ÇiÇEK - Ayrıntı Dergisi

Transkript

ÇiÇEK - Ayrıntı Dergisi
BöLGENiN EN GENÇ
MERMERCiSi:
ORHAN
ÇiÇEK
ÖZET: ÇİÇEKMERSAN Şirketinin sahibi Orhan Çiçek dergimize
yaptığı açıklamada; mermer ocağı ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması
gerektiğini söyledi. Orhan Çiçek, bugünkü şartlar altında mermer ocağı
açmanın bürokratik durumlardan dolayı 2 yıl sürebileceğini söyledi. Çiçek
ayrıca, yabancı yatırımcıların ve de Çinli işletmeler mermer sektöründe yer
alma oranlarının düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
Çiçek; “Sanayi sektöründe bu makineler çalışırsa para kazanırsınız,
çalışmazsa makinelerin hepsi hurdadır, demir yığınıdır. Makineleri alırken
çok fazla para ödersiniz, satmaya kalktığınızda alıcısı çıkmaz ve hiç para
değeri olmaz.
Bizler sanayici olarak hep yatırım yapıyoruz. “Bu iş burada biter” diye
bir kavram yok, çünkü sanayiciliğin sonu yoktur.
Şu anda bizim maliyetlerimiz çok yüksek. Mesela bir mermer bloğu
düşünün, ben bu bloğu burada işlersem işleyip kasaya katıp, sattığım zaman
1.000 Dolar yapıyor, ama blok halde Çinliye sattığım zaman 2.000 Dolar
yapıyor. Yani arada 2 kat fark var. Bu da neden, çünkü Çin devletinde işçi
çok ucuz.” dedi.
ANAHTAR KELİMELER: Orhan Çiçek, mermer, kuyumcu,
posa, fuar.
ABSTRACT: Orhan Çiçek, the owner of ÇİÇEKMERSAN Marble
Factory stated in his interview to our magazine that recent legal regulations about marble mines must be taken. Orhan Çiçek indicated that it
could take 2 years to launch a marble mine nowadays due to the bureaucratic issues. Mr. Çiçek also noted that the percentage of foreign investors
and Chinese businessman in the marble sector should have been
regulated.
Mr. Çiçek reports ‘In the industrial world if the machines work, you
may earn, unless the machines work they are all wreckage and iron pile.
When you buy the machines they cost a fortune, but when want to sell
there are not any customers and they are worthless.
We always invest as the businessmen. There is not a concept like
‘This business ends here’ because the industrialism is everlasting.
Our production fees are high at the present. For instance think
about a marble block, if it is processed and cased here, it retails 1000$,
however when it is sold to Chinese businessman it retails 2.000 $. It means
that the revenue duplicates. The reason of this variance is the cheap labor
in China.’
KEYWORDS: Orhan Çiçek, marble, jeweler, posa, fair.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 9
Bölgenin en genç mermercisi olarak bilinen Orhan Çiçek ekonomik değer yaratmaya devam ediyor. Girişimcilik ruhu taşıyan, riske
girmekten korkmayan Orhan Çiçek, Burdur mermerini tüm yurda ve
Türkiye’deki mermer sektörü hakkında söyleşi yaptık.
DERGİ AYRINTI: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, Burdur’daki
bu girişimcilik ruhunuzu nasıl oluşturdunuz?
ORHAN ÇİÇEK: Aslen Pınarbaşlı köyündenim. 30 haneli bir köydü
tüm dünyaya tanıtmaya devam ediyor.
Bölgesinde
ve babam bu köyün muhtarı idi. Babamın maddi durumu köyde birinci
yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte büyük bir riski göze alarak bu
sayılabilecek kadar iyiydi. Köydeki 150 dönüm arazi, birçok büyükbaş
sektöre adım atan Çiçek, şu anda adından söz ettirir bir konuma
hayvan ve 3 adet traktörümüz vardı. Bunların hepsi babama aitti. 1951
yükseldi.
doğumlu ve genç sayılırdı. Üç kardeştik ve babam ne yapacağını
Mermer
ekonomisinin
Burdur’da
ve
Göller
2004’lü yıllarda kendi deyimiyle “kolay para kazanılan” kuyumcu-
düşünürken, o zaman Burdur’da tanıdığımız bir manifaturacı, vardı.
luk sektöründen, “zor para kazanılan” mermer sektörüne adım atan
Babam bizden daha çok girişimciydi. Bendeniz 1992 yılında askerden
İşadamı Orhan Çiçek, mermer sektörünün dışarıdan algılandığı gibi
geldim.
