathers, Apollos-Liecester
1989
Mingana, A. (ed.), Commentary of Theodore of Mopsuestia on the
Lord’s Prayer and on the Sacraments of Baptism and the
Eucharist, Cambridge 1933.
Quasten, J., Patrologia, vol.I, ed. Marietti 1980.
Salapates, A. D., “The Diaconate in the Eastern Orthodox
Church” in Diaconal Ministry, Past, Present & Future, edited
by Peyton G. Craighill, Rhode Island 1994.
Schoedel, W. S., Ignatius of Antioch: A Commentary on the
Letters,
Philadelphia 1985.
Write, J. R., “The Emergence of the Diaconte”, in Liturgy
(Journal of the Liturgical Conrefence), vol.2, No.4,
Washington D. C. 1982
İnternet Kaynakları
Anastasyos Dr. Salapatas “Antakyalı aziz İgnatyos’a göre
Diyakonluk – Antuvan Melki’nin Arapçaya tercümesi”
http:// www.orthodoxlegacy.org/Salapatas Diaconate.htm
Catholic Encyclopedia, St. Lgnatius of Antioch:
http:// www.newadvent.org/cathen/07644 a.htm
Christian Classics Ethereal Library, The Apostolie Fathers
with
Justin Martyr and lrenaeus:
http:// www.ccel.org/ccel/schaff/anf01.v.i.html
http:// llyk-volou.mag.sch.gr/sch/vyzant_music.htm
İKİNCİ BÖLÜM
Mektup Metinleri
“Elçisel Pederler” kitabından
metropolit İlyas Muavvad’ın Arapça çevirisi,
Nur yayınları 1970-Beyrut
Mektupların Metinleri
1- Aziz İgnatyos’un Efesoslulara Mektubu
Tanrı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, Baba Allah’ın yüce kemali
ile mübarek olan ve bölünmez bir birliğe ve çağlardan önceki
ezeli görkeme hazırlanmış, gerçek acılarıyla ilahımız İsa
Mesih ve Baba’nın iradesiyle seçilmiş olan Kilise’ye, Asya
eylemlerinden olan ve Efesosta bulunan mutlulanmış Kilise’ye
İsa Mesih’te çok selam ve kutsal sevinç olsun.
I. 1. Gerçekten çok sevilen, adil olan doğanız ve kurtarıcımız
İsa Mesih’e olan sevginiz ve imanınızla sahip olduğumuz ismi
rabte karşıladım. Allah’a benzeyişiniz ve tanrısal kan ile
olan hararetinizle tabiatınıza uygun olan ulvi bir işi
tamamladınız. 2. Müşterek olan isim ve bir olan ümit nedeniyle
demirle kelepçelenmiş olarak Suriye’den geldiğimi duyduğunuzda
beni görmeye koşuştunuz. Roma’da vahşi hayvanlarla mücadelem
de dualarınızla muvaffak ve İsa Mesih’e yaraşır gerçek bir
öğrenci olabilmeyi umuyorum. 3. Onisimyos’un şahsında hepinizi
Allah’ın adıyla karşılıyorum. Bu şahıs dile getirdiği sevgiyle
dolu bir kişidir. Ve bedendeki episkoposunuzdur. Hepinizin onu
sevmeniz ve ona benzemeniz için Allah’a yalvarırım. Hak
ettiğiniz böyle bir episkoposu size ihsan eden Allah
mübarektir.
II. 1. Bana işlerimde yardımcı olan ve Rabte sizin
hizmetkarınız olan Froso’a gelince, her şeyde mübarek olan bu
insanın benimle kalmasını istiyorum. Sizin ve episkoposumuzun
övüncüne layıktır. Ama Krokos sizde ve rabte güçlü olan ve
sevginizin temsilcisi olarak gönderdiğiniz bu insan beni bütün
üzüntülerimde teselli etti. Baba Allah ve İsa Mesih onu ve
Onisimos’u, Foros’u, Afbelos’u ve Franton’u teselli etsin. Ben
bunlar vasıtasıyla sizin sevginizi öğrendim. 2. Allah beni
sizlerle ebediyen mutlu etsin eğer hak ediyorsam tabi. Sizi
yücelten İsa Mesih’i her vesile ile yüceltiniz ki, episkoposa
ve kilise önderlerine itaatinizle inşa olunduğunuzda mukaddes
olasınız.
III. 1. Size bir sultan gibi emir vermiyorum. Mesih’in adı
için kelepçelenmiş olduğum halde henüz onun kemaline
ulaşmadım. Ancak onun okulunun ilk sınıfındayım. Sizlerle
konuşuyorsam, okul arkadaşlarım olarak konuşuyorum. Sizin
imanınıza, nasihatlerinize ve sabrınıza muhtacım. 2. Size olan
sevgim suskun kalmama müsaade etmiyor. Allah’ın hikmetine göre
yaşamınız için sizi teşvik etmekte acele ediyorum. Çünkü İsa
Mesih hayatımızın ilkesidir. Nasıl ki tayin edilen
episkoposlar İsa Mesih fikrinde birdirler, İsa Mesih’te
kendisi Allah’ın fikridir.
IV. 1. Episkoposunuzla aynı görüşte olunuz. Yapacağınız şey,
Allah’a yaraşık olan saygın yaşlılarınız, tellerin sazla olan
bağı gibi episkoposlarına bağlıdırlar. Övgü ve yücelik İsa
Mesih’te yükselir. Her biriniz bu topluluğa girsin ki
nağmeleriniz birlik olsun, tanrısal bir temel alıp tek sesle
Mesih İsa’da terennüm ediniz. Övgüler Baba Allaha’dır. Sizi
duyacak ve güzel işlerinizden sizlerin oğlunun organları
olduğunuzu bilecektir. Şaibesiz bir birlikte olmanız
yararlıdır. Böylelikle Allah ile devamlı bir birlik içinde
olursunuz.
V. 1. Episkoposunuzla kısa bir süre için beşeriyetle ilgili
olmayan ruhsal bir bağlantım olduysa, kilisenin İsa Mesih’le
ve Mesih’in Baba ile olan bağlantısı gibi sizin
episkoposunuzla olan daimi bağlantınızdan dolayı sizleri nasıl
kutlamam. Bütün bunlar tam bir birlik anlayışıyla olur. 2.
Sunak’tan uzak olan Allah’ın ekmeğinden mahrum edilir. Bir
veya iki kişinin duası kabul görüyorsa, episkopos ve bütün
kilisenin birlikte olan duası için ne düşünürsünüz? 3.
Kiliseye gelmekten imtina eden kibirlenmekte ve kendini
ortaklıktan kesmektedir. Şöyle yazılmıştır: “Allah
kibirlenenlere karşı koyar.” Allah’a olan itaatimizi korumak
istiyorsak, episkoposun karşı koymasından sakınalım.
VI. 1. Episkoposu her gördüğümüzde korkumuz artmalı. Aile
reisinin tedbiri için gönderdiği her şeyi, onu göndereni kabul
ettiğimiz gibi kabul etmeliyiz. Efendimize olan bakış açımız
neyse episkoposa da o gözle bakmalıyız. 2. Onisimos, rabteki
düzeninizi övüyor. Övüyor çünkü her türlü sapkınlıktan uzak
hakiki bir yaşam sürüyorsunuz. Ve gerçeği konuşan İsa
Mesih’ten başkasına kulak vermiyorsunuz.
VII: 1. Allah’ın adıyla riya ve aldatmaca konuşan ve onun razı
olmayacağı işler yapan insanlar var. Vahşi hayvanlardan kaçar
gibi onlardan uzaklaşınız. Onlar sessizce ısıran kudurmuş
köpeklerdir. Onlardan uzak durunuz. Isırıklarının şifası
zordur. 2. Yalnızca bir tabip vardır. Bedensel ve ruhsal
tabip. Doğrulmuş ve doğrulmamış, beden almış ilah, ölümde
gerçek hayat olandır. Bakireden ve Allah’tan doğdu. Önceleri
acılar çekti, şimdi ise acılar çekmeyen rabbimiz İsa
Mesih’tir.
VIII. 1. Hiç kimse sizi aldatmasın, siz de aldanmayın. Çünkü
hepiniz Allah’ın oğullarısınız. Bölünmeler ve ayrılıklar
sizden faydalanamaz ise, Allah’ta dirileceğinizi ispatlamış
olursunuz. Ey Efesoslular ben sizin mütevazi bir kurbanınızım.
Kendimi, sonsuza kadar şöhreti olan kiliseniz için takdim
ediyorum. 2. Bedensellikte olanlar ruhsallıkları yapamazlar,
nede ruhsallıktakiler bedensel olanları. Nasıl ki iman küfür
eylemlerini yapamazsa, aynı şekilde küfür de imanın
eylemlerini yapamaz. Kaldı ki bedensel olarak yaptığınız işler
ruhanidir. Çünkü onu Mesih’in adıyla yapıyorsunuz.
IX. 1. Bazı insanların Efesos’a uğrayıp fesat tohumları ekmek
istediklerini ve sizin onlara bunları ekmeye izin
vermediğinizi öğrendim. Onların öğretilerine kulak vermediniz.
Baba Allah’ın kuracağı heykelin inşaatı için hazırlanmış bir
yapı taşı olduğunuzu hatırladınız. Bu inşaat İsa Mesih ve
haçının aleti ve kutsal ruhun ipleri kullanılarak yücelere
yükselecektir. İmanınız kumandanınızdır. Sevginiz ise sizi
Allah’a götürecek yoldur. 2. Sizler hepiniz Allah’ı ve
heykelini taşıyan yoldaşlarsınız. Mesih’i ve azizleri
taşıyorsunuz. İsa Mesih’in vasiyetleri sizi süslüyor. Buna
seviniyorum. Çünkü sizlerle hem sohbet eden hem de sizi
kutlayan olarak yazmaya yaraşık oldum. Çünkü sizler bütün
hayatınızda yalnız Allah’ı sevdiniz.
X. 1. Başkaları için sürekli dua ediniz. Çünkü onları tövbe
ümidi üzerine Rabbe doğru yöneltirsiniz. Yaptıklarınızdan
bilgilenmeleri için onların önünü açınız, fırsat veriniz. 2.
Gazaplarına tevazu ile, sevinç ve övünmelerine dua ile,
sövgülerine ilahilerle, kayboluşlarına iman gücüyle, ahlaki
anlayışsızlıklarına yumuşak huylulukla karşılık veriniz.
Kötülüklerine kötülükle karşılık vermeyiniz. 3. Onlara
merhametli kardeş olunuz. Efendimize benzemeye çalışalım.
Zulüm ve hakarete katlanmakta yarışalım ki yüreğinizde
şeytanın otunun yeşereceği yer olmasın. İsa Mesih’te bedensel
ve ruhsal arınma ve akıllılıkta sebat ediniz.
XI. 1. Eğer yargılanmak istemiyorsak, işte son günler bu
günlerdir, Allah’ın sabrından utanalım ve korkalım. İkisinden
biri ya gelecek olan gazaptan korkalım ya da şimdiki nimetleri
sevelim. Çünkü gerçek hayat Mesih’te var olmaktadır. 2. Mesih
dışında olan hiç bir şeyin değeri yoktur. Bu nedenle onun
uğruna zincirlere vurulmuş olarak dolaşıyorum. Bunlar benim
ruhsal cevherlerimdir. Dualarınız sayesinde onlarla
dirilebilirim. Sizlerden dileğim beni ondan mahrum etmeyiniz
ki İsa Mesih’in gücüyle havarilere bağlanmış olan Efesos’un
seçilmiş hristiyanlarıyla bir arada olayım.
XII. 1. Ben kim olduğumu ve kime yazdığımı biliyorum. Ben
yargılanıyorum ve siz merhamet içindesiniz. Ben tehlikedeyim
ve siz güvendesiniz. Siz Allah için şehit olmaya meyledenlerin
geçiş yolusunuz. Siz Pavlus’un vahyinin sevincisiniz.
Kutsallığıyla tanınan bu şahsın gittiği yoldan Allah’a doğru
olan yolumu çizmek istediğim kutlu bir şahıstır. Çünkü o bütün
mektuplarında sizi Mesih İsa’da anmaktadır.
XIII. 1. Allah’a yüceliklerinizi ve şükürlerinizi sunabilmek
için toplantılarınızı yoğunlaştırmaya çabalayınız. Çünkü
imanınızın ittifakı önünde şeytanın gücü ezilir ve iktidarı
çözülür. 2. Hiçbir şey barıştan daha üstün değildir. Çünkü
barış görünen ve görünmeyen bütün düşmanlarımızı her türlü
silahtan tecrit eder.
XIV. 1. Eğer tam bir sevgi ve imanınız varsa hiç kimse sizi
aldatamaz. Bu iki fazilet hayatın başlangıç ve bitimidir. İman
başlangıçtır, sevgi de sondur. Bu ikisinin birliği Allah’tır.
Ve diğer bütün faziletler insanı Allah’a ulaştırmak için ona
eşlik eder. 2. İmanını itiraf eden insan günah işlemez ve
sevdiğinden bıkmaz. Ağaç meyvesinden bilinir. Aynı şekilde
imandan bahseden yaptıklarından anlaşılır. Yalnızca imanımızı
ilan etmemiz yeterli değil. Onu işlerimizde sonuna kadar
ortaya koymamız gerekir.
XV. 1. Suskun kalıp var olmak, konuşup yok olmaktan iyidir.
İnsanın öğretmesi güzeldir. Daha güzel olanı ise insanın
öğrettiğini yapmasıdır. Öğretmen Tek’tir. Ve o şöyle diyendir:
“ Ol ve oldu ” ve Allah’ın suskunluk ve sükunet içinde
yaptıkları Baba’ya yaraşık olandır. 2. İsa’nın sözlerine
gerçekten sahip olan onun sessizliğini duyabilir. O zaman
kemale erişir ve her söylediğini yapar ve neden suskun
olduğunu anlar. 3. Hiçbir şey efendimizden gizlenemez. Hatta
bizim gizliliklerimiz bile ona yakındır. İşlerimiz sanki
kutsal ruh içimizde yaşıyormuş gibi olmalı. Onun için heykel
olalım o da içimizde yaşayan tanrımız olsun. Ve onu sevdiğimiz
sevgi ile bize görünsün.
XVI. 1. Ey kardeşlerim yolunuzu şaşırmayın. Evin içine fesat
sokanlar göksel egemenliği miras alamazlar. (1.Korint. 6-10)
2. Bu suçu işleyenler bedende işlemişlerse ölecekler. Yalancı
öğretisiyle ilahi imana fesat sokanların cezası nedir? Bu
kirlenmiş olan kişi sönmeyen ateşe gidecektir. Onun sözlerine
kulak verenlerde aynı yere gidecektir.
