OSAS`ta en önemli risk faktörü obezite
Transkript
OSAS`ta en önemli risk faktörü obezite
ISSN1307-2269 Sağlık mensuplarına özel gazetedir. www.medical-tribune.com.tr TÜRKİYE MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Ekzantem tedavisi KOAH ve bisiklet Metabolik sendrom Monoklonal antikor cetuxima- Aralarında kardiyovasküler has- Kaskaybınakarşıkuvvetveda- binmetastazlıbağırsakkanserindeki talıklarındabulunduğubirçokhas- yanıklılıkantrenmanbaşlatmalı,te- olumluetkisininbedeligenel- talığınhazırlayıcısı,ateroskle- daviprogramınaharekettera- likleciltekzantemlerioluyor. 4 rozsürecindehızlandırıcı. 6 pisinindeeklenmesigerekli. 10 Üç kritik bulgu: Horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali Dünyada ilk kez ANKARA- Uluslararası Farmakoekonomi Derneği’nin(ISPOR)düzenlediği, farmakoekonomi ve akılcıilaçkullanımıbirinci uluslararası yaz okulu 16-20Nisantarihleriarasında Antalya’da yapılacak. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerinindekatılacağı yaz okulunda çok sayıda yerliveyabancıkonuşmacı yer alacak. Klinik FarmakolojiDerneğiBaşkanı Prof.Dr.CankatTulunay bu alanda dünyada ilk kez bu alanda bir yaz okulunun gerçekleştirileceğinibelirtti. Akut kalp yetersizliği UludağÜniversitesiTıp Fakültesi’nce gerçekleştirilen4.İçHastalıklarıKış Kongresi’nde konuşan Doç.Dr.Mehdi Zoghi, “akut kalp yetersizliğinin topluma maliyeti daha da artacak” dedi. 6 OSAS’ta en önemli risk faktörü obezite BURSA-UludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, sonyıllardaObstrüktifUyku ApneSendromu(OSAS)alanındakipekçokaraştırmaya imza attı. Prof. Dr. Mehmet Karadağ, “Bu hastalıkta en Geride kalanlar Baki Hoca’yı anlattı Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, 23 Ocak’ta kaybettiğimiz Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nunhemeşi,hemmeslektaşı,hemdetakımarkadaşı. Tam35yıllıkhayatarkadaşProf. Dr. Baki lığındatıpeğitimi,kardiyoloKomsuoğlu ji,nörolojiveUmuttepe’yihep bir arada yürütmüşler. Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, BakiHoca’yıMedicalTribune’eanlattı. 20 önemli risk faktörü obezitedir. Öyle ki; ilk tanı konduğunda hastaların büyük bir çoğunluğuobezdir.Öteyandan,obezitedeIGF-1(insülin benzeribüyümefaktörü)düzeylerinin düşmesinden yola çıkarak yaptığımız bir çalış- mada, apneli hastalarda kontrollere göre IGF-1 düzeylerininanlamlıbirşekilde düşük olduğunu ve apne-hipopne indeksi ile de bu düzeylerin bağıntılı olduğunu gösterdik” dedi. 12 Kuşların göç mevsimi yine korkutucu olacak BURSA-İ.Ü.TıpFakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD’ndan Prof. Dr. Haluk Eraksoy, etken virüsler ve hastalıkla ilgili bilgi verdi: “İnfluenza virüslerinin en korkulanı pandemiler yapabilen A tipidir. İnfluenza A virüsleri iki yüzey glikoproteiniyle alt tiplere ayrılır: he- maglütinin (H1-H16) ve nöraminidaz (N1-N9). İnsanda yalnız H1 ila H3 ve N1 ve N2infeksiyonanedenolabilmektedir. Oysa kuşları virüsün tüm alt tipleri infekte edebiliyor. Bu nedenle virüsüngerçekrezervuarıkuşlardır.İnfektekuşlarınhepside hastalanıpölmüyor;özellikle göçmen kuşlarda subklinik düzeyde bir hastalık tablosu ortayaçıkabiliyor.Bunedenledehastalığındünyaüzerinde yayılması büyük ölçüde kuşlar yoluyla olmaktadır. İnsanlarıinfekteedebilenH1 ve H3 tipleri domuzlarda da hastalığa neden olabildiğindendomuzunvirüsün gelişim ve evriminde özelbiryerivardır.” 13 2 SerbestKürsü Tıp İçindekiler Tıp1 Damarların rengi neden bu kadar açık? Bu gözlerden yağ akıyor!. . . . 5 Tip 2 diyabet tedavisinde bazal insülinlerin rolü En önemlisi kan şekerinin sorunsuz regülasyonu . . . . . . 7 FDA’nın kararları borsaları etkiliyor! Avastine meme kanseri için onay verildi . . . . . . . . . . . . . 8 “Türkiye’de bilimin seviyesini gösterme fırsatı” EAS 2008 İstanbul’da . . . . . 11 Diastolik kalp yetersizliği tanı ve tedavisinde temel sorunlar Ekokardiyografinin yaygınlaşması tanıyı kolaylaştıracak . . . . . . . . . . . 14 Kontrolsüz ilaç kullanımı ülser kanamalarının artmasına neden oluyor Riskli ilaçlar ülserin başlıca nedeni . . . . . . . . . . . 16 Perspektif17 Tıp Bayramı’nda eylemle şenlik bir arada . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17 MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Değerli Hekim Dostumuz, Bir 14 Mart’ta daha birlikteyiz. Dün olduğu gibi yarınlarda da sizin bayramınız bizim, sizin kederiniz ve sorununuz yine bizim olacak… Yayın çizgimizde “hekimden hekime” ilkesinden şaşmayacağız. Üstteki fotoğrafta hep bir arada gördüğünüz Medical Tribune ekibi olarak, 14 Mart Tıp Bayramınızı içtenlikle kutluyor, sağlık ve esenlik diliyoruz. Fotoğrafta yer almayan çizerlerimiz İshak Öztürk ve Gülşah Bademci de kutlamaya çizgileriyle katıldılar... Medical Tribune MEDİ KATÜR Doç. Dr. Gülşah Bademci [email protected] Sağlık sorunlarının çözümü Tam Gün’e mi kaldı? . . . . . . 18 Türkiyem Farket kampanyası başladı Hedef, on milyon hipertansiyon hastası . . . . . . 19 Endüstriden transplantasyon eğitimine destek Organ nakli bursunun ikinci dönemi başladı . . . . . . . . . . 22 Lütfen görüşlerinizi bize yazın… İmtiyazSahibi:MedicalTribuneYayıncılıkLtd.Şti.adınaHuriyeTibet GenelYayınYönetmeni(Sorumlu):Füsun Medical Tribune Yay›nc›l›k Rumeli Cad. No: 84/12 Osmanbey 34260 ‹stanbul İkikardeş Medikal Yayın Yönetmeni: Dr. Rıfat Yücel Medikal Editör: Dr. Alp Aker Haber Editörü : Hüseyin Kandemir, Zuhal Demirarslan Çizer : İshak Öztürk, Gülşah Bademci Satış ve Pazarlama Direktörü: Huriye Tibet ReklamMüdürü:GönülMorgül Dağıtım/Abone:ArzuÇakar Adres:RumeliCad.No:84/12Osmanbey34360İstanbul Tel: (0212) 231 99 90 (pbx) (0212) 231 46 87 Faks: (0212) 231 08 80 e-posta: info@medical-tribu- @ [email protected] [email protected] ne.com.trSayfatasarım:MelihYıldırımBaskı:PromatBasımYayınSan.veTic.AŞ.Esenyurt-İstanbul Tel:(0212) 6906363ISSN1307-2269Süreliyayın•20sayı/yıl 4 Güncel Tıp MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Rektum kanseri kontrol altında, ama yüzde kızarıklık var Ekzantem nasıl tedavi edilmeli? MÜNİH - Monoklonal antikor cetuximabın metastazlı bağırsak kanserindeki olumlu etkisinin bedeli genellikle ağır cilt ekzantemleri oluyor. Ancak Münihli dermatoloji uzmanları tartışmalı bir tedavi yöntemi olarak görülen retinoid tedavisiyle bu alanda başarılı sonuçlar aldılar. 59yaşındakirektumkanseri rezidifi olan erkek hastaya operasyon sonrası cetuximab veirinotecaniçerenkemoterapirejimiveradyoterapiuygulandı.Tedavininhenüzbirinci haftasında hastanın yüzü ve bedeninin üst kısmını sivilce veçıbanlarsardı.Ciltteşiddetlikızarıklık,kaşıntıvegerginlikvardı.Aylarsürenvesonuç vermeyentedavigirişimlerinin sonucundaretinoidtemellibir tedavi yöntemiyle başarı sağlandı.Hastayasistemikolarak günde 20 mg isotretinoin verildi. Topikal tedavide de nadifloxacin ve prednikarbat dermatopkremkullanıldı.Bir haftaiçindecildindurumudüzeldi ve tedavinin üçüncü ayından sonra aşamalı olarak retinoid dozunu düşürmek mümkün oldu. Kolon kanseri vekaraciğermetastazıolan62 yaşındaki bir hastadaysa oral yoldan retinoid verilmesiyle cetuximab ekzantemi birkaç güniçindeiyileşti. Akne benzeri ekzantem Münih’de bulunan Eyalet Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. AndreasWollenbergvearkadaşları, “Der Hautarzt” Der- Hastanın uvulası HIT saldırısının kurbanı olmuştu ve göğüs kafesindeki nekrotik ülserler 55 yaşındaki bu hastanın şiddetli ağrılar çekmesine neden oluyordu. Ürkütücü ve ağrılı nekrozlar Heparin tedavisi ülserasyona yol açtı ESSEN - Hastada aniden ortaya çıkan ağrılı, nekrotik cilt ve mukoza ülserasyonu gözlenirse; hastaya yakın zamanlarda heparin verilip verilmediği sorgulanmalıdır. Tümörlü hastanın ağzının etrafında ciddi yoğunlukta sivilce oluşumu gözleniyor. Isotretinoin tedavisiyle egzama dört hafta içinde ortadan kaldırıldı. gisi’ndeyayınlananmakalelerinde özellikle tedaviden sonuçalınanmonoklonalantikortedavisigörenhastaların yaklaşık %80’inde tedavinin ilk haftalarında akne benzeri ekzantem oluşumunun gözlendiğinibelirtiyorlar.Ancak, kseroz veya ekzantem oluşumunayolaçabileceğigerekçesiyle,buyanetkiyekarşıretinoidlerinkullanılmasınakarşı çıkan uzmanlar da bulunu- yor. Öte yandan, Münih’teki kanser hastalarında sağlanan başarıfazlatartışmayayerbırakmıyor. Prof. Dr. Wollenbergveekibi;görülenyanetkilerin dudak ve mukozada kurulukla sınırlı kaldığını ve kolayca kontrol altına alınabildiğinibelirtiyorlar. Kaynak: Andreas Wollenberg et al., Hautarzt2007:58:615–618 MedicalTribune,Avusturya 55yaşındabirerkekhastada birkaçsaatiçindegövde,aksilla, sol ayak ve ağız mukozasında ülserasyonlaroluştuğugörüldü. Ciltteki oluşumlar ilk olarak, hastayaiskemikkolitnedeniyle uygulanan hemikolektominin gerçekleştirildiğihastanedefark edildi. Perioperatif profilaksi için hastaya 13 gün boyunca enoxaparinverilmişti. Manyetik rezonans anjiyografide;A.superficialisvesolA. poplitea’da tromboembolik tıkanma ve şüpheli görünen bir portaldamartrombozusaptandı.EKG,hastadageçirilmişbir sessiz miyokard infarktüsünü gösterdi. Essen Üniversitesi’ndenDr.DorisHelbigvearkadaşları, çoklu arteryel ve venöz damar tıkanıklığının nedeninin heparin kullanımının tetiklediğibir“TipIITrombositopeni” (HIT-II) olduğunu düşünüyorlardı. Heparin Platelet Faktör-4 kompleksine karşı oluşan antikorlarla tanı kesinleştirildi. Dr.Helbigveekibi;Hautarzt Dergisi’ndekimakalelerinde,heparin tedavisi gören hastaların %0.1-2’sindeHITIIgelişimigö- rüldüğünü bildiriyor. Heparin PF4 kompleksine karşı antikor oluşturulması,trombositlerinve endotel hücrelerinin aktivasyonunayolaçıyor.İlkheparindozunun verilmesinden 10-14 gün sonra trombositopeni oluşabiliyor. Hasta yeniden ilaca maruz kaldığında, süreç daha da hızlı işlemeye başlıyor. Mortalite %18-36 arasında değişiyor. Hastalarakciğerembolisi,inme, MIveuzuvlardaiskemisonucu kaybedilebiliyorlar. En sık rastlanan sorun, venöz trombozlar olmuş. HIT-II’ye bağlı olarak cilt ve mukozada ülserasyonlar isenadirentanımlanmış. Bu hastada tedavi ekibi, damarları yeniden kanalize etmiş görünüyor. HIT durumunda uygulanmasında sakınca olmayan heparinoidlerden olan danaparoid, alprostadil ve asetilsalisilikasitkullanımıiçerenbir reolojik çözüme başvurulmuş veantienflamatuartedaviuygulanmıştır. Bu şekilde ülser oluşumunun ilerlemesini önlemek demümkünolmuştur. Kaynak: Helbig D et al., Hautarzt 2007; 58: 774–780, Medical Tribune-İsviçre Çocuklar artık kanamadan ölmesin Büyük tonsillaları almak mı, küçültmek mi? NEURUPPİN - Ruppiner Klinikleri’nden Dr. Achim M. Franzen’ın belirttiğine göre, on yıllardan beri KBB uzmanı hekimler,aşağıyukarıbütünmüdahalelerdetonsillektomiuygulamasını, yani kapsüller de dahilolmaküzeretonsillerintümünü almayı seçiyor. Almanya’da her yıl yaklaşık 80.000 tonsillektomi gerçekleştiriliyor vebunlarınçoğuçocukhastalara uygulanıyor. Tonsillektomininkaçınılmazyanetkilerinden biri de, bazı durumlarda nere- deyse 2 hafta boyunca tedavi gerektiren ağrılar. Pek çok çocuk,operasyonsonrasıçektiği bu ağrılardan dolayı yemek yemiyorvekilokaybediyor.Üstelik uygulamaya bağlı, ciddi birkanamavekanamayabağlı ölüm riski de söz konusu. Bu kanamariskindendolayıhastalar5-7günlüğünehastanedetutulmaktadır. Oysadahaazinvazifbirmüdahale biçimi olan tonsillotomidekapsülleralınmıyorvesadece interkapsüler kısımlar çı- karılıyor.Sonyıllardatonsillotomiye rağbetin artması, bu yöntemde operasyon sonrası ağrıların belirgin şekilde daha hafif olmasına ve çoğu hastanın müdahaleyi takip eden ikinci günden itibaren ağrılarından kurtulmasına bağlanıyor.Üsteliktonsillotomidemüdahale sonrası kanamalara da çok nadir rastlanıyor. Bu yüzdenbumüdahale,çoğuvakada yataklı tedavi kapsamına bile alınmıyor ve hasta operasyon sonrası evine gönderilebiliyor. Tipik tonsillotomi endikasyonu: Bir çocuk hastada bademcik hiperplazisi (soldaki resim). Tonsillotomi sonrası nefes yolu yeniden açılmış (sağdaki resim). Ne var ki; tonsillotomi sadece bademciklerinde hiperplazi olan ve buna bağlı işlevsel sorunlaryaşayan,6-8yaşarasındaki çocuklarda bir seçenek. Buçocuklarınüstsolunumyollarındaoluşanengel,burundan nefesalmalarınızorlaştırıyorve çocuklardasıklıklarinit,bronşit, tubal ventilasyon bozukluklarıveuykusorunlarıgörü- lüyor. Antibiyotik kullanımı gerektiren tonsillit durumlarının sık yaşandığı ya da apse gibi komplikasyonların görüldüğü vakalardaysa tonsillotomikontrendike.Buhastalarda tonsillektomiyle alınan sonuçlardahaiyi. Kaynak:AchimM.Franzen,BrandenburgischesÄrzteblatt2007;17:358359, MedicalTribune-Almanya MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Güncel Tıp Trigliserid değerleri neredeyse 12.000 mg/dl’ye ulaşınca, retinadaki damarların görüntüsü süt kıvamına geldi. Damarların rengi neden bu kadar açık? Bu gözlerden yağ akıyor! UIJEONGBU - Genç Tip 1 diyabet hastası, hekime başvurduğunda, trigliserid değerlerinin 11.929 mg/dl gibi aşırı yüksek noktalarda olduğu tespit edildi. Genç adamın ksantom sorunu yoktu, ama retina deyim yerindeyse yağ içinde yüzüyordu. 26 yaşındaki hastanın görme yetisi gözlerdeki damarlarda dolaşan kanın süt kıvamına gelmiş olmasından etkilenmemişti. Peki, ama lipid değerlerinin bu kadar yüksek olmasının nedeni neydi?