kolay bir sektör olmadığını vurguluyor. Ağır sanayi olan mermer
hayvancılık yapmak, traktörle hasat toplamaktı. Ancak hayatın,
sektöründe 40’dan fazla sektörle ekonomik ilişkiler yaşandığını ve 144
insanları nasıl yönlendireceği hiç belli olmuyor. 1992’de askerden
aileye ekmek sağladığını da ilave eden Orhan Çiçek, mermer
geldim, aynı yıl traktörlerimizi satarak Burdur merkezden, Uzun
sektörünün ana sorunlarından olan yabancı yatırımcı konusunda
Çarşı’dan 1 adet mağaza satın aldık. O mağazanın rafların yarısını
acilen düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurguluyor.
köyün en zengin insanı olan babam bile dolduramadı; çok komikti.
Ben askerdeyken hayalimdeki konular; çiftçilik yapmak,
Burdurlu İşadamı Orhan Çiçek, toplumda bir yanlış algılamanın
Çünkü diğer mağazalara gidip gördüğümüzde onların rafları mallarla
olduğunu, genel kanının mermercilerin kolay ve çok para kazandığı
dolup taşarken, bizim mağazamızdaki raflar yarım yarımdı. Bu yarısı
olduğunu fakat bu durumun yanlış algılama olduğunu savundu.
dolu raflarla dürüst ticaret yapmaya çalıştık. Bir de biz o mağazamızı
Çiçek, dağlarda açılan mermer ocaklarına tepki için söylenenlere; “Hem
devam ettirmek zorundaydık, çünkü köyden bu amaçla ayrılmıştık,
sofrayı kuracaksın, hem de çatalı niye aldın, tabağın yerini niye
köydeki traktörleri ve ahırı bu sebeple satmıştık. O dönemde bana “Bu
değiştirdin? diye soracaksın, aç toplumlarda. Bu olmaz.” dedi.
mağazacılık işi o kadar kolay bir iş değil, sen şimdiden köyünüzdeki
Burdur’un en genç girişimcilerinden olan ÇİÇEKMERSAN Mermer
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin sahibi Orhan Çiçek ile Burdur ve
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 10
tarlaları da satmaya başlarsın!” diyenler oldu. Bu tür laflar bizi daha fazla
kırbaçladı ve işimize daha fazla sahip çıktık.
DERGİ AYRINTI: Peki bu mağazacılık sektöründe başarıya nasıl
ulaştınız?
ÇİÇEK: Biz o dönemlerde İstanbul’a ticari mal almaya gidiyorduk.
Orada, Osmanbey’de Yahudi esnaflarla ticaret yaparken onların yöntemlerinden etkilendim ve Burdur’a geldiğimde bu etkileri kullandım. O insanlar
beni nasıl etkiledi ise ben de Burdur’da insanları etkiledim. İstanbul’a her
gidişimde ve Burdur’da dönüşümde müşterilerimin sayısı daha fazla arttı.
Dolayısıyla öğrendiğim bu ticari teknikleri Burdur’da da uyguladım ve
başarılı oldum. Ve 1992 yılından 1996 yılına kadar mağazamıza bütün
müşterilerden güven oluştu ve mağazamız ticari mallarla doldu taştı. Biz
diğer mağazadaki malların peşin parayla değil, çekle alındığını çok sonra
öğrendik, çünkü biz peşin para ile mal alıyorduk. Biz vadeli mal almayı
bilmiyorduk. 1996’da ticari anlamda Burdur’da belirli bir noktaya ulaştık. O
yıl babam köyde muhtarlığı bıraktı. Bizim Ulucami’nin yanında bir evimiz
vardı, babam gerçekten ileriyi gören birisi. Normalde ben Yukarı Pazar’dan
dükkân almak istiyordum. Biz o yıllarda bu bahsettiğim dükkanı satın almak
için 15.000 Dolar hava parası verdik. O zaman bu para ile 1 kilogram altın
alınabiliyordu. Ama Burdur’da caddeye ilk dükkan açan kişi benim,
babamın sayesinde Burdur’da cadde üzerine dükkan açan ilk kuyumcu
benim. Bu dünyada rızık Allah’tan, o dönemde çok büyük ticari başarımız
oldu. 1996’da konfeksiyonda belli bir noktaya geldikten sonra, 2,5 kilogram
altın aldık, kuyumcu dükkânımıza o altınları selek selek serdik. Sonrasında
bir şeyler yapmaya çalıştık. Kısa sürede Burdur’daki kuyumculuk sektöründe
belirli bir pay sahibi olduk. 2004 yılına kadar kuyumculuk yaptım.