XVII. 1. Efendimiz güzel kokunun başına sürülmesini kabul
etti. (Matta 26:7) Çünkü kilisenin sonsuz esintilerle
ıtırlanmasını istedi. Bu çağın egemen öğretisinin küflerini
sürünmeyiniz ki size hazırlanmış olan hayattan uzakta esaret
yaşamına doğru sizi sürüklemesin. 2. Neden İsa Mesih’te Allah
bilincine varıp hikmet sahibi olmayalım? Neden efendimizin
bize verdiği inayeti ihmal edip ahmaklar gibi helak olmaya
sürükleniyoruz?
XVIII. 1. Ruhum Haç için bir kurbandır. O haç ki kafirler için
şüphe bizler içinse kurtuluş ve ezeli hayattır. Hikmet sahibi
olan nerede? Bu çağın bilge kişileri nerede? Hikmetle iddia
edenlerin övüncü nerede? İsa Mesih tanrısal bir tedbir ile
Davut neslinden bir bakirenin karnında taşındı. Ve kutsal
ruhtan ona gebe kalındı. Doğdu ve vaftiz oldu ki heveslerimizi
ve kaprislerimizi su vasıtasıyla uzaklaştırsın.
XIX. 1. Bu çağın reisi ne Meryem’in bakireliğini ne doğumunu
ne de efendimizin ölümünü idrak edemez. Allah üç parlak gizemi
sessizlik ve sükunet içinde yaptı. 2. Çağlara nasıl göründü?
Bir yıldız gökyüzünde diğer yıldızlardan daha çok parıldadı.
Nuru açıklanamıyordu. Ve insanlar onun yüceliğinden dehşete
düştüler. Yıldızlar, güneş ve ay onunla beraberdi. Ve nuru
diğerlerinin nurundan güçlüydü. Ve yıldızlar bu yabancı
yıldızın nereden geldiğini birbirlerine soruyorlardı. 3. O
andan itibaren her türlü sihir çözüldü. Şerrin her bağı
kesildi, cehalet son buldu ve bütün eski krallıklar uçuruma
yuvarlandı. Çünkü Allah, ölümsüz hayatı ve yeni düzeni
gerçekleştirmek için insan olarak geldi. Başlangıçtan beri
hazırlanan plan gerçekleşmeye başladı. Her şey yerinden
oynadı. Çünkü ölüm yok olmaya yüz tuttu.
XX. 1. Dualarınızla eğer İsa Mesih beni layık görür ve Allah
isterse yazmaya niyet ettiğim ikinci küçük mektubuma devam
edeceğim. Ve başladığım konuları açıklamayı sürdüreceğim,
konumuz Allah’ın yeni insanla ilgili tasarımı, İsa Mesih ve
ona iman ediş, sevgisi, ızdırapları ve dirilişi. Ve
özelliklede efendimiz bunları bana açıklamışsa size
nakletmemek mümkün değil. 2. Eğer hepiniz bir tek kişi gibi
bir araya geliyorsanız onun nimetiyle ve beden açısından Davut
oğlu İsa Mesih’e olan tek imanla güçlendirilmişsiniz.
İnsanoğlu ve Allah’ın oğlu yüreğinizle, episkopos ve
pederinize sarsılmaz bir itaatle birlik içindesiniz.
Ölümsüzlüğün ilacı olan tek ekmeği kırıyorsunuz. Bu sunu bizi
ölümden korumak ve Mesih’te devamlı hayatı sağlamak için
hazırlanmıştır.
XXI. 1. Ben sizin ve Allah’ın yüceliği için İzmir’e göndermiş
olduğum insanlar için kendimi feda etmeye hazırım. Bizzat bu
şehirden size yazıyorum. Allah’a şükür ediyorum Polikarbos’a
ve size sevgiler. İsa Mesih’in sizleri andığı gibi sizde beni
anınız. 2. Zincirlerimi taşıyarak kopup geldiğim Suriye’deki
Kilise için dua ediniz. Antakya’da müminlerin en sonuncusu
olduğum halde Allah onu yüceltmem için beni seçti. Ortak
ümidimiz İsa Mesih ve baba Allah’ta güçlü olunuz.
2. Aziz İgnatyos’un Magnisya Halkına Mektubu
Aynı zamanda Tanrıyı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, Baba
Allah’ın nimeti ve kurtarıcımız İsa Mesih’te olan Magnisya
Miyandra’daki Kilise’ye, İsa Mesih’in selameti olsun, hepinize
Baba Allah ve İsa Mesih’ten sevinç dilerim.
I. 1. Sevginizi Allah’a doğru yönelten ruhani düzenle almış
olduğunuz bütün sıfatlar hakkında bilgim var. İsa Mesih’e olan
imanımın teşviki ve gönül sevinci içinde size bu sözlerle
seslenmek istedim. 2. Allah bana büyük bir işin onuru ile çok
şeyler verdi. Zincirlenmiş olarak kiliseleri dolaşıyorum. Ve
onları İsa Mesih’in ruhu ve bedeni ile birleşmiş olarak görmek
beni sevindiriyor. Mesih bizim ezeli hayatımızdır. Onu Baba
Allah ve İsa ile birleşmiş olarak görmekten mutluyum, en
önemli birlik budur. 3. Zira yalnız Mesih’in yardımıyla bu
çağın yüklerini üzerimizden atabiliriz. Ve sonunda Allah’la
zafere ulaşmanın tadını alabiliriz.
II. 1. Episkoposunuz Damas ve pederleriniz Basos ve Apolonyos
ile hizmetteki yoldaşım Diyakon Zotyon’un şahsında yüzünüzü
görmeyi hak ettim. Çünkü o Allah’a bağlı olduğu gibi
Episkopos’a ve Mesih’in yasalarına tabi olduğu gibi pederlere
tabi olmaktadır.
III. 1. Episkoposunuzun fetvası birçoğunuzun onunla dostluğa
daveti şeklinde olmamalı. Allah gücünün kemaline onunla
saygılı olmalısınız. Yaşlı azizlerinizin episkoposa olan tavrı
çok saygın bir duruştur. Onlar onun görünen gençliğini
istismar etmiyorlar. Aksine ona Allah’ın hikmetini anlayarak
tabi oluyorlar. 2. Ne diyeyim, itaatleri ona değil birliği
sağlayan İsa Mesih’in babası olan Allaha’dır. İtaatimiz her
şaibeden uzak olmalı. Çünkü esas saygımız bizi seven
Allaha’dır. Eğer episkoposu yanıltırsak görünmeyen episkoposa
yalan söylemiş oluruz. Bu durumda ilişkimiz bedenle değil
gizli olan her şeyi bilen Allah iledir.
IV. 1. Sözde değil gerçekte Hristiyan olunuz. Her zaman
episkopostan bahsedip, her şeyi ondan gizli yapanlara
benzemeyiniz. Bunların gerçek bir vicdanı yoktur. Çünkü onlar
Mesih’in şeriatine aykırı toplantılar yapıyorlar.
V. 1. Her şeyin bir sonu var. Hatta yaşam ve ölüm bile bizim
tercihimize bağlı. Herkes kendine uygun olan yeri seçsin.
(Res. İşl. 1-25) Keza iki çeşit ücret vardır. Allah’ın ücreti
ve dünya ücreti. Ve her ücretin kendine özel kalıbı vardır.
İmanı olmayanlar dünya ücretini taşır. Ama müminler sevgi ile
İsa Mesih’te Baba Allah’ın ücretini taşır. Bu nedenle onun
acılarında ölmekte acele etmezsek, onun yaşamı bizde olmaz.
VI. 1.Yukarıdaki mektubumda zikrettiğim şahıslarda iman bana
sevdiğim bütün topluluğunuzu gösterdi. Sizlerden ricam her
şeyi episkoposunuzun başkanlığında yapınız. Episkopos Allah’ın
simgesidir, pederler havariler birliğinin simgesidir. Sevdiği
diyakonlarda çağlardan önce Allah’ın yakınında var olan ve
çağların sonunda ortaya çıkan İsa Mesih hizmetine emin
kılınmışlardır. Davranışlarınızı Allah’ın iradesine göre
düzenleyiniz. Her biriniz diğerine saygılı olsun. Yakınınıza
haset gözüyle bakmayınız, İsa Mesih sevgisi ile birbirinize
karşı davranın. Sizi ayıracak hiçbir şeyin içinize sızmasına
izin vermeyin. Episkoposunuz ve liderlerinizle birlik olun. Bu
birliğiniz ölümsüzlük için örnek ve sembol olsun. (Titos 2-7)
VII. 1. Nasıl ki efendimiz kendisi veya resulleri vasıtasıyla
birlikte olduğu Baba’dan ayrı bir şey yapmazsa, sizde
Episkopos ve pederler dışında bir şey yapmayın. Ve yalnız
başınıza yaptıklarınızla övünmeye kalkışmayın. Çünkü yalnız
birlikte yaptığınız şeyler güzeldir. Tek dua, tek dilek, tek
ruh, tek ümit, tek fikir, sevgide temiz tek bir sevinç. Bütün
bunlar İsa Mesih’tir ve herkesin üstündedir. 2. Allah’ın tek
tapınağına ve tek sunağına, Baba’dan çıkan ve onunla bir olan
ve ona dönen İsa Mesih’e yaklaşmada acele ediniz.
VIII. 1. Yabancı öğretiler ve faydasız eski öyküler sizi
aldatmasın. Yahudi şeriatine göre şimdiye kadar yaşadıysak da,
henüz nimeti almadığımızı itiraf edelim. (Timoseos 1-4) 2.
Tanrısal peygamberler Mesih’e göre yaşadılar. Bu nedenle zulüm
gördüler. Ve estirdikleri nimet rüzgarı ile kafirlere Allah’ın
bir olduğunu gösterdiler. O Allah ki kendini, sessizlikten
çıkan ve iradesini güvenle yerine getiren oğlu İsa Mesih’le
kendini göstermiştir.
IX. 1. Eski nizama göre yaşayıp yeni ümidi kucaklayanlar Sept
gününü değil, kurtarıcımız ve onun ölümü vasıtasıyla hayat
güneşimizin doğduğu Pazar gününü kutsamaktadırlar. 2.
Birçoklarının inkar ettiği bu gizem imanımızın ve sabrımızın
kaynağıdır. Ancak bu şekilde tek öğretmenimiz olan İsa
Mesih’in öğrencileri olabiliriz. Onsuz yaşamak nasıl mümkün
olabilir. 3. Peygamberler ruhani öğrenciler gibi onu bir
öğretmen olarak beklemekteydiler. Bu nedenle, geldiğinde
onları diriltti. Çünkü onların ümidi İsa Mesih’ti. (Matta
27-52)
X. 1. İhtiyaçlarımızın giderilmesinde davranışlarını
bizimkilere göre düzenlemiş olsa da, onun doğrulukları
karşısında önemsemez bir tavır içinde olmayınız. O halde onun
öğrencileri olalım ve hristiyanlığa uygun olarak yaşayalım. Bu
isim haricinde her isim Allah’a yabancıdır. 2. Eskimiş ve
bozulmuş mayayı atalım, Mesih İsa olan yeni maya’ya dönüşelim.
Bozulmamanız için o hayatınızın tuzu olsun. Çünkü
kokularınızdan bilinirsiniz. 3. Yahudiler gibi yaşayıp İsa
Mesih adıyla konuşmak yanlıştır. Hristiyanlık Yahudiliğe iman
eden değildir. Yahudilik hristiyanlığa iman etti. Çünkü
hristiyanlık Allah’a iman eden bütün ulusları birleştirir.
XI. 1. Sizin böyle olduğunuzu biliyorum ve onun için sizlere
sesleniyorum. Sizin en küçüğünüz olarak, batıl itikatların
tuzaklarına dikkat etmenizi istiyorum. Sizleri kurtarıcımızın
doğumu ile Pontuslu Pilatos dönemindeki ızdırapları ve
dirilişi hakkında bilgilendirmek istiyorum. Bütün bu olaylar
tamamen ve gerçeklikle olmuştur ve bunları ümidimiz Mesih
gerçekleştirmiştir ve asla bu konulardan müstesna olmayınız.
XII. 1. Ona layık olmak şartıyla her zaman sizi teselli etme
taraftarıyım. Zincirlere vurulmuş bir haldeyim, sizler ise
özgürsünüz ama hiçbirinizi bununla mukayese etmeye gerek
yoktur. Kibirlik esintilerinin üzerinize esmesine izin
vermediğinizi biliyorum. Çünkü Mesih içinizdedir. Kitabın
dediği “Doğrular kendini yargılar” (Süleym. Mes.18-17) Sizin
de benim övgülerimin yüzünüzü utançtan kızartacağını da
biliyorum.
XIII. 1. Beden, ruh, iman ve sevgi işlerinizde başarılı
olmanız için Rabbin ve resullerin akidelerinde sağlam durmaya
gayret ediniz. (Mez. 1-3) Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ta
başlangıçta ve sonunda. Ulu episkoposunuz ve değerli ruhani
taçlanmayı simgeleyen peder ve diyakonlarınızla ittifak içinde
olunuz. 2. Mesih’in bedende Baba Allah’a itaat ettiği gibi,
keza resullerin Mesih’e Baba ve Kutsal Ruh’a itaat ettikleri
gibi sizde episkoposunuza ve birbirinize itaat ediniz. Böylece
birliğiniz hem bedensel hem de ruhani olsun.
XIV. 1. Allah’ın yüreklerinizi dolduracağını bildiğim için
size kısaca yazıyorum. Beni dualarınızda anımsayınız ki
Allah’a ulaşabileyim. Üyelerinden biri olmaya layık olmadığım
Suriye’deki kiliseyi de anımsayınız. Sizin dualarınızın
birliğine ve Allah’a olan sevginize muhtacım, böylelikle
Suriye’deki kilise de kilisenizin ilahi nimetiyle serinlesin.
XV. 1. İzmir’deki Efesoslular size selam eder. Bu şehirden
sizlere yazıyorum. Sizler gibi onlar da buraya Allah’ı
yüceltmek üzere geldiler. İzmir Episkoposu Polikarbos ile
birlikte beni teselli ettiler. Diğer kiliseler de size
Mesih’in selamını sunar. Bu kutsal dayanışmayı ve İsa Mesih
olan sarsılmaz ruhsal sebatı sizlere dileyerek veda ediyorum.
