theresa may - Telgraf Gazetesi – Londra

Transkript

theresa may - Telgraf Gazetesi – Londra
telgraf.co.uk
Carşamba,
13/07/2016
Sayı
Haftalık Haber Gazetesİ
529
İngiliz Yazar Vanessa Altın
İngiltere’deki Okulları Gezerek
Kobaneli Çocukların Umudunu
Anlatıyor | Sayfa 6-7’de
Birleşik Krallık’ın Yeni Başbakanı;
THERESA MAY
Avrupa Birliği referandumunda bu yana
siyasi krizlerin bitmediği Birleşik Krallık’ta
yaşanan son siyasi depremden sonra
Theresa May bugün başbakanlık koltuğuna
oturuyor.
Türk Devletinin Saldırılarına Karşı
Londra’daki Eylemler Aralıksız
Devam Ediyor | Sayfa 10-11’de
İçişleri Bakanı Theresa May, son rakibi Andrea Leadsom’ın
“annelik sataşması” yüzünden aldığı tepkilerin ardından
yarıştan çekilmesi üzerine iktidardaki Muhazafakar Parti’nin
yeni lideri olmuştu. May başbakanlık görevini de bugün David
Cameron’dan devralıyor.
Theresa May ülkesinin AB’den ayrılmasına karşı çıksa da,
referandum sürecinde düşük bir profil çizmişti. Theresa May’in
İçişleri Bakanı olduğu dönemde ülkeyi dolaşan ve “Geri dönün
kamyonetleri” adı verilen araçlarla, kaçak göçmenlere, dönme
kararı almaları halinde yardım alacakları söylendi. May bu
uygulama nedeniyle birçok çevre tarafından eleştirilmişti. Bu
programla sadece 11 kişi İngiltere’yi terk etmişti.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
Alp Atınörs Londra’da Son Siyasal
Gelişmeleri Anlattı | Sayfa 12’de
Referandumun krize neden olduğu muhalefet partisinde de
sular durulmuyor. İşçi Partisi yönetimi, önümüzdeki dönemdeki
başkanlık yarışında Jeremy Corbyn’in otomatikman parti
liderliği için aday olabileceğine, belli bir sayıda milletvekilinin
destek imzasına ihtiyacı olmadığına karar verdi.
İngiliz Sendikaların Kürtlerle Dayanışması Büyüyerek Devam Ediyor
Britanya’nın en büyük sendikası olan
Unite sendikasının yıllık olağan konferansı
çerçevesinde yapılan Kürt konulu özel
toplantıda Kürt halkıyla dayanışmanın
yükseltilmesi çağrısı yapıldı.
İngiltere’nin
Brighton
kentinde
yapılan konferansta ‘Demokrasi,
özgürlük ve eşitlik için Kürt halkının
mücadelesiyle dayanışmayı inşa
etme’ adı altında özel bir toplantı
yapıldı. Unite sendikası delegesi ve
Kürt aktivist Roza Salih tarafından
yönetilen toplantıda Unite Sendikası
genel başkan asistanı Steve Turner,
GMB Sendikası Uluslararası Genel
Sekreteri Bert Schoewenberg, HDP
milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İnsan
hakları savunucusu Avukat Muharrem
Erbey ve akademisyen Dilar Dirik
birer sunum yaptı. Toplantıya çok
sayıda sendikacı katıldı.
Bir süre önce Unite ve GMB
sendikaları Kürt halk önderi
Abdullah
Öcalan’a
özgürlük
talebiye bir kampanya başlatmış,
startı da Britanya parlamentosunda
yapılan resepsiyon ile verilmişti.
Yine geçtiğimiz ay Bournemouth’ta
yapılan
Unison
sendikasının
yıllık konferansında Kürt halkıyla
dayanışma kararı alınmış ve
‘Öcalan’a Özgürlük’ kampanyasına
dahil
olma
tartışmalarını
başlatmıştı. | Sayfa 8-9’da
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
2
İngiliz Gazetecinin İstanbul Havaalanındaki Ölümü İntihar
Eski BBC gazetecisi ve
savaş muhabiri, Jacky Sutton, geçen Ekim ayında
İstanbul Havaalanı tuvaletinde asılı bulunması üzerine, bu hafta Londra’da
yapılan adli soruşturmada
intihar ettiği kararına varıldı.
Pazar sabahı açtığı telefonla öğrendiğini anlattı.
Sutton, Türk polisinin aileye haber vermeden
önce medyaya bilgi verdiğini söyledi.
Sutton, Jacky’nin ölümünden önce IWPR
için Irak halkından, bölgede yaşayan farklı etnik
ve dini kesimlerin bir arada nasıl yaşadıklarını
anlatan hikayeler topladığını söyledi. ‘‘Bölgede
farklı mezheplerin sanki iç içe yaşayamazlar
gibi aktarılıyor şimdi. Jacky, bölgedeki halka
ses verip bunun doğru olmadığını göstermek
istedi. Nesilden nesle iç içe yaşamışlar. Emperyalistler mezhepsel çatışmalara yol açtı’’
dedi.
Jacky, ölümünden önce dört ay boyunca
Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Erbil’de eğitim
çalışmalarında yer alıyordu.
Haber: Esra Türk
Londra’da Kürt ve sosyalist çevrenin
tanıdığı Jenny Sutton’ın kız kardeşi olan Jacky,
Irak savaşı sonrasında uzun yıllar bölgede
çalışıyordu.
Kardeşinin ölüm haberini aldığında üzerine,
olayın tam olarak nasıl geliştiğini öğrenmek
için, İstanbul’a gittiğini söyleyen Jenny Sutton, polisten bilgi aldığını, görgü tanıklarıyla
konuştuğunu
ve
güvenlik
kameralarını
incelediğini belirtti.
Gazetemize konuşan Sutton, kız kardeşinin
ölümü üzerine bir çok şüphe doğduğunu ve bu
yüzden de kendisinin Türkiye’li bir gazeteciyle
polisin sunduğu bilgileri incelediklerini anlattı.
Sutton elde ettiği bilgiler üzerine olayın intihar
olduğuna ikna olduğunu, fakat kız kardeşinin
Jacky Sutton
yaşadığı anlık stresten kaynaklandığını ve
önceden planlanmış bir durum olmadığını belirtti.
Jacqueline Sutton, Haziran 2015’te, merkezi
Londra’da bulunan, Savaş ve Barış Muhabirliği
Enstitüsü (Institute for War and Peace Reporting- IWPR) direktörü olarak- bir ay öncesinde
Irak’ta bombalı saldırıda hayatını kaybedeneski direkör Ammar Al Shahbander’nın yerine
görev almıştı.
Sutton, kız kardeşinin çalıştığı IWPR özel
olarak olayı araştırdıklarını da belirterek, ‘‘Benim, ufak olsa bile, durumla ilgili şüphem olsaydı,
sessiz kalmazdım’’ dedi. ‘‘Sonrasında yapılan
Jenny Sutton
soruşturma, Jacky’nin çalışma arkadaşlarının
şüphelerini gidermek içindi. Çünkü onlar böyle
bir şey yapabileceğine kesinlikle inanmadılar.
Ben ve erkek kardeşim, onun güçlü, fakat aynı
zamanda hassas olduğunu biliyorduk. Kendisine
karşı çok sert olabiliyordu’’ diye devam etti.
Kız kardeşinin Al Shahbader için Londra’da
yapılan bir anma etkinliğine katılmak için
bir haftalığına yanında kaldığını, ve olayın
yaşandığı Cumartesi sabahı Londra Heathrow
Havaalanından İstanbul havaalanına gidecek
uçağını aldığını anlatan Sutton, acı haberi kız
kardeşinin Ürdün’de yaşayan bir arkadaşının,
North London Coroner’s mahkemesinde gerçekleşen soruşturmada, Londra’dan
İstabul’a giden Jacky’nin, Erbil’e gidecek
aktarmalı uçağını kaçırdığı ve bunun üzerine
stres yaşadığı aktarıldı.
Havaalanı çalışanları, Jacky’nin kendilerine parası olmadığını söylediklerini, ve bunun
üzerine üzüntülü bir şekilde tuvalete gittiğini
söylediler.
Coroner Andrew Walker, soruşturması
sonucunda olayı intihar olarak kabul etti.
Soruşturmada konuşan Sutton, kız kardeşinin
‘‘aşırı stress ve panikli’’ bir zamanın
ardından kararını ‘‘anında’’ verdiğini söyledi.
‘‘Planlanmış olduğunu düşünmüyorum. Daha
öncesinde hayatını sona erdirmek niyetinin
olduğunu düşünmüyorum’’ dedi.
Avrupa Parlamentosu’nda Rojava Fotoğrafları
Avrupa Parlamentosu’nda ‘Rojava’ konulu bir fotoğraf sergisi
açıldı. Thomas Schmidinger’in çektiği fotoğraflardan oluşan
sergi, YPJ gerillalarının yanı sıra Rojava’daki devrim sürecini
anlatıyor.
Rojava Devrimi’nin ardından birçok kez bölgeye giden ve kitaplar yazan Avusturyalı Siyaset bilimci ve Kültürel Antropolog Thomas Schmidinger,
şimdi de Rojava’da bulunduğu sürelerde çektiği
fotoğrafları bir sergide topladı. Sergi dün akşam
Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) çok sayıda kişinin
katılımıyla açıldı.
AP Sosyal Demokrat Grubu Milletvekili Josef Weidenholzer’in ev sahipliğini yaptığı sergide
toplam 32 fotoğraf bulunuyor. Bir hafta boyunca
AP’de açık kalacak olan fotoğraf sergisinde; YPJ,
YPG, Kobanê, Efrîn olmak üzere Rojava’daki
devrim sürecini anlatan kareler yer alıyor. Êzîdî, Asuri-Süryani motiflerinin de yer aldığı fotoğraflarda,
sosyal mesajlar da veriliyor.
AP MİLLETVEKİLİ: ROJAVA’YA
YARDIM ETMELİYİZ
Serginin açılış konuşmasını yapan AP Milletvekili Josef Weidenholzer, DAİŞ’in Kobanê ve
Rojava’ya saldırısına dikkati çekerek,” YPG ve
YPJ 5 aylık büyük bir direniş ile DAİŞ’i püskürterek, Kobanê’yi özgürleştirdiler. Bu aynı zamanda insanlığın da zaferi oldu. Kobanê’nin bizim yardımlarımıza ihtiyacı var. AB Kobanê ve
Rojava’ya yardım etmelidir” dedi.
SCHMIDINGER: KÜRTLER
DEMOKRATİK SİSTEM YARATTI
Thomas Schmidinger ise Ortadoğu, Suriye’nin
içerisinden geçtiği durum ve Rojava’nın devrim
tarihi hakkında bilgi verdi. Schmidinger, “Şu
anda, Êzîdî, Asuri-Süryani, Arap ve Kürtler birlikte yaşıyor. Bu da Kürtlerin kurduğu demokratik
sisteme bağlıdır. Bu fotoğraflar da 2011 yılından
sonra yaşanan devrim süreci ve Rojava’daki yaşamı
anlatıyor” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Kürt Sanatçı Salah
Ammo da bir müzik dinletisi verdi.
‘ROJAVA’ KİTABI
Öte yandan Thomas Schmidinger, sergi dışında
çektiği fotoğrafları yine ‘Rojava’ isimli bir kitapta
toplayarak yayımladı. Schmidinger’in kitabında
fotoğraflarının dışında İngilizce, Almanca, Kürtçe,
Arapça, Ermenice ve Asuri-Süryanice olarak Rojava tarihi ve devrim süreci anlatılıyor.
Haftalık Haber Gazetesi • Rojnameya Nûçeyan a Heftane
Editör Alaettin Sinayiç
Grafiker Yüksel Adıgüzel
Muhabirler Esra Türk • Erem Kansoy
Reklam Dilek Bozkurt - 0743 836 9969
[email protected]
[email protected]
[email protected]
[email protected] - [email protected]
Soru ve görüşleriniz: [email protected]
Adres: Tel News Ltd. 33 Dalston Lane, London, E8 3DF
Telefon: 0207 9230 838 - 0742 9481 490
Web: www.telgraf.co.uk
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
3
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
4
Yeni Başbakan Theresa May Jeremy Corbyn İşçi Partisi
Avrupa Birliği referandumu sonucunda başbakan David Cameron’ın
istifa etmesi üzerine, Muhafazakar
Parti içerisinde başlayan liderlik
ve başbakanlık yarışında, Theresa
May galip geldi. May bugün görevi
Cameron’dan devir alıyor.
Haber: Esra Türk
Geçen hafta, Muhafazakar Parti milletvekilleri May ve Andrea Leadsom’ı son iki aday olarak
belirlemişlerdi. Hafta sonu devam eden gelişmeler
üzerine, Leadsom dün sabah yarıştan çekildiğini
açıklaması üzerine May, geriye kalan tek aday
olarak kalmıştı.
Leadsom ve May, diğer adaylar Michael Gove,
Stephen Crabb ve Liam Fox’u parti milletvekillerinden aldıkları oylarla yarış dışı bırakmışlardı.
AB’den ayrılma işlemini başlatacak olan yeni
başbakan, May, üyelikten yanaydı, fakat, dün
sabah yaptığı açıklamada referandum kararını
uygulayacağını belirtti. Leadsom AB karşıtı
olarak, May’in bu açıklamasını memnuniyetle karşıladığını ifade ederek, ülkenin istikrar
kazanması için yeni başbakanın bir an önce
seçilmesini doğru bulduğunu ifade ederek, yarıştan
çekildiğini açıkladı. Leadsom, iki sürmesi beklenen ve Eylül ayında sonuçlanması için tarih verilen liderlik yarışını olmasını engellemek için
çekildiğini ifade etti.
Cameron, daha sonra açıklama yaparak kendisinin bugün (Çarşamba) son Parlamento sorusuna
katılacağını, ve sonrasında istifasını Kraliçe İkinci
Elizabeth’e ileteceğini belirtti.
Leadsom, The Times gazetesine yaptığı röportajda May’e nazaran kendisini anne olmasının
avantaj olduğunu ve ülkenin geleceğinde daha
yüksek payı olduğunu söylemesi krize yol açmıştı.
İlk önce haberi yalanlayan Leadsom, daha sonra
May’den özür diledi ve son olarak da yarıştan
çekildi.
May’in başkanlığının kesinleşmesi üzerine, İşçi
Parti’si ve Liberal Demokrat Parti’den erken seçim
çağrıları yapıldı.
Britanya’nın Irak Savaşı politikası
tartışılmaya devam ediyor
Britanya’nın ve dönemin başbakanı Tony
Blair’in Irak Savaşı’na ‘tüm seçenekleri zorlamadan’ girdiğine dair rapor ülke gündeminde. Blair
kendisini savunmaya devam ederken, çocuklarını
kaybeden asker aileleri de tepkili.
Britanya’da, Irak’ın işgalinin masaya yatırıldığı
raporu hazırlayan Sir John Chilcot, İngiltere’nin
ABD öcülüğündeki Irak istilasına ‘barışçıl
seçenekler tükenmeden katıldığını’ ve Irak
politikasının ‘kusurlu istihbarat ve değerlendirmeler
üzerine inşa edildiğini’ duyurmuştu.
2009-2011 yılları arasında Irak Savaşı’na ilişkin
soruşturmayı yürüten emekli bürokrat Sir John
Chilcot, 2 milyon 600 bin kelimelik raporunun
önemli bazı sonuçlarını kamuoyuna açıklamıştı.
ABD öcülüğündeki Irak müdahalesine ‘barışçıl
seçenekler tükenmeden katılındığına’ dikkat
çekilen raporda, Saddam Hüseyin rejiminin kimyasal ve biyolojik silah üretimine devam ettiğiyle ilgili istihbaratın sağlam dayanaktan yoksun olduğu
vurgulanmıştı.
BLAIR ‘ÜZGÜN’ AMA KARARININ
‘İYİ’ OLDUĞUNDAN EMİN
Rapora yayınladığı basın açıklamasıyla cevap veren eski İşçi Parti (Labour) üyesi başbakan
Tony Blair, Irak’a müdahalenin ‘doğru karar’
olduğunu savundu. Müdahale kararının ‘iyi niyetle’ alındığını vurgulayan Blair, ‘bunun ülkenin
çıkarına olduğunu’ düşündüğünü belirtti.
Daha sonra düzenlediği iki saatlik konferansta
ise, Irak’a müdahaleye dahil olmanın kendisinin
aldığı ‘en zor karar’ olduğunu söyledi. Blair, “bunun tüm sorumluluğunu üzerime alıyorum” diye
konuştu.
Savaş kararından dolayı ‘üzüntülerini’ dile getiren Blair, yaşananlardan dolayı da özür diledi.
Blair buna rağmen Irak’ın eski diktatörü Saddam
Hüseyin’in iktidarda kalması halinde, ‘dünya barışı
için büyük tehdit oluşturmaya devam edeceğini’ iddia etti. Blair, dünyanın Saddam’ın düşüşünden bu
yana ‘daha iyi ve güvenilir’ olduğunu da savundu.
Dönemin ABD Başkanı ve Irak’a müdahalenin
baş mimarı olarak görülen George W. Bush da o
dönemki politikalarını savunmuştu. Bush, “tüm
dünya Saddam Hüseyin’in iktidarda olmamasından
dolayı daha iyi” diye savunma yapmıştı.
Büyük Britanya’nın Irak Savaşı’na girmesine
karşı çıkan şimdiki İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn de partisi adına özür dilemişti.
ASKER BABASI: OĞLUM
HİÇ UĞRUNA ÖLMÜŞ
Irak Savaşı’ndan bu yana ülkede yaşamını
yitirenlerin 100 bin ila 1 milyon arasında Iraklının
öldüğüne dair farklı rakamlar veriliyor.
Büyük Britanya, 2003’de ABD öncülüğündeki
Irak Savaşı’na 30 bin askerle katılmış ve 2009’a
kadarki süreçte toplam 179 askerini kaybetmişti.
Raporun açıklanması ardından İngiliz basınına
konuşan asker babası Reginald Keys, “sadece
oğlumun bir hiç uğruna ölmüş olduğu sonucuna
varıyorum” diyerek tepkisini gösterdi.
yönetimindeki kritik oylamayı kazandı
İşçi Partisi yönetimi, önümüzdeki
dönemdeki başkanlık yarışında
Jeremy Corbyn’in otomatikman parti liderliği için aday
olabileceğine, belli bir sayıda
milletvekilinin destek imzasına
ihtiyacı olmadığına karar verdi.
Geçen hafta İşçi Partili milletvekili Angela
Eagle, partinin genel başkanlığı için yarışacağını
açıklamıştı.
Sendikalar, parti tüzüğünün, görevdeki bir
parti liderine, yeni yarışta otomatikman aday
olmaya hak verdiği savunuyordu.
Birçok milletvekili ise, Corbyn’in aday olabilmesi için partinin İngiltere Parlamentosu ve
Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin yüzde
20’sinin imzasının gerektiğini, bunun 51 milletvekilinin imzasına karşılık geldiğini söylüyordu.
Parti yönetimi 18’e karşı 14 oyla Corbyn’in
otomatikman aday olmaya hakkı olduğu
yönünde karar verdi.
Karara göre diğer adaylarınsa yarışta yer
alabilmek için İngiltere Parlamentosu ve Avrupa
Parlamentosu’ndaki milletvekillerinin yüzde
20’sinin destek imzasını alması gerekecek.
Eğer parti yönetimi 51 imzanın gerektiği
yönünde karar verseydi, Corbyn’in genel
başkanlık seçimlerinde aday olamama ihtimali
gündeme gelecekti.
Bu durumda Corbyn’in kararı yargıya
taşıyabileceği düşünülüyordu.
İşçi Partisi milletvekillerinin büyük bir
bölümü, AB referandumunda hayır sonucu
çıkması nedeniyle Corbyn’in istifa etmesi
gerektiğini savunuyor.
Kamuoyu araştırmaları ise Corbyn’in İşçi
Partisi üyeleri ve partiyi destekleyen tabanda
hâlâ büyük bir desteğe sahip olduğunu ortaya
koyuyor.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
5
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Nar Ağacı’ndaki Umut
6
Nar ağacı romanıyla Kürt çocuklarının
gözünden savaşı ve umudu yazan
İngiliz gazeteci yazar Vanessa Altın,
şimdi İngiltere’deki okulları gezerek çocuklara dünyanın bir ucunda
nelerin yaşandığını anlatıyor.
Aladdin Sinayiç-Londra
İngiltere’de
en
çok
konuşulan kitaplar arasında yerini alan ve kısa bir süre içerisinde ikinci baskısını yapan
Nar Ağacı (The Pomagranette
Tree) çocuklar için yazılmış
olsa da büyüklere de kendisini
okutan başarılı bir roman.
Gerçek olaylar ve karakterler üzerinden yazılan roman, 13
yaşındaki Dilvan’ın gözünden
Kürtlerin Daiş’e karşı verdiği
mücadeleyi anlatıyor.
Vanessa
Altın
kitabın
arka kapağındaki paragraf ile
romanı şöyle anlatıyor; ‘2014
yazında kara bir veba tüm
Suriye’ye yayıldı. Bir cinayet
tarikatı ölüm ve acı dağıttı. Nar
ağacının gölgesinde otururken genç Kürt kızı Dilvan ile
tanıştık. Onun günlüğünün
sayfalarında ailesini arayışını,
mücadele kararlığını, ölüm
olsa bile asla teslim olmama
inancının izini sürdük.’’
Vanessa Altin 1999’da,
Türkiye’de evlenen İngiliz
kadınları konu alan bir
haber takibi için editörü
tarafından Türkiye’nin sahil
kentlerine gönderildiği vakit
hayatında yeni bir döneminin
başlayacağından
habersiz,
yaşça kendilerinden küçük
Türkiyelilerle evlenen İngiliz
kadınları araştırmaya başlar.
Vanessa haberi yapmaz ancak haberin konusu kendi
gerçekliğine dönüşür. Bir haberin peşinden Türkiye’ye
giden
Vannessa
hayatını
birleştireceği bir Kürt ile
tanışır.
Aslında bu Vanessa’nın
Kürtleri ilk tanıması değildir.
Kürtlerle ilk tanışması gençlik
yıllarına dayanır. Kendisi bu
tanışmayı şöyle anlatır; ‘‘90’larda bir gün eve vardığımda,
kapımda bir tükenmez kalem
ve not vardı. Notun ön tarafının
üzerinde, ‘sizin için bu sadece
bir kalem’ yazıyordu. Notun
arkasında ise ‘Ama Türkiye’de
bu bir işkence aleti’ diye
yazıyordu. Notu okumaya
devam ettiğimde, Kürt bir
çocuğun PKK’ye mesaj taşıyor
iddiasıyla gözlerinin kalem ile
oyulduğunu öğreniyordum. Bu
olaydan hemen sonra babamı
da ikna ederek Uluslararası
Af Örgütüne katıldık, ve babam ile birlikte bir tavır olarak
Türkiye’ye gitmeme kararı
almıştık, ta ki iş gereği gitmek
zorunda kalana kadar.’’
