YUNUS EMRE BÜLTENİ

Transkript

YUNUS EMRE BÜLTENİ
YUNUS EMRE BÜLTENİ
TEMMUZ 2013 / SAYI 17
ISSN 1309-5560
İskenderiye’de Yunus Emre
Türk Kültür Merkezi
Londra Kitap Fuarında
Odak Ülke Türkiye
Brüksel’de Piri Reis ve Mercator
Sergi ve Paneli
İlk Uluslararası
Türkçe Yeterlik Sınavı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan :
“Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye ile dünya
toplumları arasındaki dostluk ve kardeşlik
köprülerini daha da sağlamlaştırıyor.”
SUNUŞ
Yayın Türü ve Basım Tarihi
Bülten ( Yerel Süreli) - Temmuz 2013
Yunus Emre Vakfı Adına Sahibi
Prof. Dr. Hayati Develi
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Ceylan
Genel Yayın Yönetmeni
Zekeriya Gültekin
Yapım
Yunus Emre Enstitüsü
Editör
Ceyda Obruk
Tasarım
Serkan Şahin
Fotoğraf
Yunus Emre Enstitüsü Arşivi
Baskı
Merdiven Reklam Tanıtım
Şehit Bilgin Sok. 6/1 Demirtepe-Ankara
Tel: 0.312 232 30 88
Faks: 0.312 232 31 02
www.merdivenreklam.com
Yönetim Yeri
Anafartalar Mah.
Atatürk Bulvarı
Nu: 11 Ulus-Ankara
Tel: 0.312 309 11 88
Faks: 0.312 309 16 15
www.yee.org.tr
[email protected]
Kaynak gösterilmeden hiçbir
yazı kopyalanamaz.
© 2013
Yunus Emre Enstitüsü
Kurumsal İletişim Müdürlüğü
Tüm hakları saklıdır.
www.yee.org.tr
Bütün dünyada Türkiye’ye ve Türkçeye olan ilgi giderek artıyor. 1993 yılında Rusya’ya yaptığım ziyaret sırasında Türkçeyi öğretecek doğru dürüst bir
materyal olmadığını gördüm. Aslında Türkçeye dönük yüksek bir talep de
yoktu. Günümüzde ise bunun tam tersini görüyoruz. Örneğin iki kültür merkezimizin bulunduğu Mısır’da Kahire Türk Kültür Merkezinde derslere devam eden öğrenci sayısı, 600’e dayanmış durumda. Tahran’da 700’e yakın
öğrencimiz var. Balkanlarda, Orta Asya’da, Londra’da ve hatta Güney Afrika’da da Türkçe ciddi anlamda talep görüyor. Bu talebin sebebi doğrudan
dilin kendisi değildir. Bu talep esasen ülkenin insanlarının ürettiği değerlere
dönüktür. Yani ekonomik olarak, diplomatik olarak öne çıktığınızda, kültür
ve sanat alanında etkinliğiniz arttığında başka toplumların da dikkatini çekiyorsunuz; genç insanlar dilinizi öğrenmek istiyor. Kısacası Türkçeye artan
talebi, Türkiye’nin gittikçe artan çekim gücü doğuruyor.
Dünyanın dört bir yanından gelen talepleri karşılamaya çalışan Yunus Emre
Enstitüsü son olarak İskenderiye’de Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in katılımlarıyla bir Kültür Merkezi daha açmıştır. Söz konusu açılışla beraber Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinin sayısı da 32’ye çıkmıştır. Mısır’a
her gittiğimizde büyük bir sevgiyle, muhabbetle karşılandık. Ayrıca kurslarımıza da çok yoğun bir ilgi gösterildi. Biz de Kahire’nin ardından İskenderiye’de ikinci merkezimizi açtık. Ancak bu anlamdaki talebi tam olarak
karşılayabildik diyemeyiz. Zira biri ülkenin güneyinde diğeri de Kahire’de
olmak üzere iki merkezin daha kurulması yönünde talep var. En büyük dileğimiz ise dost ve kardeş Mısır halkının yaşadığı sıkıntıların, en kısa zamanda
sona ermesi. Böylece Mısır halkıyla kurduğumuz ve tarihe mal olmuş dostluk köprülerini daha da sağlamlaştırma imkânına kavuşuruz. Zira en büyük
amacımız; Yunus Emre’nin bütün insanlığa, bütün kültürlere, dinlere ve
mezheplere sevgiyle ve hoş görüyle bakan felsefesiyle Türkçeyi ve Türkiye’yi tanıtmak ve bunun sonucunda da kültürler arasında bir köprü olmak.
Bunu gerçekleştirmek için önümüzdeki zamanda sergiler, paneller, sempozyumlar gibi yüksek kalitede seçkin etkinlikler planlayıp uygulamak istiyoruz.
Son bültenimizin yayımlanmasından bu güne kadar yaptığımız başlıca faaliyetleri bu bültenin sayfalarında sizinle paylaştık. Podgoritsa’daki Uluslarası
Edebiyat Festivali, Brüksel’de seçkin bir davetli topluluğuyla gerçekleştirdiğimiz “Haritaların Ustaları: Piri Reis ve Mercator” sergisi ve panel programı
ve Amman Merkezimizin gerçekleştirdiği Arap ülkeleriyle Türkiye arasındaki
kültürel değerlere ışık tutmayı amaçlayan uluslararası sempozyum, bu anlamda önemli başlıklar.
Türkiye’nin Odak Ülke olarak katıldığı 2013 Londra Uluslararası Kitap Fuarı’nda standımız Türk ve uluslararası katılımcılardan büyük ilgi gördü. Bu
fuar süresince Türkiye’nin düzenlediği birçok etkinli Londra Türk Kültür Merkezinde yapıldı. Aynı ilgi ve alâkanın 26.sı düzenlenen Tahran Kitap Fuarında
da görülmesi bizim için büyük mutluluk.
Öte yandan “100 Türkiye Kütüphanesi Projesi” kapsamında Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’ın katılımlarıyla Saraybosna’da 25. Türkiye Kütüphanesini açtık.
İstanbul Üniversitesi ile yaptığımız protokolle Uzaktan Türkçe Öğretimine
yönelik önemli bir adım attık.
Detaylarını bültenimizde bulacağınız pek çok faaliyetin bizim olduğu kadar
sizi de heyecanlandırmasını diliyor bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle
selâm ve sevgiler sunuyorum.
Prof. Dr. Hayati Develi
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı
1 TEMMUZ 2013
Tüm Renkleriyle
Türkiye
Londra
Kitap Fuarında
İlk Uluslararası Türkçe
Yeterlik Sınavı
Geleneksel Türk El
Sanatlarımız
Üsküp’te
Başbakan
R. Tayyip Erdoğan
Yunus Emre Enstitüsü
Başkanı
Prof. Dr. Hayati Develi
ile Görüştü
11
İskenderiye Kitap Fuarı
Saraybosna’da Türkiye
Kütüphanesi Açıldı
18
22
Tiflis’te Sema Töreni
V. Uluslararası
Podgoritsa Edebiyat
Festivali
Saraybosna’da Çağdaş
Türk Resim Sergisi
27
34
Türk Dünyası
Geleneksel
Çocuk Oyunları Şenliği
44
50
55
Yunus
Emre
Enstitüsü
Yunus
Emre
Enstitüsü
nus
Emre
Enstitü
25
Yunus
Emre
Enstitüsü
52
16
04
06
Amman – Ürdün
Müşterek Değerler
Toplantısı
İskenderiye
Yunus Emre
Türk Kültür
Merkezi Açılışı
20
Tahran’da
Sa’di-i Şirazi ve
Yunus Emre Programı
Tiran’da
“Zamanlar ve Mekânlar
İstanbul” Resim Sergisi
Açılışı
39
28
Brüksel’de
“Haritaların Ustaları:
Piri Reis ve Mercator”
Sergi ve Panel Programı
Üsküp’te
“Uzun Hikâye”
Film Gösterimi
40
43
48
Tokyo’da
Mehter Gösterisi
Tiflis’te
Klasik Müzik Coşkusu
Litvanya’da
Türk Tarihi ve Kültürü
Sempozyumu
56
İstanbul Üniversitesi İle
İşbirliği Protokolü
SERGİLER
SERGİLER
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı
Prof. Dr. Hayati Develi ile Görüştü
da bizzat kendileri yapan Başbakan Erdoğan, Yunus
Emre Türk Kültür Merkezlerinin Türkiye ile dünya
toplumları arasındaki dostluk ve kardeşlik köprülerini daha da sağlamlaştırdığını belirtti. Enstitü bünyesinde dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen
Türkçe öğretimini ve kültürel faaliyetleri yakından takip ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, önümüzdeki
süreçte özellikle kültürel projelere ağırlık verilmesi
gerektiğini söyledi.
amacıyla sergi, konser, seminer, kurs, sempozyum
gibi etkinliklerin ağırlığının giderek artacağını söyledi.
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi,
10 Temmuz Perşembe günü Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Başbakanlık
Resmi Konutunda gerçekleşen görüşme yaklaşık 40
dakika sürdü.
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ise Enstitünün yurt dışında Türkçe eğitimi vermek
ve Türk kültürünü tanıtıcı faaliyetler olmak üzere iki
temel çalışma alanı olduğunu belirterek Türkiye’nin
zengin kültürel birikimini bütün dünyaya tanıtmak
‘’Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin yurt dışındaki
kültürel faaliyetleri için bir marka olmalıdır’’ diyen
Develi klasik ve modern sanatların temsilinde ve tanıtımında Enstitünün, ortak bir platform olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
TEMMUZ 2013 4
Görüşmede, 26 ülkede faaliyet gösteren 32 Türk Kültür Merkezinin son durumu ele alındı.
2011 yılında Mısır ziyareti kapsamında Yunus Emre
Kahire Türk Kültür Merkezinin yeni binasının açılışını
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
Türkiye’nin dünya devletleri ve halkları arasındaki imajının Türk dış politikası ve ticareti ile turizmi
yakından etkilediğini ifade eden Develi. Türkiye’nin
imajını yükseltmek için kültür ve sanat faaliyetlerinin
artmasının bir zorunluluk olduğunu söyledi.
5 TEMMUZ 2013
AÇILIŞ
AÇILIŞ
İskenderiye Yunus Emre
Türk Kültür Merkezi Açılışı
İskenderiye Yunus Emre Türk Kültür Merkezi
27 Nisan 2013’te düzenlenen törenle
resmen hizmete girdi.
Onur konuğumuz ise Maliye Bakanımız
Sayın Mehmet Şimşek oldu.
İ
skenderiye Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin açılışı 27 Nisan
2013 tarihinde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Mısır Maliye Bakanı El Mursi El Hicazi, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin
Avni Botsalı ve Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Hayati Develi tarafından gerçekleştirildi.
Açılışta yaptığı konuşmada Bakan Şimşek, Türkiye ile Mısır’ın
ortak tarihi geçmişi bulunduğunu belirterek, “Mısır zengin tarihi ve kültürel yapısı, genç ve dinamik nüfusu, yüksek büyüme
potansiyeli ve stratejik konumu ile ülkemizin ikili ve bölgesel ilişkilerini geliştirmeye son derece önem verdiği ve stratejik ortak
olarak gördüğü önemli bir ülkedir” diye konuştu.
TEMMUZ 2013 6
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
7 TEMMUZ 2013
AÇILIŞ
İZLENİM
Bakan Şimşek, Mısır’ın demokrasiyi bütün gelenek ve kurumları
ile gerçekleştirmesinin tüm Arap
ve İslam dünyası için büyük anlamlar ifade edeceğini dile getirdi.
Adı Yunus Emre olan bir kültür merkezi, Türk medeniyetinin ve kimliğinin dünyanın her yerinde bizi kültürel manada, medeniyet birikimi
manasında ve belki de coğrafi manâda turistik olarak tanıtabilecek bir
merkezdir.
Böyle bir merkezin pek çok ülkede açılması elbette ki çok yararlıdır
ama, Mısır bizim ortak tarihimiz bakımından dört yüz yılı aşkın bir zaman birlikteliğimizin olduğu ve ortak hatıralarımızın olduğu bir coğrafyadır. Üstelikte şu anda içinden geçmekte olduğu oluşumlar sebebiyle
Arap baharı dolayısıyla da sancılı bir dönem yaşamaktadır. Böyle bir
zaman içerisinde İskenderiye de Yunus Emre Kültür Merkezinin yapabileceklerini ve yaptıktan sonra da başardıklarını hayal bile etmek
zordur.
İskenderiye Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin iki ülke arasındaki
kültür bağlarının daha da güçlenmesine ve pekişmesine katkıda
bulunacağını kaydeden Şimşek,
merkezin ismini taşıdığı Yunus
Emre’nin şiirleriyle barışa, kardeşliğe katkı sunduğunu anlattı.
İskender PALA
Bakan Şimşek, “Yaratılanı severiz
Yaradan’dan ötürü” dizesini okuduktan sonra Yunus Emre’nin şiirlerinden örnekler verdi.
Yazar
Muhtemelen elli yıl sonra Mısır’daki yahut İskenderiye’deki insanlar
şöyle de konuşuyor olabilecekler; “Bundan elli sene önce Yunus Emre
Kültür Merkezi gelmesiydi acaba ne olurdu, bizim şimdiki durumumuzda nasıl bir farklılık olurdu.” Onun için sevinçle anlatabilecekleri güzel
şeyler yapmak için buradayız.
Ben açılıştan dolayı bir defa bahtiyarım ama ondan da ötesi milletim
adına gurur duydum, Yunus Emre adıyla gurur duydum. Yunus Emre’nin sadece Türkiye’yi Mısır’da tanıtan bir kimlikle değil, düşüncesiyle ve varlığıyla, bütün fikirleriyle sadece Mısır’da değil dünyanın her
yerinde tanınması gerektiğine inanıyorum. Bu bakımdan Türkiye’nin
son yıllarda yaptığı en büyük başarılardan biri bana göre Yunus Emre
Kültür Merkezlerinin yaptıklarıdır ve yapacaklarıdır. İnşallah daha da
başarılı olurlar. Tebrik ediyorum.
Açılışın ardından merkezde incelemelerde bulunan Bakan Şimşek, yetkililerden de bilgi aldı.
Heyet, açılışın ardından İskenderiye Yunus Emre Türk Kültür
Merkezi tarafından düzenlenen
“İskenderiye’de İstanbul Gecesi”
adlı konsere katıldı.
Konserde sahneye çıkan Türk ve
Mısırlı müzisyenler Türk müziğinden seçkin örnekler seslendirdi.
Musa Göçmenin yönettiği Kahire
Senfoni Orkestrasına Dr. Zafer
Mutlu solist olarak eşlik etti. Konserde İstanbul temalı şarkılara
geniş yer verildi.
TEMMUZ 2013 8
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
9 TEMMUZ 2013
FUAR
FUAR
Tüm Renkleriyle
Türkiye
Londra
Kitap Fuarında
Türkiye’nin zengin kültürel çeşitliliğinin, çağdaş yazarlarının ve
edebiyatının sunulduğu Londra
Kitap Fuarı 15 Nisan 2013 Pazartesi günü Kültür ve Turizm Bakanı
Ömer Çelik ve İngiltere Kültür,
İletişim ve Yaratıcı Endüstriler Bakanı Ed Vaizey’ın katılımıyla açıldı.
Türkiye’nin Odak Ülke (Market Focus
Country) olarak katıldığı 2013 Londra Uluslararası Kitap Fuarı’nda, Yunus Emre Enstitüsü standı Türk ve uluslararası katılımcılardan büyük ilgi gördü. Londra Kitap Fuarı
Direktörü Jacks Thomas, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Erkin Yılmaz ve Yunus Emre
Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr. Ebubekir
Ceylan’ın da yer aldığı açılış törenine Türkiye’den Adalet Ağaoğlu, Ayşe Kulin, Doğan
Hızlan, Ahmet Ümit, Elif Şafak, İnci Aral’ın
da aralarında bulunduğu çok sayıda yazar
ve yayınevi temsilcisi katıldı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İngiltere Kültür İletişim ve Yaratıcı Endüstriler Bakanı Ed Vaizey ile yazar Elif Şafak’ın
konuşmalarının ardından Bakan Çelik Vaizey’e, Piri Reis Haritası’nın bir replikasını
hediye etti. Açılış töreninden sonra Kültür
ve Turizm Bakanlığı sanatçıları tarafından
Türk müziği konseri verildi.
TEMMUZ 2013 10
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
11 TEMMUZ 2013
FUAR
FUAR
Londra’nın en büyük fuar merkezlerinden Earl’s Court’ta odak ülke olan
Türkiye için ayrılan geniş alanda Türkiye Ulusal Standı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı TEDA Projesi tanıtım stantları, Yunus Emre Enstitüsü ve Londra
Yunus Emre Türk Kültür Merkezi stantlarının yanı sıra Türkiye’den yayınevi ve
kurumlara ayrılmış yaklaşık 30 stant
yer aldı. Fuar boyunca Türkiye’den
toplam 140 yazar ve 200 yayınevi
temsilcisinin katılımıyla Türkiye Ulusal
Standı, British Council standı ve Londra Yunus Emre Türk Kültür Merkezinde
çeşitli edebiyat etkinlikleri yapılırken
aynı zamanda uluslararası yayınevi
buluşmaları gerçekleştirildi.
Her yıl düzenlenen Londra
Uluslararası Kitap Fuarını yaklaşık yirmi beş bin kitapsever
ziyaret ediyor. Yazılı, işitsel, TV,
film ve dijital alanlarda satış, dağıtım ve işbirliklerin şekillendiği
büyük bir pazar yeri olan fuar,
British Council ve Birleşik Krallık Yayıncılar Birliği ortaklığıyla
düzenleniyor. 2013 yılındaki bu
ortaklıkta Türkiye, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Kitap Fuarı
Ulusal Organizasyon Komitesi
ile Yunus Emre Enstitüsü tarafından temsil edildi.
