dil ve anlatım 3 - Açık Öğretim Kurumları

Transkript

dil ve anlatım 3 - Açık Öğretim Kurumları
T.C.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI
AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ - MESLEKİ AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ
DİL VE ANLATIM
3
DERS NOTU
YAZAR
Aylin H. BAŞARAN YILMAZ
ANKARA 2014
MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI
AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI DERS NOTLARI DİZİSİ
Copyright © MEB
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölümleri izin
alınmadan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Yazar
: Aylin H. BAŞARAN YILMAZ
Grafik
: Hatice DEMİRER
Resimleme :
Kapak
: Güler ALTUNÖZ
& #' ! & " &
!&
" ) !(
! $ $
))&" &
&* ! ) # #
') ! " * &*& " * # "& !&
(" &*
&& & %&* &
!!)&&!
*&&*&&)')))*
%***&&
*$&!
" "
) # " *$
& $ !#$&*&*
&")(**#
!&" )
#
')$
İÇİNDEKİLER
1. ÜNİTE
İLETİŞİM, SUNUM, TARTIŞMA, PANEL
1. GÜNÜMÜZDE İLETİŞİM _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 13
2. SUNUM_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 19
3. TARTIŞMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 22
4. PANEL _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 29
NELER ÖĞRENDİNİZ? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 33
DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 34
2. ÜNİTE
ANLATIM ÖZELLİKLERİ
1. ANLATIMA HAZIRLIK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 41
2. ANLATIMDA TEMA VE KONU _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 46
3. ANLATIMDA SINIRLANDIRMA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 49
4. ANLATIMIN VE ANLATICININ AMACI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 51
5. ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 59
6. ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 65
7. ANLATIM BOZUKLUKLARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 69
8. ANLATIMIN OLUŞUMU _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 78
9. ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 81
NELER ÖĞRENDİNİZ? _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 89
DEĞERLENDİRME SORULARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 90
CEVAP ANAHTARI _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 95
KAYNAKÇA _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 96
1. ÜNİTE
İLETİŞİM, SUNUM, TARTIŞMA, PANEL
Bilgiye sahip olmak kadar, sahip olunan bilgiyi insanlara etkili bir şekilde
iletebilmek de önemlidir. Hatta bazen “iletmek” eylemi “bilmek” eyleminin önüne
geçebilmektedir.
DİL VE ANLATIM 3
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
Bu ünitenin sonunda:
1. İletişimin ne olduğunu ve ögelerini öğrenecek,
2. İletişim ile teknolojik gelişme arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek,
3. Sunumun amacını belirleyebilecek,
4. Sunumda teknik imkânların nasıl kullanılabileceğini fark edebilecek,
5. Konuşmada slaytların önemini fark edebilecek,
6. Sunumda dikkat edilmesi gereken hususları açıklayabilecek,
7. Sunum sonunda sorulan sorular karşısında konuşmacının nasıl davranması
gerektiğini açıklayabilecek,
8. Sunumun nasıl sonlandırılacağını açıklayabilecek,
9. Tartışmanın amacını belirleyebilecek,
10. Tartışmada amaca ulaşmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini belirleyebilecek,
11. Tartışma başkanının görevlerini öğrenecek,
12. Topluma açık tartışmaların ortak amaçlarını belirleyebilecek,
13. Panelin özelliklerini açıklayabilecek,
14. Panel yöneticisinin işlevlerini belirleyebileceksiniz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
PANEL
MESAJ
TARTIŞMA
DİL
BAŞKAN
İLETİŞİM
MÜNAZARA
SLAYT
10
SUNUM
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
Sizinle aynı düşüncede olmayan kişilere düşüncelerinizi anlatırken nasıl
bir tutum izlemelisiniz?
1. GÜNÜMÜZDE İLETİŞİM
2.1. İletişim Nedir?
İLETİŞİM
Keyfin nasıl?
İyi, ya senin?
İLETİŞİMİN TÜRLERİ
KİŞİLER ARASI İLETİŞİM
SÖZLÜ
DİL
SÖZSÜZ
DİL ÖTESİ
BEDENSEL
TEMAS
YÜZ VE BEDEN
HAREKETLERİ
MEKÂN
KULLANIMI
ARAÇ KULLANIMI
11
DİL VE ANLATIM 3
SÖZLÜ İLETİŞİM
Dil ile İletişim:
İnsanların duygu ve düşüncelerini sözcükler ya da semboller yolu ile aktarma ve anlamlandırma biçimine denir.
Dil Ötesi İletişim:
Sesin niteliğiyle ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı,
duraklamalar vb. özellikler dil ötesi iletişim sayılır.
t Dil ile iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”,
t Dil-ötesi iletişimde ise “nasıl söyledikleri” önemlidir.
t Araştırmalar, insanların günlük yaşamda birbirlerinin ne söylediklerinden çok nasıl söylediklerini dikkat ettiklerini göstermektedir.
t 1981 yılında Los Angeles California Üniversitesinde Albert Mehrabian
tarafından yapılan bir araştırmada normal iletişimin:
%55 beden dili
%28 ses tonu
%7 ‘ si kullanılan kelimelerle yapıldığı ortaya konmuştur.
İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli
yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim, tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar.
Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması sürecidir. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla
(örn. Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti) ses dalgaları ve hava yoluyla
(kanal) dinleyiciye/alımlayıcıya (hedef ) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa iletiyi gönderen başat kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanır.
3.1. İletişimin Ögeleri
İletişimi açıklamak için altı temel öge kullanılır:
t Kaynak (Gönderici)
t Alıcı (Hedef )
t İleti (Mesaj)
t Bağlam (Ortam)
12
DİL VE ANLATIM 3
t Dönüt (Geri bildirim)
t Kanal (Araç)
Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya
topluluklara denir. Alıcı, iletilen sözü alan kişiye veya topluluğa denir. Aynı şekilde ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe
denmektedir. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam; gönderici ile alıcı
arasındaki iletinin gönderilme şekline kanal denmektedir. Eğer varsa iletiye verilen
her türlü yanıt da dönüt olarak adlandırılmaktadır. Eğer sistemde bir tür şifreleme
söz konusuysa ve konuşan iki kişinin birbirini anladığı seslerden oluşan ve belli kuralları olan her doğal dile de kod denir.
ETKİNLİK
İletişimle ilgili bilgileri hem sunum şeklinde hem de metin şeklinde okudunuz. Okunan metinle yapılan sunumu etkisi bakımından karşılaştırarak hangisinin daha etkili
olduğunu söyleyiniz.
İLETİŞİMDE DİLİN İŞLEVİ
Göndergesel işlev: İletinin, dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi amacıyla oluşturulmasıdr. Dilin bilgi verme işlevidir. Amaç, gönderge konusunda doğru,
nesnel gözlemlenebilir bilgi vermektir. Daha çok kullanma kılavuzlarında, bilimsel
metinlerde,nesnel anlatımlarda karşımıza çıkar.
Heyecana Bağlı İşlev: Göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla iletisini oluşturmasıdır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Bu işlevde duygular, heyecanlar söz
konusudur. Özel mektuplar, lirik şiirler, eleştiri yazıları dilin bu işleviyle oluşturulur.
Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi: İleti, alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenir. Amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği yaratmaktır. Propaganda amaçlı
siyasi söylevler, reklâm metinleri, el ilanları genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur.
Bu işlevde olan göndergelerde gönderici, iletiyi alanı işin içine sokmayı, sorgulamayı iter.
Kanalı Kontrol İşlevi: İletinin, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını
öğrenmek amacıyla düzenlenmesidir. Gönderici ve alcı arasında iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini sağlayan işlevdir. İletinin içeriğinden çok
iletinin devam etmesi amaçlıdır. Törenlerde, uzun söylevlerde aile yakınları ya da
sevgililer arasındaki konuşmalarda kullanılır.
13
DİL VE ANLATIM 3
Dil Ötesi İşlev: İletinin dille ilgili bilgiler vermek, dili açıklamak üzere düzenlenmesidir. Bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan “Yani,
demek istiyorum ki, bir başka deyişle…” gibi sözcüklerde kendini gösteren dil ötesi
işleve günlük yaşamda da rastlanır. Dil ötesi kavram, üst dil ifadesiyle de karşılanır.
Şiirsel (Sanatsal) İşlev: İletinin iletisinin kendinde olmasıdır. Bu durumda
ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi, herhangi bir olguyu ifade etmez, yansıtmaz.
Obje, iletinin kendisidir ancak bu; iletinin insandan, hayattan ve yaşanılandan
soyutlanması değildir. Burada sanata özgü gerçeklik vurgulanır.
Örneğin dilin şiirsel işlevde kullandığı metinler olan şiirlerde şiirin amacı, o
şiirin kendisidir. Dilin şiirsel işlevini kullanan gönderici alıcıda hissettirmek istediği
etkileri uyandırmak için bu işlevi harekete geçirir. Edebi sanatlardan, çağrışımlı
sözcüklerden yararlanarak imgeler oluşturur, sözcükleri daha farklı anlamlarda
kullanır. Edebî metinlerde dil, şiirsel işlevde kullanılır.
4.1. İletişim ve Teknoloji
Çağımızda bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde iletişim olanakları
çeşitlenmiş, bu da iletişimi hiç olmadığı kadar kolaylaştırmıştır. Hayatımızın her
aşamasında var olan iletişim, bilişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte
küreselleşen dünyanın en temel ögesi hâline gelmiştir. Teknoloji, ciltlerce
ansiklopediye ancak sığabilecek bilgi, resim ve grafikleri bir CD’ye ya da taşınabilir
bir belleğe yüklemeye olanak sağlamaktadır.
İletişimde seçeneklerin çoğalması, benzer anlamsal içerik taşıyan iletilerin
farklı ve etkileyici şekillerde sunulmasını bir zorunluluğa dönüştürmüştür. Bu durumu bir örnekle açıklayacak olursak bundan yüzyıl önce televizyon satan biriyle
bunu günümüzde yapan birinin amaçları aynı olsa da bu kişilerin iletişim etkinlikleri, iletileri ve bu iletilerin dile getiriliş biçimleri farklı olacaktır.
14
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
1. “İyi ve akıcı bir konuşma hazırlamak üç hafta sürer. (Mark TWAIN)” sözüne katılıyor musunuz? Açıklayınız?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri doldurunuz.
İletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin
bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecine (…………………) denir.
Duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara
(…………………) denir.
3. İletişim araçları nelerdir? Bu araçların, hangi yönleriyle iletişim aracı sayıldığını
yazınız.
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
t #ƌS LPOVOVO TVOVN CƌÎƌNƌOEF
size anlatılması ilginizi çeker mi?
t #ƌS CƌMHƌZƌ ÚǘSFONFEF WF CVOV
kalıcı kılmada görselliğin önemli olduğu düşüncesine katılıyor musunuz?
15
DİL VE ANLATIM 3
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1. Metin
Hava kirliliği, insan ve diğer canlılara zarar verecek miktar ve süredeki kirleticilerin
atmosfere karışması olarak tanımlanabilir.
Hava Kirliliğinin Nedenleri
Hava kirliliğini kaynaklarına göre üçe ayırabiliriz:
Isınmadan kaynaklanan hava kirliliği Motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliği Sanayiden kaynaklanan hava kirliliği 1.
2.
3.
4.
5.
16
Hava Kirliliği Nasıl Önlenir?
Hava kirliliğine sebep olan en önemli etkenler olan fosil yakıtların az kullanılması
gerekir. Fosil yakıtların yerine doğal gaz, güneş enerjisi gibi enerjiler kullanılması gerekmektedir.
Karayollarındaki taşımacılık yerine demiryolu ve deniz taşımacılığının yaygınlaşması
gerekmektedir. Büyük şehirlerde ( metropollerde ) şehir toplu taşıma yaygınlaştırılmalıdır. Bu şekilde arabalardaki egzoz gazları azalır.
Sanayi kuruluşlarındaki atıkların havaya gitmesi engellenmelidir.
Ülkede yeşil ağaçlık vs. gibi alanların arttırılıp orman yangınlarının önüne geçilmesi
gerekmektedir.
Ozon tabakasına zarar vermekte olan maddeler kullanılmamalıdır.
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Yukarıda “hava kirliliği” konulu bir sunum örneği verilmiştir. Sizce bu sunumda
amaç nedir? Sunum hazırlanırken ne tür teknolojilerden yararlanılmış olabilir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
KAVRAMLAR
2. SUNUM
Güncel herhangi bir konu hakkında herhangi bir grup ya da topluluğa bilgi
vermek amacıyla yapılan etkinliklerin tümüne verilen addır Sunum zamanımızda
gruplara ve topluluklara hitap edebilmek için kullanılan en önemli sözlü anlatım
türleri arasında yer alır Aslında yapılan bütün etkinlikler, törenler veya toplantılar
sunumun içerisine girer O hâlde konferanslar, sempozyumlar, dinî ve resmî bayramlardaki kutlamalar birer sunumdur
Sunum önceden hazırlanmış ve planlanmış bir konunun etkili ve anlaşılır biçimde dinleyicilere aktarılmasıdır Teknolojik gelişmelerle bir hayli çeşitlenen sunumlarda amaç bir meseleyi anlatmak, konu hakkında dinleyicileri ve izleyicileri
bilgilendirmektir
Bir sunumda görsel malzemenin kullanım amaçları ise şunlardır:
t Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamalarını sağlamak
t Fikirleri, kavramları anlatırken zaman kazanmak
t Yanlış anlamalardan kaçınmak
t Fikirleri sağlamlaştırmak
t Sunuma tat ve espri katmak
İyi hazırlanmış görsel malzemeyi konuşmacı, konuyla güzel ve uyumlu bir
şekilde kullandığı zaman başarılı olur. Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin
dikkatini dağıtabilir. Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin
konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız.
Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir. Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır.
Konuşmada; % 55 görüntü, % 38 ses, % 7 sözler etkili olduğuna göre buradan
slaytın önemi daha iyi ortaya çıkar.
17
DİL VE ANLATIM 3
Peki slayt nedir?
Slayt, saydam bir yüzey üzerine alınmış, projeksiyonda kullanılmaya özgü pozitif görüntü, diyapozitiftir. Sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini
belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdır. Slayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlar. Slaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir.
Sunumdan Önce Yapılması Gerekenler
Sunumu yapan kişinin sunumdan önce bazı noktalara dikkat etmesi gerekir:
t Öncelikle bir konu seçilmeli, bu konu da güncel olmalıdır.
t Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanılmalıdır.
t Sunum yerinin önceden görülmesi gerekir.
t Prova yapma, kullanılacak malzemelerin kontrolü, sunumu yapan kişinin
amacına ulaşmasında yararlı olacaktır.
Sunum Sırasında Yapılması Gerekenler:
t Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir.
t Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir.
t Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur.
t Konuşmacının ses ve kelimelerini doğru telaffuz etmeye özen göstermesi
gerekir.
t Sunumda, bilgisayar, CD, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanmak etkili olacaktır.
t Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmaya ilgi ve tat katacağı unutmamalıdır.
Sunum Sonrasında Yapılması Gerekenler:
t Sunum yapan konuşmacı, sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına
müsaade etmelidir.
t Konuşmacı, sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu, açık ve net cevaplar vermelidir.
İyi bir sunum için nelere dikkat etmeliyiz?
1. Sunumdan önce konuşmacı topluluğa kısaca kendini tanıtmalıdır. Bu, toplulukla bir bağ kurulmasını sağlar, bir iletişim kanalı otomatik olarak açılır.
2. Sunumdan önce seyircili prova yapılmalıdır. Bu sayede konuya, slaytların
sırasına ve ne kadar süre harcadığına hâkim olunur.
3. Yanardöner grafiklerden, aşırı sayfa animasyonlarından ise kaçınmalıdır. Arka plan rengine ve onun üzerine yazılan metnin rengine özen
18
DİL VE ANLATIM 3
gösterilmelidir.
4. Çok küçük yazı fontu kullanılmamalıdır.
5. Sunum için 15-20 dakika en ideal süredir. Bu süre mümkün olduğu kadar
aşılmamalıdır.
6. Hâkim olunmayan bir konuda sunum yapmaktan kaçınılmalıdır. Yavaş konuşulmamalı, canlı ve hızlı konuşulmalıdır.
ETKİNLİK
Sunumlarda kullanılabilecek teknik olanaklar neler olabilir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
Sunum öncesi hazırlıklar nelerdir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
BİRAZ DAHA DÜŞÜNELİM
Sunumu yapacak kişideki sunum kaygısı ne düzeyde olmalıdır? Açıklayınız.
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
19
3. TARTIŞMA
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
t #ƌSCƌSƌOEFO GBSLM‘ EàǵàODFMFSF TBIƌQ ƌOTBOMBS‘O EàǵàODFMFSƌOƌ QBZMBǵ‘SLFO
nasıl davranmaları gerekir?
t5BSU‘ǵNBO‘OƌOTBOMBSBWFUPQMVNBLB[BOE‘SE‘LMBS‘IBLL‘OEBEàǵàODFMFSƌOƌ[
nelerdir?
1. Metin
Konu: Edebiyatımızın teorik meseleleri ve metot
Tartışmacılar: Doç. Dr. Orhan OKAY- Doç. Dr. Şerif AKTAŞ- Yrd. Doç.
Dr. Mustafa İSEN
İSEN: Efendim, ben öncelikle sizinle başlamak istiyorum ve şöyle bir soru
yöneltmek istiyorum konuya: 20. Yüzyıl Türk edebiyatının en çok sıkıntı çekilen konularından biri, onu dayandırabileceğimiz teorik prensiplerden mahrum
oluşumuzdur. Yapılan en ileri seviyedeki şey bu konuda; hazır ve çevresi başka
kültür adına çizilmiş meseleleri tercüme yoluyla bize aktarmak olmuştur. Özellikle bu bağlamda düşünüldüğünde Şerif Bey’in kitabını nasıl değerlendiriyorsunuz? Genel çerçevesini çizmenizi istirham edebilir miyiz?
OKAY: Şimdi, gerçekten bizim Batı ile temaslarımızdan beri de, ondan
evvel de teori kitaplarımızın azlığı görülmektedir. Teori kitabı deyince neyi anlayacağız? Edebî sahada tabii. Yahut genel olarak bütün güzel sanatlar sahasında bir edebî eserin yahut bir sanat eserinin değeri. Neden güzeldir? Daha
20
DİL VE ANLATIM 3
büyük eserlerden bahsedelim. Mimar Sinan’ın eseri diyelim. Hani Süleymaniye
tarihimizin, mimari tarihimizin en büyük eserlerinden biridir. Onun üzerinde,
bu mimari eserlerin güzelliği hakkında ne yapılmış?
Geçmiş zamanda da, günümüzde de şahane, harikulâde bir eser. Evliya
Çelebi’nin “Seyahatname”sine bakarsanız böyle camilerin, çeşmelerin, türbelerin güzelliği hakkında ifadeler var fakat kendi kanaatlerinden başka bir şey
değil. Edebiyatımızda da aşağı yukarı böyle bir karakter var. Zannediyorum
eski tezkireler büyük kısmıyla şiirin güzelliği, beliğ oluşu, zarafeti vs. üzerinde
duruyor fakat bunun kıymet ölçüleri hakkında bize bir şey vermiyor. Yahut biz
bugün anlayamıyoruz. Tezkireler üzerindeki dikkatlerimizi belki derinleştirdiğimiz, başka türlü değerlendirme yaptığımız zaman o devrin kıymet ölçüleri
hakkında bir şey ortaya çıkacak ve belki o zaman bir teori kitabı hâline gelebilecek ama bugün anladığımız manada sanat eserinin, edebî eserin güzelliği hakkında gerçekten teorik bir eser bulunduğu kanaatinde değilim. Tanzimat’tan
sonra bu biraz daha gelişiyor. Tenkit sahasını bu teorik eserlerin küçük çalışmaları olarak kabul edelim. Aşağı yukarı modern manada ilk teori kitabı
Recaizâde Ekrem’le başlıyor: Talim-i Edebiyat. Aşağı yukarı aynı yıllarda, aynı
yıl içinde Muallim Naci’nin İslâhat-ı Edebiyye’si çıkıyor. İkisi de birbirine rakip
değil. Yani farkına varılmadan, kendiliğinden ortaya çıkmış bu aynı oluşu. Biri
öbürüne reaksiyon değil. Ama ikisi de birbirinden habersiz. Recaizâde Ekrem’in
kitabı aşağı yukarı bir ortaokul, nihayet lise seviyesinde bir Fransızca retorik
kitabı tercümesinden ibaret. Bizim meselelerimize yabancı bir teori kitabı görünüyor. Muallim Naci, Batı edebiyatı ile ilgisi olmasına rağmen o da, gelen
tesirlere yabancı görünüyor. İlgisiz görünüyor en azından. Birbirinden ayrı bir
bölünme. Tam Tanzimat devrini ortaya koyan, Tanzimat düşüncesini ortaya
koyan bir ikilem. Birinin öbürüyle ilgisi olmayan bir ikilem. Şimdi, sorunuzda
daha çok tercüme yoluyla girmiş teori kitaplardan bahsettiniz. Aslında bunlara
ihtiyacımız var. Şerif Aktaş’ın önümüzdeki kitabı da kısmen tercümeye dayanıyor. Onu inkâr etmemiz mümkün değil, kabul etmek ve bağlamak zorundayız.