DERGİ AYRINTI: Kuyumculuk sektörü mü daha kolay, mermer
sektörü mü?
ÇİÇEK: Kuyumculuk sektörü çok daha kolay. Dünyaya bir daha gelme
şansım olsaydı yine kuyumculuğu seçerdim çünkü bu mesleği çok seviyorum.
Mermercilik sektöründe çok zorlandım ama kuyumculuğu severek ve
haz alarak yaptım. 2004’ kadar sabahları rahat uyanırdım. Ama 2004’ten
yılından sonra sabahları uyandığımda; bir gözümü açtığımda kuyumcu
dükkânıma gittiğimi, diğer gözümü açtığımda mermer ocağında
oturduğumu görüyordum. Bu sebeple mermer ocağında oturduğumu
gördüğüm gözümü açasım hiç gelmezdi. Böyle de bir izlenim vardı.
DERGİ AYRINTI: Kuyumculuğu bu kadar sevdiğinizi söylediniz,
kuyumculukta sizi başarıya ulaştıran esas konu ne oldu?
ÇİÇEK: Burdur’da, o yıllarda Alman askeri diye bilinen döviz bedelli
askerler çoktu. O vesile ile benim 2,5 kilogram altınım, vitrinimde 18- 20
kilograma kadar arttı. Kasamda 150 bin dolar para, altımda da son model
araba vardı. Ciddi rakamlarda ciddi işler yapıyorduk. Bedelli askerler müthiş
paralar vererek altın setleri alıyorlardı. O zaman döviz bürosu da yoktu ve
döviz işi de iyiydi. Güvenilir alışverişler yapıyorduk. Artık o noktada da, çok
fazla altınım olsa da sanayicilik yapma kararım oluştu.
DERGİ AYRINTI: Kuyumculuk alanından mermer alanına geçme
süreciniz nasıldı?
ÇİÇEK: Burada dikkat çekmek istediğim bir konu daha var: Haftalık 100
tane küçük altın satarsınız ama bu sayı 110 olmaz, çünkü Burdur’un nüfusu
58 bin idi. Her kuyumcunun belirli bir müşterisi vardır, herkesin müşterisi
standarttır. Biz bunu çoğaltamıyoruz. Kuyumculuğu 20 kilogram altınla
yapsan da aynı iş, 100 kilogram altınla yapsan da aynı işti. Bir de o yıllarda
Isparta’da, İstanbul’a giden- gelen kuryeciyi komşusu havaalanında öldürdü,
cesedini denize attılar ve kuryeciyle beraber 25 kilogram altın yok oldu.
Orhan Çiçek
Benim altınım gitmedi ama bizim de kuryelerimizin bu riski taşıdığı
düşüncesi aklımıza geldi. Bir de o yıllarda benim bir müşterim vardı, şimdiki
bu fabrikanın sahibi olan merhum Şevket bey vardı. Kendisinin çocuklarının
Almanya’da olduğunu ve bu fabrikayı yürütemediğini söyledi. Dolayısıyla
bana fabrikayı vermek istediğini ve benim gelecekte mermer işini başarıyla
yapabileceğime inandığını söyledi. O gün için bu teklif bana çok cazip
gelmemişti ama sonrasında, sanayiye geldiğim bir günde Şevket beyin
yanına uğramak istedim, o zaman da birbirimize güvendiğimiz için birbirimize ödünç paralar (döviz) alır- verirdik. Buraya gelip baktığımda, bu
fabrikanın yerinin karayoluna ve asfalta çok yakın olduğunu, Yeni Sanayi
Sitesi’nin bitişinde olduğunu, kısacası konum olarak avantajlı bir yerde
bulunduğunu gördüm; hoşuma gitti. O gün akşam kardeşlerimle ve
babamla bu konuyu istişare ettim. Mermer işi topraktan bir iş olduğu için,
bizim de çiftçilikten yani topraktan geldiğimiz için istişare sonunda kabul
ettik. “Biz bu işi yaparız veya yapmayız ama bu işi yapmazsak da burası
konumundan dolayı para kazanır.” düşüncesi oluştu. Yatırım yapma kararı
oluştu ve satın aldık. Sonra öğrendik ki kuyumcu dükkânında sirkede kurt
yaşar gibi yaşıyormuşuz ama mermer işi öyle değilmiş. Kuyumcudayken
haftalık sadece 100 TL Pazar masrafım olurdu ama burada öyle değil, şimdi
burada oturuyoruz ama fabrikada 95 kişi çalışıyor ve “hangi kişi hangi
