Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı?

Transkript

Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı?
OCAK 2016 SAYI: 59
Şirketler
geleceklerini
yönetmeye
hazır mı?
Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük
bir kısmını gerçekleştiren aile şirketleri,
ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde
sorunlar yaşıyor.Şirketlerimiz geleceklerini
nasıl yönetecekler, geleceğe nasıl yatırım
yapacaklar?
G
örünüşte hemen herkes kurumsallaşmanın gereklerine uyma konusunda
istekli. Ancak işler ciddiye bindiğinde, “finansal kayırmaların” ortaya
çıkacağı kaygısıyla bu istek hızlıca son buluyor.
Ülkemizde aile şirketlerinin ömrü 34 yıl. Bu süre her 100 şirkette sadece 3’ünün
ikinci nesli gördüğünü ve ülke ekonomisinin neden derinleşemediği gerçeğini
ortaya koyuyor. Ülkemiz işletme yönetimine ilişkin doğru bilinen pek çok yanlış
var. Bunlardan birisi, “kurucunun” yönetimden uzaklaştığı ya da uzaklaştırıldığında
şirketin parlak günlerinin biteceği kabusudur. Kaldı ki ekonomisinin yüzde 98’i
KOBİ ve bunun yüzde 95’i aile şirketi olan bir ekonomide, bu marazi denebilecek
yaklaşım iki tehlikeye işaret eder: Korumacı bir anlayışla yönetilen şirketlerin
bilmeden ödediği fırsat maliyeti ve farklı yönetim yaklaşımlarına kapalı şirketlerin
profesyonellerle çalışma konusundaki başarısızlığı.
Oysaki sürdürülebilir işletmeler için hukuki yapısı ne olursa olsun kurumsal
yönetim ilkeleri bir yol haritası niteliği taşır. Paydaşlarına hesap verme durumunda
olan halka açık şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerine uyma zorunluluğu bu
anlayışın sadece büyük şirketler için geçerli olduğu inancını doğurursa da
kuşaklar boyu süren köklü aile şirketleri için kurumsal ilkelerin vazgeçilmez
olması da bir gerekliliktir.
Elbette varlığını başarıyla sürdüren aile şirketlerinde hızlı karar alma, uzun vadeli
düşünme, aile birliğinden doğan hedef, amaç ve biz bilinci zorluklara karşı ortak
bir savunma kalkanı oluşturur. Ancak bu kenetlenmişlik aile bireylerine gösterilen
ayrıcalık, aralarındaki rekabet, yetkinliği sorgulanan bir veliaht ve otorite boşluğu
uzun yıllar emek verilerek inşa edilen yapıları kökten sarsar.
Orhan Turan
Peki, çözüm nedir?
ODE Yönetim Kurulu Başkanı
Sürdürülebilir işletmeler için öncelikle “kurucu babanın” ilkeler konusunda
sarsılmaz inancı gerekiyor. Kurumsal yönetim konusunda danışmanlık alınabilecek
pek çok kuruluş var. Yanı sıra varoluş amacı sürdürülebilir şirketlerin varlığı olan
STK’lar kendilerinden yardım istenmesini bekliyor.
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği TKYD de bunlardan biri. Adillik, şeffaflık,
hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen dernek şirketlere
2003’ten bu yana yol gösteriyor. Kaldı ki kurumsal yönetimi benimsemenin
bilinen pek çok faydası var;
Şirketin itibarı artıyor.
Sürdürülebilirlik garantisi veriyor.
Şirketin süreçlerini kişilerden bağımsızlaştırıyor ve özellikle ekonomik kriz dönemlerinde şirkete güvenilirlik sağlıyor.
İnancım odur ki, kurumsal yönetim ilkeleri ülkemizin inişli çıkışlı ekonomisinde
şirket yapılarının güçlenmesinde katma değer yaratırken güvenilir çözümler de
üretiyor. Büyüyen bir ekonominin teminatı olarak gördüğüm kurumsallaşma
inancımı burada bir kez daha ifade etmek isterim.
Sürdürülebilir şirketler için ise şahsen katkıda bulunmaya devam etme
kararındayım.
“
Yarın ayakta
kalanlar,
bugünden gerekenleri
yapanlar olacak!
”
www.ode.com.tr
İmtiyaz Sahibi
ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına
Orhan Turan
Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza
Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Sedef Dinçer
Yayın Kurulu
Orhan Turan
Ali Türker
Kenan Barış Demirdelen
Behiç Barış Ateş
Eylem Oğuz
Yönetim Adresi
Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza
Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul
Tel: 0 212 210 49 06 Faks: 0 212 210 49 07
http://www.ode.com.tr
e-mail: [email protected]
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yapım
Rota Yayınları,
Yapım, Tanıtım Tic. Ltd. Şti.
Ortaklar Caddesi , Murat Ap. 29/A
Şişli/Mecidiyeköy İstanbul
Tel: 0212 211 11 12
Faks: 0212 211 17 87
[email protected]. www.rotaline.com
Yazı İşleri
Serpil Kaya
Görsel Yönetmen
Murat Kara
Fotoğraf
Savaş Batmaz
Merhaba,
Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını gerçekleştiren aile
şirketleri, ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşıyor.
Yapılan araştırmalara göre aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta
yok oluyor. Üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise
oldukça düşük.
Aile şirketlerinin parçalanmadan hayatta kalması, sürdürülebilir olması,
büyümeyi yakalaması, rekabetçi olması için kurumsallaşmayı ve
kurumsal yönetim ilkelerini gerçekleştirmek durumunda. Yakın
gelecekte pek çok iş kolunun olmayacağı ifade edilirken, şirketlerimiz
geleceklerini nasıl yönetecekler, geleceğe nasıl yatırım yapacaklar?
Kurumsal yönetim ilkelerinin geleceğini düşünen şirketler için ne kadar
önemli olduğunu dosya konumuzda çeşitli uzman kişilerin görüşleri ve
röportajlarıyla ele aldık.
Dosya konumuz dışında gündemin önemli konularına mercek
tuttuğumuz Pusula’nın 59. sayısını beğeniyle okuyacağına inanıyoruz.
İyi okumalar,
Baskı Tarihi
Şubat 2016
Baskı ve Cilt
TOR OFSET SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Osmangazi Mahallesi. 3112. Sokak. No:2
Esenyurt/İstanbul
Tel: +90 212 886 34 74(pbx) |
Fax: +90 212 886 34 80
[email protected]
ODe Ocak 2016
SEDEF DİNÇER
Kurumsal İletişim Takım Lideri
ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Ocak
2016
İçindekiler
6
Sektörden Haberler
Doğalgaz depolama kapasitemiz artırılıyor
İnşaatta belgesiz işçi çalıştırana ceza geliyor
12 Projelerimiz
ODE ürünleri Alp Havacılık yeni fabrika inşaatında da
kullanılıyor
ODE ürünleri Medical Park Bahçeşehir Hastanesi projesinde de
tercih edildi
13
14
37
14 Çevre
Küresel ısınmada hedef 1,5 derece
Küresel Güneş Konseyi kuruldu
20 ODE Haberler
Yalıtımın dünya liderinden ODE’ye iki büyük ödül
ODE TURQUALITY®’de ikinci beş yıla hak kazandı
Geleceğin yalıtım üssü Eskişehir’de yükseliyor
32 ODE Akademi
20
Turquality® Yönetici GeliştirmeProgramı başlıyor
40
1 Lisan 1 İnsan Programı’nda ara karne heyecanı
36 İhracat Gözüyle
İran’ın en büyük hotelinde de ODE ürünleri kullanıldı
Dünyada en çok ziyaret edilen ülke: Fransa
44
40 ODE Dosya
Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı?
54 Bayilerimiz
Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş.
48
56
56 Fark Yaratanlar
Nasuh Mahruki: “Bir sınavın üstesinden gelmenin yolu onunla
yüzleşebilmektir”
60 Summary
www.ode.com.tr
6
Doğalgaz
depolama
kapasitemiz
artırılıyor
Türkiye'de doğalgazda arz güvenliği
ve ticaretine önemli katkı sağlayacak
4 milyar metreküp kapasiteli iki depolama tesisi yatırımı, kapsamlı bir teşvik
paketiyle desteklenecek. Doğalgaz depolama kapasitesinin artırılması çabalarının sürdürüldüğü bir ortamda, ekonomi yönetimi de bu alana yönelik yatırımlara ciddi teşvikler sağlıyor. Bu
çerçevede, Bendis Enerji'nin Toren
Doğalgaz Depolama ve Madencilik
A.Ş. ile Gaz Depo ve Madencilik A.Ş.
aracılığıyla Mersin'de hayata geçirilecek
iki yeni doğalgaz depolama tesisi yatırım
teşvikleri kapsamına alındı. Toplam depolama kapasitesi 4 milyar metreküp
olan tesisler için yaklaşık 10,5 milyar
liralık yatırım yapılacak. Doğalgaz depolama tesisleri için KDV iadesi ve istisnası, Gümrük Vergisi muafiyeti, yüzde
90 vergi indirimi, yüzde 50 yatırım katkısı, yedi yıl sigorta primi işveren hissesi
desteği, yatırım yeri tahsisi ve faiz desteği gibi yatırım teşvikleri verilecek.
İş makineleri kiralaması
yüzde 138 arttı
Sahibinden.com, 2015 yılının
ocak-kasım döneminde iş
makinelerine ilişkin satış ve
kiralama verilerini açıkladı.
Buna göre, inşaattan karayoluna, su kanallarından,
yüklemeye kadar çok geniş
bir yelpazede ihtiyaç duyulan
iş makinelerinde ibre satın
almadan kiralamaya kaydı.
2015'in 11 ayında ürün sayısı
itibariyle Türkiye'de iş makineleri satışındaki yüzde 18'lik
artışa karşın, iş makineleri
kiralaması yüzde 138 arttı. Sahibinden.com'un
iş makineleri ve sanayi kategorisinde yer alan
1 Ocak - 30 Kasım 2015 tarihlerindeki verilere
göre, satılık iş makineleri fiyatları ise geçen
yılın aynı dönemine oranla yüzde 17'lik artış
kaydederek ortalama 75 bin TL oldu. Satılık
makinelerde yüzde 44 ile en fazla fiyat artışının
olduğu ürün ekskavatör oldu. Ekskavatörlerin
2015'in 11 aylık dönemindeki ortalama satış
fiyatı 125 bin TL olarak belirlendi.
