kapak_Layout 1

Transkript

kapak_Layout 1
BAŞKAN’DAN
Nice 150 yıllara Darüşşafaka!..
Evet… 2013 yılı Darüşşafakamız için ayrı bir önem taşıyor, çünkü
ülkemiz çocuklarının yaşamlarını onlara kaliteli eğitim fırsatı
sunarak değiştiren şefkat yuvamız tam 150 yaşında… Her şeyin
çok çabuk tüketildiği, çok çabuk değiştiği bir ülkede 150. yıla
ulaşmanın haklı gururunu yaşıyoruz… Bu gurur hepimizin…
Binlerce çocuğu, renklerinde olduğu gibi siyahtan yeşile
bir yolculuğa çıkaran, onlara eğitimle yeni bir hayat
armağan eden Darüşşafakamızı, 150. yılında daha iyi
anlatmayı, bugüne kadar kesintisiz sürdürdüğü
misyonunu, faaliyetlerini, yaptıklarını ve yapmak
istediklerini toplumun her kesimiyle paylaşmayı
hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda ilk etkinliğimiz,
15-16 Kasım tarihleri arasında düzenlediğimiz “Kaliteli
Eğitime Erişimde Fırsat Eşitliği” başlıklı uluslararası
konferans oldu. Fırsat eşitliği konusunda kafa yoran
uzmanların katıldığı bu konferans, Darüşşafaka
örneğinin, dünyada benzeri olmadığını bir kez daha
ortaya koydu.
30 Mart’ta kuruluş yıldönümümüzü “eğitimle değişen
yaşamlar” temalı özel bir gösteriyle kutlayacağız. Bir
belgesel ve kitap çalışmasıyla da Darüşşafakamızı daha
iyi anlatmaya çalışacağız. Öğrencilerimiz ve
mezunlarımızdan oluşan orkestramız, yıl boyunca
konserler verecek ve müziğin evrensel diliyle
Darüşşafaka’nın bitmeyen hikâyesinin sözcüsü olacak.
150 yıllık varlığımızı borçlu olduğumuz değerli
bağışçılarımızın ileri yaşlarını, sağlıklı, güvenli, konforlu,
yaşama sevinciyle dolu bir yuvada geçirmelerini
sağlamak amacıyla 1997’de Yakacık Rezidansımızın
hizmete açılmasıyla başlayan rezidanslar projemiz ise
bu sene 16. yılında… Bugün, Yakacık, Maltepe,
Şenesenevler ve Urla Rezidanslarımızda 438 bağışçımız,
ileri yaşlarını emniyet ve huzur içinde yaşıyor.
Türkiye’de ileri yaş bakımında çığır açan rezidans
hizmetinden daha fazla insanımızın faydalanabilmesi ve
Darüşşafaka’ya kaynak yaratmak amacıyla Urla Yaşam
Özel Huzurevi ve Bakım Merkezi’ni de ülkemize
kazandırdık. Rezidanslarımızdan farklı olarak aylık ücret
karşılığı, 55 yaş ve üstü bireylere yeni bir yaşamın
kapılarını aralayan bu tesisimiz aynı zamanda kendi
başına yaşamını idame ettiremeyen kişilere de
günübirlik, dönemsel veya sürekli özel bakım hizmeti
sunuyor.
Dergimizin bu sayısında, Urla Yaşam hakkında detaylı
bilgi bulacaksınız. Bu sayımızda, 98 yıllık ömrünün son
yedi yılını Maltepe Rezidansımızda geçiren Kadriye
Selmanoğlu’nun anılarının ışığında bir Cumhuriyet
kadınının yaşam mücadelesini, Darüşşafaka mezunu
olan ve bugün eşiyle birlikte Urla Rezidansımızda
yaşayan Dr. Bülent Akınsal Ağabeyimizi (DŞ’48),
Darüşşafaka’nın hem rezidans hem de “Kurucu
Bağışçısı” olan Zehra Birgül Mutluay’ı, İzzet Baysal
Vakfı’nın kurucusu, T.C. Üstün Hizmet Madalyası sahibi,
merhum mimar ve sanayici İzzet Baysal’ın yeğeni,
amcasının adını taşıyan vakfın başkanı ve Yakacık
Rezidans bağışçımız Ahmet Baysal ile eşi Solmaz
Baysal’ı konuk ettik.
Dergimizde, Darüşşafaka’ya bağlılığın ve sevginin
kuşaktan kuşağa aktarılmasının iki güzel örneği de yer
aldı. 1986’da kaybettiğimiz, Darüşşafaka Basketbol
Takımı Kaptanı Sedat Erberk Ağabeyimiz (DŞ’51) ile
Darüşşafaka’da öğretmenlik ve müdür yardımcılığı
yapmış merhum Yahya Omay… Sedat Ağabey’in
hayatının izini, kızı Neşe Erberk’le yaptığımız söyleşiyle
sürdük. Merhum Yahya Omay’ın öyküsünü ise
Darüşşafaka’yı desteklemeyi sürdüren oğlu, Şenpiliç
Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay’dan dinledik.
Rezidans yaşamının ayrılmaz parçası sosyal faaliyetler
ve hobi çalışmalarıyla ilgili hazırladığımız haberi de
keyifle okuyacağınıza inanıyorum.
Son olarak tüm üyelerimizin 6 Nisan Cumartesi günü
gerçekleştireceğimiz Genel Kurulumuzu ajandalarına
not etmelerini rica ediyorum. Ayrıca 30 Mart’ta Haliç
Kongre Merkezi’nde gerçekleştireceğimiz 150. yıl
kutlamasında sizleri de aramızda görmekten mutluluk
duyacağız.
İyi okumalar,
Zekeriya Yıldırım
Yönetim Kurulu Başkanı
İÇİNDEKİLER
Yıl: 5, Sayı: 7, Şubat 2013
İmtiyaz Sahibi
Darüşşafaka Cemiyeti adına
Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Yıldırım
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
M.Talha Çamaş
18
24
Darüşşafaka Cemiyeti
“Hayatımın en doğru kararı…”
“İyi ki geldik, iyi ki burası var”
Darüşşafaka Cad. No: 14 34457
İstiklâl Savaşı'nda işgale direnen Türk
güçlerine silah temin etmede önemli
hizmetleri geçen Mut Müftüsü Nadir
Mutluay’ın torunu ve İstanbul Belediye
Yazı İşleri Müdürü Kemal Mutluay’ın kızı
olan Zehra Birgül Mutluay, bugün
yaşamını Maltepe Rezidans’ta
sürdürüyor.
İzzet Baysal Vakfı Yönetim Kurulu
Başkanı Ahmet Baysal ve eşi Solmaz
Baysal çifti, 54 yıllık mutlu
birlikteliklerinin son dokuz yılını
geçirdikleri Yakacık Rezidans’ta dolu
dolu yaşıyorlar.
Maslak-Sarıyer/İstanbul
Yayın Kurulu
M.Talha Çamaş
Burçak Karakaya
Yasemin Daşar
Editör
Demet Eyi
Darüşşafaka Rezidansları’nda
bir yılda 2 bini aşkın etkinlik
Bahar Paykoç
Grafik Tasarım
Şaziye Ural
Yönetim Yeri
Darüşşafaka Cemiyeti
Darüşşafaka Cad. No:14 34457
Maslak-Sarıyer/İstanbul
Tel: 0212 276 50 20 (Dahili: 485)
Faks: 0212 275 51 02
32
Geçtiğimiz yıl, Yakacık Rezidans’ta 639,
Maltepe Rezidans’ta 759, Şenesenevler
Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta
639 sosyal etkinlik düzenlenirken,
bu rakamlar her yıl artıyor.
E-posta: [email protected]
Web: www.darussafaka.org
4 HABERLER
Baskı Yeri
Oksijen Basım ve Matbaacılık
18 PORTRELER
San. Tic. Ltd. Şti.
Zehra Birgül Mutluay
“ Hayatımın en doğru kararı…”
100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad.
No: 202/A Bağcılar - İstanbul
Tel: 0212 325 71 25
Yayın Tarihi
24
“İyi ki geldik, iyi ki burası var”
28
Süreli Yayın
Aymelek Canlı Birken
“Darüşşafakalı öğrencilerin başarılarıyla dünyanın en mutlu insanları
oluyoruz”
Şubat 2013
Yayın Türü
Ahmet-Solmaz Baysal
32 SOSYAL FAALİYETLER
Darüşşafaka Rezidansları’nda bir yılda 2 bini aşkın etkinlik
36
2
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Kaç yaşında olursan ol, üretmenin keyfini yaşa!..
İÇİNDEKİLER
42
“Darüşşafaka çok iyi
öğrenciler yetiştiriyor”
1950’li yıllarda Darüşşafaka’da
matematik öğretmenliği ve müdür
yardımcılığı yapmış olan Yahya Omay’ın
oğlu ve Şenpiliç Yönetim Kurulu Üyesi
Sacit Oktay Omay, çocukluğundan beri
tanıdığı Darüşşafaka’nın bugün
bir bağışçısı...
56
“Keşke herkes bu aziz
kurumun geleceğe daha güçlü
taşınmasına katkı sunsa…”
1948 Darüşşafaka mezunu Dr. Bülent
Akınsal, kendisi gibi doktor olan eşi
Günseli Hanım’la birlikte Urla
Rezidans’ta 35 yıllık çalışma hayatının
yorgunluğunu çıkarıyor.
62
“Darüşşafaka, muhteşem bir
sistem kurmuş”
Hayatını yeni nesillerin yetişmesine
adayan, emekli öğretmen Ayşe Düriye
Ermeç, Yakacık Rezidans’ta yaşamayı
seçerek eğitimi desteklemeye devam
ediyor.
“Darüşşafaka her şeyden öte
iyi insan yetiştiriyor”
50
42 PORTRE
Sacit Oktay Omay
“Darüşşafaka çok iyi bir eğitim müessesesi ve
öğrencilerini çok iyi yetiştiriyor.”
46 URLA YAŞAM
Darüşşafaka’dan +55 yaş için yeni bir yaşam merkezi
50 PORTRELER
• Neşe Erberk
“Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan yetiştiriyor”
• Bülent- Günseli Akınsal
“Keşke herkes bu aziz kurumun geleceğe daha güçlü
taşınmasına katkı sunsa…”
Darüşşafakalı Sedat Erberk’in kızı olan 1984 yılının Avrupa
Güzeli Neşe Erberk, “150 yıldır eğitim için çalışan
Darüşşafaka’nın destekçisiyim. Keşke Türkiye’deki diğer
şehirlere de yayılabilse” diyor.
• Ayşe Düriye Ermeç
“Darüşşafaka, muhteşem bir sistem kurmuş”
66 SANAT
9’dan 90’a Fotoğraf Sergisi
70 PORTRELER
• Kadriye Selmanoğlu
Asırlık bir ömrün anılarının ışığında
• Mehmet Beyazova
Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin
başında şimdi bir Darüşşafakalı var
• Fatma Rikkat Osma
“Darüşşafaka Rezidansları ulvi bir amaca hizmet ediyor”
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
3
HABERLER
Sertab Erener Darüşşafakalı
çocuklar için söyledi!
Darüşşafaka’nın “eğitimde fırsat
eşitliği” misyonuna bir destek de
Türk pop müziğinin güçlü sesi Sertab
Erener’den geldi. 2008 yılında Sezen
Aksu ile başlayan, Ferhat Göçer,
Kenan Doğulu ve Funda Arar ile
devam eden Darüşşafaka yararına
konser geleneğinin bu yılki temsilcisi
Sertab Erener, 23 Kasım 2012
tarihinde TİM Gösteri Merkezi’nde
unutulmayacak bir konser verdi.
Gecede konuşan Darüşşafaka
Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Yıldırım, “Sevgili Sertab
Erener, Türk toplumunun iftihar ettiği bir sanatçımız. Bugün de bizleri,
sizlerle buluşturdu. Darüşşafaka’ya
destek oldu ve 150. yılımıza renk
kattı. Darüşşafaka Ailesi adına
teşekkür ediyor, şükranlarımı
sunuyorum” dedi. Geceye katılarak
Darüşşafaka’ya destek veren
herkese teşekkür eden Yıldırım,
şöyle konuştu; “Sizlerin desteği
oldukça Darüşşafaka
sonsuza kadar yaşayacak ve
çocukların hayatına dokunmaya,
onların hayatını değiştirmeye devam
edecek. Türk toplumuna değer
katacak gençler yetiştirecek.”
Gecede, Erener’in Darüşşafakalı
çocuklardan oluşan koroyla birlikte
seslendirdiği “Kumsalda” şarkısı
büyük beğeni topladı.
Türk pop müziğinin güçlü sesi Sertab Erener, 23 Kasım’da şarkılarını
“eğitimde fırsat eşitliği” için söyledi.
04
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
HABERLER
Darüşşafaka dostları Ankara’da buluştu
Darüşşafaka Cemiyeti, 20 Aralık 2012
tarihinde Ankara Kavaklıdere Tenis
Kulübü’nde bir tanıtım kokteyli
düzenledi. Etkinliğe, Ankaralı
bağışçılar, Darüşşafaka Cemiyeti
yöneticileri ve Ankara’nın önde gelen
isimleri katıldı. Darüşşafaka Cemiyeti
Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya
Yıldırım, kokteylde yaptığı konuşmada, Darüşşafaka'da öğrencilerin
büyük Atatürk’ün kurduğu
Cumhuriyetin değerlerini özümseyen,
sahiplenen ve bunun yanında
evrensel değerleri benimsemiş,
özgüvenli, ülkelerine ve topluma karşı
sorumluluklarının bilincinde lider
bireyler olarak yetiştirildiğini ve bunu
bağışçıların desteğine borçlu olduklarını belirtti. Darüşşafaka’nın 150.
yılında hayata geçirilmesi hedeflenen
yeni projelerden de söz eden Yıldırım
şunları söyledi: “150 yıllık bir mirası
yönetenler olarak daha fazla çocuğumuzun hayatına dokunmak temel
hedefimiz. Bunun için Darüşşafaka
modelini İstanbul dışına da taşımak
istiyoruz. Ayrıca iyi bir eğitim sisteminin iyi yetişmiş öğretmenlerin
varlığına bağlı olduğunun
bilincindeyiz. Öğretmenlerin mesleki
gelişimine de katkıda bulunmak için
bir öğretmen akademisi kurmak bir
başka hedefimiz. Atacağımız
adımların sürdürülebilir olmasının
Darüşşafaka açısından taşıdığı
yaşamsal öneminin de farkındayız."
Darüşşafaka Bodrum'da tanıtıldı
150 yıldır bağışlarla varlığını
sürdüren Darüşşafaka Cemiyeti,
27 Eylül’de Bodrum’da bir tanıtım
kokteyli düzenledi. Bodrum
Dibeklihan’da gerçekleştirilen
kokteyle çok sayıda Darüşşafaka
dostu katıldı. Gecede, Darüşşafaka
Cemiyeti ve kurumları hakkında
bilgi veren Yönetim Kurulu
Başkanı Zekeriya Yıldırım, 2013’te
Darüşşafaka’nın 150’nci yaşını
kutlayacağını hatırlattı. 1863’ten
bu yana varlığını sadece
bağışçıların desteklerine borçlu
olduklarını belirten Yıldırım,
150’nci yılda daha fazla çocuğun
eğitimde fırsat eşitliğinden
faydalanması için çalışmalarına
devam edeceklerini belirtti.
Gecede Dibeklihan Sanat Köyü
sahibi Cenap Tezel’in Darüşşafaka
yararına açık artırmayla satışa
çıkardığı seramik testi,
Darüşşafaka gönüllüsü Özen
İncecik tarafından 4.000 liraya
satın alındı. Yaptığı konuşmada
eğitimin önemine değinen Özen
İncecik, “Bir buçuk asırdır eğitim
olanağından yoksun çocuklara
kaliteli eğitim şansını tanıyan
Darüşşafaka’ya destek olmak
büyük mutluluk” dedi.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
5
HABERLER
Dünya Kadınlar Günü’nde
sanat müziği şöleni
Darüşşafaka Rezidansları’nda 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü, Kartal Musiki
Derneği Kadınlar Korosu’nun verdiği
Türk Sanat Müziği konseriyle
kutlandı. Yakacık Rezidans’ta
düzenlenen konseri, Maltepe ve
Şenesenevler Rezidans’ta yaşayan
bağışçılarımız da dinledi. Şef Emine
Şanlı’nın yönetiminde Türk
musikisinin en özel eserlerini
seslendiren Kartal Musiki Derneği
Kadınlar Korosu, büyük beğeni
topladı. Konseri dinleyen bağışçılarımız kimi şarkıya gözyaşlarıyla,
kimine neşeyle eşlik etti.
Karşıyaka’da Halim Erker
Sokağı açıldı
İzmir Karşıyaka Belediyesi, emekli
matematik öğretmeni ve Urla Rezidans
bağışçısı Halim Erker’in adını 1751 Sokağı’na
verdi. Elli üç yıl boyunca ilk ve ortaokullarda
okutulan matematik ders kitaplarını hazırlayan, birçok kuşağa matematiği öğreten ve
sevdiren 97 yaşındaki eğitim çınarının adını
taşıyan sokak, 6 Temmuz 2012 tarihinde
törenle açıldı. Törene Karşıyaka Belediye
Başkanı Cevat Durak, Urla Rezidans Kurum
Müdürü Atilla Öztürkeri, rezidans bağışçıları
ve Halim Erker’in öğrencileri katıldı. 70 yıldır
Karşıyaka'da yaşadığını belirten Erker
duygularını, "42 yıllık meslek hayatımın
37 yılını burada geçirdim. Hemşehrinize
zaman ayırıp, beni onurlandırdığınız için
teşekkür ediyorum" diye dile getirdi. Halim
06
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Erker, 1915 Manastır doğumlu. Ailesiyle
Rumeli’den anavatana göç ettikten sonra
eğitimini tamamladı. İzmir Erkek Muallim
Mektebi'nde altı yıl tahsil yaptı. 42 yıl
boyunca öğretmenlik ve müdürlük yaparak
“İzmir Eğitim Tarihi”nde mümtaz bir yer
edindi. Numune Kız Koleji’nde 16 yıl müdürlük yaptı. İlkokul ve ortaokullarda 1952-2005
arasında ders kitabı olarak okutulan unutulmaz matematik kitaplarını yazdı.
HABERLER
Yakacık Rezidans bağışçısı
Zehra Ulusoy, 99 yaşında…
Darüşşafaka Yakacık Rezidans bağışçısı
Fatımatüzzehra Ulusoy, 99. yaş gününü
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu
Başkanı Zekeriya Yıldırım, Yönetim Kurulu
Sayman Üyesi Adnan Dovan, Yönetim
Kurulu Üyeleri Beşir Özmen, Sertaç Ökten
ve Genel Sekreter Ahmet Buldam’ın yanı
sıra rezidans sakinlerinin katıldığı bir
partiyle kutladı. Aynı zamanda
Darüşşafaka’nın “Kurucu Bağışçıları”
arasında yer alan Ulusoy, dokuz yıldır
Yakacık Rezidans’ta yaşıyor. Bir yaşına
daha Darüşşafakalı dostlarıyla birlikte
karşılamaktan ötürü mutluluk duyduğunu
belirten Ulusoy’a, Zekeriya Yıldırım tarafından Darüşşafaka öğrencisi Merve Acar’ın
yaptığı karakalem portresi armağan edildi.
Urla Rezidans bağışçısı
Halil Turhan Ergök 99 yaşında…
Urla Rezidans bağışçısı, emekli
öğretmen, ahşap ve keman
sanatçısı Halil Turhan Ergök,
99'uncu yaş gününü kutladı. Aynı
zamanda Darüşşafaka’nın vasiyet
bağışçısı ve Cemiyet üyesi de
olan ve 2007 yılından bu yana
Darüşşafaka Urla Rezidans'ta
yaşamını sürdüren Ergök'ün
doğum günü kutlamasına,
Rezidans yönetimi, çalışanları ve
sakinleri katıldı. Urla Rezidans'ın
renkli simalarından Ergök,
hayatını müziğe ve ahşap
sanatına adamış bir sanatçı.
Çocukluğundan itibaren ud ve
keman çalan, makine model
tasarımcılığı eğitimi alan Ergök,
hayatı boyunca sanat okulu
öğretmenliği, ahşap ve keman
sanatçılığı ile uğraşmış. Halen
de, Urla Rezidans'taki
atölyesinde hem müzik hem de
el sanatlarıyla ilgilenmeye
devam ediyor. Urla Rezidans'ta
yaşarken ürettiği bastonları bir
sergiyle satışa sunan ve elde
edilen geliri Darüşşafaka'ya
bağışlayan Ergök, "Mezun
Bağışçı" olmuştu.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
7
HABERLER
Çocuklardan Darüşşafaka’ya destek
Yaklaşık bir buçuk asırdır hayırseverlerin bağışlarıyla varlığını
sürdüren Darüşşafaka Cemiyeti’nin
tarihi misyonuna bir destek de,
yaşları 10 ile 13 arasında değişen
yedi çocuktan geldi. Anaokulundan
beri arkadaş olan Burak Onur (13),
Elif Onur (11), Seher Soydan (11),
Bahar Soydan (10), Eren Özbay (11),
Zeynepnaz Parlar (11) ve Zeynep
Artaman (11), harçlıklarının yanı
sıra Darüşşafaka yararına
düzenledikleri geceden elde
ettikleri 2.260 lirayı Darüşşafaka
Cemiyeti’ne bağışladı.
Darüşşafaka’nın reklam filminden
etkilenen ve Darüşşafakalı
öğrencilere destek olmak için
harekete geçen yedi arkadaş, önce
tatile gitmek için biriktirdikleri
harçlıklarını bir araya getirdi.
Ardından da Darüşşafaka yararına
bir “Bağış Gecesi” düzenleyen
çocuklar, ailelerini ve yakın
çevrelerini davet ettikleri gecede
çizdikleri resimleri, çektikleri
Türkan Şoray, Maltepe Rezidans’taydı
Darüşşafaka Maltepe Rezidans,
Türk sinemasının sultanı Türkan
Şoray’ı ağırladı. Ünlü sanatçı, emekli
oluncaya kadar avukatlığını yapan ve
aynı zamanda yakın dostu olan
Maltepe Rezidans bağışçısı
Vassaf Arım ve eşi Zuhal Arım’ı
ziyaret etti. Türkan Şoray 18
yaşındayken üstlendiği avukatlığını
emekli olana kadar sürdüren Vassaf
Arım, bir yıldır eşiyle birlikte
Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Arım
çiftiyle birlikte Maltepe Rezidans’ı
gezen Türkan Şoray, öğle yemeğini
bağışçılarla birlikte yedi.
Ardından çay saatinde rezidans
bağışçılarıyla sohbet eden Şoray,
gördüklerinden son derece
etkilendiğini ve Türkiye’de ileri
yaştaki insanlar için hizmet veren
böyle bir kurumun olmasından ötürü
büyük mutluluk duyduğunu ifade
etti.
08
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
HABERLER
fotoğrafları, yaptıkları yemekleri
açık artırmayla sattı.
Darüşşafaka’nın küçük bağışçıları,
topladıkları parayı 20 Eylül’de
anneleriyle birlikte Darüşşafaka
Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı
Mesut Kızıl’a teslim etti. Küçük
bağışçılara isimlerine hazırlanmış
teşekkür mektuplarını sunan Kızıl,
“Darüşşafaka’da öğrencilerimizin
tıpkı sizler gibi sosyal sorumluluk
bilinciyle yetişmesine önem
veriyoruz. Bu duyarlı davranışınızın
bir başlangıç olduğunu, gelecekte
de yine Darüşşafaka’nın yanında
olacağınıza inanıyorum. Sizler,
artık Darüşşafaka’nın fahri
elçilerisiniz” dedi. 1985
Darüşşafaka mezunu Gamze
Artaman’ın kızı olan Zeynep
Artaman, Darüşşafaka’ya bağış
yapmaktan büyük mutluluk
duyduğunu belirterek, “Çünkü
başka çocuklara yardım etmek
çok güzel bir duygu… Özellikle
Darüşşafaka’ya bağış yapmayı
istedim, çünkü annem Darüşşafaka
mezunu… Birçok Darüşşafaka
mezunu insan tanıdım ve hepsini
çok seviyorum. Bu okul gerçekten
çok güzel insanlar yetiştiriyor”
diye duygularını dile getirdi.
Sanatçı Yıldız Kenter, Maltepe Rezidans’taydı
Tiyatro ve sinema sanatçısı Yıldız
Kenter, Darüşşafaka Maltepe
Rezidans bağışçılarıyla bir araya geldi.
Maltepe Rezidans’ta yaşamını
sürdüren yakın arkadaşları Belğı ve
Kazım Paksoy’u ziyaret eden Yıldız
Kenter, çay saatinde de rezidans
bağışçılarıyla buluştu. Sözlerine,
“83 yaşındayım. Ömrüm boyunca
bir aşk için yaşadım. Hayatımda
hep aşk vardı. O da tiyatro aşkıydı.
Çünkü tiyatro içinde din, dil, ırk
gözetmeksizin insanı barındırıyordu. Ben tiyatroda çalıştıkça
insanlarla bir arada
olmanın
mutluluğunu
yaşıyordum
ve bu mutluluğu bana yaşattığı için
Allah’a şükrediyorum” diye başladı.
Rezidans bağışçılarının sorularını
yanıtlayan Kenter, Amerikalı yazar
Tennessee Williams’ın mutlu
olmadığını sanan bir kadının öyküsünü
anlatan “Geçen Yaz Birdenbire”
adlı eserini sahneye koymaya hazırlandığının müjdesini verdi. Yakın
dostu Belğı ve Kazım Paksoy çiftinin
Maltepe Rezidans bağışçısı olması
vesilesiyle Darüşşafaka
Rezidansları’ndan haberdar
olduğunu ifade
eden Kenter, şöyle konuştu: “Benim
aziz dostlarım Belğı ve Kazım Paksoy,
burada yaşıyor. İki dostumun da
sağduyusuna, zevkine ve kafalarına
çok güvenirim. Onlar Darüşşafaka
Rezidans’ta yaşamlarını sürdürmeyi
tercih ettiklerine ve çok mutlu olduklarına göre burada özel bir hizmet var
demektir.”
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
9
HABERLER
Türkiye İş Bankası, 120 yeni Daçkalı’yı ağırladı
Türkiye İş Bankası ile Darüşşafaka
Cemiyeti iş birliğiyle 2008’den beri
sürdürülen, ülkemizin eğitim
alanındaki en uzun soluklu ve katma
değeri en yüksek sosyal sorumluluk
projesi “81 İlden 81 Öğrenci” beşinci
yılını kutluyor. Türkiye İş Bankası,
her yıl olduğu gibi bu yıl da eğitimöğretim yılı başlangıcında
Darüşşafaka’ya kaydolan 120 öğrenciyi misafir etti. 12 Eylül’de İstanbul
Çamlıca’daki İş Bankası Sosyal
Tesisleri’nde buluşan öğrenciler,
dans ve animasyon gösterileriyle
Darüşşafakalılar
“Yuva”larına döndü!
Darüşşafaka Eğitim Kurumları, geleneksel
“Yuvaya Dönüş Partisi”ni 16 Eylül Pazar günü
Maslak yerleşkesinde gerçekleştirdi. Partide,
yaz tatilini ailelerinin yanında geçiren Daçkalı
öğrenciler, öğretmen ve arkadaşlarıyla hasret
giderirken, okula bu yıl başlayan 120 minik
4. sınıf öğrencisi de Darüşşafakalı abla ve
ağabeyleriyle tanışıp kaynaştı. Türkiye’nin dört
bir yanından 1000’e yakın öğrenciyi bir araya
getiren partiye, 14 Nisan 2012 tarihli tüzük
değişikliğiyle Darüşşafaka Ailesi’ne katılan
annesi hayatta olmayan öğrenciler de ilk kez
katıldı.
10
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
eğlenceli saatler geçirdi. Türkiye İş
Bankası, 2008-2009 ders yılında
başlatılan “81 İlden 81 Öğrenci”
projesi ile her yıl Darüşşafaka
sınavını kazanan 81 öğrencinin
Darüşşafaka’daki okul hayatları
boyunca tüm giderlerini karşılıyor.
HABERLER
TÜYAP'tan eğitimde
fırsat eşitliğine destek
150 yıldır eğitimde fırsat eşitliği
misyonuyla ülkemizin çocuklarının
eğitimle yaşamlarını değiştiren
Darüşşafaka Cemiyeti ile TÜYAP
Tüm Fuarcılık Yapım AŞ iş birliğiyle
yeni bir sosyal sorumluluk projesi
hayat buldu. Proje çerçevesinde,
fuarcılık sektörünün öncü kuruluşu
TÜYAP, bu yıl Darüşşafaka’da
eğitimlerine başlayan 12 kız ve
12 erkek olmak üzere toplam 24
öğrencinin Darüşşafaka’da geçirecekleri 10 yıl boyunca tüm eğitim
giderlerini üstlenecek. Ayrıca
öğrencilerimiz diledikleri zaman
TÜYAP’ın organize ettiği fuar ve
etkinliklere katılabilecek.
Gerçekleştirilen bu iş birliğinin
boyutu Darüşşafaka Cemiyeti
Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya
Yıldırım ve TÜYAP Yönetim Kurulu
Başkanı Bülent Ünal tarafından
16 Ekim 2012 tarihinde TÜYAP Fuar
ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen
basın toplantısında kamuoyuyla
paylaşıldı. Toplantıda konuşan
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim
Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım,
TÜYAP ile yapılan uzun vadeli bu iş
birliğiyle Darüşşafaka’nın 150. yılına
daha güçlü girdiğini belirterek,
“150. yılımızı kutlamaya hazırlanırken TÜYAP’ın bu desteği
geleceğe dair umutlarımızı yeşertti
ve Cemiyetimize güç kattı” dedi.
TÜYAP Yönetim Kurulu Başkanı
Bülent Ünal ise, “Çağdaş, Atatürk
ilkelerine bağlı, bizleri geleceğe
taşıyacak yeni nesilleri yetiştirmek
hepimizin sorumluluğu ve görevi.
TÜYAP Grubu 150 yıldır bu sorumluluğu taşıyan Darüşşafaka
Cemiyeti’ne destek olabilmeyi bir
görev bildi. Dilerim iyi bir örnek olur”
diye konuştu.
TAV çalışanları ve
Daçka’lı öğrencilerden
ortak sergi
Darüşşafaka Eğitim Kurumları Fotoğraf Kulübü’nden
20 öğrenci ve TAV Atölye Fotoğrafçılık Kulübü’nün 17
üyesinin altı aylık çalışması sonucunda ortaya çıkan
“Benim İşim, Benim Okulum” fotoğraf sergisi, 9 Ekim 9 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul Atatürk
Havalimanı’ndaki TAV Galeri İstanbul’da ziyaretçileriyle
buluştu. Bir ay boyunca on binlerce yolcu tarafından
ziyaret edilen serginin açılış törenine, Darüşşafaka
Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım,
Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve Kampüs Koordinatörü
Adnan Ersan, TAV Grubu CEO’su Sani Şener,
Darüşşafaka öğrencileri, bağışçıları ile Gözen Holding
AŞ CEO’su İzzet Tükenmez (DŞ’78), Yönetim
Kurulu Üyesi Cem Bozyiğit (DŞ’78) ve DHB Bank
Genel Müdür Yardımcısı Ayten Türkmen (DŞ’79) katıldı.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
11
HABERLER
Darüşşafakalılardan üniversite giriş
sınavında yüzde 96’lık başarı
Darüşşafaka Lisesi’nden 2012
ÖSYS’ye katılan 58 öğrencinin
üniversitelere yerleşme durumları
ağustos ayında belli oldu. Buna
göre; 58 öğrenciden 52’si ülkemizde,
4’ü ise yurt dışında lisans programlarına yerleşti. Bir öğrenci 2 yıllık ön
lisans programına girerken, 2012
mezunlarımızın üniversite sınavında
başarı oranı yüzde %96 olarak
gerçekleşti.
