Katkıda Bulunanlar - UNDP TR | New Horizons

Transkript

Katkıda Bulunanlar - UNDP TR | New Horizons
BM Gönüllüleri raporu: Gönüllüğün topluma
katkıları daha görünür olmalı
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri Programı Türkiye ve GSM Gençlik Ser visleri Merkezi
tarafından yayımlanan “ Türkiye’de Gönüllülük” raporu, gönüllülüğün kalkınma ve
değişim için çok önemli bir araç olduğunu söylüyor.
Ankara, Ocak 2014
“Türkiye’de Gönüllülük” raporu, 5 Aralık Uluslararası Gönüllüler Günü’nde CerModern’de açıklandı.
Rapor, gönüllülerin sosyal değerleri ve uyumu nasıl artırdığını ve kadınlar, gençler ve engelliler gibi sosyal olarak
dışlanan insanların da gönüllü faaliyetlere nasıl dâhil edildiğini anlatıyor.
Raporda, gönüllülük değerlerinin toplumları güçlendirdiği ve gönüllülerin Türkiye’nin fiziki, ekonomik, manevi ve
sosyal refahı için önemli bir rol oynadıkları anlatılıyor.
Gönüllülük, Türkiye’de giderek dinamikleşen bir alan.
Artık daha çok insan gönüllü faaliyetlere katılıyor ve hem sivil toplum hem de kamu kuruluşları toplumun refahı için
ortak bir çaba etrafında bireyleri harekete geçirmenin yollarını arıyor.
Fakat gönüllülük alanında hala pek çok eksiklikler bulunuyor.
Gönüllülük bilinci ve anlayışının geliştirilmesine ve bu konuda daha çok veri toplanmasına ve araştırma yapılmasına
ihtiyaç var.
Gönüllülük ile ilgili yaratılan yanlış algıların da kırılması gerekiyor.
“Türkiye’de Gönüllülük” raporu, afet yönetimi, sosyal hizmetler, çevre ve gençlik gibi Türkiye’de pek çok alanda
yapılan gönüllülük faaliyetlerinin çok yönlü resmini çekiyor ve gönüllülük alanındaki bu zorlukların çözümüne katkıda
bulunmayı amaçlıyor.
Ayrıca sivil toplum, kamu ve özel sektör kuruluşlarının, gönüllülüğü nasıl teşvik edebilecekleri ve gönüllülük
faaliyetlerinden nasıl yararlanabilecekleri raporda anlatılıyor.
Rapor, gönüllülük konusunda ulusal bir stratejinin hazırlanması, politika tartışmalarının yapılması ve sivil toplum
örgütlerinin aktif vatandaşlara daha çok duyarlı olması çağrısında bulunuyor.
Aynı zamanda rapor, yeni teknolojilerin de gönüllülük faaliyetlerinde daha etkin kullanılması gerektiğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri programı Türkiye ve GSM Gençlik Servisleri Merkezi’nin ortaklaşa yayınladığı raporda,
farklı kuruluşların ve yazarların kaleme aldığı ve sahadan iyi örnekleri anlattığı 17 farklı makale bulunuyor.
Sosyal hizmetlere erişimde gönüllülüğün
önemi tartışıldı
Birleşmiş Milletler Gönüllüleri ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, sosyal
hizmetlere erişimde gönüllülüğün öneminin tar tışıldığı bir etkinlik düzenledi.
Ankara, Ocak 2014
5 Aralık Uluslararası Gönüllülük Günü vesilesiyle 11 Aralık’ta düzenlenen etkinlik Ankara’da yapıldı.
Gönüllülük ve Sosyal Hizmetlere Erişim isimli bir etkinliğin ilk bölümünde Avrupa Gönüllü Merkezi’nden Gabriella
Civico ve Avrupa Gönüllü Değişim Ağı’ndan (SEVEN) Davide Di Pietro, etkinliğe çevrimiçi bağlandı.
Civico ve Pietro yaptıkları sunumlarında, Avrupa’daki gönüllülük altyapısı ve yasal düzenlemeler hakkında bilgi verdi.
Etkinliğin ikinci bölümünde, sivil toplum kuruluşları ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin katıldığı bir panel düzenlendi.
Hakan Çelik’in moderatörlüğünde düzenlenen panelde Türkiye’de sosyal hizmetler ve gönüllülük arasındaki ilişki
tartışıldı.
Gönüllülük için daha elverişli bir ortamın yaratılması için yapılması gerekenler ve farklı yaş grupları için gönüllü
fırsatları da panelde tartışılan konular arasındaydı.
UNDP raporu, Doğu Avrupa ve Orta Asya’daki
enerji sorunlarına getirilen yeni çözümleri
anlatıyor
UNDP tarafından yayımlanan “Güçlü Bireyler, Güçlü Toplumlar ” raporunun üçüncü
cildinde Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu bölgesinden sürdürülebilir enerji
ile ilgili başarı hikâyeleri anlatılıyor.
Ankara, Ocak 2014
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) “Güçlü Bireyler, Güçlü Toplumlar” raporunun üçüncü cildini yayımladı.
UNDP’nin desteklediği başarı öykülerinin yer aldığı rapordaki bu öyküler, doğru politikaların, kapasitelerin ve
finansmanın nasıl kalıcı değişimler yaratabileceğini gösteriyor.
Rapor hakkında konuşan UNDP Başkanı Helen Clark, “Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki ülkeler için enerji
sorunları, genellikle enerjinin verimsiz kullanımı, sık elektrik kesintileri, yüksek enerji maliyeti, kışın güvenilir ve ucuz
ısıtmanın bulunmaması ve yenilenebilir enerjinin yavaş yükselişi oluyor” dedi.
Rapor, UNDP’nin hibelerini kamu ve özel finansmanda nasıl kullandığını, aynı zamanda enerji verimliliği ve
yenilenebilir enerji alanındaki yatırımları nasıl arttırdığını anlatıyor.
UNDP, ülkeleri enerjiye erişim, yenilenebilir enerji kullanımını ve enerji verimliliğini artırmak için destekliyor.
UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu Bölge Direktörü Cihan Sultanoğlu, “UNDP’nin çalışmaları bireylerin ve
toplumların hayatlarında önemli gelişmeler sağlıyor ve ekonomik gelişmede, yoksulluğun azaltılmasında, sağlık,
eğitim ve çevre konularında geniş kapsamlı etkiler bırakıyor” dedi.
Bir okul, bir köy veya bir ülkede olsun bu rapordaki her öykü, enerjiyle ilgili belirli bir kalkınma sorununun üstesinden
nasıl gelindiğini, çözümlerin nasıl çoğaltılarak diğer durumlar için de örnek oluşturabileceğini gösteriyor.
Bu öyküler insani gelişme sorunlarının iç yüzüne ışık tutuyor ve her bölgenin enerji sorunlarına insan faktörünü
katıyor.
Sürdürülebilir orman yönetimi için örnek
olacak projenin ilk adımı atıldı
Akdeniz ’in yüksek koruma değerine sahip ormanlarının çok yönlü çevresel
faydalarını göstermeyi amaçlayan sürdürülebilir orman yönetimi projesinin teknik
başlangıç çalıştayı Aralık ayında Ankara’da yapıldı.
Ankara, Ocak 2014
“Yüksek Koruma Değerine Sahip Akdeniz Ormanları Entegre Yönetim” projesi ile Akdeniz orman bölgesinde yüksek
koruma değerine sahip ormanlarda çoklu çevresel faydaları ortaya çıkararak ormanların entegre bir yaklaşımla
yönetimi amaçlanıyor.
Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından fonlanan proje, Orman Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülüyor.
Çalıştayda açılış konuşmasını yapan UNDP Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Programı Yöneticisi Dr. Katalin Zaim,
projenin hazırlık süreci, amacı ve uygulama alanlarını anlattıktan sonra projenin iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik
açısından ve sosyal açıdan faydalarını vurguladı.
Orman Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Eğitim ve Araştırma Daire Başkanı Dr. Ahmet İpek ise projenin; dünya çapında
örnek niteliğinde olduğunu belirtti.
İpek, konuşmasında, konu itibariyle projenin sera gazı salımlarının azaltılmasına, orman ekosisteminin biyolojik
çeşitliliğinin korunmasına ve orman köylülerinin sosyal ve ekonomik refahının geliştirilmesine yönelik katkılarının
altını çizdi.
Projenin teknik başlangıç çalıştayına 70 kişi katıldı ve yapılan grup çalışmalarında projenin ana faaliyetleri altında altfaaliyetler belirlendi.
Türkiye’de bir ilk olan ve diğer Akdeniz ülkelerine de bir örnek teşkil edecek olan projenin resmi açılış toplantısının
2014 yılının ilk aylarında yapılması planlanıyor.
UNDP İyi Niyet Elçileri Ronaldo ve
Zinédine Zidane’ın 11. yıllık
Yoksullukla Mücadele Maçı’na
İsviçre ev sahipliği yapacak
Ankara, Ocak 2014
Yoksullukla Mücadele Maçı, 4 Mar t 2014’te Stade de Suisse’te
yapılacak ve geliri de Filipinler ’deki afet sonrası iyileştirme
çalışmalarına destek için ayrılacak.
Efsanevi futbol yıldızları Ronaldo ve Zinédine Zidane, 11’inci yıllık Yoksullukla
Mücadele Maçı’nın 4 Mart 2014’te İsviçre’nin Bern kentinde bulunan Stade
de Suisse’te (İsviçre Ulusal Stadyumu) yapılacağını açıkladı. Bilet satışlarından
elde edilecek gelir, tarihin en yıkıcı fırtınalarından biri olan Filipinler’deki
Haiyan Tayfunu sonrasında başlatılan iyileştirme çalışmalarına destek
amacıyla kullanılacak.
Ronaldo ve Zinédine Zidane, davet ettikleri dünyaca ünlü futbolculardan
oluşacak takımları ile Bern kentinin profesyonel futbol takımı BSC Young
Boys (BSC Genç Erkekler) ve arkadaşlarına karşı bir dostluk maçında yer
alacak.
İlk Yoksullukla Mücadele Maçı 2003'te yapılmıştı
Organizasyonla ilgili bir açıklama yapan Zinédine Zidane, “Bern’de
yapacağımız 11. maç sayesinde Filipinler’de yardıma ihtiyaç duyan insanlar
için hem farkındalık, hem de maddi kaynak sağlayabilmeyi umuyoruz.
Haiyan Tayfunu kurbanlarına destek için beraberce çalışarak hepimiz
Yoksullukla Mücadele Maçı’nın galibi olacağız.” diye konuştu.
Efsanevi futbol yıldızları Ronaldo ve Zinédine Zidane, 2003 yılındaki
başlangıcından bu yana Yoksullukla Mücadele Maçı’nın organizasyonunu
beraberce sahipleniyor.
2014 FIFA Dünya Kupası’nın organizasyon komitesinin de başlıca
üyelerinden biri olan Ronaldo, “Geçen yıl maçın 10. yıldönümünü Brezilya’da
kutlamıştık ve bu benim için hâlâ bir gurur kaynağı. BSC Young Boys gibi
takımların etkinliğe evsahipliği yapmayı teklif etmesi de beni onurlandırıyor.”
diye konuştu. Ronaldo, “Bu yıl Filipinler’deki vaziyetten kaygı duyuyoruz ve
bu maç yoluyla ülkeye kaynak sağlama amaçlı küresel çabalara destek olmak
istiyoruz.” dedi.