3. Aziz İgnatyos’un Tralyan Halkına Mektubu
Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, rabbimiz İsa Mesih’in
babası Allah’ta sevgiye sahip seçilmiş ve Allah’a yaraşan, İsa
Mesih’in çektiği acılarda yersel ve ruhsal barışta
ızdıraplardan yararlanan Asya’daki kutsal Tralyan Kilisesine.
Mesih, dirilişiyle ümidimizdir. Havarilerin yolunda kemale
doğru yürüyen bu kiliseye selam olsun. Her yönden ilerlemesini
diliyoruz.
I. 1. Adet üzere olmayıp gerçekten sahip olduğunuz sabır ve
doğru yüreklilik hususunda episkoposunuz Bolifyos bana bilgi
verdi. Tanrı Oğul İsa’nın iradesiyle gelen episkoposunuz,
Mesih İsa’da zincirlenmiş halimdeki sevincimi benimle
paylaştı. Ve onun yüzünde bütün kilisenizi gördüm. 2.
Episkoposunuz bana nakledildiği ilahi sevginizle Allah’a
yücelik sundum. Çünkü bana söylendiği gibi sizi Allah’a bağlı
olarak buldum.
II. 1. İsa Mesih’e olan itaatiniz gibi episkoposunuza
itaatinizle dünya için değil, İsa Mesih için yaşadığınız
anlaşılıyor. Bizler için acı çeken Mesih’in ölümüne olan
imanınızla ölümü yok farz ediyorsunuz. 2. Episkoposun
iradesiyle uyuşmayan her işten uzaklaşmanız gereklidir. Bunu
yapıyorsunuz. Ümidimiz olan Mesih’in resullerine tabi olur
gibi episkoposunuza tabi olunuz. Çünkü biz şimdiden Mesih’te
yaşarsak ebedi hayatı onunla paylaşırız. 3. İsa Mesih’in
hizmetkarları olan diyakonları da razı etmeliyiz. Çünkü
diyakonlar içecek ve yiyecekte değil Allah’ın kilisesinin
hizmetindedir. Kınandıkları her şeyden, ateşten kaçınırcasına
kaçınmaları gerekir.
III. 1. Herkes diyakonlara Mesih İsa gibi, episkopos’a Baba
Allah’ın sureti gibi, pederlere de Allah’ın meclisi ve
resullerin gurubuymuş gibi saygı göstermelidir. Çünkü bunlar
olmadan kilise olmaz. 2. Sizin bu şuur ile yargıladığınızdan
eminim. Episkoposunuzun şahsında sevginizin suretini gördüm.
Hal ve gidişi bir büyük okuldur, yumuşak huyluluğu da
kuvvetlidir. İnanıyorum ki kafirler bile ona saygı
gösteriyorlar. 3. Size yazmaya utanıyorum, bu utancımda size
olan aşırı sevgidendir. Bu nedenle episkoposunuz için kısaca
yazıyorum. Kelepçelenmiş olan benim, herhangi bir elçinin
yazdığı gibi yazma iddiam yoktur.
IV. 1. Başımda birçok ilahi düşünceler dolaşıyor. Ama
gururumun beni helak etmesi korkusuyla nefsime hakim oluyorum.
Şu anda her zaman olduğundan daha fazla korkmalıyım ve
kulaklarımı aldatıcı sözler duymamak için tıkamalıyım.
Yıkanmış övgüler beni ısıran bir ses gibidir. 2. Acı çekmeyi
istiyorum ama buna yaraşık olup olmadığımı bilmiyorum.
İnsanların gözünden saklamaya çalıştığım endişeler içimde
şiddetli bir savaş kopartıyor. Yumuşak huylu olmaya muhtacım.
Çünkü bu çağın reisine o son verir.
V. 1. Semavi konular için size yazamaz mıyım? Oysa hala çocuk
olduğunuzdan size zarara sebebiyet vermekten korkarım. Size
söyleyeceklerimi idrak etmede yetersiz olduğunuz için
boğulmanızdan korkarım. 2. Ben bile onun adı nedeniyle
kelepçelenmiş olmama, semavi konuları idrak etmeme, görünen ve
görünmeyen meleklerin mertebeleri ve başkanlıkları gurubu
hakkında bilgim olmasına rağmen Mesih’in gerçek bir öğrencisi
henüz olmadım. Allah’ı kaybetmemek için çok eksiklerimiz var.
VI. 1. Sizden ben değil İsa Mesih’in sevgisi, hristiyanlık
gıdasını kullanmanızı, yabancı otlardan yani sapkınlıklardan
uzak kalmanızı rica ediyor. 2. Safsatacılar insanların
güvenini kazanmak için aynen bal ve mayaya zehir karıştıranlar
gibi aldatmalarını hristiyanlık öğretisiyle karıştırıp
sunuyorlar. Tadına bakanlar onun leziz tadını aldıktan sonra
ölürler.
VII. 1. Bu şekil üzerine olan insanlardan sakının. Kibirlikten
kaçının. Rabbimiz İsa Mesih ve episkoposunuzla ve havarilerin
öğretileriyle birlik olarak bunu yapabilirsiniz. 2. Sunağın
içinde olan temiz olandır. Episkopos ve diyakonun iradesi
dışında olanlar ise vicdanın kiridir.
VIII. 1. Sizin böyle yaptığınızı söylemek istemedim. Fakat
sevgimin etkisiyle içine düşebileceğiniz şeytani tehlikeler
için uyarmak istiyorum, sabrın tatlılığı ile silahlanın. İsa
Mesih’in kanı olan sevgi ve kurtarıcımız olan imanda kendi
içinizden yeni varlıklar oluşturun. 2. Hiçbiriniz yakınınıza
bir şey yüklemeyin ve hiçbiriniz yabancıların bazı mümin
topluluklara küfür etmesi fırsatını vermesin. Rab şöyle diyor:
“ Adıma gün boyu sövülüyor ” (İşaya 52:5)
IX. 1. Bakire Meryem’den doğmuş olan Davut oğlu Mesih’le
ilgili olmayan şeyleri duyduğunuzda kulaklarınızı tıkayın. O
Mesih ki gerçekten doğdu, yedi içti ve Pontuslu Pilatus
döneminde ızdırap çekti, gökte, yerde ve yeraltında olanların
önünde, haç üzerinde öldü. 2. Üçüncü gün dirildi. Onu dirilten
ise, onsuz gerçek hayata sahip olamayacağımız
vasıtasıyla iman ettiğimiz Baba Allah’tır.
oğlunun
X. 1. Bazı inançsızların söylediği gibi eğer Mesih görünüşte
yalnız ızdırap çektiyse ve bütün bunlar birer görüntüden
ibaretse, benim bu taşıdığım zincir ve kelepçelerin anlamı
nedir? Vahşi hayvanlara karşı mücadele rağbetim neden beni
yiyip bitiriyor? Böylesi bir durumda ölümüm boşunadır.
Kurtarıcımız için söylediğim her şey hurafedir.
XI. 1. Bu asalak dallardan uzak durunuz. Meyveleri, tadına
bakanı anında öldüren bir zehir taşır. Bu dallar Baba’nın “
Diktiği fidanlardan ” değildir. (Matta 15-13) Eğer gerçekten
Baba’nın diktiği fidanlardan olsaydı haç için filizler verirdi
ve meyvesi bozuk olmazdı. İsa ızdıraplarıyla, sizi vücudunun
bir organı olarak adlandırıyor. Organlar olmadan kendisinin
baş olması mümkün değildir. Bu birliği yalnızca Allah bize
vaat etmiştir.
XII. 1. İzmir’den sizlere selamlar. Burada bulunan bütün
imanlı topluluklar size selam eder. Burada beni bedenen ve
ruhen teselli ettiler. 2. Rabbe kavuşmak için İsa Mesih uğruna
dolaştığım zincirlerim, sizden ortak duaları ve dostluğu
muhafaza etmenizi diliyor. Her biriniz ve özellikle pederler,
Baba Allah, İsa Mesih ve havarilerin yüceliği için episkoposu
teselli etsin. 3. Beni sevgiyle dinlemenizi istiyorum ki
mektubum sizin için üzüntü vesilesi olmasın. Benim için dua
ediniz. Sizin sevginize ve Allah’ın merhametine muhtacım. Elde
etmeye hazırlandığım mirasa beni layık eylesin ki “ Yetersiz
olmayayım ” (1.Korint. 9-27)
XIII. 1. İzmirliler ve Efesoslular size selam eder.
Suriye’deki kiliseyi duanızda anımsayın. Üyeleri arasında
sonuncu olan ben bu kilisenin üyesi olmaya layık değilim. 2.
Sizi İsa Mesih’e emanet ediyorum. Allah’ın emirlerine itaat
eder gibi Episkoposunuza itaat ediniz. Pederlere itaat ediniz
ve birbirinizi bölünme bilmeyen yüreklerle seviniz. 3.
Şimdiden hayatımı sizin için kurban olarak sunuyorum. Allah’a
ulaştığım gün kendimi sizler için kurban sunacağım. Çünkü
şimdiye kadar hala tehlike altındayım. Oysa biliyorum ki Baba
Allah benim ve sizin isteğinizi İsa Mesih’te gerçekleştirecek
ve bununla sizler arınmış olacaksınız.
4. Aziz İgnatyos’un Roma Halkına Mektubu
Tanrı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, biricik oğlu rab İsa
Mesih’te Baba Allah’ın yüce merhametine nail olmuş sevilen ve
Mesih sevgisi ile her şeyi dileyenin iradesi ile aydınlanmış
ve Romalıların başkentinde zirveye oturmuş olan Allah’a,
saygınlığa, mutluluğa, gelişmeye, övgüye, saadete ve
arınmışlığa yaraşık, Baba Allah ve Mesih şeriatinde sevgiyle
ön sırada bulunan kiliseye selam olsun. Baba Allah’ın oğlu İsa
Mesih’in adıyla onu selamlıyorum. Ruhta ve bedende onunla
birlikte olan ve Allah’ın nimetiyle ebediyen dolu olan ve her
tür yabancı renkten arınmış olan imanlılarına selam olsun.
Rabbimiz İsa Mesih ile onlara tam bir sevinç diliyorum.
I. 1. Dualarım ve dileklerimin çokluğu, görülmeye değer
yüzünüzü bana gösterdi. İstediğimden daha fazlasını elde
ettim. Onun adı için zincirlere vurulmuş olan ben sizi İsa
Mesih’te selamlıyorum. Ve onun iradesinin beni sonuna kadar
yolunda yürümeye layık eylemesini diliyorum. 2. Mademki
başlangıç hazırlandı acaba hiçbir engel olmadan gayeme
yetişmeye gücüm yetecek mi? Sevginizin bana zulmetmesinden
korkarım. İstediğinizi yapmak sizin için kolaydır. Ama sizin
sevdanız beni sarmadan Allah’a ulaşmam zordur.
II. 1. İnsanların değil Allah’ın rızasını dilemenizi
istiyorum. Ve onu razı ediniz. Allah’a gitmek için böylesi bir
fırsat önüme çıkmadı. Eğer sessiz kalırsanız bundan daha
değerli bir şey yapamazsınız. Benim konumda sessiz olursanız,
bu sessizliğiniz beni Allah’a ait eyleyecektir. Yok, eğer
bedenimi sevdiyseniz, benim koşmaya devam etmem gerekecektir.
2. Sizlerden bir şey istemiyorum. Sizden tek istediğim,
mademki sunak hazırlanmış beni rabbin sunağında kanımı sunmaya
terk etmenizdir. Sevgi korosu sizi bir araya getirdi, o halde
terennüm ediniz. İsa Mesih’te Baba Allah’a terennüm ediniz.
Çünkü Allah, Suriye episkoposunun doğudan batıya gelmesini
istedi. Onunla doğmak için, Allah’a doğru, insanlardan
ayrılmak güzeldir.
III. 1. Hiç kimseye haset etmediniz, aksine diğerlerine
öğrettiniz. Sizden isteğim öğretilerinizi ve vasiyetlerinizi
fiilen uygulamanızdır. 2. Sizden dileğim, Allah’a dua ediniz
ki sözde değil gerçekte ve yürekten hristiyan olabilmem için
bana içerden ve dışarıdan güç versin. Eğer gerçekte hristiyan
isem bunu söyleyebilirim. Ve dünyadan ayrıldığım günde gerçek
bir imanlı olabilirim. 3. Her görünen şey doğru değildir.
İlahımız İsa Mesih Baba Allah’ta olarak yeryüzünde görünür.
Dünyada insanların nefreti ve zulmü ona yöneldiğinde
hristiyanlık Allah’ın kuvvetidir.
IV. 1. Bütün kiliselere, kendi samimi isteğimle Mesih için
öleceğimi ilan etmek için yazıyorum. En azından mani
olmazsanız ve sizden şefkatinizi bir kenara bırakmanızı
istiyorum çünkü bana faydası yoktur. Vahşi hayvanlara yem
olmak için beni bırakınız. Süratle beni Allah’a ulaştıracak
olan onlardır. Ben, Mesih için temiz bir ekmek olarak
pişirilmem için vahşi hayvanların dişleri arasında öğütülecek
Allah’ın bir buğday tanesiyim. 2. Vahşi hayvanları, bana mezar
olmaları için tahrik ediniz. Vücudumdan hiçbir parça
bırakmasın ki, öldüğümde hiç kimseye yük olmayayım. Çünkü
bedenim kaybolup insanlar onu görmeyince o zaman İsa Mesih’in
öğrencisi olurum. Mesih’e yalvarınız Allah’a kurban olabilmem
için, vahşi hayvanları bana vasıta eylesin. 3. Ben Petrus ve
Pavlus gibi size emir vermiyorum. Onlar havari ama ben ise
borçlu biriyim. Onlar özgür, bense hala bir kulum. Ama ölüm
beni İsa Mesih’te özgür olarak diriltecektir. Şu zincire
vurulmuş halimle hiçbir şeyi arzulamamayı öğreniyorum.
V. 1. Suriye’den Roma’ya kadar, denizde ve karada, gece ve
gündüz, vahşilerle mücadele ediyorum. Hem de beni
zincirleriyle bağlamış olan on leopar’a karşı ve onlar
nezaketimiz ve letafetimiz arttıkça düşmanlıkları artan
askerlerdi. Onların kötü muameleleri benim için bir okuldu. “
Ama bu beni aklamaz ” (1.Korint. 4-4) 2. Beni bekleyen vahşi
hayvanları özlüyorum. Diliyorum ki beni hemen parçalarlar.
