2011 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2011 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar
MAYIS 2011 Sayý: 509 Fiyat: 5 TL SEVGÝLÝ TENGRÝM STEPHEN TUROFF Ýstanbulda idi ASLINDA DÜNYAYI HERGÜN DEÐÝÞTÝRÝRÝZ ÝÇÝNDEKÝLER Belâlar Ýçimizdedir .............................. 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 43 Sayý:509 Mayýs 2011 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Ýnancýmýz ve Teslimiyetimiz Yalnýz O’na .......................................... 6 Ahmet Kayserilioðlu Yaþarken Ölmek .................................13 Güngör Özyiðit Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Stephen Turoff Ýstanbul’daydý ............ 20 Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Sevgili Tengrim .................................. 29 Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Ceylan Sk. No: 9/bod.kat Güzelyalý, Pendik/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 5 TL Yýllýk Abone: 60 TL Yurt Dýþý: 70 TL Nelda Bayraktar Nadide Kýlýç Ölüm Olayýndan Ölüm Ötesine ......... 32 (Ölüme Adanmýþ Bir Yaþam - III) Zuhal Voigt Kâhin Vanga II ................................... 38 Özetleyen: Nihal Gürsoy Aslýnda Dünyayý Her Gün Deðiþtiririz .......................... 46 (Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) Thom Hartman/Arýn Ýnan Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Herkesi, her þeyi sevmek sizce doðru bir þey mi? Herkesi, her þeyi, her zaman, her yerde sevmek, sizce faydalý bir þey mi? Herkesi, her þeyi, her zaman, her yerde, ayýrt etmeksizin sevmek sizce gerekli mi? Herkesi, her þeyi, her zaman, her yerde, ayýrt etmeksizin sabrederek fedakârca ve saygýyla sevmeye devam etmek, buna aslýnda mecbur olduðumuzu bilmek sizce zaruri bir þey mi? Bu sorularýn dördüne de “evet” diye tereddütsüz cevap veriyorsanýz, iþte siz de bizimle ayný frekansta titreþiyorsunuz demektir. “Bu nasýl olur? Böyle akýl dýþý iddialarda nasýl bulunur, bir de üstelik kendimizi zorunlu hissetmemizi istersiniz?” diye neredeyse kýzarak soru soranlar, verdikleri örneklerle bunun mümkün olamayacaðýný bizlere de ispatlamaya çalýþanlar olacaktýr mutlaka. Ama bizler bu sorularý soranlarý da, bizleri köþeye sýkýþtýrmaya çalýþanlarý da severiz, öyle deðil mi? Onlara her insanýn ve her olayýn kendi içinde bir gerçekliði, kurallarý olduðunu, bunlara karþý hem saygýlý hem dikkatli olarak zamana ve yerine göre her olayý kendi içinde deðerlendirmemiz gerektiðini, sevgi dolu olmanýn ilkesiz olma anlamýna gelmeyeceðini ama peþin hükümden, korkudan ve arkadan konuþmaktan uzak durarak dürüstlüðümüzle ortada olabileceðimizi söyleyebiliriz. Mutlaka metod sorarlarsa, þu iki basit metodu önerebiliriz: 1. En sevimsiz, en kötü ve deðersiz görülen insaný bile seven, düþünen birisi mutlaka olmuþtur ve vardýr. Evcil hayvanlarýmýz bizleri kim olduðumuza bakmadan severler, özlerler. En berbat gördüðümüz insanýn da onu koruyan ve gözeten, onun hayrý için çýrpýnan bir hami (koruyucu) varlýðý vardýr. Öyleyse tüm insanlar, tüm varlýklar sevilmeye lâyýktýrlar ve yalnýz býrakýlmazlar. 2. Hoþlanmadýðýmýz, sevmediðimiz insanýn yarýn bu dünyada olmayacaðýný, bunun onu son görüþümüz olduðunu düþünelim. Ona olan bakýþýmýz, duygularýmýz bambaþka bir gerçeklik kazanýr. “Bir an önce geberip gitse bayram ederim, beter olsun inþallah” diyenlere onlarý incitmeden þunu önerebilirsiniz: Önce kendilerini tanýmalarý, sevmeleri, kendilerinden memnun olmalarý... Sonra vermenin güzelliðini, tamamlayýcý, bütünleþtirici büyüsünü tada tada gönüllerindeki kini yenmeleri... Bunlarý önerebilirsiniz onlarý kýrmadan. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 SEVGÝ DÜNYASI 2 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Farzediniz ki bir adam merhametsiz ve gaddar, birçok kimsenin hakkýný yiyor. Bunu da hissettirmeden ve ustalýkla yapýyor. O bu hareketin kötülüðünü ancak onun acýsýný nefsinde çekerse anlayabilir. Karþýsýna çýkan hýrsýz onun parasýný ve kýymetli eþyasýný çalýnca elbette onun caný çok yanar ve çok sýzlanýr. Ama o esnada hakký yenen baþkalarýnýn çektiði acýyý da düþünmek imkânýna kavuþmuþ olur. (...) Hatalarýmýzýn ve noksanlarýmýzýn düzeltilmesinde ve giderilmesinde karþýlaþtýðýmýz olaylarýn tesiri büyüktür. Bu olaylarý bizim ihtiyacýmýza göre tertip edenler ve karþýmýza çýkartanlar da bizim yetiþmemizle alâkalý idareci varlýklardýr. Dr. Refet Kayserilioðlu Belâlar Ýçimizdedir SEVGÝ DÜNYASI Erdem - Tanýdýðým bir zat var. Baþýna gelmedik dert ve belâ kalmadý. Ýki hanýmýndan ayrýldý. Her ikisinden de birer çocuðu oldu. Çocuklarý anneleri ile kaldýlar. Hangi iþe el atmýþsa mutlaka bir aksilikle karþýlaþtý. Memuriyet yaptý, oradan da ayaðýný kaydýrdýlar. Elinden birçok iþ geldiði halde yarý aç, yarý tok dolaþýr. Bu adamýn günahý nedir ki böyle sýkýntý ve belalardan kurtulamaz? Özden - Bir insanýn karþýlaþtýðý olaylarýn nedenlerini incelerken derinlemesine bir araþtýrmaya girmek icap eder. Dýþtan yapýlacak tahminlerle doðru bir neticeye ulaþmamýz mümkün deðildir. Ayný þekilde bir toplumun ve meselâ memleketimizin karþýlaþtýðý olaylarýn sebeplerini ve neticelerini derinliðine incelemeden onlar hakkýnda iyi veya kötü diye bir hüküm vermek doðru olmaz. Erdem - Adam ýstýrap ve sýkýntý çekip dururken bu iyidir denebilir mi? 3 Elbette kötüdür. Sonra onun birisinde veya ikisinde suçu var desek, bu hepsinde de mi suçudur? Ortada bir adaletsizlik ve belâlara uðrama aþikar olarak var. Özden - Çok sathi muhakemelerle, merhametinizin galip geldiði yönde hükümlere varýyorsunuz. Bu þekilde daima yanýlýrsýnýz. Size þöyle bir misal vereyim: Bir þehirde bir fýrtýna esse, bu her tarafa birden ayný tesiri yapacaktýr. Ama saðlam kâgir veya betonarme bir evde oturanlar fýrtýnadan fazla müteessir (etkili) olmayacaklardýr. Buna mukabil tahtalarýnýn arasýndan hava sýzan ahþap bir evde oturanlar fýrtýnadan az çok müteessir olacaklardýr. Dýþarda, tarlada, açýkta olanlarsa fýrtýnadan daha çok müteessir olacaklardýr. Görüyorsunuz ki dýþ þartlar ayný olduðu halde ondan herkesin gördüðü zarar farklý derecededir. Erdem - Bu biraz da topIumun egoist kimselerden teþekkül etmesinden, yardýmlaþmanýn istenen derecede olmamasýndan ileri gelmektedir. Neden kâgir evde oturan sadece kendi evinin saðlam olmasýný düþünür de, aralarýndan rüzgâr sýzan ahþap evde oturanýn halini düþünmez! Ayný þekilde arkadaþýnýn çeþitli sýkýntýlara maruz kalýþýnda toplum þartlarýnýn suçu büyüktür. Özden - Siz problemin baþka bir yönünü ele alýyorsunuz. Halbuki sorduðum husus tanýdýðýnýz zatýn neden çeþitli sýkýntýlara maruz kaldýðý idi. Ben de diyorum ki toplum þartlarý ayný olsa da kimi insan ayný hadiseden çok, kimi az müteessir olur. Bunun sebebi ise çok müteessir olanýn noksan taraflarýnýn bulunuþudur. Bu noksan taraflarýn bulunuþunda kendi kabahati ne kadardýr, toplumun rolü ne kadardýr, bu ayrý bir tartýþma konusudur. Þurasý muhakkaktýr ki toplum içinde yaþadýðýmýza göre her hareketimizin bir veya daha çok kiþiye tesiri var veya baskalarýnýn davranýþlarýnýn da bize tesiri vardýr. SEVGÝ DÜNYASI 4 Erdem - Tamam, önce toplumu ve toplum düzenini deðiþtirerek biribirimize yaptýðýmýz zararlarý en asgariye indirir, birbirimize yaptýðýmýz faydalarý azamiye çýkarýrýz. Özden - Toplum teker teker fertlerden teþekkül eder. Fertlerin yükselmesini ve kuvvetlenmesini gaye edinmeyen bir toplum düzeni hiç bir baþarý saðlayamaz. Mühim olan fertleri sadece korumak deðil, onlarý her þarta karþý koyacak, devamlý kuvvetlenme yolunda koþacak bir güce uIaþtýmaktýr. Bunun için bir yandan topIum düzeninde mutlaka çalýþanlarýn hakkýný almalarýný temin edecek deðiþiklikler yaparken, bir yandan da fertlerin mücadele azmini, tahammül ve sabýr kabiliyetlerini artýrmak için onlara devamlý telkinler yapmak gerekir. Erdem - Siz de toplum þartlarýrný düzeltmekten bahsettiniz. Fakat þahsa yapacaðýnýz telkin ve tavsiyelerin ne derece faydasý olur onu pek anlayamadým. Özden - Þahsa yapýlan iyi, cesaretlendirici, çalýþmaya, gayrete ve mücadeleye sevkedici telkinlerin onun terbiyesi, kuvvetlenmesi ve yükselmesi üzerine tesiri çok büyüktür. Devamlý yapýlan iyi telkinler insanlarý iyiliðe, kötü telkinler kötülüðe sevk eder. Telkin baþlý baþýna bir terbiye ve hatta ayný zamanda bir tedavi metodudur. Fakat bugün esas konumuz “kaþýlaþtýðýmýz olaylarda bizim rolümüz var mýdýr?” idi. Erdem - Tamam, tanýdýðým zatýn karþýlaþtýðý olaylarda ve belâlarda kendi rolü nedir? Özden - Bu zat iki kadýndan ayrýlýrken acaba kendi geçimsizliðinin, huysuzluðunun ve tahammülsüzlüðünün hiç rolü yok muydu? Öyle zannediyorum ki o her þeyi bir mesele yapýyor, tatlýlýkla halledilecek birçok iþi, zorla ve kavgayla halletmeye kalkýyordu. Tabii bu sert ve tahammülsüz davranýþlarýnýn da reaksiyonunu görüyordu. Bir söz vardýr: "Siz aynaya dilinizi çýkartýrsanýz, ayna da size dilini çýkartýr." Biz bir takým hatalý hareketler yaptýkça, baþkalarýný kýrdýkça onlarýn da bizi ayný tarzda kýrmalarý mukadder olur. Öyleyse belâlarý hazýrlayan, onlarý davet eden biziz. Yani belâlar esasýnda bizim içimizdedir. Erdem - Yani bir serseri karþýma çýksa da býçaðý karnýma dayasa ve sökül paralarý dese, bunun sebebi ben miyim? Özden - Sadece dünya þartlarý yönünden düþünürsek bunun sebebi sen deðilsin, her toplulukta bulunabilen, hiç þüphesiz bazýlarýnda daha çok olan serserilerden birisi senin karþýna çýktý. Yâni þartlarý bir de dünya ötesini ve bizim tekâmül plânýmýzý da hesaba katarak incelersek o zaman derhal bize ait SEVGÝ DÜNYASI noksanlýklarýn yine rol oynadýðýný görürüz. Erdem - Yani tekamül yönünden noksanlýðýmýz mý bu hýrsýzý karþýmýza çýkardý? Olur mu böyle þey hiç! Özden - Farzediniz ki bir adam merhametsiz ve gaddar, birçok kimsenin hakkýný yiyor. Bunu da hissettirmeden ve ustalýkla yapýyor. O bu hareketin kötülüðünü ancak onun acýsýný nefsinde çekerse anlayabilir. Karþýsýna çýkan hýrsýz onun parasýný ve kýymetli eþyasýný çalýnca elbette onun caný çok yanar ve çok sýzlanýr. Ama o esnada hakký yenen baþkalarýnýn çektiði acýyý da düþünmek imkânýna kavuþmuþ olur. 5 da bizim yetiþmemizle alâkalý idareci varlýklardýr. Erdem - Öyleyse karþýlaþtýðýmýz her olayý ve felâketi bu bizim tekâmülümüz için lâzýmmýþ diye sineye çekelim. Özden - Hayýr, sineye çekmek diye bir þey yok. Sineye çekemezzsiniz zaten... Yalnýz "bu olay bana geldi, haksýzlýða uðradým, namussuzlar v.s." demeden, yahut da "Ben, ne talihsizmiþim?" diye dövünmeden bu olay neden baþýma geldi? Acaba benim eksiklerim, noksanlarým, ve hatalarým nelerdir? diye düþünmemiz lâzýmdýr. Ýnsanlar birbirlerinin terbiyesinde karþýlýklý vazifeli ve yardýmcýdýrlar. Kimisi mizacýna uygun olarak kötülük ve fenalýk yapmak rolünü üzerine alýr, kimisi de iyilik ve hizmet yapmak vazifesine talip olur. Bu talip olunan vazife onun mizacýna ve tekâmül seviyesine baðlý olduðu gibi onun karþýlaþacaðý yeni hâdiselerin istikametini de gösterir. Zayýf taraflarýmýzý kuvvetlendirmek için biz gayret gösterirsek dýþardan gelecek müdahelelerin miktarý ve onlarýn bizim üzerimizdeki üzücü tesirleri azalýr. Hatalarýmýzýn ve noksanlarýmýzýn düzeltilmesinde ve giderilmesinde karþýlaþtýðýmýz olaylarýn tesiri büyüktür. Bu olaylarý bizim ihtiyacýmýza göre tertip edenler ve karþýmýza çýkartanlar Resim: William Sidney Mount, Adil Bir Takas, Soygun Deðil 1865 6 SEVGÝ DÜNYASI Ýnancýmýz ve Teslimiyetimiz Yalnýz O’na Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog Ýlahî misyonun delili; ancak ve ancak rengiyle, tonuyla, diliyle ve hepsinden önemlisi bir cümlede bin bir anlam taþýyan, birbiriyle uyumlu, insana ve insanlýða yücelikler sunan ilahî mesajlar olabilir. Bunlarý derinliðine iyice inceleyerek, akýl ve mantýðýmýzla iyice tartarak, doðruluðunu deneyimlerimizle yaþayarak, eski kutsal metinlerle iliþkilendirerek ilâhî misyona karar verebiliriz. Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan beri gülyüzlü iyilik habercileri aracýlýðýyla gelen bilgilerde, o devrin koþullarýna göre deðiþen davranýþ yöntemlerinin yaný sýra. Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk kurallarý da tekrarlanýp durmuþtur. Topyekûn inceleyince her birinin, birbirini destekleyip tamamlayan, ayný yapýnýn unsurlarý olduklarýný, biri yýkýlýrken, diðerine temel vazifesi gördüðünü anlarýz. SEVGÝ DÜNYASI ÝNSANIN ÝNSANA FARKSIZLIÐINI UNUTUNCA 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Avrupa ve Amerika'da dünya çapýndaki bilim adamlarý yýllar süren parapsikolojik araþtýrmalar yapmýþlar, ruhsal âlemle iletiþim kurulabileceðine kesin olarak kani olmuþlardý. Onlar için yalnýzca bu sonuca ulaþmak yeterli idi. Materyalizme, inkârcýlýða karþý elde ettikleri bu kanýtlarla yetinmiþ, orada durmuþlardý. Bilimsel ciddiyetlerine yakýþan da tam tamýna böylesiydi. Çünkü onlarýn hiçbiri, büyük fizik medyumluk yetenekleriyle yerçekiminden kurtulan, binanýn üst katýndaki bir açýk pencereden süzülüp, diðer birinden içeriye giren; el dokunmadan çok aðýr eþyalarý yerinden oynatan ve müzik aletlerinde melodiler yaratan süjelerine asla insanüstü biri gözü ile bakmamýþlardý. Her birimizde nasýl farklý yetenekler mevcutsa, onlarda da böylesinin varolduðunu anlamýþlardý. Evet, çok az rastlanýlan bir özellikti onlarýnki ama, bunu insanüstü diye sýfatlamamýþlar, doðal karþýlayýp yalnýzca inançlarýný pekiþtirecek sonuçlarýyla ilgilenmiþlerdi. Ve doðru olan da, onlara yakýþan da böyle bir tutumdu. Bir medyumun aðzýndan, yakýn akrabalarýyla ilgili dedektiflerin aylar süren araþtýrmalarýyla elde ettikleri bilgilerden pek çoðunu bir çýrpýda duyduklarýnda da davranýþlarý deðiþmemiþti. Ne bu bilgileri veren ruha, ne de medyuma Tanrýsallýk yakýþtýrmak gibi, akýl ve bilimdýþý abesliklere hiç kalkýþmamýþlardý. Ama taklitçiler öyle miydi ya?!.. 7 Olaðandýþý bir olay veya mesajla karþýlaþýr karþýlaþmaz hiç akýl yürütme, tahkik edip doðrulama zahmetlerine girmeden hemencecik son derece yüce, ilâhi bir kisveye sokuvermek onlar için ne kadar kolay oluyordu. Geçmiþten bu güne dünyanýn her tarafýnda yaþanan bu parapsikolojik çarpýtmalarýn, deneyimim içindeki iki örneðini geçen sayýmýzda sizlerle paylaþmýþtým. Aldýklarý sýradan bir mesajý Allah'tan geliyor sanan ana- kýzýn ve aklýna girip saçma sapan tekliflerde bulunan obsedör bir ruhun yönlendirmesiyle kendisini iyileþtiren doktoruna saldýran gencin serüveni ancak akýl, mantýk ve bilimden uzak durmalarýyla açýklanabilirdi. Ne var ki bu tür olaylarýn hepsi bu kadar hafif hasarlarla sonuçlanmýyor ki!.. Özellikle kutsal metinleri çarpýtarak yorumlayan, kendilerini ilâhi bir görevli ve kayýtsýz þartsýz teslim olunmasý gereken seçilmiþ kiþi diye takdim edenler; nice intiharlara, cinayetlere neden oldular. Hele onlar telepati, durugörü, medyumluk gibi bir takým parapsikolojik yetenekler de sergileyiverince; düþünmeden inanmaya hazýr saf kiþileri tuzaða düþürmek ne kadar kolaylaþýyordu. Teslimiyetin yalnýz Âlemlerin Rabbine, O'nun deðiþmeyen ahlâk kurallarýna olmasý gerektiðinden habersiz kiþilerin kolayca toplu intiharlara sürüklenmesi, cinayetlere yeltenmesi bu modern çaðýn, modern ülkelerinde bile büyük trajediler olarak yaþanmýþtýr. Þimdi bunlardan birini çok kýsa, diðer ikisini biraz detaylý olarak aktaracak, 8 sonra da parapsikolojik olaylarýn, mucizelerin doðru deðerlendirilmesinin kriterleri üzerinde duracaðým. TOPLU ÝNTÝHARLAR * 18 Kasým 1978'de Jim Jones, Guyana'da kurduðu "Halkýn Tapýnaðý" adlý mezhepten 911 kiþiye siyanür içerek intihar etmeleri emrini verdi, onlar da bu emri yerine getirdiler. * 26 Mart 1997'de "Heaven's Gate" (Cennetin Kapýsý) tarikatýnýn 39 üyesi siyah spor takýmlarýný ve siyah Nike spor ayakkabýlarýný giyerek topluca intihar ettiler. Bu grubun oluþmasýna önderlik edenler, biri erkek biri kadýn iki kiþiydi. 1931 doðumlu Applewhite bir papazýn oðluydu ve kendisi de Hýristiyan Presbiteryan mezhebinden papaz olarak yetiþtirilmiþti. 1972'de eþcinsel eðilimlerinin tedavisi için baþvurduðu hastanede tanýþtýðý hemþire Bonnie Lu ile ayrýlmaz bir ikili olmuþlardý. Bu hemþire haným da bir Baptist papazýnýn kýzý ve ruhlardan mesaj alan bir grubun üyesi idi. Anlaþýlan ikisi de toplumun epeyce üstünde dinsel bilgiye sahipti. Þimdi sýra kendilerine bir kutsal görev yakýþtýrmaya gelmiþti. Arayan bulur. Zaten kutsal metinleri de iyi biliyorlar. Ýþte Ýncil'in vahiy kitabýnda iki tanýktan söz edilmiyor muydu? Onlar bu ikiliden baþkasý olabilir miydiler ki?!.. Artýk ne kadar kendilerini de kandýrdýlar bilemeyiz. Ama bildiðimiz bir þey var. Büyük gayretlerle tüm Kanada'yý dolaþýp vahiy kitabýnda bildirilen olay- SEVGÝ DÜNYASI larýn gerçekleþmekte olduðunu, kitabýn iki tanýðý olarak ballandýra ballandýra anlatýnca saf kiþilerden epeyce taraftar topladýlar. Ýkili, kredi kartý yolsuzluðundan tutuklandýklarýnda bu boþ zamanlarýný bile iyi deðerlendirip UFO bilgilerini artýrdýlar. Ve onlarý da kullanarak kutsal kitap bilgilerini modernize etmede ustalaþtýlar. Kendilerinin sürekli bir boyuttan üst boyuta yükseldiklerini söylüyorlar ve her boyutta yeni bir isme kavuþuyorlardý. Böylece ABD ve Kanada'da 200 kadar yandaþa ulaþtýlar. Aslýnda daha da artabilirlerdi ama üyelere uygulanmasý çok zor bir yaþam emrediyorlardý. Onlarý dünya hayatýndan uzaklaþmaya zorluyor, kadýnlara mücevherleri yasaklýyor, yiyecek ve içecekleri bile ikili tarafýndan belirleniyordu. Uzay yolu gibi kurgularla ve bilgisayarlarla aþýrý ilgilenmeleri hem modernliklerine katkýda bulunuyor hem de finans imkânlarýný artýrýyordu. Bonnie Lu'nun 1985'te ölüvermesi aksiliðinin de üstesinden gelindi. Bir baþka isimle 1992'de yeniden ortaya çýkýlýp, reklâmlarla medya imkânlarý sonuna kadar kullanýldý. Bu reklâmlarda "Uygarlýk çöküyor, canýný kurtarmak isteyen yanýmýza gelsin" deniyordu. Bu dünyada yaþamanýn anlamý kalmadýðý söyleniyordu. Applewhite ile 7 üye ameliyatla iðdiþ olup cinselliklerinden bile vazgeçtiler. Nihayet aradýklarý son fýrsata 1997'de kavuþtular. Hale- Bopp kuyruklu yýldýzý gökte belirmiþti. Internet dedikodularý ile kuyruklu yýldýzýn arkasýnda bir cisim bulunduðu düþüncesi yýldýrým hýzý ile etraflarýna SEVGÝ DÜNYASI yayýldý. Bu cisim onlarý daha bir üst düzeye yükseltmek için gelen bir uzay gemisiymiþ hem de. Biz "Allah akýl fikir versin" desek de bu, onlar için bir altýn fýrsattý. Ýncil'deki "Yukarý gel" hitabýný da böyle deðerlendirdiklerinden 26 Mart 1997'de Kaliforniya'daki çiftliklerinde 39 kiþi topluca intihar ettiler. Öyle ani bir cinnet geçirerek kendilerini öldürmüþ deðillerdi. Önceki günlerde yarým kalmýþ tüm iþlerini tamamlamýþ, vasiyetlerini hazýrlamýþ, vedâ filmlerini kaydetmiþ, resmî Internet sitelerinde demeçler yayýnlamýþlardý. Aslýnda tüm kutsal kitaplarda intihar kesinlikle yasaklandýðý halde bu açýk, kati Tanrý sözünü dinlemeyip, yoruma muhtaç, sembolik âyetleri kendi nefislerine uydurarak uygulamakta bir sakýnca görmemiþlerdi. Grubun ismi "Cennetin Kapýsý" idi ama orada hangi kapý ile karþýlaþtýklarýný Allah bilir. TOKYO METROSUNDA SARÝN GAZI 20 Mart 1995'de Tokyo metrosuna salýnan sarin gazý ile 12 kiþi ölmüþ, 4000 yolcu da zehirlenmiþti. Cinayetin arkasýnda ne bir etnik grup, ne de ekonomik, siyasi veya doktriner bir ayrýlýkçý hareket vardý. Sadece, toplum tarafýndan kendi güzel fikirleri ve deðerleri anlaþýlmamýþ bir grubun intikâm ve öç alma davranýþýndan ibaretti. Öyküsü gerçekten gönül paralayýcý... Grubun elebaþýsý kör akupunkturcu Asahara Þoko'ydu. 1980'li yýllarda Japonya'da Budizm'den esinlenen 9 düþüncelerini yaymaya baþlamýþtý. Bir yoga seansý esnasýnda manevi gücü ile havaya yükselmiþ fotoðraflarýnýn yayýnlanmasý taraftarlarýný artýrmýþtý. Budizm'in yanýsýra Hinduizm, Yoga, astroloji, Yahudi - Hýristiyan kýyamet öðretilerini de bir potada eritip "Aum Þinrikyo" ismini verdiði bir cemaat kurdu. Kendisini acýdan kurtulmuþ, kesin mutluluða ermiþ bir üstün insan diye tanýtýyordu. Parapsikolojik fenomenlerden biraz haberdar olanlar, yoga seansý esnasýnda havaya yükselmenin kutsallýkla uzaktan yakýndan ilgisi olmadýðýný, bir fizik medyumluk gösterisinin ötesinde yorumlanamayacaðýný gayet iyi bilirler. 1850'lerden sonraki yýllarda nice medyumlar bu tezahürleri göstermiþ, hiçbiri kutsallýk taslamamýþtý. Geçmiþten habersiz kiþiler ise kutsallýk iddialarýna çabucak kanýveriyorlar. Esas deðerin ahlâki davranýþlarla ölçülmesi gerektiðinin farkýna varmýyorlar. Neyse ki Japonya'daki bu grup ilk yýllarda aþýrýlýða kaçmayýp sadece mutluluk öðütleriyle yetindiðinden, saygýnlýklarý arttý. Cesaretlenip 1990'da Doðruluk Partisi adýyla seçimlere katýldýlar. Sonuç hazin. Tek bir sandalye bile kazanamadýlar. Ýþte bardaðý taþýran da bu oldu. 10 "Sen bizi tanýmazsan, biz seni hiç tanýmayýz. Sen bizi reddedersen, biz de seni reddederiz" mantýðýydý bu. Þimdi pek çok öðretiden harmanlanmýþ kokteyl'den cinayetleri güzel göstermeye sýra gelmiþti ve buldular da. "Gurunuz'un size birinin canýný almasýný buyurmasý, bu kiþinin zaten vadesinin dolduðunu gösterir" mantýðýný piyasaya sürmekte gecikmediler. Sanki Allah adýna onlar karar verici idiler yeryüzünde... Ve o çýlgýn karara sýra geldi sonunda. Öldürücü sarin gazý üretip en iþlek saatlerde Tokyo metrosunun beþ ayrý hattýnda masum insanlarýn canýný aldýlar ve çoðunu da zehirlediler. KISSALARDAN ÇIKARILACAK HÝSSELER Aramýzda yaþayan birilerine veya bir öðretiye, ya da öte âlemden bir varlýða akýl, mantýk, bilgi ve düþünce iþe karýþmadan kayýtsýz þartsýz "kör teslimiyet"le inanmanýn dramatik sonuçlarý dünyamýzda sürekli yaþanýp duruyor. Ýnsaný sinsi sinsi kiþiliksizleþtirmeye, bireysel karar verme yetisini köreltmeye, emir kulu düzeyinde donmuþ bir hayata götüren bu yanlýþ teslimiyet davranýþlarýnýn kiþisel dramlarý çok aþan nice toplumsal felâketlere de neden olduðunu yukarýdaki örneklerde gördük. SEVGÝ DÜNYASI Hele bir de adým adým yaklaþmakta olduðumuz topluca yaþayacaðýmýz bir Deccal, bir Anti-Mesih fenomeni var ki, "kör teslimiyet'in o dönemde dünya çapýnda yapacaðý büyük yýkým ve kýyýmýn yanýnda þimdiye kadar yaþananlar belki hatýrlanmayacak bile!.. O'NUN KATINDAN MI? Geçen sayýmýzda okuduðunuz Tanrý'yla konuþtuklarýný sanan anne-kýz olayýnda sehpanýn kaldýrýlmasý teklifimi varlýk onaylayýp gerçekten havalandýrsaydý tutumum ne olurdu, belki merak edersiniz. Fizik medyumluklarda benim de tanýk olduðum böyle fenomenler yaþanmýþtýr. Yani mümkün. Sehpa gerçekten havalansaydý, medyum haným ve gelen varlýðýn böyle fiziksel bir güce sahip olduklarýna kanaat getirirdim. Ama hepsi o kadar. Ýlâhî bir misyona inanabilmem için böylesi delillerin bin katý gerçekleþse, örneðin daðlar yerinden oynasa, tepeler dümdüz olsa bile asla bunlarý yeterli bir kanýt olarak kabul etmezdim. Ýlâhî misyonun delili; ancak ve ancak rengiyle, tonuyla, diliyle ve hepsinden önemlisi bir cümlede bin bir anlam taþýyan, birbiriyle uyumlu, insana ve insanlýða yücelikler sunan ilâhî mesajlar olabilir. Bunlarý derinliðine iyice inceleyerek, akýl ve mantýðýmýzla iyice tartarak, doðruluðunu deneyimlerimizle yaþayarak, eski kutsal metinlerle iliþkilendirerek ilahî misyona karar verebiliriz. Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan beri gülyüzlü iyilik habercileri aracýlýðýyla gelen bilgilerde, o devrin SEVGÝ DÜNYASI koþullarýna göre deðiþen davranýþ yöntemlerinin yaný sýra Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk kurallarý da tekrarlanýp durmuþtur. Topyekûn inceleyince her birinin, birbirini destekleyip tamamlayan, ayný yapýnýn unsurlarý olduklarýný, biri yýkýlýrken, diðerine temel vazifesi gördüðünü anlarýz. Delil ve mucizelerle deðil, ancak bunlarý görüp anlayarak O'nun katýndan geldiðine karar verebiliriz. Nitekim Hz. Muhammed döneminde Kur'an ayetlerini duyan gönlü açýk Yahudi ve Hýristiyan bilginleri eski bilgileriyle kýyaslayarak: "Bunlar da Tanrýmýz'ýn Katýndan" diyerek gözyaþlarý içinde sevince gark olmuþlardý. MUCÝZELERÝN ÝKÝ TÜR ÝÞLEVÝ VAR Peki bu durumda delil ve mucizeler inancýmýzýn temelini oluþturmayacaðýna göre peygamberlerin bunlarý insanlara sunmasýnýn anlamý nedir diye sorabilirsiniz. Kutsal Kitaplarý inceleyince bunlarýn iki tür iþlevi olduðu sonucuna varabiliriz. Örnek yerindeyse bardaða akan ilk damla ve bardaðý silme dolduran son damla gibi iþ görüyorlar. Mucizeler; ilâhi mesajla ilk karþýlaþan kiþilere, sözlere kulak vermeleri, kýymet vermeden çekip gitmemeleri, mesajlar üzerinde durup düþünmeleri için bir ilk ateþleme, ilk damla görevi yapar. Gerisi kiþinin niyetine, gayretine, aklýna, mantýðýna, bilgisine kalýr. Bir de zaten O'nun yoluna baþ koymuþ peygamber ve yardýmcýlarýnýn gönüllerinin yatýþmasý ve dönülmeyen son kararý vermeleri için 11 gösterilen mucizeler var. Bunlar da kabýn silme dolmasýný saðlayan son damla görevi yaparlar. Ýþte Hz. Ýbrahim'in, kendisine alýþtýrdýktan sonra öldürüp Yaratan'ýn gücüyle diriltilen 4 güvercin ve Ýsa'nýn Havarilerine gökten indirilen sofra mucizeleri; gönül erlerinin dönülmez yola çýkmalarý için bir start tabancasý görevi görmektedir. Artýk onlar için tek çare, tek yol; Yaradan'a teslim olmak ve O'nun çizdiði yolda insan kardeþlerine hizmet için azimle yürümektir. Sadece delil ve mucizelerle, kerametlerle inanmak isteyen düþünce tembelleri, þimdi bizlere çok yaklaþmýþ olan "Din Günü" sürecinde büyük tehlikelerle karþý karþýyadýrlar. Namazýn her rekâtýnda sürekli tekrarlanan Fatiha Suresinde "Maliki yevmiddin" (Din Gününün Sahibi) denerek o gün aralýksýz hatýrda tutulmaya çalýþýlýr. "Din Günü" nün kýyametten önceki bir gün olduðu matematik olarak kesindir. Çünkü Kuran'da Hicr Suresinde Ýblis, Yaradan'ýn ona insanlarý yoldan çýkarmak için "Din Günü"ne kadar verdiði süreyi azýmsar ve süreyi uzatmak için sonraki bir gün olan "Kýyamet Günü"ne kadar izin verilmesini talep eder. 12 Din Günü, Kýyamet'ten epeyce önce dünyada yaþanacak ve sonrasýnda gerçek "Milenyum"a, iyilik dolu uzun dünya cenneti sürecine girecektir insanoðlu. Bu, Yaradan'ýn Tevrat'ta, Zebur'da, Kuran'da (21/105) sürekli yinelediði deðiþtirilemez bir vaattir. Din Günü sorgulamasýndan sonra yaþanacak bu döneme ancak hak edenler ulaþacaktýr. Din Günü sürecinde sürçmemek, kötülük için birleþmiþlerin kervanýna katýlmamak için bugünden çok uyanýk olmamýz; doðruyu yanlýþtan ayýracak bilgilerle donanmamýz, gönlümüzü arýtmamýz gerekiyor. Ýncil'de Hz. Ýsa'nýn