Maçın geliri Filipinlere
Maçın gelirinin üçte ikilik bir kısmı Filipinler’deki afet sonrası iyileştirme
çalışmalarına destek olmak amacıyla kullanılacak. Haiyan Tayfunu’nda
5,000’den fazla kişi yaşamını yitirmiş, 1 milyon kişi yerinden olmuş; afetten
tahmini olarak 11,8 milyon kişi daha etkilenmişti. Yerel ekonomiye destek
amacıyla Tacloban’da enkaz kaldırma çalışması için iş karşılığı ödeme projesi
başlatan UNDP; tayfun sonucunda evlerini, işyerlerini ve işlerini kaybeden
kişilere destek için çalışmalarını sürdürecek.
“11. Yoksullukla Mücadele Maçı’nın gelirini, hayatta kalan bireylerin
yaşamlarını yeniden kurmasına ve Filipinler’in yeniden iyileşmesine yardımcı
olmakta kullanmayı hedefliyoruz.” diyen UNDP Başkanı Helen Clark,
“Filipinler bu korkunç trajedi sonrasında normale dönmeye çalışırken,
gelecekteki şoklara karşı ülkenin direncini artırma konusunda destek ve
yardım için UNDP de orada bulunuyor.” şeklinde konuştu.
BSC Young Boys takımı, maç gelirinin üçte birlik kısmını da kulübün paydaş
yardım kuruluşu olan İsviçre Laureus Vakfı’na bağışlayacak. 34 ülkede 140’ı
aşkın projeye destek veren küresel bir ağ olan Laureus Sport For Good
Foundation’a (Laureus İyilik için Spor Vakfı) bağlı kuruluş, sporla ilgili ulusal
düzeydeki projelere finansman ve uygulama desteği sağlıyor.
Stade de Suisse (İsviçre Ulusal Stadyumu) yönetim kurulu başkanı Hanspeter
Kienberger, BSC Young Boys takımı ve Bern kentinin, bu önemli etkinliğin bir
parçası ve evsahibi olmaktan büyük onur duyduğunu açıkladı. Kienberger,
“Zor durumdaki insanlar yararına düzenlenen Bern’deki gecenin başarılı
geçmesi için elimizden gelenin en iyisini yapacağız.” dedi.
İsviçre etkinliğe ikinci kez evsahipliği yapıyor
2003 yılında Basel’de düzenlenen ilk Yoksullukla Mücadele Maçı’nın ardından
İsviçre etkinliğe ikinci kez evsahipliği yapacak. İlk maçın ardından maç
sırasıyla Madrid, Düseldorf, Marsilya, Malaga, Fes, Lizbon, Atina, Hamburg ve
Porto Alegre’de düzenlenmişti. Her karşılaşmada, belirli güçlüklerle karşı
karşıya olan farklı ülkelerdeki seçilmiş projeler desteklendi.
Ronaldo ve Zidane, diğer futbol yıldızları Didier Drogba, Iker Casillas ve
Marta Vieira de Silva ile Norveç Veliaht Prensi Haakon Magnus, Japon aktris
Misako Konno, Rus tenis yıldızı Maria Şarapova ve İspanyol aktör Antonio
Banderas’ın da aralarında bulunduğu UNDP’nin seçkin İyi Niyet Elçileri
arasında yer alıyor.
Tüm dünyada televizyonlardan canlı yayınlanacak olan karşılaşma, futbolun
yönetim organı olan Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) ile
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından da destekleniyor.
Bern’deki 11’inci Yoksullukla Mücadele Maçı, 4 Mart 2014’te TSİ 21.00’de
başlayacak. Fiyatları 20 ile 60 İsviçre Frangı (yaklaşık 47-140 TL) arasında
değişen biletler 19 Aralık’ta internette www.stadedesuisse.ch/tickets ve
www.ticketcorner.ch adreslerinde satışa sunuldu.
Gelecek Turizmde projesine Türkiye Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Derneği’nden iki ödül
“Gelecek Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu”, Türkiye Kurumsal Sosyal
Sorumluluk (KSS) Derneği tarafından düzenlenen “KSS Çözümleri Pazar yeri”
etkinliğinde “Sürdürülebilir Kalkınma Ödülü” ve “Paydaş Ödülü” kazandı.
Ankara, Ocak 2014
“Gelecek Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu”, Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle sürdürülebilir turizm modelleri yaratarak yerel kalkınmaya destek olmak
amacıyla hayata geçirildi.
Avrupa KSS Kuruluşu tarafından desteklenen “KSS Çözümleri Pazaryeri” etkinliği Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Derneği tarafından her yıl düzenleniyor.
Anadolu Efes, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliği ve Mikado
Sürdürülebilir Kalkınma Danışmanlığı desteğiyle hayata geçirilen Gelecek
Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu, bu yılki etkinlikte iki ödül kazandı.
KSS Avrupa jürisinin değerlendirmesi ile “Sürdürülebilir Kalkınma Ödülü”; iş dünyası, üniversite öğrencileri ve Sivil
Toplum Kuruluşları Temsilcilerinin oylarıyla “Paydaş Ödülü”, Gelecek Turizmde Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu
projesinin oldu.
Detaylar için www.gelecekturizmde.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
#BuSalıYardımlaşma kampanyası UNDP’nin
desteğiyle tüm dünyaya yayıldı
Dünyanın dör t bir tarafından milyonlarca birey, 3 Aralık günü gönüllülük ve
yardımseverlik ruhunun kutlandığı katkıda bulundu.
Ankara, Ocak 2014
UNDP’nin desteğiyle bu sene tüm dünyaya yayılan #BuSalıYardımlaşma kampanyası, yalnızca paranın değil, zamanın,
bilginin, gönüllülüğün ve yardımseverliğin de insanların hayatını değiştirebileceğini vurgulamayı amaçladı.
Bu günde, 10 bin kuruluş bir araya gelerek, bencillikten ziyade cömertliğin önemini bir kez daha gösterdi.
Sosyal medya üzerinden oluşturulan tartışma ortamı, kampanyaya küresel bir boyut kattı.
Dünyanın dört bir yanındaki UNDP ofisleri de yerel halka ulaşan pek çok etkinlik düzenledi.
Tayland’dan Zimbabwe’ye, Hırvatistan’dan Lao’ya UNDP ofisleri ve çalışanları gönüllü projeler üreterek bu harekete
destek verdi.
UNDP Ürdün Ofisi, ülkenin kuzey bölgelerinde daha temiz ve daha yeşil toplum kampanyası düzenledi.
200 gönüllü, çevre temizliğinden ağaç dikmeye kadar çeşitli etkinliklerde yer aldı.
UNDP’nin Zimbabwe ofisi, Jairos Jiri okulunda okuyan engelli çocuklar için yemek ve benzeri ihtiyaçları karşılamak
üzere çalıştı.
#BuSalıYardımlaşma kampanyası, bağış toplamada, farkındalık yaratmakta ve katkı yapmanın gücünü anlatmakta
başarılı oldu.
Kampanya, önümüzdeki yıllarda daha da büyümeyi ve daha fazla topluma ulaşmayı hedefliyor.
Datça ve Güneydoğu Anadolu projeleri Yeşil
Doğa programında
Datça ve Güneydoğu Anadolu’da yapılan projeler, CNN Türk’te yayınlanan Yeşil
Doğa programında tanıtıldı.
Ankara, Ocak 2014
Programda, DACEV ve Yerel Tarih Derneği tarafından hayata geçirilen Datça – Bozburun deniz projeleri, Bartın Kültür
ve Dayanışma Derneği’nin Küre Dağları'nda yürüttüğü “Yaban Hayatı ve Tarım Alanlarının Korunması” projesi ve
Ormancılar Derneği tarafından yürütülen Yenice Ormanları projeleri CNN Türk’te yayınlanan Yeşil Doğa programında
ekranlara taşındı.
İlgili programları izlemek için aşağıdaki bağlantılara tıklayabilirsiniz:
http://tv.cnnturk.com/video/2013/12/14/yesil-doga/2013-12-14T1405/index.html
http://tv.cnnturk.com/video/2013/12/09/yesil-doga/2013-12-07T1405/index.html
http://tv.cnnturk.com/video/2013/11/25/yesil-doga/2013-11-23T1410/index.html
http://tv.cnnturk.com/video/2013/12/02/yesil-doga/2013-11-30T1310/index.html
Kadın balıkçılara eğitim verildi
Muğla'nın Bozburun Beldesi'nde, kadın balıkçılara eko-sistem ve balıkçılık üzerine
eğitim verildi. Eğitim sonunda katılımcılara can yeleği ve paragat av malzemeleri
hediye edildi.
Ankara, Ocak 2014
GEF Küçük Destek Programı (SGP)–COMDEKS, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü ve UNDP Türkiye tarafından yürütülmekte olan “Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin
Güçlendirilmesi Projesi” ve Vehbi Koç Vakfı tarafından destek verilen “Ege’nin Kadın Balıkçıları: Datça-Bozburun
Yarımadası” projesi kapsamında kadın balıkçılara eğitim verildi.
70 kadın balıkçı katıldı
Akdeniz Koruma Derneği tarafından düzenlen eğitim, Muğla'nın Marmaris İlçesi Bozburun Beldesi'nde yapıldı.
Eğitime 70 kadın balıkçı katıldı.
Etkinlikte, proje sorumlusu Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Huriye Göncüoğlu,
katılımcılara, örgütlenmenin önemi, deniz eko-sistemi, balıkçı malzemeleri ve zararlı deniz canlıları hakkında bilgi
verdi.
Eğitim sonunda kadınlara can yeleği ve paragat av malzemeleri hediye edildi.
Deniz ve Kıyı Koruma Alanları yaşam kaynağı
“ Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi”
kapsamında elde edilen gelişim parmak ısır tıyor. Projenin başından bu yana
sadece Gökova Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesinde tekne başına elde edilen gelir
1,5 kat ar tış gösterdi.
Ankara, Ocak 2014
Proje kapsamında Gökova ÖÇK Bölgesi’nde ilan edilen altı balıkçılığa kısıtlı alanı, yöredeki kıyı balıkçıları arasından
seçilen deniz korucuları denetliyor.
Bu uygulama sayesinde İngiliz Limanı bölgesindeki balıkçılığa kısıtlı alanlarda yapılan sayımlara göre, genç lahosların
sayısı yaklaşık 18 kat artış gösterdi.
Balıkçı gelirleri yükseldi
Bölgede faaliyet gösteren S.S. Akyaka Su Ürünleri Kooperatifi’nin verilerine göre; Gökova ÖÇK Bölgesi’nde balıkçılığa
kısıtlı alanların ilanından önce tekne başına elde edilen aylık gelir yaklaşık 1.500 TL iken bu miktar, ilandan üç yıl sonra
yaklaşık 2.300 TL’ye yükselerek 1,5 kat artış gösterdi.
İstanbul Deklarasyonu’nda Deniz Koruma
Alanlarının başarısına vurgu yapıldı
Akdeniz ’in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunması Sözleşmesi 18. Taraf
Ülkeler Toplantısı’nda oy birliğiyle kabul edilen İstanbul Deklarasyonu, 2012
yılında Antalya’da düzenlenen Deniz Koruma Alanları (DKA) Forumu’nun
sonuçlarına vurgu yapıyor.
Ankara, Ocak 2014
“Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın Güçlendirilmesi Projesi”nin desteğiyle yapılan Deniz Koruma Alanları
Forumu’nun sonuçlarının İstanbul Deklarasyonu’nda yer alması, projenin uluslararası başarısının önemini bir kez daha
gösterdi.
Uluslararası temsil gücü yüksek
3-6 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen toplantıya, 21 Akdeniz ülkesi ve Avrupa Birliği’nden temsilciler katıldı.
