EĞİTİM-ÖĞRETİM Okul Öncesi Neden Önemlidir?

Transkript

EĞİTİM-ÖĞRETİM Okul Öncesi Neden Önemlidir?
EĞİTİM-ÖĞRETİM
Okul Öncesi Neden Önemlidir?
Okul öncesi eğitimin çocuklar, aileler ve toplum açısından birçok faydası vardır. 0-6 yaş arasını
kapsayan erken çocukluk dönemi çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir.
Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır.
Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Yapılan çalışmalar
okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve
okul başarısının daha yüksek olduğunu göstermiştir.Okul
öncesi eğitim sosyal ve duygusal gelişimi destekleyerek,
yetişkinlik döneminde de kişilerin daha üretici ve verimli
olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak
kullanmalarını sağlar. Çocukların gelişim özellikleri, bireysel
farklılıkları ve yetenekleri göz önüne alan, sağlıklı bir
biçimde fiziksel, duygusal, dil, sosyal ve zihinsel yönden
gelişimlerini sağlayan, olumlu kişilik temellerinin atıldığı,
yaratıcı yönlerinin ortaya çıkarıldığı, çocukların kendilerine
güven duymalarının sağlandığı, ebeveyn ve eğitimcilerin etkin olduğu kaliteli bir okul öncesi eğitim
programına katılan çocukların diğer çocuklara kıyasla gelecekte okul başarıları daha yüksek,
sosyal ve duygusal, sözel, zihinsel ve fiziksel gelişim açısından daha yetkin olduklarını
araştırmalar göstermiştir.
Okul öncesi eğitimin yararlarını kısaca şu şekilde sayabiliriz:
Çocukların zeka puanlarında yükselme,Sınıfta kalma ve okul eğitiminden ayrılma oranlarında
düşme,Çocukların beslenme ve sağlık durumunda iyileşme,Sosyal ve duygusal davranış gelişiminin
daha ileri olması,-Daha olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisi,Yetişkinlikte kendine yeten, ekonomik
kazanç potansiyeli yüksek bireyler olmak.Bu yüzden bu dönemde çocuğun zihinsel ve bedensel
olarak yeterli beslenmesi ve etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda
bulunması gerekmektedir. Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır. Okul
öncesi eğitim, çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun
çözmede daha yetkin olmasını sağlar.
Okul öncesi eğitim çocuğu ilköğretime hazırlar mı?
İlköğretime hazır olmanın şartlarından biri çocuğun kendi yaşına uygun zihinsel gelişim düzeyine
erişmesidir. Buna paralel olarak ilkokula başlayacak her çocuğun bazı temel becerileri kazanmış
olması şarttır. Okul öncesi eğitim bu becerilerin kazanılmasında önemli bir rol oynar.
Okul öncesi eğitimin okula hazır olmayı sağlama açısından
kazandırdığı becerileri şöyle özetleyebiliriz:
Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı
ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan
sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı
göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında
ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem
çözme becerilerinin artmasını sağlar.Duygusal olarak, kendi
işlerini kendisi yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı
kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükselir.
Anne-babadan ayrı kalabileceğini ve onların bulunmadığı
zamanlarda da kendisine bakabileceğini görmek çocuğun öz güven
ve bağımsızlık duygularını artırdığı gibi, kendi kendini avutma ve
oyalama becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Ayrıca toplu
yaşamanın gerektirdiği sınırlara ve kurallara uymayı da
anaokulunda öğrenirler.Fiziksel olarak kesme, yapıştırma,
boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri
gelişir.Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanır ve
geliştirir.Zihinsel olarak, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler
üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır.Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar
sayesinde hayal gücü gelişir. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir.
Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler
de erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.Ayrıca anaokulundaki faaliyetlerin
dikkat ve konsantrasyon gerektirmesi çocuğun beyninin bu fonksiyonlarının gelişimine katkıda
bulunur.Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken farkedilmesi ve okula
başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.Tüm bunlar da okula hazır olması ve okul başarısı
açısından önem taşır.
Okul öncesi eğitimine başlamak için en uygun yaş nedir?
Okul öncesi eğitim için hazır olma yaşı her çocuk için aynı değildir. Genel olarak ana okuluna
başlama yaşının 2-4 yaş arası olduğunu söyleyebiliriz. Gelişimsel olarak bazı çocuklar 2 yaşında,
bazı çocuklar da 3-4 yaşında ana okuluna başlamak için hazır olabilmektedir. Annenin çalışması
nedeniyle daha önceden anneden ayrı kalmaya alışık olan, ihtiyaçlarını konuşarak veya başka
biçimlerde ifade edebilen, basit komutları izleyebilen, yürüme ve koşma gibi kaba motor
fonksiyonları gelişmiş olan çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar, anaokuluna
başlayabilirler.Konuşma, yeme, hırçınlık, saldırganlık, büyüklerden ayrılamama, aşırı hareketlilik
gibi sorunları olan çocukların anaokuluna gitmeleri de özellikle tavsiye edilebilmektedir.
Çocuğu anaokuluna psikolojik olarak nasıl hazırlamak
gerekir ? Onu nasıl motive edebiliriz ?
Çocukların yeni ortamlara uyum yeteneği çok yüksektir. Ancak onun bu uyum yeteneğinin annebabalar tarafınızdan engellenmemesi gerekir. Aileler çocuklarını kreşe başlatma kararı
verdiğinde, çocuktan önce anne-baba olarak kendilerinin buna
gerçekten hazırlanması ve kararlarından emin olması gereklidir.
Anne-babalar çocuğun kreşe başlatma kararı konusunda ne kadar
rahat olursa, çocuklar da, kendileri de o kadar az sorun yaşarlar.
Anaokuluna başlamadan önce çocukla okul hakkında bol bol
konuşmak, anaokullarında sıklıkla yapılan faaliyetleri çocuğa yavaş
yavaş tanıtmak önemlidir. Örneğin evde makasla kağıt kesmeye ve
boya kalemlerine alışkın bir çocuk, anaokulunda da aynı kağıt ve
boyaları görünce rahatlar. Anne-babaların çocuğunuzun önemli bir
adım atmakta olduğunu kabul etmeleri ve onu desteklemeleri önemli
olmakla birlikte, farkında olarak veya olmayarak, bu değişiklik
konusunun üzerinde çok fazla durmaları, yaşayacağı değişikliği çok
fazla vurgulamaları da çocuğun kaygısını artırabilir.
Küçük çocukların anne-babaların verdiği sözel olmayan sinyalleri okumakta usta oldukları
unutulmamalıdır. Bu nedenle eğer anne-baba onu kreşe başlattığı için suçluluk duyuyor ya da
nasıl onu kreşe bırakıp çıkacağı konusunda endişe hissediyorsa, büyük olasılıkla çocukta bunu
hissedecektir. Çocuğun kreşe rahat bir şekilde uyum sağlaması ve burada mutlu olması için
öncelikle anne-babanın bu konuda kararlı, rahat ve emin davranması çok önemlidir.
Çocuğu kreşe gönderme kararı konusunda anne-baba ne kadar sakin ve emin davranırsa, çocuk
da kendini o kadar güvende hissedecektir. Anne-babanın en ufak bir güvensizlik ya da tereddüdü
ise çocuğun güvensizlik hissini ve kaygısını şiddetlendirecektir.
Çocuğu anaokuluna gönderirken karşılaşabileceğimiz zorluklar
ve dikkat etmemiz gereken noktalar nelerdir?
Anne-babasından hiç ayrı kalmamış çocukların anaokuluna başlamadan önce kısa süreli ayrılıklara
hazırlanması faydalı olur.Hiç ayrılık yaşamamış çocuğun
aniden farklı bir ortamda yalnız kalması endişe ve kaygıyı
fazla hissetmesine neden olabilir. Bu nedenle çocuğun kısa
süreli ayrılıklara alışması için önceden hafta sonu bir yakınına
bırakılması, gün içinde belli saatlerde evde ya da başka bir
ortamda anneden ayrı biriyle kalması tavsiye edilir.Çok
çekingen ve kendine güveni düşük çocuklar ve sınır ve kural
tanımayan çocukların anaokuluna başlamasında değişik
sorunlar yaşanır. Çekingen çocuklarda öğretmen yardımı
olmadığında çekingenlik ve güvensizliğin artması gözlenebilir. Bu gibi durumlarda öğretmenle
işbirliği yapılarak, çocuğun kendini ifade etmesinin sağlanması önemlidir.Sınır ve kural tanımayan
çocukların da diğer çocuklara ve okul eşyalarına zarar vermesi sorunu yaşanabilir. Yine aynı
şekilde öğretmenlerle işbirliği yapılarak, sınır ve kuralların bu çocuklara öğretilmesi sağlanabilir.
Çocuk anaokulundan korkuyorsa, neler yapmak gerekir?
Her yeni ortama girmenin çocuklarda ve yetişkinlerde belli düzeyde bir kaygı oluşturması
doğaldır. Yukarıda belirttiğim şekilde çocuk önceden hazırlanarak bu kaygısını yenmesinde
yardımcı olunabilir.Ancak anne-babanın farkında olarak veya olmayarak, bu değişiklik ve kaygının
üzerinde çok fazla durması, kendilerinin de kaygılı olması çocuğun kaygısını artırabilir.Küçük
çocuklar sözel olarak ifade etmeseler de, davranış ve mimiklerinden anne-babalarının neler
hissettiğini çok iyi anlarlar. Eğer anne-baba çocuğu kreşe başlattığı için suçluluk ya da kaygı
duyuyorsa, büyük olasılıkla çocuk da bunu hissedecektir.Çocuğun kreşe rahat bir şekilde uyum
sağlaması ve burada mutlu olması için öncelikle anne-babanın bu konuda kararlı, rahat ve emin
davranması çok önemlidir. Çocuğu kreşe gönderme kararı konusunda anne-baba ne kadar sakin ve
emin davranırsa, çocuk da kendini o kadar güvende hissedecektir.
Eğer çocuk annesinden ayrılmak ve anaokuluna gitmek
istemezse, neler yapmak gerekir?
Her çocuk seçme şansı verilirse, doğal olarak annesi ile kalmak ister. Ancak çocuk kendisi için
doğru olanı değerlendirme kapasitesine sahip değildir. Bu nedenle anaokuluna başlama gibi çok
önemli bir kararının çocuğun anlık isteklerine bakılmaksızın anne-baba tarafından verilmesi
gerekir.Çocuğun istemediği taktirde okuldan alınacağını bilmesi veya bunu sezmesi, okula uyumunu
ve düzenli devam etmesinin sağlanmasını zorlaştırır, hatta bazı hallerde imkansız hale sokar.Bu
nedenle, anaokulu ile ilgili önemli bir sorun ya da hastalık durumu olmadığı sürece okuldan
ayrılmasının söz konusu olmadığı çocuğa anlatılmalıdır.
Anne-babasından hiç ayrı kalmamış çocukların anaokuluna başlamadan
önce kısa süreli ayrılıklara hazırlanması faydalı olur. Hiç ayrılık
yaşamamış çocuk, aniden farklı bir ortamda yalnız kalması endişe ve
kaygıyı fazla hissetmesine neden olabilir. Bu nedenle çocuğun kısa süreli
ayrılıklara alışması için hafta sonu bir yakınına bırakılması, gün içinde
belli saatlerde evde ya da başka bir ortamda anneden ayrı biriyle
kalması tavsiye edilir.İlk birkaç gün çocuğun yeni ortama güven duyması
ve aşinalık kazanması için öğretmenlerin önerileri doğrultusunda annebaba anaokulunda belli bir süre kalabilir. Ancak bunun birkaç günü
geçmemesi ve anaokuluna bırakırken anne-babanın vedalaşma süresini kısa tutması ve duygusal
sahnelerden kaçınması önerilir.
Okul öncesi eğitimde çocuklar ne tip becerileri kazanır?
Çocuklar okul öncesi eğitim ile sosyal, duygusal fiziksel ve zihinsel birçok beceri kazanır ve
geliştirirler. Sosyal olarak paylaşmayı, sıra beklemeyi, kurallara uymayı, karşılıklı konuşmayı,
oyun kurmayı, yaşıtları ile çıkan çatışmaları çözmeyi, kendini korumayı ve diğer çocukların
haklarına saygı göstermeyi öğrenir.
