rade Harikalar - Memleket Mektubu

Transkript

rade Harikalar - Memleket Mektubu
Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyay› b›rak›p gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin de¤il mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler !
Ömer Hayyam
Tam saat üçte, don Pedro masam›za var›yor, masadakilerin her birini selaml›yor, kendi kendine, birtak›m anlafl›lmaz
cümleler m›r›ldan›yor ve sessizce oturuyordu. Bir fincan kahve
istiyor, bir sigara yak›yor, sohbeti dinliyor, kahvesinden yudumluyor, hesab› ödüyor, flapkas›n› al›yor, çantas›n› kavr›yor, iyi akflamlar diyor ve ayr›l›yordu. Ve böyleydi her gün.
Ne diyordu don Pedro, otururken ve kalkarken, ciddi yüzü ve sert
gözleriyle? fiöyle diyordu:
-Ölürsün inflallah.
Don Pedro, bu cümleyi, her gün birkaç kere tekrarlard›. Kalkarken,
sabah haz›rl›klar›n› tamamlarken, eve girerken ve evden ç›karken -sekizde, birde, iki buçukta, yediyi çeyrek geçe, kafede, ofiste, her yemekten
önce ve sonra, yatarken her gece. Tekrarlard› diflleri aras›nda ya da yüksek sesle; yaln›z veya baflkalar›yla beraberken. Sadece gözleriyle bazen. Her zaman tüm ruhuyla.
Kimse bilmezdi kime yöneltti¤ini bu sözleri. Habersiz idi herkes, bu
nefretin kayna¤›ndan. Birisi konuyu deflmeye çal›flt›¤›nda, bafl›n› hor görüyle oynat›yor ve susuyordu, gösteriflsiz. Nedensiz bir nefretti belki de,
saf nefret. Fakat besliyordu bu duygu O’nu, ciddiyet veriyordu yaflam›na, yücelik veriyordu y›llar›na. Lanetledi¤i kifli için peflinen yas giysisi
giymifle benziyordu, siyahlar giyinmifl bir halde.
Anlafl›landan daha ciddi bir flekilde geldi bir akflam. Oturdu a¤›r a¤›r
ve flu sözcükleri b›rakt›, varl›¤›yla oluflan sessizli¤in tam da merkezine:
-Öldürdüm O’nu.
Kimi ve nas›l? Güldü kimisi, bunu flakadan sayarak. Don Pedro’nun
bak›fl›, durdurdu onlar›. Rahats›zl›k duyduk hepimiz. Aç›kt›, ölümün bofllu¤u hissediliyordu or’da. Grup, da¤›ld› yavafl yavafl. Don Pedro yaln›z
kald›, her zamankinden daha ciddi, biraz solmufl, bir y›ld›z gibi, henüz
yanm›fl, ama sakin, piflmanl›k duymaks›z›n.
Dönmedi, bir sonraki gün. Asla dönmedi. Ölmüfl müydü? ihtiyac› vard› belki de, bu yaflam veren nefrete. Hala yafl›yordur belki ve bir baflkas›ndan nefret ediyordur. Gözden geçirdim yapt›klar›m›. Ve sana
da tavsiye ediyorum ayn›s›n› kendin için de yapman›; küçük, miyop gözlerin sab›rl›, dikkafal› öfkesine kap›lma sak›n. Hiç düflündün mü kaç kiflinin çok yak›nlar belki de sana- sana aynen Don
Pedro’nun gözleriyle bakt›¤›n›?
“
FOTO⁄RAF: YILMAZ ELMAS ARfi‹V‹
“
‹rade Harikalar›
Octavio Paz
Bu arada arka sayfa içinde bi mektup var okuyun...
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
3
4
EK‹N TARLASINDAK‹
korkuluk
Bugünlerde tarihe düflülmesi
gereken notlar oldu¤unu düflünüyoruz. Not düfleceksen en s›¤›nak olabilene, yang›ndan “yanmadan” ve kendince kurtulabilecek olana, selde hamurlaflmayacak olana düfl!
Her fleyin al›n›p sat›lma döngüsüne girdi¤i, piyasa oldu¤u matbuat üzerine, içine, sayfalar›na, say›s›z notlar düflülüyor. “Tak tak›flt›r, sür sürüfltür,
inad›na gel piyasa vakti” dizesinde oldu¤u gibi bu tip yaz›lar, estetik kayg›lar›n›, al›n›p sat›labilir olma kayg›s›n› mutlaka duyan neflriyata göre ayarl›yorlar.
Tabi edebi ve tarihi kayg›lar›n› da !
Ve her matbuat neflriyat bu nedenle h›zla eskiyor, piyasa olmaktan kullan›ld›¤› an ç›k›yor, tükeniyor ifli bitiyor, tüketiliyor.
Kuzeyde Tütün mektuplaflmalar› ise tam tersi bir kadere sahip. Kuflatma
alt›nda da olsa yerel olan›n gerçekli¤i, ne piyasan›n ne de makro olan›n tahakkümü ile yalanlanacak de¤il. “Eskiye ra¤bet olsa bit pazar›na nur ya¤ard›” laf› bugünlerde flartl› cümle olmaktan ç›kt› ve nur içinde yat›yor bizim Kuzeyde Tütünler! Nas›l m›?
Bugünlerde, gelecek o kadar belirsiz ki, geçmiflin iç rahatlat›c› s›cakl›¤› s›k
an›msan›r oldu. Gelece¤in belirsizli¤i, temelsiz bir söz de¤il. Bugüne uzanan
s›k›nt›lar› var. Do¤ru cümle kurmak zor gibi. Bugün yaflanan y›k›m ve yak›n gelecekte görülemeyen infla, gelece¤i, bugün yaflanan s›k›nt›lardan da daha kötü düflünmeye neden oluyor.
Ezberlerimiz ve ideolojik kodlamalar›m›z y›k›l›yor. Bu iflte, sevinilecek bir
yan da yok de¤il. Orta s›n›f ideoloji ve kültür dünyas›, bir kriz darbesiyle neredeyse yeknesak oldu. Ama yerine koyulacak, koyulmas› gereken fleyin gecikmeli uyanmam›fll›¤›; büyükbafl tren diyalekti¤i ile tarihin katar›na yaklaflmam›z, gelece¤imizin üstüne kuruluyor oldu¤u sonucu belirleyecek. Einstein’›n görecelili¤i bile, alt›n de¤erindeki zaman› geri getiremez bize. Çünkü zaman tek boyutlu düz bir çizgidir ki ancak ileriye do¤ru tüketilebilir. Gelece¤i
görmek isteyen, iflte bu nedenle sadece bekleyemez. Çünkü gelecek hiçbir
zaman gelmez, görecelidir. Sadece bugünün süreklili¤idir söz konusu olan.
Hep bir gelecek tasavvuru oldu¤u ve bu tasavvurla bizim iliflkimiz bugün dokuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
lay›m› ile gerçekleflti¤i için, ac› bir yan›lsamay› yaflar›z. J. P. Sarte, bugünü
kutsar ve “as›l olan bugündür, ne gelecek ne geçmifl, biz anlar›n toplam›y›z”
der. Ve tan›mlayabildi¤imiz fley, d›fl›na ç›kt›¤›m›zd›r; öyleyse belirleyebildi¤imizdir; ve öyleyse “insan saf irade olmal›d›r” der. Marksizmi ça¤›m›z›n afl›lamayan felsefesi diye tan›mlayan Sarte, varoluflçu felsefeyi yaflanan sosyalizm deneylerinin insan a盤›n› kapatmak için savunur sanki. Kitaplar›ndan birinin ad› “Bulant›”d›r. Bunal›mla ne kadar yak›n!
Gece ve gündüzün iç içe geçmesini hiç anlamad›k biz. Düflünce sistemimiz buna izin vermedi. Çünkü bir yöntemimiz yok asl›nda. Futbol maç› gibi iki
eflit parçaya böleriz dünyay›, bir yar›s›nda ›fl›klar› söndürür, ötekinde açar›z.
Al sana gündüz, sana da gece. Kararan ve a¤armakta olan vard›r oysa ki. Karanl›¤› bilmeden ayd›nl›¤› tan›yamazs›n›z. Gelecek tasavvurdur. Onu önce hayal edersin. Sonra yaflars›n. Nas›l yaflamak istiyorsan onun içindir u¤rafl›rs›n. Gelecek bir tasavvur, yaratma olmadan bugün olma haline ancak, geçmiflin yaflanm›fl gerçekli¤ine yaslanarak kurtulabilir; yarat›m olabilir. Ekin tarlas›ndaki
korkulu¤u bizi doyuran
adam diye düflünen beyin kendini çoktan kargalarla eflitlemifltir. Ve
bütün bu hikayeyi anlamak, tarihsel insan olmak kayg›s› ondan
uzakt›r.
Uzak geçmifl uzak
gelecektir, yak›n geçmifl yak›n gelecek!
Yerli mal› kullan haftalar›n› geri kalm›fll›k
olarak alg›lamam›z› isteyen Özal zihniyeti toplumun bütün dokular›na
etki etti ve biz Özal dönemini ve 12 Eylülü yarg›lamadan, yeniden yermemleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
5
li mal› ve TL kampanyalar›n› bafllat›l›yoruz. Yöneticilere, hükmedenlere de¤il
sözümüz. Yak›n geçmifl yak›n gelece¤imizdir. Ne oldu¤unu do¤ru görmeden
gelecekten bir beklenti içine girme hakk›n› kimden alabilirsiniz? Ben zaten
Özal’dan hiç hazetmemifltim diyen bütün sürü hiç mi etkilenmedi bu dönemden. Her bir do¤rumuzu salland›r›rken tek tek k›sa dönem ç›kar hesaplar›m›z›n merdiven basamaklar›nda, att›¤›m›z her ad›m›n geri dönüflsüz bir geleceksizlik oldu¤unu kaç›m›z anlayabildi. ‹nsan›n toplumsal haf›zas› yoktur. Ya da
evriminin bir parças› de¤ildir bellek. Toplumsal haf›zan›n tafl›y›c›s›, örgütlülükler, toplumsal örgütlülüklerimizdir. Örgütsüz toplum bir hiçtir. Yazarlar bozarlar ve siz anlamadan bakars›n›z öylece. Almanlara, yeniden toplama
kamplar› kurdurabilirsiniz. Ya da faflizmden o kadar çekmifl Ruslara Jironovsky’e oy verdirebilirsiniz. E¤er bunlar› yapmak istiyorsan›z, toplumun haf›zas›na yani örgütlülüklerine sald›rmal› onlar› yok etmelisiniz.
Almanya’ya iflçi olarak giden Türk kad›nlar›na Almanlar o zamanlar ‘Türk
lokumu’ diyorlard›. Yoksulluk çaresizlik Anadolu insan›n›n göç yollar›n› uzatm›flt› Almanyalara. Unuttuk! Krizden ve y›k›mdan yollar› Türkiye’ye düflen Rus
kad›nlar›na, ayn› Türk insan›, kendi kolay lokmal›¤›n› unutup, Natafla dedi; diyebildi. Gelen krizde hangi yollar kimlerin önünde bilinmez.
En sonunda Kemal Dervifl Washington’dan flöyle diyebildi; daha iki üç y›l
hiçbir fley iyiye gitmeyecek. Bofluna kimseye umut vermeyelim!
Gelece¤inizi kurmak istiyorsan›z, geçmiflinizi anlamak onu çözmek zorundas›n›z. Geçmiflinizi anlay›p çözdü¤ünüz, bugün ald›¤›n›z tav›rlarla ilgilidir. Hatalar›n›zla yüzleflebilmelisiniz. “Kalk›n›yoruz, ça¤ atl›yoruzcular” bir avuç iflbirlikçi yada bir avuç yöneticiden ibaret de¤ildiler! Yaln›z de¤ildiler! Aksi taktirde buraya kadar getiremezlerdi bu sat›fl iflini.
Ve san›yorum bu iflten yani bu milleti bu vatan› sat›fl iflinden, yak›n geçmiflin bir avuç “vatan haini” d›fl›nda kimse yakay› kurtaramaz. Toplumsal haf›za o kadar bozuk ki san›r›m bu yak›n geçmiflin “vatan hainleri”, flimdi de vatan› satan mandac› zihniyete kat›lmad›klar›ndan “bölücülük” suçundan yine
sürüden ayr›lan bir az›nl›k olacaklar
Bütün bunlar› yazal›m; K. Tütün’de yazal›m istedik. Çünkü bütün bunlar›n
kendi yerel tarihimizde karfl›l›klar› var. Tek tek, flah›s flah›s, olay olay. Unutulmayacaklar! Ne sürüdekiler ne de sürüden ayr›labilenler!
(isimsiz)
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
6
soka¤›n›z, FAZLA
bar›fl›n›z VE aflk›n›z VAR
FAZLA
MI?
Dünyan›n yine akl› kar›flt›...
Dahas› dünya bir kez daha
Bizler savafl ölüleriyiz,
dönmeyi unutuverdi...
Bundan böyle karfl›-karfl›ya de¤iliz
Ya da akl›n› kaç›rd› dünya ve
Bildiririz.
ne yöne dönece¤ini flafl›rd›...
Özdemir ASAF
Ya da yanl›fl yöne dönmeye
bafllad›... Dünya hali elbette böyle fleyler olabilir... Dünya bir kez daha ak›l
tutulmas› yafl›yor. Düfl tutulmas›... Devrim ve aflk tutulmas›... Ama en
önemlisi de savafl hali art›k kan›ksand› gibi...
11 Eylül günü kapitalist-emperyalist sistemin simgesi ikiz kulelerin
vurulmas›ndan ve binlerce kiflinin öldürülmesinden sonra her birey ya da
kolektif tafl›d›¤› dünya görüflü ya da de¤er yarg›lar›na ba¤l› olarak yüre¤ini
temize çekiyor, duygular›n›n sa¤lamas›n› yap›yor... Ama en önemlisi, bizim
mahallenin çocuklar› savafl karfl›s›nda yine apans›z ve haz›rl›ks›z
yakaland›... Bu kez de, ABD’nin "aile s›rr›" Usame Bin Laden üzerinden
yenilmek kolay hazmedilir bir durum de¤il... Benim akl›m› çaresizli¤imiz
kadar baflka fleyler de kurcal›yor...
Bu halimi(zi) Kuzeyde Tütün okurlar›yla paylaflmak için önce bizim
mahallenin korkular›n› bize hat›rlatmam gerekiyor: Tarih ve ayna korkusu,
sokak ve hayat korkusu, teori ve kitap korkusu, öteki korkusu, aflk ve
sanat korkusu... Elbette birbirinden güzide bu korkular›m›z›n içinde bugün
için öne ç›karmak istedi¤im sokak ve hayat korkusu... Bizim mahallenin
yerel ve evrensel tarihinde, sokakta ve hayatta karfl›l›¤›m›z›n neredeyse hiç
olmad›¤› böyle nafile bir dönem yaflanmam›flt›r... (An›msatmakta yarar var,
birbirimizde de karfl›l›¤›m›z yok ki! Birbirimize devlet olmaya devam edip
duruyoruz...) Tarihin bütün dönemlerinde hayatta ve sokakta önemli yer
tutan muhaliflerin bu hali nicedir? Belli ki zaman o eski zamanlar de¤il...
