Eylül - Keskinoğlu

Transkript

Eylül - Keskinoğlu
SAYI: 191 - 09 / 2013
Şirketler Grubumuz İzmir Enternasyonal Fuarı’nda
İzmirlilere Lezzet Şöleni Yaşattı
YUMURTA TÜKETİMİ
ARTTIRILMALI
Yumurta; binlerce yıldır bilinen, dünyanın her
yerinde rahatlıkla bulunabilen, ucuz, çok çeşitli şekillerde pişirilip masalarımıza sunulabilen,
lezzetli ve anne sütünden sonra tüm besin
öğelerini içinde bulunduran tek besin kaynağıdır.
İnsan beslenmesinde bu kadar önemli bir
yeri olan yumurtanın, ülkemizde yeteri kadar
değeri bilinmemektedir. Uzmanlar tarafından
günde bir yumurtanın muhakkak yenmesi gerektiği belirtilmesine rağmen tüketim malesef
istenilen seviyelere ulaşmamıştır.
Yapılan araştırmalar, mineral ve vitamin bakımından zengin olan yumurtanın, kalori değerinin düşük olması ve doygunluk hissi vermesi
nedeniyle tüm diyetlerde kullanılabileceğini ve
en önemlisi de kolesterolü arttırmadığını, aksine kalp dostu olduğunu ortaya çıkartmıştır.
Yine bu araştırmalarda yumurtanın özellikle çocukların fiziksel ve zihinsel gelişiminde
önemli bir yere sahip olduğu da vurgulanmaktadır.
Özellikle yeni eğitim - öğretim yılının başladığı
şu günlerde ebeveynlerin en dikkat ettiği konu
çocuklarının beslenme şeklidir. Bilindiği gibi
sağlıklı beslenme alışkanlığı ve besin seçimi
çocukluk döneminde kazanılmaktadır. Gerek
çocuk gerekse yetişkin beslenmesinde kahvaltı tartışılmaz bir öneme sahiptir. Kahvaltıda
tüketilecek bir yumurta çocukların protein ihtiyacını karşılayacağı gibi içerisindeki mineral
ve vitaminler sayesinde ise bir sonraki öğüne
kadar dikkat ve öğrenme becerilerindeki konsantrasyonun sürekliliğini sağlayarak okul başarısını arttırmaktadır.
Görüldüğü gibi yumurtanın insan beslenmesindeki yeri azımsanamayacak şekilde önemlidir. Yumurta, sağlıklı beslenmenin önemini
kavrayan tüketicilerin tercihi olurken, malesef
birçok tüketicinin sofrasındaki yerini hala alamamıştır. Her ne kadar ülkemizde tüketim son
yıllarda artmaya başladıysa da henüz beklenen seviyelere gelememiştir. Ülkemizde kişi
başı tüketim 190 adetlerdeyken, bu rakam
Meksika’da 323, Çin’de 349, Japonya’da ise
245 adet seviyelerindedir. Bu doğrultuda ülkemizdeki tüketimi arttırmak için sektör olarak
yapmamız gereken en önemli konu bilgilendirme kampanyalarıdır.
Keskinoğlu olarak bizler, yaptığımız çeşitli
kampanyalarla ve katıldığımız etkinliklerle
ülkemizdeki yumurta tüketimini arttırmak için
çalışmalarımızı sürdüreceğiz. En temel besin
kaynaklarından biri olan yumurtayı, hijyen,
sağlık ve besin değeri gibi önemli öğelerini
koruyarak tüketicimizle buluşturmaya ve onlara tıpkı kurucumuzun da dediği gibi “En İyi”yi
sunmaya devam edeceğiz.
Sektöründe 50. yılını dolduran şirketler grubumuz, İzmir’in simgelerinin başında gelen, 29
Ağustos – 8 Eylül 2013 tarihleri arasında 82.
kez gerçekleşen ve bu yıl ana teması “Sağlık”
olan İzmir Enternasyonal Fuarı’na 9. kez katıldı.
Şirketimiz, yumurta, zeytinyağı ve piliç etinden
oluşan geniş ürün yelpazesiyle fuar ziyaretçilerinin beğenisini kazandı.
Fuarlar sayesinde tüketiciyle temas kurulduğunu belirten yönetim kurulu üyemiz İsmail
Keskinoğlu: “Tüketicilerimizi dinlemek, onların
isteklerine kulak vermek için büyük bir fırsat
olarak gördüğümüz bu fuarlar, şirketlerin ticari
başarılarında büyük pay sahibi. Artık pazarın
şeklini sizin ne sunduğunuz değil, pazardaki
talep belirliyor. Biz bugüne kadar hep tüketici
beklentileri doğrultusunda gerek AR-GE gerek-
se de teknolojiye düzenli olarak yatırım yapan
bir şirket olduk. 50. yılımızda geldiğimiz nokta,
attığımız adımların doğruluğunu perçinliyor. 50
yıldır tüm yatırımlarımızı Ege’de yaptık, İzmir
elbette bizim için çok önemli bir şehir. Ayrıca bu
fuarda tüketicilerimize ürünlerimizi kendimiz pişirerek servis ettik. Bunun da kendisini “Tavukçuluğun Soyadı” sloganı ile tanıtan bir firmaya
yakışan bir ev sahipliği olduğuna inanıyorum”
dedi.