Üsteliktotalkolesterol değeride1000mg/dl’ninüzerindeydi.GüneyKore’dekiUijeongbu’da bulunan St. Mary’s Hastanesi’ndeki hekimlersorununkökenindediyabetik ketoasidozun olduğu- nusaptadılar.Buaradaşüphe uyandıracak düzeyde kilo kaybına uğramış olan genç adamınaçlıkkanşekerideğerleri261mg/dlidi. Yoğunbirinsülintedavisiyleglikozdeğerlerikabuledilebilir sınırlara düşürüldü ve lipid profili de düzelme gösterdi. Trigliserid değerleri bir hafta içinde 114 mg/dl’ye kadar düştü. Böylece retina- Rotavirüs enfeksiyonları ve korunma BURSA - Dördüncü Uludağ Pediatri Kış Kongresi, 17-20 Şubat 2008 tarihlerinde yapıldı. Kongrenin oturumlarından biri de, kış aylarında sık görülmesi nedeniyle önceleri “winter vomiting disease” (kış aylarının kusma hastalığı) olarak adlandırılan, günümüzde etkeni izole edilmiş ve hatta 2007 itibariyle ülkemizde de aşısının uygulamaya girmiş olduğu “Rotavirüs Enfeksiyonları ve Korunma” başlıklı toplantıydı. Oturumu Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz AD öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu sundu. taneye yatırılmaktadır. Bütün dünyada yaklaşık 500.000 çocuk rotavirüs enfeksiyonu nedeniyle kaybedilmektedir. Elektron mikroskobundakigörüntüsütekerlekşeklinde olduğundan Rotavirüs adınıalanbuvirüslerinenaz 6 farklı serotipi insanda enfeksiyonyapmaktadır.Ensık görüleniserotip1’dir. Serotipebakılmaksızın,iki doğal enfeksiyonun geçirilmesi,kişiyiortaveyaağırishale karşı % 100 korumaktadır. Aşı çalışmalarında da amaçlanan, orta veya ağır hastalığa karşı korunmak, hastaneye yatışı ve ölüm oranlarınıazaltmaktır. Şimdi elimizde olan ve ülkemizde de kullanılmaya başlanan 2 rotavirüs aşısı vardır. Rotavirüsler, bütün dünyada çocukluk çağı ishallerinin en önemli etkenlerinden biridir. Sosyoekonomik durumunabakılmaksızınbütün çocuklar 5 yaşına kadar virüsle enfekte olmaktadırlar. Ülkemizde yapılan çalışmalarda, sıklığı bölgesel farklar göstermekle birlikte, ishallerinortalama%16.6sınınetkenidir.Rotavirüsçoğunluklaateş,kusmavebolsuluishale neden olarak vücudun susuz kalmasına yol açtığından, çocuklarda hastane yatışlarının önemli bir nedenidir. Hasta olan çocukların yaklaşık 6’da biri hastaneye başvurmakta, 45’te biri has- Rotavirüs aşıları İnsanda enfeksiyon yapan rotavirüslerinhücrekültürlerinde üretimi güçtür, bu nedenle aynı hücre kültürüne konan hayvan ve insan kaynaklı rotavirüslerin aralarında gen transferi yapmasıyla elde edilen ’reassortant’ aşılar kullanılmıştır. İlk olarak, FDA tarafından onaylanıp 1998 yılında ABD’de rutin uygulanmaya konan rhesus (maymun)reassortantrotavirüs aşısı, aşıdan sonraki 1-2 haftaiçindebarsaktıkanıklığı (invaginasyon) vakalarında olası bir artış gözlenmesi üzerine,1999yılındapiyasadan çekilmiştir. Barsak tıkanıklığı, aşılanan 1.5 milyon çocuktan 21 tanesinde gözlemlenmişolupburiskin,ilk aşı dozunun 3. aydan büyük bebeklereyapıldığındagörüldüğüsaptanmıştır. Şimdielimizdeolanveülkemizde de kullanılmaya başlanan 2 rotavirüs aşısı vardır. Bunlardan biri bovine (sığır) reassortant rotavirüs aşısı olup sık görülen 5 serotipi içermektedir (G1, G2, G3, G4 ve P8). Aşı, ilk dozu6-12.haftalararasında olmak üzere, 4-10 hafta aralarla toplam 3 doz olarak, ağızdan verilmektedir. Yapılançalışmalardainvaginasyon açısından güvenli bulunmuştur. Ağır ishale karşı%94koruyuculuksaptanmıştır. Aşının diğer aşılarla aynı zamanda yapılmasında bir sakınca saptanmamıştır. Aşı 2006 yılında FDA’dan onay almış olup ABD’de rutin uygulanmayabaşlamıştır. Diğerbiraşıiseinsanrotavirüs suşu bulunan monovalan (G1P8) aşıdır. Aşının çapraz reaksiyonla diğer serotiplere karşı da koruyuculuk sağladığı bildirilmiştir. Aşı, ilk dozu bebeğin ilk 3 ayında olmak üzere, 4-10 hafta aralarla toplam 2 doz olarakağızdanverilmektedir. Yapılan çalışmalarda invaginasyonaçısındangüvenlibulunmuş olup diğer aşılarla aynı zamanda yapılmasında bir sakınca görülmemiştir. Aşı, ağır ishale karşı % 93 koruyucudur.Buaşı2004yılında Meksika’da olmak üzere,35’tenfazlaülkedeve Avrupa Birliği’nde lisans almıştır. Sonuç olarak, rotavirüs bütün dünyada önemli bir ishal sebebi, gelişmekte olan ülkelerde ise ishale bağlı çocukölümlerininönemlibir nedenidir. Rotavirüse karşı etkinaşılarınyaygınkullanımı ile en az 500.000 çocuk ölümüönlenebilecektir. 5 daki damarlar da kısa süre içindeyenidennormalbirgörünüm kazandı. Bu arada belirtmedengeçmeyelim,ilkbaşlardabuhastadadagözlemlenebilen lipemia retinalis, ancak trigliserid değerleri 2500 mg/dl sınırına ulaştığı zamanortayaçıkıyor. Kaynak:Young-HoonParketal.,N Engl J Med 2007; 357: e11, Medical Tribune-Avusturya 6 İçHastalıkları Tıp MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Metabolik sendrom ve ateroskleroz ilişkisinde temel belirteçler neler? Aterosklerozun biyokimyasına yeni bulgular ekleniyor BURSA- Artan obezite sıklığıyla birlikte günümüzde en sık sözü edilen, en çok korkulan ve en yaygın görülen klinik tablolardan biri de metabolik sendrom. İnsülin direnci ve hiperinsülineminin aralarında kardiyovasküler hastalıkların da bulunduğu birçok hastalığın hazırlayıcısı olduğu biliniyor. Bir başka deyişle ateroskleroz sürecinde metabolik sendromun önemli bir hızlandırıcı olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor. İnsülin direnci metabolik sendroma neden olan temel sorun olarak kabul ediliyor. İnsülininperiferikdokularda etkigösterememesiyleortaya çıkan insülin direncinin, genetikolmaktançoksedanter yaşam, kilo artışı ve yaşlanma gibi çevresel faktörlere bağlı olduğu düşünülüyor. Uludağ Üniversitesi Tıp FakültesiEndokrinolojiveMetabolizma BD öğretim üyesi Doç.Dr.CananErsoy,metabolik sendromda kardiyovaskülerriskintemelbelirleyicilerinin,insülindirencive hiperinsülinemiye bağlı endotel fonksiyon bozukluğu, dislipidemi, koagülasyona eğilim ve inflamasyon olduğunusöyledi. Endotel fonksiyon bozukluğu, ateroskleroz gelişiminde temel unsur olarak kabul edilmekte ve yalnızca insülin direnci bile endotel fonksiyon bozukluğu gelişimi için yeterli olabilmektedir. İnsülin direncinin insülininnitrikoksitaracılıvazodilatör etkisini ortadan kaldırdığını belirten Doç. Dr. Ersoy, şu bilgileri verdi: “Öteyandan,hücreproliferasyonu, ekstraselüler matriks protein sentezi ve koagülan bir faktör olan plazminojenaktivatörinhibitör1 (PAI-1) sentezi devam etmektedir. Hiperinsülinemi, tek başına, damar duvarında çeşitli değişiklikler oluşturabilirken,ayrıcavasküler bağdokususentezi,lipidbirikimivedüzkashücrelerinde ve makrofajlarda LDL reseptöraktivitesiartmaktadır.Dislipideminindebusürecekatkısıvardır.Özellikle yoğun LDL artışı ve HDL2 azalmasıilekarakterizeaterojenik dislipidemi görülmektedir.ÖteyandanTEKHARF (*) çalışmasında insülinin iki kat artmasının HDL’yi%20azalttığıgösterilmiştir. Hiperinsülinemide pıhtılaşmanın artmasından ise PAI-1 artışı sorumludur. PAI-1, ayrıca, TNF-α gibi inflamatuvar belirteçlerin yapımını uyarmaktadır. Fare çalışmalarında, PAI-1 eksikliğinin insülin direncine karşı koruyucu olduğu gösterilmiş ve insanlarda PAI-1’inmetaboliksendrom ve kardiyovasküler hastalık gelişimi açısından büyük önem taşıdığı belirlenmiştir.” İnsülin direnciyle birlikte inflamasyonla ilgili pek çok belirteç düzeyinin yükseldiğini hatırlatan Doç. Dr. Ersoy, bunlardan en çok çalışılanlarının ve en önemlilerinin CRP, TNF-α ve IL-6 olduğunuifadeetti.Doç.Dr. Ersoy; CRP, TNF-α ve IL6’nın inflamasyon yoluyla aterosklerozu şiddetlendirdiğini, adiponektinin ise tersine koruyucu özelliklere sahip olduğunu bildirdi. Doç. Dr. Ersoy’un verdiği bilgileregöre;kardiyovasküler olay riskini göstermede CRP, total kolesterol/HDL oranı ve bu ikisinin birlikteliği önem taşıyor. Öte yandan, metabolik sendrom bileşenlerinin sayısı arttığında CRP düzeylerinin yükseldiği ve kardiyovasküler riskin, CRP 1’den küçükse düşük, 1-3arasındaysaortave3’ten büyükse yüksek olduğu saptanmış. Doç. Dr. Ersoy, TNF-α’nın ise insülin direncini ve CRP’yi artırdığını, adiponektin yapımını inhibe ettiğiniifadeetti.TNF-α,lipoprotein lipaz aktivitesini azaltarak aterojenik lipid profili oluşmasına katkıda bulunduğu gibi vazodilatasyonu da engelliyor. İnterlökin-6 ise hem bir prokoagülan,hemdeCRP’ninplazma konsantrasyonunuartırıyor. Doç. Dr. Canan Ersoy, inflamasyon belirteçlerinin konsantrasyonlarının ateroskleroz gelişiminden önceki yıllarda değişiklik gösterdiğinivebunlarınherbirinin ateroskleroz gelişmesi veilerlemesindekatkılarının bulunduğunu belirtti. Doç. Dr. Ersoy,“Metabolik sendromdaki insülin direnciyle ilgili pek çok faktör aterosklerozgelişiminekatkıda bulunmaktadır. Bu faktörlerarasındaoldukçakarmaşık bir etkileşim mevcuttur. Metabolik sendrom görülme sıklığının azaltılması, kardiyovaskülerhastalıkge- lişimini ve buna bağlı morbidite ve mortaliteyi de azaltacaktır”dedi. (*) Türk Erişkinlerde Kalp HastalığıveRiskFaktörleriAraştırması Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma BD öğretim üyesi Doç. Dr. Canan Ersoy Akut kalp yetersizliğinin topluma maliyeti daha da artacak BURSA - Kardiyak fonksiyon bozukluğuna bağlı belirtilerin aniden başlaması olarak tarif edilen akut kalp yetersizliğinin sıklığı tüm dünyada artıyor. Bu ise 3M olarak kısaltılabilecek morbidite, mortalite ve maliyette büyük artışlara neden oluyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD öğretim üyesi Doç. Dr. Mehdi Zoghi Dördüncü Uludağ İç Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD öğretim üyesi Doç. Dr. Mehdi Zoghi, akut kalp yetersizliği sıklığındakiartışınönünegeçmenin iki nedenle pek kolay olmadığını söylüyor. Bu nedenler; nüfusun giderek yaşlanmasıveilerleyenyaşlabirliktekalpyetersizliğigörülme riskininartmasıveMIsonrasısağkalımoranlarınıngiderek artması. Pek çok hastada kalp yetersizliğinin akut MI sonrası geliştiği düşünülürse sıklıktaki artış da kolaylıkla açıklanabiliyor. Doç. Dr. Zoghi, ABD’de kalp yetersizlikli hasta sayısının 2050 yılında 8 milyon olacağının tahmin edildiğini, Avrupa’daki hasta sayısının ise 6.5 milyon olduğunu ve ortalama olarak bir ülke nüfusunun yaklaşık %2’sinde kalp yetersizliği olduğunu söyledi. Buna göre Türkiye’deki tahmini hasta sayısı ise1.4milyon.Akutkalpyetersizliği nedeniyle hastaneye yatırılan hastaların yaklaşık %45’inin 1 yıl içinde tekrar hastaneye yattığını söyleyen Doç.Dr.Zoghi,bugrupiçinde kötü prognozlu olanlarda 1 yıl içindeki mortalitenin %50 olduğunu ve hastalığın yıllık maliyetinin ABD’de yaklaşık20milyardolarıbulduğunu sözlerine ekledi. Sistolik fonksiyon bozukluğu, kapakçık hastalıkları ve aritmiler gibi pek çok hastalığın da akut kalp yetersizliğinin ortayaçıkmasınanedenolabileceğini hatırlatan Doç. Dr. Zoghi,ancakensıkrastlanan nedenin,yaklaşıküçteikivakada koroner arter hastalığı olduğunu söyledi. Doç. Dr. Zoghi’ye göre tanı açısından bir diğer önemli konu, vakaların üçte ikisinde daha önce kronik bir hastalık olması ve bunlarınakutbiralevlenmeyle acil servise başvuruyor olmaları. İlk görülen hastaların %70’indedahaöncekalpyetersizliğininmevcutolduğunu kaydeden Doç. Dr. Zoghi şunları söyledi: “Kalp yetersizliğinin alevlenmesinin nedeni olarak; pulmoner hipertansiyon ve pulmoner emboli gibi kalbin ard yükünü artırandurumlaryadatirotoksikoz,anemiveinfeksiyongibi kalbin ön yükünü artıran hacim değişikliklerinin akla gelmesigerekiyor.” Akut kalp yetersizliğinde hatalı tanı oranı: %20 Akut kalp yetersizliğinde hatalıtanıoranının%20gibi kabul edilemez derecede çok yüksek bir oran olduğunu söyleyen Doç. Dr. Zoghi, bu durumunmorbidite,mortalite ve maliyette artış anlamına geldiğini ekledi. Doç. Dr. Zoghi, hatalı tanıda kalp yetersizliği tanısı için yalnızca semptom ve bulgulara daya- nan majör ve minör kriterlerinkullanılmasınınrolüolduğunuifadeetti. Doç.Dr.Zoghi’ninverdiği bilgileregöre;kalpyetersizliği tanısında kullanılan ortopne, paroksismal noktürnal dispne, jugüler venöz dolgunluk, gallop ritmi gibi bulguların duyarlılıkları genellikle %20 civarında.Yineçoğuzaman, semptomlar hastalığın şiddetiylekorelasyongöstermiyor. Doç.Dr.Zoghi,buhatalarınönünegeçmekiçinsonkılavuzlarda,tanıiçinöncekalp yetersizliğisemptomlarınınve bulguların değerlendirilmesi, ardından kardiyak fonksiyon bozukluğunu gösteren EKG, akciğer grafisi, biyokimyasal testler ve gerekirse ekokardiyografigibiobjektifbirkanıtınbulunmasışartınınarandığınısöyledi. Erken tanı ve tedavi mortaliteyi anlamlı oranda düşürüyor Son zamanlarda tanıda BNP(BrainNatriureticPeptide) üzerinde durulduğunu söyleyen Doç. Dr. Zoghi, BNP’nin ventriküllerde artan basınçvehacimyükünekarşı salındığınıvekalpyetersizliği için yüksek duyarlılık ve özgüllüğesahipolduğunubelirtti.Doç.Dr.Zoghi,ekokardiyografinin de kardiyak fonksiyonlarıveyapısaldeğişiklikleri değerlendirmede çok yardımcı olduğunu ekledi. Doç. Dr.Zoghi’ninverdiğibilgilere göreakutkalpyetersizliğinde tanıengeç2saatiçindekonmalı ve bu sürenin sonunda IV ilaç uygulamasına başlanmışolmalı. MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 İçHastalıkları Tıp Tip 2 diyabet tedavisinde bazal insülinler olmazsa olmaz En önemlisi kan şekerinin sorunsuz regülasyonu BURSA - Dünyada 246 milyon diyabet hastası var. Bu sayının 2025’de %55 artarak 380 milyona çıkacağı tahmin ediliyor. Diyabet, bir yandan da mortaliteye en fazla yol açan nedenler arasında beşinci sırada yer alıyor. Hastalığın komplikasyonlarından kaçınabilmek için uygun ve yeterli tedavi verilmesi büyük önem taşıyor. Günümüzde bazal insülinler tip 2 diyabet tedavisinde vazgeçilmez hale gelmiş durumdalar Türkiye’de,TURDEPÇalışması’nda*, toplumda diyabet görülme sıklığının %7.2 olarak bulunduğunu söyleyenUludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları BD öğretim üyesi Prof.Dr.ErcanTuncel,glukoztoleransbozukluğusıklığının da yaklaşık %7 olduğunu belirtti. Prof. Dr. Tuncel’in verdiği bilgilere göre,tip2diyabettanısıöncesinde, en iyi ihtimalle 6 yıl, metabolik sendrom denen insülin direncine adaptasyon dönemi var. Aşikâr diyabet döneminde, monoveyakombineoraltedavilerle kan şekeri regüle edilmeye çalışılıyor. Son evre diyabet ise, “eskiden” insüline başlama dönemi olarak bilinen dönem. Tanı konulduğunda beta hücre yetersizliğinin başlamış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tuncel, hücre yetersizliğini yavaşlatmanın en iyi yönteminin glisemik kontrolün sağlanmasıolduğunubelirtti. Diyabetteki üç mekanizma bozukluğunu; insülin sekresyonunda azalma, hepatik glukoz üretiminde artış ve kas-yağ dokularındaglukozalımınınazalması olaraksayanProf.Dr.Tuncel,tedavilerinbuüçmekanizmaya birden yoğunlaş- masıgerektiğinisöyledi. Tip 2 diyabette HbA1c düzeyinde %1’lik bir azalmanın mikrovasküler komplikasyonlarda %37’ye kadar bir düşüş sağladığını belirten Prof. Dr. Tuncel, ancakmonoterapininhiçbir zaman yeterli olmadığını ekledi.Prof.Dr.Tuncel,yapılması gerekenin; farklı mekanizmaları içeren ilaçlarla kombinasyon olduğunu, ancak kombinasyon tedavisine rağmen tanıdan 3 yıl sonra hastaların %50’sinde ve 9 yıl sonra %75’inde HbA1c’nin yüksek düzeyde kaldığını ve mutlakainsülinkullanılmasıgerektiğinibelirtti. ABD’de hastaların %63’ünde HbA1c hedefine ulaşılamadığını söyleyen Prof.Dr.Tuncel,bunedenle tip 2 diyabette glisemik kontrolün daha agresif bir şekilde sağlanması gerektiğini vurguladı ve sözlerine şöyledevametti: “Tedavinin başarısı önünde en büyük engeller normal HbA1c değeri üzerinde bir uzlaşmaya varılmamış olması, geç tanı ve tedavi, yeterli yaşam tarzı değişikliği yapılamaması, antihiperglisemik tedavinin yan etkileri ve tedaviye hasta uyumudur. Tip 2 diyabettebazalinsülintedavi- Tip 2 diyabet tedavisinde neden bazal analog insülin analogları? 