Enflasyon rakamları
açıklandı
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)
ocakta yüzde 1,82, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde
0,55 arttı. Yıllık enflasyon tüketici
fiyatlarında yüzde 9,58, yurt içi
üretici fiyatlarında yüzde 5,94
oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
verilerine göre, ocak ayı itibarıyla
12 aylık ortalamalar dikkate alındığında tüketici fiyatları yüzde
7,87, yurt içi üretici fiyatları
yüzde 5,5 artış gösterdi.
TÜFE ocakta bir önceki aya göre yüzde 1,82, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde
9,58 yükseldi. Yİ-ÜFE ise bir önceki aya göre 0,55, geçen yılın aynı ayına kıyasla
yüzde 5,94 arttı.
ODe Ocak 2016
Sektörden Haberler
Çelik üretiminde rekor kırdı
Türkiye'nin en büyük entegre yassı çelik üreticisi Erdemir Grubu
bünyesinde hizmet veren Hatay'ın İskenderun İlçesi'ndeki İsdemir
A.Ş'de, 2015'te 5 milyon ton sıvı çelik üretildi. İsdemir, bu rakamın
Türkiye rekoru olduğunu belirtti. Radikal'in haberine göre, İsdemir'in
45 yıldır ülke sanayisinin lokomotifleri arasında yer aldığı, Türkiye'nin
uzun ve yassı ürün üreten tek tesisi olduğu belirtilen açıklamada
şöyle denildi: “Ülkemiz çelik sektörünün gelişimi açısından hayati
önem taşıyan yassı ürün üretim kapasitesinin artırılmasında önemli
bir rol oynayan İsdemir'de ayrıca kütük, kangal, slab, sıcak rulo,
levha ve pik demir üretiliyor. Bu başarı ile ülkemiz çelik sektörünün
gelişiminde önemli rol üstlenen İsdemir, yakaladığı 5 milyon tonluk
sıvı çelik üretiminin haklı gururunu yaşıyor. Yakaladığı bu üretim
tonajı ile Türkiye rekoru kıran İsdemir, ülkemiz ekonomisine katkılarını
arttırarak sürdürüyor.”
Ulaşım teknolojileri
yepyeni bir forma
bürünecek
Deloitte’un ‘Mobilitenin Geleceği (The Future of Mobility)’
araştırması yayınlandı. Dünya Gazetesi'nin haberine göre,
rapor, ulaşım teknolojilerinin ve sosyal eğilimlerin otomotiv
ve ulaşım sektöründe dönüşümü tetiklediğini vurgulayarak,
gelecekte nasıl bir ulaşım deneyimi yaşayacağımızı masaya
yatırıyor. Deloitte Türkiye Tüketici ve Endüstriyel Ürünler
Lideri Özgür Yalta konuya ilişkin şu değerlendirmede bulunuyor: “Teknolojik ve sosyal eğilimlerin etkisiyle, otomotiv
ve ulaşım sektörünün yüzyıllardır süregelen mevcut sistemi
bir dönüşümün eşiğinde. Bu değişimin kapsamı ve şiddeti
tam olarak öngörülemese de, sektörü etkileyen güçler
endüstrinin mevcut yapısını, iş modellerini, rekabet
ortamını, sektörde değerin nasıl yaratıldığını ve müşteri
değer önerilerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Ulaşım
teknolojilerinin ilerleyen dönemde yepyeni bir forma bürüneceğini öne süren raporda, geleceğin ulaşım sistemleri
için iki farklı öngörü hâkim. Sektör içi bakış açısına göre
mevcut sistem lineer olarak gelişecek. Gelecekteki sistemi
daha radikal ve dönüştürücü bir bakış açısıyla tanımlayan
diğer anlayışa göre ise, talebe göre erişilebilen sürücüsüz
araçlar tamamen farklı bir mobilite deneyimi ile yepyeni
bir ekosistem oluşturacak.”
2016 ihracat hedefi
200 milyar dolar
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, 2016'da gümrüklerdeki dijital yatırımları artırarak işlemleri hızlandıracaklarını belirterek, "Gelecek yıl için 200
milyarı aşan bir ihracat rakamı bekliyoruz" dedi. Tüfenkci, yaptığı açıklamada,
2015 yılında sadece Türkiye'nin pazarlarıyla ilgili değil, dış pazarlarda emtia fiyatlarının gerilemesi nedeniyle ihracatta düşüş yaşandığını, aynı zamanda
ithalatın da azaldığını söyledi. Geçen yıl 240 milyar dolarlık ithalat yapıldığını
anımsatan Tüfenkci, "Yılsonunda ihracatta da
ithalatta da bir miktar daha geçen yılki rakamların yakalanacağına inanıyorum. Bu
sadece iç dinamiklere değil dünyadaki
emtia fiyatlarına ve diğer ekonomik gelişmelere paralel olarak bir seyir izlemektedir"
diye konuştu. Tüfenkci, "İnşallah 2016'da
200 milyar doları aşan bir ihracat rakamını
bekliyoruz. Hedefimiz de o. Buna biz
gümrüklerdeki dijital yatırımları
artırarak ve gümrük işlemlerini hızlandırarak katkı
sunacağımıza inanıyoruz" değerlendirmesini
yaptı. Bakan Tüfenkci,
iç pazarı da dış pazarla paralel büyütmek istediklerinin altını çizdi.
www.ode.com.tr
7
8
Her dört
işsizden biri
üniversite
mezunu
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı’nın
“Türkiye’de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü
Durumu” başlıklı hazırladığı bilgi notu, Türkiye’de üniversite (yüksekokul veya fakülte)
mezunu nüfusun işgücü durumunu ortaya
koydu. Bilgi notuna göre; 2015 yılı Ağustos
ayı itibariyle 6 milyon 373 bin üniversite
mezunu işgücünün 774 bini işsiz. Buna göre
üniversite mezunu işsizlik oranı yüzde 12,1.
2015 yılının Ağustos ayı itibariyle Türkiye’nin
genel işsizlik oranı ise yüzde 10,1 olduğu belirtilen çalışmada şöyle denildi: “Bu dönemde
Türkiye’de toplam işsiz sayısının 3 milyon 58
bin olduğu hesaba katıldığında her 4 işsizden
biri üniversite mezunudur. Bununla birlikte
774 bin üniversite mezunu işsizden 311 bini
erkek, 463 bini kadındır. Türkiye’de 30 milyon
208 bin kişilik işgücünün 6 milyon 373 binlik
kısmını üniversite mezunları oluşturmaktadır.
Bu gelişmeler doğrultusunda üniversite mezunları arasında 2014’de yüzde 10,6 olan işsizlik oranı yüzde 12,1’e yükselmiştir.”
ODe Ocak 2016
“2016 kayıp yıl
olmayacak”
Türkiye İMSAD, yılda dört kez düzenlediği
Gündem Buluşmaları Toplantısı’nın dördüncüsünü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu
Başkanı F. Fethi Hinginar, Türkiye İMSAD
Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin,
Ekonomi ve Strateji Dan. Hiz. Başkanı Dr.
Can Fuat Gürlesel ve Halk Yatırım Araştırma
Direktörü Banu Kıvcı Tokalı’nın katılımıyla
17 Aralık günü düzenledi. Toplantıda, inşaat
ve inşaat malzemesi sektörünün 2015 yılını
nasıl geçirdiği değerlendirilirken; 2016 yılı
öngörüleri, Rusya ile yaşanan kriz, genel
ekonomi ve bankacılığa dair beklenti ve
gelişmeler gibi birçok önemli konu masaya
yatırıldı. Toplantıda, 2015 yılında sektörün
frene bastığını ve yüzde 1 büyümeyle kapanacağını söyleyen Türkiye İMSAD Yönetim
Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, 2016
yılının “kayıp yıl” olmayacağını ve sektörün
yüzde 2,5-3,0 seviyelerinde büyüyeceğini
öngördüklerini söyledi.
Gündem Buluşmaları Toplantısı’nda Türkiye’de ilk kez yapılacak önemli bir etkinliğin
de müjdesi verildi. 2000 yılından bu yana
Dünyanın 50’den fazla ülkesinde yapılan The
Sustainable Built Environment (SBE) Conference Series çerçevesinde, SBE16 IS-
TANBUL Konferansı Türkiye İMSAD’ın ev sahipliğinde Türkiye’de ilk kez 2016’nın Ekim ayı
içerisinde gerçekleştirilecek.
Ülkemizin önde gelen üniversiteleri ve sivil
toplum örgütleri tarafından desteklenen ve ana
teması “Akıllı Metropoller – Sürdürülebilir ve
Akıllı Binalar ile Akıllı Şehirler için Entegre Çözümler” olarak belirlenen konferans, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı işbirliğinde düzenlenecek.
Avrupa’da inşaat üretimi arttı
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) açıkladığı ilk tahmin verilerine göre, 19 üyeli Euro
Bölgesinde mevsimsellikten arındırılmış inşaat üretimi bu yılın ekim ayında bir önceki
aya göre yüzde 0,5, geçen yılın ekim ayına kıyasla da yüzde 1,1 arttı. 28 üyeden oluşan Avrupa Birliği'nde (AB) ise mevsimsellikten arındırılmış inşaat üretimi,
söz konusu dönemde aylık bazda yüzde 0,1, yıllık bazda yüzde 1,2 artış gösterdi.
Ayrıca, daha önce Avro Bölgesi'nde eylül ayında yüzde 0,4 azaldığı açıklanan aylık
inşaat üremi verisi yüzde 0,7 azalışa, AB'de ise aynı dönemde değişmediği açıklanan
inşaat üretimi verisi yüzde 0,2 azalışa revize edildi. Avro Bölgesi'nde yüzde 1,8 arttığı
açıklanan yıllık inşaat üretimi verisi de yüzde 0,1 artışa indirildi. Avro Bölgesinde ekim
ayında inşaat üretiminde aylık bazdaki artış, yüzde 1,5 yükselen "inşaat mühendisliği"
ve yüzde 0,3 yükselen "inşaat yapımı"ndan kaynaklandı.
