SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ( 1896-1901

Transkript

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ( 1896-1901
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ( 1896-1901)
EDEBİYAT-I CEDİDE(YENİ EDEBİYAT)
Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devri, Türk edebiyatında 1860’tan beri devam eden
Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu Batı edebiyatını savunanların lehine belirleyen bir
edebiyat dönemidir. Gerçekten yoğun ve dinamik çalışmalarla geçen bu kısa dönem sonunda
Türk edebiyatı, gerek anlayış, gerek içerik, gerekse teknik bakımdan tamamıyla Batılı bir
nitelik kazanmıştır.
Bu döneme Servet-i Fünun adının verilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun dergisinde
gerçekleşmesindendir. Adından da anlaşılacağı gibi önceleri fen konularını ele alan bu
derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret’in getirilmesiyle dergi, bütünüyle bir edebiyat
dergisi haline gelir (7 Şubat 1896)
Divan edebiyatına karşı kurulmasına çalışılan Avrupai Türk edebiyatını ifade için kullanılan
Edebiyat-ı Cedide (yenilikçi edebiyatçıları) teriminin bu harekete ad olması ise, hareketin bu
terimi bütünüyle benimseyip, kendi hakkında da sıkça kullanmasındandır.
Bu hareketin 1901 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve
Hukuk” adlı makalesinin II. Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, derginin
kapatılmasıyla son bulduğu kabul edilir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmış ve Batının ilim, sanat ve
edebiyatından yararlanmaya çalışmışlar özellikle Fransız edebiyatını örnek aldılar.
Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale
getirilmiştir.
www.harunardic.net
1
Onlar Her şey şiirin konusu olabilir görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal
baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına
eğilmişlerdir.
Şiir, hikâye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu
türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük
kalmıştır.
Romanda realizm ve naturalizm; şiirde parnasizm ve sembolizm etkisindedirler.
Dil ağır ve süslüdür.
Şiirde aruz veznini kullanmışlardır.
Kafiye kulak içindir, görüşünü savunmuşlardır.
Sanat için sanat ilkesine bağlıdırlar.
Bu dönem sanatçıları toplumdan kopuktur.
Oluşturulan edebiyata salon edebiyatı dadenir.
Şiirde biçim yeniliğine gidilmiş ve batı şiirinden alınmış sone, terza-rima gibi yeni
biçimler ve serbest müstezat kullanılmıştır.
Bu dönem roman ve hikayelerinde olaylar İstanbul dışına taşmaz, içinde gerçekleşir.
Nazmı nesre yaklaştırmıştır.
Beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğü sağlanmıştır.
Şairler daha çok aşırı duygusal, karamsar, ümitsizdirler.
Tanzimatla başlayan dilde sadeleşme unutulmuş sözlüklerde kalmış kelimelerin
kullanıldığı ağır bir dil almıştır.
Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne
kavuşturmuşlardır.
Dergicilik ön plandadır.(Malumat, Mektep, Mütala, Hazine i Funun, Resimli Gazete)
Servet-i Fünun edebiyatı döneminde tiyatro ve gazetecilik, eleştiri sönük kalmıştır.
www.harunardic.net
2
Gezi yazısı türünde, Cenap Şahabettin’in Hac Yolunda adlı eseri Servet-i Fünun’dan
sonra gelişen Seyahat Edebiyatı’na yol gösterici rol üstlenmiştir.
O dönem içinde bulundukları bunalımlardan dolayı Serveti Fünun sanatçıları farklı
yerlere gidip hayallerini gerçekleştirmek isterler. Gitmek istedikleri yerler ise Yeni
Zelanda ve Manisa’nn Sarıçam ilçesidir.
SERVET-İ FÜNUN’DA ROMAN VE HİKAYELERİN ÖZELLİKLERİ
Teknik bakımdan sağlam, Batı standartlarına uygun ilk roman örnekleri bu dönemde
verilmiştir. Tanzimat Edebiyatı’nda olduğu gibi olayın akışı kesilip okura bilgi
verilmez, sanatçılar da eserlerinde kişiliklerini yansıtmazlar.
Servet-i Fünun hikaye ve roman yazarları Realizm ve Natüralizm’in etkisindedirler.
Sanatçılar, çevre ve siyasi ortamın etkisiyle toplumsal konulara çok az yer vermiş,
daha çok bireysel konuları işlemişlerdir.