24saatboyuncagörecelisabitvepikyapmayankonsantrasyonvezamanprofilinesahiptirler Fizyolojikinsülinsalınımınıtaklitederler Hipoglisemiinsidansıdahadüşüktür İyiglisemikkontrolsağlarlar Dahaazkiloartışınanedenolurlar Güveniliryanetkiprofilinesahiptirler Öngörülebiliretkileresahiptirler Kullanımlarıkolaydır Tedaviyehastauyumuyüksektir sine er ya da geç başlamak gerekmektedir. Açlık kan şekerinininsülinledüşürülerekbetahücreleriüzerindekistresinazaltılması,postprandial kan şekeri artışını da düşürmektedir. Geceki hepatik glukoz üretimini baskılayan en önemli parametredebazalinsülindüzeyidir. Fizyolojik insülin düzeyine ancak bazal insülin analoglarıinsülinglarjinya dadetemirleulaşmakmümkündür.Sonuçolarak,tip2 diyabet tedavisinde bazal insülinler önemli bir yere sahiptir.” Bazal insülinlerin en önemliözelliğininpiklerinin olmamasıveetkilerininyaklaşık 24 saat sürmesi olduğunubelirtenProf.Dr.Tuncel, bazal insülinlerin diğer özelliklerini yavaş ve sabit emilim, uzamış etkinlik ve etkinlikte bireysel farklılıkların düşük olması olarak saydı. Prof. Dr. Tuncel sözlerineşöyledevametti: “Kısa etkili insülinlerle hipoglisemi hızlı oluşur ve hasta farkında olmadan hipoglisemiye girer. Oysa, bazal insülinlerle hipoglisemi riski düşüktür, oluşursa da yavaş oluşur ve hasta bunu hissederek önlemini alabilir.Hipoglisemiisevücudun alarma geçmesine nedenolmakta,hastadamiyokard infarktüsü ve serebrovaskülerolaygörülmeriskini artırmaktadır. Bu nedenle, tip 2 diyabetli hastalarda hipoglisemiye en az neden olabilecek tedavinin verilmesigerekmektedir.” Prof. Dr. Tuncel, insülin glarjininNPHinsülinegöre hipoglisemi görülme sıklığında %48’e varan oranda bir azalma sağladığını, yaşam kalitesi ve hasta memnuniyetindeki artış yönünden NPH’den anlamlı şekilde üstün bulunduğunu bildirdi. Prof. Dr. Ercan Tuncel, bütün bu özellikleriylebazalinsülinlerin,tip2 diyabette neredeyse vazgeçilmez bir tedavi olarak önemkazandığınısöyledive ekledi“İnsülintedavisievliliğebenzervekusuraranırsayürümez.Bazalinsülinler deelbettekusursuzdeğiller, amagünümüzdetercihedilmesigerekeninsülinlerbunlardır.” *TURDEP:TheTurkishDiabetes EpidemiologyStudy Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları BD öğretim üyesi Prof.Dr. Ercan Tuncel 7 8 İlaç Tıp MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 FDA’nın kararları borsaları etkiliyor! Avastine meme kanseri için onay verildi NEVYORK - ABD ilaç ruhsatlandırma makamları, Genentech’in ürünü olan avastinin meme kanserine karşı kullanımına onay vererek, bu ilaç açısından yeni bir pazarın açılmasını sağlamış oldu. Endüstri gözlemcilerinin çoğukararınertelenmesiniya da ilaca bu kullanım alanı için onay verilmemesini beklerken, çıkan onayla beraber Genentech hisselerinin değeri neredeyse%9arttı. Daha önce kolon ve akciğer kanserinde kullanımı onaylananavastin,WallStreet analizcileri tarafından Genentech’in en önemli ilacı olarak değerlendiriliyor. 2007yılındaABD’deilaç2.7 milyardolaraulaşanbirsatış hacmineulaştıvebiranalizcinin tahminlerine göre ilacın meme kanseri için de kullanılmasıyla bu miktara yaklaşık 500 milyon dolar daha eklenebilir. FDA’nın kararı, geçen haftailaçfirmasınınavastinle yapılan bir araştırmada bu ilaçvekemoterapikombinasyonuylamemekanserihastalarındaprogresyonsuzsağkalım sürelerinin anlamlı şekilde uzadığını açıklamasını takibengeldi. Aralık ayında FDA Danışmanlar Kurulu küçük bir oy farkıylaavastininmemekanserine karşı kullanımının onaylanmamasınıönermeka- rarı almış, bu kararın nedeni olarak da daha önceki bir araştırmayla toplanan verilerinbuhastapopülasyonunda ilacın faydalarının toksisite risklerine göre daha fazla olduğunu kanıtlamak için yeterliolmamasınıönesürmüştü. AnalizcilerRoche’unsponsorluğunda sürdürülen bir araştırmasonucundasunulan yeni verileri incelemek üzere FDA’nınkararıerteleyeceğini düşünüyordu. Roche Holding, Genentech hisselerinin büyük kısmını elinde bulunduruyor ve ABD dışında avastinin satışını üstlenmiş durumda. RBC Capital Markets Kuruluşundan analizci Jason Kantor, “sonuç pazarın beklediğinden çok daha olumlu oldu”dediveekledi:“Danışmanlar Kurulu’nun toplantısındansonra,herkesbuendikasyonda avastinin kullanılması konusuna oldukça şüpheliyaklaşıyordu”. Kantor geçen hafta, ilacın meme kanserine karşı kullanımıonaylanırsa,2009yılında firmanın değerinin 480 milyondolardahaartacağını belirtmişti. Geçen hafta yeni olumlu veriler açıklandığında; Kantor, ilacın onay sürecinin Mayıs ayına kadar tamamlanamayacağından yola çıkarak,2008yılındaavastin satışlarının 92 milyon dolar dahaartacağıtahminindebulunmuştu.Kantor,ilaçonayınınbeklediğindendahaerken verilmesi dolayısıyla, 2008’e ilişkin bu tahminindeki miktarıartıracağınısöyledi. İlaç,ilerievrememekanseri olmasına rağmen kemoterapi görmemiş hastaların tedavisinde, paclitaxel kemoterapisiyle kombinasyon halinde kullanılmak üzere onay aldı. Roche araştırmasında avastin bir diğer kemoterapi ajanıyla kombinasyon halindetestedildi. Avastinin meme kanserine karşıkullanımınailişkinöncü nitelikteki araştırmalardan birinin yöneticisi olan Dr. Kathy Miller yaptığı açıklamada, “Avastin ve paclitaxel tedavisiyle kadınlarda kanserinkontrolaltınaalınabildiği süreyi uzatabiliyor ve daha önce sadece kemoterapiden faydalanabilen kadınlara biyolojik bir seçenek sunabili- Multipl Skleroz gelişimini yavaşlatan kanser ilacı BOSTON – Yeni bir araştırma; iki hafta arayla yapılan rituximab infuzyonunun multipl skleroz (MS) gelişimini neredeyse bir yıllığına yavaşlattığını ortaya koydu. Araştırmacılar, rituximabın hastalığın nüks oranını ancak üçte bir düzeyinde azaltan birinci grup multipl skleroz ilaçlarından daha etkili olduğunu belirttiler. New England Journal of Medicine Dergisi’nde yayınlananaraştırmayıgerçekleştiren ekipiçindeyeralan,SanFransisko Kaliforniya Üniversitesi’nden Dr. Stephen Hauser, “Tek bir tedavi yöntemi izleyerek ulaştığımız etkinin 48 haftaboyuncasürmesigerçekten etkileyici oldu. Rituximabın MS’de inflamasyon üzerine olan etkisi son derece hızlıydı”dedi. Bütün dünyada 2 milyon, sadece ABD’de 350.000 kişi, multipl sklerozdan muzdarip. Hastalığın nedeni olarak; bağışıklıksistemininanlaşılama- yan bir nedenle, beyin ve omuriliği çevreleyen yalıtıma saldırmasıveparçalamasıgösteriliyor. Hastalığın belirtileri arasında bulanık görme, denge kaybı, koordinasyon becerilerindesorun,aşırıderecedeyorgunluk,felçvekörlük sayılıyor. Hastalığın kesin tedavisiyseşimdilikyok. Henüzbirebirkarşılaştırma deneyleri yapılmış olmasa da, Dr.Hauser,rituximabınmevcuttedavilerdendahaetkiliolduğunusöyledi.Dr.Hauserve ekibi araştırmalarını hastalığın nükseden – remisyona giren türünden muzdarip has- talarlagerçekleştirdiler.MS’in bu türünde hastalık belirtileri uzun yıllar boyunca ortadan kalkıp, kendini göstermeyebiliyorvebunedenlebellibirtedavinin gerçekten işe yarayıp yaramadığınıbelirlemekzorlaşıyor. Bu hasta grubu toplam MS hastalarının yarısını oluşturuyor.Araştırmacılarrituximabtedavisininbaşarıdüzeyini saptayabilmek için manyetikrezonansgörüntülemetekniğiyle taramalar yaparak sinir sistemindeki hasar durumunu saptadılar. Dr. Hauser, “özellikleşaşırtıcıolannokta, MSodaklıinflamatuarbozuk- Roche Holding, Genentech hisselerinin büyük kısmını elinde bulunduruyor ve ABD dışında avastinin satışını üstlenmiş durumda. yoruz”dedi. Kantor onay haberinin tüm biyoteknoloji sektörünü sevindireceğini düşündüğünü belirtti. Yatırımcılar, genelde daha tutucu davranan FDA’nın herhangi bir kanser tedavisineonayvermedenöncegenel sağ kalım verilerini talep etmesinden bezmeye başlamış- tı.Zirabuyaklaşımprogresyonsuz sağ kalım sürelerinin saptanmasınagöreçıtayıçok dahafazlayükseltiyor. Merkezi Güney San Fransisko’dabulunanşirketinhisselerinin değeri, New York Borsası kapanırken %8,9 artarak, 71.59 dolardan 77.99 dolarafırladı. luklar üstündeki etkinin son derece hızlı olmasıydı” dedi. Uzmanlar iki enjeksiyondan sonra saptanabilir lezyonların sayısının hemen azaldığını gözlediler. 12 hafta içinde, neredeyse hastaların tüm eski lezyonları iyileşmişveyenilezyonoluşumudaortadankalkmıştı.Öte yandan, plasebo enjeksiyon verilengönüllüdeneklerdelezyon sayısı aynı kalmış ya da sayıca artış göstermişti. Ancak,uzmanlarilacınnüksü önlemedeaynıbaşarıyıgöstermediğini belirtiyorlar. 48 haftanın sonunda rituximab alan hastaların %20’sinde hastalık nüksetmişti. Yine de bu oran plaseboenjeksiyonyapılan35 hastadaki%40’lıkoranagöre dahaiyi. romatoidartritekarşıkullanımı onaylanmış durumda. Dr. Hauser,buyenisonuçlaradayanarak hekimlerin ilacı MS hastaları üstünde kullanmaya başlamasından endişe ettiğini, çünkühenüzilacınbuamaçla kullanımı için onay alınmadığını söyledi. Araştırmacılar, “bu araştırma ilacın uzun vadeli güvenilirliğini belirlemek yadasıkgörülmeyenyanetkilerisaptamakiçintasarlanmamıştır” diye ekliyorlar. Dr. Hauser de, “bu ilacı kullanmaması gereken bir hastada oluşan yan etkiler dolayısıyla ilaçtan faydalanılamazsa, çok yazık olacak” diyerek endişelerinidilegetirdi. Dr.Hauser’agöre;buaraştırmayla hekimler MS’e neyin neden olduğu konusunda daha iyi fikir edinebildi. Dr. Hauser “bu araştırma bize multipl sklerozda inflamatuar atakgelişimiaçısındanBhücrelerinin oynadığı belirleyici rolügösterdi”dedi. Endişeler var Rituximab, araştırmanın sponsorluğunu da üstlenen GenentechInc.veBiogenIdec Inc.isimlibiyoteknolojişirketleri tarafından üretiliyor. Bu ilacınnonhodgkinlenfomave Kaynak:ReutersHealth Kaynak:Reuters-Health MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 İlaç Recentin akciğer kanseri araştırmasından geçemedi LONDRA – Recentin, akciğer kanserine karşı değerlendirildiği bir orta evre araştırmasından geçer not alamadı ve firma ilacının klinik araştırmasını yarıda kesti. Ancak ilacın kolorektal kansere karşı kullanımına yönelik araştırmalar sürdürülecek. İngiliz-İsveç kökenli ilaç şirketinin yaptığı açıklamaya göre; recentinin akciğer kanserinde etkili olduğuna dair klinik kanıtlara ulaşıldı, ancak faz II/III çalışmasından faz III’e geçilemedi. Tablet formuyla sunulan recentin, Roche ve Genentech’in enjeksiyonla verilen ilacı avastine rakip olarak üretilmişti. İlaç, en yaygın görülen akciğer kanseri türü olan küçük hücreli olmayan akciğer kanserine karşı kullanılmak amacıyla test ediliyordu. İlaçşirketininyaptığıaçıklamayagöre;recentininakciğerkanserindeetkiliolduğuna dair klinik kanıtlara ulaşıldı,ancakfazII/IIIçalışma- sından, faz III’e geçilemedi, çünkü ilacın verildiği hastalar arasında “toksisite açısından dengesizlik” gözlendi. Şirketin ürün geliştirmeden sorumlu genel müdürü John Patterson, AstraZeneca’nın bu başarısızlığa rağmen recentinin akciğer kanserine karşı kullanım potansiyelini araştırmaya devam etmektekararlıolduğunubelirtti. AstraZeneca aynı zamanda, bir son evre faz III klinik çalışmasıyla kolorek- talkanserderecentinvekemoterapi seçeneğini, avastin artı kemoterapi seçeneğiyle kıyaslamayadevamediyor. Collins Stewart’ın farmasötik pazar analizcilerinden Navid Malik, kolorektal kanserderakipilaçsayısıoldukça yüksek olduğundan, recentin açısından akciğer kanserinin en önemli ticari fırsat potansiyelini oluşturmuşolduğunusöyledi. Malik,“Recentinpotansiyel olarak 1 milyar dolarlık bir üründü. Bu yüzden sonuçlar AstraZeneca’yı ciddi şekilde hayal kırıklığına uğratacak” dedi ve ekledi: “Şimdi AstraZeneca’ya ilaç boru hattından iyi haberler gelmesilazım.” Firmanın ayrıca, akciğer kanserinekarşıhenüzgeliştirilmeaşamasındaolanvedeneyleri sürdürülen zctima adıverilenbirilacıdahavar. Bu ürünün klinik araştırma sonuçlarının önümüzdeki aylardaaçıklanmasıbekleniyor. Kaynak:ReutersHealth Tıp 9 Meme kanserinde kalp ve damar hastalığı riskini hangi grup daha fazla artırıyor? Aromataz inhibitörleri mi, tamoxifen mi? NEVYORK - Yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre, operasyon sonrası meme kanseri nüksünü önlemek için kullanılanilaçlarsınıfınagirenaromatazinhibitörleri,tamoxifen terapisine kıyasla kardiyovasküler bozukluk riskinidüşükorandadahafazlaartırıyor. Cancer Dergisi’nde yayınlanan makalelerinde, araştırmacılar bazı durumlarda aromataz inhibitörlerinin tamoxifene üstünlük sağladığını belirtiyorlar. Oysa daha önce yapılanaraştırmalarda,aromatazinhibitörleriylekardiyak olayoranındaartışarasındabirparalellikkurulmuştu. Konuyuincelemeküzere,Roma’dakiReginaElenaUlusalKanserEnstitüsü’ndenDr.FedericaCupponevearkadaşları erken aşama meme kanseri hastası olan ve menapozsonrasıdevredebulunanyaklaşık20.000kadınınverilerinianalizettiler.2-5yıllıktakiparalıklarındansonra, tamoxifen tedavisine kıyasla aromataz inhibitörü tedavisinde kardiyovasküler yan etkilerde %31’lik görece bir artışgözlendi. Öteyandanaraştırmacılartamoxifenverilenkadınlarda trombüs ve inme gibi yan etkilerin toplamda biraz daha yüksekorandagörüldüğünedikkatçekiyorlar.Ekibinvardığı sonuca göre aromataz inhibitörleriyle kardiyak olay riskiartsada,buorandahaönceşüphelenildiğikadaryüksekdeğil. Özetle, araştırmacılar bu riskin trombüs ve belki inme riskinde azalmayla kıyaslanması ve aromataz inhibitörleriyle sağlanan meme kanserinde nüks olmadan sağ kalım oranındaiyileşmenindehesabakatılmasıgerektiğinibelirtiyorlar. Kaynak:ReutersHealth 10 KOAH Tıp MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 KOAH hastalarını koltuklarından kaldırın bisiklete bindirin! MONCHENGLADBACH - Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olan hastaların fiziksel faaliyeti televizyon koltuğundan, yatağa kadar yürümekle sınırlı kalmamalı. Kas yapısının giderek zayıflamasını önlemek için dayanıklılık ve kuvvet antrenmanları gerekiyor. Mönchengladbach Mariahilf Kliniği’nden Yard. Doç. Dr. Andreas Meyer, KOAH sorunu olan hastalarda en geç zorlanma esnasında nefes darlığı, yüklenme yetisinde azalma ya da günlük yaşamda hastalığa bağlı kısıtlamalara bağlı şikayetler görülmeye başlandığında, tedavi programına hareket terapisinin de dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor. Hareket ve koordinasyon becerilerinin de geliştirilmesi gerekiyor Hemen bütün KOAH hastalarında özellikle vücudun alt kısmındaki uzuvlarda kas kütlesizayıflar.Çevrekaslardagiderekartanbuatrofive güçkaybınınenönemlinedeni zamanla hastanın daha az fiziksel faaliyette bulunmaya başlamasıdır. Hareket eksikliğinin yanı sıra hipoksemi, steroid tedavisi ve oksidatif stres de kas fonksiyonlarını olumsuzetkileyebilir.Burada birkısırdöngüoluşmaktadır. Yüklenme esnasında nefes darlığıoluşması,hastanınbe- densel zorlanmadan uzak durmaya çalışmasına yol açar. Bu yüzden kondisyonu zayıflarvebudafizikselfaaliyet esnasında nefes darlığınınartmasınanedenolur. Nasıl bir egzersiz programı? KOAH hastalarına nasıl birhareketterapisiuygulanabilir?Buradaenuygunkombinasyon; bisiklet ergometresiyle dayanıklılık antrenmanı ve kuvvet antrenmanları olacaktır.Pekçokhastadaciddi eksiklikler görüleceğinden, hareket ve koordinasyon becerilerini geliştirecek alıştırmalarındaprogramaalınmasıgerekir.