Köprülerin alt›ndan çok yenilgiler akt›... Baz› do¤rular›m›z hafif yaraland›
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
7
baz› do¤rular›m›z a¤›r yaraland› baz› do¤rular›m›z ise öldü... Ama daha da
önemlisi, kapitalizmin ve devletin tersi olmaya çal›flan asi ve aksi sokak
çocuklar›, uzun bir zamand›r sokaklar› ve hayat› terk ederek, uslu ve usul
ev çocuklar› oldular... Yani demem o ki, zorunlu ya da sorunlu nedenlerden
dolay› evlere çekildiler... Çekildik... Ve böylece eve çekilmenin ferahlat›c›
nakarat›: Bir varm›fl, bir yokmufl, bir zamanlar masallar flöyle bafllarm›fl, bir
varm›fl bir yokmufl... Peflinden ise yaln›zl›k ve ev müzi¤i... fiaire/fliire
inanmak gerekirse, "damla, kendini tamamlay›nca damlar"m›fl ya... Öyle
oldu... Eve çekilen insanlar kendilerini tamamlad›lar ve art›k ideolojik,
toplumsal ve siyasi olarak damlaya damlaya ev oldular... Baflkalaflt›lar,
de¤iflip dönüfltüler... Karfl› ç›kt›klar› fleyin kendisi oldular... Ev gerçe¤inin ve
imgesinin verili olan› yeniden üretti¤ini bilmek için Haf›z-› Kapital olmaya
gerek yok! (Burada "ev"i hem düz anlam›yla bildi¤imiz o ev, hem de
kolektif hayatlar›n içinde yafland›¤› mekanlar olarak kulland›¤›m›n alt›n›
çiziyorum... Alt› çizilen tarihin üstünün aç›k kald›¤›n› ve hat›ra yorganlar›n›n
yetmedi¤i de bir baflka garp-› mesel... Üstü, belediye zab›talar›nca badana
ile örtülse de, duvar yaz›lar›m›z›n üflüdüklerini düflünenlerdenim...) Yani
demem o ki, sokaktan eve çekilenler iflah olmuyor... Çünkü sokaklar›n
"ah!"›n› ya da bedduas›n› alanlar›n tekrar sokaklara dönüp asi ve aksi
sokak çocuklar› olabildiklerini tarih yazm›yor...
Bu nedenle, ABD’nin Usame Bin Ladin gerekçesiyle dünyay› bir kez
daha hizaya geçirmek için bafllatt›¤› savafl karfl›s›nda Türkiye’de sokaklar
yine bofl... Asi ve aksi sokak çocuklar› ortada yok... Arada bir yap›lan
hamleleri küçümsedi¤im san›lmas›n... Ama tafl›ma "ev suyu" ile sokak
de¤irmenleri dönmüyor... Saçlar›n› ve düfllerini sokaklarda a¤artan bir
kuflak art›k genel olarak da özel olarak da savafl› medyadan izliyor... Bu
durumu ben flöyle iz düflürüyorum: Hangi soka¤a gitsem sokaklar da
yoklar... Asi ve aksi hangi sokak çocu¤una gitsem sokak çocuklar›nda
yoklar... Hangi aflkiyalara u¤rasam aflklar da yoklar... Hangi düfllere gitsem
düfller de yoklar... Hangi evrime gitsem evrimde, hangi devrime gitsem
devrimler de yoklar... Hal böyle olunca Can Yücel’in "Kendi düflen köyler
kentler a¤lamaz/ Sur d›fl›nda ben oturur a¤lard›m/ Ekmek diye ba¤r›fl›rd›
bebeler/ Elma derler ben ortaya ç›kard›m" dizeleri geliyor akl›ma...
8
Sokaklar›n ve hayat denen “nefes al›p verme”nin anlam›n›
‘SOL’ kalmak için yaflayanlar›n görüntüsü...
Ne kadar çocuktuk dediklerini duyar›z, büyüklüklerinde...
Yine hayatta kalman›n g›rg›r›n› beraberce yaflad›lar... Hayat art›k ›rma¤›n› baflka
türlü ak›t›yor yol baflka iz baflka ama yine de ayaktalar ya bize göre güzel...
Sonras› m›? Sonras› yok bu hikayenin öncesi var... Yine de sonras›nda
medya ri(ü)yakarl›¤› ortam›nda gelsin hat›ralar... Bak›ls›n kahve fallar›...
Savafl iki zamanda m› bitecek, üç zamanda m› bitecek halleri... Velhas›l
insan kardefllerim tarihte ve co¤rafya da iflimiz zor... Ama bu insandan ve
düfllerimizden ümidi kesmemiz anlam›na gelmiyor... Yine de içimden gelen
bir ça¤r›y› paylaflmak isterim: Sokak dersem hayat dersem ç›k, ev dersem
ç›kma... Aflk dersem, fliir dersem, flark› dersem ç›k, devlet dersem
ç›kma... Bar›fl dersem ç›k, savafl dersem ç›kma...
Sahi sizin fazla soka¤›n›z fazla bar›fl›n›z var m›?
Fazla aflk›n›z ve fazla umudunuz var m›?
Sezai Sar›o¤lu 2001
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
9
10
ÇOCUKLU⁄UMUN
dükkanlar›
Çocukluk ça¤lar›nda al›flverifl yap›lan mekanlar kadar, girilemeyen
dükkanlar da vard›r. Oralar› birer sosyal mekand›r ve genellikle çocuklara
yer yoktur. Ama dondurmac› Taner’in dükkan› serbestti. Çünkü dondurma
sat›l›r, viflne suyu içilirdi. Hele ekme¤in 80 kurufl oldu¤u k›sa dönem
unutulmaz, evden ekmek için al›nan bir liradan arta kalan 20 kurufl günlük
dondurma ihtiyac› için ilaç gibi gelirdi.
Taner abi sütü amcamlardan al›rd›. Süt Göçkün’deki ineklerden Veysel
a¤a taraf›ndan sa¤›l›r, sabahla birlikte de Taner abi gelir al›rd›. Sonra
onlardan fazla de¤il, üç befl çeflit dondurma yapard›. En büyük rakibi de
Dondurmac› As›m’d›. ‹ki dondurma aras›nda k›yaslama yap›l›rd›. Taner abi
ifli büyüttü, flimdi hayli büyük bir marketin sahibi, ama art›k o güzel
dondurmalar› satm›yor, “algida” sat›yor, As›m usta ise en son
minibüscülük yap›yordu. fiimdilerde Alaçam’da göremiyorum…
YIL: bilmiyoruz...
YER: alaçam bafra caddesi hükümetin karfl›s›...
K‹M: taner olgun, çorbac›n›n mehmet...
not: dondurman›n mülkiyeti üzerine düflünürken,
babalar›m›z›n verdi¤i 25 kurufllarla koflarak
giderdik bir külah, bir külah daha...
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
Silik bir foto¤raftan günümüze... Çocuklu¤umuzun dükkanlar›ndan daha eski,
y›pranm›fl bir resim... Karpuz sergisi. Kim bilebilir elindeki k›rka¤aç m› mayer mi?
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
11
Etyemezli Hasan day›n›n Hat›plar›n binas›ndaki dükkan› öyle popüler bir
dükkan de¤ildi, ama biz temel g›da maddelerini oradan al›rd›k. O zamanlar
bir defteri vard› ve oraya yazard›, sonra da babam gider öderdi. Hasan day›
tezgah›n arkas›nda pek de bu iflin ehli olmad›¤›n› hat›rlatan bir hünerlilikle
yapard› iflini, ama iyi bir esnaf için gerekli olan dürüstlük ve kadirflinasl›k
onda fazlas›yla vard›. fiimdi orada Cem’in eczanesi var.
Ayakkab›lar›m›z› Süha abiden al›rd›k. Gazeteci Salim’de o zamanlar
orada çal›fl›rd›. Bir keresinde toplara daha iyi vuruluyor diye arkadafllar›n
sözüne uyarak "garanti lastik tor lastik" alm›flt›m da Süha abi "bunu sen
mi giyeceksin" diye hayretlerini gizleyememiflti. Derby marka ön k›sm›nda
yay fleklinde beyaz lastik k›sm›n yer ald›¤› bez k›sm› lacivert yazl›k – spor
ayakkab›lar›, içi muflonlu botlar hat›ramda kalanlar.
Ama do¤rusu benim dükkanlar›m baflka yerlerdi;
Buralardan al›flverifl yaparken acaba Berber Necdet’in oradaki
muhabbet ne alemdeydi? Orada t›rafl olman›n bile bir ayr›cal›¤› oldu¤unu
söyleyebilirim. Oradaki o küçücük dükkan önünde yap›lan ince muhabbete
s›zma giriflimlerinin k›sa sürede fark›na var›ld›¤›n› ve "haydi ikile bakal›m"
komutuyla toz oldu¤umu hat›rlar›m.
Sölpü¤ün Mehmet’in berber dükkan› ise yaflça bir dekat daha küçük bir
grubun tak›ld›¤› bir mekand›. Buras› görece daha delikanl› muhabbetinin ve
espri anlay›fl›n›n hakim oldu¤u bir mekan olup, daha çok futbol konuflulan
bir yerdi. Derya Aykaç, Nuray Felamur, Sad›k Baripo¤lu, Zozo Ali, Faz›l abi
hat›rlad›¤›m tipler.
Berber Necdet’in yeri ise daha çok ‹stanbul’da ya da Ankara’da tahsil
eyleyen ya da art›k bir ifle koyulmufl abilerimizin buluflma yeriydi. Ben o
günlerde Haydar’›n Gültekin abiye trafl oldu¤umu hat›rl›yorum: 3 numara...
Nedim Abim terziydi, zaman zaman ‹stanbul’a gider Arca kumafllar›
getirirdi. Bayram öncesinde çok ifli olurdu, bizde teyel sökme gibi ifllerde
yard›mc› olurduk.
Nedim abimin dükkan›, flu an Eczac› Kemal’in eczanesinin bulundu¤u
yerdeydi ve kasaban›n "siyasi mülahazalar merkeziydi". Genellikle Halk
Partililer gelir otururdu ama her kesimden insan›n orada çok canl› siyasi
tart›flmalar yapt›¤›n› hat›rl›yorum. Milliyet gazetesi al›n›r ve herkes büyük bir
sab›rla, okuyan her kimse onun bitirmesini beklerdi. Nedim abimin ‹smet
Paflaya karfl› Ecevit’i destekleyen konuflmalar yapt›¤›n›, buna babam›n da
destek verdi¤ini, ama paflac›lar›n da say›ca fazla oldu¤unu söyleyebilirim.
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
12
Belli ki önümüzdeki foto bir okul an›s›... fi›k oturufllar, seçmeye çal›flt›¤›m›z
yüzler... biraz ma¤rur biraz muzip fakat hepsinde gelece¤e güzel bakan yüzler...
‹yi terzileri vard› Alaçam’›n Terzi Nedim, Terzi Cemal, Terzi Radi, Terzi
Cemil, Terzi fievki, Terzi As›m.
Terzi Cemal babamla, amcam›n terzisiydi. Amcam bir altm›fl befl
boyunda ve yüzyirmi kilo olunca ona Cemal abiden baflka kimse elbise
dikemezdi elbette. Bu bir kurald›. Ama babam›n böyle bir derdi olmamas›na
ra¤men benim iflimi ancak Cemal halleder derdi nedense.
Bu ustalardan flimdi sadece Cemil usta Alaçam’da terzilik yapmaya
devam ediyor. Cemal abi rahmetli, Nedim abim fiehir kulübünde Brezilya
dizileri seyrediyor, di¤erleri Alaçam d›fl›nda. Terzi ise Alaçam’da...
‹yi f›r›nlar›, iyi f›r›nc›lar› vard› Alaçam’›n..
Cavit day›, As›m amca, Faruk usta, Ahmet abi (Ayy›ld›z) hemen akl›ma
gelenler. Pazar sabahlar› geleneksel bir zorunluluk haline gelen "pide"
ritüelini hat›rlad›¤›mda, evde pidenin hangi ustaya gidece¤i bir tart›flma
yarat›rd›. Pideyi yapt›racak olan en az s›ran›n oldu¤u yeri, evdekilerse en
gevrek yapan› tercih ederler, sonuçta herkesin abonesi oldu¤u bir f›r›n
oldu¤u için, pide seans› bir sonraki haftaya bafllamak üzere sona ererdi.
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
13
22/07/1937
Tecimevi... Yeniyetme olarak bizlere ne kadar
uzak. Kelime kullan›m› itibariyle ne kadar hofl
duruyor. Bugün ki ticarethane ise o kadar uzak
yaflamdan...
As›m amcan›n f›r›n önünde
k›sac›k boyuyla, iki büklüm,
sadece kafas›n›n göründü¤ü
bir flekilde kürekleri sallay›p
durmas›, Cavit day›n›n f›r›n
d›fl›nda yaflad›¤› çocukla
çocuk, büyükle büyük hali,
Ahmet abinin ona çok yak›flan
sakin ve beyefendi tarz›, hofl
bir hat›ra olarak bizlere kald›.
Cavit day›y› uzun
say›labilecek yaflam›n›n son
gününde, evinin önünden
musalla tafl›nda u¤urlarken,
herkesin ona iliflkin yüzünde
gülücüklerle anlatt›¤› bir
öyküsünün olmas› ne güzel
fleydi. Bizler yeni yetme
f›rlamalar, onun mezar›na bir
ufak rak› ve elliikilik bir deste
oyun ka¤›d› koyarak onu öbür
dünyada da yaln›z
b›rakmamay› düflünmüfltük.
Bizim Ahmet Tolun’a söyledi¤i
"ne mutlu bana dedenle rak›
içtim, babanla rak› içtim
flimdi de seninle içiyorum"
sözü onun hayata bak›fl›n›n
k›sa bir özeti say›labilir.
‹flte böyle, bir kasabay› bir kentten ay›ran önemli ayraçlardan biri belki
de " o dükkanlar". Çünkü onlar sadece bir ticarethane de¤il, ayn› zamanda
içtimai al›flveriflin de yap›ld›¤› birer canl› atmosfer, hayat›n damarlar›n›n
akt›¤›, insan› insan eden de¤erlerin biçimlendi¤i, hayata renk katan, zevk
katan mekanlard›.
Selam olsun o günlere, o mekanlara...
Özcan Baripo¤lu 2001
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
55 AA Horoz
‹lçemizin renkli kifliliklerinden biri de ‘Horoz Ahmet’ idi. Yaflam›n›n son
y›llar›nda Gümenüz’de yaflayan Ahmet abi bizim kuflaktan say›l›r.
Çeflme mahallesinde do¤up büyüyen Ahmet abi mahallenin oldu¤u
kadar di¤er mahallelerinde ilginç ve espritüel kifliliyle sevgi ve sayg›s›n›
kazanm›flt›.
Horoz ismi; küçüklü¤ünde kekeme oluflundan konuflma zorlu¤u
çekerken arkadafllar›n›n tak›lmalar›na sinirlendirdi¤inde ilginç sesler
ç›kar›rd›. Bu seslere izafeten tak›lm›fl bir lakap olmufl: ‘Horoz’. Ömrü
boyunca da bu ismi tafl›d›.
Çekirdekten yetiflme flofördü. Çeflme mahallesi çeflme sokak’tan 3
komflu arkadafl muavinlikten bafllayarak floför oldular. Adil abi
(davulcunun), Turgut abi ve Ahmet abi, Bafra-Samsun aras›nda çal›flan
arabalarda muavinlik yaparlard›. Do¤al olarak floför oldular.
60’l› y›llar›n ortalar›nda flehirler aras› tafl›mac›l›k yapan firmalar
Alaçam’da yaz›hane açt›klar›nda bu üç arkadafl da flehirleraras›
otobüslerde ‘kaptan’ olarak çal›flmaya bafllad›lar. Ahmet abinin bir zaaf›
vard›. Onun ‘Günefli sürekli rak› burcundayd›’. Alaçam’da bir büyük votkay›
iki flifleye böler meyve suyu kar›flt›r›r, Ankara’ya kadar içerdi.
Dönüflte de ayn› taktik…
70’li y›llar›n bafllar›nda ‘Horoz Ahmet’ çal›flt›¤› firmadan
emekli edilir. Emekli ikramiyesi olarak da bir
‘Murat 124’ otomobil verilir. Haliyle
‘Horoz’, Bafra-Alaçam aras›nda yolcu
tafl›yarak taksicili¤e bafllar. Bafllar da
Horoz Ahmet’in taksi plakas›
yok. Tüm çabalar›na karfl›n
plaka alamaz ve trafik polisinin
seyrek geçti¤i GümenezAlaçam aras›nda çal›flmaya
bafllar. Bafllar bafllamas›na
ama yine de trafik polisi rahat
b›rakmaz. Horoz sürekli ‘Rak›
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
15
16
etli kiraz...
