2011 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2011 Mayıs Sayı - xn--sevgiyaynlar
MAYIS 2011 Sayý: 509 Fiyat: 5 TL
SEVGÝLÝ TENGRÝM
STEPHEN TUROFF Ýstanbulda idi
ASLINDA DÜNYAYI
HERGÜN DEÐÝÞTÝRÝRÝZ
ÝÇÝNDEKÝLER
Belâlar Ýçimizdedir .............................. 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 43 Sayý:509 Mayýs 2011
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Ýnancýmýz ve Teslimiyetimiz
Yalnýz O’na .......................................... 6
Ahmet Kayserilioðlu
Yaþarken Ölmek .................................13
Güngör Özyiðit
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Stephen Turoff Ýstanbul’daydý ............ 20
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Sevgili Tengrim .................................. 29
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil
Haberleþme
ve Okur/Abone Ýliþkileri:
P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Ceylan Sk. No: 9/bod.kat
Güzelyalý, Pendik/Ýst.
Baský:
Hedef Dijital Baský
Taksim Cad. No: 19/A
Taksim/Ýstanbul
Fiyatý: 5 TL
Yýllýk Abone: 60 TL
Yurt Dýþý: 70 TL
Nelda Bayraktar
Nadide Kýlýç
Ölüm Olayýndan Ölüm Ötesine ......... 32
(Ölüme Adanmýþ Bir Yaþam - III)
Zuhal Voigt
Kâhin Vanga II ................................... 38
Özetleyen: Nihal Gürsoy
Aslýnda Dünyayý
Her Gün Deðiþtiririz .......................... 46
(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri)
Thom Hartman/Arýn Ýnan
Dergimizin internet sitesini
www.sevgidunyasidergisi.com
www.dostluk.org
adreslerinden ziyaret edebilirsiniz
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Herkesi, her þeyi sevmek sizce doðru bir þey mi? Herkesi, her þeyi, her
zaman, her yerde sevmek, sizce faydalý bir þey mi? Herkesi, her þeyi, her
zaman, her yerde, ayýrt etmeksizin sevmek sizce gerekli mi? Herkesi, her
þeyi, her zaman, her yerde, ayýrt etmeksizin sabrederek fedakârca ve saygýyla sevmeye devam etmek, buna aslýnda mecbur olduðumuzu bilmek sizce
zaruri bir þey mi? Bu sorularýn dördüne de “evet” diye tereddütsüz cevap
veriyorsanýz, iþte siz de bizimle ayný frekansta titreþiyorsunuz demektir.
“Bu nasýl olur? Böyle akýl dýþý iddialarda nasýl bulunur, bir de üstelik
kendimizi zorunlu hissetmemizi istersiniz?” diye neredeyse kýzarak soru
soranlar, verdikleri örneklerle bunun mümkün olamayacaðýný bizlere de
ispatlamaya çalýþanlar olacaktýr mutlaka. Ama bizler bu sorularý soranlarý
da, bizleri köþeye sýkýþtýrmaya çalýþanlarý da severiz, öyle deðil mi? Onlara
her insanýn ve her olayýn kendi içinde bir gerçekliði, kurallarý olduðunu,
bunlara karþý hem saygýlý hem dikkatli olarak zamana ve yerine göre her
olayý kendi içinde deðerlendirmemiz gerektiðini, sevgi dolu olmanýn ilkesiz
olma anlamýna gelmeyeceðini ama peþin hükümden, korkudan ve arkadan
konuþmaktan uzak durarak dürüstlüðümüzle ortada olabileceðimizi söyleyebiliriz. Mutlaka metod sorarlarsa, þu iki basit metodu önerebiliriz:
1. En sevimsiz, en kötü ve deðersiz görülen insaný bile seven, düþünen
birisi mutlaka olmuþtur ve vardýr. Evcil hayvanlarýmýz bizleri kim olduðumuza bakmadan severler, özlerler. En berbat gördüðümüz insanýn da onu
koruyan ve gözeten, onun hayrý için çýrpýnan bir hami (koruyucu) varlýðý
vardýr. Öyleyse tüm insanlar, tüm varlýklar sevilmeye lâyýktýrlar ve yalnýz
býrakýlmazlar.
2. Hoþlanmadýðýmýz, sevmediðimiz insanýn yarýn bu dünyada olmayacaðýný, bunun onu son görüþümüz olduðunu düþünelim. Ona olan bakýþýmýz,
duygularýmýz bambaþka bir gerçeklik kazanýr. “Bir an önce geberip gitse
bayram ederim, beter olsun inþallah” diyenlere onlarý incitmeden þunu
önerebilirsiniz: Önce kendilerini tanýmalarý, sevmeleri, kendilerinden memnun olmalarý... Sonra vermenin güzelliðini, tamamlayýcý, bütünleþtirici
büyüsünü tada tada gönüllerindeki kini yenmeleri... Bunlarý önerebilirsiniz
onlarý kýrmadan.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
SEVGÝ DÜNYASI
2
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
Farzediniz ki bir adam
merhametsiz ve gaddar, birçok
kimsenin hakkýný yiyor. Bunu da
hissettirmeden ve ustalýkla
yapýyor. O bu hareketin
kötülüðünü ancak onun acýsýný
nefsinde çekerse anlayabilir.
Karþýsýna çýkan hýrsýz onun
parasýný ve kýymetli eþyasýný
çalýnca elbette onun caný çok
yanar ve çok sýzlanýr. Ama o
esnada hakký yenen
baþkalarýnýn çektiði acýyý da
düþünmek imkânýna kavuþmuþ
olur. (...) Hatalarýmýzýn ve
noksanlarýmýzýn düzeltilmesinde
ve giderilmesinde
karþýlaþtýðýmýz olaylarýn tesiri
büyüktür. Bu olaylarý bizim
ihtiyacýmýza göre tertip edenler
ve karþýmýza çýkartanlar da
bizim yetiþmemizle alâkalý
idareci varlýklardýr.
Dr. Refet Kayserilioðlu
Belâlar Ýçimizdedir
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem - Tanýdýðým bir
zat var. Baþýna gelmedik
dert ve belâ kalmadý. Ýki
hanýmýndan ayrýldý. Her
ikisinden de birer çocuðu
oldu. Çocuklarý anneleri
ile kaldýlar. Hangi iþe el
atmýþsa mutlaka bir aksilikle karþýlaþtý.
Memuriyet yaptý, oradan
da ayaðýný kaydýrdýlar.
Elinden birçok iþ geldiði
halde yarý aç, yarý tok
dolaþýr. Bu adamýn
günahý nedir ki böyle
sýkýntý ve belalardan kurtulamaz?
Özden - Bir insanýn
karþýlaþtýðý olaylarýn
nedenlerini incelerken
derinlemesine bir araþtýrmaya girmek icap eder.
Dýþtan yapýlacak tahminlerle doðru bir neticeye
ulaþmamýz mümkün
deðildir. Ayný þekilde bir
toplumun ve meselâ
memleketimizin
karþýlaþtýðý olaylarýn
sebeplerini ve neticelerini derinliðine incelemeden onlar hakkýnda iyi
veya kötü diye bir
hüküm vermek doðru
olmaz.
Erdem - Adam ýstýrap
ve sýkýntý çekip dururken
bu iyidir denebilir mi?
3
Elbette kötüdür. Sonra
onun birisinde veya
ikisinde suçu var desek,
bu hepsinde de mi
suçudur? Ortada bir
adaletsizlik ve belâlara
uðrama aþikar olarak var.
Özden - Çok sathi
muhakemelerle, merhametinizin galip geldiði
yönde hükümlere varýyorsunuz. Bu þekilde
daima yanýlýrsýnýz. Size
þöyle bir misal vereyim:
Bir þehirde bir fýrtýna
esse, bu her tarafa birden
ayný tesiri yapacaktýr.
Ama saðlam kâgir veya
betonarme bir evde oturanlar fýrtýnadan fazla
müteessir (etkili) olmayacaklardýr. Buna mukabil tahtalarýnýn arasýndan
hava sýzan ahþap bir
evde oturanlar fýrtýnadan
az çok müteessir olacaklardýr. Dýþarda, tarlada,
açýkta olanlarsa fýrtýnadan daha çok
müteessir olacaklardýr.
Görüyorsunuz ki dýþ
þartlar ayný olduðu halde
ondan herkesin gördüðü
zarar farklý derecededir.
Erdem - Bu biraz da
topIumun egoist kimselerden teþekkül etmesinden, yardýmlaþmanýn
istenen derecede olmamasýndan ileri gelmektedir. Neden kâgir evde
oturan sadece kendi
evinin saðlam olmasýný
düþünür de, aralarýndan
rüzgâr sýzan ahþap evde
oturanýn halini düþünmez! Ayný þekilde
arkadaþýnýn çeþitli sýkýntýlara maruz kalýþýnda
toplum þartlarýnýn suçu
büyüktür.
Özden - Siz problemin
baþka bir yönünü ele
alýyorsunuz. Halbuki sorduðum husus tanýdýðýnýz
zatýn neden çeþitli sýkýntýlara maruz kaldýðý idi.
Ben de diyorum ki
toplum þartlarý ayný olsa
da kimi insan ayný
hadiseden çok, kimi az
müteessir olur. Bunun
sebebi ise çok müteessir
olanýn noksan
taraflarýnýn bulunuþudur.
Bu noksan taraflarýn
bulunuþunda kendi kabahati ne kadardýr, toplumun rolü ne kadardýr, bu
ayrý bir tartýþma konusudur. Þurasý muhakkaktýr
ki toplum içinde yaþadýðýmýza göre her hareketimizin bir veya daha
çok kiþiye tesiri var veya
baskalarýnýn davranýþlarýnýn da bize tesiri vardýr.
SEVGÝ DÜNYASI
4
Erdem - Tamam, önce
toplumu ve toplum
düzenini deðiþtirerek
biribirimize yaptýðýmýz
zararlarý en asgariye
indirir, birbirimize yaptýðýmýz faydalarý azamiye
çýkarýrýz.
Özden - Toplum teker
teker fertlerden teþekkül
eder. Fertlerin yükselmesini ve kuvvetlenmesini gaye edinmeyen
bir toplum düzeni hiç bir
baþarý saðlayamaz.
Mühim olan fertleri
sadece korumak deðil,
onlarý her þarta karþý
koyacak, devamlý
kuvvetlenme yolunda
koþacak bir güce
uIaþtýmaktýr. Bunun için
bir yandan topIum
düzeninde mutlaka
çalýþanlarýn hakkýný
almalarýný temin edecek
deðiþiklikler yaparken,
bir yandan da fertlerin
mücadele azmini, tahammül ve sabýr kabiliyetlerini artýrmak için
onlara devamlý telkinler
yapmak gerekir.
Erdem - Siz de toplum
þartlarýrný düzeltmekten
bahsettiniz. Fakat þahsa
yapacaðýnýz telkin ve
tavsiyelerin ne derece
faydasý olur onu pek
anlayamadým.
Özden - Þahsa yapýlan
iyi, cesaretlendirici,
çalýþmaya, gayrete ve
mücadeleye sevkedici
telkinlerin onun terbiyesi, kuvvetlenmesi ve
yükselmesi üzerine tesiri
çok büyüktür. Devamlý
yapýlan iyi telkinler
insanlarý iyiliðe, kötü
telkinler kötülüðe sevk
eder. Telkin baþlý baþýna
bir terbiye ve hatta ayný
zamanda bir tedavi metodudur. Fakat bugün esas
konumuz “kaþýlaþtýðýmýz
olaylarda bizim rolümüz
var mýdýr?” idi.
Erdem - Tamam,
tanýdýðým zatýn
karþýlaþtýðý olaylarda ve
belâlarda kendi rolü
nedir?
Özden - Bu zat iki
kadýndan ayrýlýrken
acaba kendi geçimsizliðinin, huysuzluðunun
ve tahammülsüzlüðünün
hiç rolü yok muydu?
Öyle zannediyorum ki o
her þeyi bir mesele
yapýyor, tatlýlýkla
halledilecek birçok iþi,
zorla ve kavgayla halletmeye kalkýyordu. Tabii
bu sert ve tahammülsüz
davranýþlarýnýn da reaksiyonunu görüyordu. Bir
söz vardýr: "Siz aynaya
dilinizi çýkartýrsanýz,
ayna da size dilini
çýkartýr." Biz bir takým
hatalý hareketler yaptýkça, baþkalarýný
kýrdýkça onlarýn da bizi
ayný tarzda kýrmalarý
mukadder olur. Öyleyse
belâlarý hazýrlayan, onlarý
davet eden biziz. Yani
belâlar esasýnda bizim
içimizdedir.
Erdem - Yani bir
serseri karþýma çýksa da
býçaðý karnýma dayasa ve
sökül paralarý dese,
bunun sebebi ben
miyim?
Özden - Sadece dünya
þartlarý yönünden
düþünürsek bunun sebebi
sen deðilsin, her toplulukta bulunabilen, hiç
þüphesiz bazýlarýnda
daha çok olan serserilerden birisi senin karþýna
çýktý. Yâni þartlarý bir de
dünya ötesini ve bizim
tekâmül plânýmýzý da
hesaba katarak incelersek
o zaman derhal bize ait
SEVGÝ DÜNYASI
noksanlýklarýn yine rol
oynadýðýný görürüz.
Erdem - Yani tekamül
yönünden noksanlýðýmýz
mý bu hýrsýzý karþýmýza
çýkardý? Olur mu böyle
þey hiç!
Özden - Farzediniz ki
bir adam merhametsiz
ve gaddar, birçok kimsenin hakkýný yiyor. Bunu
da hissettirmeden ve
ustalýkla yapýyor. O bu
hareketin kötülüðünü
ancak onun acýsýný nefsinde çekerse anlayabilir.
Karþýsýna çýkan hýrsýz
onun parasýný ve kýymetli
eþyasýný çalýnca elbette
onun caný çok yanar ve
çok sýzlanýr. Ama o esnada hakký yenen
baþkalarýnýn çektiði
acýyý da düþünmek
imkânýna kavuþmuþ
olur.
5
da bizim yetiþmemizle
alâkalý idareci varlýklardýr.
Erdem - Öyleyse
karþýlaþtýðýmýz her olayý
ve felâketi bu bizim
tekâmülümüz için lâzýmmýþ diye sineye çekelim.
Özden - Hayýr, sineye
çekmek diye bir þey yok.
Sineye çekemezzsiniz
zaten... Yalnýz "bu olay
bana geldi, haksýzlýða
uðradým, namussuzlar
v.s." demeden, yahut da
"Ben, ne talihsizmiþim?"
diye dövünmeden bu
olay neden baþýma geldi?
Acaba benim eksiklerim,
noksanlarým, ve hatalarým nelerdir? diye
düþünmemiz lâzýmdýr.
Ýnsanlar birbirlerinin terbiyesinde karþýlýklý vazifeli ve yardýmcýdýrlar.
Kimisi mizacýna uygun
olarak kötülük ve
fenalýk yapmak rolünü
üzerine alýr, kimisi de
iyilik ve hizmet yapmak
vazifesine talip olur. Bu
talip olunan vazife onun
mizacýna ve tekâmül
seviyesine baðlý olduðu
gibi onun karþýlaþacaðý
yeni hâdiselerin
istikametini de gösterir.
Zayýf taraflarýmýzý
kuvvetlendirmek için biz
gayret gösterirsek dýþardan gelecek müdahelelerin miktarý ve
onlarýn bizim üzerimizdeki üzücü tesirleri
azalýr.
Hatalarýmýzýn ve
noksanlarýmýzýn
düzeltilmesinde ve
giderilmesinde
karþýlaþtýðýmýz olaylarýn tesiri büyüktür.
Bu olaylarý bizim
ihtiyacýmýza göre tertip edenler ve
karþýmýza çýkartanlar
Resim: William Sidney Mount, Adil Bir Takas, Soygun Deðil 1865
6
SEVGÝ DÜNYASI
Ýnancýmýz ve
Teslimiyetimiz Yalnýz O’na
Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog
Ýlahî misyonun delili; ancak ve ancak rengiyle, tonuyla, diliyle ve hepsinden önemlisi bir
cümlede bin bir anlam taþýyan, birbiriyle uyumlu, insana ve insanlýða yücelikler sunan
ilahî mesajlar olabilir. Bunlarý derinliðine iyice inceleyerek, akýl ve mantýðýmýzla iyice tartarak, doðruluðunu deneyimlerimizle yaþayarak, eski kutsal metinlerle iliþkilendirerek
ilâhî misyona karar verebiliriz. Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan beri gülyüzlü iyilik habercileri
aracýlýðýyla gelen bilgilerde, o devrin koþullarýna göre deðiþen davranýþ yöntemlerinin
yaný sýra. Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk kurallarý da tekrarlanýp durmuþtur. Topyekûn inceleyince her birinin, birbirini destekleyip tamamlayan, ayný yapýnýn unsurlarý olduklarýný,
biri yýkýlýrken, diðerine temel vazifesi gördüðünü anlarýz.
SEVGÝ DÜNYASI
ÝNSANIN ÝNSANA
FARKSIZLIÐINI UNUTUNCA
19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Avrupa
ve Amerika'da dünya çapýndaki bilim
adamlarý yýllar süren parapsikolojik
araþtýrmalar yapmýþlar, ruhsal âlemle
iletiþim kurulabileceðine kesin olarak
kani olmuþlardý. Onlar için yalnýzca bu
sonuca
ulaþmak
yeterli
idi.
Materyalizme, inkârcýlýða karþý elde
ettikleri bu kanýtlarla yetinmiþ, orada
durmuþlardý. Bilimsel ciddiyetlerine
yakýþan da tam tamýna böylesiydi.
Çünkü onlarýn hiçbiri, büyük fizik
medyumluk yetenekleriyle yerçekiminden kurtulan, binanýn üst katýndaki bir
açýk pencereden süzülüp, diðer birinden
içeriye giren; el dokunmadan çok aðýr
eþyalarý yerinden oynatan ve müzik
aletlerinde melodiler yaratan süjelerine
asla insanüstü biri gözü ile bakmamýþlardý. Her birimizde nasýl farklý
yetenekler mevcutsa, onlarda da
böylesinin varolduðunu anlamýþlardý.
Evet, çok az rastlanýlan bir özellikti
onlarýnki ama, bunu insanüstü diye
sýfatlamamýþlar, doðal karþýlayýp yalnýzca inançlarýný pekiþtirecek sonuçlarýyla
ilgilenmiþlerdi. Ve doðru olan da, onlara
yakýþan da böyle bir tutumdu. Bir
medyumun aðzýndan, yakýn akrabalarýyla ilgili dedektiflerin aylar süren
araþtýrmalarýyla elde ettikleri bilgilerden
pek çoðunu bir çýrpýda duyduklarýnda
da davranýþlarý deðiþmemiþti. Ne bu bilgileri veren ruha, ne de medyuma
Tanrýsallýk yakýþtýrmak gibi, akýl ve bilimdýþý abesliklere hiç kalkýþmamýþlardý.