dünyaya ikinci geliþi sürekli tekrarlanýr. Hattâ onun insanlarýn beklemekten yorulup usandýðý ve ümitsizliðe kapýlýp iþi oluruna býraktýklarý bir dönemde, "Hýrsýz Gibi" gizlice geleceði söylenir. Hz. Muhammed'in gerçek sözlerinde ve Kur'an ayetlerinde de ikinci geliþ onaylanýr. Ancak her zamanki gibi dualite (ikilik) yasasý yine gündemde olacak, tezin karþýsýnda antitezi de bulunacak; Hz. Ýsa'nýn karþýsýna kötülerin elebaþýsý, kudretlerle donatýlmýþ bir kiþi Deccal (Anti Mesih) dikilecektir. Hz. Muhammed; insanlarý þaþýrtacak, doðru yoldan çýkartacak olan Deccal'ýn "Ölüleri Diriltmek" hünerine sahip olacaðýný söylemektedir. Sýnavýn büyüklüðünü görüyor musunuz? Bir tarafta ilâhî hikmetler, O'nun katýndan sözlerle ortaya çýkan O'nun sözcüsü; diðer tarafta, hiçbir doðru bilgi, doðru davranýþ ortaya koya- SEVGÝ DÜNYASI mayan, ancak kudretlerle gözleri kamaþtýran ve yandaþlarýný dünya nimetlerine boðan bir Yalancý, bir Anti Mesih. Ve o Deccal "Ben Allah'ým" diye de iddialar ileri sürecektir. Onun sadece mucizelerine, harikalarýna bakýp, bir insanýn ve hiç kimsenin Allah olamayacaðýný düþünüp taþýnmadan hemencecik onun peþinden koþanlar, Din Günü sürecinin sonunda, gelmiþ geçmiþ tüm insanlarýn yeryüzünde sorguya çekileceði Rahman ve Rahim olan Allah'ýn Gününde, yani Din Günü sorgulamasýnda, belâlar çukuruna düþecek olanlardýr. Nitekim Hz. Ýsa Ýncil'de, bu din günü sürecinde Deccal ve benzeri birçok yalancý yol göstericinin ortaya çýkarak harikalar göstereceklerini, mümkünse O'nun yoluna baþ koyanlarý bile saptýrabileceklerini uyararak bildirmektedir. Doðruyu eðriden ayýrmak için içi boþ yaldýzlý sözlere, gösterilen harikalar ve mucizelere deðil, davranýþlara bakýlmasý gerektiðini, "Onlarý meyvelerinden tanýyacaksýnýz" özsözüyle vurgulamaktadýr. Gerçek inanç ve teslimiyetin mucize ve keramet sahiplerine deðil; Hepimizi Sevgisinden Vareden'e, O'nun deðiþmeyen ahlâk prensiplerine olmasý gerektiðini bu söz açýkça ortaya koymaktadýr. SEVGÝ DÜNYASI 13 Yaþarken Ölmek Güngör Özyiðit, Psikolog Ölümden ne korkarsýn Korkma ebedi varsýn. Yunus Emre Buda ölürken, yanýndakiler, yaþamýný ona baðlamýþ olanlar üzgün bir þekilde aðlaþýrlar. Buda sorar onlara: - "Niye aðlýyorsunuz?" - "Az sonra seni kaybedeceðiz. Sen artýk var olmayacaksýn" derler. Buda gülümseyerek þu açýklamada bulunur: - "Ama ben kýrk senedir zaten yoktum. Aydýnlandýðým gün öldüm. Diðer yandan sonsuzluða daldým. Sonsuzluða demirlemiþ olanlar hiç ölmezler. Hep 14 var olurlar. Sizler gelip geçici zaman içinde yatay düzlemde yaþýyorsunuz. Dikey boyuta geçtiðinizde, derine daldýðýnýzda sonsuzlukla, gerçek özünüzle karþýlaþýr, öylece ölümsüzlüðe erersiniz." Hz. Muhammed de "Ölmeden önce ölünüz" diyerek zihnin yarattýðý sahte benlikten, egodan kurtulup, asýl özümüzü bulmamýz gerektiðine iþaret eder. ÖLÜME GÜLEBÝLMEK Hallac-ý Mansur öldürülürken gülmeye baþlar. Ona "Deli misin, niye gülüyorsun?" diye sorduklarýnda þu yanýtý verir: "Siz baþka bir þeyi öldürüyorsunuz. Tanrý olduðumu söylediðim için beni cezalandýrmak istiyorsunuz. O zaman varýn beni cezalandýrýn. Fakat neden bu bedeni cezalandýrýyorsunuz? Bu zavallý bedenin suçu ne? Bu durum, suç iþlediði için, o insanýn evini cezalandýrmaya benziyor. Ben iþte buna, buradaki tuhaflýða gülüyorum." SEVGÝ DÜNYASI yim' diyen, biri kendi varlýðý, diðeri Allah'ýn varlýðý olmak üzere iki varlýk ortaya sürmüþ olur. Ne var ki, 'Ben Hak'kým' diyen, kendi varlýðýný yok ettiði için, En-el Hak diyor. Yani 'Ben yokum, hepsi O'dur, Allah'tan baþka varlýk yoktur. Ben yalnýzca yokluðum, 'Hiç' im'' diyor. Bu sözde alçakgönüllülük daha fazla mevcut deðil midir? Ne yazýk ki, halk bunun mânâsýný anlamýyor." Tasavvufun esasý budur: "Sen yoksun Allah var." En temel yanýlsama ise þudur: "Ben varým; öyleyse Tanrý nerede?" Ego olarak sen varsan, Tanrýyý asla göremezsin. Ego'nun varlýðý sendeki Tanrý'ya perde olur. Hallacý Mansur derinindeki benliði bulduðunda, orada Tanrý'yý görür de "En-el Hak - Ben Tanrýyým" der. Onu anlamazlar ve öldürürler. Çünkü onlar ego dünyasýnda yaþýyorlardýr. Ego onlarýn gözlerini baðlamýþtýr. Gerçeði görmezler. Bilindiði gibi Hallac-ý Mansur, Allah aþkýyla yanýp tutuþarak, içindeki egoyu yok edip, her þey O, yani Allah'týr der. "En-el Hak" dediði için de iþkence edilerek öldürülür. Oysa Mevlâna "Fihi Mâfih" eserinde "En-el Hak" hakkýnda þunu yazar: Ayný hal Beyazýt-ý Bestami'nin de baþýna gelir. O ermiþ kiþiye sorarlar: "Sen kimsin?" O "Ben, beni yýllar önce kaybettim. Onu ne kadar aradýmsa o kadar az buldum" der. Tekrar "Sen kimsin?" diye sorduklarýnda "Hýrkamýn altýnda Allah'tan baþkasý yok. Benimle birlikte Tanrý'dan baþka kimse yok. O yüzden 'Sen kimsin' sorusu anlamsýz. Ben yokum, Tanrý var" cevabýný verir. "En-el Hak (Ben Hak'kým) demeyi büyük bir iddia sanýyorlar. Halbuki bu büyük bir alçakgönüllülüktür. Bunun yerine 'Ben Hak'kýn kuluyum, kölesi- Sufizm yoðun aþkýn, Tanrý ile var ve bir olmanýn yoludur. Beyazýt'ýn çile hayatý üç dönem sürer. Birincide dünyadan vazgeçer, ikincide öbür SEVGÝ DÜNYASI dünyadan ve üçüncüde kendinden vazgeçer. DÜÞÜNCE, DÜÞÜNCEYLE SINANIR Zerdüþt bir yerde, ateþle tutuþturulmuþ odunlarýn etrafýna toplanmýþ olan bir kalabalýk görür. Aralarýna katýlýr. Ve "Niye bu ateþi yaktýnýz?" diye yüksek sesle sorar. Kalabalýktan sesler yükselir: "Kim bu adam?" "Zerdüþt" der garip ve gezgin adam. Bunun üzerine "Bilge Zerdüþt'e selâm olsun" derler. Zerdüþt beyazlar giyinmiþ genci göstererek "Kim bu genç?" diye sorar. Ve þu cevabý alýr: "Bu gencin günahkâr olduðu söyleniyor. Doðru olup olmadýðýný sýnamak için ateþ deneyin- 15 den geçecek!" Zerdüþt "Sizler ateþin yakýcý olduðunu bilmiyor musunuz?" sorusuyla kalabalýðý uyarmak ister. Ve þöyle bir konuþma geçer Zerdüþt'le kalabalýk arasýnda: "- Bilge Zerdüþt, bakýr sýnamasýndan yüzakýyla çýkmadý mý? - Düþünceyi düþünceyle sýnamak gerek, bedenle deðil. Beni düþüncelerle sýnayacak yerde, bedenle sýnadýlar... - Evet ama, eritilmiþ bakýr bedenimizi etkilemedi, serin su gibi akýp gitti... Böylelikle haklý olduðunuzu herkes gördü, þah bile... - Eritilmiþ bakýr vücuduma su gibi deðil, eritilmiþ bakýr gibi indi, neredeyse ölecektim. Göðsüme döktüklerinde nasýl acý çektiðimi ben bilirim... 16 - Ama bizler öyle duymadýk... - Hayýr, o iþ bildiðiniz gibi olmadý. Ben bilgelikten dem vurdum, onlar bedenimi sýnadýlar. - Ýnsanlarýn doðru söyleyip söylemediklerini ateþle sýnanmayý bizler atalarýmýzdan öðrendik... - Ben de iþte bunun için boþ inançlarý deðiþtirme göreviyle gönderildim. Siz hiç ateþ içinden geçen birilerini gördünüz mü? - Hayýr görmedik. - Analarýmýz, babalarýmýz gördü mü? - Hayýr, onlar da görmedi; ama daha eskiler görmüþler.. SEVGÝ DÜNYASI Ardýndan þunu da ekler: "Bilge veya cahil, masum veya günahkâr güçlü ya da zayýf, zengin ya da fakir farketmez. Ateþ herkesi yakar, su da söndürür. Sonra beyazlara bürünmüþ genci göstererek þöyle der: "Bu gencin eðer bir suçu varsa, buna yargýçlar karar verecek. Suçsuzsa aklanacak, suçluysa cezasýný çekecek. Ateþ yalnýzca aydýnlatýr, ýsýtýr ve yakar, onun doðasý budur. Ýnsanlarýn suçlu ya da suçsuz olduðunu ateþ deðil, yargýç belirler." KADER VE ÖZGÜRLÜK Ateþin yanýnda durduðu için yüzü ter içinde yaþlý Mobed kalabalýðýn sözcüsü olarak bir ricada bulunur: "Ey bilgeler bilgesi Zerdüþt, izin ver de genç ateþ deneyinden geçerek doðruluðunu kanýtlasýn!.." Zerdüþt, kalabalýðýn önyargýsýný kýrmak için, baþka bir yol dener ve kalabalýða sorar: "Burada iyiliðine, dürüstlüðüne hepinizin kefil olacaðý kim var?" Hep bir aðýzdan "Keyvan" diye baðýrýrlar. Zerdüþt, Keyvan'ý çaðýrmalarýný söyler. Keyvan gelir, bilge Zerdüþt onun elini ateþe uzatmasýný buyurur. Keyvan'ýn elini uzatmasý ile "Yandým" diye geri çekmesine herkes tanýk olur. Baþka denemek isteyen olup olmadýðý sorulur. Kalabalýktan çýt çýkmaz. Ve Zerdüþt taþý gediðine koyarak dersini verir: "Gördüðünüz gibi ben ateþ yakar diyorum. Nasýl ki su söndürüyorsa, ateþ de yakar. Demek istediðim sadece bu!" Kaderimiz önceden mi belirlenmiþtir; yoksa kaderimizi kendimiz mi yaratýrýz? Bin yýllardýr tartýþýlan bir konudur bu. Yani geleceðimizi belirlemede ne derece özgürüz? Sufi Cüneyd'e bir adam, önceden belirleme, kader, kýsmet ve insanýn özgürlüðüne dair bir soru sorar. Öðrenmek istediði þudur: "Ýnsan her istediðini yapmakta tamamen özgür müdür?" Cüneyd "Bir bacaðýný kaldýr" der adama. Adam sað bacaðýný kaldýrýr. Sonra ötekini de kaldýrmasýný söyler Cüneyd. Adam þaþkýn ve de kýzgýndýr: "Benden saçma þeyler istiyorsun. Ýki bacaðýmý birden nasýl kaldýrabilirim?! Bu yaptýrdýðýnýn benim sorumla ne ilgisi var?" Sufi Cüneyd cevap verir: "Sorunun cevabýný kendi bedenin üzerinde gösterdin. Ama anlamadýn. Anlaman SEVGÝ DÜNYASI gereken þu: 'Sana bacaklarýndan birini kaldýr' dediðimde, saðý da solu da tercih etmekte özgürdün. Bunu kimse önceden belirlemiyordu. Sen sað bacaðýný kaldýrmayý seçtin. Fakat bir kez saðý seçmiþ olduðundan, artýk solu seçemezdin. Sað bacaðýný kaldýrma özgürlüðü, diðer yandan sol bacaðýný kaldýramama baðýmlýlýðýna dönüþtü. Yani insan yarý özgür, yarý baðýmlýdýr. Ama öncelikle özgürdür. Özgürlüðü kullanma biçimi ilk baþta elinde. Ne var ki, onu þu veya bu þekilde kullandýktan sonra, sonuca baðýmlý olursun. Böylece her özgür eylem sorumluluðu da beraberinde getirir. Seçim senin özgürlüðün, sonuçlar ise sorumluluðundur." ''Bizim Celselerimiz''de insanýn hem baðlý, hem de özgür olduðu þu þekilde anlatýlýr: "Ve siz aklýnýzla hür ve üç yerinizden baðlýsýnýz þimdi. Aklýnýz, O'nun genel emrinin detaylarý için lâzýmdýr size. Çünkü siz, genelin içindeki detaylarý deðiþtirebilirsiniz. O'nun genel emri, sadece her þeye "Ol" deyivermektir. Ve iþte o çizgi, sizin "kader" dediðiniz þeyin baþlangýcýdýr þüphesiz. Siz üç yerinizden baðlýsýnýz. Birincisi: Ýlk programda varolmanýzdýr, siz bilmeden. Ýkincisi: Emir vermediðiniz halde çalýþan organlarýnýzdýr, siz bilmeden. Üçüncüsü: Her zaman bir çekime tabi olduðunuz- 17 dur, siz bilmeden. Ve siz aklýnýzla her detayda hayýrlý iþ yapabilirsiniz. Siz O'nu bilmekte, anmakta devam ediniz." HZ. HASAN'IN SINANMASI Kûfe Vadisinde bir bedevi, Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hasan'a, babasýna ve anasýna hakaret etmeye baþlar. Hz. Hasan, bedeviye: "Bir ihtiyacýn mý var, sýkýntýn nedir?" diye sorar. Bedevi onu duymazdan gelerek baðýrýp çaðýrmaya devam eder. Bunun üzerine Hz. Hasan bedeviye bir miktar para verir ve "Baðýþla bizi, elimizdeki bu kadar. Daha çok olsaydý, onu da verirdik" der. Bunu duyan bedevi, bu yüce gönüllülük karþýsýnda "Tanýklýk ederim ki sen gerçekten bir peygamber torunusun. Ben buraya neslin ile senin birbirinize uyumlu olup olmadýðýnýzý sýnamaya geldim" diyerek niyetini açýklar. Hz. Hasan peygamberin yolunu izleyerek, karþýsýndakinin gönlünü fethederek sýnavdan yüz aký ile çýkar. SEVGÝ DÜNYASI 18 SÜLEYMAN PEYGAMBER'ÝN ADALETÝ Her ikisinin de birer oðlu olan iki kadýndan birinin oðlunu yolda kurt kapar. Evladýný kaybeden kadýn diðerinin çocuðunu alarak sahiplenir. Peygamber kral Süleyman'ýn huzuruna vardýklarýnda, her iki kadýn da bebeðin kendisine ait olduðunu iddia eder. ANNELÝK ÖRNEÐÝ Annesi, hep almaya alýþmasýn, vermeyi ve o yolla mutlu olmayý öðrensin diye evladýna evle ilgili ufak tefek sorumluluklar verir. Çocuk bu ödevleri güzelce yerine getirir.. Bir süre sonra annesine üzeri yazýlý bir kaðýt uzatýr. Anne kaðýtta yazýlanlara göz gezdirdiðinde þunlarý görür: Çimleri biçtiðim için 10 lira; Bu hafta odamý temizlediðim için 5 lira Alýþveriþe gittiðim için 2 lira; Küçük kardeþime baktýðým için 2 lira; Çöpü döktüðüm için 1 lira; Bahçeyi temizlediðim için 2 lira; Ýyi bir karne getirdiðim için 5 lira; Toplam borç 27 lira Küçük bebek konuþacak, kimin annesi olduðunu söyleyecek durumda deðildir... Hz. Süleyman kadýnlarý, dinledikten sonra "Bana bir býçak getirin! Çocuðu ikiye ayýrýp, iki kadýn arasýnda paylaþtýrayým" der. Bebeði kucaðýnda tutan kadýnýn hiç kýlý kýpýdamaz. Umursamaz bir halde gülümser. Öteki ise üzüntüden çýlgýna döner ve "Aman yapmayýn! Bebeði bu kadýna verin, yeter ki bebek yaþasýn" der. Kadýnýn bu sözlerinden ve beden dilinden gerçek annenin kim olduðu anlaþýlýr ve bebek ona verilir. Öylece Hz. Süleyman'ýn yaman bir sýnamasýyla adalet yerini bulmuþ olur. Anne, parayý alma umuduyla kendisine bakan oðlunu sevgi ile süzer ve kaðýdýn arka tarafýný çevirip, bir liste de o hazýrlar: Seni dokuz ay karnýmda taþýdým, Bedava; Hasta olduðunda baþýnda bekledim, Bedava; Geceler boyu uykusuz kaldým, Bedava; Sütümle seni emzirdim, Bedava; Altýný temizledim, Bedava; Yemeðini hazýrladým, Bedava; Giysilerini yýkadým, ütüledim Bedava Oðlu, annesinin listesini okuyunca gözleri yaþla dolar. "Anneciðim seni seviyorum" dedikten sonra, kaðýda büyük harflerle þunu yazar: "HEPSÝ ÖDENMÝÞTÝR." Annelik, içinde koruyuculuðu, vericiliði, fedakârlýðý barýndýran uygulamalý bir sevgi eðitimidir. Rehber varlýðýn dediði gibi, böyle koþulsuz bir sevginin ücreti yoktur. Ve sevgi iþte onun için güzeldir!.. Her þey... Hiçbir þey... Mumum ben, aleviyim ben mumun... Alevi görenim... Ateþe koþan dumanýyým tütsünün, ve kokusuyum tüm odayý