Evlendikten
sonra
yaşamı Türkiye ile İngiltere
arasında geçen Vanessa Altin,
Türkiye’de kaldığı bir gün
İngiltere’den Daiş’e katılan
genç kızların izini sürmesi
için İngiliz bir gazeteden iş
teklifi alır. ‘‘Suriye Sınırına
gittim. Suruç’a gittim. Bu
İngiliz kızları bulamadım ama
hayatımı tümden değiştirecek
farklı insanları buldum, yaşlı
kadınlar ve çocuklar. Daiş
vahşetinin canlı tanıklarıydı
onlar.’’
Suruç’ta Kobaneli mültecilerin kaldığı kamptaki
çocukların
kendisini
çok
etkilediğini ifade ediyor Vanessa; ‘‘Çok fazla ailesiz
çocuk vardı. Aileleri neredeydi diye sorgulamaya başladım.
150 çocuk vardı. Bunların
hepsi bir şekilde büyükleri
geride kalıp Daiş ile savaşan
çocuklardı.
Dilvan 13 yaşında ve
çocukların rehberi gibiydi.
Babasının Kobane’de kalıp
kenti savunduğunu söyledi.
Sonra da zafer işareti yaparak
ulusal Kürt marşını söylemeye başladı. Tüm çocuklar da
ayağa kalkarak zafer işaretiyle
marşı okumaya katıldı. Çok
gururlu ve güçlüydü çocuklar.
O çocukların hepsi ailelerin
ne için geride kaldıklarının
farkındaydı ve özgürlük onlar
için çok şey ifade ediyordu.’’
Bölgede bulunduğu sürece
akşamları Urfa’ya dönen Altın,
Kobaneli çocukların kendisini
zaptettiğini ifade ediyor; ‘‘Bu
çocukları tanıdıktan sonra her
şey zorlaşmaya başladı benim için. Mülteci kampındaki
zor yaşamların mekanında o
çocukları bırakarak Urfa’ya
kaldığımız 5 yıldızlı Hilton
oteline döndüm akşam. Ama
o çocuklar aklımdan çıkmadı.
Tüm
düşüncelerimi
ve
duygularımı zapt etmişlerdi.
Bir şeyler yapmam gerekiyordu, ama ne yapabilirdim.
Onların haberinin İngiliz
medyasının
çok
ilgisini
çekmeyeceğini
biliyordum.
İngiltere’deki arkadaşlarımın
o çocuklar için hesabıma
yatırdığı 2500 sterlin ile gıda,
kırtasiye ve temizlik malzemesi aldım. Ama daha fazlası
gerekiyordu.’’
Kobaneli
çocuklarının
kalbine dokunduğunu söyleyen
Altın; ‘‘Başka bir şeyler yapmam gerekiyordu. Gazeteciydim, hayatım haber yazmak ile
geçmişti. Ama bu haberlerin
yayınlanabileceği gazete bulmakta zorlanacağımı biliyordum. Binlerce haber yazdığım
bu gazete ve televizyonların
bu çocukların haberlerine ilgi
göstermeyeceğini biliyordum.
Çünkü içinde İngiliz yoktu.’’
‘‘Bir sabah evde kahvaltı
yaparken kızım bana bu
çikolatalı ‘pankekteki çileği
yemek zorunda mıyım’ diye
sordu. Baktım ona, o an
kamptaki o umutlu çocukları
düşündüm, ‘gerçekten mi’
dedim. Aslında suçu değildi
onun. Çünkü kızım öbür tarafta
çocukların nasıl ortamlarda
nelerden geçtiğini bilmiyordu.
Suruç’ta yemek dağıttığımız
gün 3 yaşındaki iki çocuğun
çamurun içerisinden dökülen
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Mesajını Yayan Elçi
pirinci tek tek toplayıp elleriyle temizleyip yediklerinden
haberi yoktu. Çünkü medya
bu çocuklardan bahsetmiyordu. Kızım hiç aç kalmamıştı,
sokakta yatmamıştı.’’
Kitap yazmaya karar verdikten sonra, mevcut jenerasyonu es geçip Kobaneli
çocukların mesajını yarınlara
iletmek istedi. ‘Bu yüzden
yeni jenerasyona olmalıydı
mesajım’ diyor Vanessa.
Blanket Press yayınevinden
çıkan ‘The Pomagranate Tree’
adlı roman tüm kitapçılarda
yerini alsa da Vanessa’nın,
mesajı daha geniş kitlelere
yayma hedefi var. Vanessa
kitabı yazmaktan da daha
önemli bir çalışmaya imza
atmış. İngiltere’deki okulları
gezip her okulda yüzlerce
çocuğa kitabın hikayesini
anlatıyor. Kısacası Kobaneli
çocukların
mesajının sadece kitapçı raflarında satın
alınmasını beklemiyor, Nar
Ağacı’nı da yanına alarak
mesajı bizzat yerine teslim
ediyor.
‘‘Okulları
gezip
Türkiye’nin doğusunda ve
Rojava’da neler olduğunu
7
anlatıyorum çocuklara. Çocuklar yaşananlardan bihaber. O
yüzden sunumlarımda öncesinde kısaca Kürt ve Kürdistanı
anlatıyorum. Sonra da Kürtlerin mücadelesini. O çocukları
ve
umutlarını,
inancını
anlatıyorum. Buradaki çocuklar büyük bir ilgi gösteriyor.
Benim sunumumdan sonra
sürekli, oradaki insanlar için,
çocuklar için neler yapabileceklerini soruyorlar.
Kobaneli
çocuklardan
aldığım en büyük mesaj şuydu;
‘umudunu korumalı ve mutlu
olmalı.’
Bu
çocukların
umudu
büyük. O yüzden Nar Ağacı ismini verdik kitaba. Çünkü Nar
Ağacı Umudu temsil ediyor.
Çocukların mesajını dünyaya
iletiyorum.’’
Şuan İngilizce ve Almanca
baskısı bulunan kitabın gelirinin bir bölümü Heyva Sor A
Kurdistan vakfı aracılığıyla
savaş
mağduru
Kürt
çocuklarını iletiliyor.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
8
İngiliz Sendikaların Kürtlerle
Büyüyerek Devam
Britanya’nın en büyük sendikası
olan Unite sendikasının yıllık
olağan konferansı çerçevesinde
yapılan Kürt konulu özel toplantıda
Kürt halkıyla dayanışmanın yükseltilmesi çağrısı yapıldı.
Aladdin Sinayiç-Brighton
İngiltere’nin Brighton kentinde
yapılan konferansta ‘Demokrasi,
özgürlük ve eşitlik için Kürt halkının
mücadelesiyle dayanışmayı inşa etme’
adı altında özel bir toplantı yapıldı.
Unite sendikası delegesi ve Kürt aktivist Roza Salih tarafından yönetilen
toplantıda Unite Sendikası genel
başkan asistanı Steve Turner, GMB
Sendikası Uluslararası Genel Sekreteri Bert Schoewenberg, HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, İnsan hakları
savunucusu Avukat Muharrem Erbey
ve akademisyen Dilar Dirik birer
sunum yaptı. Toplantıya çok sayıda
sendikacı katıldı.
Kürdistan’ın
Parçalanmasında
Britanya’nın Büyük Rolü Var
Toplantının açılış konuşmasını
yapan Roza Salih Kürdistan’daki
son güncel gelişmeler hakkında bilgi
verdikten sonra; ‘‘Kürdistan’da
kimlikleri
ve
düşüncelerinden
kaynaklı her gün çok sayıda Kürt
öldürülüyor ve tutuklanıyor. Britanya ve Fransa emperyalizmi
Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinde başrol oynamışlardır. Britanya sendikalarının bu dayanışması
çok önemli. Kürtlerin verdiği mücadele sadece Kürtlerle alakalı
değil, aynı zamanda bölgeye
demokrasi, eşitlik ve özgürlük getirme mücadelesidir.’’ dedi.
Kürtler Bölgede
Barışın Anahtarıdır
Unite Sendikası genel başkan
asistanı
Steve
Turner
Unite
sendikasının neden ‘Öcalan’a Özgürlük’ kampanyası başlattıklarını anlatarak; ‘‘Bu kadar önemli bir konuda
benim için konuşmak bir onurdur.
Biz uluslararası bir emek hareketiyiz.
Dünyadaki sorunlara karşı duyarsız
kalmamız mümkün değildir. Filistin
ve Kolombiya gibi yerler başta olmak
üzere sorunlar için çok sayıda kampanya yürüttük.’’ dedi.
Kürt Halkıya Dayanışma
İçinde Olmak Öncelikli
Görevimiz
Kürt halkıyla dayanışmanın önemine vurgu yapan Turner şunları
belirtti; ‘‘Sycos Picot antlaşmasıyla
beraber Kürdistan bölündü. Bölgenin barış anahtarı olan Kürtler,
aynı zamanda bölgenin demokrasi inşasına öncülük edebilecek
seküler, eşitlikçi bir toplum. Kadın
hakları için mücadele veren, emek
hareketinin arkasında olan bu toplumla dayanışma aynı zamanda bizim de öncelikli görevimiz.
Öcalan Özgürlük kampanyası
çerçevesinde Britanya parlamentosunda düzenlediğimiz toplantıya
katılan Kürt milletvekillerinden
Kürdistan’da yaşanan vahşeti dinledik. İnsanlar canlı canlı bodrumlarda yakıldı. İnsan cesetlerinin
parçaları nehirlere atıldı. Bu Kürdistan halkının günlük olarak yüz
yüze kaldığı gerçeklerdir. Yine bizim ile parlamentodaki toplantıya
katılan DBP eş genel başkanı Kamuran Yüksek cezaevine konuldu. Bu
örnek gibi her gün çok sayıda insan
tutuklanıyor, işkence görüyor ve katlediliyor.
Öcalan Cezaevindeyken
Barış Görüşmeleri
Başarıya Ulaşmaz
Tek bir çözüm var, o da siyasi
çözümdür. Ama Kürt halkına karşı her
gün bunları yapan bir devlet ile, Kürt
liderleri zindana atan bir devletle bu
çözüm elbette zor. Bu yüzden Öcalan’a
özgürlük kampanyasını önemsiyoruz. Çünkü Öcalan bölgenin barış ve
demokrasisi açısından çok önemli
bir pozisyona sahip. Ancak Öcalan
cezaevindeyken bu rolünü oynaması
mümkün değil. O yüzden Öcalan’a
özgürlük talebimizi çok net ve yüksek
bir sesle kendi hükümetlerimize Türk
devletine baskı yapmalarını sağlamak
için iletmeliyiz.
Bu nedenle biz sendika olarak
dayanışmayı
yükseltmeli
ve
kampanyalarımızı yaymalıyız. Çünkü
biliyoruz ki mücadele etmeden sadece istemekle haklar elde edilmez.
Siz üye ve delegelerden de talebimiz
Öcalan’a özgürlük kampanyasına dahil olmanız ve bulunduğunuz her yerde kampanyaları büyütmenizdir.’’
1990’lardaki Gibi Saldırılar
Devam Ediyor
Toplantının diğer bir konuşmacısı
GMB Sendikası Uluslararası Genel
Sekreteri Bert Schoewenberg di. Ülkenin ikinci büyük sendikası olan
GMB sendikası da Unite sendikası
ile birlikte ‘Öcalan’a Özgürlük’
kampanyası yürütüyor.
GMB
konuşma
adına toplantıda bir
yapan
Schoewenberg
şunları ifade etti; ‘‘Unite sendikasının
düzenlediği bu toplantıya GMB
sendikasından doğru katılma şansının
verilmesi çok güzel. Unite sendikası
ile birçok konuda farklı düşünsek
te iki konuda yüzde yüz hemfikiriz.
O da yoldaş Öcalan’ın özgürlüğüne
kavuşturulmasıdır.
Şubat ayında Unite sendikası yetkililerinin de içinde olduğu bir heyet
ile Türkiye Kürdistan’a, başkent
Amed’e gittik. Türk devletinin Kürt
halkına yönelik saldırılarına tanıklık
ettik. 1990’lardaki gibi yine saldırılar
artarak devam etmekte.
Saldırılar Aynı Zaman
Kürt Halkının Hafızasına
Ve Tarihine Yönelik
Amed’in Sur ilçesi Unesco dünya
mirası listesinde bulunuyor. Biz ordaykene yakınına bile yaklaşmamıza
izin vermediler. Türk güvenlik
güçleri tarafından etrafı kuşatılmıştı.
Kadınaların ve çocukların da içinde
bulunduğu çok sayıda sivil insan
mahsur kalmıştı bu kuşatmada. Biz
döndükten sonra kuşatma kalktı. 50
binden fazla insan yerinden edildi. Çok sayıda insan katledildi. Ve
Sur’un tümü hemen hemen dümdüz
bir çöl haline getirildi. Bu sadece
Kürtlere yönelik bir saldırı değildii,
Kürt halkının varlığına, hafızasına,
tarihine ve kültürüne yönelik bir
saldırıydı.
Türk lideri Erdoğan Saddam
Hüseyin’den daha kötü bir noktada
ve Kürt halkının haklarını Kabul etmeyen bir pozisyonda duruyor. Şuan
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Dayanışması
Ediyor
dilar dirik
Ertuğrul Kürkçü
muharrem erbey
roza salih
Erdoğan’a muhalefet eden herkes
terörist ilan ediliyor, sendikacılar,
gazeteciler, herkes büyük baskı
altında.
PKK Bitecek Bir
Örgüt Değildir
Biz oradayken de şunu net gördük,
insanlar, siyasetçiler demokratik
çözümü savunuyor. Askeri yoldan
değil diyalog yoluyla çözüm istiyor,
Kolombiya ve Afrika’da olduğu gibi.
Erdoğan’ın tarzıyla PKK asla bitecek
bir örgüt değildir. Arkasında halk
vardır.
Sesimizi Daha da Yükseltmeli
Oradaki zulüm ve baskı maalesef Avrupa basınında yer bulmuyor. O yüzden yürüttüğümüz
dayanışma ve Öcalan’a özgürlük
kampanyasını önemsiyoruz. Sesimizi daha da yükselterek bir fark
yaratabiliriz. Çünkü Öcalan sadece
Türkiye için değil tüm Ortadoğu
için barışın anahtarı konumundadır.
GMB olarak Unite sendikasındaki
yoldaşlarımızla Kürdistan’a adalet için çalışmalarımızı daha ileri
taşıyacağız.
Dünya İşçi Sınıfının
Birleşmesi Tarihi Önemde
Unite sendikasının özel davetlisi
olarak konferansa katılan HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de toplantıda
geniş bir sunum yaptı. Kürkçü,
Türkiye’deki son siyasal gelişmeleri
toplantı katılımcılarıyla paylaştıktan
sonra dünya emekçi sınıfının bir araya
gelmesinin neden bu kadar önemli
bulduğunu ifade etti. Kürkçü şunları
belirtti; ‘‘Dünya işçi sınıfının bir araya
gelmesinin ve birlikte mücadele etmesinin önemine değinildi. Ve Dünya
emek örgütlerinin halkların kendi
kendisini yönetmesi ilkesini benimseyip bunun için mücadele etmeli.
Şuan Kürtler de demokratik özerklik
için mücadele vermektedir Türkiye,
İran ve Suriye’de. Kürtler tüm parçalarda baskıcı sistemlere karşı büyük
mücadele veriyor.
Türk devleti Kürdistanı tekrardan
kolonileştirmeye
çalışmaktadır.
Suriyeli mülteciler aracılığıyla demografiyi değiştirmeye çalışmaktadır.
Bunun karşısında daha güçlü
durmalıyız. Sizin gibi emek örgütlerin
de kendi ülkelerindeki iktidarlara bu
yönlü baskı uygulamalı.’’
9
Kürdistan Kentlerinden Ölüm
Kokusu Yükselmektedir
Toplantıda İnsan hakları savunucusu Avukat Muharrem Erbey de bir
sunum yaparak konuşmasına, emek
mücadelesi verenleri selamlayarak
başladı. Uygarlıkları yaratan yegane
değerin emek olduğunu ifade eden
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın
fikirleri ve durumu hakkında bir sunum yaptı; ‘‘Öcalan yaşamını Kürt
halkının özgürlüğüne adayan bir lider. Bu noktada sadece Kürt halkının
lideri değil, Ortadoğu’daki sorunlara
fikirleriyle çözüm üretebilecek güçlü
steve turner
bir analiz gücüne sahip. Tarihi gerçeklerden kopmayarak tespitler yapabilen bir lider. Uzun bir zamandır
kendisiyle hiçbir şekilde iletişim
kurulamamıştır. Kendisiyle devam
eden çözüm görüşmeleri devlet
tarafından kesilmiştir.
Kürdistan kentlerinin Türk devleti tarafından büyük bir yıkıma
maruz kaldığını belirten Erbey,
Kürdistan kentlerinin her yerinden
ölüm kokuları yükseldiğini ifade
etti. Erbey, Ölümlerin durması için
Öcalan’ın özgür olması gerektiğini
belirterek, ‘Bu anlamda İngiliz
sendikalarının yürüttüğü kampanya
çok anlamlıdır.’ dedi.
Rojava Tüm Suriye
İçin Bir Modeldir
Akedemisyen Dilar Dirik te
yaptığı konuşmada Rojava özgülünde Kürt halkının verdiği mücadele
hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra, Suriye’de Kürtler’in var olan iki
faşist kesimin de yanında durmayarak
kendi modelini geliştirdiğini ifade
etti. Dirik daha sonra Rojava’da inşa
edilen sistemin neden tüm Suriye için
model olabileceğini detaylı bir şekilde
anlattı.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
10
Londra’da her gün
Son günlerde başta Lice olmak
üzere birçok Kürt yerleşim yerine yönelik Türk devletinin devam
eden saldırıları Londra’da protesto
ediliyor. Britanya Kürt Halk Meclisi öncülüğünde yapılan eylemlere
diğer Türkiyeli kurumlar da destek
verirken, eylemlerin devam edeceği
bildirildi.
Erem Kansoy
Öncelikle kuzey Londra’nın en işlek tren
istasyonlarından Dalston Kingsland istasyonu
önünde yapılan kitlesel basın açıklaması, hafta
başında düzenlenen büyük yürüyüş ve ardından iki
gün sürecek başbakanlık önündeki nöbet eylemi
eylem programı tüm yoğunluğu ile devam ediyor.
Başta Lice olmak üzere Sur, Silopi, Cizre,
Nusaybin, Hezex ve Gever’de Kürt halkına yönelik soykırım, katliam ve saldırıları kınamak için
Britanya Kürt Halk Meclisi eylem ve toplantıların
yoğunlaştırılarak devam ettirileceğini de açıkladı.
Dalston’da Yapılan Eylemden
Türk Devletine Çağrı
Hafta sonundan buyana eylemlere devam edilirken ilk olarak, tolumlarımızın yoğun olarak
yaşadığı Dalston bölgesindeki en işlek tren istasyonu Dalston Kingsland istasyonu önünde bir basın
açıklaması düzenlendi.
Dalston’da bulunan Halk Evi binasında toplanan kitle buradan kısa mesafeli bir yürüyüş düzenleyerek Dalston Kingsland tren istasyonu önünde
bir basın açıklaması yaptı. Yoğun nufusu ve konumu ile oldukça kalabalık olan bölgede İngilizce
hazırlanan bildirier dağıtılarak yaklaşık 1 saat boyunca aralıksız sloganlar atıldı.
Kürt halkına yönelik katliamları belgeleyen
dövizler ve “Kürtlere yönelik savaşı durdurun”
pankartları ile “faşist Erdoğan, terörist Türkiye”
sloganları atıldı.
Ciwanen Azad UK gençliğinden Elif Sarıcan’ın
okuduğu basın açıklamasında Türkiye’nin uzun
yıllardır savaş suçu işlediği, Kürt halkına yönelik bir
soykırım çabası içerisinde olduğu ve diktatörlüğe
karşı mücadelenin yükseltilmesi gerektiği vurgusunu yaptı.
Campell: “Son 35 yıldır İngiltere devleti
Türk rejimine yardım etmektedir.”
Açıklamanın ardından, İrlandalı aktivist Mark
Campell’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında
Campell, “İngiltere, Türkiye’de katliam yapan
Türk rejimi ile iletişim içerisindedir. Son 35 yıldır
İngiltere devleti Türk rejimine yardım etmektedir.
Kürdistan ve Türkiye’de de yine İngiltere Türk devletine saldırılarında yardımcı oluyor. Yine İngiltere
devleti bu coğrafyada yaşanan acılara sessiz kalıyor
ve yetmezmiş gibi bir de tüm bu yaşananlara karşı
ses çıkaran Kürtleri de kriminalize ediyor. Savaş
derhal durdurulmalıdır, Kürtlere yönelik saldırılar
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
eylem!
11
ta anlamıyla bir soykırım girişimidir ve Türkiye
savaş suçu işlemektedir.” İfadelerine de yer verdi.
Kitlesel yürüyüş
Hafta başında başlatılan eylemler dizisinde
öncelikle kitlesel bir yürüyüş düzenlendi. Yürüyüş,
Kürt, Türk ve yabancı toplumların yoğun olarak
yaşadığı Hackney bölgesinde düzenlendi. Yaklaşık
250 kişinin katıldığı yürüyüş çevredekilerden
büyük ilgi ve destek gördü.
Yol boyunca İngilizce hazırlanan bildiriler
dağıtıldı, sloganlar atıldı ve dövizler taşındı.
‘Terörist Türkiye, dün Hitler bugün Erdoğan,
Kürtlere karşı savaşı durdurun, biji serok Apo’
sloganları atıldı. Yaşanan katliamarın fotoğraflı
belgeleri ile hazırlanan yüzlerce dövizde yolboyunca taşındı. Yürüyüşe Ciwanen Azad UK gençliğide
geniş katılım ile destek verdi.
Evrim Yılmaz: “Direniyoruz ve öz
yönetim direnişlerinin yanındayız!”
Eylem sonrasında gazetemize konuşan, Britanya Kürt Halk Meclisi Eş Başkanı evrim Yılmaz,
“Kürdistan’da yaşanan Bakur’da yaşanan öz
yönetim direnişlerini sahipleniyoruz ve her zaman
için halkımızın yanında olacağımızı vurguluyoruz.