makineyi nasıl kullanıyor”, “mermer ocağındaki işçiler ne yapıyor”“Taşçı, aşçı,
işçi ne yapıyor” diye düşünüyorum. Meğer sanayicilik kuyumculuktan çok
farklıymış. Bir sanayici için ben şu benzetmeyi yapıyorum: “Yeni doğmuş bir
bebeği herkes sever, çünkü çok güzel kokusu vardır, kimin bebeği olursa
olsun kucağınıza aldığınız zaman mutlu olursunuz. Ama o bebeği
doğurmak çok sancılıdır. Doğuran kişi sancılarla doğurur. Sanayicilikle
kuyumculuk arasındaki fark; kuyumcudayken ürünler geliyordu, biz alıp
satıyorduk yani yeni doğan bebeği her gün seviyorduk. Ama sanayicilikte ise
biz burada her gün doğuruyoruz yani.” Ayrıca burayı satın aldığım ilk yılda,
buraya bir kişi bıraktım ve ben kuyumcu dükkânımda durdum.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 11
DERGİ AYRINTI: Bu noktada, fazla sayıda insan çalıştırdıkça, daha
çok kişiye istihdam sağladıkça insan daha fazla mutlu oluyor. Siz genç
bir girişimci ve genç bir sanayici olarak bu duyguları taşıyor musunuz?
ÇİÇEK: Evet taşıyorum. Beni mutlu eden esas konu da budur zaten.
Ben bu fabrikayı satın aldığımda 11 kişi çalışıyordu, 300 metrekare kapalı
alanı vardı. Biz bu işe girdik. Bir yıl sonra İzmir’deki fuara, Antalya’daki fuara
gittim. Fuarlarda, stantlarda sinevizyon gösterimlerinin olduğunu gördüm,
“1992 yılından günümüze gelen serüven” başlığı altında televizyon
ekranlarından sunumlar yapıldığını gördüm. Merhum Kemal Sunal’ın
filmlerindeki gibi, İstanbul’daki bu manzara karşısında köyden şehre ilk defa
müşteriye satmak istiyorsun müşterinin beğenip beğenmeyeceğini
gelen biriymiş gibi oldum.
bilmiyorsun. Tamamen risk. Risk üzerine kurulmuş. Fakat işi öğrendikten
Bu noktada aklımda düşünceler gelişti. İşte, İstanbul’daki bu fuardan
sonra, hangi mermeri hangi kişiye satacağını öğrendikten sonra, hangi
ve o fuardaki gördüğüm bu manzaradan sonra ben mermercilik yapmaya
kütleden ne kadar mermer çıkacağını tespit edebilecek olduktan sonra işi
karar verdim. Belki de o fuara katılmasaydım, ben bir yıl daha bu fabrikaya
öğreniyorsun. Biz bu süreçte bunları öğrendik. 2010 ve 2011 yıllarında
gelmez ve kuyumculukla uğraşırdım. Gelir gelmez az önce bahsettiğim
kuyumculuk sektöründeki malı satış stilim burada işe yaradı. Kuyumculuk-
buradaki 300 metrekare kapalı alanı 1.000 metrekareye çıkardım, bir este
taki ticari tecrübem beni burada başarıya götürdü. Beni başarıya götüren bir
vardı bir este daha aldım, slim aldım, yarma aldım; üretimi ikiye katladım.
başka konu da bu sektörün diğer şehirlerdeki sanayicileri ne yapıyor, bunun
Ama bunları yaparken de tabi o günkü şartları, büyük ekonomik krizleri de
peşine düşmek olmuştur. Buradaki mermerciler olarak gittik, Denizli ve
unutmamak lazım. Çok şükür ki hiçbir senedimizde, hiçbir çekimizde ve
diğer şehirlerdeki mermercileri ziyaret edip, onların üretimlerinden fikir
işçilerin maaşlarını ödemede hiçbir gecikme olmadı ama biz de ciddi anlam-
sahibi olduk. Ben, bu diğer mermercilerden öğrendiğim fikirlere kendi
larda sıkıntıya girdik. Çok şükür yaptığımız yatırımlar ve hızlı olmamız
pazarlama tekniklerimi de ilave ettim. Bu vesile ile başarıya ulaştım. Bu
sebebiyle, insanlara “Biz bu işi yapacağız” mantığını kabul ettirmemizle
süreçte az önce de söylediğim üzere bunaldığım, terk etmek istediğim
başarıya ulaştık.