saran... Kokuyu alaným... Kulaðýma gelen müziðim ben, ve aslýnda kalbimde çalan... Þarkýyý söyleyenim... Dinleyenim... Duyan... Berrak, dingin, suyum ben... Bardaðýyým ben suyun... Bardaðý kýraným ve içinden akan; yayýlan, durmadan... Dünyanýn kalbinde büyüyen o taþým... Ve kristal, o taþýn içinde milyarlarca yýldýr oluþan... Ve o kristalin dilini bilip konuþan... Ýnciyim ben, denizin en derininde açýlan bir midyenin içinden çýkan... Midyeyim ve o midyeyi açan... Ýncilerin bir bir dizilerek oluþturduðu kolyeyim ben... Ve o incileri dizenim... Ve boynuma takýp, bu köprüyü taçlandýran... Kartalým ben, yükseklerde uçan... Ve o kartalýn yere düþmüþ tüyüyüm, yere inmiþ bir meleðin önünde duran... Havayým ben, solunan... O havayý soluyan... Bunlarý yazan elim... Kalemim elin yazýðý... Yazýlan sayfayým... Ve okunan, ve okuyan... Düþünenim... Hissedenim... Aðlayaným... Gülenim... Kutlayaným yaþamý... Ben yaþayaným... Þükredenim yaþadýklarýma... Yaþadýkça bilenim... Sevenim ben ve sevilenim... Her neysem, sadece sevgidenim aslýnda... Ben Benim... Ben ben deðilim ama... Hiçbir þey deðilim ben... Ve her þeyim ayný anda... Bir olan içimde, Bir olanýn içinde, Bir olana yürüyenim... Varlýðýmýn varoluþa hediyesiyim... Aveline SEVGÝ DÜNYASI 20 "Tanrýnýn hakikatiyle konuþtuðunuzda, O'nun ýþýðýyla konuþmuþ olursunuz." Stephen Turoff Ýstanbul’daydý Nelda Bayraktar Stephen Turoff adýnýn psiþik þifayla olan baðlantýsýný ilk kez duyduðumuzda bundan aylar önceydi. Taksim'de bulunan Bilgi Paylaþým Merkezi'ne geldiðini ve yüzlerce hastaya þifa daðýtýp, psiþik ameliyatlar yaptýðýný iþittiðimizde, konunun kendisiyle yýllardan beri yoðun bir þekilde ilgili ve bilgili kiþiler olmamýza raðmen þaþýrmýþ ve heyecanlanmýþtýk. Derken Stephen Turoff'un psiþik ameliyatlar konusunda oldukça yetkin bir isim olduðunu öðrendik: Modern bir þifacý, öðretmen, rahip, filozof, hayýrsever ve mistik olan Stephen Turoff'un, 25 yýldýr dünyanýn dört bir yanýndan gelerek þifa almak isteyenlere kapýlarýný açtýðý, Londra yakýnlarýnda Chelmsford'da ismi Danbury Þifa Kliniði olan bir merkezi vardý. SEVGÝ DÜNYASI Turoff' böyle bir mucizeyi nasýl ortaya koyduðuyla ilgili olarak þunlarý söylüyordu: "Ben sadece Tanrý'nýn ellerinin aracýsýyým ve bana üst boyutlardan doktor, operatör ve de þifacý olan 18 tane Ruhsal Rehber yardýmcý oluyor. Onlar için fiziksel beden, atom altý parçacýklardan oluþan bir bütündür." Turoff, yaptýðý operasyonlarda vücudun içinde ileride tümör ya da kan pýhtýsý gibi sorun yaratabilecek olan oluþumlarý çýkarmaktadýr. Hücrelerin içersindeki atom altý enerjiyi deðiþtirerek çalýþmakta olduðunu söylemektedir. Biz sadece uzay zaman boyutunu gördüðümüz ve Turoff'un çalýþtýðý boyutlarý göremediðimiz için onun çok çabuk çalýþtýðýný algýlarýz. Onun þifa seanslarý çok uzun sürmez, hastalarý ile bazen beþ dakika bazen daha fazla çalýþýr. Turoff çalýþmalarýnýn geleneksel týbbi tedavi yöntemlerinin bir tamamlayýcýsý olduðunu ifade etmekte ve hastalarýna, doktorlarýnýn uyguladýðý tedavi yöntemlerine doktorlarýnýn gerekli gördüðü süre boyunca devam etmelerini tavsiye etmektedir. Arkadaþlarý en sonunda Stephen Turoff'u, o meditasyon yaparken, bilim adamlarýnýn onun beyin dalgalarýný ölçmelerine izin vermesi konusunda ikna etmiþler. Bizler normal bilinç halindeyken beyin dal- 21 galarýmýz beta, dinlenirken alfa, derin uykuda iken teta, ölüme yakýn durumlar ve komada iken ise deltadýr. Turoff'un beyin dalgalarý ve aurasý ölçüldüðünde ortaya inanýlmaz bir sonuç çýkmýþ. Uzmanlar "Bu mümkün deðil!" demiþler. "Meditasyon yaparken beyin dalgalarýn delta ve auran bembeyaz, sen bedeninde deðilsin." Turoff büyük bir mutlulukla "Hayýr" demiþ, "Bedenim benim içimde!" Turoff'un 2010 tarihinde Slovakya'da yaptýðý þifa seansýnda hazýr bulunanlar, onun iletiþime geçtiði bu güçlü þifa enerjisiyle, bulunduðu ortamý mucizevi þekilde aydýnlattýðýna tanýk olmuþlardý. Olaðanüstü þifa seansý esnasýnda hazýr bulunanlar tarafýndan çekilen bazý fotoðraflar, onun þifadan önce ve þifa çalýþmasýna baþladýðý an ilâhi enerji ile nasýl bütünleþtiðini ve etrafýný nasýl ýþýttýðýný gözler önüne seriyordu. Turoff, büyük bir tanrý sevgisi ile doðduðunu söylemektedir.Tanrýdan sonsuz bir sevgi olarak söz etmekte ve onunla iletiþimde iken mutluluk dolu olduðunu belirtmektedir. Sürekli bu derece sevgi ile dolu olmak son derece güçlü ve iyileþtiricidir. Aslýnda bizler 1983 yýlýnda Stephen Turoff'la tanýþarak kendisine psiþik operasyon yapýlmýþ ve inanýlmaz 22 derecede fayda saðlamýþ birisinin yaþadýklarýný dinlemiþ ve çok etkilenmiþtik. Bu kiþi, arkadaþlarýmýzdan birinin dünürü olan ve Ýngiltere'de yaþayan Nadiye haným idi. Onun, Turoff'dan þifa alýrken yaþadýðý ilginç bir olay hepimizin dikkatini çekmiþ, onun hakkýndaki duygu ve düþüncelerimizin olumlu biçimde etkilenmesine neden olmuþtu. Bu haným, hayatýný aniden kaybeden erkek kardeþine duyduðu acýyla feci þekilde sarsýlmýþtý. Kendini bilmez bir halde merdivenlerden inmeye çalýþýrken ayaðý kaymýþ ve yuvarlanmýþtý. Barsaklarý birbirine dollanmýþ ve karnýndan bir ameliyat geçirmiþti. Ameliyat sonrasý dayanýlmaz aðrýlarý vardý ve dizlerinin üzerinde oturarak uyuyordu. Bu aðrýlarýna doktorlar bir çare bulamamýþlardý. Bunun üzerine SEVGÝ DÜNYASI Stephen Turoff'tan son bir çare olarak yardým almaya karar vermiþti. Turoff'un kendisine psiþik operasyon yaptýðý þifa sýrasýnda ona "Odada bir bey var ve size aldýðý kolyeyi neden takmadýðýnýzý sormamý istiyor" diye söylemiþti. Bu haným, Turoff'un daha önce haberinin olmadýðý bir olayý kendisine nakletmesi karþýsýnda þaþýrmýþ, gelen kiþinin ölen aðabeyi olduðunu hemen anlamýþtý. Ve cevap olarak "Zincirinin kopuk olduðu için takmadýðýný" söylemiþti. Bunun üzerine aðabeyi o zinciri onarýp takmasýný istemiþti kendinden. Nadiye haným o gün Turoff'un yaptýðý operasyondan inanýlmaz derecede rahatlamýþ olarak çýkmýþ ve o andan itibaren bütün aðrýlarýndan kurtulmuþtu. Bu olay bizde, Stephen Turoff hakkýnda çok olumlu bir izlenim oluþmasýna neden olmuþtu. Geçen sene Türkiye'ye geldiðinde ise bel fýtýðýndan dolayý senelerdir ýstýrap çeken ve yürümesi gittikçe zor bir hal alan baþka bir arkadaþýmýz ise Stephen Turoff'un fýtýklarýný tek tek ameliyat etmesinin ardýndan bu sorunundan tümüyle kurtulmuþ, üstelik bir ay sonra çektirdiði Emar görüntüsünde fýtýklarýndan eser kalmadýðý doktoruyla da kanýtlanmýþtý. Ýþte bu düþünce ve izlenimlerle, 2 Nisan 2011 günü pek çok arkadaþýmýzla birlikte Bilgi Paylaþým Merkezinin yolunu tuttuðumuzda SEVGÝ DÜNYASI neler yaþayacaðýmýzý tahmin etmemize raðmen, gerçek deneyimin bambaþka bir þey olacaðýný hissedebiliyorduk. Stephen Turoff, tamamý turuncu renkten oluþan bir giysi giymiþ, baþýna da bir bandana takmýþtý. Upuzun bir boyu vardý. Seansýn yapýlacaðý salondan, hoþ bir müzik sesiyle birlikte mistik çaðrýþýmlar yaptýran tütsü kokusu geliyordu. Salonda dört adet muayene masasý duruyordu. Bu da her seferinde dört kiþinin içeriye alýnacaðýný iþaret ediyordu. Turoff'un yaptýðý þifalarý ve psiþik operasyonlarý yakýndan izleme fýrsatýný da bu nedenle elde edebilecek idik. Çok kýsa bir zaman sonra, sýra bize geldiðinde Turoff'un el çabukluðuyla iþini bitirdiðine, bazýlarýmýzýn aðzýna, gözüne þifalý bir su döktüðüne, kimimize psiþik operasyon yaparken, kimimize yalnýzca elleriyle þifa verdiðine tanýk olduk. Seansýn en heyecanlý bölümü elbet ki Turoff'un küçük bir parça havlu üzerine yaydýðý bistüri, makas ve çeþitli aletlerle kansýz ameliyat yapmasýný izlemekti. Ellerini son derece seri hareketlerle kullanýyor, gereken bölgeye giriyor ve içeriden çýkardýðý þeyi (kitle veya baþka bir þey) yanýnda duran çöp kutusuna atýyordu. Sonra da bir parça suyla ameliyat bölgesini sývazlýyor ve 23 bize kalkmamýzý söylüyordu. Kiþi ilk baþta hafif bir sýzý duyuyor ancak bu hemen geçiyordu. Kiminde operasyonun izi kýrmýzý bir çizik ve kabarýk kýrmýzý dikiþ izleri olarak görülebiliyordu. (Kimileri bu izlerin birkaç gün geçtikten sonra tümüyle yok olduðunu, kimileri ise ameliyat yerlerinin bir hafta boyunca aðrýdýðýný söyleyerek, bedenlerinde bir aðýrlýk, yorgunluk hissettiklerini veya baþlarýnýn aðrýdýðýný bildirdiler daha sonra) Operasyondan sonra görüþtüðümüz kiþilerin çoðu büyük bir þaþkýnlýkla þifa bulduklarýný ve dertlerinden kurtulduklarýný söylediler. Kimiyse arzu ettiði biçimde þifa bulamadýðýný belirtti. Ancak kendilerine bu tarz þifalarýn ve operasyonlarýn etkilerinin birkaç ay içinde ortaya çýkacaðý söylenince biraz sabredip, neticeyi görmeyi bekleyeceklerini söylediler. Turoff, kendisiyle yaptýðýmýz röportajda da söylediði gibi, esas þifa verenin Tanrý'nýn kendisi olduðunu ve iyileþmesine izin verilenlerin iyileþtiðini, bu nedenle kendisinin yalnýzca bir aracý olduðunu yineliyor. Bu nedenle, kimin gerçekten iyileþip, kimin iyileþmeyeceðini yalnýzca Tanrýnýn kendisi bilebilirdi. Kiþi þifa almayý yeniden deneyebilirdi ve üstelik bunu istediði sýklýkta da yapabilir ve belki de beklediði þifaya O'nun izniyle daha sonraki bir seferde kavuþabilirdi. SEVGÝ DÜNYASI 24 Ayný gün Stephen Turoff'tan dergimize bir röportaj vermesini rica ettiðimizde, dileðimizi geri çevirmedi ve bize zaman ayýrdý. Emine Kayserilioðlu'nun çevirmenliðinde, Nihal Gürsoy'un sorularý sorduðu, Þule Kayserilioðlu ve Nelda Bayraktar'ýn da katýlýmlarýyla minik bir röportaj yaptýk onunla. Aþaðýda bu röportajý okuyacaksýnýz. Stephen Turoff'a, bize bu ilginç deneyimi yaþatmýþ olmasýndan dolayý teþekkür ediyor, onun aracýlýðýyla gelen bu þifanýn tüm insanlar için hayýrlý olmasýný diliyoruz. “Kendimi bildim bileli Tanrý'ya karþý yoðun bir sevgi ve aþk hissettim. 20'li yaþlarýmda bu iþe baþladým. Ondan önce de bolca meditasyon yapýyordum.” “Ben tam bir eylem gerçekleþtirmiyorum. Bunu yapan ve gerçekleþtiren Allah'týr. Yapýlan þeyin meyvesi Allah tarafýndan gelir, ben eylemin yalnýzca tanýðý ya da þahidiyimdir.” SEVGÝ DÜNYASI Nihal Gürsoy: Bizler þifaya inanýyoruz, siz bu þifayý hangi yolla gerçekleþtiriyorsunuz? Hangi metodlarla þifayý saðlýyorsunuz? Stephen Turoff: Binlerce kitapta ve dergide bu konuyla ilgili bilgiler yazýlmýþ ve söylenmiþtir. Hep ayný þekilde söylenmiþtir, bunu sizler de biliyorsunuz. Söylenecek yeni bir þey yok bu nedenle. Ancak ben size konu hakkýnda bir röportaj (interview) deðil, içsel bir görüþ, içten gelen bir içerik (innerview) sunacaðým. NG: Bunu açýklayabilir misiniz? Emine Kayserilioðlu: "Bu, geleneksel þekilde soru sormak ve cevabýný almak gibi deðil. Bunu daha derine inen bir iletiþim olarak görebilirsiniz" demek istiyor. NG: Kendisi Ýngiltere'deki evinde ilk önceleri þifalar yapmýþ, daha sonra bir merkez açmak istemiþ ama sanýrým evi yanmýþ, derken kendisine bir merkez açmýþ, þu anda þifalarýna orada mý devam ediyor? Evinin yanmasýný neye baðlýyor acaba? Stephen Turoff: Evet 5-6 yýl önce merkezi taþýdým. Bir aþram (ruhsal çalýþmalarýn ve törenlerin yapýldýðý yer) açtým. 25 Stephen Turoff: Hayýr, ben zaten 40 yýldýr þifa veriyorum. NG: Peki nasýl baþlamýþ, kendisinde böyle bir þeyin geliþtiðini nasýl hissetmiþ? Stephen Turoff: Sanýrým ben çok küçükken baþladý. NG: Ama ilk nasýl hissetmiþ? Stephen Turoff: Kendimi bildim bileli Tanrý'ya karþý yoðun bir sevgi ve aþk hissettim. 20'li yaþlarýmda bu iþe baþladým. Ondan önce de bolca meditasyon yapýyordum. NG: Ama o küçük yaþlarda baþladým dediði zamanlarda da þifa veriyor muydu acaba? Þifa yeteneðinin o zamanlar farkýnda mýydý, yoksa ilk kez 20'li yaþlarda mý vermeye baþladý? Stephen Turoff: Ýçimden emindim ve biliyordum böyle bir yeteneðimin olduðuna ama esas 20 yaþýndayken baþladým þifa vermeye. NG: Peki ilk þifasýný nasýl vermiþ acaba? Stephen Turoff: Bir köpeðe þifa vermiþtim. NG: Kendi köpeði miymiþ? NG: Yani Tanrý'nýn kendisinden böyle bir merkez açmasýný istediðine mi inanýyor? Stephen Turoff: Hayýr, bir arkadaþýmýn köpeðiydi. 