Yemek, uyku, tuvalet gibi öz bakım becerilerini kazanmak, anne-babadan ayrı kalmak duygusal
gelişimine katkıda bulunarak kendine güvenini artırır. Anaokullarındaki kesme, yapıştırma,
boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması ise çocukların ince motor
becerilerini geliştirir. Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi faaliyetlerle de kaba
motor fonksiyonlarını kullanır ve geliştirir.
Anaokulundaki nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi
çeşitli faaliyetler çocuğun matematik ve bilim becerilerinin gelişmesini sağlar. Canlandırma, taklit
ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişir.
Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir. Kitapları incelemek, boyama
ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de dikkat ve konsantrasyonun
artmasına ve erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur. Anaokulu çocuğun
yaratıcı yönlerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkarmak açısından da önem taşır.
GELİŞİM
Çocuğunuz Hobisini Seçsin
İnsanların zevk için uğraştığı, bu uğraşı esnasında kendini fiziksel, zihinsel, sosyal,
duygusal olarak geliştirdiği, öğrendiği ve mutlu olduğu aktiviteler hobi olarak tanımlanır.
Her insana göre değişen hobilerin kişisel gelişime katkısı da önemlidir. Anadolu Sağlık
Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Sevil Usanmaz, çocukları sosyal aktivitelere
yönlendirmenin önemini anlattı.
Küçük çocuklar zamanlarının büyük bölümünü oyun oynayarak geçirirler. Çocuklar için oyun
en büyük mutluluk kaynağıdır ve oyunla öğrenirler. Oyun ve oyuncaklar çocukların fiziksel,
zihinsel ve duygusal gelişimlerinde en önemli yeri tutar, oyunla sosyalleşirler. Çocukların
gelişim dönemlerine ve yaşlarına uygun seçilecek oyuncakların yararı bilinen bir gerçektir.
Çocuklarda oyun oynamak hobidir diyebiliriz. Defalarca aynı oyuncakla aynı biçimde
oynayabilirler.
Çocuklarınıza Model Olun
Çocuklara hobi kazandırmak ilk çocukluk döneminden başlar yavaşça ilerler. Çocuklara teşvik
edici, destekleyici olmak, onları iyi gözleyerek ve yeteneklerini tanıyarak sevdikleri ve
hoşlanabilecekleri önerilerde bulunmak ve hatta model olmak gerekir. Hobileri olan arkadaş
gruplarına dahil etmek, grup oyunlarına ve sporlarına yönlendirmek, sanat aktivitelerine katmak,
proje gruplarına yönlendirmek hobiler edinmelerini ve bunları geliştirmelerini sağlayacaktır.
Çocuklarımızı yaptıkları işler, uğraşlar, edindikleri hobiler için daima takdir ve teşvik edelim ki,
öğrenme istekleri kalıcı ve mutlu çocuklar olsunlar.
Seçimi Çocuğunuz Yapsın
Çocuklar istemedikleri, sevmedikleri hobileri yapmazlar. Bu, anne baba ile çocuk arasında
gerginliğe sebep olur, gerginliğin ise olumlu gelişim ve değişimi sağlamadığını biliyoruz.
Sevmediğimiz aktiviteler zorla yapıldıklarında ise mutluluk vermediği için zihinsel, duygusal,
fiziksel, sosyal anlamda bize birşey katmadığı ve kazanım sağlamadığından bir süre sonra
bırakılır.
Altı aylıktan küçük:
Ses, şekil ve renklere karşı duyarlıdır, hareketli oyuncaklar onun dikkatini çeker ve neşelendirir.
Ses çıkaran renkli objeler ve çıngırak bu dönemin vazgeçilmez oyuncaklarıdır. Oturmaya başladığı
yedinci aydan itibaren çocuk uzanabildiğini yakalamaya ve her şeyi ağzına götürmeye çalışır. En
çok hoşlandığı şeyler bir elinden diğerine kolayca geçirebildiği renkli halkalar, avuçlayabildiği
plastik küpler, bozulmayan yumuşak bebek ve hayvancıklardır. Böylece yakalama ve dokunma
duyusu gelişir. Tutunarak ayağa kalkabildiğinde ise eline geçen her şeyi yere atmaktan zevk alır.
Zıplayan, yere düşünce ses çıkaran oyuncaklar mutlu olur. Büyüklü küçüklü renkli toplar, içiçe
geçebilen kutular bu dönemin oyuncaklarıdır.
Yürümeye başladığında:
Üstüne binip oturabileceği büyük hayvan türü oyuncakları, küçük sandık, sepet ve tabureleri
seçer. Koltuklara tırmanıp dolapların içine saklanabilir, annesinin, onu
sesinden bulacağını öğrenebilir.
İki yaşında: Bütünü parçalara ayırmak, kutuyu doldurup boşaltmak, kule
ve köprü yapmaktan zevk alan çocuğun ilgisini diğer oyuncaklar arasında
mutfak eşyaları, farklı boyutlardaki plastik parçalar, oyuncak telefon,
saçları ve elbiseleri olan bebekler ve arabalar yer alır. İtmeli ve
çekmeli oyuncaklar, kova-kürek ilgi çekicidir. Elini kullanmayı ve dikkat
etmeyi öğrenir.
Üç yaşında:
Üç tekerlekli bisiklet en çok sevilen oyuncaktır. Bacakları gelişirken el ve ayaklarını birlikte
kullanmayı öğrenir ve yön duygusu oluşur. Yaratıcılığını geliştiren tahta -plastik bloklar, kum,
oyun hamuru el becerisini ve hayallerini gerçekleştirmesini, oyun parkları sosyalleşmenin
başlamasını sağlar.
4-6 yaş:
Fantazi ve keşfetmeye yönelik oyunlar (evcilik, okul oyunları ile bebekler, mutfak ve doktor
muayene aletleri) Dil gelişimine katkısı olan (piyano, ağız mızıkası, trampet, müzik ve öykü
kasetleri ile kuklalar, resimli renkli hikaye kitapları) Aritmetiğe hazırlayan (resim ve sayı eşleme
oyunları; domino, kızma birader ve sayı kartları) oyuncaklar. Açık hava oyunları, drama oyunları
sosyal ilişkilerin düzenlenmesini sağlar.
7-8 yaş:
Toplumsal gelişim ve işbirliği ile ilgili (top, aaaaek, dama, minyatür arabalar, saklambaç), bilişsel
ve algısal becerilerin gelişmesini sağlayan (maketler, yap-boz oyunları) ve yaratıcı-estetik
duygusunu geliştiren oyuncaklar (parmak boyası, kağıt hamuru, karakalem-suluboya ya da pastel
boyalarla resimler, oyun hamurları, sessiz sinema gibi oyunlar)
9-11 yaşları arasında:
Karmaşık masa üstü oyunları, satranç ve video oyunları sorun çözme yeteneklerini, küçük parçalı,
karmaşık yap-boz oyunları, üç boyutlu model uçaklar, uzaktan kumandalı araçlar, kumaş boyama,
ağaç işleme ve akvaryum bakımı ince hareket becerilerini ve sözcük türetme, monopol, tenis,
ping-pong, basketbol, yüzme stratejik yeteneklerini geliştirir.
12 yaşın üzerinde:
Soyut düşünme ve akıl yürütmeye yönelik oyun ve oyuncaklar (basit mikroskop ya da teleskop,
kimya ya da elektronik setleri vb) ile bağımsız yaşam becerileri kazanmaya yönelik (yürüyüş,
bisiklet, spor grupları ve kamplar) oyun ve oyuncaklar önerilmektedir.
Hobi Çeşitleri ve Gelişime Katkıları
Çocuklar oyunları sayesinde daha sonra yeteneklerine ve zevklerine göre hoşlandıkları ve mutlu
oldukları hobileri seçerler ve bu durum onların meslek, arkadaş, iş seçimlerine yansır ve kendileri
için mutlu oldukları zamanları yaratmalarına, bir hayat tarzı oluşturmalarına yardımcı olur.
·Uçurtma ile ilgilenen bir çocuk, maket oyuncaklar yapmaya başlayabilir, daha sonra model
uçakla uğraşmayı hobi edinebilir.
·Bisiklete binen, tırmanan, yüzen bir çocuk, iyi bir sporcu, takım oyuncusu, iyi bir yönetici
olabilir ve onu mutlu eden hobisi dağcılık olabilir
·Oyun hamuru, boyama, renkli kitaplar, yap-boz oyunları, ağaç işleri, resim yapmayı seven bir
çocuk, iyi bir fotoğraf sanatçısı, yazar olabilir veya iyi bir matematik öğretmenidir ve resim
yaparken bu hobisinden çok mutlu olur.
.Müzik, drama, bahçe oyunlarını seven, minik deniz kabukları toplayan bir çocuk, yetişkinliğinde
iyi bir doktor, bankacı, eleştirmen olabilir. Hobileri arasında koleksiyon yapmak bulunabilir.
PSİKOLOJİ
Davranış Bozuklukları
Davranışların çevrenin etkisiyle oluştuğunu ileri sürenlerin görüşleri doğru olsaydı, o zaman aynı
çevre koşullarında yetişenlerin bu denli geniş davranış örnekleri sergilemesi nasıl açıklanabilirdi?
Her iki görüşü savunanlar insanların yaratıcı kapasitelerini göz ardı ediyor. Ayrıca anne-babalar
belli yaşların, karakteristik davranışları ile ilgili bir sürü şey işitiyor “Tüm beş yaşındakiler böyle
yapar!”, “Meraklanma, bir aşamadan geçiyor!”, “Zorlu bir dönemdir iki yaş!”, “Onun yaşındaki
tüm kızlar...” gibi... Oysa bu kurallara uymayan pek çok örnek vardır. Örneğin; işbirliğine
yanaşmayan bir çok çocuğun büyüdükçe bundan sıyrılacağına, bunu bir yaşam biçimi haline
getirdikleri görülür.Cinsiyet rollerine ilişkin kalıplaşmış
düşünceler de davranışların değerlendirilmesinde bizi
etkilemektedir. Örneğin; kızların işbirliğine yatkın,
oğlanların ise asi ve tembel olduklarını baştan
kabullenmişizdir. Kızlar annelerine yardım ettiklerinde
ödüllendirilmiş, kabul görmüşlerdir. Oğlanların bu tür işleri
üstlenmeleri söz konusu değildir. Böyle süregelen cinsiyet
rollere ilişkin kalıplar, bize doğal gelmektedir. Bununla
birlikte çocukların olumsuz, işbirliğine yanaşmayan ve asi
davranışlarını da normal kabul ettiğimiz bir gerçektir. Bu
olumsuz davranışları değiştirmek için fazla bir çaba
göstermeyiz. Burada sorun, insan davranışlarını iyi
kavrayamamamızdan ve etkili bir iletişimin kurallarını
bilmememizden kaynaklanıyor. Öncelikle çocuklarımızın
davranış bozukluklarında; yaşlara göre belli
karakteristikler gösterme zorunluluğu olmadığını iyice bilmemiz gerekiyor.
Bu tür davranışları beklememeli ve onaylamamalıyız. Çocuklarının davranışlarını ya da davranış
bozukluklarını iyi kavramış olan anne-babalar, çocuklarını olumlu yönde iyi etkilemede başarılı
olacaktır. İnsanlar düşünen, karar veren, toplumsal varlıklar olup, hayattaki başlıca amaçları bir
yere, bir şeye ait olmaktır. Hepimiz sürekli olarak önemli bir yere gelmeyi ve bu yeri korumaya
çaba gösteririz. Bu çabalar sırasında da önemine inandığımız duygu ve davranışlarımızı seçeriz.
