TAV`ın Başarılı CFO`su

Transkript

TAV`ın Başarılı CFO`su
LOSS
PREVENTION
MANAGEMENT
Sayı 11 - Şubat 2015
TAV’ın
Başarılı CFO’su
BURCU GERİŞ - TAV CFO ve Başkan Yardımcısı
E D İ T Ö R
İmtiyaz Sahibi
Muammer Ay
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
İsa Ersoy
[email protected]
Genel Yayın Yönetmeni
İsa Ersoy
Grafik Tasarım
Gökhan Yıldırım
Kadir Demirtaş
Yönetim Yeri
Emek Mah. 97. Sok. No: 19
D: 16 Çayırova / Kocaeli
Tel: +90 543 810 56 27
Yapım
Ajans 4 Reklamcılık
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
Mecidiyeköy Mah.
Büyükdere Cad. Atakan Sok.
Berkan İş Hanı No: 4 D: 32-34
34387 Şişli / İstanbul
Tel: +90 212 216 85 15
www.ajans4.com
Yayının Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yayın Tarihi
Şubat 2015
Baskı
Şan Ofset Matbaacılık San.
ve Tic. Ltd. Şti.
Hamidiye Mah. Anadolu Cad.
No: 50 Kağıthane / İstanbul
Tel: +90 212 289 24 24
İsa Ersoy
GELECEĞE DEĞER
KATMAK
LPM Dergi Kurucu
Rekabetin arttığı, ayakta kalmanın daha da zorlaştığı
günümüz iş dünyasında kurumsal risk yönetimi, iç denetim,
sürdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk gibi kavramlar
son yıllarda hükümetler, iş çevreleri, sivil toplum kuruluşları
ve akademisyenlerin gündeminde önemli bir yer tutar hâle
gelmiştir.
Bugün karşı karşıya olduğumuz makroekonomik ve
politik konjonktürdeki değişim ve dalgalanmalar, küresel
ısınma, biyoçeşitlilik kaybı, kaynakların hızla tükenmesi ve
kirlenmesi ve yolsuzluk gibi önemli sorunlar iş dünyasını yeni
bir düzen arayışına itmiştir.
Özellikle sürdürülebilirlik kavramının önem kazanması ve
yatırımcıların da artık sürdürülebilirlik faktörlerini şirket
seçiminde göz önünde bulundurmasıyla şirketler, yatırımcılar
ve toplum nezdinde sürdürülebilirlik bilincinin yaygınlaşması
için çeşitli girişimlerde bulunmaya başlamışlardır.
Diyebiliriz ki, ülkemizin en önemli finans aktörleri olan
şirketlerimizin evrensel kabul görmüş sürdürülebilirlik
ilkelerini her alanda benimsemelerinin yanında bu anlayışı
çalışanları, iş ortakları, müşterileri ve tedarikçileri başta
olmak üzere tüm paydaşlarına aktarmaları ve bu anlayışın
paydaşları tarafından da benimsenmesini sağlayarak kurum
kültürü haline getirmeleri bir tercih olmaktan çıkmış ve
gelecek stratejisi halini almıştır.
Sürdürülebilir başarılar yakalamanız dileğiyle.
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
3
içindekiler
SÖYLEŞİ
8
TAV’ın
Başarılı CFO’su
Ülkemizde kurumsal yönetim alanında örnek teşkil
eden şirketlerden biri olan TAV Havalimanları Holding’in
Sürdürülebilir Büyüme ve yüksek performansa dayalı
stratejik hedeflerine yön veren profesyonel de diyebiliriz.
2013 yılında, her yıl Women’s Forum tarafından
düzenlenen ve 40 yaşın altında geleceği yönlendirecek
kadın profesyonellerin ödüllendirildiği Rising Talents
programına seçilen dünyadaki 16 kadından biri olan
TAV CFO ve Başkan Yardımcısı Burcu GERİŞ’e göre,
CFO’lar Stratejist ve Katalizör kimlikleriyle Kurumsal
Risk Yönetimi kapsamındaki tüm risklerin şirket
tarafından belirlenmesi, tanımlanması, en alt seviyeye
indirilmesi, kalan risklerin de benimsenip doğru şekilde
yönetilmesinde katkıda bulunmalılar.
SÖYLEŞİ
SÖYLEŞİ
16
24
GELECEĞE YÖN
VEREN SOSYAL
SORUMLU LİDER
Parlak öğrencilik hayatı
süresince sahip olduğu
konumunu ve imkanlarını,
içinde bulunduğu topluma
fayda katacak birşeyler
üretmenin heyecanıyla
çalışmalarını sürdüren
değerli insan... Bizi muasır
medeniyetler seviyesine
ulaştıracak aydınlık
geleceğimizin dönüm
noktalarından biri olacak Eray
ERDOĞAN ile söyleşi yapmak
büyük bir zenginlik ve keyif
doğrusu.
4
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
İç Sistemler
‘İç Denetim,
İç Kontrol’
Sürdürülebilir
Büyüme
Getiriyor
Temelleri 26 Ekim 1987
tarihinde atılan Finansbank,
müşterilerine klasik
bankacılık hizmetlerinden
fazlasını sunabilme ve
Türkiye’nin finansçısı olma
hedefiyle çalışmalarını
27 yıldır ara vermeden
sürdürüyor.
SÖYLEŞİ
42
BRİSA’NIN TÜM RİSKLERİ
ONDAN SORULUYOR
Sürdürülebilir büyüme ile topluma üstün değerler sunmak
misyonuyla çalışmalarını sürdüren BRİSA’nın kurumsal
devamlılığı ve itibarını arttırarak, sürdürülebilir büyüme
hedeflerine ulaşabilmesinde etkin olan kişi de diyebiliriz.
Risk Yönetimi Enstitüsü tarafından dünya çapında
düzenlenen Global Risk Ödülleri 2014 organizasyonunda
risk yönetimiyle ilgili fark yaratan ve başarılı olan kişilere
verilen ‘Yılın Risk Yönetimi Profesyoneli’ kategorisinde
ödüle layık görülen ve alan ilk Türk olan BRİSA Risk
Yönetimi Müdürü Cumhur BİLGİLİ’ye göre, yönetimde
şeffaflık ve adalet, çalışanlar arasında güven ve işbirliği,
profesyonelleşen ve yüksek yetkinliklere sahip çalışanlar,
şirket içerisinde bölümler arası karşılıklı bilgi akışı ve
danışma kültürü; risk yönetimini başarılı bir şekilde kurum
kültürüne dönüştürmenin temelini oluşturmaktadır.
MAKALE
48
Güven:
21. Yüzyılın Sermayesi
Son 20 yıldır, ekonomik sosyal veya kültürel değişimi
tanımlarken “Dünya küçüldü” tespitini popüler bir referans
olarak kullandık. Oysa dünya küçülmedi… Zaten küçüktü.
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
5
“
Unutma Türkiye;
Atatürk’ü
Allah’a borçlusun.
Geriye kalan her şeyi de
Atatürk’e...
”
Daniel Dumoulin
SÖYLEŞİ
TAV’ın
Başarılı CFO’su
Ülkemizde kurumsal yönetim alanında örnek teşkil eden şirketlerden biri olan TAV Havalimanları Holding’in
Sürdürülebilir Büyüme ve yüksek performansa dayalı stratejik hedeflerine yön veren profesyonel de diyebiliriz.
2013 yılında, her yıl Women’s Forum tarafından düzenlenen ve 40 yaşın altında geleceği yönlendirecek kadın
profesyonellerin ödüllendirildiği Rising Talents programına seçilen dünyadaki 16 kadından biri olan TAV CFO ve
Başkan Yardımcısı Burcu GERİŞ’e göre, CFO’lar Stratejist ve Katalizör kimlikleriyle Kurumsal Risk Yönetimi
kapsamındaki tüm risklerin şirket tarafından belirlenmesi, tanımlanması, en alt seviyeye indirilmesi, kalan
risklerin de benimsenip doğru şekilde yönetilmesinde katkıda bulunmalılar.
Burcu Hanım biraz eskiye gitsek kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Bornova Anadolu Lisesi ve 1999 Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümü mezunuyum. London Business
School ve Columbia Business School’da MBA yaptım. Kariyerime başladığım Garanti Bankası’nda 6 yıl
Hazine ve Proje Finansmanı bölümlerinde çalıştım.
TAV’a 2005 yılında katıldım ve 7 yıl boyunca şirketin Proje ve Yapılandırılmış Finansman Bölümü’nün
başında görev aldım. 2012 yılından bu yana TAV’ın
Finans Direktörüyüm. Ek olarak 2014 yılı başında
Başkan Yardımcılığı görevini üstlendim.
TAV Havalimanları Holding AŞ. ile yolunuz
nasıl kesişti? Buradaki görevinizden bahseder misiniz?
Tamamen tesadüf eseri diyebiliriz. Bir gün İtalya’da
tatildeyken bir arkadaşım aradı, benim CV’imi TAV’a
göndermek istedi, “proje finansmancı arıyorlar”
dedi, ben de uygun buldum. Mülakata çağırdıkları
günü çok net hatırlıyorum, telefonda “TAV mı? Yeriniz nerede?” diye sormuştum. Tabi o zamanki TAV
şimdiki TAV değildi, tanınırlığı bilinirliği çok daha
azdı, sadece İstanbul Atatürk Havalimanı’nı işletiyordu ve henüz halka arzı gerçekleşmemişti. Bugün
ise 7 ülkede 14 havalimanında yılda 95 milyon yolcuya hizmet veren, piyasa değeri yaklaşık 3 milyar
dolar olan bir şirketiz.
8
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
CFO’ların görev
tanımı, şirket
içindeki yeri ve
önemi son yıllarda
çok değişti.
Önceleri sadece
“geçmiş” finansal
tablolardan sorumlu
“gatekeeper”
(muhafız)
rolündeki“statik”
CFO’lar gitti,
yerine geleneksel
rollerine ek
olarak “geleceğin”
belirlenmesinde
yani şirket
stratejisinin
tanımlanması ve
yatırım kararlarının
alınmasında
kritik rol oynayan
“dinamik” CFO’lar
geldi.
10 sene önce TAV’a ilk geldiğimde işlerin yapılış
şekli çok farklı gelmişti. Burada işler bürokrasi ve
formaliteden uzak, daha ziyade “girişimci” zihniyetiyle, inisiyatif kullanılarak, risk alınarak, seri kararlar verilerek, küçük bir ekiple ama tam bir aile
ruhuyla yapılıyordu. Ben de bu ekibin bir parçası
olmaktan inanılmaz keyif aldım her zaman. Canla
başla gece gündüz çalıştık, bir dönem eve hep gece
3’lerde gittiğimizi hatırlarım. Tabi bu arada şirket
de inanılmaz bir hızla büyüyordu. TAV’da bulunduğum 10 yıl boyunca şirketin o günden bu yana olan
büyüme, hisse satış, halka arz ve kurumsallaşma
süreçlerinde aktif rol aldım. Proje Finansmanı bölümünün başında olduğum 7 yıllık süre içinde toplam 4.5 milyar dolar değerinde 8 havalimanı proje
finansmanı ve refinasmanını tamamladık. Bu tutar
küçük bir bankanın toplam kredi hacmine eşit neredeyse. Kasım 2012’den beri de Finans Direktörlüğü
görevini yürütüyorum. Hazine Yönetimi, Bütçe ve
Planlama, Proje ve Yapılandırılmış Finansman, Risk
Yönetimi ve Mali İşler benim sorumluluğum altında.
Bir şirketin finansal performansının yönetiminden sorumlu en yetkili kişi olan CFO’lar
kimlerdir? Yaptıklarınızdan, başardıklarınızdan şirketler ne kadar haberdar?
CFO’ların görev tanımı, şirket içindeki yeri ve önemi
son yıllarda çok değişti. Önceleri sadece “geçmiş”
finansal tablolardan sorumlu “gatekeeper” (muha-
SÖYLEŞİ
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
9
SÖYLEŞİ
fız) rolündeki“statik” CFO’lar gitti, yerine geleneksel
rollerine ek olarak “geleceğin” belirlenmesinde yani
şirket stratejisinin tanımlanması ve yatırım kararlarının alınmasında kritik rol oynayan “dinamik”
CFO’lar geldi. Şirketler de bu değişimin farkında ve
destekçisi. Çoğu şirkette CEO’lar ve diğer üst düzey
yöneticiler stratejik bir karar alırken CFO’ların bu
konudaki analizlerini görmeden, fikirlerini ve yönlendirmelerini almadan hareket etmiyorlar. Tabi
pazarlama ve servisin ön planda olduğu şirketlerde
CFO’lar bazen “gizli kahramanlar” olarak kalabiliyorlar veya farklı departmanlar arası çekişmelerin
arasında kalıp “hakem” rolünü üstlenebiliyorlar
ama yine de şirketlerin sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesinde CFO’ların katkısının sanırım artık herkes
farkında.
Sürdürülebilir büyümenin ana kahramanlarından biri olarak TAV Havalimanları Holding’e sağladığınız katkılar nelerdir ve TAV
Havalimanları Holding’in CFO Yönetimine bakış açısı nasıldır?
Kendi adıma TAV’da CFO olduğum için çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Biraz önce bahsettiğim farkındalık ve profesyonellik TAV yönetiminde ileri düzeyde mevcut. Sürdürülebilir büyüme adına alınan
tüm stratejik yatırım kararlarımız mutlaka Finans
Direktörlüğü altındaki farklı birimlerin yürüttüğü
detaylı durum tespiti, risk matriksi, finansal analiz,
senaryo çalışmaları ve hassasiyet testleri aşamalarından geçiyor. Bu çalışmaların sonucunda şayet
proje, getiri kriterlerimize ve büyüme stratejimize
uygun görülürse, risk komitesi ve yönetim kurulu
onayı aşamalarından da geçerek hayata geçiriliyor.
Sizce en temel finansal riskler neler ve bu
riskleri başarıyla yönetmek için CFO’lar neler
yapmalılar?
İçinde bulunduğumuz ortamı en iyi tasvir eden
akronim, aslında Amerikan ordusunun icadı olan
10 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
CFO’lar Stratejist
ve Katalizör
kimlikleriyle
Kurumsal
Risk Yönetimi
kapsamındaki
tüm risklerin
şirket tarafından
belirlenmesi,
tanımlanması, en alt
seviyeye indirilmesi,
kalan risklerin
de benimsenip
doğru şekilde
yönetilmesinde
katkıda
bulunmalılar. Ne de
olsa operasyonel,
hukuki veya
çevresel olarak
görünen bir riskin
de çok ciddi finansal
sonuçları olabilir
ve bu risklerin
erken teşhisi ve
etkili yönetimi
şirketi istenmeyen
olumsuz finansal
sonuçlardan
koruyabilir.
ve son dönemde stratejik yönetim alanında yaygın
olarak kullanılmaya başlanan VUCA (Volatility, Uncertainty, Complexity, Ambiguity). Yani iş yaptığımız
ortam Değişken, Belirsiz, Karmaşık ve Muğlak...
Bulunduğumuz bu VUCA ortamında, CFO’ların birebir sorumlu olduğu finansal riskler dediğimiz faiz,
kur, kredi, likidite gibi riskler ise şirketleri etkileyen
Kurumsal Riskler kümesinin bir alt kümesi sadece.
Her ne kadar VUCA ortamında bu finansal risklerin etkisi katlanıyor ve CFO’ların bu riskleri etkili
hazine yönetimi, hedging ve diğer finansal enstrümanlarla başarıyla yönetmelerinin önemi artıyorsa
da CFO’ların görevi sadece bunla kalmıyor. CFO’lar
Stratejist ve Katalizör kimlikleriyle Kurumsal Risk
Yönetimi kapsamındaki tüm risklerin şirket tarafından belirlenmesi, tanımlanması, en alt seviyeye
indirilmesi, kalan risklerin de benimsenip doğru
şekilde yönetilmesinde katkıda bulunmalılar. Ne de
olsa operasyonel, hukuki veya çevresel olarak görünen bir riskin de çok ciddi finansal sonuçları olabilir ve bu risklerin erken teşhisi ve etkili yönetimi
şirketi istenmeyen olumsuz finansal sonuçlardan
koruyabilir.
Ayrıca insan kaynakları ve teknolojinin önemini de
unutmamak lazım, VUCA ortamındaki belirsizliği
doğru yönetebilmenin anahtarı bu ikilide. Doğru
teknolojik yapıyla, yetkin ve kaliteli insan kaynağıyla
Big Data’yı yönetip analiz edebilmek ve sonucunda
şirket stratejisinin belirlenmesinde katkıda bulunmak CFO’ların en temel görevleri arasında.
‘Şirketler kar elde etmeden büyüme elde
edemezler’ Global seviyede yaşanan zor ve
acılı ekonomik kriz sürecinde risklerle etkin
mücadele edip sürdürülebilir büyüme yakalayabilmenin formülü nedir?
Tutarlı olmak, sadece kısa dönem hedeflere odaklanmayıp, uzun vadeli bir stratejiye ve vizyona
sahip olmak ve bu uğurda çok çalışmak sürdürülebilir büyümenin anahtarı diye düşünüyorum. Şirketlerin performanslarında belirli seviyede döngüler olabilir, örneğin yatırım dönemlerinde fazla kar
etmeyen bir şirket, yatırımı faaliyete geçtiğinde
karlılığını arttırır. Önemli olan bu döngülerin kabul
edilebilir değerler içinde kalmasının sağlanması,
uzun dönemli planlamayla ve yatırımcıların gelecekle ilgili beklentilerini yöneterek şirket yönetiminin belirlediği stratejide ilerlemesidir. Tabi dö-
SÖYLEŞİ
nem dönem ekonomik gelişmeler veya pazardan
kaynaklanan dış etkenler bu stratejilerin gözden
geçirilip bazı değişikliklerin yapılmasını gerektirir. Sonuçta hepimiz IBM ve Xerox gibi şirketlerin
değişim ve dönüşüm hikayelerini biliyoruz. Bizi
buraya getiren, geleceğe taşımayabilir. Böyle durumlarda stratejileri yeni değişen düzene ve pazar gerçeklerine adapte etmek gerekir ki büyüme
sürdürülebilir olsun. O nedenle “sürekli gelişim”
odaklı, yeni hayaller kurabilen ve bu anlayışı ekiplerine benimseten liderlerimizle sürdürülebilir başarı elde edebiliriz.
Biraz da bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek
isteriz. Kişisel gelişim adına neler yapıyorsunuz? Ruhunuzu arındırmak adına her gün
yaptığınız ritüeller var mı?
Tutarlı olmak,
sadece kısa
dönem hedeflere
odaklanmayıp, uzun
vadeli bir stratejiye
ve vizyona sahip
olmak ve bu uğurda
çok çalışmak
sürdürülebilir
büyümenin anahtarı
diye düşünüyorum.
Aslında bilinmeyen yönüm pek kaldı mı bilmiyorum,
aktif bir sosyal medya kullanıcısıyım. Kadınların
“çocuk da kariyer de” yapabileceğini, bunları yaparken sanatla, kitapla, modayla, dekorasyonla, seyahatle de ilgilenebileceğini en azından bireysel olarak ispatlamaya ve diğer kadınları, genç kızları da
yüreklendirmeye, teşvik etmeye çalışıyorum. Özellikle kadınların iş hayatına katılımı, kadın liderlerin
ve yöneticilerin sayılarının artması, kadın-erkek
eşitsizliğin ortadan kalkması konularında oldukça
hassasım. Bu konuda en azından rol modeli olarak, Women’s Forum, Women Corporate Directors
ve Professional Women Network gibi kuruluşların
etkinliklerine ve üniversitelerin Kariyer Günlerine
aktif olarak katılarak bu farkındalığı, dayanışmayı
arttırmaya çalışıyorum. 2013 yılında, her yıl Women’s Forum tarafından düzenlenen ve 40 yaşın alŞubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
11
SÖYLEŞİ
dınların elinde. Yapılan bir araştırmaya göre kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 31’den OECD
ortalaması olan yüzde 61’e çıkması durumunda kişi
başı reel gelirde yüzde 17’lere varan bir artış meydana gelebilir.
Sürekli seyahat eden biri olarak, seyahatlerde yaşadığınız güzel bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Burcu Geriş’in dünyada mutlaka
görmelisiniz diyeceği gezi önerileri nelerdir?
Hem iş hem özel hayatımda seyahat etmekten çok
keyif alıyorum. Küçük bir anımı da paylaşayım o
zaman sizinle. TAV Tunus şirketimizin yüzde 18 ortağı PAIDF Pan African Fund her sene yatırım yaptıkları şirketlerin sunum yaptıkları bir Genel Kurul
düzenliyor. 2010 yılında bu toplantı Güney Afrika’nın
güzel şehri Cape Town’daydı. Gündüz sunumlarımızı yaptık, diğer sunumları dinledik. Akşam hep beraber yemek yedik, bir sürü Afrikalı ve tek yabancı
biz. Yemekten sonra bu arkadaşlar “Give Me Hope
Joanna” şarkısı eşliğinde yerel danslarını yaptılar
ve ben de onlara elimden geldiğince eşlik etmeye
çalıştım. Benim için çok eğlenceli ve unutulmaz bir
deneyimdi, yıllar sonra bile ortaklarımız hala o geceyi hatırlayıp anlatırlar.
tında geleceği yönlendirecek kadın profesyonellerin
ödüllendirildiği Rising Talents programına seçilen
dünyadaki 16 kadından biri oldum.