Ayrıca Darüşşafaka Lisesi'ni
ikincilikle bitiren, 2012 Lisans
Yerleştirme Sınavı’nda da Matematik
Fen (MF) alanında Türkiye 63.’sü
olan ve İstanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) Mimarlık Fakültesi, Mimarlık
(İngilizce) Bölümü’nü tercih eden
Füsun Cemre Karaoğlan’ın 2012’de
İTÜ’ye kayıt yaptıran öğrenciler
içinde en yüksek LYS puanına sahip
olduğu açıklandı.
Yakacık Rezidans’ta nostalji rüzgârı
Yakacık Rezidans, bağışçılarının
anılarını tazelemek, onların,
geçmişlerine hoş bir yolculuk
yaparak hatıralarını rezidansta
yaşayan diğer üyelerle paylaş-
12
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
malarını sağlamak amacıyla,
30 Kasım 2012 tarihinde nostalji
gecesi etkinliği ve anı sergisi
düzenledi. Bağışçılarımızın geçmişlerine ait özel eşyalarını sergiledikleri etkinliğin sonunda ise rezidans
restoranında nostalji gecesi düzenlendi. Gecede bağışçıların geçmiş
yıllarına ait siyah beyaz
fotoğraflarından hazırlanan
“nostalji klibi” gösterildi. Program,
canlı müzik ve yemek eşliğinde
devam etti. Bu özel günün hayata
geçirilebilmesi için, Yakacık
Rezidans bağışçılarından, geçmişlerine ait özel eşyaları, düğün,
nişan gibi özel günlerine ait
objeleri, anılarını yansıtan ve aile
büyüklerine ait değerli eşyaları bir
ay öncesinden toplandı. Değerli anı
eşyaları, Yakacık Rezidans’ta gün
boyu sergilendi.
HABERLER
Darüşşafaka
bağışçılarıyla
buluştu
Darüşşafaka Cemiyeti, varlığını
borçlu olduğu bağışçılarına
şükranlarını sunmak ve onları
faaliyetleri hakkında bilgilendirmek
amacıyla 18 Ekim 2012 tarihinde
Darüşşafaka Eğitim Kurumları
Maslak Kampüsü’nde geleneksel
“Bağışçılar Günü” etkinliğini
düzenledi. İlki geçtiğimiz yıl yapılan
etkinlik, Türkiye’nin dört bir
köşesinden eğitimde fırsat eşitliğine
gönül veren hayırseverleri,
Darüşşafaka’da bir araya getirdi.
Darüşşafaka Rezidansları’nda
yaşayan bağışçıların yoğun ilgi
gösterdiği etkinliğe, Darüşşafaka
Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Yıldırım, Başkan Vekili
Talha Çamaş, Yönetim Kurulu
Üyeleri Beşir Özmen, Reha Yolalan,
Sertaç Ökten ve Betül Oran Akan,
Genel Sekreter Ahmet Buldam,
Darüşşafaka Lisesi Müdürü ve
Yaptıkları bağışlarla yaşamlarına
dokundukları öğrencilerle bir araya
gelen Darüşşafaka’nın misyonuna
gönül vermiş hayırseverlere,
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim
Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım
tarafından Cemiyet’in faaliyetlerini
içeren bir sunum yapıldı. 150 yıldır
bağışlarıyla Darüşşafaka’yı var eden
hayırseverlere şükranlarını sunan
Yıldırım, “Biz çocuklarımızı her
gördüğümüzde heyecanlanıyoruz.
Bu etkinlikle sizlerin de bu
heyecanı yerinde yaşamanızı,
Darüşşafaka’daki ruhu hissetmenizi
ve neye destek olduğunuzu
görmenizi istedik” dedi.
Kampüs Koordinatörü Adnan Ersan,
İlk ve Ortaokul Müdürü Çiğdem Kaya,
TÜYAP Genel Sekreteri Ferda
Tuncer, Darüşşafakalı öğretmenler
ve öğrenciler katıldı.
İlk olarak öğrencilerin rehberliğinde
okulu gezen bağışçılar, müze,
derslikler, kütüphane, planetaryum,
yemekhane, sanat atölyeleri, spor
tesisleri gibi alanları yakından
görerek, okuldaki sosyal ve eğitsel
çalışmalar hakkında bilgi aldı. Çeşitli
atölye ve kulüplerde çalışma yapan
öğrencileri ilgiyle izleyen bağışçılar,
okul gezisinden sonra kendileri için
düzenlenen törene katıldı.
Buluşmada, “Darüşşafaka Velilerini
Arıyor” kampanyası kapsamında
Darüşşafaka’da okuyan bir
öğrencinin bir yıllık eğitim gideri
olan 10.000 TL ve üzeri bağış
yaparak “Darüşşafaka velisi” olan
N. Yüksel Güçseli, Sinan Arıcı, İsmail
- Şehnaz Tiner, Togan Zeki Zeren ve
Eresin Turizm Tic. AŞ adına Müberra
Eresin’e veli sertifikaları;
Darüşşafaka mezunu üniversite
öğrencilerine burs veren Yakacık
Rezidans bağışçımız Nesrin Yılmaz’a
ise bir teşekkür belgesi takdim
edildi. Darüşşafakalı öğrencilerin
dans gösterisiyle renklenen
“Bağışçılar Günü,” hep birlikte öğle
yemeği yenmesiyle sona erdi.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
13
HABERLER
Darüşşafaka, eğitimde
fırsat eşitliğini uluslararası
uzmanlarla tartıştı
Darüşşafaka Cemiyeti, 150. yılında kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğini
uluslararası platformda tartışmaya açtı.
Türkiye’de fırsat eşitliğinin sembolü
olan Darüşşafaka Cemiyeti, kaliteli
eğitime erişimde fırsat eşitliğini
tartışmak üzere eğitim uzmanlarının
bir araya geldiği iki günlük
uluslararası bir konferans düzenledi.
150. kuruluş yılı çerçevesinde
gerçekleştirilen ilk etkinlik olan
“Kaliteli Eğitime Erişimde Fırsat
Eşitliği” başlıklı uluslararası
konferans, T.C. Milli Eğitim
Bakanlığı, Avrupa Birliği Türkiye
Delegasyonu ve Avrupa Eğitim
Vakfı'nın (European Training
Foundation) katılımıyla, 15-16 Kasım
2012 tarihlerinde TİM Gösteri
Merkezi’nde düzenlendi. Türkiye’de
kaliteli eğitime erişimde fırsat
eşitliği olgusunun Avrupa Birliği (AB)
perspektifi, diğer ülkelerdeki
mekanizma ve uygulamalar ışığında
masaya
yatırıldığı
14
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
konferansın açılış konuşmasını Milli
Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer
yaptı. Milli Eğitim Bakanı Dinçer,
“150. kuruluş yılını kutlayan
Darüşşafaka, ülkemizin en eski ve
köklü eğitim kurumlarının başında
geliyor. Bu değerli kurumumuz
kurulduğu günden bu yana kimsesizlerin kimsesi olmuştur. Sanat,
düşünce, bilim alanında öne çıkan
sayısız isim bu müessesenin çatısı
altında yetişti. Maddi imkânları
yetersiz binlerce öğrenci bu şefkat
evinin çatısı altında yatılı eğitim
hizmeti almıştır. Gerçekten de
Darüşşafaka’nın çocuklarımızın
hayatını değiştirmede anlamı ve
önemi toplumumuz açısından çok
büyüktür. Bugün de bu değerli
kurum 150. kuruluş yıl dönümü
kapsamında fırsat eşitliğinin önemini
öne çıkartan bir etkinlikle alanında
etkin ve önemli isimleri bir araya
getiriyor. Ümit ediyorum ki bu
buluşmadan bizlere ışık tutacak, yol
gösterecek değerli çözüm önerileri
çıkacaktır” dedi. AB Türkiye
Delegasyonu Baş Katibi, Mali
İşbirliği, Altyapı, Sosyal ve Bölgesel
Projeler Bölümü Başkanı Javier
Menendez Bonilla’nın da konuştuğu
konferansta, Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Emin Karip kaliteli
eğitime erişimde fırsat eşitliği
konusunda Türkiye’deki politika ve
mekanizmaları, Avrupa Eğitim Vakfı
Sosyal İçerme Uzmanı ve Ülke
Sorumlusu Lida Kita ise,
AB perspektifini ve
diğer ülkelerdeki
mekanizmaları
paylaştı.
HABERLER
Nice nice 89 yıllara Cumhuriyet
Darüşşafaka Eğitim Kurumları
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Töreni,
30 Ekim 2012 tarihinde Darüşşafaka
Ayhan Şahenk Spor Salonu’nda
yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün
önderliğinde başlayan Milli Mücadele
günlerinden bağımsız ve modern
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna
uzanan tarihimizi, dans ve müzik
eşliğinde sunan Darüşşafakalı
öğrenciler, törenin sonunda,
Cumhuriyetimize ve kurucusu
Atatürk’e sahip çıkacaklarına söz
verdi. Cumhuriyetimizin 89.
yıldönümünün coşkusunu İstanbul
Metrosu’na da taşıyan Darüşşafakalı
öğrenciler, akşam saatlerinde
İstanbul Metrosu Darüşşafaka
İstasyonu önünde konser verdi.
31 Ekim tarihinde ise Cumhuriyetin
ilk yıllarına tanıklık etmiş
Darüşşafaka Rezidans bağışçıları ile
eğitimlerine Darüşşafaka’da devam
eden bugünün gençleri, Yakacık
Rezidans’ta düzenlenen
Cumhuriyetimizin 89. yılı kutlama
etkinliğinde buluştu. Etkinliğin açılış
konuşmasını yapan Darüşşafaka
Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Yıldırım, Osmanlı
Devleti’nin ilerici paşaları tarafından
kurulan Darüşşafaka’nın tarihi
boyunca yenilikçi ve çağdaş yapısını
koruduğunu ve eğitimin günümüzde
her zamankinden daha fazla önem
kazandığını ifade ederek, “Kökleri
Osmanlı dönemine uzanan bir sivil
toplum kuruluşu olan Darüşşafaka,
Cumhuriyete ve getirdiği değerlere
inanmış, özümsemiş ve daima
yanında olmuştur” dedi.
Darüşşafaka’nın Atatürk ilkelerine
bağlı, düşünen, araştıran, çağdaş,
özgüvenli, topluma ve ülkesine karşı
Cumhuriyetin 89. yılı
Darüşşafaka Eğitim
Kurumları ve Darüşşafaka
Rezidansları’nda coşkuyla
kutlandı.
sorumlu aydın gençler yetiştirmeyi
hedeflediğini vurgulayan Yıldırım,
“Darüşşafaka, 150 yıldır eğitimin
önemine inanmış hayırseverlerin
bağışlarıyla eğitimde fırsat eşitliği
sağlıyor. Bu vesileyle sizlere ve
misyonumuza destek veren tüm
bağışçılarımıza bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz” diye konuştu.
Ardından söz alan 1921 doğumlu,
felsefeci, pek çok üniversitede felsefe
bölümünün kurulmasında görev
almış emekli Prof. Dr. Bedia Akarsu,
Atatürk’ün eğitime büyük önem
verdiğini belirterek “Öyle ki Sakarya
Büyük Taarruzu esnasında bile
Atatürk, Eğitim Şurası’nı toplamıştır”
dedi. Felsefeci Akarsu sözlerini şöyle
sürdürdü: “Atatürk, Türkiye insanının
düşünüş biçimini değiştirdi, insanları
düşünmeye yöneltti. Cumhuriyetin
getirdiği pek çok önemli kavram var.
Ama bence en önemlisi ‘düşünme’
kavramıdır. Düşünmenin yolunu açtığı
için Atatürk’e bir kez daha minnet
duyduğumu söylemek istiyorum.”
Darüşşafaka’nın bu alanda da çok
önemli bir boşluğu doldurduğunu
kaydeden Akarsu, “Darüşşafaka,
gerçekten düşünen gençler
yetiştiriyor” diye konuştu.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
15
HABERLER
Darüşşafakalıların velileri çoğalıyor
Darüşşafaka Cemiyeti’nin 2007 yılında başlattığı “Darüşşafaka
Velilerini Arıyor” programı, hayırseverlerin desteğiyle yoluna devam
ediyor. Program kapsamında geçtiğimiz yıl çok sayıda hayırsever,
“Darüşşafaka Velisi” oldu.
Yaklaşık altı yıl önce startı verilen
“Darüşşafaka Velilerini Arıyor”
programı, yeni velileriyle yoluna
devam ediyor. Program kapsamında
hayırseverler, Darüşşafaka’da eğitim
gören bir öğrencinin bir yıllık eğitim
gideri olan 10 bin lirayı karşılayarak
“Veli”; bir öğrencinin 10 yıllık eğitim
gideri olan 100 bin lirayı bağışlayarak
“Mezun Bağışçı”; iki öğrencinin
10 yıllık eğitim gideri olan 200 bin
lirayı karşılayarak, “Çifte Diplomalı
Bağışçı” payesi kazanıyor. Ayrıca
Daçkalı beş öğrencinin mezun
olmasını sağlayan 500 bin lirayı
bağışlayanlar “Temel Taş Bağışçı”
ve 10 öğrencinin eğitim hayatları
16
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
boyunca gideri olan 1 milyon lirayı
bağışlayanların isimleri ise “Kurucu
Bağışçı” payesiyle Darüşşafaka’nın
sütunlarında yaşatılıyor. Uygulamaya
konduğu 2007 yılından bu yana 15
“Kurucu”, 4 “Temel Taş”, 21 “Çifte
Diplomalı”, 34 “Mezun” ve 344 “Veli”
bağışçı sayısına ulaşan program
toplumun her kesiminden destek
görüyor.
Necla Koperler, Darüşşafaka’yı
desteklemeyi sürdürüyor
Lozan Antlaşması’nın mimarlarından
ve Atatürk'ün en güvendiği hariciyecilerden Tevfik Kamil Koperler’in kızı
Necla Koperler, “Darüşşafaka
Velilerini Arıyor” programı
kapsamında 10 öğrencimizin 10 yıllık
eğitim masraflarına karşılık gelen
tutarı bağışladı. Teyzeleri KutsiyeSeniye Ömeri’nin anısına bu bağışını
yapan Koperler, iki teyzesinin
isimlerini Darüşşafaka’nın “Kurucu
Bağışçıları” arasına yazdırdı. Aynı
zamanda Darüşşafaka’nın vasiyet
bağışçısı olan Koperler, 2010 yılında
da “Kurucu Bağışçımız” olmuştu.
Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim
HABERLER
Kurulu Başkanı Zekeriya Yıldırım,
toplam 20 öğrencimizi mezun edecek
olan Koperler’i 18 Eylül’de evinde
ziyaret ederek, teşekkür plaketini
takdim etti.
Aralık’ta vefat eden Yalçın Koreş’in
ismi bugün Darüşşafaka’nın
sütunlarında yaşatılıyor.
Yalçın Koreş, “Kurucu
Bağışçımız” oldu
Program kapsamında Darüşşafaka’yı
destekleyen Mehmet Zorlu Vakfı,
Nejdet-Marianne Baysan,
A. Serdar Saatçıoğlu ve Gitti Gidiyor
Bilgi Teknolojileri San. Tic. AŞ’ye
sertifikaları, 28 Ağustos’ta takdim
edildi. Darüşşafaka’da okuyan iki
öğrencinin 10 yıllık eğitim giderilerini
karşılayan Mehmet Zorlu Vakfı adına
Yürütme Kurulu Üyesi İbrahim
İnceçam“Çifte Diplomalı Bağışçı”,
Nejdet Baysan (DŞ'74) ile eşi
Marianne Baysan “Mezun Bağışçı”,
Serdar Saatçıoğlu (DŞ'74) “Mezun
Bağışçı” ve Gitti Gidiyor Bilgi
Teknolojileri San. Tic. AŞ adına
İdari İşler Sorumlusu Mehmet Köse
“Veli” sertifikalarını törenle aldılar.
“Darüşşafaka Velilerini Arıyor”
programı kapsamında 10
öğrencimizin 10 yıllık eğitim
masrafını karşılayan iş adamı Yalçın
Koreş, Darüşşafaka’nın “Kurucu
Bağışçı”ları arasına katıldı. 2
“Çifte Diplomalı”, “Mezun” ve
“Veli” bağışçıları
Yakacık bağışçısı Nesrin
Yılmaz, mezun bağışçı oldu
Yakacık Rezidans üyesi Nesrin
Yılmaz, Darüşşafakalı bir öğrencinin
10 yıllık eğitim giderlerini karşılayarak, “Mezun Bağışçı” unvanını aldı.
Darüşşafakalı öğrencilerin eğitimle
yaşamlarının değişmesine katkıda
bulunan Yılmaz’a “Mezun Bağışçı
Sertifikası”, 24 Temmuz’da takdim
edildi.
Senarist Melek Gençoğlu,
Darüşşafaka velisi oldu
Aşk-ı Memnu, Fatmagül’ün Suçu Ne,
Kuzey Güney gibi izlenme rekorları
kıran dizilerin senaristi Melek
Gençoğlu, Darüşşafaka’da okuyan
bir öğrencinin bir yıllık eğitim
giderlerini karşılayarak, “Velimiz”
oldu. Gençoğlu’na sertifikası
7 Ağustos’ta takdim edildi.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
17
PORTRE
“Hayatımın en doğru kararı…”
“Geçmişe baktığımda pek çok hatam olduğunu görüyor, hayatımın en doğru kararının
Darüşşafaka Rezidansları’na geçmek olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz yaz, gazeteyi
açtığımda Darüşşafaka’nın bağışçılarının ruhuna okutacağı mevlidin ilanını gördüm.
Kendi kendime ‘Arkamızdan dua edecek bir Darüşşafaka var’ dedim. Bunu bilmek
bana huzur veriyor. Darüşşafaka’nın sonsuza kadar yaşaması gerektiğine inanıyorum,
bu nedenle elimden geldiğince desteklemeyi sürdürüyorum.”
18
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
ZEHRA BİRGÜL MUTLUAY
İstiklâl Savaşı'nda Anadolu'da çıkan
iç isyanları bastırmada ve işgale
direnen Türk güçlerine silah temin
etmede önemli hizmetleri geçen Mut
Müftüsü Nadir Mutluay’ın torunu ve
İstanbul Belediye Yazı İşleri Müdürü
Kemal Mutluay’ın kızı olan Zehra
Birgül Mutluay, bugün yaşamını
Maltepe Rezidans’ta sürdürüyor.
Zehra Hanım, İkinci Dünya Savaşı’nın
sonlarında İstanbul’un Çarşıkapı
semtinde doğuyor. Orta ve lise
eğitimini İstanbul Kız Lisesi’nde
tamamlıyor. Ardından İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne
devam ediyor. Bu kararında Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde
okumuş babasının, Fatih Sulh
Hakimliği yapmış dedesinin etkisi
olsa da asıl belirleyici hiç yitirmediği
adalet duygusu oluyor. İki yıl hukukta
okuduktan sonra yeniden sınava
giren Zehra Hanım, bu kez de aynı
üniversitenin fen fakültesini
kazanıyor. 1998’de önce hayatındaki
en büyük destekçisi ablasını
ardından annesini yitiriyor. Art arda
yaşadığı bu iki büyük kayıp
karşısında kendini yapayalnız
hisseden Zehra Hanım, kendi
tabiriyle “hayatının en doğru
kararını” alarak beş yıl önce
rezidansa yerleşiyor ve yepyeni
bir başlangıç yapıyor.
Maltepe Rezidans’taki dairesinde
ziyaret ettiğimiz Darüşşafaka’nın
hem rezidans hem de kurucu
bağışçısı Zehra Hanım, gülen yüzü ve
zarafetiyle bizi karşıladı. Zevkine
göre yeniden dizayn ettiği dairesinde
bizi ağırlayan Zehra Hanım, ilk önce
masanın üzerindeki çiçeği
göstererek, “Bunu Darüşşafaka
doğum günümü kutlamak için
gönderdi. Sağ olsunlar, her yıl
gönderiyorlar. Biz unutuyoruz,
onlar unutmuyor” diyerek
sohbete başlıyor.
1954 Mayıs’ı Gülhane Parkı Bahar ve Çiçek Bayramı Şenliği’nin açılışında Birgül Mutluay,
dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Reisi Fahrettin Kerim Gökay’la birlikte...
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Tabii… 1944’te, Çarşıkapı’da
doğmuşum. Ablam dört yaşındaymış.
Babam ile annemin arasında 16 yaş
fark vardı. Annemin babası Fatih Sulh
Hakimi imiş, hatta İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin
13. mezunu imiş. Onu 1936 yılında
kaybetmişiz. Babam ise Mersin’in
Mut kazasında doğmuş. Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden
ayrılmış, aydın bir insandı. Onu hep
kitapları ve daktilosuyla hatırlarım.
Babamın babası Nadir Mutluay,
İstiklal Savaşı’nda büyük fayda
göstermiş bir kimse imiş. Konya,
Bozkır ve Ermenek isyanlarının
bastırılmasında etkili olmuş. Öyle ki
Atatürk, 22 Ekim 1920 tarihinde
kendisine telgrafla teşekkür etmiş.
Dedemi hiç görmedim. Allah rahmet
eylesin ama kendisini tasvip
etmediğim bir yönü var. Şöyle ki,
müftü muavini iken esas müftü vefat
etmiş. Dedem de merhumun
hanımını, ikinci eş olarak almış.
Babaannem çok üzülmüş. Ailemizde
sadece babamın babası iki kere
evlenmiş ve babaannemi çok üzmüş.
Bu nedenle dedeme hâlâ kırgınım.
Çarşıkapı’dan ben yedi yaşındayken
Laleli’ye taşındık. Doğduğum o
apartman hâlâ duruyor. Her sene
gidip bakıyorum. İnsan doğup,
büyüdüğü evi unutamıyor.
İstanbul’un tarihi semtlerinde
doğup, büyümüşsünüz. O yıllarda
İstanbul nasıldı?
Çok güzeldi. Hele komşuluklar
bambaşkaydı. Çarşıkapı’da Ermeni
kökenli vatandaşlarımız çoğunluktaydı. Fakat dil, din, ırk bizim için
hiçbir zaman sorun yaratmadı.
Örneğin; annemin kardeş olarak
kabul ettiği Ermeni kökenli bir hanım
vardı. Adı Nurise idi… Biz ona “Nono”
derdik. Hâlâ da görüşürüz. Hiç
unutmam, babam hastaneye
kaldırıldığında ilk o gelmişti, o
hastaneden ayrıldıktan kısa bir süre
sonra babam vefat etmiş, Nurise
Hanım, evine vardığında bu haberi
alır almaz tekrar yanımıza gelmişti.
Yıllar sonra ABD’ye gittiğimizde
orada yaşayan oğluyla birlikte Nono
bizi ziyaret etti. İşte o yıllar böyle
güçlü komşuluklar vardı.
Eğitim hayatınıza ilişkin bilgi verir
misiniz?
Ortaokuldan itibaren İstanbul Kız
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
19
PORTRE
Lisesi’nde okudum. Fakat İngilizce
bölümü dolu olduğu için Almanca
bölümüne gittim ve Almancadan
ötürü ortaokulda sıkıntı çektim. Öyle
ki kendi kendime “okul bitince
Almancayı unutacağım” diye karar
almıştım. Liseden sonra İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne
girdim. Babamın ve dedemin hukuk
eğitimi almış olmalarından
etkilenmiştim. Bir de çok adildim.
Rahmetli ablam hep “Sende
Hz. Ömer’in adaleti var” derdi. İki yıl
hukuka devam ettim ama ortamı
beğenmedim. Ne derslere ne
sınavlara girdim. O sırada evlendim.
Eşim, tıp fakültesinde okuyordu.
Aramızda kültür farkı çok fazlaydı, bu
nedenle kısa bir süre sonra boşandık.
1968’de yeniden üniversite sınavına
katıldım, bu kez de Fen Fakültesi
Botanik Bölümü’nü kazandım. Ancak
büyük bir şanssızlık eseri o yıl,
botanik bölümünde yönetmelik
değişti ve zooloji mecburi ders oldu.
Benim de hayatta haz etmediğim şey
böceklerdir. Tabii zooloji dersinde
böceklerle haşır neşir olmak
zorundaydık. Sırf bu yüzden zooloji
derslerine girmedim, sonradan aftan
yararlanarak fen bilimleri fakültesi
diploması aldım.
Mesleğinizi yaptınız mı?
Hayır… Çünkü annem evde yalnızdı ve
benim evle ilgilenmem gerekiyordu.
Tabii biraz da yapı meselesi… Mesela
ablam hep okumayı severdi, bense
evle ilgilenmeyi… Öyle ki okula
başlamadan önce hep terzi olacağımı
söylerdim. Hatta terzihanemin ismini
bile koymuştum: Yüksel Terzi…
Babam da benim için kartvizit
bastırmıştı. Yüksel Terzihanesi’nin
sahibi Zehra Birgül Mutluay…
Ortaokuldayken bile öğretmenler
sorduğunda terzi olacağımı
söylerdim.
20
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Doğup büyüdüğü, aile
yadigarı evini Darüşşafaka’ya
bağışlayarak, Darüşşafaka’nın
“Kurucu Bağışçıları” arasına
adını yazdıran Zehra Birgül
Mutluay, “Darüşşafakalı
öğrencileri her gördüğümde
Darüşşafaka bağışçısı
olmaktan gurur duyuyorum.
Bu yıl, mezuniyet törenine
katıldım. Sahnede 58 ışıl ışıl
genç duruyordu. Onların
konuşmalarını dinledim. Zeki,
terbiyeli ve iyi eğitimli oldukları her hallerinden belliydi.
Gönlüm çok rahat,
çünkü biliyorum yaptığımız
bağışlarla aydınlık gençler
yetişiyor” diyor.
Ablanızla ilişkiniz nasıldı?
Çok yakındık, hem de çok… Ablam
mükemmel bir insandı… Adı Neşe
idi. Okuyanları, çalışanları çok
severdi. O da İstanbul Kız Lisesi
mezunuydu. Maalesef varlık içinde
koleje gidemedi. Çünkü 50’li yıllarda
Halk Partisi seçimi kaybedip,
Demokrat Parti gelince ekonomi
bozulmuş. Bizimkiler de o dönemde
ablamı koleje gönderememiş. Onun
koleje gidememesi hala içimde bir
ukdedir. Ama çok çalışkan ve
kabiliyetli biriydi. İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türkoloji Bölümü’ne girdi. 1962
yılında hat üstadı ve aynı zamanda
hocası olan Prof. Dr. Ali Alparslan ile
evlendi. 22 yaşındaydı, eşi ise 40...
Ardından eşi Londra Üniversitesi
Türkoloji Bölümü’ne hoca olarak
gitti. Ancak ablam, eğitimine devam
ettiği için onunla birlikte gitmedi.
Bölümünü birincilikle bitirdi, tezini
de Türkiye’ye döndüğünde Uygurca
konusunda verdi. 1963’te ablam da
İngiltere’ye gitti. Bu vesileyle ben de
İngiltere’ye gittim. Bu benim ilk
yurt dışı seyahatimdir. 1964’ün
Eylül’ü idi.
ZEHRA BİRGÜL MUTLUAY
Uzun süre ABD’de yaşadığınızı
biliyoruz. Bu süreç hakkında bilgi
verir misiniz?
Ablamın içinde hep kolejde
okuyamama üzüntüsü vardı. Bu
nedenle oğlumu koleje verdi. 1991
yılında da dil kursu için oğlumu,
ABD’ye gönderdik. Onunla birlikte biz
de gittik. Oğlum lise tahsilini
ABD’de tamamladı. Bu vesileyle sık
sık ABD’ye gittim. Hatta 1993’te
ABD’de ev aldık. Elli yaşımda ben de
İngilizce öğrenmek için kursa gittim.
Sizi tanıyan herkes seyahat etmeyi
çok sevdiğinizi söylüyor…
Evet... Sırf bu yüzden hostes olmayı
istemiştim. Liseyi bitirdiğimde,
ortaokul mezunları hostes oluyordu.
Ama annem müracaat etmeme izin
vermedi. Gitmediğim ülke kalmadı
gibi… Abdülhak Hamit Tarhan’ın
Makber şiirini çok severdim. O şiiri
yazdığı eşi Fatma Hanım’ın mezarını
ziyaret etmek için Beyrut’a gittim
fakat bulamadım. Nazım Hikmet’e
çok kızardım. Fakat birgün onun
hayatını, şiirlerini okudum, ben de
ABD’de vatan hasreti çektiğim için
onu anladım. Moskova’ya gittiğimde
onun mezarını da ziyaret ettim.
Babanızı 1965’te yitiriyorsunuz
değil mi?
Evet, 23 Şubat 1965’te babam vefat
etti. Annemle yalnız kaldık. Ne yazık
ki ablamın evliliği de uzun sürmedi.
Böylelikle üçümüz birlikte yaşamaya
başladık. Ablam, Yapı Kredi
Bankası’na girdi ve orada dış işleri
kambiyo müdürlüğünden emekli
oldu. 1978’de ikinci evliliğimi yaptım,
1979 yılında da oğlum doğdu. Eşimle
1990 yılında boşandık.
Darüşşafaka Rezidansları’yla nasıl
tanıştınız?
Darüşşafaka’yı Fatih’teki okulundan
ötürü bilirdim. Ancak rezidanslarından haberim yoktu ve hayatımın en
kötü döneminde Darüşşafaka’nın
rezidanslarından haberdar oldum.
Şöyle ki, 1998 yılında ABD’deydim.
Annem ve ablam da yanıma geldi.
Uzun bir aradan sonra yine üçümüz
bir araya gelmiştik. Ancak 29 Kasım
1998 tarihinde ablamı kaybettim.
Annem orada kalmayı istemedi.
Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyorken
29 Mart 1999’da da annemi
kaybettim. Ardından oradaki evi
satılığa çıkardım. Satıştan elde
edilecek parayı, Türkiye’ye
getirememe ihtimaline karşı bu
paranın çeşitli yardım kuruluşlarına
bağışlanmasını içeren bir de vasiyetname hazırladım ve Türkiye’ye
döndüm. Onları art arda yitirmek
benim için çok sarsıcı oldu. Birden
yapayalnız kalıvermiştim. Oğlum da
büyümüş babasıylaydı. Birgün
televizyonda Darüşşafaka Maltepe
Rezidans’ın reklamını izledim.
Hemen telefon açtım, broşürlerini
istedim. Ardından 61 yıllık arkadaşım
Bedriye Hanım ile birlikte gelip
gezdim. O sırada Amerika’daki ev
satılmıştı ve paranın transferinde de
sorun çıkmamıştı. Böylece rezidans
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
21
PORTRE
üyesi oldum. İlk yıl gelmedim, ama
sağlık sorunlarım ortaya çıkınca
rezidansa geçtim.
Rezidansta günleriniz nasıl geçiyor?
Öncelikle burada tembelliğe alıştık.
Ben hep evi çekip çeviren olmuştum
ama buraya geldikten sonra elimi işe
sürmez oldum. Her şey hazır
önümüze geliyor. Bu nedenle zamanı
dilediğimiz gibi kullanıyoruz.
Televizyon seyrediyorum,
aktivitelere, gezilere katılıyorum.
Buranın güzel yanlarından biri de
özgürsünüz. Dilediğiniz zaman gelip
kalıyorsunuz. Ben yazları, genelde
yazlığımda geçiriyorum.
duygulandım, gururlandım.