Beni hızlı bir şekilde parçalamaları için onları tahrik
edeceğim. Bazılarının yaptığı gibi onları ellemekten veya
onlara yaklaşmaktan korkmayacağım. Eğer kötü bir niyetle
salıverilmeyi reddederse beni parçalamaya onları mecbur
edeceğim. 3. Beni kendime bırakınız sizden rica ediyorum. Bana
uygun olanı ben bilirim. İsa Mesih’e öğrenci olmaya başladım.
Mesih’e doğru gidişimde görünen veya görünmeyen hiçbir şey
beni engellemeye girişmesin. Ateş düşsün. Beni parçalasınlar,
parça parça ayırsınlar, kemiklerimi dağıtsınlar, organlarımı
kessinler, bedenimi öğütsünler, yabani hayvanlar ve şeytanın
kötü zulümleri üzerime gelsin. Hiçbir şey beni Mesih’ten
ayıramaz.
VI. 1. “Dünya zevklerinin ne faydası var ” (Matta 16-26) Bu
dünya ve fitnelerinden bana ne? Mesih için ölmeyi, dünyanın
dört köşesine sahip olmaya yeğlerim. Bizim için ölen ve bizim
için dirilen Mesih’i arzu ediyorum. Doğacağım saat yaklaştı.
2. Beni affediniz ey kardeşlerim. Bırakınız doğayım, bırakınız
öleyim. Allah’a ait olmak istiyorum. Beni dünyada
bırakmayınız, yeryüzünün tahriklerine beni terk etmeyiniz.
Temiz nura ulaşmam için beni bırakınız. Çünkü o gerçek bir
insan olarak ortaya çıktı. 3. Rabbimin acılarını örnek almam
için beni bırakınız. Eğer içinizde birinin içinde Allah mevcut
ise ne istediğimi anlasın, halime acısın çünkü bana neyin
gerekli olduğunu bilir.
VII. 1. Bu dünyanın reisi beni kaçırıp Allah’la ilgili
düşüncelerimi bozmak istiyor. Rica ediyorum hazır olanlardan
hiçbiri ona yardımcı olmasın. Benimle olun daha doğrusu
Allah’la beraber olun. Dünyayı yüreğinize, Mesih’i
dudaklarınıza yerleştirmeyin. 2. Haset sizlerden uzak dursun.
Sizin aranızda bulunduğum için sizden rica ediyorum. Size
yalvarıyorum size yazdıklarımdan başka bir şeye inanmayınız.
Size yaşamın tam şuuru ve ölümü seçmiş olarak yazıyorum.
Yersel rağbetlerim çarmıha gerilmiştir. İçimde maddeyi sevecek
hiç bit ateş kalmadı, içimde yalnızca “ Diri Su ” vardır.
(Yuhanna 4-10) Derinliklerimde çağlayıp bana Baba Allah’a gel
diyor. 3. Fesadın besini artık beni cezbetmiyor ve bu dünyanın
zevkleri beni tahrik etmiyor. Ben, Davud’un neslinden İsa
Mesih’in cesedi olan Allah’ın ekmeğini istiyorum. Solmaz bir
sevgi olan kanı, içeceğim olsun istiyorum.
VIII. 1. İnsanların yaşadığı gibi yaşamak istemiyorum. Eğer
isterseniz bu mümkün olabilir. Sizin de, doğruluk olan Allah
iradesine nail olmanızı istiyorum. 2. Bu kısa kelimeler size
dualarımı naklediyor. Bana inanın, İsa Mesih size doğru
söylediğimi gösterecektir. Çünkü O yalan bilmeyen ağızdır. Ve
Baba Allah onun vasıtasıyla gerçekten konuşmuştur. 3. Başarılı
olmam için bana dua ediniz. Size beden düşüncesiyle değil
Allah’ın fikrine göre yazıyorum. Eğer ızdırap çekersem beni
şefkatinize gömmüş olursunuz. Ama eğer acılardan
uzaklaştırılırsam bu da sizin nefretinizden olacaktır.
IX. 1. Dualarınızda, benim yerime Allah’ın güttüğü Suriye’deki
kiliseyi anımsayınız. Sizin sevginiz ve Mesih’ten başka bir
episkoposu olmayacaktır. 2. Bu kilisenin bir üyesi olmayı
kabul etmem benim yüzümü mahcubiyete boyuyor. Onun bir üyesi
olmayı hak etmiyorum. “ Ben ancak en sonuncuyum ve düşmüş
olanım ” (1.Korint. 15-8) Ama Allah ona yaraşık olmaya beni
layık eylemekle bana merhamet etti. 3. Ruhum ve beni İsa Mesih
adıyla karşılayan bütün kiliselerin sevgisi size selam eder.
Onlar beni bir yolcu olarak karşılamadı. Çünkü güzergahım
üzerinde olmayan kiliselerin imanlıları bizzat kendileri beni
karşılamaya geliyor ve bir yerden bir yere benden önce
gidiyordu.
Size bunları İzmir’den Efesosluların yolu üzerinde yazıyorum.
Onlar mutlulukla anılmayı hak ediyorlar. Benimle birlikte,
değerli Rokos’la birlikte birçokları bulunuyor. Ama benden
önce Suriye’den Roma’ya gelenlerle eminim ki tanıştınız.
Onlara yakında olduğumu bildirin. Onlar Allah’a ve size
layıktırlar. Her şeyde onlara yardımcı olunuz. Size Eylül’den
önceki dokuzuncu günde yazıyorum. İsa Mesih’i beklemede sonuna
kadar cesur olunuz.
5. Aziz İgnatyos’un Filadelfiya’ya Mektubu
Aynı zamanda Tanrı Kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, Rabbimiz İsa
Mesih’in babası Allah’ın, Asya’da merhametle dolu olan,
Allah’tan olan, sevgide sağlam, rabbimizin sarsılmaz
acılarında sevinçle dolan ve onun dirilişine sonsuz bir
merhametle tamamen güvenen Filadelfiya’daki kilisesini
Rabbimiz İSA Mesih’in kanıyla selamlıyorum. O benim baki olan
ezeli sevincimdir. Özellikle de müminleri, episkopos ve
yardımcıları olan peder ve diyakonlarla birlik içinde olur ve
onları iradesine göre kutsal ruhunda güçlendirdiği Mesih’te
sabit olurlarsa.
I. 1. Biliyorum ki bu episkopos cemaatinin hizmetini ne
kendinden ne de beşeriyetten almamıştır. (Galatyalılar 1-1) Ne
de geçici bir görkem sevgisinden almamıştır. Fakat Baba Allah
ve İsa Mesih sevgisiyle almıştır. Yumuşak huyluluğu beni esir
aldı. Suskunluğu ile birçok tantanalı konuşmanın yapacağından
daha çok işler yapabilir. 2. Tellerin saza bağlanışı gibi
kendisi de Tanrı vasiyetlerine böyle bağlanır. Bu nedenle
canım onu, Allah’a dair düşünceleri nedeniyle yüceltir. Gazap
bilmeyen sakin tavrı, onun fazilet fikrinin kamil olduğunu
bana bildiriyor. Ve o diri ilahın bütün yumuşak huyluluğunu
yaşıyor.
II. 1. Ey gerçek nurun evlatları, bozulmuş itikatlardan ve
bölünmelerden kaçınız. Koyunlar gibi çobanınızı takip ediniz.
Gittiği yere gidiniz. 2. Rabbin yolundan geçenleri kötülük
lezzetleriyle esir etmeye çalışan o kadar çok kurt var ki,
sizin birliğinizde böylelerine geçit yoktur.
III. 1. Mesih’in korumadığı zehirli otlardan uzak durunuz.
Çünkü onlar Mesih’in diktiği fidanlardan değildir. Bu, sizin
aranızda bölünmeler gördüm anlamına gelmez. Sizlerle saflığı
ve temizliği görüyorum. 2. Allah ve İsa Mesih’le beraber olan
Episkoposla beraberdir. Hatta tövbe edip kilisenin birliğine
gelenler Mesih İsa’da yaşam sürmek için Allah’a ait olurlar.
3. Ey kardeşlerim aldanmayın, bölünmenin peşinden giden Tanrı
egemenliğini göremez ve yabancı bir fikri takip eden Mesih’in
acılarıyla birlikte olamaz.
IV. 1. Tek olan efkaristiya (Şükür) gizeminden başka bir
gizeme sakın katılmayınız. Çünkü Rabbimiz İsa Mesih’in bir tek
bedeni vardır. Onun kanında bizi birleştiren bir tek kupa ve
bir tek sunak vardır. Bunların tek olmaları gibi Episkopos’ta
hizmetteki yoldaşlarım olan diyakonlar ve önderlerle birlikte
tek’tir. Böylece yapacağınız her şeyi Allah’ta yapınız.
V. 1. Ey kardeşlerim size olan sevgim taşıyor. Ve bu sonsuz
sevincimde ben değil İsa Mesih sizi güçlendiriyor. Ve onun adı
için zincirlenmiş olan ben korkarım ki hala kemale eremedim.
Fakat sizin dualarınız beni, merhametiyle kaplayan mirası elde
etmeye tam bir şekilde hazırlamaktadır. Kilise önderlerine
sığınışım gibi İncil’e sığınırım. 2. Peygamberleri de sevelim.
Çünkü onlarda İncil’i müjdelediler. Ve bütün ümitlerini İsa
Mesih’e bağlayıp onu beklediler. Bunlar inanışlarına göre,
Mesih’te kurtuluşa erdiler ve onun birliğinde sevgi ve
beğeniye layık azizler olarak kaldılar ve Rab İsa Mesih’in
tanıklığına haiz oldular ve hepimizin ortak ümidi olan
İncil’de sayıldılar.
VI. 1. Eğer birisi size kitabı Yahudiliğe göre açıklarsa onu
dinlemeyin, zira sünnet olmuş birinden hristiyanlığı
işitmeniz, sünnet olmamış birinden Yahudiliği dinlemenizden
daha iyidir. Eğer her ikisi de size İsa Mesih’i anlatmıyorsa
onların ikisi de ölüler için bir sütun ve mezardırlar. 2. Bu
dünyanın reisi olanın iplerinden ve tuzaklarından kaçınız ki,
düşünceleriyle sizi etkilemesin, sevginizde zayıflamaya sebep
olur. Hepiniz bölünmez bir yürek olunuz. 3. Allah’a şükürler
olsun ki size karşı dürüsttüm. Hiç biriniz gizli veya aleni,
az veya çok ona yük olduğumu iddia edemez. Bu söylediklerimin,
kastettiğim şahıslara karşı tanıklık etmesini dilerim.
VII. 1. Bazıları beni beden olarak aldatmaya uğraştıysa da,
Allah’tan olan ruhu aldatamadılar. Çünkü ruh nereden nereye
gittiğini bilir. (Yuhanna 3-8) Ve gizli olanları açığa
çıkarmayı bilir. Sizin aranızdayken haykırdım ve yüksek sesle
tanrının sesiyle bağırdım, episkoposa pederlere ve diyakonlara
bağlanın. 2. Bazılarının bölünmelerini gördüğüm için, bazıları
benden şüphe ediyorlar. Tanrıya şehadet ederim ki bunu bana
beden söylemiyor. Ruh diyor ki, episkopos olmadan bir şey
yapmayınız. Ve bedenlerinizi Allah’ın heykeli olarak
koruyunuz. Birliği seviniz. Bölünmelerden uzak durunuz. İsa
Mesih’in Allah’ı örnek aldığı gibi sizde onu örnek alınız.
VIII. 1. Bunları birliğe hazır bir insan olarak yaptım.
Bölünme ve gazabın olduğu yerde Allah olmaz. Eğer tövbeleri
onları Allah’a ve episkoposun meclisine yöneltecekse, Allah
bütün tövbe edenleri bağışlar. Sizi bütün bağlardan çözecek
olan İsa Mesih’in nimetine iman ederim. 2. Bölünme için
çalışan her ruhtan uzak durmanız için size yalvarırım. Ve
Allah’ın öğretisine uygun olanı yapınız. “ Eğer bunu eskilerde
bulamazsam İncil’e iman etmem ” diyenleri duydum. Ve onlara
bunun yazılı olduğunu söylediğimde bana “ Mevcut olan budur ”
diye cevap veriyorlar. Bana göre yazılı olan İsa Mesih’tir.
Yazılı olanlar Mesih’in Haçı, ölümü, dirilişi ve onun
imanıdır. Sizin dualarınızda bunlarla aklanmak istiyorum.
IX. 1. Pederlerden kıdemli olanlar saygındırlar. Ama episkopos
daha yüce saygınlığa sahiptir. Çünkü “ Kutsallar Kutsalı ” ona
emanet edilmiştir. Ve tanrı gizemlerinin emanet edildiği tek
kişi odur. O, kilisenin, havarilerin ve peygamberlerin,
İbrahim İshak ve Yakup’un girdiği Rabbin kapısıdır. Bütün
bunlar bizi Allah ile birliğe götürür. 2. İncil’de eşsiz bir
şey vardır, kurtarıcımız İsa Mesih’in gelişi acıları ve
dirilişi vardır. Sevilen peygamberler bunları bildirdiler. Ama
İncil bunların ezeli özetidir. Sevgiyle sonuçlanan her şey
güzeldir.
X. 1. Antakya kilisesinin, dualarınız ve İsa Mesih nezdindeki
merhametiniz nedeniyle barış içinde olduğunu haber aldım.
Sizler bir diyakon tayin edip Antakya’ya göndermelisiniz.
Tanrısal bir elçi olarak onları, yapılanlar için sizin adınıza
kutlasın, onlarda Allah’ın adını yüceltsinler. 2. Bu hizmeti
yapması için seçilecek kişi İsa Mesih’te mutlu olur. Sizlerde
yüceltilmiş olursunuz. Bunu yapmak sizin için zor olmasın.
Yeter ki isteyiniz. Sizden önce diğer kiliseler bunu yaptı.
Yakın olanlar episkoposlarını, uzakta olanlar ise peder veya
diyakonlarını gönderdi.
XI. 1. Kilikya’da diyakon Filon ile ilgili olarak da, tanınmış
olan bu şahıs Tanrı kelamı hizmetinde Riyos Agasobos ile
beraber bana yardımcı olmaktadır. Bu tanınan şahısta benim
Suriye’yi terk ettiğim gün benim için yaşamı bırakarak
peşimden geldi. Her ikisi de size tanıklık eder. Ve sizler
için Allah’a hamdederim, çünkü kurtarıcının sizi kabul ettiği
gibi sizler de onları kabul ettiniz. Ama onlara saygı da kusur
edenleri de Allah’ın nimeti affetsin. 2. Travda’da bulunan
kardeşlerin sevgisi size selam eder. Buradan size, bana saygı
olarak Efesoslular ve İzmirlilerin göndermiş olduğu Foros
vasıtasıyla yazıyorum. Birlik, sevgi, iman, ruh ve bedende
ümit ettikleri her şeyi rab onlara ihsan etsin. Ortak ümidimiz
olan Rab’te güçlenin.