26 NG: Ooo!, Çok enteresan. Þifa verirken baþka varlýklardan ve meleklerden de yardým alýyor mu acaba? Yoksa direkt Tanrý'dan mý alýyor? Stephen Turoff: Önce size felsefemi anlatmaya çalýþayým. Ben tam bir eylem gerçekleþtirmiyorum. Bunu yapan ve gerçekleþtiren Allah'týr. Yapýlan þeyin meyvesi Allah tarafýndan gelir, ben eylemin yalnýzca tanýðý ya da þahidiyimdir. NG: Yani yalnýzca aracý olduðunu söylüyor. Peki þifanýn gelip gelmediðini hissediyor mu hasta üzerinde? Stephen Turoff: O an benim odaklandýðým sadece Yüce Tanrý olduðu için ben baþka bir þey hissetmiyorum. Yapýlan eyleme ben müdahale etmiyorum. NG: Gelen kiþinin rahatsýzlýðýný, hastalýðýný söyleyip söylememesi onun açýsýndan her hangi bir önem teþkil ediyor mu? Kendisi görüp fark edebiliyor mu? Yoksa hastanýn yönlendirmesine ihtiyacý oluyor mu? Stephen Turoff: Hayýr fark etmiyor. Hastanýn bu iþe inanýp inanmamasý da önemli deðildir. Tanrý hakikatin kendisidir. NG: Hastanýn rahatsýzlýðýnýn nerede olduðunu söyleyip söylememesi önemli mi peki? Bu soru tam cevaplanamadý sanýrým. SEVGÝ DÜNYASI Stephen Turoff: Bazýlarý bunu söyleyerek bir nevi rahatlýyor. Bazýlarý da söylemelerine gerek kalmadan þifayý alýyorlar. Yani hiç fark etmiyor. Bana istedikleri bir þey için deðil, ihtiyaçlarý olan þey için geliyorlar çünkü. NG: Zaten biz inanan kiþiler olarak, bunun böyle olduðunu biliyoruz. Ayrýca kendisine teþekkür ediyoruz bu konuda. Neden turuncu renk giyiyor, hep böyle turuncu mu giyiyor? Stephen Turoff: Enerji rengi olduðu için. NG: Bugün bu enerjiye ihtiyaç duyduðu için mi? Bu nedenle olabilir mi? Stephen Turoff: Ben iki renk kullanýrým. Turuncu ve pembe. SEVGÝ DÜNYASI 27 Þule Kayserilioðlu: Konuþmalarýnda da beyaz giyiyor. NG: Yani kiþi istediði sayýda þifa alabilir mi demek istiyor? Stephen Turoff: Genelde giydiðim beyaz renk bile pembeye dönüþtüðü için, pembe giymeye baþladým. Stephen Turoff: Ýstediði kadar þifa alabilir. NG: Beyazlarý pembeye dönüþüyor, ilginç. Peki Tanrýyý nasýl bir güç olarak hayal ediyor? Tanrý imajinasyonu ve baðlantýsý nasýl? Stephen Turoff: Þu an O'nunla konuþuyorum zaten. NG: Evli misiniz? Stephen Turoff: Neden evlenmek istersiniz? Çünkü sizi sevecek birisinin aþkýna yani sevgiye ihtiyaç duyarsýnýz. Yani sizin ihtiyaçlarýnýzý karþýlayacak bir sevgiliye ihtiyaç duyarsýnýz. Ama sevgililerin çoðu daha çok ne istediðinizi karþýlamaya çalýþýrlar, neye ihtiyacýnýz olduðunu deðil. Yüce Tanrý ise size gerçekten ihtiyacýnýz olan þeyleri verir. NG: Bizde þifa yeteneði yok ama biz de Tanrý'yý çok seviyoruz. Stephen Turoff: Ben þifacý deðilim. Þifacý olan Tanrý'dýr. NG: Bir kiþi istediði sýklýkta þifa alabilir mi? Stephen Turoff: Tanrýya sýnýrlama veya kýsýtlama getirebilir misiniz ki? Bu sýnýrsýz bir þeydir. ÞK: Bir de ben bir þey sormak istiyorum. Evvelki hayatlarýný biliyor. Sanýrým önceki hayatýnda Slovenya'da yaþamýþ. Orada bir kilisenin gün ýþýðýna çýkmasýna yardýmcý olmuþ gördüðü vizyonlarla. Sanýrým oraya da gidip þifa veriyormuþ. Bunlardan bahis edebilir mi? Orada da bir kliniði var sanýrým. Çünkü evvelki hayatýyla bir baðlantýsý varmýþ buranýn. Stephen Turoff: Evet orada bir merkezimiz var. Konferanslar veriyorum. Yoga ve meditasyon öðretiyorum. Çok güçlü bir yoga tekniði öðretiyorum. Geçmiþ hayatým çok ilginçti. Slovenya'ya ilk kez gittiðimde orada daha önce yaþamýþ olduðumu derinden hissettim. Genel anlamda geçmiþ hayatlar eskide kaldýklarý için pek de bir anlam ifade etmezler benim için. Ancak bu çok güçlüydü. Burada bir evde deðil de bir maðarada, aslýnda bir kilise olan maðarada yaþadýðýmý hissettim. Sonunda benim anlattýðým maðara bulundu orada. Meðerse bir hikaye anlatýlýrmýþ, o maðarada Tanrýyý arayan bir çocuðun yaþamýþ olduðu söylenirmiþ. Bu maðarada iki sene yaþayan çocuða sonunda Tanrý, dýþarýya çýk ve insanlarý iyileþtirmeye baþla demiþ. Çocuk maðaradan dýþarýya çýktýðýnda karþýsýna çýkan ilk þey 28 SEVGÝ DÜNYASI bir yýlan olmuþ. Üzerine hemen haç iþareti çizmiþ ve yýlan ölmüþ. Ona Aziz Sub Serb demiþler. Bunu Internet üzerinden de araþtýrabilirsiniz. Bir keresinde bir seansta elimde bir kitap vardý. Aniden kitap kayboldu ve yerinde bir alev belirdi, alev ise bir kobra þeklini aldý. Orada Shiva enerjisi aldým. Ayný seansta elimden bal akmaya baþladý. Ayrýca orada duran su gül suyuna dönüþtü. O maðarada 1800 yýl önce yaþamýþým. NG: 2012 yýlý ve Türkiye ile ilgili bir görüþü veya bir vizyonu var mý? NG: Þifa verirken sanki boyu uzuyor diye yorumlar alýyor mu hiç? Güneþ, ay, yýldýzlar ve varedilen her þey diþidir. Ama sürücü Tanrý'dýr. Bir arabanýz vardýr, bir gün onu deðiþtirmek istersiniz, þansýnýz varsa yeni bir araba alýrsýnýz. Araba deðiþtiði halde sürücüsü yine sizsinizdir. Araba kutsal anadýr. Ama sürücüsü daima Tanrýdýr. Gerçek budur. Eðer zihniniz ve ruhunuz sadece Tanrý'ya odaklanmýþsa, baþka neye ihtiyaç duyarsýnýz ki! Stephen Turoff: Bunu tam bilemiyorum. Bazen öyle olduðunu söylüyorlar. Bakýn burada (Duvarda asýlý olan fotoðraflarýný gösteriyor) þifa verirken kayboluyorum. Bakýn buradaki fotoðrafta ben Ýlyas peygamberin formuna giriyorum. Bu benim bedenim ama yüzüm deðil. NG: Evet gerçekten doðru. Benzemiyor. Kaç kiþi þifalandým diye ona geri bildirimde bulunmuþ acaba, Bu konuda bir bilgisi var mý? Stephen Turoff: Bir milyon kiþiden fazla. ÞK: Son olarak bir þey sormak istiyorum. Türkiye için bir imajý, vizyonu veya söyleyecek bir þeyi var mý? Stephen Turoff: (Az önceki soruyla alakalý olarak) Demek ki insanlar þifa buluyorlar. Allah sizin almanýz gereken þeyleri yollar. Stephen Turoff: Lütfen biraz oturup bekleyebilir misiniz? Bu hastaya bakmam gerekiyor. (Tam bu sýrada bir ambulansýn getirdiði kanser hastasý olan bir bey salona alýndý. Turoff bu kiþiyle epeyce ilgilendi. Onunla iþi bittikten sonra bizimle olan röportajýna devam etmek istediðini söyledi.) Allah'tan daha önemli bir þey var mýdýr? O halde Türkiye için neden bu kadar merak ediyorsunuz ki? Sadece ego'lar yakýnýr ve ýstýrap çekerler. NG: 2012 için Türkiye'nin de bir katkýsý olacak mý anlamýnda sormuþtum ben o soruyu. Stephen Turoff: Türkiye'nin binlerce yýldan beri dünya üzerinde önemli bir etkisi oldu. Allah bir þeyin durmasýný istiyorsa onu zaten durdurur. Bedeniniz gelir ve gider ama Türkiye baki kalýr. NG: Çok teþekkür ederiz. SEVGÝ DÜNYASI 29 Sevgili Tengrim Nadide Kýlýç Bugüne kadar... belki milyon kere milyon kez dillendirdim dileklerimi... Hattâ tek dileðimi... düþlerimde süsleyerek arz ettim... Veya düþlerimin tek süsü oldu, o onmaz dileðim. Hiç býkmadým biliyorsunuz, hiç usanmadým... bazý akþamlar dilim þiþinceye, göz kapaklarým kurþun gibi aðýrlaþýncaya kadar diledim, istedim sizden. Bir þeyi beklemek, istemek... istemek... olup olmayacaðý hakkýnda hiçbir ipucu olmadan istemeyi sürdürmek, garipleþtirmiþti beni... çocukluðumdan beri tuhaf bir alýþkanlýk oluþturmuþtum. Nerede bulunursam bulunayým hiç fark etmiyordu... Ýçime dalýp düþlerime devam ediyordum. Düþüncelerimde bir düþüm vardý. Tengrim, benim için çok zor, sizin içinse çok kolay bir dilekti bu: Zenginlik! Diðer insanlarýn doðduklarýndan beri bedenlerinde yaþadýklarý türden, gücün, fiziksel özgürlüðün, kendiliðinden zindeliðin tümünü temsil Resim: Agasse Jacques Laurent 30 eden zenginlik. Bütün diðer insanlar gibi zengin doðmayý beceremesem de bunu sizden istemeyi dilemeyi düþlemeyi seviyordum. Bu düþte anne ve babama: "Bu halinize þükredin. Ne büyük bir þeyi atlatmýþsýnýz. Kýzýnýz yürüyor. Haline þükredin" diyen doktorlar yoktu. SEVGÝ DÜNYASI yýldýzlarý gökyüzünde yakalamak bana ziyadesiyle mutluluk ve sevinç verir. Sizin sevginizin sýcaklýðýnda huzuru yaþarým. Bu kendime dalýþlarda hep sizin dünya için bize sunduðunuz iki nimeti öyle olaðanüstü bulurdum ki! Gündüz bize her þey için pasparlak gülen Güneþiniz, geceye yol veren yine parlak Ay'ýnýz vardý Tengrim. Ýþte bu olaðanüstü güzellikleriniz de biz insanlarýn düþlerine (ya da benim düþlerime) yol verip destek oldular. Ulaþýlmayana giden yolu bir yoldaþ gibi pasparlak ýþýttýlar. Zaman geçti. Siz sesimi duydunuz. Karþýma birini çýkarttýnýz. Bir yýldýz gibi yaþamýma kaymýþtý. Ýlk defa, bir doktor bana þükret deyip, kesip atmamýþtý. "Sabretmelisin, zoru baþarmak için ne lâzýmsa yapmalýsýn. Bunu birlikte yapacaðýz. Kanaatkârlýk yok" demiþti bana. Sevgili büyüðüm Dr. Refet Kayserilioðlu'nun verdiði hipnoz tedavisi ve telkinleriyle ruhen güçlenmiþ, aðýlýk çalýþmalarýna baþlamýþtým. Kaslarýmýn güçlenmesi benim hayatýma yavaþ yavaþ konforu getiriyordu. En azýndan tepsiyle çay götürebiliyordum. Bir takým iþleri yapabiliyordum. Bir yere giderken on dakikada elbisemi giyerken, yirmi beþ dakikam kolyemin kopçasýný iki elimle takmakta harcýyordum. Ne yapayým bu zordu ama yirmi altýncý dakikada: "Ýþte baþardýn, mühim olan bu!" diye kendimi kutlamak güzeldi. Daha güzeli gün be gün kendime fiziksel olarak da güvenim artýyordu. Bütün bu çalýþmalara raðmen tam iyileþme olamayacak diye düþünmeye baþlamýþtým. Yaz akþamlarý gittiðimiz açýk hava sinemasýný ne çok severdim... Herkes pür dikkat filmi seyrederken gökyüzünden kayan yýldýzlarý gözlemlerdim. Mutlaka bir iki kayan yýldýz gözüme çarpardý. Hemen dilekte bulunurdum: "Ben de zengin olamaz mýyým bir gün" diye size niyaz ederdim. Hâlâ kayan Artýk biliyordum. Belli ki bu hâl geçmiþ enkarnasyonlarýmdan kalma bir damga niteliði taþýyordu. Ýþin bu boyutunda gerçekten tevekkülle kabulleniþ ve gerçek anlamda þükür içindeydim. Siz þahitsiniz Tengrim, ben hiç isyan etmedim. Ancak hep istedim, istedim, yýlmadan, býkmadan... O zamanlar, "þükretmek" fiilinin çok çarpýk, kadûk bir etkisi oluþmuþtu bende. Þükretmek: "Baþlamadan bitti, çare yok, çare yoksa düþ de yok, istek, arzu yok, ya da hayatta senin için her þey sadece þükretmek, neþe yok" gibi kavramlara eþ bir anlam taþýyordu. Oysa ki etrafýmda insanlar öyle yaþýyorlardý ki onlara þükretmek farz deðildi. Hattâ doðuþtan çok zengin doðduklarýndan bile habersizdiler. SEVGÝ DÜNYASI Bir gün 2 Nisan 2011 sabahý yine diledim niyaz ettim size: "Yarataným temiz bir zihin, temiz bir ruh ve saðlýklý bir bedeni dünyada býrakýp gitmek istiyorum" dedim. Ve bir arkadaþým beni aradý ve bana bir þifacýdan bahis etti. Çok kýsa süreli Ýstanbul'da olduðundan "Gitmek ister misin?" diye sordu. "Evet, isterim, hem de çok isterim" dedim ona. Çok iyi olacaktý. Tam da Kelth Sherwood'un "Ruhsal Þifa Teknikleri" kitabýný okurken, dünyaca ünlü bir þifa konferansý dinlemek müthiþ olurdu diye düþündüm. Kýsa süre içinde hazýrlanýp gittim. Baþka bir arkadaþýmla buluþtuk. Orada öðrendim ki bir konferans deðilmiþ, þifa vermek üzere gelmiþ. "Ben niçin gidiyorum ki?" dedim, "Benim bir rahatsýzlýðým yok." Arkadaþým "Nadide, sað tarafýndaki rahatsýzlýk deðil mi?" deyince, hatýrladým. Evet benim böyle bir durumum var. Artýk uzunca yýllar o benim özel durumum sadece. Salondaki insanlarda müthiþ heyecan, umut vardý. Güleç yüzlü Dina ve Barbara'nýn ise bize sevgiyle yaklaþýmý içinde bekledik, 35 numara benimdi. Sýram geldiðinde þifa verilen salona girdim. Aman Tengrim, uzun kýyafetli biri arkasý dönük Taksim'e bakýyordu. Müthiþ etkilenmiþtim sanki iki metre boyundaydý. Sarýþýn biriydi. Bana sýra geldiðinde tercüman Ýngilizce meramýmý iletti. Gözlerimi kapamýþtým. Alfa Teta dalga boyutuna geçmek istemiþtim. Gökmavisi gibi boðazýn sularý gibi gözleri vardý. Yandaki hanýma giderken görmüþtüm. Etkileyici bir sesi vardý... 31 Sað þakaðýma bir su dökmüþtü. Aklýma büyük annemle büyük babamýn Meryem Ana'dan getirdikleri þifalý su geldi. Yine size niyaz ettim, yine istedim. Bütünün hayrýna ve benim hayrýma iyilikler diledim. Su ile ýslanan þakaðýmý ovduktan sonra sanki elini büküp, ikinci ve üçüncü parmaklarýyla ayný yere vurdu... vurdu daha sonra boðazýmdan göðüs kafesime ve diyaframýma kadar iki eliyle paslayarak indi. Ellerinden sýcak bir tesir bütün vücuduma yayýlýyordu. Diyaframýma inince, karnýma kadar gittikçe acýtan bir þiddetle bastýrdý. Sanki zor bir doðumun öncesindeki bir operasyona daha çok benziyordu. Caným acýmadý, ama sanki Dünya'ya yeni doðmuþum veya ciðerlerime ilk defa oksijen almýþým gibi tertemiz bir havanýn içime dolduðunu hissettim. Müthiþ bir ferahlýk, hafiflik içindeydim. Hayatýmda ilk kez oksijenin o hafifletici ferahlatýcý tadýný iliklerimde hissettim. Hâlâ ayný hâl içinde ciðerlerimi doldurana kadar nefes alýyorum. Stephan Turoff'a, onu gönderdiðiniz için size Tengrim, hamdettim. Beni gönderen o gönlü güzel arkadaþýma, herkese, her þeye dua ettim, þükrettim. Tengrim, Stephen'ýn ellerini düþündüm. Onunla çalýþan görünmez ellere, bu ellerle Dünya'ya þifasýný gönderene þükrettim, hamdettim. Yüce Tengrim, siz izin vermezseniz bir tüy bile yerinden havalanmaz, bir can canla buluþmaz, Dünya'daki þifa taþýyýcýlarý sizden geleni elleriyle akýtamaz. SEVGÝ DÜNYASI 32 Ölüme Adanmýþ Bir Yaþam - 3 Dr. Elisabeth Kübler-Ross Ölüm Olayýndan Ölüm Ötesine Çeviren ve Derleyen: Zuhal Voigt Ölmek fenomenini ve ölümcül hastalarýn bedensel ve psikolojik durumunu araþtýrýp vardýðý bilimsel sonuçlarý ortaya koyarak, ölüme mahkum hastalarýn dünya çapýnda insanca muamele görmesini ve Palyatif (acýlarý hafifletici) týbbýn tüm dünyada uygulanmasýný saðlayan kadýn Geçen sayýlarýmýzda Amerikalý Dr. Elisabeth Kübler Ross'un yaþamýný, Ýsviçre'deki çocukluk, gençlik ve tahsil yýllarýndan baþlayarak, ABD'deki ilk doktorluk deneyimleri, sonraki ölüme mahkum hastalarla ilgili araþtýrmalarý ve sonuçta onu dünyaca meþhur eden ilk kitabý "On Death and Dying" in ortaya çýkýþýna kadar takip etmiþtik. Günlerini, haftalarýný, aylarýný ölmekte olan çeþitli yaþlardaki insanlarýn baþýnda durup, onlarla konuþmakla ve onlarýn insanca ölmeleri için savaþ vermekle geçiren Elisabeth, yavaþ yavaþ, SEVGÝ DÜNYASI ölümün eþiðini geçtikten sonra arkalarýnda cansýz bir beden býrakan bu insanlarýn hayatiyetinin, kiþiliðinin, anýlarýnýn, kýsacasý onlarý o insanlar yapan özelliklerin, ölümden sonra ne olduðunu, nereye gittiðini sorgulamaya baþlar. Düþünen ve hisseden bir insan olarak, ölümden sonra geride kalan bedenin, o insanýn tamamý olabileceðine ihtimal verememekte; ölümle insanýn yok olmadýðý, bir þekilde deðiþikliðe uðrayarak, bir yerlerde var olmaya devam ettiði, aklýna daha yakýn gelmektedir. HER ÝKÝ DÜNYADAN MESAJ VEREN KADIN Sorduðu bu sorulara ilk cevap, Schwarzt isimli bir kadýn þeklinde karþýsýna çýkar. Bayan Schwarzt, Elisabeth'e, o zamana kadar henüz karþýlaþýp