Sektörden Haberler
İstanbul-İzmir Otoyolu'nun
yarısı tamamlandı
İstanbul ile İzmir arası ulaşımı 3,5 saate indirecek olan 433 kilometre uzunluğundaki
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu'nun yüzde
52'si tamamlandı. Yaklaşık 8 bin personelin
görev aldığı, bin 568 iş makinesinin kullanıldığı
projede çalışmalar son sürat devam ederken,
şu ana kadar projeye 11,2 milyar lira harcandı.
Karayolları Genel Müdürlüğünden edinilen bil-
gilere göre, İzmit Körfez Geçişi ve bağlantı
yolları dahil 384 kilometresi otoyol, 49 kilometresi bağlantı yolu olmak üzere 433 kilometre uzunluğundaki projenin çalışmaları aralıksız sürüyor. Projenin en önemli kısımlarından
olan ve dünyanın en büyük orta açıklığa sahip
asma köprüleri arasında dördüncü sırada yer
alan İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü çalışmaları, iş programına uygun olarak devam
ediyor. 252 metre kule yüksekliği, 35,9 tabliye
genişliğine sahip köprünün bin 550 metre
orta açıklığı ile toplam 2 bin 682 metre
boyunda olacağı belirtiliyor. İzmit Körfez Geçişi
Asma Köprüsü'nün Mart 2016 sonuna kadar
yapım çalışmalarının tamamlanarak trafiğe
açılması hedefleniyor.
İnşaatta belgesiz işçi çalıştırana ceza geliyor
İnşaat sektöründe belgeli işçi çalıştırmayana ceza dönemi
başlıyor. Türkiye Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi
(Türkiye MYM) Başkanı Gürhan Özdemir, mesleki yeterlilik
ve belgelendirme sürecine ilişkin yasal düzenlemelerin tamamlandığını ve konuya ilişkin 6645 sayılı Yasa kapsamındaki
işverenlere yönelik cezai müeyyidelerin 26 Mayıs’tan itibaren
uygulanacağını söyledi.
2015 Mayıs’ta yürürlüğe giren tebliğ ile tehlikeli ve çok
tehlikeli meslek grubuna giren 40 meslekte mesleki yeterlilik
belgesi olmayan işçilerin çalıştırılamayacağını aktaran Özdemir, işverenlerin mağdur olmamaları ve teşviklerden faydalanabilmeleri için yeterlilik belgesi olmayan işçi çalıştırmamakta hassas davranmaları gerektiğini ifade etti. Tebliğde
belirtilen mesleklerin 17’sinde Türkiye MYM’nin mesleki
yeterlilik belgesi verme yetkisi olduğunu belirten Özdemir,
mesleki yeterlilik sınavlarına girerek sınavlardan başarılı
olan işçilerin 2017 sonuna kadar ücretlerinin tamamının,
2019’a kadar yarısının işsizlik sigortası fonundan karşılanacağını kaydetti.
Tüketici güveni yüzde 2,7 azaldı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) işbirliği
ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından
hesaplanan tüketici güven endeksi, Ocak ayında
bir önceki aya göre yüzde 2,7 oranında azaldı.
Aralık ayında 73,58 olan endeks Ocak ayında
71,62 oldu.
Hanenin maddi durum beklentisi endeksi bir
önceki aya göre yüzde 1,1 oranında azaldı.
Aralık ayında 93,19 olan endeks değeri Ocak
ayında 92,17 oldu. Bu düşüş, gelecek 12 aylık
dönemde hanenin maddi durumunun daha iyi
olacağını bekleyenlerin oranının azalmasından
kaynaklandı. Aralık ayında 99,91'e denk gelen
genel ekonomik durum beklentisi endeksi
yüzde 4,3 oranında azalarak, Ocak ayında
95,65'e geriledi. Bu azalış, gelecek 12 aylık
dönemde genel ekonomik durumun daha iyi
olacağı yönünde beklentisi olan tüketicilerin
sayısının bir önceki aya göre azaldığını ortaya
koyuyor. İşsiz sayısı beklentisi endeksi bir önceki
aya göre yüzde 6,2 oranında azalarak, Ocak
ayında 73,57 değerine düştü. Bu düşüş, gelecek
12 aylık dönemde işsiz sayısında azalış bekleyenlerin azalmasından kaynaklandı.
www.ode.com.tr
9
10
Gigakentler
çağı başlıyor
“2016 Türkiye için
zor geçecek”
Allianz’ın Mega Şehirler raporuna göre,
2030’a kadar nüfusu 10 milyonun üzerinde 40 şehir daha ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra Şangay gibi mega kentler
daha da büyüyerek, Almanya’nın iki
katı nüfusa sahip “gigakentlere” dönüşecek. Dünyada hali hazırda 29 mega
kent bulunuyor ve bu rakam günden
güne artıyor. Kullanılabilir alan küçülmeye
devam ettikçe nüfusun, binaların ve altyapıların konsantrasyonu katlanarak ar-
Morgan Stanley Türkiye için yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yaşanan uzun seçim sürecine
rağmen 2015 bütçe performansının etkileyici olduğunu ve 2015'in tamamında bütçe
açığının hedefin gerisinde kalmasını umduklarını aktardı.
2016 yılının Türkiye için daha zorlu geçeceğini kaydeden Morgan Stanley, hükümeyin
GSYH'nın yüzde 0.7'si oranın açık hedefine karşın beklentilerinin yüzde 1.5 seviyesinde
olduğunu bildirdi.
Kayıt dışında birinciyiz
Hürriyet'ten Şebnem Turhan'ın haberine göre,
Türkiye, ekonomisindeki kayıt dışı oranıyla 34
OECD ülkesini geride bırakmayı başardı. Türkiye
ekonomisinin yüzde 28.72’si kayıt dışı. İkincilik
yüzde 28.70 ile Estonya ve yüzde 28.10 ile
Meksika’da. ABD yüzde 7.95, İsviçre ise yüzde
8.07’lik kayıt dışı ekonomi oranıyla son sıralarda
yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Elgin’in araştırmasına göre, Türkiye’de son 10 yılda kayıt dışı
ekonomide hiçbir başarı sağlanamadı. 1950’lerde
yüzde 50’yi aşan kayıt dışı ekonomi oranı
1990’ların sonlarına doğru yüzde 30 seviyelerine
düşürüldü. Ancak bu yıllardan sonra yüzde 2729 arasında kayıt dışı ekonomi kronikleşti. Elgin,
ayrıca 2023 simülasyonu da yaptı. Buna göre
Türkiye ekonomisinin 2023’e gelindiğinde yüzde
24’ü kayıt dışı olacak. Yine çok büyük bir
ODe Ocak 2016
değişiklik yaşanmayacağını söyleyen Elgin, kayıt
dışı ekonomiyi azaltmak için çarenin ekonomiyi
büyütmekten geçtiğini vurguladı.
Elgin’in araştırmasına göre 1950’den 90’ların
sonuna kadar kayıt dışı ekonomide düşüş trendi
çok açık. Ancak son 10 yılda kayıt dışı ekonomi
yerinde sayıyor. Kayıt dışı ekonominin sadece
vergi kaçırma ve kayıt dışı istihdamdan oluşmadığını belirten Elgin, teknolojinin gelişmesiyle
kişilerin birbirleriyle yaptığı alışveriş, işporta tezgahları hatta ödenmeyen fazla mesai ücretlerinin
de kayıt dışı ekonomiyi beslediğine işaret etti.
Elgin “Her ülkede değişmeyen tek gerçek var ki
kayıt dışı maliyeti azaltmak için tercih ediliyor.
2007’den beri dolar bazında büyüme gösteremeyen Türkiye ekonomisinde kayıt dışındaki
sabitlik de çok sürpriz değil” diye konuşuyor.
Sektörden Haberler
tıyor. Bu kentlerin büyük bir kısmı iklim
değişikliği ve aşırı hava olaylarına karşı
çok duyarlı olan deniz seviyesine yakın
olan kıyı bölgelerde yer alıyor. Bununla
birlikte, dünyanın pek çok bölgesinde
yaşam süresi de artıyor. 2030’da, dünya
nüfusunun yüzde 15’i 60 yaşından daha
büyük olacak. Bu trend mega kentlerde
de geçerli olacak. Allianz’ın Mega Şehirler raporuna göre İstanbul, 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük
15. mega kenti konumunda. Rapora
göre İstanbul nüfusunun 2030 yılında
% 2,53 oranında büyümeyle yaklaşık
17 milyon olması ve dünyanın en kalabalık 20. mega kenti konumuna gelmesi
bekleniyor.
TOKİ yeni şehirler kuracak
TOKİ'nin “Yeni Yerleşimler, Yenilenen
Şehirler Projesi” ile artık sadece konut
değil, master planlı büyük yerleşim yeri
projeleri de hayata geçireceği açıklandı.
TOKİ Başkanı Ergün Turan, yaptığı
açıklamada, Toplu Konut İdaresi’nin
konut üretimindeki yüksek tecrübesini,
bina inşa etme aşamasından yeni
yerleşimler, yeni şehirler kurma ölçeğine
getirdiklerini söyledi.
Türkiye'nin farklı şehirlerindeki büyük konut
alanlarında yürütülen uygulamaları, “Yeni Yerleşimler, Yenilenen Şehirler Projesi” ile farklı
bir safhaya taşıdıklarına dikkati çeken Turan,
“Artık TOKİ sadece konut değil, master planlı
büyük yerleşim projeleri hayata geçiriyor. Yeni
şehirler inşa ediyoruz, sadece insanların ba-
Yatırımcılar Türkiye
için ihtiyatlı
UBS'e göre yatırımcılar, Türkiye ve Güney Afrika için ihtiyatlılar.