Bugün Lice yanıyor, sadece Lice ile sınırlı
değil Kürdistan’ın bütün coğrafyasını tanklarla,
panzerlerle havadan uçaklarla bombalarla bütün
coğrafyamızı yakıp yağmalayıp Kürdistan’ı yok
etmeye çalışıyorlar. Kürt halkını katletmeye
çalışıyorlar, Kürt halkını kendi coğrafyasında
göçertmeye çalışıyorlar, Türkiye’de muhalif olan
bütün kesimler Erdoğan’ın ve saray çetelerinin hedefi durumundadır.
Bugün
HDP’li
milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının
kaldırılması,
bugün
gazetecilerin öğrencilerin ve akademisyenlerinarkadaşlarımızın tutuklanması, belediyelere kayyum atanması bunların hepsi Kürt halkına karşı
geliştirilen katliam ve savaş politikalarının sonucudur düşman bu anlamda saldırıyor AKP savaş
hükümeti saldırıyor, ama biz şunu burda tekrar
tekrar vurguluyoruz ki, kendi halkına bu kadar
saldıran bir hükümet kaybetmiştir ve kaybetmeye
mahkumdur.
Bizlerde Avrupa’da bu eylemlerimizi hergün
tekrar tekrar gerçekleşriecez, katliamlara karşı
alanlarda olacağız direneyoruz öz yönetim
direnişlerinin yanındayız arkadaşlarımızın sonuna
kadar yanındayız. Bu anlamda eylemlerimiz devam
edecek.” Dedi.
Başbakanlık önünde nöbet tutuluyor!
Merkez Londra’nın ünlü Westminister bölgesinde bulunan 10 Downing Street başbakanlık binası
önünde dün başlatılan nöbet eylemi 2 gün süreyle
devam edecek. Salı günü başlatılan nöbet eyleminde
başta Ciwanen Azad UK gençliği ve Roj Kadın
Meclisinden yetkililer yer almak üzere Britanya Kürt
Halk Meclisi’de desteği ile merkez Londra’da, Türk
hükümeti ve Erdoğanın Kürtlere yönelik saldırıları
ile ilgili duyarlılık artırılmaya çalışılacak.
İngiltere başbakanlığı önünde düzenlenen eyleme çağrısında Britanya Kürt Halk Meclisi
sözcüleri, “AKP savaş hükümetinin ve Erdoğan
saray çetelerinin Kürt Halkına dönük başlatmış
olduğu katliamları kınamak ve protesto etmek için
alanlardayız.” ifadelerine de yer verildi.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
12
‘Erdoğan ve Davutoğlu Uluslararası
Hukuk Mahkemelerinde Yargılanacaklar’
Alp Altınörs
bariş mutluay
Londra’da çalışmalarını yürüten Gik-Der tarafından organize
edilen panelde konuşan HDP Eş Genel başkan yardımcısı Alp
Altınörs AKP ve Erdoğan’ın Kürdistan’da uluslararası savaş
hukukunu ihlal ettiğini ve mutlaka uluslararası mahkemelerde
yargılanacaklarını dile getirdi.
Dalston’da bulunan Gik-Der lokalinde
gerçekleştirilen ‘Türkiye’deki son siyasal
gelişmeler ve HDP’ye yönelik baskılar’ başlıklı
panele HDP Eş Genel başkan yardımcısı Alp
Altınörs ve akademisyen Barış Mutluay katılarak
birer konuşma yaptılar.
Panelin ilk konuşmasını yapan HDP Eş Genel
başkan yardımcısı Alp Altınörs Türkiye’deki
son siyasal gelişmeler ve HDP’ye yönelik
baskılarla ilgili bir değerlendirme yaptı. Altıörs
konuşmasında şunları söyledi; ‘‘12 Eylül darbesinin anayasası hüküm sürüyor. Bu devlet düzeni
sermayeye hizmet eden bir devlettir. Bu devlet
kadın düşmanı, Türk dışında diğer halkları yok
sayan bir sistemdir. AKP iktidarı döneminde
değişim, demokratikleşme sözü verilse de tam
tersi yaşanmıştır. Sopa aynı sopadır, sadece
sopanın sahibi değişmiştir.
Halkımıza Kirli Savaş Dayatıldı
7 Haziran’da sandıktan değişim ve demokrasi
çıktı. Yeni bir umut ortaya çıktı. Ancak Erdoğan
katliam planlarıyla yine devreye girdi. Savaş
kararı ile birlikte kirli bir savaş halkımıza
dayatıldı. 7 Haziran sonuçlarını tanımayan bir
saray ve onun yedeğindeki MHP’yi gördük.
Öyle bir çerçeve hazırlandı ki, Erdoğan’a
karşı olmak Türkiye’ye karşı olmak demekti,
muhalif olmak devlet haini olmak demekti. Böyle
bir ortamda 1 Kasım seçimlerine girdi. 1 Kasım
sonuçlarından sonra eşbşkanlarımız da söyledi,
bu sonuçlardan istikrar ve huzur çıkmayacak. Ve
çıkmadı.’’
Tüm Saldırılara Rağmen
Halkımız Direniyor
Altınörs
konuşmasının
devamında
son dönemdeki yıkım operasyonları da
değerlendirerek şunları belirtti; ‘‘Türk devleti
Kürdistan şehirlerine yönelik bir yıkım operasyonu gerçekleştirdi. Ama tüm yıkımlara rağmen
insanlar kentlerini bırakmadı. Şuan bu büyük
yıkımına rağmen insanlar Cizre’ye geri döndü.
Çadırlar da yaşıyor ama kentini bırakmıyor.
Devlet savaş suçu işlemiştir. Sadece Cizre ve
Sur’da değil. Aynı zamanda Suriye’deki ve Iraktaki İşid denen barbar tecavüzcü çetelerine çok
açık bir şekilde destek vermiştir. Bunların hepsi
belgelidir. Silah, para, insan kaynağı desteği
verilmiştir. Uluslararası savaş hukukuna göre
suç işlenmiştir. Erdoğan ve Davutoğlu başta olmak üzere uluslararası mahkemelerde bunların
hepsi yargılanacaktır. Kendileri de bunu bildiği
için şuanda büyük bir sansür uygulanmaktadır.
Basından, akademisyenlerden, öğrencilerden
toplumun her kesimden korkuyorlar, bu yüzden
böyle amansız bir saldırı başlattılar.’’
İş Savaş Politikasına Karşı
HDP Tampondur
Saray ve AKP’nin iç savaş politikasına karşı
HDP’nin barikat ve tampon görevi gördüğünü
ifade eden Altınörs konuşmasını şöyle
sonlandırdı.
‘‘Demokrasi güçleri HDP etrafında kenetlenmeye devam etmektedir. Özgür gündem gazetesi
örneği var. Nöbetçi genel yayın yönetmenleri
tutuklandılar, dava açtılar.
HDP Türkiye’nin her yerinde güçlenmeye devam etmektedir. Çünkü HDP, AKP’nin yürüttüğü
iç savaş politikası karşısında en büyük tampondur, frendir. Türkiye’nin tüm toplumsal kesimlerini kendi içersinde buluşturararak AKP’nin
toplumu birbirine düşüren politikasına karşı bir
dengedir. Biz toplumlar arası bir köprüyüz ve
Erdoğan bu köprüyü yıkmaya çalışıyor. HDP’nin
meclisten atılmaya çalışılmasının sebebi de budur. Halkları birbirine kırdırmaya çalışan bir siyaset vardır.’’
7 Haziran’da Kazanma
Duygusunu Tattık Bir Kere!
Panelin diğer bir konuşmacısı olan akad-
emisyen Barış Mutluay 7 Haziran’da halklar
adına büyük bir zafer yaşandığını bu kazanma
duygusunun her yere yayıldığını ve bir daha
kaybedilmeyeceğini belirtti. Mutluay şunları belirtti; ‘‘Kendim Karadenizliyim, HDP’ye yönelik
bir takım eleştirilerim de oldu, ama HDP’nin çok
değerli bir proje olduğunun da hep bilincindeyim. HDP oy verilemesi çağrısı da yaparken bu
yönlü yaptım. 7 haziran sonucu bu yüzden beni
ciddi anlamda mutlu etti. Benim gibi milyonlarda
kazanma duygusu yarattı. Biz varız dedi halk.’’
Birleşmezsek Yarınları Onlar Kuracak
Mutluay konuşmasında Karadeniz’den de
örnekler vererek sol kesimlerin ve halkların
birleşmemesi halinde AKP zihniyetinin yarınları
kuracağını ifade etti. ‘‘Mesela Karadeniz tarihinde çok devrimci ve solcu bir geleneğe sahiptir.
12 Eylül’e kadar bu böyle devam etmiştir. Ama
sonrasında büyük bir kırılma yaşanmıştır, sağcı,
türk islam sentezli bir düşünce hakim olmuştur.
Ama buna rağmen Karedeniz hattında yüzde
10’a yakın bir oy almıştır HDP. Bu bir şeyin
göstergesidir. Bu çok önemlidir, orada Kürt yoktur. Bu kazandığımızın bir göstergesiydi; bunu
tüm Türkiye’ye yayabilirsek müthiş bir ülke ortaya çıkardı.
Akademisyenlerin bildirisinde çok büyük
bir şey yoktu. Ama devlet bu kadar büyük
düzeyde akademisyenlere saldırarak şunu söyledi; sen Kürt sorununa dokunursan cız olursun.
Konuşmayacaksın dendi. Daha ağır bedeller de
ödenebilir. Ama elbet bu bir yerde duracaktır.
Ama her şeye rağmen direnmeye devam etmeli. Sol kesimler yan yana gelemezsek başkaları
yarınları kuracak. O yüzden bir araya gelinmeli.’’
Yapılan konuşmalardan sonra panel soru cevap bölümüyle devam etti.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
13
Glasgow’da İki Tonluk
Kokain İle Yakalanan
Türkiyeliler Suçlu Bulundu
Eğitim Köşesi
Oktay
Şahbaz
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
SATs sınavlarındaki
skandal
İstanbul’dan Kanarya Adaları’na giden
Tanzanya bandıralı
bir gemiye yapılan
operasyon sonucu
ele geçirilen üç tonluk kokain nedeniyle Mümin Şahin ve
Emin Özmen adlı
iki Türk suçlu bulundu.
Glasgow’daki
mahkeme,
İngiltere’de şimdiye kadar
yakalanan ben büyük miktardaki
A sınıfı uyuşturucuyu taşımakla
suçladıkları
diğer
kişiler
olan Kayacan Dalgakıran,
Mustafa Güven, Ümit Çolakel
ve İbrahim Dağ’ın ise suçu
işlediklerinin ispatlanamadığı
sonucuna vardı.
500 milyon sterlin (648
milyon dolar) değerindeki
uyuşturucu İskoçya’nın Aberdeen kentinin 100 mil açığında
seyahat eden MV Hamal adlı
gemide geçen yıl Nisan ayında
yakalanmıştı.
İstanbul’dan yola çıkan gemi
İngiliz donanması tarafından
durdurulmuştu.
Geminin
seyahat
halindeyken
Otomatik
Tanınma Sistemi (AIS) cihazını
kapatması üzerine başka izleme
sistemleriyle tespit edildiği
bildiriliyor.
Kokainin gemi içinde bir
sağlık dolabının arkasındaki
bölmeye gizlendiği, geminin
kokain taşımak için özel olarak
modifiye edildiği bildiriliyor.
Kaynak:BBC
İngiltere’de bu yıl yapılan
SATs sınavları ve sonuçları üzerine tartışmalar aralıksız bir şekilde
devam ediyor. Sadece çocukların
53%’nün geçebildiği ve 3 R olarak
bilinen okuma, yazma ve matematik
sınavları geçen yılın 80% seviyesinin
altında kaldı. Geçen yıl öğrencilerin
sadece 15% istenilen seviye notunu
alamazken bu yıl bu sayı 47% yükseldi. İngiltere genelinde yüzlerce
çocuk bu sonuçlardan sonra demorilize olurken ortaokul öncesi öz
güvenlerinin sarsılmasına sebeb oldu.
Hükümet bu konuda geçen yıl ve bu
yılki sonuçların karşılaştırılmasını
doğru bulmadığını ve bu yılki
sınavların daha zor olduğunu söylese
de, aileler ve eğitmenler yapılan
uygulamaya karşı tepkilerini dile
getirmekten vazgeçiremedi. Bu tepkinin büyümesi aileler ve Ulusal
Öğretmenler Sendikası NUT’nin bir
imza kampanyası başlatmasına ve
Eğitim Bakanı Nicky Morgan’nin
istifasını istemeye kadar gitti.
Bir kaç gün önce başlatılan imza
kampanyasının şimdiye kadar 15 bin
kişi tarafından imzalanması durumun
ciddiyetini gösterir durumda.
Acele ile yürürlüğe konulan
yeni SATs sınavları bu konuda ciddi sıkıntılar yarattı. Eğitim bakanı
Nicky Morgan’nın allayıp pullayarak
sunduğu bu sınavlara karşı çıkan
öğretmen ve eğitimciler sonuçların
bu düzeyde olmasında eğitim bakanı
sorumlu tuttular. Öğretmenlerin ilk
günden itibaren sınavların çocuklar için zor olacağını ve uygulanmadan önce yeni müfredat ile hayata geçirilmesini dile getirmiştiler.
Bunun yanında sınav kâğıdının
kötü bir şekilde hazırlanması, sınav
öncesi okullara ve müdürlere yeterince bilgi verilmemesi adeta bu
kötü sonuçların habercisiydi. Bu
sınavların çocukların eğitimi için
hiç bir şey sunmadığını ve onları
eğitimden soğutmaktan başka bir
şey yapmayacağını söyleyen Ulusal
Öğretmenler Sendikası sınavların
iptal edilmesi için bir kampanya
yürütmüştü.
Aileler ve eğitimcileri dinlemek
yerine sınav şirketlerini dinleyen
eğitim bakanı bugün Ingiltere’de bir
çok çocuğun kendini başarısız hissetmesini sağladı. Özellikle okuma
sınavındaki başarısızlıktan dolayı 50
olan geçiş notu 21’e kadar indirilip
daha büyük bir skandalın yaşanmasını
engellendi. Bunun üzerine sınav
kağıtlarının
notlandırılmasında
yapılan hatalarında açığa çıkması
hazırsızlıkların
ne
derecede
olduğunu gösterir durumda. Buradan
gözle görülen gerçek ise sırf sınav
şirketleri biraz daha para kazansın
diye çocukların hazır olmadıkları
ve eğitim almadıkları bir sınava
koyulmaları oldu.
Öğrencilerini koruma adına
neredeyse tükenme aşamasına gelen öğretmenlerin tek isteği bu ve
buna benzer sınavların bir an önce
kaldırılması ve yerine çocukların
yaratıcılığını
geliştirebilecek
daha zevkli bir müfredatın hayata
geçirilmesi. SATs sınavların bu durumda olması Eğitim bakanı Nicky
Morgan’nın olduğu kadar bu konuda
çalışma yürüten milletvekillerinin de
sorumluluğu. Konunun ciddiyetinin
gündeme taşınması için önümüzdeki
günlerde bir önerge sunacak olan
eğitmenler eğitim bakanının böyle
bir skandaldan sonra bir an önce istifa etmesini talep edecek.
Ailelerin bu konuda yapacakları
ilk ve önemli adım bu sınava giren
çocuklarına destek olmaları olacaktır.
Sonuçlar ne olursa olsun çocuklarının
eğitimden soğumamaları için onlar
ile daha zevkli ve yaratıcı eğitsel
çalışmalar yapmaları çocuklar için
büyük önem taşıyacaktır. Son olarak
ortaokula başlamadan önce onların
çocuk olduklarını unutmayarak yaz
dönemini dinlenerek, oyun oynayarak ve mutlu olarak geçirmelerini sağlamak çocuklarımız için
yapacağımız en iyi şey olacaktır.
14
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
15
SOSYAL KONUT BİR RUH SAĞLIĞI MESELESİDİR
İki yıl önce Newham Belediyesi’nin, evsiz insanların kaldığı
Focus E15 sığınma evine sağladığı fonları kesmesi üzerine,
East Thames Konut Şirketi burada kalan bir grup genç anneye tahliye ihbarında bulundu. Bu anneler belediyeden yardım
istediklerinde, onlara ev yardımlarına uygulanan kesintiler ve
Londra’da düşük maliyetli konut eksikliği gerekçe gösterilerek
yeni bir konut sağlanmasını istiyorlarsa Manchester, Hastings
ve Birmingham kadar uzakta özel kiralanmış yerlerde kalmayı
kabul etmeleri gerektiği söylendi.
Dr Duygu Cantekin
Newham
Belediyesi’nin
bu
anneleri
Londra’dan sürme, anneleri ve çocuklarını
ailelerinden, sosyal çevrelerinden ve yerel destek
ağlarından ayırma girişimi aslında il çapında
yürütülen ‘sosyal temizlik’ sürecinin sadece tek
bir örneğidir. Bu süreçte, hızla yükselen kiralar,
yardım kesintileri ve sosyal konut eksikliği ile
birlikte dar gelirli insanlar Londra varoşlarına
veya dışına yerleşmeye zorlanmaktadır. Ancak
Newham Belediyesinin bu girişimi, annelerin bir
araya gelerek organize olmasına, örgütlenmesine
ve sosyal temizliğe karşı sosyal konut talep etmesine neden oldu. Ve böylece Eylül 2013’te ‘Focus
E15’ kampanyası doğdu.
Kampanya ilk günden itibaren giderek güçlendi. Stratford’da haftada bir kurulan stantlar, Newham Belediyesi’nin konut ofisinin işgal edilmesi
ve Newham Belediye Binası’na yüzlerce destekçiyle gerçekleşen yürüyüş, annelerin giderek büyüyen kampanyasının ulusal bir profil kazanmasına
katkı sağladı. Özellikle 21 Eylül 2014’de
Stratford’da Carpenters Konutları’na ait boş duran
daire bloklarından kullanılmayan bir binayı işgal
etmeleri büyük ses getirdi. Newham Belediyesi
burada yaşayan sakinleri, araziyi özel bir müteahhide satmak amacıyla evlerinden çıkarmış ve 600
civarında konutu boş bırakmıştı. Bu eylem, bu
kadar ciddi bir konut krizinin ortasında, insanlar
düşük maliyetli evlerin eksikliğinden dolayı Londra dışına gitmeye zorlanırken şehirdeki yüzlerce
iyi durumdaki blokun boş boş durduğuna dikkat
çekti. İşgal edilen daireler halka açıldı ve iki hafta
boyunca sanat etkinliklerinin, atölyelerin, panellerin düzenlendiği bir merkez olarak kullanıldı.
Focus E15 bu eylemiyle kampanyaya yerel, ulusal
ve uluslararası büyük bir destek sağladıktan sonra
işgali durdurdu. Son olarak geçtiğimiz Pazar günü
Focus E15 aktivistleri sosyal konut krizine dikkat
çekmek için kullanılmayan, tasfiye edilmiş East
Ham Polis İstasyonunu işgal ettiler.
16-22 Mayıs Ruh Sağlığı Farkındalık
Haftasında City University’den Joe Hoover, Focus E15 toplantısında insan hakları ve sosyal konut hakkında bir konuşma yaptı. Londra’da ve
özellikle Newham’da yaşanan konut kriziyle birlikte ‘kök şoku’ (root shock) yani birinin köklerinden zorla ayrılmasının yarattığı psikolojik sıkıntı
hakkında konuştu. Konut krizi, yerinden edilme
ve yarattığı psikolojik etkilerle ilgili Hoover’ın
bloğunda yer verdiği yazıdan burada geniş bir
alıntı yapmak aydınlatıcı olacaktır.
‘Ruh sağlığı problemleri insanların güvenli
bir ev bulmasını, o eve bakmasını ve korumasını
zorlaştırabilir fakat bizim inşa ettiğimiz evlerin
ve toplulukların biçimleri de aynı zamanda ruh
sağlığımızı önemli ölçüde etkiler. Londra’da
kamu görevlileri ve devlet organları genellikle en hassas ve savunmasız insanların konut
ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalırken giderek
daha fazla Londralıyı yerinden edilmeye açık hale
getirerek işleri daha da kötüye götürmektedir.
Planlamacılar ve müteahhitler kentsel yenileme
veya kentsel dönüşümden bahsettiğinde evlerini
kaybeden topluluklar bu sürecin yerinden edilme
veya sosyal temizlik anlamına geldiğini iyi bilirler. Sakinlerin yerine yatırımcıların menfaati
için binalar yıkıldığında ve yeniden kent merkezleri inşa edildiğinde topluluklar ve bireyler zarar
görür. Yerinden edilme, bir toplumsal psikolojik
travmadır.
‘Dr Mindy Fullilove, bir kişinin duygusal
ekosistemini kaybettiğinde yaşadığı travmatik
stres reaksiyonunu tanımlamak için kök şoku
(root shock) kavramını geliştirmiştir. Fulliove bu
kavramıyla, kentsel dönüşüm ya da soylulaştırma
(gentrification) politikalarıyla gelen sosyal, ekonomik ve kültürel değişimlerden sonra ya da tamamen evlerini terk etmek zorunda bırakıldıklarında
insanların yaşadıkları sosyal destek kaybını,
topluluk kaybını, dünya üzerindeki yer hissi
kaybını tanımlamıştır. Kendi topluluğumuzdan
uzaklaşmaya zorlandığımızda veya yaşadığımız
çevre zarar gördüğünde evimize bağlılığımız zarar
görür. Tanıdığımız, sevdiğimiz, ait hissettiğimiz
yer ile aramızdaki bağı kaybederiz, bu da psikolojik ve sosyal yaralara neden olur. Çevremizle
tanışıklığımızı kaybettikçe yerler, insanlar ve
kendimizle ilgili sahip olduğumuz detaylı bilişsel
bilgiyi de kaybederiz. İyi bildiğimiz yerler ve
insanlardan uzaklaştırıldıkça benlik duygumuz,
kimlik algımız da zarar görür. Bu kaybın toplam
etkisi Dr. Fullilove’in tanımladığı kök şokudur ve
olumsuz sonuçları yerinden edilmiş topluluklar ve
bireyler için oldukça fazladır. ‘Kök şoku bir bireyin şiddet, madde kullanımı
gibi sorunlara karşı savunmasızlığını arttırır, fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verir. Toplumdaki
eşitsizliğin ruhsal ve fiziksel sağlığı nasıl olumsuz etkilediğine dair çalışmalar vardır ancak buna
ev kaybını da eklersek yoksulluk ve eşitsizliğin
verdiği zarar daha da kötüye gider. Topluluklar duygusal ekosistemlerini ve coğrafi yerlerini kaybettiklerinde, mahrumiyet alanlarına taşındıklarında,
izole edildiklerinde, arkadaşlarından, ailelerinden,
kısaca sosyal destek ağlarından koparıldıklarında
kişilerarası veya yapısal şiddete, ekonomik ve sosyal kayıplara maruz bırakılır.