Roman ve hikayelerdeki olayların geçtiği yer genellikle İstanbul’dur.
Kahramanlar aydın kesimden seçilmiştir.
Yaptıkları betimlemeler gözleme dayanır, nesneldir.
Servet-i Fünun romancıları ele aldıkları kahramanların daha çok ruhsal yönlerini
incelemiş, çevre betimlemeleri yaparak çevreyle kahramanların ruhsal durumları
arasında ilgi kurmuşlardır ve bunu roman ve hikayede kullanmışlardır.
Romanlardaki dil ağır ve süslüdür, hikayelerde ise dil romana göre daha sadedir.
Türk dilinin kurallarına, söz dizimine uyulmamış, yeni anlatım imkanları aranmıştır.
Bundan dolayı da eksiltili ve cümlelere yer verilmişlerdir.
SERVETİ FÜNUN SANATÇILARI
ŞİFRESİ: HaTiCeMHüS(Halit Ziya, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf,
Hüseyin Cahit, Sülayman Nazif)
www.harunardic.net
3
1-) TEVFİK FİKRET(1867-1915)
Tevfik Fikret, Recaizade Mahmut Ekrem'in Galatasaray Lisesi'nden öğrencisidir.
Fikret, Servet-i Fünun' da yazmaya hocasının tavsiyesi üzerine başlamıştır.
Aruzu başarıyla kullanmıştır.
Servet-i Fünun'un şiir alanındaki en önemli kişisidir.
Edebiyatımızı şekil ve ruh yönünden yenileştirmiştir.
Sanatının ikinci döneminde yani Servet-i Fünun'dan sonra bütün dinlere karşı çıkmış;
hatta düşman olmuştur. Dinlerin insanları birbirine düşürdüğü, hürriyeti engellediği
fikrindedir.
Şiirlerinde parnasizmin etkileri görülür.
İlk dönem şiirlerindeki dil oldukça ağırdır.
Şiirlerinde noktalama işaretlerine önem vermiştir. Çünkü kendi okuyuş tarzını
tamamıyla şiire aktarmak istemektedir.
Çocuklar için yazdığı Şermin adlı şiir kitabını hece ölçüsüyle yazmıştır.
Servet-i Fünun dağılınca, Servet-i Fünun çizgisini bırakmış yani ferdi konuların
yerine, vatan, millet, insanlık, hürriyet, fazilet, özgürlük üzerine yazmıştır.
Düşündüğü hayat ile yaşanan hayat arasındaki çelişki ona acı vermiş; istibdat, zulüm,
haksızlık, çalıp çırpmanın karşısında durmuştur. Bu duruma direnen kavga şiirini
geliştirmiştir.
Anlamın beyitte tamamlanması gerektiği düşüncesini o kırmıştır, anlamı şiirin
tamamına yaymıştır.
Divan şiirindeki müstezatı serbest şiire yaklaştırmıştır.
Dile ve ahenge önem vermiştir yani üslupçu ve biçimcidir.
Oğlu Haluk için yazdığı şiirlerde onu Türk gençliğinin gelecekteki temsilcisi olarak
görmüştür.
www.harunardic.net
4
Tasvire çok önem vermiş, resimle şiiri birleştirmiştir. Sanatçı aynı zamanda resimle de
ilgilenmiştir.
Fikret Sis adlı şiirinde İstanbul’u bir pislik, bir kokuşmuşluk perdesine bürünmüş
olarak anlatır.
Yalnızca şiir türünde eser vermiştir.
Eserleri
Şiir: Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz), Şermin, Haluk'un Defteri, Rübab'ın Cevabı, Doksanbeşe
Doğru, Tarih-i Kadim...
2-) CENAP ŞEHABETTİN(1870-1934)
Sembolizmin edebiyatımızdaki ilk temsilcisidir.
Şiirlerinde aşk ve tabiat temalarını işlemiştir.
Şiirlerinde ve makalelerinde sanat, sanat içindir fikrini en iyi uygulayan ve savunan bir
sanatçıdır. Ona göre sanat güzellik içindir.
Dili ağır, anlatımı süslüdür, şiirlerinde o güne kadar hiç duyulmamış
benzetmelere, mecaz ve istiarelere yer vermiştir. Eserlerinde yabancı sözcüklere
olan düşkünlüğünü ortaya koymuştur.