dönemlerim de oldu. Ama belli bir disipline ulaştıktan sonra belli bir prensi-
DERGİ AYRINTI: Bu sizde bir hayat tecrübesi oluşturdu mu?
plere ulaştıktan sonra fabrikamızı büyüttük, çalışan kişi sayımızı artırdık. Şu
ÇİÇEK: Tabi ki oluşturdu. Ben sanayicilikte şunu öğrendim; 5 milyon
anda burada çalışan sayımız 100 dolayında. Bu da sizin söylediğiniz gibi 4’er
TL’lik yatırım yaparsınız ama 5 milyon TL’lik satacağınız bir şey yoktur. Bu
kişilik aile olsa 400 kişiye ekmek vermek anlamına geliyor. Bir de ben bunun
makineler çalışırsa para kazanırsınız, çalışmazsa makinelerin hepsi hurdadır,
listesini yaptım. Yani bu sektörün yelpazesi o kadar geniş ki, tam 44 sektörle
demir yığınıdır. Makineleri alırken çok fazla para ödersiniz, satmaya
de iş yapıyorum. Sanayide Yağcısı, Kamyoncusu, Bıçakçısı, Mazotçusu, İşçisi,
kalktığınızda alıcısı çıkmaz ve hiç para değeri olmaz. Kuyumculukta öyle
Aşçısı, Taşçısı, Gemicisi, Gümrükçüsü derken 44 adet sektörle de iş yaptığımı
değildir, aldığın altın parayladır, sattığın altın parayladır. Bu noktada bir
tespit ettim. Bunların hepsinin dışında bir de ben burada mermercilik
arkadaşım “Kuyumculuk kolay para kazanma sanatıdır” derdi. Dönüp
yapıyorum. Çünkü mermercilik işi lokomotiftir. Sanayide en ufak cıvata
baktığım zaman, kuyumculukta çok kolay para kazandığımı görüyorum.
satanından, yağ satanından, hortum satanından tutun da kasa satıcısına, çivi
Ama sanayicilik, mermercilik zor. Buraya mermer ocağından taşı getiriyor-
satıcına, nakliyecisine varıncaya kadar Yeni Sanayi Sitesinde iş yapıyorum.
sun, o bloktan kaç metrekare mermer çıkacak bilemiyorsun, üretiyorsun,
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 12
DERGİ AYRINTI: Bildiğimiz kadarıyla
Burdur’da sadece mermer taşıyan 363 tane tır var.
Bu da bize mermer sektörüyle Burdur ekonomisinin canlandığını gösterir, bu da 150 Milyon TL
para sirkülasyonu demektir. Bu konuda da
açıklama yapar mısınız?
ÇİÇEK: Doğrudur, bu tırlar mermer taşımaktadır.
Mermerin dışında Burdur’da süt taşıyan tırlar da var
ama sonuç itibarıyla nakliyeciler de Burdur’dan para
kazanmaktadır.
DERGİ AYRINTI: Mermer konusuna geri
dönersek, mermer ocağı işleriniz nasıl başladı?
ÇİÇEK: 2011 yılında. Buraya 45 kilometre
uzaklıkta bir Konyalı arkadaştan ocağını aldım.
Ocakta da kısa sürede, kendi ocağımızın taşını kendi
müşterilerimize tanıttık ve sattık. Bugünkü gelmiş
olduğumuz noktada hem kendi ocağımızın taşını
satıyoruz hem az da olsa blok taş çıkarıp satıyoruz.
Mermer ocağına da çok ciddi yatırımlar yaptık.
Ocakta 2 takım makinemiz vardı, şimdi 1 takım
makine daha aldık. Ocakta 40 dolayında kişi çalışıyor.
100 dolayında bu fabrikada, 40 dolayında mermer
ocağımızda olmak üzere 140 dolayındaki kişiyle bu işi
idare etmeye çalışıyoruz. Ve ikinci bir mermer ocağı
arayışımız var. Isparta’da bir ocak arayışımız var.
Burada 1500 metrekarelik fabrika çalışmasına
başladık.
DERGİ AYRINTI: Yatırımlara devam mı ediyorsunuz?