Alaçam fioför ‹flçileri Derne¤i.... 1940-50’li y›llar...
fiimdiki Aykaç Petrol’ün bulundu¤u yer... Tan›d›k tan›mad›k yüzler...
O zamanlar plaka ve ruhsat› belediye verirmifl...
Dernek de soförle belediye aras›nda ba¤lant›y› sa¤larm›fl...
burcunda’, arabas›n›n da plakas›z olmas› nedeniyle bafl› dertten
kurtulmaz. Yine bir gün Etyemez-Kozköy alt›nda trafik yakalad›¤›nda ‘Horoz’
arabay› polise b›rak›p flifleyi al›p tarlalara kaçar. Bu ve benzeri olaylardan
b›kan ‘Horoz’plaka ifline bir çözüm bulur. Tabelac›ya gider bir plaka yapt›r›r:
‘55 AA HOROZ’ ve arabas›na takar. Çal›flmaya devam eder…
Bir gün Samsun valisi Sinop’a giderken yolda bizim ‘Horoz’un arabas›n›
görür. Eskort polise durdurulmas›n› söyler ve‘Horoz’u yan›na ça¤›r›r. Bu
plakan›n tak›lmas›n›n suç oldu¤unu ve niçin takt›¤›n› sorar. ‘Horoz’ da
espirili bir anlat›mla bafl›ndan geçenleri anlat›r.
‘Horoz’un bu do¤al tavr› valinin hofluna gider. "Ertesi gün vilayete gel
ve plakan› al" der. Böylece Horoz Ahmet taksi plakas›na kavuflur.
Mesle¤ine devam eder…
Bugün art›k O yok ve an›larda ‘Horoz’un haf›zalar›m›zda kalan güzel,
insanc›l halleri gülümsemeye dönüflüyor…
‹smail Yeflilyurt
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
5/10/2001
Kiraz çok sevilen bir yaz meyvesidir. Hele hele ‘etli’ olursa doyum olmaz
yemeye. Zaten kiraz› o kadar sevmifliz ki dudakla özdefllefltirmifliz. "Kiraz gibi dudaklar" dedi¤imizde, kiraza verdi¤imiz de¤er daha net anlafl›l›yor. Esas
mevzuuya geldi¤imizde; bu yaz günlerinde her kiraz yiyiflimde köyde yaflad›¤›m
‘kirazl› olay’ akl›ma geliyor…
Yenice Sapa¤›’nda dedemin evindeyiz. Biz çocuklar avluda oynuyoruz. Gün
ortas› evde, avluda bir kofluflturmad›r gidiyor. Kimileri tütün diziyor kimileri yemek yapmak için u¤rafl›yor, biz çocuklar da oynuyorduk. Rahat durmad›¤›m›z,
onlar›n iflini engelledi¤imiz için mutlaka birileri de bizimle u¤rafl›yordu.
Bahçenin köflesinde, yola bakan k›sm›ndaki binan›n alt›nda bakkal dükkan› iflleten dedem s›k s›k mand›radan avluya gelerek ortal›¤› kolaçan ediyordu.
Bazen bizimle flakalafl›yor bazen büyüklere talimatlar ya¤d›r›yordu. Tabii bu
kofluflturman›n içinde en çok ifl Hasan day›ma düflüyordu. Her ifle, eksi¤e o
ça¤r›l›r o gönderilirdi. (Y›llar sonra bütün day›lar›m köyden ayr›ld›¤› için köyde
Hasan day›m kald›.)
Bir ara avluda oynarken mand›radan dedem bana seslendi. Koflarak yan›na gittim. Yan›nda biri vard›. Dedem:
-Torunum bize iki bardak ayran getir, dedi.
Yine koflarak eve, mutfa¤a gittim. Mutfaktakilerden iki bardak ayran› al›p
geri dedemin yan›na vard›m. Dedemle tan›mad›¤›m adam kirazdan bahsediyorlard›. Yanlar›nda durdum. O s›rada dikkatimi çekti, adam›n yan›nda iki sepet kiraz vard›. Kirazlar iri iri koyu k›rm›z› çok güzel görünüfllü kirazlard›. Dedem adama kirazlar› ona satmas› için ›srar ediyordu. O da minübüs bekledi¤ini, kirazlar› Bafra’ya pazara götürece¤ini, söz verdi¤ini söylüyordu.
Dedem en az›ndan bir sepet kiraz› alabilmek için adama ›srarla bask› yap›yordu. Çocuklar›n›n, torunlar›n›n geldi¤ini paras›yla en az›ndan bir sepeti b›rakmas›n› di¤erini götürebilece¤ini, sözünü tutmufl olaca¤›n› filan anlat›yordu.
Belli ki dedem önceden adam› tan›yordu. Bu konuflmalar resmi de¤il senli
benli bazen flakalar yaparak devam ediyordu. Ama kirazc› adam ›srarla her nedense dedeme kiraz vermek istemiyor; "Bir daha ki sefere"diyerek gitmeye
çal›fl›yordu. Dedem nuh deyip peygamber demeyen adama "sen bilirsin" deyip oturdu¤u sandalyeden aya¤a kalkt›. Ben içimden "Gitti güzelim kirazlar" dimemleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
17
18
ye geçirirken, dedem sepetin birini kapt›¤› gibi bakkal dükkan›n içine koydu.
“Sen ister gönüllü ister gönülsüz ver ben sepeti ald›m" dedi. Adam; "Ya Hasan day› yapma, söz verdim" falan gibi fleyler m›r›ldand› ama bakkala girip sepeti alma girifliminde bulunmad›. Dedem onu dinlemiyor adama para vermeye çal›fl›yordu. Daha sonra Yukar› Elmal› köyünden oldu¤unu ö¤rendi¤im
adam bu kadar ›srara dayanamay›p "Sen bilirsin" deyip di¤er sepeti alarak
uzaklaflt›.
Dedem bana;
-Kofl Hasan’› ça¤›r, dedi. (Dedem ve day›m›n ad› Hasan’d›r. Dedem day›ma son erkek çocuk diye kendi ad›n› vermifl ama son olmam›fl…)
Ben koflarak gittim, Hasan day›m› ça¤›rd›m. Dedem Hasan day›ma kiraz sepetini verip;
- Bunu güzelce y›ka, herkesi topla, yiyelim, dedi.
Hasan day›mla ben de kiraz› y›kamaya gittim. Teneke bir le¤enin içine kiraz› döktük. Kuyudan ç›kr›kla su çekerek (en çok
sevdi¤im fleylerden biriydi ç›kr›kla su çekmek) bir kaç kez kiraz› y›kad›k. Suyunu iyice süzdük. Evin di¤er yan›ndaki küçük dut a¤ac›n›n gölgesine koyduk. Hasan day›m büyüklere ben de küçüklere seslenerek kiraz yemeye ça¤›rd›k.
Herkes tek tek gelerek kiraz le¤eninin etraf›nda topland›.
Her kiraz› gören "Ne güzel kiraz bunlar nereden buldunuz"
diye soruyordu. G›rg›r, flamata kiraza girifltik. Dedem yine
gelmifl ayakta bir kaç kiraz yemifl ve kiraz› nas›l zorla ald›¤›n› anlat›yordu.
Köyde yaflayan ve adam› tan›yan teyzem kiraz› vermek istemedi¤i için adama bi ton laf say›yordu.
Koca bir sepet kiraz›n neredeyse yar›s›ndan fazlas› bitmiflti. Büyük bir ifltahla kirazlara sald›rm›flt›k. Biz çocuklar yar›fl edercesine yiyiyorduk. O s›rada
hafif bir 盤l›k duyuldu. Küçük teyzem elinde iki parçaya ay›rd›¤› kiraz› havaya
kald›rm›fl bize gösteriyordu. Önce neyi gösterdi¤ini anlayamad›k.
- Kurtlu bunlar, kurtlu… Diye ba¤›rmaya bafllad›.
Önünde ikiye ay›rd›¤›, içine bakt›¤› birkaç kiraz daha vard›. O da önce kirazlar› lop lop bütün yutmufltu. Zevkini al›nca incelemeye bafllam›fl ve hepsinden
kurt ç›km›flt›. Bu uyar›dan sonra herkes eline ald›¤› kirazlar› tek tek açmaya
bafllad›. Hemen hemen aç›lan bütün kirazlar, küçüklü büyüklü kurt doluydu.
Büyüklerden ö¤ürenler mi dersin, bö¤ürenler mi dersin, herkes le¤enin etra-
f›ndan kalkm›fl ya a¤z›n› y›k›yor ya tükürüyor. (Biz çocuklar›n ço¤u hariç tabii…)
Daha önce kiraz vermek istemedi¤i için adama bi ton laf sayan teyzem
flimdi de bu kirazlar› niye bize verdi diye say›p sövüyordu. Bende;
- Ya teyzem bir karar ver. Adama niye k›z›yorsun kirazlar› verdi¤i için mi vermedi¤i için mi? diye sordu¤umda teyzem bana da birfleyler sayd›ktan sonra
oradan uzaklaflt›.
Biz çocuklar kendimize e¤lence bulmufltuk. Kiraz› ortadan ikiye ay›r›p büyüklerden birinin karfl›s›na geçip (bu daha çok teyze, hala, yenge olmufltu) "Etli bunlar etli bunlar" diyerek a¤z›m›za at›yorduk. Onlar tiskindikçe bizim hoflumuza gidiyordu. Tabii içimizde kiraz› harbiden kurtlu yiyen
de vard› ama daha çok kiraz›n içindeki kurdu ç›kar›p sanki kurtluymufl gibi aldat›yorduk.
O gün ve gece tütün dizimi bitene kadar esas
olarak ve daha sonra birkaç gün do¤al olarak konu hep kiraz oldu. Daha sonra do¤rulu¤unu test
etmedi¤im bir bilgiyi, olmufl kiraz›n ya¤mur yiyince
hemen kurtland›¤›n› o gün ö¤rendim ve halen öyle
biliyorum…
Kiraz› getiren Yukar› Elmal› köylü ise biz o yaz köyden
dönene kadar bir daha görünmedi. Ama özellikle teyzem ve
ev halk› o adam hakk›nda iyi fleyler düflünmüyorlard›. Hatta teyzem üflenmeyip Yukar› Elmal›’ya gidip geri kalan kurtlu kirazlar› o adama yedirmeyi teklif etmiflti. Dedem çok sert " Tamam bitti o
ifl" dedikten sonra daha fazla adam hakk›nda konuflulmad›.
O gün kirazc› adama baya¤› k›z›lm›flt› ama bugün düflündü¤ümde çokta
hakl› say›lmazd›k. Kirazc› adam büyük ihtimalle kurtlu oldu¤unu bildi¤i kirazlar› dedeme vermemek için en az yar›m saat direnmiflti. Kirazlar›n kurtlu oldu¤unu da söyleyememiflti. Çünkü onlar› pazara satmaya götürüyordu. E¤er
söyleseydi eminim ki adam da emindi, dedem; "Sen utanm›yormusun kurtlu
kirazlar› satmaya!"diye ona ç›k›flacakt›. O yüzden bir türlü söyleyememiflti.
Dedemle, kirazc› adam bu meseleyi nas›l hallettiler bilmiyorum. Bildi¤im o
gün orada kurtlu kiraz yiyenlerin bir ço¤unun daha sonra en az›ndan bir kaç
y›l kiraz› hep içine bakarak yedikleridir.
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
Do¤an
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
06/EYLÜL/2001
19
DÜ⁄ÜNlerimiz
Bir baflka olurdu çocuklu¤umun, gençli¤imin dü¤ünleri… "Yavuklu" lar›n
sözü kesilince hemen dü¤ün günü ilan edilirdi: ‘‹¤ne at›m›na’. Tüm sene
yo¤un eme¤e dayanan tütün ürününün tarladan eve al›nmas›n›n bitimine
‘i¤ne at›m›’ denirdi. Dü¤ünün olaca¤› hafta damat ve gelinin evlenme
telafl›, heyecan› tüm akraba, komflu ve mahalleyi sarar.
Geçmiflte olan dü¤ünleri an›msar›m… Özellikle dü¤ün sahipleri kimseyi
küstürmemeye, k›zd›rmamaya azami dikkat ederlerdi. Yapacaklar› bir hata
yaflam boyu o aileye ›zd›rap verir anlay›fl› vard›.
Dü¤ünler genellikle cumartesi, pazar olmak üzere iki gün sürerdi.
Cumartesi günü kuflluk vaktinde Bafra Aktekke köyünden davulcular gelir.
Kasap arastas›nda mangal yak›l›r ve demlenmeye bafllayan yafll›lar›n
masas›na oturulur. ‘Oturak havalar›’ dedikleri havalarla bafllarlar. "Aliflimin
kafllar› kare", "Da¤lar, da¤lar", "K›rm›z› gülün al› var" ve benzerleri gibi
rumeli türkülerini söylerler. Kafalar demlenince ad›n› Rumeli’ndeki bir
köyden alan ‘Çigofl’ oyununu Kasap Halil, Kasap Çorba , Kasap Ahmet,
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
20
Abdurrahim Aga, Molotof ve di¤erleri bellerinde pefltemallarla öyle bir
oynarlard› ki, ibadet ediyorcas›na. Ritm ve figürler hatas›z, mutlulu¤un,
hazz›n zirvesinde sanki bu dünyadan uçmufl baflka bir dünyada
yafl›yormuflcas›na. Bazen kendilerinden geçerek özellikle ‘Karfl›lama’
bölümü dedi¤imiz ikinci bölümde tüm çarfl›y› oynayarak dolaflt›klar›n›
hat›rlar›m…
Kasaplar arastas›nda yafll›lar›n gönlü al›nd›ktan sonra, davulla damat
evine gelirler. Ö¤leden sonra dü¤ün sahibinin önceden belirledi¤i bir kifli
tüm evleri davulla birlikte dolaflarak dü¤ünü okur (davet eder). Davet edilen
aile dü¤ün sahibine yak›nl›¤› ve ekonomik durumuna göre hediyesini verir.
Genellikle tepsilerde tatl› olurdu. Tüm davetlilerin okunmas› ifli bitti¤inde
çocuklar bafllar›nda tepsilerle dü¤ün evine tekrar gelinir. Dü¤ün evinde
e¤er evin ‘harem’i var ise oraya yoksa en yak›n komflusunun haremine
kahvelerden temin edilen masa ve sandalyelerle haz›rlan›r. Dü¤ün
yöneticisi, deneyimli, sosyal yap›y› iyi tan›yan, adet, örf ve gelenekleri çok
iyi bilen ve toplumun sayg›nl›¤›n› kazanm›fl biri olur. Kimin kiminle nerede
oturaca¤›n› bilerler. Has›ml›, darg›n, birbirleri ile sürtüflme içerisinde olan
kifli ya da aileleri biraraya getirmemeye özen gösterir. Örne¤in has›ml›
Davul zurnan›n ritmiyle bafllayan dü¤ünlerde ‘damat t›rafl›’ ayr› bir merasimdir...
Özenle dü¤üne haz›rlanan damat, belki ilk kez berber sandalyesinde uyumaz...
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
21
aileleri akraba olanlara davet edilirken di¤er aileden dü¤ün sahibi özellikle
en yafll›s› bizzat o aileye giderek özür diler gönlü al›n›r ya da bir aile
bahçeye al›nm›flsa di¤eri evde konuk edilir.
Bahçenin bir kenar›na ipler çekilir; kilim, hal›, çarsaflarla haremlik ayr›l›r.
Kad›nlara orada ‘haremlik’ ayr›lar, ‘Darbuka’ gibi ritm çalg›lar› ile ayr›
e¤lenir, aralar›nda bir yönetici bulunur. Özellikle delikanl›lar›n yavuklular›n›
görmek için yaklaflmalar›n›, bakmalar›n› önler.
Koflullar›n uygun oldu¤u dönemlerde konuklar, 300-400 metre uzaktan
silah atarlar.