Ama taklitçiler öyle miydi ya?!..
7
Olaðandýþý bir olay veya mesajla
karþýlaþýr karþýlaþmaz hiç akýl yürütme,
tahkik edip doðrulama zahmetlerine
girmeden hemencecik son derece yüce,
ilâhi bir kisveye sokuvermek onlar için
ne kadar kolay oluyordu. Geçmiþten bu
güne dünyanýn her tarafýnda yaþanan bu
parapsikolojik çarpýtmalarýn, deneyimim içindeki iki örneðini geçen sayýmýzda sizlerle paylaþmýþtým. Aldýklarý
sýradan bir mesajý Allah'tan geliyor
sanan ana- kýzýn ve aklýna girip saçma
sapan tekliflerde bulunan obsedör bir
ruhun yönlendirmesiyle kendisini
iyileþtiren doktoruna saldýran gencin
serüveni ancak akýl, mantýk ve bilimden
uzak durmalarýyla açýklanabilirdi.
Ne var ki bu tür olaylarýn hepsi bu
kadar hafif hasarlarla sonuçlanmýyor
ki!.. Özellikle kutsal metinleri çarpýtarak yorumlayan, kendilerini ilâhi bir
görevli ve kayýtsýz þartsýz teslim olunmasý gereken seçilmiþ kiþi diye takdim
edenler; nice intiharlara, cinayetlere
neden oldular. Hele onlar telepati,
durugörü, medyumluk gibi bir takým
parapsikolojik yetenekler de sergileyiverince; düþünmeden inanmaya
hazýr saf kiþileri tuzaða düþürmek ne
kadar kolaylaþýyordu. Teslimiyetin yalnýz Âlemlerin Rabbine, O'nun
deðiþmeyen ahlâk kurallarýna olmasý
gerektiðinden habersiz kiþilerin kolayca
toplu
intiharlara
sürüklenmesi,
cinayetlere yeltenmesi bu modern
çaðýn, modern ülkelerinde bile büyük
trajediler olarak yaþanmýþtýr.
Þimdi bunlardan birini çok kýsa, diðer
ikisini biraz detaylý olarak aktaracak,
8
sonra da parapsikolojik olaylarýn,
mucizelerin doðru deðerlendirilmesinin
kriterleri üzerinde duracaðým.
TOPLU ÝNTÝHARLAR
* 18 Kasým 1978'de Jim Jones,
Guyana'da kurduðu "Halkýn Tapýnaðý"
adlý mezhepten 911 kiþiye siyanür
içerek intihar etmeleri emrini verdi,
onlar da bu emri yerine getirdiler.
* 26 Mart 1997'de "Heaven's Gate"
(Cennetin Kapýsý) tarikatýnýn 39 üyesi
siyah spor takýmlarýný ve siyah Nike
spor ayakkabýlarýný giyerek topluca intihar ettiler. Bu grubun oluþmasýna önderlik edenler, biri erkek biri kadýn iki
kiþiydi. 1931 doðumlu Applewhite bir
papazýn oðluydu ve kendisi de
Hýristiyan Presbiteryan mezhebinden
papaz olarak yetiþtirilmiþti. 1972'de
eþcinsel eðilimlerinin tedavisi için
baþvurduðu hastanede tanýþtýðý hemþire
Bonnie Lu ile ayrýlmaz bir ikili
olmuþlardý. Bu hemþire haným da bir
Baptist papazýnýn kýzý ve ruhlardan
mesaj alan bir grubun üyesi idi.
Anlaþýlan ikisi de toplumun epeyce
üstünde dinsel bilgiye sahipti. Þimdi
sýra kendilerine bir kutsal görev
yakýþtýrmaya gelmiþti. Arayan bulur.
Zaten kutsal metinleri de iyi biliyorlar.
Ýþte Ýncil'in vahiy kitabýnda iki tanýktan
söz edilmiyor muydu? Onlar bu ikiliden
baþkasý olabilir miydiler ki?!.. Artýk ne
kadar kendilerini de kandýrdýlar bilemeyiz. Ama bildiðimiz bir þey var.
Büyük gayretlerle tüm Kanada'yý
dolaþýp vahiy kitabýnda bildirilen olay-
SEVGÝ DÜNYASI
larýn gerçekleþmekte olduðunu, kitabýn
iki tanýðý olarak ballandýra ballandýra
anlatýnca saf kiþilerden epeyce taraftar
topladýlar. Ýkili, kredi kartý yolsuzluðundan tutuklandýklarýnda bu boþ zamanlarýný bile iyi deðerlendirip UFO bilgilerini artýrdýlar. Ve onlarý da kullanarak
kutsal kitap bilgilerini modernize
etmede ustalaþtýlar. Kendilerinin sürekli
bir boyuttan üst boyuta yükseldiklerini
söylüyorlar ve her boyutta yeni bir isme
kavuþuyorlardý. Böylece ABD ve
Kanada'da 200 kadar yandaþa ulaþtýlar.
Aslýnda daha da artabilirlerdi ama
üyelere uygulanmasý çok zor bir yaþam
emrediyorlardý. Onlarý dünya hayatýndan uzaklaþmaya zorluyor, kadýnlara
mücevherleri yasaklýyor, yiyecek ve
içecekleri bile ikili tarafýndan belirleniyordu. Uzay yolu gibi kurgularla ve
bilgisayarlarla aþýrý ilgilenmeleri hem
modernliklerine katkýda bulunuyor hem
de finans imkânlarýný artýrýyordu.
Bonnie Lu'nun 1985'te ölüvermesi
aksiliðinin de üstesinden gelindi. Bir
baþka isimle 1992'de yeniden ortaya
çýkýlýp, reklâmlarla medya imkânlarý
sonuna kadar kullanýldý. Bu reklâmlarda "Uygarlýk çöküyor, canýný kurtarmak
isteyen yanýmýza gelsin" deniyordu. Bu
dünyada yaþamanýn anlamý kalmadýðý
söyleniyordu. Applewhite ile 7 üye
ameliyatla iðdiþ olup cinselliklerinden
bile vazgeçtiler. Nihayet aradýklarý son
fýrsata 1997'de kavuþtular. Hale- Bopp
kuyruklu yýldýzý gökte belirmiþti.
Internet dedikodularý ile kuyruklu
yýldýzýn arkasýnda bir cisim bulunduðu
düþüncesi yýldýrým hýzý ile etraflarýna
SEVGÝ DÜNYASI
yayýldý. Bu cisim onlarý daha bir üst
düzeye yükseltmek için gelen bir uzay
gemisiymiþ hem de. Biz "Allah akýl
fikir versin" desek de bu, onlar için bir
altýn fýrsattý. Ýncil'deki "Yukarý gel"
hitabýný da böyle deðerlendirdiklerinden
26 Mart 1997'de Kaliforniya'daki çiftliklerinde 39 kiþi topluca intihar ettiler.
Öyle ani bir cinnet geçirerek kendilerini öldürmüþ deðillerdi. Önceki günlerde yarým kalmýþ tüm iþlerini tamamlamýþ, vasiyetlerini hazýrlamýþ, vedâ
filmlerini kaydetmiþ, resmî Internet
sitelerinde demeçler yayýnlamýþlardý.
Aslýnda tüm kutsal kitaplarda intihar
kesinlikle yasaklandýðý halde bu açýk,
kati Tanrý sözünü dinlemeyip, yoruma
muhtaç, sembolik âyetleri kendi nefislerine uydurarak uygulamakta bir sakýnca görmemiþlerdi. Grubun ismi
"Cennetin Kapýsý" idi ama orada hangi
kapý ile karþýlaþtýklarýný Allah bilir.
TOKYO METROSUNDA
SARÝN GAZI
20 Mart 1995'de Tokyo metrosuna
salýnan sarin gazý ile 12 kiþi ölmüþ,
4000 yolcu da zehirlenmiþti. Cinayetin
arkasýnda ne bir etnik grup, ne de
ekonomik, siyasi veya doktriner bir
ayrýlýkçý hareket vardý. Sadece, toplum
tarafýndan kendi güzel fikirleri ve deðerleri anlaþýlmamýþ bir grubun intikâm
ve öç alma davranýþýndan ibaretti.
Öyküsü gerçekten gönül paralayýcý...
Grubun elebaþýsý kör akupunkturcu
Asahara Þoko'ydu. 1980'li yýllarda
Japonya'da Budizm'den esinlenen
9
düþüncelerini yaymaya baþlamýþtý. Bir
yoga seansý esnasýnda manevi gücü ile
havaya yükselmiþ fotoðraflarýnýn yayýnlanmasý
taraftarlarýný
artýrmýþtý.
Budizm'in yanýsýra Hinduizm, Yoga,
astroloji, Yahudi - Hýristiyan kýyamet
öðretilerini de bir potada eritip "Aum
Þinrikyo" ismini verdiði bir cemaat
kurdu. Kendisini acýdan kurtulmuþ,
kesin mutluluða ermiþ bir üstün insan
diye tanýtýyordu.
Parapsikolojik fenomenlerden
biraz haberdar olanlar, yoga
seansý esnasýnda havaya yükselmenin kutsallýkla uzaktan yakýndan ilgisi olmadýðýný, bir fizik
medyumluk gösterisinin ötesinde
yorumlanamayacaðýný gayet iyi
bilirler. 1850'lerden sonraki yýllarda nice medyumlar bu tezahürleri göstermiþ, hiçbiri kutsallýk taslamamýþtý. Geçmiþten habersiz kiþiler ise kutsallýk iddialarýna çabucak kanýveriyorlar.
Esas deðerin ahlâki davranýþlarla ölçülmesi gerektiðinin farkýna
varmýyorlar.
Neyse ki Japonya'daki bu grup ilk yýllarda aþýrýlýða kaçmayýp sadece mutluluk öðütleriyle yetindiðinden, saygýnlýklarý arttý. Cesaretlenip 1990'da Doðruluk
Partisi adýyla seçimlere katýldýlar. Sonuç
hazin. Tek bir sandalye bile kazanamadýlar. Ýþte bardaðý taþýran da bu oldu.
10
"Sen bizi tanýmazsan, biz seni hiç tanýmayýz. Sen bizi reddedersen, biz de seni
reddederiz" mantýðýydý bu. Þimdi pek
çok öðretiden harmanlanmýþ kokteyl'den cinayetleri güzel göstermeye sýra
gelmiþti ve buldular da. "Gurunuz'un
size birinin canýný almasýný buyurmasý,
bu kiþinin zaten vadesinin dolduðunu
gösterir" mantýðýný piyasaya sürmekte
gecikmediler. Sanki Allah adýna onlar
karar verici idiler yeryüzünde...
Ve o çýlgýn karara sýra geldi sonunda.
Öldürücü sarin gazý üretip en iþlek
saatlerde Tokyo metrosunun beþ ayrý
hattýnda masum insanlarýn canýný aldýlar
ve çoðunu da zehirlediler.
KISSALARDAN ÇIKARILACAK
HÝSSELER
Aramýzda yaþayan birilerine
veya bir öðretiye, ya da öte
âlemden bir varlýða akýl, mantýk,
bilgi ve düþünce iþe karýþmadan
kayýtsýz þartsýz "kör teslimiyet"le
inanmanýn dramatik sonuçlarý
dünyamýzda sürekli yaþanýp
duruyor.
Ýnsaný sinsi sinsi kiþiliksizleþtirmeye,
bireysel karar verme yetisini köreltmeye, emir kulu düzeyinde donmuþ bir
hayata götüren bu yanlýþ teslimiyet
davranýþlarýnýn kiþisel dramlarý çok aþan
nice toplumsal felâketlere de neden olduðunu yukarýdaki örneklerde gördük.
SEVGÝ DÜNYASI
Hele bir de adým adým yaklaþmakta
olduðumuz topluca yaþayacaðýmýz bir
Deccal, bir Anti-Mesih fenomeni var ki,
"kör teslimiyet'in o dönemde dünya
çapýnda yapacaðý büyük yýkým ve
kýyýmýn yanýnda þimdiye kadar
yaþananlar belki hatýrlanmayacak bile!..
O'NUN KATINDAN MI?
Geçen
sayýmýzda
okuduðunuz
Tanrý'yla konuþtuklarýný sanan anne-kýz
olayýnda sehpanýn kaldýrýlmasý teklifimi
varlýk onaylayýp gerçekten havalandýrsaydý tutumum ne olurdu, belki merak
edersiniz. Fizik medyumluklarda benim
de tanýk olduðum böyle fenomenler
yaþanmýþtýr. Yani mümkün. Sehpa gerçekten havalansaydý, medyum haným ve
gelen varlýðýn böyle fiziksel bir güce
sahip olduklarýna kanaat getirirdim.
Ama hepsi o kadar. Ýlâhî bir misyona
inanabilmem için böylesi delillerin bin
katý gerçekleþse, örneðin daðlar yerinden oynasa, tepeler dümdüz olsa bile
asla bunlarý yeterli bir kanýt olarak
kabul etmezdim. Ýlâhî misyonun delili;
ancak ve ancak rengiyle, tonuyla, diliyle
ve hepsinden önemlisi bir cümlede bin
bir anlam taþýyan, birbiriyle uyumlu,
insana ve insanlýða yücelikler sunan
ilâhî mesajlar olabilir. Bunlarý derinliðine iyice inceleyerek, akýl ve mantýðýmýzla iyice tartarak, doðruluðunu
deneyimlerimizle yaþayarak, eski kutsal
metinlerle iliþkilendirerek ilahî misyona
karar verebiliriz. Ýnsanlýðýn baþlangýcýndan beri gülyüzlü iyilik habercileri
aracýlýðýyla gelen bilgilerde, o devrin
SEVGÝ DÜNYASI
koþullarýna göre deðiþen davranýþ yöntemlerinin yaný sýra Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk kurallarý da tekrarlanýp
durmuþtur. Topyekûn inceleyince her
birinin, birbirini destekleyip tamamlayan, ayný yapýnýn unsurlarý olduklarýný, biri yýkýlýrken, diðerine temel
vazifesi gördüðünü anlarýz. Delil ve
mucizelerle deðil, ancak bunlarý görüp
anlayarak O'nun katýndan geldiðine
karar verebiliriz. Nitekim Hz. Muhammed döneminde Kur'an ayetlerini duyan
gönlü açýk Yahudi ve Hýristiyan bilginleri eski bilgileriyle kýyaslayarak:
"Bunlar da Tanrýmýz'ýn Katýndan" diyerek gözyaþlarý içinde sevince gark
olmuþlardý.
MUCÝZELERÝN
ÝKÝ TÜR ÝÞLEVÝ VAR
Peki bu durumda delil ve mucizeler
inancýmýzýn temelini oluþturmayacaðýna
göre peygamberlerin bunlarý insanlara
sunmasýnýn anlamý nedir diye sorabilirsiniz. Kutsal Kitaplarý inceleyince
bunlarýn iki tür iþlevi olduðu sonucuna
varabiliriz. Örnek yerindeyse bardaða
akan ilk damla ve bardaðý silme dolduran son damla gibi iþ görüyorlar.
Mucizeler; ilâhi mesajla ilk karþýlaþan
kiþilere, sözlere kulak vermeleri, kýymet
vermeden çekip gitmemeleri, mesajlar
üzerinde durup düþünmeleri için bir ilk
ateþleme, ilk damla görevi yapar. Gerisi
kiþinin niyetine, gayretine, aklýna, mantýðýna, bilgisine kalýr. Bir de zaten O'nun
yoluna baþ koymuþ peygamber ve
yardýmcýlarýnýn gönüllerinin yatýþmasý
ve dönülmeyen son kararý vermeleri için
11
gösterilen mucizeler var. Bunlar da
kabýn silme dolmasýný saðlayan son
damla görevi yaparlar. Ýþte Hz.
Ýbrahim'in, kendisine alýþtýrdýktan sonra
öldürüp Yaratan'ýn gücüyle diriltilen 4
güvercin ve Ýsa'nýn Havarilerine gökten
indirilen sofra mucizeleri; gönül
erlerinin dönülmez yola çýkmalarý için
bir start tabancasý görevi görmektedir.
Artýk onlar için tek çare, tek yol;
Yaradan'a teslim olmak ve O'nun çizdiði
yolda insan kardeþlerine hizmet için
azimle yürümektir.
Sadece delil ve mucizelerle,
kerametlerle inanmak isteyen
düþünce tembelleri, þimdi bizlere
çok yaklaþmýþ olan "Din Günü"
sürecinde büyük tehlikelerle
karþý karþýyadýrlar. Namazýn her
rekâtýnda sürekli tekrarlanan
Fatiha Suresinde "Maliki yevmiddin" (Din Gününün Sahibi)
denerek o gün aralýksýz hatýrda
tutulmaya çalýþýlýr. "Din Günü"
nün kýyametten önceki bir gün
olduðu matematik olarak kesindir. Çünkü Kuran'da Hicr
Suresinde Ýblis, Yaradan'ýn ona
insanlarý yoldan çýkarmak için
"Din Günü"ne kadar verdiði
süreyi azýmsar ve süreyi uzatmak
için sonraki bir gün olan
"Kýyamet Günü"ne kadar izin
verilmesini talep eder.
12
Din Günü, Kýyamet'ten epeyce önce
dünyada yaþanacak ve sonrasýnda
gerçek "Milenyum"a, iyilik dolu uzun
dünya cenneti sürecine girecektir
insanoðlu. Bu, Yaradan'ýn Tevrat'ta,
Zebur'da, Kuran'da (21/105) sürekli
yinelediði deðiþtirilemez bir vaattir. Din
Günü sorgulamasýndan sonra yaþanacak
bu döneme ancak hak edenler ulaþacaktýr. Din Günü sürecinde sürçmemek,
kötülük için birleþmiþlerin kervanýna
katýlmamak için bugünden çok uyanýk
olmamýz; doðruyu yanlýþtan ayýracak
bilgilerle donanmamýz, gönlümüzü arýtmamýz gerekiyor.
Ýncil'de Hz. Ýsa'nýn dünyaya ikinci
geliþi sürekli tekrarlanýr. Hattâ onun
insanlarýn
beklemekten
yorulup
usandýðý ve ümitsizliðe kapýlýp iþi oluruna býraktýklarý bir dönemde, "Hýrsýz
Gibi" gizlice geleceði söylenir. Hz.
Muhammed'in gerçek sözlerinde ve
Kur'an ayetlerinde de ikinci geliþ onaylanýr. Ancak her zamanki gibi dualite
(ikilik) yasasý yine gündemde olacak,
tezin karþýsýnda antitezi de bulunacak;
Hz. Ýsa'nýn karþýsýna kötülerin elebaþýsý,
kudretlerle donatýlmýþ bir kiþi Deccal
(Anti Mesih) dikilecektir. Hz.
Muhammed; insanlarý þaþýrtacak, doðru
yoldan çýkartacak olan Deccal'ýn "Ölüleri Diriltmek" hünerine sahip olacaðýný
söylemektedir.