ABD ve Asya'da Orta-Doğu Avrupa, Orta Doğu, Afrika
(CEEMEA) bölgesi için görünümü yatırımcılarla değerlendiren
UBS hazırladığı raporda, düşük büyüme, güçlü ABD Doları
ve ABD para politikasında normalleşmenin CEEMEA bölgesini
zorlayacağının düşünüldüğüne
işaret etti. Raporun Türkiye bölümünde yatırımcıların büyük çoğunluğunun Türkiye konusunda ihtiyatlı-negatif olduğunu belirten UBS, yatırımcıların
iki konuda endişe duyduklarını düşündüğünü vurguladı.
Yatırımcıların endişe duydukları ilk konu olarak Türk şirketlerinin
büyük miktardaki açık döviz pozisyonları nedeniyle zorlu dış
finansman ortamını işaret eden UBS, ikinci endişe olarak
ise gerek ekonomik gerekse siyasi alanda politika yöne ve
politika uygulamaları konusunda belirsizliği işaret etti.
rınma ihtiyaçlarını karşılayan değil aynı zamanda
yeni sosyal yaşam alanları oluşturan şehirler
inşa ediyoruz” diye konuştu.
Turan, “Yeni Yerleşimler Yenilenen Şehirler
Projesi”nin ilk adımının Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi işbirliğinde Gaziantep Kuzey Şehir
Projesi ile hayata geçeceğini dile getirdi.
Turan, TOKİ'nin artık kalitede yeni bir evreye
geçtiğini vurgulayarak, “İleri teknolojinin kullanıldığı, güvenli, estetik arayışına yanıt veren
yapılarımızı, TOKİ tecrübesiyle inşa ediyoruz”
dedi.
Fitch'ten Türkiye’ye borç uyarısı
Fitch Ratings, Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu gelişen piyasalardaki 7
büyük ekonominin özel sektör borçluluğunun, 2005'te GSYH'ye oranla
yüzde 46 seviyesindeyken, 2014 sonunda yüzde 71'e yükseldiğini, bunun
risk oluşturduğunu belirtti.
Fitch'in gelişmekte olan ekonomilere ilişkin raporunda,
gelişen piyasalardaki özel sektör borçluluğunun son
10 yıl içerisinde hızla arttığı, bunun ekonomilerin
finansal sistemlerinin kredibilitesine ilişkin aşağı yönlü
riskleri yükselttiği belirtildi. Raporda, "Ekonomilerdeki
yavaşlama, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) beklenen
faiz artırımı, para birimlerindeki oynaklık ve emtia fiyatlarındaki yavaşlama,
kırılganlıkları artırıyor" ifadeleri kullanıldı. Brezilya, Hindistan, Endonezya,
Meksika, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye'nin değerlendirildiği raporda,
gelişen piyasalarda GSYH'ye oranla özel sektör borçlarında son yıllarda
artış kaydedildiği vurgulandı. Raporda, gelişen piyasalardaki para birimlerinde
yaşanan değer kaybının etkisiyle, yedi büyük gelişmekte olan ekonominin
özel sektör borcunun GSYH'ye oranla bu yılın sonunda yüzde 77'ye yükselmesinin beklendiği ifade edildi.
www.ode.com.tr
11
12
ODE ürünleri Alp Havacılık
yeni fabrika inşaatında da kullanılıyor
Türk Savunma ve Havacılık Sanayi ihracatının lider firmaları arasında yer
alan Alp Havacılık’ın yeni idari bina inşaatında da, ODE ürünleri tercih
ediliyor.
1998 yılında kurulan Alp Havacılık, 1999 yılı
sonlarında da ilk müşterilerinden olan Sikorsky
Aircraft ile ortaklık tesis ediyor. Sikorsky ile
hayata geçirilen başarılı büyüme stratejisi, ortaklar arasındaki karşılıklı saygı ve güven,
yoğun teknoloji transferi ve yatırımlar ve Alp
Havacılık ekibinin olağanüstü başarılı ve verimli
çalışmaları sonucunda, sektöründe dünyanın
en iyileri tarafından iş ortağı olarak seçildiği
bir konuma ulaşıyor.
1.100 metrekare kapalı alanda, beş CNC tezgahla üretime başlayan Alp Havacılık, bugün
ODe Ocak 2016
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde mevcut
23.500 metrekare kapalı alan ve 30.000
metrekare genişleme alanında, 600 nitelikli
personeli, 100’den fazla CNC tezgahı, çok
sayıda ve büyük bölümü KOBİ statüsündeki
alt yüklenicisi, güçlü kalite, mühendislik, test
ve laboratuvar alt yapısı, sayısı 60’ın üzerinde
olan ve bunlardan bir kısmı dünyada çok az
tesiste bulunan özel prosesleriyle Havacılık
ve Uzay Sanayi’ne dönük, hassas, kritik yapısal ve motor komponentleri ve sistemleri,
helikopter dinamik bileşenleri, sürücü şaftları,
uçuş kontrol ve diğer uçuş emniyetli kritik
parçaları ve iniş takımları üretimini gerçekleştiriyor.
Alp Havacılık, Türk Savunma ve Havacılık
Sanayi ihracatının lider ve örnek kuruluşları
arasında yer alarak, yüksek katma değerli,
yüksek bilgi ve teknoloji içeren ürün yapısıyla,
ABD, Fransa, Kanada gibi gelişmiş pazarlara
ihracat yapıyor.
Yeni idari bina inşaatında ODE ürünleri
kullanılıyor
Alp Havacılık’ın 2016 yılı içerisinde faaliyete
geçmesi planlanan yeni idari bina inşaatında
ODE ürünleri kullanılıyor. Yalıtımında da ODE
Rflex boru ve levhalarının kullanıldığı bina,
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde yükseliyor.
Projelerimiz
ODE ürünleri Medical Park Bahçeşehir
Hastanesi projesinde de tercih edildi
Medical Park Hastaneler Grubu’nun Esenyurt’ta yükselen yeni hastanesinde de ODE ürünleri tercih edildi.
Projede ODE’nin teknik ve yapı yalıtım ürünleri olan ODE R-Flex boru ve levha ile Rockflex levha ve telli şilte
ürünleri tercih edildi.
Medical Park Hastaneler Grubu, Bahçeşehir,
Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar lokasyonunun
en büyük hastanesini tamamlama aşamasında.
7 bin metrekare üzerine yükselecek olan konforlu hastane binası 200-250 yatak kapasitesine sahip olacak. Bu projeye ait arsa sahibi
Orhan Özyurt ve projenin ana yüklenicisi
Özyurt A.Ş. 264 yatak kapasitesine sahip
hastanede sekiz tam donanımlı ameliyathane
bulunuyor.
40 milyon TL. Hastane Esenyurt’ta Akbatı
projesinin hemen karşısında konumlanıyor.
İnşaat tamamlandıktan sonra Medical Park
Hastaneler Grubu’na 8+8 yıllığına kiralanacak
olan Medical Park Bahçeşehir Hastanesi,
kanser araştırma merkezi olarak hizmet verecek. Hastanenin toplam yatırım maliyeti ise
Dev hastanede ODE ürünleri
kullanıldı
Projede ODE’nin teknik ve yapı yalıtım ürünleri
olan ODE R-Flex boru ve levha ile Rockflex
levha ve telli şilte ürünleri kullanıldı.
www.ode.com.tr
13
14
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi sona erdi:
Küresel
ısınmada
hedef
1,5 derece
ODe Ocak 2016
Çevre
Paris’te toplanan COP21 Zirvesi (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Toplantısı) 195 ülkenin katılımıyla gerçekleşti. Zirvede,
küresel ısınmada hedef 1,5 derece olarak belirlendi. Toplantıda ayrıca küresel ısınmanın yol
açtığı iklimsel değişikliklerden en çok etkilenen
ada ülkeleri ile yenilenebilir enerjilere geçecek
yoksul ülkelere 100 milyar dolar mali yardım
yapılması noktasında mutabık kalındığı açıklandı.
Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin (COP21)
kapanış taslağı açıklandı. Üzerinde anlaşmaya
varılan taslağı BM Genel Sekreteri Ban Kimun ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın da hazır bulunduğu toplantıda, COP21
Başkanı ve Fransa Dışişleri Bakanı Laurent
Fabius açıkladı.
Laurent Fabius, varılması beklenen uzlaşmayı
“iklim tarihimizdeki ilk uluslararası anlaşma” diye
nitelendirdi. Fabius, 195 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede doğru, kalıcı, dinamik ve
dengeli bir taslak üzerinde anlaşıldığını belirtti.
Fabius, anlaşmanın sağlanmasının tarihi önemde
ve büyük bir zafer olduğunu dile getirdi.
Fabius, anlaşma sağlanan taslak ile ilgili de
bilgi verdi. Hedeflerinin küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak olduğunu dile getirdi.
Belirlenen hedefin 1,5 derece olduğuna vurgu
yaptı. Ayrıca Fabius, küresel ısınmanın yol
açtığı iklimsel değişikliklerden en çok etkilenen
ada ülkeleri ile yenilenebilir enerjilere geçecek
yoksul ülkelere 100 milyar dolar mali yardım
yapılması noktasında mutabık kalındığını dile
getirdi. Fransız bakan, uzlaşma sağlanan
taslak için, “Bütün dünyayı ilgilendiren bir durum. Dünya nefesini tutmuş bize bakıyor.”
ifadelerini kullandı.
159 ülkenin devlet ve hükümet başkanının yer
aldığı, toplamda ise 195 ülkeden temsilcilerin
katıldığı organizasyon, 30 Kasım tarihinde
başladı. 22’nci İklim Zirvesi 7-18 Kasım 2016
tarihleri arasında Fas’ın Marakeş şehrinde gerçekleştirilecek.
Paris Anlaşması kabul edildi
Fransa’nın başkenti Paris’te iki haftadır yürütülen
21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda
(COP21), üzerinde anlaşma sağlanan anlaşma
metni konferansa katılan ülkelerin delegeleri tarafından onaylandı.
Konferans başkanlığını yürüten Fransa Dışişleri
Bakanı Laurent Fabius, düzenlenen oylamanın
ardından Paris Anlaşması’nın 195 ülkenin delegesinin desteği ile oy birliği ile kabul edildiğini
söyledi.