Örneğinhedefeyö- nelik dönme ve esneme alıştırmalarıyla omurga ve omuz kemerinin hareket becerisi geliştirilebilir. Dengede durmaalıştırmalarıyladakoordinasyon becerileri desteklenir. Solunum terapisinden öğelerindehareketterapisine entegreedilmesişarttır.Özellikle dudakları kullanarak hava alış-verişinin kontrol edilmesi,dinamikhiperinflasyonuönleyecektir. Haftada bir kez akciğer sporu şart Dayanıklılık antrenmanı: Bisiklet antrenmanı birim başına otuz dakikadan uzun Yüklenme esnasında nefes darlığı çekiliyorsa… En geç bu noktada KOAH olan hastanızı kas kaybına karşı kuvvet ve dayanıklılık antrenmanlara başlatmalısınız. sürmeli ve azami performansın%60-80’ineulaşılacakbir yüklenmesağlanmalıdır.Ağır KOAHhastasıolankişilerbu aşamaya ulaşmakta zorlanıyorlarsa interval antrenman uygulanabilir. Kuvvet antrenmanı: Burada hedef; alt uzuvlardaki kasların güçlendirilmesi olmalıdır.İdealolan,6-12tekrardanoluşandörtsetyapılmasıdır. Genellikle bu çalışmalardanefesdarlığıdaha az ortaya çıktığından hastalar daha az zorlanırlar. Ör- neğin pnömolojik rehabilitasyon esnasında başlanan bir hareket terapisini mümkünse haftalar boyunca devam ettirmek doğru olacaktır. Hastalar haftada en az 3-4 kez antrenman yapmalıdır.Dahasonra,örneğin bir akciğer sporu grubuyla, hasta uzman gözetiminde haftada60dakikaidmanyapabilir. Kaynak:AndreasMeyeretal.,“Deutsche Zeitschrift für Sportmedizin” 2007; 58 (Nr. 10): 351-356, Medical Tribune–Almanya İlk başta kimsenin aklına gelmemişti! İnmede kök hücre tedavisi Kafa, boyun ve kollardaki deney hayvanlarında işe yaradı kaşıntının nedeni VAŞİNGTON – İnme sonrasında deney hayvanlarının beyinlerinde oluşan hasarı insan embriyosundan alınan kök hücrelerle gidermeyi başaran araştırmacılar, 5 yıl içinde aynı yöntemi insanlar üstünde de denemeyi umuyorlar. Yeni yayımlanan bir araştırmayagöre;Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar insan embriyosundan alınan kök hücrelerin bu alanda bir çözümolanağısunabileceğini bildirdiler. Embriyonik kök hücreler; vücuttakiherhücrevedokununkökeninioluşturan,farklılaşmamış hücrelerdir. Araştırmacı ekip; bu yöntemle felcebağlıbeyinhasarıgörülen sıçanlara, kaybettikleri uzuv kontrolü işlevlerini yeniden kazandırabildiklerini açıkladı. Araştırmacılar embriyonikkökhücresini,nöral kök hücrelere dönüşecek şekilde manipüle ettiler ve sıçanlaraaktarılanbuhücreler, gerçekten de nöronlara ve diğerikiönemlibeyinhücresi türünedönüştü.Araştırmacılar bu yöntemi beş yıl içinde inme geçirmiş insanlarla yapılacak çalışmalarda kullanmayıumuyorlar. AraştırmanınyöneticilerindenDr.GarySteinberg,“elimizde bu tür bir rejeneratif kök hücre tedavisinin hastalarda, özellikle felç geçirmiş hastalardakullanılabileceğine dair çok sayıda kanıt var” dedi. PLoS One Dergisi’ndeki makalelerinde, Dr. Steinberg veekibi10sıçandainmesonrasında hayvanların beyinlerine nöral kök hücre naklettiklerini açıklıyor. Makalede verilen bilgiye göre; hücreler beyninhasargörenbölgelerineulaşıyorlarveetraflarındaki beyin dokusuna entegre oluyorlar. Araştırmacılar; hücrelerin hiçbirinin laboratuvarortamındayadadeney hayvanlarında kontrolsüzce, tümörümsü bir büyüme göstermediğini belirtiyorlar. Araştırma sonuçlarına göre; sıçanlara nakledilen hücreler inmesonucuoluşanhasarıgidermeye katkıda bulundu ve hayvanların inme dolayısıyla zayıf düşen ön bacaklarının yeniden işlev kazanmasını sağladı. Dr. Steinberg, “felçli hayvanlar tamamen normale dönmüşdeğildi,amaenazındansıçanlardagayetetkileyicibirşekilde,durumnormale oldukça yakın bir aşamaya ulaşıyor”dedi.Dr.Steinberg, sonuçları şu cümlelerle özetledi: “Ancak burada bir insandan değil, bir sıçandan bahsettiğimizi unutmamalıyız. Henüz bu adımı atabilmişdeğiliz.Fakatbukapsamda bir iyileşmeyi insanlarda da başarabilirsek, büyük bir tedavi olanağına kavuşmuş olacağız”. Araştırmalarda kullanılan hücre stoğunun oluşturulması için insan embriyolarına zarar verildiğinden, etik nedenlerle insan embriyonik kökhücrelerindenfaydalanılmasınakarşıçıkangruplarda bulunuyor. Kaynak:ReutersHealth bir omurilik tümörüydü GRAZ – 36 yaşındaki hasta, üç aydan beri kafa, boyun ve kollarındaki cilt lezyonlarından ve şiddetli kaşıntıdan yakınıyordu. Sorunun nedenini omurilikte aramak ilk başlarda kimsenin aklına gelmedi. Dermatoloji uzmanı hekimler, kaşıntıların tedavisinde oralantihistaminiklervetopikalsteroidlerkullandı,amatedavibaşarısızoldu.Şikayetleriağırlaşmayabaşlayan36yaşındaki hasta, sonunda Graz’daki üniversite kliniğine başvurdu.Kliniktekiuzmanlarhastanınboyun,omuzvekollarındakikızarmışbölgeleriveyassı,kısmenkaşıntıdantahriş olmuş çıbanları incelediler. Laboratuvar incelemelerinde hiçbirpatolojikbulguyaulaşılamadı,ancaknörolojikaraştırmaylahipestezi,paresteziveherikikoldakaszayıflığıtespitedildi.SiniraktarımhızıaraştırmalarıveEMGsonuçları beşinci ve altıncı servikal sinir kökü arasında aksonal hasarolduğunugösteriyordu. Manyetikrezonansincelemesindebirinciservikalvertebradan yedinci servikal vertebraya kadar uzanan neredeyse bütün omurilik bölgesini kaplayan bir tümör oluşumu görüldü. Laminektomi yapılarak, tümörü bölgeden temizlemekmümkünoldu.Histopatolojikaraştırma;tümörünbir ependimom olduğunu ortaya koydu. Operasyondan iki ay sonrahastanındurumuiyiydi,kaslardakikuvvetvekoordinasyonbecerisitamamengeridönmüştü.Ancak,dahasonra gelişen ve cilt tabakasına kadar ulaşan bir omurilik fistülü yüzünden hastada beyin-omurilik sıvısı kaybı yaşandı. Nihayetindefistülünçevresindekiyapılarinfekteolarak,nörolojikhasarayolaçtı. Kaynak: Thomas Wiesner et al., Lancet 2007; 370: 290, Medical Tribune/Almanya MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Kongre Tıp 11 “Türkiye’de bilimin seviyesini gösterme fırsatı” EAS 2008 İstanbul’da ANKARA- Avrupa Ateroskleroz Derneği’nin 2008 Kongresi 26-29 Nisan 2008 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilecek. Kongre başkanlığını yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu ile konuştuk. Prof. Dr. Tokgözoğlu “İstanbul, Hamburg ve Dublin’le yarıştı. Ülkemizi tanıtma için olağanüstü bir fırsat olacak” dedi. I KongreninTürkiye’degerçekleştirilmesürecihakkında bilgiverirmisiniz? 2005yılındanberiAvrupa Ateroskleroz Derneği’nin (EAS)genelsekreterliğiniyürütüyorum.Busüreiçerisinde yönetimkurulundakongrelerinnasılveneşartlardayapıldığını gözlemleme şansım oldu.Baştanberikongreyiülkemizealmayıhedefliyordum ve buna yönelik bir uğraşı içinde oldum. Bu amaçla 2005 yılında 2008 yılı için Türkiye’de kongreyi yapmak vekongrebaşkanıolmakiçin adayoldum.Bununbelliprosedürlerivardı.Adayolanşehirlerbirkurultarafındanyerinde inceleme yapılarak değerlendiriliyor ve ikna olurlarsa o ülkeye kongreyi veriyorlardı. Rakibimiz olan HamburgveDublinyerineİstanbulbaşarılıbir“sitevisit” sonundakabuledildi. I KongreninTürkiye’yeve Türktıbbınanegibikatkıları olacak? Daha önce Türkiye’ye gelmemiş ve ülkemizdeki bilim düzeyikonusundayeterlibilgisi olmayan büyük bir grup insanın gelmesi Türkiye’de bilimin düzeyinin gösterilmesiaçısından büyükbiravantaj olacak. Türkiye’den çok sayıdabildiribilimselprograma girme başarısını gösterdi. Bu sayede yabancı katılımcılaraTürkiye’deüretilençalışmaları gösterme fırsatı doğacak. Bunun dışında kendi alanlarında dünyada bir numaraolan92yabancıkonuşmacıbilimselprogramınparçası olarak gelecek. Bu bilim adamlarının görüşlerini hekimlerimiz interaktif toplantılarda birinci elden alacaklar. Bu bilim adamları da Türkiye hakkında ülkelerine iyiizlenimlergötürecekler.İstanbul’a gelip de tarihi ve kültürel dokudan etkilenmemenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ayrıca kongreyesunulacakbildirilerimpakt değeri çok yüksek olan “Atherosclerosis” Dergisi’ndeyayınlanacak.Birdiğer önemli olay da genç araştırmacı ödüllerinin sunulması olacak.BirTürkhekimdebu yarışmadailk10kişiarasına girdi. Bu, ülkemizin genç bilimadamlarınaayrıbirheyecan verecektir düşüncesindeyim. Temel tıptan klinik kardiyolojiye I Kongreninözelbirteması varmı?Hangikonularön planaçıkacak? Temel tıptan klinik kardiyolojiyekadarbualandakien son yenilikler kongre sırasında tartışılacak. Hatta American College of Cardiology Kongresi’nde (ACC) açıklanacakbazıçalışmalarilkkez Avrupa’daaçıklanabilsindiye ACC programından çekilip bizim kongremiz kapsamına alındı. Dolayısıyla bazı çalışmalar dünyaya bu kongrede ülkemizden ilk kez açıklanacak.Bununiçindebüyükbir basın toplantısı düzenlenecek. Elbette her kongrenin bir temasıoluyor.GeçenyılHelsinki’deyapılankongredediyabetik aterosklerotik kalp hastalığıönplandaydı.Kongretemasınıntayininde kongre başkanları belirleyici oluyor.Bendebukongredeklinik kardiyolojide günlük uygulamada önemli olan konuları konusunda yetkin bilim adamlarınca yapılacak tartışmalı oturumları ön plana çıkarmayıdüşünüyorum. I Toplantılarınbiçimve içeriğinasıltasarlandı? Kongredegeneldesabahüç büyük oturum ve öğleden sonra dört workshop’a ayrılım söz konusu olacak. İşlenecekkonulararasındagenetikvemolekülerbiyolojigibi temeltıpbilimleri,kılavuzlar ve günlük uygulamalar, kök hücretedavisi,adipotoksisite, inflamasyonvekalpgibiçok güncelkonularvar. Aterosklerotik damar hastalığının görüntülenmesinden kliniğine kadar geniş bir spektrumdabilgilerverilecek. Dolayısıyla multidisipliner olarak, her açıdan aterosklerotik damar hastalığına bakmayı düşünüyoruz. Konular zaten kendi alanında en yetkinkişilercesunulacak. I Ulusaldernekleruydutoplantılardüzenleyecek Türkiyedeki ateroskleroz ve kardiyoloji ile ilgilenen bütün derneklerin desteğini aldık. Türk Kardiyoloji Derneği başta olmak üzere, Metabolik Sendrom, Vasküler Biyoloji,Ateroskleroz,Hipertansiyon ve Ateroskleroz Dernekleri ile Diyabet Vakfı da kongreye destek veriyor. Bu derneklerden bazıları kongre öncesi ve sonrasında küçükuydutoplantılaryapacaklar. Bunlardan bir tanesi Metabolik Sendrom ve Vasküler Biyoloji Derneklerinin ortaklaşa çalışmasıyla İzmir’de olacak. Konu olarak kardiyometabolikriskvemetabolik sendrom işlenecek. Ateroskleroz Derneği ise kongreöncesinde,SaitHalim Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu Paşa Yalısında bir günlük LDLötesiriskfaktörleriileilgilibirtoplantıdüzenleyecek. Kongre bittikten sonra Diyabet Vakfının Bodrum’da diyabetik aterosklerotik damar hastalığıyla ilgili bir uydu toplantısı olacak. Böy- lece yabancıların İstanbul dışındaki güzel yörelerimizi de görmesi sağlanacağı gibi ülkemizdekiderneklerledeilişkileri kuvvetlenecek. Bu bağlamdabanadestekverentüm derneklereteşekküretmekistiyorum. 12 Tıp GöğüsHastalıkları MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 OSAS’a hekimlerin daha fazla önem vermesi gerekiyor Üç kritik bulgu: Horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali BURSA - Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS), göğüs hastalıkları kliniklerinin önemli araştırma konuları arasına girdi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi son yıllarda bu alandaki pek çok araştırmaya imza attı. Fakülte’nin Göğüs Hastalıkları AD öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Karadağ, konuyu Medical Tribune’e değerlendirdi. MT:Uykukonusundaneler söylenebilir? İnsanömrününüçtebiriuykudageçmektedirvesağlıklıbir uyku sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmezdir.Uyku,mitolojideölümtanrısıTanatos’unkardeşiHipnosolarakyerinialmıştır ve Hipokrat’tan bu yana üzerine çok şey söylenmiştir. Sağlıklı bir kişi, gece boyunca her biri 90-120 dakikalık 4-6 uyku siklusu yaşamaktadır ve REMfazıbunun%25’inioluşturur.Gençlerdegeceninilkyarısındaderinuykudahafazlayken yaşlılıkta derin uykunun süresiazalır.Uykubozukluklarının en önemli nedenlerinden birisiuykuapnesendromudur. MT:Obstrüktifuykuapne sendromu(OSAS)hakkında bilgiverirmisiniz? Uyku apne sendromu uyku sırasında tekrarlayan üst solunum yolu obstrüksiyonu epizotları ve sıklıkla oksijen satürasyonundaazalmailekarakterizebirsendromdur.Santralve obstrüktif olarak ikiye ayrılmaktadır. En sık görülen obstrüktifuykuapnesendromudur ve vakaların %95’inde saptanır.Apnelerdevücutpozisyonu çokönemlidir.Horlamaveapneler birçok kişide, özellikle sırtüstüpozisyondaoluşmaktadır.Uykuapnesendromutanısında polisomnografi kullanılmaktadır.Polisomnografi,gece boyuncauykudakibirçokparametrenin eşzamanlı olarak kaydı, analizi ve yorumlanmasınısağlar.Tümvakalarmültidisipliner yaklaşımla değerlendirilmelidir. MT:ToplumdaOSASgörülmesıklığınedir? Tanı için polisomnografinin yaygın olarak kullanımı mümkün olmadığından hastalığın görülme sıklığı tam bilinmemektedir.Ancakortalama%15 olduğu tahmin edilmektedir. Erişkinlerde bu sıklık %4-8 arasındadır. Dünyada tanı almayan hastaların oranı çok yüksektir. OSAS’lı kadınların Apne nedir? Apne,10saniyeveüzerindebirsüreağızyadaburundan havaakımıolmamasıolaraktarifedilmektedir.Havaakımı tamkesilmezde%50’likbirazalmaolursavebudaoksijen satürasyonunda düşmeye neden olursa buna da hipopne denmektedir.Desatürasyonolmadannefesalıpvermedeyüzeyselleşmeylebirliktederinbiruykudanyüzeyelbiruykuya yadauyanıklıkfazınageçişoluyorsabuna“arousal”denmektedir. Gece boyu oluşan apne ve hipopneler sayılarak saatcinsindenuykusüresinebölünür.Ortalamasaatbaşına düşenapne-hipopnesayısınaapne-hipopneindeksidenirve hastalığınşiddetinibelirlemedeyardımcıdır.Saatteortalama 5’denfazlaapnegeçirenhastalar“OSAS”olarakdeğerlendirilmektedir.Ayrıcaapnelerinkişiyinekadarsüredesatürasyonamaruzbıraktığıdaönemlidir. %93’ü ve erkeklerin %82’si tanı almamaktadır. Bunun en önemli nedeni hekimlerin bu hastalığıyeterincebilmemesiya daönemsememesidir. MT:OSASiçinriskfaktörleri neler? Buhastalıktaenönemlirisk faktörü obezitedir. Öyle ki; ilk tanı konduğunda hastaların büyük bir çoğunluğu obezdir. Öte yandan, obezitede IGF-1 (insülin benzeri büyüme faktörü) düzeylerinin düşmesinden yolaçıkarakyaptığımızbirçalışmada, apneli hastalarda kontrolleregöreIGF-1düzeylerininanlamlıbirşekildedüşük olduğunu ve apne-hipopne indeksi ile de bu düzeylerin bağıntılı olduğunu gösterdik. Buna göre, apneli hastalarda IGF-1düzeyininobezitedenbağımsız bir risk faktörü olduğu anlaşılmıştır. Hekimler hasta öyküsünde nelere dikkat etmeli? Hekim olarak anamnezde dikkat edilmesi gereken üç majörbulguvardır.Bunlarhorlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku halidir. Habitüel horlamayaşamkalitesiniolum- Her