Fuarda gerçekleştirdiği tadım etkinliğiyle şirketler grubumuz, piliç göğüs etinden yapılan ve
“Keskinoğlu Pratik Lezzetler” ürün grubunda
yer alan Piliç Sosis, Piliç Köfte, Piliç Kasap Köfte, Piliç Misket Köfte, Piliç Naget, Piliç Kroket,
Piliç Kadınbudu Köfte ve Piliç Kebap ürünlerini
tüketicilerinin beğenisine sundu.
21. Uluslararası Gıda Worldfood Fuarı’nda
Geniş Ürün Gamımızla Yer Aldık
Şirketler grubumuz, 5 – 8 Eylül tarihleri arasında
İstanbul CNREXPO Fuar Merkezi’nde bu yıl 21.’si
düzenlenen Uluslararası Gıda Worldfood Fuarı’na
yumurta, piliç eti ve zeytinyağı ürünleriyle katıldı.
500’ün üzerinde firma ve toplamda 1.000 markanın katıldığı fuarda standımız, yerli ve yabancı
katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Fuarda; jumbo boy yumurta, omega 3’lü yumurta,
doğal yumurta, selenyumlu yumurta, çift sarılı yumurta, saf kahverengi yumurta, organik yumurta
ve DHA’lı yumurtadan oluşan yumurta ürün gamı,
yaklaşık 130 farklı alternatifi bulunan ve “Pratik
Lezzetler” adıyla bilinen işlenmiş ürün seçenekleri ve soğuk sıkım yöntemiyle üretilen Ravika
zeytinyağı tanıtıldı. Fuarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Keskin Keskinoğlu: “2013 sonunda
yumurta, zeytinyağı ve piliç etinde hem iç pazar
payımızı hem de ihracat payımızı arttırmak konusunda önemli hedeflerimiz var. Türkiye’nin alanında en büyük fuarı olma özelliğini taşıyan ve sektörün devlerini bir araya getiren bu fuar, markaların
tanınmasında ve sektörümüzün yerel ve küresel
pazarlara ulaşmasında rol oynayacak yeni ticari
işbirlikleri için çok önemli bir buluşma platformu.
Keskinoğlu olarak fuarın bu yıl çok daha verimli
geçtiğine inanıyoruz” dedi.
Avrasya’nın alanında en büyük uluslararası fuarı olma yolunda hızla ilerleyen fuarın katılımcı
profilinde; piliç eti ve ürünleri, süt ve süt ürünleri,
şekerleme ürünleri ve çikolata, dondurulmuş hazır
gıda, tarım, kimya, plastik ve birçok gıda sanayi
kolu yer aldı.
İzmirli Pasta ve Kurabiye Bloggerlarıyla Buluştuk
Broiler Yetiştiriciliğinde Coccidios Hastalığı
Eimeriidar ailesine bağlı protozoonlara genel olarak
Coccidia, bunların oluşturdukları hastalığa da Coccidiosis denilir. Coccidia’lar bir tek konakçıda gelişen
parazitler olup, çoğalma evrelerini schizogonie ve
gametogoine dönemlerini konakçının organizmasında,
sporogonie dönemini ise doğada tamamlarlar. Coccidiosis Apicomplexa anacı, Sporozoa sınıfı Coccidia sınıf
altında, Eimeriina dizi altında Eimeridiae ailesinden Eimeria türleri tarafından oluşturulan r-tropikal iklimlerdeki etlik piliç üretiminde onlarca yıldır önemli bir hastalık
oluşturmuş bir spesifik olmasıdır. Tavuklarda görülen
coccidialar diğer kanatlılarda pek görülmez.
Broiler yetiştiriciliğinde coccidioisis’in kontrolü kuvvetli
anti-coccidial ilaçların devamlı olarak verilmesi ile sağlanmaktadır. Bu yöntem broiler yetiştiriciliğinde daha
çok tercih edilmektedir. Bu tip yetiştiricilikte hayvanların kümeste kalış süreleri kısadır. Ayrıca broiler yetiştiriciliğinde hayvanlar uzun süre elde tutulmadıklarından
bağışıklık kazanılmasında gerek görülmektedir. Bu
bakımdan broilerdeki coccidiosis’in yaşamları boyunca kontrol altına alınması devamlı ilaçlamak suretiyle
olmaktadır.
Bu hastalık hem dünyada hem de Türkiye’de ciddi kayıplara yol açmaktadır. Ticari broiler yetiştirilen çiftliklerde coccidiosis hala büyük bir problemdir. Coccidia’ya
yol açan etkenlerin çevre şartlarına dirençliliği, kolaylıkla enfekte edebilme durumları, tüm dünyada yaygın
olması gibi nedenlerden dolayı henüz coccidiosis’in
çözülmesine yönelik etkili bir sağaltım stratejisi geliştirilememiştir. Hastalığın yarattığı ekonomik kayıpları
da düşünücek olursak tavuklarda coccidiosis’den korunma büyük oranda yeme katılan ve geniş çaplı olarak tüm dünyada kullanılan antikoksidiyal ilaçlara dayanmaktadır. Son elli yıl içinde daha iyi anticoccidial
ilaçların geliştirilmesine rağmen problem hali hazırda
çözülmemiş gibi durmaktadır.