Üzülerek söylüyorum Türkiye olarak kadın-erkek
eşitliği konularında çok geriyiz. Dünya Ekonomik
Forumu’nun 2014 Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre
Tükiye 142 ülke arasında 125. sırada, yani başka bir
deyişle sondan 18.sırada. Hele alt başlıklara bakarsak Ekonomik Hayata Katılım Fırsatları başlığındaki
sıralama daha da içler acısı, 132. sıradayız. Kadınların işgücüne katılma oranı Türkiye’de sadece yüzde
31. Bu oran Norveç’te yüzde 73, Kanada’da yüzde
69 ve ABD’de yüzde 62. Burayı istatistiklerle doldurmak istemiyorum ama son bir çarpıcı rakam daha
vermeden geçemeyeceğim, Türkiye’de üniversite
mezunu kadınların yüzde 36’sı çalışmıyor, bu oran
İsveç’te sadece yüzde 11. Bunu değiştirmek bizim
elimizde... Hep Türkiye’nin büyümesinin öneminden
bahsediyoruz, Türkiye’nin büyümesinin anahtarı ka12 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Hep Türkiye’nin
büyümesinin
öneminden
bahsediyoruz,
Türkiye’nin
büyümesinin
anahtarı kadınların
elinde. Yapılan bir
araştırmaya göre
kadınların işgücüne
katılım oranının
yüzde 31’den OECD
ortalaması olan
yüzde 61’e çıkması
durumunda kişi
başı reel gelirde
yüzde 17’lere varan
bir artış meydana
gelebilir.
Dünyada mutlaka görülmesi gereken yerlere gelince Amerika’daki Büyük Kanyon ve Maldivler doğal
güzellik açısından ilk sıralarda yer alıyor benim için.
Tabi henüz gidemediğim ve görmek istediğim yerlerin uzun bir listesi var, Peru’daki Machu Pichu’dan
Avustralya’ya kadar, buralara gittikten sonra tavsiye
listem değişebilir.
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız
dernekler var mı?
Hem bireysel hem de şirket olarak sosyal sorumluluk projelerine destek oluyoruz. Ben kişisel olarak
özellikle eğitim ve çocuklarla alakalı sosyal sorumluluk ve bağış projelerinde yer almaya çalışıyorum
elimden geldiğince.
TAV Havalimanları Holding olarak ise ekonomik,
sosyal ve çevresel sorumluluklarımızı en üst düzeyde sahiplenerek, sosyal sorumluluk alanında sürdürülebilir projeler gerçekleştiriyoruz. Darüşşafaka
Eğitim Kurumları, UNICEF ve İstanbul Modern’e düzenli olarak destek veriyoruz. Tarihi değerleri sür-
SÖYLEŞİ
dürmek için Efes Antik Kenti’nin korunması amacıyla yönetilen projede Efes Vakfı’na destek verdik.
Geleceğin liderlerini destekleme hedefiyle yola çıkan Young Guru Academy’de TAV Havalimanları’nın
en önemli sosyal paydaşları arasında. Ayrıca havalimanı işletmesi yaptığımız yörelerde spor, eğitim,
sağlık gibi konularda yerel toplum ile iş birliği içinde
çeşitli sosyal sorumluluk çalışmaları yürütüyoruz.
Her hedef ulaşıldığı andan itibaren yeni hedefler için bir basamaktır. Bundan sonraki
hedef ve planlarınız nelerdir?
Gelişim sürekli, sonu başlangıcı yok aslında. Profesyonel anlamda mesleğimde zirveye ulaşmak,
kendimi her yönden geliştirip, eksik olduğum alanları güçlendirmek, güçlü olduğum yönlerimi daha
da pekiştirmek istiyorum. Sevdiğim bir söz var
“İdolleriniz rakipleriniz olana kadar çalışın.” Benim
de kendime göre örnek aldığım liderler var, gerek
Türkiye’de gerek dünyada. İnşallah ben de ileride
gençlerin örnek alacağı ve fark yaratan liderlerden
biri olmayı başarırım.
Sevdiğim bir söz
var “İdolleriniz
rakipleriniz olana
kadar çalışın.”
Benim de kendime
göre örnek aldığım
liderler var, gerek
Türkiye’de gerek
dünyada. İnşallah
ben de ileride
gençlerin örnek
alacağı ve fark
yaratan liderlerden
biri olmayı
başarırım.
Stresle başa çıkma yöntemime ailem, evim ve hobilerim diyebilirim... Ve tabi pozitif olmak ve bol bol
gülmeyi de unutmamak lazım.
İş hayatınızdaki prensipleriniz nelerdir?
Başarılı bir iş kadını olarak finans alanında
kariyer yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz
nelerdir? Kendilerini hangi alanlarda, nasıl
geliştirmeliler?
Sadece finans alanına yönelik değil ama genel anlamda inandığım birkaç prensip var. Aslında hiçbiri
duyulmamış orjinal formüller değiller ama zaten
başarının bir püf noktası, kestirme yolu, mucize
hapı yok maalesef. Başarının tek yöntemi hayal
etmek, inanmak, planlamak ve çalışmak. Başarısız olunca yılmamak, tekrar denemek, çalışmak,
çalışmak ve yine çalışmak... Evet, biraz klişe oldu
ve binlerce kez söylendi ama bu kadar çok kişi aynı
şeyi söylediğine göre haklı olmalılar...
İstanbul hayatınızın neresinde? Gözlerinizi
kapattığınızda ve size “İstanbul” dendiğinde
hayal ettiğiniz İstanbul fotoğrafını, çocukluğunuzun İstanbul’u ile karşılaştırıp anlatır
mısınız biraz?
Doğma büyüme İstanbullu olmadığım için bu soruyu
tam olarak cevaplayamıyorum maalesef. Çocukluğum babamın subay olması nedeniyle Ankara, Gölcük, Belçika ve İzmir’de geçti, 7 okul değiştirdim. Bu
bana çabuk adapte olma ve sosyalleşme yeteneğini
kazandırdı diyebilirim. İstanbul’a 1995’te Boğaziçi’ni
kazanınca geldim ve 20 yıldır İstanbul’dayım. 20 yılda bile İstanbul’da birçok şeyin değiştiğini, yapılaşma ve trafiğin arttığını, her yeri AVM’lerin sardığını,
zaten az olan yeşil alanların daha da azaldığını hissediyorum. Adım başı AVM var, ama çocuklarımızı
götürebileceğimiz park sayısı bir elin parmağını
geçmiyor ne yazık ki.
Şehir ve iş yaşamı büyük stres kaynağı, nasıl
başa çıkıyorsunuz?
Gazetede bir makalede okumuştum “İnsan ömrünü
uzatan 10 şey” olarak ilk sırada bahçeli ev, ikinci sırada kız çocuğu sahibi olmak yazmışlar. Çok şükür
bizde ikisi de var, hatta bir tane de erkek çocuğu...
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
13
SÖYLEŞİ
- Mümkün olduğunca çok okuyun, araştırın, çok
yönlü okuyun. Sektörü, piyasayı, ekonomiyi sıkı
takip edin. Artık her türlü bilgiye ulaşmak an meselesi, merak ettiğiniz bilmediğiniz bir şeyle karşılaştığınızda hemen okuyun, daha fazla bilgi edinin.
Ben şahsen başarılı insanların hayat hikayelerini
okumayı çok severim. Kendime rol modeli olarak
alırım.
- Eşinizi doğru seçin. Annem hep “seveceğin bir iş,
seni seven bir eş” diye dua ederdi ben küçükken.
Çok şükür öyle de oldu, sizi iş hayatınızda, aile hayatınızda destekleyecek, her zaman yanınızda olan
bir eşinizin olması çok önemli. Nasıl her başarılı erkeğin arkasında bir kadın varsa her başarılı kadının
arkasında da bir erkek vardır.
- Arkadaşlarınızı ve beraber vakit geçirdiğiniz insanları doğru seçin, güçlü bir network kurun. Negatiflik
ve dedikodu bulaşıcıdır ve çok zarar verir. Mümkün
olduğunca pozitif, enerjik, çalışkan insanlarla vakit
geçirin, negatif insanların sizi aşağı çekmesine izin
vermeyin. Bir söz vardır: Bülbülle gezen güle gider,
ördekle gezen göle gider.
- Sağlığınız ve aileniz her zaman ilk planda olsun.
Unutmayın pozisyonlar, unvanlar hep gelip geçicidir,
sağlık, aile, dostlar ise kaybedilince geri gelmez...
Hobiler karakterlerin gizlendiği tercihleri ve
zevkleri gösteren kişilik aynasıdır. Bu bağlamda hobileriniz nelerdir ve hobilere sahip
olmanın önemi nedir?
Hobilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanı rahatlatma ve dinlendirmesinin de ötesinde,
yaratıcılığını geliştirdiğini ve çok yönlülüğünü arttırarak iş hayatına da olumlu katkısı olduğuna inanıyorum. İş hayatında beynimin daha çok analitik
sol lobu çalışıyor, iş dışı zamanlarda da beynimin
artistik olan sağ lobunun çalışmasını tercih ediyorum. İş dışındaki zamanlarımı bana mutluluk veren, rahatlatan kişilerle ve aktivitelerle geçirmeyi
seviyorum. Tabii, en başta ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmek, çocuklarla aktiviteler yapmak,
beraber seyahat etmek geliyor. Sadece kendime
ayırabildiğim kısıtlı vakitlerde ise kitap, resim, el
sanatları, moda, dekorasyon ve parti organizasyonu ile uğraşmayı seviyorum. Çok sportif biri
olduğum söylenemez ama yazın yüzüyorum, kışın
kayak yapıyorum.
14 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
SÖYLEŞİ
GELECEĞE YÖN VEREN
SOSYAL SORUMLU LİDER
Mustafa Kemal Atatürk’ü yücelten önemli bir yönü de memleketin geleceğini oluşturan gençliğe verdiği
değerdir. “Gençlik” kavramı, Atatürk’te en güzel anlamını bulmuş, en yüce değer yargısına erişmiştir. Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz,
almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile, insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Ey
yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz...’
Parlak öğrencilik hayatı süresince sahip olduğu konumunu ve imkanlarını, içinde bulunduğu topluma fayda
katacak birşeyler üretmenin heyecanıyla çalışmalarını sürdüren değerli insan... Bizi muasır medeniyetler
seviyesine ulaştıracak aydınlık geleceğimizin dönüm noktalarından biri olacak Eray ERDOĞAN ile söyleşi
yapmak büyük bir zenginlik ve keyif doğrusu.
Aybike Hocanın tabiriyle dokunduğu her yeri
daha güzel yapan genç bir fark yaratan ERAY
ERDOĞAN’ı hayatınızdaki dönüm noktalarına
değinerek sizden dinleyebilir miyiz?
Hayatımın en büyük dönüm noktalarından biri Robert Kolej’de 10. sınıfta edebiyat dersindeki Ersin
Aybars hocamdır. Kendisi 1 yıl boyunca edebiyattan
daha fazla hayatla ilgili sorgulama, farkındalık, kendine dönme ve olaylardaki etkenlerin farkına varma
gibi konularda düşünme konusunda sürekli olarak
bizleri cesaretlendirdi. Bir sene boyunca yaptığı
derslerin bir çoğunda edebiyat dışı konulara yer verdi. Bize Dövüş Kulübü, Amedeus gibi filmleri izletti.
Bunların hepsini çözümledik ve inceledik. Genel
olarak o seneden çıktıktan sonra bende bir arayış
başladı. Ben kimim? Düşüncelerim davranışlarım
benim düşünce ve davranışlarım mı? Hayallerim
benim hayallerim mi? Nelerin etkisi altındayım?
Kim olmak istiyorum? Bir fark yaratmak istiyor muyum? İstiyorsam nasıl bir fark yaratmak istiyorum?
gibi sorulara kafa yormaya başladım ve bu arayış o
zamanlarda başladı hayatımın sonuna kadar da devam edecek. Bu anlamda Ersin Aybars’ın hayatımda
çok önemli bir yeri var.
Bir diğer dönüm noktası ise ortaokuldan arkadaşım Berk Yılmaz’ın davetiyle Koç Üniversitesi Giri16 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
İki sene üst üste
Clinton Global
Initiative’in Hult
Business School
ile ortaklaşa
düzenlediği Hult
Prize adlı 1 milyon
dolar ödüllü
sadece üniversite
öğrencilerinin
katılabildiği
sosyal girişimcilik
projesine
Türkiye’den bölgesel
finallere Dubai’ye iki
sene üst üste giden
tek türk takım bizim
kulübün takımı oldu.
Üyelerimizin global
anlamda vizyonunu
geniş tutmaya
gayret ettik.
şimcilik Kulübü’nün kuruluşunda görev almam ve
sonrasında kulübe başkanlık yapmamdı. Kulüpte
geçirdiğim her gün bir şeyler üretmenin bir şeyleri
değiştirmenin ne kadar değerli olduğunu ve bunun
beni ne kadar çok heyecanlandırdığını gördüm.
Son olarak çevrende, şirketinde, ülkende, dünyada görmek istediğin değişime, yaratmak istediğin
gelişime insanları nasıl ortak edersin, hep birlikte
nasıl daha iyi bir gelecek tasarlarsın sorularına cevap arayan yeni nesil liderlik ekolünü oluşturmaya
çalışan Yenibirlider Derneği’nin kuruluşunda görev
almam diyebilirim. 2012 yılında başlayan Yenibirlider serüvenimde bana ilham veren hep birbirini
yükseltmeye çalışan mükemmel insanlarla tanıştım, tanışmaya da devam ediyorum.
Türkiye’de istihdamı yükselterek ekonomik
kalkınmayı sürdürülebilir kılmanın tek yolu
üniversitelerin daha girişimci davranmasından geçiyor. Koç Üniversitesi Girişimcilik
Kulübü kurucularından biri olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Kulüp olarak gurur duyduğumuz farklı olarak tasarladığımız ve hayata geçirdiğimiz 3 komitemizden bahsedebilirim: Fikir Kutusu, Idea Exchanging
(IDEX) Meetings ve Young Global Entrepreneurs.
Üretmekten çekinen öğrencilerin bulunduğu bir ül-
SÖYLEŞİ
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
17
SÖYLEŞİ
kede aklına en ufak bir fikir gelen öğrenci çalacak
bir kapı bulsun istedik ve Fikir Kutusu yarışmasını
başlattık. Üniversite öğrencilerine yönelik ilk fikir
yarışması olan Fikir Kutusu’nda öğrenciler sadece
akıllarına gelen fikirlerle başvuruyorlar bir ön elemeden geçtikten sonra Girişim Fabrikası eğitmenlerinden temel eğitimleri alıyorlar ve Galata Business Angels yatırımcılarına sunum yapıyorlar.
Buradaki temel amaç öğrencilerde, demek ki ben
bir şeyler yapabiliyorum özgüvenini oluşturabilmek.
Denemekten korkan/korkutulan bir neslin temsilcilerine sunduğumuz bu yarışmanın büyük bir değer yarattığını düşünüyoruz. Idea Exchanging (IDEX)
toplantılarımızda ise entellektüel derinliğe ve arayışa inanılmaz önem veriyoruz. Hiç bir girişimci veya
lider yoktur ki entellektüel merakı olmasın. IDEX
buluşmalarımızda çoğunlukla TED Talks izliyoruz ve
üzerine tartışıyoruz. İzlediğimiz içerik seni nasıl hissettirdi? Bu konuda ne düşünüyorsun? Neden öyle
düşünüyorsun? Konuşmacı seni nasıl etkiledi? Senin için başarı nedir? Başarıyı nasıl tanımlıyorsun?
Kendini nerede başarılı görüyorsun? gibi konularda
herkesi fikirlerini paylaşmaya teşvik ediyoruz.
Başkanlığı bırakmış olmama rağmen hala kulüpte
bu buluşmaları ben yapıyorum. Bir de Young Glo18 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Steve Jobs’un
da söylediği gibi
‘farklı olmak
istiyorsan farklı
tecrübeler elde
edeceksin’. Sürekli
olarak bambaşka
tecrübeler edinmek
gerekiyor. “To be
interesting, be
interested.” Bizim
üniversitelerde
öğrencilere bir
şey üretme, bir
arayışta olma, bir
merakın peşinde
koşma yolunda
cesaretlendirici
maalesef çok fazla
unsur yok.
bal Entrepreneurs komitesi kurduk. Şunu gördük.
Türkiye’de girişimcilik diye algılanan şey tüccarlık.
Girişimcilikle ilgili uluslararası uygulamaları ve
anlayışları üyelerimize aktarmanın gerekli olduğunu tespit ettik. Dedik ki kulüp üyelerimizin yurtdışı
vizyonu, uygulamaları görmesi lazım. İlk sene Hong
Kong’ta bize benzer Hong Kong University of Science and Technology’in girişimcilik kulübü olan Kairos
Society ile bir işbirliği yaparak bir program tasarladık. Biz bir hafta gittik Hong Kong’taki girişimcilik
ekosistemini gezdik. Daha sonraki bir tarihte onları
Türkiye’de misafir ettik. Bir sonraki sene Rotterdam’a gittik. Erasmus Centre for Entrepreneurship
ile işbirliği yaptık. Oradaki ekosistemi gördük. Hızlandırma programları, girişimciler, üniversitedeki
girişimcilik dersleri vs. bunlar hakkında bilgiler
edindik. İki sene üst üste Clinton Global Initiative’in
Hult Business School ile ortaklaşa düzenlediği Hult
Prize adlı 1 milyon dolar ödüllü sadece üniversite
öğrencilerinin katılabildiği sosyal girişimcilik projesine Türkiye’den bölgesel finallere Dubai’ye iki sene
üst üste giden tek türk takım bizim kulübün takımı
oldu. Üyelerimizin global anlamda vizyonunu geniş
tutmaya gayret ettik.
Kendisini farklılaştıran üniversite öğrencisi
dünyayı da farklılaştırır. Girişimciliği körel-
SÖYLEŞİ
tilmek üzerine kurgulanmış bir Türk eğitim
sisteminde bir öğrenci bunu nasıl başarır?
Steve Jobs’un da söylediği gibi ‘farklı olmak istiyorsan farklı tecrübeler elde edeceksin’. Sürekli
olarak bambaşka tecrübeler edinmek gerekiyor.
“To be interesting, be interested.” Bizim üniversitelerde öğrencilere bir şey üretme, bir arayışta
olma, bir merakın peşinde koşma yolunda cesaretlendirici maalesef çok fazla unsur yok. Öğrenciler
olarak bizlerin kendimizi keşfetme geliştirme ve
değiştirme yolunda dışarıdaki kaynaklara kurum
ve kuruluşlara başvurmamız gerekiyor. Üniversite
kulüp faaliyetlerinde bulunmak, çeşitli sivil toplum
örgütlerinde gönüllülük yapmak, kurum ve kuruluşların programlarına/kamplarına katılmak, farklı
kaynaklardan farklı konular üzerine okumak (futureleadnow.com’u tavsiye ediyor) düşünmeye sevk
eden videolar (TED Talks’un kendisini çok beslediğini belirtiyor.) izlemek yapılabilecek aktivitelerden
bir kaçı.
Öğrencinin arayışta olduğunu anladığı anda harekete geçmesi, yeni insanlar tanıyabileceği, bir şeyler
üretebileceği ve kendini geliştirebileceği öğrenme
ortamlarına girmesi gerekiyor. Yapılması gereken
aslında ilgili olma ve harekete geçme diyebilirim.
Eğitim sistematik
bir değişimdir.
Eğitim ideolojiyi
değiştirir ve o
ideolojiden yetişen
bireyler aslında
başka şeylere etki
etmeye başladığı
için devrim olur.
Bu değişimin
de en önemli
unsurlarından
biri şüphesiz
öğretmenler. Ben
devlet memuru
atar gibi öğretmen
atanmasına
karşıyım.
bırakmanız gereklidir. Herkes bu kadar farklı iken
dünyada milyonlarca dolar her şeyin optimizasyonuna harcanırken insan kaynağının optimizasyonuna hiç kimsenin bir şey yapmaması çok komik. Yani
en önemlisi öğrencileri doğru anlayıp doğru dinleyip
dikte etmeden gerekli tool’ları onlara vererek öğrencilerin kendi yolunu bulmasına vesile olmaktır.