Davranış bozuklukları çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını
davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkar. Hırçınlık, sinirlilik, saldırganlık, inatçılık, yalan,
çalma, küfür gibi davranışlar davranış bozukluklarına girer. Bir çocuğun davranışının bozukluk
sayılabilmesi için bazı ölçütler gerekir. Bu ölçütler:
1-Yaşa uygunluk: Her gelişim döneminin kendine özgü davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun
içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Ör; 2 yaş çocuğu
negativist,hareketlidir ve istenilen Şeyi yapmaz. Freud'un anal, Erikson'un özerkliğe karşı kuşku
ve utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey olduğunu öğrenir.Kendisi
istemeyince altının değiştirilmesini istemez, öpülmeyi reddeder. 3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek
ister.Hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir.Henüz yalanla yalan
olmayanı ayırt edemezler. Bu nedenle bu yaşlardaki çocukların anlattıkları yalan olarak kabul
edilmezken, 11-14 yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan bir davranış olarak
kabul edilir.
2-Yoğunluk:Bir davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki 2. Ölçüt yoğunluktur.Ör; 5 yaş
çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki zarar verme Şekline
dönüşürse, davranış bozukluğu kategorisine girer.
3-Süreklilik:Çocuğun belirli bir davranış türünü ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam
ettirmesidir.
4-Cinsel rol beklentileri: Erkeklerde kızlara oranla daha saldırgan olmaları beklenirken,
davranışları ile erkeklere benzer saldırgan davranan kızların davranışları normalden sapan
davranış kategorisine girer.
Genel Olarak Davranış Bozukluklarının Nedenleri
-Dikkat çekmek: Çocuğa gerekli sevgi ve ilgi gösterilmediğinde ya da yeterli zaman
ayrılmadığında dikkat çekmek için davranış bozukluklarına yönelir. -Ebeveynlere karşı güç
kazanma isteği:
-Intikam alma isteği: Özellikle dayak yiyen,sevgi verilmeyen çocuk ana-babasından intikam almak
ister.aşırı otoriter ve baskıcı tutum, katı disiplin ana-babaya karşı öfke ve nefret duygularının
gelişmesine ve buna parelel olarak başkaldırıcı bir bireyin oluşmasına neden olur.
-Yetersizlik: Çocuğun kendine güvensiz olması davranış bozukluklarına neden olur. Anne-babanın
aşırı koruyucu, hoşgörülü tutumu, gerektiğinden fazla özen gösterilmesi fazla kontrol anlamına
gelir. Sonuçta çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal olarak çabuk
kırılan bir kişi olur.Bu durum çocuğun kendi kendisine yetmesine olanak vermez ve davranış
bozukluklarına neden olur.
Çocuklarda görülen uyum ve davranış bozuklukları aşağıdaki gibi sıralanabilir;
Altını ıslatma ( Enüresis ) ve dışkı kaçırma ( Enkoprasis ),Kekemelik,Parmak emme, Tırnak
yeme,Fobiler ve korkular,Yeme bozuklukları ve iştahsızlık,Uyku bozuklukları, Mastürbasyon
(kendi kendini tatmin etme),İçe kapanıklık,Çalma,Yalan söyleme,Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite,Saldırganlık,Saç yolma,Uyur gezerlik,Bağımlılık,Aşırı inatçılık
4- RÖPORTAJ
Nöropsikiyatri İstanbul Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr.
Nevzat Tarhan;
Yaramazlık ve öğrenme sorunuyla ilgili soruları yanıtladı:
*Disleksi yani okuma sorunu hangi nedenden kaynaklanır?
Okula başladığında zekası normal olduğu halde bazı çocuklar okuyabilir ama yazamaz. Bazı
çocuklar okuyup yazar ama hesaplamayı yapamaz. Bazı çocuklar dinleyerek, bazıları görerek
daha kolay öğrenir. Öğretmen ile anne ve baba, çocuklarla birlikte çalışırken çocuğun hangi
öğrenme modelinde olduğunu anlayabilir. Dokunarak, söküp takarak kolay öğrenen çocuklara
fiziksel zekaya uygun yol kullanarak öğrenme sağlanabilir. Yazma becerisi zayıf (disgrafik)
çocuklarda şekil çizerek öğrenme konusunda bire bir destek gerekir. Okuma becerisi zayıf
(disleksik) çocuklarda okumayı sınıfta herkesle birlikte öğrenemediği için birebir ders vererek
öğretmek gerekir. Buna rağmen anne-baba ya da öğretmen başarılı olamıyorsa, özel öğrenme
güçlüğüne yönelik geliştirilmiş bilgisayarlı eğitim modülleri ve uzman yardımı ile tedavisel eğitim
verilebilir.
*Çocuklar mutlaka yaramaz mı olur?
Çocukların yaramazlık yapması doğal bir durumdur. Dünyayı tanıma çabasındaki çocuk hata da
yapabilir yaramazlık da. Çocuğun aşırı derecede yaramazlık yapması durumunda; anne ve babalar
ani tepkiler verip çocuğu cezalandırmadan önce yaramazlığın neden kaynaklandığını araştırmalı ve
soğukkanlı çözümler bulmaya çalışmalı.
* Yaramaz çocuğa yaklaşım nasıl olmalı?
Çocuğun yiyip içmek kadar büyük ihtiyaçlarından birisi önemsenmek ve ilgi görmektir. Çocuk
eğitiminde en çok yapılan hatalardan birisi annenin kendisini ev işlerine kaptırmasıdır. Anne;
çocuğu yedirir, içirir, giydirir ve bunları yapmakla görevini yerine getirdiğini düşünür. Oysa ki
kendisine değer verilmesine ve önemsenmeye ihtiyaç duyan çocuk, bu davranışı annenin
düşündüğünden çok daha farklı algılar. Anne sevgisini ifade edemediği için, çocuk annenin ilgisini
çekmek amacıyla birtakım arayışlara girer. Yaramazlık yapan çocuk, annesinin kendisiyle -negatif
bir ilgi de olsa- ilgilendiğini görünce anneyle iletişim kurmanın yolunun bu olduğunu düşünür.
'Ağladığım zaman annem benimle ilgileniyor, o zaman annemi çağırmak istediğimde ağlamam
lazım' diye düşünen çocuk huysuzluk eder ve yaramazlık yapar. Ama onun asıl niyeti annesinin
ilgisini çekmektir.
Aile Örnek Olmalı
* Çocuğun yaramazlığından aile mi sorumlu?
Çocukların yaramazlık yapmasını pekiştiren önemli bir eğitim hatası; çocuğun yaramazlığın
onaylandığı bir ortamda büyümesidir. Birçok aile bebeklik döneminde yapılan
yaramazlıklardan keyif alır. Örneğin; çocuk oynarken bir arkadaşına vurduysa bu olay
tekrar tekrar hatırlanır, neşeyle anlatılır. Çevresinde olup biten her şeyi kaydeden çocuk
da bütün bunları hafızasına yazarken, yaptığı hareketi olması gerekenler hanesine ekler.
Özellikle babalar, kendi çocukluklarında yaptıkları yaramazlıkları, haylazlıkları övünerek
anlatırlar. Çocuğun buna tepkisi şöyle olur: 'Sen çocukken çok yaramazlık yapmışsın. Ben
çocuğum, ben de yaparım.'
*Yaramaz olan çocuk psikoloğa götürülmeli mi?
Evde disiplin gereklidir ancak ceza odaklı bir anlayışla ve korkuyla büyüyen çocuk, kuralların
nedenleri ve haklılığı üzerine düşünemez. Çocuğun, yaptıklarının basit bir yaramazlık mı, yoksa
fizyolojik nedenli mi olduğu belirlenmeli. Böyle bir durum varsa uzmanlarla eşgüdümlü olarak
sorun çözülebilir. Çocuklarının yaramazlığından şikayet eden anne ve babalar, öncelikle bunun
kendi eğitim hatalarından kaynaklanıyor olup olmadığını sorgulamalı. Işığın olduğu yerde karanlık
kendiliğinden gider. Biz doğru ve güzel şeyleri yaparsak, kötülükler kendiliğinden gider. Çocuğun
yanlışlarını düzeltmeye uğraşmak yerine, önceden çocuğa iyi ve güzel huyları, davranışları
kazandırırsak; kötülükler kendiliğinden yok olur.
EĞLENCELİ YEMEK TARİFLERİ…
ISPANAKLI PATATES
1 kg. ıspanak
·
2 kg. patates
·
1 çay kaşığı karabiber
·
1 tatlı kaşığı pul biber
·
2 tatlı kaşığı tuz
·
½ çay bardağı sıvıyağ
·
Kaşar peynir
Hazırlanışı:
1.
Patatesler soyulur 1 tatlı kaşığı tuz
eklenerek haşlanır ve ezilir.
2.
Ispanaklar yıkanır ince doğranır, kurutulur.1tatlı kaşığı tuz ile yoğrulur. Sıvıyağ
ile sotelenir ve
baharatlar eklenerek patates ile karıştırılır.
3.
Yağlanmış borcama yerleştirilerek üzerine kaşar serpilir.
4. 200 ° fırında pişirilir. Afiyet olsun.
5. Not: Borcamın ölçüleri boy 38cm. en- 26cm. Ölçülerinde.
PALYAÇO OMLET
Malzemeler: 1 kişilik
3-4 yaprak ıspanak
1 salçalık kırmızıbiber
20 gram kaşarpeyniri
2 yumurta
10 gram tereyağı
tuz
Hazırlanışı: Ispanakları yıkayıp kıyın. Kırmızıbiberi yıkayıp küçük küpler halinde doğrayın.
Tereyağını küçük bir tavada eritin. Ispanak ve biberleri yumuşayıncaya kadar kavurun. Ayrı bir
kapta yumurtaları çırpın. Çırptığınız yumurtaları ıspanak ve biber karışımına ilave edin. Tuzu
ekleyip karıştırın. Tavanın kapağını kapatın. Kısık ateşte 10 dakika pişirin. Servis tabağına alın.
Bir kiraz domatesi ortadan ikiye bölün. Çocuğunuz omletin üzerine göz olacak şekilde
yerleştirebilir. Üçgen kesilmiş küçük bir parça gravyer peynirin üzerine dilimlenmiş zeytin
yerleştirerek bunu yapabilir. Kırmızı dolmalık biberden keseceğiniz bir parça ile ağız yaparak
süsleyebilir. İşte size Pazar kahvaltıları için süper bir öneri.
Sihirbaz Enginar
Malzemeler: 4 kişilik
4 enginar
1 havuç
6-8 siyah zeytin
yarım dolmalık kırmızı biber
mısır taneleri
1-2 yaprak yeşillik
gravyer peyniri
Hazırlanışı: Enginarları limonlu suda yumuşayana kadar pişirin. Tuz ilave edip tatlandırın. Servis
tabaklarına alın. Havuçların kabuklarını temizleyin. Bıçak yardımı ile zar şeklinde uzun dilimler
kesin. Enginarların üzerlerine siyah zeytinlerden göz yapın. Gravyer peynirinden keseceğiniz
küçük bir üçgen parça ile burun, kırmızı dolmalık biberden keseceğiniz uzun bir parça ile ağız
yapın. Dilimlediğiniz havuçları enginarın yanlarına bıyık şeklinde yerleştirin. Eni kalın ince bir
dilim daha havuç kesin ve enginarın alt kısmına yerleştirin. Üzerine 3 adet mısır tanesiyle düğme
görüntüsü verin. Enginarın üst tarafına yeşillikleri serpiştirerek saç görüntüsü verin.
Bu Da Çocuğunuzla Beraber…
Yoğurt Mayalıyoruz.
MATERYALLER:
Kaşık, kapaklı kap, örtü, ılık süt, yoğurt, kavanoz inek, keçi, koyun ve süt ve süt ürünleri ile
ilgili resimler
UYGULAMA:
Uygulamaya başlamadan önce, çocuklara inek, keçi, koyun ve süt ve süt ürünleri ile ilgili resimler
gösterilerek “sütü hangi hayvan ya da hayvanlar yapar?, sütten hangi besinleri elde ederiz?, süt
ve süt ürünlerinin faydaları nelerdir?” gibi sorular sorulur.
Sorular sorulduktan sonra, çocuklara nasıl bir etkinlik yapılacağı anlatılır ve “ hiç annenizi ya da
başka birini yoğurt mayalarken gördünüz mü?” diye sorularak konu ile ilgili deneyimleri alınır ve
konu hakkında konuşmaları sağlanır.