Ancak anti-coccidial ilaçların kullanılmasında bazı
noktaların gözden uzak tutulması gerekir. Çünkü bir
kümeste devamlı olarak aynı ilacın kullanılması sonu-
Turgutlu’da bulunan 30 bin kapasiteli
çiftliğinde yaptığı üretimle bu ayın
başarılı üreticileri arasında yer aldı.
Kendilerini tebrik eder, başarılarının
devamını dileriz.
Hasan Orakçı
cunda bu ilaca karşı dirençli coccidialar’da gelişebilir.
Anti-coccidial ilaç kullanılan sürülerde, bazı hayvanların bir miktar oocyst çıkarmaları normal bir olaydır.
Coccidial etkenlerinin mutasyonb ve anticoccidial bileşiklere direnç geliştirme yeteneklerinden dolayı hiçbir
anticoccidial ürün, ne kadar güçlü olursa olsun etkili,
uzun dönemli coccidiosis kontrol programında kullanılmamalıdır. Her sınıf anticoccidial bileşiğe coccidial
direnci önlemek amacı ile anticoccidial ürünler planlı
sistematik bir program ile rotasyon içerisinde kullanılmalıdır. İlaç kullanılan sürülerde, bu oocystlerin hayvan
lar tarafından tekrar alınması ile kullanılan ilaca karşı
dirençli suşlar gelişebilir. Aynı zamanda bu dirençli suşlar sadece kullanılan anti-coccidial ilaca karşı dirençli
olmayıp benzer kimyasal yapıda olan ilaçlara karşı da
direnç kazanabilmektedir. Bu nedenle, devamlı olarak
aynı anti-coccidial ilacı kullanmak yerine hayvanlara
zaman zaman değişik ilaçların verilmesi daha olumlu
sonuçlara götürür. Fakat bu gibi değişikliklerin uygun
zamanlarda ve uygun koşullar altında yapılması gerekir. Diğer bir taraftan iyi bir ilaç seçimi yanında ilacın
veriliş şekline, süresine ve kümes hijyenine özen gösterilmelidir.
Aynı sınıfa dahil anticoccidial bileşikler aynı kimyasal
yapı ve etki mekanizmasına sahip diğer bileşiklere çapraz direnç geliştirme potansiyeline sahiptir. Etkili rotasyon programı; rotasyon örneklerin, farklı kimyasal yapıdaki ve farklı etki mekanizmasına sahip anticoccidial
ürünlerin aralıksız period veya fazlarda kullanımına dayanır. Bir iyonofordan diğer bir iyonofor ürününe rotasyonun coccidial direncin gelişiminin kontrolünde sınırlı
bir etkisi vardır. Direncin gelişimi, sıklıkla klinik belirti
göstermeyen coccidiosis, canlı ağırlık ve FCR üzerinde negatif etkinin görülmesi ile kendini subklinik olarak
belli eder. Coccidial direncin oluşumuna bağlı performansta meydana geldikten sonra üreticiler tarafından
fark edilebilir. Buna ilaveten bu ilaçlara karşı gelişen
ve daha zor direnç geliştiren yeni ilaçların keşfedilmesi
gerekmektedir.
Turgutlu’da bulunan 17 bin kapasiteli
çiftliğinde yaptığı üretimle bu ayın
başarılı üreticileri arasında yer aldı.
Kendilerini kutlar, başarılı çalışmalarının
devamını dileriz.
Alaittin Zeytindal
İzmirli pasta ve kurabiye bloggerları tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “İzmir Butik Pastacılar ve Kurabiyeciler Buluşması”, geçtiğimiz
günlerde İzmir Konak Otel’de gerçekleştirildi. Keskinoğlu Facebook
ve Twitter takipçilerinin yanı sıra şirketler grubumuzun yetkililerinin de
katıldığı etkinlikte, katılımcılar tarafından hazırlanan birbirinden lezzetli
pasta ve kurabiyelerin tadımı ise renkli görüntülere sahne oldu.
Gün boyu devam eden organizasyonda, katılımcılara şirketimiz hakkında bilgiler verilirken, Keskinoğlu Organik yumurta ve pastörize
yumurta ürünü etkinliğe katılanlardan yoğun ilgi gördü. Şirketler grubumuzun gerçekleştirdiği çekilişte ise kazananlara, ürünlerimizden
oluşan hediye paketleri takdim edildi. Organizasyon hakkında değerlendirme yapan yönetim kurulu üyemiz Hamit Keskinoğlu, “Bu tarz
etkinler sayesinde tüketicilerimizle buluşuyor, yeni ürünlerimizi onlara
tanıtma fırsatı buluyoruz. Tüketicilerimizden gelen istek ve talepler
doğrultusunda, sektördeki gelişmeleri de takip ederek onlara en iyi
hizmeti sunmaya çalışıyoruz.” dedi.