Tıpkı işte müminin kaybolmuş malı gibi ilim ne ise bu da ilmin bir parçasıdır.
Bu da bizim malımızdır, ondan istiğna göstermemiz (önerilen bir işe karşı nazlanma) mümkün değil.
AKTAŞ: Müsaade ederseniz teorik planda ben bazı şeyler söylemek istiyorum. Bizde teori meselesi üzerinde hakikaten yakın devirde de, geçmişte de
durulduğu kanaatinde değilim. Özellikle edebiyat sahasında bu böyle. Çünkü
elimizde teoriyi kuracak malzeme var. Sahası çok geniş bir divan edebiyatı var
(…) Düşünmek lazım: Acaba divan şiiri üzerinde teorik manada düşünülse idi,
divan şiiri kendi içerisinde kalıplaşıp kalacak mıydı? Yoksa belli bir devrede
arz ettiği özelliklerden hareketle yeni bir şiir karakteri ortaya çıkacak mıydı?
Teoride bunun için iki şey söz konusu: Bir, mevcuttan hareketle ölçüleri tespit
etme. Bu, güzel sanat eserini güzel yapan, edebî eseri edebî yapan unsurları,
hususiyetleri tespit etme. Bir de bundan daha sonraki çalışma sahası… bu saha-
21
DİL VE ANLATIM 3
da daha hangi eserler gerçekleştirilebilir? Yani sanatkâra bir yerde yol gösterici
olma, onun ufkunu açma, onu zenginleştirme. Bizde ikinci karakterdeki teori
faaliyetlerine rastlamak güç. Özellikle Batıdan veya başka dünyalardan alınan
unsurlarla bizim dünyamızda mevcut olanları birleştirip yeni bir teori, yeni bir
terkip hâlinde ortaya konulan eserle karşılaştığımızı söylemek mümkün değil
gibi geliyor bana.
(…)
İSEN: Ben konuyu çok fazla dağıtmak istemiyorum. Yalnız soruyla ilgili bir hususun altını çizmek istiyorum. Sizin konuşmanızı özellikle o noktaya
çekmek istiyorum. Elbette tercüme meselesinin özellikle bu konudaki önemini
inkâr etmek mümkün değil. Yalnız dikkat edildiyse ben şunu belirtmek istedim:
çerçevesi başka bir kültür adına çizilmiş meseleleri tercüme. Örneğin bir Fransız
edebiyatının meselelerini ihtiva eden eseri, Türk edebiyatı ile en küçük münasebet kurmaksızın doğrudan doğruya çevirip okuyucunun önüne almak şeklinde
olmuştur.
OKAY: Yani tatbikat.
İSEN: Evet, müteakip sorulardan bir tanesi bu tatbikat çerçevesinde olacak. Yalnız ben, hemen şunu söylemek istiyorum: Dikkat edildiyse Şerif Bey’in
örnekleri daima Türk edebiyatından seçilmiş. Bu bağlamda düşünüldüğünde,
kitabı bu genel kategorinin içine yerleştirmek ve önemini vurgulamak bakımından söyleyecekleriniz ne olabilir?
OKAY: Tabii yani şimdi meseleye sadece millî edebiyat gözüyle bakarsak
bu değerlendirmenin de gene Batı edebiyatına ve Batı sistemine bağlı olduğunu
görürüz. Evvela metot orada geliyor. O da muhakkak, yeni hiçbir şey yok. Yani,
daha doğrusu bizim edebiyatımızdan gelen metot yok. Bizde zaten metot yoktu.
Diyoruz ya, hani tezkireden bir şey çıkacaksa bir gün çıkacak. Onu bilemiyorum. Şu ana kadar çıkmadı. Birtakım alametler var. Oradan hareket edebilir
miyiz ve bu bizi sadece şiire bağlayacak belki de. Yani oradan çıkaracağımız şey
şiir teorisi olacak diyoruz.
İSEN: Büyük ölçüde.
OKAY: Herhâlde roman ve öykü şuradaki anlatma esasına bağlı olan metinler için kafi gelmeyecek. Buna mecburduk teorik olarak. Tatbikata gelince,
tatbikat da burada Şerif Bey’in kitabında “Hüsn ü Aşk”ın dışında bizim kendi
millî romanımız, yani yerli romanımız olabilecek bir şeyimiz yok. Yani itiraz
vaki olacaksa, eğer Ahmet Cemil’den başlayarak Yakup Kadri’ye hepsine kadar,
Emine Işınsu’ya kadar bile az çok Batı kokusu almış bir edebiyatın mahsullerini,
örneklerini vermiş oluyor. Ama ben bu kanaatte değilim. Bunu yani belki aşırı
millî bir düşünceye bağlı olanlar için söylüyorum. Hepsi bizim edebiyatımızdır.
Yani mesele gerçekten bu yabancı metotla bizim eserimizin incelenmesi ise, Şerif
Aktaş’ın çalışması yenidir, değerlidir, millîdir.
(…)
22
DİL VE ANLATIM 3
İSEN: Peki efendim; teşekkür ederim. Son bir soru yönelteceğim yine
Şerif Bey’e: Bu yeni çalışma, ilk kitap ve hemen arkasından ilk kitapla gelen bir
ödül. Bu noktada kalacak mı? Nasıl tamamlamayı düşünüyorsunuz? Mümkün
mertebe kısa ve toparlayıcı bir şekilde izah eder misiniz?
AKTAŞ: Kısa konuşmayı herhalde beceremiyorum.
İSEN: Lütfen.
AKTAŞ: Elbette zihnimde bazı şeyler var. Hatta masanın üzerinde bazı
şeyşer, çalışmalar var. Strüktüral çalışmayı yalnız başına bıraktığımız zaman
çok kategorik olur. Hakikaten bir bakıma eserin iskeletini tespit etmektir bu. Bu,
üslup çalışması ile zenginleştirilmelidir. Bu bakımdan benim ikinci çalışmam
“Üslup Araştırma Yolları” adını taşıyacak. Belki bu ad değişecek ama muhteva
değişmeyecek.
(…)
İSEN: Teşekkür ederiz. Yeni çalışmaların ortaya çıkması dileğiyle…
AKTAŞ: Sağ olun.
Boğaziçi Dergisi, N.47, Mayıs 1986
ETKİNLİK
Bu tartışma örneğinden yola çıkarak tartışmanın amacı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
KAVRAMLAR
Sözlü anlatımın türlerinden biri de tartışmadır. Kendine özgü bir yapısı, akışı olan konuşma biçimi de diyebiliriz. Günlük yaşamda sık sık başvurduğumuz tartışmayı aynı konu ya da sorunu olumlu ve olumsuz yönleriyle belirtme işi diye de
tanımlayabiliriz. Bu yönden düşüncelerin, gözlem, kanı ve inançların etkilenmesini
amaçlar tartışma. Bir konu üzerinde bizim gibi düşünmeyen bir kişinin o konu üzerindeki bilgilerini, düşüncelerini yenileyerek değiştirmesini sağlama amacıyla yöneliriz tartışmaya. Tartışmayı, bu niteliğine bakarak bir tür etkileme sanatı olarak da
görebiliriz.
Tartışmayı, zıtlaşmadan ayırmak gerekir. Zıtlaşmada gerekçelere, kanıtlara boş
verme, onları önemsememe vardır. Yalnız karşısındakine kızdığı, öfkelendiği için
23
DİL VE ANLATIM 3
onun söylediklerine ters düşen şeyler söylenir zıtlaşmada. Bizim sözünü ettiğimiz
tartışma bu değildir.
Tartışma, karşımızdakinin düşünce, duygu ve kanılarını yenileyerek değiştirmeyi amaçlayan bir konuşma biçimidir. Duyguya, coşkuya değil; kanıtlara yaslanılarak yapılır. Tartışmalarda dil, gönderme ve anlatım işleviyle kullanılır. Tartışma, bir
başkan ve konuşmacılardan oluşur. Bazı tartışmaların sonuçları yalnızca basın aracılığıyla duyurulur; bazıları ise basına ve halka açık olur. Dinleyicilerin huzurunda, dinleyiciler için gerçekleştirilen bu tartışmalarda konuşmacılar tartışma konusundaki
bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletirler; onları bilgilendirmeyi,
yönlendirmeyi amaçlarlar. Bu tip tartışmalarda kamuoyu yaratma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen önemli faktördür. Tartışmalar düzenleniş amaçlarına, hedef dinleyici kitlesinin zevk, kültür ve anlayışına göre değişik nitelikler kazanır.
Tartışmayı sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için yapılması gerekenler
şunlardır:
1. Tartışılacak konu önceden belirlenmelidir.
2. Tartışmayı yönetecek, tartışmacılara sırayla söz verecek bir başkan seçilmelidir.
3. Tartışma; bilgiye, bilimsel verilere, kanıtlara dayanmayı gerektirdiğine göre
tartışılacak konuyla ilgili kaynaklar gözden geçirilmelidir.
4. Öne sürülen düşüncelerin inandırıcılıktan yoksunluğu ve yetersizliği kanıtlara bağlanarak gösteriliyorsa o düşünceler üzerinde direnmemek gerekir.
5. Konuşan taraf sabırla dinlenmeli, söylenenler hoşgörüyle karşılanmalıdır.
6. Tartışmanın amacı, gerçeğe ulaşmak, düşünceyi düşünceyle çürütebilmektir. Bu yüzden tartışırken duygusallığa kapılmamalı, konu dışına çıkılmamalıdır.
7. Konuşmalar sözlü anlatımın temel ilkelerinde ifade edildiği gibi kısa, öz ve
anlaşılır bir dille yapılmalı, uzun ve süslü cümlelerden kaçınılmalıdır.
Tartışmalarda başkanın görevleri ise şunlardır:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
24
Konuyu özellikleri ve sınırlarıyla dinleyicilere belirtmek
Konuşmacıları dinleyicilere tanıtmak
Tartışmayı başlatmak
Konuşmacıların konu dışına çıkmalarını engellemek
Herkese eşit konuşma süresi vermek
Konuşmacılara yerine göre sorular yöneltmek
Tarafsız olmak
Tartışma kurallarına uymayanları uyarmak
Kısa özetler yaparak konuyu toparlamak
DİL VE ANLATIM 3
10. Tartışmanın sonucunu açıklamak
Tartışma Yönteminin Aşamaları
1. Tartışma Probleminin Seçimi: Tartışma problemi seçilirken katılımcıların
ilgi ve tutumları ile konuyla ilgili ön bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır. Konu
katılımcılar için ilgi çekici olmalı ve tartışmaya karşı güdülenmelidir. Bunun yanı sıra
problem cümlesinin açık olması konuyu tam olarak belirtmesi konuyu sınırlayabilmesi gerekir. Problem cümlesi soru ya da düz cümle olarak ifade edilebilir. Ancak
soru cümlesi katılımcıların ilgisini çekmede ve onları araştırma yapmaya teşvik etmede daha etkilidir.
2. Tartışmayı Yönlendirecek Soruların Belirlenmesi: Tartışma yönteminde
eğiticiler katılımcıları sorularla yönlendirmezse tartışmadan elde edilen sonuçlar
hedefler doğrultusunda olmayabilir, konu dağılabilir. Bu nedenle eğiticinin tartışmayı yönlendirecek açılış, gelişme ve kapanış bölümüyle ilgili anahtar soruları önceden hazırlaması gerekir.
3. Araç ve Tekniklerin Belirlenmesi: Tartışma sürecinde birçok öğretim araç
ve tekniğinden yararlanılabilir. Bu amaçla tartışmadan önce probleme uygun dramatizasyonlar yapılabilir, sergiler ve yakın çevre gezilebilir, yazılı materyaller okunabilir, radyo dinlenebilir ve film izlenebilir. Bu tür etkinlikler katılımcılarda ortak
yaşantı oluşmasını sağlar ve tartışmaya katılımı arttırır.
4. Tartışmanın Yapılacağı Fiziksel Ortamın Düzenlenmesi: Tartışmanın yapılacağı fiziksel ortam ve katılımcı sayısı tartışmanın niteliğini etkiler. Çok kalabalık
gruplarda tartışmalar bazı katılımcıların tartışma dışında kalmasını sağlar. Tartışma
ortamında sağlıklı iletişim kurulmasında katılımcıların birbirlerini görmeleri önemli
rol oynar. Bu nedenle katılımcıların daire ya da yarım ay biçiminde oturmasının sağlanması gerekir.
5. Değerlendirme: Tartışma sonunda tartışma, eğitici ya da katılımcılar tarafından değerlendirilmeli ve sonuç başkan tarafından özetlenmelidir.
Belli bir konuda uzmanlaşmış kişilerin, kendi alanlarına ait herhangi bir problemle ilgili olarak hazırladıkları bildirilerini sundukları toplantılara “sempozyum”
denir. Aslında sempozyum bir tek toplantı ya da tartışma değil, bir toplantılar ve
tartışmalar dizisidir.
Bir cümle hâlinde ifade edilen bir görüş (tez) ile bir karşı görüşün öğrencilerden oluşan iki ekip arasında, bir hakem kurulu huzurunda tartışılması ise “münazara” adını alır.
25
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Topluluk karşısında yapılan tartışmalar hangileridir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
Tartışmada başkanın görevleri nelerdir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
Tartışma konuları seçilirken nelere dikkat edilmelidir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
Topluma açık tartışmaların ortak amaçları nelerdir?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
26
4. PANEL
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
Panelin neden bir tartışma türü olabileceğini söyleyiniz.
Topluma açık tartışmalarda konuşmacıların kamuoyu yaratma endişesi
taşımaları, konuşmacı-dinleyici ilişkisini nasıl etkiler?
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1. Metin
MİLLİ EGEMENLİK DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ PANELİ /12 MAYIS
1986, İZMİR
Prof. Dr. SERMET AKGÜN - Büyük Millet Meclisimizin Sayın Başkanı,
sayın milletvekilleri, Sayın Vali Muavini, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı,
Sayın Rektör, çok değerli öğretim üyeleri, sayın panelistler, sayın konuklar, sevgili öğrenciler; demokrasimizin temeli Büyük Millet meclisimizin açılışının 66.
yılı ve anayasalı parlamenter döneminin 100 üncü yılı kutladığımız bugünlerde
Büyük Millet Meclisimizle birlikte Üniversitemizin tertip etmiş olduğu, “Millî
Egemenlik Düşüncesinin Gelişimi” konulu panele hoş geldiniz. Şahsım ve üniversitem adına, başta Sayın Başkanımız olmak üzere, hepinize saygılarımı, teşriflerinizden dolayı teşekkürlerimi arz ederim.
27
DİL VE ANLATIM 3
Değerli konuklar, insanlık tarihine bir göz attığımız takdirde, fertlerin birleşerek toplumlar teşkil etmeleri, toplumların sayıca fazlalaşmaları sonunda,
halledilmesi gereken bir problem, doğal olarak kendini göstermiştir. Bu problem:
Toplumları teşkil eden fertlerin hak ve hürriyetlerini düzenleyecek, belirleyecek
bir arayış; bu arayışta bulunmak istenen, egemenliğin kimde olması sorunu idi.
Acaba egemenlik bir kişide mi olsun, bir aile, bir zümre, bir sınıfta mı olsun;
yoksa toplumu teşkil eden tüm fertlerde mi olsun? Yüzyıllar boyu bir hükümdarın egemenliğinde varlığını sürdürmüş olan Türk toplumu, aradan geçen bu
zaman zarfında ve özellikle 19 uncu asırda kendini gösteren bağımsızlık mücadelesi, egemenlik mücadelesi ki, 19. asra, demokrasi mücadelesi, anayasacılık
mücadelesi asrı da diyoruz. Türkiye, akımlarından etkilenmiş ve sonunda bundan 66 yıl önce, 23 Nisan 1929’de, Büyük Millet Meclisini kurarak, “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir”, düsturu ile tercihini belli etmiştir.
Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, demokrasinin gerçekleşebilmesi
için, millî birlik, iç güvenlik, ekonomik gelişme ve istikrar, halkın demokratik
kültür birikimine ihtiyaç vardı. Başka bir deyimle, çağdaş uygarlık düzeyine
çıkabilmek için bu unsurlar gerekliydi. İşte, bu sebeple sosyal, ekonomik ve siyasî
alanlarda bir dizi köklü değişikliklere geçildi ki dünyanın hayranlıkla, takdirle
karşıladığı Büyük Türk inkılâbı gerçekleşti.
Atatürk’ün ideali demokrasi idi. 1946 yılında çok partili demokratik hayata
geçtiğimiz devrede, 1924 Anayasasında herhangi bir değişikliğin yapılması
gereğinin duyulmamış olması buna gayet güzel bir kanıttır. Bugüne kadar,
son Anayasamız dâhil, bütün anayasalarımızda yer alan demokrasi ve millî
egemenlik fikri, Atatürkçü dünya görüşünden kaynaklanmıştır. Ülkemiz bu
tercihini İstiklal Savaşı ile yapmış ve aynı inançla sürdürmektedir, yürütmektedir.
Bizlere düşen, Ulu Ata›mızın armağan ettiği bu kutsal emaneti korumak,
yaşatmak ve yüceltmektir. Bu hususta, muhakkak ki, üniversitelerimize büyük
görevler düşmektedir. Bu münasebetle, bu panelde üniversitemizin yer almış
olmasından dolayı duyduğum mutluluk çok büyüktür.
Panelin düzenlenmesinde emeği geçenlere, lütfedip panele iştirak eden
sayın panelistlerimize teşekkür ve takdirlerimi sunarken, panelin, millî egemenlik ve demokrasi davamıza olumlu katkılarının bulunması, halkımızın demokrasi duygu ve inançlarını artırması dileğiyle, başta Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Sayın Başkanı olmak üzere, hepinize, şahsım ve üniversitem adına
saygılarımı, teşriflerinizden dolayı teşekkürlerimi arz ederim.
BİROL AKŞİT - Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür, Sanat ve yayın Kurulu Genel Koordinatörü Hatay Milletvekili Sayın Murat Sökmenoğlu konuşacaklar.
Buyurun efendim.
MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (TBMM Kültür, Sanat ve Yayın
Kurulu Genel Koordinatörü) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, muhterem
konuklar, basının ve TRT’nin değerli mensupları; ülkemizi çağdaş medeniyete
28
DİL VE ANLATIM 3
ulaştırmayı hedef alan eşsiz Atatürk’ün millî irade limanına sığınarak çıktığı
yolda, yegâne makam olarak gördüğü millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışının 66. yılının kutlama programları içinde gerçekleştirilen bir dizi panellerin sonuncusunu bugün icra ediyoruz.
Cumhuriyetimizin Kurucusu, Devletimizin Banisi Yüce Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda ilerleyerek, değişen, gelişen, büyüyen çağdaş Türkiye’nin
geleceğinin teminatı gençlerin yetiştiği irfan yuvası üniversiteler ile Türkiye
Büyük Millet Meclisinin işbirliği içerisinde gerçekleştirilen bu panellerin sonuncusu olan “Millî Egemenlik Fikrinin Gelişimi” konulu paneli gerçekleştiren Ege
Üniversitesi’ne, Sayın Rektörüne ve değerli öğretim üyelerine huzurlarınızda
teşekkür ediyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı Necmettin
Karaduman’ı kürsüye davet ediyorum.
NECMETTİN KARADUMAN (TBMM Başkanı) - Sayın konuklar, değerli öğretim üyeleri, sevgili gençlerimiz, evlatlarımız; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluşunun 66. yıldönümünü kutlama programları uyarınca bu
yılki Millî Egemenlik Haftasında üniversitelerimizle işbirliği yapılarak millî
Egemenlik Haftasında üniversitelerimizle işbirliği yapılarak millî egemenlik
fikri konusunda düzenlenen bilimsel toplantılardan sonuncusunu bugün, Millî
Mücadelemizin büyük ıstırabını yaşamış ve o nispette de şerefini taşımış olan
Batı Anadolumuzun incisi güzel İzmir şehrinde yapıyoruz. Türk Millî Mücadelesinin zafer simgesi olarak kabul ettiğimiz İzmir’de bu bilimsel toplantının
yapılmasını sağlayan Ege Üniversitesi’nin değerli mensuplarına, başta Sayın
Rektör olmak üzere, bütün öğretim üyelerine ve bugünkü toplantıya katılan değerli panelistlere teşekkür ediyor ve bugün aranızda bulunmaktan, İzmirlilerin
arasında bulunmaktan büyük bir sevinç ve mutluluk duyduğumuzu belirtiyor
ve beraberimde İzmir’e gelen parlamento heyetimiz adına sizleri devrin sevgiler
ve saygılarla selamlıyorum.