ÇİÇEK: Bizler sanayici olarak hep yatırım
yapıyoruz. “Bu iş burada biter” diye bir kavram yok,
çünkü sanayiciliğin sonu yoktur. 2014 yılı sonuna
doğru bir projemiz daha var. O projemizle de buraya
3100 metrekarelik bir bina daha yapacağız. Ve 2015
yılında çok daha iyi bir mermerci olma yolunda
ilerleyeceğiz.
DERGİ AYRINTI: Yani yatırımın sonu yoktur,
büyümenin sonu yoktur, durduğunuz anda
batarsınız mı diyorsunuz.
ÇİÇEK: Haklısınız. Sanayiciyseniz ilerlemek zorundasınız. Bu işin artısı
ve eksisi yoktur. Her zaman daha iyi yapmalısınız, daha iyisini yapmalısınız.
Yaparken de AR- GE çalışmaları oluşturmalısınız. Fabrikada daha az ve
güvenli olarak daha çok üretim yapabilmek, mermer hattını daha da
kolaylaştırmak için AR- GE çalışmalarını da yapmalısınız.
DERGİ AYRINTI: Burdur’da siz ve Aytaş Akın Mermer, Ekinciler
gibi mermer işine gönül vermiş kişiler var. Burdur’un da mermer
rezervi mevcut ancak neden yabancılar Burdur’da mermer sektörüne
girdi.
ÇİÇEK: Birincisi Burdur’da 2000’li yıllardan önce mermercilik sektörü
yoktu. Çünkü bizim epoksi diye taşları sağlamlaştıran ve İtalya’dan
getirttiğimiz bir yapıştırıcı var. Bu, Burdur’da yoktu. Daha önce Afyonkara-
hisar, Denizli’deki firmalar vardı ve biz o şehirlerdeki mermercilerle aynı
konumda olmak durumunda değiliz. O şehirlerdeki sanayiciler mermeri
Burdurlulardan daha önce keşfettiği için hem sektörde hem de çalışma
olarak bizden çok öndeler. Burdur beji çıktıktan sonra Afyon Beji biraz
sönük kaldı. O insanlar epoksiyle taşları yapıştırdılar, bizde ise blok taşlar
çıkmaya başladı. Çevre illerdeki bu gelişmelerin ardından Çinliler gelip
Burdur’un tüm dağlarını kapatmışlar. Ama bu sektörde bizim gibi yeni
başlayan, yeni firmalar “Burada ne oluyor” deyip, kıyıda köşede işe
başlamamızla çok geç kalmışız. Bunun esas nedeni Burdur’daki insanların
geç uyanmış, fark etmemiş olmalarıdır. Bu açıdan baktığınız zamanda da
yabancılar olmasaydı Burdur mermerini fark etmiyor olabilirdi ve
Burdur’da mermercilik oluşmayabilirdi.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 13
DERGİ AYRINTI: Bir de mermer
ocaklarının doğaya zarar verdiği tepkisi var,
yani mermer ocaklarının rehabilitasyonu
konusu. Siz mermerciler olarak terk ettiğiniz
ocakta ağaçlandırma yapıyor musunuz?
ÇİÇEK: Az önce örneğini verdiğiniz ülkelerdeki mermer ocaklarında yapılan bu çalışma 4050 yıl öncesinin çalışmalarıdır. Bizim bölgemizde
bu konuya insanlar haklı olarak önyargılı
yaklaştılar. Ama şu anda çalışan ocaklarda
ağaçlandırma veya rehabilitasyon şansımız yok.