Toplantı sonunda oy birliğiyle kabul edilen İstanbul Deklarasyonu’nda 1975'ten bu yana Akdeniz Eylem Planı (MAP)
vasıtasıyla tesis edilmiş olan bölgesel işbirliğinin önemine dikkat çekilirken, Akdeniz'deki kıyı kaynaklarının korunması
ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine yönelik işbirliğine karar verildi.
Proje’nin başarısı bir kez daha tescillendi
Deklarasyonda ayrıca,2012 yılında Antalya’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, UNEP-MAP/RAC-SPA, MedPAN, WWF ve
UNDP Türkiye tarafından düzenlenen ve “Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın Güçlendirilmesi Projesi”
tarafından da destek verilen Deniz Koruma Alanları Forumu’nun sonuçlarına yapılan vurgu dikkat çekti.
Forum’un çıktılarına yapılan vurgunun, İstanbul Deklarasyonu’nda yer alması, projenin uluslararası başarısının
önemini bir kez daha gösterdi.
19. İklim Değişikliği Konferansı: İklim
müzakereleri tehlikede
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 19. Taraflar Toplantısı’nda
(BMİDÇS COP19), başarılı bir ilerleme kaydedilmemiş olması iklim müzakereleri
için bir son değil, ancak sürecin ciddi bir tehlikeye girdiğinin de işareti.
Ankara, Ocak 2014
Fotoğraf : UNFCCC
İklim Değişikliği Konferansı bu yıl Kasım ayında Varşova’da düzenlendi.
19. Taraflar toplantısının, şimdiye kadar yapılan tüm taraflar toplantılarının en iyisi olması beklenmiyordu.
Zaten toplantının temel amacı, Aralık 2015’te Paris’te düzenlenecek 21. Taraflar toplantısında kabul edilmesi ve 2020
itibari ile uygulanmaya başlaması planlanan evrensel iklim anlaşmasına doğru hazırlıkları hızlandırmaktı.
Konferans, Filipinleri vuran Haiyan tayfunundan birkaç gün sonra ve Varşova’da eşzamanlı gerçekleşen “Kömür ve
İklim Değişikliği” zirvesinin gölgesinde başladı.
Aynı zamanda Japonya, COP19 toplantısının ilk haftasında azaltım hedeflerini düşereceğini açıkladı.
Daha önce sera gazı salımlarını 1990 seviyesinin yüzde 25 altına indireceğini söyleyen Japonya, 2020 itibarıyla 2005
seviyesinin yüzde 3,8 altına indireceğini belirterek hedef azaltımına gitti.
Avustralya’nın azaltım hedefini düşüren ulusal politika değişikliği de eklenince müzakereciler arasında olumsuz bir
tavır gelişmesine neden oldu.
Aynı zamanda, geçen yıl Doha’da kabul edilen Kyoto Protokolü’nün İkinci Taahhüt Dönemi ise tüm taraflar tarafından
onaylanamadı. Bugüne kadar 144 ülkenin sadece üçü onayladı.
Ayrıca, Bolivya tarafından gündeme getirilen ve Çin’in de desteklediği yeni piyasa tabanlı mekanizmaların
geliştirilmesi husunda hiçbir ilerleme kaydedilmedi.
Bu koşullar altında, tarafların konferansın başarıyla sona erdiğini ilan etmesi kendi içinde bir başarıydı. Konferansın
sonunda BMİDÇS sürecinin varlığını sürdürmesini sağlayan çeşitli çıktıları olan bir anlaşmaya varılması da önemli.
Taraflar; 1) evrensel iklim anlaşmasının geliştirilmesi, 2015’te onaylanması ve 2020’de uygulanması; 2) 2020 öncesi
azaltım hedeflerindeki boşluğun (2 derece hedefine doğru) kapatılması konularında çalışmalarını her ne kadar
sürdürdüyse de, hırslı hedeflerin ve politik isteğin olmaması belirgin bir şekilde ortadaydı.
Konferansta alınan bazı kararların süreci tıkayacağı belirtiliyor. Ülkelerin sunacakları katkıların zaman planının esnek
ve zayıf kaldığı, tarafların katkı yapmaya hazır oldukları, ancak 2 derece hedefine ulaşma taahhütlerinin yeterliliği
konusunda uluslararası tartışmalar için net ve zamanlaması belli bir zemin sağlamadıkları ifade ediliyor.
İkinci olarak karar metnine “bütün ülkelerin” dâhil edilmesi ileri atılan bir adım olarak değerlendirilirken, “taahhüt”
kelimesinin yerine “katkı” kelimesinin kullanılması ve zaman planında dile getirilen esnek süre bitim tarihleri geri
atılmış adımlar olarak nitelendiriliyor.
Bunlara ek olarak, 2015 anlaşmasına dâhil edilecek unsurlar listesi azaltım, uyum, finans, teknoloji, kapasite geliştirme,
eylemler ve destekte şeffaflık temel başlıklarına çekildi.
Tarafların yakın zamanda fazla taahhütte bulunmak istememesi nedeniyle Varşova kararlarındaki detaylı unsurlar eki
çıkartıldı.
COP19’un çıktıları, iklimle ilgili eylemlerin yerinde uygulamasının teknik unsurlarının geliştirilmesine katkı sağladı.
Kararların birçoğu iklim değişikliği ile mücadelenin desteklenmesi, düşük salımlı ve iklime dayanıklı kalkınma
stratejilerinin geliştirilmesi, yoksulluğun ve eşitsizliklerin azaltılmasını da destekleyen iklim değişikliği finansmanı gibi
UNDP’nin yerinde uygulamaları ile doğrudan ilgili.
Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejileri oluşturması, Ulusal Programlara Uygun
Azaltım Eylemlerinin (NAMAlar) hazırlaması ve İzleme, Raporlama ve Doğrulama (İRD) sistemlerini kurmasının önemi
açık bir şekilde tanımlandı.
Ulusal Uyum Planlaması süreçleri de gelişmekte olan ülkelerin yaklaşan iklim değişikliğinin etkilerine dayanıklı
olmalarını sağlamak için kritik bir bileşen olarak tanımlandı.
UNDP birçok gelişmekte olan ülkede Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejilerinin oluşturulması, Ulusal Programlara
Uygun Azaltım Eylemlerinin (NAMAlar) hazırlanması, İzleme, Raporlama ve Doğrulama (İRD) sistemlerinin kurulması
ve Ulusal Uyum Planlaması konularında çalışıyor.
Önemli kararlardan biri de ormansızlaşma ve ormanların bozulmasından kaynaklanan sera gazı salımlarının
azaltılması, orman karbon stoklarının güçlendirilmesi, ormanların korunması ve sürdürülebilir yönetimi ile ilgiliydi.
REDD+ (Ormansızlaşmadan ve Orman Bozulmasından Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması) konusu önemli ilerleme
kaydedilen alanlardan biri oldu ve yeni bir mekanizma olarak ve “REDD+ Eylemi için Varşova Çerçevesi” ortaya çıktı.
Son olarak; “Zarar ve Kayıplar için Varşova Uluslararası Mekanizması” ile iklim değişikliğinin etkilerinin neden olduğu
zarar ve kayıpların ele alındığı yeni bir mekanizma oluşturuldu.
UNDP böyle bir mekanizmanın kurulmasını; uyum, afet risk yönetimi, erken iyileştirme, sigorta, doğal kaynak
yönetimi, sosyal güvenlik ağları, göç ve diğer alanlardaki mevcut çalışmalarını kayıp ve zararlar altında ele alarak
güçlendirebileceği yönünde değerli bir fırsat olarak görüyor.
“Yağmurdan Sonra”: İklim
değişikliğiyle mücadele eden
kadınların belgeseli
Ankara, Ocak 2014
Makedonyalı bir yönetmen tarafından çekilen ve iklim değişikliği
ile ilgili ilk belgesel olma özelliğini taşıyan “Yağmurdan Sonra”,
Kasım ayında Avrupa Film Festivali Cinedays kapsamında
Üsküp’te gösterildi.
Belgesel UNDP, Küresel Çevre Fonu, Çevre ve Fiziksel Planlama Bakanlığı’nın
teknik ve finansal desteğiyle hazırlandı.
Belgesel, kırsal kesimde çiftçi olarak yaşayan, yaşları 40 ve 80 arasında
değişen dört kadının hikâyesini anlatıyor.
Makedon, Türk ve Arnavut olan dört kadın farklı kökenlerden geliyor ve
topraktaki işlerine her birinin yaklaşımı birbirinden farklı.
Yetmiş iki yaşındaki Gjurgja Rizova, çiftçiliği büyük bir sevgiyle yaptığı için
tarlalarını “ilaç” olarak görüyor.
“Bugünlerde kendimizi zor doyuruyoruz,” diyen Rizova’nın mahsullerinin
çoğu çürüyor ve satın aldığı hibrid tohumlar, arazide yabani otlarla ilgili
sorun yaratıyor.
“Her şeyi denedik” diyor Rizova, fakat şimdiye kadar bu kadar çok yağmur
yağdığını veya bu kadar ürünün çürüdüğünü görmemiş.
Görebildiği tek çözüm, sadece mısır üretimine geçmek ve arıları tutmak.
Öte yandan Sacie Aliova için, çiftçilik mahkûmiyet anlamına geliyor.
Aliova bu işi bırakıp okula başlamayı hayal ediyor. 10 yaşından beri tarlada
çalışan Aliova, “O zamanlar okul yoktu. Şimdi tarlada çalışmamayı tercih
ederim, onun yerine okula giderdim” diyor.
Gittikçe daha da sıklaşan dolu fırtınaları, tütünlerini kullanılamaz hale getirdi
ve ailesini tarladan gelen gelirden yoksun bıraktı.
Aliova, değişen iklim koşullarına uyum sağlamak için umutsuzca değişik
mahsullerle deneyler yapıyor.
Biyoloji öğretmeni olan Biijilana Ilieva, iklim değişikliği tarafından alt
edilmeyi reddediyor: “Her bitkiyle ilgilenebilirim. Onların tohumdan çıkıp
meyve vermelerini izlemek çok güzel.” diyor.
İklim değişikliğinden haberdar olan Ilieva, alternatif enerji ve su kaynaklarını
kullanmaya çalışıyor.
Dolu fırtınaları için de bitkilerini koruyacak yöntemlere yatırım yapıyor. Kendi
deyişiyle “hobisi”, değişik domates cinsleri yetiştirmek.
“Umarım hobimizde başarılı olma yolunda ilerliyoruz” diyor Ilieva.
Yaklaşımlarında farklılıklar da olsa, bu dört kadın aynı gökyüzünü paylaşıyor,
iklim değişikliğinden kaynaklanan aynı korkuları ve sorunları yaşıyor.
Tarım, iklim değişikliğine karşı en hassas sektör. Gelecek, daha sıcak yaz
mevsimlerini, daha az yağmuru ve daha sık dolu fırtınalarını getirecek.
Tipik hava koşulları ile ilgili geleneksel fikirler yeniden gözden geçirilmek
durumunda.
Yağmur, filmin kilit noktası ve biz çiftçilerin günlük sorunlarına tanıklık
ederken dramatik bir gerilim yaratılıyor- ardında parçalanmış kökler, hasta
yapraklar ve bitkiler, kurumuş meyveler bırakarak.
Bu yenilikçi belgeselin en önemli mesajı, kadınların sorunların üstesinden
gelme konusundaki kararlılıkları.
Bu mesajı, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunları en derinden yaşayanların,
hayatta kalmak için ayak uydurmaları gerektiğini en iyi bilenlerin ağzından
dinliyoruz.