Üniversitemizle işbirliği yapılarak yurdumuzun çeşitli yörelerinde düzenlenen Millî Egemenlik Haftalarında düzenlenen bu tür toplantıların, millî egemenlik fikrini çeşitli yönleriyle ve değişik boyutlarıyla tanıtılıp, anlatılması ve
değerlendirilmesi bakımından büyük yararlar sağlayacağı, bunun da demokrasimizin güçlenmesine ve yücelmesine katkılarda bulunacağı kanaatini taşımaktayız. Bu nedenle, bu tür toplantıları büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hep teşvik ediyoruz.
Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen bu panelin, millî egemenlik
ilkesinin daha geniş boyutlarda tanıtılıp, değerlendirilmesine yardımcı olacağına
ve böylece bu yüce kavramın güçlenmesine ve daha da benimsenip, gelişmesine
katkıda bulunacağına ilişkin inancımı bir kere daha tekrar ediyor; panele
katılan değerli bilim adamlarımıza teşekkür ediyor; ayrıca, bu toplantının
düzenlenmesini sağlayan Ege Üniversitesinin tüm yetkililerine, değerli bilim
adamlarına tekrar teşekkürü bir borç sayıyor ve sizleri sevgiler ve saygılarla
selamlıyorum.
29
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Panelle açık oturum arasındaki farkı araştırınız.
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
KAVRAMLAR
Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde
uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir. Açık oturum ile panel,
özellikleri yönüyle birbirine çok benzer. Arada sadece üslup farkı vardır.
Panelde amaç, bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle
aydınlatmak, farklı görüşleri, farklı anlayışları ortaya koymaktır. Panelde karar değil,
açıklama amaçlanır.
Panelde de bir başkan bulunur. Konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir.
Konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar. Konuşmalar,
açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.
Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. Tartışma seyircilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür.
Panel başkanı; konuşmacıları yönetmek, konuyu ortaya koymak, dinleyicilerin
görüş belirtmelerine izin vermek ve söylenenlere kendi düşüncelerini de ilave ederek toplantıyı sonuçlandırmakla görevlidir.
ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerdeki bilgiler doğru ise “Doğru” kutucuğunu, yanlış ise
“Yanlış” kutucuğunu işaretleyiniz.
t
t
t
t
30
Panel açık oturumla kıyaslandığında daha ciddi bir ortamda gerçekleştirilen bir
Doğru
Yanlış
tartışma biçimidir.
Doğru
Yanlış
Panelde herkes konuşmacı olabilir.
Panelde herkesi ilgilendiren sosyal problemlerle ilgili konular ele alınır.
Doğru
Yanlış
Doğru
Yanlış
Panelde kanıtlama amacı güdülmez.
DİL VE ANLATIM 3
NELER ÖĞRENDİNİZ?
İletişim bireyin toplumsallaşmasını sağlayan bir süreçtir. İletişim bir yandan
toplumsal ilişkiler tarafından belirlenirken diğer yandan da toplumsal ilişkileri etkiler.
İnsanın hayatta kalabilmesi, doğumundan ölümüne kadar bir şeyler üretebilmesi,
kendini ifade edebilmesi hatta ölümünden sonra bile adını kalıcı kılabilmesi için
kendi kişisel özellikleri, becerileri kadar diğer insanlarla olan ilişkileri de önemli bir
etkendir. Birlikte yaşamanın temel şartı anlaşmaktır. Anlaşmak ise bir yönüyle kişinin
kendini başkalarına anlatabilmesi, diğer tarafıyla başkalarını anlaması temeline
dayanır. Bu ancak karşılıklı olarak gerçekleştirilebilen “anlama” eylemi, aynı zamanda
iletişim dediğimiz kavramın özüdür. İletişimin ögeleri şunlardır: “Gönderici”, iletiyi
sunan kişidir. (konuşan) “Alıcı” ise iletiyi sunmak istediğimiz kişidir. (dinleyen) “İleti”,
anlatmak istediğimiz, bildirmek istediğimiz mesajdır. Bu iletilerin kullandığı somut
araçlar “kanal”dır. İletişimin gerçekleştiği ortama “bağlam”, iletiye verilen her türlü
yanıta “dönüt” denir. İletinin üretildiği şifreleme sitemi ise “kod” adını alır.
İletişimde dilin göndergesel, heyecana bağlı, alıcıyı harekete geçirme, kanal
kontrol, dil ötesi, şiirsel gibi işlevleri vardır.
Sunum, güncel herhangi bir konu hakkında bir grup ya da topluluğa bilgi vermek amacıyla yapılan etkinliklere denir.
Tartışma bir konu çevresinde karşılıklı düşünceleri ortaya koyma, problemlere
çözüm bulma, gerçek, doğru, iyi ve güzel olanı birlikte aramadır. Tartışmada konunun güncel olması önemlidir.
Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde
uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara “panel” denir. Konuşmaların bitiminde konuşmacılar birbirlerine soru sorabilecekleri gibi dinleyiciler de konuşmacılara
soru sorabilir. Ama bu süreç sadece soru sorma ve düşünceleri kısaca belirtmeyle
sonuçlanmaz da dinleyicilerinde aktif olarak katıldıkları bir tartışmaya dönüşürse
yani tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman bu panel olmaktan çıkar ve “forum”
adını alır.
Bütün tartışmalarda amaç gerçeği ve en uygun kararı bulmaktır. Katılanlar birbirine saygılı davranmalı, karşıt görüşleri hoşgörüyle karşılamalıdır.
31
DİL VE ANLATIM 3
1. ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sunumun amacına ulaşmasına engeldir?
A.
B.
C.
D.
Sunum yapılacak konuşmanın tümünün slaytlarda yer alması
Sunumu yapacak kişinin dinleyicilerin tümüne eşit uzaklıkta durması
Sunum anında önemli kişilerin sözlerinden alıntılar yapılması
Sunum yapılacak yerin önceden görülerek prova yapılması
2. Aşağıdakilerden hangisi bir tartışmanın verimli geçebilmesi için tartışmacılarda
bulunması gereken özelliklerden biri olamaz?
A.
B.
C.
D.
Tartışılan konunun dışına çıkmamak
Saygılı ve hoşgörülü olmak
Konuşma kurallarına uymak
Kendi düşüncelerini kabul ettirmeye çalışmak
3. Aşağıdakilerden hangisi iletişimin ögelerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
İleti
Kanal
Alıcı
Bağdaşıklık
4. “Tartışmaların önemli bir bölümü basına ve halka açık bir ortamda düzenlenirken
(…) çoğunlukla öğrenciler arasında ve sınıf ortamında düzenlenir.” cümlesinde
boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A.
B.
C.
D.
forum
panel
münazara
sempozyum
5. Aşağıdaki tartışma türlerinden hangisi, tartışmanın daha samimi bir ortamda
gerçekleşmesi yönüyle diğerlerinden ayrılır?
A.
B.
C.
D.
Münazara
Panel
Sempozyum
Açık oturum
6. Aşağıdakilerden hangisi bir tartışma çeşidi değildir?
A.
B.
C.
D.
32
Sunum
Forum
Panel
Münazara
DİL VE ANLATIM 3
7. Aşağıdakilerden hangisi tartışmada başkanın görevlerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Tartışma kurallarına uymayanları uyarmak
Kısa özetler yaparak konuyu toparlamak
Herkese istediği kadar konuşma süresi tanımak
Tartışmanın sonucunu açıklamak
8. Aşağıdakilerden hangisi dilin alıcıyı harekete geçirme işlevinin amacıdır?
A.
B.
C.
D.
Duygu ve heyecanı dile getirme
Alıcıda tepki ve davranış değişikliği yaratma
Kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenme
Dille ilgili bilgiler verme, dili açıklama
9. Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi ya da topluluklara
ne ad verilir?
A.
B.
C.
D.
Kanal
Dönüt
Alıcı
Gönderici
10. Aşağıdakilerden hangisi sunumdan önce yapılması gerekenlerden biridir?
A.
B.
C.
D.
Güncel bir konu seçmek
Ses tonuna, jest ve mimiklere dikkat etmek
Dinleyicilerin sorularını yanıtlamak
Bilgisayar, CD gibi teknolojik araçlardan yararlanmak
11. Aşağıdakilerden hangisi bir “panel”de olması gerekenlerden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Bilim, siyaset vb. konularda düzenlenmesi
Karşı tarafın eleştirilerek suçlanması
Dinleyicilerin soru sorarak ve açıklamalarla konuşmaya katılması
Uzmanların, dinleyiciler karşısında bilgi ve görüş bildirmesi
12. Aşağıdaki kavramlardan hangisinin açıklaması yanlıştır?
A.
B.
C.
D.
Tartışma: Problemlere çözüm bulma
Panel: Sosyal problemlerin ele alındığı tartışma biçimi
Sunum: Önemli bilgileri hatırlatma, öne çıkarma
Toplantı: Halkı belli konularda bilgilendirme
33
DİL VE ANLATIM 3
13. Aşağıdakilerden hangisi toplantının yapılma nedenlerinden biri değildir?
A.
B.
C.
D.
Sorunları paylaşmak
Fikir alışverişinde bulunmak
Var olan bir sorunu çözmek
Kendi görüşümüzü karşı tarafa kabul ettirmek
14. Bir metinde amacın yoğunlaştırılarak yargıya dönüştürülüp bir önerme biçiminde
belirmesine ne ad verilir?
A.
B.
C.
D.
Tutarlılık
İleti
Tartışma
Önerge
15. Bir konuda karşıt düşüncelerin savunulmasına ne ad verilir?
A.
B.
C.
D.
34
Tartışma
Sunum
Demeç
Tutanak
DİL VE ANLATIM 3
Œ
ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
35
DİL VE ANLATIM 3
Œ
ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
36
2. ÜNİTE
ANLATIM ÖZELLİKLERİ
DİL VE ANLATIM 3
NELER ÖĞRENECEĞİZ
Bu ünitenin sonunda:
1. Yazma ve konuşmada hazırlığın önemini fark edecek,
2. Tutarlı yazmayı ve konuşmayı etkileyen hususları açıklayacak,
3. Anlatımda gözleme ne zaman başvurulduğunu ve anlatımda gözlemin
önemini belirleyebilecek,
4. Bilgi toplama kaynaklarını belirleyebilecek,
5. Anlatımda “tema” ve “konu” terimleriyle neler ifade edildiğini belirleyecek,
bu terimler arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek,
6. Metindeki anlatım türü ile tema ve dil ilişkisini açıklayabilecek,
7. Aynı temada başka metinlerin yazılabileceğini fark edecek,
8. Temanın sınırlandırılmasında anlatıcının tavrını ve amacını belirleyebilecek,
9. Anlatımın nasıl oluştuğunu belirleyebilecek,
10. Anlatıcının öznel ve nesnel olarak ifade ettiği her düzeydeki sözlü ve yazılı
anlatımın özelliklerini belirleyebilecek,
11. Anlatıcının dolaylı ve doğrudan ifade ettiği her düzeydeki sözlü veya yazılı
anlatımın özelliklerini belirleyebilecek,
12. Anlatıcının soyut ve somut olarak ifade ettiği her düzeydeki sözlü veya yazılı anlatımın özelliklerini belirleyebilecek,
13. Anlatıcının kişisel düşünce, tasarı ve kanaatlerini ifade ettiği her düzeydeki
sözlü ve yazılı anlatımların özelliklerini belirleyebilecek,
14. Anlatıcının gerçekleştirdiği farklı anlatımları karşılaştırabilecek,
15. Açık bir anlatımın özelliklerini belirleyebilecek,
16. Sözlü veya yazılı bir metni akıcı, duru ve yalın kılan hususları belirleyebilecek,
17. Anlatımda bağdaşıklığı ve bağlaşıklığın önemini belirleyebilecek,
18. Bağdaştırmaları gruplandırıp bağdaştırmaların işlevlerini belirleyebilecek,
19. Metnin oluşumunda, anlatım bozukluklarının metni nasıl etkilediğini tartışabilecek,
20. Metin türlerinin oluşmasında anlatım türlerinin üstlendiği rolü belirleyebilecek,
21. Anlatım türlerini gruplandırabileceksiniz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
ANLATIM
BOZUKLUKLARI
ANLATICI
KONU
DİPNOT
DURULUK
BİRİNCİ KİŞİ
ANLATIM
ÖZET
TARTIŞMA
38
AÇIKLAMA
DİL VE ANLATIM 3
1. ANLATIMA HAZIRLIK
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
t "OMBU‘NEBCBǵBS‘O‘OZBLBMBONBT‘ZMBLƌǵƌMFSƌOLPNQP[ƌTZPOZFUFOFLMFSƌBSBT‘Odaki ilişkiyi değerlendiriniz.
t :B[‘ZB[NBZBCBǵMBNBEBOÚODFOFMFSZBQBST‘O‘[
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
“Ancak yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan,
rüzgârın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden başka bir şey değildir. (Emile Zola)”
#VEàǵàODFZƌBΑLMBZBOCƌSZB[‘ZB[NBO‘[ƌTUFOTFOBT‘MCƌSZPMƌ[MFSEƌOƌ[
39
DİL VE ANLATIM 3
KAVRAMLAR
İnsanlara iletmek istediklerimizi kusursuz ve en doğru şekilde anlatmak hepimizin arzu ettiği şeydir. Bu nedenle neyi, nerede ve ne şekilde söylememiz gerektiğini bilmemiz ve sözümüzü ona göre sıralamamız gerekir.
Neyi, niçin ve nasıl anlatmak gerektiği üzerinde düşünmeden konuşmak ve
yazmak tutarlı olmaz. Kişi hem konuşurken hem de yazarken düşünerek hareket
etmek zorundadır. Aksi hâlde konudan uzaklaşabilir, amacının dışına çıkabilir ve
konuyla anlatım biçimi birbirine ters düşebilir. Bu da sözlü ve yazılı anlatımdaki başarıyı engeller.
Herhangi bir anlatımı gerçekleştirmek için hazırlık aşamasında bilgi toplamak,
deneyimlerimizi topladığımız bilgilerle zenginleştirmek, düşüncelerimizi gruplandırmak, anlatım için seçilecek türün okuyucu ve dinleyici üzerindeki etkisini belirlemek gerekir.
Anlatıma hazırlık aşamasında bilgi toplamak için okumalı, araştırmalı, not almalı, özet çıkarmalı ve mümkünse gözlem yapmalıyız. Konu tespiti bir bilgi gerektirir. “Yoksulluk”, “eğitim”, “gelişme”, “ekonomik gelişme”, “aile”, “aşk” vb. konularında
yazı kaleme almak, başlangıçta kolay gibi görünür. Bu konuları bildiğimizi sanırız.
Yazmaya başlayınca benzer cümleleri tekrar eder dururuz. Ancak araştırma, inceleme ve bilgi toplama işlerinin gerçekleştirdiği hazırlık döneminden sonra bu konularda ne söyleyebileceğimizi belirleme imkânına kavuşuruz. Bu, temadan konuya
geçiştir ve yazı kaleme almada son derece önemlidir.
Bir kişinin okuduklarını, dinlediklerini, gözlemlediklerini kullanması ve böylelikle de anlatışını daha verimli geçirmesi için şunlar faydalı olacaktır: not almak, alıntı
yapmak, özet çıkarmak.
a. Not Almak:
Bir şeyin hatırlanması için yazılan kısa yazılara “not” denir. Kişinin gün içinde
neler yapacağını kaydetmesi, okuduğu kitaplarla ya da araştırdığı konuyla ilgili değerlendirmeleri yazması hayatı kolaylaştıracaktır. Ayrıca metin yazarken ve konuşma hazırlarken de gerekli olacaktır.
Not almak okunulanı ya da dinlenileni olduğu gibi kâğıt üzerine aktarma değildir. Yararlı bulunan temel noktalar ayrılmalıdır. Bunun için de şunlara dikkat edilmelidir:
1. Parçadaki anahtar sözcükler çok iyi seçilmelidir.
2. Anlamı bilinmeyen sözcükler için sözlüğe başvurulmalıdır.
3. Paragraflardaki düşünceler sınıflandırılmalıdır.
4. Paragraflardaki düşünceler kendi sözcüklerinizle yeniden anlatılmalıdır.
40
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Aşağıdaki parçayı okuyup bunun üzerinde not alma denemesi yapınız:
Ülkemiz, ulusumuz, insanımız hızla değişmekte. Ekonomik, toplumsal, siyasal gelişmeler, değişmeler insan yaşamına girdikçe, kendini hissettirdikçe yeni yaşam biçimlerine, yaşam anlayışlarına ulaşıyoruz. Kısacası hızla değişiyoruz.
Değişim, doğal bir toplumsal eğilim. “Değişim durdurulamaz.” sözü sürekli tekrarlansa da geçerliliğini yitirmeyen tek öge. Değişime inanmak bir dünya görüşü, bir inanç
sorunu. Ama “değişim”e değiştirici olarak katılınmazsa “değişime inanç”ın bir anlamı
yok. Bugünlerde “değişime inanma” ve “değiştirici olma” arasındaki farkın, “soru soran
insan” çevresinde açılmasında yarar var.
Okuma yazma bilmek “okuryazar” olanların açısından abartıldığı kadar büyük anlam taşımamaktadır. Gerçekte üzerinde durulması gereken şey, okuma yazma bilen
toplumla “okuryazar aydın” arasındaki ayrılığın ve beraber olmanın zorlukları ve zorunluluğudur.
Üç türlü not alınır:
1. Dinlenilenlerden Not Almak: Bu tür not almanın en önemli koşulu
“anlama”dır. Not alan kişi öncelikle anlamaya çalışmalı, daha sonra yazmaya başlamalı, konuşmanın özünü veren bölümleri not almalıdır.
2. Okunanlardan Not Almak: Bu tür notların konunun özünü sonradan kolayca hatırlatabilecek olmasına, kısa ve özlü ifadelerden oluşmasına dikkat
edilmelidir.
3. Gözlemlerden Not Almak: Kişi bir taraftan gözlem yaparken bir taraftan
da gözlemlediği varlık, olay, olgu vb. ile ilgili notlar almalıdır.
41
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Bu parçadan gözlemle ilgili ne tür sonuçlara ulaşabilirsiniz?
Jean-Paul Satre, “Sözcükler” adlı yapıtında şunları söyler:
“Maupassant’ın küçüklüğünde, Flaubert’in ona ne yaptığını biliyor musunuz? Bir
ağacın önüne oturtup ağacı anlatması için iki saat zaman veriyordu.”
Arkasından da Satre şunları ekliyor:
“Böylece görmeyi öğrendim. Aurillac anıtlarının doğuştan adanmış ozanıydım,
gönlüm yanarak bakıyordum öteki anıtlara: Yazı altlığı, piyano, saatin sarkacı; bunlar da –neden olmasın- ilerdeki yazı cefalarımda ölümsüzleşecekti. Gözledim. Yürek
karartıcı ve aldatıcı bir oyundu bu: Kaba kadifeden koltuğun önüne dikilmek ve uzun
uzun bakmak gerekiyordu. Söylenecek ne vardı? Olsa olsa koltuğun yeşil ve pütür pütür bir kumaşla kaplı olduğu, iki kolu, dört ayağı, üzerinde iki tane ağaçtan çam kozalağı taşıyan bir arkalığı bulunduğu söylenebilirdi. Şimdilik bu kadardı ama yeniden
dönecektim bu konuya; gelecek sefer daha iyisini yapacak, sonunda onu avucumun içi
gibi tanıyacaktım. İlerde bu koltuğu anlattığım zaman okuyucular: “Aman ne kadar
güzel incelenmiş, aman ne kadar iyi görülmüş, aman ne kadar doğru! İşte size uydurma
olmayan çizgiler.” siyeceklerdi. Gerçek bir kalemin yazdığı gerçek sözcüklerle gerçek
nesneleri anlatarak benim de gerçek olmamam için işe şeytanın karışması gerekirdi.
Kısacası her zaman, bana bilet soracak biletçiye verilecek cevabı biliyordum ben.”
b. Özet Çıkarmak
Özetleme bir yazının temel özelliklerini, anlatmak istediklerini bozmadan
kısaltarak yeniden yazmaktır. Bunu yapabilmek için yazının konusu, planı iyice
kavranmalıdır. Özetlemenin not almadan ayrılan yanı maddelere bağlanmadan
yapılmasıdır. Özetlemenin düşüncelere dokunmaksızın yazıyı yoğun hâle getirme
işi olduğu unutulmamalıdır.
c. Alıntı Yapmak
Not alma ve özetlemenin yanında bilgi toplanırken yazılarda kullanılmak üzere okunanlardan kimi cümleler veya bölümler olduğu gibi aktarılabilir. Aktarılan
cümle ya da bölüm yazıda tırnak içinde gösterilmelidir. Alıntı yapılan kaynak da yazının içinde ya da sayfanın altında dipnot olarak gösterilmelidir.