‘KONUK GELME’
Yönetici konuklar› davullarla birlikte bizzat karfl›lar ve dü¤ün alan›na
getirir. Oturaca¤› yeri gösterir. Dü¤ün sahibi konuklara "Hofl geldiniz",
konuklar "Hay›rl›, u¤urlu olsun" gibi sözlerle gönüller hofl edilir. Ve
masalarda rak›larla meflkle demlenmeye bafllan›r.
Misafirler yerleflince yönetici, oyuncular› belirler. Önce ‘A¤›r Horon’
denilen "Davullar›m çalar çaydan afla¤›
Mezar›m› kaz›n belden afla¤›" çalar…
Asl›nda a¤›t olan bu uzun hava ne hikmetse oyun havas› haline
getirilmifl ve tüm mubadillerin adeta simgesi ya da ‘milli marfl›’ olmufltur.
S›ras›yla "Debreli Hasan", "Kabaday›", "Kasap" ya da "Turnarike" ile
devam edilir, çifttelli ile bitirilirdi.
Vakit ilerledikçe büyüklerin yanlar›nda içemeyen gençler d›flarda içip
sökün etmeye bafllar ve fiili durum yarat›p oyun alan›na el koyarlar. Bu
sürede özellikle yöneticinin önemi öne ç›kar. Gençlerin birbirleri ile
dalaflmamalar› için ola¤anüstü çaba sarfeder. Yine de her dü¤ünde a¤›z
dalafl› bazen kavga olmufltur. Özellikle h›r ç›karmak isteyenler davulcuya
müdahale eder, kendi isteklerini çalmas›n› ister…
Saat akflam dokuz sular›nda k›z evine ‘K›na Yakmak’ için hareket
edilir. Erkekler davullarla oynayarak önde kad›nlar mumlar yak›lm›fl ‘Gelin
K›nas›’ olan bir tepsi ile arkada. Gelin eve var›nca davullar k›z taraf›na
teslim edilir. Art›k oynama s›ras› onlardad›r. Kad›nlar k›z evine girip k›nay›
yakarlar, o¤lan taraf› nefleli k›z taraf› buruk, üzüntülüdür. K›z evinde fazla
kal›nmaz, yaklafl›k bir saat. Bazen k›z taraf›n›n delikanl›lar› sorun ç›kar›r,
davullar› vermek istemezler. Yönetici oldukça hoflgörülü davranarak bu
sorunu çözer ve tekrar erkekler önde kad›nlar arkada dü¤ün evine gelinir.
22
Sotada bekleyen
gençler art›k
maharetlerinin
rak› ile
birleflmesiyle
meydanda
oynarlar
oynarlar...
Kulaklar›n›n
dibine kadar
giren zurnac›ya
inat o tiz sesi
duymazlar...
Saat 23:00, genellikle dü¤ün alay›n›n da¤›lmas› saatidir. Çünkü
jandarmadan izin öyle al›nm›flt›r. Dü¤ün da¤›l›nca özellikle yafll› bir grup
önceden haz›rlanm›fl bir eve davulcularla birlikte yerleflerek sabaha kadar
demlenirler.
Pazar günü kufllukta davullarla birlikte ‘Çeyiz almaya’ k›z evine gidilir.
Gelinin kardeflleri yoksa akrabalar› kap›y› açmazlar. Bahflifl verilir, çeyiz
al›n›p damat evine getirilir.
Ö¤le üzeri ‘Damat t›rafl›’ bafllar. Akrabalar, komflular, arkadafllar› t›rafl
olurken damada para takar. Bu paralar sonradan yönetici taraf›ndan 3 eflit
parçaya taksim edilir. Biri damada, biri berbere, bir pay da davulculara
verilir. T›rafl bitince damat, ailesindeki ve sülalesindeki erkeklerle bir tur
oynar.
Gece dü¤ününde genellikle yafll›lar›n oyunlar› ve istekleri a¤›rl›kl›kl›d›r.
Dü¤ün günü ise gençler a¤›rl›k kazan›r. Oyunlar oynan›r, türküler söylenir.
Saat üç sular›nda gelini almak üzere yola ç›k›l›r. Yönetici genellikle bafl›na
a¤aç yapraklar›ndan bir taç yapm›flt›r. Elinde bayrak, zaman zaman mani
atarak gelin evine do¤ru giderler. Gelin evi uzaksa atlarla, yak›nsa ats›z
gidilir. Gelin evine yaklafl›nca yönetici "Geliyoruz biz, karfl› ç›k›n siz" gibi
mani atarak gelin evine var›l›r. Davullar k›z taraf›na teslim edilir…
K›z taraf› hüzünlüdür…
Devam› gelecek mektupta…
‹smail Yeflilyurt 6 EYLÜL 01
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
23
24
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
Dergide yay›nlanan ayn› türkünün 11.ci dörtlü¤ü hemen hemen tümüyle
benzemektedir.
Budin’in içinde müftü k›z›yd›m
Say›n Cahit Öztelli’nin Türk Folklor Araflt›rmalar› dergisinin 148.
Anam›n, babam›n ilk gözüydüm
Say›s›nda yay›nlanan ‘250 y›ll›k bir Savafl Türküsü’ bafll›kl› araflt›rma yaz›s›
Kafeslerde beslenmifl körpe kuzuydum
ilgimi çekti.
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
1957-1958 ders y›l›nda Alaçam’›n Karahüseyinli köyünde çal›fl›rken ayn›
Derlememde:
türküyü de¤iflik söylenifliyle tesbit ettim. Bulgaristan’›n fiumnuBudin’in içinde ben bir müftü k›z›yd›m
Y›llar›n çok uzun geçti¤i,
Osmanpazar› kazas›n›n Kestane köyünden göçmen olarak gelip
Anam›n, babam›n ilk gözüydüm
ömürlerin uzun, stres denilen
bu köye yerleflen Necip Cabadak, okuma yazma bilmez 72
Kafeslerde besli körpe kuzuydum
kara belan›n olmad›¤›
yafl›ndad›r. Türküyü onun sesinden dinledim. Büyük bir emekle
dönemlerde köy ö¤retmenleri
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
haz›rlanm›fl olan yaz›n›n olaydan hemen sonra ç›km›fl ‘yak›lm›fl’
geçim zorlu¤una ra¤men
Dr.Kunofl’un Adakale’de bir gencin a¤z›ndan derledi¤i Budin
yaflad›klar› çevreyi keflfe
olarak gösterilen türküyle benim tesbit etti¤im aras›nda benzerlik
türküsünün 2.ci dörtlü¤ünde, ilk m›sralar
ç›km›fllar...
çok az. 1 ve 4.cü k›ta:
Çeflmelerde abdes al›nmaz oldu
Bu kafliflerden biri de Y›lmaz
Budin dedikleri Aksuyun bafl› (1)
Camilerde namaz k›l›nmaz oldu
Elmas. Bu saza söze “ne
Budin dedikleri çepçevre mefle (2)
Derlememde t›pk›d›r. Kunofl’un derledi¤i türkünün 7.ci
diyor” diye kulak vermifl.
‹le bafll›yor. Bu deyifllerin yerini Karahüseyinli Köyünde
dörtlü¤ünün ilk iki m›sra¤›.
Bir türkü dinlemifl Afl›ktan...
derledi¤im türküde:
Karahüseyinli köyü
K›ble taraf›nda üç top at›ld›
‘Budin dedikleri bir metin kasaba’ diye geçmektedir.
1950’liler...
Perflembe günüydü günefl tutuldu
3.cü dörtlü¤ün bafltan iki m›sra¤›:
Derlememde:
Budin’in üstünde do¤du bir y›ld›z
Bir sabah namaz›nda üç top at›ld›
Ald› hay›n küffar oniki bin k›z
Toplar›n heybetinden ay gün tutuldu
Derlememde ise:
Yapt›¤›m bu karfl›laflt›rmalardan sonra
Ayd›n arkas›nda bir sar› y›ld›z
derlememin tümünü afla¤›ya al›yorum.
Defterimden ç›kt› oniki bin gelin k›z
5.’nci dörtlük’ün iki m›sra¤› flöyle:
BUD‹N TÜRKÜSÜ
Budin’in içinde ben bir müftü k›z›yd›m
Bir sabah namaz›nda üç top at›ld›
Anam›n, babam›n ilk gözüydüm
Toplar›n heybetinden ay gün tutuldu
Kafeslerde besili körpe kuzuydum
Aman padiflah›m sende bilirsin
olarak söylenmektedir. Derledi¤im türkü gösterilen di¤er iki
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
örne¤e daha çok benziyor. "fiimdiye kadar yay›nlanm›fl bir ikinci
türkünün" 2.ci dörtlü¤ünün 3,4.cü m›sralar›:
Budin dedikleri bir metin kasaba
Aman padiflah›m din islam›z biz
S›vam›fl kollar› döndü kaaba
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
Kesilen kelleler gelmez hesaba
Derlememde:
Budin Türküsü
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
25
26
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
Ay›n arkas›nda bir sar› y›ld›z
Defterimden ç›kt› oniki bin gelin k›z
Aman padiflah›m eleman islam›z biz
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
Budin’in içinde ben bir müftü k›z›yd›m
Anam›n, babam›n ilk gözüydüm
Kafeslerde besli körpe kuzuydum
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
Çeflmelerde abdest al›nmaz oldu
Aman padiflah›m aman elden al bizi
Geldi kafir sard› Budin kaleyi
Geldi küffar ald› nazl› Budin’i
Karfl›laflt›rmalardan anlafl›ld›¤› gibi, olaydan hemen sonra yaz›lan türkü
derlenenlere kaynakl›k etti¤i söylenebilir. Halk aras›nda fazlaca
de¤iflmelere u¤rasa da ayn› olay› tezatlara düflmeden anlatmaktad›r. Necip
Cabanak türküyü müftü k›z›n›n yakt›¤›n› "kofltu¤unu" söylemektedir.
Türkünün müftü k›z› veya baflka biri taraf›ndan kofluldu¤u tart›flma konusu
olabilir. Budin türküsünün de¤iflik söylenifllerinin yap›lar›n› incelecek
olursak afla¤›daki sonuçlarla karfl›lafl›r›z. Cahit Öztelli’nin ele ald›¤› türküler
s›ras›yla;
1. türküde vezin: 6-5/11 uyak "aaab-cccb"
2. türküde vezin: 6-5/11 "aaab-cccb"
3. türküde vezin: 6-5/11 uyak "aaab-cccb"
Karahüseyinli köyünde derledi¤im türküdeki ayr›l›k,; k›tan›n üçlü ve
kaufltak beyinin bulunmas›d›r. Derledi¤im türküde; vezin:7-5, 8-5, 6-5
heceler 12,13,11 oluyor; uyak: aa?bbb-ccc bb- çççbb-dddbb-ee?bb dir.
Yukar›da görüldü¤ü gibi hece say›s›nda ve esas uyumunda bozulma
olmufl veya o flekilde düzenlenmifltir.
Y›lmaz Elmas
YIL: bilmiyoruz...
YER: alaçam’da bir cami...
K‹M: bir cuma namaz›...
kasketlerinin tereklerini ters çevirip ayaklar›n›
alt›na al›p safa duranlar çift katl› soban›n
s›cakl›¤›yla gelece¤e dair iyi dualar ederken namaz
k›ld›klar› bu mekan›n›n mütavazili¤ini yaflarlar...
‘Samsun Folkloru’ kitab›ndan al›nm›flt›r.
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
27
PARÇACIK
manya¤›
Adam›n "seni mermi manya¤› yapaca¤›m" laf› geldi akl›ma. Trafik iyice
s›k›flm›fl, yol alam›yoruz. "E5’ten gidersen akflam böyle olur" diyorum
kendime. Off befl! Kafam› çeviriyorum s›k›fl›kl›kta bekleyen otolara
bak›yorum. Hayret edilecek kadar çok kad›n sürücü var. Ço¤u yaln›z bafl›na
bir araban›n içinde. Özel otolar ya bir ya iki kifliler. Otobüsler ve minübüsler
t›kl›m t›kl›m. " Ya radyolar› açm›fllard›r ya da bir kaset koymufllard›r
teyblerine. fiimdilerde cd’lileri var ya neyse!" diye ters ters bak›yorum özel
otolara.
Biz yan›bafl›m›z, yan›k›ç›m›z ardarda ve s›rts›ral›¤›m›z içinde metre
hesab›, sinir hesab› yol al›yoruz. Tek tesellim, herkesin s›k›fl›kl›kta bekliyor
olmas›; ister özel otosu ister kamu kabusu içinde olsun herkes ayn› kaderi
paylafl›yor. Eflitsiz olan durum baflka! Baflka bir fley ama ne? Sonra
görüntü de¤ifliyor, sesler siliniyor, egsoz gazlar› baflka bir co¤rafyan›n
fonunu oluflturmak için yo¤unlafl›yor Yandaki araban›n içindeki küçük çocuk
d›flar› ç›k›yor sanki ve "bu ne bu ne?" diye soruyor bana. Yan›t
bulam›yorum. Bu ne peki, baflka olan ne, bu nas›l bir eflitsizlik.
Samsun sanayideki ifline yapt›¤› p›r p›r uça¤› ile gidip gelen makine
mühendisi geliyor akl›ma. Rüzgar ç›k›yor bir gün ve da¤›n tepesinde yüksek
gerilim hatt›na tak›l›p kal›yor öylece. Kabus görür gibi bir fley. Cep
telefonundan itfaiye ve polisi kendi harekete geçiriyor ve kurtarma
operasyonunu "en tepeden" kendi yönetiyor. Uykudan uyanma an›! ‹flte
ben de uçmaya bafll›yorum. Allahtan sahilde buluyorum kendimi. Yoksa
kim kurtaracak beni? Sahilde ne yap›l›r ekim ay›nda? En güzel günleridir
bizim oralar›n oysa ki! Dalgalar›n h›z›n› kesip geri çekildi¤i çizgiden
ilerliyorum, sahil ve deniz bütün yaz olmad›¤› kadar ›ss›z. Düflünmek ve
kafa dinlemek için iyi bir zaman. Deniz içine ça¤›r›r gibi durgun ve geçirgen.
Düfllerim ve düflüncelerim içiçe geçiyor ve bu noktada art›k herfley
mümkün. Bir an duruyorum. Çak›l tafllar› ile oynamayal› epey olmufl.
Çocuklu¤uma ihanet çizgisine bir kaç dalga kala kurtar›yorum kendimi ve
elime en güzelinden bir çak›l tafl› al›yorum. Bütün çak›l tafllar›n›n baflrol
oyuncusu bu olmal› diyorum. Sonra bir baflkas› geçiyor elime, mutlaka
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
28
bunlar birbirlerinden habersiz iki çak›l tafl›d›r. Bu kadar de¤iflik ama bu
kadar da ayn› kulvarda olabilen iki tafl! Biraz daha efleleyince görüyorum ki
çocuklu¤umu unutmak üzereyim. Çak›l tafllar› yar›flt›r›lamaz? Her biri baflka
güzel ve herbiri yaz›lmam›fl bir oyunun baflrol oyuncusu olarak bekliyorlar
s›ralar›n›. Tafllarda renkler ve çizgiler, do¤an›n ritmini temsil ediyor olsa
gerek diyorum. Tafllardan çak›l tafllar›n›, çak›l tafllar›ndan sahili, sahilden
k›y›y›, k›y›dan deniz ve karalar›n gel-gitlerini görmek, bütünlük duygusunu
yakalamak do¤rusu, çocuklu¤umuzun ilk dersleri gibi uzan›yor önümde.