horlayanda apne yoktur, ancak horlama apnenin başlangıcında mutlaka vardır. Obstrüktif apnelerde uyku sırasında kişi solunum için çaba sarf etmektedir. Ancak toraks içinde oluşan negatif basınç yumuşak dokuların neden olduğu tıkanıklığın açılarak atmosfer havasının akciğere dolması için yeterli olmamaktadır. Pozisyonel apnede, yan yatan hasta sırtüstü döndüğünde apnesi başlamaktadır. Apneyle birlikte oksijen satürasyonu düşer, hasta bir süre apnede kaldıktan sonra hipoksemiyle birlikte hiperkapni gelişir ve beyinden gelen nefes alma emrine bağlı olarak hasta daha güçlü bir şekilde horlamaya başlar. suzetkilemektedir.Horlamasırasında çıkan yüksek gürültü; horlayankişideveeşindeişitme kayıplarınabileyolaçabilmektedir. Bu kişiler sabah yorgun olarak kalkmaktadır. Yaptığımızbirçalışmadagündüzaşırı uyku hali ile bir nöropeptit olan substans P düzeyi arasındaki ilişkiyi gösterdik. Apneli hastalarda substans P düzeyini anlamlıderecededüşükveapne şiddetiylebağıntılıbulduk. MT:Hastalığınbaşkanegibi semptomvebulgularıvar? OSAS’ın klinik belirtileri arasında kardiyopulmoner semptomlar çok önemlidir. Bunlar arasında kalp hızında değişiklikler,aritmilerveuykudaboğulmahissideyeralmaktadır.Bilindiğigibihipoksi,inflamatuvar aracıları uyararak aterogenezi hızlandırmaktadır. Apnelilerde, lökositlerin inflamasyon sırasında damar endoteline yapışmasından sorumlu ICAM ve VCAM düzeylerinin anlamlı şekilde yükseldiğini saptadık.Bunlarınartmasıaterosklerozunvekardiyovasküler risklerin artmasına neden olmaktadır. Apneli hastalarda kısa ve uzun dönemde yaşam kalitesi olumsuz etkilenir OSAS, nöropsikiyatrik semptomlara, özellikle sabah başağrılarına,kararvermeyeteneğinde azalmaya, kişilik değişikliklerine de yol açmaktadır.Buhastalardaağzıaçıkyatmayabağlıolarakağızkuruluğu oluşmakta, gece terlemeleri ve noktürnal enürez, cinsel isteksizlikvehattagüçsüzlükgörülmektedir. Ayrıca torakstaki aşırı negatif basınç sonucu tedaviye dirençli gastroözofageal reflü oluşmaktadır. Yine OSAS’lıhastalarda,oksijendesatürasyonununböbreklerüzerindekiolumsuzetkisisonucunda mikroalbüminüri oluştuğunu da göstermiş durumdayız. Hipoksiye bağlı olarak hipertansiyonatakları,inmeleroluşmakta, beyinde anevrizması olanlarda gece hipoksileri sırasında kanama gelişebilmektedir.Koronerkalphastalıklarında infarktüse bağlı ölümlerin sıklıklagecesaat2.00-5.00arasındaolduğueskidenberibilinmektedir. Apneler iş ve trafik kazalarına yol açarak sakatlık veölümleredeyolaçmaktadır. Türkiye’de2006yılındanitibaren sürücü belgesi almak için başvuran kişilere uyku apnesi hastası olup olmadıkları sorulmaya başlanmıştır. Riski olan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Karadağ kişilerdenpolisomnografiistenmektedir. MT:Uykuapnesendromu nasıltedaviediliyor? Tedavide alkol ve sigaranın kısıtlanması, kilo verme, ağız anatomisi bozukluklarının mümkünse düzeltilmesi, ağız içiaraçkullanımıyeralmaktadır.Bütünbunlararağmendüzelmeyen,apne-hipopneindeksi yüksek, ek kardiyovasküler riski olan ve cerrahi tedaviden sonuç alınamayan hastalarda tedavide CPAP (sürekli pozitif hava yolu basıncı) kullanılmaktadır. CPAP’da bir maske Polisomnografide yer alan ölçümler: EEG, EOG (elektrookülografi), EMG, EKG, toraks hareketleri, abdominal hareketler, vücut pozisyonu, puls oksimetre aracılığıylahastayaodahavası yüksek basınçla verilmektedir. Herhastadatıkanıklığıaçacak basınç düzeyi farklılık göstermektedir. CPAP uygulanan hastalardaapne-hipopnelerortadan kalkmakta, desatürasyonlaroluşmamakta,uykudevamlılığı sağlanmaktadır. CPAP tedavisi sonrası dikkat deartmaktadır.Ancakbutedaviye bir göğüs hastalıkları uzmanı denetiminde başlanması vehastaiçinuyguncihazınseçilmesibüyükönemtaşımaktadır.Solunumkaslarızayıfhastalarda sürekli pozitif basınç uygulamasıyla hasta aldığı havayı ekspirasyonda geri verememektedir.Buhastalardainspirasyonda yüksek, ekspirasyonda düşük basınç uygulamakgerekmektedir. MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 İnfeksiyon Tıp Bahar geldi: Kuş gribi pandemisi tehlikesi büyüyor Kuşların göç mevsimi gene korkutucu olacak BURSA - Göçmen kuşlardan kümes hayvanlarına ve onlardan da insanlara bulaştığı düşünülen kuş gribi ülkemizde son olarak Samsun, Sakarya ve Zonguldak’ta kümes hayvanlarında görüldü. Kuşların göç mevsimi yaklaştıkça hastalığın yeniden ortaya çıkmasından endişe ediliyor. Kuş gribinden korunmak için şüpheli hayvanlarla temasın mutlaka önlenmesi gerekiyor Kuş gribinin dünya gündemindeuzunbirsürediryeraldığını söyleyen İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik MikrobiyolojiADöğretimüyesiProf.Dr. Haluk Eraksoy, etken virüsler ve hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: “İnfluenza virüslerinin enkorkulanıpandemileryapabilenAtipidir.İnfluenzaAvirüsleri iki yüzey glikoproteiniylealttiplereayrılır:hemaglütinin(H1-H16)venöraminidaz (N1-N9). İnsanda yalnız H1ilaH3veN1veN2infeksiyona neden olabilmektedir. Oysa kuşları virüsün tüm alt tipleri infekte edebiliyor. Bu nedenle virüsün gerçek rezervuarı kuşlardır. İnfekte kuşların hepsi de hastalanıp ölmüyor;özelliklegöçmenkuşlarda subklinik düzeyde bir hastalık tablosu ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle de hastalığın dünya üzerinde yayılması büyük ölçüde kuşlar yoluyla olmaktadır. İnsanları infekte edebilen H1 ve H3 tipleri domuzlarda dahastalığanedenolabildiğinden domuzun virüsün gelişim veevrimindeözelbiryerivardır.Hastalıkdiğermemelilerde degörülebilmektedir.” Dünya Sağlık Örgütü’ne göre interpandemik dönem geçildi ve pandemik alarm dönemine girildi. Çünkü insanda yeni bir virüs (H5N1) infeksiyon oluşturmayı başarmıştır. Pandemik dönem çok yakın Prof.Dr.Eraksoy’unverdiği bilgilere göre virüs, genellikle yabanılkuşlardan,özelliklede yeşilbaşördeklerdenevcilkuşlara geçiyor. Virüs, infekte kuşlar arasında salya, burun salgısı, ama en önemlisi dışkı yoluyla bulaşıyor. H5N1 sindirimsistemindedebulunuyor ve 1 g infekte dışkı 1 milyon kuşu infekte edebiliyor. Prof. Dr.Eraksoy,virüsünH5N1tipinin kuşlarda sürekli mevcut olduğunu ve bu nedenle pandemininherhangibirzamanda çıkabileceğinden büyük endişe duyulduğunu kaydetti. H5N1’ininsanazorbulaştığını hatırlatan Prof. Dr. Eraksoy, ancak virüsün doğasında değişkenlik bulunduğunu ve insandan insana bulaşma özelliğine sahip bir alt tipin her an ortaya çıkabileceğini söyledi. Prof.Dr.Eraksoy’agörebu;ya H5N1’nin infekte kişide, insandanormaldegörülenbirinfluenza virüsüyle genetik olarak yeniden eşleşmeye girmesi veyadahadüşükbirolasılıkla kendiliğinden mutasyona uğrayıp bulaşıcı hastalık yapabilir hale gelmesiyle gerçekleşecek. Prof. Dr. Haluk Eraksoy; bütünolgularanalizedildiğinde başlıca risk faktörünün; hastalığın ortaya çıkmasından önceki 1 hafta içinde hasta veya ölü kümes hayvanlarına dokunmak olduğunu söyledi. Az sayıda olguda kümes hayvanına dokunma öyküsü bulunmadığınısöyleyenProf.Dr. Eraksoy, ancak bunların da çoğundacanlıhayvanpazarlarına girip çıkma öyküsünün mevcut olduğunu bildirdi. Prof.Dr.Eraksoy,kuşgribinin kuluçka süresinin 7 günden dahakısaolduğunu,başlangıç belirti ve bulgularının büyük ölçüde gribe benzediğini, ancak tablonun daha şiddetli olduğunu ifade etti. Hastalığa damgasınıvuranenönemlikliniközelliği,ilk5güniçindeortayaçıkanveciddisolunumsıkıntısına yol açan fulminan viralpnömoniolaraktanımlayanProf.Dr.Eraksoy,vakaların hızla kötüleştiğini ve pnömonidışında,böbrekyetmezliği ve kalp yetmezliği dahil çoklu organ yetmezliği geliştiğini ve Akut respiratuvar distres sendromu (ARDS) tablosuylahastalarıngenellikle9-10 güniçindekaybedildiğiniekledi. Prof. Dr. Eraksoy, antiviral tedavide oseltamivir ve zanamavir kullanılmasına rağmen bu konuda yeterli deneyimin bulunmadığınıbelirtti.Tedaviye hemen başlanmasının son dereceönemliolduğununaltını çizenProf.Dr.Eraksoy;kişisel korunmanınönemliolduğunu, bununiçinhastaveyaölühayvanlara dokunulmaması, şüp- DSÖ’ye göre 2008 Şubat ayı itibariyle dünyada kuş gribi vakaları: -Hastalık,aralarındaTürkiye’nindeyeraldığı14ülkede insanlardagörüldü. - Dünyada toplam vaka sayısı 366. Vakaların ortalama yaşı18.Toplam232kişiöldü.Olgufatalitehızı%63 -Türkiye’dekitoplamvakasayısı12.Buvakalardan4’ü hayatınıkaybetti. -2008’deVietnamveÇin’deyenivakalargörüldü. Antiviral profilaksi önerilen korumasız riskli temaslı kişiler: Son 10 gün içinde: a) Hasta ve ölü kanatlı hayvanların - Tüyüne dokunmak veya yolmak (virüs dokunmayla değil, dokunma sonrası el yıkanmadan burna sürülmesiyle bulaşır) - Çıkartılarına veya bu çıkartılarla kirlenmiş yüzey ve eşyalara dokunmak - Kesmek ve pişirmek için hazırlamak - Bulunduğu kapalı ortamda en az 1 saat bulunmak b) H5N1 pozitif olduğu kesinleşmiş veya şüphelenilen hasta insanlarla yakın temasta bulunmak, çıkartılarına maruz kalmak veya bu çıkartılarla kirlenmiş yüzey ve eşyalara dokunmak c) Sağlık ve veteriner teşkilatında laboratuvarda görev alanların infekte materyallerle herhangi bir şekilde temas etmiş olması heli hastaların solunum salgılarıyla temas edilmemesi ve maskekullanılmasıgerektiğini söyledi. Prof. Dr. Eraksoy, 13 İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Eraksoy oseltamivirle antiviral profilaksinin yalnızca korumasız riskli teması olanlarda önerildiğinidesözlerineekledi. 14 Güncel Tıp MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Diastolik kalp yetersizliği tanı ve tedavisinde temel sorunlar Ekokardiyografinin yaygınlaşması tanıyı kolaylaştıracak İZMİR – Kalp yetersizliklerine bağlı hastane yatışlarının yarısının diastolik kalp yetmezliğinden kaynaklandığını belirten İzmir Özel Ege Sağlık Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ozan Kınay, diastolik disfonksiyonun öneminin giderek daha fazla fark edilmeye başlandığını söyledi. Doç. Dr. Kınay, “Diastolik disfonksiyon sorunu olan hastalara bakıldığında kalp genellikle sorunsuz gibi görünür. Ancak bu hastaların ölüm nedenleri arasında inme ve infaktüs yoğun olarak görülebilir. Diastolik disfonksiyonu olan hastalar sistolik disfonksiyonu olan hastalar kadar risk altındadırlar” dedi. Diastolik disfonksiyonun kalbin gevşeme fonksiyonlarındakisorunlardandolayımeydana geldiğini dile getiren Doç. Dr. Kınay, “Bunun sonucunda sol ventrikül diastolik dolma basıncıartarvekalpyetersizliği- ne neden olan patoloji gelişir. Diastolikdisfonksiyonkliniğindekalpyetersizliğininsemptom ve bulguları olmasına karşın, kalbinkasılmafonksiyonlarının normal olması halinde teşhis edilir.Ancaktanıyadahaayrın- tılı olarak, ekokardiyografide kalbindiastolikdoluşparametrelerinin incelenmesiyle varılır. Rutinklinikpratikte,ekokardiyografininyaygınlaşmasıtanıda karşılaşılansorunlarıazaltacaktır. Diastolik disfonksiyonun hafifformları,yaşlanmasürecine bağlı olarak görülebileceği gibi,klinikönemehaizdiastolik disfonksiyonun ortaya çıkmasındaenönemlinedenler;koronerdamarhastalığıvebaştahipertansiyon olmak üzere sol ventrikülhipertrofisiyapanpatolojilerdir. Yapılan araştırmalar, diastolik disfonksiyona bağlı kalp yetersizliği olan bireylerin prognozunun, sistolik disfonksiyonu olanlar kadar kötüolduğunugöstermektedir” diyekonuştu. Sonuçlar göz önüne alındığında, sorunun öneminin daha iyi anlaşılabileceğini belirten Doç. Dr. Kınay, sözlerini şöyle sürdürdü:“Kalpyetersizliklerin bağlı hastane yatışlarının yarısı diastolik kalp yetmezliğinden kaynaklanıyor. Hastanın ilk fizik muayenesinde elde edilen bulgular sorunun sistolik kalp yetmezliğine benzediğini gösterir. Bu hastalarda periferik ödemolabiliyor.Hipertansiyon dahasık,miyokardinfaktüsüve koroner arter hastalığı öyküsü dahaazsıklıktavar.İskemi,koronerarterhastalığıyadageçirilmiş miyokard infaktüsüne bağlı olarak gelişen skar dokusu, miyokardın elastik yapısını bozar.Budayasolventikülün aktif gevşemesinde gecikmeye nedenoluryadasolventikülün faaliyetleri bozulur. Diastolik disfonksiyonlukalp,esnekliğini yitirmiş içerisine az miktarda kan aldığı zaman yüksek basınçların oluşmasına neden olan, fakat kasılma faaliyetleri bozukolmayankalptir.” Belirgin farklar Sistolik disfonksiyonu olan hastalarladiastolikdisfonksiyonu olan hastalar arasında en önemli farklardan birisinin yaş olduğunu söyleyen Doç. Dr. Kınay, “Diastolik disfonksiyonuolanhastalargeneldesistolik disfonksiyonu olanlara göre daha yaşlıdırlar. Çünkü yaşla beraber hastanın ilave hiç bir sorunuolmasabilesolventikül elastikiyeti ve gevşeme yeteneğinde azalma olmaktadır. Kişiler yaşlandıkça gevşeme gecikmesinebağlıolarak,diastolsüresinin ortalarına geldiğinde bile hâlâ ventrikülün dolmaya devam etmeye çalıştığını görüyoruz. Diastolün son evresinde atrium kasılarak içinde kalan kanı sol ve sağ ventriküle göndermeye çalışır. Yaşlı insanlar diastolik disfonksiyon nedeniyle atrial sekmeye muhtaç durumdadırlar.Dolayısıylabutür hastalardaatrialfibrilasyongeliştiği zaman şikayetler artıyor. İzmir Özel Ege Sağlık Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ozan Kınay Ayrıca diastolik disfonksiyonu olan kişilerde obezite, sistolik disfonksiyonu olanlara göre daha sıktır ve hipertansiyon dahayaygındır”dedi. Hasta akut ya da kronik nedenlerle hastaneye gelmez Genelolarakikigrubunsıklığının birbirine yakın olduğunu dile getiren Doç. Dr. Kınay, “Kısa dönemdeki mortalite ve problemler sistolik disfonksiyonda daha kötüdür. Fakat uzun vadeli baktığımız zaman, hastalıkların eşit derecede kötü süreçler olduğunu görüyoruz. Kalbi iyi kasılan birinin neden kasılmayanbirikadarsıköldüğünüaraştırdığımızda;diastolik disfonksiyonu olan hastalarda sıklıkla başka problemlerin de tabloya eşlik ettiğini görürüz. Örneğinhipertansiyon,koroner arterhastalığıgibibirçokbaşka hastalık da sürece eşlik edebilmektedir. Diastolik disfonksiyon kötüye gidişatın göstergesi vehabercisidurumundadır.Diastolikkalpyetmezliğiolanhastalarhekimeakutyadakronik nedenlerden dolayı gitmez. Daha önceden kalp yetmezliği tanısıalmamışkişiler,acilservisegeliyorlarsabunlardasıklıkla iskeminin tetiklediği diastolik disfonksiyona bağlı flash akciğerödemigelişmesiyüksekolasılıktır”şeklindekonuştu. Tedavide temel ilkeler Diastolik disfonksiyonun spesifik bir tedavisi olmadığını ifadeedenDoç.Dr.Kınay,“Bununla birlikte, konjestif yakınmalarınönplandaolmasıdurumundadiüretiklerdenfaydalanılabilir. Ancak bunları dikkatli kullanmak gerekir, çünkü sertleşmişbirventikülündolmabasıncını çok düşürürseniz bu kez ventikülü hiç dolduramayabilirsiniz. Diastolik disfonksiyonun ortayaçıkmasınanedenolanasıl patolojinin tedavisi hedef seçilmelidir. Sıklıkla hipertansiyondanoluşanbudurumnedeniyle kanbasıncınınçoksıkıbirşekildekontroledilmesigerekmektedir. Gene sıklıkla atrial fibrilasyondiastolikdisfonksiyonmevcudiyetinde varsa, diastol süresi kısalacağından kalp gevşeyemediğiiçinciddisorunlaroluşmaktadır”dedi. 16 Tıp Gastroenteroloji MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Kontrolsüz ilaç kullanımı ülser kanamalarının artmasına neden oluyor Riskli ilaçlar ülserin başlıca nedeni BURSA - Sık kullanılan ağrı kesiciler ve antiromatizmal ilaçların ülser oluşumunu kolaylaştırdığını söyleyen Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji BD Başkanı Prof. Dr. Macit Gülten, helicobacter pylori eradikasyonuyla peptik ülser sıklığı azalırken riskli ilaçların kontrolsüz kullanımına bağlı ülser kanamalarının giderek arttığını kaydetti. Bunun sonucunda da; peptik ülserlere bağlı kanama veya perforasyonlar ölüm riskini artırıyor. Mideveduodenumunnormaldeasidekarşıdirençliolduğunu,ancakaspirinveantiromatizmal ilaçların iç yüzeyin mide asidine karşı direncini bozarak ülser gelişimine katkı sağladığını belirten Prof. Dr. Gülten, ülserli hastaların önlem alınmadan builaçlaramaruzbırakılması durumunda ise tablonun dahadaağırlaşabileceğiuyarısında bulundu. Prof. Dr. MacitGülten,“midedüşmanı”ilaçlarhakkındaMedical Tribune’ün sorularını yanıtladı. MT:Ülserenedenolabilen ilaçlararasındaenyaygın kullanılanlarıhangileridir? Özellikle orta ve ileri yaş gruplarında serebrovasküler ve kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde kullanılan antitrombotik ve antiagregan özellikli ilaçlar aynı zamanda analjezik ve anti inflamatuvar özellikleri nedeniylehekimvehastalartarafından tercih edilmektedir. Ayrıca günümüzde pek çok kişihekimebiledanışmadan “kardiyovasküler hastalık riskine karşı korunma” gerekçesiyle aspirin ve benzeri ilaçları düzenli olarak kullanmaktadır.Nonsteroidantienflamatuvar ilaçlar (NSAID) olarak bilinen ve sıklıklareçeteedilenilaçların da peptik ülser, gastrit ve gastrointestinal kanama gibi riskleri günümüzde önem kazanmıştır. 