6. Aziz İgnatyos’un İzmir’e Mektubu
Aynı zamanda Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, Baba Allah ve
sevgili oğlu İsa Mesih’in, mevhibelerle her tür merhamete
sahip olmuş, iman ve her inayette zengin bir sevgi ile dolu
olan, yüce ve kutsallıkla çevrelenmiş, Asya işlerinden
İzmir’de bulunan Kilise’ye şaibesiz bir ruh ve Tanrı sevgisi
sözüyle çok çok selamlar.
I. 1. Sizi hikmetli kılan İsa Mesih’e yücelik olsun. Sizin
sarsılmaz bir iman ile geliştiğinizi idrak ettim. Sanki beden
ve ruhunuzla İsa Mesih’in haçına çivilenmiş gibisiniz.
Gerçekten “Beden açısından Davut’un neslinden” olan. (Romalı
1-4) Mesih’in kanında sevgi ile kuvvetlisiniz. Gerçekten O bir
bakireden doğdu ve Yuhanna tarafından vaftiz olundu ki her
adalet onda gerçekleşsin. (Matta 3-15) 2. Pontus’lu Pilatus ve
Hirodes döneminde çivilendi ve haçının ve kutsal acılarının
semeresiyle yaşamı bulduk. Dirilişiyle “Sancağını yükseltti”
(İşaya 5-26) Sancağını çağlar üzerine yüceltti ki yahudiye de
ki azizlerini, müminlerini ve ulusları tek bir vücut olan
Kilise’de birleştirsin.
II. 1. Bütün bunlara bizim için ve kurtuluşumuz için katlandı.
Gerçekten acılar çekti ve gücüyle dirildi. Bazı inkarcıların
söylediği gibi o yalnız görünüşte acı çekmedi. Onlar yalnızca
görünüş olarak varlar ve yalnızca düşündüklerinin ürününü elde
edebiliyorlar. Yani onlar bedensiz olarak bulunuyorlar ve
şeytanlara benziyorlar.
III. 1. Ben İsa Mesih’in dirilişten sonra bedeniyle olduğuna
inanıyorum. 2. Petrus ve beraberindekilere şöyle demedi mi:
Geliniz bana dokununuz ve bedensiz bir ruh olmadığımı görünüz.
Ona dokundular ve anında iman edip onun bedeni ve ruhuyla
birlikte oldular. Bu nedenle ölüme hakaret ettiler ve onu
yendiler. 3. Dirilişten sonra onlarla beraber yiyip içti.
(Res. İşl. 10-41) Beşeri bir varlık olarak bunu yaptı, aynı
zamanda ruhta Babası ile birlikteydi.
IV. 1. Ey sevgililer sizlere bunu tavsiye ediyorum. Bu tür
duygularla dolu olduğunuzu biliyorum. Esas gayem sizi insan
şekli almış olan bu vahşi hayvanlardan korumaktır. Bu tür
vahşi hayvanları bırakın kabul etmeyi mümkünse onlarla bir
araya bile gelmeyiniz. Bu zor bir şey. Ama kurtarıcımız Mesih
bunu yapacak güce sahiptir. 2. Eğer kurtarıcımız diğer
işlerini yalnız görünüşte yapmış ise bunun anlamı da benim de
görünüş olarak zincirlere vurulmuş olduğum mudur? Bu durumda
bu hal, ölüm için çok uğraşmak anlamına mı gelecek? Neden ben
canımı ateşe, kılıca ve vahşi hayvanlara veriyorum? Kılıca
yakın olan Allah’a yakındır. Vahşi hayvanların ortasında olmak
da Allah ile beraber olmak demektir. Yeter ki bütün bunlar İsa
Mesih’in adıyla olsun. Onunla acı çekmek için her şeye
katlanırım. Bana güç veren O’dur. Kamil bir insan olan da
kendisidir.
V. 1. Bazı insanlar bunu inkar ediyor. Bunu cahil oldukları
için veya daha doğrusu Mesih onları inkar etti. Çünkü onlar
gerçek yerine ölümü savunarak ön plana çıktılar. Musa ve
peygamberler ve İncil ile her birimizin acıları, bunların
hiçbiri onları ikna edemedi. 2. Ve yine üzücü olan şey, bu
gibilerin bizimle ilgili olarak da aynı düşüncelerinin
olmasıdır. Beni övüp kurtarıcımıza söven ve onun beden
aldığına inanmayan insanın bana ne faydası var. Böyle
düşünmeyen için en azından bozulmuş ve kokuşmuş denir. İnkarcı
isimlerini yazmak benim için cazip değildir. Tövbe edip
dirilişimiz olan Mesih’in ızdıraplarına iman ederlerse ancak o
zaman onları anımsarım.
VI. 1. Hiçbiriniz aldanmayın, göksel varlıklar, görünen ve
görünmeyen melekler ve başkanlıkları ve görkemleri eğer İsa
Mesih’in kanına iman etmezse yargılanacaktır. “Anlamaya gücü
olan anlasın” (Matta 19-12) Hiç kimse rütbesiyle
kibirlenmesin, esas olan hiçbir şeyin birbirinden ayıramadığı
iman ve sevgidir. 2. Rab İsa Mesih’ten aldığımız nimete aykırı
fikirler taşıyanların Allah’ın fikrine karşı olduğunu kabul
ediniz. Böyleleri ne sevgiyi önemser ne de dul kadını, ne
fakiri ne de mazlumu, ne esirleri ne de mahpusları, ne açları
ve ne de susamışları önemser.
VII. 1. Duadan ve Efkaristiya gizeminden uzaklaştırırlar,
hatta Efkaristiya gizeminin kurtarıcımız İsa Mesih’in bedeni
olduğunu da kabul etmezler. O beden ki bizim günahlarımız için
ızdırap çekti ve Baba Allah’ta onu doğruluğuyla diriltti.
Allah’ın nimetini reddeden bu tipler mücadeleleriyle ölürler.
Onlar için en iyisi sevgi yasasını uygulamalarıdır. Böylece
dirilişte bir yolları olabilir. 2. Bu insanlardan sakının. Ne
özel ne de genel toplantılarınızda bunlardan bahsetmeyiniz.
Peygamberleri ve özellikle de bize Mesih’in acılarını ve
gerçekleşen dirilişini gösteren İncil’i öğreniniz.
Bölünmelerden kaçınız çünkü kötülüklerin başıdır.
VIII. 1. Hepiniz Mesih’in Baba Allah’a tabi olduğu gibi
episkoposa tabi olunuz. Önderlere de havarilere olan
bağlılığınız gibi tabi olun. Ama diyakonlara da tanrı yasasına
gösterdiğiniz saygıyı gösterin. Hiçbiriniz kiliseyle ilgili
konularda episkopos’un iradesi olmadan bir şey yapmayın.
Efkaristiya sırrını episkopos veya onun yetkili kıldığı kişi
icra eder. 2. Cemaat episkoposun olduğu yerde olmalı. Aynı
Mesih’in olduğu yerde kilisenin oluştuğu gibi. Episkopos
olmadan ne vaftiz ne de sevgi şenlikleri olur. Allah nezdinde
makbul olan, episkoposun uygun gördüğüdür. Ve onun yaptığı her
şey yasaldır.
IX. 1. Mademki önümüzde vakit var o halde sevap ve iyilikleri
talep etmede ciddi olmak ve Allah’a dönmek için tövbe etmek
akılcıdır. Allah’ı ve episkoposu bilmek güzeldir. Episkoposa
değer verene Allah’ta değer verir. Episkopostan habersiz bir
şey yapan, şeytana hizmet eder. 2. Nimet hepinizi arttırsın.
Çünkü siz buna yaraşıksınız. Beni teselli ettiğiniz kadar
Mesih’te size teselli versin. Tanrı sizi ödüllendirsin çünkü
beni varlığım da ve gıyabımda sevdiniz. Eğer her şeye
katlanırsanız Allah’a haiz olmaya ulaşırsınız.
X. 1. Allah sevgisi için benim peşimden gelen rabbin
diyakonları Filon ve Riyos Agasobus’u karşılamakla iyi
ettiniz. Her ikisi de sizler için Allah’a şükrederler çünkü
onları her konuda teselli ettiniz. Allah’ın yanında hiçbir şey
kaybolmaz. 2. Ruhum ve zincirlerim, bu zincirler ki siz onları
aşağılamadınız ama sizi mahcup etmeyecek. Her ikisi de sizin
için fidyedir. Ve kamil iman olan Mesih’te sizden utanç
duymayacaktır.
XI. 1. Dualarınız Suriye’deki Antakya kilisesine vardı. Allah
nezdinde değerli olan zincirlerle oradan yola çıktım. Hepinize
selam ediyorum. Ben bu kilisenin üyesi olmayı hak etmiyorum.
Ve ben yalnızca onun küçük bir üyesi miyim. Vicdani olarak
onun üyesi olmayı değil, sizin dualarınızla nail olacağım ve
bana bütünüyle verilmesini ümit ettiğim tanrı nimetiyle üyesi
olmayı istiyorum. 2. İşlerinizin yerde ve gökte kamil olması
için Allah sevgisinde olan birini kiliseniz elçi olarak
seçmeli ve Suriye’ye gidip oradaki müminlerin içinde
bulundukları barıştan ve elde ettikleri yücelik ve
bedenlerinin alıştıklarından yararlansın. 3. Bana öyle geliyor
ki eğer aranızdan birini bir mektup eşliğinde, onlarla
birlikte tanrı inayetiyle haiz oldukları huzur bayramını ve
dualarınızla kiliselerinin sükun limanına varış bayramını
kutlaması için gönderirseniz çok iyi olur. Sizler kamil
oldukça fikirlerinizde kamil olsun. Eğer iyilik yapmayı
istiyorsanız Allah size yardım etmeye hazırdır.
XII. 1. Truvada da bulunan kardeşlerin sevgileri size selam
eder. Efesoslu kardeşlerinizle birlikte benimle olmak için
gönderdiğiniz Foros vasıtasıyla size buradan yazıyorum. Her
şeyde beni teselli etti. Onu örnek alınız. Çünkü o Tanrı
hizmetinde bir örnektir. 2. Tanrı’ya yaraşık olan
episkoposunuza ve saygı değer yaşlılarınız meclisine ve
yoldaşlarım diyakonlara selam ederim. Siz hepiniz birer birer
ve toplu olarak Rab İsa Mesih’in adıyla, onun bedeni ve kanı
adıyla, onun ızdırapları ve dirilişi adıyla, ruhta ve bedende
Allah’ta birlik adıyla toplanmışsınız. Sizlere rab’ten
ebediyen nimet, merhamet, barış ve sabır diliyorum.
XIII. 1. Kardeşlerimin evlerine, ailelerine ve çocuklarına ve
dul olarak adlandırılan bakirelere selam ederim. Ruhun
faziletiyle güçlü olunuz. Benimle beraber olan Filon size
selam eder. 2. Tafya’nın evine selam ederim. Ve onun ruhsal ve
bedensel olarak sevgi ve imanda güçlenmesini dilerim. Adını
çok sevdiğim Alki’ye ve emsali olmayan Zafnon ve Afteknos’a ve
her ferdinize adıyla selam ederim. Hepiniz Allah’ın nimetinde
güçlü olunuz. Truvada’dan İzmir ahalisine.
7. Aziz İgnatyos’un Polikarbos’a Mektubu
Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan İzmir kilisesi episkoposu
veya Baba Allah ve rabbimiz İsa Mesih’ten takdis edilmiş olan
Polikarbos’a selam ve sevgiler.
I. 1. Sarsılmaz bir kaya üzerine sabitlenmiş olan tanrısal
hatıranı kabulümle, rab’te özlediğim temiz ve arınmış yüzünü
görmeye beni yaraşık eyleyen Allah’a yücelikler sundum. 2.
Kuşanmış olduğun nimetle, herkesi kurtuluşa teşvik etmede
acele etmeni diliyorum. Saygınlığını eylemlerinle güzelleştir.
Bedensel ve ruhsal arzulara gem vur ve her tür iyilikleri aşan
birlik konusuna önem ver. Rabbin sana katlanışı gibi sende
herkese katlan. Ve yaptığın gibi onları sevgi ile taşı. 3.
Vaktini daima dualarla geçir. Hikmetine hikmet kat. Uyku
bilmeyen bir ruh ile daima uyanık ol. Herkese tek tek Allah
ahlakı edinmesi için telkinde bulun. “Herkesin hastalıklarını
taşı” (Matta 8-17) Tam bir sporcu olarak bunu yap. Zorluklar
çoğaldıkça kazanç artar.
II.
1.
Salih
olan
öğrencileri
seversen
bir
üstünlüğün
olmayacak. Kötüleri evcilleştir ve yumuşak huylulukla onları
sana tabi eyle. Her yara için münasip bir ilaç vardır. Keskin
davranışları dizginle. 2. Yılan gibi hikmetli, güvercin gibi
saf ol. (Matta 10-16) Sen, gözünle gördüğün her şeye yumuşak
huylulukla davranman gereken bir beden ve ruhtan başka bir şey
değilsin. Görünmeyen durumları iste ki, sana gösterilsin ve
hiçbir eksiğin kalmasın ve sendeki tanrı vergisi artsın. 3.
Kaptanın rüzgarı dilediği gibi, fırtınanın darbesinden sonra
limana varışta meşakkatlerin nefes alması gibi, zaman da seni
bu şekilde Allah’a gitmeye çağırıyor. Rabbin sporcusu gibi
güçlü ol. Bunun ödülü fesatsızlık ve senin inandığın ölümsüz
hayattır. Ben ve sevdiğim zincirlerim sana fedadır.
III. 1. Aldatıcılığı öğretenler seni endişelendirmesin. Onlar
yalnızca görünüş olarak güven verirler. Keser altındaki koca
ağaçlar gibi sağlam ol. Büyük güreşçi, ağır darbelere rağmen
galip gelebilendir. Allah için her şeye katlanmamız lazım ki
Allah’ta bize tahammül etsin. 2. Olduğundan daha büyük ol. Ve
zamanları iyi bir şekilde bil. Zaman üstü olan şeyleri ümit
et. Bizler için her şeye katlanan ve acı çeken, gerçekte acı
çektirilemeyen, dokunulmayan, görünmeyen ama bizler için
görünen olan ve zamanı olmayanı dile.