Tafllar›n renkleri ve çizgileri kesinlikle rastlant›sal de¤il ve her biri
matematik bir oran› ba¤›r›yor. Bir ad›m daha at›yorum sahilde ve neredeyse
matematikle felsefe aras›nda s›n›rs›z bir yol al›yorum. Herbir tafl›n ayr› bir
tarihi olmal›. Yap›lar›, kimyalar› de¤iflik ve dünyan›n tarihini bugüne
tafl›rken, matematik bir kodlama tafl›yorlar. Kim u¤rafl›r bunlar›n anlamlar›
ile; tarih ile felsefe ile. Bu kesinlik ve yorumun belirsizli¤inin uyumu, ancak
sahilde bulunabilir. Sahilde duyulmas› olanaks›z ac› bir fren sesi ile
irkiliyorum. Yandaki arabaya arkadan bir baflka araba vuruyor ve içindeki
çocuk a¤lamaya bafll›yor. Bu s›k›fl›kl›kta al bafl›na bir bela daha. Sahilde
gezerken trafik kazas› geçirdim diye yola m› f›rlasam acaba? Aln›m›
minübüsün cam›na yaslad›m bekliyorum çaresiz. Elimle cam› tutuyorum.
Cam›n üstünde elim tuhaf geliyor. Hangi evrimden sonra olufltu bu
parmaklar acaba? Ve do¤adan bu kadar yal›t›lm›flsak e¤er flimdilerde
çoktan gereksiz birer uzuv olmufl olmalar› gerekir diye düflünüyorum. Ama
daktilolar, klavyeler geliyor akl›ma. Piyano ve müzik aletleri pefli s›ra, içim
rahatl›yor. Herkes daktilo ve piyano kullan›yor ya, rahatl›¤›m ondan!
Felsefe matematik derken müzik eksik kalm›flt›. Trafik a¤›r a¤›r akmaya
bafll›yor. Bir di¤erine çabuk olmas›n› söyleyen klaksonlar, seri arabalar›n
önünü t›kayan daha kalitesizlere tahammülsüzlü¤ü ve bundan kaynaklanan
sab›rs›zl›¤› anlat›yor. Sanki biraz önce ayn› ›zd›rab›n içinde
debelenmiyorlard›. Befl on saniye önce h›zlanabilme ayr›cal›¤› belirince, yine
birkaç saniye sürecek eflitsizli¤in zevki için vargüçleri ile as›l›yorlar gaz
pedal›na. Trafik h›zlan›yor arabalar birbiri s›ra h›zlan›yor ve bendeki bütünlük
hissi da¤›l›p yokolmaya, düflüncelerimin yo¤unlu¤u seyrelmeye bafll›yor.
Farlar›n ›fl›klar› birbirini kovalay›p yakalayamayan atefl böceklerine benziyor.
Hayatlar birbirlerinden kaçmak için gaza bas›yor. Tek tek kad›n
sürücüler, mutlu aile kutucuklar› opeller, toyotalar, mercedesler,
volksvagenler, sar› bandl› taksiler ayn› ›fl›k selinin içinde birbirini yutarak
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
29
30
ara sokaklara dal›yorlar.
Nihayet minübüs son dura¤a geliyor ve ben inip h›zla evin yolunu
tutuyorum. Lavabonun önünde yüzümü y›kay›p difllerimi f›rçalama karar›
al›yorum. Düflünmek istedi¤imde difllerimi f›rçalar›m. Diflmacununun tüpü
bitmifl. En alt ucundan s›karak üste do¤ru bir parça macun ço¤altmak
istiyorum ve bu hareketi yaparken babam›n bir sözü geliyor akl›ma.
"Onsekizinde s›kt›nm› çeli¤in suyunu ç›kartaca¤›n› düflünmelisin" derdi. Ben
daha küçücük bir çocuktum. Ama ne demek istedi¤ini sonra anlam›flt›m.
Neden difl macunu ile çelik aras›nda bir ba¤lant› kurdu diye soruyorum
kendime. Buluyorum. Difl macununun bitti¤i bir gün babam, "s›k mutlaka bir
fleyler kalm›flt›r" demiflti. Bile¤› kuvvetliydi babam›n. Onun s›kt›¤› her difl
macunundan mutlaka biraz daha macun ç›kard›. Çak›l tafllar›n›n herbirinin
bir di¤erinden farkl›, güzel, ve bir hikaye tafl›yor olmas› gibi babam da, her
difl macunu tüpünün sonu gelmeyece¤ine inand›rm›flt› beni. Tüple ilgili falan
de¤ildi olay. Do¤rudan bilekle ilgiliydi. Bütün bunlar› düflünürken difllerimin
f›rçalanmas› ifli anlams›z gelmeye bafllad› ve düflüncelerin daha da h›zla
toparlanamaz oldu.
Bir araya gelmeye çal›flan parçalar›, kuyruklar› birbirine de¤en tilkileri
çözemez oldu¤umda sinek kovalar gibi elimle silktim düflüncelerimi ve bir
daha hiç bir araya gelmemecesine bütünlük duygusundan yoksun kald›m.
Hangi parçan›n kim taraf›ndan ve niçin yaflant›lar›m›za sokuldu¤unu anlama
yetisinden yoksun kald›¤›m›zda, olaylar› al›p tüketen ve farkettirilmeden
tüketilen parçac›klar olup ç›kt›k. Befliktafl yokuflundan minibüsle inerken
bunlar› düflünmeme neden olan reklam panosu flöyleydi; "seat, burada
bütün koflullar sizin istedi¤iniz gibi" Eser’in kaza sonras›, celevit
köprüsünde içinde yand›¤› küçük seat marka araba, herfleyin istedi¤imiz
gibi oldu¤u bir dünya vaad ediyordu flimdi. Ne gibi ve nas›l bir dünya
istedi¤imizi bilemedikten sonra bu sözleflmenin ne anlam› vard› ki?
Mermi manya¤› de¤il ama sonunda parçac›k manya¤› olup ç›k›yorduk
iflte. Aksini iddia eden varsa flu soru onlar için. Hayat›n, hayatlar›n›z›n bir
anlam› var m›? Varsa ne? Sizin bir anlam›n›z var m›? Ve siz bütün dünya
size karfl›yken bu anlam› tafl›yabilir misiniz,? Hayat›n›zda bir bütünlük ve bir
hedef var m›? ‹fl bulmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, onlar› büyütmek
ve s›ray› savmak d›fl›nda, istedi¤iniz bir ifli yapmak, sevdi¤iniz biriyle
beraber olmak, bunun ürünlerini almak, tamamen farkl› bir fley de¤il midir?
Evet aç›l›yor...
kaç›m›z hat›rl›yorsa
gözlerinden öpüyorum...
Hava so¤uk ve bozukdu.
Herfleye ra¤men bi
fleyler iyiydi. Topland›k,
konufltuk, bekledik,
kap›dan girdik. Misafir
çoktu... Çay›m›z demli
keyfimiz yerindeydi.
Evimizdeydik...
Nice y›llara Yakakent
Kadir Ali/2001-10-22
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
Halkevi...
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
31
32
ekmek paras› u¤runa bizimle diyar diyar dolaflt›¤›n› görüyorum....
‹nsan›n evine gelince han›meli kokusuyla karfl›lanmas›n›n... Yaflad›¤›
mahallenin dostluk kokmas›n›n... Yard›mlaflman›n, dayan›flman›n bir adresi
oldu¤unu bilmenin... karfl›l›ks›z, pazarl›ks›z sevmelerin delikanl›
naralar›ndan ayr›flt›rd›¤› tedirginli¤i hissetmenin... aflkla örülmüfl bir
...‘Eskiden mahalle aralar›nda dalg›n ve hülyal› arsalar olurdu.
çemberin içinde soluman›n ne çok fley oldu¤unu ... daha iyi anl›yorum.
Akflamlar› karanl›k ve serin gölgeler örtünce ; suskun adamlar atefller
Emin Amca denilen o adam›n yaln›zca bir ‘kitapç›’ olmad›¤›n›, paras›z kitap
yakard› üzerinde ... Bu ateflin kokusu kimi çocuklara çok uzaklardaki
defter satman›n ak›l d›fl› yollar›n›n Emin Amca’n›n insan yüre¤inden
bir hayat› hat›rlat›rd›....’ (Cezmi Ersöz. Yok karfl›l¤› yüzünün.s 52)
bafllad›¤›n› , ters yüz edilmifl ceketleriyle okul bitirmifl köy çocuklar›n›n
O’nun s›n›rs›z sevecenli¤inden ve babacanl›¤›ndan da gelece¤e bir fleyler
Uzak yollardan geliyorum, avutulmufl düfllerin k›r›k dökük
tafl›d›klar›n›...
balkonlar›ndan... camlar›n›n önünde fesle¤enler yetifltirilen
‘paras›z ticaret olur mu’ diye sormay›n... ben gördüm... ben yaflad›m...
evlerin tahta saçaklar›ndan... saks› altlar›nda kalplerinin
belki de o yüzden unutamad›m... ‘tamam, hadi tamam...’ diye ö¤rencilere
anahtar› sakl› insanlar›n umutlar›ndan... Pazar
okul malzemelerinin bedelsiz verildi¤ini, çocuklar›n harçl›klar›na göz dikmifl
kahvalt›lar›ndan... Cuma selalar›n›n iç g›c›klayan
renkli caf cafl› k›rtasiye malzemelerinin onun dükkan›nda
yank›lar›ndan... karfl›l›ks›z aflklar›n yoksul duvarlar›ndan–
bulundurulmad›¤›n›, çocuklar istedi¤i halde sat›lmad›¤›n› biliyorum...
ki k›rm›z› bir a¤›td›r flimdi o duvarlarda zaman siyah beyaz gazetesini yak›n gözlükleriyle yoruluncaya dek okuyan o
....yafll›lar›n nafile dualar›ndan... it ulumalar›n›n
‘kitapç›’...emin amca... beyaz yakal› siyah önlü¤üyle yolu Alaçam’a
kötülüklere yoruldu¤u kasaba akflamlar›n›n tenhal›¤›ndan
düflmüfl bütün çocukluk an›lar›m›z›n da bir parça
... ötelerden geliyorum... uzaklardan ...
amcas›....
Uzaklardan geliyorum ...
Uzak yerlerden geliyorum, bir yar›m›n üstüne elli
sana yak›n olan uzaklardan... hayat› hayal bilen,
gram
rak›ya, y›llarca hiç flaflmadan arkadafll›k
aflklar› eksiksiz, rak›s› kurflun, delik deflik sabahlar›n
eden biraz papaz eri¤i ve bir dilim kavunun hep
alaz›na pusmufl tütün ellerinden... kambur ömürlerin,
haz›r bulundu¤u Mehmet amcan›n köfle
feraceli –flall› gelinlerin soluklanarak ç›kt›¤›, ekmek
masas›ndan... babalar› kulüpte içti¤i için Uzun
almaya; fleker paras›yla kand›r›lan çocuklar›n yolland›¤›,
Memed’in orada bira içen gençlerin kavgaya meyilli
kader yokufllar›ndan... çocuklu¤umuzun her fleyi unutup,
sarhoflluklar›ndan... köprü bafl› flarapç›lar›n›n,
gece yar›lar›na kadar mahalle maç› yapt›¤› bofl
kad›nlar geçerken sakland›klar› sidik kokulu izbe
tarlalardan... de¤il mi ,an›lara giden bir yol geçer elbet
köfle bafllar›ndan... babaannemin biz bulal›m diye
düfllerimizin hala top oynad›¤› o f›nd›kl›ktan... uzaklardan
oraya buraya saklad›¤› k›rm›z› yirmi liralar›n art›k
geldi¤imi söylüyorum, duymuyor musun... sana yak›n olan
sat›n alamayaca¤› leblebi tozlar›ndan... okunup
uzaklardan...
üflenen hastal›klardan ...
Topal Orhan’›n onca
mal› nas›l s›¤d›rd›¤›na çocuk akl›m›z›n yetmedi¤i,
Ekmek paras› denilen fleyin ne çok fley oldu¤unu flimdi
Kaç kez bu oldu?
küçük bakkal›na yap›lan; çivit mavisi, bisküvi-lokum
daha iyi anl›yorum... nelerden vazgeçmek zorunda
Belli ki Alaçam’da birilerinin evinde öyle ya da
tatl›s› okul firarlar›ndan... bilyeli arabalar›m›z›n,
böyle bilmedi¤imiz kaç foto¤raf› var!
kald›¤›m›z›... hangi boflluklar›n, hangi özlemlerin ac›s›n›n o
MESAFELER
afl›lmak için...
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
Foto¤raf: Özcan Baripo¤lu
33
34
Belki o
duvarlar
üzerindekileri
hala ba¤r›nda
saklar,
B‹R DÜfi/
belki de
konuflur
önünden
geçerken,
Y›l atm›fll› y›llar, Türkiye nüfusu 27 775 000, nüfus art›fl hz› %2.9 ve
nüfusun %80’› k›rsal alanda yerleflmifl durumda. Tar›mda makineleflme
boyut kazanm›fl ve sonuç olarak bir milyona yak›n iflsiz, yan› s›ra dört
milyona yak›n insanda hasat zamanlar› haricinde iflsiz kalm›flt›r. Sanayi
geliflmemifl ve gayri safi milli has›la içindeki yeri hiç te olmas› gerekti¤i gibi
de¤il. E¤itim seviyesi düflük. Hizmetler sektörü hizmet üretemez durumda.
Bu durumda olan neydi? Olan John Berger’in sözcüklerle ifadelefltirdi¤i
Jean Mohr’un foto¤raflarla bezedi¤i ‘YED‹NC‹ ADAM’ adl› yap›t ve bu yap›tta
ifadesini bulan bir düfl bir karabasand›. : ‘Göçmen ‹flçiler’
Avrupa’da iflgücü Türkiye’deki
iflsizlik sorunu örtüflünce
1962’de babam düflmüfl yollara.
Yedinci Adam’da anlat›lanlar ve
sayfa bulan foto¤raflar ne kadar
benzerlik gösterir yaflam›m›zla
bilseniz anlatamam.
Çocuk haf›zamda kalan
birkaç an› bu düflün, bu
karabasan›n bendeki kal›nt›lar›,
okuyanlarla da paylaflay›m.
Babam›n düflü iki oda bir ev.
Gidifli ve benim Samsun
otogar›ndan otobüs giderken
belki de
her ya¤mur
ya¤d›¤›nda
gizliden gizliye
hayk›r›r
silik te olsa...
yollar› evvelden betonlanm›fl goymat yokuflunda ç›kard›¤› süratli
g›c›rt›lardan... okul bahçesinde maç yaparken, ille de o üzerinde
boyumuzdan büyük ‘kahrolsun faflizm’ yazan sar› duvardan düflüp kafam›z›
gözümüzü yarmalardan... Elde ispirtolu mendillerle dolafl›lan, çam
polenlerinin vücudumuzu kafl›nt›l› k›rm›z›lara boyad›¤› allerjik teneffüs
saatlerinden... okul hizmetlisi olan Hasan amca ile Ezine Teyze’nin
çocuklar›na ‘Okur’ ad›n› verdikleri kiliseden bozma, sar› duvarl›, susaml›
umut yuvas›ndan... Atatürk ‹lkokulundan... uzaklardan geliyorum, sana
yak›n olan uzaklardan...
Uzaklardan geliyorum... sünnet dü¤ünlerinin ‘etli’ pilavlar›ndan...
S›hh›yeci Mehmet Amca’n›n çocuklara k›yamad›¤› için titreyen ellerinden...
etli pilava hep kuflkuyla bakan çocuk gözlerinden...
Bir hasret duygusu sarar bazen insan›... zamans›z, nedensiz bir özlem
dolar içinize... sizinle bir yer aras›ndaki ba¤... baflkalar›na tuhaf bile
gelebilir... birileri sizi duymayabilir... ama ‘bir flehir içinde sevdi¤iniz biri
varsa yaflar’ diyen yazar sizi mutlaka anlayacakt›r... evet ‘o yer’ içinde,
sevdi¤iniz onca fley olan...
O yer, dalg›n ve hülyal› arsalar›nda yanan ateflleri uzak hayatlar›
hat›rlatan...
Özgür B. Varo¤lu 1/11/2001
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
karabasan
Baba ve o¤ul...
Nas›l bir özlemdir baban›n
s›cakl›¤›? Belli ki o¤ula duyulan
özlemde dayan›lmaz bir duygu...