Çocuklarımın okumasına katkım
varsa ne mutlu bana…
Beş yılın ardından rezidansta
yaşama kararınızı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Çok doğru bir karar vermişim. Çok
memnunum. Eminim ablam da
hayatta olsaydı, o da aynı şeyi
yapardı. Geçmişe baktığımda pek çok
hatam olduğunu görüyor, hayatımın
en doğru kararının Darüşşafaka
Rezidansları’na geçmek olduğunu
düşünüyorum. Mesela geçtiğimiz yaz,
gazeteyi açtığımda Darüşşafaka’nın
bağışçılarının ruhuna okutacağı
mevlidin ilanını gördüm. Kendi
kendime “Arkamızdan dua edecek
bir Darüşşafaka var” dedim. Bunu
bilmek bana huzur veriyor.
Darüşşafaka’nın sonsuza kadar
yaşaması gerektiğine inanıyorum, bu
nedenle elimden geldiğince desteklemeyi sürdürüyorum.
Darüşşafakalı öğrencileri nasıl
buluyorsunuz?
Onları her gördüğümde Darüşşafaka
bağışçısı olmaktan gurur duyuyorum.
Bu yıl, mezuniyet törenine katıldım.
Sahnede 58 ışıl ışıl genç duruyordu.
Onların konuşmalarını dinledim.
Zeki, terbiyeli ve iyi eğitimli oldukları
her hallerinden belliydi. Gönlüm çok
rahat, çünkü biliyorum yaptığımız
bağışlarla aydınlık gençler yetişiyor.
Evet, aynı zamanda Darüşşafaka’nın
“Kurucu Bağışçısı” oldunuz..
Kesinlikle bir paye almak için bağış
yapmadım ama öyle olmuş. Çok
Darüşşafakalı öğrencilere mesajınız
var mı?
Hepsini çok takdir ediyorum. Evet,
Darüşşafaka onlara çok iyi eğitim
fırsatı sunuyor ama onlar da bu
fırsatı değerlendiriyorlar. Bu yıl
sınavda Türkiye 63.’sü bir
Darüşşafakalıydı. Nasıl büyük bir
mutluluk oldu bu başarı bana bir
bilseniz… Kendi çocuğum böyle bir
başarıyı elde etseydi anca bu kadar
sevinirdim. Tabii, gönlüm Türkiye
biricisinin de Darüşşafaka’dan
çıkmasını istiyor.
Nadir Mutluay kimdir?
1879’da doğan Nadir Mutluay, 1895 yılında
Mut Rüşdiyesini bitirdi. 1910 yılında Mut
Müftüsü olarak atandı. 32 yıl boyunca bu
görevini sürdürdü. 1945 yılında vefat etti.
Nadir Bey, 1 Kasım 1919 tarihinde Mut
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurdu.
Konya'da 12. Kolordu’nun milislere tahsis
ettiği silahları teslim alıp Kuvayımilliyecilere dağıttı. Silahlar
yetersiz gelince Mondros Mütarekesi gereği Osmanlı
Ordusu’nun Anamur, Gülnar ve Silifke’deki birliklerinden
toplanmış ve Mut Jandarma depolarında bekletilen silahları
almak için Cemiyet, Nadir Beyi görevlendirir. Nadir Bey
Kaymakam'dan silahları ister. Kaymakam kendisine şu cevabı
verir: "Biz Almanlar ve Avusturya-lılarla beraberken yenildik.
Anadolu yalnız başına bu koca devletlerle nasıl başa çıkacak.”
22
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Nadir Bey'in aşağıdaki sözü üzerine Kaymakam silahları teslim
etmeye razı olur: “Beyefendi, meselenin dıştan görünüşü aynen
buyurduğunuz gibidir. Ancak, vatanını kurtarmak uğruna
kellesini koltuğuna alan bir milletle hiçbir kuvvet başa
çıkamaz.” Milli Mücadeleye destek veren Nadir Bey’e Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Bey, 22 Ekim 1920
tarihinde kendisine telgrafla şu cümlelerle teşekkür etmişti:
“Vatanımızın kurtarılması ve milli bağımsızlığımızın korunmasını hedef alan mukaddes davamızı çürütmek maksadıyla
düşmanlarımızın teşvikleri sonucu meydana gelen isyan
olaylarını bastırmak ve bu suretle milletimizin birliğini temin
uğrunda gösterdiğiniz vatan sevgisiyle dolu hizmetleri büyük
bir memnuniyetle haber aldım. Harcadığınız fedakârane çalışmalara teşekkür, elde ettiğiniz muvaffakıyetten dolayı zat-ı
âlinizi tebrik ederim.”
Hayata sımsıkı sarılacağınız
yeni yuvanız
Darüşşafaka Rezidansları, üyelerinin kişisel alanlarını
koruyarak yaşayabilecekleri, zevkli, modern, sıcak,
güvenli yaşam alanları olarak tasarlandı. Rezidanslar,
sakinleri için bir yandan sıcak bir ev ortamı, diğer
yandan da tüm gereksinimlerini karşıladıkları güvenli
bir yaşam alanı sunuyor.
Rezidanslar hem bünyesindeki uzman sağlık ekibiyle
bağışçılarına sağlık hizmeti veriyor hem de Türkiye’nin
önde gelen sağlık kuruluşlarında tedavi olanağı
tanıyor.
DARÜŞŞAFAKA YAKACIK REZİDANS
Tel: 0216 452 00 02 • Fax: 0216 451 63 96
E-mail: [email protected]
DARÜŞŞAFAKA ŞENESENEVLER REZİDANS
Tel: 0216 380 48 68 - 380 46 97-98 • Fax: 0216 445 63 72
E-mail: [email protected]
DARÜŞŞAFAKA MALTEPE REZİDANS
Tel: 0216 457 89 00 • Fax: 0216 457 93 51
E-mail: [email protected]
DARÜŞŞAFAKA URLA REZİDANS
Tel: 0232 754 73 80 • Faks: 0232 754 69 99
E-mail: [email protected]
Sizin için “sağlıklı, güvenli ve mutlu
bir gelecek” çocuklarımız için
“aydınlık bir gelecek” demek!..
Ayrıntılı bilgi almak ve Rezidanslarımızı ziyaret etmek için lütfen
bizi arayın. Sizi evinizden aldırıp, Rezidanslarımızda konuk edelim.
İLETİŞİM:
Rezidans ve Vasiyet Bağışları Birim Yöneticisi İlknur Kuzgun
GSM: 0532 264 86 58 • [email protected]
www.darussafaka.org
[email protected]
PORTRE
“İyi ki geldik, iyi ki burası var”
Bolu’ya hizmetleriyle tanınan
hayırsever mimar ve sanayici,
merhum İzzet Baysal’ın yeğeni
Ahmet Baysal ve eşi Solmaz
Baysal, 2003’ten beri
Darüşşafaka Yakacık
Rezidans’ta yaşamlarını
sürdürüyor. Kendilerini
Darüşşafaka’nın yoğun ve titiz
ilgisine bıraktıklarını söyleyen
Baysal çifti için rezidans
yaşamının sağladığı en önemli
avantaj, emniyette olma hissi…
24
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
1929’da Bolu’da doğan Ahmet
Baysal, 1947’de Galatasaray
Lisesi’nden, 1952’de İTÜ İnşaat
Fakültesi’nden mezun oldu. 1954
yılından itibaren amcası Yüksek
Mimar İzzet Baysal’ın kurduğu İzsal
Döküm Sanayii AŞ’de 40 yıl süreyle
yatırım mühendisliği, teknik
müdürlük ve genel müdürlük
görevlerinde bulundu. 1986 yılında
amcasıyla birlikte İzzet Baysal
Vakfı’nı kuran Ahmet Baysal,
amcasının 2000 yılındaki vefatından
sonra Vakfın Yönetim Kurulu
Başkanlığını üstlendi. Kendisi gibi
Bolu sevdalısı olan eşi Solmaz
Baysal ise, lise eğitimini, Erenköy ve
Kandilli liselerinde tamamladı.
Bolu’nun tanınmış ailelerinden olan
ve eskiye dayanan tanışıklıkları
bulunan Atay ve Baysal ailelerinin
çocukları Solmaz ve Ahmet
birbirlerini daha gençlik yıllarında
tanımış ve zamanla arkadaşlıkları
nişanlılığa ve 1958’de de evliliğe
dönüşmüş. Baysal çiftini, 54
yıllık birlikteliklerinin
son dokuz yılını
geçirdikleri mutlu
yuvaları Yakacık
SOLMAZ - AHMET BAYSAL
Rezidans’ta ziyaret ettik ve
rezidanstaki yaşamlarını dinledik.
Amcanız İzzet Baysal, Türkiye’ye
çok hizmetler yapmış bir hayırsever
ve siz de kurucularından olduğunuz,
amcanızın adını taşıyan Vakfın halen
başkanlığını yürütüyorsunuz.
İzzet Baysal Vakfı’ndan kısaca
bahsedebilir misiniz?
Ahmet Baysal: Rahmetli amcam
İzzet Baysal farklılıklar adamıydı.
Tüm varlığını hiç tereddütsüz
Bolululara adamıştır. İzzet Baysal
Vakfı ülkemizde bir şehir halkına
adanmış ilk ve tek vakıftır. Amcamın
en büyük karakteri, israf düşmanı
olmasıydı. Bardağında su
bırakmazdı. İzzet Baysal Vakfı,
kurucusu rahmetli amcamın vakfa
verdiği varlıklarıyla Bolu’ya eğitim ve
sağlık alanında 25 yıldır hayır işliyor.
Bugüne kadar Bolu’da yaptığımız
eğitim ve sağlık tesislerinin sayısı
130’u buldu. Abant İzzet Baysal
Üniversitesi de vakfın kurduğu ve
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel
tarafından Sayın İzzet Baysal’a verilen T.C. Devlet
Üstün Hizmet Madalyası 4.10.1994 Bolu
devlete armağan ettiği bir
üniversitedir.
Darüşşafaka Rezidansları ile ne
zaman tanıştınız ve burada
yaşamayı hangi nedenlerle tercih
ettiniz?
Ahmet Baysal: Bizim vakfın da
devlete armağan ettiği iki huzurevi
var. Biri İstanbul, diğeri ise Bolu’da.
Biz, Darüşşafaka Rezidansları’nı
tesadüfen tanıdık. 2003 yılında
buradaki yaşamı çok iyi bilen bir
dostumuz, eşimle beni buraya davet
etti. Buradaki yaşamı, rahatlığı,
yaşlılara gösterilen özenli bakımı
gördükten sonra anında karar
verdik. O gün buraya sadece
gezmeye gelmiştik. Bizim
çocuğumuz yok. Derhal dedik, neden
daha yaşlanmayı bekleyelim?
Burada böyle bir yaşam olanağı
varken... İmkânımız da var, hem
kendimize bakılacak, en mühimi de
verdiğimiz o katkıyla öğrencilere
imkânlar sağlanacak. İkinci
baharımızı, sağlıklı ve
Darüşşafaka’nın gösterdiği sıcak
ilgiyle yaşıyoruz. Darüşşafaka’nın
bizlere verdiği sağlık bakımı
sayesinde, Türkiye yaş ortalamasının
üstüne çıktık.
Solmaz Baysal: Buradaki yaşantımız
çok güzel. Eskiden evlerde yaşlılara
güzel şekilde bakılıyordu, ama
yalnızken evde bu çok zor. Çocuklar
dağılmış, bunu annemden,
teyzemden gördüm. Ama böyle bir
yerde kendini çok emniyette
hissediyorsun. Burada itinalı bir
bakım var. Bunu ilk günden anladık
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
25
PORTRE
ve hemen kararımızı verdik. Yani hiç
gözümüz arkada kalmadı. Çok
rahatız. Allah razı olsun böyle bir
hizmeti düşünenlerden. Güzel bir
yaşlılık geçiriyoruz. Daha ne
isteyelim Allah’tan? Ufacık bir
sıkıntımız olsa bakıyorlar. Onun
verdiği rahatlık var üstümüzde...
fon gelirlerinin çocukların eğitiminde
kullanılması şartına bağlayabilirler.
Bunun sizin vasıtanızla buradaki
hayırsever arkadaşlara duyurulmasında büyük fayda görüyorum.
Darüşşafaka, çok güzel hizmetler
veriyor. Neden bu hizmetleri alanlar
olarak bunu yaratmıyoruz?
Darüşşafaka’nın eğitimde fırsat
eşitliği misyonuna destek olmak
sizin için neler ifade ediyor?
Bizler buraya kendi hayatımızı bir
şekilde idame ettirmek için geldik
ama en büyük kıvancımız, buraya
yaptığımız bağışla Darüşşafaka’da
okuyan çocuklara da az çok katkı
vermemiz. Elimizden geldiği kadar
Darüşşafaka’ya katkı vermeye devam
ediyoruz ve bundan çok mutlu
oluyoruz. Bugün Darüşşafaka o
kadar güzel bir hizmet yapıyor ki…
Hakikaten karşılıksız veren bir
kurum. Takdir edilecek ve
övünülecek bir hareket. Bunun
çoğalması lazım.
Rezidanstaki sosyal yaşantınızdan
bahsedebilir misiniz? Buradaki
yaşamınızdan memnun musunuz?
Solmaz Baysal: Yeşilköy’deki
evimizde kalırken son zamanlarda
bazı yerlere katiyen gidemiyorduk,
tiyatroya gidemiyorduk, gece dönüşü
Darüşşafaka Rezidansları’nda
yaşayanlar, varlıklarını şimdiden
Darüşşafaka’ya bağışlayabilirler.
Şahsen eşimle yaptığımız bir örneği
anlatmak isterim. Biz, 2008 yılında
İzzet Baysal Vakfı’na bir miktar
şartlı bağış yaptık. Bu bir banka
mevduatıydı. Vakıf hesaplarında
Solmaz ve Ahmet Baysal Fonu ismi
altında kayıtlıdır ve devam eder.
Vasiyetimizi de şimdiden bu fona
ilave edilmek üzere vakfa yaptık ve
şu şartı koyduk: “Vakıf, her sene bu
fonun gelirlerini vakfın amaçları
doğrultusunda harcayacak.” Varlıklı
kimseler eğer kendilerinden sonra
da bir çocuğu okutmaya devam
etmek istiyorsa, bugünden maddi
imkânları doğrultusunda
Darüşşafaka hesaplarında kendi
isimlerine bir fon oluşturabilir ve
vasiyetlerini de bu fona ilave ederek,
26
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
bilet alması zordu. Mesela, burada
bizi gezmelere götürüyorlar. Tiyatro,
müzik, sinema… Bazen boş gün
arıyor insan, yani o kadar oyalıyorlar.
Resimlerimi yapmak için vakit
ayırmak istiyorum, bulamıyorum
bazen. Ayrıca, aklımız yerinde olduğu
müddetçe serbestiz, istediğimiz yere
gidiyor, geliyoruz.
Karışan yok. Aklımız yerinde olmasa,
ona da bulmuşlar bir çare. O emniyet
de var üstümüzde. Onun verdiği bir
rahatlık var. Yani, birgün pişman
olmadık yaptığımız işten, çok
mutluyuz.
SOLMAZ - AHMET BAYSAL
Solmaz Hanım, çok güzel resimler
yaptığınızı duyduk. Sizden resim
çalışmalarınızla ilgili de bilgi almak
isteriz. Sanıyorum resim yapma
yeteneğinizi burada keşfetmişsiniz.
Doğru mudur?
Resim öyle bir şey ki, biraz üstünde
durulursa öğrenilebilir. Fazla
yetenek gerekmiyor. Yetenek isteyen
resimler ayrı. Portreler örneğin...
Ama bundan büyük zevk alıyorum.
Kendimi kaybediyorum, yemeği
unutuyorum. Bana ilaç gibi geliyor.
Buradaki hocamız Gazel Hanım’a
bana bu yolu açtığı için teşekkür
borçluyum. Çok memnun olduğum
İzzet Baysal Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baysal,
“İkinci baharımızı, sağlıklı ve Darüşşafaka’nın gösterdiği sıcak
ilgiyle yaşıyoruz. Darüşşafaka’nın bizlere verdiği sağlık bakımı
sayesinde, Türkiye yaş ortalamasının üstüne çıktık.”
bir uğraş. Boş kalmıyorum, onunla
kendimi unutuyorum.
Rezidansta resim yapmaya nasıl
başladınız?
Ben daha önce elime fırça bile
almamıştım. Gazel Hanım beni teşvik
etti ve öyle başladık. İlk yaptığım
resimler de güzel oldu. Bugün
toplam 84 adet resmim var.
Resimlerimi Bolu’ya da götürüyor,
orada yaptırdığımız binalara
veriyoruz.
Resimlerinizin bir kısmının
satışından elde edilen geliri bu yıl
Darüşşafaka’ya bağışladınız ve
“Darüşşafaka Velisi” oldunuz...
Evet, “Darüşşafaka Velisi” olduğum
için çok mutluyum. Geçen yıl
resimlerimin satışa çıkarıldığı bir
kermes yapıldı. Eşimizi, dostumuzu
da davet ettik. Orada resimlerim
satıldı. Elde edilen geliri,
Darüşşafaka’da okuyan
çocukların eğitimine bağışlamak
benim için kıvanç verici. Bazen
burada çalışanlar resimlerimin
önünde durup uzun uzun
seyrediyorlar. Böyle durumlarda
hediye ettiğim de oluyor. Çünkü
“çok beğendi, saklar” diyorum. O da
beni memnun ediyor. Akşamları da
örgü örerim. Çocuk hırkaları falan,
onlardan da çok satıyorum. Boş
durmuyoruz yani.
Burada keyifli bir yaşam
sürdüğünüzü söyleyebilir miyiz?
Ahmet Baysal: Bundan daha keyiflisi
olmaz bu yaşta. Biz Yeşilköy’de
oturmaya devam etseydik, bu yaşta
ne bir tiyatroya, ne sinemaya
giderdik. Bizim burada her hafta
etkinlik var. İlan ediyorlar. Mesela
hanımların en çok sevdiği, haftada
bir gün mutlaka bir alışveriş merkezi
ziyaret ediliyor.
Nereye gidersek, hemşire ve doktor
nezaretinde gidiyoruz. Çok güzel
arkadaş gruplarımız var. Bir çay
saatine gelin buraya, sohbeti
görün...
Solmaz Baysal: Herkesin hayatı
güzel geçiyor burada. “Niye geldim”
diyeni daha duymadım. “İyi ki geldik,
iyi ki burası var” diyorlar.
Ahmet Baysal: Burada çalışanlardan, bize hizmet verenlerden Allah
razı olsun çünkü her birimizin ayrı
kaprisi var. İstekler bitmiyor.
Solmaz Baysal: Çok sabırlı insanlar
hepsi, hiç aman dediklerini
görmedim.
Ahmet Baysal: Haber vermek
şartıyla istediğimiz zaman tatile de
gidiyoruz. Öyle güzel takip ediyorlar
ki…
Birkaç sene önce bir hanım
tatildeyken rahatsızlanmış, buraya
telefon edilmiş, hemen ambulans
gönderdiler ve buraya getirildi.
Gittiğimiz yerin telefonunu
bırakıyoruz. Emniyetteyiz, en
güzel his o. Ne olursam olayım
bakılıyorum. Herkese Allah buraya
gelmeyi nasip etsin.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
27
PORTRE
“Darüşşafakalı
öğrencilerin
başarılarıyla
dünyanın en mutlu
insanları oluyoruz”
Emekli Yüksek Kimya Mühendisi
Aymelek Canlı Birken’in Darüşşafaka
ile yolu ilk kez aile avukatları
Süreyya Yücelge sayesinde
kesişiyor. Bir Darüşşafaka mezunu
olan Süreyya Bey’e derin saygı
besleyen Birken, O’nun sayesinde
Darüşşafaka’yı yakından tanıyor. İş
hayatına atıldığında da Darüşşafaka
mezunu doktor ve eczacılarla
beraber çalışıyor. Onların
kişiliğinden o kadar etkileniyor ki
böyle insanlar yetiştiren bir okulun
sonsuza kadar yaşaması gerektiğine
inanıyor ve 1988’de Darüşşafaka’ya
vasiyet bağışı yapıyor.
Yaşamını Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta
sürdüren Aymelek Canlı Birken, emekli bir
yüksek kimya mühendisi. Selanikli bir anne
ve babanın çocuğu olarak 1940 yılında
Afyon’da dünyaya gelen Birken, Işık
Lisesi’ni bitirdikten sonra eğitimine
İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği
Bölümü’nde devam ediyor. Aynı
üniversitede yüksek lisansını da
tamamlayan Birken, uzun yıllar ilaç
sektöründe yüksek kimya mühendisi
28
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
AYMELEK CANLI BİRKEN
olarak çalışıyor. 1988 yılında
Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında
bulunmasının ardından rezidans
bağışçısı olan Aymelek Canlı Birken
ile sohbetimize önce isminin
öyküsünü dinleyerek başlıyoruz:
“Benden beş yaş büyük bir ablam
vardı. Ablam sürekli annemden canlı
bebek istermiş. Annem hamile
kaldıktan sonra da herkese ‘bize
canlı bebek gelecek’ diye söylermiş.
Ben doğunca da ismi ‘Canlı’ olsun
demişler. Aymelek ise ilginç bir
tesadüfün eseri… Şöyle ki benim
hem teyzemin hem de halamın ismi
Melek’ti. Bu nedenle annem ve
babam Melek ismini düşünüyorlar.
Ben doğduktan sonra askeri hekim
olan babam, alayın imamını ismimi
kulağıma üflemesi için çağırıyor.
İmam da remil atıyor. Onun
neticesinde de ‘Aymelek’ ismi
çıkıyor.”
Cumhuriyetin ilk kadın
heykeltıraşlarından Melek
Ahmet’in yeğeni
“Melek” isimli halasının aynı
zamanda Cumhuriyetin ilk kadın
heykeltıraşlarından Melek Ahmet
olduğunu belirten Birken, yaşam
öyküsünü şöyle özetliyor: “Annem de
babam da Selanikli. Babamın babası,
maliye nazırının bir altı, yani
bugünün müsteşarı imiş... Babam
İtalyan Lisesi’nde okumuş,
üniversiteye gireceği zaman İstanbul
işgal edilmiş, üniversiteler
kapanınca tek açık kalan Askeri
Tıbbiye’ye girmiş. GATA’da
profesör olmuş. ‘Seferde Sıhhiye
Hizmetleri’ adında bir kitabı var.
Annem Selanik’te okumuş fakat
o zamanlar Yunanistan,
Osmanlı’dan ayrılmış ve
Yunan hükümeti
bütün Türk
okullarını kapatmış. Bunun üzerine
annem eğitimine Fransız okulunda
devam etmiş. Ardından da mübadil
olarak İstanbul’a gelmişler, annem
evlenene kadar muhasebe şefi
olarak çalışmış. Tabii o yıllarda
çalışan kadın sayısı çok az… Ama
bizim ailenin kadınları hep çalışmış.
Mesela halam da Cumhuriyetin ilk
kadın heykeltıraşlarından Melek
Ahmet’tir. Cumhuriyet’in ilk
yıllarında gelenekselleşen
Galatasaray sergilerine, 1925’te ilk
kez katılan kadın sanatçılar arasında
o da varmış.”
İlaç sektörünün her
kademesinde görev yaptı
Işık Lisesi’ni ardından da İstanbul
Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ni
bitiren Aymelek Hanım, yüksek
lisansını da kimya alanında yapıyor.
Henüz öğrenci iken çalışma hayatına
atılan Aymelek Hanım, “Almanca ve
İngilizce bildiğim için yaz aylarında
Almanya ve İngiltere’deki çeşitli ilaç
fabrikalarında staj yaptım. Okul
bitince Fako İlaç’ta çalışmaya
başladım, ardından Mustafa Nevzat
İlaç’a geçtim. İlaç sanayinin her
kademesinde çalıştım. Ancak mevki
yükseldikçe yaptığım iş hoşuma
gitmemeye başladı; çünkü işveren
ile işçi arasındaki geçit oluyorsunuz.
Bunun üzerine 1986 yılında
emekliliğimi istedim çünkü gece
rüyamda insanları toplayıp
çıkarmaya başlamıştım” diyor. İlaç
sektörünün zor bir alan olduğuna
değinen Birken, nasıl bir yönetici
olduğu sorusuna “tatlı sert” diye
yanıt veriyor. Aymelek Hanım, aynı
zamanda bir piyano sanatçısı…
Konservatuvara gidebilmesi için yaşı
büyütülen Birken, “1940 yılı doğumlu
olmama karşın nüfus kâğıdımda
1939 yılı yazıyor, çünkü ailem
konservatuara girebilmem için bir
yaş büyük yazdırmış. Beş yaşımda
konservatuar piyano bölümüne
gittim, Rana Erksan’ın talebesiydim.
Uzun yıllar piyano çaldım” diyor.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
29
PORTRE
Bir yıl önce geçirdiği bir kaza neticesinde kalçasını kıran
Birken, ardından yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “Uzun
süre hastanede yattım. O zaman anladım ki artık yalnız
yapamam. Darüşşafaka’yı aradım. Beni hemen Maltepe
Özel Bakım Ünitesi’ne aldılar. O kadar iyi bakıldım ki…
24 saat başımda hasta bakıcı bekliyordu. Her istediğim
anında yerine getiriliyordu. Yatağın içinde duşumu bile
yaptırdılar. Bundan daha güzel bakım olması imkânsız.
Kısa sürede kendimi toparladım. Ardından da Maltepe
Rezidans’a geçtim. Yaklaşık bir yıl oldu. İyi ki gelmişim.”
Piyanoyu çok sevmesine karşın
kimya alanında eğitimine devam
eden Birken, bunun gerekçesini
şöyle açıklıyor: “O tarihlerde
müzisyenlerin şimdiki gibi değeri
yoktu, ‘çalgıcı’ diye hitap edilirdi,
İdil Biret, Suna Kan gibi müzisyenler
ancak bir şekilde normal
karşılanıyordu ve iş bulmak da
zordu. Lise 1. sınıfa kadar piyano
çaldım, tahsilimi kimya alanında
yapmaya karar verince bırakmak
zorunda kaldım, çünkü derslerimiz
çok ağırdı.”
“İyi ki rezidansa gelmişim”
Birken’in Darüşşafaka ile yolu ilk kez
aile avukatları Süreyya Yücelge
sayesinde kesişiyor. Bir Darüşşafaka
mezunu olan Süreyya Bey’e derin
saygı besleyen Birken, şöyle
konuşuyor: “O’nun sayesinde
Darüşşafaka’yı yakından tanıdım.
Ayrıca Darüşşafaka mezunu doktor
ve eczacılarla beraber çalışma
şansım oldu. Çok çalışkan, çok
akıllı ve verilen işi anında yapan
insanlardı. İşlerini gerçekten çok iyi
yapıyorlardı. Onları yetiştiren okula
saygım bu sayede daha da arttı.
1988’de Darüşşafaka’ya vasiyet
30
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
bağışı yaptım. Rezidanslar
açıldığında arayıp, haber verdiler.
‘İsterseniz yaşamınıza
rezidanslarımızda devam
edebilirsiniz’ dediler. Beyoğlu’nda
oturuyordum. Her yere vesait
kolaylığı olan bir yerdi. Onun için
gelmeyi düşünmüyordum. Fakat
2011 Eylül’ünde düşüp kalçamı
kırdım. Uzun süre hastanede yattım.
O zaman anladım ki artık yalnız
yapamam. Çünkü 10 gün
kıpırdamadan yatakta protezin
gelmesini bekledim. Çok zordu.
Sonra protez takılmış başka hastalar
görüyordum, yürüyemiyorlardı,
hareketleri zordu. Darüşşafaka’yı
aradım. Beni hemen Maltepe Özel
Bakım Ünitesi’ne aldılar. O kadar iyi
bakıldım ki… 24 saat başımda hasta
bakıcı bekliyordu. Her istediğim
anında yerine getiriliyordu. Yatağın
içinde duşumu bile yaptırdılar.
Bundan daha güzel bakım olması
imkânsız. Kısa sürede kendimi
toparladım. Ardından da Maltepe
Rezidans’a geçtim. Yaklaşık bir yıl
oldu. İyi ki gelmişim.”
Rezidansta yeni dostluklar
kurduğunu belirten Birken, “Pek çok
insan tanıdım, yeni ahbaplarım oldu.
Burada sürekli bir etkinlik yapılıyor.
Gayet güzel gezdiriyorlar. Bir de
kendimi hiç bu kadar emniyette
hissetmemiştim. Belli bir yaştan
sonra insan güvenliğe çok daha fazla
önem veriyor. Sağlık ünitesi çok
güzel çalışıyor. Altı ayda bir tetkik
yapılıyor” diye görüşlerini dile
getiriyor.
Darüşşafaka’ya yaptığı bağışla
hem kendine yeni hayat kuran hem
de çocukların okutulmasına destek
olan Birken, “ Darüşşafaka’ya vasiyet
bağışında bulunduğumda rezidanslar
yoktu. Amacım, çok iyi gençler
yetiştiren bu müessesenin
sürekliliğine destek vermekti.
Ancak, tek başına yaşamanın
zorlaşmaya başladığı yıllarımda
Darüşşafaka’nın bu hizmetinden
yararlanmayı seçtim. Bu kararımdan
ötürü de çok mutluyum” diyor.
Darüşşafakalı öğrencilere çok
çalışmalarını öğütleyen Birken,
“Hep birincilikle mezun olsunlar.
Üniversitelerin en güzel bölümlerini
seçsinler. Çok iyi yerlere gelsinler.
Bilsinler ki onların başarılarını
gördükçe bizler dünyanın en mutlu
insanları oluyoruz” diye sözlerini
noktalıyor.
DARÜŞŞAFAKA BAĞIŞÇILARINI
UNUTMAZ
UNUTTURMAZ!
Onlar, Darüşşafaka’nın yeşil-siyah demir kapısından
içeri girdiklerinde dokuz, ayrıldıklarında ise on dokuz
yaşında oluyorlar. Bizler, onların büyümelerine,
gelişmelerine, başarıdan başarıya koşmalarına,
kendi ayakları üzerinde durmalarına, akademik,
sosyal ve kültürel açıdan tam donanımlı bir şekilde
hayata atılmalarına destek oluyor, kısacası eğitimle
yaşamlarının değişmesini sağlıyoruz. Amacımız; bu
değişimi daha fazla çocuğun hayatına taşıyabilmek. Siz
de, Cemiyetimizin en önemli kaynağı olan bağışlarınızla
bu amacın gerçekleşmesine katkıda bulunabilir,
eğitimle değişen yaşam öyküleri yazabilirsiniz!
Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’dan edebiyatımızın büyük
üstadı Sait Faik’e kadar Türkiye’nin aydınlık yarınlarına
sevdalı sayısız hayırseverin mal varlığını bağışladığı
Darüşşafaka, yetiştirdiği aydın gençlerle hem bağışçılarının
en büyük arzularını yerine getiriyor, hem de onların adlarını
sonsuza kadar yaşatıyor. Bir buçuk asırlık tarihi boyunca
bağışçılarının güvenine ve arzusuna gölge düşürecek
herhangi bir eyleme izin vermeyen Darüşşafaka, aydınlık
bir Türkiye’nin eğitimle sağlanacağına inanan siz gönlü yüce
hayırseverleri, gözleri arkada kalmadan bağışda bulunmaya
davet ediyor.
Bağış yöntemleri:
Tümü eğitime destek sağlamak amacıyla
yapılan bu gelir aktarımlarının hukuki ve maddi
olarak farklı yöntemleri var.