42
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
1. Aşağıdaki parçayı dikkatle okuyunuz. Parçada geçen anlamını bilmediğiniz
sözcükleri çıkartınız. Sözlüklere başvurarak bunların anlamlarını bulunuz. Parçadan
Tevfik Fikret’in özelliklerini belirten ana noktaları saptayınız. Sonra bunları özetleyiniz:
“Tevfik Fikret Rönesansımızı ikmal eden, bize Avrupa medeniyetinin vereceği hayat telâkkisini pürüzsüz, saf, nezih bir surette gösteren bir müceddidimizdir. Fikret’in
bizdeki diğer Rönesansçılardan ziyade insancı ve insaniyatçı olması da bu harekete gayet samimi bir imana malik olduğunu gösterir. Fikret, ümmet ruhuna, ümmet
medeniyetine ilk kati darbeyi vuran bir müceddittir. O, edebiyatımızı asrileştirerek,
insanileştirerek hakiki rolünü hakkıyla ifşa etmiş bir dâhimizdir.
Tevfik Fikret bütün hayatında, münevver tabakanın şuuri ve usuli ahlaksızlığına
karşı cihatla meşgul olmuştu. O, fertçiliğe karşı mücadele eden yegâne şairimizdir.
Harsımızın başka sahalarında Fikretlerimiz olsaydı bugünkü ahlak buhranı olmayacaktı.”
Ziya Gökalp
2. Bilgiyi, okuyarak ve dinleyerek de elde etmek mümkünken gözlem yapmaya
niçin gerek duyulur?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
3. Özet ile not alma arasındaki farkları belirleyiniz.
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
4. Alıntıların metinlerde kullanılması ne tür yazım ve noktalama kurallarına bağlıdır?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
5. Dipnot nedir? Niçin kullanılır?
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
43
2. ANLATIMDA TEMA VE KONU
UYGULAMA VE ALIŞTIRMALAR
4½:-&4&7%"ƞ±ƞ/%&5Ã3,Ã.Ã;Ã
Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken?
İnsan dallarla, bulutlarla bir,
Aynı mavilikten geçmiştir.
İnsan nasıl ölebilir?
Yaşamak bu kadar güzelken?
'B[‘M)àTOà%BǘMBSDB
Bu şiirin teması “yaşama sevinci”dir. Siz de aşağıdaki şiirin temasını belirleyiniz:
#ƞ5.&;5Ã,&/.&;$"/4*,*/5*4*
Bir bıçak saplı durur göğsünde,
Hangi su tasına uzansan boş;
Hangi pencereye koşarsan koş
Aynı siyah güneş gökyüzünde.
Aynı siyah güneş, aynı siyah,
Aynı susayış, aynı koşuş, aynı…
Of… Hep aynı şey, aynı şey, aynı şey,
Aynı, aynı, aynı, aynı, aynı…
"INFU.VIƌQ%‘SBOBT
44
DİL VE ANLATIM 3
KAVRAMLAR
“Konuşmada, yazıda eserde ele alınan düşünce, olay ya da durum, mevzu”
(TDK Türkçe Sözlük, 2005) biçiminde tanımlanan “konu”; aynı zamanda üzerinde söz
söylenen, düşünce yürütülen olay, varlık ya da kavramdır. Türü ve yazılış amacı ne
olursa olsun her yazı bir konu üzerine kurulur. Çünkü konu, yazarın üzerinde durduğu, hakkında yazı yazdığıdır. Yaşantı ve deneyimlerimizin yanı sıra özel ilgilerimiz,
okuduklarımız ve düşündüklerimiz, dış dünyamızda konuşma ve yazma konuları
bulmada bize kaynaklık eder.
Olay çevresinde gelişen edebî metinlerde tema, olay örgüsüne hâkim olan çatışmanın en kısa ifadesidir. Çatışma; kahramanların durumları, amaçları, hareketleri,
kişilikleri bakımından birbirlerine karşı olmaları sonucunda ortaya çıkan hayat
karşıtlığıdır.
Öğretici metinlerde tema, metinde üzerinde durulan düşünce, bilgi, gözlem
ya da haberin en genel, en soyut ifadesidir. Bir temanın konuya dönüştürülmesi,
o temanın daha somut hâle getirilmesine yani belli bir bağlamda kişi, yer, durum
ve zaman bildiren sözcüklerle sınırlandırılmasına bağlıdır. Bir tema ne kadar
sınırlandırılırsa metinde ele alınmaya o kadar uygun bir konuya dönüşmüş olur.
Konu bir yazıyı oluşturan ögelerin başında gelir. Ancak birincil nitelik taşımaz.
Öyle ki birçok yazı ya da yapıtın konusu ortak olabilir. Buna karşın o yapıtların kimileri kalıcı bir değer kazanır, kimi unutulur gider. Öyleyse konu, yazının dışında bir
ögedir. O yüzden yazma eylemi konudan sonra başlar.
Fevziye Abdullah Tansel temayı, “Sınırlanmış olan konuya, işlenilmek üzere
tespit edilen fikre ‘ theme’ (tem) denilir.” şeklinde tanımlar. Konu her şey olabilir ama
tema, konunun şekillenmesiyle ortaya çıkar. Tema, ham malzeme olan konunun belli bir amaç doğrultusunda biçimlendirilmesidir. Söz gelimi ölümün fizyolojik olarak
anlatılması konudur ancak ölüm düşüncesinin sezdirilmesi, hatırlatılması temadır.
45
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
1. Ataç bir yazısında: ”Hani şiir okumayı boş iş sayıp da kendilerine yakıştırmayan
insanlar vardır. Siz, onların arasında başkalarını anlayan, başkalarının dertlerine,
kaygılarına ortak olan birini gördünüz mü hiç?” diyor.
Bu parçada Ataç’ın vurgulamak istediği, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kimi insanların başkalarına karşı duyarsız olduğu
B) Bencil insanların sanattan anlamadığı
C) Sanatın kişiyi bencillikten kurtardığı
D) Şiir okumayı gereksiz görenlerin sanata kaygısız yaklaştıkları
2. Ankara’nın asıl ilgi çekiciliği Cumhuriyet için yeni bir aydın kuşağı yetişmesidir.
Yüzyıllar süren İstanbul egemenliğine karşın Kurtuluş Savaşı’nda örnek bir gazeteciliği başlatan Ankara olmuştur. Garip şiiri, İkinci Yeni, Mavi Hareketi Ankara’da yeşermiştir.
Bu parçaya göre Ankara’nın özellikle vurgulanan yönü, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumun aydın kesiminin oluşmasında etkili olması
B) Kurtuluş Savaşı’nda örnek bir gazetecilik anlayışı başlatması
C) İstanbul’un sanatçı yetiştirmedeki öncülüğüne son vermesi
D) Şiir akımlarının çıkış noktası olması
46
3. ANLATIMDA SINIRLANDIRMA
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
“Gerçek ve sürekli dostluklar, düşünce ve duygu ortaklığının ürünüdür.” düşüncesini
bir yazıda işleyecek olsaydınız hangi anahtar kavramlar üzerinde dururdunuz?
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
Aşağıdaki konulardan hangisi sınırlandırılmamıştır?
İş eğitiminin önemi
Eğitim
Yaparak öğrenmenin değeri
Sevdiğim ders
47
DİL VE ANLATIM 3
KAVRAMLAR
Yazılı ve sözlü anlatım çalışmalarında görülen en yaygın yanlışlık konunun sınırlanmadan söze başlanmasıdır. Konuyu sınırlandırmamızı etkileyen birtakım etkenler vardır. Bunlar, okuyucu ve dinleyicinin durumu, yazacağımız yazının ya da
yapacağımız konuşmanın uzunluğu, kısalığı, konu üzerindeki bilgi, birikim ve yaşantımızdır. İşte bunları da göz önünde tutarak genel bir konuyu basamak basamak
daraltıp sınırlandırabiliriz:
Genel konu: Roman
I. Basamak
II. Basamak
III. Basamak
Edebiyatta roman
Romancılığımızda Halit
Ziya Uşaklıgil’in yeri
Ahmet Cemil( başkahraman)
üzerine düşünülenler
Bu basamaklar, bir genel konuyu sınırlamada nasıl bir yöntem kullanacağımızı
göstermek içindir: Roman oldukça genel bir konudur. Böyle bir konuyu dört yüz sözcük içerisinde tam olarak işleyemeyiz. İlk sınırlandırmada ortaya çıkan “ Edebiyatta
roman” ve ikinci sınırlamada elde ettiğimiz “Romancılığımızda H. Ziya Uşaklıgil’in
yeri” adlı konular da hâlâ genel olma durumlarını korumaktadır ama üçüncü basamak, ne söyleyeceğimizi sınırlayıp belirginleştirmiştir. Bu, “Mai ve Siyah” romanının
temel kişisi Ahmet Cemil üzerine düşündüklerimizdir. Gerekirse bu da sınırlandırılabilir: “Ahmet Cemil’in aşkı” ve “ Ahmet Cemil’in yetiştiği aile ortamı” gibi.
Kimi konular da sınırlandırılmış olarak verilir. Konuyu sınırlandırmaya gerek
kalmaz. Konuyu ister biz sınırlandıralım ister sınırlandırılmış olarak bize versinler,
önemli olan konuyu anlamaktır. Konuyu anlamada bize yol gösterecek kimi noktalar
vardır. Önce konuyu oluşturan anahtar kavramlar üzerinde durup düşünmeliyiz. Diyelim ki “Bir kişiye yapılan haksızlık, herkese yöneltilmiş bir tehdit demektir.” düşüncesini açıklayıp geliştiren bir yazı yazılacak. Bunun için öncelikle “haksızlık”, “tehdit”,
“bir kişi”, “herkes” kavramları üzerinde durmalı; bunların anlamlarını düşünmeliyiz.
Ayrıca bu kavramların birbirleriyle ilişkisini, ilgisini saptamak gerekir. Verilen düşünceyi de kendi sözcüklerimizle yeniden biçimlendirmek önemlidir.
ETKİNLİK
Aşağıdaki sözcük dizilerinden hangisi tümüyle yarın kavramıyla ilgilidir?
İlerisi- gelecek- yakında
Giderek- geçende- öbür gün
Demincek- zamanla- eli kulağında
48
4. ANLATIMIN VE ANLATICININ AMACI
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
Ƶ"ƞ37&4½;$Ã,-&3
Kuşkusuz insanlık özgürlüğünü dille elde etmiş, gittikçe soyutlaşan sözcükler düşünceyi güçlendirmiştir. Ne var ki şair, yaşama ve korunma zorunluluklarından doğdukları
için faydacı bir özelliği olan sözcüklere yeni bir varlık kazandırdığı ve bu varlık içine dolduğu oranda gerçekten şairdir. Böyle olunca, bizde eskiden olduğu gibi sözcükleri soylusoysuz diye iki bölüm altında toplamak sadece gülünçtür. Çünkü her sözcük şairin “gel”
demesini, dizede veya cümlede kendisine yer göstermesini bekler. Yerini bulan sözcüklerin
de yalnız yüzeyi değil, bir de derinlikleri olur. Bu derinliği sözcüklerin düz kavramları dışında uyandırdığı çağrışımlar meydana getirir. Çağrışımlar ise kültürel bir topluluğa özgü bir
dünya görüşünü yansıtan ve bilinçaltlarında kökleri olan sözcüklerle ancak gerçekleşebilir.
Bu nedenle her şiir kuşağının kendine özgü bir sözlüğü olması doğaldır. Servet-i Fünun kuşağının sözlüğünde hicran, hüsran, şikeste, hayal, eylül; Fecr-i Âti’nin sözlüğünde
lâl, melâl, hazan, leyâl gibi sözcükler başta gelir. “Eylül” sözcüğünün serüvenine bakalım:
Servet-i Fünun edebiyatı bu sözcüğü bir verem mevsimi olmaktan çıkarıp özgürlüğünü
yitirmiş ezik bir kuşağın ruh hâli için kullanmakla bu sözcüğe bir derinlik boyutu kazandırmıştır. Zaten bu sözcük bütün bir kuşağın varlığına dolmamış, bilinç üstü kadar bilinçaltına da sinmemiş olsaydı toplumda böyle derin yankılar uyandırmaz; şiirde tutunmazdı.
Gerek Servet-i Fünun gerekse Fecr-i Âti bu ezikliği duymuştur. Ahmet Haşim’in:
Melâli anlamayan nesle aşina değiliz
dizesinde aynı eziklik duyulmuyor mu? Bu “melâl” sözcüğünde bütün bir istibdat
döneminin birikimi saklıdır. Her an dilin ucuna gelen odur. Mutlu yuva lânei melâle dönüşüyor, yaşam hayal içinde geçiyor. O zamanlar şiirimiz bu sözcüklerden vazgeçemezdi.
49
DİL VE ANLATIM 3
Çünkü halk gibi şair de onlarla doluydu. Sözcüklerin şiir akımına yol açmaları, bilinçaltına
uzanmalarına, düşlerde bile bu sözcüklerle konuşulacak kadar bizden olmalarına bağlıdır. Bu nedenledir ki bir dili konuşan topluluğun sayısız deneyleri, üzüntüleri, sevinçleri ile
yüklü olmayan, o toplumun yadırgadığı ve benimsemediği sözcüklerle şiir yazmak boşunadır. Çünkü şiirin dokusu olan çağrışım ancak kökleri varlığımızın derinliklerine uzanmış
sözcüklerle oluşur.
Üretilen bir sözcüğe, sonunda alışılır dememeli. Evet, geçim dünyasında alışılır ama
şiirde bu yargının anlamı yoktur. Bir sözcük halkın duygu ve düşüncesi ile dolmamışsa,
onun iç varlığından koparak gelmiyorsa boş bir kalıptan başka bir şey değildir. Tatlarını
geçtiği topraktan alan sular gibi sözcükler de halk arasından geçerek zenginliklerini alırlar. Yunus Emre’nin sözcükleri gibi.
Bu bakımdan şiirde temel sorun, üretilmiş yeni bir sözcüğü kimi yazarların kullanması, kendilerini ona alıştırması değil; bütün bir halkın kullandığı dil içinde duygu ve çağrışım kaynağı olan uyumlu sözcükleri bulup dizedeki yerlerine oturtmaktır.
Evet, yalnız halkın malı olan sözcükler dizelerin içinde yerlerini bulunca şairden birer parça olurlar; unutulmuş sandığımız anılar, duygular, imgeler uykularından silkinirler,
gerçek boyutlarını, derinliklerini, gizemli ilişkilerini kazanarak bizi şiir dünyasına götürürler.
Bakınız Victor Hugo bu gerçeği nasıl dile getiriyor:
4‘ǘLBZBM‘ǘBTVMBSOBT‘MÎBSQBSTBÚZMFÎBSQBSTÚ[DàLMFSLBGBN‘[B
%àǵàODFMƌSVIVNV[EBLFTLƌOU‘SOBLMBSZBEBFMMFSBÎBSBL
,ƌNƌMFSƌLBOBUΑSQBSBLLBS‘ODBMBSHƌCƌLBZOBǵ‘SMBS
%BMH‘Oà[HàOǵFOBD‘ǵPNUBUM‘
#VLBSBOM‘LIBMLCƌ[EFHƌEFSMFSHFMƌSMFS
3VIVNV[VOFTSBSM‘HFMƌQHFÎFOMFSƌEƌSTÚ[DàLMFS
Hugo’nun böyle tanımladığı sözcükler, toplumda yaşayan birer canlı varlıktır. Halk
bunları sözcüklerle değil, kendi içinin derinliklerinde bulur; dolmuş sözcüğünü bulduğu
gibi. Şair de hem halkı hem sıkıntısını tanıdığı için bu sözcüğü dilinin ucunda buluvermiştir. Aynı şeyi “gömüt” sözcüğü için de söyleyebilir miyiz?
Şair, toplumun ortak malı olan dil içinde kendi dilini yarattığı oranda şairdir ve şiir,
duygu olmuş düşüncenin yürekten kopuşudur.
Suut Kemal Yetkin, Varlık, 795. Sayı
Bu yazıyı, “Yazarın amacı nedir?” sorusunu kendinize yönelterek değerlendiriniz.
50
DİL VE ANLATIM 3
KAVRAMLAR
Her yazı ya da konuşma belirli bir amaca yöneliktir. Neden konuşuyor ya da
niçin yazıyoruz? Dinleyicimize, okuyucumuza neyi iletmek istiyoruz? Bunlar ve bunlara benzer sorulara vereceğimiz karşılıklar bizi amacımızı saptamaya götürecektir.
Çünkü bizi anlatmaya iten ana nedendir amaç.
Amacımızı belirleyen cümleye “ana düşünce cümlesi” denir. Ana düşünce
cümlesinin yazmaya başlamadan önce düşüncemizde açıkça belirlenmesi gerekir.
Söyleyeceklerimize genellikle bu cümle yön verir. Yazımızın düşünce yapısı onun
üzerine kurulur.
Ana düşünce cümlesinin yazıda belli bir yeri yoktur. Yazının başında, ortasında
ya da sonunda verilebileceği gibi, yazının tümüne sindirilmiş de olabilir. Bu, yazarın
tutumuna bağlıdır.
ETKİNLİK
(I) İlk okunuşlarında bize heyecan veren romanları yıllar sonra okuyabilmek kadar,
onların sanat değerlerinin belirten şaşmaz ölçü az bulunur. (II) Gençliğinizde okuyup da
sevdiğiniz eserlerden kaçı sizi olgunluk çağında ilgilendirmiştir. (III) Kaçı tatlı bir rüyadan
uyanıyormuşsunuz gibi sizde bir hayal kırıklığı bırakmıştır. (IV) Vaktiniz ve tahammülünüz varsa “Zavallı Necdet”i bir kere daha okuyunuz. (V) Bana öyle geliyor ki sağ eserler,
kalp eserlerin aksine, yaşlarla birlikte eskimeyen her yaşa bir şeyler söyleyebilen eserlerdir.
Bu paragrafta numaralarla belirtilmiş cümleler incelenirse en kapsamlı yargının
yani asıl söylenmek istenenin V. cümle olduğu görülür. Bu da paragrafın ana düşünce
cümlesidir.
“Şairler ve Sözcükler” adlı metni, bir de ana düşüncesini bulma yönünden değerlendiriniz?
Sık sık yinelediğimiz gibi anlatım, bir kimseye bir şey hakkında bir şey söyleme, bir şey anlatma işidir ve gelişigüzel yapılamaz. Anlatımımızı amacımıza göre
yönlendirir, amacımıza göre biçimlendiririz. Acaba söze ve yazıya başvururken amacımız ne olabilir? Karşımızdaki üzerinde ne tür bir etki yaratmak istiyoruz?
Konuşmaları ve yazıları bu sorular açısından değerlendirenler başlıca şu amaçları saptamışlar:
t Bir şeyi açıklama, bir fikri aydınlatma, bir durum ya da karakteri inceleme,
bir şeyi tanımlamak isteyebiliriz. Bu durumda amacımız okuyucuya ya da
dinleyiciye bilgi vermektir.
t Okuyucunun ya da dinleyicinin bir konu ya da oldu üzerindeki yerleşmiş
duygu, düşünce ve kanılarını değiştirmeyi amaçlarız.
51
DİL VE ANLATIM 3
t Duyduklarımızı, gördüklerimizi okuyucu ve dinleyicinin de duymasını, anlattıklarımızın içinde yer almasını isteriz. Bu durumda amacımız anlatılanları
okuyucu ya da dinleyicinin zihninde canlandırmaktır.
t Okuyucu ya da dinleyiciye bir olayı oluş, gelişme hâlinde vermek isteriz. Bu
durumda da amacımız okuyucu ya da dinleyiciyi olay içinde yaşatmaktır.
ETKİNLİK
Aşağıdaki metinde yazarın amacının ne olduğunu belirleyiniz.
…İvan İlyiç, Akim Petroviç’in yüzüne bakınca şaşırdı birden. Yarıda kesti sözünü.
Aklı başında bir insan bildiği masa şefi nedense birden aptallaşmıştı. Amirinin sözünü sonuna dek dinleyeceğine birden kulaklarına kadar kızarmış, telaşlı telaşlı dahası
uygunsuz kaçacak bir biçimde öne eğilip doğrularak selam vermeye, bir yandan da
geri geri kapıya doğru yürümeye başlamıştı. Oradan kaçıp kurtulmak, daha doğrusu
bir an önce masasının başına dönmek istediği belliydi. İvan İlyiç yalnız kalınca şaşkınlık içinde kalktı masasından. Aynaya baktı ama yüzünü göremedi…
İğrenç Bir Olay, Dostoyevski
Anlatımımıza yön veren bu dört amaç, dört “anlatım biçimi” yaratmıştır. Bunlar, açıklama, tartışma, betimleme (tasvir etme), öyküleme (hikâye etme)dir. Amacımız okuyucuyu herhangi bir konuda bilgilendirmekse “açıklama anlatım biçimi”ni,
verdiğimiz bilgilere okuyucuyu inandırmak istiyorsak “tartışma anlatım biçimi”ni,
okurun düş dünyasını harekete geçirmek ve anlattıklarımızı göz önünde canlandırmak istiyorsak “betimleme (tasvir etme) anlatım biçimi”ni, okuyucuyu heyecanlandırmak, olay içinde yaşatmak istiyorsak “öyküleme (hikâye etme) anlatım biçimi”ni
seçmeliyiz.