‘Eğer yerinden edilme travması tanınmazsa,
kabul edilmezse insanları evlerinden ayırarak
verilen zarar da bilinmez, görünmez, üzerine gidilemez. Kentsel yenileme politikaları sonucu
toplulukların yıkımının bir iş yatırımı olarak
görülmesinden vazgeçilmeli, bireylere verilen
bir zarar, işlenen bir suç olarak görülmelidir. Bu
travmayı önlemek için konut meselesini bir ruh
sağlığı meselesi olarak tanımak gerekir’.
Sosyal konutu duygusal ekosistemimizin
temel bir bileşeni olarak düşünerek Newham
Belediyesi’nin ve Londra’daki tüm belediyelerin kurumların karına göre değil insanların
ihtiyaçlarına göre hizmet vermesini ve sağlıklı topluluklar inşa etmesini talep etmeliyiz. Genç annelerin direnişi ve mücadelesiyle başlayan Focus
E15 kampanyası her hafta Stratford’da buluşmaya
devam etmekte, yeni eylemler planlanmakta, talepleri için hak arama mücadelesini sürdürmeye devam etmektedir. Bu kampanyayla ilgili daha fazla
bilgi edinmek ve kampanyaya destek olmak için
https://focuse15.org/ sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Bu yazıdaki bilgiler https://focuse15.org/ kaynağından
alınmıştır.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
16
‘Bir Gecede 23 Kez Evlendirilen
Kadınlar Var’
Köşe Yazısı
Tom
Webb
ha.twebb
@hatwebb
‘Her durumda yanındayım…’
2002 yılında İngiltere parlementosunda
oy
çokluğu
ile kabul edilen ‘Irak İşgali’
kararının verildiği gün sokaklara dökülmüştük. Haftalarca
okulların önünde, parlemento
binası önünde ve sokaklarda protestolar yaptık. İşgalin başladığı
ilk gece sabaha kadar televizyonda canlı olarak bu tarihi hataya
tanık oldum. Birgün, bu büyük
suçun yargılanacağını ve baş
suçluların savaş suçu işlemekten
yargılanacağını elbetteki biliyorduk ama can kayıplarının,
yok olacak hayatların önüne
geçmek gerekiyordu.
Yüzbinlerce insanın geceli
gündüzlü protestoları, itirazlar,
oy vermeme tehditleri, hiç birisi
işe yaramadı. Bir coğrafyayı
ve milyonlarca hayatı birkaç
yüzyıl etkileyecek bir savaş tam
gözümüzün önünde başladı.
John Chilcot ve ekibi
tarafından son 7 yıldır bir
rapor üzerinde çalıştı. Irak’ın
işgalinin başlaması ve orada
ortaya çıkan savaşın geçerli
bir sebebinin olup olmadığı
konusunda araştırma yaptılar.
Çıkan
sonuçlar
hepimizin
yıllardır bildiği, İngiltere’yi bu
suça ortak eden Tony Blair’in
kendisinin ve dolayısı ile iş
bağlantılarının çıkarına böyle
bir savaşa girdiğini gösterdi.
İngiliz gizli servisi MI6’in
Tony Blair’e verdiği istihbaratın
aslında tamamen yalan olduğu,
buda yetmezmiş gibi Blair’in
bu istihbaratı başka kaynaklardan onaylaması gerekirken
bunu göz ardı ettiği, ve en
önemlisi dönemin Amerikan
başkanı George Bush ile yaptığı
bir görüşmede ‘her durumda
yanındayım’ dediği kanıtları
ile ortaya çıkarıldı. Buradaki
‘her durumda yanındayım’ sözü
aslında herşeyi özetliyor. Yani
‘sebebi olsun yada olmasın biz
bu istilayı gerçekleştireceğiz ve
çıkarlarımızın
karşılanmasını
sağlayacağız’ demiş oldu.
Blair’in, her savaş suçlusu
pişkin siyasetçiden beklenir
açıklamalarıda bizi şaşırtmadı.
‘Yine aynı durumda olsam yine
aynı kararı veririm’ dedi. Yani
açıkça belliki, o kadar sayfa
raporun, konuşulan tanığın,
toplanılan kanıtların Blair için
hiç bir önemi yok. Yine olsa
yine yapacak. Yine olsa yine milyonlarca insanın hayatını yok
etmekten çekinmeyecek. Üstelik ironik bir şekilde bu adam
‘Ortadoğu Barış Elçisi’ görevini
yapıyor. Böyle bir adamı böyle
bir elçiliğe getirmek bile barışın
tanımına ve varlığına hakaret
olur.
Yayınlanan raporun orta
sayfalarında bir köşede sıkışmış
çok önemli bir madde var. BP
ve Shell petrol şirketleri dönemin devlet görevlileri ile ticari
görüşmelerde bulunmuşlar. Bu
görüşmelerin varlığı raporda
yer almış fakat görüşmelerin
ayrıntılarına yer verilmemiş.
Bilgi
Edinme
Özgürlüğü
kanunları uyarınca edinilen
bilgiye göre bu görüşmelerin
ayrıntılarında
çok
çarpıcı
konuşmalar yer alıyor. Bu
konuşmalardan
en
önemli
bölümünde ‘Irak büyük bir petrol yatağı. BP Irak’a girmek için
can atıyor’ ibaresi yer alıyor.
Aslında basit ve rutin gibi
görünen bu görüşmede Irak
petrolünün ne kadar değerli
olduğu, şirketlerin bu petrolün
kontrolünü ve satışını alabilmek
için neler yapabileceğini gösteriyor. Onca yıllık savaş döneminde Irak ve çevresinde hayat
neredeyse durma noktasına geldi. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam,
herşey durdu durmayan birkaç
şeyin başında petrol kuyuları
geliyordu. Petrol kuyuları aktif
olarak hiç durmadan çalıştılar.
Bir taraftan insanların hayatı
mahfolurken öte taraftan Bush
ve Blair’in üstün destekleri ile
petrol kuyuları aktif bir şekilde
çalışıp daha çok petrol çıkardı.
Bu rapor bütün insanlığa
bir
ışık
oldu.
Kendisini
dokunulmaz
sanan
politikacıların aslında dokunulabilir olduğunu gösterdi.
Er yada geç, bir gün insanlık
önünde savaş suçu işleyen
her bir insan –saraylarda da
yaşasa, kendisini sultanda sansa- yargılanacaktır. Benim halen
umudum var...
Sözde İslam Devleti Daiş’in zulmüne uğrayan Yezidi kadınların
yaşadıklarının
konuşulduğu
halka açık bir toplantı düzenlendi. Londra’da konuşan Güney
Kürdistan Bölgesel Hükümeti
milletvekili Evar İbrahim, Daiş
tarafından kaçırılan kadınlar ile ilgili bilgi verirken, bir gecede bazı
kadınların 23 kez evlendirilme
yoluyla tecavüze uğradıklarını
ifade etti.
içinde yaşayabildiklerini aktardı ama şimdi ise Daiş’in
ortaya çıkışı ile bunun tümüyle zarar gördüğünü ekledi.
Londra merkezli Iraklı, Suriyeli, İranlı ve Türkiyeli Kürtlerin meselelerinin tartışıldığı programlar organize eden Centre for Kurdish Progress kuruluşu’nun
bu kez ana konuşmacısı Kürdistan Bölgesel Yönetimi
Vekili Evar İbrahim idi.
Evar İbrahim Kürt Yezidilere dair mülteci kamplarından kaçanların aktardığı korkunç katliamları ve
insanlık dışı zulümleri de konuşmasında iletti. İbrahim kaçırılan Yezidi kadınların İslam hukukuna göre
önce evlendirilip sonra tecavüz edildiğini ve öyle ki
bazı kadınların bir gece içerisinde 23 kez evlendirilebildiğini söyledi.
Evar İbrahim Kurdistan bölgesinde El-Anfal Kampanyası ya da Kürt Soykırımı olarak bilinen 1983’teki
ayaklanmanın bastırılmasına dek ve sonrasında Arap
rejimlerinin güç oyunlarında her zaman Sünni ve Şii
ayrımından faydalandıkları ve Kürtleri de bu şekilde
baskı altında tuttuklarını belirtti. İbrahim 2 yıl öncesine
dek Kürtlerin özellikle Şengal gibi bölgelerde Yezidilerin, Hristiyanların, Şiilerin ve Sünnilerin birlikte huzur
İbrahim atılacak iki önemli adım olduğunu
söyleyerek sözlerine devam etti; bunlardan biri
İŞİD’in esir ettiği kadınları kurtarmak ve ikincisi onlara psikolojik ve maddi destek sağlayabilmek. İbrahim’e göre Irak Kürdistanı’nın bölgede uluslararası
ittikfakları ile güçleniyor ve İŞİD artık güç kaybediyor. İbrahim Irak Kürdistan parlamentosunun bu iki
adım için çaba içinde olduğunu söyleyerek sözlerine
son verdi.
Parlamentoda Kadın Komitesi Başkanlığını ve
Sivil Toplum Komitesi Başkanlığını üstlenen Evar
İbrahim 8 Temmuz akşamı Unite Sendika binasında
yapılan programda 2 yıldır Daiş’in sebep olduğu ve
Yezidi kadınların büyük zarar gördüğü çatışma ortamını değerlendirdi. İbrahim İngiltere’nin Daiş’e karşı
mücadelede Kürtlerin müttefiki olduğunu ve uluslararası ittifakın da bu mücadelede korunması gerektiğini
belirterek sözlerine başladı.
Halen 2800 kadının esir tutulduğunu ve kurtarılan yaklaşık 800’ünün ise tamamıyla özgürlüklerine
kavuşmadığını vurgulayan İbrahim bu kadınların
travma sonrası stres bozukluğu ve ağır depresyondan
muzdarip olduklarını iletti. Çoğunun erkek akrabalarının öldürüldüğünü ve evlerinin harab edildiğini söyleyen İbrahim bu yüzden artık bu kadınların gidecek
bir yeri olmadığını belirtti.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
17
Heyva Sor’dan Savaş
Mağdurları Yararına
Anlamlı Etkinlik
demokratikleşmeye karşı direnç
gösteriyor. Devletin sosyal ve toplumsal alandan elini çekmesi gerekir. Hayatın her alanına müdahale
eden bir devlet gerçekliği söz konusu.’’ dedi.
Erbey son dönemde Kürdistan’da
yaşananların çok ciddi boyutlarda
olduğunu ve Türk devletinin Kürdistan kentlerinde büyük tahribat
yarattığını ifade etti. Erbey; ‘‘Şuan
Silvan, Sur, Cizre, Şırnak ve Nusaybin gibi kentlerde insanlar yıkılan
evlerinden, yaşanan ölümlerinden
çok sahipsizliğe üzülüyorlar. Seslerinin duyulmamasına üzülüyorlar.
Evler, Camiler, Okullar özel askeri
üs olarak kullanıldı, evler yakıldı
yıkıldı, insanların yatak odalarında
gurur kırıcı fotoğraflar çekip servis
ettiler. Kültürel değerlere saldırıldı.
Şimdi konuşma zamanı. Hiç kimse
susmamalı şuanda. Yaşananlar daha
yüksek bir ses ile anlatılmalı.’’ dedi.
The Pomegranete Tree
(Nar Ağacı) kitabı yazarı
da etkinlikteydi
The Pomegranate Tree-Nar
Ağacı kitabının yazarı Vanessa
Altın da etkinlikte kitabın hikayesini ve Kürt mültecilerle
çalışma deneyimlerini anlattı.
İngiliz gazeteci yazar Vanessa
Altın’ın yeni kitabı Nar Ağacı Daiş
çetelerinin saldırılarından sonra
parçalanan ailesinin izini süren
genç Kürt savaşçı Dilvan’ın hikayesini anlatıyor. Yazar Vanessa
Altın’ın kitabı ilk baskısından
sonra büyük yankı uyandırmıştı.
Nar Ağacı kitabının gelirlerinin bir
bölümü Heyva Sor A Kurdistan’a
aktarılıyor. İngiliz gazeteci yazar
Altın Kuzey Kürdistanlı bir Kürt
ile olan 15 yıllık evliliğinden iki
kızı bulunuyor.
Kürdistan’da devam eden savaşın yaralarını
sarmak amacıyla Heyva Sor A Kurdistan
yardım vakfı zengin programlı etkinlik düzenledi. Dalston’da bulunan Halkevi binasında
yapılan etkinliğe Avukat Muharrem Erbey
ve Nar Ağacı kitabı yazarı Vanessa Altın da
katılıp birer sunum yaptılar.
9 Temmuz Cumartesi günü
Dalston’da bulunan Halkevinde
yapılan etkinlikte, canlı müzik
ile beraber fotoğraf sergisi de
yapıldı. Aynı etkinlikte Kürdistan
mutfağında yöresel yemekler de
misafirlere takdim edildi. Etkinliğin
panel programında insan hakları
savunucusu Avukat Muharrem Erbey Türkiye ve Kürdistan’daki son
gelişmeleri ve insan hakları ihlalleri ile ilgili sunum yaptı.
Avukat
Muharrem
Erbey
konuşmasında
Türkiye’nin
demokratikleşmeye
karşı
direndiğini
belirtti.
Erbey;
‘‘Kürdistan’da yapılan saldırılar
karşısında sessiz kalamamayız.
Demokrasi ve hukuk alanında
çok ciddi sorunlar var. Türkiye
Altın,
etkinlikte
romanın
arkasındaki hikayeyi ve uzun
bir süredir Türkiye’deki mülteci
kamplarında
yürüttüğü
çalışmalarını
katılımcılarla
paylaştı.
Dayanışma Zamanı
Heyva Sor a Kurdistan vakfı
yetkilileri
tarafından
yapılan
açıklamada etkinlikten elde edilen
gelirin tümünün son dönemde
Türk devletinin saldırılarından
zarar gören ihtiyaç sahiplerine gönderileceği ifade edildi.
Açıklamada Cizre, Şırnak, Yüksekova, Sur ve Nusaybin gibi
Kürdistan kentlerinde on binlerce
insanın evlerinin yıkıldığı, farklı
kentlere göç etmek zorunda kaldığı
belirtilirken, Avrupa’da yaşayan
insanlarımızın da böylesi hassas
bir süreçte dayanışma duygusuyla
hareket etmelerinin ne kadar önemli olduğu dile getirildi.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
18
DUYURU!
Roj Kadın Vakfı olarak kadın
emeğini pekiştirmek ve kadın
dayanışmamızı güçlendirmek
amacı ile gerçekleştireceğimiz
kahvaltı etkinliğimize tüm kadın
arkadaşlarımızı bekliyoruz.
Tarih: 14 Temmuz - Perşembe
Saat: 11.00
Yer: Kürt Toplum Merkezi bahçesi
(Kurdish Community Centre)
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
19
Yorum: AB nereye koşuyor?
AB’nin serbest ikamet hakkı, 2 milyondan fazla AB vatandaşı İngiltere’ye
yerleşti ve bu sayı her geçen gün
artıyor. Bu durum İngiltere’de büyük
tepkiye de yol açıyor. Zira, ülkenin kapasitesinin oldukça zorlandığı gibi bir
düşünce de mevcut.
Halkın tepkilerinden biri de
İngiltere’nin AB’ye her yıl katkı
olaraktan 19 milyar sterlin ödemesidir.
AB’nin anti-demokratik, merkeziyetçi İngiltere’nin ayrılığı ile birlikte
ilk büyük kayıbını verdi.
Globalleşme fikrinden uzaklaşma,
bunun yerine yeniden ulusal egemenlik talebi büyümesi AB’de daha da
büyük çatırdamalara yol açabilir.
İngiltere için işler kolay değil
23 Haziran’da Brexit’in referandumda kabulünden sonra AB’deki kriz sürüyor. Benzeri bir kriz, 2012 yılında Grexit (Greece + exit = Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden/
AB’den çıkma talebi) ile yaşanmıştı. İngiltere, AB’nin önemli ticari, finans gücü.
Avukat AYSEL ÖZTÜRK
23 Haziran’da Brexit’in (Briten +
exit = Birleşik Krallık’ın AB’den çıkma
talebi) referandumda kabulünden sonra
AB’deki kriz sürüyor. Benzeri bir kriz,
2012 yılında Grexit (Greece + exit
= Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden/
AB’den çıkma talebi) ile yaşanmıştı.
İngiltere, AB’nin önemli ticari, finans
gücü. Almanya ve Fransa’da sonra da
Avrupa Parlamentosu’nda 73 koltukla
önemli bir yere sahipti. Böyle olunca
da Britanya’nın AB’den çıkması önemli bir boşluk yaratıyor. İngiltere’nin
ayrılma sürecini başlatmak için Lizbon
Anlaşması’nın 50’nci maddesi gereği
ivedilikle başvuruda bulunması gerekirken, Başbakan David Cameron bu
prosedürü uygulamaktan ziyade istifa
ederek görevi, Ekim ayında seçilecek
İngiltere’nin yeni başbakanına devret-
meyi daha uygun gördü. Bu erteleyiş,
kuşkusuz AB devletlerinde genel anlamda güvensizlik yaratıyor. Hatta bu
durumu iç krize yol açabilir.
İngiltere’nin anti AB siyaseti üç
temel gerekçeye dayanıyor. Bunlar
egemenlik, göç ve paradır.
İngiltere, AB’nin merkeziyetçi
anlayışının kendi yasalarını ve düzenini kısıtlamasından rahatsız.
Sadece AB’yi değil, İngiltere’yi
de sıkıntılı günler bekliyor. AB’den
ayrılması ile AB’ye 37 Milyar Sterlin
ödemesi gerekir. Bu da İngiltere’de vergileri yükseltmeye yol açar. Şimdiden Britanya Ekonomi Bakanlığı, Brexit’in her
İngiliz hanesine senede 4 bin 300 Sterline
mal olacağını açıkladı. Ticari ilişkilerinin
büyük bir kısmının AB’den ayrılması, finans merkezlerinden biri olan Londra’ya
maddi anlamda büyük zarar verecek. Bir
borsa krizine de yol açabilir.
İskoçya’nın,
Britanya’dan
ayrılması ve AB’de kalma talebi bu
durumda anlaşılır bir tepki olacak.
İskoçya’nın bağımsızlığı, Büyük
Britanya’nın parçalanıp gücünü kaybetmesine de yol açabilir.
23 Haziran’daki referandumdan sonra Almanya Dışişleri Bakanı
Steinmeier, bunun AB’nin sonu
olmayacağını söylese de AB’yi
fırtınalı günler bekliyor.
AB’nin 3’üncü finans gücünü
kayıp etmesi, Merkel’in emperyal sistem kurup, efendiliğini ilan etme hayalini uzun bir zaman ertelemiş oldu.
Kopuşun sadece İngiltere ile sınırlı
kalması çok zayıf bir ihtimal görünüyor. Fransa, Almanya, Hollanda’da
da sağcı partiler, anti-AB siyaseti
ile hareket ediyor. Yine Almanya’da
da anti AB siyaseti, aşırı sağcı parti
AfD’ye güç kazandırdı. İngiltere’nin
çekilmesi sağcı kesimi bundan sonra
daha da motive edebilir.
Fransa’nın aşırı sağcı lider Le
Pen, 2017’de Fransa’da genel seçimlerde iktidara gelirse ilk yapacağı,
Fransa’nın AB’den çekilmesini gündeme getirmek olacak. AB, eğer Fransa gibi ikinci büyük ortağını kaybederse, parçalanma kaçınılmaz olacak.
Ayrıca, İspanya, Portekiz ve
Yunanistan’da solcu kesimler de
AB’den çekilme talebini yeniden gündeme taşıyabilir. Bu kadar tartışma
içinde AB dağılmasa bile Çin, ABD
ve Rusya gibi güçlere karşı ağırlığını
ve ciddiyetini kayıp eder.
Avrupa açısından globalleşme
önemli fakat mevcut hali ile dağılma
tehlikesi yaşıyor. AB için yeni bir
dizayn kaçınılmaz gibi görünüyor.
AB’de merkeziyetçi ve küçük ülkeleri ezen sistem yerine koruyan,
sosyal politikalara ağırlık veren, AB
ülkeleri vatandaşlarının tepkilerini
hesaba koyan ve onları bilgilendiren
yeni bir anlayıştan başka seçenek
görünmüyor.
Brexit AB ve Britanya’nın
Ekonomisini Küçültecek
Büyük Britanya’nın Avrupa
Birliği’nden çıkma kararının
birlik ekonomisine etkileri
tartışılmaya devam ederken,
özellikle Britanya’nın cidi zarar göreceği savunuluyor.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun ekonomiden sorumlu komiseri Pierre Moscovici, 23
Haziran’daki Brexit referandumunun sonucunun ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyeceğini
söyledi.
2017 yılında Büyük Britanya ekonomisinin
yüzde 2,5 kadar küçülebileceğini kaydeden Moscovici, diğer AB ülkelerindeki küçülmenin ise
yüzde 0,2 ile 0,5 arasında olacağını tahmin ettiklerini belirtti.
Brexit referandumu sonrasında yatırımcılar
arasındaki belirsizlik nedeniyle orta vadede ekonomik büyüme perspektiflerinin
etkileneceğini dile getiren Moscovici, bu etkinin
şimdilik sadece tahmin edilebildiğini kaydetti.
Referandumun AB ekonomisine etkilerinin
azaltılması gerektiğinde ısrar eden AB Komisyonu, Londra’dan referandum kararını uygulama
konusuna ‘netlik kazandırması’ çağrısı yapmıştı.
Britanya Başbakanı David Cameron ise,
AB’den çıkış başvurusunun kendisinden sonraki
başbakan tarafından yapılacağını söylemişti.
Ekim ayında görevini bırakacağını duyuran Cameron’un bu görevi yarın (Çarşamba)
bırakma kararı ardından İçişleri Bakanı Theresa
May’in bu göreve geleceği duyurulmuştu.
20
Londra’da yoğun
eylem programı
Britanya Kürt Halk Meclisinde alınan
kararla geçtiğimiz hafta sonundan
Temmuz ayının sonuna kadar devam
edecek eylemler ile Türkiye devletinin
ve Erdoğan’ın Kürt halkına yönelik
soykırım girişimine yönelik İngiltere’de
duyarlılık artırılması hedefleniyor.