Etkinliğin sonunda söz alan İzmir Butik Pastacılar ve Kurabiyeciler Komitesi üyeleri, şirketler grubumuza, etkinliğe gösterdiği ilgi ve desteğinden dolayı teşekkür ederken, benzer organizasyonlarda da birlikte
olmayı dilediklerini ifade ettiler.
Kuruluşundan bu yana zeytinyağı ihracatında iddialı adımlarla ilerleyen ve bugün dünyanın 75 ülkesine ihracat yapan şirketimizin
zeytinyağı markası Ravika, yoğun tadım ve tanıtım aktiviteleri ile
Japonya’da fark yaratmaya devam ediyor. Şirketimiz, son yaptığı anlaşma ile ülkeye 5 yılda 4 milyon dolarlık zeytinyağı ihracatı gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Japonya’ya yapılan ihracatta ambalaj ve şişe tasarımında ülkeye
özel çalışmalar yapıldığının altını çizen Keskin Keskinoğlu, “Ravika
olarak 3 yıldır bölgede yoğun olarak çalışıyoruz. Zeytinyağı, Japonlar
için yeni bir lezzet olmasına rağmen yürüttüğümüz lokal pazarlama
stratejileri sayesinde bugün hedeflediğimiz noktaya ulaşabildik. 2010
yılında, 50 bin litre olan olarak gerçekleştirdiğimiz ihracatı önümüzdeki 1 yıl içinde 165 bin litreye çıkarmayı hedeflemekteyiz. Japonya’nın
en büyük marketlerinden olan AEON ile yaptığımız bu son anlaşma
sayesinde Ravika, 1.700 noktada satışa sunulacak. Önümüzdeki 5
yıl 825 bin litre olarak gerçekleştireceğimiz ihracatı, 2016’dan sonra
daha da yükselteceğiz” dedi.
2012 yılında Japonya’ya 2 milyon 220 bin litre zeytinyağı ihracatı
gerçekleştiren Türkiye, 2013’ün ilk 8 ayında ise bu rakamı 2 milyon
930 bin litreye yükseltti. Şirketler grubumuz, Ravika için yaptığı bu
son anlaşmayla 5 yıl içinde satış noktalarını da arttırmayı hedefliyor.
Şirketler Grubumuz Japonya’ya Yaptığı
Zeytinyağı İhracatını 3 kat Arttıracak
Şirketler Grubumuz Sosyal Medyada Liderliğe İlerliyor
Sosyal medya iletişimine 2012 yılında başlayan şirketimiz, faaliyet gösterdiği her alanda olduğu gibi bu alanda da hızlı adımlarla
ilerlemeye devam ediyor. 2012 yılının Mart ayında 657 kişinin
aktif olarak kullanmaya başladığı Facebook sayfamız, Eylül 2013
itibariyle yüzde 9.000 büyüyerek 60.000 aktif kullanıcıya ulaştı.
Sayfamızdan tüketicilerimize özel kampanyalar ve takipçilerimize yönelik yarışmalar yaparak, sektörümüzde kurumsal sosyal
medya hesabını en etkin kullanan firma olma özelliğini taşıyan
şirketimiz, düzenlediği bu etkinliklerle tüketicilerinin de beğenisini kazanmaya devam ediyor. Facebook sayfamızda düzenlenen
“Keskinoğlu Kitap Şenliği” kapsamında, kitap ödüllü yarışmalarımızla, her hafta onlarca kişiye kitap hediye ederek, hem tüketicilerimizi unutulmaz eserlerle buluşturuyor hem de Türkiye’deki
okuma yazma oranını arttırmayı hedefliyoruz.
Ayrıca sayfamızda “Yeni Yıl”, “Anneler Günü”, “Babalar Günü”,
“Sevgililer Günü”, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” gibi özel günlerde düzenlediğimiz yarışmaların yanı sıra;
kullanıcılarımıza sağlıklı beslenme ve yemek yapmaya dair püf
noktaları da sunarak, hayatı kolaylaştıran bir misyon da üstlenmeye devam ediyoruz.