1. Açıklama Anlatım Biçimi
Çok sık başvurulan bir anlatma biçimidir. Anlatılacak durum, varlık, konu, nesne tanımlama ve açıklama yoluyla anlatılır:
ETKİNLİK
Aşağıdaki metinde “ne” üzerinde duruluyor? Belirleyiniz.
MÖ VI. yüzyılda başlayıp yüzyılımızın başına dek etkisini yoğun biçimde sürdüren
türler arasında tiyatro, felsefe ve tarih vardır. İlk Çağ tiyatrosu tragedya ve komedya
diye ikiye ayrılır: Tragedya, bağ bozumu tanrısı Dionyssos adına düzenlenen törenlerden doğmuştur. Tragedyanın amacı, seyircide korku ve acıma duygusu uyandırmaktır. Bu da gerilimlerle sağlanır. Oyunun sonunda ise her şey çözüme kavuşturulur…
52
DİL VE ANLATIM 3
2. Tartışma Anlatım Biçimi
Tartışma okuyucu ya da dinleyiciyi dilediğimiz davranış ve düşünüşe yöneltmek için başvurulan bir anlatım biçimidir. Tartışmanın amacına varması, okuyanı ya
da dinleyeni etkilemesine bağlıdır. Tartışma her şeyden önce bir düşünüş ve anlayış
çatışmasının ürünüdür. Bu yönü, tartışmayı öteki anlatım biçimlerinden ayırır. Konunun işlenişinde zaman zaman sorular ve bu sorulara yine yazarın verdiği cevaplar
kullanılır. Bunda amaç, okuyucu ya da dinleyicinin aklına gelmesi olası soruların önceden cevaplandırılmasıyla okuyucuyu ya da dinleyiciyi ikna etmektir.
ETKİNLİK
Aşağıdaki parçada yazarın tartışarak ele aldığı konu nedir? Yazar hangi düşüncelere karşı çıkmaktadır?
KİTAP, AZ YAŞAMAYI ÖNLER
Türk vatandaşlarının tüm yaşamlarında ortalama kaç kitap okuduklarını biliyor
musunuz? Ben bilmiyorum.
Sanırım kişilerin okudukları kitap ortalaması açısından dünyada sonuncu gelen
toplumlar arasındayız.
Acaba uğradığımız çeşitli sıkıntıların bir nedeni de bu değil mi?
Kitap, yaşamı genişleten ögelerin başında gelir. Altmış yaşına kadar bin kitap
okumuş biri, aynı yaşa kadar yüz kitap okumuş birinden çok daha enine boyuna, çok
daha genişliğine algılamış olur dünyayı.
Türkiye’deki okuma eksikliği, bireylerin yeterince yaşamı kucaklayamamasına,
olup bitenleri anlayamamasına ve takvim yaşlarına, dünyada birkaç yüzyıl kalmışçasına engin bir zenginlikle donatamamasına neden olmaktadır.
Okuyamadığımız için az yaşayan insanlarız. Az yaşayanlar, hem genç kuşakları
yetiştiremez hem de özlenen bir hızla gelişemez.
Ne yazık ki okuyamadığımız için ne kadar az yaşadığımızın bilincinde değiliz.
Her hafta bir roman okuyan kişi, her hafta yaşamına bir değişik yaşam daha katıyor demektir.
Bu konu ne vakit açılsa kişiler neden kitap okuyamadıklarına bir yığın gerekçe
göstermeye başlarlar:
En başta:
- Zaman mı var kardeşim, derler. Tanrı’nın kör karanlığında kalkıp akşamleyin
suyun çıkmış olarak dönüyorsun eve. Yok çocuğun zırıltısı, yok elektrik faturası, yok
hanımın yakınması, bir oh demeye bile fırsat bulamıyorsun ki bir de oturup kitap
okuyasın…
Bütün bunlar kitaba karşı olan genel sevgisizliği kapatmaya dönük bahaneler-
53
DİL VE ANLATIM 3
dir.
İçkiye, tavlaya, misafir çağırıp misafirliğe gitmeye, yemeye, uyumaya, banyo yapmaya zaman bulabilen kişi, haftada kitap karıştırmaya da üç dört saat ayırabilir.
İkinci gerekçe kitapların pahalılığıdır.
- Yaşam zaten ateş pahası, bir de kitap almaya para yetmiyor ki, derler.
Kitap, kavun karpuz gibi hemen o akşam yenmek için alınan bir şey değildir ki…
buzdolabı, TV alıcısı, elektrik süpürgesi alabilen bir aile, gerek duysa pekâlâ mütevazı bir kitaplık oluşturabilir. Ucuz kitapların nerelerde satıldığını izler, bazı kitabevlerinin taksitli satışlarından yararlanır yahut doğum günü armağanlarının kitaplardan
seçilmesine dönük karşılıklı bir eğilim yaratır ve ne yapar yapar, ilginç yapıtlardan
sevimli bir kitaplık kurar.
Ve bilir ki evinde kitap köşesi bulunmayan bir kişi, az yaşayan ve çevresine ışık
vermeyen kişidir.
“Vakit mi var kardeşim?”, “Para yetiyor mu ki kardeşim?” gibi gerekçelerle en kestirme yoldan yaşamı genişletmek olanağı ıskalanır mı?
Her evde küçük bir kitaplık bulunursa inanın Türkiye bugün çok daha başka olurdu.
Yönetenleri de başka olurdu, yönetilenleri de başka olurdu.
Çetin Altan, Güneş, 8 Haziran 1984
3. Betimleyici Anlatım
En yalın tanımıyla betimleme, sözcüklerle resim çizme işidir. Varlıkların niteliklerini, bu niteliklerin duyular üzerinde uyandırdığı izlenimleri belirtmedir.
!
Elif kız hâlâ kayanın üzerinde kıpkızıl duruyordu. Denizin koyu çelik mavisinin
üzerinde ara sıra batan güneşin ışığını kapan kayıksa şimdi parlayan, şimdi sönen kızıl bir noktacıktı. Her seferinde daha uzakta parlıyordu. Sonunda görünmez oldu.
Halikarnas Balıkçısı
Bu kısa paragrafta görüldüğü gibi betimleyici ögelerle anlatılanlar, belirginlik
ve görünürlük kazanır.
54
DİL VE ANLATIM 3
4. Öyküleyici Anlatım
Eylem hâlindeki olguların anlatılmasıdır. Bu anlatım biçimi yalnız öykü ve romanda kullanılmaz. Bunların dışındaki türlerde de özellikle yaşam öyküsü, öz yaşam
öyküsü, tarih, anı, gezi türlerinde de kullanılır. Öykülemede olayların gelişimi ve birbirine bağlanışı hareket ögesiyle olur.
… Metro treninin üstündeki reklama bakarken bir aydınlanma yaşadım. Diğerlerinden farklı olduğunu iddia eden banka, tüketiciyi mutluluktan ağlatacak düşüklükte faiz oranlarıyla ev kredisi veriyordu. Bu haber anne, baba, çocuklardan
oluşan sahtekâr gülüşlü aileyi yeşil panjurlu bir evin önünde havalara zıplatmıştı. Gözümü iki katlı yeşil panjurlu evden ayıramıyordum. O sırada metro treni
hareket etti, reklamın aydınlanma sağlayan görüntüsü karanlık tünele doğru yol
aldı.
!
Yürüyen merdivene doğru hızla koşarken kararımı vermiştim. Goncagül’ü bulmak için çocukluk kâbuslarımın üstüne gitmem gerekiyordu ama hiçbir korku
beni durdurmayacaktı.
Mahalleye geri dönüyordum, şimdi oturduğum evden biraz aşağıya, çocukluğumun geçtiği sokağa gidiyordum. İşe gitmeyecektim, zaten çoktan gecikmiştim,
ayrıca yokluğum yayınevindekilerin umurunda bile değildi. “Evde rahat rahat
çalışmak dururken buraya niye geliyorsun anlamıyorum ki; otur masana, koy çayını kahveni, yap çevirini.” derdi Faruk…
Bir de Baktım Yoksun
Yekta Kopan
Bu parçada fiil cümlelerinin fazlalığı kendini hissettirmektedir. Öyküleyici anlatımda fiillerin özel bir yeri vardır. Betimleyici anlatımda sıfat ve zarfların işlevi neyse öyküleyici anlatımda da fiilin yeri odur.
55
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
1. Aşağıdaki metnin anlatım biçimini belirleyiniz.
Eskiden uzaktan söylenenlerin geri dönmesine “aksiseda” denirdi. Bugün ise
“yankı” denmektedir. Bir sesin yankısı genellikle o sesin çıktığı yere döndüğü hâlde
bazı seslerin yankıları hiç akla hayale gelmeyecek yerlere gider. Alp dağlarında kırk
yıl evvel, tünel açmak için patlatılan tonlarca dinamitin gürültüsü birkaç kilometre
uzaktan işitilmediği hâlde otuz kilometre uzaklıktaki İsviçre köylerinden işitilmiştir.
Betimleme
Öyküleme
Açıklama
Tartışma
2. Çalışma ve emek vermenin önemi konusunda bir yazı yazacak olsanız aşağıdaki atasözlerinden hangisini amaç (ana düşünce) cümlesi olarak seçmezsiniz?
İşleyen demir ışıldar.
Emek olmadan yemek olmaz.
Zahmetsiz rahmet olmaz.
Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır.
56
5. ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
“Ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadardır. (Mevlana)” sözünü değerlendiriniz.
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1.Metin
Bir hastahane odasında geçer olay. Çok ağır durumda iki hasta aynı odada yatmaktadır. Gri duvarlı hastane ve ilaç kokulu bu odada ilerleyen hastalıklarına rağmen birbirlerine destek olmaya, sohbet etmeye çalışırlar. Yerlerinden
kalkamamakta, hastabakıcıya ihtiyaç duymaktadırlar. Hastalardan birisi cam
kenarında, diğeri duvar kenarındaki yatakta yatmaktadır.
Bir gün sabah olup da hastabakıcı geldiğinde, onları biraz doğrultur. Cam
kenarındaki hasta dışarıya bakar, öbürü sorar merakla ne gördüğünü. Cam
kenarındaki anlatmaya başlar: ”Yemyeşil bir park görüyorum. Bankta oturan
yaşlı bir adam etrafta uçuşan kuşlara ekmek kırıntıları veriyor, çocuklar neşe
57
DİL VE ANLATIM 3
ile koşup oynuyor, genç bir çift geçiyor el ele…”Ertesi gün yine anlatmaya devam eder.”Dünkü çift yine geldi şimdi bankta oturuyorlar. Şu geçen gün gelen
baba- oğul yine burada. Babası çocuğuna uçurtma uçurmayı öğretiyor. Harika
bir hava var.”
Bu böyle günlerce sürer gider. Duvar kenarında yatmakta olan hasta baştan sevinerek dinlerken gün geçtikçe inceden inceye bir kıskançlık hissetmeye
başlar. Niye onun yatağı duvar kenarındadır? Neden o bu güzelim manzarayı
görmemektedir? Bu haksızlık, diye düşünmeye başlar. Bir gece cam kenarındaki
hasta aniden rahatsızlanır. Duvar kenarındaki hasta bir bağırsa , hemşireyi çağırsa, arkadaşına yardım etse diye düşünür. Ama kıskançlık ve haset galip gelir.
“Nasıl olsa ölecek, çok ağır hasta. Kendime de bir şans tanımalıyım.” diye düşünür, nefsine yenik düşer seslenip kimseyi çağırmaz. Sabah hemşire ve hastabakıcılar cam kenarındaki hastayı ölü bulurlar. Öğlene doğru onu alır, götürürler;
yatağı düzeltip temizlerler ve duvar kenarındaki hastayı o yatağa geçirirler. Onlar odadan çıkar çıkmaz hasta büyük bir heyecan ve merakla pencereye çevirir
gözlerini. Önünde, yandaki binanın penceresiz gri duvarından başka hiçbir şey
yoktur.
.FUƌOEFBOMBU‘MBOMBSƌOTBO‘OIBZBUBCBL‘ǵBΑT‘ZMBƌMHƌMƌEƌS4ƌ[EFIBTUBMBS‘O
CBL‘ǵBΑMBS‘O‘NFUOFHÚSFBΑLMBZ‘O‘[
KAVRAMLAR
Bir yazıda konunun ele alınış tarzına “bakış açısı” denir. Metni oluşturan kişi,
iletmek istediği mesajı seçip bu mesaja uygun konuyu istediği bir pencereden bakıp
değerlendirerek kendine ait bir bakış açısı oluşturur. Yalnız yazar, hangi bakış açısını
seçerse seçsin paragraf/metin boyunca ona sadık kalmalı, konusunu değiştirmediği
gibi bakış açısını da farklılaştırmamalıdır.
Anlatıcıların tavırlarını belirleyen ikinci etken, onların tercih ettikleri ifade tarzlarıdır. Anlatıcıların birbirlerinden farklı ifade tarzlarını tercih etmelerinde onların
olay, durum, kişi vb.ne bakış açılarının önemli etkisi vardır. Anlatıcılardan bir kısmı
öznel bir anlatımı tercih ederken bir kısmı nesnel bir anlatımı tercih eder. Bir kısmı
doğrudan anlatırken bir kısmı dolaylı anlatmayı yeğler.
Öznel Anlatım: Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişen, doğruluğu
tartışılan düşüncelerin anlatıldığı yargılara “öznel yargı” denir. Bu yargıların kullanıldığı anlatıma da “öznel anlatım” denir. Bu cümlelerde (yargılarda) “bence” ifadesi
vardır.
58
DİL VE ANLATIM 3
!
Efsanelerin kendi hayatları yoktur. Onlara bizim can ve kan vermemizi beklerler.
Yeryüzünde onların çağrısına bir tek insan karşılık verdi mi özlerini taptaze sunarlar bize. Bizim işimiz bu özü korumak ve yeniden dirilmesi için ölüm uykusuna dalmamasını sağlamaktır. Bugünün insanını kurtarmanın imkânsız olduğunu düşünüyorum bazen. Ama bu insanın oğullarını ruhça ve bedence kurtarmak
hâlâ mümkündür. Onlara mutluluk ve güzellik yollarını açabiliriz…
Albert Camus/ Denemeler
Yazar, kendi duygu ve düşüncelerine yer verdiği bu yazıda öznel bir ifade kullanmıştır.
Nesnel Anlatım: Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen, deney
ve gözleme dayanan tarafsız yargılara “nesnel yargı” denir. Bu yargıların kullanıldığı
anlatıma da “nesnel anlatım” denir. Nesnel yargılarda duygu ve izlenimlere yer verilmez.
!
Yakınında bulunan demir eğintilerini kendisine çekmek, birdenbire yaklaştırıp
uzaklaştırıldığı kapalı devrede elektrik akımı yaratmak, orta yerinden asılı iken
hep aynı doğrultuda durmak gibi özellikleri olan demir çubuktur mıknatıs.
Yazar, bu yazıda evrensel, değişmeyen, kanıtlanabilen gerçekleri teknik sözcüklerle vermiştir.
ETKİNLİK
Aşağıdaki cümleleri öznellik-nesnellik yönünden değerlendiriniz:
Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış göstermiştir.
Dört perdeden oluşan bu oyunda yazar, aile bireyleri arasındaki sorunları anlatıyor.
Yazar, sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
Çatık kaşları, yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı.
Doğrudan Anlatım: Kişinin kendi düşünceleri ya da herhangi bir konuda bir
kişinin görüş ve düşüncelerin değişikliğe uğratılmadan veriliyorsa bu doğrudan anlatımdır ve başkasının düşünceleri belirtilirken tırnak işareti içinde gösterilir:
59
DİL VE ANLATIM 3
!
Albert Camus çağının insanlarının, özellikle kendi neslinin duygularını dile getiriyordu. Kendisi de söylüyordu bunu: “ Sen umutsuzsan umutsuz bir düşünce,
insanı karamsar yapar, saçma da ne demek oluyor!” diyenlere: “Ben sokakta bulduğum gerçeği yazıyorum diyordu.”
Dolaylı Anlatım: Bir kişinin sözünün, söylendiği biçimiyle değil de bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.
!
Sabahattin Eyuboğlu bir yazısında özgür düşüncenin, bütün kalıpları, altından
da olsa bütün kafesleri, bütün yasakları yıkan düşünce olduğunu vurgular.
Doğrudan anlatımı tercih eden bir yazar, yazısında başkalarının cümlelerine
yer vermek istiyorsa aktardığı cümlelerin söyleniş biçimlerinde değişikliğe gitmez,
bu cümleleri çoğunlukla tırnak işareti içinde verir. Dolaylı anlatımda ise başkalarına
ait söz, anlam bakımından korunur ama aktarılan cümlenin yükleminin yerine bir
fiilimsi kullanılır:
Annem: “Bu akşam eve erken gel.” dedi. (doğrudan anlatım)
Annem bu akşam eve erken gelmem gerektiğini söyledi. (dolaylı anlatım)
Somut Anlatım: Anlatıcının duyu organlarıyla algıladıklarının ifade edildiği
anlatımlardır.
!
…Kamyonu durduğu yerin biraz ilerisinde, yolun kenarında iki çadır ve bunların
etrafında birkaç kazma kürek ile bir el arabası vardı. Daha uzakta ise taş kırmakla ve kum taşımakla meşgul bir miktar yol amelesi görülüyordu.
Güneş arkamızdaki sırta gömüldükçe karşı taraftaki tepenin üzerine serpilmiş
bulunan çam ağaçlarına gitgide kırmızılaşan bir ışık yolluyor, vadiyi süratle artan bir loşluğa terk ediyordu. Serin bir ilkbahar günü idi ve orta yerde akan küçük dere mırıltıya benzer seslerini duyurmaya başlıyordu…
Sabahattin Ali
Soyut Anlatım: Anlatıcının duygu ve düşüncelerini anlattığı ve anlatılanların
duyu organlarıyla algılanamadığı anlatımlardır.
60
DİL VE ANLATIM 3
!
…Taksim Bahçesi’nde, alabildiğine yükselmiş taflanların arasında kendi başımıza avare avare dolaşırdım. Neler düşünürdüm kim bilir, yazık ki şu anda o
zaman neler düşündüğümü hatırlayamıyorum. Yalnız pek iyi biliyorum ki her
şeye rağmen mesut değildim. Rakiplerim, yani kardeşlerim yoktu. Sevilirdim, üstüme titrenirdi. Ama yine de huzursuzdum. Çocukça bir bedbahtlık içindeydim.
Bu, belki de evleri, bahçeleri, ağaçları ve kuşları benim gördüğüm gibi görebilen
bir dostum olmayışındandı. Orada dadım kendi âlemine dalar, beni tamamen
unuturdu. Çok zaman başka çocukların dadılarını bulur, onlarla konuşmaya
başlardı. Ama ben o başka çocukları bulamazdım. Yalnız, yapayalnız kalırdım…
Orhan Hançerlioğlu
Kişiye Göre Anlatım: Anlatma esasına bağlı metinlerde her eserin anlatıcısı
vardır. Bu anlatıcı yazarın kendisi değildir. Yazar, eserini oluştururken olayı nakletmek için bir anlatıcı tespit eder. Nakledilenler anlatıcının bakış noktasından değerlendirilir ve okura aktarılır.
a. Birinci Kişi Anlatımı: Birinci kişi yani kahraman anlatıcı çoğunlukla
olayların kendi çevresinde döndüğü yahut kendisine bağlandığı anlatımın
asli kişisidir. Kişi başından geçen yahut çevresinde gördüğü, tanık olduğu
veya duyduğu olayları, gözlem ve izlenimlerini okura, yazarın adına
nakleder. Okur olarak biz her şeyi onun dikkatiyle görür, onun duydu ve
yorumlarıyla elde ederiz. Bu anlatıcılar kimi zaman da olay içinde görev
alan üçüncü dereceden asıl kahramanı ve çevresini tanıyan bir kişi olabilir.
Anlatıcı olayın içinde kalır, “ben” ya da “biz” ağzıyla olayı anlatır.
…Evimiz sokağın alt başında. Yatıp kalktığım odanın penceresinden bakınca bir
baştan bir başa bütün sokağı görüyorum. Bir saat sonra yola çıkacağım. Odamda
öteberi eşyamı bavuluma doldurmuş doğruluyordum ki sokaktan gelen bir çocuk
ağlaması beni pencerenin önüne çekti.
!
Çocukların ağlamasına dayanamam. Bir fena olurum duydum mu. Çocuklar boş
yere ağlamaz. Şu dünyada çocukların ağlaması ne kadar azalırsa bilin ki kötülükler de o kadar azalmıştır. Ağlayan bir çocuk sesi duyar da ilgilenirseniz bilin
ki şu bozuk düzenin sizi üzecek bir olayıyla karşılaşacaksınız.