Haber: Erem Kansoy
Son dönemlerde başta Lice olmak üzere Sur, Silopi,
Cizre, Nusaybin, Hezex ve Gever’de Kürt halkına yönelik
soykırımları deşifre etmek ve İngiltere’de duyarlılığı artırmayı
hedefleyen eylemler dizesinde program hızlı başladı. Öncelikle
Dalston Kingland tren istasyonu önünde düzenlenen kitlesel
basın açıklaması, Hackney bölgesindeki büyük yürüyüş ve
ardından iki günlük başbakanlık önündeki nöbet tutma eylemi
ile hafta boyunca eylemler devam etti.
Britanya Halk Meclisi ve Eş başkanlar Evrim Yılmaz ile Ali
Poyraz üstlendikleri görevlerdeki yoğun çalışmaları, eylem ve
etkinlikler ile gündeme ilişkin gazetemize konuştu.
Yaklaşık 2 yıldır Kürtlere yönelik yoğunlaştırılmış savaş
politikalarını ve soykırım girişimlerini Avrupa’da neredeyse en
yoğun eylem ve protestolar gerçekleştiren Britanya Kürt Halk
Meclisi Eş Başkanları halkı eylem ve etkinliklere güçlü katılım
sağlamaya da çağırdı.
Evrim Yılmaz:
“Bilindiği gibi AKP hükümetinin saray çeteleri ve savaş
pollitikaları başta Kürtler olmak üzere bütün demokrasi güçlerine karşı devam etmektedir. Muhalif bütün kesimler şuan saray
çeteleri tarafından hedef alınmaktadır. Tamamen kendi sistemlerini kendi iktidarlarını kurmak adına,muhalif cepheleri susturmaya yönelik çabalar sarfediyorlar. Akademisyenlere yönelik
tutuklamalar öğrencilere dönük, gazetecilere dönük tüm muhalif kesimlere dönük, milletvekili dokunulmazlıkları, beledyelre
kayyum atamalar, yine birçok çalışanımızın tutuklanması. Öz
yönetim direnişinde olan alkımıza kitlemize karşı, yürütümüş
oldukları katliamlar, bunarın hepsi halen gündemimizde ve halen devam ediliyor.
Diri diri insanlarımız yakıldı, gençliğimiz keskin nişancılar
tarafından hedef alınarak öldürüldü. Gerekçe olarak hendek ve
barikatlar neden gösterilsede, hendek olmayan bölgelerde de bu
katliamlar yapıldı. Asıl amaçları şuan başta Kürtler olmak üzere
tüm ses çıkaranları susturmak ve kendi iktidarlarını kurmaktır.
Bu anlamda Ortadoğu politikalarını güçlendirmektir fakat şunu
çok iyi biliyorlar ki Kürt halkı artık eskisi gibi bir siyaset yürütmüyor çok daha güçlü bir siyaset ve Ortadoğuda şuan çok güçlü
bir poziisyondadır.
Kürtlerin gücünü kırmak amacıyla Rojava İŞİD tarafından
hedef alınıyor, İŞİD AKP tarafından destek görüyor, yine
Krt halkının özellikle Bakurda başlatmış olduğu öz yönetim
direnişleri ciddi bir şekilde hedef alınıyor, bu katliamları dahada güçlendiren AKP hükümeti, bizim direnişimiz karşısında
şuan bir fiyaskoyu yaşıyor, AKP hükümeti çare üretemiyor ve
başarı elde edemiyor.
AKP yöntemi ancak havadan ve uzaktan bombalayarak resmen Kürt halkının yerleşim yerlerini yerle bir etmekte buldu.
Ormanlarımızı içindeki canlı yaşamıyla yakarak, tüm alanları
yaşanmaz hale getirmeye çalışan AKP hükümeti bölgede ciddi
bir göç furyasıyla alanı boşaltmak istiyor. Bizlerde Avrupa’da
bulunan Kürt halkı olarak, öz yönetimleri sahipleniyoruz, bu
anlamda yürüyüşlerimiz, eylem ve etkinliklerimiz devam ediyor.
Britanya Kürt Halk Meclisi Eşbaşkanları
Evrim Yılmaz ve Ali Poyraz
Eylem ve etkinliklerimizin programı dahilinde 14 Temmuzda Haringey’deki derneğimizde 14 Temmuz ölüm orucu
şehitlerimizi anma etkinliğimiz saat 17:00’da gerçekleşecek.
Anıları mücadelemize ışık olan şehitlerimizi anma etkinliği bu
güne kadar mücadelemize ışık tutmuş ve bir hamle kazandıran
ölüm orucu direnişçilerini saygıyla anma ve bugünki direnişi
olgunlaştırmak temel hedefimizdir. Yine 17 Temmuz saat
18:00’da Haringey dernek binamızda HDP Milletvekli Garo
Paylan katılacağı bir halk toplantısı yapılacak ve buradaki
amacımızda Türkiye’de yaşanan saldırıları daha kapsamlı
tartışma olanağı sağlamaktır. Tüm halkımızı bu önemli
toplantıya katılmaya da çağırıyoruz. Temmuz ayının 19’unda
ise saat 18:30’da HDP milletvekili Garo Paylan’ın İngiltere parlamentosunda konuşacağı bir panel gerçekleşecektir, katılımın
yüksek olması burada da önemlidir.
Bizler AKP savaş politikalarını şiddetle eylemlerimizde protesto etmeye ve Avrupa’daki duyarlılık çalışmalarını
hızlandırarak yürütmeye devam edeceğiz, halkımızın eylem ve
etkinliklerde geniş katılımı bu noktada çok önemlidir.”
Ali Poyraz:
“Biliniyor ki Avrupa’nın bir çok yerinde Kürtler eylemsellik
içerisindedir, eylemlerin temel merkezinde Kürdistan’da faşist
TC devletinin yapmış olduğu katliamları protesto vardı. Son
Lice’de yaşananları görüyorsunuz, şehirlerimiz artık boşaltılmaya
çalışılıyor, coğrafyamız yakılıp yıkılıp tahrip ediliyor. Hem bunları
protesto etmek hem de Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ın
esaretinin sona erdirilmesini sağlamak için bu eylemsellikler
Kürt’lerin ve dostlarının olduğu her yerde devam ediyor.
Bundan yola çıkarak biz Londra’da bulunan Kürt kurumları
olarak hem öz yönetim direnişlerini sahiplenmek hem de var
olan baskıları protesto etmek için başbakanlığın karşısında 2
günlük nöbet eylemimizi gerçekleştiriyoruz. Başta Kürtler,
insanım diyen herkes yüreği insanlıktan atan her vatandaş
bu eylemlere bekliyoruz, ziyaret etmesini istiyoruz ve bizzat
katılım sağlanılması gerektiğini vurguluyoruz.
Ayrıca, önümüzdeki süreçte biliyorsunuz ki 14 Temmuz
yaklaştı, 14 Temmuz Kürdistan’ın son 40 yıllık tarihinde çok
önemli bir dönemeçtir. Kemal Pir’lerin, Mehmet Hayri’lerin,
barış çiçek’lerin, Akif Yılmaz’ların Diyarbakır zindanlarında
en zor koşullarda çıplak iradeleri ile ölüm orucuna başladıkları
tarihin yıl dönümüdür. Arkadaşlarımızın ölüm orucu 1982
yılında gerçekleşmişti. Şehitlerimizi anma etkinliğimize tüm
halkımızın katılımını bekliyoruz.
Önümüzdeki süreçte daha bir çok eylemliliklerimiz ve etknliklerimizde olacak yapılacak tüm eylem ve protestoları basına
yansıtacağız ve çağırılarımızı gerçekleştireceğiz.”
Eylem ve etkinlik programı
Tarih
YerSaat
13 Temmuz
14 Temmuz
17 Temmuz
19 Temmuz
Başbakanlık önü
Haringey dernek
Haringey dernek
Parlamento binası
11:00-19:00 (Nöbet eylemi)
17:00 (14 Temmuz şehitleri anma)
18:00 (milletvekili Garo Paylan’ınkatılacağı halk toplantısı)
18:30 (milletvekili Garo Paylan’ınkatılacağı panel)
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
21
Ayrılık kararı kesintilere tepki
Avrupa Birliği referandumu oylamasından
çıkartılacak en büyük
sonuç, halkın şimdiye
kadar kendine gereken değeri vermeyen sistem partilerini
dışlaması ve onları
reddettiğinin açık bir
yansımasıdır.
OKTAY ŞAHBAZ
Birleşik Krallık’ta, Avrupa Birliği
referandumu 23 Haziran Perşembe
günü yapıldı. 24 Haziran sabah saatlerinde açıklanan sonuçlara göre Avrupa
Birliği’nden ayrılma kararı çıkarken,
bu sonuçlar, başta ‘çıkma kampanyası’
olmak üzere bir çok kesimi şaşırtmadı
değil. Bir çok kişi, ortaya çıkan sonucu, ‘ırkçılığın başarısı’ ‘sağın büyük
çıkışı’ şeklinde değerlendirmeler yaparken, önemli bir kesim ise, halkın
sistem partilerini reddetmesi olarak
kabul etti.
Ekonomik krizin etkisi
2008’deki ekonomik kriz ile beraber Birleşik Krallık’ın birçok
yerinde tasarruf ve özelleştirme
politikaları sağlık, eğitim, iş, konut
ve kamu alanlarında yoğun bir şekilde
hissedildi. Ekonomik kriz özellikle
Londra, Manchester, Birmingham gibi
büyük şehirlerde yukarda belirtilen
alanları etkilerken diğer küçük şehir,
kasaba ve kenar bölgelerde büyük
hasarlar vererek burada yaşayan kesimlerin hayat standardını düşürdü ve
geçim yollarını adeta kapattı.
Yoksulluk ve eşitsizlik
Daha önce madencilik, çelik
ve üretim sektorünün bel kemiğini
oluşturan bu bölgeler, özellikle ekonomik kriz ile önce darbe alması ve daha
sonra da yavaş yavaş ortadan kalkması
bu kesimlerde, başta iş koşullarını, bunun yanında bu bölgelerdeki eşitsizlik
oranını hızlı bir şekilde yükseltti.
Bunların yerine ise yeni ve daha iyi
ücret, daha iyi koşulların sunulacağı
alanlar beklenirken, bu beklentiler
sıfır saat çalışma kontratlarının (esnek çalışma) dayatılması, uzun saat
çalışma dayatması, sağlıksız ve
sigortasız koşular sunulmaya başlandı.
Birleşik Krallık’ın birçok yerinde
buna benzer sahnelerin yaşanmış
olması yoksulluğu da arttırdı.
Kesinti politikalarına tepki
Tabi ki ekonomik krizin sonuçları
bununla da kalmadı. Aş evlerini kullanan insanların sayısının 1 milyona
ulaşması, ücret dondurulması sonucu
neredeyse maaşlarında yüzde 15 kesinti alan kamu emekçileri, kriz bahane edilerek kamu ve özel sektörde
toplam yaklaşık 2 milyon işçinin işten
atılması, isşizlik ile beraber kirasını
ve mortgageni ödeyememe, sosyal
konutlarda kesintilerin yoğunlaşması
ve bu uygulamanın sonucunda, ülkede yaklaşık 3 milyon konutun ihtiyaç
haline gelmesi. İşte bütün bu uygulamalar ve kemer sıkma politikaları
Birleşik Krallık halklarının büyük tepkilerini almaya başladı.
‘Hangimizi seçerseniz
seçin canınızı yakacağız’
Avrupa
Birliği
referandumu
esnasında, parlamentodaki tüm partilerin kalmaktan yana olan kampın bir
parçasıydı. Tüm partiler bu konuda
adeta ittifak yaptılar.
Hiçbir
zaman
biraraya
gelemeyeceği düşünülen partiler ortak kampanya yaptılar. ‘AB’ye hayır’
kampanyaları yapan kimi sol gruplar
ve sendikalar, çıkma doğrultusunda
yaptıkları argümanlarda, AB’nin, işçi
ve emekçilerin daha fazla sömürülmelerinin bir aracı olduğunu söylüyordu.
1979’da
yoksulluk
sınırında
yaşayanların sayısı 7.5 milyon iken,
dünyanın 6. büyük ekonomisi olan
Birleşik Krallık’ta bu rakam şimdi 16
milyondur.
Kalmaktan yana olan kamp ise
“Solcular ile ırkçılar aynı kampanyayı
yürütüyor” suçlamasında bulunurken, kendilerinin de benzer bir tutum
içinde olduklarını görmek istemediler.
Bunun
yanında
yaşam
koşullarındaki eşitsizliğin artması,
Birleşik Krallık’ı gelişmiş ülkeler
arasında utanç tablosunda neredeyse
ilk sıralara koydu. Bu eşitsizlik oranı,
en son 1920’lerde Birleşik Krallık’ta
yaşandı.
Yine bu partilerin hepsinin (Yeşiller
hariç) Mayıs 2015’te seçimlere giderken tasarruf politikaları manifestoları
ile halkın karşısına çıkarak, deyim yerindeyse “Hangimizi seçerseniz seçin
canınızı yakacağız” şeklinde kampanya yürüttüklerini unutmamak gerekir.
İşte tüm bunları hatırlayıp buradan
yola çıkarak Avrupa Birliği referandumu sonuçlarını değerlendirmek daha
sağlıklı olur.
17.4 milyon ırkçı olabilir mi?
Avrupa
Birliği
referendum
seçimlerinde alınan sonuçlara göre,
16 milyon 141 bin 241 (48.1%)
kişi kalmaktan yana oy kullanırken
17 milyon 410 bin 742 (51.9%)
kişi çıkmaktan yana oy kullandı.
Bu sonuçlardan sonra yazımızın
başında belirttiğimiz gibi, bazı
çevrelere göre ‘aşırı sağın’ başarısı
olarak
değerlendirildi.
Aşırı
sağın, bu sonuçlarda küçük de
olsa etkisi olmuştur. Fakat, böyle
değerlendirmeler
yapmak
oldukça yanıltıcı olur. Buradan yola
çıkarak, AB’yi reddeden 17.4 milyon insanı ‘ırkçı’ ya da ‘faşist’ olarak
değerlendirmek Birleşik Krallık
halklarına yapacağımız en büyük
haksızlıklardan birisi olacaktır.
Kaldı ki; Birleşik Krallık
Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri
Nigel Farage’ın başını çektiği ırkçı
kampanya, en iyi dönemini yaşadığı
Mayıs 2015 seçimlerinde bile 3.8
milyon oy alabilmişti.
Birleşik Krallık’ta AB’ye ve
politikalarına tepkiler, toplumun sadece bir kesiminde yaşanmıyor.
Örneğin, nüfusun yüzde 13.6 etnik kökenli olan Luton’da kullanılan
84 bin 481 oyun, 36 bin 708’i kalmadan yana oy kullanırken 47bin
773 kişi ise çıkmadan yana oy
kullandı.
Yine etnik kimliği filmlere konu
olmuş olan Bradford’da 228 bin
488 oyun 104 bin 575’i kalmadan
yana oy kullanırken 123 bin 913’ü
çıkmadan yana oy kullandı. Buna
benzer örnekler çoğaltılabilinir.
Avrupa Birliği referandumu
oylamasından çıkartılacak en büyük
sonuç, halkın şimdiye kadar kendine gereken değeri vermeyen sistem partilerini dışlaması ve onları
reddettiğinin açık bir yansımasıdır.
Corbyn’e darbe girişimi
Kendisini sosyalist olarak ifade
eden ve kemer sıkma politikalarına
karşı olduğunu söyleyen İşçi Partisi
lideri Jeremy Corbyn’e istifa etmesi
dayatılıyor. Bütün bu sonuçların sorumlusu gibi gösteriliyor.
Özellikle Blaircilerin bir darbesi olarak nitelendirilen bu girişim
karşısında, İşçi Partili üyeler sokaklara döküldü. Önce Parlamento
Meydanı’nı dolduran 10 binden fazla
kişi, “Biz seçtik bir karar veririz, Corbyn bir yere gitmiyor” mesajı vererek
Corbyn’e destek gösterisi yaptı. Daha
son ülkenin bir çok yerinde yapılan
eylemlerde de Corbyn’e kitlesel
destekler geldi.
İşçi Partisi’nin Gölge Bakanlar
Kurulu’nda bulunan milletvekillerinin yarısından fazlası istifa ederken,
yerine Corbyn’e yakınlığı ile bilinen
milletvekilleri atandı. Partisinin parlamento grubunun çağrısı ile yapılan
güven oylamasında, 172 milletvekili
Corbyn’e güvenmediklerini söylerken, sadece 40 milletvekili güven
oyu verdi. Parti üyeleri içinde büyük
destek alan Corbyn’e karşı milletvekillerinin b u darbe girişiminin
sonrasında Corbyn, “Bana oy
veren üyelerimizi hayal kırıklığına
uğratmayacağım” diyerek istifa
etmeyeceğini söyledi ve talepleri
tekrar sıraladı. Herkese iş, konut,
yaşanabilir bir ücret.
Irçılığa karşı da mücadelesini
yükselteceğini söyleyen Corbyn,
kemer sıkma politikalarına karşı
mücadelesine devam edeceğini ve
iktidara geldiklerinde kesintileri
durduracağını söyledi.
Halkın ve parti üyelerinin büyük
bir bölümünün Corbyn’e destek
vermesinin tek sebebi de budur.
Çünkü, Blaircilerin hedef aldıkları
sadece Corbyn değil, aynı zamanda
onun düşünceleri ve öne sürdüğü
politikalardır.
Birlikte mücadele
temel çıkış yoludur
Gerek ekonomik kriz, gerek çıkma
kararı ile sterlinin borsada düşmesi,
gerekse de belirsizlik gibi argümanlar
ile beraber önümüzdeki dönem daha
çok hak gaspının yapılacağı ve hayatın
her alanında zorlukların yaşanacağı
bir kesindir.
Bu hak gaspları aslında sonucun
kalma yanında olsaydı bile başka bir
başlıkla uygulanacağı aslında Maliye
Bakanı Osbourne tarafından daha önce
bir kaç defa söylenmişti. Bu durumda
hükümet, dün olduğu gibi bugün de
hedefi başka yerlerde gösterme huyundan vazgeçmiyecektir.
Burada da göçmen toplumlar yine
hedef alıncak ve yer yer saldırılar,
önyargıların gelişmesi gibi toplumları
bölme eğilimleri kendini gösterecektir.
Bunu kırmak için ise bu ülkedeki
statümüz konusunda dün olmadığı kadar cesur davranmalıyız. Başta yerli
toplumlar olmak üzere diğer birçok
toplum ile daha fazla bir araya gelip
benzerliklerimizi, ortak yönlerimizi
her yanıyla göstermek zorundayız.
Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir
gelecek elde etmemizin önündeki
sorunların ortak olduğunu ve bu sorunlara karşı ortak mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini dünden daha fazla hissetme ve çabası içinde olmamız
gerekiyor.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
22
Şîlan Kürtlerin hikayelerini çiziyor
Yakında Çocuk Psikoloji üzerine master yapacak olan Şîlan Keskin,
İngiltere’de
yaşayan
genç bir ressam ve
yazar.
SUNA ALAN/LONDRA
Sanat ile haşır neşir olan bir ortamda
büyüyen Şîlan’ın resim yapma konusunda kendisine en çok ilham veren amcası
ve ablası olduğunu söylüyor.
‘‘Amcam ressamdı ve onu taklit
ettiğimi, yine o ve ablamın birlikte resimler yaparken onları hayranlık içerisinde izlediğimi hatırlıyorum’’ diyen
Keskin, buna rağmen şu anda bu konuda
kendisi üzerinde en etkili kişinin annesi olduğunu düşünüyor. Daha sonra
okulda sanat öğretmeni Kathy Taylor’ın
o vakitler tanımlayamadığı resim yapma
tutkusunu açığa çıkarmada büyük payı
olduğuna dikkat çekiyor: “Onun sınıfında
sadece sanatsal teknikleri değil aynı zamanda kimliğimin keşfine yönelik bir
alan açılıyordu. Bende gelişen özgüven,
farklı teknikleri keşfetmemin önünü
açtı. Düzenli bir eğitim ortamında sanat
eğitimi almak bir zorunluluk değildir. Bu
sık rastlanılan bir yanılgıdır. Teknikleri
öğrenmeye ihtiyacınız yoktur. En önemli
şey kendinizi akışa bırakmaktır.’’
‘Kuzey Kürdistan
esin kaynağım’
Çizimlerinde Kürtlerin hikayelerini konu edinmeyi sevdiğini söyleyen
Şîlan hikayesini şöyle anlatıyor: “İnsani
duygulara olan saplantım ile, çizimlerimde kendimi Kürtler ve büyük zulme
uğrayan diğer halkların karşılaştığı acı
ve işkenceden daha çok etkilenmiş buluyorum. Lise yıllarımda hikayeleri anlatma ve gerçekleri göstermenin sanatsal
anlatım yolu ile gücünü keşfettim. İkinci
sınıfta resmettiğim son çalışma, babam
ile yeni bir iletişimin kapılarını açtı ve
bana kendi gerçekliğimi hatırlattı. Benim öznem oldu: Kuzey Kürdistan’daki
yoğun asimilasyon ve istismara karşı
özgürlük ve adalet mücadelesine
adadığı yaşamı ve doğrudan maruz
kaldığı işkence ve sonrasında yaşadığı
ötekileştirilme, çalışmamın esin kaynağı
oldu. Ve bu tek eser, sadece siyasi
açıdan değil, aynı zamanda kişisel ve
insani bakış açısıyla, çalışma yüzden fazla kişiye Kürtleri ve maruz kaldıklarını
öğretmeyi başardı.’’
Kendi hikayelerinden
kopuk yaşamak
Zamanla ebeveynlerinin tüm bu
yaşadıklarını sanat yoluyla aktarma
çabasına girerken, Şîlan kendisi ve
kardeşlerinin, pek çoklarının hala
gerçekliği olan bu zorluklarla örülü
koşullardan uzak, güvenli bir ortamda kendi hikayelerinden kopuk
yaşadıklarını farkettiğini söylüyor: ’’Halbuki bizler de göçebelik, iltica koşulları,
red, ayrımcılık ve ötekileştirilme gibi
zorluklar yaşamıştık. Ebeveynlerimi
çalışmalarımın öznesi olarak kullanarak,
insanların kökleri ile olan ilişkilerini
yeniden canlandırmak ve ayrıca empati
yoluyla evrensel bir platformda insanları
birleştirmek için bir yol olarak sanatı
kullanabileceğimi farkettim.’’