Fırında Tavuk But
Acılı Nohut Çorbası
Malzemeler
4
5 bardak tavuk suyu
2 adet kereviz sapı
½ kg haşlanmış nohut
2 diş sarımsak
½ adet kuru soğan
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı kuru nane
1 yemek kaşığı pul biber
1 yemek kaşığı karabiber
4 yemek kaşığı Ravika Riviera zeytinyağı
1 yemek kaşığı tuz
Peynir Soslu Yaban
Mersinli Ege Otlu Salata
Malzemeler
4
4 adet Keskinoğlu Organik Tavuk Kalçalı But
3 diş sarımsak
1 yemek kaşığı soya sosu veya 1 çorba kaşığı
yoğurt
1 yemek kaşığı ketçap
1 tatlı kaşığı şeker
1 yemek kaşığı Ravika Naturel Sızma
zeytinyağı
Tuz
Çikolatalı Cheesecake
Malzemeler
4
250 g cibes otu
250 g turp otu
1 demet ısırgan otu
10 g tereyağı
1 yemek kaşığı un
1 su bardağı süt
20 g tulum peyniri
50 g lor peyniri
1 yemek kaşığı yaban mersini (kurutulmuş)
2 yemek kaşığı Ravika zeytinyağı
1 adet limon
Tuz, Karabiber
Malzemeler
8
2 paket bisküvi
120 g tereyağı
450 g krem beyaz peynir
200 g krema
½ su bardağı toz şeker
1 fincan nişasta
4 adet Keskinoğlu Organic yumurta
1 paket bitter çikolata
1 paket vanilya
Hazırlanışı:
Hazırlanışı:
Hazırlanışı:
Hazırlanışı:
Soğan, sarımsak ve kereviz saplarını soyun ve yemeklik
doğrayın. Zeytinyağını bir tencerede kızdırın ve sırasıyla
soğan, sarımsak ve kereviz saplarını soteleyin. Karışıma
haşlanmış nohutları, baharatları ve salçayı da ekleyip 5
dakika karıştırın. Son olarak sıcak
tavuk suyunu ilave edin ve kısık ateşte
yaklaşık 45 dakika pişmeye bırakın.
Hazırladığınız çorbayı blenderdan
geçirip, sıcak olarak servis edin.
Bir kasede ezilmiş sarımsak, soya sosu veya yoğurt, ketçap, şeker, tuz ve zeytinyağını karıştırıp bir sos elde edin.
Organik tavuk etlerini bu karışıma batırarak her tarafını
bulayın. Butları fırın tepsisine yerleştirip, 200 derecede
pişirin. İsteğinize göre haşlanmış havuç ve bezelye ile
süsleyerek sıcak olarak servis edin.
Cibes otunu, turp otunu ve ısırgan otunu iyiye yıkadıktan
sonra tuzlu suda haşlayın. Bir tencerede tereyağı, unu ve
sütü karıştırarak beşamel sosunu elde edin. Sos sıcakken
içine peynirleri ilave edin. Geniş bir kaba, haşlamış olduğunuz otlar ile birlikte yaban mersinini koyup
üzerine peynirli sosu gezdirin. Son olarak zeytinyağı, limon suyu ve baharatları da ekledikten sonra soğuk olarak servis edin.
Bisküvilerle tereyağını robotton geçirin ve hamur haline
getirin. Hazırladığınız hamuru tart kalıbına dökün. Krem
peyniri, toz şekeri ve vanilyayı, mikser yardımıyla yaklaşık 15 dakika çırpın. Kremayı ekleyip 1-2 dakika daha
çırpmaya devam edin. Yumurtaları ekleyip yavaş devirde
karıştırırken, 1 fincan nişastayı da malzemeye ekleyip iyice
çırpın. Son olarak erimiş çikolatayı ekleyin ve kremayı tart
kalıbına dökün. 120 derecelik fırında 25-30 dakika pişirin ve
servis edin.
Oğuz Dağlaroğlu
Futbola Fenerbahçe Spor Kulübü altyapısında başlayan Oğuz
Dağlaroğlu, 1998 yılında kendisini aynı takımın profesyonel
kadrosuna bağlayan ilk sözleşmesine imza attı. 2011 – 2012
sezonunda Akhisar Belediyespor’a transfer olan ve iki sezondur
takımın kalesini başarıyla koruyan sporcuyla futbola ve özel hayatına
dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize biraz kendinizden bahseder
misiniz?
1979 İstanbul doğumluyum. 2 çocuklu bir ailenin büyük oğluyum. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimimi İstanbul Özel Işık Lisesi’nde tamamladım. Eğitimimin üniversite kısmına ise İstanbul Üniversitesi İşletme
Fakültesi’nde devam ettim. Üniversite mezunu futbolcu/kaleci çok
rastlanılan bir karakter değil bildiğiniz gibi. Nadirdir, birkaç kişi vardır.
Fenerbahçe’de olmanın da avantajıyla futbola devam ederken üniversiteye de devam edebildim. 6 yılda da olsa mezun olmayı başardım.
Babamın da çok desteğini gördüm bu konuda, bana hep inandı.
Akhisar Belediyespor 5 yıldır çok başarılı bir sezon geçiriyor. Sizce bu başarının sırrı nedir ve bu sezon Akhisar Belediyespor ligi
nasıl tamamlar?
Şu an dördüncü olmamız aldatıcı olmasın. Elbette yüksek sıraları
hedefliyoruz ama diğer yandan da Akhisar Belediyespor uzun süre
süper ligde olsun istiyoruz. Hem yönetim hem de takım olarak uyum
içinde olduğumuzu düşünüyorum. Herkes kendini eleştirip daha iyiyi
arayabiliyor ve elde edilen başarıyı da paylaşabiliyor. Bir baskı yok
üzerimizde. Taraftarımızı da, yönetimimizi de yanımızda hissediyoruz.