Bakan Çelik Yunus Emre Enstitüsü Standını Ziyaret Etti
Türkiye Ulusal Standının yanında bulunan Yunus Emre Enstitüsü standı Türk ve uluslararası
katılımcılardan büyük ilgi gördü. Standı ziyaret eden Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik,
Enstitü Başkan Yardımcısı Dr. Ebubekir Ceylan ve Londra Yunus Emre Türk Kültür Merkezi
Müdürü Mevlüt Ceylan’dan fuar kapsamındaki
etkinlikler hakkında bilgi aldı. Doğan Hızlan,
Adalet Ağaoğlu, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma
Karabıyık Barbarosoğlu, Nazife Şişman gibi
Türk yazarların konuk olduğu stantta Enstitü
ve Londra YETKM ile birlikte Türkiye’deki üniversitelerin ve çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinin tanıtımı yapıldı. Stantta ikram edilen Türk kahvesi ise yerli ve yabancı konuklardan yoğun
ilgi gördü.
TEMMUZ 2013 12
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
13 TEMMUZ 2013
FUAR
FUAR
Londra Kitap Fuarı Kapsamında Gerçekleştirdiğimiz Etkinlikler
James Robertson’un Gözüyle 19. yy İstanbulu Sergisi
ve Seyyahların Gözüyle Anadolu Paneli
Katılımcılar: Nazan Aksoy, Fahri Aral
“Seyyahların Gözüyle Anadolu” paneli ve ardından
James Robertson’un Pera Müzesi koleksiyonunda yer
alan eserlerinden oluşan bir 19 yy. İstanbul fotoğrafları
sergisinin açılışı gerçekleştirildi.
Gençler ve Çocuklar için Yazmak
Katılımcılar: Mine Soysal, Mevlana İdris, Nuran Turan
Türk çocuk ve gençlik edebiyatının önemli yazarları,
çocuklar ve gençler için yazma serüveninde edebiyata
bakış açılarını, çocuğu ele alış biçimlerini katılımcılarla
paylaştılar.
Londra Kitap Fuarı Kapsamında Gerçekleştirdiğimiz Etkinlikler
TEDA Kitapları Sergisi ve Edebiyat Akşamı
Katılımcılar: Ali Ural, Enver Ercan, Tarık Günersel, Adnan
Özer, Gökhan Cengizhan,
Mustafa Köz, Gonca Özmen, Furkan Çalışkan
TEDA Programı’nın sağladığı çeviri desteğiyle 50’den
fazla ülkede yayımlanmış 1000’e yakın eserden oluşan
sergi ve katılımcıların eserlerini izleyicilere sundukları
bir okuma ve dinleti etkinliği sunulmuştur.
Çocuk ve Gençlik Kitaplarında İşlenen Zor Konular
Katılımcılar: Sevim Ak, Sophie Smiley, Aslı Der
Çocukların ve gençlerin karşı karşıya kaldığı ölüm, boşanma, istismar, kabul görmeme gibi Türkiye’den pek çok zor
konuyu kaleme alan yazarlarımız, çocuk ve genç okura
edebiyatla yeni ufuklar ve bakış açıları kazandırabilmenin
inceliklerini tartıştılar.
Yazarların Gözüyle Türk Edebiyatında Eleştiri
Katılımcı:Sadık Yalsızuçanlar
Edebiyatın en önemli değerlendirme ölçütü olan
eleştiri, Türk edebiyatında geleneği olan bir tür. Sadık
Yalsızuçanlar, eleştiri geleneğini değerlendirdi.
Türk Edebiyatında Kimlik Sorunu ve Ötekileştirme
Moderatör: M. Akif Kireçci
Katılımcılar: Jaklin Çelik, Şeyhmus Diken
Anadolu
toprakları,
kavimler
kapısı
olarak
değerlendiriliyor. Konuşmacılar, farklı kültürlerin yan
yana gelip kaynaştığı bu kültürel iklimde, ötekileştirme
olgusunu değerlendirdiler.
Türk Edebiyatında Deneme Geleneği
Katılımcılar: Mehmet Nuri Parmaksız, Ali Ayçil
Türk edebiyatında önemli bir yer tutan deneme, sözlü
edebiyat geleneğinden başlayarak günümüze kadar
evrensel ölçekte güçlü bir damar olarak kendini var
etmiştir. Katılımcılar programda deneme türünü
değerlendirdiler.
Türkiye’de Toplumsal Süreç ve Roman
Katılımcılar: Nedim Gürsel, Feyza Hepçilingirler
Cumhuriyetin kuruluş yılları, 27 Mayıs, 12 Eylül askeri
darbeleri gibi önemli dönüm noktaları Türk romanında
birçok yazar tarafından işlenmiştir. Konuşmacılar hem
kendi romanları, hem de diğer yazarların romanları
bağlamında bu olguyu irdelediler.
Türk Romanında Tarihin Gerçeklik Boyutu
Katılımcı: Hikmet Temel Akarsu
Programda, romanın gerçekliği ile hayatın gerçekliği
arasındaki ilişkiye edebiyatın penceresinden bakıldı.
Türk Romanı ve Öykü Yazarları Akşamı
Katılımcılar: Nazlı Eray, Sema Kaygusuz, Hüseyin Su
Türk roman ve öykü dünyasının önde gelen isimleri yazınsal serüvenlerini anlatırlarken, yapıtlarından örnekler
seslendirdiler.
TEMMUZ 2013 14
www.yee.org.tr
Şiir, Şair ve Yaşam
Katılımcılar: Osman Konuk, Deniz Durukan, Arif Ay
Şairler kendi şiir ve yaşamlarından örneklerle Türk şiiri ve
şairlerin yaşamları üzerine konuştular.
Türkiye’de Felsefe ve Edebiyat İlişkisi
Katılımcı: Nihan Kaya
Türk edebiyat geleneği içinde farklı felsefi disiplinler
ekseninde yapıtlar kaleme alınmıştır. Nihan Kaya, edebiyat
ile felsefenin kesişim noktasında bu ilişkiyi ve felsefi
boyutu olan edebiyat yapıtlarını değerlendirdi.
www.yee.org.tr
15 TEMMUZ 2013
TOPLANTI
TOPLANTI
Ürdün’de
Müşterek Değerler Toplantısı
Arap ülkeleriyle Türkiye arasındaki kültürel değerlere ışık tutmayı amaçlayan,
Uluslararası Türk-Arap Ortak Kültür Mirası Sempozyumu, başkent Amman’daki
Ürdün Üniversitesinde yapıldı.
Arap ülkeleriyle Türkiye arasındaki kültürel değerlere
ışık tutmayı amaçlayan ve UNESCO, Arap Üniversiteler
Birliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen sempozyumda, Arap ve Türk toplumları arasındaki kültürel, sosyal ve tarihi ilişkiler konusunda görüş
ve öneriler sunuldu.
Program dolayısıyla Amman’a gelen Milli Eğitim Bakanı
Nabi Avcı onuruna Türk elçiliğinde, bir resepsiyon verildi. Bakan Avcı ve Başkan Develi resepsiyonda sempozyum katılımcılarıyla bir araya gelerek sohbet etme
fırsatı buldu. Program dünyanın yedi harikasından biri
olarak kabul edilen Petra’ya yapılan geziyle sona erdi.
Arap ülkeleriyle Türkiye arasındaki kültürel değerlere
ışık tutmayı amaçlayan, Uluslararası Türk-Arap Ortak
Kültür Mirası Sempozyumu, başkent Amman’daki
Ürdün Üniversitesinde yapıldı.
Sempozyumun açılışına Ürdün Başbakanı Abdullah
en-Nusur, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türkiye’nin
Amman Büyükelçisi Sedat Önal, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ve eski Kültür
Bakanı Salah Cerrar katıldı.
Nusur: “Türk Kültür ve Medeniyeti Kültürel Mirasımızın Bir Parçasıdır”
Başbakan Nusur açılışta yaptığı konuşmada, “Türk
kültür ve medeniyeti kültürel mirasımızın bir parçasıdır. Kral 1. Abdullah Türkiye’yi ziyaret eden ilk Arap
lideridir. Bu, iki ülke arasındaki ilişkinin mahiyetini
gösteriyor” ifadesini kullandı.
TEMMUZ 2013 16
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise, iki ülke arasındaki
kültürel ilişkileri geliştirmeye çalıştıklarını belirterek,
kültürel alışverişin sağlanması amacıyla Ürdün okullarında okutulan müfredata Türkçe’nin konulması
yönünde çalışmalarda bulunduklarını bildirdi.
Sempozyumda konuşan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi, Türkiye ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesi açısından
Yunus Emre Enstitüsünün Arap ülkelerinde açtığı
kültür merkezlerinin büyük önem taşıdığını belirtti.
Develi ayrıca bundan sonraki dönemde kültürel, iktisadi ve siyasi ilişkilerin daha da gelişmesi için bu tür
faaliyetleri daha da arttıracaklarını ifade etti.
Sempozyuma, Türkiye ve Ürdün’ün yanı sıra Mısır,
Tunus, Cezayir, Fas, Lübnan, Filistin ve Suriye’den
çok sayıda düşünür katıldı.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
17 TEMMUZ 2013
SERGİ
SERGİ
Geleneksel Türk El Sanatlarımız
Üsküp’te
Balkanlar’da Geleneksel Türk El Sanatlarının İhyası Projesi’nin resmi açılışı,
Üsküp’te gerçekleştirildi.
Balkanlar’da Geleneksel Türk El Sanatlarının İhyası Projesi’nin resmî açılışı, Üsküp’te gerçekleştirildi.
Makedonya Devlet Bakanı Hadi Nezir, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr.
Hayati Develi ve Türkiye Halk Bankası
Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan
Atilla’nın katıldığı törende Balkanlar’da
eğitim verilen sanat dallarından örneklerin sunulduğu bir dev sergi yer aldı.
Açılışta konuşan Makedonya Devlet Bakanı Hadi Nezir, kendilerinin Türkiye’yi
anavatan olarak gördüklerini belirterek
Yunus Emre Enstitüsü aracılığıyla gerçekleştirilen kültürel faaliyetlerin de iki
kardeş ülke arasındaki ilişkileri daha da
sağlamlaştırdığını söyledi.
Halk Bankasının desteğiyle yürütülen geleneksel el sanatları
projesiyle unutulmaya yüz tutmuş sanatların tekrar canlandırılıp geleceğe taşınacağını belirten Yunus Emre Enstitüsü
Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ise söz konusu projenin süresi
dolsa bile uzatılarak devam etmesini dilediklerini söyledi. Develi şöyle devam etti: Burada bu sanatları bilen, uygulayan,
geliştiren ve öğretenlerin yetişmesini ve turizm sektörünün
talep edeceği değerleri üretebilecek bir ortamın oluşmasını
sağlamak en büyük arzumuzdur. Başta Halk Bankası olmak
üzere katkıda bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Açılışta konuşan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da Halk bankasının halkın daha öncelikli
olduğu bir banka olduğunu dolayısıyla halkın temas ettiği,
dokunduğu, içinde olduğu her şeyi desteklemeyi ana faaliyet olarak gördüklerini ifade etti. Atilla, bu yüzden Yunus
Emre Enstitüsü ile bu projeye başlarken de kendilerinin projeyi, bir sponsorluk ya da finansörlük olarak değil doğrudan
ana faaliyet konusu olarak gördüklerini söyledi.
Ustaların yaptığı eserlerden örneklerle öğrencilere ait çalışmaların sergilendiği açılış kokteyli, müzisyen Cengiz İbrahim’in kanun dinletisiyle sona erdi.
Türkiye Halk Bankasının desteğiyle yürütülen “Balkanlar’da
Geleneksel Türk El Sanatlarının İhyası” Projesiyle, Balkanlar’da kaybolmaya yüz tutmuş ya da unutulmuş geleneksel
Türk el sanatlarının ve zanaatlarının tespit edilerek yeniden
canlandırılması amacıyla hüsnühat, ebru, cam eşya yapımı,
ahşap işçiliği, tel kırma, sim sırma, telkari, kazaziye vb. alanlarda kurslar açılmakta, meslek edindirmeye yönelik eğitim
ve atölye çalışmaları düzenlenmektedir.
TEMMUZ 2013 18
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
19 TEMMUZ 2013
ETKİNLİK
ETKİNLİK
Tahran’da
Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre Programı
İlki 16 - 21 Nisan 2013 tarihleri arasında İran’ın, Tahran ve Şiraz şehirlerinde
yapılan Sa’di-i Şirazi-Yunus Emre programının ikinci durağı Türkiye oldu.
Doğu edebiyatı ve düşüncesinin iki büyük
ismi olan Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre’yi anmak ve anlatmak adına Tahran Yunus Emre
Türk Kültür Merkezi, Sa’di-i Şirazi Araştırmaları Enstitüsü ve İran’ın saygın yayın kuruluşlarından Şehr-i Kitap Yayıncılık işbirliğiyle
Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre Programı kapsamında konferans, söyleşi, ziyaret, anma ve
gezi etkinliklerinin olduğu bir dizi program
gerçekleştirildi.
İlki 16 - 21 Nisan 2013 tarihleri arasında İran’da,
Tahran ve Şiraz şehirlerinde; ikincisi ise 29
Mayıs - 6 Haziran 2013 tarihleri arasında Ankara, Konya ve İstanbul şehirlerinde gerçekleştirilen program, İran-Türkiye kültür ilişkileri
açısından büyük önem taşıyor.
Şiirin Topluma Etkisi: Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre
Konferansı
Tahran’da Şehr-i Kitap Kültür Merkezi’nde ve Şiraz’da
Milli ve Yazma Eserler Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen “Şiirin Topluma Etkisi: Sa’di-i Şirazi ve Yunus
Emre” konferansına İranlı 6 araştırmacının yanı sıra
Türkiye’den, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Mustafa Çiçekler ve Şair Mustafa Aydoğan konuşmacı
olarak katıldılar.
Şehr-i Kitap Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferansın ardından 18 Nisan 2013 tarihinde Tahran Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nde Türkiye’den gelen
konuşmacılarla bir söyleşi gerçekleşti.
Kültür Merkezi öğrencilerinin yoğun ilgi gösterdiği
söyleşi, araştırmacı-yazarların Doğu edebiyat ve dü-
şünce geleneğine, Sa’di ve Yunus Emre’nin toplum
üzerindeki etkilerine, Türk ve İran kültürünün birbiriyle olan akrabalıklarına dair yaptıkları sohbetin ardından soru-cevap şeklinde devam etti.
Yunus Emre üzerine yoğun çalışmalarıyla bilinen Yrd. Doç. Dr.
Mustafa Tatcı; “Yunus Emre bizim
evde, çarşıda, pazarda günlük olarak kullandığımız Türkçemizi alıp
kendi gönül dünyasında yoğurarak bir gönül dili, aşk dili, bir hak
ve hakikat dili haline getiren büyük ustamız, dil virtüözümüzdür.
Bir cümleyle anlatmaya kalkarsak
Yunus, İslamın derinliği ve Türkçemizin de inceliğidir.” ifadelerine
yer verdi.
Kültür Merkezinin faaliyetleri hakkında beğenilerini
dile getiren konuşmacılar, iki kadim kültürün buluşmaları adına ve gerek klasik gerekse modern edebiyatın birbirine aktarımı hususunda Türkçe kursları
öğrencilerine de iş düştüğünü belirttiler.
Sa’di-i Şirazi-Yunus Emre Programının İkinci Durağı Türkiye
Programın Türkiye ayağı, 30 Mayıs 2013 tarihinde Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Muzaffer Göker Salonu’nda yapılan
konferansla başlamış oldu. “Şiirin Topluma Etkisi: Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre” ismini taşıyan konferansa İranlı 5 araştırmacının yanı sıra
Türkiye’den Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı, Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, Prof. Dr. Yusuf Öz ve Şair Mustafa Aydoğan konuşmacı olarak
katıldı.
Çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencileri ile araştırmacıların
ve Türkiye’de yaşayan İran vatandaşlarının ilgi gösterdiği konferans,
İran İslam Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Ali Reza Bikhdeli, Yunus
Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi ve İran Kültür Müsteşarı A. Hallaç Münferid’in açış konuşmalarıyla başladı.
Muzaffer Göker Salonu’nda gerçekleşen konferansın ardından 1 Haziran 2013 tarihinde İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği Farsça Öğretim Merkezi’nde İran’dan gelen konuşmacılarla bir söyleşi gerçekleşti.
Farsça Öğretim Merkezi öğrencilerinin yoğun ilgi gösterdiği söyleşi,
araştırmacı-yazarların Doğu edebiyat ve düşünce geleneğine, Sa’di
ve Yunus Emre’nin toplum üzerindeki etkilerine, Türk ve İran kültürünün birbiriyle olan akrabalıklarına ve yapılabilecek modern edebiyat
çevirilerine dair yaptıkları sohbetin ardından soru-cevap şeklinde devam etti.
Söyleşi sonrasında Tahran YETKM’in 1. yıl kutlama
programında açılışı yapılan Yunus Emre Sanat Galerisi’nde ebru ve tezhip kursları öğrencilerinin çalışmalarından oluşan sergiyi gezen konuşmacılar, Türk
ve İslam sanatlarının bu galeride yapılacak sergilerle
daha canlı tutulabileceğini vurguladılar.
Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre programı Ankara’da yapılan konferans,
söyleşi ve ziyaretlerin ardından program Konya ve İstanbul ayaklarıyla devam etti.
İstanbul’da kadın yazarlar yazar Sibel Eraslan ve Nuray Kahraman’la
bir araya gelen heyet, “kadının edebiyattaki yeri”, “Türkiye’de kadın
edebiyatçılar”, “toplumu yönlendirmede kadın edebiyatçılara düşen
rol”, “İran ve Türkiye’de modern edebiyatın durumu”, “modern siyerler” gibi konular hakkında bir sohbet gerçekleştirdiler.
Ankara, Konya ve İstanbul şehirlerinde gerçekleşen bir dizi etkinliğin
ardından sona eren Sa’di-i Şirazi ve Yunus Emre programı sonrasında
katılımcılar Türkiye’den ayrıldılar.