Ancak bırakılan veya kapatılan ocaklarda bunu
yapabilirsiniz. Zaten şimdiki kanunlara göre,
mermerciler Orman Müdürlüklerine taahhüt
verirken bunun noter tasdikli taahhüdünü
veriyoruz. Benim bugün itibarıyla bir tane ocağım
var, ben zaten o ocakta hem çalışıyorum hem de
devam ediyorum. Bu ocağımı kapattığım zaman
rehabilitasyon yapmak durumundayım, şu anda
çalışan ocakta yapmam mantıksızlık. Emin olun ki
ot bile bitmeyen yerde mermer ocakları var. Ben
bu yerlerde mermer ocağı açıyorum ve mermer
paşasını attığım yerlerde, pasa toprakla karıştığı için hem ot bitiyor hem de
ağaçlar oluşuyor. Oysa ki taşın (mermer ocağının) üzerinde ne ot var ne de
ağaç. İnsanlar diyor ki “Dağlar delik deşik oluyor.” Bu doğrudur ama şöyle
örnek verelim. Ortaya bir sofra kuruyorsunuz, bunca insan aç, ama
diyorsun ki ‘Onu kaşıklama, onu bozma, o tabağın yerini değiştirme, onu
yeme’. Bu olmaz. Arapların petrolü var, Rusların doğalgazı var ama bizim de
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 14
mermerimiz var. İlla ki bunu bir köşesinden değerlendirip, paylaşmak
durumundayız. Bunu yaparken de biz mermercilerin “Hunharca
kullandılar, çok zarar verdiler” gibi yaklaşımlara katılmıyorum. Ben
çalışacağım alanlarda ve çalıştığım alanlarda ileriye dönük gerekli AR- GE
çalışmaları yaparak gidiyorum, planlar yapıyorum. Sonuçta, şu anda
çalışan ocakları, ileride kapattığımız zaman daha verimli bir halde ve daha
çok ağaçlık alan olarak bırakacağız. Şu anda bizim
Devlete, Orman’a ödediğimiz para 1 milyon TL
dolayında. Ve şu andaki çalışan ocağımın üzerinde 10
tane ağaç yoktu. Biz ağaç parası, yol parası, enerji nakil
ücreti, Devlet hakkı parası veriyoruz. Kısacası bu
mermer işinden devlet de kazanıyor, millet de
kazanıyor biz de kazanıyoruz.
Sonuçta çalıştığımız ocağı kapattığımız zaman
elbette aynen bırakıp gitmiyoruz, mutlaka düzenleme
ve rehabilitasyon yapıyoruz. O ocaktan çıkan ekonomik kazancı hem paylaşıyoruz hem de geleceğe
dönük yatırımlar yapıyoruz.
DERGİ AYRINTI: Ağaçlandırma konusundaki
tepkiler biraz şov amaçlı mı?
ÇİÇEK: Evet öyle diyebilirim. Mesela siz sabah
işyerinize geldiğinizde basın sektöründeki işinizi
yapıyorsunuz.
Ben de iş yerime geldiğimde mermer
sektöründeki işimi yapıyorum. Ne ben basın
sektöründeki işten tam olarak anlarım, ne de siz
mermer sektöründeki işlerden tam olarak anlarsınız.
Herkes kendi işini yapmalıdır. Herkes kendi işini
yaparken de makul ve mantıklı hareket etmeli.
DERGİ AYRINTI: Mesela İtalya’da mermer ocakları üstündeki
ocak açılması öncesinde ağaç oranı %0,8 iken, ocak kapatıldıktan
sonraki ağaç oranı %80’ e çıkmış. Posalarla kapatıldıktan, rehabilitasyon yapıldıktan sonra yeşil alanlar büyümüş.
ÇİÇEK: Biz, Çerçin Köyü muhtarı ile anlaşma yapıyoruz. Yıllarca
oradan kum almışlar ve araziyi oyarak gitmişler. İnanılmaz zarar vermişler.
Mermerciler olarak biz o alanı düzleyerek gidiyoruz, posayı dökerken
düzleyerek gidiyoruz ve oranın toprağı ilerde çok verimli bir hale gelecek.
Bunu dökerken ki en büyük sıkıntımız; ocaktan blokları getirirken parayla
mermer atıklarını götürürkende parayla götürüyoruz. Çerçin Köyü
muhtarı yeni seçildi, daha önce biz mermerciler olarak Çerçin Köyüne
katkıda bulunuyorduk şimdide katkılarımaza arttırarak devam edeceğiz.
Yani bu mermercilik öyle bir sektör ki getirdiğin de para, götürdüğün de
para, döktüğün de para. Bunları yaparken tabi dediğim gibi bizleri çevreden kırbaçlayanlar oluyor ama biz en iyi şekilde kendimizi hem çevreye
çok fazla zarar vermeden, hem sektörde başarıya ulaşmak için ve hem de
katma değer oluşturmak için çalışmak durumundayız.
Bize tepki veriyorlar ama bir buraya gelseler; sanayicilerin harcınıborcunu bilseler daha farklı olurdu.