Sohbetten sonra, etkinliğe geçilir ve etkinlik için gerekli olan kap, kaşık,kavanoz gibi malzemeler
çocukların önüne konulur.Ailenin gözetiminde, ılık süt kaplara boşaltılır ve yoğurt ve süt
kavanozda karıştırılarak maya hazırlanır.
Hazırlanan maya, yine Ailenin gözetiminde süt dolu kaba boşaltılır.Daha sonra, kabın kapağı
kapatılarak örtü ile sarılır.
Çocuklara da birkaç saat sonra hazırladıkları bu karışımın yoğurda dönüşeceği söylenir.
Mayalanan yoğurt dinlenirken, çocuklara yoğurt çeşitleri gösterilir, yoğurttan yapılan besinler ile
ilgili çocukların tahminleri alınır ve bu konu hakkında sohbet edilir.
Yemekte de de çocukların mayaladıkları yoğurdu servis etmek çocukların kendilerine
bırakılır.
BİLMECE-DENEY-ŞİİR-HİKAYE
Bilmeceler
daldan dala atlarım
kuyrugumdan sarkarım(maymun)
pulları var gelin degil
suda bulunur kayık degil
avucta kayar sabun degil
bilinmezsen karşımda egil(balık)
yük göründe kacar
ot körünce koşar(eşek)
uzun ayaklı
havucu cok sever (tavşan)
üstü çayır biçilir
altı ceşme içilir(koyun)
arpadan aşı
samandır eşi
tükenmez eşi(eşek)
karşımdan baktım var
yanına gittim yok(kuş)
havada uçar vıızvızzz
biz onun balını yeriz(arı)
ormanda ininde yaşar
kışın uzun bir uykuya dalar(ayı)
dağdan gelir taştan gelir
tintin sakallı eniştem gelir(keçi)
meselce meselce
ötmesi güzelce (keklik)
iki çubuk bir makas
hokkabaz mı hokkabaz(leylek)
sıçan görür diş gösterir
kuş görür kanadını gösterir(karasa)
yolda gider izi kalır
yuvasını sırtında taşır(salyangoz)
kanatları rengarenk
o uçarken sen de seyret(kelebek)
ebem yapar ,dedem yapar
bıçkısı yok rendesi yok
ipekten ev yapar (örümcek)
beli bogazı darca
bazen cıkar agaca (karınca)
daldan dala
kırmızı pala(sincap)
on ay yatar iki ay kalkar
feneri yakar etrafa bakar (ateş böcegi)
hem böcektir
hem kelebek
koza yapar öbek öbek(ipek böcegi)
Deneyler
ETKİNLİK ADI: Elimizdeki mikroplar
ETKİNLİK TÜRÜ:Fen matematik
YAŞ GRUBU: 3-4 yaş
TEMA: Temizlik
MATERYAL:El kremi,sim,kağıt havlu,kolonyalı mendil,sabun.
UYGULAMA:
Çocuklara mikropların elimize ve vücudumuza nasıl bulaştığını,mikropları görüp göremediğimiz vb.
ile ilgili sorular sorulur. Mikropların çok küçük olduklarını ve en çok ellerimize bulaştığını görürüz
diye açıklamalar yapar.
Çocukların mikropların ellerine bulaştıktan sonra nasıl çıkarıldığını deneyerek öğrenmeleri içi her
birinin eline önce krem sürülür.
Daha sonra çocukların ellerine sim dökülür.
Çocuklara bu simlerin mikrop olduğunu düşünmeleri istenir. Bu mikropları ellerinden nasıl
çıkaracakları sorulur. Çocuklara önce ellerini kağıt havluyla silmeleri istenir. Bunun ellerindeki
tüm simi çıkaramadıklarına dikkat etmeleri istenir.
Son olarak çocukların ellerini sabun ve su ile yıkamaları istenir. Böylece ellerine bulaşan simin ne
kadar kolay çıkacağına dikkat etmeleri istenir. Sabun ve suyun mikropların çoğunu
temizlediklerini ve bu nedenle de her yemekten önce ve sonra ellerimizi yıkamamız gerektiğini
bunun mikropları önleyeceği anlatılır.
Etkinlik Adı: Boyanan Bitkiler
Yaş grubu: 5-6 yaş
Materyal: kereviz dalı,farklı beyaz çiçekler, 2 adet küçük boy kavanoz,gıda boyası
Uygulama:
· kereviz dalının ve çiçeklerin kök kısımları incelenir ve bitkilerin kökleri yardımıyla suyu diğer
kısımlarına taşıdıkları ve bu şekilde beslendikleri anlatılır.
· Kerevizin ve çiçeklerin sap kısımları öğretmen tarafından ikiye bölünür ve birinin içine mavi
diğerinin içine kırmızı gıda boyası konmuş iki ayrı kavanoza iki parçaya ayrılmış saplar
yerleştirilir.
· Çocukların kerevizin ve çiçeklerin yapraklarına neler olabileceği hakkında konuşulur ve
tahminlerde bulunmaları sağlanır.
· Aradan bir saat geçtikten sonra kerevizin ve çiçeklerin dalları çocuklarla incelenir. Çocuklara
kerevizin ve çiçeklerin su ile beslendiği ve suya boya katıldığında renkli suyu dallarına ve
yapraklarına çektiğinde dal ve yaprakların boyandığı anlatılır.
Ben Elimden Geleni Yapacağım
Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Bir
gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Üstelik o akşam üzeri
teslim etmesi gereken siparişler vardı. Sıkıntı ve stresten elektriklerin her yerde gittiğini
zannetmişti. Eve çıkarken aklına geldi. sigortaya göz attı. Şalter kapalı idi. Bu durum normal
değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı.
Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı.
Tekrar işine döndü. İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Söylenerek gitti şalteri kaldırdı.
Tekrar çalışmaya başladı. Ancak yine elektrikler kesildi. Sorunun makinelerden kaynaklanıp
kaynaklanmadığına baktı. Bir sorun gözükmüyordu.Bunu biri özellikle yapıyor olmalıydı. Çok
sinirlenmişti. Tekrar kaldırdığı şalter atınca kararını verdi.Bunu yapanı mutlaka bulmalıydı. Bir
şey olmamış gibi gitti şalteri kaldırdı. Makineleri açtı. Çalışır gibi yaptı. Sonra gidip şaltere
yakın bir yerde saklandı. Kısa bir süre sonra tahmin ettiği gibi oldu. Suçlu yine şalterin başına
gelmişti. Evet, bu sefer suçluyu görmüştü. Bütün bu olup bitenlerin suçlusu oğluydu.Oğlu, evden
atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada, babasını karşısında
bulmuştu.Adam, on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü,
onun yüzünden mahvolmuştu. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Belki vurduğu tokat,
serseri olmasını engellerdi. Adam, oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra,
eşine dert yandı. Olup bitenleri anlattıktan sonra:
- Bu çocuğun, okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lazım! Bu tür haylazlıkları
arkadaşlarından öğreniyor olmalı, dedi.
Adam, bir süre düşündü. Aklına iyi bir fikir gelmişti. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu
günlüğünde, arkadaşlarına ait ip ucu olmalıydı. Eşi doğru bulmasa da, ona kulak asmadı ve
çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.
Günlüğü okuyan baba çocuğunun kendisine olan sevgisini okudukça gözleri yaşardı. Son sayfaya
geldiğinde hıçkırıklara boğuldu. Oğlu, günlüğünün o güne ait sayfasında şöyle yazmıştı :
"Bu gece kötü bir rüya gördüm! Atölyede çalışırken, babamı elektrik çarpıyordu. Bu yüzden
ölüyordu babam. Allah'ım sen onu koru!.. Ben elimden geleni yapacağım!.."
Bunları Biliyor Musunuz?
Çocuklarınız belli bir donanımla doğmalarına rağmen,yaptığınız davranışlarla yada sözlerinizle
onların karakterlerini şekillendirdiğini biliyormusunuz? ÇOCUKLARI OKULDAN VE OKUTMADAN
SOĞUTMANIN YOLLARI
-Çocuğunuza küçük yaşlarda okuma- yazma öğretin.Herkes,ne zeki bir çocuğunuz olduğunu görsün
-"Önce ders,sonra oyun" kuralını uygulayın
-Ders çalışmadığı zaman,oyun oynamasına izin vermeyin.
-Onu yaşının üzerinde bilgi yükleyin
ÇOCUKLARI İNATÇI YAPMANIN YOLLARI
-çocuklarınızın her istediğini yerine getirin
-onları oyuncak ve hediye yağmuruna tutun
-hiçbir arzularını geri çevirmeyin
-her işi mutlaka bir ödül karşılığı yaptırın.
Bunları yerine getirdiğiniz takdirde,çocuklarınızın yoktan anlamaz,söz dinlemez birer inatçı
olduklarını göreceksiniz.
ÇOCUKLARI YALANA ALIŞTIRMANIN YOLLARI
-onlara yerine getiremeyeceğiniz sözler verin
-başkalarına yalan söyleyerek,onlara örnek olun
-küçük bir suç işledikleri ve bunu dürüstlükle itiraf ettiklerinde dayak atın
-bir dahaki sefere dayaktan kurtulmak için,yalan söyleyeceklerdir
ÇOCUKLARI KÜÇÜK YAŞTA DEDİKODUCU VE İFTİRACI YAPMANIN YOLLARI
-çocukların yanında devamlı başkalarını çekiştirin
-onlarda bir müddet sonra arkadaşlarını çekiştirmeye başlayacaklardır
-arkadaşlarını çekiştirdikleri zaman,onları tasdik edin ve haklı olduklarını söyleyin
ÇOCUKLARI BECERİKSİZ PISIRIK VE KORKAK YAPMANIN YOLLARI
-yemeğini siz yedirin,elbisesini siz giydirin.Hatta tuvalete bile siz götürün
-kendi başlarına iş yapmalarına izin vermeyin
-sizin yardımınız olmadan bir iş beceremeyeceklerini söyleyin
ÇOCUKLARI ÇABUK HASTALANAN ,SAĞLIKSIZ TİPLER YAPMANIN YOLLARI
-onların üzerine titreyin,mikrop kapıp hastalanmamaları için,hiç bir yere çıkartmayın
-en küçük rahatsızlıklarında doktor doktor dolaştırın
-temiz havadan,güneşten,kır gezilerinden uzak tutun
-hazmı kolay,bağırsakları tembelleştiren hazır yiyeceklere alıştırın
-bol bol ilaç verin,buzdolabında yiyecekten çok ilaç bulundurun
Çocuklar Da Aşık Olabilir!
Çocuğunuz etrafındaki bir karşı cinse adeta kocaman bir adam gibi edalı bakışlarla mı bakıyor?
Yuvadaki erkek arkadaşından cilveli bir edayla mı bahsediyor? Çocuğunuzun çok çabuk mu
büyüdüğünü düşünüyorsunuz? Endişeye gerek yok çünkü çocuklar da aşık olur…
Romanlara, şiirlere hikayelere bakıldığında aşk duygusu, tanımını ya ergen aşklarında ya yetişkin
aşklarında bulur. Peki ya çocukluk dönemi aşkları? Çocuklar da aşık olur mu demeyin. Evet
olurlar ve bu onların kimliklerini bulmada en önemli adımlarından biridir.
Babasıyla flört eden ve annesiyle rekabet eden, babasıyla evleneceğinin hayalini kuran kız
çocukları gibi başlayan bu aşklar kimi zaman ebeveynlerce endişe verici olarak
değerlendirilebiliyor. Oysa çocukluk dönemi aşkları özellikle taklit niteliği taşıyan ve rol
denemelerine fırsat veren bir durumdur. Yetişkin cinselliğini içinde barındırmaz. Bu bir kimlik
oluşturma çabasıdır.
Psikolojik Danışman Uğur Ozulu’nun değerlendirmelerine göre; çocukluk dönemi için “masumiyet
çağı” yakıştırması yapılması, henüz çocuk bedeninin cinselleşmemiş olmasına dayanmaktadır.