Keskin’in henüz bir sergisi olmamış
ancak iki eserini Şengal ve Kobanê’ye
yönelik saldırılar sürecinde mülteciler
yararına gerçekleştirilen sanatsal bir açık
artırma etkinliğine bağışlamış. Şîlan, şu
anda konuları kendisi için son derece
değerli olan eserlerinden oluşan iki sergi projesi üzerine çalışıyor. Keskin’in
çalışmaları Tumblr’da gulaciya.tumblr.
com ve ayrıca Instagram’da @gulaciya__ hesabı üzerinden takip edilebilir.
Yine
https://gulaciya.wordpress.com/
sayfasında İngilizce yazdığı yazılarını
paylaşan Şilan Keskin ayrıca halihazırda
İngilizce bir roman yazıyor.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
23
Gik-Der pikniği renkli geçti
Uzun yıllardır toplumlarımıza
hizmet eden ve sayısız toplantı,
eylem ile etkinliğe imza atan
Göçmen İşçiler Derneği GikDer 2016 yaz pikniği etkinliğini
gerçekleştirdi.
Toplumun her kesiminde
farklı yaşlarda insanları bir araya
getiren etkinlike katılımcılar bir
birleri ile sohbet etme fırsatı bulurken gündeme dair gelişmeleri
de tartışma fırsatı yakaladı. Düznlenen piknikte çocuklar iin çeşitli
oyunlar ve aktiviteler, sportif
ve kültürel etkinlikler ile yöresel yiyecekler ve süpriz çekilişte
gerçekleştirildi.
Heryıl düzenli olarak organize
edilen ve gelenekselleşen GikDer yaz pikniği bu yıl Cherry
Hinton Hill Park.Cambridge’te
gerçekleşti. Geçtiğimiz hafta sonu
Pazar günü düzenlenen piknikte
HDP Eşgenelbaşkan yardımcısı
Alp Altınörs de hazır bulunarak
katılımcılar ile kucaklaştı.
Katılımcılar piknikten memnuniyetlerini dile getirirken Alp
Altınörs ile sohbet etme şansı
bulmanın önemine değindiler.
Ayrıca yoğun gündem ve
çalışmalar içerisinde zaman zaman piknik düzeyinde etkinliklerinde rahatlatıcı olduğu üzerinde
duruldu.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
24
Avrupa’da Yaşayan Binlerce Kürt Genci Duseldorf’ta Buluştu
Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ın
özgürlüğü talebiyle Kürt gençleri
Almanya’nın
Düsseldorf
kentinde
yürüdü. Yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı
yürüyüş ve mitingde direniş ve faşizme
karşı mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.
Ciwanen Azad Uk gençleride düzenlenen
yürüyüş ve festivalde hazır bulundu.
İngiltere ve Almanya başta olmak
üzere Avrupa’nın birçok ülkesinden
Düsseldorf kentinde toplanan yaklaşık
10 bin Kürt genci, PKK Önderi Abdullah Öcalan’a fiziki özgürlük talebiyle
bir yürüyüş ve miting gerçekleştirdi.
Mazlum Doğan Gençlik Kültür ve Spor
Festivali kapsamında yapılan yürüyüş,
“Rihê Cîwantiyê Rihê Xweseriye, Rihe
Xweseriyê Ji Azadiye Reber Apo ye”
sloganıyla
gerçekleşti.
İngiltereden
yürüyüşe giden gençlerimizin güçlü
katılımı ile Düseldorfta Kürt gençleri
kucaklaşıp mücadeleyi yükseltti.
Cîwanên Azad öncülüğünde yapılan
yürüyüşte, Kürt gençlerinin yanı sıra Türkiye ve Almanya sol hareketleri gençliği
de hazır bulundu. Öcalan, PKK, KCK,
YPG, Komalen Ciwan, Mazlum Doğan,
Che Guevara olmak üzere çeşitli fotoğraf
ve flamaları taşıyan gençler, Düsseldof
kent merkezi tren istasyonunun önünde
toplanarak yürüyüşe geçti. Sık sık “Biji
Serok Apo”, Bijî PKK”, “Faşizme karşı
omuz omuza” gibi sloganların atıltığı
yürüyüşün ardından, NRW Eyalet Parlamentosu önünde bir miting düzenlendi.
HDP Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldız, KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel
Koç, Kürt Boksör İsmail Özen, Amed
Sporlu Naki Deniz olmak üzere çok
sayıda kişi de mitinge katıldı. Mazlum
Doğan Gençlik Kültür ve Spor çerçevesinde dereceye giren futbol takımları ve
sporculara da ödülleri verildi.
‘AVRUPA ÇIKARLARI İÇİN
SESSİZ KALMIŞTIR’
Yürüyüşe bir mesaj gönderen Ciwanên Azad Koordinasyonu kapitalist modernitenin halkları sömürdüğüne
dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Kapitalist modernite 21. yüzyılda toplumu
köleleştirmeyi bütün dünyaya sinsice
yayımı ve küreselleşmeyi derinleştirerek,
Ortadoğu topraklarına savaşı yayarak,
bu toprakların zenginliklerini çalıp
halkı yoksullaştırmaktadır. Bugün AKP
hükûmeti Kürdistan topraklarını faşist
bir zihniyet ile çocukları katlederek,
kadınlarımızın
bedenlerini
teşhir
ederek, genç yoldaşlarımızın cesetlerini tanımayacak hale getirerek, kirli
siyasetini Kürdistan topraklarını üzerinde uygulamaktadır. Avrupa ve BM de
kendi çıkarlarını esas alarak buna sessiz
kalmıştır.”
‘GENÇLİK YENİ
DESTANLAR YAZIYOR’
KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç ise
yaptığı konuşmada, Almanya’nın Kürt
karşıtı politikalarını eleştirerek, “Alman devleti uzun zamandır Kuzeyde,
Rojava’da sömürgecilerle birlikte Kürt
halkının özgürlük mücadelesine karşı mü-
cadele ediyor. Alman devleti artık bu kirli
siyasetine son vermelidir. Kürt gençlerinin bu yürüyüşünü selamlıyoruz. Alman
devleti şuanda 11 Kürt siyasetçiyi tutuklu
bulunuyor. Bunlara son verilmelidir” diye
konuştu.
HDP Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldız ise Kürdistan’daki direnişe
vurgu yaparak, şunları söyledi: “Bugün
Kürdistan’ın dağlarında, ovalarında,
şehirlerinde Kürt gençleri zülüm ve
sömürgecilik çemberine karşı büyük
mücadeleler yürütüyor. Kahramanlık
destanları yazıyor. Bu kahramanlar saniye saniye direnerek, faşizmin önüne
eğilmeyerek direndiler. Canlarını verdiler.
12 Eylül’de Amed zindanında Mazlumlar, Ferhatlar, Hayriler, Kemaller Esat
Oktay Yıldıran önünde diz çökmeyerek,
Kürt Batinîliğin İzleri
Ebu Müslim Horasani’nin Kürt
olduğunu kitabında aktaran ve bunu da
İbn-i Kuteybe, İbn-i Halikan, El-Hanbeli gibi Arap tarihçilerin bildirimlerine
dayandıran Bayrak, Ebu Müslim’in Kürt
Aleviliğinde neredeyse Hz. Ali ile özdeş
bir yer kapladığına ayrıca işaret ediyor.
Tarihçi Mehmet Bayrak, şimdiye
kadar ağırlıklı olarak Kürt tarihi, sosyolojisi ve kültürüne ilişkin yayınladığı
20 kitaba bir yenisini daha ekledi. Her
biri belge niteliğinde olan kitaplarını
titiz bir çalışma ve farklı kaynaklara dayandırarak hazırlayan ve Kürt
düşün dünyası içerisindeki en üretken
isimlerden biri olan Bayrak, egemen
inancın suçlama gerekçesi yaptığı “Kürt
Batınilîğinde Kutsal Metinler” isimli
yeni bir kitaba imza attı. Çoğunlukla
belgelerden oluşan 824 sayfalık kitap
aynı zamanda hem batınilîğe hem de
esas olarak Kürtlerde batinî inancının
yaşanma biçimine ilişkin ilk kez ortaya
çıkan bilgileri gün yüzüne çıkarıyor.
direniş bayrağını kaldırdılar. Bugün de
onların öğrencileri olarak, Erdoğan’ın
karşısında diz çökmeyeceğiz. Direnerek,
şehit düşeceğiz. Bugün Ortadoğu’da
DAİŞ”e karşı gençler insanlığı savunuyor.
Kürt gençleri insanlığın teminatıdır. Kürt
gençleri yeni yaşam savunuyorlar. Bunun
için de kahramanlık destanlarını yazıyor,
yeniden kahramanlık romanını yazıyor.”
‘KÜRT GENÇLERİ
İNSANLIĞIN DEĞERLERİNİ
SAVUNUYOR’
Kürt Boksör İsmail Özen de Kürt
gençlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi için sokaklarda olduğunu
söyleyerek, şunları belirtti: “Mazlum
Doğanlar’dan Hüseyin Çelebiler’e
Seyid, Pir, Dede, Şêx, Derviş, Zâkir, Qewal, Şair, Aşık, Denbêj ve
Kilambêjleri de inceleme gereği
duyan Bayrak, özellikle bugün suçlama
gerekçesi yapılan Zerdüştlüğün kutsal
kitabı olan Zend Avesta’nın nasıl semavi dinlere kaynaklık ettiğini de yine
değişik belgelerle ortaya koyuyor.
İnançların kaynakları
yok ediliyor
Özellikle Kürdistan’da Manihaizm,
Mazdekçilik, Hüremilik ve Zerdüştlüğün
Batınîliğin inançsal ve felsefi omurgasını
oluşturduğuna işaret eden Bayrak,
Osmanlı’dan günümüze kadar batınî inançlara olan düşmanlığa da dikkat çekerek, Batınîliğin aynı zamanda “emekçi
sınıf ideolojisi” olduğuna işaret ediyor.
Bu akımın öncülerinden biri olarak kabul edilen Ebu Müslim Horasani’nin
Kürt olduğunu kitabında aktaran ve bunu
da İbn-i Kuteybe, İbn-i Halikan, El-Hanbeli gibi Arap tarihçilerin bildirimlerine
dayandıran Bayrak, Ebu Müslim’in Kürt
Aleviliğinde neredeyse Hz. Ali ile özdeş
bir yer kapladığına ayrıca işaret ediyor.
Mehmet Bayrak’ın ele aldığı
Batınîlik meselesi esas olarak kutsal
metinler inceleniyor. Ayna zamanda mitolojilere de yönelen Bab, Dayê, Mürşid,
Son derece zengin anlatılarla
isyanları,
başkaldırıları,
hakikat
birçok bedel ödediler. Benim için en
büyük mutluluk Kürt gençlerin örgütlü
olmaları ve demokrasi mücadeleleri
vermeleridir. Kürt gençleri özgürlüğe,
insanlığa, adalete inandığı için ağır
bedeller ödüyor. Sizden isteğim; bu
değerlerden asla ve asla taviz vermemenizdir. Rojava’da DAİŞ’e karşı verilen mücadele dünyada büyük bir ilgi
ile karşılanıyor. Dünya insanlığı Kürt
gençlerine minnettardır. Bu biz Kürtlere
mutluluk veriyor. Size önerim; siyaset
yapın, meslek yapın, spor ile uğraşın,
Kürtlüğünüze sahip çıkın. Rojava, Sur,
Cizre’ye sahip çıkın.”
Miting, sanatçılar İlkay Akaya,
Serhedo, Rotinda, Koma Şehit Welat
tarafından söylenen stranlarla geç
saatlerde son buldu.
arayışlarını, Ehl-i Hak (Gerçeğin
sadıkları) hareketlerini bir bir temellendiren Bayrak, özellikle Batınî inancı
araştırma gereğini, Kürt inancına yönelik asimilasyon girişimleri sonucu
duyduğunu belirterek, bir çok inancın ya
yok edildiğini ya da yok edilmek üzere
olduğuna işaret etti. Ağırlıklı olarak
Alevilik ve Êzidîlik üzerinde yoğunlaşan
Bayrak, Êzidîliğin günümüzde DAİŞ
eliyle yaşadığı kırıma da işaret ederek,
inanç tarihinin bilinmesindeki faydalara
işaret etti.
Kemalizm Aleviliği yasakladı
Kitabını ayrıca görsel fotoğraflarla
da zenginleştiren Bayrak, Cumhuriyet’e
geçiş döneminde de Batınî inancına karşı
düşmanlığın sürdüğünün altını çizerek,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
1948 yılında yayınlanan “Batınîlerin ve
Karmatilerin İç Yüzü” kitabının görsellerine ve içeriğine de yer verdi. Bütün bu
yaklaşımlardan sonra bugün en büyük
desteği alevilerden alan Kemalizmin
Cumhuriyeti kurar kurmaz 30 Kasım
1925 yılında Aleviliği yasakladığına
ilişkin bir çok bilgi ve belgeyi de okuyucuya sunuyor.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
25
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
26 teknolojİ SAYFASI
Kaç yıl ömrünüz kaldığını tahmin eden bilgisayar programı
Google, Taliban programını
yayından kaldırdı.
East Anglia üniversitesinde bulunan bir grup
araştırmacı, hali hazırda tutulmuş olan 3.4
milyon hastanın verilerini analiz edecek bir
bilgisayar programı üzerinde çalışıyorlar.
Eğer program başarılı bir şekilde çalışır duruma getirilirse yaş, yaşam tarzı, hastalıklar
ve daha birçok özellikleri eşleştirerek tahmini olarak ne kadar yaşayabileceğinizi bulabilecek.
Dünya benzeri gezegen tahmin edildiğinden daha sıcak
Yaklaşık 40 ışık yılı uzakta bulunan ve birçok yönden dünyaya benzeyen ‘55 Cancri’ e
isimli gezegen üzerinde yapılan araştırmalar
bu gezegenin tahmin edildiğinden daha sıcak
Google’ın Google Store olarak bilinen ve
Android telefonlar için yazılmış
programların yayınlandığı bölümünde
bulunan ve Taliban’ın tanıtımı ve haberlerini
içeren program Google tarafından kullanım
standartlarını ihlal ettiği gerekçesiyle
kaldırıldı. Google yetkilileri konu ile ilgili
açıklama yapmaktan kaçındı.
Otizm artık bilgisayar kameraları
ile tespit edilebilecek
Vermont
Üniversitesi
araştırmacıları
tarafından geliştirilen bir program sayesinde
otistik çocuklar çok küçük yaşlarda tespit
edilebilecek. Basit bir bilgisayar kamerası
yardımı ile çocuklar üzerinde evlerinde testler yapılarak küçük yaşlarda durum
değerlendirmesi yapılabilecek. Şimdilerde
bu testler aile ile konuşup klinik ortamda incelemeler yapılarak gerçekleştiriliyor. Bir
çocuğun otistik olduğunu anlama yaşı ortalama olarak 4.
olduğunu ortaya çıkardı. Gezegenin güneşe
bakan tarafı 2,462 derece ve karanlıkta kalan
tarafı 1,282 derece olarak hesaplandı.
FBI’ın, Apple telefonlarında
bulduğu açık kapatılacak
FBI ile Apple arasında dünya gündeminde
uzunca bir süredir yer işgal eden telefonlara
izinsiz girme savaşını bir İsrail dijital güvenlik şirketi yardımı ile kazanan FBI, görülecek
mahkeme sırasında bu işi nasıl yaptığını
açıklamak zorunda kalacak. Bunun hemen
ardından Apple’ın bu güvenlik açığını
kapatıp bundan sonraki davalarda FBI’ı yine
zor durumda bırakacağı tahmin ediliyor.
Kinba isimli robot King’s
College’da işe başladı
Semender, hücre yenilemesine
umut oldu
Semender isimli sürüngenin kopan bacağını
tekrardan yenilemesi bilim insanları
tarafından incelemeye alındı. Araştırmaların
başarılı gitmesi durumunda insan vücudunun
hücre yenilemesi konusunda çok büyük bulgulara ulaşılabilecek.
Günde birkaç bardak kahve
bağırsak kanserini önlüyor
Yapılan araştırmalara göre günde içilen
birkaç bardak kahvenin bağırsak kanserini
yüzde 26 oranında azalttığı ortaya çıktı.
Yoğunlaştırılmış kahvelerde bu oranın daha
yukarı çıktığı düşünülüyor. Buna göre kahvenin türü, yetiştirilme şekli, kavrulma şekli
gibi konular etkisinde değişime yol açarken,
her türlü kahvenin bu yararı sağladığı
araştırmalar sonrası ortaya çıktı.
Gen biçimlendirme tekniği ile
HIV tedavisi
Kinba ismi verilen robot geçtiğimiz hafta
King’s College resepsiyonunda işe başladı.
Normal şartlarda pek ilgi görmeyen resepsiyon bölümü Kinba’nın işe başlamasının
ardından ziyaretçi akınına uğradı. Önceden
programlanmış basit sorulara cevap vermeye
programlanan Kinba sorulara verdiği espirili
yanıtlarla ziyaretçilerinin yüzünü güldürüyor.
Amerika’da bulunan Temple Üniversitesinde bulunan araştırmacılar gen
biçimlendirme tekniği ile HIV virüsünü
kan hücreleri içerisinden makaslamayı
başardılar. Bu yolla, HIV virüsü bulunan
hastaların kan hücrelerinin içlerinde bulunan virüslü bölümlerin dışarı atılması
sağlanacak. Bu tekniğin gelecek 3 yada 4 yıl
içerisinde insanlar üzerinde denenebileceği
açıklandı.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
27
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
28
KÜRD MİLLİYETÇİLİK TARİHİ
ANSİKLOPEDİSİ
İngiltere’nin Cambridge Üniversitesinde hazırlanan çalışma 13 Ciltten
oluşuyor. Britanya Arşiv Merkezi, belgeleri tarihi sıralamaya göre bir araya
getirmiş. Kürd Belgeleri: Bölge, Direniş ve Milliyetçilik, 1831-1979, başlığı
ile yayınlandı. Anita L.P. Burdett’in editörlüğünde hazırlanan ansiklopedilede yer alan bazı bilgiler yeni daha önce bilinmeyen bilgi ve belgelerden oluşuyor. Bu geniş çalışma aynı zamanda Kürd tarihinin modern
dönemine yeni bir bakış oluşturuyor. Ciltlerin başlangıcında genel özet ve
değerlendirmelere yer verilmiş. Böylece neye bakılacağı kolaylaşmış oluyor.
Bu kısa değerlendirmeler dışında sadece belgelerin kopyalarına yer verilmiş.
Berfin Yüce-Londra
Anlaşılabileceği gibi, Batı Avrupa da sanayi devrimi
ile gelişen Milli düşüncenin Kürdistan genelinde, İran
devrimine kadar oluşumu belgelendiriliyor. Yer yer Kürdistan coğrafyası, edebiyatı ve kültürü ile tarihi hakkında da
bilgilere yer veriliyor. İlk dönem belgelerinin el yazısı ve
kağıt kalitesi engelinden dolayı okunamadığı ve bu belgelerin kullanılamadığı notu eklenmiş.
Birinci Cilt: 1831-1855; Cilt 2. 1856-1879. Cilt 3.
1879-1899. Cilt 4. 1900-1914. Cilt 5. 1914-1920. Cilt 6.
1921-1926. Cilt 7. 1927-1930. Cilt 8. 1930-1939. Cilt 9.
1941-1944. Cilt 10. 1945-1950. Cilt 11. 1951-1965. Cilt
12. 1966-1979 ve Cilt 13 ise 37 haritadan oluşuyor. İlk
dönemden itibaren çizilen 37 haritada çeşitli boyutlarda
el çizimi ve bölgeleri ayrı ayrı gösteren lehçe ve aşiretler
bulunabilir. Ansiklopedi, 2015 sonlarında piyasaya çıktı.
Bütün eser: Dışişleri, askeri, diplomatik ve misyonerlerin Kürdistan’dan Londra merkezine gönderdiği belgelerden oluşuyor. Belgeler British Library, Dışişleri Arşivi,
Savaş Bürosu, Hindistan Bürosu, Kolonyal ve Merkezi
Hükümet Arşivlerinden derlenmiş. Belgelerin çok az bir
bölümü Fransızca-İngilizce, geri kalan hepsi İngilizce
yazılmış. İlk dört cilt el yazısı ile yazılmış. 1830’larda daktilo ve teknik kolaylıklar bulunmadığından bölgeden raporlar ve belgeler bu tarzda merkeze iletilmiş.
Bazı örnekler şöyle: 1946 Kürdistan Cumhuriyeti
için; Sovyetler ile karşılıklı diplomatik ve ticari ilişkiler
geliştirildi. 15 Aralık’ta kurulan Cumhuriyet, 22 Ocak
1946’da ilan edildi, deniliyor. Birleşmiş Milletler Cemiyetine 1956’da Hoybun tarafından Kürdistan haritası olarak
eklenen orijinal haritada 1949’da İngilizlerin merkeze
gönderdiği şekli ile bu arşivde bulunuyor.
En çok dikkat çeken belge: 1851, 22 Temmuz’da Erzurum Konsolosu, James Blant’ın merkeze, Muşir Reis Paşa
komutasında 7000 asker 60000 gönüllü ve yerel Hristiyan
gönüllülerden oluşan bir güç ile Tujik Dağında merkez olan
Dersim Kürdlerine askeri bir saldırı ve katliamın raporunu
iletiliyor.
Korkmaya gerek yok; Aşiret liderleri
kendi çıkarlarını düşünüyor!
8 Kasım 1950’de Türkiye hükümetinin, Kürd problemi
kalmadığını düşündüğünü bildiren telgraf eklenmiş, Türk
dışişleri bakanı artık Kürdlerin her tür haktan yararlandığı
ve bu sorunun bittiğini aktarıyor. Ayrıca dışişleri bakanı
bölgede ciddi bir sorun olamayacağını çünkü, Bölge aşiret
liderlerinin Kürd ulusal çıkarlarından çok kendi çıkarlarını
düşündüklerini söylüyor.
Kürdistan bağımsızlığı kaygısı!
Bir başka ilginç belge ise; 3 Kasım 1948 de İsrail radyosunun bir Arap kaynağını kullanarak Erivan da Bağımsız
Kürd Hükümeti kurulduğunu duyurduğu haberinin oldukça etki uyandırdığı, Londra’ya acil kodu ile raporun
geçildiğini gösteriyor. Buradan Bağımsız Kürd Cumhuriyetine gidileceği yorumlanıyor. Merkezin bu haberin çok
önemli olduğu ve açığa kavuşturulması talimatı ekte veriliyor. Yine haberin doğruluğu meselesi 1949 Haziranına kadar Bağdat, Ankara, Tahran ve Londra arasında araştırılıyor,
korku ve kaygı ile telgraflar gidip geliyor.