açmadýðý birçok kapýnýn anahtarýný verecek ve onun yepyeni yollarda ilerlemeye baþlamasýna sebep olacaktýr. Bayan Schwarzt, aðýr hasta olduðu ve defalarca yoðun bakýmda kaldýðý ve herkes onun öleceðini düþündüðü halde, her seferinde ölümün eþiðinden dönmüþtür. Elisabeth onunla konuþunca, bir türlü ölememesinin sebebini anlar. Bayan Schwarzt'ýn eþi þizofrendir ve her kriz geçirdiðinde henüz onyedi yaþýnda olan biricik oðullarýna þiddet uygulamaktadýr. Bayan Schwarzt, kendisi oðlu reþit olmadan öldüðü takdirde, babasýnýn elinde kalacak oðlu için endiþe etmekte ve bu durum onu hayatta tutmaktadýr. Elisabeth ona, saðlýklý baþka bir 33 akrabasýný oðluna vasi tayin ettirmesi konusunda yardým eder. Bu çözümden sonra rahatlayan Bayan Schwarzt, aradan bir zaman geçtikten sonra tekrar kendisine müracaat eder ve tekrar seminere katýlmak istediðini bildirir. Çünkü bu arada, yeni bir krizle tekrar yoðun bakýma alýnmýþtýr ve bu kriz esnasýnda yaþadýklarý herkesi hayrette býrakacak niteliktedir. Bayan Schwarzt, Elisabeth'e ve seminere katýlanlara, yoðun bakýmda iken nasýl bedenini terkederek yükseldiðini, bedenine uygulanan yaþama döndürme çabalarýný bulunduðu noktadan nasýl seyrettiðini nakleder. Artýk oðlu emniyette olduðu için öte aleme gitmekten çekinmemekte olduðundan, doktorlara uðraþmamalarýný anlatmaya çalýþmýþtýr ama onu kimse duymaz. Ama o odadakilerin konuþmalarýný, hattâ onu yaþama döndürmekten ümit kesen doktorlardan birinin anlattýðý fýkralarý bile aynen duymuþtur. Üç buçuk saat ölü kaldýktan sonra, cesedini almaya gelen hemþire birden onun yaþadýðýný farkeder. Bayan Schwarzt'ýn anlattýðý bu olay aslýnda, o zamanlarda henüz hiç kimse tarafýndan araþtýrýlýp tanýtýlmamýþ olan tipik bir "Ölüm Ötesi Deneyimi" olayýdýr. Elisabeth bu olayla, o zamana kadar kesif bir þekilde ilgilendiði "ölüm" fenomeni ve "ölmek" fiilinin arkasýnda, daha araþtýrýlmasý gereken baþka gerçekler olduðunun bilincine varýr. Ölüm Ötesi Deneyimi yaþamýþ baþka insanlar olup olmadýðýný anlamak üzere harekete geçer ve o zaman ne kadar çok insanýn bu olayý yaþamýþ olduðunu 34 ama anlattýklarýna inanýlmamasýndan ve alay edilmekten çekindiði için kimselere bundan bahsedememiþ olduðunu farkeder. Üniversitedeki ölümcül hastalarla yaptýðý seminerleri birlikte idare ettiði Rahip Gaines ile birlikte, ölüm ötesi deney yaþamýþ baþka insanlarý bulmaya karar verirler. Böyle þeyler yaþamýþ insanlarla görüþmeye ve onlarýn deneyimlerini protokol halinde yazýp toplamaya çalýþýrlar. Ama bu arada, birlikte çalýþtýklarý hastanede kendilerine zorluk çýkarýlmaya devam edilmektedir. Neticede her ikisi için de bu hastaneden ayrýlmanýn kaçýnýlmaz olduðu iyice ortaya çýkar. Önce Rahip Gaines ayrýlýr hastaneden ve tek baþýna kalan Elisabeth, böyle devam edemeyeceðini, artýk "ölüm" konulu seminerlere bir son vermeyi düþünür. Ýþte tam bu sýrada yaþamýnýn, müspet ilimin kanunlarýyla izah edilemeyecek ilk mistik olayý baþýna gelir. Seminerlere artýk devam etmeyeceðini Rahip Gaines'in yerine geçen ve pek de anlaþamadýðý yeni hastane rahibine bildireceði anda, karþýsýna yine Bayan Schwarzt çýkar ve onunla görüþmek istediðini söyler. Ancak bu sefer Bayan Schwarzt'ý Elisabeth'den baþka kimse görmemekte ve iþitmemektedir. Çünkü Bayan Schwarzt herkesin bildiði gibi on ay kadar önce ölmüþtür. SEVGÝ DÜNYASI YÜRÜNECEK YENÝ YOLLAR Elisabeth büyük þaþkýnlýk içinde Bayan Schwarzt'ýn ona söylediklerini dinler. Bayan Schwarzt iki sebepten geri döndüðünü ifade eder ve önce ona ve Rahip Gaines'e yaptýklarý için teþekkür eder. Ýkinci olarak da, seminerlere son vermemesini rica eder ve þöyle devam eder: "Biz size yardým edeceðiz." Elisabeth yaþadýklarýnýn gerçek olup olmadýðýný sürekli kendisine sorar, yoksa bir çeþit hayal mi görmektedir. Bir bilim insanýnýn titizliðiyle bir delil görmek ister ve Schwarzt'a, Rahip Gaines'e verilmek üzere teþekkürünü ifade eden bir pusula yazmasýný söyler. Schwarzt bunu yapar ve o kaybolduktan sonra, üzerinde teþekkürün yazýlý olduðu pusula kalýr arkasýnda. Ama Elisabeth bu deneyiminden anladýklarýný þu kelimelerle ifade eder: "Neden þüphe ediyoruz? Neden delil istiyoruz? Mistik deneyimlere, onlarý yaþamaya hazýr olmadýðýmýz sürece inanamayýz ki zaten." Elisabeth Kübler-Ross bu tespitiyle, mistik ve spiritüel deneyimlerin ancak onlarý yaþamaya hazýr durumda olanlar tarafýndan yaþandýðýný, onlarý yaþayanlarýn ise, þüphe etmek için bir sebepleri kalmamýþ olacaðýný ve bu yolun tamamen kiþisel bir yol olup baþkalarýna aktarýlamadýðýný ne güzel ifade etmiþtir. Bu karþýlaþmadan sonra Elisabeth, kendisine yol gösteren elin þimdi baþka bir yönü iþaret etmekte olduðunu anlamýþtýr. "Yeni bir platforma adým SEVGÝ DÜNYASI atýyorduk artýk. Bu ana kadar "ölüm"ü belirlemeye çalýþmýþtýk ama þimdi onun da ötesine bakmaya baþlýyorduk. Yeni bir görev almýþtým üzerime ve Bayan Schwarzt'a bu görevi yerine getirmek için söz vermiþtim." ÖLÜM ÖTESÝ DENEYLERÝ Elisabeth, Rahip Gaines ile birlikte 1970'li senelerin baþlarýnda, takriben 20.000 kiþi ile konuþur ve onlarýn ölüm ötesi deneylerini toplar. Bu görüþmelerden elde ettiði sonuçlara göre, ölüm ötesi deney yaþayanlar özetle þu safhalardan geçmektedirler: 1- Her hangi bir sebepten, trafik kazasý veya hastalýk veya intihar, ölme durumuna gelmiþ birisi, ilk iþ olarak 35 bedenini terk eder ve süptil bir bedende hareket etmeye baþlar. Ama çevresinde olan her þeyi görür, iþitir, örneðin doktorlarýn, yakýnlarýnýn veya öldüðü anda çevrede bulunanlarýn söylediklerini duyar. 2- Kiþi içinde bulunduðu durumda düþündüðü her yere gidebilir, kendisini birden dünyanýn baþka bir yerinde bulunan bir yakýnýnýn yanýnda bulabilir. 3- Kendisine yol gösteren rehber varlýðý ile bir tünelden geçerler. Bu safhayý, bir köprüyü geçmek, büyük bir kapýdan girmek þeklinde anlatanlar da vardýr. Bunun sonunda çok parlak bir ýþýk kiþiyi beklemektedir. Kiþi hep ait olduðu yere geri gelmiþ olduðu hissini duyar ve koþulsuz büyük bir sevginin içinde bulur kendisini. Bu ýþýk bazýlarý için Hz. Ýsa veya Budha olabilir. 4- Kiþi kendisinin her þeyi kaplayan bilginin kaynaðýnda bulunduðunu hisseder. Geçmiþ yaþamýný bütün ayrýntýlarý ile görür ve bütün bunlarýn baþkalarý üzerindeki etkilerini de anlar. Bu safhada kiþi aslýnda kendisine verilmiþ bu son dünya yaþamýný nasýl kullanmýþ olduðunu bütün çýplaklýðý ile görür. Elisabeth'in tespit etmiþ olduðu bu safhalarý, sonradan ayný konu üzerinde araþtýrmýþ bütün bilim adamlarý onaylamýþlardýr. Hangi milletten, hangi dinden, hangi ýrktan, dünyanýn neresinden olursa olsun, ölüm ötesi deneyimlerinin aþaðý yukarý ayný özellikleri gösterdiði herkesçe kabul edilmektedir. 36 SEVGÝ DÜNYASI Bu arada bir çocuk hastanesinde çalýþmaya baþlayan Elisabeth, bu sefer de ölüme mahkûm çocuklarla ilgilenir, onlarýn ruhsal durumlarýný, ihtiyaçlarýný, isteklerini tespit etmeye baþlar. Yeni deneyimleri, yeni kitaplarýna konu olur. bakan fotoðrafýyla karþýlaþýr. Kýzýlderili ýrkýna duyduðu yakýnlýk þimdi baþka bir boyut kazanmaktadýr. Ne yazýk ki, hayatý boyunca sakladýðý bu fotoðraflar, daha sonraki bir zamanda, evinin kundaklanmasýyla meydana gelen bir yangýnda yok olacaktýr. Bunun yaný sýra, konuyu daha geniþ bir kitleye yaymak maksadýyla, herkese açýk Atölye çalýþmalarý düzenlemeye baþlamýþtýr. Bunun için dünyanýn her yanýndan davet alýr, yaþamý uçaklarda, seyahatlerde geçmeye baþlamýþtýr. Bu durum ailesi içinde gerginliklere yol açar. Sýk sýk ailesinden uzakta vakit geçirmesi yanýnda, eþi özellikle, Elisabeth'in ölümden sonraki yaþam konusundaki merakýna ve araþtýrmalarýna þüphe ile bakmaktadýr. Bu noktaya geldiðinde, Elisabeth'e artýk ölümden sonrasý hakkýnda o zamana kadar bildikleri yetmez. Daha fazlasýný öðrenmeye ihtiyacý vardýr. Arayýþlarý sonucunda bir medyumla karþýlaþýr. Jay B. adlý medyum Elisabeth'i Escondido'daki evine çaðýrýr. Jay B. karýsýyla birlikte "Church of Divinity" adlý bir organizasyon kurmuþtur ve yüz kadar insan sürekli orada toplanmaktadýr. Kendisi mükemmel bir ektoplazma medyumudur. Yani kontakt kurduðu bedensiz varlýklar onun vasýtasýyla görünür hale gelmektedirler. Elisabeth bu seanslarda, anne ve babasýndan mesajlar aldýktan baþka, Salem adlý bir varlýkla da karþýlaþýr. Salem onun rehber varlýklarýndan birisi olduðunu, onunla daha önce Hz. Ýsa'nýn yaþadýðý zamanda kardeþ olarak birlikte yaþadýklarýný söyler ve Elisabeth bu görüþmelerde, gerçekten de o zamanki hayatýna ait vizyonlar görür. AÇILAN KAPILAR GÖRÜLEN YENÝ DÜNYALAR Spiritüel karþýlaþmalar konusunda da çok ilginç olaylar yaþamaya devam eder. Bir seyahat esnasýnda, Virginia'da karþýlaþtýðý bir kadýn, onu evine davet eder ve Elisabeth bu evin bahçesinde, bu kadýnýn polaroid foto makinesiyle çektiði fotoðraflarda, Elf (peri) adý verilen doða varlýklarýnýn da yer aldýðýný hayretle görür. Meraký uyandýðýndan, kendi kamerasýyla yeni bir fotoðraf çeker ve içinden bu fotoðrafta kendi rehber varlýðýný görmek istediðini söyler. Daha sonra bu filmler yýkandýðýnda, Elisabeth büyük bir sevinç ve hayretle, uzun boylu iri yapýlý bir Kýzýlderili'nin, doðrudan objektife YIKILANLAR ve YAPILANLAR Bütün bunlarý ailesine anlattýðýnda ise, uzun zamandýr aile üzerinde dolaþýp duran daðýlma tehdidi son safhasýna varýr ve sonuçta ayrýlýk gerçekleþir. Eþi Emanuel bu durumu SEVGÝ DÜNYASI onaylamaz ve evi terkeder. Bunun üzerine Elisabeth çocuklarý ve birlikte yaþadýklarý evi eþine býrakarak, tek baþýna Escondido'ya gidip orada yerleþir. Artýk yoluna yalnýz devam etmesi gerektiðini anlamýþtýr. Emanuel boþanma davasý da açmýþtýr. 1976 senesinde, elli yaþýnda olarak, her þeye sýfýrdan baþlamak durumundadýr þimdi. Ve sýfýrdan baþlamalarý bununla da son bulmayacaktýr yaþamýnda. Ayrýlýk sarsýntýsýný atlattýktan sonra, uzun zamandýr hayalini kurduðu bir idealini hayata geçirmek üzere harekete geçer. Salem'in de desteði ve tavsiyeleri ile, bir terapi merkezi açmak üzere büyük bir arazi satýn alýr. Bu arazide istediði merkezi inþa ettikten sonra, ayda bir, bir haftalýk seminerler tertip etmeye baþlar. Bu seminerlere ölüme mahkum hastalar ve aileleri baþta olmak üzere konu ile ilgilenen herkes katýlmaktadýr. Bu seminerlere medyum Jay B. ve karýsý da yaptýklarý seanslarla iþtirak ederler. Tam bu sýralarda, eski bir arkadaþýný ziyarete gider ve onun kocasýnýn da medyum olduðunu öðrenir. Bu medyum, onunla karþýlaþýr karþýlaþmaz baþka bir varlýkla temasa geçer ve bu varlýk Elisabeth'e doðrudan hitabeden mesajlar verir. Bu mesajlarda Elisabeth'in artýk ölümden sonra yaþamýn devam ettiði ve ölümün mevcut olmadýðý konusunu tüm dünyaya tanýtmasý gerektiði ifade edilmektedir. Elisabeth bu iþ için neden kendisinin 37 seçildiðini sorar. Verilen cevapta, bunu yapacak kiþinin bir din adamý veya teolog olmamasý gerektiði, çünkü onlarýn þimdiye kadar yeterli vakitleri olduðu halde bunu yapmamýþ olduklarý belirtilir. Ayrýca bunu yapacak kiþinin mutlaka bir bilim adamý veya bir týp doktoru olmasý gerektiði söylenir. Ayrýca bir kadýn olduðu için ve o ana kadar büyük kitlelerin güvenini kazanmýþ olduðu için ona bu görevin verildiði anlatýlýr. Elisabeth böylece, baþka bir kanaldan daha yeni yolunun ne olacaðýný öðrenmiþ olur. Spiritüel melekeleri de iyice geliþmiþ olan Elisabeth artýk rehber varlýklarýyla medyum aracýlýðýna ihtiyaç duymadan doðrudan da görüþebilmektedir. Onlarýn da desteði ve yardýmýyla seminer ve konferanslarýnda ölümden sonra varoluþun devam ettiði konusunu iþlemeye baþlar. Bunu yapmaya baþladýðýnda, aynen ilk defa ölüm konusunu toplum önüne getirdiði zamanlarda olduðu gibi zorlandýðýný hisseder. Ama dinleyicilerin reaksiyonu onu þaþýrtacak kadar olumlu olur. Bu konuda da, hitap ettiði insanlarýn büyük bir açlýk ve ihtiyaç içinde olduklarýný farkeder ve doðru yolda olduðunu anlar. Yeni yoluna çýkmýþtýr artýk. Getireceði tüm sýkýntýlara, sarsýntýlara ve olaðanüstülüklere de hazýrdýr, hazýrlanmýþtýr. Gelecek Sayýda: Bitmeyen Mücadele ve Biten Zaman SEVGÝ DÜNYASI 38 Kâhin Vanga - II (Baba Vanga) Özetleyen: Nihal Gürsoy YETENEÐÝ: Kahin Vangelia'nýn zaman ve mekan sýnýrlarý tanýmayan yeteneðinin kaynaðý þimdilik tam bir sýrdýr. Literatürde bu tip olaylara paranormal, doða üstü, spiritüel gibi isimler veriliyorsa da Kahin Vangelia'nýn sahip olduðu yeteneði tarif etmek tek cümleyle sýnýrlý kalacak gibi deðildir. En genel þekilde anlatmaya çalýþýrsak, kahin, fizik ötesi dünya ile kontaða girebiliyor, geçmiþteki olaylarý da bugüne ve geleceðe dair olanlarý da görebiliyor, insanýn fiziksel ve ruhsal bedenine girebiliyor, bitki ve çiçeklerle konuþabiliyor, tabiatýn evrensel sesini duyabiliyor, uzay ve zamanda nesneleri SEVGÝ DÜNYASI arayýp bulabiliyor, þifa daðýtabiliyordu. Özetle Vangelia'nýn kabiliyeti, daha Aristo'dan bu yana bilinen 5 duyu organýnýn haricinde özellikler taþýr. Kuþkusuz paranormal yeteneðinin en ilgi çekici kullaným þekillerinden biri de fizik ötesi âlemle olan irtibatýdýr. Ölmüþ kimselerle rahatlýkla baðlantý kurabilmesi, dünyanýn çeþitli yerlerindeki entelektüelleri þaþýrtmaktadýr. En tutucu olanlarý bile, kahinin ölen biriyle ilgili verdiði inanýlmaz ayrýntýlar karþýsýnda bir açýklama