Ve ben bahaneleri de kabul etmiyorum. Finlandiya
bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. Finlandiya
eğitim reformunun oyuncularından olan Pisa Sahlberg öğrencileri dinleyerek onu nasıl motive edebileceğimizi anlamaya çalışıyoruz ve bir şekilde onları
bu öğrenme ortamında tutuyoruz diyor. Finlandiya
şu anda gelişmiş ülkeler kategorisinde bir çok farklı
alanda hep ilk üçte. Bütün bunlar eğitim reformundan sonra olmuş.
Eğitim sistematik bir değişimdir. Eğitim ideolojiyi
değiştirir ve o ideolojiden yetişen bireyler aslında
başka şeylere etki etmeye başladığı için devrim
olur. Bu değişimin de en önemli unsurlarından biri
şüphesiz öğretmenler. Ben devlet memuru atar gibi
öğretmen atanmasına karşıyım. Öğretmenlik o kadar ulvi bir meslek ki; ülkenin geleceğini şekillendirecek bireyleri yetiştirme yetkinliği olmayan kendini
Türk eğitim sisteminin kronikleşen sorunları nelerdir? Bu sorunların çözümüne yönelik
nasıl bir strateji geliştirilmesi gerekiyor?
Buna tek bir cevap verecek olsam hatayı damgalamak derim. Türk eğitim sisteminin en büyük sıkıntısı hataları damgalamaktır. Bu da kültürden besleniyor. Mahalle arasında ki konuşmalarda da bunu
görebilirsiniz. Birinin ayağı kaydığı zaman içten içe
seviniliyor. Bizim toplumumuz maalesef böyle. Birbirini yukarı kaldırmaktansa kendisiyle diğerlerinin
de aynı seviyede kalması isteniliyor. Durum böyle
olunca da deneme olmuyor. Deneme olmayınca yanılma olmuyor. Yanılma olmayınca da öğrenme gerçekleşmiyor ve gelişme olmuyor. Bu çok büyük bir
sıkıntı. Onun dışında sadece bizim ülkemizde değil
bütün dünyada eğitimle ilgili yapılması gereken şey
öğrenmeyi kişiselleştirmektir.
Sir Ken Robinson diyor ki; eğitimin yapması gereken
sanayi modeli değil, tarım modelidir. Havucu pırasa
ile aynı şekilde yetiştiremezsiniz. Daha farklı bir şekilde sulamanız gereklidir. Birini daha fazla güneşte
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
19
SÖYLEŞİ
Türkiye’nin liderlik sorunları nelerdir ve geleceğin yeni liderlik yetkinlikleri neler olacaktır?
yenilemeyen/geliştirmeyen insanlar öğretmen olmamalı diye düşünüyorum.
Takım çalışması ve liderlik, hayatınızın her
karesi ile barışıyor. Peki, Eray Erdoğan içindeki liderlik vasfını ne zaman ve nasıl keşfetti?
Empati yeteneğimin çok kuvvetli olduğuna inanırım
ve insanları dinlemeyi onlardan öğrenmeyi çok seviyorum. Şunu gördüm: üretme ve etki etme adına
bazı şeylerden fedakarlık edip insanlara ilginizi bilginizi vaktinizi sevginizi verdiğiniz zaman insanlar
da sizin elinizden tutup sizinle yürümek istiyor. Bu
birlikte yapabiliriz duygusunu veriyor ve beni de çok
motive ediyor. Ama eğer ki ileride bir lider olarak
görülebileceksem bunun yeri geldiğinde takım
arkadaşlarımı da takip edebildiğimden olduğunu
bileceğim. “Shared Leadership”, “Participatory Leadership” (Paylaşılan, katılımcı liderlik) kavramlarına
gerçekten çok inanıyorum.
20 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Yönetici ile lider
arasında çok büyük
fark var. Yöneticiler
yukarıdan aşağıya
yönetir. Liderler
yukarıdan gelmez.
Diğer bütün
organizasyon
içindeki herkes o
insanın yolunda
gittiğinden
dolayı mutluluk
duyuyorlardır. Ve
bu alttan gelme
bir şeydir. Gücünü
koltuktan değil
diğer insanlardan
alır. Ve yeni nesil
liderlik anlayışı
sonuna kadar bu
temele oturur.
Diğer insanların
içinden gelme,
onların saygınlığını
kazanma, onlar
için kendinden bir
şey feda etme ve
her zaman da feda
edileceğini onlara
gösterme.
Liderlik konusu Yenibirlider’de bizim 2 yıldır akademik anlamda da araştırdığımız bir konu. Konuyu
birazcık antropolojik taraftan ele alırsak insanoğlu
olarak mağaradan gelen bir nesil. Liderlik nasıl
oluşmuş dersek. Liderler, kabilelerde ve toplumlarda dışarıdaki tehlikelere, tehditlere karşı diğer
insanları korurlar. Bu bir kaplan tarafından saldırı
olabileceği gibi soğuktan korunma da olabilir. Lider
risk alıp diğerleri için kendini feda eder. Yani kendinden ödün verme, çevredekilerin takipçilerin çıkarlarını her zaman kendi çıkarlarının üstüne koyma
söz konusu. Bu lider ve takipçileri arasında güven
ilişkisini oluşturuyor. İstediği kadar karizmatik olsun, eğer ki insanlar güvenilir bulmazsa kesinlikle
bir liderlik durumundan söz edemeyiz. İnsanlar her
geçen gün samimiyeti çok daha iyi anlıyorlar. Dolayısıyla güven ilişkisi o kadar kolay kurulmuyor. Şu
an ki sıkıntı ne? Hala top down olması yani yukarıdan inmesi. Yönetici ile lider arasında çok büyük
fark var. Yöneticiler yukarıdan aşağıya yönetir. Liderler yukarıdan gelmez. Diğer bütün organizasyon
içindeki herkes o insanın yolunda gittiğinden dolayı
mutluluk duyuyorlardır. Ve bu alttan gelme bir şeydir. Gücünü koltuktan değil diğer insanlardan alır. Ve
yeni nesil liderlik anlayışı sonuna kadar bu temele
oturur. Diğer insanların içinden gelme, onların saygınlığını kazanma, onlar için kendinden bir şey feda
etme ve her zaman da feda edileceğini onlara gösterme. Yeni nesil liderler de sistematik düşünmenin
de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Herhangi bir konuda ne neyi tetikliyor? Herhangi
bir çalışma biçiminde sonucun nedenleri ve değişkenleri nedir? O değişkenlerin ne kadarı değişken
veya ne kadarını ben değiştirebilirim ve kim nerede daha fazla iyi performans gösterebilir? Aslında
teknik direktör tabirini kullanmak yanlış olmaz. Yeni
nesil liderlerin daha çok teknik direktör gibi olması
gerekiyor.. Yani ligi tanıyacak. Hangi takımla nasıl
oynayacağını bilecek. En önemlisi hangi oyuncunun
hangi pozisyonda oynayacağını bilecek, o oyuncuyu hangi maça nasıl motive edeceğini bilecek. Son
olarak olmazsa olmaz özellik: sosyal duyarlılık.
Özellikle bizim jenerasyon ve alttan gelen her nesil
sosyal duyarlılığı yüksek bir nesil. Şu an bir liderin
topluma ve çevresine karşı duyarsız olma ihtimali
yok.
SÖYLEŞİ
Türkiye’den ne zaman Zübeyde Zuckerberg,
Ali Rıza Gates, Mustafa Kemal Jobs çıkacak?
Eğer ki Türkiye’de bakış açısı bütün kollarıyla iş, sivil
toplum ve devlet her şeyiyle başka bir bakış açısına
geçmeye çalışmazsa ki, bu akış açısı şöyle bir akış
açısıdır. Hata yapmaya tolerans, kültür ve eğitim
sistemi kesinlikle değişmesi lazım. “Eski köye yeni
adet getirme.” Denir. Getir artık. Çünkü eski köy diye
bir şey yok. Durmadan değişim var. İnsanları veya
girişimci potansiyeli olan insanları daha değişime
yönelik çalıştırırsak ve bu yönde yeteneklerini geliştirecek ortamları hazırlayabilirsek başarılı olabiliriz. Saydığınız hiçbir insan günün insanları değiller.
Hepsi gelecekte yaşıyor ve insanları geleceğe nasıl
çekerim diye ürünleriyle ve servisleriyle onları getirmeye çalışıyor. Biz şu anda zamanın gerisinde
yaşayan insanlarla nasıl geleceği kurgulayacak
insanlar yetiştireceğiz. Önce geleceğin hayalini kurdurmayı öğretmemiz lazım. Ne zaman ki geleceğin
hayalini kurdurulur ve hata yapma korkusu ortadan
kalkar ve insanlar rezil olma psikolojisinden kurtulur o zaman birşeyler değişmeye başlar.
Önce geleceğin
hayalini kurdurmayı
öğretmemiz lazım.
Ne zaman ki
geleceğin hayalini
kurdurulur ve hata
yapma korkusu
ortadan kalkar ve
insanlar rezil olma
psikolojisinden
kurtulur o zaman
birşeyler değişmeye
başlar.
lazım. Yeniliklere sürekli açık olarak, gözlemler yaparak ve bu gözlemler doğrultusunda çok çalışarak
harekete geçerek başarının sürekliliğinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanabileceğini düşünüyorum.
Yıllardır deneme yanılma yöntemiyle yapboza
dönen rövanşist amaçlı, ideoloji odaklı eğitim
sistemimizi nasıl buluyorsunuz? Sizce bizi
muasır medeniyetler seviyesine ulaştırır mı
yoksa 19. Yüzyıla geri mi götürür?
İkinci soru cevabı belli olan bir soru. Tabi ki 19. Yüzyıla geri götürür. Kırık bir modele yama yapmaya
çalışmaktansa, toplum olarak iş dünyası/devlet/
sivil toplum ve tabii ki eğitmenler/öğretmenlerle
hep birlikte bütün enerjimizi Sokrates’ın da dediği
gibi yeni nasıl olmalı üzerine harcamalıyız. Sözün
orjinali: “The secret of change is to focus all of your
energy, not on fighting the old,but on building the
new.”
Başarıların sürekliliği ve sürdürülebilirliği
nasıl sağlanır?
Buna iki tane quote ile cevap vermek istiyorum.
Bunlardan bir tanesi benim geçen hafta katıldığım
21. yüzyıl üniversiteleri nasıl olmalı kampüslerde
sosyal inovasyonun önemi konulu Washington’da ki
Ashoka U Exchange konferansından. Ashoka Vakfının kurucusu Bill Drayton konuşmasında “The game
used to efficiency and repetition. Now the game is
change.” Şeklinde bir açıklama yaptı. Eskiden oyun
bir tık daha iyi yapmak üzerineydi. Şu an her şey değişim. Eğer süreklilik ve sürdürülebilirlik istiyorsak
–her sektör için geçerli- sürekli olarak gözlemlemek dinlemek yenilekleri takip etmek, içgörüler kazanmak ve harekete geçmek lazım. Her an her şey
sürekli değişiyor. İnovasyon’un eğrisine bakarsak
hiç olmadığı kadar büyük bir ivmede. Bunlar oldukça insanların beklentileri de değişiyor. Ve bunlara
siz gözlerinizi kapatıp dinlemeyi bıraktığınız zaman
bittiniz. O an ne süreklilik ne de sürdürülebilirlik
kalır. İkinci quote ise Lewis Carroll’un Through the
looking glass kitabındaki Red Queen karakterinden:
“it takes all the running you can do, to keep in the
same place”
Olduğun yerde kalmak için koşmaya devam etmen
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
21
SÖYLEŞİ
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor
musunuz? Bağlı olduğunuz ve aktif olarak çalıştığınız dernekler var mı?
Şuanda aktif olarak görev aldığım 3 Sivil Toplum hareketi var. Birincisi kurucu üyelerinden olduğum Yenibirlider Derneği, ikincisi Nisan 2014’te Türkiye’nin
önde gelen girişimcileri, işadamları ve fikir önderleri tarafından kurulan Girişimcilik Vakfı, üçüncüsü
de alternatif eğitim uygulayan Bodrum’daki okulu
-Mutlu Keçi- Ashoka vakfı tarafından “Changemaker” seçilen farklılığı kabul eden, yaratıcılığı destekleyen, her öğrenciye bir birey gibi yaklaşıp eğitimini
de kişiselleştirmeye çalışan Başka Bir Okul Mümkün Derneği. Toplumu kalkındırmaya çalışan, küçük
büyük bir şekilde etki yapma peşinde koşan bütün
sosyal sorumluluk projeleri/sivil toplum kuruluşları
iyi ki varlar.
Her hedef ulaşıldığı andan itibaren yeni hedefler için bir basamaktır. Bundan sonraki
hedef ve planlarınız nelerdir?
Öncelikle kaç yaşıma gelirsem geliyim, hangi durumda olursam olayım herkesten herşeyden öğrenebileceğim bir şeyler olduğu bilincini hiç bir zaman
kaybetmemek istiyorum. Değerlerinizin farkında
olduktan, önceliklendirme yapmayı öğrendikten
sonra çok fazla plan yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerçekten siz bir şeyler
yapmaya çalışıyorken hayatın ne getireceği belli
olmuyor. Cesaretle bu gelişmeleri yönetebilmeyi
ümit ediyorum. Şuanda eğitimin kişiselleştirilmesi yolunda teknolojik çözümler sunan startup’ım
22 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Olduğun yerde
kalmak için
koşmaya devam
etmen lazım.
Yeniliklere sürekli
açık olarak,
gözlemler yaparak
ve bu gözlemler
doğrultusunda çok
çalışarak harekete
geçerek başarının
sürekliliğinin ve
sürdürülebilirliğinin
sağlanabileceğini
düşünüyorum.
Lala üzerine çalışıyorum. (www.lalaegitim.com)
ortaklarımla birlikte kısa vadeli hedefimiz Türkiye’deki tüm okullarda Lala’nın öğrenciler ve öğretmenler tarafından kullanılmasını sağlamak. Genel
olarak hayat amacım ise insanları güçlendirmek.
(empower) Her insanın gerçekten çok özel olduğu
sadece doğru araçlarla potansiyelinin ortaya çıkarılabileceğini düşünüyor ve bunun sonucunda da bireysel mutluluğun ve toplumsal verimliliğin artacağını düşünüyorum. Bunu sağlayabileceğim katkıda
bulunabileceğim her yeni oluşuma da açık olurum.
Yenilikçi ve girişimci bakış açısıyla kendini
her geçen gün geliştirmeye çalışan bir genç
olarak, geleceğin yaratıcı, yenilikçi, sosyal
sorumlu, bilim ışığı genç arkadaşlarına başarı kriteri olarak değerlendirebilecekleri ne
tür tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Student değil learner olunduğu zaman bambaşka
bir boyuta geçiliyor. Öğrenci değil öğrenen. Kendine
sunulanlar değil de heyecan duyduğu veya bir şekilde ilgilendikleri doğrultusunda daha fazlasını alma
çabası başka şeylere ilgi duyma. Bunların hepsi
doğrudan veya dolaylı insanın kendisini tanımasına
vesile oluyor. Bu o kadar değerli ki neye ne kadar
heyecan duyduğunuzu gördüğünüz zaman yapmaya çalıştığınız şeylerde adım atmanızda kolaylaşıyor. Kendini geliştirme ve gerçekleştirme yolunda
adım atılmadığı zaman yuvarlanıp gitme durumu
başlıyor. Benjamin Franklin’in “Çoğu insan 25’inde
ölür, 75’ine kadar gömülmeyi bekler.” Sözünü hatırlatmak istiyorum. Eğer siz öğrenmeyi bırakıyorsanız aslında yaşamayı bırakıyorsunuz. Öğrenmekten
ve öğrenmeyi istemekten asla bıkmadan harekete
geçmek gerekiyor.
Yardım istemekten hiç çekinilmeli çünkü insanların
çoğu bir şeyler üretmek isteyen gençlerin elinden
tutuyor ve destek oluyor. Diğer insanları dinlemek,
empati kurabilmek takım oyunu oynayabilmek çok
önemli. En önemli kişinin sen olduğunu düşünerek
hiçbir şey yapamazsın.
Son olarak bizim toplumumuzda mütevazilik ile
kendini beğenmişlik çok karıştırılıyor. Bu sebepten
dolayı gençler konuşmaya harekete geçmeye cesaretlendirilmiyor. Yaşının kaç olduğu hiç fark etmez
sen çok değerlisin. Senin söyleyeceklerin ve kafandaki projeler çok değerli. O yüzden değerinin farkına
var, konuş, harekete geç.
SÖYLEŞİ
İç Sistemler ‘İç Denetim, İç Kontrol’
Sürdürülebilir Büyüme Getiriyor
Temelleri 26 Ekim 1987 tarihinde atılan Finansbank, müşterilerine klasik bankacılık hizmetlerinden fazlasını
sunabilme ve Türkiye’nin finansçısı olma hedefiyle çalışmalarını 27 yıldır ara vermeden sürdürüyor. Finansbank
İç Sistemler Başkanı Bülent YURDALAN’a göre denetim komiteleri bankalarda her şeyin yolunda gittiğinin
güvencesi konumundadırlar. Başta iç denetim sistemi olmak üzere iç kontrol ve risk yönetimi sistemlerinin
etkin yürütülmesinin sağlanması yoluyla bu önemli sorumluluğu yerine getirirler.
Bülent Bey sizi tanımak isteriz. Mesleki kariyeriniz nasıl başladı? Hayatınızdaki dönüm
noktalarına değinerek sizden dinleyebilir miyiz?
olarak görev yaptım. Ardından sabit görevle Hazine
Operasyon Grup Başkanlığı’na atandım. Devamında
İç Kontrol, Genel Muhasebe bölümlerinin de Hazine
bölümü ile birlikte sorumluluğunu üstlendim.
Meslek kariyerime 1982 yılında Pamukbank’ta
başladım. Bankacılığı babamdan miras aldım diyebilirim. Askerden önce 13 aylık kısa bir bankacılık
deneyimi sonrası yine kısa dönem askerlik ve ardından Citibank’da 1988 yılı başına kadar sürecek
ikinci bankacılık deneyimim başladı.
2001 krizi öncesi 1 yıl kadar sürecek bir yurt dışı deneyimim oldu. 2002 başlarında yurda döndüğümde
bir iştirak bankamızda Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başladım. 2002 sonlarında söz konusu
banka Finansbank bünyesine birleştirilerek katıldı
ve ben de yeniden Finansbank’a döndüm. 2003 Mayıs itibari ile Teftiş Kurulu Başkanı olarak atandım
ve bu görevi aralıksız 8 yıl sürdürdüm. 2011 yılında
Perakende Krediler Genel Müdür Yardımcılığı, ardından 3 aylık bir süre Yönetim Kurulu Başkan Danışmanlığı ve 2013 Temmuz itibari ile de İç Sistemler
Başkanı olarak atandım, halen anılan görevime devam etmekteyim.
1987 yılı Ekim ayında faaliyete geçen Finansbank
ailesine 1988 yılı başlarında katıldım. O tarihten
itibaren bugüne değin aralıksız olarak bankamda,
Finansbank’ta görev yapmaktayım.
Mesleki kariyerimin ayrıntılarına girmek gerekirse,
kambiyo bölümünde bankacılık yaşantıma başladım. Askerlik sonrası aynı şekilde bu kez Citibank’da
benzer bir bölümde çalıştım. Finansbank’a geçişim
sonrası 3,5 yıl şube müdür yardımcılığı sonrası 1991
haziran itibari ile o dönemki Teftiş Kuruluna yatay
geçiş yaptım.
Teftiş Kurulları çalışacağı elemanları sınavla seçer.
Bu nedenle Teftiş Kurullarında alaylı (benim gibi
sonradan denetçi olan) yoktur ya da pek azdır. Yurt
dışı uygulamalarına baktığımızda ise saha deneyimi
olan personelin denetim bölümlerine geçişi bir kariyer hedefidir. Bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra
meslek kariyerime dönersek eğer, 1991 yılı Haziran
1996 yılı Haziran arasında kesintisiz 5 yıl müfettiş
24 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Kırılganlığın
temel nedenlerine
baktığımızda
ise Özkaynak
yetersizliğini, küçük
ölçekli ve parçalı
bankacılık yapısını,
zayıf aktif kalitesini,
piyasa risklerine
aşırı duyarlılık
ve kırılganlığı,
yönetimlerin şeffaf
olmamasını ve
nihayet son derece
önemli bir diğer
neden olarak da
yetersiz İç Kontrol,
Risk Yönetimi ve
Kurumsal Yönetişim
eksikliğini
gösterebiliriz.
Türkiye’de İç Denetim mesleğinin uluslararası
standartlara ulaşmasında yaptığı çalışmalarla çok büyük katkıları olan değerli bir yönetici olarak Finansbank’ta ki rolünüzden biraz
bahseder misiniz?