Bağış:
Bağış yapmak isteyen kişi, sahibi olduğu herhangi bir taşınır
veya taşınmaz malı veya kira, telif vb. gibi ekonomik değer
getiren bir hakkı, Cemiyetimize bağışlayabilir. Medeni
hakları kullanma ehliyetine sahip herkes böyle bir bağışlama
tasarrufunda bulunabilir. Kişiler, taşınmazlarını bağışlarken
taşınmazın sadece kuru mülkiyetini bağışlayıp; intifa hakkını
kendilerinde saklı tutabilirler. Bu durumda taşınmaz malın
sadece kurumülkiyeti Darüşşafaka Cemiyeti’ne geçerken,
kullanma ve gelirlerinden yararlanma hakkı vefatına kadar
bağışçıda kalacaktır. Bağışçının vefatı halinde, intifa hakkı
kendiliğinden sona erer. Ayrıca; belirli şartların ve
yükümlülüklerin Cemiyetimiz tarafından yerine getirilmesi
koşuluyla da bağış yapabilirsiniz.
Vasiyet bağışı
Vasiyet bağışı, kişinin vefatı durumunda geçerlilik kazanan
bir bağış türüdür. Ayırt etme gücüne sahip herkes vasiyet
bağışında bulunabilir. Dilerseniz noter huzurunda resmi
olarak veya el yazınız ya da sözlü olarak düzenleyeceğiniz bir
vasiyetnameyle, herhangi bir malınızı, malvarlığının tümünü
veya belli bir kısmını Cemiyetimize bağışlayabilirsiniz.
Vasiyet bağışında bulunan herkes yaşadığı sürece mallarını
dileği gibi değerlendirme hakkına sahiptir. Darüşşafaka
Cemiyeti, bağış ya da vasiyet yapmak isteyenlere gerekli
hukuki yardımı yapmaktadır.
Vasiyet bağışçılarımıza sunduğumuz bazı hizmetler:
• Gelir ve emlak vergi işlemlerinizi; vekalet vermeniz halinde
hukuki sorunlarınızı (kira takibi, kiracı davaları) takip
ediyoruz.
• Acil sağlık sorunlarınızda özel ambulans hizmeti almanızı
sağlıyoruz.
• Özel bakım gerektiren sağlık sorunlarınızda, belirli bir süre
Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nden faydalanabiliyorsunuz.
• Anlaşmalı olduğumuz özel hastanelerdeki indirimlerden
yararlanabiliyorsunuz.
• Hastalandığınızda hastaneye götürülmenizi temin ediyor ve
tedavi sürecinizi takip ediyoruz.
• Sizin için üzerinde ihtiyaç duyduğunuz her an
ulaşabileceğiniz Cemiyet personelinin iletişim bilgileri yazan
“Acil Durum Bilgi Kartları” oluşturuyoruz.
• Vefat durumunda defin işleminin dini kurallara uygun
yerine getirilmesini sağlıyor, gerekiyorsa mezar yeri temin
ediyor, kabir bakımını yaptırıyor ve her yıl Kadir Gecesi
mevlit okutuyoruz.
Vasiyet bağışıyla ilgili ayrıntılı bilgi için
0212 276 50 20 numaralı telefondan veya
[email protected]
adresinden Nuray Apaydın ile iletişime geçebilir,
0212 44 1863 numaralı telefondan Çağrı
Merkezimizi arayabilirsiniz.
SOSYAL FAALİYETLER
Darüşşafaka Rezidansları’nda
bir yılda 2 bini aşkın
etkinlik…
Darüşşafaka Rezidansları’nda sosyal
hizmet uzmanlarının rehberliğinde
hazırlanan sosyal ve kültürel
etkinlikler, rezidans üyelerinin
yaşamlarını güzelleştiriyor,
duydukları güven ve memnuniyetin
sürekliliğini, rezidanstaki yaşam
doyumlarının üst seviyede olmasını
sağlıyor. Dört farklı mekanda hizmet
veren Darüşşafaka Rezidansları’nda
bağışçıların günlerini sağlıklı, verimli
ve eğlenceli geçirmeleri için her
türlü ayrıntı dikkatlice planlanıyor.
Jimnastik salonu, oyun salonu, hobi
odası, ısıtmalı havuz, jakuzi, sauna,
sinema ve tiyatro salonları gibi
aktivite alanlarını barındıran
rezidanslarda ileri yaşa bağlı
gelişebilen sosyal hayattan kopuşun
önüne geçilmesi amacıyla birçok
etkinlik yapılıyor. Rezidanslarda
görev yapan sosyal hizmet uzmanları
32
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
tarafından aylık
olarak planlanan
etkinlikler arasında neler
yok ki… Kış aylarında özellikle
alışveriş merkezi, kafeterya,
restoran gibi mekânlara gidiliyor.
Ayrıca tiyatro, konser, müzikal, dans
gösterisi, sinema, sergi, opera gibi
güncel kültür-sanat etkinliklerine
katılımlar sağlanıyor. Yine rezidans
içinde düzenlenen film gösterimleri,
tombala, tavla ve satranç turnuvaları
kış aylarının vazgeçilmez aktivitelerini oluşturuyor. Yazları ise bunlara
ek olarak yürüyüşler, piknikler,
İstanbul dışı geziler organize ediliyor
ve deniz kıyısına gidiliyor. Geçtiğimiz
yıl, Yakacık Rezidans’ta 639, Maltepe
Rezidans’ta 759, Şenesenevler
Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta
639 sosyal etkinlik düzenlenirken, bu
rakamlar her yıl artıyor.
Rezidanslardaki sosyal serviste, hobi
öğretmeni, sosyal hizmet uzmanı,
psikolog ve spor hocası görev
yapıyor. Üyelerin rezidansa ilk
girişleri aşamasında, rezidans
yaşamına uyum sağlamalarına
yardımcı olmak için bir oryantasyon
süreci düzenleniyor. Rezidansın
tanıtımı ve diğer üyelerle tanışma
süreci planlanıyor, takibi yapılıyor ve
Darüşşafaka Rezidansları’nda bağışçıların günlerini sağlıklı, verimli
ve eğlenceli geçirmeleri için her türlü ayrıntı dikkatlice planlanıyor.
Jimnastik salonu, oyun salonu, hobi odası, ısıtmalı havuz, jakuzi,
sauna, sinema ve tiyatro salonları gibi aktivite alanları barındıran
rezidanslarda ileri yaşa bağlı gelişebilen sosyal hayattan kopuşun
önüne geçilmesi amacıyla birçok etkinlik yapılıyor. Geçtiğimiz yıl,
Yakacık Rezidans’ta 639, Maltepe Rezidans’ta 759, Şenesenevler
Rezidans’ta 329 ve Urla Rezidans’ta 639 sosyal etkinlik
düzenlenirken, bu rakamlar her yıl artıyor.
SOSYAL FAALİYETLER
“Illuminaire-Ateşin Mucizesi”
gösterisini izledik. Süreyya
Operası’nda bir konsere ve Devlet
Opera ve Balesi’nin “Genç Werther'in
Acıları” balesine gittik. Sabancı
Müzesi’ndeki Monet sergisini ziyaret
ettik. Çok olumlu bir gezi oldu.
Üyelerimizi, daha önce orijinal
yerlerinde görmüş oldukları resimleri İstanbul’da görmek mutlu etti.
Bu yılın ilk etkinliği ise Borusan
Filarmoni Orkestrası konseri olacak.
Onun dışında mutlaka bahar mevsimi
başlarında Emirgan Korusu’na
laleleri görmeye gidiyoruz.” diye
anlatıyor.
yeni üyelere bu yönde her türlü
destek veriliyor. Rezidansı tanımaları
için sosyal hizmet uzmanları
tarafından gezdirilen ve rezidanstaki
hizmetler hakkında bilgilendirilen
yeni üyelere verilen bu destek, onlar
uyum sağlayana kadar sürdürülüyor.
Sürece ilişkin bilgi veren Maltepe
Rezidans Sosyal Hizmet Uzmanı
Volkan Çakır; “Üyelerimizin
hayatlarından memnun olduğundan
emin olmak için birebir görüşmeler
yapıyoruz.” diyor. Bağışçılar için
sosyal faaliyetler düzenlediklerini
kaydeden Çakır, “Sosyal
faaliyetlerimiz, rezidans içi ve dışı
olmak üzere iki ana bölümden
oluşuyor. Rezidans içi etkinliklerimiz, hafta içi her gün hobi hocamız
eşliğinde hobi etkinlikleri, spor
hocamız eşliğinde spor faaliyetleri,
özel günlerde veya bunun dışındaki
çeşitli zamanlarda rezidans içi müzik
dinletileri veya temalı yemekler gibi
etkinliklerden oluşuyor. Rezidans
dışındaki etkinliklerde ise
mevsimlere göre bir ayrım yapıyoruz.
Kış mevsiminde genelde tiyatro,
konser gibi etkinlikleri tercih
ederken, yazın ise daha çok şehir içi
ve dışı geziler, kafe, sergi ve müze
gezileri düzenliyoruz. Bunları
mümkün olduğunca sürekli olarak,
her hafta yapmaya çalışıyoruz.
Örneğin geçtiğimiz yıl Maslak TİM
Gösteri Merkezi’nde
Rezidans içi müzikli eğlenceler
ve dinletiler düzenlediklerini de
vurgulayan Çakır şöyle konuşuyor:
“Özellikle Sevgililer Günü, Anneler
Günü, Babalar Günü, Öğretmenler
Günü, Kadınlar Günü gibi özel
günlerde bu gibi etkinlikler
yapıyoruz. Kartal Musiki Cemiyeti
rezidansımıza gelip küçük bir konser
verdi. Bunun yanı sıra oyun
turnuvaları da
düzenliyoruz.
Tombala gibi
bilinen
oyunları
tercih
ediyoruz.”
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
33
SOSYAL FAALİYETLER
2013’te yeni hobiler geliyor!
Hobi çalışmalarına önem verdiklerini
belirten Çakır,“Hobi çalışmalarını
2013’te biraz değiştireceğiz.
Özel bakım ve ara bakım bölümlerimizde kalan üyelerimizi de sürece
katarak, kas ve motor gelişimleri ve
mevcut bilişsel süreçlerinin devam
etmesi açısından, onlarla da
çalışmalar yapacağız. Üç boyutlu
yapboz, kimyasal olmayan boyalarla
ahşap boyama, speed stack denilen
bardak dizme oyunu gibi çalışmaları
deneyeceğiz” bilgisini veriyor.
Bağışçılar için günübirlik ya da
birkaç günlük turlar düzenlediklerini
kaydeden Çakır, “Geçtiğimiz sene
Garipçe Köyü’ne gittik, yemek yedik.
Daha sonra da Sarıyer’e gidip sahilde
oturduk. Tekirdağ Şarköy Mürefte’de
bağ bozumuna gittik. Gece kalmalı
bir geziydi ve çok güzel geçti.
Gezilerimizi bağışçılarımızın
ulaşabilme oranına göre yapıyoruz.
Gidilecek kafe veya gezilecek yerin
fiziksel koşulları çok önemli.
Merdiven var mı, arabadan inildikten
sonra girişe kadarki mesafe, otopark
durumu veya aracın üyelerimizi
trafiğin ortasında mı yoksa daha
müsait bir yerde mi indireceği, gibi…
Gidilen yerdeki tuvaletler, hijyen
koşullara çok dikkat ediyoruz.
Bunlara dikkat ettikçe katılan
üyelerimizin sayısı da artıyor. Bu gibi
handikapları elediğimizde
memnuniyet artıyor. Memnuniyet
artınca üyelerimizin diğer üyelerimize karşı söylemleri olumlu oluyor
ve üyelerimizin bize karşı güvenleri
artıyor. Dışarı çıkmak konusunda
endişelenen üyelerimiz bile bizimle
gezilere gelmeye başlıyor.
Bağışçılarımız gitmedikleri veya
kendilerince farklı gelen temaları
olan yerlere gitmek istiyorlar.
“Hobi çalışmalarını 2013’te biraz değiştireceğiz. Özel bakım ve ara
bakım bölümlerimizde kalan üyelerimizi de sürece katarak, kas ve
motor gelişimleri ve mevcut bilişsel süreçlerinin devam etmesi
açısından, onlarla da çalışmalar yapacağız.”
Urla Rezidans üyeleri at çiftliğinde
golf arabası ile gezerken...
34
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Mesela Garipçe Köyü bağışçılarımızın
merak ettiği bir yerdi. Monet
sergisine ise bağışçılarımızın
Monet’nin eserlerini İstanbul’da
görme arzusuyla gidildi. Bunun
dışında hafta içi iki gün, sabahları
sahilde yürüyüşümüz oluyor. Kapalı
ve açık mekânı olan kafeteryaları
tercih ediyoruz. İsteyen bağışımız
geziyor, yürüyüş yapıyor, isteyen
kafede oturup manzarayı seyrediyor.
Aracımızın içinde hemşiremiz,
şoförümüz ortak noktada bekliyor.
Ayrıca cuma günleri alışveriş
günümüzdür. Üyelerimizi alışveriş
merkezine götürüp, güvenli bir
şekilde alışverişlerini yapıp geri
dönmelerini sağlıyoruz” diye
anlatıyor.
Urla Rezidans üyeleri Foça gezisinde.
Ayda en az bir kez bu tür geziler yapılıyor.
Darüşşafaka Urla Rezidans’ta mutlu
bir yaşlılık geçirerek, eğitime destek olun.
- 24 saat sağlık hizmeti
- Uzman kontrolünde beslenme
- Hobi odaları
- Ormanın kalbinde bir yaşam
Urla Rezidans’ı tercih
ederek hem mutlu bir
yaşlılık geçirebilir, hem
de annesi veya babası
hayatta olmayan binlerce
çocuğun eğitimine
katkıda bulunabilirsiniz.
Darüşşafaka Urla Rezidans (0232) 754 73 80 • www.darussafaka.org
SOSYAL FAALİYETLER
Kaç yaşında
olursan ol,
üretmenin
keyfini yaşa!..
Örgü, dikiş, keçe, ahşap boyama, takı tasarımı, yağlı boya resim,
seramik, ebru, rölyef, el örgüsü, dikiş, nakış, pul, boncuk işleme,
kumaş boyama, keçe çalışması ve daha neler neler… Darüşşafaka
Rezidansları’nda hobi faaliyetleri, günlük yaşamın önemli bir parçasını
oluşturuyor. Bağışçılar, hobi odalarında profesyonel öğretmenlerin
eşliğinde, yeteneklerini keşfedip geliştiriyor ve günlerini dolu dolu
geçiriyor. Öyle ki hayatı boyunca hiç resim yapmamış bir bağışçı, resim
yapmaya başlıyor, hatta sergi bile açıyor. Hobi odasında bir yandan
sohbet ederken bir yandan da birbirinden güzel kıyafet, aksesuar ve
süs eşyaları üretmenin mutluluğunu paylaşıyor. Dergimizin bu
sayısında Maltepe Rezidans’ın hobi odasına konuk olduk, faaliyetlere
katılan sakinlerle hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
Hobi sahibi olmayan insanların
yaklaşık yüzde 40’ının hayatlarını
mutsuz bir şekilde geçirdiğinin
bilimsel araştırmalarla kanıtlandığı
günümüzde hobiler, hayata renk katmak, onu daha yaşanılır kılmak ve
pozitif bir bakış açısına sahip olmak
açısından önem taşıyor. Kişinin
kendini tanımasına, ifade etmesine
olanak tanıyan ve üretmenin büyülü
dünyasının kapısını aralatan bu
keyifli uğraşlar, aynı zamanda
modern toplumun stresten kaçış
36
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
noktasını oluşturuyor. Bu nedenle
Darüşşafaka Rezidansları’nda
bağışçıların ilgi alanlarına göre bir
hobi edinmelerine önem veriliyor.
Tüm rezidanslarda profesyonel bir
hobi öğretmeni görev yapıyor. Her
rezidansın bünyesinde donanımlı
hobi odaları bulunuyor. Bağışçılar
diledikleri zaman bu odaları
kullanabiliyor. Bunun yanı sıra hobi
öğretmenlerinin eşliğinde, yemek
yapma, kelime oyunu, puzzle,
satranç gibi dikkat arttırıcı, hafıza
geliştirici oyunlar düzenleniyor.
Sekiz yıldır Maltepe Rezidans’ta
görev yapan hobi öğretmeni Aysun
Gazez, bağışçıların kendilerine bir
uğraş edinmelerinin önemini şöyle
açıklıyor: “Her şeyden önce hobi
odasına geliyor olmak bile kendi
içlerinde sosyalleşmelerini sağlıyor,
paylaşım arttıkça bağışçılar arasında
daha sağlam arkadaşlıklar
kuruluyor. Ayrıca bir ürün ortaya
çıkarttıklarında onun haz ve
mutluluğunu yaşıyorlar”.
SOSYAL FAALİYETLER
“Boş geçen bir günümüz yok”
Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan
emekli Süheyla Sinangil, eşi Hasan
Bey’le birlikte altı yıldır Maltepe
Rezidans’ta yaşıyor. Hayatı boyunca
çalışıp, üretmeyi ilke edinen Süheyla
Hanım, Maltepe Rezidans’ta da
üretmeye devam ediyor. “Kendimi
bildim bileli hiç boş durmadım, hep
bir uğraşım oldu. Kendi kendime el
işi yapmayı öğrendim” diyen Süheyla
Hanım, rezidansta yeni hobiler
edindiğini de belirtiyor. Ağırlıklı
olarak örgü, dikiş ve süsleme
çalışmalarına katıldığını kaydeden
Süheyla Hanım, “Merak ettiğimiz her
şeyi hobi hocamızın desteğiyle
yapıyoruz. Örneğin Yılbaşı için Noel
Baba yaptık. Bunun için de keçeyle
şişeleri kapladık, yünden ponponlar
hazırlayarak, kol, baş, ayak yaptık”
diyor. Sosyal faaliyetler açısından da
Süheyla Sinangil
rezidansta canlı bir hayat olduğuna
dikkat çeken Süheyla Hanım, “Sık sık
gezmeye gidiyoruz. Haftada iki gün
sabahları sahilde yürüyüş yapıyoruz.
İsteyen yürüyor, isteyen kafede
oturuyor. Haftada bir gün Kadıköy’e
gidiyoruz. Hem alışveriş bakımından
çok iyi oluyor, hem de Kadıköy’ü
bilmeyen arkadaşlarımız için
değişiklik oluyor. Ayrıca;
tiyatroya, sinemaya, konserlere,
okuldaki faaliyetlere katılıyoruz. O
kadar güzel programlar hazırlıyorlar
ki insan hiçbirini kaçırmak istemiyor.
Bu nedenle boş geçen bir günümüz
yok gibi” diye anlatıyor. Rezidans
içinde de farklı etkinliklerin
düzenlendiğini vurgulayan Süheyla
Hanım, “Özellikle müzik dinletilerini
hiç kaçırmıyorum. Geçenlerde Kartal
Musiki Cemiyeti bizim için bir konser
verdi ve her şarkısıyla bizi geçmişe
götürdü. Hep birlikte söyledik,
şarkıları… Herkes çok mutlu oldu”
diye sözlerini noktalıyor.
“Her geçen gün yeni bir uğraş ediniyoruz”
Fethiye Güner, 32 yıl yalnız
yaşadıktan sonra 2005 yılında
rezidansa geçiyor. Aslen Eskişehirli
olan Güner, “Eşimi 40 yıl oldu
kaybedeli. Buraya gelmeden evvel
32 yıl yalnız oturdum. Bu nedenle
Maltepe Rezidans gerek arkadaşlık
gerek verilen hizmetler bakımından
benim için bulunmaz bir nimet oldu.
Çünkü tek başıma dışarı çıkmam pek
mümkün değil. Burada yalnızlık
çekmiyorum, çok arkadaşım var”
diye söze başlıyor. Rezidansın hobi
odasında rengarenk atkılar, bereler,
hırkalar ören ve usta terzilere taş
çıkartacak kadar dikiş konusunda
iddialı olan Güner, bu yeteneğinin
altında yatan faktörü şöyle anlatıyor:
“Dört yaşında babamı kaybettim.
Enstitüde okuyordum. Ancak annem
çok ağır hastalanınca enstitünün
ikinci sınıfından ayrılmak zorunda
kaldım. Fakat o merak bende baki
kaldı. Dikişten ve örgüden zevk
alıyorum. Hobi öğretmenimizin de
yönlendirmesiyle her geçen gün yeni
bir uğraş ediniyoruz. Bizleri bilinçli
bir şekilde yönlendiriyor. Öyle ki hiç
yapamayacağımızı düşündüğümüz
işleri bile yapabildiğimizi görüyoruz.”
Fethiye Güner
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
37
SOSYAL FAALİYETLER
“Burada her hobi var. Yeter ki katılmak
için enerjiniz olsun”
Yaşam enerjisiyle etrafına adeta ışık
saçan Mukaddes Prough, 84
yaşında… Sekiz yıldır Maltepe
Rezidans’ta yaşayan Prough, hobi
odasında yapılan tüm etkinliklerin de
baş aktörlerinden biri… Takı
tasarımından seramik boyamaya,
ahşap süslemeden ebru sanatına
kadar sayısız hobinin eğitimini alan
Prough, her birinden ayrı bir zevk
aldığını belirtiyor. Yaptıkları el
işleriyle yıl sonlarında sergiler
açtıklarını da anlatan Prough,
“Ayrıca yaptığımız el işlerini
değerlendiriyoruz. Örneğin;
ördüğümüz yünleri hayır
kurumlarına veriyoruz ya da hobi
odasında ürettiğimiz ürünlerle
kermes düzenliyor ve gelirini
Darüşşafakamıza bağışlıyoruz”
diyor.
Mukaddes Prough
Rezidansta günlerinin hoşça
geçtiğini vurgulayan Prough, bir
rezidans geleneğini de şöyle
anlatıyor: ”On beş günde bir, bir
arkadaşımız yemekler yapar. Sonra
özel günler için ayrılmış odamızda
toplanır, güle eğlene yemeklerin
tadını çıkartırız. Tıpkı altın günü
gibi… Özetle; rezidansta her şey var.
Yeter ki katılmak için enerjiniz
olsun…”
“Rezidanslar faal bir hayat sunuyor”
Sevinç Diriker
38
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
2007 yılından beri Maltepe
Rezidans’ta yaşayan Sevinç Diriker,
emekli bir öğretmen… Eşini
kaybetmesinin ardından rezidansa
yerleşme kararı alan Diriker, çocuklarını, “Annem gibi tek başıma yemek
yemek istemiyorum” diyerek ikna
ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Çünkü
yıllarca annem yalnızdı. Çocukları
yetişti, yetişmeye çalıştı ama genelde
yalnızdı. Ben mutlak bir huzurevinde,
bir yaşlı evinde olayım istedim.
Darüşşafaka tabii bunların ideali oldu
benim için. Geldiğimden beri çok
mutluyum.” Hobi odasının müdavimleri arasında yer alan Diriker,
“Ağırlıklı örgü çalışıyorum. Ama
ahşap boyama, boncuk dizme gibi
çalışmalara da katılıyorum. Ayrıca
balıkları çok seviyorum. Hobi odasındaki balıkların ikinci annesiyim,
birinci anneleri ise hobi öğretmenimiz... “ Hep faal bir yapısının
olduğunu belirten Diriker,
rezidanstaki yaşamın bu faal yapısını
sürdürmesine olanak tanımasından
dolayı büyük memnuniyet duyduğunu
belirtiyor. Gerçek bir doğa dostu olan
Diriker, “Bahçeden, çiçekten, ağaçtan
anlarım. Öğretmen olduğum için aşı
yapmaktan tutun, bitkilere kadar pek
çok konuda bilgim var. Rezidansta da
bu bilgilerimi kullanıyor,
bahçıvanımızla paylaşıyorum” diyor.
SOSYAL FAALİYETLER
“Kocaman, eğlenceli bir aile gibiyiz”
Hırsi Reymonda Örme
Diğer bir tutkusu ise yürüyüş yapmak
olan Diriker şöyle konuşuyor: “Her an
dışarıdayım. Sık sık çocuklara
giderim. Çiçek sev, insan sev,
hayvan sev, işte benim içim hep böyle
coşuyor. Her şeyden önce insan
sevmeyi öğrenmek lazım. Çok güzel
bir söz var. Diyor ki, başkalarını
tenkit etmekten sevmeye fırsat
bulamıyoruz. İşte ben öyle biri
olmamaya çalışıyorum. Gülümseyen
bir yüz benim için en güzel mutluluktur. Güzel bir kitap okuyorum: Tanrı
Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer. Orada
şöyle bir cümle vardı. Her zaman
kiracısına sert tavırlarda bulunan
ama muntazam olarak kiliseye giden
Yedi yıldır Maltepe Rezidans’ta
yaşayan Hırsi Reymonda Örme, 1929
İstanbul doğumlu… 83 yaşına inat,
her gün hobi odasında yeni bir şeyler
üretiyor. İstanbullu Musevi bir
aileden gelen Örme, 19 yıl
Almanya’da yaşadıktan sonra yedi yıl
önce Türkiye’ye dönerek,
Darüşşafaka’nın rezidans bağışçısı
oluyor. Elinden örgüsü hiç eksik
olmayan Örme, birbirinden güzel
kazaklar, bereler, atkılar örüyor,
ebru sanatıyla ilgileniyor ve ahşap
boyama yapıyor. Yaptığı çalışmaları
sevdiği insanlara armağan eden
Örme, rezidansta yaşamaktan ötürü
duyduğu memnuniyeti şu
cümlelerle açıklıyor: “Yedi yıldır
rahat, huzurlu ve konforlu bir hayat
sürüyorum. Burada bizlere çok iyi
bakılıyor. Hiç yalnızlık hissine
kapılmıyoruz, kocaman, eğlenceli bir
aile gibiyiz.”
ev sahibine birgün kiracısı şöyle
soruyor: “Siz her gün mü kiliseye
gidiyorsunuz?”, “Evet” diyor ev
sahibi… “Neden?” diye sorunca
kiracı, “İsa’yı çok seviyorum“ diye
yanıtlıyor ev sahibi… Bunun üzerine
kiracı şöyle diyor: “İsa’nın bir sözü
var: Beni sevmeyin, Tanrı’nın insanlarını sevin!.. Siz buna da uyuyorsunuz değil mi?” Ev sahibi şöyle bir
duralıyor, “Tabii, insanları da seviyorum” diyor. Birkaç gün geçiyor. Kiracı
evine geldiğinde kapısına asılı bir
torbanın içinde çok güzel bir pasta
buluyor, üzerinde de şöyle bir not
yazıyor: “Pastamı sizinle paylaşmaktan mutluyum.”
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
39
SOSYAL FAALİYETLER
“Yeni hobiler öğreniyor, çok
farklı şeyler üretiyoruz”
Yaklaşık iki yıl önce Maltepe
Rezidans’ın bağışçısı olan Saide
Elam, gençliğinde aile bütçesine
destek olmak için yaptığı terziliği
artık rezidansın hobi odasında
eğlenceli bir uğraş olarak gerçekleştiriyor. 1931 yılında Çatalca’da
dünyaya gelen Saide Elam, babasını
kaybettikten sonra annesi ve iki
küçük kardeşinin geçimlerine destek
olmak için dikişe başlamış. Kısa
sürede kendini geliştirerek, usta bir
terziye dönüşmüş…
Tayyörler, elbiseler, etekler, akla
gelebilecek her türlü kadın kıyafetini
dikmiş… İki kardeşi de okumuş. Biri
elektrik mühendisi, diğeri doktor
olmuş. Tam bu noktada Elam,
gözlerinin içi parıldayarak, “Doktor
olan kardeşim aynı zamanda bir
Darüşşafakalı… Genel cerrah Aydın
Otçu. 1962’de Darüşşafaka’dan
mezun oldu. Kolej eğitiminin ilk
mezunlarındandır…” Bu nedenle
hayatı boyunca Darüşşafaka’ya
destek olmayı istediğini belirten
Elam, “Çocuğumuz da olmadığı için
eşimle mal varlığımızı
Darüşşafaka’ya bırakmayı
düşünüyorduk. 1994’te eşim vefat
edince yalnız kaldım. Yaklaşık iki yıl
önce de Maltepe Rezidans’a geçtim.
Burada çok mutluyum, çünkü çok
özenli bir hizmet var. Doktorlar,
hemşireler her an yanı başımızda...
Yeni hobiler öğreniyor, çok farklı
Saide Elam
şeyler üretiyoruz. Pek çok yeni
arkadaşım oldu, kendimi yalnız
hissetmiyorum” diye konuşuyor.
Rezidansta da dikiş dikmeye ve örgü
örmeye devam ettiğini belirten Elam,
“Rengarenk boneler yapıyorum.
Gören herkes çok beğeniyor, o kadar
çok insan istedi ki bu kış sadece
bone yapacağım” diyor.
Bir takı tasarımcısı: Olcay Sezen
Olcay Sezen, tasarımlarıyla ses
getiren bir takı tasarımcısı…
Amerikan Basın ve Kültür
Merkezi’nde 28 yıl çalışan Sezen,
emekli olduktan sonra takı dersleri
almaya başlıyor. Bununla da
yetinmeyen Sezen, Kapalıçarşı’da
işinin ehli ustalardan kaynak
öğreniyor. Takı tasarımına özgün bir
yorum katan Sezen, “Evren ve Doğa
Takıları” başlıklı ilk sergisini 1995’te
açıyor. 1996’da ressam Abidin
Dino'nun çiçeklerinden esinlenerek
yaptığı "Uzay Çiçekleri" adlı
sergisiyle kamuoyunda yankı
uyandıran Sezen, 1998’de “Doğanın
Bitmeyen Senfonisi Yaprak”, 2001’de
40
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Olcay Sezen
SOSYAL FAALİYETLER
“Üretmenin güzelliğini hem de
ürettiğimizin değerli bir amaca
gittiğini görüyoruz”
Fati Erbaş, Maltepe Rezidans’ın
en eski bağışçılarından biri…
Dokuz yıldır yaşamını rezidansta
sürdürüyor. Hobi odasının
müdavimleri arasında yer alan
Erbaş, özellikle örgü konusunda
haklı bir üne sahip… Hemen
hemen bütün rezidans personeli
için kazak ören Erbaş, armağan
ettiği kişilerin ördüğü kazakları
giydiğini gördüğünde çok mutlu
olduğunu belirtiyor. Erbaş,
“Hobi odasında yaptığımız
ürünler yıl sonlarında düzenlenen bir kermeste satılıyor ve
geliri Darüşşafaka’ya
ise“Neyse Halim Çıksın Falım” isimli
sergileriyle takıseverlerle buluşuyor.
2011’de eşini kaybeden Sezen,
ardından yaşadığı süreci şöyle
anlatıyor: “Eşimi kaybettikten dört ay
sonra Maltepe Rezidans’a geçtim. İyi
ki bu kararı vermişim. Her türlü
bakımımız yapılıyor. Sağlığımızla
ilgileniliyor. Pek çok sosyal aktivite
düzenleniyor. Yeni hobiler
öğreniyoruz” diyor. 2005 yılından beri
takı tasarımı yapamadığını kaydeden
Sezen, ”Mamafih bütün malzemelerimi rezidansa getirdim, burada
yeniden takı yapmaya başlıyorum.
Öğrenmek isteyenlere de öğretmeyi
istiyorum. Ayrıca patchwork yapmaya
bağışlanıyor. Bu bizler için tarif
edilemeyecek güzellikte bir
duygu… Bu yaşta hem
üretmenin güzelliğini hem de
ürettiğimizin değerli bir amaca
gittiğini görüyoruz” diye
duygularını dile getiriyor. Sosyal
etkinlikler açısından da
rezidanslarda canlı bir hayatın
olduğuna dikkat çeken Elam,
“Ben uçağa ilk kez rezidans
bağışçısı olduktan sonra
bindim. Pek çok yere yine
rezidans bağışçısı olduktan
sonra gittim” diyerek sözlerini
sonlandırıyor.
başladım. Eşimin ipekli kravatlarını
söktüm, yıkadım. Yelek yapıyorum.