UNDP, Bilgi ve İletişim Teknolojileri alanında
saygın bir ödülün sahibi oldu
Uluslararası Veri Grubu Güvenlik Başkanı Dergisi, bilgi güvenliğini konusunda
dünyanın en iyi 40 örgütüne verilen CSO40 ödülünün UNDP’ye verildiğini açıkladı.
Ankara, Ocak 2014
CSO40 ödülü, örgütlerin üstün iş etiğine ve kanaat önderliğine önem veren bilgi güvenliği girişimlerini göz önüne
alıyor.
Bilgi güvenliği konusunda dünyanın en büyük ödüllerinden olan CSO40 ödülü geçen sene, Citibank, Intel, Coca Cola,
Met Life, Mitre, Procter & Gamble, FedEx, Comcast ve Master Card gibi büyük şirketlere verilmişti.
Uluslararası Veri Grubu Güvenlik Başkanı Dergisi editörü Joan Googchild, “Ödülün ikinci senesinde, yenilikçilik,
yaratıcılık ve iş etiğinde öne çıkan firmalar, başvuran pek çok firma arasından özenle seçildi” dedi.
Bu ödül, Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri Ofisi Direktörü ve UNDP Teknoloji Şefi Shirin Hamid’in Computerworld
tarafından 2014 yılının önde gelen 100 bilgi işlem liderleri arasında gösterilmesinden iki hafta sonra açıklandı.
UNDP ayrıca Dell, Desmond Tutu HIV Vakfı, Infosys. Ltd gibi kuruluşlarla birlikte “World Good Computerworld Onur
Programı” ödülüne layık görüldü.
Bu ödül de UNDP’nin bilgi güvenliği güvencesinde ISO 9001 kalitesi ve veri korumasında ISO 27001 sertifikası
kazanarak bilgi güvenliği ve kaliteli yönetim konusundaki başarısı üzerine verildi.
Bu dikkate değer ödüller, UNDP’nin Bilgi ve İletişim teknolojileri konusundaki etkinliği ve hızına işaret ediyor.
UNDP Başkanı Helen Clark, “Bu ödüller, bilgi ve iletişim teknolojileri stratejimizin, kalkınma sonuçları üzerindeki
etkisinin çok önemli olduğunu açıkça gösteriyor.” dedi.
Ödüller, bilgi iletişim teknolojilerinin kalkınmanın birçok alanındaki önemine dikkat çekiyor.
Sierra Leone ve Tunus’ta seçimlerin elektronik olarak izlenmesi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde mobil para
transferinin güvenceye alınması bu alanlardan birkaçı.
Türkiye ve Mısır’da sosyal medya üzerinden UNDP’nin katkı sağladığı çalışmaların paylaşılması da kalkınma
çalışmalarının iletişiminde bilgi ve iletişim teknolojilerinin önemini gösteriyor.
Mobil para transferi sistemi Tacloban’da
hayata geçti
Tayfun mağduru Tacloban’da, 100’den fazla kişiden oluşan test grubunun
ödemeleri cep telefonları yoluyla yapılmaya başlandı. Bu sistem Haiyan
Tayfunu’ndaki gibi afet bölgelerinde enkaz temizliğinde çalışanlar için
kullanılacak.
Ankara, Ocak 2014
Bu sistemin katılımcıları, Filipinler Toplumsal Refah ve Kalkınma Bölümü, sivil toplum örgütleri ya da afet bölgesindeki
Birleşmiş Milletler Örgütlerinin yürüttüğü iş karşılığı ödeme programlarına katılanlar arasından seçildi.
Mobil para transferi sisteminin faydalanıcıları, enkazların kaldırılması, yollarda, hastanelerde, kamusal binalarda ve
okullarda bulunan atıkların temizlenmesine yardımcı oluyor.
Pilot bir uygulama olan cep telefonlarından ödeme sistemi, UNDP, Filipinler Land Bankası ve mobil operatör Smart
Communications’un işbirliğiyle yapıldı.
Uygulamanın ilk aşamasında sistemden 5 bin kişi bundan yararlanacak. Sistemle ulaşılmak istenen hedef ise 50 bin
kişi.
“Cep telefonlarından nakit para transferi ile iş karşılığı ödeme programlarının daha güvenli ve hızlı yapılması
sağlanacak” diyen UNDP Başkan Yardımcısı Rebeca Grynspan, “Haiyan Tayfunu’ndan etkilenen ailelere böylece daha
iyi yardım edeceğiz” ifadesini kullandı.
PODCAST 86
2 Aralık 2013
Kadının insan hakları
Feyhan Evitan Canbay, Birleşmiş
Milletler Kadınların İnsan
Haklarının Geliştirilmesi Ortak
Programı Koordinatörü
play
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın hazırladığı Yeni
Ufuklar Programıyla karşınızdayız. Ben Faik Uyanık. Bu bölümde kadının insan
hakları için çalışan yerel kurumları destekleyen bir Birleşmiş Milletler Ortak
Programı’ndan bahsedeceğiz; konuğumuz da Birleşmiş Milletler kadının
insan hakları geliştirilmesi ortak programı koordinatörü Sayın Feyhan Evitan
Canbay. Hoşgeldiniz.
Feyhan Evitan Canbay : Hoşbulduk teşekkürler.
UNDP Türkiye: Biz teşekkür ederiz. Önceliklekadınların insan hakları
kavramından ne anladığımızı konuşarak başlamak istiyorum, daha sonra da
sizin insan hakları için çalışan yerel kurumları destekleme ile ilgili
hedeflerinizden konuşacağız. Kadınların insan hakları nedir?
Feyhan Evitan Canbay : Öncelikle teşekkür ederim beni buraya
çağırdığınız için, bu imkânı bize tanıdığınız için. İnsan hakları, biliyorsunuz
insanca yaşamanın olmazsa olmaz koşuludur. Ancak insan hakları ifadesi,
genel olarak erkeklerin yaşam deneyimlerini ve önceliklerini temel alan bir
yapıya sahiptir. Biliyorsunuz 80’lerden sonraki dönemde kadın hakları diye
başlamış olan bir eğilim var. Bu eğilimle birlikte daha dezavantajlı olan
kadınların da diğer haklara, eğitim hakkı, sağlık hakkı, seçme ve seçilme hakkı
gibi haklara erişebilmesi için yapılmış çalışmalar var ama biz son dönemde
artık insan hakları kavramının daha doğru olduğunu düşünüyoruz, zira
kadınların insan oldukları için sahip oldukları, ancak kadın oldukları için ihlale
daha açık olan ve ihlal riski daha açık olan hakları kapsadığını düşünüyoruz.
UNDP Türkiye: İnsan hakları dediğimiz şeyin ayrı bir şey olmadığını, kadının
insan haklarını vurgulamak amacıyla bunu kullanıyorsunuz.
Feyhan Evitan Canbay : Aynen, ki bunlar da ekonomik, toplumsal, siyasal
ve kültürel bütün hakları kapsıyor.
UNDP Türkiye: Şimdi Türkiye’de kadının insan hakları ile ilgili çalışmalar
yürüten yerel kurumları desteklediğinizi girişte belirttik. Birleşmiş Milletler
kadınların insan haklarının geliştirilmesi ortak Programı’nı UNDP BM kadın
örgütü ve Sabancı kuruluşuyla yapıyorsunuz. Bu kuruluşları bir anlamda
koordine ediyorsunuz. Bu programda ne amaçlanıyor acaba?
Feyhan Evitan Canbay : Sabancı vakfı bizim donör kuruluşumuz. Biz bu
programı 4 kurum olarak yönetiyoruz. Sabancı vakfı, BM Kalkınma programı,
BM Kadın birimi ve sabancı üniversitesi. Ancak bir de bunun yanı sıra işbirliği
içersinde olduğumuz kurumlar var: İçişleri bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği. Dolayısıyla
yürütücü kurumların yanı sıra aynı zamanda devletin de önemli kurumlarının,
bakanlıklarının yanımızda olduğu program bu. Neyi amaçlıyoruz? Aslında biz
burada yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği taahhütlerinin
hızlandırılmasını, kadın haklarının güçlendirilmesine katkıda bulunmak için,
yerel yönetimlerin ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışan kurumların,
(ki bunlar kamu kurumu ya da sivil toplum kuruluşları olabilir) kapasitesinin
güçlenmesini hedefliyoruz bu çalışmayla.
UNDP Türkiye: 25 Kasımda kadına yönelik şiddete karşı uluslar arası
mücadele günü kutlandı ya da idrak edildi demek daha doğru olabilir. Türk
basınında da epeyce yankılandığı söylenebilir. Bugün vesilesiyle BM, kadına
yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğunu vurguladı. Genel Sekreter
Ban ki Mun, 25 kasımdan 10 aralığa kadar, insan hakları gününe kadar
sürecek küresel bir kampanya başlattı ve bu kampanyada kadına yönelik
şiddet ve kadının insan hakları temasına vurgu yapılıyor. Kadının insan
haklarından neyi anlamalıyız dedik. Ortak program kapsamında bir de hibe
programı başlatıldı. Bir süre önce bu programın ilk teknik çağrısı sonuçlandı.
Desteklenecek projeler de belli oldu. Şimdi aradaki bağlantıyı sizden rica
edeceğiz.
Feyhan Evitan Canbay : Biz aslında 3 bileşen bazında faaliyet gösteren
programız. Bir tanesi, onu sonra konuşuruz, toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeleme, bir tanesi mor sertifika, sonuncusu, şu anda üzerine
konuşacağımız, Sabancı Vakfı Hibe Programı. Bu 3 bileşenin hepsi kadının
insan haklarının yerel düzeyde daha çok geliştirilmesi, özellikle bunun alt
başlığı olarak kadına yönelik şiddetle mücadele için çalışmalar yapıyor.
Sabancı Vakfı Hibe Projesi kapsamında biz 9 projeye hibe verdik. Bu
verdiğimiz projelerden 2si Kahramanmaraş’taki gibi ataerkil yapının çok
yaygın olduğu bir ilde 2 tane projemiz yürüyor şu anda verdiğimiz hibeyle.
Bunlardan bir tanesi, “eğitim şiddeti yener”. Öğretmenlerin aile içi şiddet ve
kadına karşı şiddet çerçevesinde eğitilmesi ve toplumsal cinsiyet duyarlığı
geliştirilmesi, diğeri de başkent kadın platformunun Diva-sen ile yürüttüğü
proje, “öznesi erkek” , bu projeyi de çok önemsiyoruz, çünkü erkeklerin
toplumsal cinsiyet eşitliği ve özellikle aile içi şiddet konusunda eğitilmesine
yönelik bir proje. Bunun yanı sıra Edirne’de bir projemiz var yine kadına
yönelik şiddetle ilgili çalışmalar yapacak, Kocaeli’ deki projemiz öyle. 9
projemizin hemen hepsi şiddet kavramını ele alıyor.
UNDP
Türkiye:
projeniz?
Toplam
kaç
ilde
oluyor
acaba
bu
9
Feyhan Evitan Canbay : Şu anda 8 ilde yürüyor ama bizim programımız 10
ilde yürüyor ilk teklif çağrısında iki ilimizden nitelikli başvuru alamadık.
UNDP Türkiye: 3 bileşen olduğundan bahsettiniz. Nasıl projelere destek
verdiğiniz konusunda fikir verdiniz. Program kapsamında toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme çalışması de yapılıyor. Bu biraz anlaşılması güç olabilir.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ne anlama geliyor? Bu konuda siz ne
yapıyorsunuz?