IV. 1. Dulları ihmal etme. Kurtarıcıdan sonra onlara itina
göstermeye çağrılmışsın. Allah olmadan nasıl ki bir şey
yapamıyorsan sensiz de hiçbir şey yapılmamalı. Sebat et. 2.
Toplantılarınız sürekli olsun, herkesi ismiyle çağırın. 3. Ne
kadın ne erkek hiçbir köleyi hakir görme. Ve onlarda
kibirlenmesinler. Allah’ın yüceliği için yüce işler yapsınlar
ki Allah’tan daha faziletli bir özgürlüğe nail olsunlar.
Cemaatin hesabına özgürlük kazanmaya kalkışmasınlar ki
kendilerini zevklerinin kölesi olarak bulmasınlar.
V. 1. Kötü işlerden kaç. Ve onlar aleyhinde vaaz ver. Kız
kardeşlerime efendimizi sevmelerini söyle. Ruhsal ve bedensel
olarak da eşleriyle yetinsinler. Erkek kardeşlerime söyle,
Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi eşlerini sevsinler. (Efes.
5-25) 2. Efendimizin bedenine saygı olarak iffetini koruyanlar
kibirli olmadan böyle yapsınlar. Kibirlenirse kaybolur. Ve
episkopos dışında diğerlerine bunu anlatanlar bozulur.
Evlenecek olan erkek ve kadınların evliliği episkopos
vasıtasıyla olsun ki bu evlilik rabbe uygun olsun. Arzulara ve
rağbetlere göre olmasın. Her şey Allah’ın yüceliği için olsun.
VI. 1. Episkoposa kulak veriniz ki Allah’ta sizi dinlesin.
Episkoposa, pederlere ve diyakonlara tabi olanlar için ben
kendimi sunuyorum. Bunlarla birlikte Allah’ın katında bir yere
sahip olmak dileğimdir. Birbirlerinizin meşakkatlerine
katlanın. Beraberce mücadele edip beraberce acı çekin, uyuyun
ve uyanın. Aynı tanrısal eğitimciler, reisler ve hizmetkarlar
gibi olunuz. 2. Hizmet ettiklerinizi razı ediniz ki
karşılığınız hizmetinize uygun olsun. Aranızda asiler olmasın.
Vaftiziniz sizin silahınızdır, imanınız dayanağınızdır,
sevginiz zırhınızdır, sabrınız ise alışkanlığınız olsun.
(Efesos 6-11) Yaptıklarınız sizin için bir hazine olsun ki
gelecekte karşılığına nail olasınız. Rabbin yumuşak huyluluğu
sizinle olduğu gibi. Sizinle daima övünme imkanım olur mu?
Birbirinize karşı sabırlı ve yumuşak huylu olunuz.
VII. 1. Sizlerin dualarıyla Suriye Antakya’sında bulunan
kiliseye tekrar barış geldiği haberini aldım. Bu haber içimde
sevinç dalgalarına sebep oldu. Ve şimdi rab bana ruhsal bir
huzur ve güven verdikten sonra tek derdim şehadet yoluyla ona
ulaşmak ve diriliş gününde onun öğrencileri arasında
sayılmaktır. 2. İlahi mutlulukla taçlandırılmış olan sen ey
Polikarbos, alevlenmiş olan muzaffer sevginizin tanıklığını
taşıyan, Allah için çalışan biri olarak isimlendirebileceğimiz
sevilen ve kutsal bir rağbetle dolu olup Allah’ın yüceliği
için Suriye’ye gidebilecek bir insanı seçmek için bir konsil
toplantısını düzenlemekle iyi bir iş yapıyorsun. 3. Hristiyan
kişi nefsinin sahibi ve efendisi değildir. Bütün zamanı
Allah’ındır ve yalnız onun için çalışır. Bu işler Allah’ın
işleridir. Ve onu eğer tamamlarsanız sizin işiniz olacaktır.
Allah’ın nimetine sonsuz güvenim var ki sizler böylesi Allah’ı
razı eden bir işi yapmaya muktedirsiniz. Hakikat için asla
dinmeyen kıskançlığınıza güveniyorum. Bu nedenle sizlere bu
kısa sözleri yazdım.
VIII. 1. Truvada’dan sonra Niyapolis’e acele gidişim nedeniyle
kiliselere yazamadım. Çünkü rabbin iradesi böyle istedi. İzmir
ve Antakya arasındaki kiliselere aynı şeyi yapmaları için
rabbin izniyle sen yazacaksın. Kimisine bir postacı,
diğerlerine
ise
yazılarını
yetiştirecek
elçiler
gönderebilirsin. Bu işler sana hak edeceğin ezeli bir yüceliği
hazırlayacaktır. 2. İzmir’in her hristiyan ferdine birer birer
selam ederim, özellikle de Epitrop’un dul eşine ve bütün ev
halkına ve çocuklarına selam ederim. Sevgili dostum Atlos’a
selamlar. Suriye’ye gitmek üzere seçilme şerefine nail olana
selam ediyorum. Ona ve onu gönderen Polikarbos’a daima nimet
eşlik etsin. 3. Rabbimiz İsa Mesih’ten size güç ve cesaret
vermesini ve sizi Allah’ın birlik ve korumasında daima
muhafaza etmesini diliyorum. Benim için adı kıymetli olan
Alki’ye rab’te veda selamı gönderiyorum.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Aziz İgnatyos’a Övgü
Altınağızlının
Altınağızlı’nın Aziz İgnatyos’a Övgüsü
1. Büyüklük görüntüsünden haz alan zengin adamı, birçok
davetler düzenlemek memnun eder. Bu davetleri ya zenginliğinin
fazlalığına ya da dostlarına onları sevdiğine dair deliller
sunmak için yapar. Bunun gibi kutsal ruhun nimeti de bizi
birçok kez bayramlarını kutladığımız şehitlerin güzel
sofrasına oturmaya davet eder. Bu davette bize Allah’ın bu
sevgili dostlarına olan sevgi ve kudretinin bir tanıklığını
sunar. Kısa bir süre önce bakire bir genç kız olan mutlu şehit
Bilacya bize büyük sevinçlerle toplayıcı bir ruhsal sofra
gösterdi. Bayramı aziz İgnatyos’un bayramına yakındı. Burada
iki ayrı şahıs görmekteyiz ama şölen tek şölen. Dövüşerek
şehit düşmüş iki ayrı şahıs ama tek bir mücadele tacı
görüyoruz. İki ayrı çarpışma sahası ama aynı ödül. Yalnızca
bedensel gücün kullanıldığı sivil savaşlarda yalnızca erkekler
çağrılır. Ama burada bütün mücadeleler ruhsal olduğu için
meydan açıktır. Mücadeleden uzaklaşmak veya toplanmak her iki
cinsiyetten olur. Yalnızca erkekler karşı karşıya gelmez bu
savaş alanında. Ama korkulan, kadınların zayıf yapıları
nedeniyle bu savaşta karşı karşıya gelmemelerinin geçerli bir
mazeret olabileceğidir. Ve bu mücadelede kadınlar erkeklere
üstün tutulmaz. Sebebi ise bunun bayanlara özgü olmasının
erkeklerde oluşturacağı şiddetli utancın bertaraf edilmesidir.
Her iki cinsiyetten de bu mücadelelerde başarılı olan birçok
sayıda insan görülebiliyor. Bunlar yüceltilip zafer tacına
nail oldular. Bu olaylardan, İsa Mesih’te, kadın ve erkek
arasında bir fark olmadığını anlarsınız. Ve bundan şu yorumu
yapabilirsiniz, eğer bizdeki gerçek Allah korkusu kıskançlık
ateşini yakar ve harekete geçirirse ve cesaretimizi de buna
eklersek dini mücadele sahasında ne cinsiyet ne yaş ne de hoş
mizaç kısaca hiçbir şey bizi bundan alıkoyamaz. Mücadele
sahasına hep beraber kadın erkek, genç yaşlı, özgür köle,
beraberce inmemizi sağlayan sebep budur. Saygın ve sağlam
irade sahibi olurlarsa kadın erkek hepsini çarpışma alanına
inmekten hiçbir şey uzaklaştıramaz.
Şimdi vaktin genişliği beni, aziz İgnatyos’un faziletlerini
yüceltmeye teşvik ediyor. Oysaki aklım o dereceye kadar
mütereddit ki sözlere hangi yönden başlayacağımı bilmiyorum.
Çünkü onunla ilgili elimde o kadar çok geniş övgüler var ki,
bu durumda şaşkınım. Aynı, kokular dolu bir bahçeye girmiş bir
insan gibiyim öyle kokular ki gül, menekşe, sümbül ve baharın
süslendiği diğer bütün cins çiçeklerin bulunduğu bir bahçe.
İşte bu bahçe ki yayılan güzel kokularını dillendiriyor ve
hangisini seçeceğimi aklım bilmiyor. Çünkü bütün o çiçeklere
aklımın gözü takılıyor. İşte İgnatyos’un faziletlerinden
oluşan ruhsal bahçeye girdiğimizde önümüze bahar çiçeklerini
değil, kutsal ruhun nefsini zenginleştirdiği ürünleri
sergiliyor. Fikrimizi hangisine yöneltelim bilemiyoruz. Çünkü
gördüğümüz bu ürünlerden her çeşidinin sahip olduğu
güzelliğinin ne anlama geldiğinin açıklamasına aklımız
takılıyor. Siz kendiniz karar veriniz. İgnatyos kilisemizin
iradesini, Mesih İsa’nın her episkopostan istediği cesaret ve
hararetle yüklendi ve Allah’ın oğlunun episkoposluğun gereği
olarak koyduğu büyük kuralın uygulanmasını dikkatle yerine
getirmiştir. Salih çoban koyunları için kendini feda eder
diyen ayeti İgnatyos İncil’de okumuştur. (Yuh.10-14) Bunun
için hayatını cesaretle feda etti. Ve kendinin gerçekten
resulleri yaşadığını gördü ve gerçek ruhsal kaynaklardan içti.
Bu vaziyette bu insanın durumu ne yücedir ki o insanların
misali üzerine büyüdü ve nerede olurlarsa onlara eşlik etti ve
onların bütün davranış ve yasalarından öyle nasiplendi ki onu
büyük bir kilisenin başında olmaya yaraşık gördüler.
Görünmeyen şeyleri görünenlere tercih etmekte ehil, tanrısal
aşkla yanan ve bütün dünyevi durumlar üstünde olan ve cesur
bir ruh isteyen bir dönemde yaşadı. Bir insanın elbiselerinden
arındığı kolaylıkla bedeninden soyutlanırken görüldü. Burada
sözlerime nasıl başlayayım? Yılmadan ve yorulmadan yaydığı
resullerin akidesinden mi, dünyevi hayatı aşağılamasından mı,
yoksa kilisesini güttüğü özgür kıskançlığından mı başlayayım?
Hangisini öveyim, şehit olan kişiliğini mi, episkoposluğunu mu
yoksa elçiliğini mi? Çünkü kutsal ruhun nimeti ona üçgen bir
taç yapıp onun vakarlı başını süsledi. Daha doğrusu her biri
için seçtiği birçok taçlarla onu süsledi. Ve başka taçların
bundan çıktığını ve bir asıldan yeşeren ve çiçek veren
filizler olduğunu göreceğiz.
2. Ve eğer isterseniz onun episkoposluk övgülerine başlayalım.
Var olan yalnızca bir taç değil mi? Ama onun episkoposluk
tacını ortaya koyarsak bundan birçok taçların ortaya çıktığı
görülecektir. Ben yalnızca İgnatyos’u, episkoposluğa layık
görüldüğü için değil, bu şerefi onun mutlu başına kutsal
ellerine koyan resullerden aldığı için beğeniyorum. Ve
resullerin ona yücelerden en büyük nimeti cezp ettikleri ve
onun üzerine kutsal ruhun taşkın nimetlerini indirdikleri için
ona olan övgülerimde kısıtlı davranmıyorum. Onu şunun için
övüyorum zira resuller onu kutsadıkları zaman onun bir insanda
olabilecek bütün faziletleri kendi şahsında bulundurduğuna
tanıklık ettiler. Burada düşüncemi açıklayayım. Aziz Pavlus
Titus’a şöyle yazar; Pavlus’un adını zikrettiğimde Petrus,
Yakup, Yuhanna ve diğer havariler gurubunu da kastediyorum
anlamındadır, nasıl ki bir çalgı aleti muhtelif telleri bir
arada bulundurur ve onlardan bir nağme çıkarsa, aynı şekilde
havariler gurubu da aynı akideye mensup birkaç kişiyi bir
arada bulundurur. Çünkü onların bir öğretmeni vardır o da
hepsine verilmiş olan kutsal ruhtur. Aziz Pavlus’un
dinleyiciye söylediği budur. Şöyle diyor: Benim veya diğer
resullerin bildirdiği söz budur. (1.Korint.15-11) Öyleyse bu
resul Titus’a yazmakla ona episkoposun meziyetlerinin nasıl
olması gerektiğini anlatır ve şöyle der: Episkopos tanrı
evinin kahyası olduğuna göre, eleştirilecek yönü olmamalı, dik
başlı, çabuk öfkelenen, şarap düşkünü, zorba ve haksız kazanç
peşinde koşan biri olmamalı. Aksine konuksever, iyiliksever,
sağduyulu, adil, pak ve kendini denetleyebilen biri olmalı.
Hem başkalarını sağlam öğretiyle yüreklendirmek hem de karşı
olanları ikna edebilmek için inançlılara öğretilen güvenilir
söze sıkıca sarılmalı. (Titus 1-7) Ve aynı anlamda Timoteos’a
yazdı: Bir kimse episkopos olmayı gönülden istiyorsa iyi bir
görev istemiş olur. Ancak episkopos ayıplanacak bir yanı
olmayan, tek eşli, ölçülü, sağduyulu, saygın, konuksever,
öğretmeye yetenekli biri olmalı. Şarap düşkünü, zorba
olmamalı, uysal, kavgadan ve para sevgisinden uzak olmalı.
(Timoseos 3:1-5) Bu sözlerde Aziz Pavlus’un episkopos olacak
kişide istediği faziletlerin miktarını görüyorsunuz. Başarılı
bir ressam eğer bir kralın resmini yapmak ve bu resmin sanatta
örnek bir resim olmasını isterse bütün ustalığını renklere
yansıtır ki, onu örnek almak isteyen herkse isteklerini
tamamlayıcı bir asıl öz bulabilsinler. Aynı şekilde aziz
Pavlus’ta bize bir episkoposun nasıl tatlı meziyetlere sahip
olması gerektiğinin resmini, ressamın bir kral tablosunu
çizerken yaptığı gibi çizmiştir. Bu resimde, faziletleri
ortaya çıkaran çizgilerin farklılıklarını bir araya getirdi.