Ayrıca örgü örerim. Bir de poşetleri
kesip sepet gibi örerek bir çanta
yaptım. Ona da çöp art diyorum” diye
anlatıyor. Hobileriyle ilgilenirken
mutlu olduğunu vurgulayan Sezen,
“Emekli olduktan sonra insan
boşlukta kalıyor. Ciddi olarak bir
hobiyle uğraşmak gerekiyor” diye
konuşuyor. Rezidansta organize
edilen gezilere de katıldığını belirten
Sezen, “En son Urla gezisine iştirak
ettim, çok da memnun kaldım. Bunun
haricinde tiyatro ve konserleri hiç
kaçırmıyorum” diyor. Profesyonel bir
hobi öğretmeniyle çalışmanın önemi
Fati Erbaş
üzerinde duran Sezen, “Böylelikle
daha disiplinli ve motive çalışıyoruz.
Takıldığımız noktada hemen yanı
başımızda danışabileceğimiz bir
uzman var. Bu da çok önemli”
görüşünü dile getiriyor. Üretmenin
insanı değerli kıldığına değinen
Sezen,”Üretmek güzel bir duygu…
Yaptığımız çalışmaların neticesinde
ortaya birşey çıkarttığımızda çok
memnun oluyoruz. Ben mümkün
mertebe elde olanları değerlendiriyorum. Gidip yün alacağıma, olanları
söküp karıştırıyorum. Ekose
eteklerimden battaniye yaptım.
Kravatları söküp yelek yapıyorum”
diye sözlerini noktalıyor.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
41
PORTRE
“Darüşşafaka çok iyi bir eğitim
müessesesi ve öğrencilerini
çok iyi yetiştiriyor”
Şenpiliç Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay Omay, 1950’li
yıllarda Darüşşafaka’da matematik öğretmenliği ve müdür
yardımcılığı yapmış olan babası merhum Yahya Omay
vesilesiyle Darüşşafaka ile küçük yaşta tanışmış bir isim…
Babası vasıtasıyla tanıdığı Darüşşafaka ile bağını
koparmayan Omay, aynı zamanda bir Darüşşafaka
bağışçısı…
1952-57 yıllarında Darüşşafaka’da
matematik öğretmenliği ve müdür
yardımcılığı yapmış olan merhum
Yahya Omay’ın çocukları Sacit Oktay,
Eren, Uğur ve Saime Omay,
Darüşşafaka’ya büyük hizmet vermiş
babalarının izinden giderek
Darüşşafaka’ya desteklerini
sürdürüyor. Omay kardeşler, vefat
eden kardeşleri Nur Omay’ın vasiyeti
doğrultusunda kendisinin mal
varlığını Darüşşafaka’da eğitimle
yaşamları değişen çocuklara
bağışladı. Otuz üç yıldır tavukçuluk
sektöründe faaliyet gösteren ve
Türkiye’nin 500 büyük sanayi
kuruluşu içinde yer alan Şenpiliç’in
Yönetim Kurulu Üyesi Sacit Oktay
Omay ile babasının görev yaptığı
yıllardan bugüne Darüşşafaka’ya
olan sevgi ve saygısını konuştuk.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1938 doğumluyum. İTÜ İnşaat
Fakültesi’nden mezunum. Uzun
yıllar inşaat mühendisliği yaptım.
42
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
SACİT OKTAY OMAY
1980’de bir arkadaş grubuyla yeni bir
iş için teşebbüse giriştik ve bu bizi
tavukçuluğa yönlendirdi. Omay
kardeşler olarak ortağı olduğumuz
Şenpiliç, 1979 yılında kuruldu ve o
zamandan bu yana da bu sektörde
çok gelişti.
Darüşşafaka ile bağınız eskiye,
babanızın öğretmenlik yaptığı
yıllara dayanıyor. O yıllardan
aklınızda kalanlar nelerdir?
Babanızın yaşam öyküsünden
kısaca bahsedebilir misiniz?
Babam öğretmendi. Fakat epeyce
sıkıntılı dönemler geçirmiş. 1938-45
yıllarında ilkokul öğretmenliği
yapmış, tabii o zamanlar İkinci Dünya
Harbi var. Kendisini sürekli
geliştirmek istiyor. Bunun için
imtihanlara giriyor ve Ankara’da
Gazi Eğitim Enstitüsü imtihanlarını
kazanıyor. Orada matematik
öğretmenliği eğitimine başlıyor.
Fakat İkinci Dünya Harbi çıkınca
babamı askere alıyorlar.
Dolayısıyla eğitimine ara vermek
zorunda kalıyor ve iki sene kadar
askerlik yapıyor. Sonra eğitimine
geri dönüyor ve eğitimini tamamlıyor. Erzurum’da matematik
öğretmeni olarak göreve başlıyor.
Sonra bizleri okutabilmek için
İstanbul’a gelme fikri doğuyor ve
tayinini istiyor, ilk önce Eskişehir’e
tayini yapılıyor. Daha sonra da
İstanbul’a geliyor. Vefa Lisesi’nde
matematik öğretmeni olarak
çalışmaya başlıyor. O arada
Darüşşafaka’da da göreve başlıyor.
Hem Vefa Lisesi’nde hem
Darüşşafaka’da öğretmenlik yapıyor.
Hatırlıyorum, zaman zaman babamla
beraber Fatih’teki Darüşşafaka
Lisesi’ni ziyaret ederdik. Böylece bir
bağımız oluştu. Babam matematik
öğretmenliğinden Vefa Lisesi’nde
çalışırken emekli oldu.
Babanızın görev yaptığı yıllarda
Darüşşafaka’nın sizde bıraktığı etki
ve sizin için öneminden bahsedebilir
misiniz?
Darüşşafaka o zaman da çok önemli
liselerdendi. Eğitimde öncülük yapan
çok kaliteli bir okuldu. Yalnız o
yönüyle değil, spora olan desteğiyle
de Darüşşafaka öne çıkmıştı.
Basketbolda çok kuvvetliydi. O
dönemde en önde gelen basketbol
kulüplerinden biriydi. Çok iyi bir imajı
vardı. Babamın orada görev alması
bize de bir nevi öncelik ve kuvvet
veriyordu. Babamızın Darüşşafaka
gibi bir lisede öğretmenlik yapması
dolayısıyla biz de hep Darüşşafaka’ya
yakın olduk.
Babanızın size anlattığı Darüşşafaka
ile ilgili bir anısı veya sizin özel bir
anınız var mıdır?
O zamanlar Darüşşafaka’nın çok iyi
bir müessese olduğunu ve bu
müessesede çalışma imkânı bulduğu
için çok memnun olduğunu
kendisinden defalarca işitmiştik.
Tabii babam hem müdür yardımcılığı
yapıyordu, hem de matematik
dersleri veriyordu. Zaman zaman
geceleri de okulda kalırdı. Sürekli
hem öğrencilerden memnun
olduğunu hem eğitim kalitesinin iyi
olduğunu söylediğini hatırlıyorum.
Çok iyi öğrencileri vardı. Hatta
onlarla üniversite eğitimlerine
devam ederlerken bile bağını
koparmamıştı. Bazen onlar, babamı
ziyaret ederdi. O zamanlar ben
ortaokula gidiyordum. Fatih’teki okul
gözümüze çok büyük bir tesis olarak
görünüyordu. Hakikaten o zaman da
Darüşşafaka’nın farklılığı vardı.
Binasıyla, tesisleriyle, eğitim
şartlarıyla o devirdeki diğer okullarla
karşılaştırıyorduk. Çok daha
farklıydı.
Yahya Omay kimdir?
Yahya Omay, 1913 yılında
Kafkasya’da (Ahıska –
Ahırkelek’te) doğdu. 1934’te
Erzurum Öğretmen Okulu’ndan
mezun oldu. Kars’ın Kağızman ve
Sarıkamış ilçelerinde altı yıl
öğretmenlik yaptı. Bu arada
yedek subay olarak askerlik
görevini yerine getirdi.
Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü
Matematik Bölümü’ne girdi. 1940
yılında ikinci sınıftayken, İkinci
Dünya Savaşı dolayısıyla yeniden
askere çağrıldı, Hadımköyü’nde
18 ay askerlik yaptı. Terhis
olduktan sonra yeniden okula
döndü ve 1943’te mezun oldu.
1943-47 yıllarında Erzurum Yapı
Usta Okulu, 1947-49 yıllarında
Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü,
1949-50 yıllarında İstanbul
Kızıltoprak Ortaokulu’nda
matematik öğretmenliği yaptı.
1950-71 yılları arasında Vefa
Lisesi’nde matematik öğretmeni
ve müdür muavini olarak görev
yapan Yahya Omay, 1952-57
yıllarında ise Darüşşafaka
Lisesi’nde matematik
öğretmenliği ve müdür
muavinliği yaptı.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
43
PORTRE
Sonraki yıllarda da Darüşşafaka ile
bağınızı koparmadığınızı görüyoruz.
Darüşşafaka’yı ziyaret eder
miydiniz?
Tabii, Darüşşafaka’yı hiçbir zaman
unutmadık. Darüşşafaka’nın ne
kadar geliştiğini takip ediyoruz.
Benim biraz spor merakım da var.
Darüşşafaka Spor Tesisleri’nin üyesi
olduğum için oradaki şartları da
biliyorum. Gençlerin yetişmesi için
yapılmış çok gelişmiş, iyi imkânları
olan bir tesis. Orada da uzun yıllar
spor yaptım. Tenis oynadım, yüzdüm.
Böylelikle her türlü bağımızı devam
ettirecek birtakım çözümler bulduk.
En son olarak da maalesef en küçük
kardeşimiz Nur Omay’ı kaybettik ve
kendisinin vasiyeti doğrultusunda
onun mal varlığını tamamen
Darüşşafaka’ya bağışladık. Arzusunu
yerine getirdik.
Darüşşafaka’da okuyan bir
öğrencinin 10 yıllık eğitim
giderlerini karşılayarak, mezun
bağışçımız oldunuz. Bu size neler
hissettiriyor?
Tabii bu bizim için çok önemli ve
gurur verici bir şey. Darüşşafaka’yı
44
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
çok eskiden beri tanıyoruz, biliyoruz.
Fatih’ten kalkıp yeni tesislerine
kavuşmasını, tüm gelişmelerini
gayet yakından takip ettik. En son 15
Mayıs’ta Zekeriya Bey (Darüşşafaka
Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı)
eksik olmasın bizi yönetim kurulu
toplantılarına davet ederek, veli
mezuniyet belgemizi takdim etti. Bu
vesileyle Darüşşafakalı öğrencilerin
yaptığı çalışmaları, onların
başarılarını da öğrenmiş olduk. Bu
da bizim için hakikaten bir gurur
vesilesi oldu. Bir kere daha anladık
ki, Darüşşafaka çok iyi bir eğitim
müessesesi ve öğrencilerini çok iyi
yetiştiriyor. Oradaki kardeşlerimizin
de bu bilince sahip olmalarını ve
kendilerini hep daha iyiye
götürmelerini diliyorum.
Darüşşafaka’da okuyan öğrencilere
önerilerinizi biraz daha detaylı
aktarabilir misiniz?
Darüşşafaka’da okuyan, gayet iyi
bir eğitim müessesesinde okuyor
demektir. Darüşşafakalı öğrencilerin
de bunu iyice anlamaları, eğitimlerini
en yüksek seviyede Darüşşafaka’dan
yararlanarak geliştirmeleri ve daima
daha ileriye gidebilmek için
kendilerini çok iyi yetiştirmenin
gayreti içinde olmaları gerekir.
Bizim memleketimiz gelişen bir
memleket, çok iyi bir potansiyeli
var. Onun için Darüşşafakalı
kardeşlerimizin kendilerini
yetiştirmeleri halinde onları çok iyi
bir gelecek beklediğine inanıyorum.
Bulunduğumuz çağda iyi bir dil
eğitimi mutlaka gerekli. Darüşşafaka
da bunu sağlıyor. Kendilerini bu
verilen imkânlarla daha iyiye doğru
götürmeli ve daha iyi şartlara doğru
geliştirmeliler. Tabii çok çalışmaları
lazım, çalışmadan hiçbir şey olmaz.
Kendilerine bir hedef koymalı ve o
hedefe doğru nasıl gideceklerini
kendileri belirlemeliler. Ama bu işin
temelini Darüşşafaka’da almış
oldukları eğitimle bence sağlamış
oluyorlar. Ondan sonra kendilerini
geliştirirlerse belirledikleri
hedeflere rahatça kavuşabilirler.
Yahya Omay, kendi kaleme aldığı özgeçmişinde çalışma
ilkelerini şöyle belirtmiş:
1. Karşılıklı sevgi ve saygı ile disiplin öğrenciler
üzerinde ciddi bir tesir bırakır.
2. Dersi takip eden ve çalışan mutlaka karşılığını
alır.
3. Öğrenciye ilk önce kırık not verilmez, ancak
bir işaret konur, ikinci kez derse kendisinin
kalkması teşvik edilir, daima ümit verilir.
4. Her yıl bir sınıfın sınıf öğretmeni oldum,
onlarla yakından ilgilenirdim. Öğrenci velileri
ile diyalog içinde olmaya özen gösterirdim.
5. Yıl sonunda toplanan Öğretmenler Kurulunda
takip eden ve çalışan öğrencilerin notu üç
olsa dahi, sınıf geçmelerine muvafakat
ederdim.
NASIL BAĞIŞ YAPABİLİRSİNİZ?
1. Kredi Kartı
Kredi kartınızla www.darussafaka.org adresinden online
bağış yapabilir ve sitemizdeki formu doldurarak düzenli
bağışçımız olabilirsiniz.
2. İnternet Bankacılığı
İş Bankası, Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Akbank,
Denizbank, Finansbank, Fortisbank, Halk Bankası, HSBC, ING
Bank, Şekerbank, TEB, Ziraat Bankası, Tekstilbank, Vakıfbank
internet şubelerindeki “bağış” menüsü aracılığıyla bağış
yapabilirsiniz.
3. Banka Havalesi
Darüşşafaka’nın tüm bankalardaki “1863” numaralı hesap
numarasına bağışta bulunabilirsiniz.
4. Darüşşafaka Velilerini Arıyor Programı
Darüşşafaka’da okuyan bir öğrencinin bir yıllık sadece eğitim
gideri 10 bin TL’dir.
10 bin TL bağışlayarak “Velimiz”
100 bin TL bağışlayarak “Mezun Bağışçımız”
200 bin TL bağışlayarak “Çifte Diplomalı Bağışçımız”
500 bin TL bağışlayarak “Temel Taşımız”
1 milyon TL bağışlayarak “Kurucu Bağışçımız” olabilir ve
adınızı okulumuzun sütunlarında yaşatabilirsiniz.
5. Vasiyet bağışı
Bünyesine aldığı çocuklara gerçek bir “şefkat yuvası” olan
Darüşşafaka’ya vasiyet bağışında bulunarak, vasiyetinizin
maddi koşulları yetersiz, yetenekli çocukların eğitimi için
kullanılmasını sağlayabilirsiniz. Böylelikle hem Türkiye’nin
aydınlık geleceği için bir ışık yakmış olacaksınız hem de
isminiz Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sonsuza kadar
minnet ve saygıyla yaşatılacaktır.
Vasiyet bağışçılarına gayrimenkullerinin tüm hukuksal
işlemlerinin takibinde destek veren Darüşşafaka Cemiyeti,
acil sağlık sorunları için ambulans hizmeti ve anlaşmalı
sağlık kurumlarında indirimler sağlamakta, bağışçısının
vefatı durumunda da tüm dini vecibelerin yerine
getirilmesini, düzenli olarak kabir bakımlarını yapılmasını ve
her Kadir Gecesi mevlit okutulmasını sağlamaktadır.
6. Rezidans Bağışçısı
Darüşşafaka misyonuna destek veren bağışçılarının ileri
yaşlarını, sağlıklı ve güven içinde geçirmelerini sağlamak
amacı ile 1997 yılında ilk Rezidansını hizmete soktu.
İstanbul’da Yakacık, Maltepe ve Şenesenevler; İzmir’de ise
Urla’da yer alan Rezidanslarımızda, hem yeni ve ayrıcalıklı
bir hizmet anlayışı ile tanışabilir hem de bağışlarınızla
çocuklarımızın aydınlık yarınlara kavuşmalarına katkıda
bulunabilirsiniz.
7. Ayni bağışı
10 ay 7 gün 24 saatini Darüşşafaka’da geçiren
öğrencilerimizin ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmetleri
bağışlayabilirsiniz.
8. Adak kurban bağışı
Darüşşafakalı öğrencilerin yemek ihtiyacında kullanılmak
üzere yıl boyunca adak kurban bağışında bulunabilirsiniz.
Kurumsal bağış*
“Darüşşafaka Velilerini Arıyor” kampanyasına destek
verebilir, eğitimle değişen yaşamlara bir hikâye de kurum
olarak siz ekleyebilirsiniz.
Personel Bağışı
Personelinizin gönüllü onayıyla maaşlarından belli
oranlarda düzenli bağış yapmalarını sağlayabilirsiniz.
Eğitime Destek Bağış Sertifikası
Yılbaşı, kuruluş yıldönümü, bayramlar ve tüm önemli
günlerinizde değer verdiklerinize, “Eğitime Destek Bağış
Sertifikası” hediye edebilirsiniz.
*Kurumsal bağışlar ve yardımlar Kurumlar ve Gelirler Vergi
Matrahından indirilebilmektedir
Sorularınız için: 444 1863
[email protected]
URLA YAŞAM
Darüşşafaka’dan +55 yaş için
modern, güvenli, sıcacık bir
yaşam merkezi
Geçtiğimiz haziran ayında İzmir’in incisi Urla'da çam ağaçlarının içinde
kapılarını açan Urla Yaşam Özel Huzurevi ve Bakım Merkezi, 55 yaş ve
üstü kişilere güvenli, konforlu, rahat bir hayat sunuyor. Darüşşafaka
güvencesiyle hizmet veren tesis, bünyesinde bulunan Özel Bakım
Ünitesi ile de ülkemizde önemli bir toplumsal sorun haline gelen kendi
başına yaşamını idame ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin bakımına
çözüm sunuyor.
46
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
URLA YAŞAM
Darüşşafaka Cemiyeti, İzmir’in incisi
Urla'da çam ağaçlarının içinde
55 yaş ve üstü kişilerin, güvenli ve
konforlu bir ortamda “ikinci
bahar”larını geçirebilecekleri
modern bir tesisi hizmete açtı.
Geçtiğimiz haziran ayında kapılarını
açan Urla Yaşam Özel Huzurevi ve
Bakım Merkezi, Darüşşafaka’nın
“rezidans projesi”yle ileri yaş
bakımında yakaladığı başarıyı daha
geniş kitlelere ulaştırmayı
hedefliyor. Darüşşafaka’nın
rezidanslarıyla ileri yaş bakımında
edindiği 20 yıla yakın deneyimin
ışığında yola çıkan Urla Yaşam, 55
yaş ve üstü kişilere yeni arkadaşlar
edinebilecekleri, mutlu, güvenli,
nezih ve sımsıcak bir ortam sunuyor.
Aylık ücret karşılığı hizmet veren ve
120 oda/süit ile toplam 152 kişilik
kapasiteye sahip Merkez; televizyon
salonu, restoran, kafeterya,
dinlenme salonu, hobi odası gibi
ortak yaşam alanlarını barındırıyor.
Tek ve çift kişilik oda seçeneği
olan Urla Yaşam, diğer
huzurevlerinden farklı olarak
sakinlerine kendilerine ait odalarda
hayatlarını sürdürme olanağı
tanıyor. Konukların konforu, rahatlığı
ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak dekore edilen odalarda, banyo
ve mini bir mutfak var. 7/24 birinci
basamak sağlık hizmeti verilen Urla
Yaşam’da sakinlerin odaları düzenli
olarak temizleniyor, çamaşırları
yıkanıyor ve ütüleniyor. Yemekler,
diyetisyen kontrolünde hazırlanıyor.
dönemsel bakımları yapılıyor.
Geriatri alanında uzman sağlık
ekibinin 7 gün 24 saat görev yaptığı
Özel Bakım Ünitesi, ülkemizde
önemli bir toplumsal sorun haline
gelen kendi başına yaşamını idame
ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin
bakımına çözüm sunuyor. Bir
Darüşşafaka kuruluşu olan ve elde
ettiği gelirle Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nda okuyan 1.000’e yakın
babası veya annesi hayatta olmayan,
maddi durumu yetersiz, yetenekli
öğrencinin eğitimine kaynak yaratan
Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım
Merkezi’nin kuruluş amacını,
hedeflerini ve hizmet anlayışını
Kurum Müdürü Neval Yıldız ile
konuştuk.
Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım
Merkezi projesi nasıl ortaya çıktı?
1997 yılında İstanbul Yakacık’ta
kurulan ilk rezidansla ileri yaş
bakımı alanında hizmet vermeye
başlayan Darüşşafaka, rezidans
projesiyle yarattığı özgün anlayış ve
kaliteyi daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla bugüne kadar sadece
bağış karşılığı verdiği hizmeti, aylık
ücret karşılığıyla
ulaşılabilir hale
getirmek istedi ve
Darüşşafaka Urla
Yaşam Projesi
ortaya çıktı.
Urla Yaşam’ın kapasitesi nedir?
Sakinlerinize ne gibi hizmetler
veriyorsunuz?
Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım
Merkezi, 120 oda/süitten oluşuyor ve
52’si özel bakım olmak üzere toplam
152 kişilik kapasiteye sahip. Urla
Yaşam, sakinlerine 7 gün 24 saat
kesintisiz doktor ve hemşire
nezaretinde sağlık hizmeti veriyor.
Birinci basamak sağlık hizmeti
dediğimiz rutin kontrolleri (ilaç,
şeker, tansiyon, vb.) yapılıyor, uzman
aile hekimimiz tam zamanlı olarak
kendilerine poliklinik hizmeti veriyor.
Sakinlerin sağlıkları göz önünde
bulundurularak hazırlanan
diyetisyen onaylı menülerle, şık ve
nezih restoranımızda ana ve ara
öğün yemek sunumları gerçekleştiriliyor. Ayrıca restoranımızda diyet
yemek seçeneği de bulunuyor.
Sosyal servisimiz sakinlerin boş
zamanlarını kaliteli bir şekilde
değerlendirmesini,
yeni yerler tanıyıp
görmesini, yeni
arkadaşlar edinip
uyumlu bir sosyal
ortamda
yaşamasını
destekleyici
etkinlikler
düzenliyor.
Odaları
düzenli
olarak
Toplam altı katlı Merkezin, Özel
Bakım Ünitesi olarak ayrılan iki
katında ise 55 yaş üstü Alzheimer,
Demans, Parkinson, Paralizi, Pleji
gibi hastalıklara sahip, Dekübitis
yaralı, kolostomili, ağız yoluyla gıda
alamayan PEG’li, nazogastrik sondalı
veya ameliyat sonrası bakıma ihtiyaç
duyan hastaların sürekli veya
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
47
URLA YAŞAM
temizleniyor, çamaşırları yıkanıp
ütüleniyor, 7 gün 24 saat resepsiyon
hizmeti alıyorlar. Dileyen
sakinlerimiz tek kişi kalabildiği gibi,
süit odalarda iki kişi ikamet etme
şansına da sahipler.
Urla Yaşam Huzurevi ve Bakım
Merkezi’ni diğer huzurevlerinden
ayıran fark nedir? İnsanlar sizi
neden tercih etmeli?
Urla Yaşam, her şeyden önce
Darüşşafaka Cemiyeti güvencesi ve
deneyimiyle yola çıkmış bir kurum.
Verilen hizmetin kalitesi, güvenliği ve
niteliği ön planda. Urla Yaşam’ın en
önemli özelliği diğer birçok kurumdan farklı olarak 7 gün 24 saat hekim
ve sağlık hizmetinin bulunması.
Önemli bir diğer özelliği de tek kişilik
oda seçeneği ve oda dizaynlarıyla
sakinine evinde kalıyor hissini
yaşatması. Diğer huzurevlerinden bir
diğer farkımız ise ailelerin tatile
çıkarken çeşitli hastalıklardan dolayı
bakıma ihtiyaç duyan aile büyüklerini
gözleri arkada kalmadan dönemsel
olarak Urla Yaşam’a teslim
edebiliyor olmaları. Böylece iş
seyahatinde, tatillerde gözleri
arkada, akılları evlerinde kalmıyor.
Yine bir başka seçenek, geçirilen bir
operasyon sonrası kişinin nekahat
dönemini Urla Yaşam’da geçirebilmesi. Bu daha hızlı bir iyileşme
sürecini beraberinde getiriyor.
Urla Yaşam’da kalma koşulları
neler?
55 yaş üstü herkese Urla Yaşam’ın
kapıları açık. Dinç, sağlıklı, kendi
başına yaşamını idame ettiren,
hayatın yorucu koşuşturmacasından
kaçmak isteyen herkes Urla
Yaşam’da soluklanabilir. Ayrıca
içinde barındırdığı özel bakım ünitesi
sayesinde yatağa bağımlı veya
Alzheimer, Demans gibi rahatsızlık48
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
lar nedeniyle bakıma ihtiyaç duyan
kişiler de Urla Yaşam’dan hizmet
alabilirler.
Bu noktada Urla Yaşam Özel Bakım
Ünitesi’nde verilen hizmetleri biraz
daha açar mısınız?
Özel Bakım Ünitesi ülkemizin önemli
toplumsal sorunlarından biri haline
gelen, kendi başına yaşamını idame
ettiremeyen, ileri yaştaki kişilerin
bakımına çözüm sunuyor. Ünite,
alanında uzman hekim, hemşire,
psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve
yaşlı bakım elemanlarıyla sürekli
veya dönemsel bakımlar sunabiliyor.
Altyapısı en son teknolojiye göre
oluşturulan Ünite, alanında örnek bir
yapı oluşturuyor. Toplam 52 kişiye
bakım hizmeti verilebilen ünitemizde
tüm odalar, gerektiğinde bir yoğun
bakım ünitesi işlevi üstlenebiliyor.
Sakinlerin odaları 7/24 kamera
sistemiyle izleniyor. Dileyen sakin
yakını da kendisine verilen özel bir
şifreyle internet üzerinden yakınını
takip edebiliyor.
hastalıklara sahip, Dekübitis yaralı,
kolostomili, ağız yoluyla gıda
alamayan PEG’li, nazogastrik sondalı
veya ameliyat sonrası bakıma ihtiyaç
duyan hastaların sürekli veya
dönemsel bakımları yapılıyor.
Hedefleriniz neler?
Hedefimiz senelerdir edindiğimiz ileri
ve özel bakım tecrübemizle sakinlerimize en iyi hizmeti sunabilmek ve
Darüşşafaka’nın ileri ve özel bakımda
insanlarda uyandırdığı güven ve
kalite duygusunun daha da iyileşerek
devamını sağlamak. Elbette bunu
yaparken eğitimde fırsat eşitliği
misyonuna hizmet etmeye devam
etmek.
Kimler Özel Bakım Ünitesi’nde
kalabiliyor?
Urla Yaşam’ın farklı bir misyonu
var. Buradan elde edilen gelir,
Darüşşafaka’da okuyan babası veya
annesi hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocukların eğitimine
aktarılıyor. Bu durum kişilerin sizi
tercih etmesine nasıl etki ediyor?
55 yaş üstü Alzheimer, Demans,
Parkinson, Paralizi, Pleji gibi
Bir Darüşşafaka kuruluşu olan Urla
Yaşam, bildiğiniz gibi Darüşşafaka’nın
URLA YAŞAM
muz sağlık hizmetleri. Bu
sakinlerimize yönelik hizmetlerimizde alanlarında deneyimli doktor,
hemşire ve yaşlı bakım elemanlarımızla birlikte, özel olarak dizayn
edilmiş odalarımız ve yataklarımızla,
özel bakım sakininin gerek tıbbi
gerekse günlük kişisel tüm
ihtiyaçları (banyo, kuaför, yemeklerinin yedirilmesi gibi) karşılanmakla birlikte, zaman zaman
odalarımızda neredeyse yoğun bakım
şartları oluşturarak sakinlerimizin
bakımlarını sağlamaya çalışıyoruz.
Hizmetlerimiz içerisinde yine
psikolog desteği ve yatak içi rehabilitasyon hizmetlerimiz de mevcut.
rezidanslardan kazandığı deneyimin
ışığında, ancak rezidanslardaki bağış
sisteminden farklı olarak aylık ücret
karşılığında hizmet veriyor ve
tesisten elde edilen gelir
Darüşşafaka’da okuyan
çocukların eğitimine aktarılıyor. Bu
nokta Urla Yaşam’ı seçmenin en ulvi
nedeni oluyor. Yaşamının dinlenme
döneminde hem Darüşşafaka
güvencesini hissetmek hem de bu
seçimle yeni yaşamlara pencere
açılmasına destek vermek birçok
gelişim kuramcısının da bahsettiği
gibi kişilerin hayatta olumlu bir iz
bırakma mücadelesini de olumlu
yönde etkiliyor.
Sağlık hizmetlerinizin detayı nedir?
Kurumumuzda sağlık ekibimiz,
Uzman Aile Hekimi, Psikiyatri
Uzmanı, Dahiliye Uzmanı, Nörolog,
Psikolog, Fizyoterapist, Sosyal
Hizmet Uzmanı, Hemşireler ve
bakım asistanlarından oluşuyor. Bu
ekibimizle sakinlerimizin konforuna
ve rahatlığına önemli katkılar
sağlayacağını düşündüğümüz, yaşam
standartlarını artırmaya yönelik
hizmetlerimiz mevcut. Sağlık
hizmetlerinde ana hedef 1. Basamak
sağlık hizmetlerinin tüm
sakinlerimize ulaşmasını sağlamak
olsa da Kurumumuzun ve sağlık
ekibimizin asıl amacı 1. Basamak
sağlık hizmetlerini de önemli ölçüde
aşarak imkanlarımız dahilinde
sakinlerimize üst düzeyde konforlu,
ulaşılabilir, yüksek standartlarda bir
sağlık hizmeti sunabilmektir.
Kurumumuzdaki sağlık hizmetlerine
iki farklı açıdan bakabiliriz: İlk olarak
uzman hekimler ile birlikte
sağladığımız dinç sakinlerimize
yönelik poliklinik hizmetleri, kronik
hastalıkların kontrolü, belli
periyodlarla takiplerinin yapılması
ve acil hizmetler...
İkinci planda ise çok önem
verdiğimiz ve ülkemizde büyük
eksikliği hissedilen bir alan olan özel
bakım ihtiyacı duyan sakinlerimize
yönelik hizmetlerimiz; Alzheimer’lı,
Parkinson’lu, felçli, son dönem
kanser hastaları, ameliyat sonrası
nekahat döneminde olan, bir şekilde
yatağa bağımlı ya da kendi kendine
yetemeyen sakinlerimize sunduğu-
Urla Yaşam’da kalan sakinleriniz
ne gibi sosyal faaliyetlerden
faydalanabiliyor?
Urla Yaşam'dan hizmet alan sakinlerin tesis bünyesinde talep yoğunluğuna göre düzenlenen resim, ebru,
ahşap boyama gibi el işlerine yönelik
faaliyetlere katılım sağlamalarına
gayret ediyoruz. Burada temel
amacımız sakinlerin zamanlarını
etkin şekilde değerlendirmelerinin
yanı sıra motor becerilerini de en
azından belirli bir seviyede tutmak.