TEMMUZ 2013 20
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
21 TEMMUZ 2013
İZLENİM
AÇILIŞ
Saraybosna’da Türkiye Kütüphanesi Açıldı
Bir Efsane Şehir Saraybosna
Osmanlı’nın yadigârı güzel şehir.
Balkanlar’ın inci şehirlerinden birindeyiz. Ormanlık dağların tepesine, bir kartal yuvası gibi kurulmuş
efsanevi mekân. Saraybosna... İşin
güzel tarafı bu güzel şehirle ilgili gözlem ve hissiyatımı, bir başka
efsane şehir Edirne’de Selimiye Camii’nin mihrabında yazıyorum. Osmanlı kültür coğrafyası Saraybosna
ile Edirne’yi zaten “bir” yapmış.
Prof. Dr. Ahmet ATAN
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
Yunus Emre Enstitüsü, Ziraat Bankasının desteğiyle yürüttüğü
“100 Türkiye Kütüphanesi Projesi” kapsamında 25. kütüphaneyi Saraybosna’da açtı.
Y
unus Emre Enstitüsü, Ziraat Bankasının desteğiyle yürüttüğü “100 Türkiye Kütüphanesi Projesi” kapsamında 25. kütüphaneyi Saraybosna’da açtı.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın katılımıyla gerçekleştirilen açılış törenine seçkin bir davetli grubu
katıldı. Yunus Emre Türk Kültür Merkezi kütüphanesinin açılış kurdelesini kesen Babacan, Yunus Emre
Enstitüsü tarafından, son yıllarda dünyanın farklı
yerlerinde 32 merkezin hizmete sokulduğunu, bunun Türk dil ve kültürünün bilinirliğine büyük katkı
sağladığını söyledi.
Açılışlara Bosna Hersek Genelkurmay Başkanlığında görevli üst düzey subayların yanı sıra Türkiye’nin
Saraybosna Büyükelçisi Ahmet Yıldız, Ziraat Bankası
Genel Müdürü Hüseyin Aydın, TİKA Saraybosna Koordinatörü Zülküf Oruç ile çok sayıda davetli katıldı.
Yemekten sonra, farklı bir bakış açısıyla Osmanlı mimari yapısını inceliyordum. Taş medrese tüm canlılığı
ile bir ilim irfan yuvası olarak dünden yarına hizmet vermeye canlı
canlı devam ediyordu. Kitaplar ve
kütüphane bu medresenin temel
taşlarıydı. Akşam ilerleyen saatlerde bayanlar erkekler Regaip Kandili gecesini ihya etmek için yavaş
yavaş gelmeye başlamışlardı. Özellikle bayanlar sanki bayramlıklarını
giymişlerdi. Geceyi kutlama mekânı
olan mescit bölümüne girdik. Sanki
Anadolu’da ahşap tıraşlı bir cami
içiydi. Bayanlar yukarıdaki ahşap
terasta yerlerini almışlardı. Ve ilahiler, dualar, namazlar, niyazlar başlamıştı. İlahiler Türkçe söyleniyordu.
Zannettim ki, bunların hepsi Türkçe
biliyor... Yunus Emre, Saraybosnalı
kardeşlerimizin dilinde bin yıllardan
gelen ilahisi ile Balkan coğrafyasın-
Enstitünün, Bosna Hersek’te kütüphane açarak Türk
dil, kültür ve tarihinin tanıtımı ile iki ülke arasındaki
tarihi ve kültürel bağların güçlendirilmesine önemli
katkılar yaptığını ifade eden Babacan, Türk kültürüne ve tarihine ilgi duyan Boşnaklar’ın, kütüphanedeki kaynaklardan artık daha doğru bilgilere ulaşabileceklerini kaydetti.
Enstitü Başkanı Hayati Develi ise Ziraat Bankası’nın
desteğiyle hayata geçirdikleri “100 Türkiye Kütüphanesi” projesi kapsamında, Bosna Hersek’te de kütüphane açılışı gerçekleştirmekten mutluluk duyduğunu
dile getirdi.
Türk medeniyetine ilişkin kaynakların da bulunduğu
Saraybosna Kütüphanesi’nin, Bosna Savaşı’nda yakılması nedeniyle önemli bir açığın ortaya çıktığını
anımsatan Develi, hizmete soktukları kütüphanenin
Türk kültür ve tarihiyle ilgili bu açığın kapatılmasına
küçük de olsa katkı sunmasını ümit ettiğini söyledi.
TEMMUZ 2013 22
Bir Regaip gecesinde girdik Saraybosna’ya. Kadiri tekkesinde, iftar yemeğini yer sofrasında yiyen
dervişlere selam vererek içeri girdik. Sofralarına davet etmişlerdi.
Diz kırıp oturdum, bereket kokan
ikrama. Un helvasını ekmek arası
yaparak ısırdığımda, hemen annemin yaptığı helvanın tadını hatırladım. Ve kendi kendime düşündüm
ki; inanç birliği, Balkanlar’a kadar
kültür birliğini sağlamış. Mesafeler
uzak olsa da, coğrafyayı yakınlaştırdığını yaşayarak görmüştüm. Birçok “bir”lerimiz vardı. Yaradanımız
Bir, Peygamberimiz Bir, Kitabımız
Bir... Ama bu “bir”lere, bir şey daha
eklenmiş olduğunu öğrenmiştim,
O da “damak zevkimiz”... Demek ki
tasada, kıvançta, sevinçte, üzüntüde de “bir”lerimiz vardı.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
da da “annesini ve babası sarıçiçeğe soruyordu”. Gecenin ilerleyen
vakitlerinde huzur ve mutluluk içerisinde ayrılıyorduk oradan.
Konaklama yerimize geldiğimizde
kalbim ve gönlüm orada kalmıştı. Bugünün seyri veya temaşası
“dün”dendi... Dillerimiz farklıydı.
Ama kalplerimiz bir vuruyordu. İki
dervişin yüzüme bakarak birbirlerine hakkımda güzel şeyler söylediklerini, sanki ayan beyan anlıyordum.
“İşte bu” dedim kendi kendime,
inanç birliği bu mekânı kardeşlerimle birlikte “evim” yapmıştı. Bu
düşünceler ve hayallere dalarak
uyumuştum...
Sabah kahvaltısında Yunus Emre
Enstitüsü Başkanımız Hayati Develi
Bey ile karşı karşıya sohbet ediyorduk. Bu arada Türkiye’nin önemli
gazetelerinden birinin genel yayın
yönetmeni de yanımıza gelmişti.
Nasıl oldu anlamadım, ikimiz birlikte Saraybosna’nın merkezinde
geziyorduk. Adı, ona söylemedim
ama babamın adıydı... Çok farklı ve
gazeteciliğin de verdiği bir özellikle ilginç bir kişiydi. Esnafları, daha
önceki gelmelerinden olacak ki
tanıyordu. Çarşı, sanki daha önce
doğup büyüdüğüm memleketim
Hatay’ın Balkanlar’daki aynı bir
yansımasıydı. Yabancılık çekmediğim gibi, kendi memleketimde yürüyordum sanki. İçinde yaşadığımız
gün cuma idi ve bu inanç birliğinin
heyecanını Saraybosna’nın merkezi
olan Osmanlı kültürünün en bariz
bir biçimde yaşandığı çarşı halkında yansıdığını hissediyordum. Bir
yerde çorba, başka bir yerde de
çay ve Türk kahvesi içmiştik. Antakya uzun çarşı atmosferinde ara
sokaklardan geçerek, Bedesten’deki dükkanları inceledik. Semt ya da
salı pazarı dediğimiz yerden kiraz
alarak yedik. Daha dalından yeni
koparılmış taze, peygamberimin
kokusunu salan “Gül demeti” satın
aldı, gazeteci kardeşim. İçinden bir
tanesini çıkarıp bana hediye ederken, buketin tümünü de satıcı kadına vermişti... O bile şaşkınlık ve
sevinç içindeydi. O haliyle bırakarak
biz oradan uzaklaşmıştık. Elimdeki
gülün koklarken buruşmasını iste23 TEMMUZ 2013
İZLENİM
miyordum. Çayhane işleten kişiye
verdik. Çarşı yerinde bir başka çay
bahçesine gittik. Limonata siparişi vermiştik. Suya limonu sıkmışlar
öyle servis yapmışlardı. Saraybosna’nın bozulmayan doğallığı, en net
biçimde limonata da kendini gösteriyordu.
Öyle ya da böyle cuma namazı
vakti gelmişti. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Ataşeliğinin merkezdeki
bürosunu ziyaret ettik. O zamana
kadar tanıdık bir ses hoparlörden
bizi davet ediyordu. Bir an kendimi İstanbul Beyoğlu’nda hissetmiştim. Davete hep birlikte icabet
ettik. Cuma namazı çıkışında hoş
ve müthiş bir izdiham vardı. Merak
ettim. Ve merakımı gideren bilgiyi
Osmanlı cami avlusunda öğrendim.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı
Ali Babacan’a gösterilen muhabbet
dolu ilgi izdihama dönüşmüştü.
Kütüphane açılışı saati yaklaşmıştı.
Saraybosna’daki Yunus Emre Türk
Kültür Merkezinde çok önemli hizmetler verecek Türkçe eserlerden
oluşan binlerce kitap, bu kütüphanede Saraybosnalı kardeşlerimizle
buluşturulmuştu. Türkçeyi öğrenen
Saraybosnalı gençlerimiz için bir
bilgi hazinesi sunulmuştu.
Açılış töreni çok görkemli geçiyordu. Kalabalık bir davetli topluluğu
mekânı şenlendirmişti. Açılış konuşmalarını Devlet Bakanı Ali Babacan’a, kütüphanenin Türkçe eserlerle zenginleşmesini sağlayan Ziraat Bankası yetkilileri ve Yunus Emre
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati
Develi yaptı. Bunlar işin olması gereken sembolik yanı idi. Ama asıl
TEMMUZ 2013 24
SERGİ
Tiran’da “Zamanlar ve Mekânlar İstanbul”
Resim Sergisi Açılışı
güzel olan açılış konuşmalarından
sonraki samimi havaydı.
Saraybosna’nın sevilen sanatçısı
Türkçe sözlü şarkılarını piyano eşliğinde misafirler ile paylaştı. Türk
askerlerimiz ise, Saraybosna halkına yaptıkları sosyal yardımlara
yönelik Anadolu ajansı muhabirleri
tarafından çekilmiş fotoğrafların
bir sergisini açtılar. Bunların hepsi
insani yanımızın ortak paydaları idi.
Yabancılık hissetmem diye bir şey
yoktu.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
(TCMB) Sanat Koleksiyonu’ndan
resimlerin yer aldığı “Zamanlar
ve Mekânlar; İstanbul” sergisi,
Arnavutluk’un başkenti Tiran’daki Milli
Sanatlar Galerisi’nde sanatseverlerle
buluştu.
Açılış programı sona ermesine
rağmen o güzel ortamı hiç kimse
terk etmek istemiyordu. İkili üçlü
gruplar ayaküstü sohbet ediyorlar,
mutlu ve gülen yüzler etrafa pozitif enerji saçıyordu. Biz yaşlılar
sınıfından olarak kütüphanenin üst
katında Şark köşesi olarak düzenlenen yerde oturuyorduk. Enstitüsü
Başkanımız, Devlet Bakanımıza bir
şilt takdim etti. Her şey güzel, yerli
yerince, olması gerektiği gibi gidiyordu. Osmanlı’nın torunları hangi
ırktan olursa olsun bir inanç etrafında toplanmışlar, güzel bir dünya
inşa etmek için uğraşıyorlardı.
Y
unus Emre Enstitüsü, T.C. Merkez Bankası ve
Arnavutluk Milli Sanatlar Galerisi’nin işbirliğiyle
gerçekleştirilen ve “Zamanlar ve Mekânlar; İstanbul”
resim sergisi katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü.
T.C. Merkez Bankası resim koleksiyonundan seçme
eserlerle küratör Prof. Dr. Kıymet Giray tarafından
özenle tanzim edilen sergi, İstanbul’un hem kronolojik olarak, hem de resim akımları açısından tuvale
yansımalarını ele alıyor. Seçilen resimler, bir imparatorluklar merkezi olarak dünya sanat tarihinde olduğu gibi Türk resim sanatında da İstanbul’un önemini
gösteriyor.
Çok sayıda diplomat, bürokrat, iş adamı, sanatçı ve
sanatseverin katıldığı açılış töreni Tiran Milli Sanatlar Galerisi Müdürü Rubens Shima, Merkez Bankası
Başkanı Erdem Başçı, Arnavutluk Bankası Başkanı
Ardian Fullani, Türkiye’nin Tiran Büyükelçisi Hasan S.
Aşan, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr.
Şaban Çobanoğlu ve sergi küratörü Prof. Dr. Kıymet
Giray’ın konuşmalarıyla başladı.
Gerçekte güzellikten payını almamış bilim, felsefe, politika, her zaman her yerde insanları felakete
sürükleyen kara bir güç haline gelebilirdi. Yunus Emre bu durumlara
karşı tüm zamanlara ve mekânlar
yönelik reçetesini tasavvufi bir terkiple insanlara sunuyordu... Ve diyordu ki; “gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya
kimseye kalmaz”. Evet, Anadolu
tabiri ile biz de diyelim ki: Kalın sağlıcakla...
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
25 TEMMUZ 2013
SERGİ
SERGİ
Saraybosna’da Çağdaş Türk Resim Sergisi
Hacettepe Üniversitesi Çağdaş Türk Resim Sergisi, Saraybosna’da açıldı.
Üniversitenin koleksiyonundan 39 resmin yer aldığı sergi, 1 ay boyunca sanat
severleri ağrldı.
B
üyük bir bölümü Hacettepe
Sanat Müzesi koleksiyonundan ve Hacettepe Güzel Sanatlar
Fakültesi Öğretim elemanları ve
öğrencilerinden seçilen “Hacettepe Koleksiyonundan Çağdaş
Türk Sanatı” sergisi T.C. Saraybosna Büyükelçiliği, Saraybosna
Yunus Emre Türk Kültür Merkezi
ve Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün ortak organizasyonuyla gerçekleştirildi.
Serginin Amerika, Şili gibi dünyanın birçok ülkesinde -ama daha
ağırlıklı Balkan ülkelerinde- açıldığını söyleyen küratör Giray,
Arnavutluk’a İstanbul’un en güzel yerlerini gösteren en seçkin
ressamların en güzel resimlerini
seçtiklerini, ortak geçmişimizden
dolayı bu serginin daha da anlam
kazandığını ifade etti.
Böyle önemli bir sergiye ev sahipliği yapmaktan memnun olduğunu söyleyen Galeri Müdürü Shima,
iki ülke arasında resim sanatıyla
ilgili yapılan bu işbirliğin bir ilk olduğunu söyledi.
İki ülkenin kadim ve güçlü dostluğunu vurgulayan merkez bankaları başkanları Başçı ve Fullani böyle
bir serginin çok ehemmiyetli olduğunu söylediler. Kıymetli şeyleri
muhafaza eden kurumlar olarak
bankaların, sadece paranın değil,
aslında daha da kıymetli olan sanatın da muhafızları olduğunu dile
getirdiler. Başkan Fullani ayrıca
İstanbul’un Arnavut kültürü için
merkezi bir role sahip olduğunu
dile getirdi.
TEMMUZ 2013 26
Türkiye’nin Tiran Büyükelçisi Hasan S. Aşan böyle büyük bir organizasyonun iki ülke arasındaki dostane ilişkileri pekiştirecek önemli
bir adım olduğunu vurgulayarak,
Yunus Emre Enstitüsüne, TCMB’ye
ve Galeri başta olmak üzere Arnavut kurumlarına teşekkür etti.
ginin bundan sonra, Enstitümüzle
Merkez Bankası Başkanlığı arasında benzer faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi açısından bir zemin
oluşturulmasını diliyor, sergiye
emeği geçenlere ve sanat dostu
tüm katılımcılara saygılarımı sunuyorum.”
Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr. Şaban Çobanoğlu ise
konuşmasında bütün katılanlara
ve serginin gerçekleştirilmesi için
katkıda bulunanlara teşekkür ederek şöyle dedi:
Türk sanatının evrelerini anlatan
bu serginin küratörlüğünü yaptığı
için mutlu olduğunu dile getiren
Prof. Dr. Kıymet Giray da serginin gerçekleştirilmesinde emeği
geçen herkese teşekkür ederek,
misafirleri sergiye davet etti. Açılış programı, serginin gezilmesinin
ardından verilen kokteylle sona
erdi.
“Yunus Emre Enstitüsü klasik ve
çağdaş, soyut ve somut kültür ve
sanat eserlerini dünyanın değişik
ülkelerinde faaliyet gösteren 32
kültür merkezi ile insanlık ailesi
ile paylaşmaktadır. Bu bağlamda
kültür merkezlerimiz bünyesinde kütüphaneler oluşturulmakta,
konser, sergi ve festivaller düzenlenmekte ve bu tür faaliyetlere
imkanlar ölçüsünde katkılar sunulmaktadır.
T.C. Merkez Bankasıyla aile işbirliği içinde Arnavutluk’ta gerçekleştirdiğimiz bu sergi bir ilk olması
açısından önemlidir. Bu güzel ser-
Boşnak Enstitüsündeki serginin
açılışına Türkiye’nin Saraybosna
Büyükelçisi Ahmet Yıldız, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Murat Tuncer, Yunus Emre
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati
Develi, Burç Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Hüseyin Padem, Saraybosna Büyükşehir Belediye Başkanı Ivo Komšić, Türk Temsil Heyeti Başkanı Kurmay Albay Fatih
İlhan ile çok sayıda davetli katıldı.