Oylamaya sunulan metne itiraz eden olmadığı
için anlaşma delegeler tarafından oy birliği ile
kabul edilmiş sayıldı. Hukuken bağlayıcı olacak
anlaşma metninde, küresel ortalama sıcaklık
artış limitinin 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması konusunda anlaşma sağlandı. Başbakan
Manuel Valls "Tarihi bir anlaşma ve gezegen
için bir zafer" dedi.
15
23. Dünya Enerji Kongresi İstanbul’da
yapılacak
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph
Frei, iklim değişikliğini önlemek ve küresel
ısınmayı azaltmak için hazırlanan ve 195
ülkenin oy birliğiyle kabul ettiği Paris Anlaşması'nın memnuniyet verici bir gelişme olduğunu
belirterek, “Anlaşma, toplumları her alanda
önemli boyutta etkileyecek” ifadesini kullandı.
Frei yaptığı yazılı açıklamada, anlaşmadan sonraki
en önemli görevin, sözlü kararları hem ulusal
hem de yerel seviyelerde ölçülebilen eylem adımlarına dönüştürmek olduğunu belirtti. Frei, “Paris
Anlaşması memnuniyet verici ve toplumları her
alanda önemli boyutta etkileyecek. Enerji sektöründe ise dönüşüme yoğunlaşılması ve uzun
zamandır güdülen amaçların gerçekleşmesi için
istikrarlı politikaların ve belirgin karbon fiyatlandırmalarının çok hızlı bir şekilde yerine getirilmesi
gerekmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Frei, bütün çözümlerin güvenli, adil ve çevreye
uygun enerji sistemlerini karşılayabilme şartlarını
yerine getirmeleri gerektiğini belirterek, sürdürebilir
enerjinin geleceği için inovasyonun kaçınılmaz
olduğunu vurguladı. Açıklamada, 9-13 Ekim 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek 23. Dünya Enerji Kongresi'nde ana konulardan birinin “Enerji sürdürülebilirliği” olduğu da belirtilerek, bunun Paris’te
düzenlenen kritik İklim Değişikliği Zirvesi (COP21)
sonrası gerçekleşecek ilk küresel enerji
toplantısı olacağı vurgulandı.
www.ode.com.tr
16
İstanbul’da hava
kirliliği korkutucu
boyuta ulaştı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde bulunan Hava Kalitesi İzleme’nin 7 Aralık’ta yaptığı
ölçümler sonucunda İstanbul’daki “Partikül
madde 10” (PM10) olması gereken değerlerin
çok üzerinde olduğu anlaşıldı. Öyle ki, uzmanların “Günlük ortalama 50 mikrogram/metreküp oranını aşmaması gerekir” dedikleri
PM10 oranları bazı ilçelerde 200 seviyesinin
üzerine çıktı. Hava Kalitesi İzleme İstasyonları’nın kasım ayında 119 olarak ölçtüğü partikül
oranı 7 Aralık’ta yapılan ölçümlerde Esenyurt’ta
284’e çıktı. Bu oran Kadıköy’de 247 (Kasım
ölçümü 57), Yenibosna’da 201 (58), Ümraniye’de 163 (66), Başakşehir’de ise 135 (102)
mikrogram/metreküp olarak tespit edildi.
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi
NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi, dünya
genelinde 195 ülkenin yer aldığı hava kirliliği
haritasını yayınladı. Son 10 yılın verileri alınarak
hazırlanan haritada, gelişmekte olan endüstrileriyle Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkeleri
hava kirliliğinin en yoğun olduğu bölgeler arasında yer aldı. Çalışma, özellikle ABD ve Avrupa’da hava kirliliğinin 2004’le karşılaştırıldığında büyük azalma kaydettiğini gösterdi. Avrupa’da hava kirliliği en yoğun yer Türkiye
olurken, hava kirliliğine en sık Marmara, Ege
ve İç Anadolu’nun kuzey, batı kesimlerinde
rastlanıyor. NASA’nın yayınladığı dünya hava
kirliliği haritasına göre, Türkiye’de Tekirdağ ve
Erzincan en kirli havaya sahip iller oldu.
Türkiye'ye ile ilgili
ürküten rapor
İklim değişikliği Türkiye'yi nasıl etkiliyor?
Ortak Gelecek için Diyalog Derneği tarafından hazırlanan bir rapor oldukça
çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Türkiye’nin
son 44 yıllık meteoroloji tarihi bize neler
gösteriyor? İşte ürkütücü sonuçlar: 1970
– 2014 dönemini eşit periyotlarda değerlendirdiğimizde Türkiye sıcaklık ortalaması 12,7’den 13,8 santigrat dereceye
çıktı.
En yüksek sıcaklık 30 Temmuz 2000’de,
Cizre’de 48,6 santigrat derece olarak
ölçülürken; en düşüğü 20 Ocak 1972’de
Ağrı’da -45,6 santigrat derece olarak
ODe Ocak 2016
ölçüldü. Türkiye’de en sıcak ay ortalama
24,3 santigrat derece ile Temmuz, en
soğuğu ise ortalama 2,2 santigrat dereceyle Ocak. Fakat 2014 yılının aylık
sıcaklık ortalamaları bu değerlerden bir
hayli yüksek.
Karla örtülü gün sayısı 1970’li yıllarda
ortalama 30,5 gün iken son 7 yıl ortalaması 24 gün. 2014’te ise sadece 11,2
gün. 5 cm toprak sıcaklık ortalaması
aynı dönemde 15,4’ten 16,9’a santigrat
dereceye çıktı. 2014 Ağustos ayında
toprak sıcaklığı ortalama 30,7 santigrat
dereceydi.
Çevre
17
Küresel Güneş Konseyi kuruldu
GÜNDER (Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü), Paris’te gerçekleştirilen
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’nda önemli
bir gelişmeye ön ayak oldu. 195 ülkenin
katıldığı ve güneş enerjisi alanında önemli
kararların alındığı Paris Konferansı’nda, güneş
enerjisi sektörünü uluslararası düzeyde birleştirmek amacıyla önde gelen bölgesel ve
ulusal güneş enerjisi toplulukları tarafından
Küresel Güneş Konseyi (Global Solar Council,
GSC) kuruldu. GÜNDER’in de kurucular arasında yer aldığı GSC, güneş enerjisi alanındaki
üstün uygulamaları paylaşarak ve küresel
pazar gelişimini hızlandıracak. Düşük maliyeti
ve iklim değişikliğiyle mücadelede çok etkili
bir araç olması sebebiyle önemi daha da
artan güneş enerjisi, bu adımla daha da güçlenecek.
“Türkiye güneşe dönüş seferberliği ilan
etmeli”
Çin, Avrupa ülkeleri, Hindistan, Ortadoğu,
Avustralya, Güney Amerika ve Birleşik Devletler
gibi dünyanın en büyük pazarları dahil olmak
GÜNDER (Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü) Yönetim Kurulu Başkanı
Dr. Kemal Gani Bayraktar, Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı
sonucunu değerlendirerek, GÜNDER olarak
çözüm önerilerini sıraladı. Paris Anlaşması’nın
fosil yakıt dönemini sona erdirerek temiz enerji
teknolojilerine geçişi işaret ettiğine değinen
Bayraktar, 195 ülkenin yer aldığı Paris Anlaşması’nın, iş dünyasına ve yatırımcılara fosil
yakıt döneminin sonuna geldiğine dikkat çektiğini söyledi.
üzere hem gelişmiş hem de gelişmekte olan
pazarlardaki ulusal ve bölgesel güneş enerjisi
topluluklarından oluşan Konsey’in uluslararası
anlamda da güçlü bir ses sağlaması amaçlanıyor.
Karbon bütçesini 1,5 derece hedefiyle sınırlayan
bu anlaşmanın Türkiye’nin enerji dönüşümünde
temiz enerji teknolojilerinin önemini de ortaya
koyduğunu belirten Bayraktar, “İklim değişikliğiyle
mücadelede bir milat olarak kabul edilen anlaşma
21. yüzyılın ikinci yarısında net salımların sıfırlanması anlamına geliyor. Bu durum, fosil yakıtlarda başta kömür olmak üzere sonun başladığına ve enerji yatırımlarında kazananın yenilenebilir enerji kaynakları olduğuna işaret ediyor.
Bu süreci takiben Türkiye, güneş enerjisi alanındaki yatırımları hızla artırarak “güneşe dönüş”
seferberliği ilan etmelidir” dedi.
Türkiye çölleşiyor
Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu, Birleşmiş
Milletler (BM)’in çölleşme
konusunda ‘hassas’ olarak değerlendirdiği Türkiye'nin çölleşme risk haritasının çıkarıldığını söyledi. Türkiye Çölleşme
Risk Haritası’na göre ülkemizin yüzde 47’si orta
ve üzeri çok yüksek risk
grubunda yer alıyor. Çölleşmenin görüldüğü Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler
olarak görülürken; Tuz Gölü Havzası, Ereğ-
li-Karaman Bölgesi, UrfaC e y l a n p ı n a r- M a r d i n Batman hattı, Eskişehir
çevresi orta ve yüksek risk
grubunu oluşturuyor. Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
““Ülkemizin çölleşme kriter
ve göstergeleri ilk defa belirlenerek ulusal ölçekte çölleşmeye duyarlı alanlar tespit edildi. Daha sonra çölleşme modeli ve Türkiye
Çölleşme Risk Haritası
oluşturuldu. Projenin pilot sahası olan
Gediz Havzası’nda doğrulama ve kalibrasyon çalışmaları tamamlandı. Çölleşme
modeli ve risk haritasının yüzde 90 güven
aralığı içinde mikro havza bazında yüzde
94 tutarlı netice ürettiği tespit edildi. Bu
doğrulama ve kalibrasyon çalışması bütün
Türkiye’yi kapsayacak şekilde 25 havzada
devam edecek.”
www.ode.com.tr
18
Arıtma sayısı arttı, teşvik
yükseldi
Dünya toprakları
hızlı bir şekilde
bozuluyor
BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) topraklar üzerine yoğunlaşan Hükümetlerarası
Teknik Paneli tarafından yayınlanan Dünya
Toprak Kaynaklarının Durumu raporu 60
ülkeden toprak konusunda uzmanlaşmış
200 kadar bilim insanının çalışmalarını bir
araya getirdi. Birgün'ün haberine göre,
raporun yayınlanması, “insanlığın sessiz
dostu” topraklar konusunda farkındalık
yaratmayı amaçlayan BM 2015 Uluslararası
Toprak Yılı’nın kapanışıyla aynı tarihlerde
gerçekleşti.