Özellikle taraftar ilgisi inanılmaz Akhisar’da. Bayan seyircilerin etkisiyle, o ilgi ve destekleriyle iki önemli maçımızı kazandık geçen sezon.
Onlara teşekkür borçluyuz.
Bir futbolcunun bir günü nasıl geçer?
Sporcu hayatı kamp dönemlerinde genelde kısıtlıdır. Elbette ki çok
sayıda imkanımız mevcut. Ancak buna rağmen tesislerde yaşamanın
getirdiği bazı eksiklikler oluyor. Ailenizden uzakta olmak bir dezavantaj
olabiliyor örneğin, onları özlüyorsunuz. Akhisar’da şehir merkezinde
bir çorba içmek, Akhisar’ın yöresel lezzetlerini tatmak iyi geliyor. Çok
sıkıldığımda ise iki haftada bir İzmir’e gidiyorum. Antrenörümüz Hamza Hamzaoğlu sayesinde açıkçası çok da sıkıcı bir kamp hayatı yaşamıyoruz. Bizi iyi anlıyor ve katı kuralları yok, güveniyor bize.
Futbola nasıl başladınız? Profesyonel sporculuğa geçtiğiniz o ilk
günlere dair neler hatırlıyorsunuz?
Futbola 12 yaşında Fenerbahçe altyapısında kaleci olarak başladım.
Kumburgaz’da yazlığımızda kumsalda kaleye geçerdim. Herkes de
babama söylerdi, “Bu çocukta cevher var” derlerdi. O zamanlar aynı
zamanda basket takımını kazandım. Sonra boyumun çok da uzamadığını görünce dedim ki, benim alanım futbol olmalı. Basketi de çok
severim ama. Zaten çocukluğumdan beri sporun pek çok alanıyla ilgilendim. Beach volley, masa tenisi gibi beceri sporlarıyla da aram iyidir.
Çocuklar oyuncaklarıyla uyur, ben de topla uyurdum. Ake(Amatör kaleci eldiveni) vardı bizim zamanımızda, hala onla uyuyuşumu hatırlarım. İşte altı yıllık amatör sporculuktan sonra profesyonel sözleşmeye
imza attım. Elbette ki büyük bir heyecan, büyük bir mutluluktu, o anda
yaşanan.
Futbol yaşantınızda unutamadığınız bir maç var mı?
Sadece benim değil kimsenin unutmadığı bir maç var. Fenerbahçe Galatasaray arasında 2000-2001 sezonunda oynanan. O güne kadar
da tanınıyordum aslında ama o maçla beraber ertesi gün Fanatik gazetesinde tek başıma benim fotoğrafım vardı. “Çeyrek Saatte Kahraman” başlığıyla yer almıştı gazetede. Galatasaray üç puan öndeydi o
hafta. Mutlaka yenmemiz gerekiyordu ve Galatasaray’ın 4 yıl üst üste
şampiyon olduğu dönemdi. Beşinci şampiyonluklarını alacaklardı. Biz
kazanınca önlerine geçtik ve bir sonraki hafta da kaybettiklerinden
şampiyon biz(Fenerbahçe) olmuştuk. Genç ve tecrübesiz bir kaleci
sunuz. Skora yönelik bir mevkisiniz. En ufak bir hatanız tüm takımı
cezalandırıyor ya da en kritik anlarda yaptığınız sıradan bir kurtarış
dakika itibariyle de tüm takımı ateşleyebiliyor. Beceri kadar şansın da
etkisinin olduğunu söylemeliyim. Evet, yetenekli olmalısınız, iyi konsantre olmalısınız ama şansınız da yardım etmeli. Bazen işler yolunda
gider, bazen gitmez. İşin tadı da burada zaten.
Futbol dışında neler yaparsınız, özel zevkleriniz ya da hobileriniz
var mı?
Ben atları çok seviyorum. At sahibiyim, yarış atlarım var ve yarışlara katılıyorlar. Atlarım İzmir’de, canım sıkıldıkça onları görmeye
gidiyorum, onlarla vakit geçirip stres atıyorum ve huzur buluyorum.
İstanbul’a gidip her seferinde çocuklarımı göremediğim için, o özlemimi atlarımla olan iletişimimle gideriyorum.
Mutfakla aranız nasıl, favori yemekleriniz nelerdir?
Yemek benim için ayrı bir hobi. Akhisar da yemek kültürü gelişmiş bir
için inanılmaz bir heyecan, unutulmaz bir maçtı. Üzerinden onca yıl
geçmesine rağmen hala insanlar sokakta beni çevirdiklerinde o maçla
ilgili konuşur ve beni tebrik ederler.
Pek çok defa genç milli takıma davet edildiniz, milli formayı giymek nasıl bir his?