getirememiþlerdir. Ölenin yakýnlarý hariç kimsenin bilmediði detaylarý arka arkaya sýralayabiliyordu, ölen kiþiyle olan irtibatý baþka bir açýdan bakýldýðýnda hayatýn devam ettiðine dair güçlü bir kanýt oluþturuyordu. Vangelia defalarca yapýlmak istenen bilimsel incelemelerin bir sonuç getirmeyeceðini, çünkü yeteneðinin Tanrý vergisi olduðunu anlatmaya çalýþmýþtýr. "Bu yetenek bana Tanrý tarafýndan verildi. Beni insan gözlerinden mahrum etti, fakat bana baþka gözler verdi, onlarla tüm görünen ve görünmeye bakabiliyorum" demiþtir. Vangelia ile ilgili enteresan olaylardan biri de seanslar sýrasýnda sesinin kaydedilememiþ olmasýdýr. Yeðeni Krasimira Stkayanova'nýn da bununla ilgili bir anýsý vardýr. Bir defasýnda Bulgar yazarlar ses kaydý olmak niyetindedirler. Tüm görüþmeyi oldukça dikkatli bir biçimde banda aldýklarýný düþünen yazarlar, dýþarý çýkýp bandý çalýþtýrdýklarýnda, kaydedilen tek þeyin halk türküleri olduðunu duyunca ne yapacaklarýný 39 þaþýrmýþlardýr. Üstelik kayýt sýrasýnda hiçbir yerde müzik çalmamýþtýr. Vangelia alýnan kayýtlarý kendisi silebiliyordu. Öteki âlemle irtibata neden olan, gelen insanýn þahsý olabileceði gibi, beraberinde getirdikleri eþyalar da bilgi aktarýmýna sebep olabiliyordu. Ziyaretçiye ait herhangi bir resim, saat, yüzük veya rahmetliye ait yaþarken kullandýðý bir giysi, mezar topraðý, gelenek haline gelmiþ küp þeker veya baþka þeyler enformasyon akýþýna sebebiyet verebiliyordu. Þekeri, saati veya getirilen herhangi bir nesneyi eline alan kahin, kiþiyle ilgili bilgileri aktarmaya baþlýyordu. "Ýþte göründü, ben görüyorum" gibi kýsa cümleler söylerken önünde gelenin veya hakkýnda soru sorulan kiþinin bütün yaþamý beliriyordu. Kendisine gelen bilgiler pozitif olduðunda gayet sakin olan Vangelia, tersi durumlarda tuttuðu nesnenin sýcaklýðýndan eli yanmýþ gibi onu hemen býrakýyordu. Genelde ziyaretçinin odadaki varlýðý irtibat için yeterli oluyordu. "Ýnsanlar henüz benim yanýma gelmek üzere otobüsten indiklerinde, onlarýn ölmüþ yakýnlarý beraberlerinde yanýma gelirler. Gece eve giriyorum ve bakýyorum ki her yer ölenlerle dolmuþ taþýyor. Bakýnýyorum, bakýnýyorum ve yatmaya gidiyorum." (K. Stoyanova'nýn "Vangelia Hakkýnda Gerçek" isimli kitabýndan) Vangelia'nýn diðer bir yönü de henüz gerçekleþmemiþ olaylarý önceden görebilmesi yani kehanet yeteneðine sahip olmasý idi. Kiþiler, toplumlar ve devletler hakkýnda çeþitli vizyonlar 40 görebiliyordu. Gerçekleþen kehanetlerini okuduðumuzda eþsiz bir yetenek olduðunu görebiliyoruz. Durugörü yeteneði için sýnýrsýz ve orijinal tanýmlanmasýný yapabiliriz. Geçmiþ-gelecek zaman sýnýrýna baðlý kalmadan, tüm olaylarý en ufak detaylarýna kadar bilgi vererek anlatabilmektedir. Aktardýðý olaylarý sürekli ve kesintisiz olarak nakledebiliyordu. Zaman tanýmý bizim algýladýðýmýz gibi deðildi. Ýzah edilmesi zor bir biçimde zamaný, geçmiþin ve geleceðin her iki yönde bütünsel akýþý þekilde ifade ediyordu. Kahin evinin önünde sýra bekleyenlerden birinin problemini, o kendisine açýlmadan evvel biliyordu. Kendisi evde olduðu halde ziyaretçiyi ismiyle veya dýþ görünüþünün detaylarýyla çaðýrtýyordu. Geliþ sebebi de dahil olmak üzere bilmek istediklerini ve sýkýntýlarýný anlatarak çoðu zaman ziyaretçiyi þaþýrtýyordu. Bunlar çoðu zaman yoðun sorunlarý veya hastalarý olan kiþilerle evlat sahibi olamayan kiþiler, bir de evladýný yitirmiþ anneler oluyordu. Bazý hesaplamalara göre kahinin çocuk sahibi olmasýna yardým ettiði aile 40.000'i buluyordu. Evladýný kaybetmiþ annelere karþý yüksek bir hassasiyete sahipti, onlarýn acýsýný bütün içtenliðiyle paylaþýrdý. Ziyaretçileri kayýt edip, yönlendiren belediye görevlilerine: "Bana bu tip insanlarý gönder! Istýrap çekmeme de, baygýn hale gelmeme de deðer" derdi. Çalýnan eþyanýn detaylarý ve yeri hakkýnda bilgi verir, fakat çalan kiþinin ismini söylemezdi. Aslýnda genel SEVGÝ DÜNYASI olarak suç iþleyenlere dair teþhis edici ayrýntýlarý vermeye yanaþmazdý. Belki olasý sorunlarý bertaraf etmek için de böyle davranýyordu. Zaten haftanýn her günü, cumartesi-pazar günleri de dahil olmak üzere ortalama elli kiþiyi kabul ediyordu. Gelen kiþinin en az kendi bir kaç yakýnýyla ilgili de sorularý olduðu düþünülürse, günde en az 200 sorunla uðraþýyordu. Bunun oluþturduðu, beyinsel, ruhsal, fiziksel yük düþünülürse bu tip vakalara neden: "Bu polisin iþi!" dediði rahatlýkla anlaþýlabilir. Dünya dýþý uzaylý varlýklarla da irtibatta olan Vangelia onlarý hissedebildiðini ve görebildiðini belirtir. Çaðýmýzýn en büyük merak konusu olan uzaylýlarýn varlýðýna iliþkin hiçbir þüphe taþýmaz. Bunu uzaylýlarla doðrudan telepatik iliþkisi sayesinde bildiðini akýn çevresi ve özellikle arkadaþý Peter Bakov ile sohbetlerinde açýkça dile getirir. Kýsýtlý bir eðitim görmüþ olmasýna raðmen bilimsel, siyasal, kültürel, psikolojik, ezoterik, kozmik gibi pek çok konuda þaþýrtýcý uzmanlýk sorularýný cevaplandýrabiliyor hattâ ince detaylar verebiliyor, fikir yürütebiliyordu. Kahin, zaman zaman kimseyle konuþmaz yalnýz olmayý tercih eder, kendini dýþ çevreden tamamen izole ederdi. Kendisiyle bu devrede konuþmaya ve görüþmeye çalýþanlara ise sinirlenirdi. "Ben böyle kendi içeme konsantre olmuþ haldeyken yanýma gelmeniz hoþuma gitmiyor, bana sýkýntý veriyor, oysa siz kiminle konuþtuðumu göremiyorsunuz.. Bazen üst düzey yöneticiler beni çevreliyor, bazen de onlarýn yardýmcýlarý etrafýmda duruyor, SEVGÝ DÜNYASI hepsi de uzaydan geliyor. Konuþtuklarý zaman, kulaklarýma kulaklýða benzer bir þey takýyorlar, çünkü sesleri çok uzak mesafelerden ulaþýyor ve yanký yapýyor. Bunun için sessizliðe ve sakin kalmaya ihtiyacým var..." Ünlü kahinin anlatmaya çalýþtýðýmýz tüm bu mistik yeteneklerinin yanýnda, þifa daðýtma-iyileþtirme gücü de vardý. Ýnsanlar, birçok tedavi yolunu denedikten sonra çaresizlik içinde ona gelirlerdi. Kendisi ve yakýnlarý için bir þifa bulmak maksadýyla gelenlere farklý þekillerde yardým ederdi. Doktorlarýn koyduðu teþhisi doðrulayýp, bazý alternatif tedaviler önerdiði gibi, direkt olarak baþka bir doktoru tavsiye ettiði de olurdu. Bazen teþhisin yanlýþ olduðunu, asýl rahatsýzlýðýn ne olduðunu söylerdi. Hekimlere ve týbba saygýlýydý. Hastalara çoðu zaman doktorlarýnýn talimatlarýna uymalarý gerektiðini hatýrlatýrdý. Kendi orijinal yöntemleriyle tedavi ettiði hastalar da vardý. Ellerinde ve evinde ölen kimse olmamýþtýr. Kimsenin ölümüne de sebep olmamýþtýr. Ayrýntýlý teþhisleri sýrasýnda, bitki ve ilaçlarýn Latince okunuþlarýný, hastalýklara ait týbbi terimleri rahatlýkla kullanabildiði görülürdü. Arkadaþý Peter Bakov, Vangelia'nýn 1950'li yýllarda telepati, teleportasyon (ýþýnlanma) gibi sözcükler kullandýðýný söylüyor. Oysa o zaman o kelimeler belki de sadece çok kýsýtlý bilimsel çevrelerin lügatlerinde yer alýyordu. Ne anlama geldiklerini sorduðumda bana "Bilmiyorum oðlum, ama sen bunlarý ezberle ve hatýrla" derdi. 41 Son olarak bazý hoþ olmayan gerçeklere de deðinmeden geçmemek adýna, Vangelia'nýn siyasi baský altýnda kendi görüþünün dýþýndaki bazý sözleri, emir alarak söylediðini belirtmek gerekiyor. Parti onu kasasý olarak kullandýðý gibi kendi senaryolarýna uygun olarak da kullanýyordu. Belki de bundan dolayý, yiyip içtiklerine çok dikkat eder, etrafýndaki iyi niyetli olmayan insanlarýn kendisini zehirleyebileceðinden söz ederdi. Vangelia'nýn ruh, reenkarnasyon, kozmik düzen, uzaylýlar, ezoterizm ve gizemcilik, Sirius gizemi ve daha pek çok konuda derin bir bilgiye sahip olduðu ve bunlarla ilgili görüþ ve yorumlarý ayrý bir yazý konusu olacak kadar geniþ ve kapsamlýdýr. VANGELÝA'NIN YETENEÐÝ HAKKINDA TEORÝLER Vangelia'nýn yeteneði kabul görmüþ olsa da, bunun oluþu ve iþleyiþi hâlâ bir bilmecedir. Bu görüþlerden bazýlarýna kýsaca göz atacak olursak, Rus yazar Fedya Yakov'un görüþü, Vangelia'nýn baþýna gelen ve gözlerini kaybetmesine neden olan o fýrtýna veya benzeri doða olayýnýn Strumitsa kasabasý ve civarýnda tespit edilememiþ ve gözlemlenmemiþ olmasýndan dolayý Vangelia'nýn aslýnda dünya dýþý varlýklar tarafýndan alýnýp, daha sonra býrakýldýðý yönündeydi. Profesör Dr. G. Lazanov'un incelemeleri ise istatistiksel anlamda öngörülerinin doðru çýkma olasýlýk- 42 larýný tespit etmeye çalýþmaktan ibaretti. Profesör, Vangelia'nýn bu çalýþmalarý daha önceden öngördüðünü ve kendisine bildirdiðini söylemiþtir. Sekiz yýl süren çalýþma sýrasýnda toplam on beþ bin kiþiyle anket yapýlmýþtýr, bunlarla kýrk sekiz kýsa metrajlý film çekilmiþ, on dört ciltlik dosya hazýrlanmýþtýr. Anketlerdeki deðerli bilgiler ne yazýk ki 1980'li yýllarda ortadan kaybolmuþtur. Bu bantlarý yurtdýþýna çýkarýp bazý kiþilere gösterdiði öðrenilen Lazanov'un görevine acele son verilip, laboratuarý da mühürlenmiþtir. Bugünün Parapsikoloji bilimi için çok özel bir örnek teþkil eden Vangelia'nýn Bulgaristan gibi bir demir perde ülkesinde yaþýyor olmasý büyük bir handikaptý. Batýlý araþtýrmacýlarýn elini kolunu baðlayan en önemli faktör budur. Prof. Velitcko Dobryanov'un incelemeleri ise yine kahinin izniyle gerçekleþtirilmiþtir. Elli adet seansý bantlara kaydetmiþtir. Gerçekleþtirilen seanslarda, görüþülen kiþilerin üçte biri profesör tarafýndan kasten, yanlýþ bilgilerle kahini þaþýrtmak için seçilmiþlerdi. Ancak, ziyaretçilerin hiç birisi kahini yanýltma baþarýsýna eriþemediler. Tarafsýz, ideolojik önyargýlardan uzak olan Prof. Dobrynanov, incelenen görüþmelerin %86'sýnda kahinin doðru bildiðini tespit etmiþtir. Daha sonra yaptýðý çalýþmalarý "Vanga Fenomeni" isimli bir kitapta toplamýþtýr. Rus enerji bilimi uzmaný Dr. Yury Negribetski'ye göre Vangelia sebepsonuç iliþkisini -baðlantýsýný izleme yeteneðine sahipti. Beyni bilgi yakalamaya ayarlanmýþtý, aynen bir bilgisayar SEVGÝ DÜNYASI sistemi gibi beyninde bilgi dalgalarýný yakalayan bir nevi sonar bulunuyordu. Kahinin öngörülerinde küp þekeri kullanmasýnýn sebebinin þekerin kristal bir yapýya sahip olmasýndan kaynaklandýðýný söylüyordu. Baþka nesnelerle de çalýþmasýna raðmen bir gece önceden üzerinde uyunmuþ, yatýlmýþ olan küp þeker en çok tercih ettiði nesneydi. "Komþularýndan biri (Dimitar Tudjakov) bir gün Kahin'e þakayla karýþýk biriktirdiði þekerleri eritip, elma þekeri yapýp satmasýný önerince, þöyle bir cevapla karþýlaþýyor: 'Sen þekerin ne olduðunu biliyor musun ki? Þeker kristaldir. Bizdeki enerjiyi muhafaza ediyor ve yapýsýna kaydediyor. Mendile sarýlan þekeri yastýðýn altýna koyup uyuduðunda, o insanýn enerjisi konsantre edilmiþ bir biçimde içinde kalýyor. Bu enerji biz bir diyene kadar dünyayý dokuz kez dolaþýyor... Bu enerji bizim tüm bilgilerimizi kapsýyor. DNA, RNA..." Vangelia'nýn bu yeteneði daha pek çok araþtýrmacý tarafýndan çeþitli teorilerle açýklanmaya çalýþýlmýþtýr. "Tanrý'nýn Fiziði" adlý kitabýyla Tokyo'daki "Dünya Dahileri" forumunda ödül kazanan akademisyen Bojidar Palushev'in torsiyon alanlarý ile Vangelia'nýn iliþkisi hakkýnda söyledikleri fazlasýyla dikkat çekici hattâ sansasyoneldir. Torsiyon, alanýn dönmesi ve bükülmesi anlamýna gelir. Bu olay aslýnda materyal dünyada oldukça bilindiktir. Dünyanýn ekseni etrafýnda dönüþü, çayýn bardakta kaþýkla karýþtýrýldýðýndaki dönüþü gibi Torsiyon alanlarý teorisi bize yeni bir fizik kuvvetin varlýðýný ispatlamaya çalýþýr. SEVGÝ DÜNYASI Torsiyon alaný belli bir kuvvet veya enerji taþýmaz. Onun özelliði enformasyon, bilgi taþýmasýdýr. Bu enformasyonun kaynaðý evrensel bilinç alanýdýr. Bu bilgilere sadece belli kiþiler ulaþabilir. Bu insanlara kahin, þifacý, ekstrasens gibi örnekler verilebilir. Vangelia da böyle bir fenomendi, bir þekilde bu enformasyon bankasýndan bilgi alýyordu, diyor. Diðer görüþler de parapsikolojik olarak en az yukarýdakiler kadar kayda deðer olduklarý halde kahinin yeteneði hakkýndaki teorilerin okuyucuyu aydýnlatmasý bakýmýndan yeterli olduðunu varsayýyorum. (Durugörü, üçüncü göz, epilepsi nöbetlerinin beynin baþka alanlarýný devreye sokmasý, Transa geçme, DMT dimetiltriptamin maddesinin alanýn trans ile iliþkisi... v.s gibi) KAHÝN VANGELÝA'NIN GERÇEKLEÞEN KEHANETLERÝ'NDEN BAZILARI Prag Baharý (Prag Olaylarý): Kehanet Tarihi: 1968 yýlýnýn baþlangýcý: "Prag'ý hatýrlayýn! Prag'ý hatýrlayýn! Þehrin üzerinde büyük güçler dolanýyor ve savaþ, savaþ diye çýðlýk atýyorlar." 1968 yýlý Aðustos ayýnda Prag iþgal edilmiþti. (S.S.C.B ve Varþova Paktý) Yugoslavya Parçalanacak: "Komþularýnýzý önemseyin. Onlara saygý gösterin, çünkü darda kalýnca size uzaktaki akrabanýz deðil, komþunuz yardým edecektir. Bulgaristan'da savaþ görmüyorum. Kan görmüyorum. 43 Yugoslavya parçalanacak, çünkü onlar Tanrý'ya küfür ediyorlar." Geçen yýllarda Vangelia'nýn sözlerinin doðrulandýðýný görüyoruz. Eski Yugoslavya baðýmsýz devletlere ayrýldý. Bulgar Çarý Geri Dönecek: "Simeon Bulgaristan'a dönecek. Yakýn zaman sonra o gelecek fakat bir misafir gibi deðil.. Yalnýz çarlýk olmayacak." Son Bulgar Çarý 50 yýllýk sürgün hayatýndan sonra anavatanýna geliyor. 1996'da II. Simeon Vangelia'nýn öngördüðü gibi misafir olarak gelmemiþtir. 