20yılöncesindepeptikülserin oluşumunda H. pylori’nin öneminin anlaşılması ve eradikasyonuyla günü- müzde karşılaştığımız ülser ve kanama nedenlerinin başında artık ilaç kullanımları gelmektedir. MT:Builaçlarmideyihangi mekanizmaylaetkiliyor? Aspirin benzeri ve NSAID ilaçlardoğrudanmidemukozasıüzerineetkiedebildikleri gibihematojenyollaprostoglandin sentezini inhibe ederekdeetkigöstermektedirler. Özellikle COX1 inhibisyonu gösteren ilaçlarda gastrointestinal yan etkiler daha fazladır. COX2 selektif NSAID ilaçlarla gastrointestinal yan etkilerin azalması beklenirken, ortaya çıkan kardiyak komplikasyonlar nedeniyle kısasüredeABDveülkemizde piyasadan kaldırılmışlardır.GünümüzdeCOX2 inhibisyonu özelliğinin güçlü, COX1 inhibisyonunun ise zayıf olduğu NSAID ilaçlar piyasadakullanılmaklaberaberbunlarındagastrointestinal komplikasyon riskleri yüksektir. MT:Butürilaçlarnasıl yanetkigösteriyor? AspirinveNSAIDkullanımına bağlı oluşan gastrointestinal komplikasyonların bazılarıasemptomatikolabilmektedir. Bu nedenle hastanelere müracaatlardan çok dahafazlasayıdakomplikasyongeliştiğitahminedilmektedir. İki aydan fazla sürede aspirin ve nonsteroid ilaç kullananların yaklaşık %20’sinde ülser oluştuğu gösterilmiştir. Ülseri olanlardaisebutipilaçkullanımlarında kanama ve ölüm riski artmaktadır. Özellikle aspirin ve NSAID grubu ilaçların “ağrı kesici” özellikleri nedeniyle başağrısıgibisadeceağrıkesiciolarakkullanılmalarıçok yanlıştır. Bu durumda; analjezik etkili, ancak gastrointestinalyanetkileriçokdaha azolanilaçlarınkullanılması gerekmektedir. Bunların çoğubilinçsizolarakhastaların kullanmasından kaynaklanıyor.Ancakbazendemeslektaşlarımızın bu ilaçları analjezik amaçlı reçete ettiklerinigörüyoruz. Peptik ülserlerin önemli birkısmıasemptomatikveya hafifsemptomluolabilir.Ülseri olduğu bilinen insanlarda aspirin ve NSAID kullanılması risklidir ve ölümcül sonuçlar verebilir. Mutlaka kullanılması gerekiyorsa ülsertedavisinedebaşlanmalı,H.pylorieradikasyonuyapılmalıvemideasidininetkileriazaltılmalıdır.Buamaçla günümüzde proton pompası inhibitörleri, H2 reseptör blokerleri ve misoprostol kullanılmaktadır. Ülserteşhisialmışhastanın tedavisinde H. pylori eradikasyonumutlakasağlanmalıdır.Özelliklemideülseriteşhisedilmişvakalardabiyopsi sonuçlarının yanı sıra ülser iyileşmesindenmutlakaemin olunmalıdır. Bunun için de endoskopik kontrol şarttır. Ülseri olan hastalarda antiagreganveantitrombotikilaç kullanımı varsa veya gerekiyorsadozvesüreazaltılmaya çalışılmalıdır.Beraberindede gastrik proteksiyon mutlaka Aspirin benzeri ve NSAID ilaçlar doğrudan mide mukozası üzerine etki edebildikleri gibi hematojen yolla prostoglandin sentezini inhibe ederek de etki göstermektedirler. sağlanmalıdır. MT:Hekimlerinelinde hangialternatiflervar? Özellikle 70 yaş ve üzeri grupta, birden fazla çeşitte aspirin ve NSAID ilaç kullanımı,antitrombotikveyaantiagreganilaçkullanımı,peptik ülser öyküsü veya peptik ülser varlığı olanlarda ve ek bir hastalığı bulunanlarda; gastrointestinal komplikasyon riskinin çok yükseldiği tüm hekim ve hastalar tarafından bilinmelidir. Tedavi verilirken hastaların bu ve benzeri ilaçları hekime sormadan kullanabilecekleri dikkatealınarakhastalarbilgilendirilmelidir. Daima amaçlanan tedavi içinendüşükdozvesürenin seçilmesi ilk dikkat edilmesi gereken husustur. COX2 se- lektifözelliğidahafazlaolan ilaçlarıntercihedilmesi,uzun sürelikullanımveriskhalinde H. pylori eradikasyonunun yapılması riski azaltabilir. Ülser ve kanama gelişimi gibi risklerin azaltılmasında mevcuttedaviyeprotonpompası inhibitörlerinin eklenmesi riskleri azaltacaktır. Özellikle aspirin ve NSAID kullanımınabaşlananilkhaftalarda gastrointestinal komplikasyon riski daha da fazladır. Misoprostol birkaç haftalık tedavilerde profilaksi için etkin bir tedavi şeklidir.H2 reseptörblokerlerinin de etkinliği bilinmektedir. Ancak proton pompası inhibitörlerinin profilaksi ve riskin azaltılmasında H2 reseptörblokerlerindendahaetkiliolduklarıdikkatealınmalıdır. Perspektif MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Tıp Bayramı’nda eylemle şenlik bir arada İSTANBUL - 14 Mart Tıp Bayramı bu yıl da çok sayıda etkinlik ve eylemle kutlanacak. Tıp bayramı için kapsamlı bir programı hazırlayan Türk Tabipleri Birliği bir yandan çok sayıda panel, kutlama ve tören düzenlerken diğer yandan da hükümetin sağlık programına eylemlerle yanıt verecek. SağlıkHaftasıdolayısıylayapılan eylemler serisinde imza kampanyaları, basın açıklamaları,referandum,kitleselmiting ve‘BeyazDuruş’eylemiyeralacak. Türk Tabipleri Birliği, bu kapsamda 3-8 Mart arasında hekimlerinkaygılarınıvetalepleriniyansıtanonbinlerceimza topladı. Türk Tabipleri Birliği’nden yapılan açıklamada şu bilgilerverildi: “9 Mart Pazar günü saat 12.00’de Ankara’da Sağlık Bakanlığıönündetabipodalarının temsilcileriyle basın açıklaması yaparak‘KaranlığaKarşıBeyaz Duruş’eylemiyapılacak.Ayrıca 14MartCumagünütümillerde devlet hastaneleri, sağlık ocakları, üniversite hastaneleri ve özelsağlıkkurumlarındayarım gün boyunca hizmet sunulmamasıkararıalınmıştır.Bukarar doğrultusunda “hizmet sunamama eylemi” boyunca başta aciller olmak üzere kadındoğum kliniklerine başvuran hastaların ve çocuk hastaların mağduredilmemesineözengösterilecek. Kamu ve özelde çalışan hekimler taleplerimizi seslendirmekve‘Beyazyürüyüşetkinliklerini’ gerçekleştirmek üzereyollardaolacak.” Etkinlikler TTB’nin 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında düzenleyeceği sosyal etkinliklerin bazıları şöyle: “Tenis Turnuvası, Satranç Turnuvası, Halı Saha Turnuvası, Basketbol Turnuvası, Anadolu Ateşi Gösterisi, 1938, 1948, 1958, 1968 ve 1983 Mezunları Hizmet Plaket Töreni, Fotoğraf Yarışması, Basın Sağlık Ödülleri, Tıp Bilim ve Tıp Hizmet Ödülleri, Resim Yarışması, 20-22 Mart 1. Kadın Sağlığı Kongresi, 29-30 Mart Eğitim Hastaneleri Kurultayı, Tıp Etiği Çalıştayı, Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitiminde Akreditasyon Paneli, Uzmanlık Eğitiminin Temel Sorunları Paneli ve Organ Aktarımı ve Tıp Etiği Paneli.” 17 18 Sağlık Perspektif MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Sağlık sorunlarının çözümü Tam Gün’e mi kaldı? İSTANBUL- “Biz Tıpta Uzmanlık Dernekleri olarak sonzamanlardagündemegetirilen Hekimlerin Tam Gün Çalışmasıileilgiliyasanınülkemizdeki sağlık sorunlarına birçözümgetirmeyeceğinive tamtesinebelirtilensorunlarayolaçacağınıdüşünmekteyiz.” Bu giriş, 29 uzmanlık derneği adına 3 Mart 2008 günüyapılanbasınaçıklamasının giriş cümlesiydi. Basın toplantısındakonuşmacıolarak yer alan temsilciler arasında Türk Oftalmoloji DerneğiBaşkanıNevbaharTam- çelik, Türk Jinekoloji ve ObstetrikDerneğiGenelBaşkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, TürkİçHastalıklarıYönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirkazık, Türk Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarık Esen, Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof.Dr.AkselSılaveYönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. KubilayVarlıyeraldı.Ortak basın açıklamasında “tam gün yasası” özetle şu gerekçelereleştirildi: Öğretim üyeleri tıp fakültelerinden ayrılacak, eğitim aksayacak. Tam gün çalışmaya geçen doktorlar,sadece1saatfazla çalışmışolacaklar. Doğu ve Güneydoğu’da mevcuthekimaçığıartacak. Yaklaşık100binsağlıkçalışanıişsizkalacak. Devlet, muayenehane ve sağlık kuruluşlarından sağladığıKDV,stopajvegelirvergisindenmahrumkalacak. Muayenehanelerin kapanmasıyla tıbbi cihaz çöplüğü ortayaçıkacak. Hekimlik, giderek tercih edilmeyen bir meslek haline 29 uzmanlık derneğinin temsilcileri yaptıkları ortak basın toplantısında, yeni yönetmelik ve yasa tasarılarından duydukları endişeyi dile getirdiler. getirilecek. “Hekimlerin rencide edildiği hiçbir sağlık politikası uzun vadede başarıya ulaş- mamıştır” hatırlatmasıyla son bulan bildiri, hükümeti hekimleri dinleme çağrısıyla noktalandı. Prof. Dr. Ahmet Demirkazık Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği YK üyesi ve Tıbbi Onkoloji Derneği 2. Bşk. Hekimlik giderek tercih edilmeyen bir meslek haline gelecek gibi görünüyor. “Hekimlere mecburi hizmet”, “hekimlere mecburi şu”, “hekimlere mecburi bu” derken sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak mümkün değil. Özendirme ve geçiş olması sağlanmalı. Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı Tam Gün Yasa tasarısıyla hekimlerin özlük hakları zarar görecektir. Hastalar ise, hekimleri değil kurumları seçecek ve istedikleri hekimi seçme hakkı ortadan kalkacaktır. Hekim açığı ortaya çıkacak, halk sağlığı zarar görecektir. Üniversite ve eğitim hastanelerinde alt yapı, bu kadar hekimi kaldırmaya uygun değildir. Önce altyapıyı düzelteceksiniz, ondan sonra tam gün yasasını çıkartacaksınız. Hekimin işgücünden istifade etmeyi kısıtlıyoruz. Kabul etmemiz mümkün değil. Prof. Dr. Tarık Esen, Türk Üroloji Derneği Başkanı Sadece tam gün yasası konuşmadığımız ortada. Sağlıkta Dönüşüm adıyla tartışılan ve birçok ögesi olan bir projeyi konuşuyoruz aslında. Hekimlik mesleğinde muazzam bir belirsizlik, mutsuzluk, geleceğini planlayamama hissi hakim. Birdenbire size “şuradaki muayenehaneni kapatıp bir başka sokakta muayenehane açamayacaksın” ya da “şu hastanede çalışman izne tabii olacak” deniyor. Önünüze getirilen tercih sadece kamu ile özel sektör tercihi değil, özel sektörde de muazzam bir kısıtlama var. MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Güncel Perspektif 19 Türkiyem Farket kampanyası başladı Hedef, on milyon hipertansiyon hastası İSTANBUL – Türkiye’de 15 milyon hipertansiyon hastasının 10 milyonu hasta olduğunun farkında değil. Tedavi olan beş hastadan ise sadece birinin kan basıncı kontrol altında. Hastaları sadece hipertansiyon değil; metabolik sendrom ve mikroalbüminüri de vuruyor. Metabolik Sendrom Derneği ile Hipertansiyon ve Ateroskleroz Derneği’nin birlikte ülke genelinde başlattığı kampanya ile yüksek tansiyon problemi ve eşlik eden risk faktörlerin farkındalığına dikkat çekilecek. Türkiyem Farket kampanyasını 3 uzman hekim başlattı. Prof. Dr. Aytekin Og ̆uz, Prof. Dr. Serap Erdine ve Prof. Dr. Tevfik Ecder Metabolik Sendrom Derneği ile Hipertansiyon ve Ateroskleroz Derneği’nin birliktebaşlattığı,Abbotfirmasının koşulsuz desteğiyle yürüyecek olan “Türkiyem Fark et!” kampanyası ülke genelinde yüksek tansiyon farkındalığı için harekete geçti. Kampanya çerçevesinde vatandaşlar, hipertansiyontedavisindekiüçanarisk pertansiyon ve bel kalınlığı, şekeryüksekliği,kanyağları bozukluğuileseyredenmetabolik sendrom problemi yaşıyor. Her dört erişkinden birinde ise böbrek hasarının ilk göstergesi olan ve kalpdamarhastalıklarınıarttıran mikroalbüminürigörülüyor. Yüksekkanbasıncıdeğerlerivekontrolyöntemleriile ilgiliolarakTürkiyegenelin- olan; kan basıncı kontrolü, metabolik sendrom ve mikroalbüminüri varlığı konusunda bilinçlendirilecek. Kampanya, hekimlere de tedaviyi risklere göre yönlendirme,dünyagenelindegüncellenentıpkılavuzlarıkonusundabilinçlendirmehizmeti sunacak. Türkiye’de 45 yaş üzerindeyüksektansiyonungörül- me oranı % 40’lara çıkıyor. Hipertansiyonu olanların ancak % 14’ü bunu kontrol altında tutabiliyor. Pek çok belirleyeni bulunan yüksek tansiyona büyük şehirlerde daha fazla rastlanıyor. Bel çevresiölçümrakamları,kan basıncının böbreklere etkisi, tuz tüketimi gibi faktörler rakamları etkiliyor. Türkiye’de iki erişkinden biri hi- Bebeklerde beslenme ve beyin gelişiminde kritik dönem ilk 18 ay İSTANBUL – Bebeklerde beynin gelişmesinde beslenmenin çok önemli bir yer sahip olduğunu dile getiren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Akısü, bebeğin daha anne karnında iken annenin kötü beslenme koşullarından doğrudan etkilendiğini söyledi. Prof. Dr. Akısü, “Beynin büyüme ve gelişmesini arttıran, zeka gelişimi üzerine yoğun etkisi bulunan besinler arasında; omega-3 yağ asitleri, kolin, demir, çinko, iyot, folik asit ve antioksidan maddeler bulunmaktadır” dedi. Bebekleriçinenhassasdönemin anne karnındaki dönemle başlayıp ilk 18 aya kadarsürenzamandilimiolduğunu belirten Prof. Dr. Akısü, “Hamilelik döneminde anne adaylarının beslenmelerinde öncelikle tükettikleri cıva miktarına dikkat etmesigerekir.Bazıbalıklarda, kalamarvemidyedebulunan cıvabeyingelişimindeoldukça zararlı bir maddedir. Ağır metalolancıvayakarşıgebelercıvaiçermediğineinanılan organikvetemizbesinlereyönelmelidirler. Bebek ilk 6 aylıkdönemindesadeceanne sütü ile beslenilmeli ve anneninbeyindiyetiaçısındangerekli besin öğelerini eksiksiz alması,bebeğe6.aydanitibarengerekeneserelementlerin sağlanması gerekir. Yapılan çalışmalarannesütüilebeslenen çocuklarda şişmanlık, koroner kalp hastalıklarının gelişmesinin önlenebildiğini destekler niteliktedir. Anne sütü ile beslenen çocuklarda konuşma problemlerinin dahaazizlendiğivematematik problemi çözme zeka puanlarının (IQ), daha yüksek olduğuaraştırmalardaortaya Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Akısü, bebeklerde beslenme ve beyin gelişimi ilişkisinde kritik dönemin ilk 18 ay olduğunu söyledi. konmuştur. Araştırmalar 2 yaşındansonraçocuklarınIQ puanlarının mama ile beslenenlerden 8 puan daha yüksek olduğunu göstermiştir” şeklindekonuştu. Zeka gelişim sürecinde genetik faktörlerin yanı sıra çocuğundoğrubeslenmesininde önemli bir faktör olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akısü, şu bilgileri verdi: “Beyin büyümesininenhızlıolduğuvedolayısıyla toksinlere en duyarlı olduğudönemannekarnındaki dönemdir. Doğumla beraber bebeğin 18 ay boyunca beyni hızla gelişir ve her ay de yüzlerce hekimle görüşülecek,bilgilendirmetoplantıları düzenlenecek. 