Tarihçiler için eşsiz bir kaynak niteliğinde
Kürd Milli gelişimi incelenmesi bakımından eşsiz
bir kaynak. Önemli ve tarihi belgelerden oluşuyor. Kürd
Kayıtları Ansiklopedisi şu ana kadar yapılmış en geniş
belge kaynaklı yayındır. Britanya arşivi kaynaklı bu bel-
geler Kürd meselesindeki araştırmacıların referanslarını
genişletecek ve güçlendirecektir.
Kürtlerin ayaklanma ve
direnişlerine geniş yer verilmiş
Birinci cilt, 1831 de Osmanlı-İran savaşı sonrası çıkan
ayaklanma ile başlıyor. 1846-1847 Bedirxan Bey direnişi
ile devam ediyor. İkinci cilt, 1878-1879 Dersim direnişi
ile son buluyor. Üçüncü cilte, Kürd Milli Bağımsızlık
Düşüncesi lideri Şeyh Ubeydullah Direnişi belgelendiriliyor. Beşinci ciltte ünlü Lord Curzon yazışmaları var. Altıncı
ciltte, 1921-1926 Simko direnişi ve sonuçları anlatılıyor.
Yedinci ciltte Cumhuriyet sonrası Kuzey Kürdistan ve Ağrı
direnişi yazışmaları gün yüzüne çıkıyor. Adına; belgelerde
1927 Ağrı Kürd Cumhuriyeti diyorlar. Dokuzuncu ciltte
2.Dünya savaşı ve Mahabad deneyimi eklenmiş. Onbir
ve onikinci ciltler daha çok Güney Kürdistan ve Barzan
direnişleri ile diplomatik faaliyetleri konu ediliyor. On ikinci cilt, Doğu Kürdistan ile 1979 da son buluyor.
Haritalar ise: Erzurum, Doğu Kürdistan, Sivas Bölgesi,
Aşiretler, Merkezi Kürdistan, Doğu Kürdistan Aşiretleri,
Kürd Nüfusunun Bölge dağılımı, Kürd bölgelerini gösterir belgelerden ve çeşitli bölge ulaşım yollarından
oluşmaktadır.
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
29
BCC Müşterilerini Memnun
Etmeye Devam Ediyor
Araç sahibi olmak isteyenlere bireysel bütçe ve tercihlere göre araba ve ödeme koşullarıyla ‘car leasing’
hizmeti sunan, Best Contract Cars’a toplumun her kesiminde ilgi artmaya devam ediyor.
BCC, özel ve işletme müşterilerine kişisel ihtiyaçları
doğrultusunda araba temin etmelerini sağlamak için
hizmet sunuyor.
Firma yöneticisi Cemal Polat, özellikle 23 ve 35
yaş arası bireylerin hizmetlerinden faydalandıklarını
ve öğrenci, avukat, iş yeri sahibi, profesyoneller dahil
olmak üzere toplumun her kesimine hitap ettiklerini
belirtti.
Polat, özellikle iş yerlerine sundukları şirket araç
ve vanlara büyük ilgi olduğunu belirtti. BCC’nın ticari müşterileri arasında iş yerlerine temizlik ve hijyen
hizmetleri sunan Chemex, mobilya grubu Doğtaş, perdeci Koza Curtains, Eresya Ltd, ve EMS Mechanical
Services bulunmakta.
araçların ödemelerini- şirket masrafı gösterereködeyecekleri vergiden (VAT) düşürebilirler.
• Önde gelen otomotiv üreticileriyle anlaşmaları
bulunan ve piyasadaki tüm araba markaları ile
yakın işbirliği sağlamış olan Best Contract Cars,
araba ve ya van leasing yapmak isteyenlere en
hesaplı fiyat ve ödeme koşullarını sunuyor.
• Aylık ödemeleriniz önceden belirlenmiş
olduğundan, ve aylık sabit ödeme planı
bulunduğu için faiz derdiniz yok. Best
Contract Cars, bütçeniz ve istediğiniz
araca göre her müşteriye özel ödeme
koşulları ve kontrat süresini belirleyerek
müşterilerine her türlü kolaylığı sağlıyor.
• Bireysel (personal) lease, işletme
(business) sahiplerine lease, lease satın
alma seçeneği ve finans lease.
Araç leasing sistemi taksiciler tarafından da sıkça
kullanılıyor. Mini cab şoförleri aylık ödemelerle yeni ve
son model bir araçla müşterilerine hizmet sunabiliyorlar.
• Anlaşma gereği aracınız tam garanti/warranty
altında olacaktır, yolda kalma/yol yardım
(breakdown cover) hizmeti ve ilk yıl road tax
Best Contract Cars tarafından karşılanıyor
Polat, müşterilerinin en çok Mercedes arabaları ve
Volkswagen Crafter vanlarını tercih ettiklerini belirtti.
• Best Contract Cars FCA onaylıdır ve önde
gelen otomotiv üreticileriyle anlaşmalıdır
Toplumumuzun
yoğun
olarak
yaşadığı,
Tottenham’da bulunan, Cemal Polat ve Ali Kalkan
yönetimindeki Best Contract Cars, araba sahibi olmak
isteyenlere aylık ödemelere bölünen ve alınan arabanın
değerine göre değişen leasing, yani finansal kiralama,
hizmeti sunuyor.
• Best Contract Cars Büyük Britanya’nın her
yerine ücretsiz olarak aracınızı teslim edip
kontratın sonunda adresinizden geri alır.
Araç leasing’in faydaları
• Aracınızın değer kaybetmesi endişesini
ortadan kaldıran ve sıkça son model yeni
bir araba sahibi olmanızı sağlıyor.
• Best Contract Cars bireysel leasing yanı sıra
işletmelere araba veya van leasing hizmetini
sunuyor. İşletme sahipleri, lease yapılan
Gündelik özel promosyonları www.bestcontractcars.
com internet sayfasından takip edebilirsiniz.
Araç leasing ile ilgili daha fazla bilgi için Best Contract Cars UK ile irtibata geçebilirsiniz:
Londra - 0208 9355736
Kuzey İngiltere- 0161 6671306
Güney
İngiltere
0238
0010916
E-posta: [email protected]
İnternet
adresi: www.bestcontractcars.com
Ofis adres: 823 High Road, Tottenham, N17 8ER
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
30
‘İngiltere’de yaşayan AB vatandaşı Türkiyeliler bir an
önce kayıt belgesi veya kalıcı oturuma başvurmalı’
kişilerin zaman geçirmeden
Britanya’da çok sayıda AB ülkesi vatandaşı Tür- vatandaşı
ikametgah kayıt belgesi (Registration
kiyeli olduğunu belirten Kılıç & Kılıç Avukatlık Büro- Certificate) veya kalıcı oturum (PerResidence) başvurularını bir
su Göçmenlik Uzmanı Taçgül Kılıç, Britanya’nın manent
an önce bir hukuk bürosu aracılığıyla
AB’den çıkmasıyla bu statüdeki kişilerin durumunun yapmalarında yarar var.”
doğrudan etkileneceğini kaydetti. AB ülkesi vatandaşı Zaman geçirmeden
olup da Britanya’da kalmak isteyen kişilerin bir an başvurunuzu yapın
İngiltere’nin resmi olarak AB’den
önce ikametgah kayıt belgesi (Registration Certifi- çıkmasını
beklemeden bu işlemlerin
cate) almalarını önerdiklerini vurgulayan Kılıç, en az yapılmasında büyük yarar olduğunu
hukukçu Taçgül Kılıç,
beş yıldır burada çalışanların ise süresiz oturuma vurgulayan
İngiltere AB’den çıktıktan sonra bu
(Permanent Residence) başvurmalarını tavsiye et- işlemleri yapmanın ve süresiz oturum
daha fazla zorlaşabileceğine
tiklerini söyledi. Deneyimli Göçmenlik Uzmanı Kılıç almanın
dikkat çekti. Bu başvuruları yapmanın
ve netice almanın aylar sürebildiğini
konu ile ilgili olarak şöyle konuştu:
“Bildiğiniz üzere İngiltere’de birçok AB vatandaşı Türkiyeli de ikamet
etmektedir. İngiltere AB’de olduğu
için ve serbest dolaşımdan dolayı bu
statüdeki kişilerin İçişleri Bakanlığı’na
(Home Office) herhangi bir kayıt veya
oturum başvurusu yapma ihtiyacı
ve zorunluluğu yoktu. Gerekmediği
sürece de kimse yapmıyordu. Yapılsa
bile bu sadece bir formaliteydi. Bazı
devlet kurumlarında zorluk yaşayan
AB vatandaşı müvekkillerimize formalite icabı ikametgah kayıt belgesi (Registration Certificate) veya
kalıcı oturum (Permanent Residence) başvurusu yapıyorduk. Bu
şekilde İngiltere’deki bürokratik
işlemleri daha kolaylaşıyordu. Ancak bu referendum sonucu İngiltere
Avrupa Birliği’nden çıkarsa ülkedeki
mevcut AB vatandaşlarının oturum
ve kalma hakkı tehlikeye girebilir.
AB’den çıkma müzakereleri 2 yıl
veya daha fazla da sürebilir. Bu süre
boyunca AB vatandaşlarının hakları
aynı şekilde devam edecek. Ancak
İngiltere AB’den çıktığı zaman durum
tümüyle değişecektir. O yüzden AB
kaydeden
sürdürdü:
Kılıç
sözlerini
şöyle
“Özellikle işyerinde AB vatandaşı
çalıştıran işyeri sahipleri çalışanlarına
bu uyarıyı mutlaka yapsınlar.
İngiltere’nin resmen çıkmasını beklemeden bu işlemlerin yapılmasında
yarar var. İşverenler böylece AB’den
çıkmaktan kaynaklı eleman sıkıntısı
yaşamazlar. Çalışan AB vatandaşı kişi
de yasal çalışma pozisyonunu korumuş
olur. Bilindiği gibi Britanya’da en az
5 yıl çalışmış AB vatandaşları kalıcı
oturum (Permanent Residence) için
başvurabiliyorlar. 5 yıldır bu ülk-
ede çalışan kişiler bu başvurularını
hemen yapabilirler. Yeni işe başlamış
veya 5 yılı tamamlamamış kişiler ise
ikametgah kayıt belgesi (Registration
Certificate) için başvurabilirler. Bu
başvuru ilerde kalıcı oturum (Permanent Residence) başvurusu için bir
kanıt olmuş oluyor.”
Konu ile ilgili olarak daha fazla bilgi almak isteyenlerin kendileri ile kontağa geçebileceğini ifade
eden Taçgül Kılıç, ön-danışmanlık
(ilk görüşme) için herhangi bir ücret
almadıklarını vurguladı. Başta Ankara
Anlaşması olmak üzere göçmenliğin
her alanında hizmet veren Kılıç &
Kılıç Avukatlık Bürosu’na 020 8888
8341 veya 07852117730 numaralı telefonlardan ulaşılabilirsiniz. Firmanın
adresi: 307 West Green Road, N15
3PA, London.
Email: [email protected]
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
31
Zeytinyağlı taze biber dolması
Bu hafta taze sebzelerin bolca bulunduğu yaz aylarında
sıkça yapılan, çok lezzetli ve sevilen bir dolma tarifi ile
beraberiz.
Dolma bütün Orta Doğu halkaları gibi
Kürt mutfağının da baş tacı yemekleri
arasındadır. Bu bölgelerde bolca yetişen sebzelerden olan özellikle patlıcan, biber, kabak ve çeşitli yapraklardan yapılan dolma
yemeği her mevsime ve hemen her sebzeye uygunluğu bakımından sayılamayacak
çeşitlilikte ve çok sık yapılan bir yemektir. Sezonuna göre yetişen sebze ve
yapraklardan tazeleri yapılırken, kış için
saklamak üzere de dolmalıklar güneşte
kurutulur, sarmalık yapraklarda salamura
tekniği ile muhafaza edilir. Bu çok çeşitli
özelliğinden dolayı pek çok halk tarafından
adapte edilmiş, bütün çevre ülkelerde de
yaygınlaşmış ve her bölgeye özgü çeşitleri
yapılmaya başlanmıştır. İç malzeme olarak
genellikle pirinç kullanılsa da bulgur da
kullanılan diğer iç malzemedir.
Başarılı bir dolma pişirmenin pek çok
ince detayı vardır. En önemli püf noktalardan biri içine koyulan baharatların
oranıdır ve zeytinyağının kalitesidir.
Taze sebzelerle yapılan dolma yapılırken
kullanılan sebzelerin kalitesi çok önemlidir
ve içine kuru dolmanın içine koyulan baharatlar kadar baharat koyulmaması gerekir.
Bunun yanında dolmanın gereğinden fazla
kaynamaması lezzetli bir dolmanın belki de
en önemli noktasıdır diyebiliriz.
Tahmin edeceğiniz gibi dolmanın
bölgeden bölgeye pek çok farklı şekilde
yapılan çeşitleri vardır. Burada verdiğim
tarif taze sebzelerle yapılan dolmalara çok
uygun bir tarif. Ben sadece biber kullandım
ama taze kabak ve domates de ekleyebilirsiniz. Baharatların miktarı kişiye göre
değişse de, çok değiştirmeyin derim ama
acı miktarını kendinize göre ayarlayabilirsiniz.
Gelecek hafta yeni bir lezzette buluşmak
dileği ile yorumlarınızı bekliyorum....
Zeytinyağlı taze biber dolması
4-6 kişilik
Malzemeler
• 250 gr. dolmalık pirinç
• Ilık su
• Tuz
• 12 tane orta boy dolmalık
yeşil biber (top biber)
• 1 çay bardağı zeytinyağı.
• 2 tane orta boy kuru
soğan- ince doğranmış
• 3-4 diş sarımsak- incecik doğranmış
• 1 tatlı kaşığı öğütülmüş yeni bahar
• 1/4 tatlı kaşığı toz tarçın
• 1 tatlı kaşığı acı pul biber
THE KURDISH COOK
Fadime
Tiskaya
[email protected]
TheKurdishCook
@TheKurdishCook
• 1 tatlı kaşığı kuru nane
• Tuz &karabiber
• 1 yemek kaşığı karışık salça
• 4 yemek kaşığı çam fıstığı
• Bir avuç ince doğranmış
taze maydanoz
• 200 gr. kaynamış su
Üzerine
• Yarım limon suyu
• 4 yemek kaşığı zeytinyağı.
• tuz
• Yarım su bardağı kaynamış su
Yapılışı
1. Pirinci bir kaba alın, üzerine bir
çay kaşığı tuz ekin üzerini dört parmak
geçecek kadar ılık su boşaltıp yarım saat
suda bekletin.
2. Bu arada biberleri ve diğer malzeme-
leri hazırlayın. Biberleri yıkadıktan sonra
küçük bir bıçakla kökünün bulunduğu
bölgede çepeçevre kesin ve dikkatli bir
şekilde kökünü sapından çekerek çıkarın.
Kökünün çekirdekleri kısmımı kesip atın
ve saplı kısmını biberleri doldurduktan
sonra pirinçlerin dağılmaması için üzerine
kapatmak için ayırın.
kaynamış suyu ekleyin ve kapağı kapalı bir
şekilde pirinç suyunu çekene kadar pişirin
ve biraz dinlendirin.
3. Dolmalar hazır olduğunda iç malzemeleri hazırlamaya başlayın. Dinlenen pirinci iyice süzün. Zeytinyağını genişçe bir
tencerede ısıtın ve soğanları ekleyip kısık
ateşte yavaş yavaş yumuşayıncaya kadar 10
dakika kadar pişirin. sarımsakları ekleyin
ardından baharatları, yüz ve karabiberi ekleyin ve bir iki dakika kavurmaya devam
edin. Salçayı ekleyin biraz daha kavurun,
ardından çam fıstıklarını ekleyin, ardından
maydanozları ekleyin bir kaç dakika sonra
5. Dolmaların hepsi hazır olduğunda,
zeytinyağı limon ve yarım çay kaşığı
tuzu bir fincanda sıcak su ile karıştırın
dolmaların üzerine gezdirerek dökün
(Suyun dolmaların yarısı hizasına gelmesi gerekir). Tencerenin kapağını kapatıp, kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte
20 dakika kadar kaynatın ve en az 15 dakika dinlenmeye bırakın ve servise alın.
4. Biberlerin içine üçte ikisini dolduracak kadar iç koyup ağzını biber kökü ile
kapatın ve kaynatacağınız tencereye dik
yatırarak yerleştirin. Bütün biberleri yan
yana sık bir şekilde yerleştirin.
Afiyet Olsun.......
32
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
33
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
34
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
1 kutu ilan
£10
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Blue Bead
BAZ Fresh Fruit & Veg
Handyman Services
All Aspects of home and garden maintenance covered.
Bütün ev ve bahce dekorasyonu itina ile yapılır.
Veli Alp 07535 584 797
Free Delivery
Mazlum: 07859 999 958
Personel Aranıyor
Cash and Carry firmamızda kasa ve
kontrol pozisyonlarında çalışabilecek
gece ve gündüz vardiyaları için
personel alınacaktır.
[email protected] email
adresinden iletişime geçebilirsiniz.
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Hurdar Hand
Crafts
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
MERCAN FRUIT AND
VEGETABLE
BRANTWOOD ROAD, BRANTWOOD ESTATE
UNIT A1/A3 TOTTENHAM, N17 0DX LONDON
07440 041 718
Eleman aranıyor
Waterloo’daki restaurant için;
- coffee shop şefi (kahvaltı şefi)
- grill şefi - et hazırlığı/kasap
- şef yardımcıları - mutfak ara elem
- garson (bay ve bayan) - barmen
- barista Olarak çalışacak elemanlar aranıyor.
İletişim: 07776266555
Eleman aranıyor
Waterloo’daki restorana
- grill şefi
- et hazırlıkçısı/kasap
olarak çalışacak elemanlar aranıyor
İletişim: Ruslan Usta 07710583091
Çarşamba, 13 TEMMUZ 2016
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
35
Bu sayfada
1 kutu ilan
£10
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
PEKENLER LIMITED
CONSULTANCY SERVICES
MARKETING
SALES PUBLIC RELATIONS SOURCIING
ITHALAT IHRACAT LOJISTIK VE PAZARLAMA
DANISMANLIGI
+44 7517 499470
20 Hana Mews, Goulton road, London E5 8GF
[email protected] | www.pekenlerltd.co.uk
Bedran Ozkan
Freelance Journalist
07466770751
[email protected]
İş İlanı
Tecrübeli Coffee Shop
Şefi aranıyor
Mille End bölgesinde
İletişim: 0796 053 0714 (Mahmut)
ELINArosa
Graphic and Web Design Services
Selda Kayan
Phone +44 (0)74 35682350
Servis Elemanı Aranıyor
Tottenham’da bulunan Meditaste
Takeaway de çalışacak servis
elamanı aranıyor.
Tercübe ve ingilizce istenir.
Daha fazla bilgi için
07951033825 (Aslan bey)
10 white hart lane, Tottenham, N17
ACİLEN
Deneyimli Resoran şefi ve
servis elemanı aranıyor.
Yatma yeri verilir.
Adres:Cutty Sark Café and Restaurant
38 Greenwıch Church Street
SE10 9BL London
ALSAN MARKETING
Services provided:
Sunulan hizmetler:
Marketing & sales
consultancy
Satış ve pazarlama
danışmanlığı
Graphic design
Grafik dizayn
Website development
Web tasarımı
Gülşen Alsan 07417 398371
telgraf.co.uk
Çarşem,
06/07/2016
Piştî
Margaret
Thatcher
Yekem
Serokwezîra
Jin
Serokwezîr Davîd Cameron îro peywira xwe berdide û cihê
xwe ji serokwezîra nû Theresa May re dihêle. Cameron
duh diyar kir, ew ê roja Çarşemê îstîfaya xwe bide 2.
Elîzabeth a Kralîçeya Yekîtiya Kraliyetê.
Serokwezîr Davîd Cameron piştî ku ji referandûma
Brexîstê(veqetîna ji YE’yê) biryara veqetîna ji Yekîtiya
Ewropayê hate girtin, gotibû ew ê îstîfaya xwe bide. Lê
dihate payin ku ev îstîfa di Cotmehê de pêk were.
Piştî zextên kin kirina derketina welatên Yekîtiya Ewropayê
ya ji Ewropayê Partiya Muhafazkar serokê xwe yê nû
hilbijart. May ê ku di hilbijartinê de bi ser ket di daxuyaniya
pêşî de diyar kir ku ew ê bi vê peywirê şanaz bibe
Di serokatiya May de teqwîmeke dijwar li benda Brîtanya
ye. Brîtanya ji bo ku ji yekîtiyê veqete wê serlêdana
fermî bike û piştre bi YE’yê re wê dest bi bazara danîna
peymanên nû bike.
Piştî vê yekê Theresa May piştî Margaret Thatcher, dibe
yekem Serokwezîra jin. Margaret Thatcher, ku di sala
1975›an de ji bo Serokatiya Partiya Mûxafazakar hatibû
hilbijartin, weke Serokwezîra destpêkê ya vî welatî di
navbera salên 1979-1990›î de bi vê erkê rabûbû.
Hêjmar
Rojnameya Hefteyî
529
Alîkarê Hevserokê HDP
Alp Atinors li Londonê
axivî | R3
Li dijî dewleta Tirk li
Londonê bênavber
çalakî | R3
Polîtîkaya Şerê Iraqê ya
Brîtanyayê hê jî di rojevê
de ye | R5
Piştevaniya kedkarên Brîtanî bi Kurdan re zêde dibe
Mezintirîn sendîqaya Brîtanî Unite di
konferansa xwe ya salane de banga
bilindkirina piştevaniya bi Kurdan re
kir. Konferansa ku 5 rojan berdewam
bike li bajarê Brightonê tê kirin.
Mezintirîn sendîqaya Brîtanya berî
niha bi demekê jibo azadiya reberê
gele Kurd dest bi qempanyayê
kiribû. Roja duşemê di çarçoveya
konferansa Unite de civîneke
taybet li ser pirsgirêka Kurd hat li
dar xistin. | R3
Brexît wê zerarê li
aboriya YE û Brîtanyayê
bike | R5
Çarşem, 13 Tîrmeh 2016
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
Nema dizanim
Çawan li pey destên te
Yên ku xatirdixwazin
Û di bagera êşê de li ba dibin,
Bigirim!?
Ehmed Huseynî
Çarşem, 13 Tîrmeh 2016
3
“Erdogan û Davudoglu dê li
dadgeha şer ya navneteweyî de
werin darizandin”
Li dijî dewleta Tirk li
Londonê bênavber çalakî
Platforma Yekîtiya Hêzê ya Demokratîk li paytext Londonê, bi
armanca şermezarkirina êrîşên qirkirinê yên desthilatdariya AKP
li Bakurê Kurdistanê bi taybetî li Licê dike, çalakiyek lidar xist.