Belirli periyodlarla düzenlediğimiz
müzik dinletileri, özel gün kutlamaları, özel organizasyonlu yemekler, konserler gibi etkinliklerle hem
sakinlerin hem de çalışanların iş
saatleri dışında bir arada ve farklı
amaçlara yönelik zaman
geçirmelerini ve böylelikle arada
kurulan bağların daha güçlü
kılınmasını hedefliyoruz.
Tesis içinde düşünülen bu tür sosyal
etkinliklerin yanı sıra gezi, kahvaltı,
öğle-akşam yemekleri, konser,
tiyatro ve bale gibi dış organizasyonlar da gerçekleştiriyoruz.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
49
PORTRE
“Darüşşafaka her şeyden öte
iyi insan yetiştiriyor”
Darüşşafakalı Sedat Erberk’in kızı olan 1984 yılının
Avrupa Güzeli Neşe Erberk, “150 yıldır eğitim için çalışan
Darüşşafaka’nın destekçisiyim. Keşke Türkiye’deki diğer
şehirlere de yayılabilse… Çünkü eğitime yönelik yapılacak
daha çok iş var. Bir eğitimci olarak Darüşşafaka’nın daha da
gelişmesini, sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde
okullar açmasını ve ihtiyacı olan her çocuğa el atmasını
diliyorum, çünkü Darüşşafaka her şeyden öte iyi insan
yetiştiriyor” diyor.
50
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
NEŞE ERBERK
Türkiye’nin gönlünde taht kurdu.
1983 yılında Türkiye Güzeli seçilen
Neşe Erberk,1984 yılında da Avrupa
Güzellik Yarışması’nda birincilik
tacını ülkemize getirdi. Kurduğu
model ve oyunculuk ajansıyla kaliteli
işlere imza atan Neşe Erberk, 2001
yılında gönlünde yatan başka bir
projesini hayata geçirerek “Joy Full
House” adı altında bir anaokulu açtı
ve bunu on yıl içinde anaokulu
zincirine dönüştürdü. Darüşşafakalı
Sedat Erberk’in hayatının izini
sürmek için eşi Gülşen Erberk ve kızı
Neşe Erberk ile bir araya geldik.
Sedat Erberk, 1934 yılında
İstanbul’da doğdu. Sekiz yaşında
babasını kaybetti. 1945 yılında girdiği
Darüşşafaka’dan 1951 yılında mezun
oldu. Ardından Güzel Sanatlar
Akademisi Mimarlık Bölümü’nü
bitirdi. Yüksek lisansını da mimarlık
alanında yapan Erberk, kendi
mimarlık ofisini açtı. Pek çok
mimarlık yarışmasında dereceye
girdi, Bursa’da Celal Bayar
Kütüphanesi, Çanakkale Çan’da
Fatma Bodur Camii gibi pek çok
esere hayat verdi. Yüksek mimar
Erberk’in diğer bir tutkusu ise
Darüşşafaka yıllarında başladığı
basketboldu. Darüşşafaka’da
basketbolun atağa geçtiği yıllarda
okuyan Erberk, üniversite yıllarında
da Darüşşafaka Basketbol
Takımı’nda oynamayı sürdürdü.
Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın
Türkiye Şampiyonluğu’na uzanan
yolculuğuna 9 numaralı yeşil-siyah
formasıyla o da eşlik etti. Sedat
Erberk, basketbol tutkunlarının
gönlünde özel bir yer edinirken yıllar
sonra kızı Neşe Erberk ise tüm
Gülşen Hanım, öncelikle Sedat
Bey’le nasıl tanıştığınızı bize anlatır
mısınız?
Işık Lisesi’ni bitirdikten sonra Güzel
Sanatlar Akademisi Resim
Bölümü’ne misafir öğrenci olarak
girdim, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun
Atölyesi’nde resim yapmaya
başladım. Okul kantininde beyim ve
görümcemle tanıştım. İkisini
karı-koca zannetmiştim. Sedat,
mimarlık bölümünde son sınıf
öğrencisiydi. Daha sonra beni
sinemaya davet etti. Bu ahbaplığımız
iki sene sonra nişana dönüştü, çünkü
benim yüzümden son sınıfta
olmasına rağmen bir türlü akademiyi
bitiremiyordu. İki sene nişanlılığın
ardından 1962 yılında evlendik.
Sedat Bey, Darüşşafaka’ya nasıl
başladığının öyküsünü sizinle
paylaştı mı?
Sedat, 1934 İstanbul doğumlu idi.
Sekiz yaşındayken babasını
kaybediyor. 1945 yılında Darüşşafaka
sınavına giriyor ve kazanıyor. Üç
kardeştiler… Sedat’ın küçük kardeşi
de Darüşşafaka sınavına girmiş ama
o kazanamamış. Kız kardeşi de
girmek istemiş ama o yıllar
Darüşşafaka, kız öğrencileri
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
51
PORTRE
“Babam, Darüşşafakalı olmaktan gurur duyardı. Onun için yeşil-siyah
çok önemli renklerdi. O renklerde atkısı, kazağı vardı. Basketbol
forması 9 numaraydı, hâlâ saklarız. Darüşşafaka’nın yeşili, babamın
en sevdiği yeşildi.”
almadığı için girememiş. Sedat, orta
ve liseyi Darüşşafaka’da okuyor ve
1951’de mezun oluyor. Ardından da
Güzel Sanatlar Akademisi’nde
mimarlık eğitimi alıyor. Yüksek
lisansını da mimarlık alanında yaptı.
Mezuniyetten sonra kendi mimarlık
bürosunu açtı. Pek çok mimarlık
yarışmasında dereceler aldı.
Bursa’daki Celal Bayar Kütüphanesi,
Çanakkale Çan’da Fatma Bodur
Camii onun eserleridir. Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde hocalık da yaptı.
Hatta Beşiktaş Belediye Başkanı
İsmail Ünal da onun
52
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
öğrencilerindendir. Vefatından iki yıl
önce ise Obitaş’ta genel müdür
olarak çalışıyordu. İyi ki eşim
Darüşşafaka’da okumuş.
Aynı zamanda basketbolcuydu…
Evet… Basketbola Darüşşafaka’da
başlıyor. Üniversite yıllarında da
oynamayı sürdürdü. Darüşşafaka
Basketbol Takımı’nın kaptanıydı.
Avrupa’ya turnuvalara gidiyordu.
Sedat ile tanışana kadar
Darüşşafaka Basketbol Takımı’nın
ismini dahi duymamıştım ama
onunla tanıştıktan sonra hiçbir maçı
kaçırmaz oldum. Hatta Darüşşafaka
kazanınca gidip Eyüp Sultan’da horoz
kesmişliğim bile oldu.
Neşe Hanım, siz babanızı nasıl
hatırlıyorsunuz? Sizin kişiliğinizin
oluşmasındaki rolü nedir?
Babam, sevgisini çok fazla belli
etmezdi. Aslında çocukluğumda
kucağından inmezdim ama 13-14
yaşlarına geldiğimde daha mesafeli,
daha disiplin uygulayan bir baba
haline geldi. O yaşlarda bu kadar
disiplinli olmasına bozulurdum ama
şimdi hele de çocuk sahibi olduktan
sonra ne kadar doğru davrandığını
anlıyorum. Babamın hep kuralları
vardı ve o kuralların dışına asla
çıkmazdı. Yemek yemeyi çok severdi.
Bütün ailenin yemek masasında
buluşması babam için çok önemliydi.
NEŞE ERBERK
Bir araya geldiklerinde bizim evde
sadece Darüşşafaka konuşulurdu.
Her sene Darüşşafaka’nın pilav
gününe giderdik.
Avrupa Güzellik Yarışması’ndan
döndüğünüzde babanız sizi nasıl
karşılamıştı?
İnanılmaz gururlanmıştı. O gururu,
Türkiye Güzellik Yarışması’nda da
görmüştüm babamda… Babam
disiplinli ve kuralcı olduğu için asla
böyle şeylere izin veremeyecek
Babam tüm ananeleri yaşatırdı.
Örneğin; bayramlarda aile ziyaretlerini çok önemserdi. Bir de seyahat
etmeyi çok severdi. Biz hep tatile
birkaç aile birlikte giderdik.
Unutamadığım bir tatil anısını da
paylaşmak isterim. Yıl 1975, Kıbrıs
Harekâtı… Biz, yine birkaç aileyle
Şile’deyiz. Tüm annelerin, akşam
olunca lambaları mor bir kâğıtla
kapladığını hatırlıyorum, çünkü
karartma vardı.
Darüşşafaka yıllarını nasıl
anlatırdı?
Babam Darüşşafakalı olmaktan
gurur duyardı. Onun için yeşil-siyah
çok önemli renklerdi. O renkte atkısı,
kazağı vardı. Basketbol forması
9 numaraydı, hâlâ saklarız.
Darüşşafaka’nın yeşili, babamın en
sevdiği renkti. Çok disiplinli bir
insandı. Her zaman ağabeyim ile
bana Darüşşafaka’da nasıl bir
disiplinle büyüdüğünü anlatır, bizim
de öyle büyümemizi isterdi. Çok
kadim arkadaşları vardı
Darüşşafakalı... Mesela Kerem
Ağabey (Uluç) ile sınıf arkadaşıydılar.
bola başlatan da babamdı, Profilo’ya
yazdırmıştı. Voleybol bana çok keyifli
ve iyi gelmişti. Ben de kızlarımı
erken yaşta spora başlattım. Şu an
görüyorum ki spor her bireyin
hayatında olması gerekir, çünkü
insana hem fiziksel hem de ruhsal
katkısı var. Babamın sadece
Darüşşafaka’da okumasının değil,
basketbol oynamasının da ona
disiplin, takım ruhu, paylaşım ruhu
kazandırdığını ve bunu bize yansıttığını düşünüyorum. Bu nedenle
babamın spor hayatı bize de yansıdı.
Ağabeyim de uzun yıllar basketbol
oynadı. Ben iki yıl Profilo, bir yıl da
Eczacıbaşı’nda maçlara katıldım.
Bunun yanı sıra babam mimar
olduğu için sanata, estetiğe yatkındı.
İkimizin de mimar olmasını istiyordu.
Öyle ki yaz tatillerinde ofisine
götürüp bize çizim yaptırırdı.
Ağabeyimin gitar çalmasını da
babam teşvik etmişti. Babamın o
ruhu bana da geçmiş. Şu an 24
anaokulum var. Her birinin yapım
aşamasında bulunmaktan keyif
aldım.
biriydi ama başarıyı görünce o da
gururlanmıştı. Hatta aile meclislerinde toplanıldığında gururla
bahsederdi. İtiraf etmek gerekirse
o yıllar bu tür yarışmaların önemini
anlayacak durumda değildim.
Annem, “katıl” diyordu, ben de
katılıyordum, “gidip kazan yarışmayı”
diyordu, gidip kazanıyordum.
Resmen böyle bir ruh halindeydim ve
bir görevi yerine getiriyormuşum gibi
davranıyordum. Çünkü o yıllar
voleybol oynuyordum ve spor benim
için çok daha önemliydi. Beni voleyŞubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
53
PORTRE
Babanızı ne zaman kaybettiniz?
1986 yılında… Babam üçüncü astım
krizinde vefat etti. Anneannem ve
dedemin ameliyatlarında bulunmak
üzere Amerika’ya gitmiştim. O sırada
babamın astım krizi geçirmesi bana
inanılmaz bir haksızlık gibi gelmişti.
Çok gençti, 52 yaşındaydı ve son
derece sağlıklıydı. Astım problemini
ise son bir yıldır yaşıyordu.
Üniversiteyi yeni bitirmiştim. Babam
benim mezuniyetimi gördü ama iş
hayatına geçişimi ve torunlarını ne
yazık ki göremedi. Tek üzüntüm çok
erken yaşta onu kaybetmek. Arzu
ederdim ki benim iş hayatına
atıldığımı, evlendiğimi, çocuk sahibi
olduğumu da görsün…
Anaokullarınızın yanı sıra bir de
ilkokul yaptırma projeniz
olduğunu duyduk.
Doğru mudur?
Evet, eğitim
sektöründe 10. yılım...
10’u İstanbul, 14’ü
şehir dışında olmak
üzere toplam 24
anaokulum var.
54
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Bunun devamı olarak çocuklarımızın
ilk dört yılı da bizde okuyacakları bir
ilkokul yaptırıyorum. Okulumuz
Etiler’de olacak. Projeler çizildi.
Amacım Eylül 2013’te başlamak.
Hayalim kendi kızlarıma
yetiştirmekti, maalesef mekân
bulamadığım için yetiştiremedim.
Geçen yıl mekânı buldum ve hemen
projeyi başlattık.
Eğitim alanını seçmenizin özel bir
nedeni var mı?
İş hayatına 24 yıl önce atıldım.
O zaman da ajans ve anaokulu açma
konusunda arada kalmıştım. Fakat
o yaşlarda okul açmak inandırıcı
olmayacaktı. İşletme eğitimi ile
mankenlik tecrübelerimi birleştirip
ajans açtım. Kızlarıma hamile
kalınca da ikinci hayalimi
gerçekleştirmenin vakti
geldiğine karar verdim.
Erberk Model ve
Oyunculuk Ajansı çalışmalarına devam ediyor.
Siz ilgileniyor
musunuz?
Hayır, ağabeyim
devam ediyor, ben hiç
ilgilenmiyorum. Üç
yıl hem ajans
hem anaokulunu birlikte
yürüttükten
sonra
tamamen
anaokuluna
yönelmeye
karar verdim. Bu alanda da 10 yılı
tamamlamak üzereyim.
Darüşşafaka size ne ifade ediyor?
Çok takdir ettiğim bir kurum. Bu
tür kurumların vizyonları ve
misyonlarıyla birçok adım atılıyor,
hayatlar değişiyor. Babam da buna
bir örnek bence…
Eğitim alanında çalıştığım için
Darüşşafaka’nın eğitimsel boyutuna
daha yakın hissediyorum. Topluma
katkılarını daha iyi anlıyorum.
Babasından yoksun olanlara kucak
açıp, iyi bir eğitim vermesi çok ulvi
bir davranış. Annesini kaybetmiş
çocukları da kabul etmeye başlamasından da ayrıca memnuniyet
duydum.
Özellikle eğitim sektörüne girdikten
sonra hep bunu sorgulamaya
başlamıştım: “Darüşşafaka, neden
sadece babasını kaybeden çocukları
alıyor?” diye... Çünkü annelerini
kaybeden çocukların, Darüşşafaka
gibi bir kuruma daha fazla ihtiyacı
olduğunu düşünüyorum. Neyse ki
Darüşşafaka da bu konuda güzel bir
adım attı ve annesi vefat etmiş
çocukları da kabul etmeye başladı.
Ayrıca birkaç kez Darüşşafaka’nın
kampüsünü ziyaret ettim, hatta
birkaç yıl öğrencilerimiz için
Darüşşafaka’nın yüzme havuzlarını
kullandık. Ne kadar donanımlı bir
kampüsü olduğunu gördüm.
150 yıldır eğitim için çalışan
Darüşşafaka’nın destekçisiyim.
Keşke Türkiye’deki diğer şehirlere
de yayılabilse… Çünkü ülkemizde
eğitime yönelik yapılacak daha çok iş
var. Bir eğitimci olarak
Darüşşafaka’nın daha da gelişmesini,
sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin
her yerinde okullar açmasını ve
ihtiyacı olan her çocuğa el atmasını
diliyorum, çünkü Darüşşafaka her
şeyden öte iyi insan yetiştiriyor.
PORTRE
“Keşke herkes bu aziz kurumun
geleceğe daha güçlü taşınmasına
katkı sunsa…”
Eşi Günseli Hanım’la birlikte “Darüşşafaka Velilerini Arıyor” programı
kapsamında “Darüşşafaka Velisi” olan Darüşşafakalı Bülent Akınsal,
bunun kendisi için tarifsiz bir duygu olduğunu belirterek “Öyle ki
vasiyetnameme bu velilik payesinin devamı için bir madde eklettim.
Vefatımdan sonra menkul değerlerim Darüşşafaka tarafından
değerlendirilecek ve her sene bir kız ile bir erkek çocuğunun velisi
olmam için gerekli para Darüşşafaka’ya aktarılacak. Keşke herkes
böyle yapsa ve aziz kurumun geleceğe daha güçlü taşınmasına katkı
sunsa…” diyor.
56
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Darüşşafaka’nın eğitimle hayatını
değiştirdiği binlerce çocuktan biri
Dr. Bülent Fahri Akınsal… Bugün
yaşamını eşi Günseli Hanım’la
birlikte Urla Rezidans’ta sürdüren
Bülent Akınsal Darüşşafaka’ya
başladığında yıl 1940 idi. Yani İkinci
Dünya Savaşı’nın yeryüzünü kasıp
kavurduğu, o kıtlık yıllarıydı. Okulun
değişmeyen yemek menüsünün
bulgur pilavı, mercimek çorbası ve
ekmek olduğunu ve genelde
doymadıkları için de bahçedeki
asmanın filizlerini yediklerini anlatan
Bülent Bey, tüm bu yokluğa karşın
çok iyi bir eğitim aldıklarını
belirtiyor.
GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL
Darüşşafaka’dan 1948 yılında
birincilikle mezun olan ve Ankara
Tıp Fakültesi’ne giren Bülent Bey,
1954’te fakülteyi bitiriyor.
1958-1962 yılları arasında
Haseki Hastanesi, Heybeliada
Sanatoryumu’nda ihtisasını
tamamlayarak, iç hastalıkları ve
göğüs hastalıkları uzmanı olur.
1962’de Dr. Günseli Hanım ile
evlenen Akınsal, 1963’te eşiyle
birlikte Almanya’ya giderek, çok
sayıda klinikte astım ve alerji
araştırmaları yapar. 1972’de yurda
dönen Akınsal, Ankara Atatürk
Göğüs Cerrahi Merkezi’nde Astım
Servisi’ni kurarak, klinik şefi olur.
1976-1983 yılları arasında Koşuyolu
Astım Hastanesi’ni kuran Akınsal,
1983’te Astım-Alerji Kliniği
hocalığından emekli olur. 2004
yılında Antalya Konyaaltı’nda eşiyle
birlikte zihinsel engelli çocuklar için
isimlerini taşıyan bir okul yaptıran
Bülent Bey, aynı yıl “hayatımı
borçluyum” dediği Darüşşafaka’ya
da vasiyet bağışında bulunur.
Ardından eşiyle birlikte rezidans
bağışçısı olan Bülent Bey, şimdi eşi
Günseli Hanım’la birlikte Urla
Rezidans’ta 35 yıllık çalışma
hayatının yorgunluğunu çıkarıyor.
Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Beş yaşındayken babamı
kaybetmişim. Süvari subayı İsmail
Fahri’nin oğluyum. Ablam ve
ağabeyimle üç ayda bir aldığımız
yetim maaşıyla o sıkıntılı günleri
geçirdik. 1940 yılında dördüncü sınıfa
geçtiğim zaman komşumuzun
çocuğu, Darüşşafaka’da leyli (yatılı)
olarak okuyordu. Hafta sonları eve
gelirdi, çok güzel bir üniforması
vardı. Ben de onların ön ayak
olmasıyla Darüşşafaka imtihanlarına
girdim. Sınavı kazandıktan sonra
önce sağlık, ardından da aile
tetkikinden geçtim. Fakat o yıl sınavı
kazanan öğrenci sayısı çok olunca
okula girmek için bir de kura çekilişi
yapıldı. Üzerinden onca yıl geçse de
kura çekilişi için Darüşşafaka’ya gittiğim günü hiç unutmadım. O zaman
Darüşşafaka, Fatih Çarşamba’da idi.
Bir tarafı Haliç’e bakardı ve yüksek
duvarlarla çevrilmiş kocaman bir
bahçesi vardı. Yanımda annem vardı.
Benim gibi sınavı kazanmış, sağlık
kurulundan, mali tetkikten geçmiş
çocuklar, sırayla kura heyetinin
önüne gidiyor ve kura çekiyordu.
Çektiği kâğıtta ya “boş” ya da “
mektep” yazıyordu. “Mektep” yazan
kâğıt çıkarsa Darüşşafaka’ya girmeyi
kazanıyor demekti. Sıra bana geldi.
Kâğıdı çektim, açtım ve jüriye karşı
okudum: “Mektep”… Dönüp anneme
baktım, ağlıyordu…
Sonra?
Darüşşafaka’ya girdiğim için
mutluydum ama o yaştaki her çocuk
için annesinden ayrılmak zordur,
benim için de zordu. Çarşamba
günleri, ziyaret günüydü. İstanbul’da
ikamet eden çocukların aileleri
mümkün mertebe okula gelirdi.
Gelirken de evde ne varsa -reçel,
yemiş, ekmek- getirirlerdi, hepimiz
onları paylaşırdık. İkinci Dünya
Harbi’nin olduğu senelerdi, ülke kıtlık
içinde... Okulda anca bulgur pilavı
veriyorlar, sabahları mercimek
çorbası, bir de ekmek… Tabii
gençlikte o yemeklerle doymazdık.
Bahçede asma üzüm vardı, onun
filizlerini yerdik. Harp senelerini
böyle geçirdik. O yıllarda –sanırım
halen öyle- Darüşşafaka’da bir sene
kalanı, okulda tutmazlardı. Mecburen
çok çalışıyorduk. Bilen bilmeyene
sorardı. Hocalarımız çok iyi, idealist
insanlardı. Çoğu gönüllü olarak görev
yapardı, yani Darüşşafaka’dan para
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
57
PORTRE
almak için değil de bizlere eğitim
vermek için...
Hafta sonları evinize gider
miydiniz?
Cumartesi ve pazar izin günümüzdü.
İki çeşit üniformamız vardı. Biri
dahiliye –çuhadan, kalın, soğuğa
dayanıklı- diğeri ise dışarı çıktığımız
zaman giydiğimiz kasketli takım
elbiseydi. Yakamızda Darüşşafaka
Lisesi yazardı. Ayakkabılarımız
boyalı, kıyafetlerimiz ütülü, süslü bir
şekilde evlerimize giderdik. Pazar
akşamları da evden okula dönerdik.
Tabii, sadece aileleri İstanbul’da
olanlar, hafta sonu izne
çıkabiliyordu. Benim okuduğum
yıllarda Erzincan depremi oldu.
Depremzede çocuklardan
Darüşşafaka’nın koşullarına uygun
olanlar, imtihansız alındı. İş Bankası,
bu çocukların masraflarını karşıladı.
Çok iyi yetiştiler, yüksek kademelere
ulaştılar, zaten pek çoğunu yine İş
Bankası tuttu.
Darüşşafaka’dan ne zaman mezun
oldunuz?
1948 senesinde Darüşşafaka’yı
bitirdim. O zaman Darüşşafaka,
mezunları için bir takım elbise
yaptırıyor, biraz da para veriyordu.
Ben de Darüşşafaka’ya böyle veda
ettim. Askeri Tıbbiye düşünüyordum
ama olmadı. Hâlbuki Darüşşafaka’yı
birincilikle bitirmiştim. Hukuk
fakültesine başlamışken, gazetede
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni
kazananlar listesinde ismimi
gördüm. O zamanda bir halam,
Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde hocaydı. Hatta halam
fakültenin kurulmasıyla
görevlendirilenlerdendi. Halamın da
orada olması bana güç verdi. 1954’te
tıbbı bitirdim ve hemen askere
gittim. Iğdır’da bir askeri hastanede
58
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
doktor olarak vazifemi tamamladım.
O zaman iki seneydi askerlik. Ayrıca
tıbbiyede son sınıfta burs almıştım.
Onun mecburi hizmetini de orada
tamamladım. 58 senesinde ihtisas
imtihanına girebilmek için tayinimi
İstanbul’a aldırdım. O yıllar ihtisasta
her bölüme maaş vermiyorlardı,
oysa benim para kazanmam
gerekiyordu.
Maaşlı ihtisas alanları arasında
göğüs hastalıkları vardı. Onun
sınavına girdim ve kazandım. İki sene
Haseki Hastanesi’nde, iki sene
Heybeliada Göğüs Hastalıkları
Hastanesi’nde ihtisas yaptım.
63 senesinde göğüs hastalıkları ve
iç hastalıkları alanında ihtisasımı
tamamladım. Haseki Hastanesi’nin
benim için özel bir önemi var, çünkü
eşimle de orada tanıştık. Ben,
dahiliye ihtisasımı yapıyordum,
Günseli ise kulak burun boğaz
dalındaydı. Nöbetlerde gelir, yardım
ederdi. 62 senesinde de evlendik.
O zaman Günseli Hanım, biraz da
sizi tanıyalım…
1931’in Eylül’ünde Bursa’da doğdum.
Annem Bursa Kız Muallim
Mektebi’nden mezun bir öğretmen,
babam ise askerdi. Babamın görevi
nedeniyle hemen her seneyi başka
bir şehirde geçirdim. 1948’de
İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdim ve
ilk defa altı sene aynı okulda
eğitimime devam ettim.
O yıllar tıbbiyede kız talebe sayısı
azdı. Pekiyi dereceyle fakülteyi
bitirdim. İhtisasa başladım. Bir ara
burs kazandım ve İngiltere’ye gittim.
Fakat vatan özlemi ağır bastı, altı ay
kaldım. Ardından ihtisasıma Haseki
Hastanesi’nde devam ettim.
Evlendikten bir sene sonra eşimle
mütehassıs (uzman) olarak
Almanya’ya gittik.
Peki neden Türkiye’de değil,
Almanya’da çalışmayı tercih ettiniz?
Günseli Akınsal:İkimiz de uzman
olmamıza rağmen 600’er lira maaş
alıyorduk. Birimizin maaşıyla
geçinirken diğerininkini biriktirmeye
çalışıyorduk. Almanya’da hekimler
için koşullar daha iyiydi. İkimiz de
tayinimizi çıkardık ve Almanya’ya
gittik. 1972 yılına kadar Almanya’nın
muhtelif şehirlerinde hekim olarak
çalıştık. Kızımız İpek, orada dünyaya
geldi, dört yıl orada okudu. Fakat
kızımız liseyi bitirene kadar orada
kalmayı istemediğimiz ve onun
GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL
eğitiminin bölünmemesi için
Türkiye’ye dönme kararı aldık. Ben,
Ankara Hastanesi’nde kulak burun
boğaz başasistanı, eşim ise Ankara
Atatürk Sanatoryumu’nda başasistan
olarak çalışmaya başladık. 1976’ya
kadar Ankara’da çalıştık. Ardından
tayinim Heybeliada’ya çıktı. Fatih’te
oturuyorduk, ilk otobüsle Sirkeci’ye
gider, ilk vapura biner, sabah
sekizde vazifemizin başında olurduk.
Öyle çalıştık biz... Ben 25, eşim 35
senenin sonunda emekli oldu.
Adımız hiç kötü hadiseye karışmadı,
şerefli şekilde emekli olduk. Eşim
emekli olduktan sonra muayenehanesi devam etti, benim ise sadece
bir sene muayenehanede
çalışmışlığım var, hep tam zamanlı
çalıştım, sabah sekizden akşam dört
buçuğa… Nöbetçi olduğumuz zaman
sabah sekizden ertesi gün beşe
kadar çalışırdım. Eşim yedi-sekiz
senedir muayenehanesini kapattı,
artık tam bir emekli hayatı yaşıyoruz.
Antalya’da engelliler için bir okul
yaptırdığınızı biliyoruz. Dr. Günseli
– Dr. Bülent Akınsal İlköğretim ve İş
Okulu… Bu süreci bizimle paylaşır
mısınız?
Günseli Akınsal: İkimiz de asker
çocuğuyuz, benim anne tarafım
ise hep eğitimcidir. Hayatımız
boyunca eğitime ve
eğitimcilere sevgi,
saygı ve hürmet
besledik. Bu
nedenle Almanya’da
çalıştığımız günlerin
birikimi olan maddi imkânları eğitime bağışlamayı
ve bir okul yaptırmayı
düşündük. Ardından da
Antalya’da zihinsel
engelli çocuklara ait bir
okulun yapımı için
gerekli maddi desteği
sağladık. Okulun temeli 2004’ün
Aralık ayında Dünya Özürlüler
Günü’nde atıldı. Vali ve başka hayırseverlerin de desteğiyle beş buçuk
ayda tamamlandı. 2005’in Mayıs’ında
16 derslik, 8 atölyeden oluşan okulumuz açıldı. Şu anda 260 talebesi,
50 öğretmeni var. Sınıflar 12 kişilik…
Antalya’da beyaz bayrak aldı. Burada
12 ile 21 yaş arası çocuklar eğitim
görüyor. Çocuklar, 6, 7 ve 8. sınıfı
burada okuyor. Ardından
yeteneklerine göre sekiz atölyeden
birini seçiyorlar. Son senede turizm
okullarında staj görüyorlar.
Geçtiğimiz sene 35 mezunumuz
sigortalı bir işe yerleşti. Böylelikle
çocuklar, tüketici olmaktan çıkıp
üretici duruma geçiyor.
Öğrencilerin kulak burun boğaz
muayenesini ben yapıyorum. Sırf bu
okul yüzünden yılın sekiz ayını
Antalya’da geçiriyoruz. Bu bize
onur veriyor. Öğretmenleri “
çocuklarımız”, talebeleri de
“torunlarımız” diye seviyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı, bize okulda
şeref odası tahsis etti. Günümüzün
büyük bölümünü orada geçiriyoruz.
Orası bize gençlik, neşe veriyor ve
başarmanın mutluluğunu yaşatıyor.
Neden doktorluğu seçtiniz?
Bülent Akınsal: O zamanın şartlarında sadece Askeri Tıbbiye vardı.
Tıbbiye fikri oradan çıktı.
Günseli Akınsal: Beş yaşımdan
itibaren ben hep doktor olacağımı
söylerdim. Lisedeyken herkes bana
“doktorluk ağır meslek, öğretmen,
kimyager ol” diyordu, sadece babam
bana destek oldu. Ne mutlu ki ben de
bu hayalimde muvaffak oldum.
Urla Rezidans’ta yaşama kararını
nasıl aldınız?
Bülent Akınsal: Darüşşafakalı
olmam sebebiyle kuruluşundan bu
yana Darüşşafaka Rezidansları’nı
biliyordum. Fakat ikimiz de
rezidanslarda yaşamayı
düşünmüyorduk. 2004 yılında okul
yaptırmaya başladığımız zaman
eşime dedim ki; “Ben,
Darüşşafaka’ya da borçluyum. Her
şeyimi okula vermekle doğru bir iş
yapmış olmam.” Hemen bir
vasiyetname yaptım, vefatımdan
sonra bütün mal varlığımı
Darüşşafaka’ya bıraktım. 2011
yılında Urla Rezidans’a bir
ziyaretimiz oldu. Bir hafta kaldık.
Gerçekten de beklentimizin çok
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
59
PORTRE
üstünde bir yer ve hizmet anlayışıyla
karşılaştık. Şu an kendimize bakabiliyoruz ama daha ileri yaşlarımızda
bunu yapamayabiliriz. Böyle bir
durumda en iyi bakımı
Darüşşafaka’nın rezidanslarından
alabileceğimizi gözlerimizle gördük.
Bunun üzerine Urla Rezidans’ta bir
daire aldık. Fakat yerleşmedik, kendi
evimizde yaşamaya devam ettik.
Rezidansta yaşamaya ise geçirdiğim
bir kaza sonucu başladık. Şöyle ki
eşimle birlikte katıldığımız bir
Karadeniz seyahatinde banyoda
düştüm, yedi kaburgam kırıldı. İtinalı
bir bakıma ihtiyacım vardı, bunu da
ancak Darüşşafaka sağlayabilirdi.
Uçağa atladık, Urla Rezidans’a
geldik. Kemikler kaynayana kadar
burada kaldık. Tabii bu esnada yeni
ahbaplıklar edindik, buradaki
rahatlığa alıştık.
Günlerimizin hem verimli hem de
güzel geçtiğini gördük. Kendimizi bir
aile muhitinde hissetmeye başladık.