Feyhan Evitan Canbay
Canbay: Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme aslında çok
yeni bir kavram. Türkiye’de de yeni bir kavram. Ama Türkiye’de yani bir
kavram olmasına rağmen, ilgi çekici bir şekilde 10. kalkınma planında hedef
olarak konmuş bir kavram, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin
uygulanması. Biz de bunun yerel düzeyde uygulanabilmesi için, özellikle pilot
illerimizdeki belediyeler tarafından ve sivil toplum kuruluşları tarafından
uygulanması için eğitim çalışmaları yürütüyoruz. Bunu BM Kadın birimi
uyguluyor projenin bu bileşenini ve esas olarak yapmaya çalıştığımız bir şey,
kadınların, erkeklerin ya da toplumun her kesiminin verilen hizmetlere
ulaşabilmesi için ayrılacak olan bütçelerden eşit olarak yararlanmasını
sağlamayı hedefliyoruz.
UNDP Türkiye: Daha çok kamu kuruluşlarını bütçeleme çalışmasını hedef
allıyorsunuz herhalde?
Feyhan Evitan Canbay
Canbay: Elbette, ama şu anda yerel düzeyde belediyeler
daha ön plana çıkıyor.
UNDP Türkiye: Herkesin eşit erişiminin olması özellikle kadınların
toplumsal hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması konusunda bütçede neler
yapılmalı buna bakıyorsunuz. Mor sertifikadan bahsettiniz. Bu, çok
duyduğumuz ama anlamını bilmediğimiz bir kavram. Mor sertifika da var
çalışmalarınızın içinde. Ne anlama geliyor ve bu çalışma kapsamında neler
yapıldı acaba?
Feyhan Evitan Canbay
Canbay: Mor sertifika, Sabancı Üniversitesi tarafından
geliştirilmiş bir eğitim programı. Benim çok önemsediğim bir program, çünkü
lise öğretmenlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik eğitim teknikleri
kullanmasını sağlayan, hedefleyen bir eğitim programı. Bu program da şu
anda Sabancı Üniversitesi tarafından bizim programımız kapsamında 11 ilde
yürütülüyor. Lise öğretmenlerine ulaşılmaya çalışılıyor. Bunun da alt
birimlerinden biri kadına şiddet, çünkü çağrılan mor sertifika programında
çağrılan lise öğretmenlerinden birer proje hazırlanması isteniyor ve bu
projelerin bazıları şiddet kavramını ele alıyor.
UNDP Türkiye: Eğitim sisteminde kadının ele alınma biçimini düzenleyen
bir sertifika programı diye aklımızda kalması yeterli.
Feyhan Evitan Canbay
Canbay: Toplumsal cinsiyet eşitliği diyelim.
UNDP Türkiye: Bu haftaki programla ilgili görüşlerinizi twitter üzerinden
yeni ufuklar etiketiyle bize aktarabilirsiniz diyelim ve son soruya geçelim.
Ortak programın Eylül 2015’e kadar sürmesi bekleniyor sizin
koordinasyonunuzda. Bu programda elde etmeyi amaçladığınız sonuçlar ne?
Eylül 2015’te ne görmeyi hedefliyoruz bu çalışmalar sonucunda?
Feyhan Evitan Canbay
Canbay: Bir kere yerel düzeyde önemli bir kapasite
geliştirilmesini hedefliyoruz. Yani hem sivil toplum kuruluşlarının hem
belediyelerin, hem öğretmenlerin, yani farklı farklı kamu kuruluşlarının ve
Sivil toplum kuruluşlarının, toplumsal cinsiyete duyarlı teknikler konusunda
kapasitelerinin gelişmesini hedefliyoruz. En büyük hedefimiz bu. Bunun yanı
sıra bizim hibe programımız kapsamında kadın
STK’ları özellikle
destekliyoruz. Kadın STK’ ların yani sivil oluşumun yerel düzeyde güçlenmesi,
geliştirilmesi, hedeflediğimiz unsurlardan bir tanesi. Tabii ki toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçeleme, bu çok yeni kavramın da pilot illerimizden
bazılarında kullanılabilir hale gelmesi bizim için önemli bir hedef olacaktır.
UNDP Türkiye: BM kadın haklarının geliştirilmesi ortak programına dair
ayrıntılara tr.undp.org adresinden ulaşabilirsiniz. Program kordinatörü
Feyhan Evitan Canbay, çok teşekkürler. UNDP türkiye temsilciliğinin
hazırladığı yeni ufuklar programının sonuna geldik.Programı Ankara
Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef’te hazırladık. Programımıza
İstanbul’da FM bandında ve internette Açık Radyo’dan, 50’ye yakın ilde Polis
Radyosundan, yayın ağımızdaki üniversite radyolarından, Kıbrıs’ta MYCY
radyosundan ve podcast formatında iTunes ve Soundcloud üzerinden, ayrıca
tr.undp.org adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı adımız
undpturkiye. Tekrar görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.
PODCAST 87
9 ARALIK 2013
Türkiye’yi kadınlar
büyütebilir mi?
Güneş A. Aşık, Araştırmacı, Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma
Vakfı (TEPAV) Ekonomik Etütleri
play
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliğinin
hazırladığı Yeni Ufuklar programıyla karşınızdayız. Bu bölümde ekonomik
büyüme ve kalkınma için kadınların iş gücüne katılımının neden önemli
olduğunu konuşacağız ve Türkiye’yi kadınlar büyütebilir mi diye soracağız.
Konuğum da Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı yani TEPAV’dan
Ekonomi Çalışmaları bölümünden Araştırmacı Güneş Aşık. Hoşgeldiniz.
Güneş Aşık: Hoşbulduk.
UNDP Türkiye: Siz böyle bir çalışma yayınladınız 2013’ün en başlarında
yayınladınız. Şubat 2013’te yayınlandı ve Türkiye’yi kadınlar büyütebilir mi
başlığını taşıyordı bu değerlendirme raporunuz. Türkiye’nin en büyük ve
yeterince kullanılmayan potansiylinin kadınlar olduğunu söylüyorsunuz bu
notunuzda. Öncelikle şunu soralım, kadınların iş gücüne katılımı,
sürdürülebilir kalkınma için neden önem taşıyor?
Güneş Aşık: Şu nedenle önemli çünkü ülkenin insan kaynağını yeterli
kullanamadığınız zaman büyümenin de bir üst sınırı olacağı muhtemel.
Sadece erkek iş gücüyle büyümeyi sürdürebilmek mümkün değil. Çünkü
erkeklerin Türkiye’de katılım oranları yüzde 70 in üzerinde. Dolayısıyla 100’de
100’e ulaşsa bile, ki bu teknik olarak mümkün değil, erkeklerin hepsi çalışsa
bile, bu şekilde ülkeyi devamlı bir şekilde büyütebilmek mümkün değil.
Mutlaka insan kaynakları gerekiyor, ama bu sadece insanın miktarını
arttırmak değil, aynı zamanda insanların niteliklerini de arttırıp katma değeri
yüksek işlerde çalıştırabilmek de önemli. dolayısıyla iki boyutu var. bir, hem
çalışan insan miktarını arttırmak, ikincisi de çalışan insanların niteliğini de
arttırabilmek.
UNDP Türkiye: Türkiye’nin aynı ligde yer almak istediği ülkelerle aynı
seviyeye gelebilmesi için kadınarın iş gücüne katılımının arttırılması şart
diyorsunuz ve bu işin sürdürülebilir olması için de kadınların daha fazla iş
dünyasında yer alması gerekiyor. Türkiye’yi kadınlar büyütebilir mi? diye
internetten arattığınızda tepav.org.tr adresinden bu notun indirilebildiğini
vurgulayalım. OECD ülkelerinde kadınların iş gücüne katılım olanı ortalama
yüzde 62 civarında. Türkiye’de ise bu oran, şu anda yüzde 31 civarında.
kadınların ş gücüne katılımını engelleyen en önemli etkenler nedir Türkiye’de
öncelikle ve sizin bu engeller için değerlendirme nıtunuzda nasıl çözümler
önerdiğinzi belki burada anlatmanız yararlı olabilir.
Güneş Aşık: Biz bir bakana sorunumuzu 5 dakikada anlatabilecek olsaydık,
biz bunun nitelik sorunu olduğunu söylerdik. Kadınların türkiyede nitelikleri
maalesef çok düşük. TÜİK’in istatistiklerine baktığımız zaman, kadınların
yüzde 70’i 8 yıllık eğitim almış durumda.
UNDP Türkiye: Orta 3 ve altı.
Güneş Aşık: aynen. dolayısıyla ndüşük nitelikli kadınlar çalışmak istedikleri
zaman büyük ihtimalle kayıt dışı çalışmak durumunda kalıyorlar.
Kazanacakları ücretler oldukça düşük oluyor. Bunun yanısıra çocuk bakımını
dışarıdan temin edemedikleri için çalışmak, astarından daha fazlaya geliyor,
maliyetini karşılayamıyor çocuk bakımı düşündükleri zaman. Nitelikli
kadınların katılım oranlarına baktığımız zaman üniverste mexunu kadınların
iş gücüne katılım oranı yüzde 70 civarında.
UNDP Türkiye: Aradaki fark çok büyük.
Güneş Aşık: Arada çok ciddi bir fark var ve aynı zamanda şöyle de
düşünüyoruz, nitelikli kadınlar çok fazla atıl kalmayı istemiyorlar. Çocuk sayısı
da önemli, çocuk bakım hizmetleri de önemli, ama genellikle belli bir süre
çocuk için ara verseler bile çoğunlukla çalışma hayatına geri dönüyor niteliği
yüksek olan kadınlar. Arada kalmış, nitelikleri çok yüksek olmayan, eğitimleri
yüksek olmayan kadınlar maalesef kendilerini iş hayatında bir yer
bulamıyorlar. Dolayısıyla Türkiye’deki sorun nitelik sorunu.
UNDP Türkiye: Çıkış noktası o. herhalde üniversie seviyesinde eğitim
almaya teşvik edebilse Türkiye, istihdamda kadının oranı da yükselebilicektir.
Güneş Aşık: Bir şey eklemek istiyorum, biz rakamlara baktık, örneğin
1996’da üniversiteden mezun olan kadın sayısı yaklaşık 60000 civarındayken,
2013 itibariyle 285 bin kadın mezun olmuş üniversiteden. Dolayısıyla son
zamanlardaki atrışa baktığınız zaman, kadınların iş gücündeki artışa
baktığınız zaman zaten bunların büyük bir bölümü üniversiteden mezun olan
kadınların daha fazla katılmasından kaynaklanıyor.
UNDP Türkiye: 4-5 kat bir artış var aslında, son 14 yılda en azından. Tabi
burada eğitimin niteliği ve kalitesi sorunu gündeme geliyor veya iş
piyasasında yeterince iş olanağı geliştirme sorusu da gündeme geliyor. Siz
tabi çıkış noktasından bahsediyorsunuz bu problemin. Bu programla ilgili
soru ve görüşlerinizi twitter üzerinden #yeniufuklar etiketiyle
paylaşabilirsiniz. Siz değerlendirme notunuzda kadın iş gücüne ilişkin en
önemli sorunlardan birinin düşük nitelik sorunu olduğunu söylüyorsunuz
zaten. Kadın istihdamının sorunu beraberinde iş imkanları sorununu da
beraberinde getirmesi gerekiyor. Yine sizin araştırmanıza göre kadınların
katılımının 2018’de yüzde 38’e çıkacağı, veya çıkması hedeflendiği yazılıyor
ilgili kalkınma planında. Erkeklerinin katılımının yüzde 68de sabit kalacağı da
varsayılıyor. Ulaşılması gereken yeni istihdam miktarı bu durumda 8 milyon
civarında. Bu yaratılabilir mi size göre?Hangi yollarla oluşturulabilir?