Pencerenin önünde baktım: Karşı komşumuz Boşnak Nuri’nin küçük oğlu yalınayak, donsuz, kapılarının önüne yüzükoyun düşmüş, ağlıyor…
Necati Cumalı
61
DİL VE ANLATIM 3
b. Üçüncü Kişi Anlatımı: Üçüncü kişi anlatıcı “kahraman anlatıcı”dan daha
çok bilgiye ve olayları tarafsız değerlendirme şansına sahiptir. Bu anlatıcıya
“ilahî anlatıcı” denmesinin sebebi, olay içinde yer alan kişilerin geçmişleri,
gelecekleri, içlerinden geçenleri bilen olağanüstü güce ve sezgiye sahip
olmasıdır. Bu anlatıcılar, kahramanların iç dünyasını çözümlemede oldukça
etkili bir rol oynarlar. Üçüncü kişi anlatımın bir başka şekli “gözlemci
anlatıcı”dır. Anlatıcı olaya katılmaz, bir gözlemci gibi davranır.
!
Fenerin ışığı bir kadının yüzünde durup geçti. Bu bir an içinde erkek, kadının
saklamayı başaramadığı yüzünde iyice derinleşmiş birkaç çizginin, yılları top
top ve acımasız bir hoyratlıkla bir araya getirdiğini, o bir zamanların pürüzsüz
yüzünü dileğince parçaladığını gördü. Fakat gözleri değişmemişti, yıllar nedense
bu her zaman çocuk ve yıllarca her şeye hayran ve güzel bakan gözleri gölgelememişti. Kadın, kuşkusuz, yüzünde çizgi çizgi toplanan yılların farkında idi. Belki
de yirmi yıl sonra bunun için bu saati, bu karanlığı, denizin aşağıda böyle kaskatı
bir karanlıkla uçurumlaştığı bu yeri seçmişti…
Mustafa Necati Sepetçioğlu
ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerin kaçıncı kişi anlatımıyla yapıldığını belirleyiniz:
t Yolun kenarındaki, daha boyunu posunu almamış taze deve dikenleriyle karabaşlar, erik lezzetinde bana baktılar.
t Güneşli kırlarda geçen bir gezinti gününden sonra, akşamüstü eve ümitsiz dönmenin mümkün olmadığını tecrübelerimle bilirim.
t O devirde bir Yahudi ticarethanesiyle bir ilişki kurmuştu. Yahudiler onun İttihatçılar ve Harbiye Nezaretinde tanıdıkları üzerindeki nüfuzundan yararlanmak
için Celâl Sahir’e vagon satın almasını teklif etmişlerdi. Celâl Sahir, işin acemisi
olduğu ve bu yolda hiçbir tecrübesi bulunmadığı için işi yüzüne gözüne bulaştırmıştı.
t Karşı karşıya oturmuş iki insan, artık yüzlerimizi görmüyor, yalnız seslerimizi
duyuyorduk. Birden arkamızda garip bir fısıltıyı andıran bir hışırtı duyar gibi
olduk.
Aşağıdaki cümlelerin dolaylı-doğrudan anlatım ve öznel-nesnel anlatım olup olmadığını belirleyiniz.
t En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski.
t Turgut Uyar, bir yazısında, Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten dilekleriyle
kutladığını belirtiyor.
t Yazar, roman kahramanının gerçek hayatta da yaşadığını söyledi.
t Karanlıkta görme duyusunun yerine işitme duyusu faaliyete geçer.
t Ay ışığı, insanı gerçeklerden uzaklaştırıp hayale sevk etmesi ve düş dünyasında
yaşatması bakımından bir afyona benzer.
62
6. ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1. Metin
YENİ HAYAT
Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Daha ilk sayfalarındayken bile kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan
ve sandalyeden gövdemin kopup uzaklaştığını sandım. Ama gövdemin benden
kopup uzaklaştığını sanmama rağmen, sanki bütün varlığım ve her şeyimle her
zamankinden daha çok sandalyede ve masanın başındaydım ve kitap, bütün
etkisini yalnız ruhumda değil beni ben yapan her şeyde gösteriyordu. Öyle güçlü
bir etkiydi ki bu, okuduğum kitabın sayfalarından yüzüme ışık fışkırıyor sandım: Aynı anda hem bütün aklımı körleştiren hem de onu pırıl pırıl parlatan bir
ışık. Bu ışıkla kendimi yeniden yapacağımı düşündüm, bu ışıkla yoldan çıka-
63
DİL VE ANLATIM 3
cağımı sezdim, bu ışıkta daha sonra tanıyacağım, yakınlaşacağım bir hayatın
gölgelerini hissettim. Masada oturuyor, oturduğumu aklımın bir köşesiyle biliyor, sayfaları çeviriyor ve bütün hayatım değişirken ben yeni kelimeleri ve sayfaları okuyordum. Bir süre sonra, başıma gelecek şeylere karşı kendimi o kadar
hazırlıksız ve çaresiz hissettim ki kitaptan fışkıran güçten korunmak ister gibi
bir an içgüdüyle yüzümü sayfalardan uzaklaştırdım. Çevremdeki dünyanın da
baştan aşağıya değiştiğini o zaman korkuyla fark ettim ve şimdiye kadar hiç
duymadığım bir yalnızlık duygusuna kapıldım. Sanki dilini, alışkanlıklarını,
coğrafyasını bilmediğim bir ülkede yapayalnız kalmıştım.
Bu yalnızlık duygusunun verdiği çaresizlik bir anda beni kitaba sıkı sıkıya bağladı. İçine düştüğüm yeni ülkede yapmam gereken şeyleri, inanmak istediklerimi, görebileceklerimi, hayatımın alacağı yolu bana bu kitap gösterecekti.
Sayfaları tek tek çevirirken kitabı şimdi bana daha vahşi ve yabancı bir ülkede
yol gösterecek bir rehber gibi de okuyordum. Yardım et bana, demek geliyordu
içimden, yardım et ki kazaya belaya uğramadan yeni hayatı bulayım. Bu hayatın da, ama, rehberinin kelimeleriyle ypıldığını biliyordum. Kelimeleri tek tek
okurken bir yandan yolumu bulmaya çalışıyor, bir yandan da yolumu büsbütün
kaybettirecek hayal harikalarını hayretle tek tek ben kuruyordum…
(“Yeni Hayat”tan alınmıştır.)
Orhan Pamuk
:B[BS‘OBOMBU‘NÚ[FMMƌLMFSƌOƌCFMƌSMFZƌOƌ[
:B[BS‘OBOMBU‘N‘O‘EPǘBMCVMVZPSNVTVOV[
KAVRAMLAR
İyi bir anlatımı yakalayabilmek için anlatımın özelliklerini bilmek gerekir. Anlatım özellikleri, anlatımın nasıllığı ile ilgilidir. “Karşılıklı konuşmada, karşılıklı anlayış
birliğine varabilmek için anlatım nasıl olmalıdır?” sorusunun karşılıkları bizi iyi bir
anlatımın özelliklerine götürür. Anlatım özellikleri şöyle sıralanabilir:
Doğallık
Anlatılanların doğal olabilmesi için anlatıcının kendine güveninin tam olması
gerekir. Kişi konuşmada ya da yazmada yapmacıklıktan uzak olmalıdır. Kişinin doğal
konuşabilmesi için yaşama sevinciyle dolu olması, duygularını gizlememesi gerekir.
Bunun için de kişi kendini sevmeli, dinleyicisini sevmeli, yaşamayı sevmelidir. Anlatacaklarını süslemeden, yalın bir dille fakat candan, yürekten anlatmalıdır.
64
DİL VE ANLATIM 3
İlginçlik
Kişinin anlatımı kendine özgü ise başkalarını taklit eder nitelikte değilse ilginç
demektir. Anlatıcı, daha önceki söylenilenlerden, yazılanlardan ayrı konuları yakalamalı. Dili kullanımındaki kıvraklık, buluş kendine özgü olmalıdır.
Tutarlılık
Kişinin anlattıkları önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir; yaptıklarına ters düşmemelidir. “Ya konuştuğun gibi ol, ya olduğun gibi konuş.” sözü kişi tutarlılığının
ölçüsü olmalıdır.
İnandırıcılık
Kişinin anlatımının inandırıcı olması için; kişinin anlattıklarına güvenmesi gerekir. Bunun için de anlatacağı konuyu iyi bilmeli, anlattıklarının doğruluğuna güvenmelidir. Kişi ancak kendi inandığı bir konuda inandırıcı anlatımı yakalayabilir.
Anlatılanları mantık çerçevesine oturtabilmek, inandırıcılık açısından çok önemlidir.
Buradaki inandırıcılık bir düşünceyi alıcıya zorla benimsetme biçiminde de olmamalıdır. İnandırıcılık, etkileyiciliği yanında getirir. Bunun için de duygular sıcak, düşünceler açık, anlatım özgün ve söyleyiş güzel olmalıdır.
İletişim Dilinde Yetkin Olmak
Kişi kullandığı dilde yetkin olmalıdır. Kullanılan sözcükler cümledeki yerine
tam oturmalı. Dilbilgisi yanlışları, anlamda kapalılığın nedenlerinden biridir.
Akıcılık
Anlatım kesik kesik, tutuk olmamalıdır. Akıcı bir anlatım ile dile getirilen görüş
ya da düşünceler dinleyicinin ya da okuyucunun belleğinde kolayca yer eder.
Duruluk
Anlatımda kullanılan üslup süslemeli, özentili olmamalıdır. Cümleler gereksiz
yere uzatılmamalıdır. Cümlelerde en az sözcük ile eksiksiz anlatımı yakalamaya duruluk denir. Bir cümledeki fazla sözcük sayısı anlamı dağıtır. Söylenenler doğru bile
olsa kavramak güçleşir. Cümledeki eksik sözcükler de anlamı yok eder.
Özlülük
Söz ya da yazı gereksiz yere uzatılmamalıdır. Anlatılacaklar eksiksiz olmalı, fakat fazladan sözcük bulunmamalıdır.
Açıklık
Anlatımda kullanılan sözcükler iyi seçilmeli, anlamı bilinmeyen bir sözcük bile
kullanılmamalıdır.
Terim niteliğinde bir sözcük varsa terimin ilk kullanımında sözcük açıklanmalıdır.
Cümleler doğru kurulmalı, inandırıcı, doğal, tutarlı olmalı, plan tam oturmuş olmalı
ki anlatım açık olsun. Bir bakıma anlatımın diğer özellikleri hep anlatımda açıklığı
yakalayabilmek içindir.
65
DİL VE ANLATIM 3
Dil Kurallarına Uygunluk
Düşüncelerin etkili olabilmesi için öncelikle cümleler dil bilgisi bakımından
doğru; düşünce bakımından sağlam, açık ve anlaşılır olmalıdır. Ayrıca sözcüklerin
seçimi ve yerinde kullanılması, cümle ögelerinin birbiriyle doğru ilişkili ve uyum
içinde olması da gerekir. Aksi hâlde cümle düşüklükleriyle karşı karşıya kalırız. Cümle düşüklüklerinden kaçınmak, Türkçe cümle yapısının ve mantığının iyi bilinmesi ve
bu yapıya göre cümlelerin oluşturulması ile mümkündür.
Türkçe cümle yapısı özne, nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci, yüklem şeklinde
kurulan bir yapıya sahiptir. Cümle kurarken çoğunlukla bu yapıya bağlı kalırız. Ancak cümleyi etkili kılmak, dikkat çekmek ya da vurguyu toplamak için zaman zaman
bu dizilişin yeri değiştirilebilir. Cümlenin vurgu çeken bölümleri, başı ve özellikle
sonu olduğu için, şairler duygularını anlatırken cümle ögelerinin yerlerini değiştirirler. Şunu unutmamak gerekir ki okunabilir nitelikte, etkili bir yazı, farklı cümle türlerinin ustalıkla ve mantıki bir sıraya göre düzenlenmesinden başka bir şey değildir.
7. ANLATIM BOZUKLUKLARI
ETKİNLİK
1. “Gerçek sanat yapıtı az konuşandır ve sadedir. Üslubu okuyucuyu yormaz. Yapıtın okunmasında, sevilmesinde bunun payı vardır kuşkusuz.”
Bu parçaya göre gerçek sanat yapıtının hangi yönü vurgulanmaktadır?
A) Tutarlılığı
B) Özlülüğü
C) Akıcılığı
D) Özgünlüğü
2. “Bu köşedeki yazıları okuyup bitirdiğinizde, “Yazar ne demek istiyor?” diye, sormadan edemiyor insan. Oysa bu tür yazılarda aranan ilk özellik, böyle bir soruyu sordurmamak olmalıdır. Okuyucu, bulanık ifadelerle yorulmamalı, anlatılmak isteneni
kolayca kavramalıdır.” diyen bir eleştirmenin sözünü ettiği yazılarda bulduğu eksiklik
aşağıdakilerden hangisidir?
66
A) Açıklık
B) Doğallık
C) İnandırıcılık
D) İlginçlik
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Bir metinde açıklık ilkesine uyulmamasının sonuçları neler olabilir?
2. Anlatım bozukluklarına neler sebep olur? Araştırınız.
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1. Metin
Dil ve Anlatım Bozuklukları Üzerine...
Türkçemizin kanayan yarası bu anlatamamak; anlattığını sanmak...
Siz okurlara aşağıda sıralayacağım cümleler TV’lerden duyduğum, gazetelerden okuduğum anlatım bozuklukları olan cümleler... Bu anlatım bozukluklarını yapanlar, anlı şanlı TV sunucuları ve gazete köşe yazarları...
İşte her gün duyduğumuz okuduğumuz anlatım yanlışları örnekleri ve
düzeltmeleri:
1. «Yer yer üç metreyi bulan kar yağışına rağmen maç iptal edilmedi.»
«üç metreyi bulan» «kar yağışıymış» sadece «kar» demeliydi TV sunucusu.
67
DİL VE ANLATIM 3
2. «Bir reklam aramız var, şimdi onu izleyelim.» (Her TV sunucusundan)
Sizce, izlenen ne : «reklam arası» mı, «reklam» mı? Ne dersiniz?
3. «Dershanemiz, herkesi ücretsiz üniversite sınavına hazırlıyor.»
«ücretsiz» sözcüğü «hazırlıyor» sözcüğünden önce gelmeliydi değil mi? 4. «Antalya Film Festivalinde su gibi biralar içildi.» (yerel gazete manşeti)
«su gibi» sözü «içildi» den önce gelmeliydi.
5. «Bizde en az halkın desteğini kazanan kurum meclis olmuştur.» (Haber
yorumcusu)
«en az» sözünün yeri yanlış, «en az» sözü «kazanan» sözcüğünden önce
gelmeli de cümle ne yapsanız pek iyi değil.
6. «Son zamanlarda gençler salaş giysiler içinde» (TV’de sabah programı
sunan bir ünlüden.)
«salaş» sözcüğü (sıfatı) mekân, yer için kullanılır giysi için kullanılmaz.
“salaş meyhane” olur da “salaş giysi” olmaz.
7. «Tüm anneler günü hayırlara vesile olsun.»
«Tüm annelerimizin anneler günü denmesi gerekirdi.
8. «Hepsi ellerime sarıldı, yüzlerimi öptü.» (Bir bakan, seçim bölgesi ziyareti dönüşünde söylüyor.)
«yüzlerimi» değil, «yüzümü» olmalıydı.
9. «Cumhurbaşkanı, 1 Mayıs olaylarında hayatını kaybedenlere başsağlığı
diledi.»
Bu cümleye göre, cumhurbaşkanı «ölen kişilere» başsağlığı diliyor.“Ölenlerin
ailelerine” denmeliydi.
10. «Bu gölete girenler, kendilerini ancak ölü olarak bulur.» (Yörenin valisi)
Nesini düzelteyim.
11. «Aşağı inince, arabamızı çalınmış olarak bulduk.» (Halkımın TV’ye
konuşması)
Neyse, «çalınmış arabalarını» «çalınmış» olarak bulmuşlar!
12. «Şu anda ne yapmak istediğimi bilmek istemiyorum.» (Dizi oyuncusu.
Eşi askerdeyken)
Bunu da sen düzelt ey okur!
68
DİL VE ANLATIM 3
13. «Bütün bildiklerimi ve bilmediklerimi oğluma öğreteceğim.” (Ünlü bir
dizi oyuncusu.)
Bildiklerin tamam da ya «bilmediklerin»i nasıl öğreteceksin dizi oyuncum?
14. «Bu ülke bana yeni olanaklar sağlayacak imkânlar sunamadı.»
(ABD’de yaşan ünlü bir popçu)
«olanak» ve «imkân» aynı şey değil mi popçum?
15. «Seksen bin civarında göz taramasından geçirilmiş hastamız var.»
(Özel göz hastanesi doktoru)
Doğrusu : «Göz taramasından geçirilmiş seksen bin hastamız var.»
16. «Şarlatan, cümlesini bana değil; sana söyledi.» (İki siyasetçinin TV’deki
tartışmasından)
«Şarlatan» cümle değil; «sözcüktür» sayın siyasiler!
17. «Oynayacağım rolün, uzun saçlı olması gerektiği istendiği için saçımı
uzattım.»
Bu da ünlü bir oyuncumuzun cümlesi: «ROL UZUN SAÇLIYMIŞ.» Cümlenin tümü yanlış.
18. «Bu tutum, biraz demokrasiye çok ters düşen bir tutum.» (Bir milletvekilinin cümlesi)
Hem «biraz ters» hem de «çok ters» ne tutummuş ya!
19. «Yine bir sürpriz yapıp eşiyle birlikte yat turuna çıkması hiç de sürpriz
değildi.”
Cumhurbaşkanının “yat gezisini” yorumlayan bir gazete köşe yazarı. Hem
“sürpriz yapılmış hem yapılmamış” nasıl oluyorsa.
20. “Eğrisiyle doğrusuyla çok doğru şeyler yapıyor sanatçılarımız.”
Hem eğri, hem doğru yapılan şeyler de ama çok doğru şeyler.
21. “Bir zamanlar Ferdi Tayfur bir filmde ağlarken siz de otomatikman
olarak ağlardınız.”
Ferdi Tayfur’u konuk eden, TV’de sabah programı yapan bir sunucudan...
“otomatikman ağlamak” ne demek?
22. “Benim yan profilimden çekilmiş fotoğraflarımda burnum büyük çıkar.” (ünlü şovmen.)
Hem “yan” hem “profil”.
69
DİL VE ANLATIM 3
23. “Kısmen de olsa kendimi tümüyle sorumlu hissediyorum bu olayda.”
(Ünlü bir fotbolcu)
Hem “kısmen” hem de “tümüyle” sorumlu olmak ne demek?
24. “Dört ayrı yerde aynı anda başlayan yangınlarda mutlaka kasıt ihtimali var.” (Çevre bakanı)
Hem “mutlaka” (yani kesin) hem de “ihtimal” (yani olasılık) aynı cümlede.
25. “Bu senaryoyu kabul etmememdeki en büyük etken kendimim.” (Ünlü
bir film yıldızı)
Nesini düzelteyim!))))
26. “Rahmetlik Özal’ da bu kanuna karşı çıkmıştı.” (Siyaset programına
katılan bir siyasetçi.)
“rahmetlik” değil “rahmetli” olur.
27. “Bir de kalkmış, o zırdeliyle evlenmeye kalkıyorsun.” (TV sunucusu)
28. “Demin Erman konuşurken çok doğru yaralara parmak bastı.” (Bir
spor programından)
Yaraya parmak değil; “yaraya tuz basılır”. Bir noktaya, parmak basılır.
29. “Bu futbolcu çok iyi duran toplara vuruyor.” (Bir spor programından)
“duran toplara çok iyi vuruyor.” olacak.
30. “Geniş güvenlik önlemlerine rağmen, havaya sıkılan silah sesleri bizi
rahatsız etti.” (Spor programından))
Havaya “silah sesleri” sıkılmış.
31. “Zenci olarak İngiliz millî takımında kaptanlık yapan ilk siyahi futbolcuydu.” (Bir spor programından)
“ZENCİ” ve “SİYAHİ” :))))))
32. “Ajak, 1 - 0 yenilgiden; 2 - 0 öne geçti.” (Bir spor programından)
33. “Bu, bir sanatçının başına gelebilecek en büyük mutluluklardan biridir.” Orhan Pamuk’un Nobel almasını öven bir sanatçı. “Başa gelmek” olumsuz
bir şey içindir... “görüp görebileceği” demesi gerekirdi.
34. «Alkollü arabaya binmeyin.» (Bölge trafik müdürlüğünün ilanı)
Araba alkollü olmaz.... Doğru cümle: «Arabaya, alkollü binmeyin» olmalı.
35. «Dünya televizyonları tekrar tekrar vurulan sivilleri gösteriyor.» (TV
haber sunucusu)
70
DİL VE ANLATIM 3
«tekrar tekrar» sözü «gösteriyor» sözcüğünden önce gelmeliydi.
36. «24 Haziran 1981 yılında fakülteden mezun olmuştu.» (TV haber sunucusu)
«24 Haziran 1981» bir YIL değil; bir GÜN dür.