Alîkarê hevserokê giştî yê
HDP Alp Altinors li Londonê
axivî û da zanîn ku Erdogan û
Davutoglu li Kurdistanê sûcê
şer kirine û dê di dema pêş de
li dadgeha şer a navneteweyî
werin darizandin.
Panela bi navê “pêvajoya siyasî ya li Tirkiye
û zextên li ser HDP” li avahiya Gîk-Der ya navenda wê li Dalstonê ye panelek hat li dar xistin.
Alîkarê hevserokê HDP Alp Altinors û akademisyen Bariş Mutluay wekî axaftvan tevlî panelê
bûn.
Altinors di axaftina xwe de pêşveçûnên dawî
yên li Tirkiye û Kurdistanê nirxandin û bal kişand
ser şerê ku Erdogan piştî 7 Hezîranê dayî dest pê
kirin. Altinors da zanîn ku Erdogan piştî encamên
hilbijartina 7 Hezîranê şerekî qirêj daye dest pê
kirin û civakên Tirkiye ber bi şerekî navxweyî
ve dibe. Wekî din Altinors da zanîn ku êrîşên bi
fermana Erdogan û Davutoglu yên li Kurdistanê
bi gelek aliyan sûc e. Tevî vê yeke alîkariya bi
Daîş´ê re jî tê wateya ku dê demên pêş de bikeve
rojeva dadgeha şer ya navneteweyî.
Akademîsyen Bariş Mutluay jî bal kişand ser
yekitiya navbera rêxistinên çep û da zanîn ku ger
yekîtiyeke xûrt newe avakirin dê pêşeroj bi zihniyeta Erdogan were ava kirin.
Li herêma Dalston a li paytexta Îngilîstan
Londonê, roja Duşemê li pêşiya strasyona trenê
ji bo Licê çalakî hat lidarxistin.
Di çalakiyê de bi zimanê Îngilîzî dirûşmên
«Êrîşên faşîst ên li Kurdistanê bisekinînin»,
«Dewleta Tirkiyeyê terorîst e» û gelek dirûşmên
li dijî hikûmeta AKP›ê hatin qîrîn. Her wiha bi
sedan belavokên bi zimanê Îngilîzî hatin belavkirin û li ser mijarê axaftin hat kirin.
Endamên Ciwanên Azad UK û Meclîsa Gelê
Kurd tevlî çalakiyê bûn. Di nava 150 çalakgeran
de enteranasyonalîst jî amade bûn. Çalakî bi
qîrîna dirûşmên «Bijî Serok Apo» û «Bijî berxwedana Licê» qediya.
Li pêşiya serokwezareta Brîtanî jî nobet
Bi heman armancê duh û îro jî li pêşiya serokwezareta Brîtanî çalakî hatin li dar xistin.
Çalakiya ku dur rojan berdewam dike de bang
li dewleta Brîtanî tê kirin ku jibo sekinandina
êrîşan bikeve nav hewldanê.
Piştevaniya kedkarên Brîtanî bi Kurdan re zêde dibe
Mezintirîn sendîqaya Brîtanî Unite di konferansa xwe ya salane de banga bilindkirina
piştevaniya bi Kurdan re kir. Konferansa ku
5 rojan berdewam bike li bajarê Brightonê tê
kirin.
Mezintirîn sendîqaya Brîtanya berî niha bi
demekê jibo azadiya reberê gele Kurd dest bi
qempanyayê kiribû. Roja duşemê di çarçoveya
konferansa Unite de civîneke taybet li ser pirsgirêka Kurd hat li dar xistin.
Di civîna ku ji hêla yek ji endamê Unite
Roza Salih ve hat birêvebirin de, asîstanê serokê giştî yê sendîqaya Unite Steve Turner,
Sekreterê navneteweyî yê GMB Bert Schoewenberg, Parlementerê HDP´ê Ertuğrul
Kürkçü, parêzer Muharrem Erbey û akademîsyen Dilar Dirik wekî axaftvan tevlî bûn.
Di civînê de bal hat kişandin ser êrîşên
dewleta Tirk yên li Bakûrê Kurdistanê û bang
li dewleta Tirk hat kirin ku dev ji êrîşan berde
û jibo çareseriya pirsgirêka Kurd bi rêyên
aşîtiyane bi serokê gele Kurd Abdullah Ocalan
re bikeve nav danûstandinê.
Wekî din di civînê biryar hat girtin ku di
çarçoveya piştevaniya bi gelê Kurd re qampanya were xûrt kirin.
Çarşem, 13 Tîrmeh 2016
4
KCDK-E ji bo kampanya
xwedîderketina malbatan
a li hev bang kir
Li Minbicê Ber bi Serkeftinê
KCDK-E, ji bo kampanya
xwedîderketina malbatan a
li malbatên malên
wan ji aliyê dewleta
Tirk ve hatine xerakirin, banga tevlîbûnê li her kesî kir.
Ji bo xwedîderketina li
malbatên li Cizîr, Sûr, Gever,
Nisêbîn, Şirnex û Silopiyayê
yên malên wan ji aliyê dewleta Tirk ve hatin xerakirin,
Kongreya Civaka Demokratîk
a Kurdistaniyên li Ewropayê
(KCDK-E) bang kir. Di daxuyaniya nivîskî ya
KCDK-E de hat ragihandin, li
hemberî êrîşên çeteyên AKP/
Qesrê yên ji bo şikandin û teslîmgirtina vîna Kurdan, yek ji
mezintirîn berxwedana dîroka
Kurdistanê hatiye nîşandan.
Daxuyaniyê wiha dewam
kir:
“Dewleta Tirk a jê nedihat bendên ciwanên Kurd
hilweşîne, bi tank, top, çekên
giran û helîkopteran êrîşî cih û
warên sivîlan kir. Bi hovane bi
sedan Kurd qetil kir. Mirovên
li jêrzemînan, li naverastê, li
nava malan hatin qetilkirin,
şehîdên me yên cenaeyên wan
bi dehan rojan li naverastê
hatin hiştin, jinên me yên bedenên wan hatin tazîkirin û
teşhîrkirin, ciwanên me yên
cenazeyên wan li pişt panzeran hatin girêdan û bi erdê re
hatin kaşkirin, hê di bîra me
de ne. Tiştekî din jî heye ku
wê bi sedan salan di bîra me
de be. Ew jî; Berxwedan e. Li
hemberî vê hovîtiyê, gelê bi
rûmet ê Cizîr, Gever, Nisêbîn,
Şirnex, Sûr û tevahiya Kurdistanê bi ruhê Rêberê Gel ê
demê Mehmet Tûnç li ber xwe
da, teslîm nebû. Mehmet Tûnç
û hevrêyên wî, li Cizîrê li hemberî tî, birçîbûna bi mehan û
êrîşan, serê xwe li ber faşîzma
AKP’ê netewandin. Bi soza
dayî Mazlûman û Xeyriyan re
dilsoz man û bi vî rengî şehîd
ketin.”
Di daxuyaniyê de hat ragihandin, Kurdistaniyên li derveyî welat dijîn, divê xwedî li
Kurdên li hemberî êrîşkariya
dewleta Tirk li ber xwe da,
xwedî derkevin û kesî neke
hewcedarê dewletê.
Di dawiya daxuyaniyê de
bang li her kesî kir, ku tevlî
kampanya
xwedîderketina
malbaltan a li hev bibin.
Li Minbicê mabeyna çerxerêyên El Şerîa û Sebî Behrat komek çeteyên DAÎŞ’ê
hatin dorpêçkirin, şerên giran rû dan. Di şer de gelek
çete hatin kuştin.
Hate ragihandin ku di çarçoveya Operasyona Fermandarê Şehîd Feysel Ebû Leyla
de danê êvarî komek mezin a çeteyan mabeyna çerxerêyên El-Şerîa û Sebî Behral ên
li rojavayê Minbicê ne, hatin dorpêçkirin.
Dorpêç her çû hate tengkirin û derbên
giran li wan çeteyên DAÎŞ’ê yên ku hewl
dan bi 2 wesayît û motorsîkletekî birevin
hatin xistin.
Di navbera Şervanên Meclîsa Leşkerî
ya Minbicê û çeteyên dorpêçkirî de şerê
dijwar dewam dike.
Tê ragihandin ku heta niha gelek çete
hatine kuştin.
Her wiha, hewldana êrîşê ya çeteyan
ku xwestin bi wesayîta bombebarkirî pêk
bînin, hate pûçkirin. Her 2 wesayît jî bi
gulebaranê hatin bêbandorkirin.
Wêneyên Rojava li Parlamenta Ewropayê tên nîşandan
Li Parlamenta Ewropayê, pêşangehek ji wêneyên Rojava hat vekirin. Di vê pêşangeha ji wêneyên Thomas
Schmîdînger pêk tê de, tevî şervanên YPJ›ê pêvajoya
şoreşê ya li Rojavayê Kurdistanê tê vegotin.
Zanyarê Siyasetê û Antropologê Çandî yê
Awûstûryayê Thomas Schmîdînger, ku piştî
pêkhatina Şoreşa Rojava gelek caran çû herêmê
û pirtûk nivîsand, vê carê jî wêneyên li Rojavayê
Kurdistanê kişandî bi pêşangehekê nîşan da.
Pêşangeh li avahiya Parlamenta Ewropayê ya li
paytexta Belçîka Brukselê, bi merasîmekê hat
vekirin.
Parlamenterê Koma Sosyal Demokrat a Parlamenta Ewropayê Josef Weîdenholzer ji vê
pêşangehê re malovaniyê dike. Di pêşangehê
de 32 wêne hene û wê hefteyekê vekirî be. Di
pêşangehê de wêneyên şervanên YPJ, YPG,
pêvajoya şoreşê ya li kantonên Kobanê, Efrîn
û Cizîrê tên nîşandan. Her wiha rengên Êzidî,
Asûrî-Suryaniyan jî di wêneyan de tên nîşandan.
PARLAMENTER WEÎDENHOLZER:
DIVÊ EM ALÎKARIYÊ BIDIN ROJAVA
Di destpêka merasîma vekirinê ya pêşangehê
de Parlamenterê Parlamenta Ewropayê Josef
Weîdenholzer peyivî û bal kişand ser êrîşên
DAIŞ›ê yên li hemberî Kobanê û gelemperiya
Rojavayê Kurdistanê. Weîdenholzer got, «YPG û
YPJ›ê di encama berxwedaneke mezin a ji 5 mehan de DAIŞ şikand û Kobanê azad kir. Ev yek di
heman demê de serketina mirovahiyê bû. Pêwîstiya Kobanê bi alîkariya me heye. Divê Yekîtiya
Ewropa alîkariyê bide Kobanê û Rojava.”
SCHMÎDÎNGER: KURDAN SÎSTEMEKE
DEMOKRATÎK AFIRANDIN
Thomas Schmîdînger jî li ser rewşa li Sûriye
û Rojhilata Navîn û dîroka şoreşa Rojava agahî
da. Schmîdînger got, «Niha Êzidî, Asûrî-Suryanî,
Ereb, Kurd bi hev re dijîn. Ev yek jî bi sîstema
demokratîk a ji aliyê Kurdan ve hatiye afirandin,
girêdayî ye. Ev wêneyên li pêşangehê jî pêvajoya
şoreşê ya piştî sala 2011›an destpê kir û jiyana li
Rojava vedibêje.»
Piştî axaftinan hunermendê Kurd Salah
Ammo hunera xwe pêşkêş kir.
PIRTÛKA ‘ROJAVA’
Thomas Schmîdînger di heman demê de
wêneyên li pêşangehê nîşan dide, di pirtûka bi
navê “Rojava” de berhev kir û weşand. Di pirtûkê de tevî wêneyan bi zimanên Îngilîzî, Elmanî, Kurdî, Erebî, Ermenî û Asûrî-Suryanî,
dîrok û pêvajoya şoreşê ya Rojava tê vegotin.”
Çarşem, 13 Tîrmeh 2016
35
Brexît wê zerarê li aboriya
YE û Brîtanyayê bike
Polîtîkaya Şerê Iraqê ya
Brîtanyayê hê jî di rojevê de ye
Rapora ku dibêje “Brîtanya û
serokwezîrê demê Tony Blaîr
bêyî tevahî vebijêrkan bi kar
bîne ketiye Şerê Iraqê” di rojeva
welêt de ye. Blaîr parastina xwe
didomîne, malbatên leşkeran
ku zarokên wan di şer de hatine
kuştin jî xwedî bertek in.
Li Brîtanyayê, Sir John Chîlcot rapora ku
dagirkirina Iraqê dinirxîne amade kiribû, dabû
xuyakirin ku Îngilistan di dagirkirina Iraqê de ku
di pêşengiya DYE de pêk hat, “beriya vebijêrkên
aştîxwaz bidawî bibin tevlî bûye” û polîtîkaya wê
ya Iraqê “li ser îstîxbarata û nirxandinên rût hatiye
avakirin.”
Bandora derketina
Brîtanyayê
ji nava Yekîtiya
Ewropayê ya li ser
aboriya yekîtiyê
tê nîqaşkirin. Tê
gotin, ev yek wê
herî zêde zerarê li
Brîtanyayê bike.
Komîserê
Komîsyona
Yekîtiya Ewropa (YE) yê ji
aboriyê berpirsyar Pîerre Moscovîcî da xuyakirin, encama
referandûma Brexît a 23’ê
Hezîranê wê bandoreke neyînî
li mezinbûna aboriyê bike.
Moscovîcî ragihand, di
sala 2017’an de pêkan e aboriya Brîtanya Mezin bi rêjeya
ji sedî 2,5’an biçûk bibe û da
zanîn, li gorî texmînên wan wê
aboriya welatên din ên Yekîtiya Ewropayê jî wê di asta ji
sedî 0,2 heta 0,5 de biçûk bibe.
Moscovîcî bal kişand ser
rewşa nezelal a li nava karsazan, ku piştî referandûma
Brexîtê derket holê û diyar kir,
ev yek wê ji bo dema navîn
bandorê li perspektîfên wan ên
mezinkirina aboriyê bike.
tevlîbûna destwerdana Iraqê ji bo wî “biryara herî
zor” bû. Blaîr wiha axivî: “Ez tevahî berpirsiyariya
vê li xwe digirim.”
Blaîr ji ber biryara şer “xemginiya xwe” bi lêv
kir, ji ber qewimînan lêborîna xwe xwest.
Tevî vê jî Blaîr îdîa kir ku eger dîktatorê berê
yê Iraqê Sedam Huseyîn li ser desthilatiyê bima,
“wê ji bo aştiya cîhanê tehdîdek mezin bûya.” Blaîr,
angaşt ku piştî Sedam ket, cîhan “hê ewletir” bûye.
George W. Bûsh ku Serokê demê yê DYE û
serkêşê destwerdana Iraqê bû, polîtîkayên xwe yên
wê demê parastibû. Bûsh gotibû, “tevahî cîhan ji
ber Sedam Huseyîn ne li ser desthilatdariyê ye, hê
baştir e.”
Komîsyona Yekîtiya Ewropayê bi israr e ku bandora referandûmê ya li ser aboriya YE
kêm bike û bang li Londonê
kir, ku di mijara bicihanîna biryara referandûmê de xwe zelal
bike. Serokwezîrê Brîtanyayê
Davîd Cameron jî dabû xuyakirin, ku wê serlêdana derketina ji nava Yekîtiya Ewropayê
ji aliyê serokwezîra/ê piştî wî
ve bê kirin.
Burokratê teqawîdbûyî Sir John Chîcot ku salên
2009-2011’an têkîldarî Şerê Iraqê lêpirsîn dikir, hin
encamên girîng ên rapora xwe ku ji 2 mîlyon û 600
hezar gotinî pêk tê, bi raya giştî re parve kiribû.
BLAÎR ‘XEMGÎN E’ LÊ JI
BIRYARA XWE BAWER E
Ji Şerê Iraqê û vir ve tê gotin ku mabeyna 100
hezar û mîlyonek Iraqî mirine.
Cameron ê dabû xuyakirin,
ku wê di meha Cotmehê de
dest ji kar berde, biryar da sibê
(Çarşemê) vê erka xwe radest
bike. Hat ragihandin, Wezîra
Karên Derve Theresa May wê
erka Cameron rake.
Endamê Partiya Karkeran (Labour) û serokwezîrê berê Tony Blaîr bi daxuyaniyek çapemeniyê bersiv da raporê, got destwerdana Iraqê
“biryarek rast” bû. Blaîr destnîşan kir ku biryara
destwerdanê “bi niyaza baş” hatiye girtin, li gor
fikrên wan “ev ji bo berjewendiyên welat” bû.
Brîtanyaya Mezin sala 2003’yan di pêşengiya
DYE’yê de bi 30 hezar leşkerî tevlî Şerê Iraqê bibû
û heta 2009’an jî bi giştî 179 leşkerên wê miribûn.
Di raporê de bal tê kişandin ku “bêyî vebijêrkên aştîxwaz bidawî bibin” di pêşengtiya DYE
de tevlî destwerdana Iraqê bûne, destnîşan kiribû
ku îstîxbarata ku rejîma Sedam Huseyîn hilberîna
çekên kîmyewî û biyolojîk didomîne jî bêyî bingeh
bû.
Piştre du konferansa 2 saetan de jî got biryara
Lîderê niha yê Partiya Karkeran Jeremy Corbyn ê ku li ber destwerdana Iraqê radibû jî, li ser
navê partiya xwe lêborîn xwestibû.
BAVÊ LEŞKER: KURÊ MIN
VALA VALA MIRIYE
Piştî rapor hat ragihandin, bavê leşker Regînald
Keyse ji çapemeniya Îngîlîz re axivî, wiha bertek
nîşan da: “Li gor encamên min jê derxistiye, kurê
min vala vala miriye.”
Hikûmeta Brîtanyayê daxwaza referandûma duyemîn a ji bo YE red kir
Li Brîtanyayê, ku di referandûma 23’ê Hezîranê de biryara
derketina ji nava Yekîtiya
Ewropayê hat dayîn, mîlyonan kesî bi îmzeya xwe xwestin cara duyemîn referandûm
were kirin, lê hikûmetê ev daxwaz red kir.
Li dijî referandûma derketina ji nava Yekîtiya
Ewropayê (YE), di ser înternetê re kampanyayek
hat destpêkirin û ji bo pêkhatina referandûma
duyemîn zêdeyî 4 mîlyon îmze ji Brîtanyayiyan
hatin berhevkirin. Lê belê hikûmeta Brîtanyayê
di bersiva xwe ya ji bo vê daxwazê de got, “ev
yek nepêkan e.”
Di daxuyaniya Wezareta Karên Derve ya
Brîtanyayê de hat ragihandin, ku divê hurmet ji
referandûma 23’ê Hezîranê re were nîşandan û bi
cih bê anîn. Di daxuyaniyê de hat destnîşankirin,
33 mîlyon hilbijêr tevlî referandûmê bûne û ev
yek “mezintirîn guherîna demokratîk a dîroka
Brîtanyayê ye.”
Di daxuyaniyê de hat bibîrxistin, biryara referandûmê piştî lêkolîna li Kamara Avam û Kamara Lordan hatiye girtin û berê jî hatibû ragihandin ku ev biryar ji bo carekê ye.
Di referandûma 23’ê Hezîranê de 33,5 mîlyon
hilbijêran dengê xwe bi kar anîbûn û 17,4 mîlyon hilbijêran dengê xwe dabû derketina ji nava
Yekîtiya Ewropayê.
Li gorî anketeke rojnameya The Independet, ji
sedî 40 ê Brîtanyayî alîgirê nûkirina referandûmê
ne, lê ji sedî 44 li dij derdikevin.
Hevpeymana koçberan: Tenê 800 koçber gihiştin YE’yê
Di
çarçoveya
peymana
koçbaran a bi Tirkiyeyê re ji
welatên Yekîtiya Ewropayê
(YE) 798 koçber hatine girtin.
Ji van koçberan jî 292 koçber
şandine Elmanyayê.
Li gorî nûçeya rojnameya Rheînîsceh Post a
ku li Elmanyayê weşanê dike û dispêre çavkani-
doktor ji welat dernexin.
yên derdorî hikûmetê, di çarçoveya peymana
koçbaran a bi Tirkiyeyê re ji welatên Yekîtiya
Ewropayê (YE) 798 koçber hatine girtin. Ji van
koçberan jî 292 koçber şandine Elmanyayê.
yê li Tirkiyeyê vegûhezin welatekî YE’yê. Di
çarçoveya peymana ku bi navê mekanîzma 1:1
hatî binavkirin de dihat plankirin ku 72 koçberên
Sûriyeyî bişînin YE’yê.
Di çarçoveya peymana ku di 20’ê Adarê de
kete meriyetê jimara koçberên ku ji Yewnanîstanê
şandine Tirkiyeyê 468 in.
Lê, di meha Hezîranê de vîzeyên ku Elmanya
dabûn koçberên ji bo biçin Tirkiyeyê, hatibû dîtin ku derxistin ji derveyî welat. Hat diyarkirin
ku Tirkiye bi taybet koçberên ku perwedekirî û
hoste ne asteng kirine.
Li aliyê din di lêkolîan ku ji aliyê Ensîtîtuya
PWE ku li 8 welatên YE’yê kiribû de, dan diyarkirin ku bi zêdebûna koçberan a li Ewropayê
metirsiya zêdebûna êrîş û terorê bi xwe re bînin.
Li gorî anketa ku bi 10 hezar Ewropiyan re hatî
kirin; rêjeya ku vê metirsiyê dijîn li Macerîstanê
ji sedî 76, li Polonyayê ji sedî 71, li Elmanya û
Hollandayê jî ji sedî 61 e.
Di banga ji aliyê Fona Alîkariyê ya Koçberan
a Neteweyên Yekbûyî (ÛNHCR) de, daxwaz hatibû kirin ku divê Tirkiye koçberên ku endezyar û
Bi taybet li Polonya, Macerîstan û
Yewnanîstanê rêjeya yên ku difikirin koçber wê
ziyanê bidin ekonomiyê ji çaran sê ye.
Di çarçoveya Peymana Koçbera a di navbera
YE û Tirkiyeyê ku rê li ber gotûbêjên mezin
vekiribû, li beramberî her koçberekî Sûriyeyî
yên ku bi rêyên qaçax ketibûn Yewnanîstanê û
wê bişandana Tirkiyeyê, wê koçberekî Sûriyeyî

Benzer belgeler