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, açılışta
yaptığı konuşmada, sergide, üniversitenin çağdaş Türk resim ko-
leksiyonundan 39 eserin sergilendiğini ve bu eserlerden bazılarının
birkaç milyon dolar değerinde
olduğunu belirtti.
yer aldığı serginin, Bosna Hersek’li sanatseverlerle buluşturulmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Sanat eserlerinin asıl değerinin
paylaşıldıkça artacağını ifade
eden Tuncer, sergide yer alan
eserlerin, yerleri doldurulamayacak kadar ciddi değere sahip olduğunu söyledi.
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı
Prof. Dr. Hayati Develi ise Enstitü olarak Türkçe öğretmeyi çok
önemsediklerini ancak Türkiye’nin birikimlerinin yurt dışında
anlatılması bakımından bu tür organizasyonlara destek olmayı da
öncelikli bulduklarını kaydetti.
Türkiye’nin Saraybosna Büyükelçisi Ahmet Yıldız, Bosna Hersek’in
barışın değerinin en çok bilindiği
coğrafyalardan biri olduğunu, bu
nedenle evrensel barış dillerinden
resim sanatının nadide eserlerinin
Konuşmaların ardından, serginin
açılış kurdelesi Tuncer, Yıldız ve
Develi tarafından kesildi.
42 eserden oluşan sergi, 20. asrın
başlangıcından günümüze kadar
uzanan bir zaman dilimini kapsıyor. Sergi, sanatçılara her zaman
ilham kaynağı olmuş İstanbul’u
Türk ressamların gözüyle anlatmasının yanında, Türk resim sanatının tarihi ve İbrahim Çallı, Hikmet
Onet, Devrim Erbil, Adnan Çoker,
Ali Rıza Beyazıt gibi en önemli
şahsiyetleri hakkında bilgiler içeriyor.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
27 TEMMUZ 2013
SERGİ & PANEL
SERGİ & PANEL
Brüksel’de “Haritaların Ustaları:
Piri Reis ve Mercator” Sergi ve Panel Programı
Panel sonrası gerçekleştirilen açılış töreninde, Yunus Emre
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi, kültürel değişimlerin insanların ve ülkelerin birbirlerini tanıması, güvenmesi ve
dostluklar kurması için elzem olduğunu ve Yunus Emre Enstitüsü’nün 26 ülkede bulunan 32 kültür merkeziyle, Türk Kültürü
ve Türkçe’nin tanıtımına katkıda bulunmaya devam edeceğini
belirtti.
Yunus Emre Enstitüsü, Bilkent ve Gent
Üniversitelerinin desteğiyle, haritacılık
tarihinin devleri Piri Reis ve Mercator’un
önemli eserlerini Brüksel’de sergiliyor.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Afif Demirkıran konuşmasında, Türkiye için AB tam üyeliğinin tek hedef olduğunun altını çizerken, Türkiye’nin AB içindeki tanınırlığını arttırmak için düzenlenen kültür ve sanat etkinliklerinin
son derece önemli olduğunu belirtti. Demirkıran, Yunus Emre
Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği bu etkinliklerin sadece Türkiye’nin tanıtımı için önemli bir rol oynamakla kalmadığını aynı
zamanda Türkiye’nin AB üyeliği sürecine de katkı sağladığının
altını çizdi.
2013 yılının dünyada “Piri Reis Yılı” olarak ilan edilmesin
ardından Yunus Emre Enstitüsü ile Bilkent ve Gent Üniversiteleri Brüksel’de bir sergi düzenledi. “Haritaların Ustaları:
Piri Reis ve Mercator” isimli sergide 16. yüzyılda haritacılığın
önde gelen isimlerinden Piri Reis ve Mercator’un 30 önemli
eseri sergileniyor.
26 Haziran 2013 tarihinde Brüksel’de tarihî Solvay Kütüphanesinde yapılan açılış resepsiyonu Türkiye’den ve Brüksel’den birçok siyasetçi, diplomat, AB yetkilisi ve sanatseveri bir araya getirdi. Programda aynı zamanda konuyla ilgili Belçika’dan ve Türkiye’den uzmanların katıldığı bir panel
gerçekleştirildi.
Sergi öncesi düzenlenen panelde Türkiye’nin ve Belçika’nın
önde gelen akademisyen ve uzmanları Avrupa Komisyonu
Türkiye Masası eski Şefi Alain Servantie’nin moderatörlüğünde Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’si ve Mercator’un Atlas’ı
ışığında 16. yüzyıl haritacılığını ve günümüze bıraktığı mirası
iki oturum halinde tartıştı.
TEMMUZ 2013 28
Açılış resepsiyonu; NATO Genel
Sekreter Yardımcısı Hüseyin Diriöz, Türkiye AB Karma Parlamento Eş Başkanları Afif Demirkıran
ve Hélѐne Flautre, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Üyesi
Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu, AB
Daimi Temsilci Büyükelçi Selim Yenel, yabancı ülkelerin Belçika misyonlarından Almanya Büyükelçisi
Eckart Cuntz, Norveç Büyükelçisi
Niels Engelschiøn ve Azerbaycan
Büyükelçisi Emin Eyyubov, Türkiye
Brüksel Başkonsolosu Ali Barış Ulusoy ve Anvers Başkonsolosu Deniz
Çakar, Belçika siyasetinin ileri gelen
Türk temsilcilerinden Brüksel Bölge Milletvekili Mahinur Özdemir ve
Gent Şehir Meclisi Üyesi Veli Yüksel,
Sint-Joost Belediye Başkanı Emin
Kır, Etterbeek Belediyesi Kültür
İşlerinden Sorumlu Encümen Colette Njomgang-Fonkeu ve Schaerbeek Belediyesi Kültür İşlerinden
Sorumlu Başkan Yardımcısı Sadık
Köksal’ın da aralarında bulunduğu
çok sayıda ziyaretçinin katılımı ile
gerçekleşti.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
29 TEMMUZ 2013
SERGİ & PANEL
İZLENİM
Mercator kim, bilir misiniz?
Etkinlik, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet
Türk Müziği Topluluğu sanatçılarının 16. yüzyıl müziğinden örnekler sunduğu bir Türk müziği konseri ve
Türk mutfağından seçme lezzetlerin sunulduğu bir
resepsiyonla son buldu.
1 Eylül 2013 tarihine kadar Brüksel Yunus Emre Türk
Kültür Merkezi’nde ziyaretçilere açık olacak sergi,
Türkiye ve Belçika arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamakla kalmayıp, Avrupa
haritacılık tarihinde çığır açan Türk denizci ve kartograf Piri Reis ile çağdaşı ünlü Flaman kartograf
Mercator’un, ortak kültürel tarihe katkılarına da ışık
tutuyor.
Sevilay YÜKSELİR
Gazeteci-Yazar
Piri Reis’ten sonra gelen en büyük
harita ustalarından biri Gerardus
Mercator. O bir Flaman. Yani Belçikalı ve bizim Piri Reis gibi dünyanın şekli, biçimi üzerine epeyce kafa
yoran ünlü bir kartograf. Adını duymuştum lise yıllarında okutulan ders
kitaplarında ama işin doğrusu “ne
yapmış bu adam, ne etmiş” diye bakınmak için çok derinliklerine inmemiştim. Ama Brüksel’de Piri Reis ve
Mercator’un haritacılık konusundaki
çalışmalarını ve eserlerini ele alan
panel ve sergiye katılınca mecburen
daha fazla tanımak zorunda kaldım.
Biliyorsunuz UNESCO 1513’te çizdiği
haritanın 500. yıl dönümü münasebetiyle Piri Reis’i de bu yılki kutlama
programlarına alma kararı aldı. İşte
bu etkinliklerden ilki Brüksel’de, görünümü hâlâ kütüphane olan ama
artık sadece kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılan Solvoy’daydı.
Salonda iki harita ustasının çizimleri
Çok geç kalmışız çok!
Piri Reis
1465–1470 yılları arasında doğan ve 1553’te ölen Piri
Reis, Osmanlı amirali, coğrafyacı ve kartograftır. Çeşitli haritaların ve çizimlerin bir araya toplandığı “Kitab-ı Bahriye” adlı eseri, Akdeniz’deki önemli ikmal,
sığınma ve harekât imkânlarının rehberi olarak derlenmiştir. Piri Reis’in Dünya Haritası, yeni dünyayı
gösteren ilk Türk haritası olup aynı zamanda dünyanın en eski Amerika haritalarından da biridir.
TEMMUZ 2013 30
Kültürümüzün en değerli markalarından biridir Yunus Emre. O nedenle amacı Türkiye’yi, Türk dilini,
tarihini, kültürünü ve sanatını dünyaya tanıtmak olan enstitünün Yunus Emre markasıyla yola çıkması
isabetli bir karar. Önceki gün enstitünün organize ettiği Piri Reis ve
Mercator’un sergisi sonrası yöneticileri ile bir araya geldik sohbet için.
Genel Başkan Profesör Hayati Develi
2009’da faaliyete geçen enstitünün
yurtdışı yapılanması ve geldiği noktayı anlattı uzun uzun. 25 ülkede 35
şube ile “Yunus Emre Türk Kültür
Merkezi” adıyla açılan merkezlere
özellikle Balkan ülkelerinde talep o
kadar yüksekmiş ki, yine enstitünün
girişimi ile Bosna-Hersek’teki bazı
okullarda Türkçe’nin ikinci dil olarak müfredata alınması sağlanmış.
Develi “Çok enteresan oldu tabii bu
durum. Türkçe’yi ders olarak müfredatına alan okulların birçoğunda İngilizce dahil diğer tüm yabancı diller
ikinci plana düştü! Türkiye hayranlığı
inanılmaz boyutlarda Balkanlar’da
ve sanırım böyle olmasının en büyük
nedeni Türk dizilerinin oralarda yarattığı etki” diyor. Avrupa’da henüz
yeni yeni şubelerini açtığı için çok
fazla bir hareket yok ama olacağına
Mercator
1512–1594 yılları arasında yaşayan Gerardus Mercator, kartograf, matematikçi ve filozof olarak tanınıyor.
En çok bilinen eseri, yeni bir projeksiyon metoduyla ortaya koyduğu ve deniz ulaşım yolların gösteren
1569 yılındaki dünya haritasıdır. Haritaların bir araya
toplandığı eserler için “atlas” terimini kullanan ilk kişi
olan Mercator’un 500. doğum yılı, 2012 yılında UNESCO tarafından anma günler kapsamında kutlanmıştı.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
dizilmişti karşılıklı. Ben Piri Reis’ten
başladım sergiyi gezmeye. O biter
bitmez de Mercator’un haritalarını
inceledim. Ve bariz biçimde onun
Piri Reis’ten etkilendiğini gördüm.
Resmen bizim Reis’in bıraktığı yerden alıp devam etmiş Mercator. Ama
tabii geliştirerek, zenginleştirerek.
Mesela Kıbrıs’ı çizen Reis’in haritada
bıraktığı eksiklikler Mercator tarafından tamamlanmış. Sanki dersiniz ki
babasından aldığı beceriyi devam
ettiren bir evlat Mercator. Neyse...
İlgi alanıma girmemesine rağmen,
iki büyük harita ustasını karşılaştırma imkânı verdiğinden çok sevdim
ben bu sergiyi. Hem Piri Reis’i Flamanlarla, hem de Mercator’u bizlerle
buluşturmaya aracılık eden bu serginin mimarı Yunus Emre Enstitüsü’ne
teşekkür ediyorum ve yeni kuşağın
tarihteki insanların birbirinden nasıl etkilendiğini anlatmak açısından
aynı serginin mesela İstanbul’da
açılmasının faydalı olacağına inanıyorum.
inanç çok yüksek. Düşünsenize, isteyen tüm yabancılara Türkçe öğretilecek bu merkezlerde. Daha şimdiden
Brüksel’deki merkezin 38 öğrencisi
varmış. Çoğu diplomat ya da Türkiye ile iş yapan şirketlerde çalışan
insanlar bunlar üstelik. Bedava da
değil bu arada. Epeyce yüksek rakamlar konuluyor Türkçe öğrenmek
isteyenlerin önüne. Sonradan duydum bu işin fikir babası Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan Mustafa
İsen’miş. İsen, Kültür Bakanlığı Müsteşarı olduğu dönemde bu projeyi
düşünmüş. Neyse ki kendisinden
sonra gelenler de sahip çıkmış ancak şu anda bağlı olduğu bakanlık
Dışişleri Bakanlığı. Bu da isabetli bir
karar, zira örnek aldığı British Council, Fransız Kültür Merkezleri de dış
ilişkiler bakanlıklarına bağlı yürütüyor faaliyetlerini. Henüz yeni oldukları için örgütlenmeyi bazı yerlerde
tamamlayamamışlar. Üzerime vazife
değil belki ama sanırım bu örgütlenmenin seri olabilmesi için daha fazla
ödenek ayırmak lazım enstitüye. Ahmet Davutoğlu’nun bu projeye daha
çok zaman ayırması ve ehemmiyet
göstermesi şart! Çünkü zaten geç
kalmışız projeyi hayata geçirmekte,
bari diğer ülkelerle arayı kapamak
için elimizi çabuk tutalım.
31 TEMMUZ 2013
SERGİLER
İZLENİM
Piri Reis, Mercator’la
Buluştuğunda…
Brüksel’in ünlü Leopold Parkı’na
adım attığınız anda, “başka bir
dünya” ile karşılaşıyorsunuz… 1880
yılında, Kraliyet Hayvanat Bahçesi
olarak düzenlenmiş bir park burası… İlerleyen yıllarda Brükselliler
parkın o halinden pek memnun
kalmayınca doğru bir karar vermişler, günümüzün 10 hektar büyüklüğünde yemyeşil, huzur dolu
yeni bir park oluşturmuşlar.
Ardan ZENTÜRK
Gazeteci-Yazar
Parkın içine girdiğiniz anda karşılaştığınız tarihi kimlikli Salvoy
Kütüphanesi, bu kentin kültüre
meraklı ziyaretçileri açısından görülmeye değer bir noktası. Binanın içine girdiğiniz anda, yüksek
tavanları ve duvarlarında varlıklarını koruyan her biri ayrı değerde
kitaplarıyla insanı çok etkiliyor.
Brüksel, pek çok insan için “sıkıcı”
bir kenttir. “Tipik” bir başkent olması, tarihi kimliğini korumaktaki
titizliği, yılın pek çok ayındaki gri
gökyüzü ve yaşam biçimi, kenti
ziyaret edenlerde böyle bir duygu
bırakır. Dünyada hangi kent, hem
ulusal hem de bir kıtanın başkenti
konumuna sahip ki? Brüksel, Belçika’nın yanında, Avrupa’nın başkenti olarak kabul edilir. Avrupa
Birliği’nin bütün önemli kurumları
bu kentte… Soğuk Savaş yıllarında kentin önemi, Avrupa Birliği’nden değil, NATO’nun Merkez
Karargahı’nın burada olmasından
kaynaklanıyordu. Uzun yıllar Washington-Moskova arasında ikiye
bölünmüş dünyanın nabzının attığı bir kent olarak yaşadı Brüksel..
Şimdi, göğüslerinde kurumsal
kimlikleri sallanan çoğu gri veya
lacivert kostümleri tercih etmiş
hanımefendi ve beyefendilerin
karşıladığı bir kent olarak dikkat
çekiyor. Zaten, Avrupa’nın “ortak
ruhunun” sembolü olarak kabul
edilen Avrupa Parlamentosu’nun
yanından geçip ulaşıyorsunuz Leopold Parka ve Salvoy binasına…
Brüksel’i, “sıkıcı” denilen atmosferi
ve insanlarıyla severim. Ama, Salvoy’un içindeki bir sergiyi gördüğümde, kente dönük sempatimin
biraz daha arttığını söylemeliyim.
TEMMUZ 2013 32
Piri Reis ve Mercator…
Yaşanılan günlerin yoğun gündem maddelerinden dolayı bir
kez daha hatırlatmakta yarar var:
UNESCO, 2013 yılını Piri Reis’in
Dünya Haritası’nın 500. anma
etkinliklerine ayırmış durumda.
Salvoy Binası’nda beni karşılayan
sergi ise Türkler ile Avrupalılar’ın
ilişkileri açısından anlamlı bir başlık taşıyordu: Haritaların Ustaları
Piri Reis ve Mercator…
16’ncı yüzyılın iki usta haritacısının
tarihin içinden süzülüp gelen, yoğun araştırma ve bilimsel hassasiyetle yüklü eserleri Salvoy’da buluşmuştu. Biri, Müslüman, Osmanlı
kanadından, diğeri, Kutsal Roma
İmparatorluğu’nun tebası bir Flaman bilim adamı… İkisinin yaptığı
ortak başarı öyküsü, yaşadıkları
döneme kadar kendi yaşam alanlarında kalmış insanları, denizlerin
o çekici, davetkar ve serüvenler ile
yüklü dünyasına taşımaları kuşkusuz…
Tarihi kayıtlara göre Piri Reis’in
1465-1470 yılları arasındaki bir
tarihte Gelibolu’da doğduğunu
ve 1554’te Kahire’de öldüğünü
biliyoruz. Asıl adı, Muhyiddin Piri
Bey, mahlası, Ahmet ibn-ib elHac Mehmet El-Karamanî olarak
geçiyor. Fatih Sultan Mehmet’in
Karaman’dan İstanbul’a getirttiği
bir güçlü ailenin evladı. Aile önce
İstanbul’a yerleşiyor, devamında Gelibolu’ya geçiyor. Piri Reis’e
denizciliği sevdiren önce Gelibolu’nun mavi ile yeşili buluşturan
eşsiz görüntüsü, sonra usta bir
denizci olan amcası Karamanlı
Hacı Mehmet…
Enteresan bir yaşam öyküsü var.
1487-1493 yılları arasında Akdeniz’de amcasıyla birlikte korsanlık
yapıyor. İspanya’daki Endülüs Medeniyeti’nin Müslümanlar’ın elinde
kalmış son kenti Granada (Gırnata) Katolik orduların eline düşüp,
kentte katliam başlayınca Osmanlı, amca-yeğeni kendi bayrağı
altında bölgeye gönderip Müslümanlar’ı kurtarma görevi veriyor.