Sýnavýn
büyüklüðünü
görüyor
musunuz? Bir tarafta ilâhî hikmetler,
O'nun katýndan sözlerle ortaya çýkan
O'nun sözcüsü; diðer tarafta, hiçbir
doðru bilgi, doðru davranýþ ortaya koya-
SEVGÝ DÜNYASI
mayan, ancak kudretlerle gözleri
kamaþtýran ve yandaþlarýný dünya
nimetlerine boðan bir Yalancý, bir Anti
Mesih. Ve o Deccal "Ben Allah'ým" diye
de iddialar ileri sürecektir. Onun sadece
mucizelerine, harikalarýna bakýp, bir
insanýn ve hiç kimsenin Allah olamayacaðýný düþünüp taþýnmadan hemencecik
onun peþinden koþanlar, Din Günü
sürecinin sonunda, gelmiþ geçmiþ tüm
insanlarýn yeryüzünde sorguya çekileceði Rahman ve Rahim olan Allah'ýn
Gününde, yani Din Günü sorgulamasýnda, belâlar çukuruna düþecek olanlardýr.
Nitekim Hz. Ýsa Ýncil'de, bu din
günü sürecinde Deccal ve benzeri birçok yalancý yol göstericinin ortaya çýkarak harikalar göstereceklerini, mümkünse
O'nun yoluna baþ koyanlarý bile
saptýrabileceklerini uyararak
bildirmektedir. Doðruyu eðriden
ayýrmak için içi boþ yaldýzlý
sözlere, gösterilen harikalar ve
mucizelere deðil, davranýþlara
bakýlmasý gerektiðini, "Onlarý
meyvelerinden tanýyacaksýnýz"
özsözüyle vurgulamaktadýr. Gerçek inanç ve teslimiyetin mucize
ve keramet sahiplerine deðil;
Hepimizi Sevgisinden Vareden'e,
O'nun deðiþmeyen ahlâk prensiplerine olmasý gerektiðini bu
söz açýkça ortaya koymaktadýr.
SEVGÝ DÜNYASI
13
Yaþarken Ölmek
Güngör Özyiðit, Psikolog
Ölümden ne korkarsýn
Korkma ebedi varsýn.
Yunus Emre
Buda ölürken, yanýndakiler, yaþamýný
ona baðlamýþ olanlar üzgün bir þekilde
aðlaþýrlar. Buda sorar onlara:
- "Niye aðlýyorsunuz?"
- "Az sonra seni kaybedeceðiz. Sen
artýk var olmayacaksýn" derler.
Buda gülümseyerek þu açýklamada
bulunur:
- "Ama ben kýrk senedir zaten yoktum. Aydýnlandýðým gün öldüm. Diðer
yandan sonsuzluða daldým. Sonsuzluða
demirlemiþ olanlar hiç ölmezler. Hep
14
var olurlar. Sizler gelip geçici zaman
içinde yatay düzlemde yaþýyorsunuz.
Dikey boyuta geçtiðinizde, derine
daldýðýnýzda sonsuzlukla, gerçek
özünüzle karþýlaþýr, öylece ölümsüzlüðe erersiniz."
Hz. Muhammed de "Ölmeden önce
ölünüz" diyerek zihnin yarattýðý sahte
benlikten, egodan kurtulup, asýl özümüzü bulmamýz gerektiðine iþaret eder.
ÖLÜME GÜLEBÝLMEK
Hallac-ý Mansur öldürülürken gülmeye baþlar. Ona "Deli misin, niye
gülüyorsun?" diye sorduklarýnda þu
yanýtý verir: "Siz baþka bir þeyi
öldürüyorsunuz. Tanrý olduðumu
söylediðim için beni cezalandýrmak
istiyorsunuz. O zaman varýn beni cezalandýrýn. Fakat neden bu bedeni cezalandýrýyorsunuz? Bu zavallý bedenin
suçu ne? Bu durum, suç iþlediði için, o
insanýn evini cezalandýrmaya benziyor.
Ben iþte buna, buradaki tuhaflýða
gülüyorum."
SEVGÝ DÜNYASI
yim' diyen, biri kendi varlýðý, diðeri
Allah'ýn varlýðý olmak üzere iki varlýk
ortaya sürmüþ olur. Ne var ki, 'Ben
Hak'kým' diyen, kendi varlýðýný yok
ettiði için, En-el Hak diyor. Yani 'Ben
yokum, hepsi O'dur, Allah'tan baþka
varlýk yoktur. Ben yalnýzca yokluðum,
'Hiç' im'' diyor. Bu sözde alçakgönüllülük daha fazla mevcut deðil midir?
Ne yazýk ki, halk bunun mânâsýný
anlamýyor."
Tasavvufun esasý budur: "Sen yoksun
Allah var." En temel yanýlsama ise
þudur: "Ben varým; öyleyse Tanrý
nerede?" Ego olarak sen varsan,
Tanrýyý asla göremezsin. Ego'nun varlýðý sendeki Tanrý'ya perde olur. Hallacý Mansur derinindeki benliði bulduðunda, orada Tanrý'yý görür de "En-el Hak
- Ben Tanrýyým" der. Onu anlamazlar
ve öldürürler. Çünkü onlar ego dünyasýnda yaþýyorlardýr. Ego onlarýn gözlerini baðlamýþtýr. Gerçeði görmezler.
Bilindiði gibi Hallac-ý Mansur, Allah
aþkýyla yanýp tutuþarak, içindeki egoyu
yok edip, her þey O, yani Allah'týr der.
"En-el Hak" dediði için de iþkence
edilerek öldürülür. Oysa Mevlâna "Fihi Mâfih" eserinde "En-el Hak" hakkýnda þunu yazar:
Ayný hal Beyazýt-ý Bestami'nin de
baþýna gelir. O ermiþ kiþiye sorarlar:
"Sen kimsin?" O "Ben, beni yýllar
önce kaybettim. Onu ne kadar aradýmsa
o kadar az buldum" der. Tekrar "Sen
kimsin?" diye sorduklarýnda "Hýrkamýn
altýnda Allah'tan baþkasý yok. Benimle
birlikte Tanrý'dan baþka kimse yok. O
yüzden 'Sen kimsin' sorusu anlamsýz.
Ben yokum, Tanrý var" cevabýný verir.
"En-el Hak (Ben Hak'kým) demeyi
büyük bir iddia sanýyorlar. Halbuki bu
büyük bir alçakgönüllülüktür. Bunun
yerine 'Ben Hak'kýn kuluyum, kölesi-
Sufizm yoðun aþkýn, Tanrý ile var ve
bir olmanýn yoludur. Beyazýt'ýn çile
hayatý üç dönem sürer. Birincide
dünyadan vazgeçer, ikincide öbür
SEVGÝ DÜNYASI
dünyadan ve üçüncüde kendinden
vazgeçer.
DÜÞÜNCE,
DÜÞÜNCEYLE SINANIR
Zerdüþt bir yerde, ateþle tutuþturulmuþ odunlarýn etrafýna toplanmýþ olan
bir kalabalýk görür. Aralarýna katýlýr. Ve
"Niye bu ateþi yaktýnýz?" diye yüksek
sesle sorar. Kalabalýktan sesler yükselir: "Kim bu adam?" "Zerdüþt" der
garip ve gezgin adam. Bunun üzerine
"Bilge Zerdüþt'e selâm olsun" derler.
Zerdüþt beyazlar giyinmiþ genci göstererek "Kim bu genç?" diye sorar. Ve þu
cevabý alýr: "Bu gencin günahkâr
olduðu söyleniyor. Doðru olup
olmadýðýný sýnamak için ateþ deneyin-
15
den geçecek!" Zerdüþt "Sizler ateþin
yakýcý olduðunu bilmiyor musunuz?"
sorusuyla kalabalýðý uyarmak ister. Ve
þöyle bir konuþma geçer Zerdüþt'le kalabalýk arasýnda:
"- Bilge Zerdüþt, bakýr sýnamasýndan
yüzakýyla çýkmadý mý?
- Düþünceyi düþünceyle sýnamak
gerek, bedenle deðil. Beni düþüncelerle
sýnayacak yerde, bedenle sýnadýlar...
- Evet ama, eritilmiþ bakýr bedenimizi
etkilemedi, serin su gibi akýp gitti...
Böylelikle haklý olduðunuzu herkes
gördü, þah bile...
- Eritilmiþ bakýr vücuduma su gibi
deðil, eritilmiþ bakýr gibi indi,
neredeyse ölecektim. Göðsüme döktüklerinde nasýl acý çektiðimi ben bilirim...
16
- Ama bizler öyle duymadýk...
- Hayýr, o iþ bildiðiniz gibi olmadý.
Ben bilgelikten dem vurdum, onlar
bedenimi sýnadýlar.
- Ýnsanlarýn doðru söyleyip
söylemediklerini ateþle sýnanmayý
bizler atalarýmýzdan öðrendik...
- Ben de iþte bunun için boþ inançlarý
deðiþtirme göreviyle gönderildim. Siz
hiç ateþ içinden geçen birilerini
gördünüz mü?
- Hayýr görmedik.
- Analarýmýz, babalarýmýz gördü mü?
- Hayýr, onlar da görmedi; ama daha
eskiler görmüþler..
SEVGÝ DÜNYASI
Ardýndan þunu da ekler: "Bilge veya
cahil, masum veya günahkâr güçlü ya
da zayýf, zengin ya da fakir farketmez.
Ateþ herkesi yakar, su da söndürür.
Sonra beyazlara bürünmüþ genci
göstererek þöyle der: "Bu gencin eðer
bir suçu varsa, buna yargýçlar karar
verecek. Suçsuzsa aklanacak, suçluysa
cezasýný çekecek.
Ateþ yalnýzca aydýnlatýr, ýsýtýr ve
yakar, onun doðasý budur. Ýnsanlarýn
suçlu ya da suçsuz olduðunu ateþ deðil,
yargýç belirler."
KADER VE ÖZGÜRLÜK
Ateþin yanýnda durduðu için yüzü ter
içinde yaþlý Mobed kalabalýðýn sözcüsü
olarak bir ricada bulunur: "Ey bilgeler
bilgesi Zerdüþt, izin ver de genç ateþ
deneyinden geçerek doðruluðunu kanýtlasýn!.."
Zerdüþt, kalabalýðýn önyargýsýný kýrmak için, baþka bir yol dener ve kalabalýða sorar: "Burada iyiliðine,
dürüstlüðüne hepinizin kefil olacaðý
kim var?" Hep bir aðýzdan "Keyvan"
diye baðýrýrlar. Zerdüþt, Keyvan'ý çaðýrmalarýný söyler. Keyvan gelir, bilge
Zerdüþt onun elini ateþe uzatmasýný
buyurur. Keyvan'ýn elini uzatmasý ile
"Yandým" diye geri çekmesine herkes
tanýk olur. Baþka denemek isteyen olup
olmadýðý sorulur. Kalabalýktan çýt çýkmaz. Ve Zerdüþt taþý gediðine koyarak
dersini verir: "Gördüðünüz gibi ben
ateþ yakar diyorum. Nasýl ki su
söndürüyorsa, ateþ de yakar. Demek
istediðim sadece bu!"
Kaderimiz önceden mi belirlenmiþtir;
yoksa kaderimizi kendimiz mi
yaratýrýz? Bin yýllardýr tartýþýlan bir
konudur bu. Yani geleceðimizi belirlemede ne derece özgürüz? Sufi
Cüneyd'e bir adam, önceden belirleme,
kader, kýsmet ve insanýn özgürlüðüne
dair bir soru sorar. Öðrenmek istediði
þudur: "Ýnsan her istediðini yapmakta
tamamen özgür müdür?"
Cüneyd "Bir bacaðýný kaldýr" der
adama. Adam sað bacaðýný kaldýrýr.
Sonra ötekini de kaldýrmasýný söyler
Cüneyd. Adam þaþkýn ve de kýzgýndýr:
"Benden saçma þeyler istiyorsun. Ýki
bacaðýmý birden nasýl kaldýrabilirim?!
Bu yaptýrdýðýnýn benim sorumla ne
ilgisi var?"
Sufi Cüneyd cevap verir: "Sorunun
cevabýný kendi bedenin üzerinde gösterdin. Ama anlamadýn. Anlaman
SEVGÝ DÜNYASI
gereken þu: 'Sana bacaklarýndan birini
kaldýr' dediðimde, saðý da solu da tercih etmekte özgürdün. Bunu kimse
önceden belirlemiyordu. Sen sað
bacaðýný kaldýrmayý seçtin. Fakat bir
kez saðý seçmiþ olduðundan, artýk solu
seçemezdin. Sað bacaðýný kaldýrma
özgürlüðü, diðer yandan sol bacaðýný
kaldýramama baðýmlýlýðýna dönüþtü.
Yani insan yarý özgür, yarý baðýmlýdýr.
Ama öncelikle özgürdür. Özgürlüðü
kullanma biçimi ilk baþta elinde. Ne
var ki, onu þu veya bu þekilde kullandýktan sonra, sonuca baðýmlý olursun. Böylece her özgür eylem sorumluluðu da beraberinde getirir. Seçim
senin özgürlüðün, sonuçlar ise sorumluluðundur."
''Bizim Celselerimiz''de insanýn hem
baðlý, hem de özgür olduðu þu þekilde
anlatýlýr:
"Ve siz aklýnýzla hür ve üç yerinizden
baðlýsýnýz þimdi. Aklýnýz, O'nun genel
emrinin detaylarý için lâzýmdýr size.
Çünkü siz, genelin içindeki detaylarý
deðiþtirebilirsiniz. O'nun
genel emri, sadece her þeye
"Ol" deyivermektir. Ve iþte o
çizgi, sizin "kader"
dediðiniz þeyin baþlangýcýdýr
þüphesiz. Siz üç yerinizden
baðlýsýnýz. Birincisi: Ýlk programda varolmanýzdýr, siz
bilmeden. Ýkincisi: Emir
vermediðiniz halde çalýþan
organlarýnýzdýr, siz bilmeden. Üçüncüsü: Her zaman
bir çekime tabi olduðunuz-
17
dur, siz bilmeden. Ve siz aklýnýzla her
detayda hayýrlý iþ yapabilirsiniz. Siz
O'nu bilmekte, anmakta devam ediniz."
HZ. HASAN'IN SINANMASI
Kûfe Vadisinde bir bedevi, Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hasan'a, babasýna ve anasýna hakaret etmeye baþlar.
Hz. Hasan, bedeviye: "Bir ihtiyacýn
mý var, sýkýntýn nedir?" diye sorar.
Bedevi onu duymazdan gelerek baðýrýp
çaðýrmaya devam eder. Bunun üzerine
Hz. Hasan bedeviye bir miktar para
verir ve "Baðýþla bizi, elimizdeki bu
kadar. Daha çok olsaydý, onu da verirdik" der. Bunu duyan bedevi, bu yüce
gönüllülük karþýsýnda "Tanýklýk ederim
ki sen gerçekten bir peygamber torunusun. Ben buraya neslin ile senin birbirinize uyumlu olup olmadýðýnýzý sýnamaya geldim" diyerek niyetini açýklar.
Hz. Hasan peygamberin yolunu izleyerek, karþýsýndakinin gönlünü fethederek sýnavdan yüz aký ile çýkar.
SEVGÝ DÜNYASI
18
SÜLEYMAN PEYGAMBER'ÝN
ADALETÝ
Her ikisinin de birer oðlu olan iki
kadýndan birinin oðlunu yolda kurt
kapar. Evladýný kaybeden kadýn
diðerinin çocuðunu alarak sahiplenir.
Peygamber kral Süleyman'ýn huzuruna
vardýklarýnda, her iki kadýn da bebeðin
kendisine ait olduðunu iddia eder.
ANNELÝK ÖRNEÐÝ
Annesi, hep almaya alýþmasýn, vermeyi ve o yolla mutlu olmayý öðrensin
diye evladýna evle ilgili ufak tefek
sorumluluklar verir. Çocuk bu ödevleri
güzelce yerine getirir.. Bir süre sonra
annesine üzeri yazýlý bir kaðýt uzatýr.
Anne kaðýtta yazýlanlara göz gezdirdiðinde þunlarý görür:
Çimleri biçtiðim için 10 lira; Bu hafta odamý temizlediðim için 5 lira Alýþveriþe gittiðim için 2 lira; Küçük kardeþime baktýðým için 2 lira; Çöpü döktüðüm için 1 lira; Bahçeyi temizlediðim için 2 lira; Ýyi bir karne getirdiðim
için 5 lira; Toplam borç 27 lira
Küçük bebek konuþacak, kimin annesi
olduðunu söyleyecek durumda
deðildir... Hz. Süleyman kadýnlarý, dinledikten sonra "Bana bir býçak getirin!
Çocuðu ikiye ayýrýp, iki kadýn arasýnda
paylaþtýrayým" der. Bebeði kucaðýnda
tutan kadýnýn hiç kýlý kýpýdamaz.
Umursamaz bir halde gülümser. Öteki
ise üzüntüden çýlgýna döner ve "Aman
yapmayýn! Bebeði bu kadýna verin,
yeter ki bebek yaþasýn" der. Kadýnýn bu
sözlerinden ve beden dilinden gerçek
annenin kim olduðu anlaþýlýr ve bebek
ona verilir. Öylece Hz. Süleyman'ýn
yaman bir sýnamasýyla adalet yerini
bulmuþ olur.
Anne, parayý alma umuduyla kendisine bakan oðlunu sevgi ile süzer ve
kaðýdýn arka tarafýný çevirip, bir liste de
o hazýrlar: Seni dokuz ay karnýmda taþýdým, Bedava; Hasta olduðunda baþýnda bekledim, Bedava; Geceler boyu
uykusuz kaldým, Bedava; Sütümle seni
emzirdim, Bedava; Altýný temizledim,
Bedava; Yemeðini hazýrladým, Bedava;
Giysilerini yýkadým, ütüledim Bedava
Oðlu, annesinin listesini okuyunca
gözleri yaþla dolar. "Anneciðim seni
seviyorum" dedikten sonra, kaðýda
büyük harflerle þunu yazar: "HEPSÝ
ÖDENMÝÞTÝR." Annelik, içinde
koruyuculuðu, vericiliði, fedakârlýðý
barýndýran uygulamalý bir sevgi
eðitimidir. Rehber varlýðýn dediði gibi,
böyle koþulsuz bir sevginin ücreti yoktur. Ve sevgi iþte onun için güzeldir!..
Her þey... Hiçbir þey...
Mumum ben, aleviyim ben mumun... Alevi görenim...
Ateþe koþan dumanýyým tütsünün, ve kokusuyum tüm odayý saran... Kokuyu alaným...
Kulaðýma gelen müziðim ben, ve aslýnda kalbimde çalan... Þarkýyý söyleyenim... Dinleyenim... Duyan...
Berrak, dingin, suyum ben... Bardaðýyým ben suyun... Bardaðý kýraným ve içinden akan; yayýlan, durmadan...
Dünyanýn kalbinde büyüyen o taþým... Ve kristal, o taþýn içinde milyarlarca yýldýr oluþan...