‹ki taraf›nda da sevginin
süreklili¤i..
‘2-5-962’
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
35
36
Almanya, Türkiye’den iflçi almaya bafllad›. ‹lk kafile 24 Haziran 1961’de yola ç›kt›.
sanki bir kamera ile an› ölümsüzleflterir gibi simitin aras›ndan bak›fl›m.
Babam›n ayr›l›k tesellileri; bu sefer izne gelirken bisikletin geliyor, gene
giderken bisikletine zil getirece¤im gene giderken bilmem ne…
Oysaki bir erkek çocu¤un 2-5 yafllar› aras›nda en önemli ihtiyac› özdeflim
kuraca¤› bir babas›d›r. Benim babam en güçlü diye gururlanaca¤› bir babas›
ile akflam yapaca¤› gürefltir en büyük zevki. Ama düfl bafllam›flt›r bir kere
bir yan›yla da bir karabasan olarak. Umutlar›n› gerçeklefltirmek u¤runa en
bunalt›c› karabasan anlar›nda bile uyumak zorundad›r, göçmen iflçi.
Benim babam özdeflim anlar›mda yoktu ancak bugün o anlar›n safl›¤›yla
babamla gurur duyuyorum. Babam gerçekten en büyük, en güçlü. Çünkü hiç
h›rsa kap›lmam›fl, para onun gözünde her zaman bize duydu¤u özlemin çok
gerisinde kalm›fl. Kendi ifadesine göre ifl vereninin en sevdi¤i iflçilerden
olmas›na ra¤men, "Kal burada, han›m›n› ve çocu¤unu da getirelim…"
demelerine ra¤men üç buçuk sene sonra iki oda yerine iki kat ev yapan ve
bir ifl yerine sahip olacak kadar kazand›ktan sonra hemen geri dönmüfl.
Dönüflü ilkokula kay›t y›llar›ma rastlayan babam okul hayat›m›n ilk y›llar›nda
ödevlerime yard›m özenini göstermifl ve gerçekten o üçbuçuk y›ll›k bofllu¤un
dolmas› için çaba sarfetmifl bir yedinci adamd›r…
O benim hep birinci adam›md›r…
Ali Günan 1/10/2001
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
YIL: bilmiyoruz...
YER: alaçam...
K‹M: evler ve bilinen sokaklar...
not: aman hemen “buray› ben biliyorum” demeyim. evet
hepimiz biliyoruz. çok de¤iflmeyen görüntülerden
biridir, bu görüntü. goymat yokuflu yaklaflt›kça
nefesler s›klafl›r, yüzümüzde bi serinlik bafllar...
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
37
38
Ö⁄RETMENL‹⁄E
bafllama
Temmuz 1939’da okulla ilifli¤imiz kesildi. Yani resmen ö¤retmen olmufltuk.
Memleketimizde tayin emirlerimizi beklemek üzere, üç y›l yiyip içti¤imiz, feyz ald›¤›m›z okuldan ayr›ld›k.
Memlekette tayin emrimizi beklerken
s›k›nt›ya düfltük. Bir türlü tayin emrimiz
gelmedi. Eylül geldi. Okullar aç›ld›. Ekim
geldi. Tayinden gene haber yok. Eylül maafl›m›z, ekim maafl›m›z yand›. Kas›m da tehlikeye girmek üzereydi. Okulumuzundan
Samsun’a tayin edildi¤im bildirildi. 25
Ekim 1939 günü evden Samsun’a gitmek
üzere ayr›ld›m. Gene s›k›nt›, gene paras›zl›k, yola gidecek param yok. Götürecek vas›ta yok.
Yakup day›m han›m›n›n gö¤sünden alt›n›n› ald›, bozdurdu. Yol harçl›¤›m› yengemin alt›n›yla karfl›lad›m.
Naldöken köyünde yola bekçi koyduk.
Kars’tan Hopa’ya dönen bir kamyonun arka
taraf›nda Hopa’ya gittik. Hopa’ya indi¤imizde tozdan bir adam gibiydik.
Hatay’a tayin edilen Emin Aksoy’la, Avni Özel de yol arkadafl›md›.
Vapur gürültüsünde yapt›¤›m›z yolculukla 28 Ekim 1939 günü Samsun’a ç›kt›k.
Üstümüzün tozunu topra¤›n› silktik. Vakit
geçmiflti. Daireler kapanm›flt›. Ertesi gün de
tatildi.
29 Ekim günü Milli E¤itim Müdürlü¤üne u¤rad›m. Bir flans eseri olrak Müdür’le
baflkatip dairedeydi. Kendimi tan›tt›m.
Müdür Do¤anay Bey Baflkatibe’yi ça¤›rd›:
- K›z›m bu delikanl›y› galiba Gümenüs
köyüne verdik.
- Evet, Gümenüs köyüne verdik. Okulun tecrübeli bir müdürü var. Plaj›n›z da
çok güzeldir.
Müdür "Bugün Gümenüs’e yetiflmen ve
göreve bafllaman gerekir. Aksi halde kas›m
ay› maafl›n› alamazs›n. Baflar›lar dilerim.
Haydi hemen yola ç›k" dedi.
Haber içaç›c› de¤ildi.
Ben Ö¤retmen Okulu’nu pekiyi ile bitirmifltim. Modern e¤itim ve ö¤retim teknikleriyle yetifltirilmiflim. Beni köy okuluna
vermek olur muydu?
Kendimi kaza ilkö¤retim müdürü veya
flehirlerden gözde bir okulun müdürü zannediyordum. Hiçbirisi olmam›fl. Köy okulunda da iyi bir müdürüm varm›fl. Eski bir
ö¤retmen bana nas›l müdür olabilirdi. Bunlar olacak ifl miydi? Bu düflüncelerle, bu sorularla müdüriyetten k›rg›n olarak ç›kt›m.
Takdir edilmemifltim. K›ymetim bilinmemiflti.
Bir tatil günü yerime gitmem ve bugün
göreve bafllamam nas›l olacakt›, geç kal›rsam maaflta alamayacakm›fl›m. ‹ki ay›n maafl› gitti. Üçüncü ay›n maafl› da tehlikede.
Fazla düflünmenin para etmeyece¤ini,
behemehal bugün Gümenüs’e yetiflme yollar›n› aramam gerekti¤ini anlad›m. Bu bir
ayl›k maafl demekti.
Sora sora Bafra’ya giden dolmufl dura¤›n› buldum. ‹lk araçla Bafra’ya hareket ettim. Bafra’da Maarif Müdürü Bedri Edifl ve
Müfettifl Süreyya Bey’le görüfltüm. Onlar da
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
hemen Alaçam’a hareketimi temin ettiler.
Akflam ezan› okunurken Alaçam’a vard›m.
Ö¤retmenleri sordum. Lokantada yemekteymifller. Arad›m. Ö¤retmenleri masa bafl›nda buldum. Beni de aralar›na ald›lar. Yeme¤imizi yedikten sonra tüm ö¤retmenler
benim kiralad›¤›m bir taksi ile Gümenüs’e
hareket ettik.
Gümenüs Okul Müdürü Kemal Aytan’la yeni tayin edilmifl olan Bekir Tekanar’› köy kahvesinde bulduk. Tan›flma konuflma fasl›ndan sonra Alaçaml› ö¤retmenler göreve bafllama yaz›m› alarak döndüler.
Ben de 29 Ekim 1939 günü saat 20’de göreve bafllam›fl oldum.
Okul Müdürü on alt› y›ll›k ö¤retmen.Bana göre çok yafll› ve eski. E¤itim ve
ö¤retimden bihaber bir adama benziyor. Bana öyle geliyor ki benim olmam gereken
makama haks›z yere bu adam› oturtmufllar.
Bununla çal›fl›lmaz. Bunu kaç›rman›n yollar›n› aramak gerekir. Bu da benim bilgi ve
becerim sayesinde olacakt›r. Adama mesle¤inde yetersiz oldu¤u hissini verebilirsem
okulu b›rak›r baflka bir yere gider. Ben de
bu eskimifl adamdan kurtulurum diye düflünmeye bafllad›m.
Gümenüs Köyü
Samsun’un deniz k›y›s›nda Sinop’la s›n›r
teflkil eden en son köy, Gerze’nin Güllea¤z›
köyü [yazar san›r›m Güplüa¤z› demek istiyor] ile Gümenüs köyünü ince bir dere ay›r›yor. Çamlarla kapl› yüksek tepelerin ete¤inde, 300-400m geniflli¤inde bir k›y› ovas› üzerine kurulmufl, kalabal›k nüfuslu bir
köy.
Ortas›ndan geçen yolun iki taraf›na s›ralanm›fl evlerden meydana gelmifl. Kuzey taraf› deniz kenar›, güneyi çaml› tepelerle
kapl›.
Köyde manifatura dükkan›, terzi, kasap,
kahve, f›r›n var. Cuma günleri pazar kurulur. Halk bal›kç›l›kla, tütün ekimiyle ve ticaretle meflgul. Cami ve eski binalardan ibaret iki katl› (evden çevirme) bir okulu var.
Ö¤retmen kadrosu ise üç.
Halk›n misafire karfl› afl›r› bir ilgisini sezemedim. Pazar kurulunca baz› ihtiyaçlar›m›z› temin edebilirdim.
Derse Bafll›yorum
1 Kas›m günü derslere bafllamam›z gerekiyordu. Müdür Kemal Bey s›n›flar› gruplaflt›rd›. 1. s›n›f› kendisi ald›. 2-3. ve 4-5.
s›n›flarda birer grup teflkil etti. Ben 4- 5. s›n›f grubunu ald›m. Derslere bafllama gün ve
saati geldi. Ö¤rencilerle tan›flt›m. Onlar›n
seviyelerini tesbite çal›flt›m.
2 Kas›m günü okul müdürü befl alt› tane altlar› çizilmifl ka¤›t verdi. Ald›m. ‹nceledim. Ne oldu¤unu, ne yapaca¤›m› anlayamad›m. Ertesi gün s›k›la s›k›la, bu ka¤›tlar›n ne ifle yarad›¤›n›, bana niçin verildi¤ini
Baflmuallim Kemal Bey’den sordum.
Kemal Bey "Muallim Bey bunlar y›ll›k
ders da¤›tma s›ras›d›r. Bu y›lda okutaca¤›n
derslerin konular›n› aylara böleceksin, her
aya isabet eden konular› ka¤›d›n birine, di¤er aylar›n konular›n› da di¤er ka¤›tlara yaz›lacakt›r" dedi.
Tekrar s›k›larak ve k›zarak, "Hocam bir
ayl›¤›n› beraber yapsak olmaz m›?" dedim.
Müdür, olur dedi ve y›ll›k plan›n bir ayl›¤›n› yapmama yard›m etti. Di¤er aylar› ben
haz›rlad›m. Bu bilgiler Ö¤retmen Okulu’nun 5. s›n›f›nda verilmiflti. Fakat uygulamas› görülmemifl, konu unutulmufltu. Benim bir fley bilmedi¤imi, müdürün benden
çok tecrübeli oldu¤unu anlamaya bafllad›m.
Müdür gözümde büyümeye bafllad›. Y›l
içinde müdürden çok fley ö¤rendim. Hayat-
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
39
taki baflar›ma müdürün verdi¤i bilgiler çok
etkili olmufltur. Müdür y›l içinde bizi yetifltirdi. Tecrübelerinden çok faydaland›m.
Kendisine minnettar›m. Bir y›l bana ve arkadafl›ma baba gibi davrand›. ‹yi örnekler
gösterdi. Kendisinden ikimiz de çok faydaland›k. Allah o adamdan raz› olsun.
Ö¤renciler çal›flmalar›ndan faydalanm›fllard›. Müfettifl gördü¤ü dersler için "Ö¤renciler ifllenen derslerden bihakk›n faydaland›lar" fleklinde rapor verdi.
Ö¤retim y›l› sonuna gönül hofllu¤u ile
vard›m. Ö¤renciler benden, ben ö¤rencilerden memnundum. 4. s›n›flar›n tamam› s›n›flar›n› geçti. 17 kiflilik 5. s›n›flar da, mezuniyet imtihan›na tabi olduklar› için, üç
kiflilik mümeyyiz heyeti önünde hesap vermeye bafllad›lar.
Sosyal bilgiler s›nav›n›n yap›ld›¤› gün
Maarif Müdürü Do¤anay, Müfettifl Süreyya
ve Maarif Memuru Bedri Edifl beyler misafirimiz oldular. Misafirlerle tan›flma ve sohbet
fasl› tamamlan›nca Maarif Müdürü imtihan
devam etsin emrini verdi. Ö¤renciler not
pusulas›ndaki s›raya göre imtihana al›n›yorlard›.
Not pusulas›na bakt›m. S›ra s›n›f›n en
tembel, çal›flmaz, kitap açmaz ö¤rencisine
gelmiflti. Ben bunu s›n›fta b›rakma karar›ndayd›m. Bu ö¤renci ile misafirlerin karfl›s›na
ç›kmak istemezdim. Fakat mecburiyet has›l
oldu. Ö¤renciyi ça¤›rd›m.
Müdür "S›n›f ö¤retmeni, sorunu sen sor"
dedi. Ben özür diledim. Soru hakk›n› müdüre verdim.
Müdür sosyal bilgiler kitab›n› ald›. Ö¤renciye 8-10 soru sordu. Ö¤renci sorulara
yüzde 85 cevap verdi. Hayret ettim.
Büdür "S›n›f ö¤retmeni notunu ver" dedi. Ben çocu¤un y›l içi durumunu anlatt›m.
Kanaatimi söyledim. S›n›fta b›rakaca¤›m›
40
gerekçeli flekilde aç›klad›m. Ancak verdi¤i
cevaplara göre istemeyerek geçer not verilmesi icap etti¤ini belirttim.
Misafirler, "Bu ö¤renciye en az iyi vermek gerekir" dediler. ‹yi not verdiler. Birkaç
ö¤renci daha dinlediler, hepsine pekiyi not
takdir edildi. Misafirler okuldan çok memnun ayr›ld›lar.
Müdür okuldan ayr›l›rken Baflmuallim’e, "Sak›n bu delikanl›lar› bir yere b›rakmayas›n, çok güzel bir kadron var" dedi.
Gümenüs’de Bekir’le birlikte okulun
küçük bir odas›nda yedi ay bafl bafla yatt›k.
Kendimiz piflirdik, yedik, her iflimizi s›ra ile
yapt›k. G›dam›z›n esas›n›, çay, peynir, yumurta ve bal›k teflkil etti. Ayda bir Bafra’ya
giderdik. Ekme¤imiz Alaçam’dan gelirdi...
YIL:
bilmiyoruz...
YER:
bilmiyoruz...
K‹M:
1) fiahin Alinin
Kadirin o¤lu
Nasip
2) Gürcü
Hesapali Turan
Muharremin o¤lu
"Bir E¤itimcinin Öyküsü"
adl› kitab›ndan YKY 2001
Ali
3) Haf›z Alinin
Hesapali Turan'›n an›lar›n› okuyan,
Gümenez halk›n›n pek de misafirperver
olmad›¤› yak›nmas›n› biraz tuhaf
karfl›layacakt›r. Üstelik 1938 y›l›n›n
Gümenezi için bu tuhafl›k artar.
Tabi biz de araflt›rd›k ve
ö¤rencilerinden Yaflar Arpa'ya sorduk.
Nedir bu durum Yaflar Amca? Belli belirsiz
bir gülümsemeyle karfl›lad› soruyu: “‹flin
asl› flu; Burada bir k›za afl›k oldu da
ondan.” K›z›n ad› Rüveyde. Yani Hamdi
Kara'n›n k›zkardefli. O dönemde gerçekten
çok güzel bir genç k›zd›r Rüveyde. Hesapali
Turan ister Rüveyde'yi. Ama vermezler.
Eee misafirperverli¤e de s›¤maz tabi
bu durum. Ama biz bu durumu
araflt›rmasak, nedenini söylemeden
Yakakent’i pek de misafirperver olmayan
bir kasaba olarak söyleyip geçecek ve bu
da pek hesapl› bir durum olmayacak.