Netice itibarıyla buraya o kadar
alıştık ki, artık eve gitmeyi
istemiyoruz.
Gezilere katılmaya devam
ediyorsunuz…
Gezilere katılıyoruz. Rezidansta da
hiç boş bırakmıyorlar. İzmir ve
Urla’da gitmediğimiz yer kalmadı.
O kadar çok etkinlik organize ediliyor
ki yetişemiyoruz. Her şeyimizle
ilgileniyorlar. İlaçlarımız odamıza
kadar getiriliyor, doktorlar sürekli
bizimle meşgul oluyor. İmkânı olan
herkesin ileri yaşlarını geçirmek için
Darüşşafaka Rezidansları’nı
seçmesini tavsiye ediyorum.
Böylelikle hem kendi geleceklerini
garantileyebilir hem de annesi veya
babası hayatta olmayan, maddi
durumu yetersiz çocukların iyi eğitim
almalarına katkı sunabilirler.
Darüşşafaka, tarihi boyunca hep
güzel işler yaptı ve yapmaya devam
ediyor. Eğer birileri o yıllar
Darüşşafaka’ya bağış yapmasaydı,
ben Darüşşafaka’da okuyamaz,
doktor da olamazdım. Onun için
Darüşşafaka’ya bağış yapanlara
saygım, hürmetim ve sevgim
sonsuz. Onları takdirle yâd
ediyorum.
Yakın tarihte Darüşşafaka Eğitim
Kurumları’nı ziyaret ettiniz. O anki
duygularınızı bizimle paylaşır
mısınız?
Bülent Akınsal: Okula her gittiğimde
çok duygulanıyorum, çünkü oradaki
küçük yavruları, öğretmenleri
görünce kendi çocukluğumu
hatırlıyorum. Tabii şimdiki
Rezidans bağışçısı olduktan sonra evlerinde yaşamaya devam eden Akınsal çifti, Bülent Bey’in geçirdiği bir
kaza sonrasında Urla Rezidans’a geçiyor. Bülent Bey süreci şöyle anlatıyor: “Bir Karadeniz seyahatinde
banyoda düştüm, yedi kaburgam kırıldı. İtinalı bir bakıma ihtiyacım vardı, bunu da ancak Darüşşafaka
sağlayabilirdi. Uçağa atladık, Urla Rezidans’a geldik. Kemikler kaynayana kadar burada kaldık. Tabii bu
esnada yeni ahbaplıklar edindik, buradaki rahatlığa alıştık. Günlerimizin hem verimli hem de güzel
geçtiğini gördük. Kendimizi bir aile muhitinde hissetmeye başladık. Netice itibarıyla buraya o kadar alıştık
ki, artık eve gitmeyi istemiyoruz.”
60
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
GÜNSELİ-BÜLENT AKINSAL
Darüşşafaka, bizim okuduğumuz
yıllardaki Darüşşafaka’dan o kadar
farklı ki… İnsan gözlerine
inanamıyor. Modern bir kampüs,
modern sınıflar, yabancı öğretmenler, çocuklar iki lisan öğreniyor, kolej
eğitimi alıyorlar. Bunlar beni çok
heyecanlandırıyor. Ayrıca bizim
zamanımızda yalnız babası ölmüş,
erkek çocuklar alınıyordu. Oysa 40 yıl
önce babası hayatta olmayan kız
öğrencileri de almaya başladığından
şimdi kız-erkek karma bir eğitim var.
14 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirdiği tüzük değişikliğiyle annesi
hayatta olmayan çocuklara da kucak
açarak, öğrenci profilini daha da
zenginleştirdi. Bu kararın
alınabilmesi için eşimle birlikte
İstanbul’a giderek, Olağanüstü
Genel Kurul’a katıldık ve oyumuzu
kullandık. Annesi hayatta olmayan
çocukların da Darüşşafaka’da
okuyabilmesinden ötürü çok
mutluyuz.
Günseli Hanım ile birlikte
“Darüşşafaka Velilerini Arıyor”
programı kapsamında “Darüşşafaka
Velisi” oldunuz. Bir Darüşşafakalı
olarak Darüşşafaka’nın velisi olmak
sizin için ne ifade ediyor?
Tarifsiz bir duygu bu… Öyle ki vasiyetnameme bu velilik payesinin devamı
için bir madde eklettim. Vefatımdan
sonra menkul değerlerim
Darüşşafaka tarafından
değerlendirilecek ve her sene bir kız
ile bir erkek çocuğunun velisi olmam
için gerekli para Darüşşafaka’ya
aktarılacak. Keşke herkes böyle
yapsa ve aziz kurumun geleceğe
daha güçlü taşınmasına katkı sunsa…
Bir Darüşşafakalı olarak
Darüşşafaka öğrencilerine nasıl bir
mesaj vermek istersiniz?
Ben, Darüşşafaka’da dürüstlüğü,
“Ben, Darüşşafaka’da dürüstlüğü, çalışmayı, çalışkanlığı, hayat
mücadelesini öğrendim. Darüşşafaka, bana hayatta nasıl yaşanılması
gerektiğini öğretti. Şimdiki çocuklar, Darüşşafaka’dan bundan
fazlasını alıyor. Benim arzum, hepsinin Darüşşafaka’dan sonra da
eğitimlerine aynı kalitedeki okullarda devam etmeleri ve iyi
mevkilere gelmeleridir.”
çalışmayı, çalışkanlığı, hayat
mücadelesini öğrendim.
Darüşşafaka, bana hayatta nasıl
yaşanılması gerektiğini öğretti.
Şimdiki çocuklar, Darüşşafaka’dan
bundan fazlasını alıyor. Benim
arzum, hepsinin Darüşşafaka’dan
sonra da eğitimlerine aynı kalitedeki
okullarda devam etmeleri ve iyi
mevkilere gelmeleridir.
Mezunlarının Darüşşafaka’yı
unutmaması gerekir. Bizler, bir hayır
kurumunun eseriyiz.
Darüşşafaka’nın bizlere sağladığı
fırsatı, başka çocuklara da tanınabilmesi için iyi mevkilere geldik-
lerinde Darüşşafaka ile bağlarını
sürdürmeleri, onu desteklemeleri
lazım. Ayrıca emekli olmuş, yaşını
almış Darüşşafakalıların da
Darüşşafaka’ya hizmet borcunu
ödemeleri için vasiyette
bulunmalarını arzu ediyorum. Biz
Darüşşafakalılar, sahip olduğumuz
her şeye çalışarak, emek harcayarak
sahip olabilmiş insanlarız. Hiçbirimiz
aileden kalan bir mirasla
zenginleşmiş değiliz. Geriye dönüp
bakarsak hayatta elde ettiğimiz her
şeyin arkasında Darüşşafaka’dan
aldığımız eğitimin olduğunu
görürüz.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
61
PORTRE
“Darüşşafaka, muhteşem
bir sistem kurmuş”
“Mesleğim nakış. Renkler benim için önemlidir. Renklerin içinde
kendimi kaybediyorum. O kadar mutlu oluyorum ki… Resme burada
başladım. Renklerin içinde yaşıyorum. Bana mutluluk veriyor.
Yakacık Rezidans’ı seçmemdeki etken de kapısından girdiğim zaman
gördüğüm çınar ağacıydı. Beni çok etkiledi. Sanki ‘gel bana’ der
gibiydi. O an ‘benim yerim burası’ dedim.”
Emekli kız meslek lisesi öğretmeni
ve müdürü Ayşe Düriye Ermeç, 44 yıl
Ankara’da geçen evlilik ve çalışma
hayatının ardından üç yıl önce
Darüşşafaka Yakacık
Rezidans’a yerleşti. Rezidansta kendi
zevkine göre dekore ettiği ve kendi
yaptığı resimlerle süslediği odasında
huzurlu bir yaşam sürüyor. Bu yıl
Darüşşafaka’da okuyan bir
öğrencinin 10 yıllık eğitim giderlerini
karşılayarak Darüşşafaka’nın
“Mezun Bağışçısı” da olan Ermeç,
en çok başkalarına yardım etmeyi,
insanları, çocukları, renkleri ve
doğayı sevdiğini söylüyor. Hayatını
yeni nesillerin yetişmesine adayan,
bugün de yaptığı bağışlarla
çocukların eğitimine destek veren
Ayşe Düriye Ermeç ile Yakacık
Rezidans’ta bir araya geldik.
Öyküsünü kendisinden dinleyelim…
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Karadeniz Ereğli’de doğdum, baba
memleketim Çanakkale. Gençliğim
ve çocukluğum Zonguldak’ta geçti.
Kız meslek lisesini orada bitirdim.
Ardından Ankara’daki Kız Teknik
62
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Yüksek Öğretmen Okulu’na gittim.
Branşım nakış ve iç giyimdi. Mezun
olduktan sonra ülkemizin pek çok
kentinde öğretmenlik ve müdürlük
yaptım. Mesleğe, çalışmaya aşırı
düşkünlüğümden biraz geç
evlendim. Rahmetli eşim emekli
albaydı. Ne yazık ki çocuğumuz
olmadı.
Darüşşafaka ile ilişkiniz nasıl
başladı? Darüşşafaka Yakacık
Rezidans’ı tercih etmenizin
sebepleri nelerdir?
2008 yılında eşimi kaybettim.
Sıkıntılı bir döneme girdim ve yer
değiştirme ihtiyacı hissettim. O
sırada, fikirlerini beğendiğim bir
profesör arkadaşım Darüşşafaka’yı
duymuş. Bana, “Bir yerlere gitmek
istiyorsun. Seni oradan başka bir
yere yollayamam” dedi. Tabii,
insanın böyle arkadaşlarının olması
da büyük bir şans... Böylelikle
burayı tanımaya karar verdim.
Kalktım, geldim. İki ay içinde de
evimi toparlayıp buraya yerleştim.
Şimdi çok memnunum. Buranın her
şeyini beğeniyorum ve mutluyum.
Ayşe Düriye Ermeç
AYŞE DÜRİYE ERMEÇ
Emekli eğitimci olarak, o gözle de
baktığım zaman hakikaten idare
heyetinin çok güzel çalıştığını,
personelin çok seçilerek alındığını
görüyorum.
Rezidanstaki günleriniz nasıl
geçiyor?
Her gün resim yapıyorum.
Jimnastiğimiz var. Periyodik olarak
her sabah yapıyoruz. Gezilerden de
memnun kalıyorum. Güzel
çalışıyorlar. Girişken bir insanımdır,
bu nedenle hiç yalnız kalmadım.
Burada da çok güzel bir arkadaş
grubum oluştu.
Buradaki hayatınızdan memnun
musunuz?
Gayet memnunum. Yeğenlerimin
çocukları beni ziyarete geldiler.
İçleri rahat etsin diye oturduğum yeri
görmek istediler. O kadar
rahatladılar ki şimdi arayıp
sormuyorlar, halaları mutlu
nasılsa... Yeğenlerim, yeğenlerimin
çocukları hepsi geliyorlar, arıyorlar.
Seviliyorum. Bu da bana mutluluk
veriyor tabii.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
63
PORTRE
Darüşşafaka’da okuyan öğrencilere
destek olmak sizin için ne ifade
ediyor?
Bir defa öğretmenim. Öğrencileri
çok severim. Kendi boğazımdan
kesip olmayana veren bir tabiatım
vardı oldum olası. Onun için buraya
da varlığımdan değil, var olanı
verdim. Hiç de aklım kalmadı. Sonra
çocukları gördüm. Küçük, pırıl pırıl
çocukları... Onların o canlılığı bende
mutluluk yarattı. Daha olsa da daha
versem diye gözlerim yaşararak
söylüyorum.
28 yıl öğretmenlik yapmışsınız.
Biraz da çalışma hayatınızdan
bahsedebilir misiniz? Çalışmak ve
ayaklarınızın üzerinde durabilmek
sizin için önemli miydi?
Mesleğim nakış. Renkler benim için
önemlidir. Renklerin içinde kendimi
kaybediyorum. O kadar mutlu
oluyorum ki…
Resme burada başladım. Renklerin
içinde yaşıyorum. Bana mutluluk
veriyor. Yakacık Rezidans’ı
seçmemdeki etken de kapısından
girdiğim zaman gördüğüm çınar
ağacıydı. Beni çok etkiledi. Sanki
“gel bana” der gibiydi. O an “benim
yerim burası” dedim.
28 yıl mesleğimi severek yaptım.
Çalışma hayatında hiç sıkılmadım,
çok büyük bir mutluluk duydum. İş
başarayım, onu bitireyim öbürüne
başlayayım. Çok güzel iş takip
ederdim. Tuttuğum her işi de
yapardım. O da bana mutluluk
veriyordu.
Çalışma hayatım iyi geçti. 12 sene kız
meslek lisesi müdürlüğü yaptım. En
son çalıştığım okul, Ankara Zübeyde
Hanım Kız Meslek Lisesi idi. Oradan
emekli oldum ve çalışma defterini
kapattım.Tabii, çalışmayı,
ayaklarımın üstünde durabilmeyi
arzu ettiğim için evlenme işini geriye
bıraktım. Evlendiğim zaman
33 yaşındaydım. Eşim de
43 yaşındaydı.
İstanbul’a kaç sene önce
geldiniz? İstanbul’u
seviyor musunuz?
Üç sene oldu. Ben
Ankara’da 44 sene
yaşadım. Sonra
buraya geldim.
İstanbul’a her
yaz gelip
giderdik. Eşim
asker olduğu için
orduevlerinde
çok rahat yer
bulunuyordu.
O zamanlar
eşimle
dolaşıyorduk.
O gayet iyi
biliyordu, çocuk-
64
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
luğu ve okul devri burada geçmiş.
İstanbul’u o kadar biliyorum. Şimdi
yalnız başıma çıkmıyorum.
İstanbul’u pek bilmemenize rağmen
Darüşşafaka için buraya geldiniz o
zaman…
İsteyerek geldim ve beğendim.
Çalışmaları güzel, insanlara bakımı
güzel, her şeyi güzel...
Darüşşafaka ile ilgili en çok nelere
değer veriyorsunuz?
Çocuklarını seviyorum, kendi
çocuğum da olmadığı için. Ama daha
genç kızlığımdan beri yapı olarak
çocukları severim. Çocuklar çekiyor.
Onların gözlerindeki parlayışı
gördüm. Hepsi zeki. Darüşşafaka,
muhteşem bir sistem kurmuş.
Rezidansları ile bizlere, okuluyla
çocuklara kusursuz bir hizmet
sunuyor. Teşekkür ve tebrikten başka
diyecek bir şeyim yok.
Bu yıl Darüşşafaka’da okuyan
bir öğrencinin 10 yıllık eğitim
giderlerini üstlenerek “mezun
bağışçımız” oldunuz. Bu size neler
hissettiriyor?
Memnun oldum tabii, bir öğrenciyi
10 yıl okutmuş ve mezun etmiş
olacağım. Bir öğretmen için bundan
büyük mutluluk ve gurur olamaz.
Çocuklar sıkıntı çekmesin istiyorum.
Okul müdürlüğü yapmış olmamın
çok etkisi var. Halkla ve çocuklarla
çok daha fazla ilgileniyorsunuz,
kimin ihtiyacı var, kim hangi sıkıntıyı
çekiyor, biliyorsunuz… Paylaşmayı
seviyorum. Çocukluğumda
oyuncaklarımı atardım pencereden
çocuklar oynasın diye... İnsan
seviyorum, arkadaş seviyorum.
Herkes iyi. Her şeyiyle burası çok
güzel…
Hem teşekkür etmek hem de
kutlamak lazım.
Bağışlarınız İçin
BANKA
Tüm bankalardaki “1863”
numaralı hesap*
İNTERNET
www.darussafaka.org
İNTERNET
BANKACILIĞI
Akbank, Denizbank, Finansbank, Garanti Bankası,
Halk Bankası, HSBC, ING Bank, Şekerbank,
TC Ziraat Bankası, TEB, Tekstilbank,
Türkiye İş Bankası, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası
internet şubelerindeki BAĞIŞ menüleri
SMS
“1863” SMS Bağış Numarası
(Tüm operatörler için bağış bedeli 5 TL, mesaj bedeli 2 SMS’tir.)
* Darüşşafaka Cemiyeti’ne yapılan bağışlardan banka havale ücreti alınmamaktadır.
SANAT
9’dan 90’a
Fotoğraf Sergisi
Geçtiğimiz yıla damgasını vuran Darüşşafaka etkinliklerden biri de
“9’dan 90’a Darüşşafaka Fotoğraf Sergisi” oldu. Darüşşafaka
Cemiyeti’nin öğrencileri ile rezidanslarında yaşayan bağışçılarını bir
araya getiren ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un danışmanlığını
üstlendiği sergi, yıl içinde pek çok alışveriş merkezinde sergilendi.
Projede yer alan en küçük öğrencinin 9, en yaşlı bağışçının
93 yaşında olmasından dolayı projeye bu isim verildi. Öğrenciler
fotoğraf kulübüne üye olan ve fotoğraf çekmeye ilgi duyan
çocuklar arasından seçilirken, bağışçılar arasından seçim
gönüllülük esasına göre gerçekleştirildi.
66
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
9’DAN 90’A
Projenin kahramanları…
Elektrik yüksek mühendisi Fikri
Bey’in gerçekleştiremediği üç hayali
olmuş. Resim çizmek, bir müzik aleti
çalmak, bir de mimar olmak. Minik
Daçkalı Ömür, 93 yaşındaki Fikri
Bey’in bu üç hayalinden birini
fotoğraf karesinde gerçekleştirdi.
Fikri Ertükel
(93)
e Soysal (9)
Ömür Tevhid
Hayatı boyunca ticaretle uğraşan,
dünya üzerinde gitmediği yer
bırakmayan Sezai Yenidoğan’ın
gençliğinden bugüne taşıdığı bir
tutkusu var: Arabalar… Onun
gezgin ruhu ve araba tutkusu
Darüşşafakalı Deniz’in
objektifiyle sonsuza taşındı.
Deniz, Darüşşafaka’da keman
çalıyor, dans ediyor. Gelecekte
güzel sanatlar alanında eğitimine
devam etmeyi planlıyor. Sezai
Bey, Deniz’i baloya katılacak
genç bir hanımefendi kostümü
içinde fotoğraflamayı seçti.
Yan takılmış şapkası, elinde
fırçasıyla işte ressam Ertükel…
Darüşşafaka’ya Mersin’den gelen
Ömür’ün hayali ise doktor olmak…
Ömür’ün bu hayali de Fikri Bey’in
objektifiyle hayat buldu.
Ömer Sezai Ye
nidoğan (81)
Deniz Şengör
(11)
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
67
SANAT
Bütün çocukların melek
olduğuna inanıyor Aytun Aka…
Bu nedenle Senem’i de melek
kostümüyle fotoğrafladı. Aytun
Bey’in geçmişten günümüze
uzanan en büyük tutkusu futbol…
Gençliğinde de amatör olarak
futbol oynamış. Senem de
onu forması ve topuyla bir
futbolcu olarak görüntüledi.
Aytun Aka (69)
l (13)
Senem Birda
Hamide, Amasya’daki evinin
bahçesindeki elma ağacının
meyvelerini toplamanın verdiği
zevki şevkle anlatınca Nurefşan
Hanım da onu başında çiçekli bir
şapka, elinde meyve sepetiyle
çekmek istedi. Nurefşan
Hanım’ın ise en büyük tutkusu
çiçekler, özellikle de kır
çiçekleri… Öyle ki saatlerce
çiçekler hakkında konuşabilir…
Bu nedenle Daçkalı Hamide
onu kırlarda çiçek toplarken
fotoğraflamayı seçti.
68
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Sıdıka Nurefşa
n Zeren (67)
avdarlı (12)
Hamidenur Ç
9’DAN 90’A
Mine Hanım, pilot olmak isteyen
Kadirhan’ın bu hayalini şimdiden
gerçekleştirdi. Emekli resim
öğretmeni Mine Hanım’ı sanatçı
kimliğiyle fotoğraflamak isteyen
Kadirhan, biraz radikal bir hayal
kurdu ve Mine Hanım’ı elinde gitar,
başında kovboy şapkasıyla çekti.
Mine Seçkinö
z (83)
z (12)
Kadirhan Yavu
Emekli bankacı Aylin Hanım,
Eken’i gördüğünde “Sende tam
bir borsacı görünüşü var” dedi
ve Eken’i elinde bilgisayarı, her
an tetikte bir borsacı olarak
geleceğe taşıdı. Aylin Hanım’ın
en büyük tutkusu motosikletler…
Bu nedenle Eken, onu
motosikletçi kostümüyle
fotoğrafladı.
Aylin Yurdak
urban (67)
Eken Özlü (12)
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
69
PORTRE
Asırlık bir ömrün
anılarının ışığında…
Maltepe Rezidans bağışçısı Kadriye Selmanoğlu
dünyaya gözlerini açtığında takvimler; 1915’i
gösteriyordu. Anadolu’nun Mustafa Kemal
önderliğinde tek yürek olduğu, ekmeğin az,
umudun sonsuz olduğu, erkeği, kadını, genci,
ihtiyari, çocuğu demeden herkesin bağımsızlık için
fedakârlık üstüne fedakârlık yaptığı yıllardı…
Yaşamını Maltepe Özel Bakım Ünitesi’nde sürdüren
emekli öğretmen Selmanoğlu’nun anılarının
ışığında bir ülkenin ve bir kadının varoluş öyküsüne kulak veriyoruz.
Kadriye Selmanoğlu henüz anne
karnındayken babası Çanakkale
Savaşı’nda şehit düşmüş. Dünyaya
geldiği andan itibaren annesi ve
kardeşleriyle birlikte bir yaşam
mücadelesinin içinde bulmuş
kendini. Sürekli öğrenme, kendini
geliştirme ve öğretmenlik
mesleğinde ilerlemenin peşinde
dopdolu bir yaşam sürmüş.
Ömrünün acı tatlı sayısız hatıralarla
geçen 91 yılının ardından, 2006
yılında kendini Darüşşafaka Maltepe
Rezidans’ın şefkatli ve özenli
bakımına emanet etmiş. Böylelikle
tıpkı kendisi gibi aldıkları eğitim
sayesinde hayat mücadelelerinde
adım adım ilerleyen Darüşşafakalı
öğrencilere de destek olmak istemiş.
Maltepe Rezidans’ta yeni bir hayata
başlayan Selmanoğlu, çocukluğundan eğitim hayatına, öğretmenlikten
evliliğine kadar yaşamının farklı
dönemlerinde onu derinden
etkileyen anılarını yazmaya karar
vermiş. Bu noktada bir öğrencisi
devreye girmiş, Selmanoğlu anılarını
anlatmış, öğrencisi de yazıya
dökmüş. Bu anılardan derlediğimiz
haberimizde birkadının ve ülkenin
vaoluş hikayesini bulacaksınız.
Truvalı Helen’in
öyküsü gibi
Dört bir yanı işgal altındaki
Anadolu’nun Mustafa
Kemal’in önderliğinde tek
yürek olduğu, ekmeğin az,
umudun sonsuz olduğu,
erkeği, kadını, genci,
ihtiyarı, çocuğu demeden
herkesin bağımsızlık için
fedakârlık üstüne
70
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
KADRİYE SELMANOĞLU
fedakârlık yaptığı yıllardı
Selmanoğlu’nun dünyaya gözlerini
açtığı yıllar…
O’nun da ilk anısı hiç tanımadığı
Çanakkale şehidi babasının
hikâyesiyle başlıyor: “Babam
Kayseri’de doğmuş. Subay olmak
istiyor ve o yolu tutuyor. Anlı şanlı bir
gelecek düşünmüş, Harp Okulu’nu
bitirdikten sonra da kendini
savaşlarda bulmuş. Bu arada Bosna
Hersek’te sınır subaylığı yaparken
yerli ailelerle tanışmış. Onların
önerisiyle annemi görmüş, beğenmiş
ve onunla evlenmek istediğini
büyükbabama bildirmiş. İnönü’nün
sınıf arkadaşı olan babam annemi,
Atatürk’ün sınıf arkadaşı bir kurmay
subay olan eniştem (Bosnalı Mustafa
Asım Bey) de teyzemi alarak izinsiz
memlekete götürüyor. Truvalı
Helen’in öyküsüne benzer bir durum.
Bu iki milli kahramanın ikisi de
arkalarında sevgili yavrularını
bırakıp şehit oluyor. Kurmay subay
eniştem Balkan Savaşı’nda şehit
oluyor, İşkodra’da sonradan kendi
adı verilecek olan Asım Tepe’ye
defnediliyor. Babamın hikâyesine
gelince, o da Birinci Cihan Savaşı’na
katılıyor, Çanakkale’ye gönderiliyor.
Ben babamın şahadetinde henüz
annemin içindeyim. Çanakkale
Savaşı’nın en kanlı yılı olan ve
babamın şehit düştüğü 1915’in Kadir
Gecesi’nde dünyaya gelmişim.
Babam Çanakkale’de kaldığında
ağabeyim on, ablam yedi, küçük
ağabeyim beş yaşındaymış. İşte
benim hikâyem böyle başlıyor.”
Darüleytam yılları…
Birinci Dünya Savaşı Anadolu’da pek
çok çocuğu kimsesiz bırakmıştı. İşgal
altındaki topraklarda kimsesiz kalan
binlerce çocuk, başta İstanbul olmak
üzere işgale uğramamış vilayetlere
getirilerek, savaşın başlangıcında
İngiliz, Fransız, Rus ve İtalyanların
boşalttıkları okullara yerleştirilir. Bu
okullara, “Yetimler Yurdu” anlamına
gelen “Darüleytam” denilir. 1918’de
savaşın bitmesiyle birlikte İstanbul’a
gelen İtilaf devletlerinin, okul
binalarına yerleşmesi sonucu,
Darüleytam’da yaşayan binlerce
çocuk tekrar açıkta kalır. Bunlardan
bir kısmı, boş saraylara, bir kısmı
İstanbul dışındaki vilayetlerde,
kapatılan okullara yerleştirilir.
Yetenekli olanlar ise 1927’de
Darüşşafaka’ya alınır. Bir Darüleytam
öğrencisi olan Selmanoğlu, o yılları
şöyle anlatıyor: “Bizim okul,
Kâğıthane’deki saraylardan
birindeymiş. Okulda öğretmenlerim
beni pek seviyorlar. Ben de okulu
seviyorum. Bütün bu memnuniyete
rağmen içimde bir eksiklik, acıtan bir
duygu var: Baba eksikliği. Zaten, gelir
gelmez tüm bu çocukların babasız
olduğunu, birer şehit çocuğu
olduklarını öğrenmiş olacağım.
Okulumun adı da Darüleytam
(Yetimler Yurdu)... Önemli
anılarımdan birisi, taşınmamızdır.
Okulumuz Kâğıthane’den
Ortaköy’deki Feriye Saraylarından
birine, bugünkü Galatasaray
Üniversitesi binasına taşındı. Bu, bir
akşam, adeta gece vaktine doğru
gerçekleşti. Taşınmamızın ertesi
sabahı, şaşırtacak kadar güzel bir
görünümle karşılaştık. Önümüzde
adının Boğaziçi olduğunu
öğrendiğimiz parlak ve ışıltılı suların
üstünde kayıkların, vapurların
dolaştığı bir âlem uzanıyordu. Bu
okulu çok sevdim. O Boğaz manzaralı
okulda yine şefkatli öğretmenlerimizle güzel günler geçirdik. Gayet
değerli, Avrupa’da çağdaş müzik,
çağdaş jimnastik gibi dallarda
öğrenim görmüş, isimleri bugün bile
unutulmamış değerli öğretmenlerden dersler aldık. Bir akşam işgal
döneminin bittiğini, kendi öz
askerimizin İstanbul’a girdiğini
öğrendik. (6 Ekim 1923) Bayram
yapılıyor, bayraklar asılmış, fenerler
yanmış, marşlar söyleniyor, biz de
o ışık ve renk ahengi içinde marşlar
söyleyerek coşkuya katıldık.”
Sultan Abdülhamit’in
karyolası…
On yaşındayken Darüleytam’dan
ayrılan Selmanoğlu, “Oturduğumuz
Etyemez Mahallesi’ndeki (Bugün
Fatih ilçesinin Kocamustafapaşa
mahallesi içindedir) 25. İlkokul’da
şaşkın ve yalnız bir öğrenci olarak
buldum kendimi. Çantamı aldığım
gibi okula gidiyor, okulda öğrendiklerim kafamda, öylece dönüyor, ne
ödev yapıyor ne de çalışıyordum.
İlkokulu böyle bitirdim. Ev sahibimiz
saraylı hanım evini apartman gibi
bölmelere ayırıp kiraya vermişti;
biz de bu bölümlerden birinde
oturuyorduk. Saraylı hanım, Sultan
Hamit’in baş kalfasıymış. Padişah
kendisine bu evi vermiş. Ev
sahibimizin saraydaki adı Filfon’muş.
Ben kendisine Cici Anne derdim.
Annem bir miras meselesi için
Yugoslavya’ya gittiği zaman onun
yanında kaldım. Karyolasını
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
71
PORTRE
paylaşırdım. Sultan Hamit’in
karyolası idi; altın yaldızlı, çok rahat
ve şıktı; tavanlığı ve örtüleri,
çarşafları ipekli kumaştandı” diyor.
Çapa Kız Öğretmen Okulu’na
giden yol
Eğitimine Çemberlitaş Ortaokulu’nda
devam eden Selmanoğlu, o dönemi
ise şöyle anlatıyor: “Şehit çocuğu
olmanın, beni adeta mecburi bir
yalnızlığa sürüklemesinin verdiği
bunalımla gene çantamı götürüp
olduğu gibi geri getiriyordum. Ablam
ve iki ağabeyim yanımda yoktu.
Ailemizin yapısı değişmişti. Dört
çocuklu annemi İstanbul Defterdarı
kibar bir beyefendi istemiş, o da
kabul etmişti. Annemin artık beş
çocuğu vardı. Ben ve evde bir bebek
olarak bulduğum kız kardeşim,
annemle birlikte yaşıyorduk. Aileye
yeni katılmış kız kardeşimle haşır
neşir olur, dersleri unuturdum.
Bebekliğimde bana verilen nüfus
kâğıdı ve maaş cüzdanında babamın
Mektebi Tıbbiye’de (Bugünkü tıp
fakültesi karşılığı) Fransızca
öğretmeni olduğu yazılıdır. Demek ki
babam subay öğretmenmiş. Yılsonu
gelip de karnelerimizi aldığımızda
sınıfta kaldığımı öğrendim.
Ağabeyim, karneme baktıktan sonra
‘Ağlama, sen adam olacaksın,
ağladığına göre bu olay sana bir ders
olacak’ dedi. Büyük ağabeyimin
babam, hocam, arkadaşım olması bu
sözlerle başlayıp ölünceye kadar
devam etti. Yaşamımın bu önemli
döneminden sonra kendime
güvenim, neşem arttı ve başarılı
adımlar atmaya başladım. Kız
Muallim Mektebi’nin (Çapa Kız
Öğretmen Okulu) altıncı sınıf
sınavlarına girip kazandım.”
Genç eğitim neferi Selmanoğlu
Öğretmenliğe 1934-35 ders yılında
72
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Bakırköy Yenimahalle İlkokulu’nda
başlayan Selmanoğlu, “Bir yıl sonra
Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girip orta ve
lise öğretmeni olmayı aklıma
koydum. O yılın yarısında bir
rastlantıyla Beyoğlu İlkokulu’na
geçtim. Çapa’dan başarıyla mezun
olmadan önce, iyi bir öğretmen,
Cumhuriyet çocuğu, Atatürk’e bağlı
idealist bir insan, bir vatandaş ve
öğretmen olmayı aklıma koymuştum. Üç yıl ilkokul öğretmenliği
yaptıktan sonra yeniden orta
öğretimde ders verebilmek için
Edebiyat Fakültesi giriş sınavlarına
girdim ve kazandım. İki yıllık bir
öğrenimden sonra ortaokul edebiyat
öğretmeni diplomamı aldım.