Ve o kristalin dilini bilip konuþan...
Ýnciyim ben, denizin en derininde açýlan bir midyenin içinden çýkan... Midyeyim ve o midyeyi açan...
Ýncilerin bir bir dizilerek oluþturduðu kolyeyim ben... Ve o incileri dizenim...
Ve boynuma takýp, bu köprüyü taçlandýran...
Kartalým ben, yükseklerde uçan... Ve o kartalýn yere düþmüþ tüyüyüm, yere inmiþ bir meleðin önünde duran...
Havayým ben, solunan... O havayý soluyan...
Bunlarý yazan elim... Kalemim elin yazýðý... Yazýlan sayfayým... Ve okunan, ve okuyan...
Düþünenim... Hissedenim... Aðlayaným... Gülenim... Kutlayaným yaþamý...
Ben yaþayaným... Þükredenim yaþadýklarýma... Yaþadýkça bilenim...
Sevenim ben ve sevilenim...
Her neysem, sadece sevgidenim aslýnda...
Ben Benim... Ben ben deðilim ama...
Hiçbir þey deðilim ben... Ve her þeyim ayný anda...
Bir olan içimde, Bir olanýn içinde, Bir olana yürüyenim...
Varlýðýmýn varoluþa hediyesiyim...
Aveline
SEVGÝ DÜNYASI
20
"Tanrýnýn hakikatiyle konuþtuðunuzda,
O'nun ýþýðýyla konuþmuþ olursunuz."
Stephen Turoff
Ýstanbul’daydý
Nelda Bayraktar
Stephen Turoff adýnýn psiþik þifayla
olan baðlantýsýný ilk kez duyduðumuzda bundan aylar önceydi.
Taksim'de bulunan Bilgi Paylaþým
Merkezi'ne geldiðini ve yüzlerce hastaya þifa daðýtýp, psiþik ameliyatlar
yaptýðýný iþittiðimizde, konunun kendisiyle yýllardan beri yoðun bir þekilde ilgili ve bilgili kiþiler olmamýza
raðmen þaþýrmýþ ve heyecanlanmýþtýk.
Derken Stephen Turoff'un psiþik
ameliyatlar konusunda oldukça yetkin
bir isim olduðunu öðrendik: Modern
bir þifacý, öðretmen, rahip, filozof,
hayýrsever ve mistik olan Stephen
Turoff'un, 25 yýldýr dünyanýn dört bir
yanýndan gelerek þifa almak isteyenlere kapýlarýný açtýðý, Londra yakýnlarýnda Chelmsford'da ismi Danbury
Þifa Kliniði olan bir merkezi vardý.
SEVGÝ DÜNYASI
Turoff' böyle bir mucizeyi nasýl
ortaya koyduðuyla ilgili olarak þunlarý söylüyordu: "Ben sadece
Tanrý'nýn ellerinin aracýsýyým ve bana
üst boyutlardan doktor, operatör ve
de þifacý olan 18 tane Ruhsal Rehber
yardýmcý oluyor. Onlar için fiziksel
beden, atom altý parçacýklardan
oluþan bir bütündür."
Turoff, yaptýðý operasyonlarda
vücudun içinde ileride tümör ya da
kan pýhtýsý gibi sorun yaratabilecek
olan oluþumlarý çýkarmaktadýr.
Hücrelerin içersindeki atom altý enerjiyi deðiþtirerek çalýþmakta olduðunu
söylemektedir. Biz sadece uzay
zaman boyutunu gördüðümüz ve
Turoff'un çalýþtýðý boyutlarý göremediðimiz için onun çok çabuk çalýþtýðýný algýlarýz. Onun þifa seanslarý çok
uzun sürmez, hastalarý ile bazen beþ
dakika bazen daha fazla çalýþýr.
Turoff çalýþmalarýnýn geleneksel
týbbi tedavi yöntemlerinin bir tamamlayýcýsý olduðunu ifade etmekte ve
hastalarýna, doktorlarýnýn uyguladýðý
tedavi yöntemlerine doktorlarýnýn
gerekli gördüðü süre boyunca devam
etmelerini tavsiye etmektedir.
Arkadaþlarý en sonunda Stephen
Turoff'u, o meditasyon yaparken,
bilim adamlarýnýn onun beyin dalgalarýný ölçmelerine izin vermesi
konusunda ikna etmiþler. Bizler normal bilinç halindeyken beyin dal-
21
galarýmýz beta, dinlenirken alfa, derin
uykuda iken teta, ölüme yakýn
durumlar ve komada iken ise deltadýr.
Turoff'un beyin dalgalarý ve aurasý
ölçüldüðünde ortaya inanýlmaz bir
sonuç çýkmýþ. Uzmanlar "Bu
mümkün deðil!" demiþler.
"Meditasyon yaparken beyin dalgalarýn delta ve auran bembeyaz, sen
bedeninde deðilsin." Turoff büyük
bir mutlulukla "Hayýr" demiþ,
"Bedenim benim içimde!"
Turoff'un 2010 tarihinde
Slovakya'da yaptýðý þifa seansýnda
hazýr bulunanlar, onun iletiþime
geçtiði bu güçlü þifa enerjisiyle,
bulunduðu ortamý mucizevi þekilde
aydýnlattýðýna tanýk olmuþlardý.
Olaðanüstü þifa seansý esnasýnda
hazýr bulunanlar tarafýndan çekilen
bazý fotoðraflar, onun þifadan önce ve
þifa çalýþmasýna baþladýðý an ilâhi
enerji ile nasýl bütünleþtiðini ve
etrafýný nasýl ýþýttýðýný gözler önüne
seriyordu.
Turoff, büyük bir tanrý sevgisi ile
doðduðunu söylemektedir.Tanrýdan
sonsuz bir sevgi olarak söz etmekte
ve onunla iletiþimde iken mutluluk
dolu olduðunu belirtmektedir. Sürekli
bu derece sevgi ile dolu olmak son
derece güçlü ve iyileþtiricidir.
Aslýnda bizler 1983 yýlýnda Stephen
Turoff'la tanýþarak kendisine psiþik
operasyon yapýlmýþ ve inanýlmaz
22
derecede fayda saðlamýþ birisinin
yaþadýklarýný dinlemiþ ve çok etkilenmiþtik. Bu kiþi, arkadaþlarýmýzdan
birinin dünürü olan ve Ýngiltere'de
yaþayan Nadiye haným idi. Onun,
Turoff'dan þifa alýrken yaþadýðý ilginç
bir olay hepimizin dikkatini çekmiþ,
onun hakkýndaki duygu ve
düþüncelerimizin olumlu biçimde etkilenmesine neden olmuþtu. Bu haným,
hayatýný aniden kaybeden erkek
kardeþine duyduðu acýyla feci þekilde
sarsýlmýþtý. Kendini bilmez bir halde
merdivenlerden inmeye çalýþýrken
ayaðý kaymýþ ve yuvarlanmýþtý.
Barsaklarý birbirine dollanmýþ ve
karnýndan bir ameliyat geçirmiþti.
Ameliyat sonrasý dayanýlmaz aðrýlarý
vardý ve dizlerinin üzerinde oturarak
uyuyordu. Bu aðrýlarýna doktorlar bir
çare bulamamýþlardý. Bunun üzerine
SEVGÝ DÜNYASI
Stephen Turoff'tan son bir çare olarak
yardým almaya karar vermiþti.
Turoff'un kendisine psiþik operasyon
yaptýðý þifa sýrasýnda ona "Odada bir
bey var ve size aldýðý kolyeyi neden
takmadýðýnýzý sormamý istiyor" diye
söylemiþti. Bu haným, Turoff'un daha
önce haberinin olmadýðý bir olayý
kendisine nakletmesi karþýsýnda þaþýrmýþ, gelen kiþinin ölen aðabeyi
olduðunu hemen anlamýþtý. Ve cevap
olarak "Zincirinin kopuk olduðu için
takmadýðýný" söylemiþti. Bunun üzerine aðabeyi o zinciri onarýp takmasýný istemiþti kendinden. Nadiye
haným o gün Turoff'un yaptýðý
operasyondan inanýlmaz derecede
rahatlamýþ olarak çýkmýþ ve o andan
itibaren bütün aðrýlarýndan kurtulmuþtu. Bu olay bizde, Stephen Turoff
hakkýnda çok olumlu bir izlenim
oluþmasýna neden olmuþtu.
Geçen sene Türkiye'ye geldiðinde
ise bel fýtýðýndan dolayý senelerdir
ýstýrap çeken ve yürümesi gittikçe zor
bir hal alan baþka bir arkadaþýmýz ise
Stephen Turoff'un fýtýklarýný tek tek
ameliyat etmesinin ardýndan bu sorunundan tümüyle kurtulmuþ, üstelik
bir ay sonra çektirdiði Emar görüntüsünde fýtýklarýndan eser kalmadýðý
doktoruyla da kanýtlanmýþtý.
Ýþte bu düþünce ve izlenimlerle, 2
Nisan 2011 günü pek çok arkadaþýmýzla birlikte Bilgi Paylaþým
Merkezinin yolunu tuttuðumuzda
SEVGÝ DÜNYASI
neler yaþayacaðýmýzý tahmin etmemize raðmen, gerçek deneyimin bambaþka bir þey olacaðýný hissedebiliyorduk.
Stephen Turoff, tamamý turuncu
renkten oluþan bir giysi giymiþ, baþýna da bir bandana takmýþtý. Upuzun
bir boyu vardý. Seansýn yapýlacaðý
salondan, hoþ bir müzik sesiyle birlikte mistik çaðrýþýmlar yaptýran tütsü
kokusu geliyordu.
Salonda dört adet muayene masasý
duruyordu. Bu da her seferinde dört
kiþinin içeriye alýnacaðýný iþaret ediyordu. Turoff'un yaptýðý þifalarý ve
psiþik operasyonlarý yakýndan izleme
fýrsatýný da bu nedenle elde edebilecek idik.
Çok kýsa bir zaman sonra, sýra bize
geldiðinde Turoff'un el çabukluðuyla
iþini bitirdiðine, bazýlarýmýzýn aðzýna,
gözüne þifalý bir su döktüðüne, kimimize psiþik operasyon yaparken, kimimize yalnýzca elleriyle þifa
verdiðine tanýk olduk. Seansýn en
heyecanlý bölümü elbet ki Turoff'un
küçük bir parça havlu üzerine yaydýðý
bistüri, makas ve çeþitli aletlerle kansýz ameliyat yapmasýný izlemekti.
Ellerini son derece seri hareketlerle
kullanýyor, gereken bölgeye giriyor
ve içeriden çýkardýðý þeyi (kitle veya
baþka bir þey) yanýnda duran çöp
kutusuna atýyordu. Sonra da bir parça
suyla ameliyat bölgesini sývazlýyor ve
23
bize kalkmamýzý söylüyordu. Kiþi ilk
baþta hafif bir sýzý duyuyor ancak bu
hemen geçiyordu. Kiminde operasyonun izi kýrmýzý bir çizik ve kabarýk
kýrmýzý dikiþ izleri olarak görülebiliyordu. (Kimileri bu izlerin birkaç gün
geçtikten sonra tümüyle yok olduðunu, kimileri ise ameliyat yerlerinin bir hafta boyunca aðrýdýðýný
söyleyerek, bedenlerinde bir aðýrlýk,
yorgunluk hissettiklerini veya baþlarýnýn aðrýdýðýný bildirdiler daha sonra)
Operasyondan sonra görüþtüðümüz
kiþilerin çoðu büyük bir þaþkýnlýkla
þifa bulduklarýný ve dertlerinden kurtulduklarýný söylediler. Kimiyse arzu
ettiði biçimde þifa bulamadýðýný
belirtti. Ancak kendilerine bu tarz
þifalarýn ve operasyonlarýn etkilerinin
birkaç ay içinde ortaya çýkacaðý
söylenince biraz sabredip, neticeyi
görmeyi bekleyeceklerini söylediler.
Turoff, kendisiyle yaptýðýmýz röportajda da söylediði gibi, esas þifa
verenin Tanrý'nýn kendisi olduðunu ve
iyileþmesine izin verilenlerin
iyileþtiðini, bu nedenle kendisinin
yalnýzca bir aracý olduðunu yineliyor.
Bu nedenle, kimin gerçekten iyileþip,
kimin iyileþmeyeceðini yalnýzca
Tanrýnýn kendisi bilebilirdi. Kiþi þifa
almayý yeniden deneyebilirdi ve üstelik bunu istediði sýklýkta da yapabilir
ve belki de beklediði þifaya O'nun
izniyle daha sonraki bir seferde
kavuþabilirdi.
SEVGÝ DÜNYASI
24
Ayný gün Stephen Turoff'tan
dergimize bir röportaj vermesini rica
ettiðimizde, dileðimizi geri çevirmedi
ve bize zaman ayýrdý. Emine
Kayserilioðlu'nun çevirmenliðinde,
Nihal Gürsoy'un sorularý sorduðu,
Þule Kayserilioðlu ve Nelda
Bayraktar'ýn da katýlýmlarýyla minik
bir röportaj yaptýk onunla. Aþaðýda bu
röportajý okuyacaksýnýz.
Stephen Turoff'a, bize bu ilginç
deneyimi yaþatmýþ olmasýndan dolayý
teþekkür ediyor, onun aracýlýðýyla
gelen bu þifanýn tüm insanlar için
hayýrlý olmasýný diliyoruz.
“Kendimi bildim bileli Tanrý'ya karþý yoðun bir sevgi
ve aþk hissettim. 20'li yaþlarýmda bu iþe baþladým.
Ondan önce de bolca meditasyon yapýyordum.”
“Ben tam bir eylem gerçekleþtirmiyorum. Bunu yapan
ve gerçekleþtiren Allah'týr. Yapýlan þeyin meyvesi Allah
tarafýndan gelir, ben eylemin yalnýzca tanýðý ya da
þahidiyimdir.”
SEVGÝ DÜNYASI
Nihal Gürsoy: Bizler þifaya inanýyoruz, siz bu þifayý hangi yolla
gerçekleþtiriyorsunuz? Hangi metodlarla þifayý saðlýyorsunuz?
Stephen Turoff: Binlerce kitapta ve
dergide bu konuyla ilgili bilgiler
yazýlmýþ ve söylenmiþtir. Hep ayný
þekilde söylenmiþtir, bunu sizler de
biliyorsunuz. Söylenecek yeni bir þey
yok bu nedenle. Ancak ben size konu
hakkýnda bir röportaj (interview)
deðil, içsel bir görüþ, içten gelen bir
içerik (innerview) sunacaðým.
NG: Bunu açýklayabilir misiniz?
Emine Kayserilioðlu: "Bu, geleneksel þekilde soru sormak ve cevabýný
almak gibi deðil. Bunu daha derine
inen bir iletiþim olarak görebilirsiniz"
demek istiyor.
NG: Kendisi Ýngiltere'deki evinde
ilk önceleri þifalar yapmýþ, daha sonra
bir merkez açmak istemiþ ama
sanýrým evi yanmýþ, derken kendisine
bir merkez açmýþ, þu anda þifalarýna
orada mý devam ediyor? Evinin yanmasýný neye baðlýyor acaba?
Stephen Turoff: Evet 5-6 yýl önce
merkezi taþýdým. Bir aþram (ruhsal
çalýþmalarýn ve törenlerin yapýldýðý
yer) açtým.
25
Stephen Turoff: Hayýr, ben zaten 40
yýldýr þifa veriyorum.
NG: Peki nasýl baþlamýþ, kendisinde
böyle bir þeyin geliþtiðini nasýl hissetmiþ?
Stephen Turoff: Sanýrým ben çok
küçükken baþladý.
NG: Ama ilk nasýl hissetmiþ?
Stephen Turoff: Kendimi bildim
bileli Tanrý'ya karþý yoðun bir sevgi
ve aþk hissettim. 20'li yaþlarýmda bu
iþe baþladým. Ondan önce de bolca
meditasyon yapýyordum.
NG: Ama o küçük yaþlarda baþladým dediði zamanlarda da þifa veriyor
muydu acaba? Þifa yeteneðinin o zamanlar farkýnda mýydý, yoksa ilk kez
20'li yaþlarda mý vermeye baþladý?
Stephen Turoff: Ýçimden emindim
ve biliyordum böyle bir yeteneðimin
olduðuna ama esas 20 yaþýndayken
baþladým þifa vermeye.
NG: Peki ilk þifasýný nasýl vermiþ
acaba?
Stephen Turoff: Bir köpeðe þifa vermiþtim.
NG: Kendi köpeði miymiþ?
NG: Yani Tanrý'nýn kendisinden
böyle bir merkez açmasýný istediðine
mi inanýyor?
Stephen Turoff: Hayýr, bir arkadaþýmýn köpeðiydi.
26
NG: Ooo!, Çok enteresan. Þifa
verirken baþka varlýklardan ve meleklerden de yardým alýyor mu acaba?
Yoksa direkt Tanrý'dan mý alýyor?
Stephen Turoff: Önce size felsefemi
anlatmaya çalýþayým. Ben tam bir
eylem gerçekleþtirmiyorum. Bunu
yapan ve gerçekleþtiren Allah'týr.
Yapýlan þeyin meyvesi Allah tarafýndan gelir, ben eylemin yalnýzca tanýðý
ya da þahidiyimdir.
NG: Yani yalnýzca aracý olduðunu
söylüyor. Peki þifanýn gelip
gelmediðini hissediyor mu hasta
üzerinde?
Stephen Turoff: O an benim odaklandýðým sadece Yüce Tanrý olduðu
için ben baþka bir þey hissetmiyorum.
Yapýlan eyleme ben müdahale etmiyorum.
NG: Gelen kiþinin rahatsýzlýðýný,
hastalýðýný söyleyip söylememesi
onun açýsýndan her hangi bir önem
teþkil ediyor mu? Kendisi görüp fark
edebiliyor mu? Yoksa hastanýn yönlendirmesine ihtiyacý oluyor mu?
Stephen Turoff: Hayýr fark etmiyor.
Hastanýn bu iþe inanýp inanmamasý da
önemli deðildir. Tanrý hakikatin kendisidir.
NG: Hastanýn rahatsýzlýðýnýn nerede
olduðunu söyleyip söylememesi
önemli mi peki? Bu soru tam cevaplanamadý sanýrým.
SEVGÝ DÜNYASI
Stephen Turoff: Bazýlarý bunu söyleyerek bir nevi rahatlýyor. Bazýlarý da
söylemelerine gerek kalmadan þifayý
alýyorlar. Yani hiç fark etmiyor. Bana
istedikleri bir þey için deðil, ihtiyaçlarý olan þey için geliyorlar çünkü.
NG: Zaten biz inanan kiþiler olarak,
bunun böyle olduðunu biliyoruz. Ayrýca kendisine teþekkür ediyoruz bu
konuda. Neden turuncu renk giyiyor,
hep böyle turuncu mu giyiyor?
Stephen Turoff: Enerji rengi olduðu
için.