Ancak çocuklar, cinsellik ve aşk için ergenlik dönemine kadar beklemezler ve cinsel dürtüler
ergenlik döneminde ansızın uyanmaz. Ama tabii ki çocuk cinselliği, yetişkin cinselliğinden
farklıdır. En önemli fark da çocuk cinselliğinin genital organlarda yerleşmemiş olması ve cinsel
ilişkiye girme amacı taşımamasıdır. Oysa ergenlik dönemi aşkları bu tanımın dışındadır. Mutlaka
bu dönemlerde de kimlik ve rol arayışı vardır. Ancak ergenin bedeni ve ilişki tanımları da artık
cinselleşmiştir. Bu nedenle anne babaların çocuklarına yönelik tutum ve bilgilendirmeleri dönemin
gerekliliklerine uygun olmalıdır.
İlk Aşk; Anne Veya Baba;
Her çocuğun ilk sevgi ve aşk nesnesi anne babasıdır. Kadın - erkek oluş ve karşı cinsle olan ilk
deneyimleri de anne babalarıyla olan ilişkide yaşanır. Bunu bazen annelerinin makyaj
malzemelerine dadanan kız çocuklarında, bazen babalarını traş olurken izleyen ve traş olmaya
çalışan erkek çocuklarında izleyebiliriz. Bazen kendi bedenleri üzerindeki bu ilgi ve meraklarını
(eğer anne baba engelleyici değilse) ilk sergiledikleri yer yine karşı cins ebeveynleri olmaktadır.
Örneğin bir bakıma babasıyla flört eden ve annesiyle rekabet eden, babasıyla evleneceğinin
hayalini kuran kız çocukları gibi.
Çocuklarda karşı cins ebeveynine duyulan aşk beklenen bir gelişimdir. Bu yolla kendi kadın ya da
erkek rolünü tanıma ve deneyimleme şansı bulur. Ancak çocuklar yakın çevrelerindeki bir
yetişkine (teyzeler, dayılar, amcalar vb.) ya da akran grubundan birine de aşık olabilirler. Bu
durum daha çok taklit içerir. Sahip olduğu cinsiyetin rolünü dener. Aşk, ister anne babaya
duyulan, ister bir yetişkine, isterse akran grubundan birine duyulan aşk olsun, kız ve erkek
çocuğunun benlik duygusuna ve kimliğine katkıda bulunur.
Bağlanma, onay alma, beğenilme, kendini gerçekleştirme ve duygusal doyum, çocukluk döneminin
de ihtiyaçları arasındadır. Çocukluk döneminde de bu gereksinimleri tanımak, tanımlamak ve bu
ihtiyaçlara doyum aramak, karşı cinsle olan ilişki içinde karşılığını bulur. Çocukluk dönemi aşkları
aslında bir kimlik araştırmasıdır. “Ben kimim?” sorusunu yanıtlama çabasıdır. Çocukluk aşkları
bireyselleşme, öteki ile karşılaşma ve bu karşılaşmadan kendisi ile ilgili veriler toplama yoludur.
Aşk Evcilikle Keşfediliyor;
Özellikle çocuklar okul öncesi döneme girdiklerinde akran grubu içinde oynadıkları evcilik
oyunlarında kadın ve erkek rollerini deneyimlerler. Hatta bazı arkadaşlarından bahsederken
sevgili olduklarını ya da iki arkadaşının sevgili olduğunu, el ele tutuştuğunu ya da öpüştüğünü de
dile getirebilirler. Bu bir yanıyla bu dönemde yaşanan keşfin ve doyum arayışının göstergesidir.
Yetişkinler ise bu dönemde çocuklarla ilgili “bu çocuk insana adeta kocaman bir adam gibi
bakıyor” ya da “yuvadaki erkek arkadaşından cilveli bir edayla bahsediyor” gibi cümleler
kullanırlar.
Çocukluk aşkları sadece bakışmalar, sebepsiz yere karşılıklı gülüşmelerle kalmayabilir.
El eletutuşmaya, dudak dudağa öpüşmeye de varabilir. Yani henüz cinselleşmemiş beden de bu
karşılaşmaya eşlik edebilir. Bu durumdan da endişe duyulmamalıdır. Çünkü bedenin en önemli
psikolojik işlevi, benliğin kurulmasına katkıda bulunması ve başkalarıyla ilişkilere aracılık
etmesidir.
Anne babalar için çocuklarının bu dönemde yaşadıkları hayranlıkları, flörtöz yakınlıkları,
birbirlerinden aşkla söz etmeleri kontrolden çıkabilecek “erken uyanış” olarak tanımlanabilir. Ve
bu tanımlama anne babalarda endişe oluşturabilir. Unutulmamalıdır ki, çocukluk dönemi aşkları
özellikle taklit niteliği taşıyan ve rol denemelerine fırsat veren bir durumdur. Yetişkin cinselliğini
içinde barındırmaz. Bu bir kimlik oluşturma çabasıdır.
Çoçukların Soruları Nasıl Cevaplanmalı?
Hayatın gerçekleri kendilerine ne kadar anlatılırsa anlatılsın çocuklar merak etmeye devam
ederler. Bu merakla kendilerini ve hayatı inşa etmeye çalışırlar. Çocuğu harekete geçiren
sorulardır ve aldığı cevapların hiçbiri aslında ona yeterli olmaz. Önemli olan çocuklarının soruları
karşısında anne babaların verdiği yanıtların çocuğu ketleyici ya da önünü kesici olmamasıdır.
Çocuklar merak ederler; bebeklerin nereden geldiğini, cinsiyetler arasındaki farklılıkları, anne
babasının ilişkisini… Bu meraklarına doyum olabilecek yanıtları da bazen aile dışındaki karşı cins
ilişkisinde ararlar.
Çocukluk çağında, anne babalar çocuklarına, bedenlerinin onlara ait olduğu bilgisini yaşlarına
uygun olarak verebilmelidir. Bedenlerinin ve istemediği durumlarda bedenlerini koruma
sorumluluğunun da kendilerine ait olduğu mesajının çocuklara iletilmesi önemlidir. Hayır diyebilme
becerisini geliştirebilmiş çocuklar, özellikle ergenlik ve yetişkinlik döneminde bedenleri ile ilgili
doğru kararlar alabilecek ve kendilerini istemedikleri durumlara maruz kalmaktan
koruyabileceklerdir.
Çocuklar, diğer yetişkin ya da akran grubundaki kişilere yönelik aşk duygularından da beslenir.
Ancak her anne baba bilmelidir ki, çocukların ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde, sevme
konusundaki ön koşulları ve sevme biçimleri, anne babalarıyla kuracağı ilişkiyle şekillenir.
Hayır Diyebilmek Niçin Önemlidir?
1) Bu çocuğunuzun kişiliğinin şekillenmesine ve gelecekte sorumluluk sahibi özgür ve yetenekli bir
insan olmasında fayda sağlar. Çocuğunuzun bazı isteklerini önleme çocuğunuzun psikolojik ve
duygusal gelişiminde önemli bir tecrübedir. Çünkü onun her istediğinin yapıldığı anlık
mutluluklardan vazgeçebilmeyi öğrenmesi bu gelişimde katkı sağlar. Çocuğunuzun her istediğini
yapmayarak onu geri çevirmek onu genel bir kanı olan küçük düşürmek anlamında değildir.
2) Anne ve baba tarafından çocuğa getirilen birtakım sınırlar onu üzmekten çok ona güven
duygusu verdiği düşünülmektedir. Böylece ona hayır denmesi çocuğu rahatlatır. İsteğinin
yapılmadığı bir anda çocuğun geçireceği kriz öncesi alınan tedbirler ve kararlar çocuğunuza
verilecek en iyi işaret olarak kabul edilir. Çocuğunuzun gereksinimlerini anlamak ona herşeyi
yapabileceği iznini vermek anlamına gelmemelidir.
3) Eğer çocuğunuz sizi yetişkin bir insandan ziyade arkadaş statüsünde görüyorsa bu çocuğunuzun
psikolojik gelişme evreleri konusunda bilinçli olmadığınız anlamına gelmektedir. Çocuğunuzun
arkadaş anne babadan ziyade kendi kişiliğini geliştirebileceği güvenebileceği yetişkin ciddi ve
anne baba statüsünü koruyan bir anne babaya ihtiyacı vardır.
4) "Yasaklamak yasaktır" kuralı çocuğunuzu ileriki yaşamında karşısında çıkacak olan yasaklara
anlam veremez ve hatta dayanamaz hale getirebilir. Ergenlik yaşına geldiğinde bu otoriteyi
bulmak için anne ve baba dışında herkeste -polis, öğretmen vb.-ilişkiye ve arayışa geçebilir.
Böylece çocuğunuzun istediği her şeyi vermek onun herşeyi yapabileceği sandığı gerçek olmayan
bir dünyada büyümesine neden olur.
5) Çocuğunuzun istekleri karşısında sürekli boyun eğmek ve adeta köle haline gelmek varlığınızı
zorlaştırır.
Hayır Demeyi Nasıl Öğrenbilirsiniz?
1) Çocuğunuzun yaşı ve kişiliğini göz önünda bulundurarak, öncelikle şartsız toplumsal
yasaklar---başkalarına zarar verme veya kendine kötülük yapmak gibi- ve her aileye özgü
kuralları---yatma saati, yemek yeme, televizyon izleme gibi--- tespit edin ve bunları
birbirinden ayırınız.
2) Toplumsal yasaklar konusunda kesin ve tereddütsüz bir biçimde ona yaklaşın ve onu
uyarınız. "Kabul etsen de etmesen de bu yasak" ve vurgulayın "Sana daha önce söylediğim
gibi bu yasak" gibi. Bu şekilde ona toplumsal yasak konusunda kesin bir durum tespit etmiş
ve ona bunu kabul ettirmiş olursunuz.
3) Aile kurallarında ancak uzun vadede uygulayabileceğiniz kuralları seçin ve bu konuda ona
bir tavır koyunuz. Fakat bunu çocuğunuzun yaşı ve kişiliğini düşünerek uygulayınız. Eğer
bazı şüpheleriniz varsa bir öğretmen ya da çocuk doktorundan tavsiye alınız.
4) Çocuklar bakışlardan etkilenir bu nedenle ona bir kuralı ya da yasağı uygulatmak
istediğinizde onunla göz teması kurun ve konuşurken bakışlarınızı ondan ayırmayınız.
Otorite bağırmaktan ziyade sert bakışlarla kurulabilir ve çocuk bu sert bakışlardan söz
dinlemesi gerektiğini öğrenir.
Çocuk Eğitiminde Temel Kurallar
1)Eğitim doğruları söylemek değil doğruları yapmaktır.
2)Çocuklar öğütten daha çok iyi örneğe ihtiyaç duyarlar.
3)Çocuklara ne düşünecekleri değil nasıl düşünecekleri öğretilmelidir.
4)Çocuklarımızı kişilik sahibi yapabilmek için düşündüklerini isteklerini ve inandıklarını
keşfetmelerine izin verin
5)Çocuğunuza vereceğiniz en değerli hediye ilgi ve zamanınızdır.
6)Çocuk anne babanın görülen birçok özelliğini aldığı gibi gözle görülmeyen özelliklerini de alır.
7)Çocuğunuzun yaşına ve gelişimine göre uygun görev ve sorumluluklar verin.
Çocuğunuzun anlattıklarını dinlemiyorsanız bir süre sonra onun da sizi dinlemediğini
göreceksiniz.
9)Çocuğunuza ne söylediğinizden çok daha önemli olan nasıl söylediğinizdir.
10)Çocuğunuzun yanlışlarını değil doğrularını yakalayın.Aşırı sevgi ve takdir çocuğunuzu şımarklığa
yöneltir.
11)Sık eleştirilen çocuklar içe kapanık ve güvensiz olurlar.
12)Kızgın olduğunuz bir sırada çocuklarınıza hayat dersi vermeye kalkmayın.
13)Çocuğunuza hep çocuk gibi davranırsanız o da hep çocuk gibi kalır.
14)Çocuğunuza hep kendi istediklerinizi söylerseniz ergenlik çağından itibaren istemediklerinizi
işitirsiniz.
15)Korkuya dayalı disiplin yerine sorumluluğa dayalı disiplin verin.
16)Çocuğunuza istemediğiniz hareketleri yasaklamadn önce yasaklama nedenini mutlaka açıklayın.