Padişah 2. Beyazıd döneminde de
resmen Osmanlı donanmasının
önemli aktörleri arasına giriyorlar.
Uzatmayalım, meraklısı açar okur,
www.yee.org.tr
ama, yaşamının deniz seferleri ile
bu seferlerde kullanılmak üzere
harita hazırlıkları yapmak arasında geçtiğini söyleyelim. Bütün
yaşam birikimini de ünlü eseri
Kitab-ı Bahriye’de birleştiriyor.
Bugün saygıyla andığımız bu Türk
denizci ve haritacısının yaşamının
bir idamla sonlandığını da burada
hemen hatırlatalım.
Çağdaşı,
haritacı-matematikçi
Gerardus Mercator’un daha sakin
bir yaşamı var. 1512’de doğuyor,
1594’te ölüyor. Piri Reis’ten genç
bir haritacı, biraz daha uzun yaşamış olduğunu da kabul etmeliyiz.
Duisburg’da yatağının çevresinde ailesi ve yakın dostları olduğu
halde huzur içinde ruhunu teslim
ederken kentin en saygın ve zengin insanlarından biri olarak kabul
ediliyordu…
Her insanın kaderi ayrı…Piri Reis
ve Gerardus Mercator kendi yaşamlarını tamamlayıp, gittiler.
Ama bu iki ustanın Brüksel’deki
buluşması gerçekten anlamlıydı.
Türkler ve Avrupa…
Bir tarihçi değilim, gazeteciyim,
bu nedenle büyük laflar etmekten
her zaman kaçınmışımdır. Mesleğim, tarihe tanıklık etmek, onun
arşivlenmesine yardımcı olmaktan ibaret, keyifli bir meslektir.
Özellikle tarihin değerlendirmesini tarihçilere bırakmaktan her
zaman yana olmuşumdur. Uzman
olmayanların sürekli tarih konusunda konuşmalarının “kişiye
göre tarih” kavramını geliştirdiğine inanırım.
Ama mütevazi okumalarımdan
anladığım, Osmanlı’yı Selçuklu’dan ayıran ana özelliğin, Batı’ya
dönük ilerleme stratejisi olduğu
yönündedir. İstanbul’a sahip olmadan önce Avrupa’ya yürüyen
bir jeo-politik anlayışı… Bursa ile
birlikte Edirne’nin de başkent yapılışı, Balkanlara yayılan bir yönetim zihniyeti…
Selçuklu, Anadolu merkezli, esas
olarak Ortadoğu’nun kaderini
şekillendiren bir yapıya sahipti,
Avrupa’nın tarihi ise 14. yüzyıldan
itibaren Osmanlı ile birlikte yazıldı. İstanbul’un 1453 yılındaki fethi
bu tarihin en büyük işaret taşıdır.
www.yee.org.tr
Bu nedenle Piri Reis ile Gerardus
Mercator’u Avrupa’nın başkentinde biraraya getirmek aynı zamanda “birlikte yaşanılmış”, karşılıklı etkileşmenin ortak kültürel
sentezler doğurduğu 700 yıla da
saygı anlamına geliyordu.
Nitekim, sergi açılışında yaptığı
konuşmada Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof.Dr. Hayati
Develi’nin, toplumlar arasındaki
kültürel temasların farklı kültürler arasında güveni sağlayacağını
vurgulaması önemliydi. Tabii ki,
16. yüzyılda yaşamıyoruz. Piri Reis
ile Mercator o dönemde karşılaşsalardı neler yaşanabileceğini düşünmek bile istemeyebiliriz, ama
21. yüzyıl dünyasında toplumların
kültürel ilişkilerinin daha barışçı
bir dünya yaratmamızda önemli
rol oynadığını kabul etmek zorundayız.
Bu Toprakların Kültürünü Tanıtmak…
Konu Piri Reis gibi bir denizciden
açılmışken, 19. yüzyılın Osmanlı
donanması “zabitlerinden” mühendis Faik Bey’in anılarına bakmamak olmaz. 1865 yılında Sultan
Abdülaziz’in emriyle Basra Seferi’ne çıkan Osmanlı donanmasına
ait 2 korvetin Brezilya’ya kadar
uzanan öyküsünü çok güzel anlatır. Kanarya Adaları’ndan ayrıldıktan sonra nasıl fırtınaya tutulduklarını ve nasıl kendilerini bir anda
Brezilya’da bulduklarını aktarır. Şu
yazdıkları, toplumlar arasındaki
kültürel ilişkilerin önemini göstermesi bakımından önemlidir:
“Biz Rio de Janeiro Limanı’na
gelen ilk Osmanlı gemisiydik.
Brezilya tarih kitaplarında Osmanlılar hakkında, ‘Son derece
cesur ve kahraman olmakla birlikte yamyamdırlar!’ gibi bilgiler
yazılıydı. Hakkımızda bu kitaplarda okuduklarından başka bir
bilgiye sahip olmayan Brezilya
halkı, biz limana girince sahile
üşüştü. Sonra da kayıklara binerek akın akın gemimizi ziyarete
geldiler. Ama daha önce Deniz
Kuvvetleri komutanlığınca görevlendirilen bir deniz subayı
sorduğu sorular ile yamyam olup
olmadığımızı araştırdı...”
Anıların iki önemli yönü var: Birincisi, Osmanlı’nın Latin Amerika ile
temasını belgeliyor, ikincisi, Brezilya halkının o dönem, Osmanlı’yı
“yamyam” sandığını bizlere aktarıyor…
Bu, Osmanlı’nın o topraklara hiç
gitmediğini, hiçbir kültürel bağ
kurmadığını, Brezilya’da yaşayan
insanların da bir “cihan imparatorluğu”nun insanlarının “yamyam” olduğuna inandığını gösteren çok önemli bir belge. Bakın
sonra ne olur:
Brezilya aslında, dönemin kahve
çiftliklerinde kullanılan Afrikalı
köleler nedeniyle hatırı sayılır bir
Müslüman nüfusa sahiptir, hatta
bu eski kölelerden bazıları özgürlüğüne kavuşmuş ve servet sahibi
bile olmuşlardır. Aynı zamanda
“halifenin” sancağını taşıyan gemilerin kaptanlarından, gemilerde
görevli din adamı Abdurrahman
Bey’in bırakılmasını ve İslamiyet’ten hayli uzaklaşmış bu insanların dini eğitimi için çalışmalar
yapmasını isterler. Abdurrahman
Bey kalır ve Brezilyalı Müslümanlar’ın din eğitimi için görev alır.
Bu nedenle, Yunus Emre Enstitüsü’nün kuruluş amacını ve
yürütmekte olduğu çalışmaları
önemsiyorum. İki gemi ve bir Abdurrahman Bey Brezilya halkına
Türkler’in “yamyam” olmadığını
öğretmeye yetmiş 19. yüzyılda…
Şimdi 25 ülkede 32 kültür merkezinin neler yapabileceğini düşünemiyorum…
Bu toprakların “naif” kültürünü
tarihin bütün önyargılarından temizlenmiş bir şekilde sergilemek,
Türkçe’yi dünyanın iddialı dillerinden biri haline getirmek çok
önemli… Uzak diyarlardaki insanlara ülkemizin insanlığın ortak kültür mirasına ait büyük bir servete
sahip olduğunu anlatmak da…
Brüksel’in Leopold Parkı içindeki
Salvoy Kütüphanesi’nin tarih ve
kültür kokan binasında kendimle
kaldığımda ülkemin zengin kültürel mirasını ve “her zaman hareketli, her zaman gürültülü, her
zaman serüvenci” tarihini düşünmeden edemedim.
33 TEMMUZ 2013
FESTİVAL
V. Uluslararası Podgoritsa Edebiyat Festivali
Podgorica Kültür Sanat Festivali film gösterimi, şiir
şöleni, konferans ve mini konser ile Karadağ ve çevre
ülkelerden gelen sanatseverleri bir araya getirdi.
Festivale, Türkiye’den edebiyat ve kültür tarihçisi Beşir
Ayvazoğlu, yönetmen Semih Kaplanoğlu, şairler Ömer
Erdem, Haydar Ergülen, Hayriye Ünal ile Kültür ve Turizm Bakanlığı sanatçıları Ümit Atalay, Selim Güler, Osman Ziyagil, Yavuz Akalın, Bülent Okan ve Bülent Erci
katıldı.
Festivalin ilk günü Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesinden biri olan Yumurta filmi, Millî Tiyatro’da seyirciyle
buluştu. Günün sonunda ise şairler Ömer Erdem, Haydar Ergülen ve Hayriye Ünal şiirleriyle; Kültür ve Turizm
Bakanlığı sanatçıları Ümit Atalay, Selim Güler, Osman
Ziyagil, Yavuz Akalın, Bülent Okan ve Bülent Erci ise
mini konseriyle festivale renk kattı.
Semih Kaplanoğlu
unus Emre Enstitüsü tarafından Karadağ’ın başkenti Podgorica’da düzenlenen 5. Uluslararası Edebiyat
Festivali, 27-29 Haziran 2013 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Ayvazoğlu, Balkanlar’daki Türk varlığının kısa bir tarihini
anlattığı konferansta, Balkanlar’ı fethederek bu topraklara düzen ve adalet getiren Osmanlı Türklerinin büyük
bir cömertlik ve hoşgörü sergilediğini belirtti.
Haydar Ergülen
Y
Festivalin ikinci gününde ise, daha çok biyografileriyle tanınan edebiyat ve kültür tarihçisi Beşir Ayvazoğlu,
Cetinje’de, “Balkanlar’da Türkler ve Türk Kültürü” adlı bir
konferans verdi.
Beşir Ayvazoğlu
FESTİVAL
Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslüman Anadolu’yla Ortodoks Balkanlar’ı tek devlette birleştiren, bütün inanç
ve ırklara aynı bütünün parçalarıymış gibi davranan bir
hâkimiyet şemsiyesi olarak geliştiğini ifade eden Ayvazoğlu, Osmanlıların hâkimiyet kurdukları her yerde
mahallî kültürün de tabiî varisi gibi davrandıklarını, bu
konuda son derece rahat ve kompleksiz olduklarını da
kaydetti.
Osmanlı kültürünün aynı zamanda bütün bu yerel kültürleri dışlamadan ve boğmadan kuşatan bir pota olduğunu da söyleyen Ayvazoğlu, Osmanlıların seçkin bir üst
kültür geliştirdiklerini ve dünyanın dört bir tarafından
akan zengin bilgi ve kültür birikiminin İstanbul’da imbikten geçirilerek işlendiğini, bunun ise bütün Osmanlı
dünyasına ulaştırıldığını ifade etti.
Festivalin ikinci akşamında Semih Kaplanoğlu’nun Süt, üçüncü akşam ise Bal filmi Karadağlı sanatseverlerin
beğenisine sunuldu.
Festivalin açılış toplantısında konuşan Yunus Emre
Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Ateş, Karver Yayınevi, Podgorica Belediyesi ve Kültür Bakanlığının desteklediği bu festivalin, iki ülke arasındaki
mevcut siyasî-ekonomik ilişkilerin sanat ve edebiyat
ile taçlandırılması anlamına geldiğini söyledi. Yunus
Emre Enstitüsünün, Türk dili ve kültürünü yurt dışında tanıtmak için kurulan bir enstitü olduğunu kaydeden Ateş, dünyanın pek çok noktasında kurulan Kültür Merkezlerinde Türkçenin öğretildiği gibi çağdaş
Türkiye’nin sanat ve kültür alanlarındaki üretimlerini
diğer ülkelerle paylaştıklarını ifade etti.
TEMMUZ 2013 34
Ömer Erdem
Hayriye Ünal
27 Haziranda başlayan Podgorica Kültür Sanat Festivali film gösterimi, şiir şöleni, konferans ve mini konser
ile Karadağ ve çevre ülkelerden gelen sanatseverleri bir araya getirdi. Farklı kültürleri buluşturan festival, 29
Haziran 2013 tarihinde sona erdi.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
35 TEMMUZ 2013
SERGİLER
İZLENİM
Çetin Bir Ihlamur Çarpması…
Ömer ERDEM
Yazar
‘Yunus Emre Enstitüsü Türkiye’nin
kültür vizyonunu dış dünyaya tanıtmak amacını güdüyor. Bu vizyon Türkçenin tarihsel tecrübesi
ve gelecek idealiyle de ayrıca
harmanlanıyor ve güncelleniyor.
Balkanlar, Avrupa, uzak doğu ve
gelecekte Türkiye’nin diğer kültürel, siyasi ve ekonomik alanda
temas kurduğu, iş birliği yaptığı
ve ortak değerler paylaştığına
inandığı ülkelere açılmayı hedefliyor. Türkçenin bunca yaygınlığına,
edebi, kültürel ve tarihsel birikimine rağmen, böylesi bir kurumdan
mahrum olması büyük eksiklikti.
Şimdilerde hemen her merkez
birbirinden zengin kültür programlarıyla bu eksikliği gidermeye
çalışıyor.’
Kendi kendime kuruyorum bu
cümleleri. Kulağım, Karadağ Kültür Bakanında ama aklım hep bir
tartma içinde. Türkçenin vaktiyle
gelip yankı bulduğu bu gökyüzü
altında, kültürün dili, sanatın dili,
insana daha yakından ve içerden
dokunan bir dil. Ve Türkiye bir tür
ricat hareketi yaşıyor. Refleksle
değil aşkla adım atmak istiyor.
Umulur ki daha çok şair, daha çok
yazar, daha çok kültür insanı ve
sanatın her dalından şahsiyetle
büyütür hamlelerini Yunus Emre
Enstitüsü. Bu çabanın yankılarını
buluyorum tam karşımdaki duvarı
dolduran tabloda. Masaya Türkiye
adına oturmuş, kültür sanat insanlarının özgüven dolu bakışlarında.
Tablonun sol üst köşesinde kırmızı
bir hilal var. Kanı vurgulamak için
bu rengi seçmiş belli ki ressam. Ve
hilalin ortasında bıçak gibi keskin
bir beyaz diş çıkıyor. Tam karşısında ağzını açmış yılankavi bir beyaz
pençe onu yutmak istiyor fakat bu
hamle olmaktan öte geçemiyor.
Bu bıçaklı hilal ve diş tek başına
bir çağrışım yüküne sahip olabilir
lakin nereden baksanız beş metre genişliğinde ve üç metre yüksekliğindeki tablonun asıl odak
noktası çenelerdir. Karşılıklı iki savaşçı ellerinde kılıçla pala arası bir
şeyler tutuyorlar fakat çeneleriyle
savaşıyorlar sanki. Sağ alt köşedeki solgun ve sarı güneş çaresiz
TEMMUZ 2013 36
ormanı gökteki bulutlarla yarışırcasına, koyu mavi gökyüzünün
altında beyazdan ve sarıdan kuşaklar kuruyordu durmadan. Demek olabiliyordu, bir şehir baştan
sona bir ağaçla donatılabilir, her
yan, her köşe, her boşluk, her an
onunla doldurulabilir, kuşatılabilirdi. Tıpkı Potgorica’nın her yönden
dağlarla ve sularla çevrilmesi gibi.
Tabiat kadim bir maneviyat gibi
serilmiş yatıyor burada.
yukarı çıkamıyor. Hiç çıkamayacak. Meşhur ressam Lubardo’nun
Karadağ Kültür Bakanlığı’nın duvarını süsleyen bu resmi umulur ki
ebediyen Balkanlar’ın ruhu olmaz.
Hele burada, Çetince’de, çetin bir
soru olarak değil çetin bir umut
diye parlar. Dışarıdan içeriye süzülen çapkın ıhlamur sağanağı asıl
ruh olur.
Karadağ Cumhuriyeti’nin başkenti Podgorica’dan söz açacağım
ama ilkin Çetince’de durmak gerek. Çünkü ben Çetince’de ıhlamur çarpmasına uğradım ve hala
başım dönüyor. Atalarımızın ‘ce’
ekiyle tabiatının yamanlığını yumuşatıverdiği Çetince, Karadağ’ın
kültür başkenti. Podgorica’yı geride bırakıp dağları döne dolana
geçince varıyorsunuz oraya. Şehir
dediğime bakmayın burası sevimli bir kasaba aslında. Lakin gururu
hiç eksik değil… Belli ki tecrübesi
de var. Zor bulunmuş bir orman
gülü gibi. Sakin. Mağrur.
Potgorica dört bir yanı nehir sularıyla da çevrilmişti. Zaten dağın
eteği anlamına geliyormuş. Zirvelerde inen kar suları bütün bir yıl
boyunca bu akarsuları coşturuyor.
Şehir bir bakıma nehir adası. Sular
pırıl pırıl. Berrak. Çekici. Mütevazı
ve sakin bir hayatı var şehrin. Çokça bir tarımsal üretimden bahsedilemez ama meyveleri ve sebzeleri,
süt ürünleri, özellikle peynirleri, bir
de servileri. Evet servileri. Her yan
her yön serviler boy atmış. Eğer,
benim gibi damağınızın kölesi iseniz günün erken saatinde şehrin
merkezinde bulunan açık pazarı
gezebilir, unuttuğunuz çilek buğusuna kavuşabilir meyvelerin ve
sebzelerin ve elbette peynirlerin
saltanatına şahitlik edebilirsiniz.
Henüz modern kentin kötü çocuğu olmamış yaşanılası bir amatörlük ve saflık var burada.
Madem ki ben merak rüzgarının
bir oğlu olarak başı göğe erecekmişçesine oradan oraya geçip gidiyorum, omzuma çökecek geceden ayağıma takılacak taştan şikayet hakkım olmayacak hiç. Öyle
bırakıyorum kendimi Çetince’ye.
İlkin birden sonra da adım adım,
köşe köşe, sokak sokak, cadde
cadde onlarla, ıhlamurlarla karşılaşıyorum. O da ne, uzun boylu
bir Karadağlı tam ıhlamur dalının
önünde duruyor, uzun boyunun
avantajını kullanarak büyük ve
geniş burnuyla kokluyor çiçekleri.