NG: Bugün bu enerjiye ihtiyaç duyduðu için mi? Bu nedenle olabilir mi?
Stephen Turoff: Ben iki renk kullanýrým. Turuncu ve pembe.
SEVGÝ DÜNYASI
27
Þule Kayserilioðlu: Konuþmalarýnda da beyaz giyiyor.
NG: Yani kiþi istediði sayýda þifa
alabilir mi demek istiyor?
Stephen Turoff: Genelde giydiðim
beyaz renk bile pembeye dönüþtüðü
için, pembe giymeye baþladým.
Stephen Turoff: Ýstediði kadar þifa
alabilir.
NG: Beyazlarý pembeye dönüþüyor,
ilginç. Peki Tanrýyý nasýl bir güç olarak hayal ediyor? Tanrý imajinasyonu
ve baðlantýsý nasýl?
Stephen Turoff: Þu an O'nunla
konuþuyorum zaten.
NG: Evli misiniz?
Stephen Turoff: Neden evlenmek
istersiniz? Çünkü sizi sevecek
birisinin aþkýna yani sevgiye ihtiyaç
duyarsýnýz. Yani sizin ihtiyaçlarýnýzý
karþýlayacak bir sevgiliye ihtiyaç
duyarsýnýz. Ama sevgililerin çoðu
daha çok ne istediðinizi karþýlamaya
çalýþýrlar, neye ihtiyacýnýz olduðunu
deðil. Yüce Tanrý ise size gerçekten
ihtiyacýnýz olan þeyleri verir.
NG: Bizde þifa yeteneði yok ama
biz de Tanrý'yý çok seviyoruz.
Stephen Turoff: Ben þifacý deðilim.
Þifacý olan Tanrý'dýr.
NG: Bir kiþi istediði sýklýkta þifa
alabilir mi?
Stephen Turoff: Tanrýya sýnýrlama
veya kýsýtlama getirebilir misiniz ki?
Bu sýnýrsýz bir þeydir.
ÞK: Bir de ben bir þey sormak istiyorum. Evvelki hayatlarýný biliyor.
Sanýrým önceki hayatýnda
Slovenya'da yaþamýþ. Orada bir kilisenin gün ýþýðýna çýkmasýna yardýmcý
olmuþ gördüðü vizyonlarla. Sanýrým
oraya da gidip þifa veriyormuþ.
Bunlardan bahis edebilir mi? Orada
da bir kliniði var sanýrým. Çünkü
evvelki hayatýyla bir baðlantýsý varmýþ buranýn.
Stephen Turoff: Evet orada bir merkezimiz var. Konferanslar veriyorum.
Yoga ve meditasyon öðretiyorum.
Çok güçlü bir yoga tekniði öðretiyorum. Geçmiþ hayatým çok ilginçti.
Slovenya'ya ilk kez gittiðimde orada
daha önce yaþamýþ olduðumu derinden hissettim. Genel anlamda geçmiþ
hayatlar eskide kaldýklarý için pek de
bir anlam ifade etmezler benim için.
Ancak bu çok güçlüydü. Burada bir
evde deðil de bir maðarada, aslýnda
bir kilise olan maðarada yaþadýðýmý
hissettim. Sonunda benim anlattýðým
maðara bulundu orada. Meðerse bir
hikaye anlatýlýrmýþ, o maðarada
Tanrýyý arayan bir çocuðun yaþamýþ
olduðu söylenirmiþ. Bu maðarada iki
sene yaþayan çocuða sonunda Tanrý,
dýþarýya çýk ve insanlarý iyileþtirmeye
baþla demiþ. Çocuk maðaradan dýþarýya çýktýðýnda karþýsýna çýkan ilk þey
28
SEVGÝ DÜNYASI
bir yýlan olmuþ. Üzerine hemen haç
iþareti çizmiþ ve yýlan ölmüþ. Ona
Aziz Sub Serb demiþler. Bunu Internet üzerinden de araþtýrabilirsiniz. Bir
keresinde bir seansta elimde bir kitap
vardý. Aniden kitap kayboldu ve
yerinde bir alev belirdi, alev ise bir
kobra þeklini aldý. Orada Shiva enerjisi aldým. Ayný seansta elimden bal
akmaya baþladý. Ayrýca orada duran
su gül suyuna dönüþtü. O maðarada
1800 yýl önce yaþamýþým.
NG: 2012 yýlý ve Türkiye ile ilgili
bir görüþü veya bir vizyonu var mý?
NG: Þifa verirken sanki boyu uzuyor diye yorumlar alýyor mu hiç?
Güneþ, ay, yýldýzlar ve varedilen her
þey diþidir. Ama sürücü Tanrý'dýr. Bir
arabanýz vardýr, bir gün onu deðiþtirmek istersiniz, þansýnýz varsa yeni bir
araba alýrsýnýz. Araba deðiþtiði halde
sürücüsü yine sizsinizdir. Araba kutsal anadýr. Ama sürücüsü daima Tanrýdýr. Gerçek budur. Eðer zihniniz ve
ruhunuz sadece Tanrý'ya odaklanmýþsa, baþka neye ihtiyaç duyarsýnýz ki!
Stephen Turoff: Bunu tam bilemiyorum. Bazen öyle olduðunu söylüyorlar. Bakýn burada (Duvarda asýlý
olan fotoðraflarýný gösteriyor) þifa
verirken kayboluyorum. Bakýn buradaki fotoðrafta ben Ýlyas peygamberin formuna giriyorum. Bu benim
bedenim ama yüzüm deðil.
NG: Evet gerçekten doðru.
Benzemiyor. Kaç kiþi þifalandým
diye ona geri bildirimde bulunmuþ
acaba, Bu konuda bir bilgisi var mý?
Stephen Turoff: Bir milyon kiþiden
fazla.
ÞK: Son olarak bir þey sormak istiyorum. Türkiye için bir imajý, vizyonu veya söyleyecek bir þeyi var mý?
Stephen Turoff: (Az önceki soruyla
alakalý olarak) Demek ki insanlar þifa
buluyorlar. Allah sizin almanýz
gereken þeyleri yollar.
Stephen Turoff: Lütfen biraz oturup
bekleyebilir misiniz? Bu hastaya bakmam gerekiyor.
(Tam bu sýrada bir ambulansýn
getirdiði kanser hastasý olan bir bey
salona alýndý. Turoff bu kiþiyle
epeyce ilgilendi. Onunla iþi bittikten
sonra bizimle olan röportajýna devam
etmek istediðini söyledi.)
Allah'tan daha önemli bir þey var
mýdýr? O halde Türkiye için neden bu
kadar merak ediyorsunuz ki? Sadece
ego'lar yakýnýr ve ýstýrap çekerler.
NG: 2012 için Türkiye'nin de bir
katkýsý olacak mý anlamýnda sormuþtum ben o soruyu.
Stephen Turoff: Türkiye'nin binlerce yýldan beri dünya üzerinde
önemli bir etkisi oldu. Allah bir þeyin
durmasýný istiyorsa onu zaten durdurur. Bedeniniz gelir ve gider ama
Türkiye baki kalýr.
NG: Çok teþekkür ederiz.
SEVGÝ DÜNYASI
29
Sevgili Tengrim
Nadide Kýlýç
Bugüne kadar... belki milyon kere
milyon kez dillendirdim dileklerimi...
Hattâ tek dileðimi... düþlerimde süsleyerek arz ettim... Veya düþlerimin tek
süsü oldu, o onmaz dileðim. Hiç býkmadým biliyorsunuz, hiç usanmadým...
bazý akþamlar dilim þiþinceye, göz
kapaklarým kurþun gibi aðýrlaþýncaya
kadar diledim, istedim sizden.
Bir þeyi beklemek, istemek... istemek... olup olmayacaðý hakkýnda hiçbir
ipucu olmadan istemeyi sürdürmek,
garipleþtirmiþti beni... çocukluðumdan
beri tuhaf bir alýþkanlýk oluþturmuþtum.
Nerede bulunursam bulunayým hiç fark
etmiyordu... Ýçime dalýp düþlerime
devam ediyordum. Düþüncelerimde bir
düþüm vardý. Tengrim, benim için çok
zor, sizin içinse çok kolay bir dilekti
bu: Zenginlik! Diðer insanlarýn doðduklarýndan beri bedenlerinde yaþadýklarý türden, gücün, fiziksel özgürlüðün,
kendiliðinden zindeliðin tümünü temsil
Resim: Agasse Jacques Laurent
30
eden zenginlik. Bütün diðer insanlar
gibi zengin doðmayý beceremesem de
bunu sizden istemeyi dilemeyi düþlemeyi seviyordum. Bu düþte anne ve
babama: "Bu halinize þükredin. Ne
büyük bir þeyi atlatmýþsýnýz. Kýzýnýz
yürüyor. Haline þükredin" diyen doktorlar yoktu.
SEVGÝ DÜNYASI
yýldýzlarý gökyüzünde yakalamak bana
ziyadesiyle mutluluk ve sevinç verir.
Sizin sevginizin sýcaklýðýnda huzuru
yaþarým.
Bu kendime dalýþlarda hep sizin
dünya için bize sunduðunuz iki nimeti
öyle olaðanüstü bulurdum ki! Gündüz
bize her þey için pasparlak gülen Güneþiniz, geceye yol veren yine parlak Ay'ýnýz vardý Tengrim. Ýþte bu olaðanüstü
güzellikleriniz de biz insanlarýn düþlerine (ya da benim düþlerime) yol verip
destek oldular. Ulaþýlmayana giden
yolu bir yoldaþ gibi pasparlak ýþýttýlar.
Zaman geçti. Siz sesimi duydunuz.
Karþýma birini çýkarttýnýz. Bir yýldýz
gibi yaþamýma kaymýþtý. Ýlk defa, bir
doktor bana þükret deyip, kesip
atmamýþtý. "Sabretmelisin, zoru baþarmak için ne lâzýmsa yapmalýsýn. Bunu
birlikte yapacaðýz. Kanaatkârlýk yok"
demiþti bana. Sevgili büyüðüm Dr.
Refet Kayserilioðlu'nun verdiði hipnoz
tedavisi ve telkinleriyle ruhen güçlenmiþ, aðýlýk çalýþmalarýna baþlamýþtým.
Kaslarýmýn güçlenmesi benim hayatýma
yavaþ yavaþ konforu getiriyordu. En
azýndan tepsiyle çay götürebiliyordum.
Bir takým iþleri yapabiliyordum. Bir
yere giderken on dakikada elbisemi
giyerken, yirmi beþ dakikam kolyemin
kopçasýný iki elimle takmakta harcýyordum. Ne yapayým bu zordu ama yirmi
altýncý dakikada: "Ýþte baþardýn, mühim
olan bu!" diye kendimi kutlamak
güzeldi. Daha güzeli gün be gün
kendime fiziksel olarak da güvenim
artýyordu. Bütün bu çalýþmalara raðmen
tam iyileþme olamayacak diye düþünmeye baþlamýþtým.
Yaz akþamlarý gittiðimiz açýk hava
sinemasýný ne çok severdim... Herkes
pür dikkat filmi seyrederken gökyüzünden kayan yýldýzlarý gözlemlerdim.
Mutlaka bir iki kayan yýldýz gözüme
çarpardý. Hemen dilekte bulunurdum:
"Ben de zengin olamaz mýyým bir gün"
diye size niyaz ederdim. Hâlâ kayan
Artýk biliyordum. Belli ki bu hâl
geçmiþ enkarnasyonlarýmdan kalma bir
damga niteliði taþýyordu. Ýþin bu boyutunda gerçekten tevekkülle kabulleniþ
ve gerçek anlamda þükür içindeydim.
Siz þahitsiniz Tengrim, ben hiç isyan
etmedim. Ancak hep istedim, istedim,
yýlmadan, býkmadan...
O zamanlar, "þükretmek" fiilinin çok
çarpýk, kadûk bir etkisi oluþmuþtu
bende. Þükretmek: "Baþlamadan bitti,
çare yok, çare yoksa düþ de yok, istek,
arzu yok, ya da hayatta senin için her
þey sadece þükretmek, neþe yok" gibi
kavramlara eþ bir anlam taþýyordu.
Oysa ki etrafýmda insanlar öyle yaþýyorlardý ki onlara þükretmek farz deðildi. Hattâ doðuþtan çok zengin doðduklarýndan bile habersizdiler.
SEVGÝ DÜNYASI
Bir gün 2 Nisan 2011 sabahý yine
diledim niyaz ettim size: "Yarataným
temiz bir zihin, temiz bir ruh ve saðlýklý bir bedeni dünyada býrakýp gitmek
istiyorum" dedim. Ve bir arkadaþým
beni aradý ve bana bir þifacýdan bahis
etti. Çok kýsa süreli Ýstanbul'da
olduðundan "Gitmek ister misin?" diye
sordu. "Evet, isterim, hem de çok isterim" dedim ona. Çok iyi olacaktý. Tam
da Kelth Sherwood'un "Ruhsal Þifa
Teknikleri" kitabýný okurken, dünyaca
ünlü bir þifa konferansý dinlemek
müthiþ olurdu diye düþündüm. Kýsa
süre içinde hazýrlanýp gittim. Baþka bir
arkadaþýmla buluþtuk. Orada öðrendim
ki bir konferans deðilmiþ, þifa vermek
üzere gelmiþ. "Ben niçin gidiyorum
ki?" dedim, "Benim bir rahatsýzlýðým
yok." Arkadaþým "Nadide, sað tarafýndaki rahatsýzlýk deðil mi?" deyince,
hatýrladým. Evet benim böyle bir durumum var. Artýk uzunca yýllar o benim
özel durumum sadece.
Salondaki insanlarda müthiþ heyecan,
umut vardý. Güleç yüzlü Dina ve
Barbara'nýn ise bize sevgiyle yaklaþýmý
içinde bekledik, 35 numara benimdi.
Sýram geldiðinde þifa verilen salona
girdim. Aman Tengrim, uzun kýyafetli
biri arkasý dönük Taksim'e bakýyordu.
Müthiþ etkilenmiþtim sanki iki metre
boyundaydý. Sarýþýn biriydi. Bana sýra
geldiðinde tercüman Ýngilizce meramýmý iletti. Gözlerimi kapamýþtým. Alfa
Teta dalga boyutuna geçmek istemiþtim. Gökmavisi gibi boðazýn sularý gibi
gözleri vardý. Yandaki hanýma giderken
görmüþtüm. Etkileyici bir sesi vardý...
31
Sað þakaðýma bir su dökmüþtü. Aklýma
büyük annemle büyük babamýn Meryem Ana'dan getirdikleri þifalý su geldi.
Yine size niyaz ettim, yine istedim.
Bütünün hayrýna ve benim hayrýma iyilikler diledim. Su ile ýslanan þakaðýmý
ovduktan sonra sanki elini büküp, ikinci ve üçüncü parmaklarýyla ayný yere
vurdu... vurdu daha sonra boðazýmdan
göðüs kafesime ve diyaframýma kadar
iki eliyle paslayarak indi. Ellerinden
sýcak bir tesir bütün vücuduma yayýlýyordu. Diyaframýma inince, karnýma
kadar gittikçe acýtan bir þiddetle bastýrdý. Sanki zor bir doðumun öncesindeki bir operasyona daha çok benziyordu. Caným acýmadý, ama sanki Dünya'ya yeni doðmuþum veya ciðerlerime ilk
defa oksijen almýþým gibi tertemiz bir
havanýn içime dolduðunu hissettim.
Müthiþ bir ferahlýk, hafiflik içindeydim. Hayatýmda ilk kez oksijenin o hafifletici ferahlatýcý tadýný iliklerimde
hissettim. Hâlâ ayný hâl içinde ciðerlerimi doldurana kadar nefes alýyorum.
Stephan Turoff'a, onu gönderdiðiniz
için size Tengrim, hamdettim. Beni
gönderen o gönlü güzel arkadaþýma,
herkese, her þeye dua ettim, þükrettim.
Tengrim, Stephen'ýn ellerini düþündüm.
Onunla çalýþan görünmez ellere, bu
ellerle Dünya'ya þifasýný gönderene
þükrettim, hamdettim.
Yüce Tengrim, siz izin vermezseniz
bir tüy bile yerinden havalanmaz, bir
can canla buluþmaz, Dünya'daki þifa
taþýyýcýlarý sizden geleni elleriyle akýtamaz.
SEVGÝ DÜNYASI
32
Ölüme Adanmýþ Bir Yaþam - 3
Dr. Elisabeth Kübler-Ross
Ölüm Olayýndan
Ölüm Ötesine
Çeviren ve Derleyen: Zuhal Voigt
Ölmek fenomenini ve
ölümcül hastalarýn bedensel ve psikolojik durumunu
araþtýrýp vardýðý bilimsel
sonuçlarý ortaya koyarak,
ölüme mahkum hastalarýn
dünya çapýnda insanca
muamele görmesini ve
Palyatif (acýlarý hafifletici)
týbbýn tüm dünyada uygulanmasýný saðlayan kadýn
Geçen sayýlarýmýzda
Amerikalý Dr. Elisabeth
Kübler Ross'un yaþamýný,
Ýsviçre'deki çocukluk, gençlik ve tahsil yýllarýndan
baþlayarak, ABD'deki ilk
doktorluk deneyimleri,
sonraki ölüme mahkum hastalarla
ilgili araþtýrmalarý ve sonuçta onu
dünyaca meþhur eden ilk kitabý
"On Death and Dying" in ortaya
çýkýþýna kadar takip etmiþtik.
Günlerini, haftalarýný, aylarýný ölmekte olan çeþitli yaþlardaki insanlarýn
baþýnda durup, onlarla konuþmakla ve
onlarýn insanca ölmeleri için savaþ vermekle geçiren Elisabeth, yavaþ yavaþ,
SEVGÝ DÜNYASI
ölümün eþiðini geçtikten sonra
arkalarýnda cansýz bir beden býrakan bu
insanlarýn hayatiyetinin, kiþiliðinin,
anýlarýnýn, kýsacasý onlarý o insanlar
yapan özelliklerin, ölümden sonra ne
olduðunu, nereye gittiðini sorgulamaya
baþlar. Düþünen ve hisseden bir insan
olarak, ölümden sonra geride kalan
bedenin, o insanýn tamamý olabileceðine ihtimal verememekte; ölümle
insanýn yok olmadýðý, bir þekilde
deðiþikliðe uðrayarak, bir yerlerde var
olmaya devam ettiði, aklýna daha yakýn
gelmektedir.
HER ÝKÝ DÜNYADAN
MESAJ VEREN KADIN
Sorduðu bu sorulara ilk cevap,
Schwarzt isimli bir kadýn þeklinde
karþýsýna çýkar. Bayan Schwarzt,
Elisabeth'e, o zamana kadar henüz
karþýlaþýp açmadýðý birçok kapýnýn
anahtarýný verecek ve onun yepyeni
yollarda ilerlemeye baþlamasýna sebep
olacaktýr. Bayan Schwarzt, aðýr hasta
olduðu ve defalarca yoðun bakýmda
kaldýðý ve herkes onun öleceðini
düþündüðü halde, her seferinde ölümün
eþiðinden dönmüþtür. Elisabeth onunla
konuþunca, bir türlü ölememesinin
sebebini anlar. Bayan Schwarzt'ýn eþi
þizofrendir ve her kriz geçirdiðinde
henüz onyedi yaþýnda olan biricik
oðullarýna þiddet uygulamaktadýr.