17)Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız o kadar çok çatışır kızar ve disiplin sorunu
yaşarsınız.
18)Çocuğunuzu ilgilendiren bütün konularda kararı onunla birlikte verin.
19)Ceza gelişmeye engeldir.Ödül ise gelişmeye katkı sağlar.
20)Çocuğunuzun kendisi olmasına izin verin.
BUNLARI YAPIYORMUSUNUZ ?
Ailenizde hepinizi ilgilendirecek bir karar mı alınacak yaşı kaç olursa
olsun, konuşmayı biliyorsa çocuğunuzu da konuşturun.
Kararlarınıza onu da ortak edin.
Bu sizin ona güvendiğinizi değer verdiğinizi kendisinin de bu ailenin gerçek
bir üyesi olduğunu hissettirecektir.
Topluluk içinde söz alması için onu teşvik edin böylece kendine güvenmesini
fikirlerini açıklayabilecek ortamlarda cesaretli olmasını sağlamış olursunuz.
Kendini ve duygularını ne düşünüyorsun nasıl hissediyorsun gibi
sözlerle anlamaya çalışın.
Konuşurken onun yüzüne bakın ve ciddiye alındığını hissettirin.
Onun fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin.
Onun olumlu davranışlarını takdir edin.
Yaşına uygun görevler verin.
Verilen görevlerden sonra başarısını takdir edin.
Ona zaman ayırın.
Onunla değişik konularda sohbet etme ortamı oluşturun.
Onun korku ve endişelerine saygı duyun.
Aşırı eleştirici olmaktan ve yarğılayıcı davranmaktan kaçının.
Başkalarının yanında onu küçük düşürmeyin.
Onun başarısızlıklarını büyütmeyin.
Başkaları ile onu kıyaslamayın
Kabiliyetlerini fark edin ve onları teşvik edin.
Ona sıklıkla sevdiğinizi söyleyin.
Aile için vazgeçilmez bir kişi olduğunun altını çizin
Onunla beraber sosyal aktivitelerde bulunun
Yanlış ve uygunsuz cezalandırmadan kaçının
Ondan beklentileriniz çok aşırı olmasın
Onun farklı ve gelişmekte olan kişilik yapısı olduğunu unutmayın
Onun için en önemlisi mutlu ve huzurlu bir aile ortamı oluşturmaktır
Her şeyden önemli olan çocuklarımız için her şeyin en iyisi olması tek
dileğimiz ise biraz yorulsak ta sıkılsak ta onlar için her şeye değer
onlar......
ihmale gelmezler her geçen gün saat dakika kayıbımızdır.
Not:lütfen kendinize sorun ,ne kadarını uygulayabiliyorsunuz.
Çocuklarla İletişim Nasıl Kurulur?
İletişim iki kişi arasındaki mesaj alışverişidir. Alışveriş bildiğiniz gibi iki yönlüdür. Her konuşma
iletişim değildir. Örneğin;anne-babalar çocuklarına emirler verip onların bu emirler karşısındaki
tepki ve davranışlarıyla ilgilenmezlerse burada bir iletişim olmaz. Gerçek bir iletişim içinde
konuşulanları anlama ve düşünülenleri söyleme vardır.
Bebek ile anne arasındaki iletişime bir göz atalım; Bebekler tabii ki konuşamazlar ama onlar
anneleriyle doğumdan önce başlayan ve doğumla birlikte devam eden bir ilişki kurarlar. Yani
bebeğin ilk iletişim kurduğu kişi annedir! Doğumdan sonra bir bebek 20-25cm. uzaklıktaki kişi ve
nesneleri görebilir ve duyabilir. Bu özellikler bebeğin iletişim kurması için gereklidir. Doğumdan
sonra bebeğin ilk karşılaştığı kişinin annesi olması ve annesinin ona sevgi ve şefkatle bakması ikisi
arasındaki iletişimi kolaylaştırır. Yine, Annelerin bebekleriyle iletişimindeki yüz ifadeleri,
mimikleri, önemli sözcükleri abartmaları, konuşmalar arasında sık ve uzun duraklamalar
yapmaları,çocuklarının tepki göstermeleri için yeterince zaman tanımaları iletişimi kolaylaştırır.
Anne bebek arasındaki iletişimden sonra artık bebek bir süre sonra baba ve kendisine yakın
davranan diğer insanlarla ilişki kurmaya başlar. Çocuğun ailesindeki kişilerle kurduğu sağlıklı
iletişim, onun gelecekteki arkadaşları,öğretmenleri ve diğer yetişkinlerle iletişimini kolaylaştırır.
Bu noktada siz ailelere çok iş düşüyor!
Çocukla konuşmak deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler söylemek,anlatmak hatta söz
dinletmek gelir. Oysa karşılıklı konuşmanın en önemli tarafı çocuğu dinlemektir. Dinleme ve
anlama karşılıklı konuşmanın ayrılmaz parçasıdır.
Çocuğu Dinleme
Bir çok anne-baba ve öğretmenler çocuklarla iletişim kurmada ve onların sorunlarına çözüm
getirmede esas görevlerinin onlarla konuşmak,öğüt vermek,öneride bulunmak olduğunu zannederler
Oysa çocuğun sorunlarını çözmede gerekli olan uygun ortamı sağlamak ve onu dinlemektir.
Dinlemek çocuğun gelecekte de sağlıklı bir iletişim kurabilmesini, kendisi hakkında olumlu
duygulara sahip olmasını, kendisine değer verildiğini hissetmesini kendine saygısını ve problem
çözme davranışını geliştirir. Çocukla sağlıklı bir iletişim kurmak için gerekli olduğundan bahsettik.
Bunun için çocuklara rahatlıkla konuşabilecekleri bir ortam sağlanmalı, eğer ortada bir problem
varsa o problemin öncelikle kime ait olduğu bulunmalıdır. Eğer problem çocukta ise, öncelikle
anne-baba çocuğa duygu ve düşüncelerini açıklamak için konuşma fırsatı vermeli, onu
dinlemelidir. Dinleme çocuğa ana-baba tarafından önemsendiğini gösterir, değer verildiğini
hissettirir.
İyi bir dinleyici olmak için; çocuğu dinlerken rahat bir şekilde oturulmalıdır. Rahat bir oturuş
çocuğu dinlemeyi kolaylaştırır. Çocukla konuşurken göz teması kurmak önemlidir. Bunun için ya
çocuğun boyunun hizasına gelmek için diz çökmeli ya da çocuğu kucağa almalıdır. Göz teması
çocuğu duyulan ilgiyi ve kişiliğine duyulan saygıyı gösterir. Göz teması donuk bir şekilde
olmamalıdır. Konuşurken çocuğun aynı zamanda ses tonuna, yüz ifadelerine ve bakışlarını kaçırıp
kaçırmadığına dikkat edilip, davranışları ile söylediklerinin tutarlı olup olmadığına bakılır. Örneğin
anne-babası boşanan bir çocuğun “ hayır sizin ayrılışınıza üzülmüyorum”. Derken gözleri
sulanıyorsa çocuğun söyledikleri hakkında şüpheye düşeriz. Bu durumda iyi bir dinleyici olmak
için, karşımızdaki kişinin yüzünü, elini, kolunu yani bedenini de duymamız gerekir. Çocuk
kendisine yakın duran, yüzüne bakan kişiye daha çok güven, yakınlık ve konuşma isteği duyar.
Çocuk bir şey anlatırken “ tamam, sen anlat ben dinliyorum” diyen ve bu arada yemekle uğraşan
bir anneye anlatma isteği duymaz.
Dinleme sırasında çocuğun sözünü kesmeden,çocuk durakladığında “Hımm, evet anlıyorum.....”
gibi sözlü belirtiler ya da gülümseme, baş sallama gibi sözsüz belirtiler yapılmalıdır.
Tüm bu belirtiler, çocuğun anlattığı problemi sorduğu soruları DUYDUĞUMUZU,onu
önemsediğimizi ve değer verdiğimizi çocuğa hissettirir. Bunu hisseden çocuk rahatlıkla sizinle
iletişim kurar. Çocuğu dinlerken sessiz olunmalı, zaman zaman duraklamalarda söze karışılmalıdır.
Sessizliğin faydasına gelince konuşan kişiye konuştukları hakkında düşünme, daha fazla açıklama
ve olaya daha dikkatli bakma imkanı kazandırır, kişiyi aynı zamanda rahatlatır. “Ayşe nin benim
için çok iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüyorum artık!” diyen bir çocuğun sözünü keserek “Ben
sana baştan söylemiştim, Ayşe nin iyi bir arkadaş olmadığını, artık kendine başka bir arkadaş
bulmalısın” demek o çocuk için gereken sessizliği sağlamaz. Çocuk düşüncelerini tam olarak
söyleyemez, kendisini rahatsız hisseder.
Tam bir sessizlik iyi değildir. Çocuk konuşurken daha önce bahsettiğimiz “Hımm, evet anlıyorum”
gibi sözler, duraklama ve yüz ifadeleri sessiz kalmayı tamamlar,çocuğa önemsendiğini gösterir.
Bu tepkiler olmasa çocuk karşısındaki kişinin onu dinlemediğini düşünür.
Çoçuğu Dinlemenin Yararları
-Çocuğun kelime dağarcığı zenginleşir. Konuşma yeteneği gelişir, kendi duygu ve düşüncelerini
daha iyi ifade eder.
-Çocuğun içine kapanması, ağlaması, saldırgan davranması yerine kendini sözle anlatarak
rahatlamasını sağlar. Bu,çocuğun toplumsal yaşama uyumunu kolaylaştırır.
-Doğru anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini daha huzurlu ve rahat hisseder. Bunun sonucunda
çocuğun kendine güveni artar. Duygusal ve sosyal yönden gelişmesini sağlar.
-Başkaları tarafından dinlenen çocuk da başkalarını kolaylıkla dinler.
-Aile içi ve diğer ilişki kurduğu insanlarla sağlıklı bir iletişim içine girmesini sağlar.
Aşağıda etkili dinlemeye örnek verilmiştir.
ÇOCUK:Okuldan nefret ediyorum. Keşke okula gitmek zorunda olmasaydım.
YETİŞKİN:İşlerin yolunda gitmediği görülüyor. Başka şeyler yapmak istiyorsun.(Etkili dinleme,
yerine koyma)
ÇOCUK: Evet yapmamız gereken tüm ödevlerden nefret ediyorum.
YETİŞKİN: Çok ödevin var ve bu seni yıldırıyor(Etkili dinleme, yerine koyma).
ÇOCUK:Bunları niye yapmak zorunda olduğumuzu anlamıyorum.
YETİŞKİN:Bu ödevi sevmiyorsun(ETKİLİ DİNLEME, YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Sözlülerden hoşlanmıyorum,nasıl oluyor da yazılı yapmıyorlar?
YETİŞKİN:Grup önünde konuşmaktansa yazmayı tercih ediyorsun(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE
KOYMA)
ÇOCUK:Ben...ben;sınıf önünde konuşamıyorum.
YETİŞKİN:Kendini rahat hissetmediğin bir şeyi yapmaktansa, yazmayı tercih ediyorsun(ETKİLİ
DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Evet,çünkü grup önünde ne zaman konuşsam rezil oluyorum.
YETİŞKİN:Sana yardım etmek için ne yapabilirim?
ÇOCUK:Belki ödevimi dinleyebilirsin.
ÇOCUK:Okula gitmek istemiyorum.
YETİŞKİN:Okulla ilgili bazı sıkıntıların var(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE KOYMA)
ÇOCUK:Öğretmen birkaç çocuğu sınıfta azarlıyor
YETİŞKİN:Neler oluyor anlatır mısın?
ÇOCUK:Yanımdaki arkadaşım yaramazlık yapıyordu,öğretmen bana bağırdı.
YETİŞKİN:Haksızlığa uğradın çünkü sen yaramazlık yapmamıştın(ETKİLİ DİNLEME,YERİNE
KOYMA)
ÇOCUK:Evet.
Bazen çocuklar korku, kaygı kızgınlık gibi duygularını ifade edemezler. Bu durumlarda çocuğa
yardımcı olmak için şunlar yapılabilir:
1-Söylenenleri iyice anlamaya çalışıp,söylediklerini kısaca tekrar edebiliriz.