Soneleri ve aruzla yazdığı serbest müstezatları eski dilbilgisi kurallarını, dil ve
söyleyiş mantığını hiçe sayan sıfatlar ve tamlamalarla doludur. (Tamlamalar duygu ve
hayal yüklüdür.)
Nesir alanında da başarılı eserler vermiştir. Tevfik Fikret'in aksine nazmı nesre
yaklaştırmamıştır.
Nesirleri şiirlerine göre daha sadedir, anlatımı akıcı ve güzeldir.
Şiirde müzikalite oluşturmak için aynı şiirde birden çok vezin kullanmıştır.
Şiirlerinde dış dünya ile iç dünyayı birleştirip bir kompozisyon halinde sunmuştur.
Millileşmeye doğru kayan Türkçecilik hareketine en çok o karşı çıkmıştır.
www.harunardic.net
5
Şiir ve edebiyat konuşma dilinden ayrı ve üstün olmalıdır, görüşündedir.
Bütün şiirlerini aruzla yazmıştır ve hece ölçüsünü küçümsemiş, “Parmak
Hesabı” diye nitelendirmiştir.
Eserleri
Şiir: Tamat,(Ölümünden sonra toplandı)
Gezi Yazıları: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mektupları
Tiyatro: Yalan, Körebe
Özdeyişler: Tiryaki Sözleri
Makale: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Sulh, Nesr-i Harp
3-) HALİT ZİYA UŞAKLIGİL(1866-1945)
Servet-i Fünun topluluğunun olduğu kadar, Türk edebiyatının en büyük roman ve
hikâyecisidir. Türk romancılığının babası sayılır.
Edebiyatın pek çok türünde eser vermiştir ama asıl kişiliği roman ve hikayede ortaya
çıkmıştır.
Romanları; sağlam olay örgüsü, gerçekçi çevre ve kişi tasvirleriyle teknik yönüyle
başarılı ilk realist eserlerdir.
Güçlü bir gözlem yeteneği vardır.
Dili süslü, sanatlı ve ağırdır; dili başarıyla kullanır; farklı bir cümle düzeni vardır.
Romanlarının konusunu, İstanbul'un zengin ve aydın çevresinden seçmiştir,
hikayelerinde ise halkın arasına girmeye çalışmış, halkın günlük hayatını işlemiştir.
Romanları da hikayeleri de teknik yönden çok sağlamdır.
Arapça ve Farsça sözcükleri, özellikle Farsça tamlamaları çok kullanması yönüyle
eleştirilmiştir.
www.harunardic.net
6
Ömrünün son yıllarında dil ile ilgili görüşleri değişmiş, eski eserlerini
sadeleştirerek yeniden yayımlamıştır.
Realist ve naturalistlerden etkilenmiştir.
Edebiyatımızda mensur şiirin ilk örneklerini yazmış, bunları Mensur Şiirler adlı
eserde toplamıştır.
Eserlerinde ruh tahlillerine önem vermiş, kahramanları yaşadıkları çevreye uygun
olarak anlatmıştır.
Türk romanının Batılı anlamdaki ilk örneklerini vermiştir.
Kırk yıl, Saray ve ötesi, Bir Acı Hikaye toplamda on ciltlik bir eser grubudur. Bu
yönüyle Türk edebiyatında en çok anı yazan sanatçı özelliğini de taşımaktadır
Eserleri
Roman: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Ferdi ve Şürekası, Kırık Hayatlar, Sefile, Nedime, Bir
Ölünün Defteri, Nesl-i Ahir
Hikaye: Bir Yazın Tarihi, Aşka Dair, Kadın Pençesi, Solgun Demet, Onu Beklerken,
Hepsinden
Acı,
İzmir
Hikayeleri,
Bir
Muhtıranın
Son
Yaprakları...
Şiir: Mezardan Sesler, Mensur Şiirler
Anı: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye
Tiyatro: Füruzan, Fare, Kabus
4-) MEHMET RAUF(1875-1931)
Edebiyatımızın ilk psikolojik romanını (Eylül) yazmıştır.
Genellikle aşk, kadın, ihtiras konularını işlemiştir.
Romanlarında ruhsal çözümlemelere, çevre ve kişilerin betimlemesinden daha çok yer
vermiştir.
Dili, diğer Servet-i Fünunculardan daha duru, temiz olduğu ve sanatlı anlatımdan
kaçındığı için daha akıcıdır.
www.harunardic.net
7
Hikaye ve romanlarında kendi hayatından kuvvetli izler vardır.