Raporun en çarpıcı sonuçlarından birini;
dünya toprak kaynaklarının büyük bir bölümünün orta, şiddetli ve aşırı şiddetli seviyelerde bozuluma uğramış olması oluşturuyor. Toprakların yüzde 33’ü erozyon,
tuzlanma, sıkışma, asitleşme ve kimyasal
kirlenmeden dolayı orta ve şiddetli seviyelerde bozunuma uğramış durumda.
Şehirleşme toprak bozulum nedenleri arasında başı çekiyor. Hızlı büyüyen şehirler
ve endüstriler geniş arazileri gittikçe bozuluma uğrattı, toprakları kirleterek tuzluluk,
asitleşme ve ağır metal oranında artışa
neden oldu. Topraklar, ağır yapılar altında
kalarak asfalt ya da beton kullanımından
dolayı tamamen toprak vasıflarını yitirdi.
ODe Ocak 2016
İZSU (İzmir Su) Genel Müdürlüğü tarafından
Avrupa standartlarında işletilen ve kalitesiyle
Türkiye’ye örnek olan arıtma tesisleri, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’ndan “enerji teşvik” hakkı
kazandı. Kentsel yerleşimlerin en büyük çevre
problemlerinden biri olan evsel atık su sorununu
kurduğu ileri biyolojik atık su arıtma tesisleriyle
çözen İzmir Büyükşehir Belediyesi, arıtma tesislerini işletmek için de ciddi bütçeler ayırıyor.
2010 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelik kapsamında, çevre
iznine sahip ve yıl içinde çevre cezası almamış
atık su arıtma tesislerine verilen enerji teşviği,
İZSU’ya tam 5 milyon 452 bin lira kazandırdı.
Atık su arıtma tesislerinin personel, elektrik,
malzeme -hizmet alımı, müteahhitlik hizmetleri
ve yapım giderleriyle birlikte yıllık işletme giderlerinin oldukça yüksek olduğunu belirten İZSU
Genel Müdürlüğü yetkilileri, 2010, 2011, 2012
ve 2013 yıllarında toplam 7 milyon 320 bin
liralık enerji teşviği aldıklarını, 2014 yılında artan
tesis sayısı ile birlikte bu rakamın da yükseldiğini
belirttiler.
Hollanda ile yenilenebilir
enerji ortaklığı
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Hollanda
Ekonomi Bakanlığının katkılarıyla İstanbul'da
düzenlenen inovasyon haftası sırasında Humartaş Yapı ve Enerji ile Hollandalı Yakamoz
Energy şirketi yetkilileri bir araya geldi. İki şirketin yürüteceği projenin 57 megavatlık
ilk paketi için 64 milyon avroluk finansman
sözleşmesi, Hollanda Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Direktör Yardımcısı
Guido Landheer'in de katılımıyla imzalandı.
Hollanda hükümetinin de desteklediği, yenilenebilir enerji alanında iki ülkenin işbirliği
sonucunda oluşturulacak ilk paket olan 57
megavatlık güneş enerjisi projesi kapsamında
gelecek yıl elektrik üretimine başlanacak.
200 milyon avroluk yatırım gerektiren 175
megavat kapasiteli projenin tamamı ise
2017 yılı ortasında tamamlanacak.
Çevre
Bisikletli ulaşım
imkanları
masaya
yatırıldı
WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler, 18 Aralık
2015 tarihinde, İETT’nin bu yıl sekizincisini
düzenlediği Transist kapsamında, “Bisikletli
Ulaşım Planlaması Çalıştayı” ile dokuz farklı
şehirden 22 yerel ve merkezi yönetim temsilcisini
bir araya getirdi. İstanbul, İzmir, Ankara gibi
üç büyük şehirden de temsilcinin yer aldığı
çalıştayda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 3
Kasım 2015’te bisikletli ulaşım hakkında yürürlüğe koyduğu yönetmelik ele alınırken güvenli
bisiklet yolu planlamasında bütüncül yaklaşımın
gerekliliği ile bisiklet kültürü eksikliğinin altı
çizildi. Bisikletli ulaşımda göz önünde bulundurulması gereken noktalar, bisikletli ulaşımın
sürdürülebilir kentsel hareketlilik planlarındaki
yeri, Kasım 2015’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu “Şehir İçi Yollarda
Bisiklet Yolları, Bisiklet İstasyonları ve Bisiklet
Park Yerleri Tasarımına ve Yapımına Dair Yönetmelik”, kalkınma ajanslarının mali destek
Haydarpaşa Garı aslına
uygun restore edilecek
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın habere
göre, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel
Müdürlüğü geçen yıl eylül ayında, 2010’da
atlattığı yangında çatısı tamamen kül
olan ve yeniden düzenlenen tarihi Haydarpaşa Garı’nın çatısına otele dönüşmesinin de önünü açacak şekilde ekleme
yapılarak kafeterya ile asansör yapılmasını
öngören bir proje hazırlamıştı. Söz konusu
projenin hayata geçebilmesi için Kadıköy
Belediyesi’nin projeye yapı ruhsatı vermesi
gerekiyordu. Belediye tarihi garın aslına
uygun restore edilmediğini belirterek ruhsatı vermedi. Meslek odaları ve halk projeye tepki göstererek onlarca eylem düzenledi.
Belediye ruhsat verdi Bir yılın ardından
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarihi gar için yeni bir restorasyon
projesi hazırlayarak ilçe belediyesine ruhsat başvurusunda bulundu. Kadıköy Belediyesi Başkanı Aykurt Nuhoğlu yeni
hazırlanan projenin Anıtlar Kurulu tarafından da onaylandığını belirterek tarihi
binanın aslına uygun restore edileceği
için projeye ruhsat verdiklerini söyledi.
programlarında ve planlarında bisikletin yeri
ve güvenli bisiklet yollarının tasarımı konularına
değinildi. Çalıştayın ikinci bölümünde, yerel
yönetimlerin bisikleti ulaşım planlarına dahil
etme sürecinde karşılaştığı sorunlar ve çözüm
önerileri tartışıldı.
Altyapı bankası
kuruluyor
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, su, kanalizasyon, doğalgaz,
elektrik ve telekom gibi altyapı yatırımlarının finansmanında
yeni araçlar getirmeye hazırlanıyor. Hazırlanan düzenlemeye
göre özel sektörün yapacağı projeler için Altyapı Bankası’nın
kurulması planlanıyor. Hazırlanan Kentsel Teknik Altyapı
Tesislerinin Finansmanı Yönetmeliği taslağına göre su ve
kanalizasyon gibi altyapı yatırımlarının finansmanında
çeşitli ülkelerdeki finans kurumları kullanılabilecek. Ayrıca
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO), belirli bir projeyi
gerçekleştirmek için herhangi bir amaç sınırlaması olmaksızın süreli veya süresiz olarak kurulabilecek. Yeni
modelde oluşturulacak altyapı bankasıyla kurumlara finansman temini sağlanması da öngürülüyor. Türkiye’de
İller Bankası, kamu projelerinin finansmanında kullanılıyor.
Ancak İller Bankası, özel sektöre altyapı finansmanı desteğinde bulunmuyor. Geliştirilmesi amaçlanan modelle
kamu ve özel sektör iş birliğiyle öncelikli hedefi altyapı finansmanı oluşturmak olan bir altyapı bankasının kurgu-
www.ode.com.tr
19
20
Yalıtımın dünya liderlerinden
ODE’ye iki büyük ödül
Yalıtım sektöründe dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan 10. Global Yalıtım
Konferansı’nda sektörünün dünya liderleri
tarafından verilen ödüllerde ODE ‘Yılın Yalıtım
Firması’, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan
Turan ise “Yalıtımda Yılın İşadamı” seçildi.
Türk yalıtım sektörünün gelişmesi adına birçok
öncü çalışmaya imza atan ve getirdiği yeniliklerle adını yalıtım sektörünün en önemli
oyuncuları arasına yazdıran ODE, 30. yılında
ulusal ve uluslararası etkinliklere destek vermeye devam etti. Globalleşme vizyonu doğrultusunda yatırımlarına ve faaliyetlerine hız
veren ODE, bu kez 29-30 Eylül tarihlerinde
yalıtım sektöründe dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan 10. Global Yalıtım
ODe Ocak 2016
ODE Haberler
Konferans&Fuarı’na Istanbul’da ev sahipliği yaptı.
30’u aşkın ülkeden, yaklaşık
200 delegenin katıldığı 10.
Global Yalıtım Konferans &Fuarı, İstanbul ayağı ile bugüne
kadarki en geniş katılımcıya
ulaştı. Yalıtım sektöründeki en
yeni ürün, uygulama ve teknolojik gelişmelerin paylaşıldığı,
güncel konuların masaya yatırıldığı etkinlik kapsamında düzenlenen fuarda ise önemli
uluslararası işbirliklerine imza
atıldı. İki gün süren organizasyon kapsamında gerçekleşen
10. Global Yalıtım Ödülleri’nde
ODE, katılımcıların oylarıyla
‘Yılın Yalıtım Firması’ seçilirken,
ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise
‘Yalıtımda Yılın İşadamı’ seçildi.