ÖRNEK: ‘Ayşe çok kötü bir çocuk,bebeğimi aldı vermiyor’
(Ne ayıp kardeş kardeş oynamıyor musunuz? Yerine)
Duyduğunuzu tekrar etme:
‘Demek Ayşe bebeğini aldı ,vermiyor’
‘Evet beni kızdırıyor...’ Diye devam eder.
ÖRNEK:’Matematik dersini hiç anlamıyorum..’
(Biraz daha dikkat edersen anlarsın’ veya ’Sınıfta bir arkadaşına sor anlatsın’ yerine)
Duyduğunuzu tekrar etme:
‘Matematik dersi sana zor geliyor’
‘Evet öğretmen de bana taktı’ diye devam eder.
Duyguları tekrar etmenin yararları nelerdir?
-Söylenenlerin aynen duyulduğunu, yanlış anlaşılmadığını kanıtlar.
-Soruna çözüm getirmez, ama çocuğun sorun üzerinde daha çok düşünmesini ve çözüm bulmasını
sağlar.
-Asıl sorunun ne olduğunu ortaya çıkarır.(matematik dersi örneği )
-Konuşan kişi duyulduğunu hissederek daha çok konuşur.
2-Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz. Burada Ayşe örneğini verecek olursak;
"Ayşe çok kötü çocuk, bebeğimi aldı vermiyor"
ELİF ne hissediyor?: KIZGINLIK, ÖFKE
CEVAP:"Bu seni kızdırıyor" olabilir
Çocukla iletişimde,duyguların dile getirilmesi onu rahatlatır ve anlaşıldığını hissetmesini sağlar.
Böylece yoğun duygularını davranışa yöneltmez.
İletişimde İfade Hataları
SEN DİLİ:anne- baba ve çocuk arasındaki anlaşmazlıklar,çocuğun yaptığı olumsuz davranışlar
sonucu oluşur. Çocuğun olumsuz davranışları ya da sözleri anne-baba da hoşnutsuzluk,kızgınlık
gibi duygular yaratabilir. Bu duygular karşısında tepkilerini genellikle aniden ve sözel olarak şöyle
ifade ederler!’Ne laf anlamaz çocuksun’,’Sana bin kere tembih ettim’,’Neden dikkat
etmiyorsun’,gibi. Buradaki ifade tarzı çocuğa yönelik SEN mesajı,sen kelimesi, sen-dilidir. Bu
ifade fiziksel cezalardan daha olumsuz etki yapar. Sen dili kızgınlığın gerçek nedenini açıklamaz.
Bu nedenle çocuk anne babasının neden kızdığını anlayamaz. Ancak çocuk,’Benim annem her şeye
kızar’ der.Sen dili ile gönderilen kızgınlık ifadeleri, davranışa değil, kişiye yönelik açık saldırıdır.
Kızgınlığın kişiye yönelik olması çocuğu sarsar,gücendirir, kızdırır, onun karşılık vermesine yol
açar. Zamanla çocuk içine kapanır iletişimini keser. Çocuk sevilmediğini düşünebilir. Onuru kırılan
çocuk, "Ama siz de hatalı davranıyorsunuz" diyerek karşılık vermeye başlar. Böylece genç de
kızgınlık duygularını sen dili ile ifade etmeyi öğrenir. Bu durumda anne-babalar çocuğa daha
fazla ceza vermeye başlarlar.
BEN DİLİ: Ben dili, anne-babanın olumsuz davranış sırasında yaşamakta olduğu olumsuz etki ve
duyguları açıklayan dürüst ve sorumlu bir kızgınlık ifadesidir.
ÖRNEK: ‘Oooo, buyurun içeri girin lütfen’ yerine’ Geldiğine çok sevindim,gelmekle beni çok mutlu
ettin’ şeklinde bir ben dili mesajı bizde daha sıcak bir duygu uyandırır.
ÖRNEK:Ziyaretine gitmediğimiz bir büyüğümüz ’Şimdiki nesil artık böyle ,büyüklerini asla
umursamazlar,ne zamandır ziyaretime gelmiyorsunuz,biliyor musun?’gibi suçlayıcı sen dili yerine
“Uzun zamandır seni görmediğim için seni özlemiştim,seni gördüğüme sevindim keşke sık sık
gelebilsen!” gibi gerçek duyguları anlatan bir ben dili mesajı bizi o anda savunmaya geçmekten
alıkoyduğu gibi ziyaretlerimizi daha sık ve daha istekli yapmamızı sağlar.Ben dili ile konuşmak
duygu ve düşünceleri anında ilettiği için kullanan kişiyi rahatlatır
.ÖRNEK:Neden böyle yaptın? Yerine
“Bu davranışına çok üzüldüm”(kızgınlık ve öfke gibi birikimleri önler). Duyguların açıklanması çok
önemlidir Çünkü düşünceler, zevkler değişse de duygular aynıdır. Çocukların duyguları daha yoğun
olduğundan,duyguların ifade edilmesi onların, durumu daha iyi anlayabilmelerine,kendilerini anne
veya babanın yerine koymalarına ve onlardaki etkiyi farkederek davranışlarını onlar için
değiştirmek isterler. Böylece çocuk olumsuz davranışını anne-babaya yardımcı olmak için
değiştirebilir.
BİZDEN GELENLER…
Bir Çocuktan Sesleniş
Beni Yetiştirirken Vazgeçeceğiniz 10 şey;
1. Bana su getirtmeyin, bana da su getirmeyin. Aramızda hizmetçi yok, herkes kendi işini
yapsın. Evde küçük yaşta iş gücü kullanmaya ve sevgi istismarına son.
2. Hata yapmama izin verin ki, gerçekten hataysa sonuçlarını görüp ders alayım. Hata değilse
siz ders alın.
3. Her isteğimi bana almayın. Size karşılıksız kimse bir şey vermiyor. Her şeyin bir çalışma
karşı elde edileceğini öğrenmeme izin verin. Sonuçlar, çalışmanın ürünüdür.
4. Benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzdür. Bir yere gitmek istediğimde beni bırakın. Bana kaçta
döneceğimi değil, ilkeler söyleyin. İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru gibi bir söz benim için
saat kaçta döneceğimden daha anlamlı ve yararlı. Yoksa ben yapacağımı gündüz gözü de yaparım.
5. Okulun amacı öğrenmektir. Derslerden kaç aldığım değil, bir şey öğrenip öğrenmediğime
bakın. Beni yarın yaşamda ayakta tutacak olan aldığım notlar değil, öğrendiklerin olacaktır.
6. Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi sorun
ve gerçekten dinleyin. Aramızdaki sorunların çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Konuşmak kadar
dinlemeyi de öğrenelim.
7. Ben dürüst olmak istiyorum, beni yalan söylemek zorunda bırakmayın. Size yalan söylemeye
başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de öğrenemeyeceksiniz.
8. Söylediklerinize karşı çıktığımda size değil, söylediklerinize karşı çıkıyorum. Sizde bana değil,
söylediklerime karşı çıkın. Kelimeler incinmez, ama bizler inciniriz. Yani “sen aptalsın” değil, “bu
söylediğin fikir güzel değil,” diyelim birbirimize.
9. Toplum içinde gurur duyacağınız bir birey olmam, sizin bana bir birey gibi davranmanıza bağlı.
10. Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Küçüklerime sevgi,
büyüklerime saygı hikayesi, geçen yüzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız ben de sizden saygı
istiyorum.
Bakmadığımı Sandığın Zaman
Benim bakmadığımı sandığın zaman, ilk yaptığım resmimi buzdolabının
kapısına astığını gördüm ve hemen bir başka resim yapmak istedim.
Bakmadığımı sandığın zaman, sokaktaki bir kediyi beslediğini gördüm ve hayvanlara karşı nazik
olmanın iyi bir şey olduğunu öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, benim için en çok sevdiğim
keki yaptığını
gördüm ve küçük şeylerin yasamdaki özel şeyler
olabileceğini öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, yemek yaptığını ve hasta olan
bir arkadaşına götürdüğünü gördüm ve hepimizin birbirimize
bakmamız gerektiğini öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, zamanını ve paranı,hiçbir şeyi
olmayan
insanlara verdiğini gördüm ve bir şeylere sahip olanların
hiçbir şeyi
olmayanlara vermeleri gerektiğini öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, evimizi ve isindeki herkesi gözettiğini, özen gösterdiğini gördüm ve
bize verilenlere bakmamız gerektiğini öğrendim
Bakmadığımı sandığın zaman, iyi hissetmediğin zamanlarda bile
sorumluluklarını yerine getirdiğini gördüm ve büyüdüğüm zaman sorumlu olmam gerektiğini
öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, gözlerinden yaslar aktığını gördüm ve bazen olayların incittiğini ama
ağlamanın yanlış olmadığını öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, umursadığını gördüm ve olabileceğim her şey olmayı istedim.
Bakmadığımı sandığın zaman, büyüdüğüm zaman iyi ve üretici bir insan olmak için bilmeye
gereksinim duyduğum yaşamın derslerinin çoğunu öğrendim.
Bakmadığımı sandığın zaman, sana baktım ve "bakmadığımı sandığın zaman gördüğüm her şey için
teşekkür ederim" demek istedim.
Çocuk Olabilmek!!
Karşımızdaki insanı küçümsemek için "Çocuk gibi davranıyorsun,çocukça düşünüyorsun"
deriz.Aslında bu sözler onu alçaltmıyor,yükseltiyor.Çünkü çocuk gibi düşünmek,dünyaya geniş bir
açıyla bakabilmektir.Onların dünyası bizimkinden daha çok saf ve daha temiz.Gözlerinden hiçbir
şey kaçmıyor,en ince ayrıntısına kadar olayları sorguluyorlar.Israrlı sorularla karşı tarafı cevaba
zorluyorlar.Bazen o kadar ince noktaları yakalıyorlar ki,şaşmamak elde değil.Aşağıdaki
hikaye,sanırım her şeyi daha iyi özetliyor;
"Babası Arjantin'in en ağır cezalarının verildiği bir hapishanede mahkum olan küçük kız,her hafta
sonu onu ziyaret amacıyla annesiyle birlikte hapishaneye gidermiş.Ziyaretlerin birinde küçük
kız,babasına kuşları anlatan bir resim çizer.Ancak,hapishane kurallarınca özgürlüğü çağrıştıran
her türlü şey yasaktır ve kuş tam da bunu simgelemektedir.Bu sebeple görevliler,resmi oracıkta
yırtıp atar.Buna çok üzülen küçük kızı,babası zor teselli eder:
-Üzülme kızım,daha güzelini çizersin yalnız biraz daha dikkatli ol....
Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürür.Bu sefer kuş yerine bir elma
ağacı ve üzerine siyah minik benekler çizmiştir.Babası keyifle bakar ve sorar:
-Ne güzel bir ağaç bu.
Üzerindeki siyah benekler ne elma mı?
Küçük kızı babasına eğilerek,sessizce derki:
-susssssssss,kimse duymasın!
O benekler,ağacın içinde saklanan kuşların gözleri....
Çocuğumu Yeniden Yetiştirmem Mümkün Olsaydı,
Ona işaret parmağımı kaldırıp
Yasaklar koymak yerine,
Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.
Hatalarını daha az düzeltir,
Onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım.
Onu sadece gözlerimle izler,saat kısıtlamaları koymazdım.
Daha bilgili olmaya çalışır,daha çok şefkat gösterirdim.
Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar,uçurtmalar uçururdum.
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine,
Onunla oyun oynardım.
Onunla kırlarda koşar,yıldızları seyrederdim.
Onunla daha az çekişir,ona daha çok sarılırdım.
Önce benlik saygısı kazanmalarını sağlar,
Sonra bir ev almaya çalışırdım.
Ona her zaman katı davranmaz,
Onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim.
Güç konusunda daha az ders verir,
Sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.
Diane Loomans
UNUTMAYIN ÇOCUKLARA BİRŞEYLER ÖĞRETMENİN EN İYİ YOLU ONLARA BUNU
GÖSTERMEKTİR. EĞER SİZ YAPARSANIZ O DA YAPAR ÇÜNKÜ O SİZİN BİR
PARÇANIZ..YAPTIKLARINIZIN DA ÖYLE..