Hikaye, roman, tiyatro ve mensur şiir yazmıştır.
Eserlerinde sosyal hayata pek yer vermemiştir.
Eserlerinde ayrıntılı tahliller yapabilmek için olayları basit, kahramanların
sayısını az tutmuştur.
Karakterleri, olayları tahlil veya tasvir ederken genellikle gözlem ön plandadır; ancak
bazen gerçeklerden uzaklaştığı da görülür.
Romanlarının konusu genelde İstanbul ve çevresinde geçmiştir.
Mehmet Rauf Eylül’ü ilk eserim son üstadıma diye Halit Ziya atfetmiştir.
Eserleri
Roman: Eylül, Ferdayı Garam, Genç Kız Kalbi, Karanfil ve Yasemin, Böğürtlen, Kadın
isterse, Define, Son Yıldız, Kan Damlası, Yara, Halas
Tiyatro: Pençe, Yağmurdan Doluya, Cidal, Sansar...
Hikaye: Aşıkane, intizar, Hanımlar Arasında, Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Menekşe,
Pervaneler Gibi, Üç Hikaye...
Mensur Şiir: Siyah İnciler
5-) HÜSEYİN CAHİT YALÇIN(1874-1957)
Hikaye, roman ve eleştiri yazmıştır; ancak eleştiri türünde daha çok tanınmıştır.
Eski edebiyata karşı çıkmış, Batı edebiyatının savunucusu olmuştur. Doğu kültürüne
karşı da Batı kültürünü savunmuştur.
Hikaye ve romanlarında iç ve dış gözleme önem vermiştir.
Korkusuzca ve çekinmeden yazdığı siyasi eleştirilerden dolayı sürgüne
gönderilmiştir.
Siyasi makaleleriyle ün yapmıştır.
www.harunardic.net
8
Fransızcadan Edebiyat ve Hukuk adlı makaleyi çevirmiş bu yazı Servet-i Fünun
dergisinde yayımlanmasından dolayı dergi kapatılmıştır.
Dili ve üslubu dönemin dil ve üslubuna göre oldukça sadedir.
Realizmden etkilenmiştir.
Eserlerinde toplum gerçeklerine ayna tutmuştur.
Hayat-ı Muhayyel adlı eserinde Serveti Fünun sanatçılarının Yeni Zelanda gibi yeni
yer keşfetme ve burada yaşama macerasını anlatır.
Eserleri
Roman: Nadide, Hayal İçinde
Hikaye: Hayat-ı Muhayyel, Hayat-ı Hakikiye Sahneleri, Niçin Aldatırlarmış
Edebi Eleştirileri: Kavgalarım
Anı: Siyasi Anılar
6-) SÜLEYMAN NAZİF
Namık Kemal’den özellikler de taşıyan sanatçı Serveti Fünun Edebiyatının Namık
Kemal’i diye de bilinir.
Şiir: Gizli Figanlar, Firak-ı Irak(nesir özelliği de gösterir),
Nesir: Malta Geceleri( şiir özelliği de gösterir), Çal Çoban Çal
Kara Bir Gün başlıklı yazısında İstanbul’un işgalini anlatır.
7-) HÜSEYİN SUAT YALÇIN:
Hüseyin Cahit Yalçın’ın abisidir.
Gave-i Zalim takma adını kullanmıştır.
Mizahi Şiir: Gave Destanı
www.harunardic.net
9
8-) HÜSEYİN SİRET:
Şiirlerinin çoğunda hüzün, gözyaşı ve ayrılık vardır. Bu yüzden hüzün ve melâl şairi olarak
bilinir.
9-) CELAL SAHİR EROZAN:
Kadın Şairi olarak tanınır.
BU DÖNEMDE BAĞIMSIZ KALAN SANATÇILAR
1-) Hüseyin Rahmi GÜRPINAR(1864-1944)
Çevre tasvirlerine ve gözleme çok önem vermiştir.
Realizmden ve naturalizmden etkilenmiştir.
Naturalizmin edebiyatımızdaki ilk büyük temsilcisidir.
Ahmet Mithat'ın popüler romancılığını devam ettirmiş, Ahmet Mithat gibi romanın
akışını kesmiş ve olayla ilgili bilgiler vermiştir.
Töre romanı ve deneysel roman yazmıştır.