Ardından kurayla Trabzon’a tayin
oldum” diye anlatıyor.
Cumhuriyet Balosu’nda tanıdı,
tek celsede boşadı
İlk evliliğini Trabzon’da yapan
Selmanoğlu, o süreci ise şöyle
anlatıyor: “Yanında kaldığım aileyle
birlikte Cumhuriyet Bayramı
Balosu’na gittik. Orada İstanbullu bir
gençle tanıştırıldım. Etraftan
yakıştırdılar bize evliliği. Adeta
toplumun baskısını üzerimde
hissederek evlendim. Zaman zaman
çok yumuşak, zaman zaman çok sert
davranışlar arasında gidip gelerek,
tersliklerle, münakaşalarla giden bir
dört yıl yaşadık. Trabzon’da olduğum
zaman İkinci Dünya Savaşı çıkmıştı ve
savaşın bütün sıkıntılarını milletçe
çekiyorduk. Nihayet savaşın bittiği
müjdesi Ankara’ya tayinimizle hemen
hemen birlikte geldi.” Ankara’da
eşinden ayrılarak yeni bir yaşama
başlayan Selmanoğlu, “Ankara’da
meslek yaşantımın dışında
konferanslara, kurslara
gidiyordum. Tiyatro, konser meraklısı
haline gelmiştim. Cumartesi öğleden
sonraları konservatuarın haftalık
konserleri olur, Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü her konsere gelir, onun
gelmesiyle dinleyiciler bir büyük aile
olurdu. Ankara’da yeni açılan
operaya gittik. İlk Türk opera
sanatçıları ile gerçekleştirilen
KADRİYE SELMANOĞLU
‘Ben bu kızla evleneceğim’ demiş.
Dediği de oldu. Onunla her türlü
varlık ve yokluğa katlanarak kırk
sene yaşadım. Evlendiğim zaman on
üç yıllık öğretmenlik mesleğimi
bırakmak gibi bir adım attım. Ancak
daha sonra eşim işsiz kalınca birkaç
aile, iki kardeş ve çocuklar,
kayınvalidem ve ben beş parasız
kaldık. İşte o zaman hemen ben, bin
bir fedakârlık ve zorlukla elde
ettikten sonra bıraktığım ama
özlemini çektiğim mesleğime dönme
kararı verdim ve yeniden mesleğimi
kazandım” diye konuşuyor.
Aramyan-Uncuyan İlköğretim
Okulu’nun sevilen öğretmeni
Madame Butterfly sahneye kondu ve
biz büyük bir heyecanla seyrettik.
Ankara’da yaşam böyle devam
ederken tatillerde İstanbul’a ablamın
yanına giderdim. Ekseriya Florya’ya
giderdik. O zamanlar Atatürk’ümüzü
denizde birçok kez görmüştük;
etrafına doluşur, onun fazla bakmaya
kıyamadığımız fosforlu gözlerini
görünce heyecandan elimiz ayağımız
titrerdi” diyor.
İstanbul’a yolculuk
1946 yılı Selmanoğlu’nun hayatında
farklı bir dönüm noktası oluyor,
çünkü 40 yılını birlikte geçireceği
hayat arkadaşını o yıl tanıyor:
“1946 yılı tatilinde İstanbul’da
akrabamızdan bir hanım ile Zagreb
Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini
yapmış erkek torunuyla karşılaştım.
Saraybosna’dan gelmişlerdi. Çok
kibar ve şakacı bir delikanlı olan bu
genç, benden beş yaş küçüktü. Adı
Besalet Selman olan bu nazik beyle
evlendik ve kendisi de İstanbul’da
yaşamaya karar verdi. Küçükken aile
resimlerinde gördüğü benim için
İstanbul’da çeşitli okullarda
çalıştıktan sonra Kadıköy Moda’da
“Aramyan-Uncuyan” İlköğretim
Okulu’na hem Türkçe öğretmeni
hem de Türk müdür olarak tayin
edilen Selmanoğlu, o günleri şöyle
anlatıyor: “Güzel bir ahenk içinde
çalışıyorduk; öğrencilerimi seviyor,
onlardan da karşılığını görüyordum.
Bir öğrencim, konusu bir portre olan
ödevinde beni anlatıyor ve şöyle
diyordu: ‘Öğretmenimiz bize ders
anlatırken gözleri pırıl pırıl parlıyor,
dersleri bize öğretmek için adeta
kolaylaştırıp bir su gibi içimize
beynimize akıtıyor.’ Çocuklarımla on
beş yıl haşır neşir olup onlarla adeta
bir aile kurmuştum. 1971 yılında
emekli olduktan sonra da okulumla
ilişkim hiç kesilmedi. Hatta bana
‘Siz bizim okulun tarihine geçtiniz’
diyorlardı.”
Fransızcasını geliştirmek için yoğun
emek harcayan Selmanoğlu,
“Amacım hem yazılı hem sözlü
Fransızcaya hâkim olmaktı. Sürekli
okuyordum ama bu yoldaki çabamda
devletin öğretmenlere tanıdığı bir
yıllık maaşlı izin programı da bana
büyük destek oldu. Böylelikle
Paris’te Alliance Française’de bir
ders yılı geçirebildim. Fransa’da
geçirdiğim o yılda neler yapmadım
ki… Kültür, sanat açısından kendimi
yetiştirmek, kültür ve sanat açlığımı
gidermek için ne gerekiyorsa onu
yapmaya koşuyordum. Fransızcadan
çevirdiğim bir tiyatro oyunu, August
Strindberg’in Mademoiselle Julie’si,
Ankara’da bir tiyatroda sahnelendi.
Hevesli gençlere hiçbir maddi
karşılık beklemeksizin Türkçe ve
Fransızca dersi vermeyi, evimden
ileri yaşım nedeniyle ayrılışıma
kadar, sürdürdüm” diye konuşuyor.
Emekli olduktan sonra da öğrenme
ve öğretme tutkusunun peşinden
giden Selmanoğlu, “Kültür
derneklerinde gençleri ve çocukları
yetiştirme çalışmalarımı sürdürdüm.
Onların derslerinde aldıklarını
güçlendirerek, bir yandan da kendi
eksiklerimi tamamlayarak yaşam
devam ediyordu. Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği’nde kuruluştan
başlayarak yirmi yıl süreyle çalıştım”
diyor.
“Darüşşafaka
Rezidansları’nda yaşamayı
Allah’ın bir mucizesi olarak
görüyorum”
Eşini yitirdikten sonra yalnız kalan
Selmanoğlu, bu esnada Darüşşafaka
Rezidansları’ndan haberdar oluyor
ve hemen rezidansa geçmeye karar
veriyor. Altı yıldır hayatını burada
sürdüren Selmanoğlu, bugün ise
özel bakım ünitesinde yaşıyor:
Selmanoğlu, “Sevgili eşim vefat
ettikten sonra yalnız yaşamak çok
zor geldi. Hastanede ameliyatlar,
tedavi ve iyi olma çabalarım arasında
Darüşşafaka Rezidansı’nı tanıdım.
Bunu yaşamayı Allah’ın bir mucizesi
olarak bana gelen büyük bir lütuf
olarak kabullendim. Kibar, görmüş
geçirmiş hanımefendilerin arasında
günler geçiyor” diye anılarını
noktalıyor.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
73
PORTRE
Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nin
başında şimdi bir Darüşşafakalı var
Kuruluşundan bu yana ürettiği
kaliteli ve güler yüzlü hizmeti
geliştirerek sürdürmeyi ve bilimsel
verilere dayalı güncel rehabilitasyon
yaklaşımını etik kurallara sadık
kalarak sunmayı misyon edinen
Darüşşafaka Ömran ve Yahya
Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nin
başhekimi Prof. Dr. Mehmet
Beyazova’dan merkezin misyonu,
merkezde sunulan tedavi olanakları
ve yürütülen çalışmalar hakkında
bilgi aldık. Söyleşimizde ayrıca,
Dr. Beyazova’nın ileri yaştakiler için
sağlıkla ilgili tavsiyelerini ve
Darüşşafaka yıllarında hekim olmaya
karar veriş öyküsünü de konu aldık.
74
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Darüşşafaka Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nin başhekimi Prof. Dr. Mehmet Beyazova,
Darüşşafaka yıllarında geçirdiği bir hastalığın tedavi sürecinde sağlık
personelinden gördüğü şefkatten etkilenerek hekim olmaya karar
vermiş. Bugün büyük bir haz duyarak yaptığı mesleğini, “ailem” diye
tarif ettiği Darüşşafaka’nın bünyesinde sürdürmenin
mutluluğunu yaşayan Prof. Dr. Beyazova, Darüşşafaka Fizik Tedavi
ve Rehabilitasyon Merkezi’ni farklı kılan özelliğin, hastalara verilen
şefkat dolu, güler yüzlü ve kaliteli hizmet olduğunu vurguluyor.
Merkezin hedefleri nelerdir?
Kuruluşundan bu yana ürettiği
kaliteli ve güler yüzlü hizmeti
geliştirerek sürdürmek ve bilimsel
verilere dayalı güncel rehabilitasyon
yaklaşımını etik kurallara sadık
kalarak sunmak. Tüm çalışanlarımızın kendi alanlarında en iyiye
ulaşmak için sürekli çaba
göstermelerini ve güncel teknolojik
olanakları kullanarak en uygun
tedavi yaklaşımlarını sunmalarını
çok önemsiyoruz. Merkezimizin
hedefi, bazı yetilerini yitirmiş kişinin
daha iyi bir yaşam kalitesine
erişmesini sağlamaktır. Bu noktada
hastayla kurulan ilişkinin büyük
önemi var, çünkü hastanın yaşadığı
sağlık sorunu hakkında yeterli
düzeyde bilgilendirilmesi onun
rehabilitasyona katılımını olumlu
etkilemektedir.
MEHMET BEYAZOVA
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
alanında teknolojinin rolü nedir?
Kaybedilen işlevlerin yeniden
kazanılması veya kompanse
edilmesinde teknolojinin önemi
büyüktür. Robotik rehabilitasyon
teknolojisi ülkemizde ilk olarak
Darüşşafaka Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezi’nde kullanılmaya başlanmıştır. Halen iki adet
Lokomat cihazı, uygun hastaların
rehabilitasyon programına katkı
sağlamak için kullanılıyor. Merkezde
dikkat çeken bir başka özellik ise,
hidroterapi olanaklarıdır. Su içinde
egzersizler, hareket yeteneğini
yitirmiş kişiler için yararlı etkiler
gösteriyor. Denge ve üst ekstremite
motor çalışmaları için bilgisayar
teknolojisi de merkezde kullanılan
önemli olanaklar arasında yer alıyor.
Merkeze daha çok hangi
rahatsızlıklarla başvuruluyor?
Geniş bir yelpazede, çok çeşitli
hastalıklarla bize başvuruyorlar.
Ağırlıklı olarak nörolojik hastalıkların ve kas-iskelet sistemi sorunlarının yarattığı işlev bozuklukları ve
ağrı önde geliyor. Türkiye’de genel
olarak bel ve boyun ağrıları çok sık
görülüyor. Halk arasında kireçlenme
olarak isimlendirilen osteoartrit,
bütün ülkelerde olduğu gibi özellikle
yaşlı popülasyonunda en yaygın
karşılaştığımız sağlık sorunu
konumunda bulunuyor.
Bugüne kadar pek çok insan
Merkezde gördükleri tedavi
sonucunda daha iyi bir yaşam
kalitesine kavuştu. Genel olarak
nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Ekip olarak, olabilecek en iyi
yaşam kalitesini sağlamak için
çaba gösteriyoruz. Oldukça
memnun geri dönüşler oluyor.
Mesela birkaç gün önce okul
çağındaki bir çocuk hastama hatırını
sorduğum zaman, biraz da zor
konuşuyor, “Doktor Bey, iyi ki bu
merkezi yapmışlar” dedi bana…
Küçük yaştaki bir hastamdan
böyle güzel bir şey duymak beni
çok memnun etti.
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
75
PORTRE
Merkezin güçlü tarafları nelerdir?
Ekip çalışması anlayışının yerleşik
olması ve ekibi oluşturan elemanların bilgi ve beceri donanımının üst
düzeyde oluşudur. Özverili, müşfik
bir yaklaşım içinde hizmet verilmesidir. Bizim farklı oluşumuzu ortaya
çıkaran belki de en önemli faktör
hastaya gösterilen ilgi. Güler yüzlü
ve ilgili bir hizmetimiz var. Bu durum
da mutlaka iyileşme sürecine
olumlu etki ediyor. Hastaların
buradaki çalışmalara isteyerek,
hatta dünkü çocuk hasta örneğinde
olduğu gibi sevinerek gelmesi çok
şeyi değiştiriyor tabii ki… Nörolojik
rehabilitasyon konusunda çok iyi
olanaklara sahibiz. Sadece ulusal
değil uluslararası düzeyde yayılmış
bir ünümüz var. En son haberleştiğimiz hasta, Kafkas ülkelerinden
birinde yaşamakta. Azerbaycan’dan
ve Ortadoğu ülkelerinden
hastalarımız var. Halen tedavisi
süren pek çok yabancı uyruklu
hastamız var.
Merkezde ön plana çıkarmak istediğiniz yeni bir projeniz var mıdır?
Dünyada çok üzerinde durulan ama
ülkemizde yeterince ciddiye
alınmadığını düşündüğüm bir
sorundan bahsetmek istiyorum:
Yaşlıların düşme sorunu. Bizim
ülkemizde de çok yaygın bir problem.
Fakat gerek düşen kişiler, gerekse
sağlık çalışanları tarafından ne yazık
ki çok fazla önemsenmeyen bir
sorun. Oysa hem ekonomik açıdan
hem de yaşam kalitesi bakımından,
kişiyi mevcut durumundan çok geriye
götüren bu sorunun önlenmesi için
yapılacak çalışmalar büyük önem
taşıyor. Merkezimizde, bu konuda bir
çalışma yapmayı tasarlıyoruz.
Öncelikle rezidanslarımızda kalan
bağışçılarımızı bu sorun açısından
taramayı ve düşme riski görülen
76
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
veya zaten düşme sorunu yaşayan
bağışçılarımızı bir anlamda
düşmelere karşı daha donanımlı
hale getirmek için bir program
oluşturmayı hedefliyoruz. Başarılı
olursak Darüşşafaka’ya çok katkısı
olan rezidans bağışçılarımız için
yararlı bir iş yapmanın gururunu da
hep birlikte paylaşmış olacağız.
Merkezde tedavi edilen rahatsızlıklara sahip olmamak için insanlar
çocukluklarından itibaren nelere
dikkat etmeli?
Bizim hasta popülasyonumuzun
etkilendiği olaylar; kazalar, beyin
kanaması, kalp hastalıkları gibi
sorunlar. Tabii çocukluktan itibaren
insanın bunlardan mümkün olduğu
kadar kendini koruması birtakım
şeylere dikkat ederek oluyor.
Beslenme ve spor gibi. Benim
çocukluğumda spor çok kötü
karşılanırdı, büyükler tarafından...
Hiç önerilmezdi. Tam tersi, çocukların oyun oynamaları, spor
yapmaları gelecek için çok önemli
bir yatırım. Bunu teşvik etmek
gerekiyor. Çocuklukta da kalmaması
lazım. İş hayatı da genellikle masa
başı tarzında oluyor. Böyle olduğu
zaman da birtakım kas-iskelet
sorunları ortaya çıkabiliyor. Bunu
engellemek için düzenli spor yapmak
gerekiyor.
Hareket etmenin öneminden biraz
daha detaylı bahsedebilir misiniz?
Hareketsizlik, hastalıkları, sorunları
davet ediyor. İnsan hareket için
yaratılmış, muhteşem bir yapı.
Bunun da sürmesi için, hareketin
düzenli bir şekilde devam ettirilmesi
gerekiyor. Sadece kas-iskelet
sistemi değil, iç organlar da dahil,
hatta sinir sistemi hareketlerden
sorumlu olan bir sistem olmasına
rağmen hareketlerden çok olumlu
bir şekilde etkileniyor. Ama
harekette de bir ölçü gerekiyor.
Çok aşırı hareketlilik de sıkıntı
yaratabiliyor. Aşırıya kaçmamak
gerek. Herkesin ölçüsü kendisine
göre farklı olabiliyor. Bu konuda
sağlık elemanlarının yol göstermesi
önemli olabilir.
İleri yaşlarını mümkün olduğunca
sağlıklı ve mutlu geçirmek isteyen
kişilere tavsiyeleriniz var mı?
Olumlu yaşlanmaya yaşamın tümü
üzerinden bakmak gerekir. Erken
MEHMET BEYAZOVA
yaştaki iyi sağlık durumu, gelecekte
kişinin fiziksel ve duygusal esenliğine
katkı yapar. Düzenli olarak fiziksel
etkinliklere katılmak, yaşlıların
fiziksel ve duygusal sağlığına, daha
iyi hareket edebilmelerine, düşme
riskini azaltmaya ve gelecekteki
hastalıklarını azaltmaya katkı yapar.
Bunun için parkların, yürüme ve
bisiklet yollarının ve spor alanlarının
çoğaltılması gerektiğini düşünüyorum. Yaşlılık çağı yaşamın önceki
dönemlerinde gözden kaçırılmış
ilgi alanlarında yaratıcı etkinliklerin
zamanı olabilir. Yakınlık kurmak,
arkadaşlıkları ve toplumsal ilişkileri
sürdürmek olumlu yaşlanmada
önemli etmenlerdir. Kuşaklar arası
ilişkileri sürdürmek, birlikte çalışmak, bilgi ve birikimlerini genç
insanlarla paylaşmak önemli bir
toplumsal kaynak oluşturur. Bir
gruba ait olma, insanın temel bir
gereksinimidir, toplumu bir arada
tutan, kenetleyen budur. Kişi bir
değer taşıdığına, toplum yaşamında
yer almaya hakkı olduğuna
inanabilmelidir. Yaşlanma hızını
genler ve fiziksel sağlık yanında,
psikososyal etmenler de belirler.
Olumlu duygular bedenin kimyasal
dengesini doğrudan etkileyebilir.
Neşeli bir tutum yaşamda başarıyı
arttırarak sağlığa katkıda bulunabilir.
Yaşlanmayı yalnızca takvim yaşı
değil, çevre ve yaşam biçimi de
etkiler.
Sonuç olarak etkin ve olumlu
yaşlanma politikaları ile şu sonuçlar
hedeflenebilir:
• Kişilerin etkin birer vatandaş
olmaları,
• Kişilerin bağımsızlıklarını, yaşam
kalitelerini, kendi yaşamları
üzerindeki yetkilerini korumaları,
• Sağlıklı yaşam süresinde uzama,
• Hareket zorluğu olan ve olmayan
yaşlılar için kolay bir çevre,
• İş, eğitim ve yaşam boyu öğrenme
fırsatı,
• Toplumla bağlantıların
sürdürülmesi,
• Yaşlı kişilerin toplumdan destek ve
saygı görmesi,
• Kuşaklar arası bilgi ve deneyim
aktarımı, birlikte sürdürülen
etkinlikler ve hizmetler.
Bir Darüşşafakalı olarak
Darüşşafaka için çalışmak size
neler hissettiriyor?
Benim için hakikaten çok büyük bir
mutluluk. Kendimi her zaman
Darüşşafaka’ya borçlu hissediyorum
ve Darüşşafaka’yı bir aile ortamı gibi
düşünüyorum. O nedenle elimden
geldiği kadar bana yapılmış olan
katkının, belki çok küçük bir
bölümünü ortaya koyarak
Darüşşafaka adına faydalı olmaya
çalışarak borcumu ödeme çabası
içerisinde hissediyorum kendimi.
öğrencileriyiz. Hepimiz çok iyi bir
eğitim aldık. O yıllardaki sınıflar,
okul dönemlerinde de hayatta da çok
çok başarılı oldular. Ben lisede
mimariyi gözüme kestirmiştim.
Benden önce okulu bitiren ve
mimarlık okuyan bir arkadaşımı sık
sık ziyaret ediyordum. O ziyaretlerden birinde gözü kan çanağı gibi
gördüm kendisini. Çok çalışıyordu,
proje çiziyordu. Şimdiki gibi bilgisayar olanakları da yoktu. Çizimler elle
yapılıyordu. Günde yalnızca iki ya da
üç saat uyuduğunu söyleyince bana,
mimar olmaktan vazgeçtim. Ama
ondan sonra pek çok gecemin
uykusuz geçtiği bir mesleğe girdim.
Uyku sorununu hiç düşünmeden
hekimliği seçtim. Bunda da
Darüşşafaka’da lise birinci sınıf
öğrencisiyken yakalandığım bir
hastalığın tedavi sürecinde, sağlık
personelinden ve hekimlerden
gördüğüm şefkatin payı vardır.
Hekimliğin, insana yönelik, çok güzel
bir hizmet olduğuna karar verdim.
Hekimlik hayatım boyunca
mesleğime ilişkin hiç şikâyetim
olmadı. Sürekli büyük bir haz
duyarak mesleğimi sürdürdüm.
Halen de bu duygularla işimi
elimden geldiği kadar iyi yapmaya
çalışıyorum.
Darüşşafaka yıllarınızdan bahsedebilir misiniz? Meslek seçimine nasıl
yöneldiniz?
Biz, Darüşşafaka’da İngilizce
eğitimin ilk başladığı yıl olan 1955 yılı
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
77
PORTRE
“Darüşşafaka Rezidansları ulvi bir
amaca hizmet ediyor”
Dört yıldır Şenesenevler Rezidans’ta
yaşamını sürdüren emekli bankacı Fatma
Rikkat Osma, “Burası benim geleceğe dair
tüm kaygılardan kurtulmamı sağlarken,
hayatım boyunca önemine inandığım
eğitim alanında da bir şeyler yapmama
fırsat tanıdı. Darüşşafaka Rezidansları,
ulvi bir amaca hizmet ediyor, çocuklar
için kaynak yaratıyor. Darüşşafaka’da
okuyan öğrencilerle bir araya
geliyor, ne kadar iyi
yetiştirildiklerini
görüyoruz” diyor.
78
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
Yaşamını 2009 yılından bu yana
Darüşşafaka Şenesenevler Rezidans’ta
sürdüren emekli bankacı Fatma Rikkat
Osma, Osmanlı Devleti’ni son Maarif
müsteşarlarından ve Darülfünun’da
(İstanbul Üniversitesi) Ortaçağ tarihi
profesörlüğü görevinde bulunan, birçok
tarih ders kitabını kaleme alan Ali Reşat
Bey’in kızı… Ailesi “93 Harbi” olarak da
bilinen 1877- 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın
ardından İstanbul’a göç eden Fatma Rikkat
Osma, 1925’te İstanbul’da doğuyor. Önce
İstanbul Kız Lisesi’ni, ardından da
Ankara Üniversitesi Dil Tarih
FATMA RİKKAT OSMA
Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nü bitiriyor.
Bununla yetinmeyen Osma, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Banka
ve Ticaret Hukuku Araştırma
Enstitüsü'nde eğitim görüyor.
Çalışma hayatına Türkiye İş
Bankası’nda atılan Osma, 1977
yılında İş Bankası Genel Müdürlük
Dış İşler Müdürlüğü'nde ikinci
müdürken emekli oluyor.
Osmanlı tarihçisi
Ali Reşat Bey’in kızı
Birçok tarih ders kitabını kaleme
alan, değişik liselerde tarih öğretmenliği yapan, Meşrutiyet ve
Cumhuriyet dönemi öğrencilerinin
dünyada gelişen olaylardan, yeni
fikirlerden haberdar olmasını
sağlayan babası Ali Reşat Bey’i, 1929
yılında kaybettiklerini belirten Fatma
Rikkat Hanım, “Ben Bebek’te
doğmuşum, daha sonra ailem
Sultanahmet’e taşınıyor. Dört
kardeştik. En küçüğü de bendim.
Bizi annem büyüttü” diyor. İlkokul
yıllarında Osmanlı Sarayı’nda
müzik dersleri veren Mihran
Fasulyeciyan’dan piyano dersi alan
Osma, okul ve iş hayatı koşturmasından emekli oluncaya kadar
piyanodan uzak kaldığını belirtiyor:
“Ben çocukluğumda piyano dersi
almıştım, ama okul iş derken bunu
devam ettirememiştim. Emekli
olduktan sonra ilk işim yeniden
piyano dersine başlamak oldu.
Prof. Dr. Lale Feridunoğlu’ndan
piyano, Tülin ve Mesut İktu’dan ise
şan dersi aldım. Resme merakım
vardı, benim gibi resim meraklılarından oluşan bir grubum vardı ve
onlarla tüm sergileri gezerdik.”
“Yeni ve hoş bir başlangıç”
Çevresindeki pek çok insandan
Darüşşafaka Rezidansları’nın
methini duyduğunu kaydeden Osma,
“Bunun üzerine araştırmaya karar
verdim. Şenesenevler Rezidans’ı
gelip gezdim, eşin dostun söylediğinden daha güzel buldum. Kalamış’ta
oturuyordum, evime yakın olduğu
için diğer rezidanslara hiç bakmadan
Şenesenevler Rezidans’ı seçtim. 27
Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde
buraya yerleşerek, yeni ve hoş bir
başlangıç yaptım. Yaklaşık dört yıldır
buradayım ve her gün ‘iyi ki böyle bir
karar vermişim’ diyorum kendi
kendime… Çünkü bizi kendimizden
daha çok düşünen bir hizmet
anlayışı var burada… Hayatımızı
kolaylaştıran, mutlu olmamız için
her şeyin en ince ayrıntısına kadar
düşünüldüğü ideal bir hayat
sunuluyor bizlere. Haftada kaç
kere et, kaç kere balık ya da sebze
yememiz gerekiyorsa ona göre
yemekler hazırlanıyor, sağlık
hizmetleri fevkalade… Hekimi,
hemşiresi, bakıcısı her an
yanımızda… İlaç saatimizi biz
unutsak onlar unutmuyor. Bu
nedenle çevremdeki herkese tavsiye
ediyorum, çok gezdim, ileri yaştaki
insanlara hizmet veren böyle bir
tesis ne gördüm ne duydum” diye
anlatıyor.
“İnsanın en yakınından dahi
göremeyeceği alakayı
görüyoruz”
Dilediği zaman evinde dilediği zaman
da rezidansta kalan Fatma Hanım,
“Gençliğimden beri seyahat etmeyi
çok severim. Gitmediğim ülke
kalmadı gibi… Artık eskisi kadar
uzak ülkelere gidemiyorum ama yine
de gezmeyi ihmal etmem. Canım
istediğinde Kalamış’taki evimde
kalıyor, canım istediğinde tatile
gidiyor, canım istediğinde de
rezidansa geliyorum. Geçen yaz üç
hafta Erdek’teydim. Bu serbestlik
çok hoşuma gidiyor. Bununla birlikte
rezidans dışında kaldığımızda daima
bizi arayıp, soruyorlar. İnsanın en
yakınından dahi göremeyeceği
alakayı görüyoruz” diyor.
“Sait Faik gibi değerli bir
yazar da Darüşşafaka’nın
vasiyet bağışçısı”
Rezidansta günlerinin müzik ve
kitaplarla dopdolu geçtiğini anlatan
Osma, “Odamda piyano var. Her gün
mutlaka çalıyorum, hem parmak
hem de hafıza için iyi. Okumayı da
seviyorum. En son Yaşar Kemal ve
Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyelerini
okudum. Sait Faik gibi değerli bir
yazarın da Darüşşafaka’nın vasiyet
Şubat’13 / Darüşşafaka Rezidans
79
PORTRE
bağışçısı olmasından gurur
duyduğumu da ayrıca belirtmek
istiyorum” diye duygularını dile getiriyor. Rezidansta yeni arkadaşlar,
dostlar edindiğini belirten Osma,
şöyle konuşuyor: “Felsefe çınarımız
Bedia Hanım (Akarsu) ile sık sık bir
araya gelir, sohbet ederiz.”
“Geleceğe dair tüm kaygılardan
kurtuldum”
Rezidans bağışçısı olarak hem
yaşamını güvence altına aldığını hem
de annesi veya babası hayatta
olmayan, maddi durumu yetersiz
çocukların eğitimine destek olmanın
huzurunu yaşadığını vurgulayan
Osma, “Burası benim geleceğe dair
tüm kaygılardan kurtulmamı
sağlarken, hayatım boyunca
önemine inandığım eğitim
alanında da bir şeyler yapmama
fırsat tanıdı. Darüşşafaka
Rezidansları, ulvi bir amaca
hizmet ediyor, çocuklar için
kaynak yaratıyor. Darüşşafaka’da
80
Darüşşafaka Rezidans / Şubat’13
okuyan öğrencilerle bir araya
geliyor, ne kadar iyi yetiştirildiklerini
görüyoruz. Gerçekten mükemmel
eğitim veren bir okul. Hayata bir
tarafları eksik başlayan çocukları,
en öne çıkarıyor” diye konuşuyor.
“İş Bankası’nın Darüşşafaka’yı
desteklemesinden mutluluk
duyuyorum”
İş Bankası emeklisi olarak Türkiye
İş Bankası’nın “81 İlden 81 Öğrenci”
projesiyle Darüşşafaka’yı desteklemesinden ötürü büyük mutluluk
duyduğunu söyleyen Osma,
Darüşşafakalı öğrencilere ise şu
mesajı veriyor: “Hiçbir özel okulda
bu kadar iyi eğitim
alamazlar.
İnşallah bunun
kıymetini bilirler.
Darüşşafaka
mezunu Betül
Hanım (Akan) var.
Canla başla
Darüşşafaka için
çalışıyor. Umarım
onlar da öyle
olur.”
Ali Reşat Bey kimdir?
Ali Reşat, 1877’de bugün Bulgaristan sınırları içindeki Lofça’da
doğdu. 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı’ndan sonra ailesi, İstanbul’a
göç etti. İstanbul İdadisi’nde lise
öğrenimini tamamladıktan sonra
devlete memur yetiştiren Mekteb-i
Mülkiye-yi Şahane’ye başladı.
1908’e kadar memuriyet görevinin
yanı sıra İstanbul’un Eğrikapı
Merkez Rüşdiyesi’nde matematik
ve Darülmuallimin-i İbtidaiyye’de
(İlköğretmen Okulu) aritmetik
öğretmenliği görevlerini yürüttü.
1908’de Mercan İdadisi müdürlüğüne atandı ve ilk tarih öğretmenliğine de burada başladı.
1915’te Darülfünun (İstanbul
Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi
“Kurun-u Vusta” (Ortaçağ) ve
“Kurun-u Cedide” (Yeniçağ)
müderrisliğine başlayan Ali
Reşat, 1919’da Maarif
Nezareti Tedrisat-ı Âliye
Dairesi Umum Müdürlüğü’ne
(Yüksek Öğretim Genel
Müdürlüğü) atandı. Aynı yıl
Maarif-i Umumiye Nezareti
müsteşarlığına getirildi.
Osmanlı’nın son Maarif
müsteşarlarından biri olarak
Nezaretin ilgasına kadar
görevini sürdürdü. Ardından
Edebiyat Fakültesi Kurun-u
Vusta (Ortaçağ) Tarihi
kürsüsündeki hocalık
görevine devam etti.

Benzer belgeler

İndir - Darüşşafaka

İndir - Darüşşafaka Maslak-Sarıyer/İstanbul Yayın Kurulu M.Talha Çamaş Burçak Karakaya Yasemin Daşar Editör Demet Eyi

Detaylı