CUMHURİYET BAYRAMI VE ÖNEMİ
BENİM NACİZ VUCUDUM
ELBET BİRGÜN TOPRAK OLACAKTIR.
FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLELEBET PADİYAR KALACAKTIR…
Mustafa Kemal ATATÜRK
29 Ekim
Cumhuriyet bayramı
Geldi bize ne mutlu !
Bayraklarla donattık,
Güzel okulumuzu.
Sokaklarda, evlerde
Al bayrak dalgalanır.
Onun o al rengini
Bütün bir dünya tanır.
Yirmi dokuz Ekimi
Karşılarız neşeyle
Çünkü bugün erdik,
Büyük Cumhuriyet'e
Yürüyün arkadaşlar
Hep ileri koşalım,
Bugün bayramımız var,
Gelin bayramlaşalım.
Osmanlı İmparatorluğu’nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı
başladı. 1914′te başlayan Birinci Dünya Savaşı’na dünyanın belli öbaşlı devletleri katıldı. Dört yıl
süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş
sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Erzurum’da,
Sıvas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli
egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” diyordu. Yurdun dört bir tarafından
gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde
toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa’yı başkan seçti. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Büyük
Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler
bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü’de, Sakarya’da,
Dumlupınar’da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
Tahtını, rahatını düşünen padişah, yenilen düşmanla birlikte yurdumuzdan kaçtı. İmzalanan Lozan
Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz
belirlenmemişti.İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923′te ilk toplantısını yaptı. 13
Ekim 1923′te Ankara Başkent oldu. Atatürk ; düşmanın
ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan
beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar
yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını
Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara , “Yarın Cumhuriyet’i ilan
edeceğiz.” Dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten
sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi
kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet’in ilanı
yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin
kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet’i
korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.
SEVİMLİ DOSTLARIMIZ
Bu Ay Balık
Sinonim
Cheirodon axelrodi, Hyphessobrycon
cardinalis
Habitat
Venezuella, Kolombiya, Batı Brazilya
Boy
5 cm
Davranış
Türe uygun barışçıl karma
akvaryumlar için
Beslenme
Omnivor; etçil ve otçul
Üreme
Yumurtalar karanlık ortamlarda
rastgele bırakılır
Akvaryum suyu
pH: <7, sıcaklık: 23-27°C
En küçük akv.
60 cm
Yüzme seviyesi
Taban - Orta
Bakımı
Biraz tecrübe gerektirir
En güzel türlerden biri olan bu barışçı sürü balıklarının en az 8'li guruplar halinde
beslenmeleri gerekir. Taze suya, klora ve diğer kimyasal maddelere karşı
hassastırlar; ilaçların dikkatli kullanılması gerekir. Bu türü yeni kurulan akvaryumlara
koymadan önce, Rasbora veya Lepistes gibi daha dayanıklı türlerle başlayarak suyun
1-2 ay biyolojik olarak olgunlaşmasını beklemek gerekir. İyi şartlarda
yaşatıdıklarında 10 yıl kadar yaşayabilirler.Bu güzel tür çok hassastır ve mutlaka
doğal ortamındaki gibi sürü halinde beslenmelidir. Akvaryumda orta seviyeyi seven bu
tür hastalıklara karşıda fazla dayanaklı değildir (özellikle mantar hastalığına). Size
tavsiyem en az 6-8 balık aynı yerden aynı akvaryumdan satın almanız ve dikkatli
beslemeniz. Ve bence acemiyseniz bu balıklarla başlamayın.Bu balıklar grup halinde
beslenirse seyirlerine doyum olmaz.Ama hastalandıkları zaman maalesef kolay
kurtarılamazlar.Ayrıca büyük balıklarla yanyana yaşayamazlar,onlara yem olurlar.
American Tetraları (Characidae) - Neon (Paracheirodon innesi)
Sinonim
Hyphessobrycon innesi
Habitat
Doğu Peru: Riyo Putumayo
Boy
3 cm
Davranış
Sakin ve barışçıl karma
akvaryumlar için
Beslenme
Omnivor; etçil ve otçul
Üreme
Yumurtalar karanlık ortamlarda
rastgele bırakılır
Akvaryum suyu
pH: <7, sıcaklık: 20-26°C
En küçük akv.
60 cm
Yüzme seviyesi
Orta - Taban
Kardinal Neon'dan farkı, boyunun biraz daha küçük olması ve fosforlu kırmızı çizginin
solungaçlara kadar gelmeyip gövdenin ortasında kesilmesidir. Bakımı Kardinal Neon'a
benzer. Taze suya, klora ve kimyasal maddelere karşı hassastır. Üretim için çok
yumuşak, turba filtresinden geçmiş asitik su gerektirirler. Yetişkin Melekler gibi büyük
balıklarla bir arada tutulmamalıdırlar; yem olabilirler.Bütün vücut boyunca elektrik mavisi,
göz alıcı bir çizgi uzanır,
alt kısım arkaya doğru parlak kırmızıdır, dişilerin vücudu ise erkeklerinden daha toplu ve
yuvarlaktır.Ortalama boyu 3 cm dir.Bakımı kolay, iyi huylu ve sürü halinde tutulması
önerilir.Zaman içinde sırt yüzgecinin altında genişleyen donuk bir alan olarak ortaya çıkan
neon hastalığına yenik düşer."neon hastaligi" diye bilinen ve tedavisi henüz bulunamamiş
bulaşıcı bir hastalığa yatkındırlar.
tecrübesiz hobicilere tavsiye edilmez.Pul yem ile beslenirler.Üremesi yumurta serpici,
yumuşak ve asidik sulu, bol bitkili özel bir akvuryum ister.Orta seviyelerde
yüzerler.büyük bir akvaryumda sürü halinde beslendiklerinde izlemesi çok zevkli bir balik
türü. Güzel renkleri ve sürü halindeki hareketleriyle akvaryum başında saatler geçirtebilen
küçük mavi sakinleştiricilerdir.
Amerikan Tetraları (Serrasalmidae) - Kırmızı Piranha (Serrasalmus nattereri)
Sinonim
Pygocentrus nattereri, Pygocentrus altus
Habitat
Güney Amerika; Guyana ile La Plata bölgesi
Boy
30 cm
Davranış
Dikkat ısırabilir. Özel akvaryum gerektirir.
Beslenme
Karnivor; etçil
Üreme
Yumurtalar bitkilerin arasına dökülür
Akvaryum suyu
pH: <7, sıcaklık: 23-27°C
En küçük akv.
150 cm
Yüzme seviyesi
Orta
Bakımı
Sadece çok tecrübeliler için
Sadece gençken büyük ev akvaryumları için uygundurlar. Küçük
akvaryumlarda astalıklara, özellikle de mantarlara karşı çok dirençsiz
kalırlar. İyi filtre edilen ve havalandırılan geniş hacimli akvaryumlar
gerektirirler. Doğada tehdit edildiklerinde ya da saldırırken büyük
sürüler oluştururlar. Normal zamanlarda ise birbirlerine karşı belli bir
güvenlik mesafesini korurlar. Akvaryumlarda genelde biraz çekingen
kalmalarına rağmen aç kaldıklarında saldırganlaşıp kendi türdaşlarına bile
saldırabilirler. Dişleri oldukça keskindir, bakımları sırasında çok dikkatli
olmak gerekir. Üretilmeleri ancak 500 litreden büyük akvaryumlarda
mümkündür. Erkek balık yumurtaları kumda saklar.
Amerikan Tetraları (Characidae) - Kırmızı Tetra (Hyphessobrycon erythrostigma)
Sinonim
H. rubrostigma, H. callistus
rubrostigma
Habitat
Habitat Peru'nun yukarsındaki Amazon
Havzası
Boy
7 cm
Davranış
Sakin ve barışçıl karma akvaryumlar
için
Üreme
Yumurtalar ince yapraklı bitkilerin
arasına bırakılır
Akvaryum suyu
pH: <7, sıcaklık: 23-28°C
En küçük akv.
60 cm
Yüzme seviyesi
Orta
Bakımı
Biraz tecrübe gerektirir
Sakin sürü balıklarıdır. Yetişkinlerinin yeni akvaryumlara alışmaları uzun sürer;
bu arada sinirli olabilirler. Suyun kalitesine sürekli dikkat etmek gerekir. Sertlik
12 GH'ın, pH da nötrün yani 7'nin altında olmalıdır.Bu baliklarin en guzel yani
gercek suru baliklari olmasi. renginin pembe kırmızı olması
bitkilendirilmis(ozellikle kirmizi renkli bitlilerle) ve bataklik odunlariyla dizayn
edilmis akvaryumlarda mukemmel bi goruntu verir. cok hareketlidir ve kavgaci
huy sergileyebilir. bu sakin huylu diger baliklarla dalasmalrina yol acar. kuyruk
didiklemeyi severler. akvaryumun genelde tabana yakin orta yerlerini keniş
alanlari yaparlar. bu yüzden üz ve dipte yasayan diger turlerle ayni akvaryuma
konulduklarinda guzel bi goruntu verirler. ayrica cok dayanikli va saglikli
baliklardir.bu balıkları akvaryumda beslerken öncelikle en az 3 adet alın çünkü
birbirleriyle oynaşmaları ve bir oraya bir buraya gidişleri sizi akvaryuma
kitleyecektir.Bu balıklar dip kısımda gezinirler her türlü yemi severek yerler ama
siz canlı yemi fazlasıyla verin su piresi ve tubifexe bayılırlar,bu balıklar eğer
akvaryuma fazla el sokulursa soluklaşırlar ve küserler ayrıca su muazzam iyiyse
ve keyifleri yerindeyse alt yüzgeçlerinde beyaz fosforluşeritler oluşur bu varsa
suyun durumu çok iyidir ve bu balıkların bu davranışı sayesinde suyun durumunuda
test etmiş olursunuz
American Tetraları (Characidae) - Red Nose Tetra (Hemigrammus bleheri)
Sinonim
Yok
Habitat
Kolombiya, Brezilya
Boy
4.5 cm
Davranış
Sakin ve barışçıl karma akvaryumlar için
Beslenme
Omnivor; etçil ve otçul
Üreme
Yumurtalar bitki yapraklarının arasına
bırakılır
Akvaryum suyu
pH: <7, sıcaklık: 23-26°C
En küçük akv.
80 cm
Yüzme seviyesi
Orta
Bakımı
Tecrübeliler için
Sudaki kimyasal değişimlere karşı hassas, barışçı sürü balıklarıdır. Etkin biyolojik
filtrasyon ve düzenli su değişimleriyle nitrat düzeyinin sürekli düşük tutulması
gerekir. Üretim için yumuşak ve asitik su gerektirirler.Önemli olan Akvaryumun
titizlikle kurulmuş olması ve mutlaka Cycle gibi bir sıvı kullanılması ve iyi bir
filtrasyon. Düzenli su değisimleri ihmal edilmemeli.Ayrıca bir kaç çeşit kaliteli yem
kullanılmalı. Az yem yiyiyorlar ve suyun orta yada daha alt seviyesinde
besleniyorlar. Ayrıca diger tetralara nazaran akvaryuma en kolay onlar alışabilirler.
Tetraların içinde en güzel sürü davranış biçimlerini onlar veriyorlar. Akvaryumum iyi
bitkilendirilmiş olmalı.Eğer güvenilir bir akvaryumcuda görürseniz kaçırmayın. Çünkü
çok güzel ve barıçıl balıklar. Ayrıca çok hareketliler birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar
en sevimli tetralar bana göre RedNoselardır. İyi bir biyolojik filtrasyonun kurulması
orta düzeyde bir filtre ve Cycle yada benzeri bir ilaç desteği ile çok kolay.Sudaki
fazla akıntı hareketlerini çok kısıtlıyor ve sürü halinde akıntıya karşı kürek
çekiyorlar.Eger akıntı fazla ise zorlandıklarını hemen farkedeceksiniz. Filtrenin
çıkışını kısmanız gerekebilir. Veya kaya yada bitkilerle filtrenin oluşturduğu ana
akıntıyı dağıtabilirsiniz.