Güneş Aşık: Bu çok zor bir soru. Yaratılabilir mi çok emin değilim çünkü son
yıllara baktığımız zaman 2004-2007 arasında yüksek büyüme kaydettiğimiz
dönem olmasına rağmen yaratılan iş sayısı 6 milyon. 10 yılda yaratmamız
gereken iş sayısı en az 8 buçuk milyon. İddialı bir sayı bu nedenle belki
stratejik sektörler seçmek gerekiyor. Katma değeri yüksek sektörler seçmek
gerekiyor, ciddi bir plan olması gerekiyor ama bu oranda bir iş imikanı
yaratamazsak o zaman önümüzdeki dönemde işsizlik sorunu daha büyük bir
hale gelecek.
UNDP Türkiye: Girişimciliğin dedteklenmesi fikrinin ne kadar önemli
oldupunu anlıyoruz özellikle kadın girişmciliğin teşvikinin ve üzerine sizin
söylediğiniz gibi katma değeri fazla olan sektöre yatırımlar, daha fazla
istihdam yaratacak yatırımlari Tükiye açısından önem taşıyor önümüzdeki
dönemde. En azından az önce bahsettiğimiz 2023 hedefinin tutturulması için
ve Türkiye’nin aynı ligde yer almak istediği ülkelerle benzer bir pozisyona
gelmek istediği için. Şubat ayında yayınladınız 2013te yayınladınız bu
değerlendirme nıtunu. Bir başka notu da, bunu devamı niteliğindeki notu,
ağustos ayında çıkardınız. Az önce konuştuk sizinle. Bu değerlendirme
notunda, 10. kalkınma planını kadın istihdamı açısından da değerlendirdiniz.
Bu 10. Kalkınma Planı, 2013’ün ortalarında yayınlandı, çok yeni bir belge. Bu
değerlendirmenizin sonucu nedir?
Güneş Aşık: Biz şunu gördük, 10. 5 yıllık kalkınma planına baktığımız zaman,
kadınların iş gücüne katılımının artması, kadınların sosyal statüdünün
arttırılması, kadın erkek eşitliğinin sağlanması yönünde çeşitli maddeler var.
Buna bir bölüm atfedilmiş olması çok güzel ama diğer taraftan biz çok
ayrıntılı bir plan göremedik. Kadınların katılımına dair ayrntılı bir plan
göremedik. Örneğin kreş yardımları son zamanda gündemde ama bununla
ilgili detaylar yok, detaylara ulaşmak mümkün değil. Biz biliyoruz ki aslında
aile ve sosyal politikalar bakanlığı bu konuya çok önem veriyor çeşitli
projeleri programları var. Bu çok olumlu bunları destekliyoruz yalnız bunların
daha şeffaf bir biçimde tartışılması gerkiyor. Daha açık bir şekilde elerin
planlandığının belirtilmesi gerekiyor. Biz bu açıdan ilk tepkimiz olumlu
olmasına rağmen yeterli bulmadık kalkınma planında yer alan maddeleri.
Daha detaylandırılması gerektğini düşünüyoruz.
UNDP Türkiye: Küresel koşullara bakıldığı zaman son soru olarak şunu
sorayım, gidişata bakıldığında, ucuz dış finansmana dayalı büyüme imkanı
artık zorlaştı. Bütün gelişen ülkelere bakıldığında bu geçerli. Özellikle bu tür
ülkeler büyüyebilmek için yeni kaynaklar bulmaya çalışacaklar. Kadınlar tek
şans diyebilir misiniz?
Güneş Aşık: En önemli şanslardan bir diyebiliriz. Bu sadece Türkiye için
geçerli değil. Yurt dışı yayınları takip ederseniz, dünya bankasının, IMF’nin,
akademik camianın yayınlarını takip ederseniz son zamanlarda kadınlara
verilen, kadın istihdamının ayrılan literatürün ççok daha artmaya başladığını
göreceksiniz. Uluslar arası kuruluşlar da kadınların daha fazla çalışması
gerektiğini ön plana çıkaran çalışmalar yayınloıyorlar. Bundan 5-10 yıl önce
böyle maddeleri görmüyorduk Dünya Bankası veya IMF’nin dökümanlarında.
Artık onlar bile bu yönce çalışmalar yapıyor. Örneğin son zamanlarda
çalışmalar gördüm. Kadınların katılımının yüzde 50 ye yükselmesi
durumunda Ortadoğu ve Kuzey Asya bölgesindekilerin toplamını
düşündüğünüzde daha fazla kadın çalışması bir 10 yıl içinde 1 trilyon dolarlık
gayrisafi milli hasılanın yaratılmasını sağlayacaktr diye bir argüman geliştiren
çalışmalar gördüm son dönemlerde. Yani aslında sadece Türkiye için değil,
tüm dünyadaki ülkeler için de git gide daha da önem kazanan bir konu
olmaya başladı.
UNDP Türkiye: Türkiye’nin 100. yılı için 25 bin usd kişibaşı gelir hedefi var.
Erkeklerin tümü çalışsa bile yüzde yüze ulaşsa bile, kadınların oranı artmadan
buna ulaşmak mümkün değil mesajının da altını çizelim buradan.
Güneş Aşık: Evet biz bir model vasıtasıyla bunu hesapladık ve kadınların
katılımı artmadığı sürece bu rakamın tutturulabileceğini düşünmüyoruz.
UNDP Türkiye: Türkiye ekonıomi politikaları araştırma vakfı yani TEPAV’dan
araştırmacı Güneş Aşık konuğuuzdu. Çok teşekkür ediyoruz.
Güneş Aşık: Ben teşekkür ediyorum davet ettiğiniz için.
UNDP Türkiye temsilciliğinin hazırladığı yeni ufuklar programının sonuna
geldik.Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu - Radyo İlef’te
hazırladık. Programımıza İstanbul’da FM bandında ve internette Açık
Radyo’dan, 50’ye yakın ilde Polis Radyosundan, yayın ağımızdaki üniversite
radyolarından, Kıbrıs’ta MYCY radyosundan ve podcast formatında iTunes ve
Soundcloud üzerinden, ayrıca tr.undp.org adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal
medya üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Tekrar görüşmek dileğiyle,
hoşçakalın.
PODCAST 88
16 ARALIK 2013
Güneydoğu Anadolu'da
organik tarım sektörü
rekabet edebilir mi?
Bülent Açıkgöz, Organik Tarım
Küme Projesi Proje Yöneticisi
play
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde sosyal eşitliği ve sürdürülebilir kalkınmayı gözeterek Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde organik tarım sektörünün rekabet gücünü arttırmayı
amaçlayan bir proje hakkında konuşacağız. Konuğum da bu projenin, yani
Organik Tarım Küme projesinin Proje Yöneticisi Sayın Bülent Açıkgöz.
Hoşgeldiniz.
Bülent Açıkgöz: Hoşbulduk, teşekkürler.
UNDP Türkiye: Öncelikle teknik bir soruyla başlamak istiyorum. Sosyal
eşitlik ve sürdürülebilir kalkınmayı gözeterek, bir sektörün rekabet gücü nasıl
arttırılır?
Bülent Açıkgöz: Gelişmekte olan birçok ülkede salt ekonomik kalkınma
hedeflenmemekte, elde edilecek gelişmenin kuşaklar arası bir eşitliğin de
garanti altına alınması beklenmekte. Dolayısıyla kalkınmanın ve gelişmenin
temel aktörü olan kamunun ve özel sektörün, hem planlama süreçlerinde
hem uygulama süreçlerinde sosyal, ekonomik ve tabii ki çevresel değerleri de
dengeli bir biçimde ele alması öngörülmekte. Rekabet gücü, bugün
baktığımızda bir sektörün, bir bölgenin veya bir ülkenin verimlilik düzeyini
belirleyen faktörlerin, politikaların ve kurumların bütüncül etkisi olarak da ele
alınabilmekte. Rekabet gücünü etkileyen çok çeşitli faktör bulunmakta.
Bunların bence başında yer alan faktör, özellikle kaynakların sürdürülebilir bir
şekilde kullanılmış olması. Kaynaklar, sürdürülebilir bir şekilde kullanıldığı
ölçüde ve ölçü arttırıldığı müddetçe, kalkınma ve rekabet gücü de paralel bir
şekilde sürdürülebilir bir noktada artırılmakta. Artık bölgeler ve ülkeler, yeşil
büyüme, yeşil ekonomi, yeşil iş gücü gibi çeşitli yaklaşımları kendi kalkınma
gündemine entegre etmekte ve daha büyük bir oranla rekabetçilik ve
kalkınma politikalarına bu tür kavramlar, entegre edilmeye başlanmakta.
UNDP Türkiye: Kısacası bu mümkün. Rekabet gücünü, hem sosyal eşitliği
hem de sürdürülebilir kalkınmayı gözeterek bir sektörde rekabet gücünü
arttırmamız çok mümkün ve aslında çok da zor değil.
Bülent Açıkgöz: Kesinlikle.
UNDP Türkiye: Sosyal ve ekonomik açıdan Türkiye’nin en yoksul
bölgelerinden biri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Ekonomik hâsılanın önemli
bir kısmı tarım ve ticaretten sağlanıyor. Doğa şartları açısından aslında uygun
koşullara sahip olsa da bu bölge, imalat faaliyetleri katma değeri az olan
alanlara yoğunlaşmış durumda. Organik tarıma baktığımız zaman katma
değeri yüksek olan bir alandan bahsediyoruz. Çünkü organik gıdalar özellikle
giderek yükselen bir sektöre dönüşmüş vaziyette. Bölge için organik tarım
neden katma değeri yüksek alanlardan biri olarak görülüyor? Neden organik
tarım sektörü bu projede özel olarak sizin odak alanınız olarak seçildi?
Bülent Açıkgöz: Belirttiğiniz üzere organik tarım bölgede özellikle katma
değer bağlamında veya bir “niş ürün” olma bağlamında çok fazla potansiyel
taşımakta. Fakat geçmişine baktığımızda, yine UNDP’nin teknik destek vermiş
olduğu Rekabet Gündemi çalışması 2007 yılında yapıldı. Bu çalışmada yine
GAP Bölge Kalkınma İdaresi, UNDP ile beraber ortaya bir kalkınma gündemi
koydular. Bu gündem aslında yine GAP’ın ve UNDP’nin de sahip olduğu
vizyona paralel bir şekilde sürdürülebilir kalkınmayı hedeflemekteydi.
Rekabetçilik de aslında bu perspektifte olmazsa olmaz bileşenlerden bir
tanesi.
UNDP Türkiye: Bu bölgenin rekabet avantajı olan konu başlıkları neler?
Bülent Açıkgöz: Bu çalışmanın da amacı aynen belirttiğiniz şekilde bizim
bölgemizin sunabileceği değerler ne olabilir ve geleneksel kalkınma
modellerinden farklı olarak, yani altyapı, daha çok sanayi yapılanması gibi
klasik devlet müdahalelerinden farklı olarak, biraz daha yeni sektörlerin, niş
sektörlerin desteklenmesine dönük bir gündemin ortaya konulmasıydı. Bu
çerçevede organik tarım, bu rekabet gündemi kapsamında öne çıkan
sektörlerden bir tanesi oldu. Diğerleri zaten ekolojik tarım, ekolojik turizm
yanı sıra enerji ve enerji verimliliği konuları da bu kapsamda gündeme gelen
konu başlıkları.
UNDP Türkiye: Geniş bir arazide modern tarım yöntemlerini, zirai ilaçlamayı
ve diğer, belki bizim bilmediğimiz yöntemleri kullanarak çok verimli, çok fazla
bol bol ürün elde etmek varken, riskli bir tarım yöntemi olan organik tarım
yöntemi neden bölge için bir avantaj olarak görülüyor, bunu biraz
açıklamakta fayda var diye düşünüyorum.