Fenerbahçe’de oynarken aynı zamanda genç milli takımın da kalecisiydim. O zamanlar gözde bir kaleciydim zaten. Kendi yaş grubumun
en iyisiydim. Genç milli ve ümit milli takımlar ile çok sayıda maça çıktım. Milli formayı giymek, hele ki genç yaşta giymek duyguların daha
da yoğun olmasına sebep oluyor. Gözünüzde ciddi manada büyütüyorsunuz. Maça inanılmaz bir duygu yoğunluğuyla çıkıp o heves ve
heyecanla oynuyorsunuz. Maçı unutuyorsunuz ve olay milli bir davaya
dönüşüyor bir noktadan sonra. Tarif edilemez bir his o yaşlarda.
Futbolda en önemli mevkilerden biri de kalecilik. Kaleciler için
“Futbolun Yalnız Adamları” derler, gerçekten böyle midir?
Aslında çok güzel özetlediniz. Yalnız başınasınız ama çok kritik mevkidesiniz. Bütün oyun gidişatı ve skor üzerinde etki sahibi olabiliyor-
Ben yiyeceklerde doğallığa
önem veren, doğallık arayan bir tüketiciyim. Organik,
omegalı, selenyumlu yumurtalarınızı beğeniyorum ve çocuklarıma da kahvaltıda bu
ürünlerinizi yediriyorum.
yöre. Özellikle zeytinyağını içecek kadar çok seviyorum. Makarnaya
bile zeytinyağı döküyorum arkadaşlarımın şaşkın bakışları arasında.
Ayrıca eşim çok güzel Fajita(bir Meksika yemeği) yapar ve ben de
bayılarak yerim.
Bir sporcu olarak beslenmenizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Öğünlerinizde en çok tercih ettiğiniz besin grupları nelerdir?
Genel olarak yaptığımız meslek dolayısıyla zaten dikkatli beslenmemiz ve kilo almamamız gerekiyor. Ama daha önce de belirttiğim gibi,
artık belirli bir yaşa geldiğim için ve profesyonellik duygusunu oturtmuş olmanın verdiği özenle zaten beslenme şeklimin düzgün bir yapıda olduğunu düşünüyorum. Arada ufak tefek kaçamaklar olmuyor
değil tabi. Daha çok beyaz et ürünleri ve zeytinyağlı yemekleri tercih
ediyorum.
Keskinoğlu ürünlerini nasıl buluyorsunuz?
Tavuk ürünlerimiz oradan geliyor zaten. Bununla birlikte özellikle zeytinyağlarınızı beğeniyorum. Ben yiyeceklerde doğallığa önem veren,
doğallık arayan bir tüketiciyim. Organik, omegalı, selenyumlu yumurtalarınızı beğeniyorum ve çocuklarıma da kahvaltıda bu ürünlerinizi
yediriyorum. Hatta bu ürünlerinizi Akhisar’a gelmeden önce de biliyordum ve tercih ediyordum.
Dr. Bülent KARALAR
Göz Nezlesi
Göz nezlesi problemi yılda birkaç kere yaşanılan bir
rahatsızlıktır. Mikrobik bir hastalık olduğu için özellikle okullarda ortak kullanılan alanlarda, ortak havlu
kullanımında(örneğin anaokulunda) göz nezlesi bulaşabilmektedir. Gözün sürekli yaşarması ve gözlerin
sürekli ağlıyor ifadesinde olmasıyla kendini gösteren
rahatsızlık, göz kızarmasına ve gözlerin nemlenmesine de neden olmaktadır.
Kaşınma, yanma, kızarıklık ve göz kapağında meydana gelen şişlikler göz nezlesinin en büyük belirtileri
arasındadır. Bu tanı hasta tarafından değil mutlaka uzman hekim tarafınca tespit edilmeli, koyulmalıdır. Mikrobik bir rahatsızlık olması nedeniyle göz nezlesinin
türlerine göre tedavisi gerçekleştirilir. Bu nedenle benzer rahatsızlıkların biri ya da bakterilerin neden olduğu
nezle, antibiyotik tedavisi gerektirir. Göz nezlesinin belirtileri arasında viral göz nezlesi ve bakteriyel göz nezlesi tanısını sağlayacak şikayetler vardır. Bu iki nezle
çeşidi arasındaki farkı sadece doktorlar anlayabilir.
Viral göz nezlesinde tedavi diğer bakteriyel göz nezlesine oranla daha kolaydır. Eğer bu iki göz hastalığı teşhis edilemez ve gözde ne tür bir göz nezlesinin
meydana geldiği anlaşılamaz ise, göz burada riske
girebilir. Çünkü tedavi, sonuç alınması açısından hızlı
olunması gereken bir süreçtir. Tüm göz hastalıklarında olduğu gibi bu rahatsızlıkta da tedavi kısa sürede
gerçekleştirilmektedir. Çünkü gözde meydana gelen
rahatsızlıklarda erken tanı ve doğru tanı ile birlikte hızlı tedavi, görme kabiliyetinin korunması açısından çok
önemlidir.
Gözde şişmeyle birlikte batma, kaşıntı gibi belirtiler yaşandığında hemen bir göz hekimine gidilmelidir. Çok
fazla tozlu ortamda bulunan gözlerin tozlu ortamlardan
zarar görmesi nedeniyle benzer şikayetlerin görülmesi
de mümkündür. Tanı ve tedavi için mutlaka erkenden
göz doktoruna gidilmelidir.