Sanki dallar bu burun için özellikle
bu yükseklikte çiçeğe durmuşlar.
Bir an bunun bir şaka olabileceğini düşünüyorum. Dünya umurunda değil adamın. Öylesine burnunu sokuvermişti çiçek salkımına.
Sanki dünyayı içine çekiyor pervasızca. Bense bu ipek sarısı pençe pençe ıhlamur hevenklerinden
yayılan keskin ve baygın kokunun
tesiriyle bir pervane döngüsünün
içine düştüm, sendeledim, savruldum. Olan olmuştu, Balkan havası
beni çarpmıştı. Şimdi kalkıp bir bir
herkese selam vermek, kahvenin
duvarın hatırını sormak, geçmişten değil daha çok gelecekten
konuşmak istiyordum. Bu ıhlamur
www.yee.org.tr
‘‘Niye buradayız!’’ diye bir soru
kuşu kanatlanıyor birden içimden.
Üstelik ‘bu köprü altında’ ne işimiz var. Beşir Ayvazoğlu, Semih
Kaplanoğlu, Haydar Ergülen ve
ben hemen yanımızda akan nehrin çağlayanına kulağımızı alıştırmış, sığındığımız ağacın altında
kahvelerimizi yudumluyoruz o
an. Hiç dinmeyen tatlı bir rüzgar
uzaktan yakından taşıdığı ıhlamur
kokularını buraya da sürüklüyor.
İlhan Berk’i anıyoruz. Sudan söz
açıyoruz. ‘Su Allah’ın yüzünü görmüştür’ mısraını okuyoruz Berk’in.
Aslında tam olarak bir köprünün
altındayız. Köprü bizi şehirden
ayırıyor.
‘Sonunda köprü altı şairleri de
olduk’ deyip gülüşüyoruz. 27-29
Haziran’da yapılan kültür ve sanat
festivaline katılmak için buradayız.
Kaplanoğlu’nun ‘‘Yusuf Üçlemesi’’
gösteriliyor. Hayriye Ünal dahil
www.yee.org.tr
bizim şiirlerimiz Karadağ diline
çevrildi ve değişik Balkan ve Orta
Avrupa ülkelerinden şair, yazar
ve akademisyenler de katılıyorlar bu festivale. Beşir Ayvazoğlu
dünden bugüne Balkanlar’la olan
maceramızı anlattı. Türk Müziği
Topluluğu konser verdi. Kültür ve
sanat çiçeklendi. Organizasyonu
Karver adında bir yayınevi yaptı.
Başta büyükelçi Mehmet Niyazi
Tanılır olmak üzere Yunus Emre
Enstitüsü ve Kültür Bakanlığı destek veriyorlar.
Festivalin merkezi olan Karver’in
binası vaktiyle bir Türk hamamıymış ve bugün sadece kubbesi
ayakta kalmış. Nehir kenarındaki
hamam kalıntısı sonradan genişletilmiş ilginç bir kültür noktasına
dönüştürülmüş. Üzerinden büyük
bir köprü geçince de sanki modern tasavvurun tasarımına bürünmüş. Üstte arabalar altta kültür
ve sanat. Şimdi de bize, köprüaltı
şairi olmanın şakasını yapıyor. Dün
gördüğümüz nilüfer tarlalarıyla
süslenmiş İşkodra Gölü de su ile
tabiat arasındaki şiiri akıtıyor etrafa bütün cömertliğiyle. Arnavutluk
ile Karadağ arasındaki sınırı da belirleyen muhteşem bir göl İşkodra.
Bir yönüyle Akdenizli bu coğrafya,
milli parklar alanı aslında. Nilüfer
serpintilerinin arasından yol alırken suya, tekrar tekrar suya dalıyorum ben. Günün her saatinde,
rüzgara, buluta, güneşin ışığına
göre renkten renge bürünen bu
göl uzak şiirleri de çağrıştırıyor
bana. Her yer su oluyor. ‘Velhasıl,
Karadağ sudan ibaret.’ Ve ıhlamur
hevenklerinden. Sarının ışığından.
Hayatın amatörlüğünden.
Bu berraklık, bu şeffaf ışık belki
dünyanın her yerinde yeterince
yok. O yüzden, Yunus Emre’nin ruhundan ilham alan bir kurum, Yunus Emre Enstitüsü, hem bugünkü
çağdaş edebiyat hem de geçmiş
edebiyat birikimini, bir milletin insanlığa vaat edeceği çok özel bir
imkan olarak dünyaya yaymaya
çalışıyor. Türkçeyi yaygınlaştırıp
onun özünü çağdaş dünyanın ortasına dikmeyi hedefliyor. Bu az
şey değil. Hiç az şey değil. Bu ıhlamur çarpmasının içinde hele hiç
şüphe duyulacak bir ideal değil.
37 TEMMUZ 2013
SERGİLER
SİNEMA
Karadağ Yolunda…
Yüzölçümü ve nüfusu açısından Balkanlar’ın küçücük bir ülkesi Karadağ. 2006
yılında bağımsız bir devlet olmuş. Nüfusu bir milyon bile yok. Yollar, dağlar
yemyeşil.
Karadağ’da turizmi geliştirmeye çalışıyorlar. İnsanları oldukça şık giyimli. Karadağ’da 27-29 Haziran 2013 tarihleri
arasında üç gün süren bir kültür şenliği
(festivali) yapıldı. Şenlik 5 yıldır yapılıyormuş. Her yıl çeşitli ülkelerden konuklar çağrılıyormuş.
Mustafa GAZALCI
CHP Eski Milletvekili
Karadağ Büyükelçisi ve elçilik çalışanları kültür şenliğinin başarılı geçmesi için
ellerinden geleni yaptılar. Türkiye’den
gelenleri hiç yalnız bırakmadılar.
Bar’da bizi ataları Manisa’dan yaklaşık
500 yıl önce gelmiş Beyazıt Karagözoğlu karşıladı. Hepimize candan bir ilgiyle
sarıldı. Çevreyi gezdirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yunus Emre
Enstitüsü ve Karadağlı ilgililerin işbirliği
ile bir program yapılmış. Yunus Emre
Enstitüsünden Başkan Yardımcısı Prof.
Dr. Şeref Ateş ve Balkanlar koordinatörü
Rahman Ademi birlikteydik.
Büyükelçi Mehmet Niyazi Tanılır’ın çok
iyi dostu Bayazit Karagözoğlu, beş günlüğüne Manisa’ya gidip atalarının yaşadığı yeri görmüş. Birlikte bir Boşnak
lokantasında yemek yedik. Tatlı Türkçesiyle uzun uzun sohbet ettik. Yemekten
sonra ailecek işlettikleri tatlıcı dükkânına götürdü. Duvarları eski fotoğraflarla süslemiş. ‘’Bu babam, bu kardeşim,
bu ben diye anlatıyor durmadan. Bize
cevizden, incirden yapılmış çeşit çeşit
tatlılar sundu. Çocukluğumda yediğim
tatlıları düşündüm onları yerken.
Şenlikte Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun Yumurta, Süt, Bal’dan oluşan
film üçlemesi ilgi gördü. İzmir Tire’de
yaşamış bir şairin çocukluk, gençlik ve
olgunluk dönemini anlatan filmleri büyük ilgi gördü. Gazeteler yönetmenle
yapılan söyleşilere yer verdi.
Birinci günün akşamı Türkiye’den gelen
şairlerden Hayriye Ünal, Ömer Erdem ve
Haydar Ergülen’in şiirleri okundu. Yine
aynı gün Kültür Bakanlığının Türk sanat
müziği korosu güzel bir konser verdi.
Şenliğin ikinci günü Çetince’de (Cetinje)
Balkan tarihinde Osmanlılar konulu bir
toplantı yapıldı. Kültür Bakanlığında yapılan toplantıda, Türkiye’den Beşir Ayvazoğlu ve Karadağlı tarihçiler konuştu.
İkinci gün öğleden sonra Podgorica’da
öykü yarışmasında dereceye girenlere
bir şarap mahzeninde ödülleri verildi.
Mahzen, eskiden askeri sığınak olarak
kullanılmış. Girişte bir şelale var.
Avrupa’nın en büyük şaraplık üzüm üreten yerlerinden biriymiş. 2300 hektarlık
bir alanda 11.5 milyon litre şarap üretiliyormuş. Memleketim Denizli Güney, Çal
ve Bekilli bölgelerinde de şaraplık üzüm
bağları yetiştirildiği için dikkatimi çekti.
Mahzene otobüsle giderken ova üzerinde binlerce dönüm şaraplık bağlar görülüyordu.
Üsküp’te “Uzun Hikâye” Film Gösterimi
Yapımcı ve yönetmen Osman Sınav’ın ‘’Uzun Hikaye’’ filmi, Makedonya’nın
başkenti Üsküp’te düzenlenen Üsküp Yaz Festivali kapsamında izleyicinin
beğenisine sunuldu.
Ü
sküp Yunus Emre Türk Kültür Merkezi (YETKM) 34. “Üsküp Yazı” Festivali kapsamında
yönetmenliğini Osman Sınav’ın üstlendiği “Uzun
Hikâye” filminin gösterimine ev sahipliği yaptı.
Mustafa Kutlu’nun aynı adlı eserinden uyarlanan
film, 22 Haziran 2013 tarihinde Tarihi Sulu Han’da
izleyicilerle buluştu. Gösterim, Uzun Hikâye filminin yönetmeni Osman Sınav’ın katılımıyla
gerçekleşti.
Bar çok şirin bir yer. Podgorica’ya yaklaşık 55 km. uzaklıkta. 11. – 12. yüzyıldan
kalma çok güzel bir kalesi var. Kale çevresinde Osmanlılardan kalma iki cami
bulunuyor.
Bu yılki programının büyük bölümü Türkiye’den gelenlere ayrılmış. O yüzden
kültür şenliği’nin adı bile “Karadağ Yolunda”.
Kültür şenliği 27 Haziran 2013 sabahında başkent Podgorica’da basına tanıtılarak başladı.
TEMMUZ 2013 38
İkinci günü akşam üzeri Karadağ Büyükelçisi TRT’den bir ekiple birlikte deniz
kıyısındaki Bar şehrine gittik.
Film gösteriminden önce Üsküp Yunus Emre
Türk Kültür Merkezini ziyaret eden Sınav, Üsküp
Türk Tiyatrosu Müdürü Atilla Klinçe, aynı tiyatronun emektar sanatçısı Müşerref Lozana, Kurtlar Vadisi Dizisinde de rol alan Üsküplü oyuncu
Mustafa Yaşar ve genç tiyatro oyuncularıyla buluştu. Yapılan söyleşinin ardından ünlü yönetmene hediye takdim eden Atilla Klinçe bu tür buluşmalara ev sahipliği yaptığı için Üsküp YETKM’ye
teşekkür etti. Buluşmadan çok memnun olduğunu dile getiren Osman Sınav genç tiyatroculara
tavsiyelerde bulundu. Söyleşi sonunda ünlü yönetmen, gazetecilerle bir basın toplantısı yaptı.
Sınav, Üsküp’ten çok etkilendiğini ve Üsküp’te
olmaktan dolayı mutlu olduğunu dile getirdi.
Üç günlük kısa bir programdı Karadağ
gezisi. Buna karşın güzeldi. Yeni insanlar
tanıdık, güzel etkinlikler izledik. İki günün büyük bir bölümü çoğu yolda geçse bile güzeldi.
Uzun Hikâye filmi, 29 Haziran 2013’te Gostivar’da, 5 Temmuz 2013’te Manastır’da, 13 Temmuz 2013’te Ohrid’de sinema severlerle buluştu.
Podgorica’da pazara uğradık. Satıcıların çoğu kadın. Çeşit çeşit peynirleri var.
Tezgâha yaklaşınca peynirden küçük bir
parça uzatıp tattırıyorlar. Kaşar ve bizim
Bergama peynirine benzeyen peynirlerden aldık.
Karadağ’ın kendi parası yok. Avroyu kullanıyorlar. Yemek kültürleri bize benziyor. Dolması, musakkası, yeşil salatası...
Dönüşte Mustafa İsen ile Mehmet İbrahimgil’in hazırladığı Balkanlar’da Osmanlı Mirası, Gezi Rehberi adlı bol resimli kitabını okuya okuya geldik.
Beş yüz yıllık bir birliktelik.
Dilimizin, soframızın, mimarimizin izleri
bugün de sürüyor.
Bu tür kültür etkinlikleri Balkan insanlarıyla bizi daha çok birbirimize yakınlaştırıyor.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
39 TEMMUZ 2013
ŞENLİK
ŞENLİK
Türk Dünyası Geleneksel
Çocuk Oyunları Şenliği
paylaşan öğrencilerimiz, çocuklarımız burada bir araya geldiler”
dedi.
Konuşmaların ardından etkinliğe
katılan öğrenci grupları ülkelerinin
halk oyunu gösterilerini sergilediler. Irak Türkmenleri adına Azmi
Çelik ve Şaban Çobanoğlu’na birer plaket sunulurken, Tataristanlı
çocuklar da katılımcılara, “çekçek”
ve “bavursak” adlı yöresel yemeklerinden ikram ettiler.
Türk Dünyasının farklı coğrafyalarından gelen
ama aynı duyguları paylaşan çocuklar Astana’da,
“Beştaş, Çelik Çomak’’ oynadı.
T
ürk Dünyası Kültür Başkenti çerçevesinde organize edilen
Türk Dünyası Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği, 27 Mayıs – 2 Haziran tarihleri arasında düzenlendi. Astana, Üsküp,
Bakü, Kazan ve Saraybosna Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri, ülke takımlarının oluşturarak organizasyona katkıda bulundu.
Açılış törenine Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Azmi Çelik, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Dr.
Şaban Çobanoğlu ve şehir protokolünün yanı sıra öğretmenler, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı. Şenliğe Türkiye,
Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Makedonya, Bosna-Hersek, Kırım, Irak Türkmeneli, Başkurdistan, Tataristan, Gagavuzya, ve Altay’dan katılan çocuklar beş gün boyunca Türk
kültür coğrafyasında oynanan Beştaş, Çelik Çomak, Aşık ve
Dokuztaş gibi geleneksel oyunları oynamak üzere bir araya
geldiler.
Yunus Emre Enstitüsü Başkan
Yardımcısı Dr. Şaban Çobanoğlu
da konuşmasında Türk dilinin ve
Türk dünyasının evren içinde çok
önemli bir yer tuttuğunu söyledi.
Oyunların günümüzde dijital ortamda oynandığına dikkat çeken
Çobanoğlu, “Halbuki bizim binlerce yıllık tarih ötesinden gelen dil
ve kültür birikimimiz vardır. Bugün
burada bunları sergileyeceksiniz
ve bizler gururla seyredeceğiz”
diye konuştu.
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri
Azmi Çelik, bu etkinliğin temellerinin uzun yıllar önce atıldığını söyledi. Çelik sözlerinin devamında çocuklara hitap ederek
“Yüzyıllar boyu Türk dünyasında birbirinden habersiz olarak
oynanıp gelen geleneksel oyunlarımızı icra etmek suretiyle
hem geleneğimizi yaşatacaksınız, hem birlikteliğimizi pekiştireceksiniz, hem de kardeşliğimizin sağlam temeller üzerine
oturması adına son derece önemli bir görevi yerine getirmiş
olacaksınız” dedi.
TEMMUZ 2013 40
Konuşmasına, Mevlâna’nın “Aynı
dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır” sözüyle
başlayan Eskişehir İl Milli Eğitim
Müdürü Arif Dede “Aynı duyguları
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
Türk Dünyasının farklı coğrafyalarından gelen yaklaşık 120 çocuk
ülke ve topluluklarının bayraklarıyla geçit töreni yaptı. Gruplara
ayrılan çocuklar; dokuztaş, beştaş, çelik-çomak, aşık, yedi kiremit ve yakan top adlı geleneksel
oyunları oynadılar.
Şenliğin ilk gününde Türk dünyasının balaları, milli kıyafetleri ve
bayraklarıyla bir kortej yürüyüşü düzenledi. Şehir merkezinde
gerçekleşen yürüyüş sonunda
müzik eşliğinde hep birlikte yöresel oyunlar oynandı. Daha sonra
çocuklar Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde Orman Müdürlüğüne ait
alana fidan diktiler.
41 TEMMUZ 2013
ŞENLİK
KONSER
Tiflis’te Klasik Müzik Coşkusu
T
ürkiye ve Gürcistan arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 20. yıldönümü münasebetiyle Tiflis Devlet
Konservatuarı Büyük Salonunda, ünlü kemancı Cihat Aşkın ve piyanist Can Okan bir konser verdi. Türkiye’nin Tiflis
Büyükelçiliği, Tiflis Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve Gürcistan Kültür ve Anıtları Koruma Bakanlığının desteklediği
konsere, çok sayıda Türk-Gürcü misafir katıldı.
Türkiye ve Gürcistan arasındaki
diplomatik ilişkilerin başlamasının
20. yıldönümü münasebetiyle Tiflis
Devlet Konservatuarı Büyük Salonunda, ünlü kemancı Cihat Aşkın ve
piyanist Can Okan bir konser verdi.