20 ayrı noktadatoplantılarındüzenleneceği“TürkiyemFarket!” kampanyası boyunca vatandaşlara da bilgi sunulacak. Ekim2008’ekadar,8ayboyunca sürmesi beklenen kampanyanınfikirönderliğiniikiderneğinyetkilileriyürütüyor. Pfizer Onkoloji Formu bu yıl çok sayıda kanser uzmanını ağırladı GİRNE–OnkolojialanındadünyadakiengüncelkonularınpaylaşılmasıamacıilePfizerTürkiyetarafındanüçüncüsü düzenlenen Onkoloji Forumu, geçen ay Kıbrıs Mercure Otel’degerçekleştirildi.PfizerOnkoloji’nindesteğiylegerçekleştirilen toplantıda, dünyadan ve ülkemizden kanser konusunda uzman hekimler renal hücreli kanser, gastrointestinal stromal tümör ve meme kanserlerindeki son gelişmeleri ele aldı.PfizerOnkolojiSatışvePazarlamaMüdürüRenanÖzyerli,“PfizerTürkiyeolarak,akademikvebilimselçevrelerile işbirliğiiçindetoplumsağlığınahizmetediyoruz.BuçerçevedeTıbbiOnkolojiDerneğiveHarvardÜniversitesiDanaFarber Kanser Enstitüsü işbirliğinde desteklenen Harvard UluslararasıEğitimPogramıveTıbbiOnkolojiDerneğisponsorluğundagerçekleştirilenTürkiye’ninOnkolojiTarihiBelgeseli, www.pfizeronkoloji.com, www.birlikteyeneceğiz.com hastavehekimwebsayfalarıgibipekçokeğitselvebilimsel projeyihayatageçiriyoruz”dedi. Pfizer Sutent®’i Türkiye’ye sundu baş çevresi yaklaşık 1 cm büyür. Eğer bebek o ay hiç kilo almadı ise baş çevresinin 0,5cmaltındabüyüdüğüveya hiçartmadığıgözlenir. Doğumda ortalama 34-35 santimetre olan baş çevresi 18 aylık bebekte 46 -47.5 santime ulaşır ve 18’inci aydansonraaylarcabaşçevresiölçüsüdeğişmez.Dolayısıyla beyin gelişimi ve büyümesiiçinannekarnındakiilk dönemden sonra en kritik ikincidönemilk18aylıkdönemdir.Beyinbüyümevegelişimi 5 yaşına gelmeden tamamlanır.” İSTANBUL- Pfizer Onkoloji Takımı tarafından geliştirilenSutent®(sunitinibmalat)adlıürünpiyasaya28kapsül içerenşişelerde12.5mgKapsülve25mgkapsülformlarındasunuldu.Yenibirtedavisınıfınınüyesiolan,çokluhedefeyönelikoraltirozinkinazinhibitörüsunitinib’ın,anti-anjiyogenikvedirektantitümöretkiyesahipolduğusavunuluyor.Sutent®;Avrupaülkeleri,ABD,Kanada,İsrailveÇin gibiülkelerikapsayan100’üaşkınülkederuhsatlandırılmış durumdavebugünekadarklinikaraştırmalardaSutent®ile 33 binden fazla hasta tedavi edildiği belirtiliyor. Sunitinib tümörhücrelerininPDGFveKITreseptörleriniinhibeederek direkt anti-proliferatif etki gösteriyor; perisitlerdeki PDGF reseptörleri ve endotelyal hücrelerdeki VEGF reseptörlerini inhibe ederek ise anti-anjiyogenik etki gösteriyor. Sutent®;imatinibmesilattedavisiyeterlidozvesüredeuygulanmış ve kitle lezyonları ve/veya organ metastazları halendevamedendirençlibulunmuşanrezektablmetastatik gastrointestinal stromal tümörlerin (GİST) tedavisinde ve ilerlemişve/veyametastatikrenalhücrelikarsinom(mRCC) tedavisindeendike. 20 Perspektif Portre MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 ‘Sakin, çok çalışkan, iyi bir devlet adamı ve iyi bir tıp hekimiydi’ KOCAELİ- Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, 23 Ocak’ta kaybettiğimiz Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun hem eşi, hem meslektaşı, hem de takım arkadaşı. Tam 35 yıllık hayat arkadaşlığında tıp eğitimi, kardiyoloji, nöroloji ve Umuttepe’yi hep bir arada yürütmüşler. Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, Baki Hoca’yı Medical Tribune’e anlattı. “Baki’ninbaşlıcaözelliklerini tanımla” deseler, sakin, çok çalışkan ve iyi bir devlet adamı, iyi bir tıp hekimiydi diye özetlerim. Olaylara hep sakinyaklaşmış,hepproblem çözücü olmuştur. Bazı insanlar problem yaratır, bazıları çözerya,oçözerdi.“Bazıları tozudumanakatarlarbazılaAile hayatımız son derece rı tozu dumanı yutar” denir düzgün bir aileyiz. Ama eve ya, o tozu dumanı sakinlikle hiç iş taşımaz diye bir şey hiç yutanlardandı. Birözelliğideprojeüzerinolmadı! Hayatımız boyunca den giderdi. Proje kavramı, evde iş konuştuk. Ev ve işi Türkiye’ye sonradan yerleşmişbirkavram,ama35yıllık her zaman birlikte yürüttük. beraberliğimizde Baki hep Ayrı bir ev hayatı projelerüzerindengider,ileridüşünmedik, hayatımızın ye dönük ve geniş kapsamlı tümü iş konuşarak geçti. Bu, projeler planlardı. Projelerini bazen kardiyoloji oldu, bazen bana ilk anlattığında uygulaması zor, içinde hayali fazla nöroloji, bazen üniversite gibi gelirdi, Ama birkaç sene ama hep iş oldu. Son 10 yıldır sonra uygulandığını görürdük.Meselaekokardiyografida Umuttepe konuşuldu. İş, yi ilk çalışmaya başlamıştı, aile hayatımızın içindeydi ve “bukonudakitapeksiğivar. bundan mutluyduk. Mutlakabuuygulamaylailgili bir kitap yazmak gerekir” Prof. Dr. Baki Komsuoğlu demiştiveTürkiye’deilkekokardiyografi kitabını çıkartmıştır. Diğer bir özelliği yazmasıdır.Bizimülkemizdeinsanlar yazmaktan çok anlatmayı, sözü severler ve yazmaktan imtina ederler. Ama Baki, hem bilimsel makalelerini hem de kendi düşüncelerini hepyazarakpaylaşmıştır. Nasıl bir liderlik? 17 Ağustos 1999 Kardiyoloji Bölümü bu hale gelmişti (üstte). Prof. Dr. Baki Komsuoğlu, dirayetli ve sakin çalışma tarzı ve olağan üstü gayretle fakültenin ve üniversitenin kuruluşuna önderlik etti. Sadece 5 yıl sonra, 2004 yılında Umuttepe’de 6000 dönüm üzerinde Kocaeli Üniversitesi hizmete girdi. Türkiye’nin belli başlı kardiyoloji bölümlerinden birine sahip. Tesadüflerle demeyelim, çünkü iyi şeyler yaparsanız hayatsizimutlakabiryerlere getiriyor. Bir şeye emek verirseniz, size mutlaka döner. Ekmeğe emek verirseniz illa size ekmek olarak dönmeyebiliramabelkisuolarakdönebilir.Emeklerinaslaziyan olmadığını düşünürüm. Nasıl ki dünyada hiçbir maddeziyanolmaz,Baki’nin de emekleri ziyan olmamıştır. “Ben lider olacağım” diye yola çıkmadı ama hep iyi şeyler yapmak istemiştir. Mesela yıllar önce, Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeyken, kardiyoloji ulusalkongrelerdenbiriniorada düzenledi. O kadar beğenilmişti ki, “en iyi düzenenen kongre” diye bir ödül vermişlerdi. 1985’li yıllarda KTÜ’de Türkiye’nin en iyi kardiyoloji ünitelerinden birinikurmuştu.Yanineyapıyorsa iyisini yapmak için gayretediyordu. Umuttepe için güven temelinde finans sağlandı Burada yapılan şu oldu: İyi bir şey yapılmaya karar verilmişti. İyi bir üniversite, iyibirtıpfakültesi.Depremde Kocaeli, ulusal ve uluslararası alanda çok büyük yardım gördü. Üniversite, bu yardımları en iyi değerlendirenveyardımgüvenini kazanan bir kurum oldu. Yardım alabilmeniz için güven kazanmanız gerekiyor. İnsanlar ne yaptığınızı görmek istiyorlar. Biz yardım aldığımız kuruluşlara bu güveni verdik. Baki, ben veodönemkiçalışmaarkadaşları bir ekip olarak birlikteçalıştık.Bugüven,bizi çokileriyerleregötürdü.Birileri, buraya verilen paranın iyi bir yerlere gittiğini görünce, icra olduğunu görünce de öbürü de buraya yatırmak istedi. Mesela Sayın Asım Kocabıyık, SayınHüsnüÖzyeğin,Sayın Gazanfer Bilge, Sabah grubu vb. sayılamayacak kadar çok isimden büyük destek aldık. Tıp Fakültesi için bir komite kuruldu, Suudikredisialındı.İnşaatçı firma hemen hemen hiç kâr elde etmeden kuruldu. Türkiye’dekieniyilerindenbiridir.18.sıradanöğrencialıp 5. sıradan TUS’a öğrenci verir. Bunda iyi yapmaya inancın rolü, ikincisi de güven sağlanmasıdır. Para- Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu ları verenler, boşa gitmediğini gördüler. Üçüncüsü de takip edilmesidir. Yapılıp bırakılmadı, işler hale getirildi. Bu takip, inşaattan bahçeye dikilen güle kadar sürdü. Dolayısıyla detaylarla uğraşıldı. Halen kredimizden arta kalan miktarı aletedevatolarakdönüştürmeyi sürdürüyoruz ve bize verilenherbirkuruşparaişlevsel olarak devam etmektedir.Hiçbirşeyhebaolmamıştır. Bizim inanmamız ve inandığımızıkarşıtarafaanlatmamız ve karşı tarafın bize güvenmesi diye özetleyebiliriz. Bir de tabii çok çalışıldı! Baki, bana günde ortalama170km.yaptığınısöylüyordu. Sağlık sistemi 70 milyonluk, dünyanın enbüyükülkelerindenbiriyiz, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Avrupa’ya bakınca gelişmemiz kısıtlı ama Avrupa’nınendinamikülkelerindenbiriyiz.ABbizialsın ya da almasın ama dinamizmimizbakımındandünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğumuzu düşünüyorum. Bir doğu ülkesiyiz ama doğunun en batısındakiülkeyizveyüzümüz batıya doğru dönmüş! Bu kim ne derse desin, değişmeyecektir. Birey olarak değil, Türkiye’nin yetiştirdiği insanların görüşü böyledir. Bir meslek grubunun elindeki hakları almak kolay değil. Sağlık da bir kamuhizmetidirveeniyisi kamuda verilmelidir. Özel kurumlar olmamalıdır anlamındadeğil,amaeniyisini en doğrusunu kamu kurumlarında vermeye devam etmeliyiz. Üniversite hastaneleri de kamu kurumlarınınenüstdüzeyindekihastanelerdir. Siz bunu ne kadar yasalarla değiştirmeye çalışsanız da varolan gerçeklerdeğişmez.Gerçeklerin bir uygulama alanı var:Birüniversitehastanesi sonbasamakhastanesidir. www.medical-tribune.com.tr MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Portre Perspektif 21 “Ondan hayallerin peşinden koşmayı öğrendim” KOCAELİ- Prof. Dr. Dilek Ural, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ihtisasını tamamladıktan sonra, 1996 yılında Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’yla çalışmaya başlamış. Baki Hoca’yı şöyle anlatıyor: Bana “Baki Hoca’dan ne öğrendin?” denirse, hayal kurmayı ve hayallerin peşinden koşmayı öğrendim. 1996 yılı sonunda Komsuoğlu’yla çalışacağımı öğreninceçoksevinmiştim,çünkübilgisayarın, internetin olmadığı oyıllardaçokfazlasayıdayabancıyayınıolanbirhocaydı. Devamlıiyidergilerdeyabancı yayın üretiyordu. Buraya geldiğimdekurucudekandıveişlerisondereceyoğundu.Bana “her şey sende” dedi ve 1998’de rektör olduktan sonraişleridahadayoğunlaştı, ama hastaneye gelmeyi hiç bırakmadı. Kardiyolojiye disiplinli olarak geliyordu. Ne zaman biz Hoca’yı pek göremezolduk?Depremdensonra! O zamanlarda üniversitenin esasyapılacağıyer,Değirmendere’yeyakın,karşıtaraftaydı. Tek bir zemin üzerinde 3 mono blok yükselecek şekilde bir proje vardı. Deprem anında birinci zemin kat bitmişti ve mono blokun parçaları da kısmenyükselmeyebaşlamıştı. Depremde, bilebildiğim kadarıylazeminintemeliçatladıve katlarıçöktü.Yanideprembir yılsonraolsa,sizoradakihastaların hallerini düşünebiliyor musunuz? Umuttepe seçilirken… Burası için çok uzak gibi eleştiriler çok oldu. Oysa Baki Hoca, burayı bulmak için öyle çok uğraşmış ki… Prof. Dr. Dilek Ural hatırlıyor: “Arabasının arkasında resmi görüşmelerde giymek üzere bir çift şık ayakkabı, çokayaktadurduğuvedolaştığıiçinrahatbirçiftayakkabıveçokçamurdolaştığıiçin bir çift dağ ayakkabısı… O dönemdedağtepedolaştı,yer aradı. Üç kriteri vardı: Bir, ormana yakın olacak ama ağaç kesilmeyecek. İki, şehre kısmen yakın olacak ve en önemlisi zemin sağlam olacak.Üçaykarışkarışçevreyi “Depremden sonra 3 ayda eğitimi başlattı” KOCAELİ-Yard.Doç.Dr. Teoman Kılıç, 16 Ağustos 1999gecesiKOÜKardiyoloji Bölümü’nde nöbetçiydi. O dönemiveBakiHoca’yışöyle anlatıyor: “Türkiye’de bu vizyonda bir öğretim üyesi çok kolay yetişmiyor.Bizimdepremdöneminde Derince’de tek bir büyük hastanemiz vardı, şu anda da SSK binası oldu. Depremde hiç kullanılmayacak bir hale gelmişti. Onun haricinde, eğitimin gerçekleştirilebileceği üniversitenin tümbinalarıyerlebirolmuştu! Ama üç ay gibi çok kısa bir sürede, o kadar kişinin hayatını kaybettiği o ağır depreminardından,öğrencileri hiç mağdur etmeden öğrenime tekrar başlandı. Baki Hoca, o dönemde insanüstü Baki Hoca’nın katkısı kardiyolojiyle sınırlı değil Türkiye’de tek üniversitede bulunan Kök Hücre ve Gen TedavileriMerkezi’nikurdu.Geleceğintedavisiolacak,ileridedokunaklibileyapılabilecek.Embriyolojikyadakemik iliği kökenli hücreden kalp kası hücresine dönüşebilecek hücrelerüretilecek. Ayrıca genetikle ilgili yepyeni bir laboratuvar kuruldu. Hipertansiyonungenetiğiyleilgiliçalışmalarıvardı,sonuçlarınıbekliyordu. KlinikAraştırmalarBirimimizvar.Tıpkıyurtdışındagördüğümüz büyük çaplı ilaç araştırmalarının yapıldığı “research center”lar gibi olacaktı, hatta olmaya başladı bile. O vizyonla bakılırsa, belki ileride yutdışından bilim insanları gelipbumerkezdeçalışacak.SadeceKocaeli’ndedeğil,Türkiye’de,dünyadadaçokönemlibirmerkezhalinegelebilir. Dünya ölçeğinde yarışabilecek, o konumda olabilecek düzeydeolmasıiçinbuüniversiteburalaragetirildi.YaniBaki Hocatohumlarınıekti,fidanlarveağaçlarolacak,meyveler verecek. bir gayretle, gece gündüz uyumayarak bunu gerçekleştirdi. Her gün, herhangi bir krizortayaçıktığızamanbizzatkendisigelirdi. Kardiyoloji kliniği ilk kurulduğuzaman,1994yılında 4 yataklı bir kroner bakım ünitemizvardı,SSKHastanesiyle aynı binada yer alıyorduk. Serviste de 8 yatağımız vesadeceekokardiyograficihazıvardı.1999yılındadeprem olduğunda, hastane binasındançadırlara,sonrayemekhane binasına, daha sonra da prefabrik binalara geçtik. Çadırlarda yataklı servis hizmeti verdik. Yemekhane binasında, gelen acil hastalara, infarktüs geçiren hastalaratrombolitiktedaviuygula- gezmesi sonucunda burayı buldu. Burada zeminin sağlamolduğunuAlmanyaveJaponya’ya onaylatı. Gözle görülür kaya zemin olduğu halde o yine de belgelerini aldı. Dağı indirmiştik, ama inşaatdurdurulduvedeprem yastığıyapıldı.