Bülent Açıkgöz: Organik tarım ve organik ürün de dünya genelinde
giderek talebin daha çok arttığı, bir şekilde yeni talep ve tüketici gruplarının
oluştuğu, bunların şekillendiği ve talebin arzı belirlediği bir prosedür. Bir
politika alanı. Dünyaya baktığımızda aslında organik ürünlere olan talep son
25-30 yıla baktığımızda giderek artmakta. Özellikle batıdan, Avrupa, Amerika
gibi ülkelerin ve kıtaların giderek yoğun talepte bulunduğu ürün gamı
diyelim. Organik ürünler. Bölgeye baktığımızda, bölgenin çok verimli geniş
tarım alanları. Bunun yanı sıra, GAP projesi ile beraber özellikle sulama
alanlarındaki yeni yatırımlar ve yeni alanların sulamayla beraber tarıma
açılmış olması. Malumunuz bölge özellikle tarımsal üretim noktasında çok
fazla pestisit ve ilaçlama kullanımı olmayan bir bölge. Bakir toprakları çok
fazla olan bir bölge. Organik tarımda bu geçiş süreçleri, çünkü konvansiyonel
tarımdan organiğe geçişte belli aşamaları söz konusu. Birkaç yıl süren bir
geçiş söz konusu.
UNDP Türkiye: Toprağın yenilenmesi belki.
Bülent Açıkgöz: Toprağın yenilenmesi, kalıntılardan arınması, toprağın
organik özelliğini yeniden kazanması bağlamında. Bölgenin de özellikle bu
verimli ve bakir alanları göz önünde bulundurulduğunda hızlı bir şekil
organiğe geçebiliyor olması da aslında bölgenin avantajlarından bir tanesi. O
yüzden niş bir sektör olarak aslında kalkınma gündemine eklemlenmiş oldu.
Bir diğer konu da malumunuz organik ürünler, ilaç kullanılmadığından daha
hızlı bozulma, çürüme gibi koşullar gündeme gelebiliyor. O yüzden bölgede
uluslararası bir kargo havalimanının olması, bölgeden çok hızlı bir şekilde
tedarik ağlarına erişebiliyor olmamız.
UNDP Türkiye: Neresi bu havaalanı?
Bülent Açıkgöz: Urfa’da bulunan Urfa Kargo Havalimanı. GAP Havalimanı
olarak adlandırılıyor. Bu havalimanının bulunması yanı sıra mevcut
örgütlenme modelleri. Çünkü organik tarım beraberinde örgütlenme de
gerektiren bir durum. Küçük arazilerde yapılınca çok fazla ölçek ekonomisine
yaklaşamıyorsunuz. O yüzden arazilerin büyük olması, birden fazla çiftçinin
örgütlenmiş olması ve büyük alanlarda organik tarım yapılıyor olması aslında
bir yandan da.
UNDP Türkiye: Bir avantaj…
Bülent Açıkgöz: Kesinlikle.
UNDP Türkiye: Aslında altyapı müsait. Altyapı, ulaşım gibi sektörler de
müsait. Bir yandan da toprak müsait ve katma değeri yüksek bir alan seçilmiş.
Dolayısıyla bu anlatıyor bize, neden bu alana yoğunlaşıldığını.
Dinleyicilerimize seslenelim. Programla ilgili görüşlerinizi Twitter üzerinden
#yeniufuklar etiketiyle bize aktarabilirsiniz. Kalkınma Bakanlığı GAP Bölge
Kalkınma İdaresi ile UNDP’nin beraberce yürüttüğü bir proje bu. Organik
tarımın bölgede yapılmasını ve dahası rekabet edebilen bir konumda olması
amaçlanıyor. Hem ülke içinde, hem de bölge ülkeleri ve küreselde bir rekabet
söz konusu, burada bahsedilen. Projenin tam adı da Organik Tarım Küme
projesi. Başta da belirttik. Burada küme kavramıyla kastedilen nedir? Biraz
giriş yaptınız ama onu açalım.
Bülent Açıkgöz: Geleneksel ekonomik kalkınma modellerinde özellikle
veya bu modellerdeki lokomotif aslında devletin doğrudan ya politika
kararları veya teşvikler ya da büyük altyapı yatırımları gibi doğrudan
müdahalesini gerektiren yaklaşımlardı. Fakat günümüze geldiğimizde aslında
yeni ekonomik düzende veya kalkınma modellerinde bu klasik altyapı odaklı
veya devletin eliyle yapılan kalkınma modelleri, biraz daha yerini, daha
katılımcı, özel sektörün işin içinde olduğu veya devlet kurumu olacaksa bile
farklı devlet kurumlarının bir arada çalışmasını gerektiren, sivil toplumun,
üniversitenin, akademinin beraber ortak bir vizyon çalışmasını gerektiren bir
süreç haline dönüştürdü. Şimdi kümelenme de aslında doğrudan yeni
kalkınma paradigmasıyla paralel bir şekilde, özellikle farklı aktörleri bir araya
getiren, farklı ortak ve kabul edilebilir, erişilebilir bir vizyonu koyan, demin
bahsettiğim tüm bu aktörlerin, kamu kurumları, özel sektör, akademi sivil
toplum, beraber bu ortak vizyona ulaşmakta çaba gösterdiği, beraber taşın
altına elini koyduğu bir kalkınma modeli.
UNDP Türkiye: 2009’da başladınız bu projeye. Bu kapsamda organik tarımın
rekabet gücünün artırılması için pek çok çalışma yapıldı. Biraz bahsettiniz
ama, organik pamuk odağınız var. Organik pamuk bölümüne bira büyüteç
tuttunuz. Son zamanda onunla ilgili olarak çalışıyorsunuz. Organik pamuk
üretilebilir mi? Üretilebilirse bize faydası ne olur ve neden siz bu konuya
odaklandınız?
Bülent Açıkgöz: Pamuk, dünyada en fazla zirai ilacın kullanıldığı ve özellikle
en fazla kalıntının bulunduğu tarımsal ürün. Birçok ürünün hammaddesinde
pamuğu görmekteyiz. Örneğin tekstilde kullanılıyor, kimyada kullanılıyor, yer
yer gıdada kullanıldığını görüyoruz ufak meblağlarda da olsa. Bütüne
baktığımızda konvansiyonel olarak ele alındığında organik, belirttiğim gibi
çok fazla kimyevi maddelerin, zirai ilaçların kullanıldığı bir ürün. Ve özellikle
son dönemde, daha önce bahsettiğim tüketici profilinin beklenti yönü, bu
kadar fazla kalıntı taşıyan bu ürünün artık kendi kullanımlarından çıkarmak.
UNDP Türkiye: Organik olmayan, konvansiyonel üretilen pamuk bize giysi
olarak ulaştığında da hala üzerinde kalmış oluyor mu zirai kalıntılar?
Bülent Açıkgöz: Tabii ki. Kalmış oluyor.
UNDP Türkiye: Dolayısıyla bir giysinin üzerinde organik giysi yazdığında ne
anlama gelmiş olduğu ortaya çıktı.
Bülent Açıkgöz: Kesinlikle. Organik olmasındaki avantajımız da şu, kalıntı
bulunmaması ve özellikle bunun üretiliş biçimi de çok kritik. Çünkü bu
kimyevi maddeler sadece ürüne geçmiyor, aynı zamanda toprağı zehirliyor ve
yer altı sularından başka ürünlerin bünyesine de dâhil olmuş oluyor.
UNDP Türkiye: O zaman iki tane odak nokta var burada. Bir yandan çok
talep edilen sektörlere hitap etmiş oluyorsunuz organik ürünler üreterek.
Gıda olsun veya tekstil ürünü olsun. Özellikle şimdi bebekler ve çocuk
giysilerinde organik giysi kavramı çok önem kazanmaya başladı. İkincisi
sürdürülebilir bir çevre bulmuş oluyorsunuz ve son olarak da oradaki rekabet
avantajını yükseltmiş oluyorsunuz.
Bülent Açıkgöz: Son olarak, belki belirtmemde fayda var, projemiz için
sürdürülebilirlik çok kritik bir nokta. Proje bittiğinde öncelikle yerelde çeşitli
yapıların ve mekanizmaların kurulmuş olmasını öngörmekteyiz. Küme
yönetişim yapısı bunlardan bir tanesi. Fakat bir yapımız var ki bu çok kritik,
organik tarım danışmanlık ve yayın merkezi. Yine bu Kalkınma Bakanlığının
ve GAP İdaresi’nin desteklemiş olduğu bir girişim proje kapsamında. Burada
özellikle değer zincirindeki ilgili aktörlere iş geliştirme hizmetleri verecek
olan, yani danışmanlık bilgilendirme, eğitim. Finansa erişim olabilir, teknik
alanlarda danışmanlıklar olabilir. Bu alanlarda yönelme ve danışmanlık
verecek olan bir merkez bu. Bunun yanı sıra, tıpkı bizim projemizde olduğu
gibi, kümelene alanında, organik tarım sektöründe yeni girişimlerin hayata
geçirilmesini hedefleyen bir merkez olacak. Bu merkez de kuvvetle muhtemel
2014’ün ilk çeyreğinde kurulmuş olacak, diye hedefliyoruz.
UNDP Türkiye: Çok güzel. Bir yandan da Türkiye’de organik pamuk
konusunda yapılan en önemli projelerden bir tanesini yeni tamamladınız.
Burada da 2014’ün başında erişme şansı olacak bizi dinleyenlerin veya
konuyla ilgilenenlerin. Çok teşekkürler Bülent Açıkgöz, programımıza
katıldığınız için.
Bülent Açıkgöz: Ben teşekkür ederim.
UNDP Türkiye: Organik Tarım Küme Projesi Proje Yöneticisi Bülent Açıkgöz
idi konuğumuz. UNDP Türkiye Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar
programının sonuna geldik.Programı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyosu - Radyo İlef’te hazırladık. Programımıza İstanbul’da FM bandında ve
internette Açık Radyo’dan, 50’ye yakın ilde Polis Radyosundan, yayın
ağımızdaki üniversite radyolarından, Kıbrıs’ta MYCY radyosundan ve podcast
formatında iTunes ve Soundcloud üzerinden, ayrıca tr.undp.org adresinden
ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı adımız undpturkiye. Tekrar
görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.
PODCAST 89
23 ARALIK 2013
Türkiye’nin geleceğine
UNDP’nin katkısı
Kamal Malhotra, UNDP Türkiye
Mukim Temsilcisi
play
UNDP Türkiye: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye
Temsilciliği’nin hazırladığı Yeni Ufuklar Programı ile karşınızdayız. Bu
bölümde UNDP ve Türkiye’nin stratejik ortaklığı, UNDP Avrupa ve Bağımsız
Devletler Topluluğu Bölgesel Merkezi’nin İstanbul’a taşınması ve hazırlanması
planlanan ulusal insani gelişme raporu hakkında konuşacağız. Konuğumuz
da UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Kamal Malhotra. Eylül ayının sonlarında
New York’ta toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun Üst Düzey
bölümü sırasında bir araya gelen UNDP Başkanı Helen Clark ve Türkiye
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, UNDP’nin Avrupa ve Bağımsız Devletler
Topluluğu (BDT) Bölgesel Merkezi’nin İstanbul’da açılmasına dair bir
mutabakat zaptına imza atmıştı. UNDP Bölgesel Merkezi’nin İstanbul’a
taşınmasının nedenlerini ve UNDP için önemini Kamal Malhotra şöyle
açıklıyor:
Kamal Malhotra: UNDP Bölgesel Merkezi’nin İstanbul’a taşınmasının iki
önemli sebebi var. Bu kararın alınmasının birinci nedeni, İstanbul’un stratejik
konumu. UNDP’nin bu bölgesel merkezi, Avrupa ve Orta Asya ülkelerini
kapsıyor. UNDP olarak Orta Asya ülkeleri ile de pek çok çalışmalar yapıyoruz.