Tiflis Büyükelçisi Levent Murat Burhan, konserin açılış konuşmasında Türk günleri etkinliklerinin aslında “Sema”
gösterisiyle başladığını ve bu konserin de Türk müzik kültürünün hoş bir yansıması olacağını sözlerine ekledi. Burhan
konuşmasının sonunda Tiflis YETKM’e, Gürcistan Kültür ve
Anıtları Koruma Bakanlığına ve Türk Hava Yollarına katkılarından dolayı teşekkürlerini sundu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Çocuklarla Buluştu
Tiflis Devlet Konservatuarı Müdürü Revaz Kiknadze de konuşmasında Gürcistan’da Türkiye kültür günleri düzenlendiği için çok mutlu olduğunu ve bu programlar sayesinde iki
ülkenin birbirini daha yakından tanıyacağını söyledi. Kiknadze, Türkiye günlerinin düzenlenmesinde emeği geçen başta T.C. Büyükelçiliği olmak üzere diğer organizatörlere ve
program için Türkiye’den gelen müzisyenlere teşekkür etti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ‘Türk Dünyası Çocuk
Oyunları Şenliği’ etkinliğine katılan çocuklarla akşam
yemeği öncesi Eskişehir Öğretmenevinde bir araya
geldi. Avcı ve beraberindekiler misafir öğrencilerle
tek tek tokalaşıp sohbet ettiler. Çocuklar ülkelerinden getirdikleri çeşitli hediyeleri Bakan Avcı’ya verip,
hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Cihat Aşkın ve Can Okan konserinde Mozart ve Dvorak’tan
senfonilere yer verirken Türk müziklerinden Horon, Ağır
Zeybek, Sepetçioğlu, Sarı Gelin, Haydar; Gürcü müziklerinden ise Dolura Machavariani melodileriyle misafirlere müzik keyfi yaşattılar. Konserin ardından misafirler düzenlenen
kokteyle katıldılar.
Nabi Avcı, 2013 Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkentinin Türk Dünyası Çocuk Oyunları Şenliğine katılan çocuklarla daha da renklendiğini söyledi. Avcı
TEMMUZ 2013 42
burada yaptığı konuşmada gelen misafirlerden,
bundan sonraki yıllarda da Eskişehir’e ve Türkiye’ye
gelmelerini istedi.
Üç gün süren yarışmalardan sonra çocuklar, şehrin
tarihi ve turistik bölgelerini gezdiler.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Türk Dünyası Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliğin dördüncüsünün 2014
yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti olacak olan Tataristan’ın Kazan şehrinde gerçekleştirilmesi planlanıyor.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
43 TEMMUZ 2013
ETKİNLİK
ETKİNLİK
Tiflis’te Sema Töreni
Türk Masalları Paris’te
Geleneksel Türk masallarından oluşan müzikli-danslı çocuk oyunu
“Petits Riens” (Küçük Hiçlikler) Paris’in ilkokullarında sergilendi.
Fransızca hazırlanmış olan oyunda,
Türk masal kahramanları bir hayal sahnesinde bir araya getiriliyor.
Oyunda bağlama ve davul ile Türk
ezgilerinden örnekler sunulurken
masallardaki bazı ifadelerin Türkçe
karşılıklarına da yer veriliyor.
G
eleneksel Türk masallarından
oluşan “Petits Riens / Küçük
Hiçlikler” isimli müzikal çocuk oyunu, Paris Yunus Emre Türk Kültür
Merkezinin organizasyonuyla Paris’in muhtelif ilkokullarına ve Aktéon Tiyatrosu’na konuk oldu.
Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin
ev sahipliğinde gerçekleştirilen
Semâ töreni 800 yıllık kültürü
Tiflis’e taşıdı.
T
ürkiye ve Gürcistan arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 20. yıldönümü nedeniyle Türkiye’nin Tiflis Büyükelçiliği, Tiflis Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve Gürcistan Kültür ve Anıtları Savunma
Bakanlığı tarafından düzenlenen etkinlikler kapsamında Kote Marcanişvili Devlet Drama Tiyatrosunda
bir semâ töreni düzenlendi. Postnişin olarak Ömer
Tuğrul İnançer’in yer aldığı Semâ törenini Kültür ve
Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu gerçekleştirdi. Etkinliğe Tiflis Büyükelçimiz Levent Murat Burhan ve Büyükelçilik çalışanları, Gürcistan Kültür ve Anıtları Savunma Bakanı Yardımcısı
Marine Mizandari, yabancı ülkelerin büyükelçilik çalışanları ve Türk-Gürcü misafirler katıldı.
TEMMUZ 2013 44
Büyükelçi Burhan program açılış konuşmasında, Muhammed Celâleddin-i Rûmî’nin hamisi olan Gürcü
Hatun’dan Semâ’nın manevî boyutundan, nasıl yapıldığından ve bu hareketlerin ne anlama geldiğinden bahsetti. Akabinde konuşmasını yapmak üzere
sahneye çıkan Gürcistan Kültür ve Anıtları Savunma
Bakan Yardımcısı Mizandari ise Türkiye ve Gürcistan
için artık özel zamanların başladığını ve bu zamanların iki kültür arasında köprü oluşturduğuna vurgu
yaptı.
13-21 Haziran 2013 tarihleri arasında Aktéon Tiyatrosu’nda ve “Ecole
Privée Mixte Saint François, L’école
Élémentaire Gambetta, L’école Élémentaire Bretonneau” isimli okullarda toplam dokuz kez sahnelenen
oyun, yaklaşık bin öğrenci ile buluşturuldu.
Yönetmenliğini, yazdığı oyunlarla
Fransa’da çeşitli ödüller almış olan
Sedef Ecer’in üstlendiği oyunun
müzikleri Doğan Ertener imzasını
taşıyor.
Oyunun sanatçı kadrosunu Fransa
ve Türkiye’de pek çok projeye imza
atmış deneyimli isimler oluşturuyor. Oyunda, Parisli sanatseverlerin
West Side Story ve Edith Piaf’ın
hayatını anlatan müzikal gösteriyle hatırladığı Frédérique Mathieu
ve Aksak müzik grubu, Talip Özkan, Kutsi Ergüner ve çeşitli tiyatro
topluluklarıyla Türkiye ve Fransa’da
çalışmaları bulunan Doğan Ertener,
oyuncu ve müzisyen olarak yer alıyor.
Konuşmaların ardından İstanbul Tarihi Türk Müziği
Mevlevi Ayini ve Tasavvuf Müziği Toplulukları sahneye çıktı ve ayin-i şerifi icra ettiler.
Semâ’yı ilk kez canlı olarak izleyen Gürcü misafirlerse, etkinliğe Tiflis Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin
ev sahipliği yapmasından memnuniyet duyduklarını
dile getirdiler.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
45 TEMMUZ 2013
ETKİNLİK
ETKİNLİK
Amsterdam’da Avrupa Edebiyat Akşamı
Toplam 12 Avrupa ülkesinin kültür enstitü ve müşavirliklerinin desteğiyle
gerçekleşen edebiyat akşamı beğeni topladı.
A
msterdam Yunus Emre Türk
Kültür Merkezinin üyesi bulunduğu Avrupa Birliği Ulusal Kültür Enstitüleri Birliği Hollanda Şubesi (EUNIC-Netherlands) 14 Mayıs 2013 tarihinde Amsterdam’da
“Avrupa Edebiyat Akşamı”nın
üçüncüsünü düzenledi.
Etkinlik; Avrupa Birliği Komisyonu
Hollanda Temsilciliği, EUNIC ve
EUNIC-Netherlands üyesi Türkiye,
Almanya, Belçika Walon İdaresi,
Belçika Flaman İdaresi temsilcilikleri, Fransa, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, İsrail, İspanya,
Avusturya, Hollanda olmak üzere
toplam 12 ülkenin kültür enstitüsü ve müşavirliklerinin desteğiyle
gerçekleşti.
Fransız düşünür Michel de Montaigne’nin “Aynı şeyler için sevinmek ve aynı şeyler için üzülmek”
sözünden yola çıkan yazarlar
Nihan Kaya (Türkiye), LaurentBinet (Fransa), Jáchym Topol
(Çek Cumhuriyeti), Marcel Beyer
(Almanya), Krisztina Tóth (Macaristan), Laura Sintijačerniauskaité (Litvanya), Marja Pruis
(Hollanda), Constantin Göttfert
TEMMUZ 2013 46
(Avusturya), Nicolas Ancion (Belçika-Walon İdaresi), Etgar Keret
(İsrail), Gustavo Martín Garzo (İspanya) ve Christophe Vekeman
(Belçika-Flaman İdaresi) kendi
dillerinde ve stillerinde birer makale veya öykü yazdılar. Bu yazarlara ait makale veya öyküler edebî
mütercimler tarafından Flemenkçeye çevrilerek Hollanda’nın ünlü
yayınevi Cossee tarafından kitap
olarak yayınlandı.
12 katılımcı ülkenin yazarlarından
yedi tanesi Nihan Kaya (Türkiye),
Laurent Binet (Fransa), Jáchym
Topol (Çek Cumhuriyeti), Marcel
Beyer (Almanya), Krisztina Tóth
(Macaristan), Laura Sintijačerniauskaité (Litvanya) ve Marja
Pruis (Hollanda) EUNIC-Netherlands tarafından 14 Mayıs 2013
tarihinde Amsterdam’da yerleşik
Flaman Kültür Enstitüsü De Brakkegrond’da üçüncüsü düzenlenen
Avrupa Edebiyat Akşamında bir
araya gelerek Hollanda’nın ünlü
edebiyat eleştirmeni ve Akademik-Kültürel Merkezinin Müdürü
Margot Dijkgraaf moderatörlüğünde İngilizce olarak edebî bir
sohbet gerçekleştirdiler.
Yazarlar, yazma nedenlerini, eserlerinde ele aldıkları temaları, yaşadıkları duygu yoğunluğunu, edebî
stillerini, ülkelerindeki edebiyat
alanındaki gelişmeleri ve güncel
eserler hakkındaki düşüncelerini
anlatarak 3 saat boyunca edebiyat severlere güzel bir edebiyat
akşamı yaşattılar.
Avrupa Edebiyat Akşamı’nda Türkiye’yi temsil eden
roman ve öykü yazarı Nihan Kaya, Hollanda’da ilk
defa böyle bir etkinliğe katıldığını belirtti. Organizasyonun ve etkinliğin çok başarılı geçtiğini ifade eden
Kaya, böyle bir etkinlikte Türkiye’yi temsil etmiş olmaktan onur duyduğunu ifade etti.
Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü müdürü Remzi
Kabadayı ise 2013 Avrupa Edebiyat Akşamı’nın EU-
NIC- Hollanda’nın bugüne kadar düzenlendiği etkinliklerin en başarılısı olduğunu görmekten büyük
mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Başta EUNIC – Hollanda olmak üzere diğer uluslararası kültür kuruluşlarıyla işbirliğine çok önem veren
Amsterdam Yunus Emre Türk Kültür Merkezi sonbaharda yine Amsterdam’da düzenlenecek Hollanda
Çizgi Film Festivali’nde Türkiye’yi temsil edecek.
Müzisyen ve tiyatro sanatçıları Hendrik Willekens (Belçika),
Rob List (ABD), Eva Susova (Çek
Cumhuriyeti) ve Dennis Deter
(Almanya) yazarların öyküleri ve
sohbetlerinden esinlenerek gerçekleştirdikleri müzikal tiyatro ile
Avrupa Edebiyat Akşamı’na renk
kattılar.
Hollandalı edebiyat severlerin büyük ilgi gösterdiği Avrupa Edebiyat Akşamı, gerek izleyiciler gerekse organizatörler tarafından
şu ana kadar gerçekleştirilen edebiyat akşamlarının en iyisi olarak
değerlendirildi. Bu yıl destek veren EUNIC üye sayısı, katılan yazarların sayısı ve yayınlanan ortak
kitap bu başarının temel nedeni
olarak gösterildi.
www.yee.org.tr
Varşova’da Hacivat ve Karagöz
Sanatseverlerle Buluştu
Y
unus Emre Türk Kültür Merkezi ve Asya Pasifik
Müzesi işbirliği ile Asya Pasifik Müzesinde Hacivat ve Karagöz, Varşovalı çocuklar ve aileleriyle
buluştu. Etkinlikten önce yapılan atölye çalışmasında çocuklar Karagöz ustası Umut Nebioğlu’nun
yardımıyla Hacivat-Karagöz figürlerini önce çizdiler, sonra boyayıp birleştirdiler. Daha sonra çocuklar yaptıkları Hacivat-Karagöz figürlerini perdede
oynatarak eğlendiler. Etkinliğin görüntüleri Polonya’da yayın yapan Polska TV tarafından yayınlandı.
www.yee.org.tr
47 TEMMUZ 2013
ETKİNLİK
FUAR
Tokyo’da Mehter Gösterisi
Tokyo Yunus Emre Türk Kültür Merkezi,
Türkiye’nin Tokyo Kültür ve Tanıtma
Müşavirliği ve THY’nin desteğiyle
Tokyo’da mehter gösterisi düzenledi.
26. Tahran Kitap Fuarı
I
sparta Mehter Takımı’nın sahne aldığı ve Waseda
Üniversitesi okuma salonunda gerçekleştirilen gösteriyi yaklaşık bin yüz kişi izledi.
Mehter gösterisinden önce açılış konuşmasını yapan
Waseda Üniversitesi Uluslararası Bilgi Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Norimasa Morita böylesine önemli bir
etkinliği düzenleyen kurumlara ve Türkiye ziyaretinde
kendisiyle yakından ilgilenen Yunus Emre Enstitüsü
yetkililerine teşekkür etti. Morita ayrıca Waseda Üniversitesinde Türkçe derslerinin başlamasını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek Türkiye ile Japonya
arasındaki ilişkilerin artırılmasına yönelik faaliyetlere
her türlü desteği vereceklerini ifade etti.
Prof. Dr. Morita’nın açılış konuşmasından sonra Waseda Üniversitesi Eğitim Merkezinden Yrd. Doç. Dr. Tomoe Hamazaki tarafından sunulan slaytlar eşliğinde
mehter sunumu gerçekleştirildi. Türk müziği, özellikle de mehter konusunda araştırma yapan Hamazaki,
mehterin tarihi ve hangi müzik aletlerinden oluştuğu,
Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelere etkisi konusunda da bilgi verdi. Ayrıca Beethoven, Mozart gibi
mehterden etkilenerek “Türk Marşı” yapan bestecileri
müzik eşliğinde tanıttı
Gösterinin ikinci bölümünde ise Waseda Üniversitesi bando grubu öğrencileri mehter takımı ile birlikte
sahne aldı. Sahneye çıkan mehterbaşının komutlarıyla
öğrenciler ve mehter takımı “Üsküdar’a Giderken” şarkısını çaldılar.
Dünyanın en büyük ikinci kitap fuarı olan ve bu sene 26.sı gerçekleştirilen
Tahran Kitap Fuarı yaklaşık 5 milyon ziyaretçiyi ağırladı.
D
ünyanın en büyük ikinci kitap fuarı
olan ve bu sene 26.sı gerçekleştirilen
Tahran Kitap Fuarı yaklaşık 5 milyon ziyaretçiyi ağırladı. 1-11 Mayıs 2013 tarihleri
arasında Büyük Musalla’da kurulan fuara
üç bine yakın yerli yayıncı ve 80 ülkeden
iki bin civarında yayıncı katıldı.
Fuarda ziyaretçilerini ağırlayan T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin kültürünü, tarihini ve sanatını yansıtan klasik
ve popüler iki bin kitapla ilgi odağı oldu.
2005 yılında hayata geçirilen TEDA projesi kapsamında yayımlanan kitapların da
sergilendiği alanda, T.C. Tahran Büyükelçiliği ve Tahran Yunus Emre Türk Kültür
Merkezi kendilerine ayrılan stantlarda fuar
boyunca kitapseverlerle buluştu.
Tahran YETKM’de yürütülen kültür-sanat ve Türkçe
öğretimi faaliyetlerine dair okutmanlar tarafından
bilgilendirilen ziyaretçiler, kültür merkezinin İran’da
faaliyet göstermesinden dolayı memnuniyet duyduklarını belirttiler.
Fuarın 10. gününde “Modern Edebiyat ve Şiir” adlı bir
panel gerçekleştirildi. Panele İran, Afganistan, Pakis-
tan, Tacikistan ve Türkiye’den katılan konuşmacılar
ülkelerindeki modern edebiyat akımları hakkında
konuşmalar yaptılar. Panelde Türkiye’yi temsil eden
Tahran YETKM Kültür-Sanat koordinatörü Mehmet
Selim Özban, “Edebiyatın Hayatımızdaki Yeri ve İkinci Yeni Şiiri” başlıklı bir tebliğ sundu. Türkçe olarak
sunulan tebliğ, eşzamanlı çeviriyle Farsça ve İngilizce olarak dinleyicilere sunuldu.
Waseda Üniversitesi Müzik Grubu Lideri Yukou Fujita,
gösteriden sonra, mehter takımı ile böyle bir etkinliği
gerçekleştirerek çok güzel bir deneyim yaşadıklarını
ve birbirlerinin dillerini bilmeseler de gönül dilini kullanarak duygularını paylaştıklarını söyledi.
TEMMUZ 2013 48
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
49 TEMMUZ 2013
FUAR
SERGİ
İskenderiye Kitap Fuarı
Kahire Kitap Fuarı’ndan sonra Mısır’ın en önemli kitap fuarı olan İskenderiye Kitap
Fuarı 10 ülkeden 130 yayıncının katılımıyla 23 Mart 2013 tarihinde açıldı.
Kahire Babülhalk Kütüphanesinde
Tehzip ve Minyatür Sergisi
Karahisarî’nin hattıyla yazılmış tıpkı basım Kur’an-ı
Kerim, Kutsal Emanetler, hat, ebru, minyatür, tezhip
ve Karagöz’le ilgili kitaplar sergilendi. En fazla ilgiyi
ise Karahisarî’nin hattıyla yazılmış Kur’an-ı Kerim ve
Kutsal Emanetler kitabı gördü.
Şiir akşamları, konserler, film gösterimleri ve imza
günleri gibi çok sayıda kültürel faaliyetin gerçekleştirildiği fuarda, İskenderiye Yunus Emre Türk Kültür
Merkezi ebru sanatçısı ve hattat Fatih Yeşil’in katılımıyla 3 gün süreyle ebru gösterisi düzenledi.
K
ahire Kitap Fuarı’ndan sonra Mısır’ın en önemli
kitap fuarı olan İskenderiye Kitap Fuarı 10 ülkeden 130 yayıncının katılımıyla 23 Mart 2013 tarihinde
açıldı.