Bıraktığım yerden devam etmek gerekirse Teftiş
Kurulu Başkanlığını müteakip Perakende Krediler
Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum. 1,5
yıl sonra yine kısa bir süre Yönetim Kurulu Başkan
Danışmanlığı yaptım. Sonrasında ise şu an bulunduğum göreve atandım. Halen yürütmekte olduğum görev İç Sistemler çatısı altındaki tüm bölümlerle Denetim Komitesi arasında bir sorumluluk
SÖYLEŞİ
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
25
SÖYLEŞİ
olup, ağırlıkla Denetim Komitesinin çalışmalarına
destek vermek, yapılan ilgili toplantılara iştirak
etmek, komitenin aldığı kararların uygulanmasına
nezaret etmek, tüm ilgili bölümlerin faaliyetlerini
izlemek, hazırlanan raporları değerlendirmek, icra
ile ilişkilerde ihtiyaç halinde yönlendirme de bulunmak, yıllık planların hazırlanması sonrası gözden
geçirip Denetim Komitesine sunumu öncesinde
değerlendirmek, özlük ve idari konularda gerekli
onay ve koordinasyonu yerine getirmek, keza iştirakler için yürütülen faaliyetlerin belirlenen usul
ve esaslara göre yerine getirilip getirilmediğini irdelemek, gerek Banka gerekse iştiraklerde yerine
getirilen denetim ve kontrol faaliyetlerinin çıktılarını önem derecesine göre izlemek, Disiplin Komitesine iştirak etmek gibi sorumluluğumun sınırlarını,
içeriğini belirtebilirim.
26 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
2000 öncesi
döneme
baktığımızda gerek
yasal uygulamalar
gerek teknoloji ve
nihayet ülkenin
içinden geçmekte
olduğu dönüşüm
yeni bir takım
ihtiyaçların
gündeme gelmesini
tetikledi.
Kurucu üyelerinden biri olarak yer aldığınız
(TİDE) Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurumsal
İletişim Komitesinde ki görevinizden bahseder misiniz? (TİDE 20 yıl etkinlikleri)
2015 yılı bizler için önemli bir tarih zira 20 inci yılımızı kutluyoruz. 1995 yılından bugüne baktığımızda
tamamı ile gönüllülük esasına dayalı paylaşımla
meslek mensuplarının bir araya geldiği ve birçok
ilke, yeniliğe imza attığını görüyoruz. O tarihlerde
son derece kapalı bir görüntü veren denetim mesleği ve o alanda çalışanlar TİDE sonrası bilgi ve deneyimlerini paylaşmaya, meslekteki yenilikleri takip etmeye, uluslararası platformda mesleğin hangi
seviyelere ulaştığını anlamaya, öğrenmeye başladılar. Bu atılım hem mesleği icra edenlere hem
de meslek mensuplarının görev yaptığı kurumlara
SÖYLEŞİ
önemli bakış farklılığı getirdi. Bu farklılık kurumların ana faaliyet konularına, mesleği icra eden çalışanlara bakış açısını değiştirdi. Öncesinde külfet
olarak gözüken uygulamalar tercih edilen, takip
edilen ve öğrenilmesi, kazanılması gereken nitelik
haline dönüştü. Özellikle TİDE sayesinde kazandırılan meslek standartları, bu standartların zaman
içerisinde global değişime paralel güncellenmesi
uygulamaları yeknesak hale getirdi.
Belirttiğiniz üzere TİDE de Kurumsal İletişim Komitesinde görev alıyorum. Komitemizin ana işlevi
mesleği, TİDE yi tüm paydaşlar nezdinde bilinir, tanınır hale getirmek, bu anlamda değişik etkinlikler
düzenlemek, ulusal ve uluslararası paydaşları bir
araya getirmek, mesleğin sektörel bazda etki ve
önemi anlatmak, bu kapsamda değer yaratan çalışmalarda bulunmak şeklinde kısaca özetleyebilirim.
Bu çerçevede biraz da bu yıl özellikle 20 inci kuruluş
yıldönümümüz olması nedeni ile birçok etkinlik düzenleyeceğimizi belirtmek isterim.
Her yıl olduğu gibi 20-21 Ekim 2015 tarihlerinde İç
Denetim Kongresini gerçekleştiriyor olacağız. Bu
sene gerçekleştireceğimiz kongreye geçtiğimiz yıllardan daha fazla ilgi olacağını tahmin ediyoruz, zira
bu sene diğer yıllardan farklı olarak bölge ülkelerinden katılımın sağlanmasını da hedefliyoruz.
Ayrıca bu sene ilk defa Gelecek Zirvesi 2015 etkinliğini Çanakkale’de düzenlemeyi planlıyoruz. Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası
ile Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin etkinliğimize
desteğini sağlamış bulunmaktayız. 8-10 Mayıs tarihlerinde yapılacak etkinliklerde zirve kapsamında toplantı, gösteri (Sunay Akın), şirket ziyareti ile
TRUVA ve Şehitlik ziyaretleri gerçekleştirilecek.
Yine her yıl yapmış olduğumuz bir diğer etkinlik ise
Farkındalık Ödül Törenimiz olacak. Her sene olduğu
gibi belirlediğimiz kriterler çerçevesinde başarılı olan meslek mensuplarımız ile konularına göre
farklı mecralardan ödüle layık gördüğümüz kişilere
törenle ilgili alanlardaki ödüllerini veriyor olacağız.
Bir başka planlanan etkinliğimiz Denetim bölümlerinin patronlarını bir araya getireceğimiz toplantılar olacak. Seçilmiş konular üzerinden yapılacak
tartışmalardan çıkacak sonuçlar meslek mensuplarımızın görüşlerine, bilgilerine sunulacak. Ayrıca
90 lı yılların
başından itibaren
ülkenin global
bankacılığa
entegrasyonunun
giderek hızlanması
(yabancı bankaların
ülkemizdeki
faaliyetlerini
artırmaları) yeni
bir takım ürün
ve hizmetlerin
sunulması,
uluslararası ticaretin
ve ilişkilerin
yoğunlaşması ister
istemez bankacılık
altyapısı ve
organizasyonlarında
da bir takım
değişikliklere
gidilmesine
neden oldu. Bu
değişikliğin en
radikal hissedildiği
alanlardan birisi de
İç Denetimdir.
bu sene ilk defa sahanın ihtiyaçlarını daha yakından anlamak, iş adamlarımızın ihtiyaçlarına çözüm
önerileri getirmek amacı ile belirlediğimiz sanayi
odalarını ziyaret ediyor olacağız. Bu kapsamda oda
üyesi firmalara, iş adamlarımıza faaliyetlerini daha
sağlıklı yürütmelerini sağlayacak, değer yaratacak
denetim model ve uygulamalarını anlatmayı, onlara
bu alanda destek olmayı planlıyoruz. Bu çalışmalarımız önümüzdeki yıllarda da devam edecek.
Bu etkinlik ve faaliyetlerimizin dışında burada yer
vermediğim ancak meslek mensuplarımıza, kurumlara değer yaratacak eğitim ve çalışmalarımız
her yıl olduğu gibi bu yılda devam edecek.
Türkiye ekonomisinin en önemli finans aktörlerinden bankacılık sektörü çok köklü bir
denetim geleneğine sahiptir. Geçmiş dönemde ki geleneksel teftiş sürecinden çağdaş iç
denetim uygulamalarına geçiş süreciyle birlikte iç denetimin finans sektöründe ulaştığı
aşamaları karşılaştırmalı olarak bahseder
misiniz?
Geçmişle bugünü kıyasladığımızda önemli bir kilometre taşından söz etmek gerekiyor. 90 yıllarda
başlayan ve frekansı giderek daralan finansal krizler sonrası özellikle Bankacılık sektöründe kendini
hissettiren kırılganlık 20 nin üzerinde bankanın faaliyetini sona erdirmesine, kamulaştırılmasına ya da
satılması ile el değiştirmesine neden oldu. Kırılganlığın temel nedenlerine baktığımızda ise Özkaynak
yetersizliğini, küçük ölçekli ve parçalı bankacılık
yapısını, zayıf aktif kalitesini, piyasa risklerine aşırı
duyarlılık ve kırılganlığı, yönetimlerin şeffaf olmamasını ve nihayet son derece önemli bir diğer neden
olarak da yetersiz İç Kontrol, Risk Yönetimi ve Kurumsal Yönetişim eksikliğini gösterebiliriz.
Bu döneme kadar yani Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu’nun kuruluşuna kadar olan süreci ayrı, BDDK sonrasını ayrı değerlendirmek yerinde
olacaktır. BDDK öncesi sürece baktığımızda Bankalarda denetim fonksiyonunu yerine getirmek üzere
sadece Teftiş Kurullarının mevcut olduğu sonrasında ise tamamını İç Sistemler olarak adlandırdığımız
diğer fonksiyonların yani İç Kontrol ve Risk Yönetimi
birimlerinin de Banka organizasyonları ve Bankacılık uygulamalarına dahil edildiğini görüyoruz.
Belirtilen iki dönemi karşılaştırmadan önce her iki
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
27
SÖYLEŞİ
dönemin Bankacılık açısından göze çarpan özelliklerini de değerlendirmek yerinde olur. 2000 öncesi
döneme baktığımızda gerek yasal uygulamalar gerek teknoloji ve nihayet ülkenin içinden geçmekte
olduğu dönüşüm yeni bir takım ihtiyaçların gündeme gelmesini tetikledi. Özellikle o yıllarda başlayan
her alandaki dönüşüm, global etkilerin ağırlıkla
kendini hissettirdiği dönemler olarak hatırlanacaktır. 90 lı yılların başından itibaren ülkenin global
bankacılığa entegrasyonunun giderek hızlanması
(yabancı bankaların ülkemizdeki faaliyetlerini artırmaları) yeni bir takım ürün ve hizmetlerin sunulması, uluslararası ticaretin ve ilişkilerin yoğunlaşması
ister istemez bankacılık altyapısı ve organizasyonlarında da bir takım değişikliklere gidilmesine
neden oldu. Bu değişikliğin en radikal hissedildiği
alanlardan birisi de İç Denetimdir.
Bir diğer önemli
husus ise kurumsal
yönetim ilkelerinin
benimsetilmesi,
organizasyonların
buna göre yeniden
dizayn edilmesi,
açık, şeffaf ve hesap
verebilir yapıların
düzenlemelerle
hayata
geçirilmesidir.
Özellikle iç denetim
alanında getirilen
standartlar, 2000
öncesinde kurum
bazında yaratılan
know how, iyi
uygulamaların
yerine, gerek
yatırımcı, gerek
kreditörler, gerek
yönetimler gerekse
düzenleyici
otoriteler nezdinde
güvence rolünü
üstlenmiştir.
28 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Bankalardaki denetim bölümlerinin yani Teftiş Kurullarının her banka özelinde o bankanın kurumsal
kültürü ve deneyimleri ölçüsünde görevini yerine
getirdiği, bağımsız olmadığı, Genel Müdüre bağlı olduğu ve en önemlisi ağırlıkla dar kapsamlı bir
bakış açısı ile fonksiyon ifa ettiğini görmekteyiz.
Dar kapsamdan kastım geçmişe dönük faaliyetlerin sorgulanması, gerek banka için gerekse diğer
yasal gerekler çerçevesinde faaliyetlerin norm ve
kurallara uygunluğunun irdelenmesi olarak o döneme ait temel özellikleri sayabiliriz. Bakış açısı
olarak finansal kayıpların önlenmesi adına ağırlıkla
soruşturma, inceleme çalışmaları ile birlikte hata
bulma, hatayı arama, hatalıyı, suçluyu bulma. Dikkat edilirse odaklanılan alan finansal kayba yol açacak suiistimallerin incelenmesi ve hatalı işlemlerin
tespiti. Değer yaratma, değer katma anlamında çok
fazla bir işlev görünmüyor, daha doğrusu o dönemin
yönetimleri de çok fazla bir beklenti içinde değiller.
Bir başka açıdan 2000 öncesi döneme baktığımızda
ise teknolojiden yararlanma düzeyinin oldukça düşük olduğunu, hem bankacılık faaliyetlerinin hem
de denetim işlevinin kısıtlı bir teknolojik destekle
yürütüldüğünü, faaliyet tarafında daha fazla teknolojiden yararlanıldığı halde bunun denetim alanına aynı seviyede yansımadığını görüyoruz. Klasik
yöntemlerin tercih edildiği, insana dayalı metotların
kullanıldığı, sistem desteğinin daha az olduğunu
bunun da işin kalitesine değer yaratma anlamında çok yansımadığını söyleyebiliriz. 2000 öncesine
ilişkin altı çizilmesi gereken bir diğer önemli husus
ise kullanılan standartlar, daha doğrusu o günlerde
SÖYLEŞİ
yukarıda da belirttiğim kurumdan kuruma farklılık
gösterebilen iş yapma tercih ve şekilleri. Kurumlar
arası nüans farklılıkları olmasına karşın kapalı bir
sistem olarak nitelendirebileceğimiz Teftiş Kurulları bilgi alışverişi anlamında son derece muhafazakar bir duruş sergiledikleri için know how paylaşımı gerçekleşmiyor. Dolayısı ile bir bankadaki
iyi uygulamalar paylaşılmadığı için sektör bazında
yaygınlaşamıyor banka ile sınırlı kalıyor, çok ender
görülmekle birlikte bankalar arası eleman geçişleri
olduğu takdirde iyi uygulamaların aktarıldığını görebiliyoruz. Genel bir ifade ile belirtmek gerekirse
bankalar, sektörün eski, know how sahibi, kültürü
oluşmuş bankalarını takip ediyorlar.
2000 öncesine ait bu alanda birçok süreci, yaklaşımları, iş yapış şekillerini, yönetimlerin bakış
açılarını, denetlenenlerin denetime bakış açılarını,
beklentilerini, denetim otoritelerinin algısını, bu
alandaki düzenlemeleri 2000 sonrası ile karşılaştırıp irdeleyebiliriz. Sanırım bunun için ayrı bir oturum
yapmak ve ülkemizde nasıl bir değişim yaşandığını
uzun uzun anlatmak, tartışmak daha doğru olur.
2000 sonrasına baktığımızda ise bu alanın artık bir
sahibi, düzenleyicisi olduğunu görüyoruz. Geçmişte
Bankacılık Kanunu ve ilgili düzenlemelerle sınırlı
yasal referanslar olmakla birlikte ve T.C Merkez
Bankası, Hazine sorumluluğunda gözetim ve denetim yapılmasına karşın BDDK nın münhasıran bu
alanı düzenleyen özellikle denetim algı ve anlayışını
farklılaştıran düzenlemelerinin modern anlayışa
geçiş anlamında etkili olduğunu belirtebiliriz. Bu
düzenlemelerle birlikte o güne kadar literatüre ve
uygulamalara sadece yabancı bankalar sayesinde
giren İç Kontrol, Risk Yönetimi kavramlarının tüm
sektör bazında öğrenildiğini, organizasyonların
buna göre değiştirildiğini, geliştirildiğini görüyoruz.
Bir diğer önemli husus ise kurumsal yönetim ilkelerinin benimsetilmesi, organizasyonların buna göre
yeniden dizayn edilmesi, açık, şeffaf ve hesap verebilir yapıların düzenlemelerle hayata geçirilmesidir.
Özellikle iç denetim alanında getirilen standartlar,
2000 öncesinde kurum bazında yaratılan know
how, iyi uygulamaların yerine, gerek yatırımcı, gerek kreditörler, gerek yönetimler gerekse düzenleyici otoriteler nezdinde güvence rolünü üstlenmiştir.
Küresel ekonomik ortamda artan risk unsurlarıyla beraber iç denetim mesleği bankaların organizasyon yapısı içinde kurumsal bir
Yine denetim
komitelerinin bir
diğer sorumluluğu
olarak bankaların
alacağı destek
hizmetlerine
ilişkin risk
değerlendirmesi
yapmak,
değerlendirmeleri
rapor halinde
belirlenen
periyotlarda (yılda
en az bir kere)
yönetim kuruluna
sunmak, destek
hizmeti alınan
kuruluşların
sağladığı
hizmetlerin
yeterliliğini izlemek
olarak ifade
edilebilir.
özellik kazanmıştır. Bu bağlamda denetim
komitelerinin kurumlar için önem ve yapısı
hakkında neler söylenebilir?
Bankalardaki denetim uygulamalarının dünü bugünü hakkında daha önce yaptığım değerlendirme
kısmında denetim birimlerinin 2000 öncesi Genel
Müdüre bağlı olduğundan, bağımsız olmadığından
söz etmiştim.
2005 yılında yayımlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve bu kanunun ilgili maddeleri kapsamında
getirilen İç Sistemler Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde Bankalarda Denetim Komitelerinin kurumsal yapısı, sorumlulukları, işlevleri gibi hususlar hüküm altına alınmıştır. Getirilen düzenleme ile
denetim komitelerinin üye yapısı, üyelerin profilleri,
yetkinlikleri tarif edilmiş düzenlenmiştir. Yukarıda
da ifade ettiğim üzere 2000 öncesi hatta bu düzenlemeler öncesi Bankalarda denetim işlevi Teftiş
Kurulları vasıtası ile yerine getirilip, Genel Müdüre
raporlama yapılırken, bu düzenlemeler ile birlikte
denetim komitesi aracılığı ile doğrudan Yönetim
Kurullarına raporlama yapılmaya başlanmıştır. Denetim Komiteleri yönetim kurullarının denetim ve
gözetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine yardımcı
olmak üzere oluşturulmuşlar ve en az iki üye ile faaliyet göstermeleri öngörülmüştür. Ayrıca bu üyelerin bağımsız olmaları herhangi bir icra görevlerinin
bulunmaması, yeterli deneyim ve eğitim seviyesine
sahip olmaları da öne çıkan nitelikler arasındadır.
Denetim komitelerinin asli sorumluluk ve faaliyetlerini 3 ana başlık altında özetlemek mümkündür.
Sırası ile denetim ve gözetim faaliyetlerinin ilgili birimler vasıtası ile yürütülmesinin sağlanması, çıktıların, raporların periyodik olarak yönetim kurulunun
bilgisine sunulması, alınacak önlem ve tedbirlerin
icra birimlerine iletilmesi hususunun izlenmesi, bir
diğer sorumluluk olarak bankanın muhasebe uygulamalarının ilgili Kanun ve mevzuata uygunluğunun
irdelenmesi, hazırlanan finansal raporların gerçek
ve yansıtılması gereken tüm bilgileri kapsayıp kapsamadığını, Kanuna ve ilgili diğer mevzuata uygun
olarak hazırlanıp hazırlanmadığını gözetmek, tespit
edilen hata ve usulsüzlüklerin giderilmesini sağlamak, ayrıca söz konusu finansal raporların bankanın mali durumunu, yapılan işlerin sonuçlarını ve
bankanın nakit akımlarını doğru yansıtıp yansıtmadığını Kanun ve diğer ilgili mevzuatta belirlenen
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
29
SÖYLEŞİ
usul ve esaslara uygun hazırlanıp hazırlanmadığı
konusunda bağımsız denetçilerle görüşüp değerlendirmek.
ile mutabık olması, mutabık kalması Bankanın tüm
faaliyet alanlarında yönetim kuruluna kadar uyumlu
bir faaliyet sergilenmesi adına önemlidir.
Yine denetim komitelerinin bir diğer sorumluluğu
olarak bankaların alacağı destek hizmetlerine ilişkin risk değerlendirmesi yapmak, değerlendirmeleri rapor halinde belirlenen periyotlarda (yılda en az
bir kere) yönetim kuruluna sunmak, destek hizmeti
alınan kuruluşların sağladığı hizmetlerin yeterliliğini izlemek olarak ifade edilebilir.
Denetim sonuçlarının sadece raporlar bazında kalması, denetlenen adına değer yaratmaması denetim faaliyetinin başarısızlığı anlamına gelir. Bu açıdan denetlenen, tüm paydaşlar denetim faaliyetinin
kendi alanları için mutlaka bir değer yaratmasını
beklerler. Bu değer kimi zaman maliyet tasarrufu
olabileceği gibi kimi zaman da finansal bir kaybın,
öngörülemeyen bir kaybın telafisi anlamına gelebilir. Ya da yasal referansların yeterli anlaşılamamış
olmasının yaratacağı uyum sorunu ve buna bağlı
olabilecek müşteri kaybı, memnuniyetsizliği, itibar
kaybı önemli gibi risklerin de telafisi sağlanabilir.
Paydaş açısından yaratılması gereken değer açıklamaya çalıştığım faydanın sağlanması anlamını taşır.
Ayrıca Denetim Komiteleri kendilerine bağlı birimlerin, özlük hakları, terfi, işe alımları, performans
değerlendirmeleri konularından da sorumludurlar.
Nihayet denetim komitelerinin önemi hakkında
şunu ifade edebiliriz ; denetim komiteleri bankalarda her şeyin yolunda gittiğinin güvencesi konumundadırlar. Başta iç denetim sistemi olmak üzere
iç kontrol ve risk yönetimi sistemlerinin etkin yürütülmesinin sağlanması yoluyla bu önemli sorumluluğu yerine getirirler.