37. «Size veda etmeden, Ankara’ya gönderir miyim? (TV’de sanatçı bir
başka sanatçıya.)
«etmeden» sözcüğünden sonra «sizi» sözcüğü getirilmeliydi.
38. «Yaralılarla konuşan ve bilgi veren bakan Ankara’ya döndü.» (TV haber sunucusu)
Bakan, kime bilgi veriyor? Yaralılara mı, habercilere mi?
39. «Yarışmamız sona erdi, lütfen telefonlarınızı artık etmeyiniz.» (TV yarışma sunucusu)
«artık telefon etmeyiniz» olacak.
40. «Allah’tan herkese Cem Özer gibi arkadaşlar tavsiye ederim.» (Bir TV
programı sunucusu)
Allah’tan «tavsiye» olmaz... Allah’tan «niyaz» olur.
41. «Hakan Şükür gibi bir futbolcunun dışarda olması, çok daha içerde
olmasından hayırlı olur.»
Söz milli takım çalıştırıcısının, varın siz düzeltin.
Bu örnekler sevgili okur, en ünlü kişilerin kullandığı Türkçe.
Ben okyanusta bir damla diye örnekler sundum.
En ünlülerin, sabah akşam TV’lere çıkanların Türkçesi buysa halkım ne
yapsın?
(http://blog.milliyet.com.tr/ufukkk)
U. Kesici
ETKİNLİK
Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulduğuna, bu cümlelerin
de ifade edeceği anlamın açık ve anlaşılır olması gerektiğine göre parçadaki cümleleri buna göre değerlendiriniz.
KAVRAMLAR
t Yapıları Yanlış Olan Sözcükler
1. Bu gazeteci kaçtı mı, kaçtırıldı mı?
Geçişsiz olan “kaçmak” eyleminin geçişli biçimi “-tır” eki ile değil, “-ır” eki ile
71
DİL VE ANLATIM 3
yapılır. Yani “kaçtırıldı” yanlıştır. Doğrusu “kaçırıldı”dır.
2. Türkçeyi yeterince öğrenememiş ya da öğrendiğini geliştirebilmemiş
yurttaşlarımızın bu sorunu çözülecek.
Yeterlilik eyleminin “geliştirebilmemiş” biçimi Türkiye Türkçesinde kullanılmaz.
Kullandığımız biçim, “geliştirememiş”tir.
t Birbiriyle Karıştırılan Sözcükler
Anlamları ayrı olan birtakım sözcüklerin birbirlerine benzedikleri için karıştırılmalarından doğan bir anlatım bozukluğudur.
1. Rapordaki istatistikler iç açıcı nitelikte görülmüyor.
“Görülmek” ve “görünmek” çoğu kez birbirine karıştırılır. “Görülmek”, bilinmeyen kimselerinin gözünün, bir şeye, bir kişiye çevrilmiş olmasıdır. “Görünmek” ise
kendisini göstermektir. Bu nedenle “görülmüyor” yerine “görünmüyor” denmesi gerekmektedir.
2. O yıl bir köy okulunda öğretim gördüm.
“Öğretim” bilgi vermedir, “öğrenim” bilgi edinme, ders almadır. Bu örnekte söz
konusu olan durum öğretim değil, öğrenimdir.
3. Elbisenin ücretini ödedik.
“Fiyat” bir nesnenin para olarak değeridir. “Ücret” ise bir hizmetin karşılığı olan
paradır. Bu nedenle ücret yerine fiyat kullanılmalıdır.
4. Mahallelerde büyük apartmanlar birbirine yaklaşık olarak kuruluyor.
“Yaklaşık olarak”, aşağı yukarı demektir. Apartmanların birbirine yakın kurulduğu söylenebilir.
t Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler
Her sözcüğün bir ya da birkaç anlamı vardır. Yazarın anlam inceliklerini iyi tartması ve belirtmek istediği düşünceyi eksiksiz karşılayacak sözcüğü dikkatle seçmesi
gerekir.
1. Yıldan yıla biriken borçlar, ülkenin ekonomik yönden dışa bağımlılığını sağladı.
“Sağlamak” elde edilmesi istenen şeyi olumlu bir sonuca ulaştırmaktır. İstenmeyen sonuç için “sağlamak” kullanılmayacağından sözcük yanlış anlamda kullanılmıştır.
2. İstanbul sokaklarını kapsayan çöpler vatandaşları bezdirdi.
“Kapsamak” birçok şeyi içine almaktır. “Kapsayan” yerine “dolduran” ya da “…
sokaklarına yayılan” demek doğru olacaktır.
3. Anası iyi çorap dokurdu.
“Dokumak” tezgâhla yapılan bir iştir. Halı, kilim, kumaş için kullanılabilir ama
72
DİL VE ANLATIM 3
çorap şiş ya da tığ kullanılarak yapıldığından “örmek” doğru olur.
t Gereksiz Sözcükler
Özdeş anlamlı dil ögelerinin bir arada kullanılması ya da görevi olmayan bir
sözcüğe yazıda yer verilmesi anlatımın gücünü azaltır.
1. Dükkânları kirli olan on sekiz iş yeri kapatıldı.
“Dükkân” ve “iş yeri” aynı anlama geldiğinden dükkânları sözcüğü cümleden
çıkarıldığında anlatımın düzeldiği görülür.
2. Yüz adet karyola satın alınacaktır.
“Tane” demek olan “adet” sözcüğüne gerek yoktur.
3. Bu karar, içinde bulunduğumuz devre döneminde uygulanacak.
“Devre” ve “dönem” özdeş anlamlı iki sözcüktür.
4. Sayın Ankaralı hemşehrilerimize teşekkür ve şükranlarımızı sunarız.
İkisi de Arapça olan “teşekkür” ve “şükran” aynı anlama gelir.
t Anlamca Çelişen Sözcük Kullanımı
Bir anlatımda anlamca çelişen, birbirini tutmayan sözlerin bulunması okuyanı
şaşırtır ve yazara karşı bir güvensizlik yaratır.
1. Eminim ki bunca gürültü patırtı en çok onu üzmüş olsa gerek.
2. Bundan aşağı yukarı tam on yıl önce taşındım.
t Tümleç Yanlışları
1. Buna ancak okurlar karar verir, uygular.
“Buna” tümleci “karar verir.” Yüklemi için doğrudur ama “uygular.” Yüklemi için
doğru değildir. Bundan dolayı her iki eylemin de “buna” tümlecine bağlanması yanlıştır. “Buna ancak okurlar karar verir ve bunu uygular.” Doğru olacaktır.
2. İnsanlara öfke veren, aşağılık duygusuna düşüren sebepler araştırılıyor.
“İnsanlara” tümlecini “aşağılık duygusuna düşüren” için de geçerli sayan bir tümce kurmak yanlıştır. “Öfke veren”den sonra “onları” diye bir tümleç getirmek gerekir.
3. Neden en çok şairlere kızarlar, korkarlar?
“Şairlere” tümleci “kızarlar” eylemi için doğru, “korkarlar” eylemi için yanlıştır.
Bu nedenle “korkarlar” sözcüğünden önce “şairlerden” ya da “onlardan getirilmelidir.
t Yüklem Yanlışları
1. Sigarayı az, içkiyi hiç içmem.
Bu söz “Sigarayı az içmem, içkiyi de hiç içmem.” anlamını taşımaktadır. Oysa
söylenmek istenen “Sigarayı az içerim, içkiyi de hiç içmem.”dir.
73
DİL VE ANLATIM 3
2. Bana sık sık gelir, görüşürdük.
Bu örnekte “gelir” eylemi, “görüşürdük” eylemine bağlanarak “bana gelirdik,
görüşürdük” denilmiş olmaktadır. Oysa “Bana gelirdi, görüşürdük.” denilmesi gerekirdi.
3. Dışarı işleriyle ben, evdeki işlerle karım meşgul olur.
“Meşgul olur” yükleminin öznesi “karım”dır. Ancak “ben” öznesinin yüklemi de
“meşgul olur” biçiminde verilmiştir. Doğrusu “Dışarı işleriyle ben meşgul olurum, evdeki işlerle karım meşgul olur.” olmalıdır.
t Yanlış Yerde Bulunan Sözcükler
Sözcüklerin cümle içinde bulunmaları gereken yerden başka bir yerde bulunması anlamın bulanık, kimi zaman da amaçlanın dışında bir anlamın ortaya çıkmasına neden olur.
1. Rapor, Meclisin 126’ya karşı 72 oyla aldığı kararla reddedilmiştir.
Bu söz, raporun 72 oyla reddedildiği anlamına gelmektedir. Oysa rapor, 126
oyla reddedilmiştir. Öyleyse “72’ye karşı 126 oyla” denilmesi doğru olacaktır.
2. Japon başbakanı bir hafta içinde petrol üreten dört Ortadoğu ülkesini ziyaret edecek.
Cümlenin doğrusu ” Japon başbakanı petrol üreten dört Ortadoğu ülkesini bir
hafta içinde ziyaret edecek.”tir. “Bir hafta içinde” sözcüklerinin kendi yerinde bulunmaması nedeniyle cümle dört Ortadoğu ülkesi, bir hafta içinde petrol üretecekmiş
gibi bir anlama da gelebilmektedir.
t Deyim ve Atasözü Yanlışları
Deyim ve atasözlerini oluşturan sözcükler kalıplaşmıştır ve bunlar değiştirilemez. Ayrıca deyimler anlamına uymayan cümlelerde de kullanılamaz.
1. Suyu devirmiş kediye döndü.
Deyimin doğrusu şudur: “Süt dökmüş kediye döndü.”
2. Bakan bu kişilerin üstesinden gelineceğini söyledi.
“Üstesinden gelmek” bir işi başarmak demektir. Kişi başarılacak bir iş değildir.
Burada kullanılması gereken deyim, “hakkından gelmek”tir.
3. İt ürür, kervan göçer.
Bu atasözünün doğrusu, “İt ürür, kervan yürür.”dür.
74
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarını bulunuz ve sebeplerini belirtiniz.
t ,ÚZWFLFOUBSBT‘OEBLƌBZS‘DBM‘ǘ‘L‘TBDBCFMƌSUFMƌN
t 5VSƌTUL‘M‘LM‘CƌSBEBNHFMEƌWFLFOEƌOƌUBO‘ǵU‘SE‘
t ƞOTBOMBSI‘ST‘[M‘LEPMBOE‘S‘D‘M‘LHƌCƌCBZBǘ‘IàOFSMFSEFOV[BLEVSNBM‘
t &OHà[FMUBǵ‘UBSBD‘USFOEƌS
t "U‘BMBO,BE‘LÚZàHFÎUƌ
t 4BU‘D‘CVSOVIBWBEBLFOEƌOƌCFǘFONƌǵCƌSƌZEƌ
t +BQPOZBEBLƌBSLBEBǵ‘ZMBPOZ‘MPZVODBLBSǵ‘M‘LM‘NFLUVQMBǵU‘MBS
t 5BO‘NBE‘LMBS‘CƌSPSUBNBHFMFOLƌǵƌMFSƌMLCBǵUBÎFLƌNTFSPMVS
t #BǵBS‘T‘[M‘ǘ‘O‘Eà[FOTƌ[ÎBM‘ǵNBT‘OBCPSÎMVEVS
t #àZàLMFSFHFSFLFOTBZH‘Z‘HÚTUFSNFMƌƌODƌUNFNFMƌZƌ[
t ,BZBZBZBLMBǵ‘ZPSNVZV[ZPLTBV[BLMBǵ‘ZPSNVZV[
t (FSFLMƌZFSMFSFCBǵWVSVEBCVMVONVǵBNBCƌSTPOVÎBMN‘ǵEFǘƌMƌ[
t )FSZPMEBLBMBOƌOTBOBZBSE‘NFUNFMƌZƌ[
t #PZVL‘TBCFEFOƌEFQFLCƌÎƌNMƌEFǘƌMEƌ
t ,ƌNƌVZBS‘D‘ƌMBÎMBSTQPSDVMBSBZBSBSEBOÎPL[BSBSTBǘMBNBLUBE‘S
t 0LVMVCƌUƌSƌODFEPLUPSPMBSBLEPǘEVǘVLBTBCBEBÎBM‘ǵNBZBCBǵMBE‘
t ,VǵLVTV[CàUàOÎBM‘ǵNBMBS‘O‘OÚEàMàOàTPOVOEBCFMLƌBMBDBLT‘O
75
8. ANLATIMIN OLUŞUMU
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
Bağdaşıklık, bağlam, bağdaştırma sözcüklerinin anlamalarını sözlükten araştırınız.
KAVRAMLAR
İletişimin doğru gelişebilmesi için anlatımda cümlelerimizin dil bilgisi kurallarına uygun olması ve cümleyi oluşturan sözcüklerin anlamca birbirini tamamlaması
gerekir.
Bir parçada dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına göre yan yana getirilmesine
bağlaşıklık (dil bilgisi bağıntısı) denir.
Bir anlatımı oluşturan sözcükler ya da cümleler arasındaki anlam bütünlüğüne
“bağdaşıklık” denir.
«Arkadaşımın kitabını çok sevdiğim için dolabımda saklıyorum.» cümlesinde
«arkadaşımın kitabı» dil bilgisi kuralına göre belirtili isim tamlaması adını alır. Konu-
76
DİL VE ANLATIM 3
şan veya yazan kişi metinde ifade edilen göstergeyi söylemek istiyorsa bu tamlamayı kurmak zorundadır. Bu tamlamanın kurulması ise yerleşik dil kurallarına bağlıdır.
Bu kural değişmez; isterse konuşan ve yazan kişi birinci göstergeyi başka göstergelerle değiştirebilir. Örneğin; arkadaş yerine dost, kardeş öğretmen, anne vs. diyebilir
ama bu tamlamalarda da aynı çekim eklerini kullanmak zorundadır. Gene aynı kişi
«sevdiğim için» edat grubunu kullanacaksa bu metinde «için» edatını «sevdiğimden
sonra getirmek zorundadır. Yani kişi metni şöyle kuramaz, kurduğu zaman bununla
bir ileti sağlayamaz:
«Arkadaşımın kitabını sevdiğim çok için dolabımda saklıyorum.»
Dikkat edilirse bu metinde «çok» kelimesi ancak isim ve sıfatları nitelediğinde
kullanılabilir ve böylece dil bilgisi kurallarına uymuş oluruz. Dile ait bu kurallar bizden önce vardır ve dile yerleşmiştir.
Bundan dolayı metni şöyle oluşturamıyoruz:
«Arkadaşımın çok kitabını için sevdiğim dolabımda saklıyorum.»
Bu örnekten de anlıyoruz ki bağlaşıklık ilkesinin bozulması bağdaşıklık ilkesini
de bozar. Konuşan veya yazan kişi, kelimeleri kullanmada bağlaşıklık ilkesine göre
bağdaşıklıkta daha serbesttir. Çünkü anlamlı olan her bağdaşıklık ona bir serbestlik
getirir. Ancak kişi gene de göstergeler arasında sonsuz sayıda bağdaşıklık kuramaz.
Bu, teorik olarak mümkünse de işlevsel değildir.
«Bir ülkenin nüfusu o ülkenin en büyük zenginlik kaynağıdır.» Bu cümleyi oluşturan sözcükler birbirini anlam olarak tamamlamıştır.
Sözcüklerin yeni bir anlam ifade etmek için bir araya gelerek oluşturduğu söz
gruplarına “bağdaştırma” denir.
Bağdaştırma dilimizde yaygın olarak kullandığımız söz gruplarından,
tamlamalardan oluşursa, buna “alışılmış bağdaştırma” denir.
Sadece o parçadaki anlatım için oluşturulmuş, birbiriyle uyuşmayan sözcüklerle yapılmışsa buna “alışılmamış bağdaştırma” denir.
77
DİL VE ANLATIM 3
ÇALIKUŞU
Akşam yaklaşıyor, tepelerin arkasındaki boğazlara karanlık çökmeye başlıyordu.
Yol hala bitip tükenmek bilmiyordu. Görünürde ne bir köy hatta ne bir ağaçlık...
İçimde yavaş yavaş bir korku uyanıyordu. Ya biz yolumuzun sonuna varmadan
gece olursa! Dağ başlarında bir başıma kalırsam!
Reşat Nuri GÜNTEKİN
Alışılmamış bağdaştırmalar: ağrı düşünce, acı hayat
!
Alışılmış bağdaştırmalar: çürük elma, kuşların kanat çırpması, bir köy, bir ağaçlık, yolumuzun sonu
t Suları hiç telaşsız; ama motor gibi kulaçlamaya başladı.” (Karşıtlık, çeldiricilik anlamlı bağlaşıklık)
t Özgür düşünceyi yaratan ve geliştiren Batı bu yüzden özgür düşünce uğruna
çok kurban vermiştir” (Neden-sonuç anlamlı bağlaşıklık)
t Bilimsel bilginin ürünü bu icat yepyeni bilgi sentezleriyle zihnin yeni bir iyileşme aracı olabilir pekâlâ.” (Aynı kavram alanına giren sözlerle kurulan bağdaşıklık)
t Uygar kişinin, ilkel kişiden ayrımı sürekli bir kafa çabasına dayanıp dayanamamasıdır bence” (Karşılaştırma ilgisiyle kurulan bağdaşıklık)
ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerdeki bağdaşıklıkları bulunuz.
t Lodos bütün gece kudurmuş durmuş, sabaha doğru yalan söylemiş gibi birden
usanıp durulmuştu.
t Gözlük camlarını silmiş de öyle bakıyor gibi olur insan.
78
9. ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
Bir metnin paragraflara ayrılmasındaki amacın ne olduğunu araştırınız.
UYGULAMA VE ALIŞTIRMA ÇALIŞMALARI
1. Metin
Yeraltı Yerüstü
Gün ışığına, bahar esintisine, yeşeren toprağa, çiçeklenen ağaçlara
bakıyorum. Yeniden baharı görebilmenin şükürleriyle… Budanmış, tek gövde
kalmış ağaçların yapraklarının gövdeden fışkırmasına bakıyorum. Bahçedeki
söğüt bu hâlde. Bu coşkunluk, bu sevinç değil de ne? Bu tepeden tırnağa donanış,
yeniden hayata kavuşma anlamında. “Hele şükür geldi! Hem de birdenbire!”
Bir nisan başı hatırlıyorum, belki yirmi iki yıl kadar önce. Misafirlerim vardı,
hayli kalabalıktılar. Öylesine durgun bir geceydi ki gündüz ısınan şehir, gece
soğumamıştı. Pencereler açıktı, perdeler kıpırdamıyordu. Bir de bülbül ötüyordu
aşağıdaki derede, ama ne ötüş! Gece musikisi hâlinde. Mozart’ın “Küçük Bir
Gece Müziği” desem uygun olur. o derenin üzerinden sonraları çevre yolu geçti.
Tabi bülbül de başını alıp gitti.
O sıcak gecede dostlarımızın çoğu bizde kalmışlardı “Bu saatten sonra
79
DİL VE ANLATIM 3
nereye gideriz?” diyerek. Böyle teklifsizdik onlarla. Erkekleri salona topladık,
hanımlar öteki odalarda kaldılar. O nisan başını, böyle bir dostluk gecesiyle,
durgun sıcağı, bülbül ötüşüyle hatırlıyorum.
İşte şimdi de nisan başlarındayız. İçimde nedense çok iyi şeyler olacakmış
gibi bir duygu taşıyorum. Benim için olağanın dışında bir şeyler. Üç beş gündür
sanki tezi tezine güzel bir haber alacağım. Bu beklentiye bir anlam veremiyorum. İçime mi doğuyor, öyle olmasını istediğim için mi psikolojik olarak böyle
bir beklemeye geçiyorum? Size de olur mu? Bu kış bazı şanssızlıklara uğradım.
Şimdi ise Alaaddin’in sihirli lambası ve ciniyle karşılaşacakmış gibiyim.
Mutlaka bahar çarpıyor tıpkı güneş gibi. Haber beklemeye ne hacet! Hayatımızın sürmesi, güneşin yeniden gülmesi en güzel haber değil mi? Bir de dostlarınız arıyorsa, insanları seviyorsanız, ağaçlar gülüyorsa daha ne isteyelim?
Hem biraz ötemizde deprem korkuları durmuyor mu?
Buzlu gecelerden, gri günlerden bahara çıktık; yeryüzündeyiz. Bir de yeraltında yaşayanları düşünün! Onlar gün ışığını bizim kadar da görmüyorlar.
Hele yeni bir hayvan keşfedilmiş. Yeraltında yaşıyormuş. Bir çeşit inziva hâli…
Kedi kaplan türü, uzunca kuyruklu, solgun benizli, kimsesizliği yüzünden okunan bir hayvan. Zaman zaman yer üstüne çıkıyor, ağaçlara tırmanıyormuş.
Peki neden çoğu vakit yeraltında? Belki kendini daha güvende hissediyordur. Ama bütün canlı varlıklar yeraltında değil, yer üstüne yaraşıyor öyle değil
mi?