‘Yalıtımla 8,5 milyar dolar tasarruf
edebiliriz’
Etkinliğin açış konuşmasını yapan ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, organizasyonun İstanbul’da gerçekleştirilmesinden
dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek;
“Şahsen uzun yıllardır iştirak
ettiğim bu önemli organizasyonun, 10. yılında İstanbul’da
gerçekleştirilmesinden ve
bunda emeğimiz olmasından
büyük bir mutluluk duymaktayız. 30 yıldır Türk yalıtım
sektörünün gelişmesine öncülük eden bir şirket olarak
böylesine önemli bir organizasyona ev sahipliği yapmanın ötesinde, yatırımlarımızı
ve ihracat hedeflerimizi büyüttüğümüz bir dönemde,
sektörün dünya liderleri tarafından ödüllendirilmek bizim
için ayrı bir gurur kaynağı
oldu” dedi. Yalıtım, enerji ve
inşaat sektörüne ilişkin de
önemli açıklamalarda bulunan Orhan Turan. Türkiye’nin toplam enerji
ihtiyacının % 75’ini ithal ettiğini, 2014 yılında
55 milyar dolar enerji maliyeti olduğunu ve
bunun 20 milyar dolarının konutlarda oluştuğunu da sözlerine ekledi. Türkiye’de son 10
yıldır yalıtımın en hızlı büyüyen sektörlerden
biri olduğunu belirten Turan, sektörün gelecekte
de umut verici bir büyüme vaat ettiğini belirtirken, yalıtımla 8,5 milyar dolar tasarruf edilebileceğinin de altını çizdi.
www.ode.com.tr
21
22
®
ODE, TURQUALITY ’de
ikinci beş yıla hak kazandı
2010 yılında dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı
TURQUALITY® Destek Programı’na katılan ilk yalıtım markası olan ODE,
sürdürdüğü başarılı çalışmalarıyla beş yıl daha destek almaya hak kazandı.
Son yıllarda yaptığı yatırımlarla
yerel bir güçten, global bir marka olma yolunda hızla
ilerleyen ODE Yalıtım, 30. yılında
gurur veren bir başarıya daha
imza attı. 2 Mart 2010 tarihinde
TURQUALITY® Destek Programı’na katılan ilk yalıtım markası
olan ODE’nin, beş yıl boyunca
sürdürdüğü çalışmalar, Ekonomi
Bakanlığı’nca oluşturulan Performans Değerlendirmesi çerçevesinde analiz edilerek, destek
sürecinin beş yıl daha uzatılmasına karar
verildi. Ekonomi Bakanlığı’nca yapılan yazılı
açıklamada sürecin uzatılmasına etki eden
faktörler; program kapsamındaki desteklerden
yararlanma seviyesi, satış hacmi, marka gücü,
katma değer, markanın finansal gücünde
sağlanan artış, markalaşma
yol haritasında yer alan projeleri gerçekleştirme seyri ile
yıllar itibariyle marka bilinirliğindeki artış olarak sıralandı.
Orhan Turan: Bu Başarı
ODE Ailesi’nin
Globalleşme vizyonu doğrultusunda yatırımlarına ve faaliyetlerine hız verdikleri bir dönemde, Turquality’ye bir beş yıl daha kabul edilmiş olmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten
ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan,
“ODE olarak, beş yıl boyunca TURQUALITY®
Destek Programı kapsamında kurumsallaşma,
markalaşma ve pazarlama gibi birçok alanda
önemli destekler aldık. Son beş sektörün en
hızlı büyüyen firması olarak, yalıtım sektöründe
global arenada Türkiye’yi temsil ederken,
bir yandan da Türkiye’yi büyütmeye ve marka
değerimizi yükseltmeye devam ediyoruz. Bu
başarıda, ODE Ailesi’nin katkısı büyüktür.
ODE olarak; kaliteli insan gücümüz, güçlü
bayi ağımız ve yeni yatırımlarımızla önümüzdeki beş yıllık süreçte hep birlikte çok daha
büyük başarıları paylaşacağımızdan eminim”
dedi.
ASHRAE Turkish Chapter “RAL CRC 2015 İstanbul”
etkinliğini gerçekleştirdi
İklimlendirme sektörünün en
önemli uluslararası organizasyonları arasında yer alan ve
Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen RAL CRC 2015 İstanbul’a,
ODE Yalıtım A.Ş. Gümüş sponsor olarak destek oldu.
2-4 Ekim 2015 tarihleri arasında
İstanbul’da yapılan ve ‘Kentsel
Dönüşüm ve Enerji Verimliliği’
temasında gerçekleşen konferansa, Hindistan, Pakistan, Bir-
ODe Ocak 2016
leşik Arap Emirlikleri, Amerika
Birleşik Devletleri, Kuveyt, Nijerya, Mısır, Almanya, Yunanistan, Lübnan, Portekiz, Suudi
Arabistan, Sri Lanka, İngiltere,
Gana, İrlanda, Irak, Sudan, Katar, Romanya ülkelerinden katılımcılar yer aldı. 25 ülkeden
tasarımcı, mekanik taahhütçü,
uzman müşavir ve akademisyenler bir araya geldiği etkinliği,
400’ün üzerinde katılımcı izledi.
ODE Haberler
23
ODE Yalıtım, FESI sonbahar buluşmasına
sponsor oldu
Bir dünya markası olma yolunda
hızla ilerleyen ODE Yalıtım, 2016
yılında ABD’de düzenlenecek WIACO Kongresi (World Insulation &
Acoustic Congress – Dünya Yalıtım
ve Akustik Kongresi) öncesi gerçekleşen ‘Sonbahar Buluşması’na
sponsor oldu. 14-17 Ekim tarihleri
arasında Cannes- Fransa’da düzenlenen
sonbahar buluşmasına ODE’den Strateji ve
İş Geliştirme Direktörü Serdar
Özşar katıldı. Serdar Özşar düzenlenen organizasyonda, Türkiye’de yalıtım sektörünün güncel
durumuna ilişkin bir de sunum
yaptı.
Yalıtım sektöründe düzenlenen
en büyük ve en önemli uluslararası kongrelerden olma özelliğini taşıyan WIACO, FESI
(European Federation of Associations of Insulation Companies- Avrupa Yalıtım Firmaları
Birlikleri Federasyonu), NIA (National Insulation
Association – Amerika Ulusal Yalıtım Birliği)
ve SNI (Syndicat National I’Isolation – Fransa
Ulusal Yalıtım Birliği) tarafından dört yılda bir
düzenleniyor. Ev sahipliği yapan kuruluşa
göre Avrupa veya Amerika’da gerçekleştirilen
kongrenin 2016 yılındaki adresi ABD olarak
belirlendi. ODE, Uluslararası Yapıda Tesisat Teknolojisi
Sempozyumu’nun platin kategoride
sponsor olarak destek verecek
İki yılda bir yapılan “Uluslararası Yapıda Tesisat
Teknolojisi Sempozyumu”nun 12.’si İstanbul’da
yapılıyor. ODE, Sempozyuma platin kategoride
sponsor olarak destek olacak.
Uluslararası Yapıda Tesisat Teknolojisi Sempozyumu’nun 12.’si,
31 Mart – 2 Nisan 2016 tarihleri arasında İstanbul Wyndham
Grand Otel’de gerçekleştirilecek.
Tesisat Mühendisliği konusunda çalışan araştırmacı, tasarımcı
ve uygulamacıları bir araya getirerek, bilgi alış verisinde bulunmalarını sağlamayı amaçlayan Sempozyum aynı zamanda,
“Isıtma”, “Soğutma”, “Havalandırma”, “İklimlendirme” ve “Sıhhi
Tesisat” alanlarında teknolojik gelişmeler ve yeni tasarım esaslarını
tartışmak amacıyla da düzenleniyor.
Doğu ve Batı arasında coğrafi, ticari bilgi ve teknoloji alanlarında
bir buluşma merkezi niteliğinde olan söz konusu Sempozyum,
ulusal ve uluslararası kuruluşların
destekleri, yurt içi
ve yurt dışı üniversite ve firma temsilcilerinin katılımları
ile gerçekleştirilecek.
Sektör için önemli
olan bu etkinliğe
ODE Yalıtım da platin sponsor olarak
destek oluyor.
www.ode.com.tr
24
ODE’den bayi çalışanlarına yönelik eğitim
ODE, ‘Bayi Rekabet Gücünü Artırma’ projesi
kapsamında çalışmalarına devam ediyor. ODE, proje
kapsamında bayi çalışanlarına yönelik eğitimler
düzenliyor.
Global marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ODE, sektördeki
30 yılın birikimini bayileriyle paylaşmaya devam ediyor. ODE’nin bayileri
için geliştirdiği ‘Bayi Rekabet Gücünü Artırma’ projesi kapsamında
çeşitli çalışmalar yürütmeye devam ediyor.
Bu çalışmalardan biri de ODE bayi çalışanları için düzenlenen ‘Satış
Becerilerini Geliştirmek’ konulu eğitim oldu. Eğitimler 26-27 Ekim
2015 tarihinde İstanbul’da, 25-26 Kasım 2015 tarihinde Ankara’da
ve 18 Aralık 2015 tarihinde
de İzmir’de düzenlendi.
ODE bayi çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği eğitimlerde, satış stratejileri üzerine ODE yetkilileri görüşlerini ve bilgilerini paylaştılar.
Düzenlenen eğitimlere yaklaşık 100 bayi çalışanı katıldı.
ODe Ocak 2016
ODE Haberler
25
ODe’den iran’a çıkartma
ODE, uluslararası fuarlarda boy göstermeye devam ediyor. ODE, İran HVAC - R Fuarı’nda da yer alarak,
ürünlerini ziyaretçilerine tanıtma fırsatı buldu. Aynı zamanda ODE, fuar dışında çok başarılı ve dikkat
çeken bir de ‘Teknik Seminer’ düzenledi.
17-20 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen
İran HVAC - R Fuarı, Isıtma — Soğutma ve
Havalandırma sektörlerindeki uluslararası katılımcı ve ziyaretçileri bir araya getirdi. Global
marka yolunda hızlı adımlarla ilerleyen ODE,
İran’da düzenlenen HVAC – R Fuarı’na katılarak, ürünlerini ziyaretçilerine tanıtma fırsatı
buldu.
İran’da düzenlenen fuarda ODE yetkilileri de
hazır bulundu. ODE Genel Müdürü Ali Türker,
İhracat Grup Takım Lideri Ersin Yıldız, İç Anadolu Bölge Satış Uzmanı Fulya Hamidiye’nin
katıldığı fuarda, ODE standı yoğun ilgi gördü.