Ve bundan bize tamamlayıcı bir asıl sundu ki, bu makama
yükseltilecek her kişi bu tabloyu gözlerinin önüne koysun ve
onu çalışmalarına esas teşkil edecek şekilde algılasın. Burada
şunu kesinlikle söyleyebilirim, aziz İgnatyos kendi şahsında o
örnek kaideye yeteri miktarda bir değişiklik sunmuştur.
Utanılacak veya eleştirilecek bir yönü olmamasına rağmen,
kibirlenmedi, gazaba gelmedi, şarap düşkünü ve kavgacı
değildi. Aksine adil, aziz ve uysal, her tür münakaşadan uzak,
para sevgisi olmayan biriydi. Hakikat sözüne kendisine
anlatıldığı gibi sıkıca bağlıydı. Dikkatli ve mütevazi
hikmetli bir inançlıydı. Ve aziz Pavlus’un istediği bütün
meziyetlere sahipti. Bütün bu meziyetleri kendisinde
keşfedenlerin kim olduğunu sanıyorsunuz? Bu kuralları koyanlar
onda bunu görüp öyle adlandırdılar. Onlar episkoposluk tahtına
çıkarılacak olanın güçlü bir sınavdan geçirilmesi için
başkalarına yönelmediler. Eğer onlar kendileri bu sınavı onu
üzmeden başlatsalar ve onda bütün bu güzel faziletlerin bir
arada bulunduğunu görmeseler şehit azizimize bu episkoposluk
görevini yüklemezlerdi. Şüphesiz ki onlar, bu makam için
insanların gerekleri düşünmeden kendilerine uygun birini
seçmelerinin onların başına neler getireceği tehlikesini idrak
ettiler, Aziz Pavlus’un Timoteos’a yazdıklarında duymamızı
istediği durum budur. Timoteos’a mektubunda şöyle der: Birinin
üzerine ellerini koymakta aceleci davranma, başkalarının
günahlarına ortak olma (Timoteos 5-22) Neden? Başkasının
günahı nedeniyle utancı ve cezayı ben mi çekeyim? Evet, çünkü
sen kötü olana bu kötülüğü yapması için vasıta oluyorsun. Her
kim bir deliye veya şiddetli bir gazap heyecanı içinde olana
bir kılıç verirse, bu ahmakların işleyeceği cinayete ortak
olur. Böylece her kim kötü birine episkoposluk tahtına çıkma
fırsatını verirse, bu kötü adamın günahları ve haddini aşmada
ileri gitmesi yüzünden başına geleceklerin aynısını kendi
başına çekmiş olur. Çünkü kötülüğün kaynaklarını çıkarmaya
gayret edenler çıkacak bütün kötülüklerin sebebi olurlar.
Buradan şunu bilmelisiniz İgnatyos’un episkoposluğu, önümüze
onunla ilgili ikili bir taç sergiledi. İnsanların onun için
söylediği övgüler ona bir avize misali bir taç hibe eder ve
onda parıldayan bütün faziletler için tanıklık sunar.
3. Birinci taçtan doğan veya ondan çıkan bir üçüncü tacı size
belirtmemi ister misiniz? İgnatyos’un episkopos olduğu zamanı
düşünelim. Kilisenin o zaman ki iradesi ile şimdiki arasında
fark vardır. Düzenli bir yolda yürüyen yolcu ile sarp ve
eğimli, taşlık ve kayalık vahşi hayvanların kol gezdiği ve ilk
defa geçmek zorunda olduğu ve daha önce kimsenin yürümediği
bir yol. Bugün ise Allah’ın nimetiyle episkoposların maruz
kaldığı bir tehlike yok. Çünkü gölgesi geniş bir barış kilise
üzerinde hüküm sürmektedir. Ve hepimiz yeterli bir huzur
içinde yaşıyoruz. Din ise, dünyanın en uzaklarına kadar
müjdesi yayıldı, o kadar ki krallar imanın korunmasını
üzerlerine almışlardır. Ama o çağda durum böyle değildi.
Aksine bakışlar nereye yönelirse orada derin dalgalar ve büyük
uçurumlar görür. Her yerde savaş ve çatışmalar ve tehlikeler
vardı. O zamanlar yöneticiler, şehirler ve halklar ve bütün
uluslar yabancı ve yerliler ve yakınlar hepsi imanlılara zulüm
ediyordu. Bu görülenlerden daha korku verici olan ise,
imanlıların kendileri dahi yeni olan bu inancı henüz
anlamışlardı ve bu açıdan dikkat edilmeye çok ihtiyaçları
vardı. Zayıf idiler ve zorlukları artıyordu. Ve bu zorlukların
acıları az değildi. Ve savaşların sebep olduğu acılardan daha
fazlaydı. Dışarıdan üzerlerine gelen zulüm ve savaşlar, onlar
için hazırlanan mükafatlar için onlarda sevinç ve ümit
yaratıyordu. Resuller yargı meclisinden böyle bir mutlulukla
çıkıyorlardı. Çünkü kırbaçlanıyorlardı. Bütün bu üzüntülerden
her yerde aldığı övgü ve iftiharla Aziz Pavlus şöyle
haykırırdı: Şu anda sizler için seviniyorum. (Kolose. 1-24)
İmanlıların günahları ve zorlukları ve kardeşlerinin sorunları
onların nefes almalarına bile meydan vermiyordu. Çünkü bütün o
zorluklar ve günahlar onlar için baş ve boyunlarında
taşıdıkları ağır bir boyunduruk gibiydi. Ve onlara bunun
ızdırabını aralıksız bir şekilde yüklüyordu. Acılarıyla
iftihar eden bu havarinin içsel yorgunluklardan nasıl
inlediğini dinleyiniz. Şöyle dedi: Kim güçsüz olurda ben
güçsüz olmam? Kim günaha düşürülür de ben yanmam?
(2.Korint.11-29) Bir başka yerde de şöyle der: Çünkü
geldiğimde sizi istediğim durumda bulamayacağımdan korkuyorum.
Sizlerde beni istediğiniz durumda bulamayabilirsiniz. Aranızda
çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, iftira, dedikodu,
böbürlenme ve kargaşa olmasından korkuyorum. Korkarım size
tekrar geldiğimde tanrım beni utandıracak, daha önce günah
işleyip de kapıldıkları pisliklerden, fuhuş ve sefahatten
tövbe etmeyen birçokları için yas tutacağım. (2.Korint
12:20-21) Biz geminin kaptanını, havalar onun arzu ettiği
şekilde seyrederken gemisini ve yolcularını limana
yetiştirdiğinde değil, aksine havaların fırtınalı ve denizin
şiddetli dalgalı olduğu durumlarda bütün bu şartların
üstesinden gelme gücünü gösterip, dalgaların gemi boyunu aşıp
yolcuların selametini tehdit ettiğinde gemiyi ve yolcuları
salimen limana yetiştirdiği zaman beğeniriz. Aynı şekilde,
kilise iradesinin ağır yükünü taşıyan dini liderlerin
beğenilmesi hususundaki ödülümüzü kullanırken, savaşların
felaket ateşini her yerde yaktığında iman filizinin ilk
dönemdeki letafet ve güzelliğinin çok daha fazla itina görmeye
muhtaç olduğunu, imanlılar topluluğunun tıpkı yeni doğmuş
bebek gibi dikkatli bir bakıma ihtiyaç göstermesi ve zayıf
bebeklerin yoğurtla beslenmesinin gerekliliği gibi, bütün
bunları nazarı itibara almalısınız. Kilise idarecilerinin o
çağda karşılaştıkları bütün bu zorluklar içinde imanı yaymada
hak ettikleri taçlar konusunda daha güzel bir şuur hissetmek
isterseniz size İsa Mesih’in söylediklerimizi doğrulayan
sözlerini gözlerinizin önüne serdediyorum: İnsanlar kalabalık
bir halde İsa Mesih’e gelirken havarilerine önceki
peygamberlerin kendilerinden daha çok meşakkatler ve zorluklar
çektiğini anlatmak istedi ve onlara şöyle dedi: Başkaları emek
verdiler, siz ise onların emeğinden yararlandınız. (Yuh.4-38)
Buna rağmen resuller peygamberlerden daha çok yoruldular. Ama
peygamberler önceden gelip kutsal sözü ektikleri ve henüz
bilgiyle aydınlanmamış insanları gerçeğe yönelttikleri için,
İsa havarilerine en yorucu işlerde de onları sabırlı olmaya
teşvik etti. Eğitimle insanlara yol gösterenler ile onlardan
önce gelip öğretim ve yol göstermede mücadele edip insanlarda
akidenin ilk tohumlarını oluşturanlar tabi ki eşit değildir.
Önceden düşünülmesi konusunda hazırlıklı olunan ve alışılan ve
kolaylıkla kabul gören gerçekler, ilk defa ilan edilen bir
akidenin aksine olarak bunu işitenlerin akıllarını karıştırıp
ve bunun tohumlarını ekenleri şiddetli bir cürüm işleyenler
pozisyonuna sokar. Atina halkında bunu gördük, aziz Pavlus’un
sözlerini dinledikleri zaman bu havariyi cahil olmak ve
zihinlerine garip şeyler tebliği etmekle kınadılar.
(Resul.işleri 17-20) Öyleyse kilisenin bugünkü idaresi, bunu
yürütenlere aşırı bir yorgunluğa sebebiyet veriyorsa, geçmişte
bu görevi tehlikelerin en belirgin bir döneminde savaşlar ve
zulümler ve sürekli korku şartlarında yürütmüş olanlara nasıl
bir yorgunluk ve zorluklara sebebiyet verirdi? O asırlarda
azizlerin maruz kaldığı cezaların bugün dile getirilmesi
gerçekten yalnızca zor değil hatta batıl bir abesle
iştigaldir. Bunu gerçekten hak ettiği bir şekilde
vasıflandırmak ancak bütün bunları kendi şahsında deneyebilmiş
olmayı gerektirir.
4. Şimdi de size dördüncü bir taç’tan bahsedeyim mi? Acaba bu
tacın ne için olmasını ümit edersiniz? O bizim vatanımızda
idareyi yüklendi. Ve eğer yalnızca elli kişinin idaresi zor
oluyorsa, sayıları iki yüz bini aşan insanların idaresini
yüklenenlerin mutlaka süslenmeleri gereken fazilet ve hikmet
nedir? Kısaca diyoruz ki, nasıl ki askeri düzende, adedi en
çok olan krallık muhafız alayı en parlak ve sivrilmiş
komutanlara teslim edilirse, aynı şekilde en büyük ve en
kalabalık şehirlerin siyaseti ve idaresi de en hikmetli ve en
güçlü kişilere teslim edilir. Buna şunu ekleyebiliriz,
Allah’ın Antakya şehrine karşı özel bir inayeti vardır ve bunu
daha önceki tedbirinde bizlere işaret etmişti. Çünkü Petrus’u
dünya’ya baş olarak atadı ve ona göklerin anahtarlarını ve
bütün kiliselerin idaresini verdi ve onu burada aramızda uzun
zaman kalmakla görevli kıldı. Çünkü kutsal şehrimiz Allah’ın
nazarında dünyanın geri kalan kısmına eşitti. Petrus’u
zikrettiğim için de, İgnatyos’a havarilerin emiri olan
Petrus’un halifesi olmak yüceliğinin tacı, beşinci taç olarak
giydirildi. Zira eğer siz temelden bir taş kaldırırsanız,
binanın zayıflamaması veya tamamen yıkılmaması için mutlaka
onun yerine aynı büyüklükte ve aynı kuvvette bir taşı
koymalısınız. Aynı şekilde Petrus kilisemizden uzaklaşmak
zorunda kalınca kutsal ruhun nimeti hak edişte ona eşit bir
yol göstericiyi bize ihsan etti ki, onun yerine gelenin
zayıflığı nedeniyle bina sağlamlığından bir şey kaybetmesin. O
halde aziz şehidimiz için beş taç sıraladık. Birincisi işgal
ettiği makamın ehemmiyeti, ikincisi onu bu göreve
yükseltenlerin kadri, üçüncüsü çağının önüne çıkardığı
zorluklar, dördüncüsü idaresini yüklendiği şehir ve beşincisi
de kendisinden sonra bu şehrin episkoposluğunu idare etmeyi
ona yükleyen büyük şahsın faziletleri. Bu taçlara birçoklarını
daha ilave etmek isterdim ama bütün vaktimizi İgnatyos’un
episkoposluğu ile meşgul etmek istemiyorum. Geriye onun şehit
edilişine bakmamız kalıyor. Burada onun yüce mücadelelerine
geçiyorum. Kiliseler üzerine büyük bir savaş kol geziyordu. O
dönemde bütün yeryüzü en çirkin zulümlere kurban verdi. Ve
bütün müminler genel yerlerden kovuldular ve hiçbir suçları
yoktu. Ama onlar yüzlerini saçma ve boş aldatmalardan
çevirdiler ve iman yolunda yürüdüler. İblislerin hurafelerini
reddedip Allah’a tam bir inançla bağlanıp Biricik Oğluna
tapındılar. Dinin bu gayret sahibi kişileri hak ettikleri
şekilde ödüllendirmesi, sevinci ve övgü yüceltmelerini
arttırması gerekir. Bu aynı din için imanı sahiplenen o
kahramanlar ve özellikle de kilise reisleri binlerce darbe,
tenkil ve işkence türleri ile cezalandırılıyordu. Çünkü hile
ve kötülük dolu olan şeytan, kilise çobanlarını dağıtmasının
sonuçta onların sürülerinin dağıtılmasını kolaylaştıracağı
ümidindeydi.