Açılış töreni İskenderiye Valisi Mahmud Ata Abbas,
İskenderiye Kütüphanesi Müdürü Prof. Dr. İsmail Seraceddin ve İskenderiye Kütüphanesi Proje Müdürü
Prof. Dr. Halid Azeb tarafından kurdelenin kesilmesiyle başladı. Mısır’lı yetkililerin yanı sıra Arap dünyasından katılımcılar ve yabancı temsilcilerin de hazır
bulunduğu açılış töreni, katılımcı resmî kurum ve kuruluşların, yayınevleri, temsilcilik ve kültür merkezlerinin stantlarının gezilmesiyle devam etti.
Uluslararası İskenderiye Kitap Fuarının onur konuğu ise bu yıl Fas oldu. 7 Nisan 2013 tarihine kadar
devam eden fuarda Türkiye’yi İskenderiye Yunus
Emre Türk Kültür Merkezi temsil etti. Merkez, fuar
kapsamında kitap standının yanı sıra bir dizi kültürel ve edebî faaliyet gerçekleştirdi. Stantta, Ahmet
Fuar etkinlikleri kapsamında İskenderiye Yunus
Emre Türk Kültür Merkezi 6 Nisan 2013 tarihinde Türkiye’nin tanınmış yazarlarından Nazan Bekiroğlu’nu
ağırladı. “Nazan Bekiroğlu’nun Edebî Kişiliğinde ve
Edebiyatında Mısır Etkisi” konulu bir söyleşiye Mısırlı
yazarlar, Türkoloji bölümü akademisyen ve öğrencileri katıldı. Yazar, “Yusuf ile Züleyha” ve “Cam Irmağı
Taş Gemi” isimli olmak üzere Mısır’la ilgili 2 kitap yazdığını, Türkiye dışında başka bir ülkede yaşaması gerekseydi bunun Mısır olmasını istediğini dile getirdi.
Mısır’ın azımsanmayacak derecede kendisini sarstığını bunun Mısır’ın, evrensel kadim bilgeliğin yurdu
olmasına ve Mısır’ın, üzerinden peygamberler geçen
bir coğrafya olmasına bağladığını ve Mısır’ın bu özelliklerinin de arayışlarına cevap verdiği için kendisinde derin izler bıraktığını vurguladı.
Öte yandan Türk ve Mısır Kültür Bakanlıkları tarafından 2014 yılının Türkiye-Mısır Yılı olarak ilan edilmesine paralel olarak 2014 Yılı İskenderiye Kitap Fuarının onur konuğu Türkiye olacak.
Kahire Yunus Emre Türk Kültür Merkezi, T.C. Kahire Büyükelçiliğinin
himayelerinde Mısır’ın en önemli kütüphanelerinden biri olan Babülhalk Millî
Kütüphanesinde tanınmış sanatçımız Gülhis Diptaş’ın minyatür ve tezhip
eserlerinden oluşan bir sergi düzenledi.
A
çılışı 14 Nisan 2013 tarihinde T.C. Kahire Büyükelçisi
Hüseyin Avni Botsalı, Babülhalk
Millî Kütüphanesi Başkanı Prof.
Dr. İman İzzeddin, Kahire Yunus
Emre Türk Kültür Merkezi Müdürü Süleyman Sezer ve Sanatçı
Gülhis Diptaş tarafından yapılan
sergi, 20 Nisan 2013 tarihine kadar açık kalacak. Açılış törenine
Mısır’ın eski Kültür Bakanlarından
İmad Ebu Gazi’nin yanı sıra tanınmış hattatlar ve basın mensupları
katıldı.
Kurdelenin kesilmesi ardından
sanatçı Gülhis Diptaş, sergilenen
eserler hakkında bilgi verdi. Eserlerin gezilmesi sonrası Babülhalk
Millî Kütüphanesi Başkanı Prof.
Dr. İman İzzeddin ve T.C. Kahire
Büyükelçisi iki ülke arasındaki tarihsel dostluğa vurgu yaparak bu
dostluğun gelişmesinde kültürel
faaliyetlerin önemli rol oynadığını
ifade ettiler.
TEMMUZ 2013 50
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
Prof. Dr. İman İzzeddin konuşmasında ayrıca, Kutadgu Bilig gibi
Türk kültürünün önemli eserlerini
barındıran Mısır Millî Kütüphanesi
ve Yunus Emre Enstitüsü arasındaki işbirliğine yönelik memnuniyetini dile getirdi ve bu işbirliğinden dolayı teşekkür etti. Prof.
Dr. İman İzzeddin devamla Mısır
Millî Kütüphanesinde yer alan nadir Türkçe elyazmalarının Yunus
Emre Enstitüsüyle işbirliği yapılarak tespit edilip kütüphane bünyesindeki müzede oluşturulacak
‘Türkçe El yazmaları Bölümü’nde
sergileneceği müjdesini verdi.
Açılış konuşmalarının ardından
sanatçı Gülhis Diptaş, tezhip ve
minyatür sanatıyla ilgili bir sunum
yaptı. Sunumun ardından Kahire
Yunus Emre Türk Kültür Merkezi,
davetlilere resepsiyon verdi.
Yunus Emre Enstitüsü ile Mısır
Millî Kütüphanesi arasındaki işbirliği 1 yıl önce Kutadgu Bilig’in
dijital ortama aktarılması ve yüksek çözünürlüklü tıpkıçekiminin
temin edilmesiyle başlamıştı.
Geçtiğimiz Şubat ayında da yine
Kahire Yunus Emre Türk Kültür
Merkezinin girişimiyle Kutadgu Bilig, Mısır Millî Kütüphanesi
deposundan Babülhalk Millî Kütüphanesi Müzesine nakledilerek
ziyarete açılmıştı. Dilimizin şaheserlerinden Kutadgu Bilig’in ziyarete açılmasıyla Babülhalk Millî
Kütüphanesi Müzesi çok sayıda
Türk ve yabancının uğrak yeri haline geldi. T.C. Kahire Büyükelçisi,
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof.
Dr. Mehmet Metin Hülagu, yazar
Nazan Bekiroğlu, Anadolu Ajansı yetkilileri, Kahire Yunus Emre
Türk Kültür Merkezi personeli ve
çok sayıda araştırmacı Kutadgu
Bilig’i ziyaret etti.
51 TEMMUZ 2013
SEMPOZYUM
DOSYA
Litvanya’da Türk Tarihi ve Kültürü
Sempozyumu
Türkoloji Projesi kapsamında Litvanya’da işbirliği protokolü imzalanan Vilnius Üniversitesi’nde “Litvanya’da Türk Tarihi ve Kültürü” adlı bir sempozyum düzenlendi.
T
ürkoloji Projesi kapsamında
Litvanya’da işbirliği protokolü imzalanan Vilnius Üniversitesi’nde “Litvanya’da Türk Tarihi ve
Kültürü” adlı bir sempozyum düzenlendi. 29 Mayıs 2013 Çarşamba günü açılışı gerçekleşen sempozyumda açılış konuşmalarını,
Vilnius Üniversitesi Rektörü, Litvanya Cumhuriyeti Kültür Bakan
Yardımcısı, T.C. Vilnius Büyükelçisi
Akın Algan, Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr.
Ebubekir Ceylan gerçekleştirdi.
Sempozyuma Vilnius Üniversitesi Filoloji Fakültesi akademisyenlerinden başka, Türkiye, Rusya, Kazan, Polonya, Belarus ve
Ukrayna gibi ülkelerden katılan
akademisyenler Tatarlar ve Karay Türkleri hakkında birbirinden
değerli konuları ele aldı. Yunus
Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Ceylan
Sempozyum açılış konuşmasında;
“Avrasya Tarihinin Türkler olmadan anlaşılamayacağını, bu durumun Orta Asya tarihi için geçerli
olduğu kadar Doğu Avrupa Tarihi
için de geçerli olduğunu, bunun
TEMMUZ 2013 52
en önemli kanıtlarının da Polonya
ve Litvanya’daki Tatarlar ve Karaimler olduğunu ifade etti. Ceylan,
konuşmasının devamında “Tatarlar ve Karaimler bu coğrafyada
çok önemli siyasi ve askeri rollere
sahip olmuştur. Osmanlı kaynaklarında Lipka diye bahsedilen bu
Türkî halklar, bugün Polonya ve
Litvanya’da yaşamlarını sürdürmekte olup tarih ve kültürel olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Tatarların İslam kültürünü,
Karaimlerin ise Museviliği benimsemiş olmaları Türklerin din konusundaki toleranslarının kanıtıdır”
dedi.
Yunus Emre Enstitüsü olarak Tatar
ve Karaimlerin kimlik ve kültürlerinin korunması ve yaşatılması
adına sempozyum düzenleyenlere teşekkür eden Ceylan, Vilnius
Üniversitesi’nde Türkçe öğretiminin 20 yılı aştığını ve bu sempozyumun Türkiye ile Litvanya arasındaki kültürel diyalog açısından
çok önemli olduğunu vurguladı.
Sempozyum çerçevesinde, Yunus
Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı
Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi
Sertifika Programı
Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinde okutman olarak
istihdam edilecek adaylar için Yabancı Dil Olarak Türkçe
Öğretimi Sertifika Programı düzenlendi.
P
rogram süresince Ankara Üniversitesi TÖMER ve
Gazi Üniversitesi TÖMER’de
uygulamalı derslere katılan
okutman adaylarına Enstitüde de alan uzmanları tarafından yabancı dil yaklaşım, yöntem ve teknikleriyle
uygulamaları içeren dersler
verildi. Okutman adayları,
TÖMER’deki son haftalarında Enstitü yetkililerinin de
gözlemlediği örnek bir ders
uygulaması gerçekleştirdi.
26 Nisan 2013 tarihinde yapılan değerlendirme toplantısında, programla ilgili
görüş ve önerileri alınan
Türkçe okutmanı adaylarına
YETEM Müdürü Yrd. Doç.
Dr. Erol Barın, Sınav Merkezi
Müdürü Yrd. Doç. Dr. Cihan
Özdemir ve Balkan Kültür
Merkezleri
Koordinatörü
Yrd. Doç. Dr. Rahman Ademi tarafından sertifikaları
verildi.
Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Ceylan ve
Türkoloji Koordinatörü Dr. Yasin
TUNÇ, Türkoloji Projesi İşbirliği
Protokolü imzalanan Vilnius Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Juras
Banys ve Filoloji Fakültesi Dekanı
Doç. Dr. Antanas Smetona ile nezaket görüşmeleri yaptı. Türkoloji
Projesi kapsamında söz konusu
Üniversite’de Yunus Emre Enstitüsünün Türkçe eğitimine desteğinin devam edeceği de vurgulandı.
Sempozyum kapsamında, Yunus
Emre Enstitüsü heyeti, Letonya
Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Ilze Rūmniece,
Asya Çalışmaları Bölüm Başkanı
Dr. Frank Kraushaar ile görüşmelerde bulundu. Türkoloji Projesi
kapsamında, Türkçe programına
destek verileceği ifade edildi. Ayrıca, Letonya Kültür Akademisi
Rektörü Prof. Dr. Janis Silins ziyaret eden heyet, Kültür Akademisinde seçmeli yabancı dil olarak
okutulan Türkçe’nin daha iyi seviyede öğretilebilmesi için Türkçe
sınıfı açılmasına destek vereceğini
kaydetti.
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
53 TEMMUZ 2013
DOSYA
DOSYA
İlk Uluslararası Türkçe Yeterlik Sınavı
II. Balkan Türkologları Buluşması
Edirne’de, 30 Nisan-3 Mayıs 2013
tarihleri arasında Trakya Üniversitesi ve
Yunus Emre Enstitüsünün işbirliğinde
“II. Balkan Türkologları Buluşması”
gerçekleştirildi.
Edirne’de, 30 Nisan-3 Mayıs 2013 tarihleri arasında
Trakya Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsünün
işbirliğinde “II. Balkan Türkologları Buluşması” gerçekleştirildi. 1 Mayıs 2013 tarihinde II. Bayezid Külliyesi’nde yapılan toplantının açış konuşmasında
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük,
Balkan Türkologlarını Edirne’de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
25-26 Mayıs 2013 tarihlerinde, eş zamanlı olarak, Yunus Emre Enstitüsüne bağlı
yurtdışındaki Türk Kültür Merkezlerinde uluslararası ölçekte Türkçe Yeterlik Sınavı
(TYS) yapıldı.
“5653 sayılı Yunus Emre Vakfının Kuruluş Kanunu”
ile Türkiye dışında gerçekleştirilecek Türk diline
dair eğitim, sınav ve belgelendirme faaliyetlerini
yürütmek üzere yetkilendirilmiş olan Yunus Emre
Enstitüsü, ilk “Türkçe Yeterlik Sınavı”nı gerçekleştirdi.
Uluslararası ölçekte ilk uygulama 24-25 Mayıs 2013
tarihinde 10 ülkede (Kosova, Arnavutluk, Mısır, İran,
Azerbaycan, Japonya, Gürcistan, Bosna Hersek,
Belçika, Kazakistan) gerçekleştirildi.
İki oturumda gerçekleştirilen sınavın birinci bölümünde adayların okuma, dinleme ve yazma; ikinci
bölümünde ise konuşma becerileri ölçüldü. Adaylar sınavın birinci bölümünde 165 dakika; ikinci bölümünde ise 15 dakika ter döktü.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma
ve Eğitim Genel Müdürü ve Yunus Emre
Vakfı Denetleme Kurulu Üyesi Doç. Dr.
Ahmet Arı da Enstitünün çok kısa sürede dünyanın dört bir yanında temsilcilikler açarak, faaliyetlerini sürdürdüğünü kaydetti. Artık bilim ve teknolojiye her ortamda ulaşılabildiğini, bu tür
buluşmalarda asıl gayenin tanışmak ve
yüz yüze görüşmek olduğunu belirten
Arı, “Türkiye’nin dünyada hak ettiği yeri
alması konusunda çok büyük atılımlar
gerçekleştirildi. Yunus Emre Enstitüsü
de bunlardan birisidir ve dünyanın dört
bir yanında faaliyetlerini sürdürmektedir” dedi.
Türkçenin uluslararası geçerliğe sahip standart bir
sınava kavuşması için Yunus Emre Enstitüsü Sınav
Merkezi tarafından geliştirilen muafiyet sınavı olan
Türkçe Yeterlik Sınavı (TYS) şimdilik kâğıt tabanlı
olarak yapılıyor. Önümüzdeki dönemlerde çevrimiçi (online) sınav uygulaması da gerçekleştirilecek
olan TYS’de adayların okuma, dinleme, yazma ve
konuşma becerileri ölçülüyor.
Balkan Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Günşen ise;
Türkçenin dünyada konuşulan önemli diller arasında yer aldığına işaret etti. Açılış konuşmalarının ardından; Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Romanya, Sırbistan ve Yunanistan’dan çeşitli üniversitelerden gelen Türkologlar görev yaptıkları Türkoloji Bölümlerinin durumunu, dört
oturumda anlattı.
Toplantı, değerlendirme oturumu ve sonuç bildirgesinin açıklanmasıyla sona erdi.
Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Ceylan da;
“Türkiye sadece Ortadoğu’da, Balkanlar’da değil, pek çok bölgede yıldızı
parlayan bir ülke, buna paralel olarak
da Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri vasıtasıyla önemli bir vazifeyi icra
etmek istiyoruz. Türk kültürünü, dilini,
edebiyatını, sanatını dünyadaki kültürlerle tanıştırmak en önemli görevlerimizdendir” dedi.
TEMMUZ 2013 54
www.yee.org.tr
www.yee.org.tr
55 TEMMUZ 2013
İŞBİRLİĞİ
Yunus Emre Enstitüsü,
İstanbul Üniversitesi İle
İşbirliği Protokolü
İmzaladı
Yunus Emre Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi ile
4 Nisan 2013 tarihinde İÜ Rektörlüğü Senato
Salonu’nda işbirliği protokolü imzaladı.
İstanbul Üniversitesi, Yunus Emre Enstitüsü
ile 4 Nisan 2013 tarihinde İÜ Rektörlüğü Senato Salonu’nda işbirliği protokolü imzaladı.
İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet ve Yunus
Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi’nin attığı imzalar ile İstanbul Üniversitesi ve Yunus Emre Ensitüsü dört ana başlıkta
işbirliği yapma kararı aldı.
Protokole göre İÜ Açık ve Uzaktan Eğitim
Fakültesi ve Uzaktan Eğitim Merkezi, Yunus
Emre Enstitüsü’nün faaliyette bulunduğu
ülkelerde yurt dışında temsilcilikleri açacak.
Yunus Emre Enstitüsü, İÜ Açık ve Uzaktan
Eğitim Fakültesi ve Uzaktan Eğitim Merkezi
programlarının yurt dışında eğitim öğretim
faaliyeti sürdürebilmesi için gereken prosedür, talimat, usul ve esasları geliştirecek.
İstanbul Üniversitesi uzaktan eğitim altyapı
hizmetlerini kuracak, yürütecek ve Türkçe
öğretimine yönelik uzaktan eğitim materyali hazırlayacak ve geliştirecek.
İstanbul Üniversitesi yurt dışındaki üniversitelerini Türk dili ve edebiyatı bölümlerine
öğrenme yönetim sistemi imkânı sağlayacak, müfredata uygun öğrenme materyalleri hazırlayacak. Bununla birlikte ve İÜ Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
ile yurt dışı üniversitelerine bağlı Türk Dili ve
Edebiyatı bölümleri arasında bir sinerji oluşturmak hedeflenmektedir.
TEMMUZ 2013 56
www.yee.org.tr

Benzer belgeler

yunus emre bülteni - Yunus Emre Enstitüsü

yunus emre bülteni - Yunus Emre Enstitüsü Arap ülkeleriyle Türkiye arasındaki kültürel değerlere ışık tutmayı amaçlayan ve UNESCO, Arap Üniversiteler Birliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen sempozyumda, Arap ve Türk t...

Detaylı