Korunma Yolları
• Eller sık sık su ve sabunla yıkanmalıdır.
• Eller göze dokundurulmamalı ve ovuşturulmamalıdır.
• Hapşırırken ağız, kol iç yüzü ile kapatılmalı ve eller
hemen yıkanmalıdır.
• Havlular kişiye özel olmalıdır.
• Kağıt havlu ya da mendiller tek kullanımlık olmalıdır.
• Yastık kılıfı, gözlük, makyaj malzemesi, göz damlaları ve merhemleri ortak kullanılmamalıdır.
• Enfeksiyon öncesinde kullanılan kişisel makyaj malzemesi, krem, kontakt lens gibi materyaller yenileri ile
değiştirilmelidir.
Deniz Yıldızı
Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında dans eder gibi
hareketler yapan bir insan silueti görmüş. Başlayan
güne dans eden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve
dans etmediğini görmüş. Birkaç adım koşuyor, yerden
bir şey alıyor ve okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha
yaklaşınca seslenmiş;
-Günaydın ne yapıyorsun böyle?
Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş:
-Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.
“Sanırım şöyle sormalıydım” demiş bilge adam;
-Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?
-Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları
suya atmazsam ölecekler.
-Ama delikanlı görmüyor musun ki kilometrelerce sahil
var ve baştan aşağı deniz yıldızlarıyla dolu. Hiçbir şey
fark etmez.
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
-Bakın, bunun için fark etti!
Bu cevap bilgeyi şaşırtmış, ne söyleyeceğini bilememiş. Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere
kulübesine gitmiş. Gün boyunca bir şeyler yazmaya
çalışırken genç adamın görüntüsü önünden gitmemiş.
Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış. Nihayet akşama doğru fark etmiş ki, o koca bilim adamı, o
büyük şair, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış. Çünkü bu gencin aslında yaptığının evrende bir
gözlemci olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış. Utanmış. O gece sıkıntı içerisinde yatmış.
Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini düşünerek uyanmış. Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş
ve o genci bulmuş. Ve bütün sabahı onunla okyanusa
deniz yıldızı atarak geçirmiş.
“Hepimize bir fark oluşturma yeteneği bahşedilmiştir.
Eğer biz o genç adam gibi, bu yeteneğimizin farkına
varabilirsek, görüş(vizyon) gücümüz sayesinde geleceği şekillendirme kudretini elde edebiliriz.”
Hepimiz kendi yıldızımızı bulmalıyız. Eğer yıldızımızı
akıllıca ve iyi fırlatabilirsek, dünya hiç kuşkusuz harika
bir yer olacaktır.”
Kaynak: İnternet
Böyle Soruya Böyle Cevap
Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında
özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı
gün öğrencilere, önce kağıt ve kalemlerini hazırlamalarını
söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine
koydu.
“Sınav sorumu soruyorum” dedi.
“Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız.”
Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kağıtlarını okuduktan sonra,
bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen,
hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek
zorunda kaldı.
Öğrencinin sınav kağıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu:
“Hangi sandalyenin?”
Düğümlere
Üfleyen
Kadınlar
Yazar
Ece Temelkuran
Sayfa Sayısı
480
Basım Yeri
İstanbul
Yayın yılı
2013
Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam. O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın. “Düğümlere
Üfleyen Kadınlar” bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse
de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu’da geçiyor.
Saraylar devrilip, meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye.
Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: “Bir kadın ya da bir
ülke nasıl sevilir sahiden?”
“Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap
lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız. Bize
kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar
sevilsek tamir olmayız.”
Meryem
Yönetmen:
Atalay Taşdiken
Oyuncular
Zeynep Çamcı
İsmail Hacıoğlu
Mustafa Uzunyılmaz
Zerrin Sümer
İpek Bilgin
Mehmet Usta
Tür:
Dram
Süre:
100 dk
Yapım:
2013
Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan ve güzelliği herkesin dilinde olan Meryem, kasabadan bir ailenin İstanbul’da yaşayan oğulları Mustafa ile evlendirilir.
Birkaç gün sonra İstanbul’a dönen Mustafa’nın ailesiyle
yalnız kalan Meryem onlara hizmet etmeye başlar. Meryem, yalnız kaldığı bu evde umutsuzluğa kapılsa da annesi ona sabırlı olmasını söyler. Askere gitmeden önce
Meryem’e aşık bir genç olan Murat ise köye geri döndüğünde artık Meryem için bir tehdit oluşturuyordur. Durumu anlayan kayınpederi Meryem’i İstanbul’a yollamaya
karar verir. Yapılan hazırlıklardan sonra herkesi farklı bir
son beklemektedir.
Eylül Bülteni Çocuk Ekidir.
Keskinoğlu, Sosyal Medyada Kampanyalarına ve Etkinliklerine Devam Ediyor
Üye Sayımız: 25,750
Yumurtam.com
Oyun Bahçesi’nde sınırsız oyun,
sınırsız eğlence sürüyor!
191