Ama kötülerin amaçlarını rezil eden, şeytana kilise idaresini
insanların değil, imanlıların bütün kiliselerdeki durumunu
yönetenin, önderlerin işkencelere maruz kalmasına izin verenin
Allah olduğunu ve hatta onların ölümlerinin dini söndürmeye
yeteceği ve İncil’in yayılmasını zayıflatacağı konusundaki
tanıklıklarda, bu dinin ülkesini genişlettiği ve bu din
hizmetkarlarıyla birlikte bu inanç sisteminin beşeri bir
öğreti değil gökten fışkıran bir kaynak olduğunu ve bütün
kiliselere Allah’ın hakim olduğunu ve yüce Allah’a karşı
savaşanlar için zafer sancağının dikilmesinin mümkün
olmadığını gerçek bir şekilde öğretmekten başka bir şey
yapmamıştır. İkinci yalan da şeytanı ilk yalanından
döndürmeyen aldatıcılığı da kilise başkanlarının kanlarının,
yönettikleri kiliselerde akmasını istemediği, onları uzak
yerlere taşıyıp oralarda her kötülüğü onlara mübah gördüğü ve
onların en çok ihtiyaç duydukları yaşam şartlarını ellerinden
alarak azim ve kararlılıklarını zayıflatacağı ve uzun
yolculukların onları yoracağı düşüncesiyle kendi kendini
aldatmasıydı. Antakya ve Roma arasındaki uzak mesafe nedeniyle
onu buna mecbur etmekle Aziz İgnatyos’a da aynı şekilde
muamele etmiştir. İşte bu hilekar yolculuğun ağır ve ızdıraplı
meşakkatleriyle Aziz İgnatyos’un direncini kıracağını ümit
ediyordu. Ama bu yolculukta İsa Mesih’e refakat eden bu azizin
daha çok çelikleştiğinin farkında değildi. Kiliseleri imanda
güçlendirdi ve bununla da kendi nefsinin gücünü göstermiş
oldu. Bu saygın ve savaşçı kahramanı selamlamak için bütün
şehirler her taraftan onun yoluna akın ediyordu. Ona her türlü
geçim malzemelerini sunuyor, dua ve imanlarıyla ona yardım
ediyorlardı. Ve bu şehidin hristiyanlık şevki ile göksel
egemenliğe davetli olarak ölüme gittiğini görmekle büyük bir
teselli hissediyorlardı. Yolculuğu ile hareketliliğinin ateşi
ve yüzünün tatlılığı bu şehir halklarına onun ölüme değil
yaşama, göksel hayata gitmekte olduğunu öğretti. Söylemleri ve
yaptıkları halkları bilinçlendirdi. Öyle ki Pavlus konusunda
Yahudilere olan, yani hristiyanlığın lideri Pavlus’u
kelepçelerle ölüme gönderdiklerinde onun ve öğretisinin yok
olacağı kanısındaydılar. Aynı şey daha şiddetli bir olgu ile
İgnatyos’a zulmedenlerin başına geldi. Çünkü İgnatyos yalnız
Roma halkına değil bütün geçtiği şehirler için mucizevi bir
önder oldu. Halka, fani hayata bir ağırlık vermemeyi, görünen
durumlara değer vermemeyi yalnızca gelecek olan iyilikler
konusunda rahat olmayı öğretti. Gözlerini korkusuzca göklere
kaldırmalarını ve bu yaşam ile onun meşakkatlerinden ve daha
beterinden korkmamayı öğretti. Bu ve benzeri nasihatleri
geçtiği bütün şehirlerin halkına gayretle anlattı. Doğudan
çıkıp batıya doğru yol alan ve bizleri aydınlatan yıldızdan
daha fazla ışınlar yayan bir güneşe benzerdi. Çünkü bu yıldız
görünen ışınlar veriyordu. Oysa İgnatyos ruhani bir nur ile
aydınlatan ve ruhları paklayan bir şekilde dünyaya doğdu.
Güneş batıya doğru indikçe kaybolur ve dünyayı karanlıkta
bırakır. Ama İgnatyos aynı yere olan gidişiyle yolundaki
herkesi ısıttı ve aydınlattı. Roma’ya girince bu putperest
şehre hristiyanlık felsefesini öğretti. Ve Allah da onun son
günlerinin burada olmasını istedi ki ölümü bütün Romalılar
için misal olsun. Allah’ın nimetiyle imanda güçlü olan
sizlerin ikna olmanız için ispatlara delillere ihtiyacınız
yok. Ama küfrün aldatıcılığına batmış olan Romalıların çok
yardımlara ihtiyacı vardı. Petrus ve Pavlus ve onlardan sonra
da İgnatyos Roma’da kurban edildi. Ya putlara sunulan
kurbanların kanlarının kirliliğine bulanan Roma’yı bu
kirlilikten kanlarıyla temizlemek ya da, haça gerilmiş olan
İsa Mesih’in dirilişine eylemsel deliller sunmak için bunlar
yapıldı. Zira Romalılar İsa Mesih’e olan aidiyetlerine ve onu
göklerde göreceklerine inanmasalardı şimdiki hayata bir nefse
saygı duyarak hakaret etmediklerini hissederler. Evet
boğazlanmış olan İsa Mesih’in dirilişine bizim için en
kuvvetli delil, onun ölümünden sonra kudretini gösterip
yaşamakta olanları vatanları, evlerini, dostlarını,
yakınlarını ve hayatlarını onun adını itiraf etme yolunda feda
etmeye, kırbaçlanmayı meşakkatlere karşı mücadeleyi, dövülmeyi
ve ölümü dünya zevklerine tercih etmeye ikna etti. Bu kudretin
mucizeleri mezarında ölü olarak yatan bir insanın yapacağı
şeyler değildir. Aksine bunlar, bir daha ölmemek üzere dirilen
bir ilahın eylemleridir. Neden? İsa Mesih dünyada iken
resuller onunla birlikte olmanın yararını görüyorlardı. Ve haç
üzerindeki ızdırapları başlayıncaya kadar ondan hiç
ayrılmadılar. Fakat ölümünden sonra yalnız Petrus ve Pavlus
değil, İsa’yı hiç görmeyen ve onunla birlikte bulunmayan
İgnatyos ile bütün havariler onun sevgisi uğruna olan
mücadelelerinin açık delillerini ortaya koymuşlardır. Onun
için hayatlarını feda ettiler. Bu hayal edilebilir mi?
5. Romalıların fiili olarak öğrenmeleri için Allah,
İgnatyos’un günlerinin Roma’da son bulmasını istedi. Onun
ölümü size sunduğum hakikatin delilidir. Sözün doğrusu, onun
ölümüne şehrin surları dışında veya bir hapiste veya şehirden
uzak bir yerde karar verilmedi. Şehitlik acılarına, oyun
arenasında bütün halkın gözü önünde vahşi hayvanlarca nasıl
parçalandığının seyredilmesi şeklinde katlandı. Bu şekilde
öldü. Ve bütün şahit olanlar huzurunda karşılaştığı
tehlikelerle şeytana karşı olan bu zaferinin bayrağını
yükseltmesiyle de hepsi onun bu verdiği savaşın da onun gibi
olmak için sevinç duydular. Çünkü ölümü kolaylaştırdığı o
cesaretiyle hepsini dehşete ve galeyana boğdu. Vahşi
hayvanlara, bu hayattan kopup ayrılacakmış gibi değil, aksine
ruhanilikte daha üstün bir hayata davet edilmiş gibi mütevazi
ve huzur içinde olan bir gözle bakıyordu. Bunu bize gösteren
neydi? Bize bunu, ölümünden önce nasıl bir şekilde
öldürüleceğini öğrendiği zaman söylemiş olduğu sözler
gösteriyor. Şöyle dedi: Öyleyse vahşi ve parçalayıcı
hayvanlarla mutlu olacağım. Bu sözler sevdikleri uğruna acılar
çekmeyi sevinçle kabullenenlerin halidir. Onlar uğruna ne
zaman belalar ve zorluklara katlanırlarsa gayelerine
eriştiklerine olan inançları artar. Aziz şehidimizin başına
gelen de budur. Resullerin yalnız ölümlerine değil onların bu
konudaki arzu ve kıskançlıklarına da ateşli bir şevkle
alevleniyordu. Onların kırbaçlanarak yargı meclislerinden
çıktıklarını biliyordu. Ölürken, öğretmenleri gibi coşkuyla
ölmeye cesaretle hazırlanıyordu. Onun için şöyle dedi: Vahşi
ve parçalayıcı hayvanlarla mutluluğa kavuşacağım. Ve o vahşi
hayvanların dişleri ona zalimlerin dillerinden daha latif
geliyordu. O diller ki onu cehennem ateşine düşürmeyi
istiyordu. Ama vahşi hayvanların dişleri ise onu göklerin
sahibi eyleyecekti. Roma’da hayatını bitirince daha doğrusu
Roma’da göksel egemenliğe kavuşunca bu şehre, mücadelelerin
ödülü olarak şehitlik tacı ile geri döndü. Onu birçok
şehirlere dağıttıktan sonra tekrar bu şehre iade etmek ilahi
inayetin gayesiydi. Roma onun iman yolunda akıtılmış olan
kanını karşıladı, sizlerde onun cesedinden geriye kalan ve
korunmuş olan değerli artıklarını burada saygıyla anıyorsunuz.
Geçmişte onun episkoposluğundan burada sizler yararlandınız,
Romalılar da ülkelerinde şehit edilişiyle ondan yararlandılar.
Mücadelesini, zaferini ve ödül tacı kazandığını gördüler ve
sizler de şimdi onu sonsuza kadar koruyorsunuz. Ve onun
sizlerden kısa bir süre soyutlayan Allah onu sizlere yüceliğin
örtüsüyle gölgelenmiş olarak iade etti. Ve birinden borç para
alan birisinin bu borcunu faiziyle birlikte sahibine iade
etmesi gibi, Allah’ta aynı şeyi yaptı ve onu sizlerden bir
süreliğine aldıktan sonra ruhsal bir define olarak Roma’ya
daha parıldayan ve daha da büyük bir şekilde iade etti. Onu
bir episkopos olarak gönderdiniz ve bir şehit olarak
karşıladınız. Onu güvenle çevrelenmiş olarak gönderdiniz ve
birçok taçlarla ödüllendirilmiş olarak karşıladınız ve onu
yalnız siz değil, onun güzergahı üzerindeki bütün şehirler bu
şekilde karşıladı. Onun kutsal beşeri cesedinden kalan
artıkları nasıl bir şefkat duygularıyla karşıladıklarını
tahmin ediyorsunuz? Nasıl bir sevinçti onların sevinci? Nasıl
bir coşkuydu? Zaferinin taçlarıyla süslenmiş olan bu kahramanı
hangi sevinç nidalarıyla selamladılar? Nasıl ki değerli bir
yarışçı rakiplerini yener ve meydandan mutlulukla ayrılır ve
seyirciler onu taşkınlıklarıyla omuzlarında ayakları yere
değmeden taşırlar ve ona övgüler sunmada yarışa girerler, aynı
şekilde Roma’dan Antakya’ya kadar olan bütün şehirler bu mutlu
büyük alimimizi halkının omuzlarında, alnında zafer tacıyla
süslenmiş olarak bizlere iade etti. Ve herkes onu övgülere
boğdu. Ve savaşlardaki en yüce yargıca şükürler sunarak
şeytanı aşağıladılar. Çünkü şeytanın hileleri onu sarmıştı ama
şehidin ayakları altına kurduğu tuzağa kendisi düştü. Ve o
zaman şehit episkoposumuz geçmiş olduğu ve onlara kurtuluş
öğretisini verdiği şehirleri mutluluğa ortak eyledi. Ve o
zamandan şu ana kadar Antakya şehrine zenginlik verdi. Çünkü
muazzam ve her gün ondan yararlanılan bir hazineye benzedi. Ve
hala onu sahiplenenlere en güzel zenginliği vermeye devam
ediyor. Bu şekilde Aziz İgnatyos ona gelenleri reddetmiyor,
onları bereketlere boğmakla kalmıyor, onları güven, cesaret ve
yüksek moralle dolduruyor. Bugün ona yalnız sığınmakla
yetinmeyelim, ruhani meyveleri onun vasıtasıyla toplamak için
her gün ona gelelim. Hangi insan, evet hangi insan ona imanla
yaklaşırsa mutlaka en büyük faydalara nail olacaktır. Çünkü
azizlerin yalnız cesetleri değil mezarları da ruhsal
nimetlerle doludur. Peygamber Elişa’nın esvabına bir ölünün
dokunması ölümün bağlarını koparıp diriltiyordu. Nimetin daha
çok bol olduğu ve kutsal ruh inayetlerinin etkisinin çok daha
belirgin olduğu daha münasip bir sebep vardır şimdi. Her kim
azizlerin mezarlarına dokunursa mutlaka daha çok güç
kazanacaktır. Rab bize onların yaralarında ateşlenen
kıskançlık ruhunu bizlerin içimize üflemek için onların
cesetlerinin değerli artıklarını korumuştur. Bizlere acı veren
belalarda teselli bulmak ve sığınacak bir liman olarak onları
bize sundu. İşte böyle siz ey zorlukların ve hastalıkların,
acıların ve zulümlerin hedefi olanlar veya günahın
dalgalarında batmış olanlar bu artıklara imanla yaklaşınız,
üzerinizdeki bütün yükler kaldırılır, rahat ve huzur içinde
ayrılırsınız. Ruh ve vicdan, bir alim liderin cesedinin
artıklarına yalnızca bir bakışla hafifler ve canlanır. Daha
doğrusu yalnızca dertliler değil, huzur içinde olan
alçakgönüllüler, mutluluğun yüceliğinde ve güçlü olanlar veya
Allah’a sonsuz güven duyanlar da, bu aziz şehidimizin mezarına
yaklaşmaktan ümit edilen yararların büyüklüğünü küçümseyip
hakir görmesinler. Yalnız başına bu bakış ve yaklaşım, onlara
arta kalan iyiliklerin bekasını gerçekleştirir. Çünkü ona yüce
faziletleri anımsatır. Ve bununla onu mutedil olmaya ve şahsi
hak ettikleri ile başarıları veya iyilik eylemleriyle
övünmemeye sevk eder. Hal böyleyken mutluluk içinde olup da
yaşadıkları dünya refahı ve bolluğunun beğenisi içinde
olmadıklarını iddia edenlerin ki fayda olmayıp fayda
azlığıdır. Bütün fayda onların bu hallerini doğru ve olgun bir
şekilde nasıl sağlamlaştıracaklarını bilmeleridir. O halde
burada herkese yararlı bir hazine vardır. Burada ezilmişlerin
bu hallerinden kurtuluş bulacağı, mutlularında saadetlerini
sürekli kılacak, hastaların sağlığa kavuşacağı, sağlıklı
olanlarında hastalığı onlardan uzak tutacak kolay ve latif bir
sığınak vardır. Bu fikirler aklımızı karıştırırsa da, bu
mezarı dünyevi zevklerden ve her tür beğeni ve sevinçten üstün
tutalım ki, ondan zenginliğe nail olabilelim. Azizlerin
eriştiği saadet merkezine çıkalım. Saadetin merkezine ulaşalım
dedim, bu azizlerin şefaatleri ve her zaman Baba ve Kutsal
Ruh’la yüceltilen Rabbimiz İsa Mesih’in nimet ve iyilikleriyle
bu merkeze ulaşalım. Şimdi her zaman ve ebediyen. Amin.
ΠΗΓΗ

Benzer belgeler