DERGİ AYRINTI: Çevre konusunda mermer ocakları ve ocak
mazot parasında olsaydı şimdi her şey çok farklı olurdu. Ama Türkiye
gelişmekte olan bir ülke. Bugün blok satışların önüne geçilmesi mümkün
değil. Geçilirse bunlar yerli yatırımcılar zarar görür. Buna belirli bir kota
uygulanabilir mi, yabancıya mesela Çinlilerin gizli ortakları var, bununla
ilgili bir çalışma yapılması lazım. Bugün blok satışı bir anda kesilirse çoğu
firma batar. Ayrıca ülkemize ithal edilen Çin malları da var. Biz Çin’e blok
satıyoruz ama Çin’in de Türkiye’den satın aldığı birçok ticari ürün var. Hatta
üç katı olduğu söylüyorlar. Çin’e 10 milyar dolarlık ihraç ediyorsak 26 milyar
dolarlık ithalat ediyoruz yani.
DERGİ AYRINTI: Yabancılar konusunda düzenleme yapılması
gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
ÇİÇEK: Evet, yabancılar konusunda bir önlem alınması gerekir. Zaten
önlem alınmazsa 4- 5 yıl sonra hiçbir yerli yatırımcı Çinlilerle
yarışamayacak. Bu şimdiden başladı. Mesela bugün Çinlilerin çoğu
Türkçe’yi öğrendi. Burada konuşarak bir ortak buluyorlar, götürüyor kendi
ocağında taşı satıyor yani kimseye faydası olmuyor. Sadece Burdur bölgesinde Çinlilerin 10- 15 tane ocağı var. Isparta’da buradan daha fazla.
DERGİ AYRINTI: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
ÇİÇEK: Son günlerde çıkan yasalarla birlikte ocak açma şartları çok
zorlaşıyor. Sanki Çinlilere ocak vermekle bindiğimiz dalı kesiyoruz. İkincisi
kapatılması durumları var. Ancak şu aşikâr ki dünyadaki bütün
ülkeler böyle çalışıyor. Bunu da inkâr etmemek lazım. Blok satışların
katma değerini yükseltmek için ne yapmak gerekiyor; yabancıları
engellerseniz bu durum dünya ekonomisine ters düşer, engelleyemezsiniz?
ÇİÇEK: Blok mermer satmaktan önce en büyük sıkıntı, Çinlilerin
yaklaşımı. Çünkü artık Çinliler gözünü açtı ve biraz elini- ayağını bu işten
çektiler; yani biraz uzak durmaya başladılar. Artık yeni yasalarla Çinliler
burada kendi ocaklarını açıp, kendi mermerlerini çıkarıp, o mermerleri
götürüp Çin’de satıyorlar. Keşke şu anda bunu engelleyen bir imkan olsa
fakat küresel dünyada böyle bir davranış olmaz. Bu mermeri işini Çinliler
yaptığı zaman katma değer Türkiye’de kalmıyor. Onların burada
çalıştırdıkları
işçiler
haricinde
ekonomiye hiçbir katkısı yok. En
büyük sıkıntı bu. Şu anda bizim
maliyetlerimiz çok yüksek. Mesela bir
mermer bloğu düşünün, ben bu bloğu
burada işlersem işleyip kasaya katıp,
sattığım zaman 1.000 Dolar yapıyor,
ama blok halde Çinliye sattığım zaman
2.000 Dolar yapıyor. Yani arada 2 kat
fark var. Bu da neden, çünkü Çin
devletinde işçilik çok ucuz. Orada işçi
100 dolar aylık maaşla çalışıyor, o işçiler
için Sigorta ücreti yok, hiçbir ek masraf
Elektrik ve mazot masrafı yok. Çünkü
insan çok. Durum böyleyken bizim o
insanlarla rekabet etme şansımız yok.
Eğer ki bizim o insanlarla rekabet etme
şansımız olsaydı; elektrik parasında,
işçilik parasında, maliyet parasında,
üretim yapan bir ocakta, yeni açılacak ocaklarda bürokrasi işleri çok.
Sıfırdan bir ocağın başlaması için 1,5 yıl geçiyor. Bence bu kadar
bürokrasiye hiç gerek yok çünkü bu sektörden hem devlet hem de millet
para kazanacak.
Çinliler konusunda bildiğim bir olay var; Çinli bir firma başka bir Çinli
şirkete burada blok satıyor. Mesela bir tanesi benden blok alıyordu, şimdi
Diyarbakır’dan ocak satın aldı ve kendi mermerini çıkartıyor. Ben blok
satıyordum, şimdi hem kendisi ocak açtı hem de Çinlilere blok satmaya
başladı. Bu çok ilginç. Bunun önüne geçilmesi lazım. Geçilmezse buradaki
yerli yatırımcının işi çok zor.
DERGİ AYRINTI: Sayın Orhan Çiçek söyleyişi için teşekkür ediyoruz.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 15

Benzer belgeler