Özellikle bankacılık sektörü yapısı itibariyle
birçok riski barındırmaktadır. Şirket paydaşları risk meselelerine daha bağlı bir hale geldiler ve şirket genelindeki riskleri tanımlayabilme, mevcut ve gelecek riskleri yönetme
kabiliyetinde daha fazla güvence arayışı içine
girdiler. Bu süreçte paydaşların iç denetim
yöneticilerinden beklentileri nelerdir?
İç Denetim fonksiyonu bankacılık faaliyetlerinin
denetimi, aksaklık, eksiklik hata, aykırılıkların
tespit ve iyileştirilmesi olduğu kadar aynı zamanda güvence ve danışmanlık hizmeti de verilmesini
içermektedir. Bu kapsamda her faaliyet kolu süreç
bazlı değerlendirilerek olası riskler tespit edilir, iş
kolu ile paylaşılır, iş kolunun olası riskler konusunda görüş ve mutabakatı alınır, ayrıca süreç üzerinde
konumlandırılan kontroller test edilir ve en önemlisi
bağımsız, objektif bir gözle faaliyetin sürdürülebilir
olup olmadığına dair görüş verilir. Paydaşlar kendi
faaliyet alanlarına dair makul ölçüde güvence verilmesini isterler. Bankanın genel bütçe hedefleri
çerçevesinde o iş koluna ilişkin yukarıda belirttiğim
anlamda, faaliyetin sürdürülmesinin mevcut ve öngörülen riskler kapsamında mümkün olup olmadığı, risklerin nasıl yönetileceği, nasıl bertaraf edileceği hususlarında İç Denetim bakışı paydaşlar adına
önemlidir ve tüm paydaşların İç Denetim yöneticisi
30 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Küresel iş dünyasının değişen gündeminde iç denetim yer edinmeye başladı. Türkiye
açısından değerlendirdiğimizde iç denetim
uygulamalarının başarı oranı için neler söylenebilir?
Nihayet denetim
komitelerinin önemi
hakkında şunu
ifade edebiliriz ;
denetim komiteleri
bankalarda her
şeyin yolunda
gittiğinin güvencesi
konumundadırlar.
Başta iç denetim
sistemi olmak
üzere iç kontrol
ve risk yönetimi
sistemlerinin etkin
yürütülmesinin
sağlanması
yoluyla bu önemli
sorumluluğu yerine
getirirler.
Finansal sektörle, reel sektörü, kamu sektörünü
ayırarak başarı oranını değerlendirmek daha doğru
olur kanaatindeyim. Başarının sırrı ya da başarı tanımı öncelikle ilgili alanın, sektörün yeterli düzeyde
yasal referanslara, düzenlemelere sahip olup olmadığı ile ilgilidir. Bir diğer unsur o alanda çalışan
denetim elemanlarının yetkinliği, yeterliliği, nitelik
düzeyleridir. Bankacılık bu anlamda gelenekleri, tarihsel bilgi, deneyimi olan köklü kurumların bulunduğu ve uluslararası etkileşime çok açık bir sektör
olduğu için nitelikli insan kaynağı bu sektörde biraz
daha fazladır. Ancak reel sektör açısından baktığımızda holding şirketleri, kurumsal, global ilişkileri
olan şirketlerimiz bünyesinde aynı profil ve benzer
niteliklere haiz denetim kadrolarının mevcudiyetinden söz edebiliriz. Aradaki temel fark Bankacılık
sektöründe bu nitelikte eleman istihdam etmek
yasal gereklilik, zorunluluk, ihtiyaç olmasına karşın
reel sektörde kurumu yönetenlerin tercihidir. Kamu
sektörü adına çok fazla bir yorum yapamamakla
birlikte kendi iç düzenlemeleri ile faaliyetini sürdüren kamu tarafında özellikle düzenleyici otoritelerin
istihdam ettikleri denetim elemanlarının nitelik düzeyleri kabul edilir seviyenin çok üzerindedir.
Sorunuza geri dönersek eğer ülkemizde iç denetim
SÖYLEŞİ
uygulamalarının başarılı olması yukarıda belirtmeye çalıştığım kaynak ve düzenlemelerin yeterliliği ile
yakından ilgilidir. Bankacılık alanında başarı oranının son 10 yılı baz alarak değerlendirdiğimizde kabul edilir seviyelerin oldukça üzerinde olduğunu belirtebilirim. Bu başarının temel etkenlerinden birisi
bence düzenleyici ve denetleyici otorite olan BDDK
nın bu alanda getirdiği, yerleştirdiği iyi uygulamalar,
kısıt ve düzenlemelerdir. Bugün Avrupa ile kıyasladığımızda özellikle Bankacılık sektörünün bu yanını
yani BDDK benzeri düzenleyici, denetleyici benzer
organizasyonları karşılaştırdığımızda Avrupa’nın bu
anlamda kriz sonrası aksiyon aldığını görmekteyiz.
Bir bankada güçlü bir denetim fonksiyonunun
oluşturulabilmesi için iç denetim yöneticilerinde aranan nitelikler nelerdir?
İç Denetim yöneticileri deneyimli, teknik bilgi açısından yeterli ve yetkin, günceli takip eden, iyi birer
yönetici, kurumun tüm katmanları ile üst seviyede
İç Denetim
fonksiyonu
bankacılık
faaliyetlerinin
denetimi, aksaklık,
eksiklik hata,
aykırılıkların tespit
ve iyileştirilmesi
olduğu kadar
aynı zamanda
güvence ve
danışmanlık hizmeti
de verilmesini
içermektedir.
ilişki kurabilen, dinleyen, iyi anlatan ve yalın açıklayan, ekibi tarafından örnek alınan, sosyal yaşamı
ile iş yaşamını dengelemiş, güvenilen (yerine göre
yeddi emin) bir profile sahip olmalı.
Denetçi olarak işin gerektirdiği ölçüde resmi, ciddi ancak bir o kadar da renkli bir dünyası olmalı.
Münhasıran güzel sanatların bir dalı ile ilgilenmeli.
Bu resim, olur, heykel olur, müzik olur belki tiyatro olur. Beyninin her iki yanını da işe, duruma göre
kullanabilmeli. Hem detaylara bakabilmeli yerine
göre tümden varım yöntemini kullanabilmelidir.
Duygusal zekanın gerekli olacağı durumlarda empati kurabilmeli, yerine göre rakamlarla birlikte işin
estetiğine de önem vermelidir.
Şirketlerde iç kontrol yönetiminin etkililiği
için görüş ve önerileriniz nelerdir?
İç Kontrol Yönetiminin etkin olması için öncelikle
şirketin tüm faaliyetlerine yönelik alt yapı çalışma-
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
31
SÖYLEŞİ
larının (prosedür, talimat, iş, görev tanımları) yapılması, üst yönetim ile birlikte tüm şirket çalışanlarının bu sürece katkıda bulunmaları gerekmektedir.
İşlevsel görev ayrımlarının tesis edilmesi, sorumlulukların paylaştırılması, tüm süreçlerin ele alınarak süreçler üzerine yerleştirilecek kontrollerin,
iş adımlarının ve iş akış şemalarının hazırlanması,
özellikle muhasebe, finansal raporlama, bilgi sistemleri ve şirket için iletişim kanalarının etkin çalışacak şekilde tesis edilmesi zorunludur. Ayrıca
şirkette kurumsal yönetim ilkelerine uygun yönetişim yapısının tesis edilmesi İç Kontrol Yönetiminin
etkililiğini artıracaktır.
İç Kontrol uygulamaları faaliyetlerin icrasına yönelik kontroller, iletişim kanalları ile bilgi sistemleri ve
finansal raporlama sistemlerinin kontrolleri, uyum
kontrollerinden oluşmakta olup tüm bu kontrollerin
günlük faaliyetlerin birer parçası haline gelmesi İç
Kontrol yönetiminin etkililiğini artıran temel unsurlardır.
32 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Bankacılık
bu anlamda
gelenekleri, tarihsel
bilgi, deneyimi olan
köklü kurumların
bulunduğu ve
uluslararası
etkileşime çok açık
bir sektör olduğu
için nitelikli insan
kaynağı bu sektörde
biraz daha fazladır.
Bülent Bey biraz da bilinmeyen yönlerinizi
öğrenmek isteriz. İşten arta kalan zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Müzikle dinleyici olarak ilgileniyorum, okul yıllarımda çalmak için çok heveslendiğim gitarım vardı.
Şimdilerde bir kenarda duruyor. Ama zaman zaman
bir yerlerde elime geçtiğinde amatör ötesi sadece
çalmaya gayret ediyorum. Bunun dışında yine piyano, ud, akordeon meraklarım var. Evde bir ud ve
akordeonum var, emeklilik günlerimde ise piyano
dersi almayı hedefliyorum.
Kışın kayak yazın deniz vazgeçilmez tutkularım.
Ancak son yıllarda kış sporları ile fazla ilgilenemez
oldum. Çoğu kişi gibi ben de bir Bodrum hayranıyım.
Yaz dönemi kısıtlı bir süre için gidiyor olmak dışında
fırsat buldukça mevsim dışı Bodrum’a gitmeyi seviyorum. Epeyce bir dost arkadaş edindim, ayrıca
mevsim dışı Bodrum’u daha çok seviyorum.
Klasik olduğu üzere söylenen ben de belgesel iz-
SÖYLEŞİ
liyorum diyemiyorum, zira ben aynı zamanda bir
futbol tutkunuyum. Farklı servis sağlayıcıları sayesinde dünyanın her tarafından yayımlanan maçları
zamanı fark etmemek kaydı ile izliyorum. Özellikle
LaLiga, Premier (İngiltere) ve Bundesliga sürekli
takip ettiğim ligler. Bizim futbol kalitemiz maalesef
belirttiğim liglere göre çok alt sıralarda yer aldığı
için bizim lig maçlarını seyretmek pek tat vermiyor.
Merak edenler olabilir, sıkı bir Beşiktaş taraftarıyım.
Bazı yöneticiler renklerini pek belli etmezler, ben
tam tersi, kişinin inançlarını ve tutkularını dışa vurmasında bir sakınca olmadığını düşünenlerdenim.
Açık, şeffaf olmak meslekten geliyor sanırım.
ilgili veremeyeceğiniz bir hesabınız, keşkelerinizin
olmaması gerekir.
Başarı yukarıda aktardıklarımla yakında ilintili. Bu
özellikler sizin kurum içinde tüm paydaşlara karşı,
kurum dışında tüm partilere karşı duruşunuzu gösteriyor. Son yıllarda ahlakın, etiğin çok tartışıldığı,
uluslararası sıralamalarda gerilere düştüğümüz bu
konu bu mesleği icra edenler için sorgulanmaması
gereken bir özelliktir.
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor
musunuz? Bağlı olduğunuz ve aktif olarak çalıştığınız dernekler var mı?
Kızlarım, eşim ve ben birer hayvan dostuyuz. Uzunca yıllar önce kızıl seter sonra boxer cinsi köpeklerimiz oldu. Şimdilerde etraftakileri sevebiliyoruz, zira
11 yıl birlikte yaşayıp kaybedince unutamıyorsunuz
ne yazık ki. Sadece köpekler değil özellikle atlar da
vazgeçemediğimiz dostlarımız.
Son olarak 30 yılı dolduran evlilik yaşamımda ailem
bana pek boş vakit bırakmıyor diyebilirim, onlar benim en büyük hobim, eşim ve kızlarım.
İş ahlakı olarak nasıl bir felsefe belirlediniz?
Başarılı olmanızın sırrı nedir?
İş ahlakı olarak anladığım, öncelikle kişinin kendisine olan saygısı, işine olan bağlılığı, üstlerine, yöneticilerine duyduğu güven ve nihayet kuruma olan
inancıdır diyebilirim. Hangi koşul ve şart altında
olursa objektif olmak (olabilmek değil), gördüğünüzü farklılaştırmadan, değiştirmeden, eksik ya da bir
şeyler ilave etmeden ifade edebilmek bence iş ahlakının olmazsa olmazları. Patrona göre, yönetimle
olan ilişkilerinize göre, sahadaki dostluklarınıza
göre, denetim otoritesi ile, 3 üncü parti ile, müşteri
ile aranızdaki özel ilişkilere göre işinizi yapamazsınız. Tüm bunları ayırmanız gereklidir. İşinizi kaybetmeniz pahasına gördüğünüzü, objektif ölçülere
göre, bilgi ve deneyiminizin size gösterdiği, öğrettiği
kural ve prensiplere göre kağıda aktarıyor ve onu
savunuyor iseniz siz işinizi doğru yapıyorsunuz demektir. Tarif etmeye çalıştığım iş ahlakının genel
ifadesi, özü budur. Duruma göre, yöneticiye göre,
kazancınıza, kariyer beklentinize göre bu mesleği
yapamazsınız, kurumunuzda bu tür bir yaklaşım
var ise ya siz denetim işini bırakacak başka bir
bölüme geçeceksiniz ya da şirketi bırakacaksınız.
Hangi mesleği icra ediyor olursanız olun geçmişle
İç Kontrol
Yönetiminin
etkin olması için
öncelikle şirketin
tüm faaliyetlerine
yönelik alt yapı
çalışmalarının
(prosedür, talimat,
iş, görev tanımları)
yapılması, üst
yönetim ile
birlikte tüm şirket
çalışanlarının bu
sürece katkıda
bulunmaları
gerekmektedir.
Sosyal sorumluluk kapsamında vaktim elverdiği
ölçüde TİDE bünyesinde destek vermeye çalışıyorum. Sosyal sorumluluk projelerinin uzun soluklu
olması gerektiğini düşünüyorum. Belirli bir döneme
ait sadece o dönem özelinde gayret sarf edilen projelerin fayda getirmeyeceğine inanıyorum. Dolayısı
ile özellikle çocuklara, gençlere yatırım yapılması,
onları geleceğin Türkiye’sini ileri taşıyacak yetkinlikte yetişmelerini sağlamak üzere eğitim vermek,
modern, çağdaş eğitim olanakları sunmak bence
bu ülkenin en önemli sosyal sorumluluğudur. Bu
kapsamda bende gençlere yatırım yapan bir kuruma destek veriyorum. Onun dışında çalıştığım Bankam (Finansbank) 4-12 yaş arası çocuklara yönelik
olarak sosyal sorumluluk kapsamında bir çalışma
başlattı. Projenin detayları önümüzdeki ay içinde
kamuoyu ile paylaşılacak, ayrıca biz çalışanlar, her
kademe ve sorumluluktaki Finansbank’lılar gönüllü
olarak bu projeye destek vereceğiz.
İş dünyasının tecrübeli ve başarılı bir yöneticisi olarak geleceğin yöneticilerine başarı
kriteri olarak değerlendirebilecekleri ne tür
tüyolar verebilirsiniz?
Geleceğin yöneticileri insan odaklı olmalı. IQ su
yüksek çalışanların aynı zamanda iyi birer yönetici
olabilmeleri için mutlaka EQ seviyelerinin de yüksek olması aranan koşul olmalıdır. Özellikle son
yıllarda geleceğin liderleri, iyi yöneticileri EQ seviyesi yüksek adaylar arasından seçilmektedir. EQ nun
yüksek olması kişinin iş yaşamı ile özel hayatını
dengelemesini ve sağlıklı bir aile kurmasında pozitif etkendir.
İş yaşamında başarılı olmanın bence ilk koşulu,
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
33
SÖYLEŞİ
önem verdiğim ve yerine getirdiğim bir kriter olduğu
için belirtmekte fayda görüyorum. Bu yaklaşım şirketlerde organizasyonların sağlıklı yönetilebilmesi,
kriz yönetimi açısından özel önem arz eder. Zira insana yatırım hem maliyetli hem de zaman ihtiyacı
nedeni ile külfetlidir. Bu maliyeti göze alamayan
şirketlerde sık sık yönetsel sorunlar gündeme gelir,
doğal olarak bu sorunlar kısa vadede çözülemediği
için finansal kayıplar, itibar kayıpları, müşteri kayıpları söz konusu olur. Bu nedenle çekmecesinde
alternatif yöneticilerinin ismi olmayan yönetici çok
başarılı değildir. (Günümüzde çoğu yöneticimiz
kendi yerine alternatif yetiştirmez, şirketin kendisine bağımlı kalmasını ister. Sadece sermayedar kısa
vadede alternatifsizdir, profesyonel çalışan değil,
bunu bilerek hareket etmek yerinde olur)
sağlıklı bir aile yaşantısına, çocukları ve eşi ile mutlu bir sosyal yaşantıya sahip olmakla başlar. İş ve
sosyal yaşamın dengesi evden sorunsuz çıkmak,
akşam evine dönerken işteki sorunlardan arınmış
olmaktan geçer. Sadece işe odaklanmak ya da sadece sosyal yaşamı odağa koymak (şimdilerde “Y”
kuşağı olarak adlandırılan yeni jenerasyonu tarif
ederken sıklıkla kullanılıyor) yeterli olmamaktadır.
Yaşamın tüm renkleri bir arada bulundurmak sağlıklı bir kişilik ve sağlam bir kariyer için önemlidir.
Bir diğer önemli tavsiyem, teknik bilgi, beceriye
sahip olmak, donanımlı olmak başarı için dikkate
alınması gereken özelliktir. Dünden farklı olarak
yarına hazırlanmak, sohbetimiz içinde de geçtiği
üzere bilgiyi sürekli güncellemek gelişme için olmazsa olmaz öneme sahiptir. Bilgi ve deneyim ile
yönetsel becerinin bir araya gelmesi yönetici için bir
diğer başarı kriteridir.
Farklı olmak ve fark yaratmak da başarılı bir yöneticide olması gereken bir diğer özelliktir. İşin rutine
girmemesi, iş körlüğüne neden olunmaması için
çok basit de olsa o işin nasıl farklı yapılabileceğini
düşünmek, bu konuda takımın düşünceleri almak,
onları da kendi masaları çerçevesinde aynı şekilde
düşünmeye sevk etmek çoğu kez hata yapmayı önler. Bireysel motivasyonu artırır, basit gözükse dahi
işin daha titiz ele alınmasını, öğrenilmesini ve bir o
kadar da önemsenmesini sağlar. Özellikle denetim
işini yapanlar için belirtmem gerekirse, aynı alanda,
aynı metodolojileri uygulamak yerine o metodolojide değişikliğe gitmek, aynı neticenin alınacağının
bilinmesine karşın verimliliği artırır, maliyet tasarrufu sağlayabilir.
Başarıya giden yolda sabırlı olmak, bireysel hedef
koymak, hedefe ulaşmada ısrarcı olmak bir başka
önemli kriterdir. Hedef kimi zaman verilen bütçe satış rakamıdır, kimi zaman müşteri sayısının artışıdır
kimi zaman da tüm bunların bileşeni olarak kardır.
Ancak yönetici için hedef kişisel iş performansı yanında çalışanların memnuniyeti, onların motivasyonu, kariyer yolunda onların doğru yönlendirilmesi,
ihtiyaç duydukları eğitim imkanlarının verilmesi ve
nihayet yöneticinin kendi pozisyonu için yetiştirdiği
aday/adayların sayısıdır. Başarılı bir yöneticinin en
önemli hedeflerinden biri de alternatifini belirlemesi ve zamanı geldiğinde süreci sıkıntıya sokmadan,
faaliyeti sekteye uğratmadan görevini, sorumluluğunu devredebilmesidir. Günümüzde pek sık rastlanmamakla birlikte benim profesyonel yaşantımda
34 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
İç Kontrol
uygulamaları
faaliyetlerin icrasına
yönelik kontroller,
iletişim kanalları ile
bilgi sistemleri ve
finansal raporlama
sistemlerinin
kontrolleri, uyum
kontrollerinden
oluşmakta olup
tüm bu kontrollerin
günlük faaliyetlerin
birer parçası
haline gelmesi İç
Kontrol yönetiminin
etkililiğini artıran
temel unsurlardır.
Bir başka başarı kriteri ise çalışma periyoduna
ilişkindir. İş yaşantısı maraton koşusu gibidir. Kısa
mesafe koşucuları yüksek tempoda 100/200/400
hatta 1000 metre koşabilirler, ancak maraton koşusu 42 kilometre 100 metredir ve önemli olan
maraton koşusunu bitirebilmektir. Dolayısı ile başarılı yöneticilerimizin sabırlı, istikrarlı ve orta uzun
vadeli hedeflere odaklı olmaları maraton başarısı
için önemlidir. Genç yaşlarda kariyer basamaklarını
hızla tırmanmak bir başarı kriteri olarak gözükebilir
ancak önemli olan o seviyelerde uzun soluklu kalabilmektir. Dolayısı ile işi çok iyi yapmak, işe hakim
olmak size başarı getirebilir ancak yönetsel deneyime sahip olabilmek için bulunulan pozisyonlarda
yeterli sürelerinde geçirilmesi önemlidir.
Nihayet ne olursa olsun özgüvenin yüksek olması,
inanılmayan bir konuda bireysel menfaatler düşünülerek sessiz kalınması belki kısa vadede uygun
bir davranış gibi gözükebilir ancak orta uzun vadede
kişiye olan güven zedelenir. Dolayısı ile kişinin diğer
yöneticiler, çalışanlar nezdinde bireysel itibarı, ona
duyulan güvenin asla tartışmaya açılmaması da
yine başarı için bir diğer önemli kriterdir.