Bayan Schwarzt, kendisi oðlu reþit
olmadan öldüðü takdirde, babasýnýn
elinde kalacak oðlu için endiþe etmekte
ve bu durum onu hayatta tutmaktadýr.
Elisabeth ona, saðlýklý baþka bir
33
akrabasýný oðluna vasi tayin ettirmesi
konusunda yardým eder. Bu çözümden
sonra rahatlayan Bayan Schwarzt,
aradan bir zaman geçtikten sonra tekrar
kendisine müracaat eder ve tekrar
seminere katýlmak istediðini bildirir.
Çünkü bu arada, yeni bir krizle tekrar
yoðun bakýma alýnmýþtýr ve bu kriz
esnasýnda yaþadýklarý herkesi hayrette
býrakacak niteliktedir. Bayan Schwarzt,
Elisabeth'e ve seminere katýlanlara,
yoðun bakýmda iken nasýl bedenini
terkederek yükseldiðini, bedenine
uygulanan yaþama döndürme çabalarýný
bulunduðu noktadan nasýl seyrettiðini
nakleder. Artýk oðlu emniyette olduðu
için öte aleme gitmekten çekinmemekte olduðundan, doktorlara uðraþmamalarýný anlatmaya çalýþmýþtýr ama onu
kimse duymaz. Ama o odadakilerin
konuþmalarýný, hattâ onu yaþama
döndürmekten ümit kesen doktorlardan
birinin anlattýðý fýkralarý bile aynen
duymuþtur. Üç buçuk saat ölü kaldýktan
sonra, cesedini almaya gelen hemþire
birden onun yaþadýðýný farkeder. Bayan
Schwarzt'ýn anlattýðý bu olay aslýnda, o
zamanlarda henüz hiç kimse tarafýndan
araþtýrýlýp tanýtýlmamýþ olan tipik bir
"Ölüm Ötesi Deneyimi" olayýdýr.
Elisabeth bu olayla, o zamana kadar
kesif bir þekilde ilgilendiði "ölüm"
fenomeni ve "ölmek" fiilinin arkasýnda, daha araþtýrýlmasý gereken baþka
gerçekler olduðunun bilincine varýr.
Ölüm Ötesi Deneyimi yaþamýþ baþka
insanlar olup olmadýðýný anlamak üzere
harekete geçer ve o zaman ne kadar
çok insanýn bu olayý yaþamýþ olduðunu
34
ama anlattýklarýna inanýlmamasýndan
ve alay edilmekten çekindiði için kimselere bundan bahsedememiþ olduðunu
farkeder. Üniversitedeki ölümcül hastalarla yaptýðý seminerleri birlikte idare
ettiði Rahip Gaines ile birlikte, ölüm
ötesi deney yaþamýþ baþka insanlarý
bulmaya karar verirler. Böyle þeyler
yaþamýþ insanlarla görüþmeye ve
onlarýn deneyimlerini protokol halinde
yazýp toplamaya çalýþýrlar.
Ama bu arada, birlikte çalýþtýklarý
hastanede kendilerine zorluk çýkarýlmaya devam edilmektedir. Neticede her
ikisi için de bu hastaneden ayrýlmanýn
kaçýnýlmaz olduðu iyice ortaya çýkar.
Önce Rahip Gaines ayrýlýr hastaneden
ve tek baþýna kalan Elisabeth, böyle
devam edemeyeceðini, artýk "ölüm"
konulu seminerlere bir son vermeyi
düþünür.
Ýþte tam bu sýrada yaþamýnýn, müspet
ilimin kanunlarýyla izah edilemeyecek
ilk mistik olayý baþýna gelir.
Seminerlere artýk devam etmeyeceðini Rahip Gaines'in yerine geçen ve pek
de anlaþamadýðý yeni hastane rahibine
bildireceði anda, karþýsýna yine Bayan
Schwarzt çýkar ve onunla görüþmek
istediðini söyler. Ancak bu sefer Bayan
Schwarzt'ý Elisabeth'den baþka kimse
görmemekte ve iþitmemektedir. Çünkü
Bayan Schwarzt herkesin bildiði gibi
on ay kadar önce ölmüþtür.
SEVGÝ DÜNYASI
YÜRÜNECEK YENÝ YOLLAR
Elisabeth büyük þaþkýnlýk içinde
Bayan Schwarzt'ýn ona söylediklerini
dinler. Bayan Schwarzt iki sebepten
geri döndüðünü ifade eder ve önce ona
ve Rahip Gaines'e yaptýklarý için teþekkür eder. Ýkinci olarak da, seminerlere
son vermemesini rica eder ve þöyle
devam eder: "Biz size yardým edeceðiz." Elisabeth yaþadýklarýnýn gerçek
olup olmadýðýný sürekli kendisine sorar,
yoksa bir çeþit hayal mi görmektedir.
Bir bilim insanýnýn titizliðiyle bir delil
görmek ister ve Schwarzt'a, Rahip
Gaines'e verilmek üzere teþekkürünü
ifade eden bir pusula yazmasýný söyler.
Schwarzt bunu yapar ve o kaybolduktan sonra, üzerinde teþekkürün yazýlý
olduðu pusula kalýr arkasýnda. Ama
Elisabeth bu deneyiminden anladýklarýný þu kelimelerle ifade eder: "Neden
þüphe ediyoruz? Neden delil istiyoruz?
Mistik deneyimlere, onlarý yaþamaya
hazýr olmadýðýmýz sürece inanamayýz
ki zaten."
Elisabeth Kübler-Ross bu tespitiyle,
mistik ve spiritüel deneyimlerin ancak
onlarý yaþamaya hazýr durumda olanlar
tarafýndan yaþandýðýný, onlarý yaþayanlarýn ise, þüphe etmek için bir sebepleri
kalmamýþ olacaðýný ve bu yolun tamamen kiþisel bir yol olup baþkalarýna
aktarýlamadýðýný ne güzel ifade etmiþtir.
Bu karþýlaþmadan sonra Elisabeth,
kendisine yol gösteren elin þimdi baþka
bir yönü iþaret etmekte olduðunu
anlamýþtýr. "Yeni bir platforma adým
SEVGÝ DÜNYASI
atýyorduk artýk. Bu ana kadar "ölüm"ü
belirlemeye çalýþmýþtýk ama þimdi
onun da ötesine bakmaya baþlýyorduk.
Yeni bir görev almýþtým üzerime ve
Bayan Schwarzt'a bu görevi yerine
getirmek için söz vermiþtim."
ÖLÜM ÖTESÝ DENEYLERÝ
Elisabeth, Rahip Gaines ile birlikte
1970'li senelerin baþlarýnda, takriben
20.000 kiþi ile konuþur ve onlarýn ölüm
ötesi deneylerini toplar. Bu görüþmelerden elde ettiði sonuçlara göre, ölüm
ötesi deney yaþayanlar özetle þu
safhalardan geçmektedirler:
1- Her hangi bir sebepten, trafik
kazasý veya hastalýk veya intihar, ölme
durumuna gelmiþ birisi, ilk iþ olarak
35
bedenini terk eder ve süptil bir bedende
hareket etmeye baþlar. Ama çevresinde
olan her þeyi görür, iþitir, örneðin doktorlarýn, yakýnlarýnýn veya öldüðü anda
çevrede bulunanlarýn söylediklerini
duyar.
2- Kiþi içinde bulunduðu durumda
düþündüðü her yere gidebilir, kendisini
birden dünyanýn baþka bir yerinde
bulunan bir yakýnýnýn yanýnda bulabilir.
3- Kendisine yol gösteren rehber varlýðý ile bir tünelden geçerler. Bu
safhayý, bir köprüyü geçmek, büyük bir
kapýdan girmek þeklinde anlatanlar da
vardýr. Bunun sonunda çok parlak bir
ýþýk kiþiyi beklemektedir. Kiþi hep ait
olduðu yere geri gelmiþ olduðu hissini
duyar ve koþulsuz büyük bir sevginin
içinde bulur kendisini. Bu ýþýk bazýlarý
için Hz. Ýsa veya Budha olabilir.
4- Kiþi kendisinin her þeyi kaplayan
bilginin kaynaðýnda bulunduðunu
hisseder. Geçmiþ yaþamýný bütün ayrýntýlarý ile görür ve bütün bunlarýn baþkalarý üzerindeki etkilerini de anlar. Bu
safhada kiþi aslýnda kendisine verilmiþ
bu son dünya yaþamýný nasýl kullanmýþ
olduðunu bütün çýplaklýðý ile görür.
Elisabeth'in tespit etmiþ olduðu bu
safhalarý, sonradan ayný konu üzerinde
araþtýrmýþ bütün bilim adamlarý onaylamýþlardýr. Hangi milletten, hangi dinden, hangi ýrktan, dünyanýn neresinden
olursa olsun, ölüm ötesi deneyimlerinin
aþaðý yukarý ayný özellikleri gösterdiði
herkesçe kabul edilmektedir.
36
SEVGÝ DÜNYASI
Bu arada bir çocuk hastanesinde
çalýþmaya baþlayan Elisabeth, bu sefer
de ölüme mahkûm çocuklarla ilgilenir,
onlarýn ruhsal durumlarýný,
ihtiyaçlarýný, isteklerini tespit etmeye
baþlar. Yeni deneyimleri, yeni kitaplarýna konu olur.
bakan fotoðrafýyla karþýlaþýr. Kýzýlderili
ýrkýna duyduðu yakýnlýk þimdi baþka
bir boyut kazanmaktadýr. Ne yazýk ki,
hayatý boyunca sakladýðý bu fotoðraflar,
daha sonraki bir zamanda, evinin kundaklanmasýyla meydana gelen bir
yangýnda yok olacaktýr.
Bunun yaný sýra, konuyu daha geniþ
bir kitleye yaymak maksadýyla, herkese
açýk Atölye çalýþmalarý düzenlemeye
baþlamýþtýr. Bunun için dünyanýn her
yanýndan davet alýr, yaþamý uçaklarda,
seyahatlerde geçmeye baþlamýþtýr. Bu
durum ailesi içinde gerginliklere yol
açar. Sýk sýk ailesinden uzakta vakit
geçirmesi yanýnda, eþi özellikle,
Elisabeth'in ölümden sonraki yaþam
konusundaki merakýna ve araþtýrmalarýna þüphe ile bakmaktadýr.
Bu noktaya geldiðinde, Elisabeth'e
artýk ölümden sonrasý hakkýnda o
zamana kadar bildikleri yetmez. Daha
fazlasýný öðrenmeye ihtiyacý vardýr.
Arayýþlarý sonucunda bir medyumla
karþýlaþýr. Jay B. adlý medyum
Elisabeth'i Escondido'daki evine
çaðýrýr. Jay B. karýsýyla birlikte
"Church of Divinity" adlý bir organizasyon kurmuþtur ve yüz kadar insan
sürekli orada toplanmaktadýr. Kendisi
mükemmel bir ektoplazma medyumudur. Yani kontakt kurduðu bedensiz
varlýklar onun vasýtasýyla görünür hale
gelmektedirler. Elisabeth bu seanslarda,
anne ve babasýndan mesajlar aldýktan
baþka, Salem adlý bir varlýkla da
karþýlaþýr. Salem onun rehber varlýklarýndan birisi olduðunu, onunla daha
önce Hz. Ýsa'nýn yaþadýðý zamanda
kardeþ olarak birlikte yaþadýklarýný
söyler ve Elisabeth bu görüþmelerde,
gerçekten de o zamanki hayatýna ait
vizyonlar görür.
AÇILAN KAPILAR
GÖRÜLEN YENÝ DÜNYALAR
Spiritüel karþýlaþmalar konusunda da
çok ilginç olaylar yaþamaya devam
eder. Bir seyahat esnasýnda, Virginia'da
karþýlaþtýðý bir kadýn, onu evine davet
eder ve Elisabeth bu evin bahçesinde,
bu kadýnýn polaroid foto makinesiyle
çektiði fotoðraflarda, Elf (peri) adý verilen doða varlýklarýnýn da yer aldýðýný
hayretle görür. Meraký uyandýðýndan,
kendi kamerasýyla yeni bir fotoðraf
çeker ve içinden bu fotoðrafta kendi
rehber varlýðýný görmek istediðini
söyler. Daha sonra bu filmler yýkandýðýnda, Elisabeth büyük bir sevinç ve
hayretle, uzun boylu iri yapýlý bir
Kýzýlderili'nin, doðrudan objektife
YIKILANLAR ve YAPILANLAR
Bütün bunlarý ailesine anlattýðýnda
ise, uzun zamandýr aile üzerinde
dolaþýp duran daðýlma tehdidi son
safhasýna varýr ve sonuçta ayrýlýk
gerçekleþir. Eþi Emanuel bu durumu
SEVGÝ DÜNYASI
onaylamaz ve evi terkeder. Bunun
üzerine Elisabeth çocuklarý ve birlikte
yaþadýklarý evi eþine býrakarak, tek
baþýna Escondido'ya gidip orada yerleþir. Artýk yoluna yalnýz devam etmesi
gerektiðini anlamýþtýr. Emanuel boþanma davasý da açmýþtýr. 1976 senesinde,
elli yaþýnda olarak, her þeye sýfýrdan
baþlamak durumundadýr þimdi. Ve sýfýrdan baþlamalarý bununla da son bulmayacaktýr yaþamýnda.
Ayrýlýk sarsýntýsýný atlattýktan sonra,
uzun zamandýr hayalini kurduðu bir
idealini hayata geçirmek üzere harekete
geçer. Salem'in de desteði ve tavsiyeleri ile, bir terapi merkezi açmak
üzere büyük bir arazi satýn alýr. Bu
arazide istediði merkezi inþa ettikten
sonra, ayda bir, bir haftalýk seminerler
tertip etmeye baþlar. Bu seminerlere
ölüme mahkum hastalar ve aileleri
baþta olmak üzere konu ile ilgilenen
herkes katýlmaktadýr. Bu seminerlere
medyum Jay B. ve karýsý da yaptýklarý
seanslarla iþtirak ederler.
Tam bu sýralarda, eski bir arkadaþýný
ziyarete gider ve onun kocasýnýn da
medyum olduðunu öðrenir. Bu
medyum, onunla karþýlaþýr karþýlaþmaz
baþka bir varlýkla temasa geçer ve bu
varlýk Elisabeth'e doðrudan hitabeden
mesajlar verir. Bu mesajlarda
Elisabeth'in artýk ölümden sonra
yaþamýn devam ettiði ve ölümün mevcut olmadýðý konusunu tüm dünyaya
tanýtmasý gerektiði ifade edilmektedir.
Elisabeth bu iþ için neden kendisinin
37
seçildiðini sorar. Verilen cevapta, bunu
yapacak kiþinin bir din adamý veya
teolog olmamasý gerektiði, çünkü
onlarýn þimdiye kadar yeterli vakitleri
olduðu halde bunu yapmamýþ olduklarý
belirtilir. Ayrýca bunu yapacak kiþinin
mutlaka bir bilim adamý veya bir týp
doktoru olmasý gerektiði söylenir.
Ayrýca bir kadýn olduðu için ve o ana
kadar büyük kitlelerin güvenini kazanmýþ olduðu için ona bu görevin verildiði anlatýlýr. Elisabeth böylece, baþka
bir kanaldan daha yeni yolunun ne olacaðýný öðrenmiþ olur.
Spiritüel melekeleri de iyice geliþmiþ
olan Elisabeth artýk rehber varlýklarýyla
medyum aracýlýðýna ihtiyaç duymadan
doðrudan da görüþebilmektedir.
Onlarýn da desteði ve yardýmýyla seminer ve konferanslarýnda ölümden sonra
varoluþun devam ettiði konusunu iþlemeye baþlar. Bunu yapmaya baþladýðýnda, aynen ilk defa ölüm konusunu
toplum önüne getirdiði zamanlarda
olduðu gibi zorlandýðýný hisseder. Ama
dinleyicilerin reaksiyonu onu þaþýrtacak
kadar olumlu olur. Bu konuda da, hitap
ettiði insanlarýn büyük bir açlýk ve
ihtiyaç içinde olduklarýný farkeder ve
doðru yolda olduðunu anlar.
Yeni yoluna çýkmýþtýr artýk. Getireceði tüm sýkýntýlara, sarsýntýlara ve
olaðanüstülüklere de hazýrdýr, hazýrlanmýþtýr.
Gelecek Sayýda:
Bitmeyen Mücadele ve Biten Zaman
SEVGÝ DÜNYASI
38
Kâhin Vanga - II
(Baba Vanga)
Özetleyen: Nihal Gürsoy
YETENEÐÝ: Kahin Vangelia'nýn
zaman ve mekan sýnýrlarý tanýmayan
yeteneðinin kaynaðý þimdilik tam bir
sýrdýr. Literatürde bu tip olaylara paranormal, doða üstü, spiritüel gibi isimler
veriliyorsa da Kahin Vangelia'nýn sahip
olduðu yeteneði tarif etmek tek cümleyle sýnýrlý kalacak gibi deðildir.
En genel þekilde anlatmaya çalýþýrsak, kahin, fizik ötesi dünya ile kontaða girebiliyor, geçmiþteki olaylarý da
bugüne ve geleceðe dair olanlarý da
görebiliyor, insanýn fiziksel ve ruhsal
bedenine girebiliyor, bitki ve çiçeklerle
konuþabiliyor, tabiatýn evrensel sesini
duyabiliyor, uzay ve zamanda nesneleri
SEVGÝ DÜNYASI
arayýp bulabiliyor, þifa daðýtabiliyordu.
Özetle Vangelia'nýn kabiliyeti, daha
Aristo'dan bu yana bilinen 5 duyu
organýnýn haricinde özellikler taþýr.
Kuþkusuz paranormal yeteneðinin en
ilgi çekici kullaným þekillerinden biri
de fizik ötesi âlemle olan irtibatýdýr.
Ölmüþ kimselerle rahatlýkla baðlantý
kurabilmesi, dünyanýn çeþitli yerlerindeki entelektüelleri þaþýrtmaktadýr.
En tutucu olanlarý bile, kahinin ölen
biriyle ilgili verdiði inanýlmaz ayrýntýlar karþýsýnda bir açýklama getirememiþlerdir. Ölenin yakýnlarý hariç
kimsenin bilmediði detaylarý arka
arkaya sýralayabiliyordu, ölen kiþiyle
olan irtibatý baþka bir açýdan
bakýldýðýnda hayatýn devam ettiðine
dair güçlü bir kanýt oluþturuyordu.