2001 yýlýnda kurduðu parti %42.74 oy alarak iktidara geçmiþtir. II. Simeon baþbakan koltuðuna oturmuþtur. Berlin Duvarýnýn yýkýlýþý, Sovyetler Birliðinin Daðýlmasý: "Her þey yýkýlýyor. Berlin Duvarý da. Sovyetler Birliði de. Hepsi gidici.. Nato'ya giriyoruz. Avrupa'ya dönüyoruz..." Yaþadýðý ülke olan Bulgaristan'ýn Avrupa Birliðine girmesini ve NATO'ya dahil olmasýný çok önceden söyleyen Kahin Vangelia'nýn yaþadýðý ülkeyle ilgili daha pek çok kehaneti vardýr. Yeni Adam- Gorbachov: 1979 yýlýnda Gazeteci Valentin Sidorov'a söylenmiþ. "Savaþ olmayacak! 6 yýl sonra dünya kademe kademe deðiþmeye baþlayacak. Eski liderler gidecek. Yenileri gelecek. Rusya'da yeni bir adam ortaya çýkacak. Brejnev ve Ronald Reagan (Soðuk Savaþ döneminin liderleri) gideceðini öngörmüþ ve söylediði gibi 6 yýl sonra 44 Rusya'da Mihail Gorbachov dünya politik sahnesinde yerini almýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý - 1940 yýlýnda Strumitsa'da söylemiþtir. "Pek yakýnda dünya karýþacak ve birçok insan hayatýný kaybedecek. Bir yýl sonra savaþ olacak... Büyük Rusya'ya karþý çýkan o devlet, savaþý kaybedecektir." Vangelia bu savaþý ve sonucunu da önceden görebilmiþtir. 1990 Deðiþim Yýlý - 1971 yýlýnda kahin tarafýndan bildirilmiþtir. "Ýnsanlarýn hayatlarýnda büyük deðiþimler olacak. Ve onlar tanýnmayacak derecede deðiþecekler. 1990 yýlýndan itibaren iþaretlerini göreceðimiz yeniçað gelecek." Obama - 1992 yýlýnda bildirdiði kehaneti: "Bir gün Amerika'da beyaz ev siyah olacak, okyanusun ötesindeki siyah insanlar da beyaz." Ýndira Gandhi- 1969 yýlýnda detaylý olarak bildirmiþtir. (Gandhi'nin ölümü 1984). "Yakýn zamanda hükümetin baþýna geçecek. Ama orada uzun süre kalamayacak çünkü ölümü buna engel olacak." (Standart Gazetesi 1969). "Onu ölüme götüren elbisesi olacak. Duman ve ateþin arasýnda sarýlý turunculu elbise görüyorum." (Temmuz, 1969) Ünlü yazar Peter Ustinov ile röportaj çekimi için hazýrlanan Gandhi, o gün estetik kaygýlarla kurþun geçirmez yeleði giymekten vazgeçer ve ekranda daha iyi görüneceðini düþündüðü SEVGÝ DÜNYASI safran rengi bir elbise seçer. Baþbakanlýk konutunu ofisine baðlayan yolda üzerindeki safran rengi elbisesiyle suikasta kurban gider. KAHÝN VANGELÝA'NIN GERÇEKLEÞMESÝ BEKLENEN KEHANETLERÝ Vangelia - (1948) "Þimdi Balkanlarda tedirginlik var, fakat gün gelecek ve Balkan ülkelerinin baþkentleri birbirine yardým ve arkadaþlýk eli uzatacaklar. Sofya, Bükreþ, Belgrad, Atina ve Ankara'nýn büyük liderleri bir araya gelip, barýþ ve anlayýþ duygularý içinde müzakere edecekler." Bu kehâneti Balkanlar’ýn gelecekte birleþeceðine dairdir. Eski Rusya'nýn Dönüþü - "Þimdi Rusya'ya Sovyetler Birliði deniliyor. Fakat eski Rusya dönecek ve ismi Aziz Sergiy zamanýndaki gibi olacak. Onun ruhani üstünlüðü Amerika dahil herkes tarafýndan tanýnacak." Vangelia 1979 yýlýnda bildirdiði bu kehanetinin 60 yýl sonra gerçekleþeceðini de söylemiþ ve þöyle ilave etmiþtir: "Ondan evvel üç ülke yakýnlaþacak: Çin, Hindistan ve Rusya bir noktada toplanacaklar." Kýbrýs - "Yeþil duvarý görüyorum, daha belli bir süre öyle kalacak, sonra kaldýracaklar... Çok güzel ve zengin bir ülke. (1979 yýlýnda söylenmiþ) Vangelia K.Kýbrýs Türkiye Cumhuriyeti ve Güney Kýbrýs'ýn birleþeceðini söylüyor. SEVGÝ DÜNYASI 1982 - Yükseliþ Yýlý- "1982 yýlý, yeni ve iyi bir ýþýkla aydýnlanacak. Dünyamýza yeni ruhlar yerleþecek, onlarýn bir kýsmý görünür olacak. Bu yeni ruhlar sevecenlik ve ümit daðýtacaklar... Kültürlü deðil, bilgi dolu insanlar gelecek...." (24 Aralýk 1981'de ailesiyle otururken bildirmiþtir.) Ýsrail - (168 Saat Gazetesi 10.04.1995) - "Þu anda Ýsrail yerle bir edilmeyecektir." Kahinin açýklamasý daha sonraki bir dönemde Ýsrail'in yerle bir edileceði ihtimalini de kapsýyor. Suriye'nin Ýþgali - "O zamana kadar insanlýk korkunç felaketler yaþayacak, çok büyük olaylar olacak, insanlarýn bilinci de deðiþme aþamasýnda olacak. Güç zamanlar gelecek ve insanlar aralarýnda dini gruplara bölünecekler. Ve dünyaya en eski öðreti gelecek. (Tüm dinlerin ayný gerçeði iþaret ettiðini söyleyen Beyaz Kardeþlik'ten bahis ediyor.) "Bu yakýnda mý olacak?" diye sorduklarýnda þöyle cevap veriyor: "Hayýr, yakýn zamanda deðil. Henüz Suriye iþgal edilmedi!" (1980, Krasimira Stoyanova) Ve Kahin ekliyor: "Tüm insanlara, bilinçlerinin iyiye doðru deðiþmesi gerektiðini söylüyorum. Yeniçað, yeni bir düþünce tarzýný gerektirir, yeni bir bilinci ve yeni insanlarý. Böylece kainatýn ahengi saðlanmýþ olur." Son Din- Beyaz Kardeþlik- (1978Sidorov, V. Ludmila ve Vanga)- "Bir gün yeryüzünden tüm dinler silinecek! Sadece Beyaz Kardeþliðin öðretisi 45 kalacak. Beyaz bir renk gibi dünyayý saracak ve insanlarýn kurtuluþu olacak. Yeni öðreti Rusya'dan gelecek. Ruhsal arýnmaya ulaþacak ilk ülke budur ve buradan tüm dünyaya yayýlacak. 20 yýl sonra ilk meyveleri toplamaya baþlayacaksýnýz." Fakat þu kesindir ki kahin, Beyaz Kardeþliði bir sembol olarak kullanmýþtýr. 1975 yýlýnda çok yakýn arkadaþý olan þair Peter Bakov'a: "Ölüler Vadisinde" yeni bir Mesih'in yetiþtirildiðini ve 2020 yýlýnda sonra dünyanýn onu tanýyacaðýný anlatmýþtýr. 2050 yýlýndan sonra ise bin yýllýk bir barýþ sürecinin baþlayacaðýný sýradan insanlarýn otobüsle seyahat ettikleri gibi, ýþýk hýzýnýn 10 misli hýzla uzay yolculuklarýna çýkacaklarýný söylemiþtir. Kýyamet Hakkýnda - "Ýncil'de yazýlmýþ olanlar gerçek olacak! Kýyamet olacak! Siz deðil ama sizin neslinizden gelenler onu görecek." (Yardýmcýsý Vitka'nýn kýzýna söylemiþtir.) Son olarak kahinin kendi yeteneðinin getirdiði manevi yükle ilgili söylediklerine göz atalým: "Benim eþyalarým, ismim, otorite ve yeteneðim ile kendinize fayda getirmeyi aklýnýza getirmeyin, zira onlar insanlarýn mutsuzluðu ile beslenmiþtir. Yanýma temiz bir kalp ve vicdan ile gelmeyeni, insanlarýn azaplarý takip eder ve cezalandýrýr." (1992 Trud Gazetesi) SEVGÝ DÜNYASI 46 Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan Aslýnda Dünyayý Her Gün Deðiþtiririz 30 yýl önce San Francisco'lu eski bir sufi hocasýyla bir kaç gün geçirmiþtim. Bana reenkarnasyon inancýný anlatmýþtý. Bu kavram bana, morfik rezonans ve mekansýzlýk kavramlarýnýn biz insanlarýn dünyayý sürekli olarak nasýl deðiþtirdiðimizi ifade eden ilginç bir metaforik analoji olduðunu hatýrlatmýþtý. (Geçen sayýdan hatýrlayacaðýnýz gibi, yeterince sayýda insan yeni bir þey öðrendiðinde, aniden bir sýçrama veya deðiþiklik meydana gelir. Böylece insanýn morfik alaný bu deðiþimle rezonansa geçer, her insan bu yeni bilgiye sahip olur. Bunun sayýsýz örneði mevcuttur. Örneðin kültürler ortada bunu gerçekleþtirecek belirgin bir organizasyon olmaksýzýn bir anda sýçrama yapabilirler ve deðiþim baþlatacak þekilde davranabilirler.) Sufi hocasý bana, bilinçlilik halimizin öldüðümüz zaman "Kozmik Çorba" içinde eridiðini söylemiþti. Þöyle ki, düþüncelerimiz, rüyalarýmýz, korkularýmýz, tecrübelerimiz- yani her þey- bu kozmik çorbanýn SEVGÝ DÜNYASI içinde eriyerek ortaya daha büyük - yani dev boyutta- yeni bir karýþým oluþtururlar. Bu karýþýmda herkes diðer herkesle karýþýr. Dünyaya yeni bir bebek geldiðinde "kozmik aþçý" kepçesine uzanarak kozmik çorbaya daldýrýr ve bu karýþýmdan bir insan bedenini ve ruhunu dolduracak kadar çorba alýr. Bunu yeni doðacak bebeðin bedenine ve ruhuna döker. Bu bana ilginç bir kavram olarak gözükmüþtü. Ancak dürüstçe konuþmam gerekirse geçerliliði ve doðruluðu konusunda tam ve güçlü bir fikre sahip olmadýðýmý da söylemem gerekir. Bununla birlikte bu kavramýn bana en fazla hitap eden yaný, hocanýn ondan çýkardýðý þu mânâ idi: "Hepimiz ayný çorbadan geliyoruz. Dolayýsýyla bu çorbayý daha mutlu, daha hafif ve daha tatlý kýlmaya mecburuz. Düþündüðümüz her þey ve yaptýðýmýz her eylem eninde sonunda bu çorbaya dönüþecektir. Öyleyse düþüncelerimiz, kullandýðýmýz sözcükler - bunlar arasýnda en önemsizmiþ gibi gözükenler bile - önemlidir." Bununla birlikte, Einstein'ýn, Bohr'un ve Sheldrake'nin çalýþmalarýna baktýðýmýzda aklýmýza þu soru gelir: "Çorbaya bir þeyler ekleyebilmek için neden ölmeyi beklememiz gerekiyor ki?" Aslýnda fizikten tutun da psikolojiye kadar olan tüm bilimler sonunda bizi belli bir saðduyuya ulaþtýrýr ve bize þimdiki, þu andaki eylemlerimizin yaratýlmakta olan her þeyi ve her varlýðý etkilemekte olduðunu anlatýr. O halde nereden baþlamalýyýz? Hz. Ýsa, yaptýðýmýz iyi iþlerden baþkalarýnýn haberi olmamasý gerektiðini öðütlemiþti bize. Aslýnda bunu yapmak öyle kolay deðildir çünkü bunun için sürekli olarak iyilik 47 yapacak biçimde çevremizi gözlemek ve buna uygun davranmamýz gerekir. Ýnsanlarýn çoðu dünyanýn yüz yüze kaldýðý problemlerin büyüklüðü karþýsýnda kendilerini depresif, yorgun ve hatta kayýtsýz hissettiklerinden dolayý bu görevden kolayca pes ediverirler. Yaptýðýmýz en küçük bir iyilik eylemi bile çok büyük bir spiritüel ve kültürel güce sahiptir oysa ki. Bu, insanlarýn idrak edemeyeceði kadar uzak mesafelere kadar yankýlanýr ve morfik bir rezonans baþlatýr. Bir þekilde bulaþýcý bir nitelik kazanýr. Milyonlarca küçük adým gezegenimizi ve türümüzü koruyacak büyük adýmlara dönüþür. Hepimiz belli bir kademede birbirimize baðlýyýz. Bir baþka varlýðýn hayatýný kurtardýðýnýzda- küçücük bir solucanýn veya bir yosunun bile - bu, havaya veya ortama yaþamlarýn kurtarýlmasýyla ilgili bir eylemi katmanýz anlamýna gelir. Küçücük bir iyilik davranýþý bile bir insanýn ruhsal dönüþümünü gerçekleþtirecek eylemlerin baþlamasýna neden olur. Hz. Ýsa'nýn, diðer öðretmenlerin ve peygamberlerin bu konuyu biz insanlara defalarca tekrar etmelerinin nedeni de budur. Kýzýlderili bir bilge bana þöyle demiþti: "Bizim geleneklerimize göre, yaratýlýþýn en baþýndan beri, her sabah güneþ doðduðunda Yaratýcýmýz tarafýndan bize dört tane görev verilir: Bunlardan birincisi o gün en azýndan bir tane anlamlý bir þey öðrenmek, ikincisi bir baþkasýna o gün anlamlý bir þey öðretmek, üçüncüsü baþka birisi için bir iyilik eylemi gerçekleþtirmek (elbet ki bunu gizlice yapmak en doðrusu ve hayýrlýsýdýr) dördüncüsü ise yaratýlmýþ olan her þeye saygý duymak ve saygýyla yaklaþmaktýr. Ýþte 48 bu dört görevi layýkýyla yerine getirmek, bunlarýn hayrýnýn ve güzel enerjisinin dünyaya yayýlmasýna yani morfik rezonansýn baþlamasýna neden olur. Örneðin Dünya üzerindeki Salem Çocuk Köylerinin çoðunda üzerine binilecek atlar bulunur. Bu köyler, ilk kez Gottfried Müller tarafýndan 1957 yýlýnda kötü muamele görmüþ çocuklar için kurulmuþtu. Burada yaþayan çocuklarýn atlarla her gün ilgilendiklerini, onlarý terbiye ettiklerini, ahýrlarýna giderek, onlara Müller ile birlikte her akþam elma verdiklerini görmüþtüm. Bilmediðim tek þey bu atlarýn nereden geldiðiydi. Sonra Herr Müller'in yaptýðý iyi iþler hakkýnda konuþmayý fazla sevmediðini öðrendim. Müller bir gün Çekoslovakya'dan Almanya'ya sosis olmak üzere götürülen atlar görmüþ ve bunlarýn bazýlarýnýn satýn alýnýp alýnamayacaðýný sormuþtu. Sosis firmasý bazýlarýný satmaya karar vermiþ böylece bu atlar Çocuk köyündeki þimdiki atlarýn atalarýný oluþturmuþtu. Salem Çocuk Köyündeki atlarýn hem çocuklar hem de orayý ziyaret edenler üzerinde neden bu kadar çok etki býraktýðýný hep merak ederdim. Þimdi anlýyorum ki, Herr Müller'in baþka yaþamlarý kurtarmak adýna yaptýðý sessiz bir eylemdi bunu baþlatan. 1997 yýlýnýn Ekim ayýnda Herr Müller'le bir kahvaltýda birlikte olma þansýný elde etmiþtim. Bana þunlarý söylemiþti: "Dünyadaki iyilik ve kötülük dengesine baktýðýmýzda kötülüklerin, iþkencelerin ve acýnýn sanki daha aðýr bastýðýný görürüz. SEVGÝ DÜNYASI Kötülüðün çok çeþitleri vardýr. Bunlardan biri savaþlarý çýkarýr, diðeri acýlarý oluþturur ve insanlara eziyet eder. Bununla birlikte Ýblisin sahip olmadýðý bir yetenek vardýr ki buna yalnýzca biz sahibiyiz. Ýblis böyle bir yeteneðe sahip olmadýðý için, biz onu çok küçük miktarda ortaya koysak bile aðýrlýðý büyük olur ve terazinin iyilik tarafýnýn aðýr basmasýna yol açar." Ona: "Nedir bu yetenek" diye sorduðumda bana þöyle cevap vermiþti: "Þefkatle yerine getirilen, küçük iyilik eylemleri." Sizin de bildiðiniz gibi Hz. Ýsa'nýn zamanýnda fakir bir kadýn sadece bir kuruþ vererek hazineye yardým yaptýðýnda herkes ona gülmüþtü. Halbuki bu kadýn sahip olduðu tek parayý baðýþlamýþtý. Eylemleriniz, kullandýðýnýz sözcükler ve hattâ düþünceleriniz bile - bunlarý baþkalarý bilsin ya da bilmesin - spiritüel bir etki yaratýrlar. Ýþte bu nedenle bilgeliðin öðretildiði, insanlarýn içlerine döndükleri yerler ve tapýnaklar çok önemlidir. Bunlar insanlarýn spiritüel fenerleridir. Dünyanýn problemleri ne kadar çok ezici ve kahredici gözükürse gözüksün, çevrenize yayacaðýnýz olumlu bir etki mutlaka vardýr. Örneðin þifa amaçlý dua etmenin hýzlý bir etkiye sahip olduðu Harvard Üniversitesince yapýlan bir deneyde kanýtlanmýþtýr. Þifa duasý yapan ve þifa bulan kiþiler birbirlerinden kilometrelerce uzakta olsalar ve birbirlerini hayatlarýnda hiç görmemiþ olsalar bile, þifa eylemi gerçekleþebilmektedir. (Gelecek Ay: "Farkýndalýk Yaratmayý Öðrenin" baþlýðýyla konumuza devam edeceðiz. “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme adresi: [email protected] ve PK: 227 Beyoðlu/Ýstanbul. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... Yurt içi (60 TL) ................ Yurt dýþý (70 TL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)