Başarı kriteri olarak sayabileceğim birçok detay olmakla birlikte ana hatları ile konuyu özetlemeye çalıştım. Umarım gençlerimiz, kariyerlerinin henüz başlarında bulunan çalışanlarımız ve gelecekte başarılı
birer yönetici olma arzusunu taşıyan yeteneklerimiz
için bu önerilerim, tavsiyelerim onlara değer katar.
Bu vesile ile görüş ve düşüncelerime yer verdiğiniz,
derginize konuk ettiğiniz için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
İş geliştirme gereksinimlerinizi destekleyebilecek
yapıya sahip, adanmış, işinizi yaşayarak öğrenmiş,
kararlı ve motive bir uzman topluluğu arıyorsanız…
Fark Yaratan “ARTI”lar
Neden IMC?
TEORİSYEN DEĞİL PRATİSYENLER TOPLULUĞU
MÜŞTERİ ODAKLI ÖZEL ÇÖZÜMLER
Hayatta bazı şeyler, daha önce aynı ayakkabıları giyerek aynı yollardan
geçen uzmanların tavsiyesini gerektirir. Sizin yaşadıklarınızı daha önce bire
bir yaşamış ve kanıtlanmış başarılara imza atmış, benzer işleri sürekli yapan,
şablonlarla değil tecrübeleri eşliğinde sonuca ulaşan danışmanlara sahip
Geçerliliği kanıtlanmış, esnek metodoloji ve iş yapma yöntemleri ile müşterisinin
gereksinimlerine özel tasarlanarak hayata geçirilen iş modelleri
İŞVİÇRE HASSASİYETLİ LOKAL GÜÇ
Profesyonellik, güvenilirlik, kalite ve duyarlılığının coğrafik ve kültürel etik
değerler farklılığından kaynaklanan engelleri aşan,
GENİŞ TECRÜBE ve LİDERLİK
Son derece gelişmiş dikey ve yatay becerileri ile geniş bir yetkinlik ve üst
düzey yönetici olarak elde edilmiş deneyime sahip aynı vizyondaki
uzmanlar
KÜRESEL GÜÇ
Müşterinin ihtiyaçlarını anlama ve ona hizmet etme becerisi ile her kıtada
varlığını sürdüren ve müşterilerinin farklı ülkelerde ihtiyaç duyduğu
hizmetleri yerel ve küresel uzmanları ile 40’ın üzerinde ülkede aynı hizmet
kalitesi ile sunabilen, küçük işletmelere de çok uluslu kurumsal şirketlere de
yaklaşımı aynı olan
İŞE DAHİL
Tüm danışmanları ilgili konularda deneyimli, projenin ilk adımlarından
başarının elde edilmesine kadar bütün adımlara dahil olan ve dahil kalan,
sahada bizzat uygulayıcı olarak çalışan ve onları destekleyen
FİNANSAL İTİBAR SUNAN
SONUÇ ODAKLI
Kredi verecekleri şirketlerin finansal sonuçlarının iyi olmasının yanında
stratejik hedeflerinin belirlenmiş, şirket içi sistemlerin oluşturulmuş ve
genel kabul görmüş yönetim prensipler ile yönetiliyor olmasını isteyen
finans kuruluşlarının beklentilerini karşılamak adına uluslararası iş yapış
standartlarının müşterilerine uyarlanmasına yardımcı olan
Sunduğu hizmetin kalite ve tamamlanma sorumluluğunu alan, etkili, kalıcı,
sürdürülebilir ve dinamik faydalar sağlayan
GİRİŞİMCİ RUHU
Kendisi de girişimci olan danışmanlara sahip
ÇOK KÜLTÜRLÜ
360° BÜTÜNSEL DESTEK
Çok kültürlü ortamlarda nasıl çalışılacağını bilen ve uluslararası projeleri
yönetmek için bilgi, beceri ve iletişim becerilerine sahip danışmanlardan
oluşan
Müşterilerinin bütünsel şirket değerlendirmesi ve stratejik plan
geliştirmeden, bireysel koçluğa veya yönetim kurulu başkalığına kadar
birçok değişik hizmetten ihtiyacı olanını seçme şansına sahip olduğu,
müşterisinin tüm ihtiyaçlarına tek elden cevap verebilen
YÜKSEK İŞ ALGISI
Özel sermaye, yatırım fonları ve diğer birinci sınıf hizmet sağlayan şirketler
ile işbirliğinde olan
Uzmanlık derinliği sayesinde şirketin içinde bulunduğu durumu, şirket ile
rekabet yapısını, işin gereklerini ve işletmenin beklentilerini hızla anlama ve
gerçek çözümler üretebilen, kaynakları kullanarak daha iyi sonuçlar elde
etmenize yardımcı olan
KALİTELİ VE EKONOMİK HİZMET
SÜREKLİ GÜNCEL
DEĞERLERİ OLAN
ÇOK SEKTÖRLÜ
ŞİRKET KALKINDIRMA
İçinde bulunduğu eşsiz ağı sürekli yeni bilgi üretmek için kullanan ve
tecrübelerini düzenli olarak paylaşan
Kazanmış olduğu uzun deneyimlerin vermiş olduğu güç ile en kaliteli ve en
optimum maliyetli hizmeti verebilecek olanak, yöntem ve pratiğe sahip
Her sektörde küresel tecrübe ve local çözümleri olan IMC, bu özellikleri ile
eşsizdir ve sizin için en ideal çözümleri sunar.
Mükemmellik taahhüdü ile kombine edilmiş samimiyet, adalet, şeffaflık,
güven ve sadakat gibi etik iş değerlerine sahip
Vizyonumuz, iş ortağı olarak gördüğümüz müşterilerimize deneyim, tarafsızlık ve kalite yolu ile sunduğumuz katma değer yaratan faaliyetlerimizin
saygın ve son derece etkili bir danışmanlık organizasyonu olarak tanımlanıyor olmasıdır.
3
Biz kimiz?
IMC Integral Management Consultancy International kökleri 1998 yılına
kadar giden, 360 derece entegre yaklaşımları ile fon işbirlikleri, şirket
birleşmeleri sonrası entegrasyon ve yönetim kurulu desteği dahil olmak
üzere şirket devir, satın alma ve birleşmeleri üzerine verdiği hizmetlerini,
sunduğu iş optimizasyonu, sürdürülebilir büyüme ve karlılık odağındaki
“Kurumsal Yönetim Danışmanlığı” başlığı altında, Uluslarasılaşma/Dış
Pazarlara Açılma, Özel Mali ve Hukuki Müşavirlik, Geçici Yönetim ve İnsan
Kaynakları çözümlerini içeren “Profesyonel Servisler” hizmetleri ile
destekleyen İsviçre merkezli ihtiyaca özel çözümler sunan bir iş çözümleri
firmasıdır.
IMC, kendine özgü yaklaşımları ile müşterilerine, bireysel danışmanlar
ağından çok daha fazlasını sunmakta ve iş danışmanlığının dünya çapında
bilgi transferi sağlayan bir iş modeli olarak lokal ihtiyaçlara göre tasarlanarak
uygulanmasına izin vermektedir. Alanında deneyimli, fikir birliğine önem
veren, çok kültürlü yöneticilerden oluşan IMC danışmanları müşterinin pazar
ve özel ihtiyaçlarına uygun deneyim ve beceri kaynağı sunan bütünleşik bir
yapıda çalışmaktadır.
IMC, müşterilerine değer katmayı amaç edinmiş, yetkinlikleri ve
tecrübelerini kanıtlamış, girişimcilik ruhuna sahip iş ve yönetim
danışmanlarının oluşturduğu bir küresel ortaklık organizasyonudur.
Uzmanlarımızın bu deneyimi sizin iş sorunlarınızı kolaylıkla anlayacaklarını
ifade ederken, aynı zamanda yapacakları katkılar ile sizin yaratıcı, yenilikçi ve
pratik düşünce sistemlerinin katkılarından son derece makul maliyetle
yararlanacağınız anlamına gelmektedir.
Uzman ekibimiz şirketinizdeki potansiyeli açığa çıkarmak için özenle çalışan
bağımsız girişimcilerden oluşur.
Ana merkezi İsviçre, Lugano’da bulunan IMC International - Türkiye aynı
zamanda Avrasya ve Orta Doğu bölgesindeki 16 ülkenin de sorumluluğunu
taşıyan yönetim merkezi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
Biz IMC üyeleri gerek iş danışmanları gerekse de geçiş dönemi yöneticileri
olarak içinde bulunulan duruma uygun stratejileri geliştirip uygulamakla
tüm şirket satış ve satın alma süreçleri, kurumsal finansman ile kurumsal
gelişim ve yönetim evrelerinde müşterilerimizi desteklemekteyiz.
IMC, faaliyet gösterdiği 5 kıta ve 45’i aşkın ülkede her biri minimum 10 yıl üst
yönetim ve minimum 5 yıl işletme danışmanlığı tecrübesine sahip Eylül 2014
itibariyle yaklaşık 130 yüksek nitelikli partneri ile faaliyet göstermektedir. IMC
International ailesi dünyada başarıyla tamamlamış olduğu yüzlerce projeyi
takiben Eylül 2014 itibariyle veri tabanımızdaki 130’un üzerinde iş fırsatı ve
yetkilendirilmiş olduğu yaklaşık 40 projenin yürütümü üzerinde
çalışmaktadır.
Kalite, ciddiyet, etik, gizlilik ve güven, süreklilik ve doğru iş algısı bizim
için kilit başarı faktörleridir.
4
Sizi nasıl destekleriz?
IMC, dünya çapında 100’den fazla şirket üzerinde uygulanmış deneysel bir
araştırmanın sonucu olarak ortaya çıkan en kritik başarı faktörlerinden
oluşan 5P ve G (Beşeri Sermaye, Süreçler, Performans, Ürün, Kar ve
Sürdürülebilir Gelişim) olarak adlandırılan kendine özgü yaklaşımı üzerine
odaklanarak müşterilerinin kar ve büyümelerinin optimize edilmesi
konusunda uzmanlaşmıştır.
İŞ DANIŞMANLARIMIZIN YETKİNLİK VE TECRÜBELERİ
Fonksiyonel Uzmanlıklar
• CEO ve diğer tüm CxO pozisyonları
• Finans Yönetimi
• Stratejik (Kurumsal, Pazarlama, Satış, Finans, İK, BT, Tedarik, İnovasyon)
• Operasyonel; Yalın Üretim, Tedarik Zinciri, Mühendislik, Süreç Yönetimi
• Şirket Birleşmeleri ve Satın Almalar
• Denetim, Düzenleme ve Uygunluk
• Finansman ve Girişim Sermayesi
• Vergi, Mali ve Yasal Süreçler
• Şirket Kurtarma ve Geri Kazanım
• İş Geliştirme ve Yeniden Yapılandırma
• Aile Şirketleri ve Kurumsal Yönetim
• İtibar Yönetimi
• Pazarlama ve Satış Yönetimi
• Ürün Geliştirme
• Marka ve Ürün Geliştirme
• Stratejik Değişim Yönetimi
• Yönetici Seçme ve Yerleştirme
• Beşeri Sermaye Yönetimi
• Proje Yönetimi
• Bağımsız YK Üyeliği ve Geçiş Yönetimi
Yaklaşımımız
• Temel amacımız müşteri için maksimum değeri yaratmaktır.
• Sıradan bir çözüm danışmanı olmaktansa, müşterilerimizin kendi
sorunlarını çözmesi için kapasitelerinin güçlendirilmesine katkıda
bulunan, balık tutmayı öğreten akıl hocaları olmayı tercih ederiz.
• Her firma ve ihtiyaçları, bizim için ayrı bir macera ve farklı yaklaşımlar
gerektiren tekil projelerdir.
• Müşterinin ihtiyaçlarına ölçülebilir sonuçlar alarak cevap vermek ve
müşteri ile uzun süreli iş ortaklıkları yaratmak öz değerlendirme
kriterimizdir.
• İhtiyaç duyulduğunda en doğru sonuç için sektöre, firmaya ve projeye
göre uzmanlığından en iyi yararlanılabilecek danışman ve çözüm
ortaklarını da projeye dahil ederiz.
Nasıl çalışırız?
• Mevcut durumu objektif şekilde değerlendirir, problemleri tanımlar,
• Strateji ve yöntemleri belirler,
• Araştırır, sistem geliştirir,
• Uygulamanın içinde yer alarak destek verir, motive eder,
• Ara sonuçları izler, sürekli değerlendirir ve başarıya ulaşılmasını sağlarız.
Sektörel Uzmanlıklar
• Üretim ve Mühendislik
• Sanayi
• Gıda
• Otomotiv
• Eczacılık ve Yaşam Bilimi
• Havacılık ve Uzay Sanayii
• Ticaret ve Perakende
• Hızlı Tüketim Malları ve Lüx Mallar
• Danışmanlık
• Lojistik ve Tedarik Zinciri
• Enerji
• Bankacılık ve Sigorta
• Risk Sermayesi
• Kamu Özel Ortaklığı (PPP)
• Yapı ve İnşaat
• Eğitim ve Koçluk
• Medya
• Sağlık
• Turizm
Kimler IMC ile çalışır?
IMC, her kıtada çok uluslu şirketlerden KOBİ’lere ve yeni girişimlere kadar
tüm segmentlerdeki müşterilere hizmet vermektedir.
5
A wise man uses his wisdom,
the wiser man uses the others’ wisdom.*
Bernard Shaw
*Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının aklını kullanır.
IMC Integral Uluslararası Yönetim Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.
IMCRoyal
Integral
Uluslararası
Yönetim
Danışmanlık
Hizmetleri A.Ş.
DAP
Center,
Altayçeşme
Mahallesi,
Çam Sokak
Nispetiye
Mah.
Barbaros
No:102(İstanbul)
Uygur İş Merkezi
No:16
D Blok
Kat:
18 D: Bulvarı
67 Maltepe
Türkiye
(İstanbul)
Türkiye
T:D:2/1
+90 Zincirlikuyu,
216 504 00 Beşiktaş
45 M: +90
(532) I607
77 57
T: +90 (212) 288 52 20
[email protected]
[email protected]
www.imc-consultancy.com
www.imc-consultancy.com
IMC International HQ - Integral Management Consultancy
6954
Switzerland
IMC Bigorio-Sala
International(Lugano)
HQ - Integral
Management Consultancy
T:6954
+41 Bigorio-Sala
(91) 930 09(Lugano)
25
Switzerland
T: +41 (91) 930 09 25
SÖYLEŞİ
BRİSA’NIN TÜM RİSKLERİ
ONDAN SORULUYOR
Sürdürülebilir büyüme ile topluma üstün değerler sunmak misyonuyla çalışmalarını sürdüren BRİSA’nın
kurumsal devamlılığı ve itibarını arttırarak, sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşabilmesinde etkin olan
kişi de diyebiliriz. Risk Yönetimi Enstitüsü tarafından dünya çapında düzenlenen Global Risk Ödülleri 2014
organizasyonunda risk yönetimiyle ilgili fark yaratan ve başarılı olan kişilere verilen ‘Yılın Risk Yönetimi
Profesyoneli’ kategorisinde ödüle layık görülen ve alan ilk Türk olan BRİSA Risk Yönetimi Müdürü Cumhur
BİLGİLİ’ye göre, yönetimde şeffaflık ve adalet, çalışanlar arasında güven ve işbirliği, profesyonelleşen ve
yüksek yetkinliklere sahip çalışanlar, şirket içerisinde bölümler arası karşılıklı bilgi akışı ve danışma kültürü;
risk yönetimini başarılı bir şekilde kurum kültürüne dönüştürmenin temelini oluşturmaktadır.
Cumhur Bey sizi tanımak isteriz. Öğreniminizden iş hayatınıza geçiş hikayenizi bizimle
paylaşır mısınız?
1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 2003 yılı sonuna
kadar özel bir bankada ticari bankacılık şube ve genel müdürlük ticari krediler bölümlerinde çalıştım.
Askerlik sonrası, 2004-2009 yılları arasında akaryakıt sektöründe alacak riski yönetimi sistemlerinin ve ekiplerinin kurulması ve işin yönetilmesi
konusunda görev aldım. 2009 yılı Eylül ayından bu
yana BRİSA Bridgestone Sabancı içerisinde kurumsal risk yönetimi uygulamalarından sorumlu bölüm
müdürü olarak çalışmaktayım. Bankacılık yaptığım
dönemde Marmara Üniversitesi ‘nde Sermaye Piyasaları ve Borsa yüksek lisans programını bitirdim ve
sonrasında başladığım Bankacılık doktora programımı 2009 yılı başlarında tamamladım.
BRİSA ile yolunuz nasıl kesişti? Risk Yönetimi mesleğinin ve konusunun gelişiminde
çok büyük katkıları olan değerli bir yönetici
olarak BRİSA’da ki rolünüzden bahseder misiniz?
İş hayatımın ilk on yıllık bölümünde bankacılık ve
reel sektörde kredi riski yönetimi üzerine profesyonelleşmekle beraber, gerek konfor alanımın dışına
42 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
BRİSA'da yöneticisi
olduğum risk
yönetimi bölümü
olarak; tüm şirket
çalışanlarıyla
birlikte,
varlıklarımızı ve
değerlerimizi
etkileyebilecek
riskleri ve fırsatları
önceden tespit
edip, kurumun
bunlarla ilgili erken
adımlar atmasını
sağlayarak, şirketin
sürdürülebilir
büyümesine
katkıda bulunmak
ve bu yolla tüm
paydaşlarımıza
değer katmak için
çalışıyoruz.
çıkmak için, gerekse iş dünyasının gelişimine katkıda bulunma vizyonum doğrultusunda uzmanlık
ve etki alanlarımı zenginleştirmek istediğim bir
dönemde yolum BRİSA ile kesişti. BRİSA ile yaptığım ilk görüşmelerde ve çalışmaya başladığım ilk
günlerde; kurumsal yapısını hem analitik disipline
ve sistematiğe, hem de insana ve insani değerlere
odaklı olarak kurgulamayı aynı anda başarmış çok
özel bir şirkete adım attığımı anlamıştım.
BRİSA’da yöneticisi olduğum risk yönetimi bölümü
olarak; tüm şirket çalışanlarıyla birlikte, varlıklarımızı ve değerlerimizi etkileyebilecek riskleri ve fırsatları önceden tespit edip, kurumun bunlarla ilgili
erken adımlar atmasını sağlayarak, şirketin sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunmak ve bu yolla
tüm paydaşlarımıza değer katmak için çalışıyoruz.
BRİSA’nın kurumsal devamlılığı ve itibarını
arttırarak, sürdürülebilir büyüme hedeflerine
ulaşabilmesinde etkin bir kişi olarak BRİSA’ya sağladığınız katkılar nelerdir?
BRİSA’nın karlılığını ve pazar payını arttırırken; aynı
zamanda risklerini etkin bir şekilde yöneten, krizlere karşı dayanıklı yapıda bir şirket olmasını; sadece
bir veya bir kaç kişiye değil; takım ruhu ile bir bütün
olarak hareket eden, kendisini yaptığı işe adamış,
bilgi ve tecrübesini sonuna kadar işine yansıtan,
SÖYLEŞİ
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
43
SÖYLEŞİ
esnek ve duyarlı yönetim ekibine ve onlara bağlı
çalışan tüm ekiplere borçluyuz. Benim kişisel katkımı, konuya yönelik büyük bir arzuyla çalışmamdan kaynaklanan kurumsal bir enerji, heyecan ve
farkındalık yaratmak olarak nitelendirebilirim.
Risk Yönetimi Enstitüsü tarafından dünya çapında düzenlenen Global Risk Ödülleri 2014
organizasyonunda risk yönetimiyle ilgili fark
yaratan ve başarılı olan kişilere verilen ‘Yılın Risk Yönetimi Profesyoneli’ kategorisinde
ödüle layık görüldünüz. Bu ödüle aday gösterilen ve alan ilk Türk olarak görüşlerinizi
alabilir miyiz?