Bunun d›fl›nda Yaflar Amca, Hesapali
Turan’›n ö¤retmenli¤i için hep iyi fleyler
söyledi, allah için...
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
o¤lu Recep
4) Özcan Tolun
...
not: okul
hat›ralar›n›n
belki de en
güzeli
foto¤rafa
durmak...
çocukluk
resimlerinin
an›lar›n›n
unutulmaz
taraf›nday›z.
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
41
42
ARAPgiller
"Arap ufla¤›n›n at›n›n kiflnedi¤i, itinin
havlad›¤›, b›ça¤›n›n ard›n›n da, önünün de
kesti¤i y›llar, o y›llar hey o¤ul. Molla Hüseyin köyün bir bafl›ndan girdi mi, taa afla¤›
mahalleden dinle k›rbaç flak›rt›s›n›, nal seslerini. "Komflunun tavu¤u, komfluya kaz görünürmüfl" derler ya, herkesler bilirdi de, yedi
yetimle iki kocadan geriye kald›¤›m› ah yavrum, ille de selvi boyumuz, sar› perçemimiz,
mavifl boncuk gözlerimiz unlendirilirdi kem
dillerde.
‹lkinden dört k›z çocu¤u ile kalakal›verdik. Yanl›fl hap içmifl dedilerdi, zehirlendi
gitti. Rabbim taksirat›n› ba¤›fllas›n. Onbeflimde var ya da yoktum, zorla verdilerdi de
güzel o¤lum, dört çocuk anas› oldumdu da
içim ›s›nmad›yd› rahmetliye. Zorla de¤ildi
ya bir dirhem yafl ak›tamad›md› gözlerimden
öldü¤ünde. "Ele güne ay›p oluyor, kar›s› a¤lamayacak da kim a¤layacak" diye çimdikleyip durmufltu, cenaze süresince eltim kar›.
Bofl gözlerle, tahta evimizin kara duvarlar›na
dal›p dal›p, "Allah›m ne büyüksün, Allah›m
ne büyüksün" diye iç geçiriyordum. Sa¤dan
soldan:
-Tutuldu kar› ayol, a¤lamay›fl› ondan.
Keflke a¤layabilse de rahatlasa.
-Bizim bir akraban›n komflusu da böyle
olduydu. Kad›n›, hoca hoca dolaflt›r›p, zor
deva buldular.
-Ya komflum ya. Allah kolayl›k versin.
fieklinde konuflmalar duyuyor, gülmemek için s›k›m s›k›m s›k›yordum kendimi.
Allah günah yazmas›n, oldum olas› cenazeye
gitmekten hiç hazzetmemiflimdir. Emminle
baban› everdikten sonra, ne zaman bir ölüm
olsa, olmad›k yerden hastal›k uydurur, ananla yengeni yollard›m cenazeye. Ben panay›rlar› severim, gürefl flenliklerini severim, hele
Cumhuriyet bayramlar›n›, o ›fl›l ›fl›l, p›r›l p›r›l, davullu zurnal›, halayl› Bafra gecelerini
bir baflka severim ah güzel çocu¤um.
Ölüm kaç›n›lmaz. Do¤du¤umuzu nas›l
biliyorsak, elbet ölece¤imizi de böylece biliyoruz. Adam sen de benim cenazeme de az
cemaat geliversin, k›yamet kopmaz ya.
Tarlas›, taban›, çifti, çubu¤u, saban›,
köylülük dul bir kad›n için rezillik. Gönüllü, gönülsüz ikinci kocaya vard›k gitti. Vay
anam vay.
-"Ölenden fleytan bile çekmifl dilini" derler ya, rahmetli Gülistan kar› kaynanam de¤ildi de kumamd› sanki. Topra¤› bol olsun,
uyumlu adamd› kocam. K›sa bir süre sonra,
ilk kocamdan kalan bu eski eve tafl›nmaya raz› oldu.
Geldi¤imizin ilk y›l› Akk›z halan, ikinci
y›l›nda Çak›r halan do¤du. ‹lk kocamdan
olan Ayfle, Emine, fiadiye ve Fadik halalar›n,
sanki ayn› y›lda ekilmifl kavak fidanlar› gibi,
incecik bir boyda tutmufllard›, genç k›zl›¤›n
yolunu.
Demflek’e ‘sand›k’ geldi dediklerinde,
emmin kundaktayd›. Haziran sonlar›yd› zahir, tarlada tütün kazd›¤›m›za göre. Cihan
Harbi patlam›fl, padiflah efendimiz ‘Seferberlik’ ilan etmiflti. Elinden kazmay› f›rlat›p,
öylece kalakald› adam. Yaln›z ev kad›n›, hele
de köylü olmak zor. Bakacak kimse olmad›¤›
için bebe¤in befli¤ini de tarlaya getirmitik.
O s›ra bebek a¤lamaya bafllamaz m›!
-A¤latma o¤lumuzu kar›, dedi.
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
-Ben giderim, ya dönerim ya dönemem
sana o bakacak.
Gidifl o gidifl, kim dönmüflki ‘Cihan Harbi’nden o dönsün!
Bilen bilir, bilmeyen söyler deli deli
"‹kinci kocay› da kuyulad› Gökçea¤açl› gelin"
diye. Oysa ah o¤ul, gönlünce koca m› görmüfl
bu kocan ninen. Üç yetim de kald› m› ikinci
kocadan, ettik yetimlerimiz yedi. Köprü bafl›ndan s›rt›m›zda bu¤day getiriyoruz. Onu da
her zaman bulup getirebilsen, can›na minnet.
Gavur herbir yan› ele geçirmifl derler, Mustafa Kemal Pafla ad›nda bir büyük asker Samsun’a geliyormufl, gemisi yoldaym›fl, haberi
geldi¤inde at› olan at›n›, olmayan ald› da bir
tek can›n› yan›na, düfltü yal›n yap›ldak Samsun yollar›na. Bizim köyden de epiyice giden
oldu. Bakal›m ne diyecek hallerimize Kemal
Pafla diye. Çok güzel sözler söylemifl kurban
oldu¤um.
-Ya vatan topraklar› üstünde son Türk
kalmay›ncaya dek savaflarak ölürüz ya da düflmanlar› yurdumuzudan at›p, hür yaflar›z. Varm›s›n›z? Demifl
Ah keflke erkek olayd›m yavrum. Bir dakika aya¤›n›n dibinden ayr›lmaz, u¤runa bir
de¤il, bin kez ölürdüm.
Daha o s›ra asker toplam›yorlar ya bu deden olacak Molla Hüseyin doru at›n s›rt›ndan
befl dakika inmez. Çat kap› H›d›rköyünde,
çat bizim köyde ya da Bafra’da. H›d›r köyünde iki kar›s› var. Büyük kar›s› nüzül indirince, Teskürüklü kar›y› alm›fl. Teskürüklü genç,
dipdiri, deli, dolu difli bir ay›r gibi. Saçlar› topuklar›nda, her bir örgüsü sanki urgan.
Molla Hüseyin dedin mi, Bafra’dan tut da
Kozulcaya dek O’dan sorulur da¤ köyleri.
Arap Ali(Molla Hüseyin)in kerestesi olmayan
tek bir ev, tek bir köy yok. Herkesin say ki
minnet borcu, say ki zoraki de olsa sayg›s›,
var O’na. Hangi köye inse, misafir etmek için
yar›fl›rd› köylüler. Hac›n›n Salih, bizim köydeki birinci dostu Arapaufla¤›’n›n.
Salih’in kar›s› Hafik kar› sabah, akflam
haber getirip duruyor. Yok ‘Bafra’da oturacakm›fl›m, çocuklar›m› flehir yerde okutur,
adam edermiflim, köy yerinde dul olmak, it
a¤z›nda kemik olmakm›fl, elimi s›cak sudan
so¤uk suya sokmazm›fl›m, daha bir dolu ›v›r
z›v›r iflte. He diyece¤im yoktu vallahi ay
o¤ul, k›rk›ndan sonra koca ne gerekmifl yedi
yetimli dula. Baba dediklerimiz, emmi dediklerimiz, ete¤imize dikmiflse gözünü, koca
ninen ne etsin ah ceylan gözlüm?
En yak›n komflumuz Koca Nazifgilerdi.
Eline do¤mufluz. Çocuklu¤umuzu, genç k›zl›¤›m›z›, iki kocadan arta kalan yoksullu¤umuzu görmüfl. Babam›z, emmimiz, büyü¤ümüz, can›m›z bir yerde. S›rt›m›zda koca bu¤day çuval› ile tuz torbas›, köprü bafl›ndan köye döndü¤ümüzde, yats› okunal› bir saatten
fazla zaman olmufltu. Ortal›k zifiri karanl›k.
Hayal meyal, k›m›l k›m›l karart›lar olarak
görebiliyoruz birbirimizi. Ayaklar›m›z al›fl›k
yürüyor, köyün çamur, çukur tafll› yollar›nda.
Eve ulaflman›n gönenci ovuyor, dizlerimizdeki bafledilmez yorgunlu¤u.
- Korkars›n belki, seni eve dek götüreyim
gelin. Diyor Koca Nazif.
- Götür emmi, korkar›m ya.
- Hele eylen biraz, yükümü indirivereyim
bizim çitin önüne.
‹flini bitirip, geliyor ivecen. Birkaç dakika
sonra bizim eve ulafl›yoruz. S›rt›mdakilerin
indirilmesine yard›mc› olmas› için, sa¤ ellerimizi birbirine kenetlemek zorunday›z. Elleri
titriyor Koca Nazif’in. Ne de olsa yafll› adamca¤›z,nas›l katlans›n onca yor¤unlu¤a diye
geçiriyorum içimden. Nereden bilirim yüre¤inde zemheriler esti¤ini, koca deyyusun.
Çok k›sa bir mesafede, insan›n olanca gücünü
vererek kofltu¤u andaki, nefes nefese hali var-
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
43
d›r ya iflte öyle, gö¤sü körük gibi h›r›l h›r›l…
- Gelin! Dedi. Pek de güzelsin, ayr›lmadan önce seni bir yol öpüvereyim. Kurban›n
olurum, gelin…
- Vay koca deyyus. Emmi dedik, baba dedik, demek ›rz›m›za göz dikersin ha…
El yordam›yla, yerini ezbere kazmay›
kapt›¤›m gibi taa evinin önüne kadar kovalad›m koca köpe¤i, hey o¤ul…
Ertesi gün Molla Hüseyin’e haber sald›m
Hafik kad›nla. Koca pelitin taa doruklar›na
dek kol atm›fl olan, k›fl asmas›ndan kütür kütür üzümler topland›, incir, ayva, nar, ceviz,
f›nd›k, sofralar dolusu k›fl meyveleri kar›l›p,
kar›flt›r›ld›. Köyün imam› ça¤r›ld›, nikah k›y›ld›. K›rkbir yafl›mda üçüncü kocaya gidiyordum. Bir y›l sonra baban geldi kuca¤›ma,
flafla kald› tüm köyün kar›lar›.
- Maflallah k›z, sen halen kalmad›nm›yd›? diye parmak ›s›rd›, suyu çekilmifl tazeler.
Niye kalay›m a dostlar, naml› flanl› koçyi¤it
koca Arap Ali’den bir döl tutulmazm›ym›fl
hiç? Benden bir y›l sonra da, yukar› köyde
Teskürüklü kar› do¤urdu o¤lunu. Dal budak
sald› Arap Ufla¤›"
Tabaka gibi aç›lan, karton bir paketten
ç›kart›lan incecik beyaz c›garalar, küller aras›nda günler ve geceler boyu sönmeyen odun
közleri üstüne, hep sürülmüfl olarak duran
kahve cezvesi, sanki yazlar ve k›fllarn boyu,
sürekli omuzlar›ndaym›flcas›na an›msad›¤›m, siyah kürk yakal› mantosu ile burufluk
yüzündeki capcanl› mavifl boncuk gözleri, ne
s›cac›k gülümserdi saçlar›m› okflarken. Ölçüsünü –san›r›m bilinçli olarak- ayarlamadan
piflirdi¤i kahvesinin, fincan›ndan arta kalan›n›, al›flt›r›lm›fl, edepsiz çocuk fl›mar›kl›klar›m› sergilememe f›rsat b›rakmadan, özenle
içirirdi. Baflka yana bakmas›ndan yararlanarak, parmak parmak a¤z›ma t›k›flt›rmaya ça-
44
l›flt›¤›m telveyi, hep ayn› azarlama ile geri ç›kart›rd›. "Çükün fliflecek ay o¤lum. Erkek çocu¤unun sidilli¤inde tafl yapar kahve derler.
Yeme suy meretin dibini diye kaçt›r söylüyorum."
Fistan›n›n yenleri olabildi¤ince yukar›
çekildi¤i için aç›kta kalan, incecik ak pak
kollar›, saçlar›n› ortada b›rakan, iki ucunu
tepesine toplad›¤› i¤ne oyal› yemenisi, arkas›na bas›lm›fl bir çift yazl›k ayakkab›dan dönüfltürülmüfl, fl›p›d›k terlikleriyle abdest almaya giden, ya da namaza haz›rlanan tavr›yla kalm›fl çocuk usumda.
"Akflam oldumuydu bir kez, gözümün
biri pencerede kal›rd›.
- Emrullah nerelerde acabola ki ah gelin?
fiuralardan geçerken görürsen seslen de, iki
lokma bir fley yesin çocu¤um.
- Aman anam sen de bir hoflsun vallahi.
Duyan da onlar›n evinde yemek piflmiyor sanacak, kardeflinin k›z› duyarsa gücenir sana.
Yine de gözü pencerelere tak›l›p kal›rd›
geç vakitlere dek.
De¤irmene yük götürseler o¤ullar›ndan
önce binerdi arabaya.
- Anam benimle askere de gelecek korkar›m bu gidiflle, derdi baban. O¤lum senin
için böyle diyor ana diye tak›ld›¤›mda.
- O¤ul büyütüyorsun, tanr›m o günlerini göstersin de sen de yaflars›n bu ana yüre¤i
t›p›rt›lar›n› ah kara gözlü gelinim benim.
‹nsano¤lu baflkas›ndan de¤il güzel o¤lum, kendi do¤rusunu kendisi yaflarak ö¤reniyor. fiimdi biz yürüyoruz o yollar› yar›n siz
yürüyeceksiniz.
Salih’im iki yafl›ndayd›. H›d›rköyünden
haber geldi. Arap Ali hasta diye. Anas›n› götürürken beni de ald› yanlar›na baban. Serin
güz günlerinin ›slak toprak kokusu, dökülen
bin çeflit yaprak kokusuna kar›flm›fl. Bir güzel kokuyor ki ormanlar anlat›lamaz. Bebe¤i
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
baban›n s›rt›na sard›k flal›mla. Minik elleri
d›flarda, her gördü¤ünü merakla gösterip
ak›l almaz fleyler soruyor. Güle oynaya, flen
flakrak ç›k›yoruz H›d›r köyünün yokufl keçi
yollar›na…
Büyük evde yat›yormufl deden, oraya gidiyoruz. Her biri elli kilo gelen kocaman yün
yataklar›n üstünde, köküne ac›mas›z baltalar
indirilmifl çam a¤ac› gibi yat›yor Arap Ali.
Elini öpüp, "geçmifl olsun" diyerek, bize
gösterilen minderlere ilifliyoruz babanla ikimiz. Babaannen en dipteki minderi seçip
yerleflti yeni gelin gibi. Ne geçmifl olsun dedi adamca¤›za, ne de yüzüne bakt›, me¤er
darg›nlarm›fl.
Koskoca Molla Hüseyin’in konak yavrusu evi, her bir odada ocaklar gürül gürül yan›yor, gelinler k›zlar dört dönüyor, misafirlere hizmet kusursuz yürütülüyor, biri kald›r›l›rken di¤eri kuruluyor sofralar›n.
- Afla¤› köyden Gökçea¤açl› abam da
gelmifl Molla emmi. Diyor köylülerden biri.