Şimdiöğrenciler arasında şaka konusu oldu: Depremde güvenli bölgeolarakburayagireriz.” Birleştirici Prof. Dr. Dilek Ural, Baki Hoca’nın çevresinde çok sevilmesini ise şöyle açıklıyor: “Kişiliğindendekaynaklanan birşeyvar:Herkestarafından çok sevilirdi. Kendi düşüncesinden ödün vermezdi, ama farklı görüşlere saygı duyardı. Onun için esas önemli olan üretimdi. Siyasi görüşü ne olursa olsun, kiminle birlikte çalışıyorsa kendi görüşünden ödün vermeden o kişiyleçalışırdı.Zorbirözelliktir,çoğukişiödünvermekzorundakalıryadavazgeçmek zorunda kalır. Fikirler farklı olsa da birleştirici bir kişiliği vardı.Başarıyıdabugetirdi.” Yard. Doç. Dr. Teoman Kılıç. “Mesleğe başlarken ettiğimiz Hipokrat yemininde ‘… Bu sanatta hocamı babam gibi tanıyacağım’ demiştik. Kardiyoloji kliniğine girdiğim ilk andan itibaren hem öğrenmeye çalıştığım sanat alanında hem de sosyal-bilimsel hayatın ilerleyişinde bana hep destek olan ve babamdan farksız olarak gördüğüm Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’yla çalışma fırsatı buldum. Bize hayatın sadece durağan olamayacağını, insanoğlunun hayatın bir evresinde yıkıntılarla da karşılabileceğini, ama nice depremler olsa da her çöküşten nasıl zaferle çıkılacağını gösterdi.” dık.Asistanlığımınilk3 ayıydı, ben ve diğer asistan arkadaşlarımtekraruzmanlık eğitimi sınavına girebilirdik. Fakat gitmedik, kaldık, hastalarımızı takip ettik. Hocamızbizeçokumutverdi,her şeyimizolacağınınaltınıçizdi ve çok kısa bir sürede bizim her şeyimiz oldu. 2004’de rektörlük binası yapıldı, 2005yılındataşınıldı. Çalışma ve bilgi tutkunu İnsan ışığını kaybettiği zaman yalpalayabilir, Hoca bizim için hep bir ışıktı. Ama bizlere bıraktığı bir miras var… Klinikte olduğumuz sürece o mirası, bıraktığı vizyonu devam ettirmeye çalışacağız. KOÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD Sorumlusu Prof. Dr. Dilek Ural. “Geleceği görmenin ne demek olduğunu Baki Hoca’yla çalıştıktan sonra anladık. Bir sürü sınavları aşmış gelmiş insanlarız ama o vizyona sahip olmak herkesin harcı değil.” Hocamızın bilimselyönünden de bahsetmek isterim. Uluslararası dergilerde yayımlanan çalışmaları: 56 adet, kongre bildirileri: 29 adet, dergilerde yayımlanan çalışmaları: 157 adet, ulusal kongrelerde, konferansları, bilimselyayınlar,atıftabulunan yayınlar, basılmış kitap adetleri…Yaptıklarısaymaklabitmiyor. Ben aynı zamanda TKD bursuyla Harvard Üniversitesi’nde 1 aylık eğitim gördüm, 3 aya uzattım. Sürekli inceledim ve şunu gördüm: Baki Hoca, 4 yıl içerisinde oradaki sistemi, kütüphanecilik ve dökümantasyondan tutun da bilimsel yayınlara nasılulaşılır,projehizmetleri nasıl devreye girer, gibi konularda daha iyi bir sistem oturtmayı hayal ediyordu.Dahaiyibirsistemoturttuğunadainanıyorum.Elektronik kütüphane bölümümüzdeon-lineolarakveritabanlarına,bilimselyayınlara ulaşabiliyoruz. Hoca, her zaman bilimsel veriler doğrultusunda hareket ederdi, ufku çok geniş, üretken bir insandı.Okumaktanhiçvazgeçmedi.Sadecehastalığıdöneminde çıkarttığı 3 kitap var. www.medical-tribune.com.tr 22 OrganNakli Perspektif MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Endüstriden transplantasyon eğitimine destek Organ nakli bursunun ikinci dönemi başladı İSTANBUL - Karaciğer Nakli Derneği, Wyeth firmasının desteğiyle geçen yıl başlattığı bir projeyle üç uzman hekimi organ nakli konusunda uzmanlık eğitimlerini geliştirmek amacıyla yurtdışına gönderdi. Başvuru süresi Mart sonunda bitecek olan projeyle bu yıl dört hekim daha yurtdışına gönderilecek. Karaciğer Nakli Derneği Başkanı Prof. Dr. Yaman Tokat projenin hedeflerini ve kapsamını Medical Tribune’e değerlendirdi. Kadavradan nakiller yetersiz Türkiye’nin organ nakli konusunda bölgenin en birikimli ülkesi olduğunu belirten Prof. Dr. Tokat, amaçlarının bu alandaki uzmanlık düzeyini olabildiğince geliştirmek olduğunu söyledi. Geçten yıl başlattıkları projeyle transplantasyon alanındauzmanlıklarınıgeliştirmek amacıyla üç hekimi yurtdışınagönderdiklerinidilege- tirenProf.Dr.Tokat,“Buyıl küçük değişiklikler yaparak projemizi devam ettireceğiz. Gençhekimarkadaşlarımızın yurtdışı deneyimi kazanarak bu alandaki çalışmaları geliştirmelerini arzuluyoruz. Özellikle canlıdan organ naklikonusundaiyibiryerde olsakdakadavradannakiller konusunda gerideyiz. Bu programla hekimlerimiz gelişmeleri yakından takip ederek benzer çalışmaları ülkemizdeyapmaolanağınasahip olacaklar. Projeyi geçen yıl Wyeth ilaç firmasının desteğiylebaşlattık”dedi. Geçen yıldan farklı olarak bu yıl karaciğer ve böbrek nakline ağırlık vererek dört hekimi dörder aylığına göndermeyihedeflediklerinisöyleyenProf.Dr.Tokat,şubilgileri verdi: “Geçen sene üç kişilik kontenjana 88 başvuruoldu.Aynıyoğunilgiyibu yıl da bekliyoruz. Oldukça kapsamlıbirbursvererekhekimlerimizinbütünihtiyaçla- Prof. Dr. Yaman Tokat, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Transplantasyon Bölümü ve Florance Nightingale Hastanesi Organ Nakli Merkezi Sorumlusu. rınıkarşılamayıhedefliyoruz. Bununkarşılığındahekimarkadaşlarımızdan beklentimiz, zamanı kendileri ve ülkemiziçiniyideğerlendirmeleridir. Hekimlerimizin yurtdışındaoldukçazorşartlarda eğitim gördüğünü bildiğimiz için onlara yeni olanaklar sağlayarakdahakapsamlıbir eğitim alıp bunu ülkeye taşımalarını arzuluyoruz. Proje kapsamında hekimlerimizin döndüklerinde eğitimlerini kullanabilecekleri uygun yerlerde çalışmalarını dahedefliyoruz.Bursiçinbu yılki son başvuru tarihi 31 Mart. Kazananlar Nisan ayı içindeaçıklanarakyazdönemindegönderilecekler.” Resmi üst lisans eğitimi yok Organnakillerikonusunda yaşanılan bir başka sorunun da resmi prosedürlerdeki eksiklik olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tokat, “En önemli sorunlardan birisi organ naklikonusundaresmiüstihtisaseğitimiolmamasıdır.Bu eğitimi almak isteyen kişiler kendi kurumlarından ayrılarakeğitimgörmeyeçalışıyorlar.Genelcerrahidalındaüst ihtisas neredeyse yok gibi. Türkiye’de üniversite hastanelerindeyandalihtisasıyok. Bu nedenle aday hekimler yan dal programını yürüten bir uzmanın yanına giderek usta-çırakilişkisiyleeğitimalmayaçalışıyorlar”dedi. Karaciğer nakilleri artacak Türkiye’de böbrek nakli yapabilecek hekim sıkıntısı yaşanmadığını, ancak karaciğer naklinde son yıllarda rekor düzeyde artış yaşandığı için yeterli uzman bulunmadığını söyleyen Prof. Dr. Yaman Tokat, “Karaciğer nakillerinde artış devam edecek. Bu nedenle bu alanda nitelikli uzman hekimaçığınıkapatmamızgerekiyor.Karaciğernakliameliyatınıyakınkomşularımıziçindegerçekleştirebilentekülke biziz. Bölgede bir eğitim üssü durumuna gelebiliriz. Türkiye’dekaraciğernakliningelişimaşamasıaslındaçokönemlidir.Sonüçyıldırnakilsayısıkatlanarakartıyor.Ancaksayılarhâlâistediğimizinçokaltında.Geçenyıl350karaciğer nakliyapıldı.Buyıl500’eyakınnakilyapmayıhedefliyoruz. Böbreknaklindegeçenyıl1000nakilgerçekleştirildi.Hedefimizkısadönemde700’ünüzerindekaraciğernaklive2000 civarındadaböbreknakliyapmak.Buradaönceliklihedef; karaciğernakliyletedavininmümkünolduğunutoplumaaktarabilmemizdir”diyekonuştu. İnsanKaynakları MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Klinik araştırmalarda yıldızı parlıyor Türkiye 28 Ar-ge merkezi arasında İSTANBUL - Türkiye’de kendi alanında bir ilk olan ve araştırmacı hekimleri bilgilendirmeyi amaçlayan Akademika programının 15’incisi Sabancı Üniversitesi’ndeyapıldı.Programı yürüten Sanofi-Aventis firmasının Klinik Operasyonlar Müdürü Nurşah Ömeroğlu, “Sanofi-Avantis dünyada 100’den fazla ülkede faaliyettedir ve bunların sadece 28’inde araştırma-geliştirme çalışmaları yürütülmektedir.Türkiye,bu28 ülke arasındadır” dedi. Ömeroğlu,programhakkındaözetle şubilgileriverdi: “Akademika, Sanofi-Aventis’in desteği ile gerçekleştirilen Klinik Araştırmalarda Doğru Uygulama Esasları Paylaşım Programı’nın kısaltılmış adıdır. Buprogram,“İyiKlinikUygulamalar” alanında evrensel ölçütlerleuyumlubiraltyapınınülkemizde oluşturulmasına katkıda bulunmakamacıylabaşlatılmıştır ve Türkiye’de klinik araştırmalara katılan veya katılacak araştırmacı hekimleri ve diğer sağlıkprofesyonellerinibilgilendirmeyeyönelikbilimselbireğitim programıdır. İki ya da üç Sanofi-Aventis Klinik Operasyonlar Müdürü Nurşah Ömeroğlu gün süren program, 2003 yılındabaşlatıldıveyılda3keztekrarlanmaktadır. Şimdiye kadar 600katılımcıyaulaşıldı.Katılım gönüllülük temelinde olup ücretsizdir.Hedefkitlesiysearaştırıcı hekimler, etik kurul üyeleri veyardımcıaraştırmapersonelidir.Enönemliözelliğiuzunsolukluolmasıdır.Akademika’nın günümüzdeiyiklinikuygulamalar alanında referans olarak kabul edilmesi çok önemli bir gelişmedir. Eğitim programında Sanofi-Aventis’inçalışmalarında rol alacak kişilere öncelik verilmektedir.Başvurulardawebsitesinden (www.akademika.org) yapılabilmektedir.” Perspektif 23 24 Hukuk Perspektif MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008 Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Rosenau: Kusursuz sorumluluk hekimleri savunmacı tıbba yöneltir ANKARA- Türkiye Barolar Birliği’nin düzenlediği Türk-Alman Tıp Ceza Hukukunda Güncel Sorunlar Sempozyumu’na katılan Ceza Hukuku, Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Dr. Henning Rosenau, Medical Tribune Ankara temsilcisi ve hukuk danışmanı Av. Erkin Göçmen ile Türk ve Alman hukukunda hekimin ceza sorumluluğu üzerine konuştu. Hekimlerin her davranışından dolayı sorumlu olmasını savunan görüşleri doğru bulmadığını ifade eden Prof. Dr. Rosenau, bu tür yaklaşımların hekimleri savunmacı tıbba yönelteceğini söyledi. Alman,AvrupaveUluslararasıCezaHukuku,TıpHukuku ve Biohukuk uzmanı olanProfDr.HenningRosenau,aynızamandaAugsburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı, Augsburg Ceza Hukuku Enstitüsü ve Augsburg Tıp Hukuku Araştırmaları Merkezi Müdürlüğü görevlerini de yürütüyor. Söyleşininçevirisindeyardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Hakan Hakeri’ye teşekkür ederiz. I SayınRosenau, tahminlerimizegöre Türkiye’desağlıkçalışanları aleyhineyıldayaklaşık 300cezadavasıaçılıyor. ÖncelikleAlmanya’dasağlık çalışanlarıaleyhineaçılan cezadavalarındadurum nasıl? Almanya’da, tam rakamı bilmemeklebirliktesağlıkçalışanları aleyhine çok sayıda şikayet olduğunu biliyoruz. Bu sayı gittikçe de artıyor. Ancak bunların önemli bir kısmında nedensellik ve benzeridiğerunsurlarınispatısorunlarından dolayı dava açılamıyor. Kimilerinde de kusur çok yoğun olmadığı için sorunun basit bir idari cezayla kapatılması da söz konusuolabiliyor. Bilinçli taksir ve olası kastın hekimlik pratiğine etkisi I Eskicezakanunumuzda kusurunkasıtvetaksirolmak üzeresadeceikibiçimi tanımlanmıştı.Yeniceza kanunumuzdaisebilinçli taksirveolasıkasıtgibi kusurlulukbiçimleride tanımlandı.Buyenidurum özelliklehekimlerinmesleki kusurlarınailişkinceza davalarındanetürsonuçlar doğurabilir? Bukavramlarbizdedevar. Ancak kast açısından hiç önemli olmadı çünkü olaylarınçoğundahekimlertaksirle hareketediyorlar.Allahtanki hekimler aleyhine nadiren kasttan dolayı dava açılıyor. Ayrıca bildiğim kadarıyla bilinçlitaksirveolasıkasıtkavramlarızatenTürkhukukunda mevcuttu, Yeni Ceza Kanunu’nda sadece tanımlandı.Bubakımdaneskiyenazaranbirfarklılıkolacağınısanmıyorum. I FakatTürkiye’dehekimler tehlikelisonuçları öngördüğümüziçinhep bilinçlitaksirdenmi cezalandırılacağızdiyeendişe ediyorlar? Olsun ne fark eder ki. Bu zatendoğru. Prof. Dr. Henning Rosenau, Medical Tribune Ankara temsilcisi ve hukuk danışmanı Av. Erkin Göçmen ile birlikte. Almanya’da özel bir bilirkişilik kurumu yok I Hekimlerinmeslekikusurlarınailişkincezadavalarında bilirkişiliksorununasılçözülüyor?Butürhizmetler Türkiye’dekigibikurumsalyapılarcamıveriliyor? Bu konuda kurumsal bir yapı yok. Basit olaylarda ilgili mahkeme bir bilim adamını bilirkişi olarak atıyor. Biraz daha karmaşık olaylarda iki bilirkişi atanabiliyor. Bazen hekimveyahastanındadosyayadışardanmütalaasunduğu oluyor.Butürdurumlardabirüçüncükişidahabilirkişiolarakatanabiliyor. I Ancakbizdebilinçli taksirdecezalarartıyor. Hekimlerinhapisyatması mümkünolabilir… Evet, bu sorun olabilir. Ancak Almanya’da taksir bilinçlibileolsaidariparacezasıyla durum kapatılabiliyor. Hekimlerin hapis yatması elbettekikötübirdurum. I Bildiğimizkadarıyla Türkiye’dehekiminmesleki kusuruylahapisyattığıtekbir örnekvar.Buolaydahekim yasalsınırınüzerindebir gebede kürtajuygulamışve gebehayatınıkaybetmişti. Almanya’dahekimlerin hapisyattığıbutürörnekler varmı? Bu konuda yaşanmış bir olay var mı bilmiyorum. Ancak çok net olmamakla beraber şunu ifade edebilirim, bazı estetik cerrahların karıştığı şaibeli işlerde mah- Ceza Hukuku, Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Dr. Henning Rosenau. Tıp hukuku müstakil bir alandır I TıphukukuTürkhukukbilimisistematiğiiçindebir resmiuzmanlıkalanıolarakkabuledilmiyor.Almanya’da durumnasılvesizcebizdenasılbirseyirizlenecek? Tıp hukuku Almanya’da tanınmış bir müstakil alandır. Türkiye’dede bugerekliliktirve bunoktayageleceğikesindir. Almanya’da bunu önce özel hukukçular başlattı. Şimdikamuhukukçularınınkurduğutıphukukuenstitüleri devar.AyrıcaAlmanya’dauzmanavukatlarvar.Tıphukukuuzmanlarıdabunlarınarasında.Halenülkemizde6-7civarındatıphukukuenstitüsüvar. kemelerincezayıteciletmediğibirikiolayolabilir. çünkü hiç kimse bu alanda uzmanlıkyapmakistemiyor. ABD’de kadın doğum uzmanı eksikliği baş gösterdi Sadece kasıttan sorumluluk doğru değil! I Hekimlerinkusursuz sorumluluğununolması gerektiğinisavunangörüşler yanındayinehekimlerin sadecekastlarındandolayı sorumluolmasınısavunan görüşlerdevar.Bukonuda nedüşünüyorsunuz.? Kusursuz sorumluluk ceza hukukunda olmaz zaten. Sadece özel hukukta olabilir. Hekimlerin her davranışından dolayı sorumlu olmasını savunan görüşleri doğru bulmuyorum. Çünkü hekim insan vücudu üzerinde çalışanbirkişidirveinsanvücudununnasılbirtepkivereceği her zaman öngörülemez. Bunun dogmatik olarak kabul edilmeyeceğini savunmak bir yana bu tür yaklaşımlar pratikte hekimleri savunmacı tıbba yöneltir. Bugün çok yüksek tazminat ödemek zorunda kalmaları sebebiyle ABD’de kadın doğum uzmanı eksikliği var, I Hekiminsadecekastından dolayısorumluolması gerektiğinisavunangörüşler devar? Bu da çok iyi bir görüş olmaz. Çünkü hekimlerin insan hayatını önemsemeyen, çok ağır taksirli davranışları olabiliyorkibutürdurumlardahekiminkesinliklesorumlu olmasıgerekir.Ancakcezahukuku alanında ağır yaptırımlar öngörüldüğü için basit taksirdehekimincezaisorumluluğu olmasın denebilir. Ancak basit kusurda yine de tazminatsorumluluğuolur. Burada tazminat sorumluluğu alanında İskandinav modelinden bahsedilebilir ki iyibirmodeldir.Buülkelerde Almanya’dakinin aksine zorunlu olarak bütün hekimlerinmeslekisorumluluksigortasıvarvehastatazminatdavasınıdoğrudansigortaşirketine açıyor. Bu sebeple hekimle hasta hiç karşı karşıya gelmiyor.Budabiravantaj.