Romanları güldürücü sahnelerle başlar, acıklı sahnelerle biter.
Sosyal eleştiriyi mizahi yolla yapmıştır.
Sokağı bütün canlılığı ile edebiyata sokmuştur.
Yöntem olarak Zola'nın deneysel roman anlayışını tercih etmiştir.
Romanlarının en zayıf noktalarından biri betimlemelerde ve olayı hikaye ederken
Osmanlıcaya kaymasıdır. Bu yüzden tekniği zayıftır.
Romanlarındaki kişileri konuştururken oldukça realisttir.
Sanat toplum içindir, anlayışına bağlı kalmıştır.
Dili sadedir, kahramanlarını çevrelerinin diliyle konuşturmuştur.
Eserlerinde İstanbul'un arka mahallelerinden hayat tarzını tüm yalınlığıyla
hikaye ve karikatürize etmiştir. Eserlerinde Anadolu yoktur.
www.harunardic.net
10
Romanlarında örf, adet, gelenek ve göreneklere bağlı kalmış, halk deyimlerini
kullanmıştır.
Roman ve hikayelerinde yaşadığı, duyduğu, okuduğu olaylara yer vermiştir.
Eserleri
Romanları: Şık, Mürebbiye, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir izdivaç, Gulyabani,
Ben Deli miyim, Hakka Sığındık, Dirilen İskelet, Can Pazarı, Nimetşinast, Tesadüf, Metres,
Evlere Şenlik, Kaynanam Nasıl Kudurdu, Mezarından Kalkan Şehit, Utanmaz Adam
Hikâyeleri: Kadınlar Vaizi, Namusla Açlık Meselesi, Gönül Ticareti, iki Hödüğün Seyahati,
Melek Sanmıştım Şeytanı
Oyun: Kadın Erkekleşince, Tokuşan Kafalar
2-) AHMET RASİM (1864-1932)
Kendi dönemindeki her tabakadan halkın yaşayış biçimini, inançlarını, gelenek ve
göreneklerini tüm incelikleriyle canlı, renkli, ayrıntılı bir şekilde eserlerine
yansıtmıştır.
Konuşma dilini ve İstanbul ağzını ustaca kullanmıştır, dili sadedir.
Daha çok anı, fıkra ve makaleleriyletanınır ama şiir, hikaye, roman, tarih ve bilim
konularında da eser vermiştir.
Mizahla süslenmiş kısa cümleler kullanmıştır.
Batıdan gelen yeniliklerle mahalli hayat ve milli zevkleri birleştirmiştir.
Edebiyatımıza Ahmet Mithat’ın kazandırdığı popüler roman tarzını sürdürmüştür.
Türk milletine okumayı sevdirmek, halkın ufkunu genişletmek amacındadır.
Yerli bir edebiyat ortaya koymaya çalıştığı için Servet-i Fünuncularla çatışır.
Cep Romanları başlığıyla yayımlanan pek çok romanı vardır.
www.harunardic.net
11
Eserleri
Anı: Gecelerim, Falaka
Fıkra: Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Eşkal-i Zaman
Hikaye ve Roman: İlk Sevgi, Bir Sefilenin Evrak-ı Metrukesi, Güzel Eleni, Afife, Ülfet,
Leyal-i Istırap
3-) MEHMET AKİF ERSOY(1873-1936)
Toplum için sanat anlayışının başlıca temsilcilerinden biridir.
Şiirlerinde fikir, ideal ve coşkunluk iç içedir.
Aruzu Türkçeye en güzel uygulayan şairlerimizdendir.
Şiirimize gerçek realizmi getirmiştir.
Nazmı nesre yaklaştırmıştır.
Şiirlerinde dini konuları, savaş sonrası toplum hayatının çöküntülerini ve ıstıraplarını
anlatmıştır.
Ahlaki didaktik şiirler yazmıştır. Toplumun kurtuluşunun dine sarılmakla olacağını
belirtmiştir.
İyi bir gözlemcidir, tasvir ve hikaye etme yeteneği çok güçlüdür. Çizdiği tablolar çok
canlıdır.
Konuları günlük olaylardan almış, manzum hikayelerinde toplum hayatını
sergilemiştir. Hikayelerini karşılıklı konuşmalar halinde geliştirdiği için sahnede
oynanmaya elverişlidir.
Şiirleri lirik, epik ve didaktiktir özelliktedir.