Vangelia defalarca yapýlmak istenen
bilimsel incelemelerin bir sonuç
getirmeyeceðini, çünkü yeteneðinin
Tanrý vergisi olduðunu anlatmaya
çalýþmýþtýr. "Bu yetenek bana Tanrý
tarafýndan verildi. Beni insan gözlerinden mahrum etti, fakat bana baþka
gözler verdi, onlarla tüm görünen ve
görünmeye bakabiliyorum" demiþtir.
Vangelia ile ilgili enteresan olaylardan biri de seanslar sýrasýnda sesinin
kaydedilememiþ olmasýdýr. Yeðeni
Krasimira Stkayanova'nýn da bununla
ilgili bir anýsý vardýr. Bir defasýnda
Bulgar yazarlar ses kaydý olmak
niyetindedirler. Tüm görüþmeyi
oldukça dikkatli bir biçimde banda
aldýklarýný düþünen yazarlar, dýþarý
çýkýp bandý çalýþtýrdýklarýnda,
kaydedilen tek þeyin halk türküleri
olduðunu duyunca ne yapacaklarýný
39
þaþýrmýþlardýr. Üstelik kayýt sýrasýnda
hiçbir yerde müzik çalmamýþtýr.
Vangelia alýnan kayýtlarý kendisi
silebiliyordu. Öteki âlemle irtibata
neden olan, gelen insanýn þahsý olabileceði gibi, beraberinde getirdikleri
eþyalar da bilgi aktarýmýna sebep olabiliyordu. Ziyaretçiye ait herhangi bir
resim, saat, yüzük veya rahmetliye ait
yaþarken kullandýðý bir giysi, mezar
topraðý, gelenek haline gelmiþ küp
þeker veya baþka þeyler enformasyon
akýþýna sebebiyet verebiliyordu. Þekeri,
saati veya getirilen herhangi bir nesneyi eline alan kahin, kiþiyle ilgili bilgileri aktarmaya baþlýyordu. "Ýþte
göründü, ben görüyorum" gibi kýsa
cümleler söylerken önünde gelenin
veya hakkýnda soru sorulan kiþinin
bütün yaþamý beliriyordu. Kendisine
gelen bilgiler pozitif olduðunda gayet
sakin olan Vangelia, tersi durumlarda
tuttuðu nesnenin sýcaklýðýndan eli yanmýþ gibi onu hemen býrakýyordu.
Genelde ziyaretçinin odadaki varlýðý
irtibat için yeterli oluyordu.
"Ýnsanlar henüz benim yanýma
gelmek üzere otobüsten indiklerinde,
onlarýn ölmüþ yakýnlarý beraberlerinde
yanýma gelirler. Gece eve giriyorum ve
bakýyorum ki her yer ölenlerle dolmuþ
taþýyor. Bakýnýyorum, bakýnýyorum ve
yatmaya gidiyorum." (K. Stoyanova'nýn
"Vangelia Hakkýnda Gerçek" isimli
kitabýndan)
Vangelia'nýn diðer bir yönü de henüz
gerçekleþmemiþ olaylarý önceden görebilmesi yani kehanet yeteneðine sahip
olmasý idi. Kiþiler, toplumlar ve
devletler hakkýnda çeþitli vizyonlar
40
görebiliyordu. Gerçekleþen kehanetlerini okuduðumuzda eþsiz bir yetenek
olduðunu görebiliyoruz.
Durugörü yeteneði için sýnýrsýz ve
orijinal tanýmlanmasýný yapabiliriz.
Geçmiþ-gelecek zaman sýnýrýna baðlý
kalmadan, tüm olaylarý en ufak detaylarýna kadar bilgi vererek anlatabilmektedir. Aktardýðý olaylarý sürekli ve kesintisiz olarak nakledebiliyordu. Zaman
tanýmý bizim algýladýðýmýz gibi deðildi.
Ýzah edilmesi zor bir biçimde zamaný,
geçmiþin ve geleceðin her iki yönde
bütünsel akýþý þekilde ifade ediyordu.
Kahin evinin önünde sýra bekleyenlerden birinin problemini, o kendisine
açýlmadan evvel biliyordu. Kendisi
evde olduðu halde ziyaretçiyi ismiyle
veya dýþ görünüþünün detaylarýyla
çaðýrtýyordu. Geliþ sebebi de dahil
olmak üzere bilmek istediklerini ve
sýkýntýlarýný anlatarak çoðu zaman
ziyaretçiyi þaþýrtýyordu. Bunlar çoðu
zaman yoðun sorunlarý veya hastalarý
olan kiþilerle evlat sahibi olamayan
kiþiler, bir de evladýný yitirmiþ anneler
oluyordu. Bazý hesaplamalara göre
kahinin çocuk sahibi olmasýna yardým
ettiði aile 40.000'i buluyordu.
Evladýný kaybetmiþ annelere karþý
yüksek bir hassasiyete sahipti, onlarýn
acýsýný bütün içtenliðiyle paylaþýrdý.
Ziyaretçileri kayýt edip, yönlendiren
belediye görevlilerine: "Bana bu tip
insanlarý gönder! Istýrap çekmeme de,
baygýn hale gelmeme de deðer" derdi.
Çalýnan eþyanýn detaylarý ve yeri
hakkýnda bilgi verir, fakat çalan kiþinin
ismini söylemezdi. Aslýnda genel
SEVGÝ DÜNYASI
olarak suç iþleyenlere dair teþhis edici
ayrýntýlarý vermeye yanaþmazdý. Belki
olasý sorunlarý bertaraf etmek için de
böyle davranýyordu. Zaten haftanýn her
günü, cumartesi-pazar günleri de dahil
olmak üzere ortalama elli kiþiyi kabul
ediyordu. Gelen kiþinin en az kendi bir
kaç yakýnýyla ilgili de sorularý olduðu
düþünülürse, günde en az 200 sorunla
uðraþýyordu. Bunun oluþturduðu, beyinsel, ruhsal, fiziksel yük düþünülürse
bu tip vakalara neden: "Bu polisin iþi!"
dediði rahatlýkla anlaþýlabilir.
Dünya dýþý uzaylý varlýklarla da irtibatta olan Vangelia onlarý hissedebildiðini ve görebildiðini belirtir. Çaðýmýzýn
en büyük merak konusu olan uzaylýlarýn varlýðýna iliþkin hiçbir þüphe taþýmaz. Bunu uzaylýlarla doðrudan telepatik iliþkisi sayesinde bildiðini akýn çevresi ve özellikle arkadaþý Peter Bakov
ile sohbetlerinde açýkça dile getirir.
Kýsýtlý bir eðitim görmüþ olmasýna
raðmen bilimsel, siyasal, kültürel,
psikolojik, ezoterik, kozmik gibi pek
çok konuda þaþýrtýcý uzmanlýk sorularýný cevaplandýrabiliyor hattâ ince
detaylar verebiliyor, fikir yürütebiliyordu. Kahin, zaman zaman kimseyle
konuþmaz yalnýz olmayý tercih eder,
kendini dýþ çevreden tamamen izole
ederdi. Kendisiyle bu devrede konuþmaya ve görüþmeye çalýþanlara ise
sinirlenirdi. "Ben böyle kendi içeme
konsantre olmuþ haldeyken yanýma
gelmeniz hoþuma gitmiyor, bana sýkýntý
veriyor, oysa siz kiminle konuþtuðumu
göremiyorsunuz.. Bazen üst düzey
yöneticiler beni çevreliyor, bazen de
onlarýn yardýmcýlarý etrafýmda duruyor,
SEVGÝ DÜNYASI
hepsi de uzaydan geliyor. Konuþtuklarý
zaman, kulaklarýma kulaklýða benzer
bir þey takýyorlar, çünkü sesleri çok
uzak mesafelerden ulaþýyor ve yanký
yapýyor. Bunun için sessizliðe ve sakin
kalmaya ihtiyacým var..."
Ünlü kahinin anlatmaya çalýþtýðýmýz
tüm bu mistik yeteneklerinin yanýnda,
þifa daðýtma-iyileþtirme gücü de vardý.
Ýnsanlar, birçok tedavi yolunu denedikten sonra çaresizlik içinde ona gelirlerdi. Kendisi ve yakýnlarý için bir þifa
bulmak maksadýyla gelenlere farklý
þekillerde yardým ederdi. Doktorlarýn
koyduðu teþhisi doðrulayýp, bazý alternatif tedaviler önerdiði gibi, direkt
olarak baþka bir doktoru tavsiye ettiði
de olurdu. Bazen teþhisin yanlýþ olduðunu, asýl rahatsýzlýðýn ne olduðunu
söylerdi. Hekimlere ve týbba saygýlýydý.
Hastalara çoðu zaman doktorlarýnýn
talimatlarýna uymalarý gerektiðini hatýrlatýrdý. Kendi orijinal yöntemleriyle
tedavi ettiði hastalar da vardý. Ellerinde
ve evinde ölen kimse olmamýþtýr. Kimsenin ölümüne de sebep olmamýþtýr.
Ayrýntýlý teþhisleri sýrasýnda, bitki ve
ilaçlarýn Latince okunuþlarýný, hastalýklara ait týbbi terimleri rahatlýkla kullanabildiði görülürdü.
Arkadaþý Peter Bakov, Vangelia'nýn
1950'li yýllarda telepati, teleportasyon
(ýþýnlanma) gibi sözcükler kullandýðýný
söylüyor. Oysa o zaman o kelimeler
belki de sadece çok kýsýtlý bilimsel
çevrelerin lügatlerinde yer alýyordu. Ne
anlama geldiklerini sorduðumda bana
"Bilmiyorum oðlum, ama sen bunlarý
ezberle ve hatýrla" derdi.
41
Son olarak bazý hoþ olmayan gerçeklere de deðinmeden geçmemek adýna,
Vangelia'nýn siyasi baský altýnda kendi
görüþünün dýþýndaki bazý sözleri, emir
alarak söylediðini belirtmek gerekiyor.
Parti onu kasasý olarak kullandýðý gibi
kendi senaryolarýna uygun olarak da
kullanýyordu. Belki de bundan dolayý,
yiyip içtiklerine çok dikkat eder,
etrafýndaki iyi niyetli olmayan insanlarýn kendisini zehirleyebileceðinden
söz ederdi.
Vangelia'nýn ruh, reenkarnasyon,
kozmik düzen, uzaylýlar, ezoterizm ve
gizemcilik, Sirius gizemi ve daha pek
çok konuda derin bir bilgiye sahip
olduðu ve bunlarla ilgili görüþ ve
yorumlarý ayrý bir yazý konusu olacak
kadar geniþ ve kapsamlýdýr.
VANGELÝA'NIN YETENEÐÝ
HAKKINDA TEORÝLER
Vangelia'nýn yeteneði kabul görmüþ
olsa da, bunun oluþu ve iþleyiþi hâlâ bir
bilmecedir. Bu görüþlerden bazýlarýna
kýsaca göz atacak olursak, Rus yazar
Fedya Yakov'un görüþü, Vangelia'nýn
baþýna gelen ve gözlerini kaybetmesine
neden olan o fýrtýna veya benzeri doða
olayýnýn Strumitsa kasabasý ve civarýnda tespit edilememiþ ve gözlemlenmemiþ olmasýndan dolayý Vangelia'nýn
aslýnda dünya dýþý varlýklar tarafýndan
alýnýp, daha sonra býrakýldýðý
yönündeydi.
Profesör Dr. G. Lazanov'un
incelemeleri ise istatistiksel anlamda
öngörülerinin doðru çýkma olasýlýk-
42
larýný tespit etmeye çalýþmaktan ibaretti. Profesör, Vangelia'nýn bu çalýþmalarý
daha önceden öngördüðünü ve kendisine bildirdiðini söylemiþtir. Sekiz yýl
süren çalýþma sýrasýnda toplam on beþ
bin kiþiyle anket yapýlmýþtýr, bunlarla
kýrk sekiz kýsa metrajlý film çekilmiþ,
on dört ciltlik dosya hazýrlanmýþtýr.
Anketlerdeki deðerli bilgiler ne yazýk
ki 1980'li yýllarda ortadan kaybolmuþtur. Bu bantlarý yurtdýþýna çýkarýp bazý
kiþilere gösterdiði öðrenilen
Lazanov'un görevine acele son verilip,
laboratuarý da mühürlenmiþtir.
Bugünün Parapsikoloji bilimi için
çok özel bir örnek teþkil eden
Vangelia'nýn Bulgaristan gibi bir demir
perde ülkesinde yaþýyor olmasý büyük
bir handikaptý. Batýlý araþtýrmacýlarýn
elini kolunu baðlayan en önemli faktör
budur. Prof. Velitcko Dobryanov'un
incelemeleri ise yine kahinin izniyle
gerçekleþtirilmiþtir. Elli adet seansý
bantlara kaydetmiþtir. Gerçekleþtirilen
seanslarda, görüþülen kiþilerin üçte biri
profesör tarafýndan kasten, yanlýþ bilgilerle kahini þaþýrtmak için seçilmiþlerdi. Ancak, ziyaretçilerin hiç birisi
kahini yanýltma baþarýsýna eriþemediler.
Tarafsýz, ideolojik önyargýlardan uzak
olan Prof. Dobrynanov, incelenen
görüþmelerin %86'sýnda kahinin doðru
bildiðini tespit etmiþtir. Daha sonra
yaptýðý çalýþmalarý "Vanga Fenomeni"
isimli bir kitapta toplamýþtýr.
Rus enerji bilimi uzmaný Dr. Yury
Negribetski'ye göre Vangelia sebepsonuç iliþkisini -baðlantýsýný izleme
yeteneðine sahipti. Beyni bilgi yakalamaya ayarlanmýþtý, aynen bir bilgisayar
SEVGÝ DÜNYASI
sistemi gibi beyninde bilgi dalgalarýný
yakalayan bir nevi sonar bulunuyordu.
Kahinin öngörülerinde küp þekeri kullanmasýnýn sebebinin þekerin kristal bir
yapýya sahip olmasýndan kaynaklandýðýný söylüyordu. Baþka nesnelerle de
çalýþmasýna raðmen bir gece önceden
üzerinde uyunmuþ, yatýlmýþ olan küp
þeker en çok tercih ettiði nesneydi.
"Komþularýndan biri (Dimitar
Tudjakov) bir gün Kahin'e þakayla
karýþýk biriktirdiði þekerleri eritip, elma
þekeri yapýp satmasýný önerince, þöyle
bir cevapla karþýlaþýyor: 'Sen þekerin ne
olduðunu biliyor musun ki? Þeker
kristaldir. Bizdeki enerjiyi muhafaza
ediyor ve yapýsýna kaydediyor. Mendile
sarýlan þekeri yastýðýn altýna koyup
uyuduðunda, o insanýn enerjisi konsantre edilmiþ bir biçimde içinde kalýyor. Bu enerji biz bir diyene kadar
dünyayý dokuz kez dolaþýyor... Bu
enerji bizim tüm bilgilerimizi kapsýyor.
DNA, RNA..."
Vangelia'nýn bu yeteneði daha pek
çok araþtýrmacý tarafýndan çeþitli teorilerle açýklanmaya çalýþýlmýþtýr.
"Tanrý'nýn Fiziði" adlý kitabýyla
Tokyo'daki "Dünya Dahileri" forumunda ödül kazanan akademisyen Bojidar
Palushev'in torsiyon alanlarý ile
Vangelia'nýn iliþkisi hakkýnda söyledikleri fazlasýyla dikkat çekici hattâ
sansasyoneldir. Torsiyon, alanýn dönmesi ve bükülmesi anlamýna gelir. Bu
olay aslýnda materyal dünyada oldukça
bilindiktir. Dünyanýn ekseni etrafýnda
dönüþü, çayýn bardakta kaþýkla
karýþtýrýldýðýndaki dönüþü gibi Torsiyon
alanlarý teorisi bize yeni bir fizik
kuvvetin varlýðýný ispatlamaya çalýþýr.
SEVGÝ DÜNYASI
Torsiyon alaný belli bir kuvvet veya
enerji taþýmaz. Onun özelliði enformasyon, bilgi taþýmasýdýr. Bu enformasyonun kaynaðý evrensel bilinç
alanýdýr. Bu bilgilere sadece belli kiþiler ulaþabilir. Bu insanlara kahin, þifacý,
ekstrasens gibi örnekler verilebilir.
Vangelia da böyle bir fenomendi, bir
þekilde bu enformasyon bankasýndan
bilgi alýyordu, diyor.
Diðer görüþler de parapsikolojik
olarak en az yukarýdakiler kadar kayda
deðer olduklarý halde kahinin yeteneði
hakkýndaki teorilerin okuyucuyu aydýnlatmasý bakýmýndan yeterli olduðunu
varsayýyorum. (Durugörü, üçüncü göz,
epilepsi nöbetlerinin beynin baþka
alanlarýný devreye sokmasý, Transa
geçme, DMT dimetiltriptamin maddesinin alanýn trans ile iliþkisi... v.s
gibi)
KAHÝN VANGELÝA'NIN
GERÇEKLEÞEN
KEHANETLERÝ'NDEN
BAZILARI
Prag Baharý (Prag Olaylarý): Kehanet
Tarihi: 1968 yýlýnýn baþlangýcý: "Prag'ý
hatýrlayýn! Prag'ý hatýrlayýn! Þehrin
üzerinde büyük güçler dolanýyor ve
savaþ, savaþ diye çýðlýk atýyorlar."
1968 yýlý Aðustos ayýnda Prag iþgal
edilmiþti. (S.S.C.B ve Varþova Paktý)
Yugoslavya Parçalanacak:
"Komþularýnýzý önemseyin. Onlara
saygý gösterin, çünkü darda kalýnca
size uzaktaki akrabanýz deðil, komþunuz yardým edecektir. Bulgaristan'da
savaþ görmüyorum. Kan görmüyorum.
43
Yugoslavya parçalanacak, çünkü onlar
Tanrý'ya küfür ediyorlar."
Geçen yýllarda Vangelia'nýn sözlerinin doðrulandýðýný görüyoruz. Eski
Yugoslavya baðýmsýz devletlere ayrýldý.
Bulgar Çarý Geri Dönecek: "Simeon
Bulgaristan'a dönecek. Yakýn zaman
sonra o gelecek fakat bir misafir gibi
deðil.. Yalnýz çarlýk olmayacak."
Son Bulgar Çarý 50 yýllýk sürgün hayatýndan sonra anavatanýna geliyor.
1996'da II. Simeon Vangelia'nýn öngördüðü gibi misafir olarak gelmemiþtir.
2001 yýlýnda kurduðu parti %42.74 oy
alarak iktidara geçmiþtir. II. Simeon
baþbakan koltuðuna oturmuþtur.
Berlin Duvarýnýn yýkýlýþý, Sovyetler
Birliðinin Daðýlmasý: "Her þey yýkýlýyor. Berlin Duvarý da. Sovyetler Birliði
de. Hepsi gidici.. Nato'ya giriyoruz.
Avrupa'ya dönüyoruz..."