Söz konusu ödül, risk yönetimi konusunun ve mesleğinin gelişimi anlamında dünyanın lider ve prestijli
kurumlarından biri olarak kabul edilen ve 100’den
fazla ülkede çok sayıda üyesi bulunan Institute of
Risk Management-IRM tarafından, 2014 yılı başında
düzenlenen “Global Risk Ödülleri” organizasyonunda verilmişti. Her yıl farklı kategorilerde, dünyanın
çeşitli yerlerinden risk yönetimiyle ilgili fark yaratan
başarılı kişi ve kurumların değerlendirildiği bu organizasyonda, yaptığımız çalışmaların sonucunda
uluslararası alanda konunun uzmanları tarafından
ödüle layık görülmekten dolayı onur duydum. Bunun yanısıra yine 2014 yılında, risk yönetimi konusunda önemli yayınlardan olan ve yaklaşık 30.000
adet baskısı FTSE350 şirketleri de dahil pek çok şirketin yönetici ve çalışanlarına ulaşan CIR Magazine
‘in düzenlediği global risk ödüllerinde “Yılın Risk
Yönetim Stratejisi” kategorisinde, kategori birincilerine en yakın değerlendirilen az sayıda şirkete verilen “highly commended” ödülüne şirket olarak layık
görüldük. Ben sözkonusu ödülleri tüm BRİSA çalışanları adına aldım; birlikte oluşturduğumuz risk
yönetim sistemini başarılı bir şekilde uygulayanlar
aslında onlar. Türkiye’de risk yönetimi alanında çok
değerli isimler ve çok başarılı uygulamalara sahip
değerli şirketler var. Bu şirketlerin ve risk yöneticilerinin de, uluslararası etkinlik ve organizasyonlarda kendilerinin ve ülkemizin adlarını duyurabilecek
niteliklerde olduklarını düşünüyorum.
Türkiye’de iş dünyasının kronikleşen riskleri nelerdir? Bu risklerle mücadelede kurum
kültürü oluşturabilmenin önemi nedir?
Makroekonomik ve politik konjonktürdeki değişim ve dalgalanmalar, hammadde ve yarı-mamul
44 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
tedariğindeki dış bağımlılıklarımız, AR-GE ve ileri
teknolojilerdeki eksikliklerimiz, iklim değişikliği ve
afetlerle mücadele konusundaki zaafiyetlerimiz;
ülkemizde iş dünyasının kronikleşen riskleri olarak
dikkati çekmektedir. Ancak şirketler için maruz kalınan risklerin türü ne olursa olsun, onları en etkin
şekilde yönetmek için en önemli ve gerekli ilk araç,
şirketin kurumsal yönetim yapısının sağlamlığı olacaktır. Yönetimde şeffaflık ve adalet, çalışanlar arasında güven ve işbirliği, profesyonelleşen ve yüksek
yetkinliklere sahip çalışanlar, şirket içerisinde bölümler arası karşılıklı bilgi akışı ve danışma kültürü;
risk yönetimini başarılı bir şekilde kurum kültürüne
dönüştürmenin temelini oluşturmaktadır.
Sabancı Topluluğu ve BRİSA yönetiminin Kurumsal Risk Yönetimine bakış açısı nasıldır?
Sabancı Topluluğu ‘nun kurumsal yönetim sistemini Türkiye de ilk defa kurumlarına entegre etmeye
başlayan şirketler grubu olduğunu söyleyebiliriz.
Global risk yönetimi ve sigorta know-how ‘ının topluluk şirketlerine başarıyla transfer edildiği ve şirketlerin kendi yapılarına ve sektörlerine özgü risk
yönetim modellerini geliştirdiği, olgunlaştırmaya
başladığı ve süreçlerine adapte etmeye başladığı bir
yolculuktan bahsediyoruz. Topluluk içerisinde kurumun sigorta şirketinin koordinasyonunu yaptığı
risk yöneticilerinin bilgi ve deneyimlerini paylaştığı
bir platformumuz var. Buna ilave olarak, sektörel bazda oluşturulmuş grup grup başkanlıkları
sponsorluğunda toplanan network grupları var. Bu
platformlarda, Kurumsal Risk yönetimi anlamında
sinerji yaratma ve benchmark yapma imkanı oluyor.
BRİSA, gerek bu konuya gönüllü bir şekilde ilk başlayan şirketlerden bir tanesi olması, gerekse sürekli
bu anlamda kendini geliştirmesi açıdsından, hem
holding hem de bulunduğu sektörde öncü şirketlerden biri olarak değerlendirilebilir bence. Bu noktaya
gelmemizde, Sabancı Holding’in ve diğer ortağımız
Bridgestone Corporation ‘in ciddi önem ve destek
etkili olmuştur.,
Şirketler kar elde etmeden büyüme elde edemezler. Global seviye de yaşanan zor ve acılı
ekonomik kriz sürecinde risklerle etkin mücadele edip sürdürülebilir büyüme yakalayabilmenin formülü nedir?
Sürdürülebilir büyümenin çevre, ekonomi ve sosyal
sorumluluk olmak üzere üç boyutu var. Bu üç bile-
BRİSA ‘nın karlılığını
ve pazar payını
arttırırken; aynı
zamanda risklerini
etkin bir şekilde
yöneten, krizlere
karşı dayanıklı
yapıda bir şirket
olmasını; sadece bir
veya bir kaç kişiye
değil; takım ruhu
ile bir bütün olarak
hareket eden,
kendisini yaptığı
işe adamış, bilgi ve
tecrübesini sonuna
kadar işine yansıtan,
esnek ve duyarlı
yönetim ekibine
ve onlara bağlı
çalışan tüm ekiplere
borçluyuz. Benim
kişisel katkımı,
konuya yönelik
büyük bir arzuyla
çalışmamdan
kaynaklanan
kurumsal bir
enerji, heyecan
ve farkındalık
yaratmak olarak
nitelendirebilirim.
şene baktığımızda aslında Kurumsal Risk Yönetiminin direkt veya dolaylı olarak bu kavramlarla ilişkili
olduğunu ve bir tür entegrasyonun gerekli olduğunu
görüyoruz. Örneğin risk yönetiminin kapsamı içerisinde yer alan iş sürekliliği, itibar, likidite, karlılık
ve büyüme gibi kavramların hem kurumsal risk yönetiminin, hem de sürdürülebilir büyümenin ortak
bileşenleri olduğunu söyleyebiliriz. Sürdürülebilirlik
bugün şirketlerin karşısına bir fırsat olarak çıkmakla beraber, yakın gelecekte konunun regülasyon boyutu da ortaya çıkacak. Bu gerçekleştiğinde fırsatın
yanısıra bir risk faktörü de oluşacak; çünkü sürdürülebilir olmayan; sürdürülebilirliği bir yönetim
sistemi veya kurum felsefesi olarak kabul etmeyen
şirketler rekabette çok ciddi anlamda geride kalıp
yok olma riskiyle karşı karşıya kalacaklar.
Kurumsal risk yönetimi sistemi ve bu sistemin sorumlusu olan kişiler, kurumsal tehdit ve fırsatlara
hem konsolide bir şekilde bakmış oluyorlar hem de
sürdürülebilirlik anlamında atılacak adımların belirleyicilerinden ve karar vericilerinden oluyorlar. Sürdürülebilirlik göstergelerinin pek çoğunu sahipleniyor, takip ediyor ve raporluyorlar. Ayrıca kurumsal
risk yönetimi çerçevesi içinde yer alan iş güvenliği,
afet yönetimi ve etik gibi kavramlar ve programlar
aslında bize kurumsal risk yönetiminin gerçek bir
sosyal bir sorumluluk modeli olarak tanımlanabileceğini ortaya koyuyor.
SÖYLEŞİ
İşletmeler ve kurumsal yatırımcılar için değer yaratan Kurumsal Risk Yönetimi faaliyetinin başarı faktörleri nelerdir?
Kurumsal Risk Yönetiminde başarının sırrını ben iki
faktöre bağlıyorum. Birincisi, risklerin erken tespit
edilrerek önceden alınan önlemlerle risklerin gerçekleşmesinin veya maliyetinin azaltılması diyebiliriz. Örnek verecek olursam: kur ve alacak risklerinin
kontrolüne ilişkin alınan önlemler, plansız üretim
ve iş duruşlarının kök sebeplerinin analiz edilmesi
ve önlemler alınması. İkincisi ise tüm çalışanların
görevlerini yerine getirdikleri her an; kendi işlerinin,
çalıştıkları bölümlerin ve şirketin risklerini bilmesi
ve göz önüne almasıdır. Burada kültürel bir değişimden bahsediyoruz. Bu kültürü oluşturmak için
risk yönetimi birimlerinin ve yönetim ekibinin sabırlı
ve daha vizyoner olması gerekiyor. Bireyleri zorlayarak değil, konuyu içselleştirmelerini sağlayarak
risk yönetimini bir tür alışkanlığa dönüştürmek
gerekiyor. Her iki faktörü ve örneklerini vermişken
hatırlatmak istediğim çok önemli bir konu var: İş
hayatında hem risklerin hem de fonksiyonların ve
iş birimlerinin birbirileriyle ciddi anlamda etkileşimleri olduğunu dikkate alarak, farklı iş birimlerinin
olabildiğince birlikte tüm risk stratejilerini sahiplenmesi ve risklerle birlikte, ortak bir bakış açısı
ve sinerjiyle mücadele etmesi gerekiyor. BRİSA’da
Kurumsal Risk Yönetimi bölümü kuruluşundan bu
yana üst yönetimin konuyla ilgili desteğini ve taahhüdünü almış durumda. Çeşitli finansal risk yönetimi uygulamaları, kriz ve iş sürekliliği standartlarının
oluşturulması, risk göstergelerinin belirlenmesi ve
üst yönetimce takip edilmesi BRİSA da ki başarılı
uygulamalar olarak göze çarpıyor. Son zamanlarda
gerçekleştirdiğimiz ve belki de en önemli kazanımlarımızdan biri de; tüm fonksiyon liderlerinin var
olduğu ortamlarda risklerin birlikte tartışılması,
paylaşılması ve risk bazlı karar alma platformunun
oluşturulmaya başlanması diyebiliriz. Bu yolla, risklerle mücadele etme yolunda liderler arasında bir
tür yönetişim ve sinerji yarattığımızı söyleyebilirim.
Türk iş dünyasında paydaşların önemi özellikle son 10 yılda artmış durumda. Sağlıklı
ve sürdürülebilir bir büyüme için paydaşlara
değer katabilmenin önemi nedir?
Şirket olarak mükemmele yakın bir kurumsal risk
yönetimi yapısı oluşturabilirsiniz ancak sizin sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde büyümeniz için
46 Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
müşteri, tedarikçi ve bayi gibi paydaşlarınızın varlığı
da önemlidir. Dolayısıyla sizin bayrağınızı taşıyan
paydaşlarınızı da kendi kurumsal risk yönetimi çerçevenize benzer bir şekilde o yapının içine almanız
gerekiyor. Paydaşlarınızda meydana gelen olumsuzluklar ve risklerin gerçekleşmesi sizi de çok
ciddi etkiler. Dolayısıyla, şirketlerin kendilerinden
sonra ikinci adım olarak kurumsal risk yönetimi
bilincini bir tür sosyal sorumluluk olarak diğer paydaşlarına da aktarması gerekiyor.
Gelecekte Kurumsal Risk Yönetiminin ülkemizdeki gelişimi için görüş ve önerileriniz
nelerdir?
Makroekonomik
ve politik
konjonktürdeki
değişim ve
dalgalanmalar,
hammadde ve
yarı-mamul
tedariğindeki dış
bağımlılıklarımız,
AR-GE ve ileri
teknolojilerdeki
eksikliklerimiz,
iklim değişikliği ve
afetlerle mücadele
konusundaki
zaafiyetlerimiz;
ülkemizde iş
dünyasının
kronikleşen riskleri
olarak dikkati
çekmektedir.
Kurumsal Risk Yönetimi artık yasa ve regülasyonlarla gündemimize daha fazla giriyor ve önemini
arttırıyor. Bununla beraber ben konunun asıl gelişiminin gelecekte yatırımcıların, müşterilerin ve
toplumun beklentilerinin bu yönde evrilmesi ile
sağlanacağına inanıyorum. Kurumsal Risk Yönetimi
‘nden sorumlu her iş liderinin konuyu sadece üst
yönetime karşı bir görev sorumluluğu olarak görmemesi, bunun yanısıra hissedarlara ve topluma
karşı bir sosyal sorumluluk olarak görmesi gerekiyor. Tüm bunların gerçekleşebilmesi ve olgunlaşabilmesi için, “risk yönetimi” ‘nin yanısıra “kurumsal
yönetim” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarının da küçükten büyüğe her boyutta ve aile şirketleri de dahil
her yapıda şirketin gündemine girmesi ve kurumun
vazgeçilmez değerlerine dönüştürülmesi gerekiyor.
Sosyal sorumluluk projelerine destek oluyor musunuz? Bağlı olduğunuz ve çalıştığınız
dernekler var mı?
Şirketimiz yönetiminin, çalışanların mesleki derneklerde ve bu derneklerin projelerinde yer almasına yönelik verdiği önemli desteğin de sayesinde,
çeşitli STK ‘larda üye ya da kurum temsilcisi olarak yer alıyorum. Sözkonusu dernekler arasında
Kurumsal Risk Yönetimi Derneği (KRYD), Türkiye
Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), Sürdürülebilir
Kalkınma Derneği (SKD), Türkiye Etik ve İtibar Derneği (TEİD) ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE)
sayılabilir. Bu derneklerin bir bölümünde aktif olarak çalışma komitelerinde veya yönetim ekiplerinde
yer almaktayım. Ayrıca ülke dışında da Federation
of Risk Management Associations (FERMA), Risk &
Insurance Management Society (RIMS) ve Institute
of Risk Management (IRM) üyesiyim. Derneklerde
SÖYLEŞİ
yer almak ve çalışmak, kişinin hem kendi mesleki
bilgisini daha ileriye götürmesini ve farklı iyi uygulamaları kendi çalıştığı kuruma taşımasını; hem de
ülke iş dünyasının gelişimi ve nihayetinde toplumun
refahı için katkıda bulunmayı sağlıyor. Geçtiğimiz
yıl ülkemizde yaşadığımız ve hepimizi derinden
yaralayan bazı iş kazalarını ve felaketleri düşündüğümüzde, risk yönetiminin toplumsal boyutunun
ciddiyetini ve risk yönetimi bilincinin sivil toplum örgütleri aracılığıyla daha fazla yaygınlaştırılmasının
gerekliliğini tekrar anlıyoruz.
İş hayatınızdaki prensipleriniz nelerdir? Başarılı bir yönetici olarak risk yönetimi alanında kariyer yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz
nelerdir? Kendilerini hangi alanlarda, nasıl
geliştirmeliler?
İş hayatında gerek bireysel olarak, gerekse çalıştığım veya yönettiğim ekiplerde şu esasları uygulamaya ve çevreme de yansıtmaya çalıştım: (1) İnsana ve değerlere saygı, etik ve sorumluluk (2) Yapılan
Yönetimde
şeffaflık ve adalet,
çalışanlar arasında
güven ve işbirliği,
profesyonelleşen ve
yüksek yetkinliklere
sahip çalışanlar,
şirket içerisinde
bölümler arası
karşılıklı bilgi akışı
ve danışma kültürü;
risk yönetimini
başarılı bir şekilde
kurum kültürüne
dönüştürmenin
temelini
oluşturmaktadır.
işlerde yüksek kaliteden ödün vermemek (3) Takım
içerisinde dostluk ve yaptığı işten heyecan duyarak, keyif alarak çalışmak. Yaptığımız işte titizlik ve
mükemmeliyetçi yaklaşım her ne kadar başarının
faktörlerinden biri gibi görünse de, yeni nesil başarılı çalışanları yetiştirmek ve başarıyı sürdürülebilir
kılmak için; birlikte çalıştığımız tüm insanların motivasyonunu yüksek tutmak, onlara gereken hata
toleransını göstermek ve gereken noktalarda risk
almaları için insiyatif vermek gerekiyor. Özellike iş
hayatına yeni başlayan arkadaşlarıma tavsiyelerim;
(1) Konfor alanlarının dışına çıkmak için kendilerini
zorlayarak, bilgi ve tecrübe yelpazelerini çok geniş
ve zengin tutmaları (2) Yaratıcı ve yenilikçi olmaya
çalışmaları (3) Yaptıkları işte arzulu ve heyecanlı
olmaları. Risk yönetimi alanında kariyer yapmak isteyenlere şu ana kadar söylediklerime ilave özel bir
önerim, iç ve dış iletişim becerilerini geliştirmeleri.
Bu alanda ne kadar başarılı olduğunuzu sadece konuyla ilgili çok fazla bilgi sahibi olmanız değil; ilişki
yönetimi, tartışma ve ikna, kaynaklara ulaşma ve
diğer iletişim becerileriniz de belirleyecek.
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
47
MAKALE
Tayfun Zaman
TEİD (Etik ve İtibar Derneği)
Genel Sekreteri
Güven: 21. Yüzyılın Sermayesi
Son 20 yıldır, ekonomik sosyal veya kültürel değişimi tanımlarken “Dünya küçüldü” tespitini popüler bir
referans olarak kullandık. Oysa dünya küçülmedi… Zaten küçüktü.
50.000 yıl kadar önce modern davranışlarına kavuştuğu kabul edilen insanın olası hayatını düşünelim.
5 katlı bir apartmana sığacak kadar bireyden oluşan
ve o bireylerin birbirlerini tamamlayan becerileri
sayesinde tek bir organizma olarak hayatta kalan
bir kabileden bahsediyoruz. Bu kabilelerden belki
binlerce var ama birbirlerini bilmiyor ve dünyayı
kendi ulaşabildikleri sınırlar kadar tanıyorlar.
48
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Kişisel çıkarların, imtiyazların bir anlam taşımadığı
bu kabilenin bir üyesi olarak kalmanız ancak üstünüze düşen görevi eksiksiz yapmanıza bağlı.
Diğer üyelerin sizin tembelliğinizin doğuracağı zararı tolere etmediği bir toplulukta, üstünüze düşeni
yapmazsanız tüm kabilenin hayatını riske atar, sonuç olarak da kendinizi sistemin dışında buluverirsiniz.
MAKALE
Kabilenin ortak varlığına olan yararlı katkınız bittiğinde artık zarar vermeye başlamışsınız demektir.
Yani birey olarak hayatta kamanız, kabilenin varlığından sorumlu olduğunuzu iyi anlamanız ve diğerlerinin sizin görevlerinizi yerine getiriyor olduğunuza duydukları güvene bağlıdır.
Bu güveni kaybettiğiniz anda kabile için yararınızın
bittiğine kanaat getirilir ve kendinizi ormanda yalnız
dolaşırken buluverirsiniz.
Güven çok enteresan bir duygu… Hiçbir canlının doğasında yok.
Hayatta kalma güdüsü ile doğduğunuz bu dünyada
güven duygusunu ancak deneyimlerle geliştirebiliyorsunuz.
Yani sosyal hayatı mümkün kılan güven, aslında
sosyal canlıların hayat tecrübeleri ile geliştirdikleri
ve hayatta kalma güdüsü karşısında son derece de
kırılgan olan bir reaksiyon.
Gelin kabilemize geri dönelim.
Aradan geçen 50.000 yılda bu kabilelerin etki alanları sürekli olarak büyüdü. Keşifler ve kolonizasyon
çağı bu büyümenin zıplama taşı oldu; sanayileşme
50.000 yılda kat edilen kültürel ve ticari genişleme
kadarını sonraki 50 yıla sığdırdı. Bilim, iletişim ve
ticaretin etkisiyle sınırlar ortadan kalktı ve dünya
tekrar bir köy, üzerindeki 7 milyarı aşkın birey de
insan kabilesinin birer üyesi haline geldi.
Dünya kaynaklarının sınırsız olduğu ancak bu kaynakları etkin kullanmayı mümkün kılacak teknolojilerin yokluğu yüzünden çetin bir hayatta kalma
mücadelesi verdiğimiz günler geride kaldı. Bugün,
teknolojinin neredeyse sınırsız olduğu ama dünya
kaynaklarının yetersizliği sebebiyle yaşadığımız bir
hayatta kalma mücadelesi içine girdik.
İronik ama, 100 kişi başladığımız 50.000 yıllık bir
yolculuğun sonunda, başladığımız noktaya 7 milyar
kişi olarak geri döndük.
Bir hayatta kalma mücadelesi içinde olduğumuz
bilinciyle yaşayan paydaşları, şirketlerden bu kabilenin yararına bir gayret içinde olmalarını bekler
hale geldiler. Bu gayreti gösterdiğine inanılmayan,
Yasalar ve kurumlar
yolsuzlukla ilgili
tanımı bu kadar
net yaparken
bizler “Burada
işler böyle yürür.”,
“Bu işin gereği
paylaşmaktır.”, “Biz
yapmazsak rakip
yapar.”, “Bu rüşvet
sayılmaz, olsa
olsa hediye olur.”
gibi bahanelerle
yolsuzluğu
rasyonalize etmeye
yani sulandırıp
rengini açmaya
çalışırız.
kamuoyu güvenini yitirmiş şirketlerse kısa süre
içinde kendilerini dışlanmış bulacaklar.
Küçülen dünyanın büyüyen şirketleri, hammaddeye
ulaşım, operasyon giderleri ve teknoloji bakımından
birbirlerine o kadar yakınlar ki, rakip firmalar birbirlerinin eşiti haline geldiler.
Eskiden ürün kalitesiyle öne çıkma gayretinde olan
şirketlerden bu gerçeği kavramış olanlar reklamlarında, ürün markalarının yanında ilke ve değerlerinin ifadesi olan şirket isimlerine de yer vermeye
başladılar.