Şiirleriyle ve manzum hikayeleriyle büyük bir İslami Türk milliyetçisidir.
"Her şeyi olduğu gibi görür, göründüğü gibi tasvir ederim, en fukara muhitlere gider,
onları bir ressam gibi aynen tespit etmeye çalışırım." demiştir.
www.harunardic.net
12
Milletin ayakta kalmasının marifet (ilim, fen, teknik) ve fazilet (Türk'ün benliğine,
dinine, ahlakına sahip çıkmak) ile mümkün olduğunu söylemiştir.
Şiirlerinde yoksullara acımak, vatan sevgisi, kötülüklere isyan, inanç, umut, iyimserlik
temalarını işlemiştir.
Sadece şiir türünde eser vermiştir
Eserleri:
Tek eseri olan Safahat yedi kitaptan oluşmaktadır. (Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde,
Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler.)
SAFAHAT’IN BÖLÜMLERİ:
 Safahat(1911): Bu ilk bölümde: Fatih Camii ve Hasta adlı şiirleriyle sosyal konulara,
Tevhid yahud Feryad ile de İslamcı yaklaşıma işaret eder.
 Süleymaniye Kürsüsünde(1912): Batı hayranlığı ve din karşıtı düşünceleri eleştirir.
Tek manzumdur.
 Hakkın Sesleri(1913): Sekiz ayet ve bir hadisin manzum açıklamasını yapmıştır.
 Fatih Kürsüsünde(1914): Bu bölüm Hakkın Sesleri bölümü ile benzer özellikler
taşır.
 Hatıralar (1917): Bazı ayet ve hadislerin manzum yorumlarıyla Birinci Dünya Savaşı
yıllarına ait seyahat notlarını içerir (Almanya – Türkiye mukayesesi bu eserdedir).
 Asım (1924): Manzum hikâyeden oluşur. Hocazade ve Köse İmam’in diyalogları ile
İslam dünyasının sorunlarını anlatır. Eserdeki Asım, yeni nesli temsil eder. Tek
manzumdur.
 Gölgeler(1933): Safahatın en lirik şiirlerinin bulunduğu bölümdür.( Meşhur Bülbül
şiiri de bu bölümdedir.)
www.harunardic.net
13
SERVETİ FÜNUN EDEBİYATINDA İLKLER
Batı tekniğine uygun ilk roman: Aşk-ı Memnu(Halit Ziya Uşaklıgil)
İlk mensur şiir örnekleri: Mensur Şiirler(Halit Ziya)
Şiirde noktalama işaretini ilk kullanan şair: Tevfik Fikret
İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf(Eylül)
Sone nazım şeklini ilk kullanan isim: Süleyman Nesip’tir.
Yazmışsın bir sürü bilgi ezberledim tamam bunları şimdi de kısa kısa not lazım var mı
pratik not diyorsan al sana bilgi
 Servet-i Fünuncular beyit anlayışını kırarak nazımı nesre yaklaştırırlar.
 Servet-i Fünun romanı, çevre olarak İstanbul’u, karakter olarak aydınları seçer.
 Mehmet Akif Ersoy epik-lirik-didaktik özellikteki şiirleriyle tanınır. Manzum
hikâyecilikte ustadır.
 Hüseyin Cahit Yalçın, Edebiyat ve Hukuk adlı makalesiyle Servet-i Fünun dergisinin
kapanmasına neden olmuştur.
 Tevfik Fikret, sanatının ikinci döneminde sanatı toplumun hizmetine sunar, hece
ölçüsüyle yazdığı şiir kitabının ismi Şermin’dir.
 Tevfik Fikret’in düzyazı türünde eseri yoktur.
 Promete şiiri Tevfik Fikret’e aittir.
 Hüseyin Cahit Yalçın daha çok makaleleriyle tanınmıştır.
 Tevfik Fikret Sis şiirinde II. Abdülhamid dönemindeki istibdatı anlatır.
 Tevfik Fikret Doksan Beşe Doğru şiirinde Meclisi Mebusan’ın dağıtılmasını anlatır.
 Kavga şiirini edebiyatımıza Tevfik Fikret getirmiştir.
 Şiir Libas(Elbise) hizmeti, gıda vazifesi görmelidir. Gerçeği her an tüm çıplaklığıyla
yakalamalıdır sözü Mehmet Akif Ersoy’a aittir.