İstanbul, bu ülkelere çok daha yakın bir şehir. Bölgesel Merkezin İstanbul’a
taşınmasının ikinci nedeni de, Birleşmiş Milletler reformuna göre daha fazla
BM kuruluşunun eş konumlu olması gereği. Bazı BM kuruluşları zaten
İstanbul’da ya da İstanbul’a taşınmayı düşünüyor. Birleşmiş Milletler Nüfus
Fonu’nun Bölgesel Ofisi İstanbul’da. Birleşmiş Milletler Kadın Örgütü de
Bölgesel Ofisi’ni İstanbul’a kurmak istiyor. UNDP de taşınma kararını verdi.
Gördüğünüz gibi birçok BM kuruluşu eş konumlu olacak. Bu durum, ortak
çalışmalarımızdaki etkinliği artıracak ve sinerji sağlayacak. BM reform süreci
gereğince yerine getirmemiz için yetkilendirildiğimiz ilkelerden biri bu.
UNDP Türkiye: Bölgesel Merkez, Ocak/Şubat 2014’ten itibaren aşamalı
olarak çalışmalarına başlıyor. Kamal Malhotra, Bölge Ofisi’nin İstanbul’a
taşınması sürecindeki son durumdan şöyle söz ediyor:
Kamal Malhotra: UNDP olarak Temmuz 2014’ten itibaren çalışmalarımıza
tam kapasitede başlamış olmayı umut ediyoruz.
UNDP Türkiye: Bu haftaki programımızla ilgili soru ve görüşlerinizi Twitter
üzerinden #yeniufuklar etiketiyle paylaşabilirsiniz. UNDP’nin Avrupa ve
Bağımsız Devletler Topluluğu Bölgesel Hizmet Merkezi, bölgedeki ulusal ve
uluslararası ortaklar ile çalışarak, ayrıca bireyleri bilgi kaynakları ile
buluşturarak, bölgede yer alan hükümetler ve kalkınma ortaklarına, teknik
destek ve politika tavsiyesi temin ediyor. Kamal Malhotra, bölgesel merkezin
İstanbul’a taşınmasının UNDP’nin Türkiye’deki çalışmalarına getireceği
faydaları şöyle değerlendiriyor:
Kamal Malhotra: UNDP’nin Bölgesel Merkezi’nin Türkiye’ye taşınması,
Türkiye’deki çalışmalarımıza yardımcı olacak çünkü bölgesel merkezimiz ülke
ofisimize daha yakın olacak. Ülke ofisimiz Ankara’da konumlu olmaya devam
edecek ve bölgesel merkezimiz Ankara’ya çok yakın olacak. Bu nedenle teorik
olarak bu durum, bölgesel merkezden daha iyi ve daha güçlü bir destek
alacağız anlamına geliyor. Ama İstanbul’a taşınacak bu ofis bölgesel bir ofis
ve bu nedenle sadece Türkiye’ye odaklanmayacak. Türkiye bölge
ülkelerinden sadece biri.
UNDP Türkiye: UNDP düzenli olarak küresel ve ulusal insani gelişme
raporları hazırlıyor. En son küresel insani gelişme raporu Mart 2013’te
açıklanmıştı. Türkiye’deki en son İnsani Gelişme Raporu 2008 yılında ve
“Türkiye’de Gençlik” başlığı ile hazırlanmıştı. Bu günlerde UNDP Türkiye,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile birlikte yeni bir ulusal insani gelişme
raporu hazırlığı içinde.Kamal Malhotra, yeni ulusal insani gelişme raporu için
düşünülen konuyu ve süreci anlatıyor:
Kamal Malhotra: Kapsayıcı büyüme konusunda hazırlanacak Ulusal İnsani
Gelişme Raporu konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile görüşmeler
yapıyoruz. Türkiye’nin son 10 yılına baktığımızda kapsayıcı büyüme ile ilgili
ilginç dersler çıkıyor. Biz bunları incelemek istiyoruz. Nasıl politika dersleri
çıkartılabilir, bunları görmek istiyoruz. Şu anda rapor ile ilgili kavramsal not
üzerine görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Umuyoruz ki, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile bu konuda bir an önce anlaşırız. Bunun bağımsız
bir rapor olacağının altını çizmek istiyorum. UNDP’nin ulusal veya küresel tüm
İnsani Gelişme Raporları, bağımsızdır. Hükümetten bağımsızdır. UNDP’den de
bağımsızdır. Biz, bağımsız uzmanlar ve akademisyenlerden oluşan bir grup
kuracağız. UNDP’nin desteği ve finansal yardımıyla raporu bu grup yazacak.
Danışma Kurulu gibi çeşitli mekanizmalar kuracağız ve Hükümet de bunun
bir parçası olacak. Fakat rapor ve ortaya konulan çözüm önerileri bağımsız
olacak.
UNDP Türkiye: UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Kamal Malhotra, Türkiye’nin
kapsayıcı büyüme ile ilgili durumunu şöyle değerlendiriyor:
Kamal Malhotra: Ben sadece 7 aydır buradayım. O nedenle Türkiye’nin
durumu ilgili öğreneceğim daha çok şey var. Ama duyduğum şu ki, son 10
yılda Türkiye’nin kalkınma geçmişi birçok öğeyi kapsıyor. Özellikle sağlık
hizmetlerine erişim konusunda. Son 10 yılda halk sağlığı hizmetlerine erişim
daha kapsayıcı bir hale geldi. Önceden dışlanmış gruplar şimdi kalkınma
sürecine dâhil edilmiş durumda. Sonuçta bu raporun temel amacı, verileri
doğrulamak ve durumu verilere dayalı olarak açıklamak. Ama bildiğim
kadarıyla, son 10-11 yıl kapsayıcı büyüme açısından Türkiye’de olumlu geçti.
Raporda bu hipotezi test edeceğiz.
UNDP Türkiye: Mart 2011’de Türkiye ile UNDP arasında imzalanan stratejik
ortaklık anlaşması, küresel kalkınma ortağı olarak Türkiye’nin rolüne
odaklanan, Türkiye’nin UNDP ile olan ilişkisinin gelecek safhalarına dikkat
çeken önemli bir başarıydı. Kamal Malhotra stratejik ortaklık anlaşmasının
önemli öğelerine şöyle değiniyor:
Kamal Malhotra: UNDP’nin Türkiye ile stratejik ortaklık anlaşması var.
Stratejik Ortaklık Anlaşması 2011’de imzalandı. Ortaklık Anlaşması ile ilgili
değerlendirmeler yaptığımız yıllık toplantılarımızı da gerçekleştiriyoruz.
Ortaklığın çeşitli öğeleri bulunuyor. Öğelerden biri, İstanbul Uluslararası Özel
Sektör ve Kalkınma Merkezi’nin kurulması ve desteklenmesi. Bu süreç devam
ediyor. Türkiye’nin kalkınma işbirliği programının TİKA üzerinden
desteklenmesi için çalışmalar yapılması, ortaklık anlaşmasının bir diğer öğesi.
Bunlar, ortaklık anlaşmasının öğelerinden bir kaçı. Hepsi bence oldukça
önemli konular. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ilişkilerimiz
bence çok iyi gidiyor.
UNDP Türkiye: UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Kamal Malhotra ile Kasım
ayının başlarında yapılan bu röportajla Yeni Ufuklar’ın bu haftalık da sonuna
gelmiş oluyoruz.Bu bölümde UNDP Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu
Bölgesel Merkezi’nin İstanbul’a taşınması, UNDP ve Türkiye’nin stratejik
ortaklığı ve hazırlanması planlanan ulusal insani gelişme raporu hakkında
konuştuk. Bu programla ilgili soru ve görüşlerinizi Twitter üzerinden
#yeniufuklar etiketiyle paylaşabilirsiniz. Programı Ankara Üniversitesi İletişim
Fakültesi Radyosu - Radyo İlef’te hazırladık. Programımıza İstanbul’da FM
bandında ve internette Açık Radyo’dan, 50’ye yakın ilde Polis Radyosundan,
yayın ağımızdaki üniversite radyolarından, Kıbrıs’ta MYCY radyosundan ve
podcast formatında iTunes ve Soundcloud üzerinden ayrıca tr.undp.org
adresinden ulaşabilirsiniz. Sosyal medya üzerinde kullanıcı adımız
undpturkiye. Tekrar görüşmek dileğiyle hoşçakalın!
Seslendirmeler için Halil R. Güven'e teşekkür ederiz.
UNDP Türkiye'de iş ilanları
Denetim Uzmanı (Son başvuru tarihi - 2-Ocak-2014)
Yargı Reform Süreci Etki Değerlendirmesi Danışmanı (Son başvuru tarihi
- 6-Ocak-2014)
Sürücü & Ofis Elemanı (Sadece Türk vatandaşları) (Son başvuru tarihi 10-Ocak-2014)
Fotoğrafçı/Kameraman (Son başvuru tarihi - 12-Ocak-2014)
Tüm ilanlar için buraya tıklayın.
Katkıda Bulunanlar
Editör: Faik Uyanık
Asistan: Nazife Ece
Stajyer: Gülşah Balak
Katkıda Bulunanlar: Lorem Ipsum, Lorem Ipsum, Lorem Ipsum, Lorem
Ipsum, Lorem Ipsum, Lorem Ipsum, Lorem Ipsum, Lorem Ipsum
Üye olmak için tıklayıp ilgili formu doldurun
Görüş ve önerilerinizi bize iletmek için
Bu sayıda bulunan haberler listesi
Derginin Türkçe versiyonunu okumak için
Derginin İngilizce versiyonunu okumak için
Seçtiğiniz bir haberi arkadaşlarınıza e-posta ile göndermek için
UNDP Türkiye’yi takip edin:
© 2013 UNDP Türkiye
Yeni Ufuklar’ın tüm hakları UNDP Türkiye’ye aittir. Yeni Ufuklar dergisinin
kaynak gösterilmesi ve ilgili linkin verilmesi kaydıyla dergiden alıntı yapılabilir.

Benzer belgeler

Argande İstanbul Moda Haftası`nda Uzundere, Turizm Merkezi ilan

Argande İstanbul Moda Haftası`nda Uzundere, Turizm Merkezi ilan Yarımadası” projesi kapsamında kadın balıkçılara eğitim verildi. 70 kadın balıkçı katıldı Akdeniz Koruma Derneği tarafından düzenlen eğitim, Muğla'nın Marmaris İlçesi Bozburun Beldesi'nde yapıldı. ...

Detaylı

Mukim temsilciden: İlerlemenin bir yolu olarak hoşgörü UNDP`nin

Mukim temsilciden: İlerlemenin bir yolu olarak hoşgörü UNDP`nin açısından ve sosyal açıdan faydalarını vurguladı. Orman Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Eğitim ve Araştırma Daire Başkanı Dr. Ahmet İpek ise projenin; dünya çapında örnek niteliğinde olduğunu belirtt...

Detaylı

Yoksulluk ölçümlerine yeni bir yaklaşım Sürdürülebilir turizm

Yoksulluk ölçümlerine yeni bir yaklaşım Sürdürülebilir turizm Datça-Bozburun, “Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi” projesi kapsamında çalışılan Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’ndan (DKKA) biri. Denizel değerler ekonomiye katkı ...

Detaylı