Bu şirketler için “sorumlu bir kurumsal dünya vatandaşı” olmak hayatta kalabilmenin tek güvenilir
yolu haline geldi. Gelin bu kavramı biraz daha açalım. Sorumlu kurumsal dünya vatandaşı sadece
kendi paydaşları ve coğrafyasına karşı sorumluluklarını yerine getiren değil, dünya üzerindeki tüm
kurumların da benzer bir sorumluluk duygusuyla
donatıldıkları, hareket ettikleri bir sosyo-ekonomik
düzenin kurulmasına hizmet eden şirketlerdir. Bu
tanım da bizi dünya kaynaklarının etkin kullanımı
ile aramızdaki en büyük bariyeri, yani yolsuzluğu iyi
anlamak noktasına getiriyor.
Önce yolsuzluğun tanımlarına bir bakalım…
Yolsuzluk, kamu görevinin özel çıkar sağlamak için
kötüye kullanılmasıdır. (Dünya Bankası)
Yolsuzluk, kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet,
irtikap, kayırmacılık, sahtekarlık ve zimmet yoluyla
özel çıkar elde etmek için kötüye kullanılmasıdır.
(Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı)
Yolsuzluk, 4 Ocak 2009 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesi’nin 2.
Maddesine göre;
“…doğrudan doğruya ya da dolaylı
yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden
kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü
yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi,
verilmesi ya da kabul edilmesi” olarak açıklanmaktadır.
Uluslarası Şeffaflık Örgütü, yolsuzluğu sadece
“kamu gücüyle” sınırlı olmayan herhangi bir görevin
özel çıkarlar için kötüye kullanılması olarak tanımlar.
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
49
MAKALE
Yasalar ve kurumlar yolsuzlukla ilgili tanımı bu kadar net yaparken bizler “Burada işler böyle yürür.”,
“Bu işin gereği paylaşmaktır.”, “Biz yapmazsak rakip
yapar.”, “Bu rüşvet sayılmaz, olsa olsa hediye olur.”
gibi bahanelerle yolsuzluğu rasyonalize etmeye
yani sulandırıp rengini açmaya çalışırız.
Yolsuzlukla ilgili bir diğer husus da, bunun ülkesel
veya bölgesel bir sorun olmadığıdır. 21. yüzyılda,
Endonezya ve Brezilya’daki yağmur ormanlarından
kesilen her ağaç İstanbul’da Paris’ de veya Londra’da doğan çocuğun geleceğini direkt etkiliyor.
Sonuç: Yolsuzlukla mücadele, her şirketin kurumsal vatandaşlık görevi gereği topluma, çağına ve
geleceğe karşı sorumluluğudur.
Konu yolsuzluk olduğunda, alan ahlaksızlığından
veren ise çaresizliğinden veriyordur. Kimse rüşvet
vermemiştir, veren birilerini tanıyordur.
Burada bir sonuca ulaştık ama bu sonuç hayatımızı
değiştirecek olsaydı bu güne kadar değiştirirdi.
Yapmayın… Özel sektörün artık yolsuzlukla mücadelenin sadece bir devlet politikası değil etkin iş
yapma biçimi olduğunu görmesi ve bu mücadeleye
aktif destek vermesinin zamanı geldi.
Kaynakları hızla tükenen, dakikada 21 çocuğun önlenebilir sebeplerden öldüğü, 1 milyar insanın açlık
sınırında yaşadığı dünyamızda, yolsuzluk ekonomisinin 1 trilyon dolar (Türkiye’nin GSMH’sının neredeyse 1,5 katı) mertebesine ulaşması, dünyanın
mali kaynaklarını kullanmaktaki sorumsuzluğumuzun göstergesi değilse nedir?
Üstelik yolsuzluk ekonomisinin bir de çarpan etkisi var. Dünyada 1 trilyon doların hangi kaynakların
sömürülmesine veya sorumsuz kullanımına göz
yumulmasına harcanmış olabileceğini düşündüğünüzde karşılaştığınız manzara daha da akıl almaz
hale geliyor.
50
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
Gelin yolsuzluğa bir de işadamı gözüyle bakalım.
Bir an için Titanik’
in yardımına giden
geminin kaptanı
olduğunuzu
düşünün… Geminiz
ne dünya rekoru
kırmak için
tasarlanmış bir
transatlantik ne de
yolcularınız Avrupa’
nın krem tabakası.
Dünya Bankası verilerine göre yolsuzluk dünyada
iş yapma maliyetlerini ortalama %10 artırırken bu
oran gelişen ekonomilerde %17 - %20 aralığını buluyor.
Lütfen yanılmayın… %20 verilen rüşvetin oranı değil; yolsuzluk sebebiyle oluşan suni maliyet. Yani siz
yolsuzluğa karışsanız da karışmasanız da içinde
olduğunuz ekonomide, yolsuzluk etkisiyle şişmiş
olan iş yapma maliyetindeki artış.
Gelin iyimser olalım ve Türkiye için bu oranın %15
mertebesinde olduğunu düşünelim.
En sade haliyle görev tanımı “şirketinin verimliliğini
MAKALE
artırmak ve en etkin kaynak kullanımıyla en yüksek karlılığı elde etmek” olan genel müdürünüzün,
%15’lik yolsuzluk enflasyonunu bir tasarruf imkanı
olarak görmek yerine yolsuzluğu kendi zihninde
“normalleştirmek” suretiyle bu maliyeti daha da
artıracak bir yöntemi etkin iş yapma biçimi olarak
seçmesine anlam verebilir misiniz?
Kurumsal risk yönetimi dendiğinde, aile değerlerinizi yansıtan, soyadınızı verdiğiniz şirketinizin, elde
etmek için yıllarca çabaladığınız itibarını yönetmek
yerine kolayı seçen ve kur riski gibi aslında mekanik
verilerle çok da kolay yönetilecek riskleri kendine
çalışma alanı olarak seçen risk yöneticinizin işini
doğru yaptığını düşünebilir misiniz?
Gelin bir de konuya yatırım planlaması gözüyle
bakalım. Bir şirketin %15 verim artışı için yapması gereken teknoloji yatırımını, bu teknolojiye bağlı
eğitim ve insan kaynağı planlamasını, yatırımın finansal ve operasyonel maliyetini düşünün…
Diğer taraftan yolsuzlukla mücadele, altyapı ve teknoloji yatırımı gerektirmeyen, rakiplerinizle ortak
bir çaba ile yürüttüğünüz, aktörü olduğunuz pazardaki iş yapma maliyetlerini düşürürken itibarınızı,
çalışan ve müşteri sadakatini, marka değerinizi de
geliştiren bir yatırım.
Başarılı yönetim kavramının anlamının değiştiğine
ve yönetici sorumluluğunun şirket karlılığı ile sınırlı
olmadığına işaret eden bir çok örnek daha vermek
ve sizi zaten çok iyi bildiğiniz şeyleri hatırlamaya
davet etmek yerine yazıma sevgili Salim Kadıbeşegil’den esinlendiğim bir benzetmeyle son vermek
istiyorum.
Şirket değerinizin
%20si mali ve
fiziki varlıklardan
%80 ise marka
değeri ve itibar
gibi mali olmayan
varlıklardan
oluşurken, yönetim
kurulunuzun buz
dağının görünen
kısmındaki riskleri
yönetmeye gayret
edip geri kalan
%80 i görmezden
geldiği bir yönetim
süreci, olsa olsa bir
Titanik faciasıyla
sonuçlanır.
krem tabakası.
Geminiz de ticaretiniz de mütevazi olduğu için facialardan kaçınmayı hep becermiş, küçük geminizin
kaptan köşkünün güvenli ortamında seyrinizi yapmışsınız. Ama felakete de tanık olmuşsunuz. 14
Nisan 1912 gecesini yaşadıktan sonra parmaklarınız dümeni bir başka kavramaz mı? Yada gözleriniz
ufku bir başka taramaz mı?
1960’lardan bu güne dünya piyasaları, kimi yerel,
kimi bölgesel nice krizler gördü. Global olsun veya
olmasın her kriz, yaşayanlar için de tanık olanlar
için de birer felaketti; buna rağmen şirketlerin dümenini tutan parmaklar, ufku tarayan gözler pek de
bir şey öğrenmediler.
Öğrenmemiş olmalılar zira yeni felaketleri yaşamak
için pek de uzun beklemek durumunda kalmadık.
Şirket değerinizin %20’si mali ve fiziki varlıklardan
%80’i ise marka değeri ve itibar gibi mali olmayan
varlıklardan oluşurken, yönetim kurulunuzun buz
dağının görünen kısmındaki riskleri yönetmeye
gayret edip geri kalan %80’i görmezden geldiği bir
yönetim süreci, olsa olsa bir Titanik faciasıyla sonuçlanır.
Titanik ikinci defa batar ama bu sefer dümende siz
olursunuz.
Bir an için Titanik’in yardımına giden geminin kaptanı olduğunuzu düşünün… Geminiz ne dünya rekoru kırmak için
tasarlanmış bir transatlantik ne
de yolcularınız Avrupa’nın
Şubat 2015 LPM DERGİ www.lpmdergi.com
51
HAKKIMIZDA
Demokrasi Denetçileri Derneği 2013 yılında kuruldu. Temel
amacımız, ekonomik değerlerin denetlendiği gibi, insan hakları,
demokrasi ve sivil toplum gibi mekanizmaların da denetlenebilmesi ve bu yolla Türkiye demokrasisinin daha güçlü bir
hale gelmesine katkı sağlamak. Dernek olarak 2 temel faaliyet
yürütüyoruz. Bunlardan bir tanesi, Türkiye demokrasisinin de
aynen gelişmiş demokrasiler gibi somut çıktılar ve kriterler
üzerinden denetlenebilmesi. Bugün hangi aşamada olduğunun,
bu aşamaya nerelerden geçerek geldiğinin ve buradan nereye
evrilmesi gerektiğinin ortaya konması. Bunu da 27 ülke için
hazırlanmakta olan “Demokrasi Denetim Raporu” üzerinden
yapmaya çalışıyoruz. rapor için London School of Economics’te
İngiliz demokrasisi ile ilgili denetim raporu hazırlayan Democratic Audit grubu ile birlikte çalışıyoruz.
Demokrasi
Denetçileri
Derneği
demokrasidenetcileri.org
/demokrasidenetcileri
/denetciler
İkinci temel faaliyet alanımız ise, özellikle üniversite gençliği
olmak üzere toplumun farklı kesimlerinde demokratik bilincin,
demokrasi kültürünün güçlendirilebilmesine katkı sağlamak.
Dünyada ve Türkiye’de demokrasinin tarihi gelişimi, demokrasi
kavramının teori ve uygulamada derinleşerek çeşitlenmesi,
katılımcı demokrasi mekanizmaları gibi konular üzerine düzenlediğimiz seminer ve söyleşiler bu alandaki faaliyetlerimizden
bazıları. Gençlere yönelik demokrasi temalı karikatür ve kısa
film senaryosu yarışmaları düzenliyor; ülkemiz kadınlarına
örnek olacak lider kadınları ödüllendiriyor; gençlere yönelik
demokrasi denetçiliği sertifika programları hazırlıyor; Rum,
Yahudi, Ermeni ve Roman toplumu gibi ülkemiz demokrasisinin
farklılıklarına yönelik uzman isimlerle derneğimizde programlar
düzenliyoruz. Yapacağınız katkıların, bizimle birlikte Türkiye’nin
de en fazla ihtiyaç duyduğu unsura, yani demokrasiye güç katacağına inanıyoruz.
Demokrasi Denetçileri Derneği
2014 FAALİYETLERİMİZ
LONDON SCHOOL OF ECONOMICS’TEN DEMOCRATIC AUDIT
UK İLE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMAMIZ
Demokrasi Denetçileri Derneği ile İngiltere’de faaliyet gösteren
“Democratic Audit UK” ile yapılan toplantıda iki ekibi de
heyecanlandıran stratejik işbirliği kararı alındı.
Türkiye demokrasisi için hazırladığımız Demokrasi Denetim
Raporu ile ilgili olarak, İngiltere için raporu hazırlayan
Democratic Audit UK ile ortaklık anlaşması imzaladık.
Davetlimiz olarak Türkiye’ye gelen İngiliz yetkililer, raporla ilgili
üyelerimize metodoloji eğitimi verdi.
SİYASET, EKONOMİ, HUKUK ÜÇGENİNDE TÜRKİYE’DE
DEMOKRASİ PANELİ
10 Aralık haftası tüm dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları
Haftası olarak kutlanıyor. Dernek olarak biz de her yıl 10 Aralık
haftasını bir panel ve demokrasi ödülü takdimi gibi programlarla
değerlendireceğiz. 2014 yılında başladığımız bu etkinliğimizin
ilki Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. Serap Yazıcı’nın
danışmanlığı ve katkılarıyla gerçekleştirildi.
Dedeman Otel’de gerçekleştirdiğimiz panelimizin “Siyaset,
Ekonomi, Hukuk Üçgeninde Tükiye’de Demokrasi” başlıklı
ilk oturumunda Prof. Dr. Ergun Özbudun (İstanbul Şehir
Üniversitesi), Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu (Sabancı Üniversitesi),
Dr. Süleyman Yaşar (İstanbul Üniversitesi) ve Merve
Özdemirkıran (Bahçeşehir Üniversitesi ) birer konuşma yaptı.
Panelin Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkilerini ele alan ikinci
oturumunun konuşmacıları Prof. Dr. Serap Yazıcı, Bahçeşehir
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Elif Çepni, Marmara
Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yonca Özer oldu. İkinci oturumun
moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi’nden Yrd.Doç. Dr.
Gerçek Ş. Yücel üstlendi.
Demokrasi Denetçileri Derneği
LİDER KADINLAR ÖDÜL PROGRAMI 2014
Her yıl düzenlediğimiz etkinliklerden bir diğeri 8 Mart Dünya
Kadınları Günü’nde demokrasimize katkı veren kadınlarımıza
teşekkür etmek. 2014 yılındaki ödül töreninde eğitimden
sanata, spordan akademiye, sivil toplumdan iş dünyasına
farklı alanlarda 10 kadınımıza ödül takdim ettik. Programda,
10 kadınımızın Alberto Modiano tarafından çekilen fotoğrafları
ve hayat hikayelerini içeren Lider Kadınlar Sergimizin açılışı da
yapıldı.
Demokrasi Denetçileri Derneği olarak 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’nde Lider Kadınlar Ödüllerini dağıttık. The İstanbul
Edition’da gerçekleştirilen ödül törenimizde, başarılı kadınların
hayat hikayeleri ve fotoğraflarından oluşan serginin de açılışı
yapıldı.
2014 Lider Kadınlar Ödülü Alan İsimler
• Arzu YILDIZ
• Aysun SÖKMEN
• Ayşen ZAMANPUR
• Elmas ARUS
• İpek SOYLU
• Lale ÜNALDI
• Ümit BOYNER
• Serap YAZICI
• Sonay DIKKAYA
• Şebnem KORUR FINCANCI
Demokrasi Denetçileri Derneği
2014 EYLEM VE ETKİNLİKLERİMİZ
ŞİLİLİ MADENCİLER TÜRKİYE’DE
Ülkemizi derinden sarsan Soma faciası sonrası Uluslararası
Dayanışma amaçlı önemli bir etkinlik düzenledik. Şili’deki
maden faciasında kurtarma ekibinin başı olan Rodrigo Reveco
ile 69. günde madenden en son kurtarılan işçi olan Luis Urzua’yı,
Soma’lı aileler ve işçilerle kucaklaşmaları için Türkiye’ye
getirdik. İstanbul, Ankara ve Soma’da gerçekleştirdiğimiz
ziyaretler ulusal ve uluslararası basında yazılı ve görsel
medyada yer buldu.
ŞİLİLİ MADENCİLERLE TBMM’Yİ ZİYARET ETTİK
Rodrigo Reveco ve Luis Urzua, Soma’da maden kazasından
kurtulan işçilerle birlikte TBMM’yi ziyaret etti. Meclis Soma
Araştırma Komisyonu’nda konuşma yapan misafirlerimiz,
CHP ve MHP parti grup toplantılarına katılarak parti liderleriyle
görüştü.
Rodrigo Reveco ve Luis Urzua, Soma’da maden kazasından
kurtulan işçilerle birlikte TBMM’yi ziyaret etti. Meclis Soma
Araştırma Komisyonu’nda konuşma yapan misafirlerimiz,
CHP ve MHP parti grup toplantılarına katılarak parti liderleriyle
görüştü.
ŞİLİLİ MADENCİLERİN SOMA MEZAR ZİYARETİ
Şilili madencilerle Soma’yı ziyaret ederek acılı ailelerin evlerine
misafir olduk. Soma’da kaybettiğimiz işçilerin mezarlarını
ziyaret ettiğimiz anlar, madenci misafirlerimiz için duygu dolu
anlar oldu.
Demokrasi Denetçileri Derneği
DEMOKRASİ ÇİZGİLERİ KARİKATÜR YARIŞMASI
Demokrasi Çizgileri temalı Ödüllü Karikatür Yarışmamıza yoğun
bir katılım oldu. Jüri üyelerimiz Cenk Durmazel, Erdem Uygan,
Kaan Sezyum ve Serkan Altuniğne’ydi.
GÜNDÖNÜMÜ ÇİFTLİĞİ’Nİ ZİYARET
Gündönümü Çiftliği’nde ekolojik ve sürdürülebilir hayvancılık
uygulamaları ile doğal süt üretimi yapan Aysun Sökmen’i ziyaret
ettik.
YOLSUZLUKLARA KARŞI #KARANLIKTAKALMAYACAK
EYLEMLERİ
Yolsuzluk iddialarına tepki göstermek için 31 Aralık 2013 gecesi
İstanbul Boğazı’ndan gökyüzüne 450 adet dilek balonu yolladık.
Eylemimiz sosyal medyada Türkiye gündeminde TT oldu.
DEMOKRASİDE, ÖZGÜRLÜKLERDE VE HUKUKTA GERİYE
GİDİŞİ “GERİ GERİ” YÜRÜYEREK PROTESTO
Demokrasi Denetçileri Derneği olarak 3H Hareketi (Hukuk,
Hoşgörü, Hürriyet) üyeleriyle birlikte Beyoğlu İstiklal
Caddesi’nde farklı bir etkinliğe imza attık. Son dönemde
Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerdeki geri gidişi protesto
etmek için geri geri yürüdük.
Demokrasi Denetçileri Derneği
İZMİR’DE GERİ GERİ YÜRÜDÜK
Demokrasi Denetçileri Derneği ile birlikte 17 sivil toplum
örgütünün katılımıyla İzmir’in Karşıyaka ilçesinde özgürlükler
ve demokrasimizi gelişmiş ülkeler seviyesinde görmek isteyen
Çağdaş Demokrat İzmirliler, geri geri yürüdü.
YOLSUZLUKLARA VE BASKILARA BALONLU PROTESTO
Yolsuzlukları protesto ediyoruz, yolsuzlukların konuşulmaması
için yapılan baskıları kınıyoruz. Demokrasi Denetçileri
Derneği olarak yolsuzlukları protesto etmek amacıyla
Taksim’de gökyüzüne balon uçurduk. Üzerine ‘hırsız maskesi’
yapıştırdığımız beyaz balonlarla İstiklal Caddesi’nde toplandık.
SIRA KİMDE? BASIN AÇIKLAMAMIZ
Son dönemde birileri bizim adımıza, bize sormadan oldubitti kararlar alıyor. Özel hayatımızı doğrudan etkileyen bu
kararlarda bize danışılmıyor. Halk olarak fikrimiz alınmıyor.
En bariz örneğiyle, demokrasi paketinin içeriğini bile ancak
açıklandıktan sonra öğrendik. Bu üslup ve yöntemin bırakın
“ileri demokrasiyi”, “normal” demokrasi ile dahi ilişkisi olmadığı
açıktır. Tüm bunlara dikkat çekmek için “Sıra Kimde” eylemini
gerçekleştirdik.
grafik
fotoğraf
yayın
web
4
- 4 ’
l
ü
k
h
i
z
0212 216 85 15
[email protected]
0212 216 85 14
ajans4.com
m
e
t
.
Mecidiyeköy Mah. Büyükdere Cad. Atakan Sok. Berkan İş Hanı
No: 4 Kat: 5 D: 32-34 34387 Şişli / İSTANBUL
.
.
Grafik Tasarım Atölyesi
JUST SET SAIL
+ BUSINESS ADVISORY
+ INTERNATIONALIZATION
+ FAMILY BUSINESS SERVICES
+ CORPORATE FINANCE
IT IS NONE OF YOUR BUSINESS
IMC Integral Uluslararası Yönetim Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.
DAP Royal Center, Altayçeşme Mahallesi, Çam Sokak
No: 16 D Blok Kat: 18 D: 67 Maltepe (İstanbul) Türkiye
T: +90 216 504 00 45 M: +90 (532) 607 77 57
[email protected]
www.imc-consultancy.com

Benzer belgeler