Yaþadýðý ülke olan Bulgaristan'ýn
Avrupa Birliðine girmesini ve NATO'ya dahil olmasýný çok önceden söyleyen Kahin Vangelia'nýn yaþadýðý ülkeyle ilgili daha pek çok kehaneti vardýr.
Yeni Adam- Gorbachov: 1979 yýlýnda
Gazeteci Valentin Sidorov'a söylenmiþ.
"Savaþ olmayacak! 6 yýl sonra dünya
kademe kademe deðiþmeye baþlayacak.
Eski liderler gidecek. Yenileri gelecek.
Rusya'da yeni bir adam ortaya çýkacak.
Brejnev ve Ronald Reagan (Soðuk
Savaþ döneminin liderleri) gideceðini
öngörmüþ ve söylediði gibi 6 yýl sonra
44
Rusya'da Mihail Gorbachov dünya
politik sahnesinde yerini almýþtýr.
Ýkinci Dünya Savaþý - 1940 yýlýnda
Strumitsa'da söylemiþtir. "Pek yakýnda
dünya karýþacak ve birçok insan hayatýný kaybedecek. Bir yýl sonra savaþ
olacak... Büyük Rusya'ya karþý çýkan o
devlet, savaþý kaybedecektir." Vangelia
bu savaþý ve sonucunu da önceden
görebilmiþtir.
1990 Deðiþim Yýlý - 1971 yýlýnda
kahin tarafýndan bildirilmiþtir. "Ýnsanlarýn hayatlarýnda büyük deðiþimler
olacak. Ve onlar tanýnmayacak derecede deðiþecekler. 1990 yýlýndan
itibaren iþaretlerini göreceðimiz
yeniçað gelecek."
Obama - 1992 yýlýnda bildirdiði
kehaneti: "Bir gün Amerika'da beyaz
ev siyah olacak, okyanusun ötesindeki
siyah insanlar da beyaz."
Ýndira Gandhi- 1969 yýlýnda detaylý
olarak bildirmiþtir. (Gandhi'nin ölümü
1984). "Yakýn zamanda hükümetin
baþýna geçecek. Ama orada uzun süre
kalamayacak çünkü ölümü buna engel
olacak." (Standart Gazetesi 1969).
"Onu ölüme götüren elbisesi olacak.
Duman ve ateþin arasýnda sarýlý turunculu elbise görüyorum." (Temmuz,
1969)
Ünlü yazar Peter Ustinov ile röportaj
çekimi için hazýrlanan Gandhi, o gün
estetik kaygýlarla kurþun geçirmez
yeleði giymekten vazgeçer ve ekranda
daha iyi görüneceðini düþündüðü
SEVGÝ DÜNYASI
safran rengi bir elbise seçer.
Baþbakanlýk konutunu ofisine baðlayan
yolda üzerindeki safran rengi elbisesiyle suikasta kurban gider.
KAHÝN VANGELÝA'NIN
GERÇEKLEÞMESÝ BEKLENEN
KEHANETLERÝ
Vangelia - (1948) "Þimdi Balkanlarda
tedirginlik var, fakat gün gelecek ve
Balkan ülkelerinin baþkentleri birbirine
yardým ve arkadaþlýk eli uzatacaklar.
Sofya, Bükreþ, Belgrad, Atina ve
Ankara'nýn büyük liderleri bir araya
gelip, barýþ ve anlayýþ duygularý içinde
müzakere edecekler." Bu kehâneti
Balkanlar’ýn gelecekte birleþeceðine
dairdir.
Eski Rusya'nýn Dönüþü - "Þimdi
Rusya'ya Sovyetler Birliði deniliyor.
Fakat eski Rusya dönecek ve ismi Aziz
Sergiy zamanýndaki gibi olacak. Onun
ruhani üstünlüðü Amerika dahil herkes
tarafýndan tanýnacak."
Vangelia 1979 yýlýnda bildirdiði bu
kehanetinin 60 yýl sonra gerçekleþeceðini de söylemiþ ve þöyle ilave
etmiþtir: "Ondan evvel üç ülke yakýnlaþacak: Çin, Hindistan ve Rusya bir
noktada toplanacaklar."
Kýbrýs - "Yeþil duvarý görüyorum,
daha belli bir süre öyle kalacak, sonra
kaldýracaklar... Çok güzel ve zengin bir
ülke. (1979 yýlýnda söylenmiþ)
Vangelia K.Kýbrýs Türkiye Cumhuriyeti
ve Güney Kýbrýs'ýn birleþeceðini
söylüyor.
SEVGÝ DÜNYASI
1982 - Yükseliþ Yýlý- "1982 yýlý, yeni
ve iyi bir ýþýkla aydýnlanacak.
Dünyamýza yeni ruhlar yerleþecek,
onlarýn bir kýsmý görünür olacak. Bu
yeni ruhlar sevecenlik ve ümit daðýtacaklar... Kültürlü deðil, bilgi dolu
insanlar gelecek...." (24 Aralýk 1981'de
ailesiyle otururken bildirmiþtir.)
Ýsrail - (168 Saat Gazetesi
10.04.1995) - "Þu anda Ýsrail yerle bir
edilmeyecektir." Kahinin açýklamasý
daha sonraki bir dönemde Ýsrail'in yerle
bir edileceði ihtimalini de kapsýyor.
Suriye'nin Ýþgali - "O zamana kadar
insanlýk korkunç felaketler yaþayacak,
çok büyük olaylar olacak, insanlarýn
bilinci de deðiþme aþamasýnda olacak.
Güç zamanlar gelecek ve insanlar
aralarýnda dini gruplara bölünecekler.
Ve dünyaya en eski öðreti gelecek.
(Tüm dinlerin ayný gerçeði iþaret ettiðini söyleyen Beyaz Kardeþlik'ten bahis
ediyor.) "Bu yakýnda mý olacak?" diye
sorduklarýnda þöyle cevap veriyor:
"Hayýr, yakýn zamanda deðil. Henüz
Suriye iþgal edilmedi!" (1980,
Krasimira Stoyanova) Ve Kahin ekliyor: "Tüm insanlara, bilinçlerinin iyiye
doðru deðiþmesi gerektiðini söylüyorum. Yeniçað, yeni bir düþünce tarzýný
gerektirir, yeni bir bilinci ve yeni
insanlarý. Böylece kainatýn ahengi
saðlanmýþ olur."
Son Din- Beyaz Kardeþlik- (1978Sidorov, V. Ludmila ve Vanga)- "Bir
gün yeryüzünden tüm dinler silinecek!
Sadece Beyaz Kardeþliðin öðretisi
45
kalacak. Beyaz bir renk gibi dünyayý
saracak ve insanlarýn kurtuluþu olacak.
Yeni öðreti Rusya'dan gelecek. Ruhsal
arýnmaya ulaþacak ilk ülke budur ve
buradan tüm dünyaya yayýlacak. 20 yýl
sonra ilk meyveleri toplamaya baþlayacaksýnýz."
Fakat þu kesindir ki kahin, Beyaz
Kardeþliði bir sembol olarak kullanmýþtýr. 1975 yýlýnda çok yakýn arkadaþý
olan þair Peter Bakov'a: "Ölüler
Vadisinde" yeni bir Mesih'in yetiþtirildiðini ve 2020 yýlýnda sonra dünyanýn
onu tanýyacaðýný anlatmýþtýr. 2050
yýlýndan sonra ise bin yýllýk bir barýþ
sürecinin baþlayacaðýný sýradan insanlarýn otobüsle seyahat ettikleri gibi, ýþýk
hýzýnýn 10 misli hýzla uzay yolculuklarýna çýkacaklarýný söylemiþtir.
Kýyamet Hakkýnda - "Ýncil'de
yazýlmýþ olanlar gerçek olacak!
Kýyamet olacak! Siz deðil ama sizin
neslinizden gelenler onu görecek."
(Yardýmcýsý Vitka'nýn kýzýna
söylemiþtir.)
Son olarak kahinin kendi yeteneðinin
getirdiði manevi yükle ilgili söylediklerine göz atalým:
"Benim eþyalarým, ismim, otorite ve
yeteneðim ile kendinize fayda
getirmeyi aklýnýza getirmeyin, zira
onlar insanlarýn mutsuzluðu ile beslenmiþtir. Yanýma temiz bir kalp ve vicdan
ile gelmeyeni, insanlarýn azaplarý takip
eder ve cezalandýrýr." (1992 Trud
Gazetesi)
SEVGÝ DÜNYASI
46
Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri
Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan
Aslýnda Dünyayý
Her Gün Deðiþtiririz
30 yýl önce San Francisco'lu eski bir sufi
hocasýyla bir kaç gün geçirmiþtim. Bana
reenkarnasyon inancýný anlatmýþtý. Bu
kavram bana, morfik rezonans ve mekansýzlýk kavramlarýnýn biz insanlarýn dünyayý
sürekli olarak nasýl deðiþtirdiðimizi ifade
eden ilginç bir metaforik analoji olduðunu
hatýrlatmýþtý. (Geçen sayýdan hatýrlayacaðýnýz gibi, yeterince sayýda insan yeni bir
þey öðrendiðinde, aniden bir sýçrama veya
deðiþiklik meydana gelir. Böylece insanýn
morfik alaný bu deðiþimle rezonansa geçer,
her insan bu yeni bilgiye sahip olur. Bunun
sayýsýz örneði mevcuttur. Örneðin kültürler
ortada bunu gerçekleþtirecek belirgin bir
organizasyon olmaksýzýn bir anda sýçrama
yapabilirler ve deðiþim baþlatacak þekilde
davranabilirler.)
Sufi hocasý bana, bilinçlilik halimizin
öldüðümüz zaman "Kozmik Çorba" içinde
eridiðini söylemiþti. Þöyle ki, düþüncelerimiz, rüyalarýmýz, korkularýmýz, tecrübelerimiz- yani her þey- bu kozmik çorbanýn
SEVGÝ DÜNYASI
içinde eriyerek ortaya daha büyük - yani
dev boyutta- yeni bir karýþým oluþtururlar.
Bu karýþýmda herkes diðer herkesle karýþýr.
Dünyaya yeni bir bebek geldiðinde
"kozmik aþçý" kepçesine uzanarak kozmik
çorbaya daldýrýr ve bu karýþýmdan bir insan
bedenini ve ruhunu dolduracak kadar çorba
alýr. Bunu yeni doðacak bebeðin bedenine
ve ruhuna döker.
Bu bana ilginç bir kavram olarak gözükmüþtü. Ancak dürüstçe konuþmam gerekirse
geçerliliði ve doðruluðu konusunda tam ve
güçlü bir fikre sahip olmadýðýmý da söylemem gerekir. Bununla birlikte bu kavramýn
bana en fazla hitap eden yaný, hocanýn
ondan çýkardýðý þu mânâ idi: "Hepimiz ayný
çorbadan geliyoruz. Dolayýsýyla bu çorbayý
daha mutlu, daha hafif ve daha tatlý kýlmaya
mecburuz. Düþündüðümüz her þey ve yaptýðýmýz her eylem eninde sonunda bu çorbaya dönüþecektir. Öyleyse düþüncelerimiz,
kullandýðýmýz sözcükler - bunlar arasýnda
en önemsizmiþ gibi gözükenler bile - önemlidir." Bununla birlikte, Einstein'ýn, Bohr'un
ve Sheldrake'nin çalýþmalarýna baktýðýmýzda
aklýmýza þu soru gelir: "Çorbaya bir þeyler
ekleyebilmek için neden ölmeyi beklememiz gerekiyor ki?"
Aslýnda fizikten tutun da psikolojiye
kadar olan tüm bilimler sonunda bizi belli
bir saðduyuya ulaþtýrýr ve bize þimdiki, þu
andaki eylemlerimizin yaratýlmakta olan
her þeyi ve her varlýðý etkilemekte
olduðunu anlatýr.
O halde nereden baþlamalýyýz? Hz. Ýsa,
yaptýðýmýz iyi iþlerden baþkalarýnýn haberi
olmamasý gerektiðini öðütlemiþti bize.
Aslýnda bunu yapmak öyle kolay deðildir
çünkü bunun için sürekli olarak iyilik
47
yapacak biçimde çevremizi gözlemek ve
buna uygun davranmamýz gerekir.
Ýnsanlarýn çoðu dünyanýn yüz yüze
kaldýðý problemlerin büyüklüðü karþýsýnda
kendilerini depresif, yorgun ve hatta kayýtsýz hissettiklerinden dolayý bu görevden
kolayca pes ediverirler.
Yaptýðýmýz en küçük bir iyilik eylemi bile
çok büyük bir spiritüel ve kültürel güce
sahiptir oysa ki. Bu, insanlarýn idrak edemeyeceði kadar uzak mesafelere kadar
yankýlanýr ve morfik bir rezonans baþlatýr.
Bir þekilde bulaþýcý bir nitelik kazanýr.
Milyonlarca küçük adým gezegenimizi ve
türümüzü koruyacak büyük adýmlara
dönüþür. Hepimiz belli bir kademede birbirimize baðlýyýz. Bir baþka varlýðýn hayatýný
kurtardýðýnýzda- küçücük bir solucanýn veya
bir yosunun bile - bu, havaya veya ortama
yaþamlarýn kurtarýlmasýyla ilgili bir eylemi
katmanýz anlamýna gelir. Küçücük bir iyilik
davranýþý bile bir insanýn ruhsal dönüþümünü gerçekleþtirecek eylemlerin baþlamasýna neden olur. Hz. Ýsa'nýn, diðer öðretmenlerin ve peygamberlerin bu konuyu biz
insanlara defalarca tekrar etmelerinin
nedeni de budur.
Kýzýlderili bir bilge bana þöyle demiþti:
"Bizim geleneklerimize göre, yaratýlýþýn en
baþýndan beri, her sabah güneþ doðduðunda
Yaratýcýmýz tarafýndan bize dört tane görev
verilir: Bunlardan birincisi o gün en azýndan bir tane anlamlý bir þey öðrenmek, ikincisi bir baþkasýna o gün anlamlý bir þey
öðretmek, üçüncüsü baþka birisi için bir iyilik eylemi gerçekleþtirmek (elbet ki bunu
gizlice yapmak en doðrusu ve hayýrlýsýdýr)
dördüncüsü ise yaratýlmýþ olan her þeye
saygý duymak ve saygýyla yaklaþmaktýr. Ýþte
48
bu dört görevi layýkýyla yerine getirmek,
bunlarýn hayrýnýn ve güzel enerjisinin
dünyaya yayýlmasýna yani morfik rezonansýn baþlamasýna neden olur.
Örneðin Dünya üzerindeki Salem Çocuk
Köylerinin çoðunda üzerine binilecek atlar
bulunur. Bu köyler, ilk kez Gottfried Müller
tarafýndan 1957 yýlýnda kötü muamele görmüþ çocuklar için kurulmuþtu. Burada
yaþayan çocuklarýn atlarla her gün
ilgilendiklerini, onlarý terbiye ettiklerini,
ahýrlarýna giderek, onlara Müller ile birlikte
her akþam elma verdiklerini görmüþtüm.
Bilmediðim tek þey bu atlarýn nereden
geldiðiydi.
Sonra Herr Müller'in yaptýðý iyi iþler
hakkýnda konuþmayý fazla sevmediðini
öðrendim. Müller bir gün Çekoslovakya'dan
Almanya'ya sosis olmak üzere götürülen
atlar görmüþ ve bunlarýn bazýlarýnýn satýn
alýnýp alýnamayacaðýný sormuþtu. Sosis firmasý bazýlarýný satmaya karar vermiþ
böylece bu atlar Çocuk köyündeki þimdiki
atlarýn atalarýný oluþturmuþtu.
Salem Çocuk Köyündeki atlarýn hem
çocuklar hem de orayý ziyaret edenler
üzerinde neden bu kadar çok etki býraktýðýný
hep merak ederdim. Þimdi anlýyorum ki,
Herr Müller'in baþka yaþamlarý kurtarmak
adýna yaptýðý sessiz bir eylemdi bunu
baþlatan.
1997 yýlýnýn Ekim ayýnda Herr Müller'le
bir kahvaltýda birlikte olma þansýný elde
etmiþtim. Bana þunlarý söylemiþti:
"Dünyadaki iyilik ve kötülük dengesine
baktýðýmýzda kötülüklerin, iþkencelerin ve
acýnýn sanki daha aðýr bastýðýný görürüz.
SEVGÝ DÜNYASI
Kötülüðün çok çeþitleri vardýr. Bunlardan
biri savaþlarý çýkarýr, diðeri acýlarý oluþturur
ve insanlara eziyet eder. Bununla birlikte
Ýblisin sahip olmadýðý bir yetenek vardýr ki
buna yalnýzca biz sahibiyiz. Ýblis böyle bir
yeteneðe sahip olmadýðý için, biz onu çok
küçük miktarda ortaya koysak bile aðýrlýðý
büyük olur ve terazinin iyilik tarafýnýn aðýr
basmasýna yol açar."
Ona: "Nedir bu yetenek" diye sorduðumda bana þöyle cevap vermiþti: "Þefkatle yerine getirilen, küçük iyilik eylemleri." Sizin
de bildiðiniz gibi Hz. Ýsa'nýn zamanýnda
fakir bir kadýn sadece bir kuruþ vererek
hazineye yardým yaptýðýnda herkes ona
gülmüþtü. Halbuki bu kadýn sahip olduðu
tek parayý baðýþlamýþtý.
Eylemleriniz, kullandýðýnýz sözcükler ve
hattâ düþünceleriniz bile - bunlarý baþkalarý
bilsin ya da bilmesin - spiritüel bir etki
yaratýrlar. Ýþte bu nedenle bilgeliðin
öðretildiði, insanlarýn içlerine döndükleri
yerler ve tapýnaklar çok önemlidir. Bunlar
insanlarýn spiritüel fenerleridir.
Dünyanýn problemleri ne kadar çok ezici
ve kahredici gözükürse gözüksün, çevrenize
yayacaðýnýz olumlu bir etki mutlaka vardýr.
Örneðin þifa amaçlý dua etmenin hýzlý bir
etkiye sahip olduðu Harvard Üniversitesince yapýlan bir deneyde kanýtlanmýþtýr.
Þifa duasý yapan ve þifa bulan kiþiler birbirlerinden kilometrelerce uzakta olsalar ve
birbirlerini hayatlarýnda hiç görmemiþ olsalar bile, þifa eylemi gerçekleþebilmektedir.
(Gelecek Ay: "Farkýndalýk Yaratmayý
Öðrenin" baþlýðýyla konumuza devam edeceðiz.
“Lütfen Yeni Yýlda
Aboneliðinizi
Yenilemeyi
Unutmayýnýz!..”
Deðerli
Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz
Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca
abonelerimize ulaþmaktadýr.
Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,
Haberleþme adresi: [email protected] ve
PK: 227 Beyoðlu/Ýstanbul.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý
Adý, Soyadý:
Adres:
Posta Kodu:
Ýlçe:
Ýl:
Tel:
Abone ücreti:
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
.....................................................
Yurt içi (60 TL)
................
Yurt dýþý (70 TL) ................
Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

Benzer belgeler