Şimdi baharın çisil çisil renkleri bizi çağırırken yer altında olmadığımız
için şükretmemiz gerek diye düşünüyorum. “Yeraltında hayvancıklar vardır.”
diyor Hz. Mevlana. “Yeraltında yaşarlar, karanlıktadır onlar. Yaşadıkları yerde
göze, kulağa muhtaç değillerdir. O yüzden de gözleri, kulakları yoktur. Göze,
kulağa ihtiyacı olmayana ne diye göz, kulak versin? Allah bir şeyi ihtiyaca
göre verir. İhtiyacı olmayana bir şey verecek olursa o şey ona yük olur. Allah’ın
hikmeti, lütfu, keremi yükü almaktır.”
Bize bahşedilmiş fakat iyi kullanamadığımız bir dünyada yaşıyoruz. Hem
onun hem de bize verilmiş üstünlüklerin kıymetini bilelim.
(“Vaktini Bekleyen Tohum”dan alınmıştır.)
SEVİNÇ ÇOKUM
Yukarıdaki metnin anlatım özelliklerini belirleyerek ne tür bir anlatıma örnek olabileceğini tahmin ediniz.
80
DİL VE ANLATIM 3
KAVRAMLAR
Düz yazıyla oluşturulmuş metinler paragraflardan meydana gelir. Paragraf,
birbiriyle yakın anlam ve anlatım ilişkisi taşıyan cümlelerden oluşmuş bir yapı birimidir. Metnin paragraflardan oluşması hem anlatmayı hem de anlamayı kolaylaştırır. Paragraf metnin belli bir düzenle oluşturulduğunu, okumanın da bu düzenle
yapılması gerektiğini anlatır. Paragrafın yapısı ise şöyledir:
Giriş bölümü
Paragraftaki konuyu, bakış açısını belirten cümle ya da cümlelerdir. Genelde
tek cümleden oluşan giriş bölümünde parçada anlatılacak konu verilir. Çoğu kez bir
cümledir.
“Sanatçı, toplumun sorunlarına duyarlı olmalıdır.” cümlesi giriş cümlesi olabilir.
Giriş bölümü cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce bir cümle varmış anlamını verebilecek olan «bu yüzden, bundan dolayı, kaldı ki, yine de, ama, fakat, oysa,
çünkü, bunun için, ise...» gibi bağlayıcı ifadeler yer almaz.
Örneğin
«Demek ki bizden gizlediği bazı şeyler var.»
«Ağaç sevgisi de bizim önemli değerlerimizden biridir.”
«Çünkü kitabın kıymetini okuyan bilir.»
«Şimdi de ağaç üzerine bir şeyler söyleyelim.»
Bu cümlelerden hiçbiri, bir parçanın giriş, yani ilk cümlesi olamaz. Çünkü bu
cümlelerin hepsinde kendilerinden önce başka cümlelerin de olduğunun işaretlerini veren bağlayıcı ifadeler bulunmaktadır.
Gelişme bölümü
Konunun örnek, alıntı, karşılaştırma gibi yöntemlerle geliştirildiği, düşüncenin
somutlaştırıldığı kısaca konunun her yönüyle ortaya konduğu bölümdür. Düşüncenin açılması için anlatım yollarından yararlanılır.
Sonuç bölümü
Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Çoğu zaman ana düşünceyi veren cümle ya da cümlelerdir.
81
DİL VE ANLATIM 3
ETKİNLİK
Aşağıdaki metnin giriş, gelişme sonuç bölümleri karışık verilmiştir. Bunları giriş,
gelişme, sonuç bölümleri olarak sıralayın.
Çocukluğu böyle bir hava içinde geçen birinin yarın baba olduğu zaman aynı davranışlarda bulunabileceğini söylemek, gerçeğe aykırı olmaz herhalde. Bu yönden babaların temel sorumluluklarından biri, çocuğa hak tanımaktır. Ömrün bu renkli bölümünü eğitsel değeri olmayan baskılarla soldurmak, haksızlıktır. Onun için çocukları
tanıma ve onların farklı davranışlarını hayatın değişimine bağlama gerekir.
Böyle bir ortamda yetişen çocuklar mutsuzdur. Aile hayatına karşı onda bir soğuma
başlar. Babasını sevmez, ona karşı içi öfke ile doludur. Zaman zaman bu öfkenin taştığı
da olur. Böylece ailede huzursuzluk iyiden iyiye artar. Baba, kendi otoritesini, çocuk da
kişiliğini koruma güdüsüyle iyice sertleşirler.
Çocuklarından yakınan babalar, kendi çocukluklarını unutmuş gibidirler. Bilmezler
ki bir zamanlar kendi babaları da aynı şekilde onlardan yakınmışlardı. Tıpkı kendilerinin şimdi yaptıkları gibi babaları onlara: “Biz çocukken böyle miydik? Sinema nedir
bilmez, maçı tanımaz, büyüklerimizin sözlerinden çıkmazdık. Ya şimdikiler? Nerde…”
demişlerdi ama bunları bilen, hatırlayan var mı?
Bugün hemen hemen babaların birçoğu, çocuklarından yakınırlar. Konuşmalarından tutun da giyinişlerine varıncaya değin onların her türlü davranışını sert bir tenkit
süzgecinden geçirirler. Ölçüleri de kendi çocukluklarıdır. İsterler ki çocukları, kendilerinin minyatür bir örneği olsun.
Edebî türler veya metin türleri olarak bilinen yazılar farklı anlatım birliklerinin
bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Bir paragrafta kullanılacak anlatım türünün belirlenmesinde şu etkenler önemli rol oynar: iletişime katılan ögeler, anlatımın amacı, anlatıcının alıcıda uyandırmak istediği etki, anlatıcının anlatılan husus veya obje
karşısındaki tavrı.
Bir paragrafta kullanılacak anlatım türü, o paragrafın da içinde yer alacağı
metnin varlık sebebi ve özellikleriyle yakın ilişkilidir. Örneğin hikâye, daha çok öyküleyici ve betimleyici yer yer de açıklayıcı anlatımla ve betimleyici yer yer de açıklayıcı
anlatımla oluşturulmak durumundadır. Makaleyi oluşturan paragrafların bazısının
açıklayıcı, bazısının kanıtlayıcı, bazısının tartışmacı, bazısının da öğretici anlatım
türü esas alınarak oluşturulması doğaldır.
82
DİL VE ANLATIM 3
Anlatım türlerinin en önemlileri şunlardır:
TARTIŞMACI ANLATIM
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
Gereksiz ifadelere yer verilmez.
Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.
SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLER
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
Vurgu ve tonlama önemlidir.
Hikâye, roman, tiyatro, mülakat, röportaj, monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7. Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8. Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9. Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.
ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM
1. Olay, kişi, mekân ve zaman ortak ögeleridir.
2. Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir.(Anlatıcı olay kahramanlarından
biridir.)
3. Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
4. Olaylar ilahî bakış açısıyla anlatılabilir.
83
DİL VE ANLATIM 3
5. Olaylar üçüncü kişinin ağzından anlatılabilir.(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
6. Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan
ögelerdir.
7. Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8. Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
9. Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
10. Üçüncü kişi anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
11. Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
12. Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek
bir kişidir.
13. Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
ÖĞRETİCİ ANLATIM
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
Tarihî metinler, felsefi metinler, bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.
MİZAHİ ANLATIM
1.
2.
3.
4.
84
Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime
DİL VE ANLATIM 3
ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
5. Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
6. Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
7. Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.
KANITLAYICI ANLATIM
1. İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
2. Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
3. Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar
edilir.
4. Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur.
5. Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
6. Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
7. Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
8. ”Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma “ gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
9. Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri
önemlidir.
GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
Gelecekten söz eder.
Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
Olandan çok olması istenilen anlatılır.
Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler (ütopya) anlatılır.
Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.
Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır
ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise
gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır.
85
DİL VE ANLATIM 3
EMREDİCİ ANLATIM
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
Cümlelerde fiiller hâkimdir.
Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.
DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM
1. Konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
2. Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
3. Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
4. Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
5. Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok
kullanılır.
6. Daha çok görülen ve duyulan geçmiş zaman kipi kullanılır.
ETKİNLİK
t (FMFDFLUFOTÚ[FEFOBOMBU‘NMBEàǵTFMBOMBU‘NBSBT‘OEBLƌGBSL‘TÚZMFZƌOƌ[
t "OMBU‘NUàSMFSƌOƌCFMƌSUƌOƌ[
t "ǵBǘ‘EBLƌNFUOƌOBOMBU‘NUàSàOàTÚZMFZƌOƌ[
TAM AÇLIĞA ALIŞIRKEN
Zorlu bir kış olmuş... Nasrettin Hoca’nın parası tükendikçe tükenmiş. Ne yapacağını
şaşırmış. Sonunda çareyi masrafı kısmakta, aza katlanmakta bulmuş. Bu arada, eşeğinin yemini kıstıkça kısmış Nasrettin Hoca.
Azaltmış...
Azaltmış... Her gün biraz daha azaltmış...
Hayvancağız, yavaş yavaş gücünü yitirmeye başlamış. Yemini azaltmasına karşın,
eşeğin yaşadığını gördükçe seviniyormuş Nasrettin Hoca. Ve günbegün, yemi azaltmayı sürdürmüş.
Ama bir sabah ahıra gittiğinde ne görsün, hayvan ölmüş.
Nasrettin Hoca:
Ah çekmiş derinden, tam açlığa alışırken öldü zavallıcık...
86
DİL VE ANLATIM 3
NELER ÖĞRENDİNİZ?
Bir duyguyu, düşünceyi, konuyu söz ya da yazı ile bildirmeye anlatım denir.
İyi bir anlatıma hazırlık süreci iki basamaktan oluşur: buluş ve düzenleyiş. Buluş, ele
alınacak konuyla ilgili malzemelerin toplanması sonucunda anlatılacakların zihinde
canlanmasıdır. Düzenleyiş ise buluş esnasında zihinde canlananlar içinden gerekli
olanların seçilmesi, bunların bir sıraya konması, yani anlatılacakların planlanmasıdır.
Bir kişinin okuduklarını, dinlediklerini, gözlemlediklerini kullanması ve böylelikle de anlatışını daha verimli geçirmesi için şunlar faydalı olacaktır: not almak, alıntı
yapmak, özet çıkarmak.
Yazılı anlatımda yapılan en büyük yanlışlıklardan birisi konuyu sınırlamamaktır. Metin yazılmadan önce konu muhakkak sınırlandırılmalıdır.
Her anlatım organik bir bütünlüğü yansıtır. Bu bütünlük, o bütünlüğü oluşturan her parçanın ayrı ayrı toplamından farklı bir bütünlüktür. Bir sözcük, bir cümle,
bir paragraf nasıl bir birim değeri olarak anlam taşıyorsa bir metnin de başlı başına
bir birim değeri ve kendisini oluşturan sözcük, cümle ve paragrafların anlamlarının
toplamından farklı, bütünsel bir anlamı vardır.
Paragraf birbiriyle yakın anlam ve anlatım ilişkisi taşıyan cümlelerden oluşmuş
bir yapı birimidir. Bir paragrafta kullanılacak anlatım türü, o paragrafın da içinde yer
alacağı metnin varlık sebebi ve özellikleriyle yakın ilişkilidir.
87
DİL VE ANLATIM 3
2. ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. “Bir yazıya başka bir yazarın yazısından alınmış parçaya (…) denir.” cümlesinde
boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A.
B.
C.
D.
metin
alıntı
örnekleme
paragraf
2. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde üçüncü kişi anlatımı söz konusudur?
A. Yusuf yarı kapalı, yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını
süzdü.
B. Karşı karşıya oturmuş iki insan, artık yüzlerimizi görmüyor; yalnız seslerimizi
duyuyorduk.
C. Ertesi sabah güverteye çıktığımda adanın görünümü bütünüyle değişmişti.
D. Birden bu şehirde yabancı olduğumu düşündüm, bütün öğrendiklerimi ve
alışkanlıklarımı unutacaktım.
3. Sen gözlerimde bir renk,
Kulaklarımda bir ses,
Ve içimde bir nefes,
Olarak kalacaksın.
(Enis Behiç Koryürek)
Bu şiirin teması aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Özlem
Mutluluk
Sitem
Aşk
4. Cehaletle savaşmanın yollarından biri de okumaktır. Atatürk de buna inanmıştı.
Bu nedenle de sürekli okuyup araştırırdı. Atatürk’ün bu özelliğine değinen Afet
İnan: ”O, herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun kitabı elinden
bırakmamıştır.” derken Falih Rıfkı Atay da şunları belirtmiştir: “Bir kitabı merak
edince koca bir cilt de olsa bitirmeden uyumaz veya pek az uyku aralaması ile
okumaya devam ederdi.”
Bu paragrafın anlatım biçimi, aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
88
Betimleme
Tartışma
Öyküleme
Açıklama
DİL VE ANLATIM 3
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesnel bir anlatım söz konusudur?
A. Tarihimizde iki kadının edebiyatta yaptığını herhangi bir alanda yapan,
Osmanlı Türkleri arasında gerçekten de azdır.
B. Popüler olmayan yazarlar hakkında pek az kaynak var, onlar da birbirlerinin
yankısı gibi.
C. Müfide Ferit Tek’in yıllardır piyasada olmayan iki romanı yayımlandı:
“Aydemir” ve “Pervaneler”.
D. Yaşantımızı mutlu kılan etkenlerden biri de kuşkusuz ki aranılan insan
olmaktır.
6. Gerçek sanat yapıtı, az konuşandır. Okuyucuyu yormaz. Yapıtın okunmasında,
sevilmesinde bunun payı vardır kuşkusuz.
Bu metne göre gerçek sanat yapıtının hangi özelliği vurgulanmıştır?
A.
B.
C.
D.
Tutarlılığı
Özlülüğü
Akıcılığı
Doğallığı
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur?
A.
B.
C.
D.
Sincaptan ders alınmalıdır, alt dala ulaşabilmek için üst dalı hedef alır.
Düşünceler, derinleştikçe üzüntüler artarlar.
Ağabeyini bulmak için bir aşağı bir yukarı çıkıyordu.
Kendi bildiklerini başkalarına öğret, başkalarının bildiklerini de kendi
bilgilerine ilave et.
8. “Kimi insanlar odaya girdiğinde aydınlatır, kimisi çıktığında.” cümlesindeki
anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Tümleç eksikliği
Tamlama yanlışlığı
Gereksiz sözcük kullanımı
Yanlış yerde bulunan sözcükler
9. “Bir anlatımı oluşturan sözcükler ya da cümleler arasındaki anlam bütünlüğüne
(…) denir.” cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A.
B.
C.
D.
özgünlük
bağdaşıklık
akıcılık
yalınlık
89
DİL VE ANLATIM 3
10. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olmaya en uygundur?
A. O, dış âlemin de zenginliğini iyi gözlemlemekle kalmaz; iç dünyasında
kopan fırtınalara karşı da yelken açmasını bilir.
B. Yahya Kemal bu saptamayı yaparken eski şiirimizi hiçbir zaman
küçümsememiş, aksine savunmuştur.
C. Roman, kesin kuralları reddeden, birbirinden çok farklı örneklerle dolu bir
türdür.
D. Öykücüyü belirleyen, onlarsız olunmaz nitelikler bunlar bence.
11. “Cümleden herhangi bir sözcük çıkarıldığında cümlenin anlamında daralma
olmuyorsa yani sözcük gereksiz kullanılmışsa anlatımda (…) ilkesine uyulmamıştır.”
cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A.
B.
C.
D.
duruluk
etkileyicilik
özlülük
akıcılık
12. Aşağıdakilerden hangisi kanıtlayıcı anlatımın özelliklerinden biridir?
A.
B.
C.
D.
Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarılar anlatılmaktadır.
Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
13. Aşağıdaki cümlelerle bir paragraf oluşturulursa hangisi ilk cümle olur?
A.
B.
C.
D.
Hatta halk arasında hikâye denilince masal akla gelir.
Halk hikâyeleri ve masal arasında benzerlikler vardır.
Masallar genellikle düz yazı biçimidir.
Halk hikâyelerinde ise nazım ve nesir iç içedir.
14. (…) Hiç de değil bence. Sanat için sanat savı, sanatın ötesindeki tüm varlık
kesitlerini unutmak, sanatı en üstün varlık diye değerlendirmektir sonunda.
Edebiyata uygulanınca edebiyattan üstün bir şey yoktur anlamına gelir bu.
Herkesin bildiği gibi var düpedüz, olmaz olur mu hiç. Töre bekçilerininkine taş
çıkaran bir bağnazlık bence bu tam anlamıyla.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın giriş cümlesi olmaya en uygundur?
A.
B.
C.
D.
90
Sanat halkın anlayabileceği konuları anlatmalıdır.
Toplumdan uzak bir sanat düşünülemez.
Sanat, sanat için yapılmalıdır.
Sanat, somut konuları ele almalıdır.
DİL VE ANLATIM 3
15. Yalnız bir dünyayı ya da kendi dünyamızı göreceğimiz yerde sanatla, ne kadar
sanatçı varsa o tek dünyanın çoğaldığını görürüz. Bırakalım her sanatçı, kendi
dünyasını yaşasın. Çünkü o dünyalar, insanlığındır.
Bu parçaya göre sanatçının vurgulanmak istenen özelliği, aşağıdakilerden
hangisidir?
A.
B.
C.
D.
Değişmezliği
Yaratıcılığı
Duyguları
Tutarlılığı
91
DİL VE ANLATIM 3
Œ
ÜNİTEDE ÖĞRENDİKLERİMİZİ NOT EDELİM
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………
92
DİL VE ANLATIM 3
CEVAP ANAHTARI
1. Ünite Değerlendirme Soruları Cevap
Anahtarı
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
A
D
D
C
B
A
C
B
D
A
B
C
D
D
A
2. Ünite Değerlendirme Soruları Cevap
Anahtarı
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
B
A
D
D
C
B
D
A
B
C
A
D
B
C
B
93
DİL VE ANLATIM 3
KAYNAKÇA
AKALIN, L. Sami, Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Varlık Yayınları, İstanbul, 1984.
AKTAŞ, Şerif, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Ankara, 2008
ALANGU, Tahir, 100 Ünlü Türk Eseri(1-2), Milliyet Yayınları, İstanbul, 1974.
ARAS, Yusuf, Dil ve Anlatım, Esen Yayınları, Ankara, 2010
BANARLI, Nihat Sami, Türk ve Batı Edebiyatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991.
EDİSKUN, Haydar, Türk Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985.
ERHAT, Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1972.
GENCAN, Tahir Nejat, Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ankara, 1979.
HANÇERLİOĞLU, Orhan, Türk Dili Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992.
HENGİRMEN, Mehmet, Türkçe Temel Dilbilgisi, Engin Yayınevi, Ankara, 1998.
KARAALİOĞLU, Seyit Kemal, Kompozisyon Sanatı, İnkılâp ve Aka Kitabevleri,
İstanbul, 1979.
KAVCAR, Cahit, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Anı Yayıncılık, Ankara, 1999.
KERMAN, Zeynep, Hikâyeciliğimizin 100 Yılında Yüz Örnek, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1994.
KUDRET, Cevdet, Örneklerle Edebiyat Bilgileri (2 Cilt), İnkılâp ve Aka Kitabevleri,
İstanbul, 1980.
KUDRET, Cevdet, Türk Edebiyatından Seçme Parçalar, İnkılâp ve Aka Kitabevleri,
İstanbul, 1973.
KUDRET, Cevdet, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman (1859-1959), Bilgi Yayınevi,
Ankara, 1970.
NECATİGİL, Behçet, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, Varlık Yayınları, İstanbul, 1989.
ÖNERTOY, Olcay, Türk Roman ve Öyküsü, Türkiye İş Bankası Kültür Yay. Ankara, 1984.
ÖZDEMİR, Emin, Sözlü Yazılı Anlatım Sanatı Kompozisyon, Remzi Kitapevi, İstanbul,
1979
TÜRK DİLİ ANI ÖZEL SAYISI 246., TDK Yayınları, Ankara, 1972.
TÜRK DİLİ MEKTUP ÖZEL SAYISI, 274, TDK Yayınları, Ankara, 1974.
TÜRK DİLİ GEZİ ÖZEL SAYISI, 258, TDK Yayınları, Ankara, 1973.
BEYRELİ L., ÇETİNDAĞ Z., CELEPOĞLU A., Yazılı ve Sözlü Anlatım, Pegem Akademi,
Ankara, 2011
94
GÜNEY KIBRIS
RUM YÖNET‹M‹
NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti
(Azerbaycan)
İl merkezleri
Başkent (Ankara)
(A
ZE N
RB .Ö
AY .C
CA
N)

Benzer belgeler

dil ve anlatım 4 - Açık Öğretim Kurumları

dil ve anlatım 4 - Açık Öğretim Kurumları 2. ÜNİTE ANLATIM ÖZELLİKLERİ 1. ANLATIMA HAZIRLIK _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ 41 2. ANLATIMDA TEMA VE KONU _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ...

Detaylı