 Şiirlerinde doğayı en çok işleyen Serveti Fünun sanatçısı Cenap Şahabettin’dir.
www.harunardic.net
14
 Serveti Fünun sanatçıları içinde tiyatro ile en çok ilgilenen ve başarıya ulaşan Hüseyin
Suad’dır.
 Haluk’un Defteri Tevfik Fikret’in oğluna yazdığı şiir kitabıdır.
 Tevfik Fikret Sis şiirinde İstanbul’u kötüler; Rücu adlı şiirinde ise bu durumun tersini
dil getirmiştir.
 Serveti Fünun edebiyatında en yaygın kullanılan nazım birimi mısra ve beyittir.
 Serveti Fünun edebiyatına verem edebiyatı da denir.
 Ahmet Şuayip Serveti Fünun döneminde yalnızca eleştiri türünde eser vermiştir.
 Serveti Fünun edebiyatında en az verilen tür tiyatrodur.
 Sone’yi ilk kullanan Süleyman Nesip'tir ama en iyi örneklerini Tevfik Fikret ve Cenap
Şehabettin vermiştir.
 Faik Ali Ozansoy ve Celal Sahir Erozan Edebiyat-ı Cedide'den Fecr-i Âtî'ye
katılan sanatçılardır.
www.harunardic.net
15
YENİ TÜRK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
1-) TERZA-RİMA
Servet-ı Fünun şairleri tarafından batıdan alınarak edebiyatımıza kazandırılmış nazım
biçimidir.
Üç dizeli bentlerden oluşur, son bent tek dizeden meydana gelir.
Kafiye düzeni örüşük kafiyedir. aba bcb cdc e
2-) SONE
 Servet-i Fünun döneminde Fransız edebiyatından alınmıştır.
 14 mısradan oluşur. Özellikle lirik konular işlenir.
 Kafiye şeması: abab abba ccd ede
3-) TRİYOLE
10 dizeli bir nazım biçimidir. aaaa aabb bb
4-) BALAD
 14. yy.da doğmuş dans şarkısıdır.
 Gülünç ve acıklı olayları dile getiren şiirlerdir.
 Bir çeşit manzum masaldır.
 Üç uzun bir kısa bentten (sunu parçası) oluşur.
 Genellikle çapraz kafiye kullanılır.
 Edebiyatımızda fazla yaygın değildir.
www.harunardic.net
16
5-) SERBEST MÜSTEZAT
Edebiyatımıza Batı edebiyatından geçmiştir. Divan edebiyatındaki müstezatın gelişmiş biçimi
değildir. Aruz ve hece ölçüsünün değişik kalıplarıyla yazılabilir hatta aynı şiirin İçinde de
farklı kalıplar kullanılabilir. Uyaklanışında da kesin kurallları olmayan bir nazım biçimidir.
6-) SERBEST NAZIM
Şiirde aruz ölçüsü veya hece ölçüsü kullanılmadan yazılan şiirlerdir.
Uyağın kullanılıp
kullanılmaması, dizelerin uzunluğu ve kısalığı, şiirin belli bölümlere ayrılıp ayrılmaması
şairin isteğine bağlıdır. 20. yüzyılda yaygınlık kazanan serbest nazımın İlk örneklerini Nazım
Hikmet vermiştir.
Derse Kısa Bir Ara :)
Aşık Veysel evli olduğu zamanlarda eşi başka bir adama aşık olur ve kaçmaya karar verir.
Gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra
pabuçlarını giyer ve ardına bakmadan kaçmaya başlar. Biraz aradan sonra ayağına bir şeyin
vurduğunu fark eder. Pabuçlarını çıkarttığında gördüğüne inanamaz. Aşık Veysel’in tüm
parası oradadır. Kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmıştır. Ayrıca parayla
beraber bir kağıt bulur. Ve o kağıtta şu yazar: Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun,
gittiğin yerde kendini ezdirme. Bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa.
İnsan; geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir.( Charles
Bukowski )
www.harunardic.net
17

Benzer belgeler

Yeni Türk Edebiyatı II

Yeni Türk Edebiyatı II Sokağı bütün canlılığı ile edebiyata sokmuştur. Yöntem olarak Zola'nın deneysel roman anlayışını tercih etmiştir. Romanlarının en zayıf noktalarından biri betimlemelerde ve olayı hikaye ederken Osm...

Detaylı