Yorgun yeflil gözleriyle akflam›n alacakaranl›¤›n›n duldas› çökmüfl olan oday› flöyle bir taray›p,
- ‹yi ya, hofl gelmifl safa gelmifl, diyor.
Orada kald›¤›m›z iki gün içinde biraz göz
açar gibi oluyor, hatta torununu sevip,
- Çocu¤uma bir ölçek f›nd›k ver, diye
tembil ediyor Teskürüklü kar›s›na. F›nd›k
m›nd›k görmedik, yola ç›kd›¤›m›z gün.
- Bizim Deli fiaban f›nd›¤›n hepsini yemifl deyiverdi anas›.
Ayn› doyumsuz güzel kokulu orman yollar›ndan, köyümüze dönerken,
- Bir darg›nl›kt›r tutturdun da adamca¤›zla helalleflmedin bile, onca y›ll›k kocan ya
ölür mölürse üzülürsün dedi¤imde,
- Aman gelinim, dedi. Birfleycikler olmaz o koca Araba. Gör bak o seni de gömer
beni de.
Aradan çok geçmedi bir haberci geldi.
Molla Hüseyin ölmüfltü. Halen emmingildedir bir SINGER el makinemiz vard›. Acele
acele bir fistan dikiyor babaannen, Bafraya
Cumhuriyet bayram›na gidecek ertesi gün.
Haberi duyunca eli makinenin koluna flöyle
bir durup içi geçirdi: "Eh arapo¤lu" dedi.
"Hepimizin gidece¤i yer oras› Allah rahmet
eylesin de, Cumhuriyetten sonra yapsayd›n
bu ifli daha iyi olmazm›yd›!"
Yaflamaya böylesi tutkun, ölümü böylesi flakac› bir olgunlukla karfl›layabilen bir insan. Ben gitmezmiyim zannettiydi olaki.
Oysa mezar›n› bulmakta güçlük çektim bu
bayram köye gidiflimde. Bir giydi¤ini bir daha giymeyen, eskilerini onar›p giyersin diye
bana veren o titiz Gökçea¤açl›’dan geriye baflucunda bir ç›nar a¤ac› kalm›flt›."
Daya¤›n› yemesinin yan› s›ra kendi k›z›
gibi sevdi¤inden de kuflkusu olmayan anam,
en doyumsuz günlerin an›larda kalan özlem
dolu sevgili kiflisi olarak anlat›yor Gökçea¤açl›y›. Hastal›k günlerinden bir k›fl gecesinin, gaz lambas›n›n titrek ayd›nl›¤›nda yaflanan, fievket-fierbet öyküsü kalm›fl benim
an›mda da.
Kimbilir kaç kifli vard› darac›k odada,
kimbilir kaçt› saat. Di¤er odalarda soba olmad›¤› için bizi de hastan›n odas›nda yat›r›yor olmal›yd›lar. Can al›p can vermede babaannem. O s›ra yeni biri girdi odaya. Birazc›k
göz açt›¤› zamana dek gelmifl olmal› ki,
- Kim o? diye sordu.
- fievket geldi ana, fievket dedi amcam.
- fierbet mi? dedi hasta hasta. Verirseniz
içerim bir bardakç›k.
Bunun üzerine hemen bir bardak flerbet
verildi, içemedi. Geçen befl on dakika içinde
biraz kendine gelip odan›n içinde gözlerini
dolaflt›r›rken yeni gelen misafiri gördü.
- Haa… dedi. fievket o¤lum hofl geldin.
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
45
Demin bana fievket dediler ben de flerbet anlay›p içerim dedim de¤ilmi? O zaman burada
de¤ildim hey o¤ul, flimdi geldim. Bu gece gidifl kesin de yavrum flimdilik gidip gidip geliyoruz iflte, befl on dakikal›k c›gara molas› gibi.
O hiç hasta de¤ilmiflcesine insanlarla flakalafl›rken, ben çocuk düfllerimin giz dolu ormanlar›na dal›p gitmifltim bile. Ertesi gün
uyand›¤›mda iki elleri yan›bafl›nda haz›roldaki gibi, çenesi ve ayak baflparmaklar› ak tülbentlerle ba¤lanm›fl, art›k uyand›r›lmas› olanaks›z sonsuz düfllerle dolu uykusuna dalm›flt›.
"koskoca ç›nar kütükleri sürülmüfl oca¤a,
üstü dal d›rm›k dolu gürül gürül yan›yor
atefl. Cezve her zamanki yerinde sürülü. Üstü
kendinden oymal› uzun lüle tafl› a¤›zl›¤›nda
c›garas›, at gibi minderler üstüne yan gelmifl
yatm›fl, höpür de höpür kahvesini içiyor Arapufla¤›. K›rm›z› çiçekli yabanl›k fistan›yla seke seke yürüyen serçeler gibi, k›z gibi evin
içinde koflarak ifl yap›yor anam. Sand›¤›n oldu¤u köfleye serilmifl olan Siirt ifli yün kilimin üstü befl on çeflit güz meyvesiyle som gibi y›¤›lm›fl tepeleme. Birden beni görüyor
anam. Ellerini ovuflturarak sa¤a sola birkaç
anlams›z ad›m at›yor. Neden sonra büyücek
bir bak›r sahan al›yor raftan. F›nd›k dolu bir
çuvala dald›r›p alabildi¤ince dolduruyor, fl›k›rdata fl›k›rdata.
- Ayfle k›z›m al, emmin f›nd›k getirmifl,
çocuklar sever, diyerek uzat›yor dolu sahan›.
Kan beynime fl›çr›yor ah kuzum. Bilemezsin ne zor fleydir yetiflkin bir insan›n anas›n›n son kocas›n› kabullenmesi. Bafl›m dönüyor, kulaklar›m u¤ulduyor, ne a¤lamak istiyorum ne de ateflin karfl›s›nda keyif çatan
Arap Ali’yi parçalamak. Yaln›zca kaç›p gitmek istiyorum buradan bir an önce kaç›p gitmek. Nas›l oldu bilmiyorum, sahan› anam›n
46
elinden kapt›¤›m gibi f›nd›klar› atefle f›rlat›verdim.
- Bu deyyusun yüzü de laz›m de¤il, f›nd›¤› da diyorum.
Arap Ali iri yar› bir dev gibi homurdana
homurdana yerinden f›rlay›p, kap›n›n ard›ndaki baltay› kaparak, beni ba¤›rta ba¤›rta kovalamaya bafllad›¤›nda taz› gibi kaç›yorumdum.
- Seni yezidin k›z›. Seni parça parça edersem, benden kim hesap sorar san›rs›n ha…
Arap Ali kovalar ben kaçar›m, bir yandan
da ba¤›r›yorum.
- Nevriz yetifl..! Köpek beni öldürecek,
yetifl Nevriz..!
Nevriz nereden yetiflecek, Arap Ali Nevriz’in üç misli irilikte bir dev. Kaçacak delik
ar›yor Nevriz. Neyse eve girip kap›y› kilitleyebildim de kurtuldum. Geçmifl gün geldi
geçti, çok iyili¤ini gördük emmimin çoook."
Okul dönüflü bir akflam u¤ramam›fl olsam, ikinci akflam yolumu pencerede bekler
buldu¤um halama kaç kez anlat›rm›flt›m, bu
baltal› kovalamaca an›s›n›. Gözlerimi kulaklar›m› ›slata ›slata öper, saçlar›m› çicek gibi
koklar, "Gardafl yadigar›m benim, her gün gel
bekletme garip halan›. Baban her akflamüstü
bana u¤ray›p, flakalaflmadan evine gitmezdi
altunum." Diyerek y›llar boyu s›zlanm›flt›.
O’nu seviyorum, o da beni. Sevgiden kuflku
duyulmadan emin olmak, anlat›lamaz, alg›lan›r yaln›zca, biliyordum.
"fiehime anan bafl›m›n etini yedi günlerdir o¤lum. Üç haftad›r kaz kafeste beslene
beslene içi d›fl› ya¤ ba¤lad› hayvan›n.
- O¤lum gelmeden ben bu kaz› kestirmem fiaban a¤a. Ya gider getirirsin çocu¤u ya
da besiden çatlar kafeste bu hayvan. Katiyyen
kestirmem bunu böyle bilesin, dedi tutturdu.
Nerede kald›n evlad›m. Bir de ince açar ki tirit yufkas›n›, de¤il bu köyde Alaçam m›nt›-
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
Karl› bir k›fl
günü Ziraat
Bankas›’n›n
önü...
Bak›nca
tan›mak
isteriz ya,
öyle birfley...
Mekan
tan›d›k, bir
Süleyman
Amca(Çelik)
göz k›rp›yor
bize...
kas›nda yoktur O’nun gibi açan ha. O¤lu
geldi ya, döktürür art›k erifltesini sütlaç›n›.
Kad›y›f› kaç hafta önceden haz›r etti zaten.
Yemek konusunda ‘Arapgiller’ dedinmiydi
baflkaca söze gerek yoktur ki. Deden rahmetli.
- fiehime gelinim bir yana, tüm sülale bir
yana yemek iflinde, derdi.
Nereden mi ç›kt› bu ‘Arapgiller’ sözü?
Özümüz kökümüz Arap da ondan söyleniyor
o¤lum. Deli fiaban emmin sana kurban esas
Arap Ali denilen adam yani dedemizin babas› bir söylentiye göre Arabistan’dan, bir baflkas›na göre ise Tunus’tan göç edip gelmifl
derler. Nereden gelirse gelsin, iflin do¤rusu
bu adam›n Arap oldu¤udur.
Evlenip barklanm›fl burada. Arap Ali’nin
birçok çocu¤u olmufl kuflkusuz. Pek fazlas›n›
bilememekle birlikte, Molla Hüseyin’in yani
babam›n babas›n›n Arap Ali’nin o¤ullar›ndan Veli oldu¤unu bir de ‘Yetimin Mehmet’
deriz ya. Mehmet emminin dedesinin de
Arap Ali’nin bir baflka o¤lu oldu¤unu bilirim ama ad›n› bilmem. Genç yaflta ölen bu
baba ve o¤ulun adlar›n› bilenler ölüp gitmifl.
Ohooo… Yetimin çocuklar›? Alm›fl bafl›n›
gidiyor vars›ll›kta. Kime mi faydas› var? Zamanlar öyle zamanlar ki a¤abeyimin çice¤i
kimin ime faydas› var hey o¤ul.
fiaban’›n ‘Deli’si mi nereden geliyor?
Arapgillerin tümü s›cak kanl›, coflkulu, deli
dolu insanlar, lakin her kuflaktan öyle bir deli ç›k›yor ki ‘Pes’ dedirtiyor, parmak ›s›rt›yor. Yaflama dalgac› bakan flu ölümlü dünyada sevgiyi, dostlu¤u tüm parasal de¤erlerin
üstünde tutan, herkeslerce üstüne titrenilen
yerleflik, tutucu geleneklerle ‘ti’sini geçen,
ço¤una göre fazlaca c›v›l c›v›l ele avuca s›¤maz bir insan tipidir bu delilik. Bizim kufla¤›n ‘‹flrete afl›r› düflkün’ uslanmaz delisi benim. Kimbilir gelen kufla¤›n delisi de sen
olursun o¤lum."
fien olas›n "Deli fiaban" emmim, a¤z›ndam›yd› be mübarek adam. Birazc›k yan›ld›¤›n›z efendim. Siz giden kufla¤›n "Deli"siydiniz, ben kufla¤›m›n "Z›rdeli"siyim. Nam›n›z yürüsün Arapo¤ullar›…
Dursun Kaplan
‘Tamir Görmüfl K›zlar’
memleket
mektubu
[email protected]
kuzeyde
tütün
7x7=49
kere maflallah da...
Neredeyse yedi y›l oldu mektuplaflmalara bafllayal›...
Önce dedik ki; “bu mektup, dergi olmayan dergi, hadi gadafl›m tutun
ucundan...” Bakt›k ifller iyi gidiyor, özlem var, anlat›lacak çok fley var devam
ettik... Dar bir arkadafl çevresinde düflündü¤ümüz bu mektuplaflma geniflledi. Kötü mü oldu! Yoo, iyi de oldu.
Fakat gel gör ki baz› sevdi¤imiz, sayd›¤›m›z kimseler bu mektuplar ellerine geçmedi¤i için k›r›ld›lar, k›rd›lar. “Ne o sadece entellere mi veriyorsunuz?” Arkadafllar›m›z› hiç de entel-mentel diye ay›rmad›k. Fakat onlar arkadafl›m›zd› ve bizim mektuplaflmam›z son derece do¤ald›. Neyse entel elefltirisi tabii ki bofla söylenmifl bi laf. Yaln›z flunu görüp de görmemeleri (onlar için) kötü; biz paylafl›yoruz... Kendi tarihimizi, duygular›m›z› siz de gayret
edin paylafl›n, kap› kapal› m›? sonuna kadar aç›k. Hangi mektuba bu zamana kadar kar›fl›lm›fl? hangisine olmaz denilmifl?..
Mektuplar›n say›s›, elimizdeki olanaklar›n s›n›rl›l›¤› ve büyük hedefler tafl›mamas›, küçük iktidarlar peflinde koflmad›¤› için az say›da oluyordu. Baz› arkadafllar›m›z kendi olanaklar›yla ço¤alt›yor ya da çevresindekilerin okumas›n› sa¤l›yordu.
Fakat “Olur olmad›k adamlar›n elinde görüyoruz, befl para etmez adamlarda var da bizde niye yok” denilince biraz üzülüyoruz. Bi kere öyle tan›mlanan adamlar›n elinde olmas›ndan mutluyuz mektuplaflmalar›n paylafl›m›na herhalde hayranlar ki ediniyorlar. Böyle ölçütümüz yok, aksine paylaflan
mektubunu yazar, olur biter. Bugün kim paylaflm›flsa yar›n da ona gidecektir bu mektuplar... Kimseyi kategorize etmiyoruz, kimse de bizi etmesin. Eh
ederse de onlar›n bilece¤i ifl.
Mektup yazanlar›n kim oldu¤u bizim için çok önemli de¤il, yazd›klar› daha de¤erli... ‹ster yaz›m kurallar›na uysunlar ister uymas›nlar anlatmak istediklerini anlat›yorlarsa sorun yok. Mektup, yazanla yaz›lan aras›ndaki bir
iliflki. Buna kar›flm›yoruz. “Ha genellefliyor kardeflim!” denildi¤inde “sorun
ne?” diye soraca¤›z.
Kimsenin ifli suland›rd›¤› yok, bunu söyleyenlere olan sayg›m›zdan bifley
demiyorsak, bu dergi olmayan derginin -ki memleket mektubudur- ilk baflta
söylediklerini hat›rlatmak isteriz.
Bir ifl yap›yoruz, her ne kadar hedef koymasak da, derdimiz; toplumsal,
tarihsel, duygusal olarak yani insana dair olanlar› paylaflmak niyetindeyiz.
Bunun ötesini isteyenler yaps›nlar, önlerinde durmuyoruz ki!
Bu memleketin kötü bir kaderi var, elefltiri önyarg›l› ve yap›lan ifli
de¤erlendirme de biraz yoksul...
Bu kadar sinirlenince Kuzeyde tütün ne olacak? diye sorulabilir... Bi fley
oldu¤u yok, memleket mektuplar› sürecek....
mektuplar›n›z› daha h›zl› yay›nlayabilmek için: [email protected] e-posta adresine gönderebilirsiniz
kuzeyde tütün
memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
memleket mektubu memleket mektubu memleket mektubu
15/04/1940 Pazartesi
Taksim meydan›, Atatürk Heykeli’nin önü...
‹stanbul’a gelince heryeri bilmek isteriz ya, öyle
bir yer Taksim... Okullu oluruz geliriz, ekmek
derdimiz olur geliriz... ‹brahim (çavufl) ve o¤lu
Recep Baykan, ‹stanbul’dalar...
memleket mektubu
kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün
kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün kuzeyde tütün

Benzer belgeler