ODE’nin, İran’da pazar payını her geçen gün
artırdığını ifade eden Genel Müdür Ali Türker,
ODE’nin yalıtım sektörünün önemli ihracatçılarından biri olarak, çalışmalarına yeni yatırımlarla, hız kesmeden devam ettiklerini söyledi.
Aynı zamanda ODE, İran’da ‘Teknik Yalıtım’
üzerine bir de seminer düzenledi. 18 Ekim
2015 tarihinde İran Parsian Evin Hotel’de düzenlenen seminere, 50 kişi katıldı. İç Anadolu
Bölge Satış Uzmanı Fulya Hamidiye tarafından
verilen seminerde, teknik yalıtımın önem, enerji
verimliliği üzerinde duruldu ve ODE ürünlerinin
tanıtımı ve kullanım alanları aktarıldı.
www.ode.com.tr
26
ODE Dubai Big Fuarı’nda da yerini aldı
ODE, 23 – 26 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Dubai
Big Fuarı’na yedinci kez katıldı.
Yalıtım sektörünün güçlü oyuncularından biri olarak dikkat çeken
ODE, Dubai Ticaret Merkezi’nde, 23 – 26 Kasım tarihleri arasında
düzenlenen Dubai Big 5 Fuarı’na katıldı.
Orta Doğu pazarının en önemli Yapı ve İnşaat Teknolojileri Fuarı olan
Dubai Big 5 Fuarı’na 50 bin civarında sektör profesyoneli ziyaret etti.
Havalandırma ve temizlik teknolojileri, dekorasyon ve inşaat malzemeleri,
yapı teknolojileri ve makineleri, kapı, pencere ve sulama sistemlerinin
ana başlıklar altında yabancı pazarlara sunulacağı fuarda, ODE
ürünleriyle dikkat çekti. Sektördeki son yeniliklerin paylaşıldığı fuarda
ODE, ziyaretçilerine ürünlerinin tanıtımlarını yaparak, kullanım alanları
hakkında bilgi verdi.
Orhan Turan
Uluslararası Doğalgaz
Sempozyumu’na
panelist olarak katıldı
INGAS 6. Uluslararası Doğalgaz Sempozyumu
Bosphorus Otel’de 11 – 12 Kasım 2015 tarihleri
arasında düzenlendi. ODE Yönetim Kurulu
Başkanı Orhan Turan gerçekleşen Sempozyum’da
panelist olarak katıldı.
11-2 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen INGAS
6. Uluslararası Doğalgaz Sempozyumu, hem yurt
içi hem yurt dışı sektör temsilcilerini ve akademisyenleri bir araya getirdi. “Doğalgazda mükemmeli
aramak” temalı Sempozyum’da sektör temsilcileri
ve akademisyenler doğalgaz piyasası ve enerji konusunda görüş ve sorunları paylaştılar.
ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Sempozyum’un ikinci günü gerçekleşen ‘Doğalgaz Sektöründe Kalite ve Yönetim’ adlı beşinci oturuma
panelist olarak katıldı. Turan, Kurumsal Yönetim
üzerine bilgi ve düşüncelerini katılımcılarla paylaşma
fırsatı buldu.
ODe Ocak 2016
Türkiye’de Halka Arz
süreci tartışıldı
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen
“Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”na, ODE Yönetim
Kurulu Başkanı Orhan Turan da konuşmacı olarak katıldı.
TSPB öncülüğünde düzenlenen “Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”nda, Türkiye’nin önde gelen kurumlarının temsilcileri halka arzların
durumunu ve yeni düzenlemeleri tartıştı. TSPB tarafından, Türkiye Kurumsal
Yönetim Derneği (TKYD), Borsaya Kote Ortaklık Yöneticileri Derneği (KOTEDER) ve Türkiye Yatırımcı İlişkileri Derneği (TÜYİD) işbirliği ile 22 Aralık
2015 tarihinde Hacı Ömer Sabancı Konferans Salonu’nda düzenlenen
“Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”nda sermaye piyasalarının
başlangıç noktasını oluşturan halka arzlar tartışıldı. Konferans, özel sektör,
kamu kurumları, akademisyen ve basın mensuplarını bir araya getirdi.
Yaklaşık 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen konferansta, “Halka Açılma:
Nedenler, Yararlar, Sorunlar” ve “Halka Arz Aracılık ve Talep” başlıklı iki
oturum düzenlendi. KOTEDER Başkanı Nalan Erkarakaş moderatörlüğünde gerçekleştirilen ilk oturumda, halka açılmanın avantajları ve şirketlerin bu süreçte yaşadığı sıkıntılar sektörün önemli isimleri tarafından
mercek altına aldı. Panelistler arasında Pegasus Yatırımcı İlişkileri
Direktörü Verda Beste Taşar, STFA Yatırım Holding Genel Müdürü Altan
Dinç, Mesa Mesken Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Boysanoğlu,
ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, DeFacto Perakende
CFO'su Önder Şenol ve Petkim Petrokimya Holding Genel Müdürü Sadettin Korkut yer aldı.
ODE Haberler
ODE icrada görevli olmayan
yönetim kurulu üyesi:
Jan van Rij
An old relation of the ODE, time for
a new introduction: Jan van Rij,
ODE Non Executive Director
2003 yılından bu yana ODE Yalıtım A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı Orhan Turan ile iş ilişkilerini sürdüren Jan van Rij,
o dönemler Hollanda merkezli HVAC grubu olan Air Trade
Centre (ATC)’nin CEO’su olarak görev yapıyordu. ATC’nin
2008 yılında SIG Plc’ye satılmasının ardından Aralık
2011’de CEO olarak ATC’deki görevinden ayrılan Jan
van Rij, bir yıl sonra ODE’de danışman olarak görev
yapmaya başladı. 2013 yılında ODE’nin Uluslararası
Danışma Kurulu Başkanı olarak atanan Jan van Rij, 2014
ikinci çeyreğinden bu yana ODE’de icrada görevli olmayan
yönetim kurulu üyesi olarak görevine devam ediyor. Altı
haftada bir ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile
ODE yönetim kurulu üyelerini ziyaret eden Jan van Rij, stratejik
planlama ve uluslararası gelişmeler üzerine fikirlerini paylaşıyor.
Since 2003 Jan van Rij has been a business
relation of Mr. Orhan Turan (Chairman, ODE) in
those days he was acting as the CEO of the Air
Trade centre International Group. ATC was a
large independent Dutch HVAC group, which is
sold to SIG Plc London in 2008. In December
2011 he has left ATC as CEO and a year later he
has started as consultant for ODE. Since Q2-2013
he was Chairman of the ODE International Advisory
Board, and from Q2-2014 as Non Executive Board
Director. Every 6 weeks Jan visits Orhan Turan
(Chairman, ODE) and members of the ODE management. His focus is on strategic planning and international developments.
ODE broşürleri yenilendi
ODE teknik ve yapı
yalıtımında kullandığı
ürünleri için hazırladığı
broşürlerini yeniledi.
Broşürler yeni yılla birlikte
ODE bayilerine ulaştırmaya
başladı.
Yalıtım sektöründe 30 yıllık uzmanlığıyla global bir marka olma
yolunda ilerleyen ODE, ürettiği
ürünlerin özelliklerini, kullanım alanlarını
daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla hazırladığı broşürlerini yeniledi.
Teknik ve Yapı Yalıtım
Grubu’nda yer alan ürünlerin broşürleri yeni yılla
birlikte ODE bayilerine
gönderilmeye başlandı.
ODE yenilenen ürün broşürleri ise şöyle: ODE
Ductflex, ODE Membran,
ODE NFAF, ODE Isıpan,
ODE Rflex, ODE Rockflex.
27
ODE 2016 bayi toplantısının sloganı:
“Yatırımla Güçleniyor,
Birlikte Büyüyoruz”
Yalıtım sektörünün gelişmesine katkı sağlayan bir
şirket olan ODE Yalıtım, 2016 bayi toplantısını
“Yatırımla Güçleniyor, Birlikte Büyüyoruz”
konseptiyle Antalya’da düzenleyecek.
Yalıtım sektöründeki 30 yılı aşkın uzmanlığıyla, Türkiye’yi
dünyanın beş kıtasında 75 ülkede temsil eden ODE
Yalıtım, yıllık geleneksel bayi toplantısını bu yıl Antalya
Belek Titanic Deluxe Otel’de gerçekleştirecek.
30 yılı geride bırakan ve Eskişehir’de yapımına devam
eden üçüncü üretim üssüyle ODE, yerel ve global hedeflerini daha da büyüttüğü bir döneme giriyor. Yalıtım
sektörünün gelişmesine katkı sağlayan bir şirket olarak
ODE, 2016 bayi toplantısını da bu hedefe uygun
olarak, “Yatırımla Güçleniyor, Birlikte Büyüyoruz”
sloganı konsepti üzerine kurguluyor. ODE’nin yıllık
geleneksel bayi toplantısı, 11 – 13 Mart tarihleri
arasında Antalya Belek Titanik Deluxe Otel’de düzenlenecek.
www.ode.com.tr
28
Güney AfrİkA... kİeV... PATTAyA... kIBrIS...
ODE bayileri geçen yılın
yorgunluğunu tatille attılar
ODE bayileri 2015’in
yorgunluğunu, 1 Ekim –
31 Aralık 2015 tarihleri
arasında Kıbrıs, Kiev,
Pattaya tatilleri ile 21 –
25 Ocak 2016 tarihleri
arasında gerçekleşen
Güney Afrika tatiliyle
attılar.
Tayland Körfezi’nin doğu kıyısında yer alan Pattaya’yı tercih
eden bayiler, gezilerini 3 – 9
Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdiler. Pattaya kent merkezini gezen ve bolca alışveriş
yapan bayiler, aynı zamanda
denizin ve kumun da keyfini
çıkardılar. Aynı zamanda tam
gün Mercan Adası turuna katılan bayiler, bir tam günü tropik
sahilde geçirme imkanı da buldular.
ODe Ocak 2016
Ukrayna’nın başkenti ve en büyük kenti olan Kiev’i tercih eden
bayilerse, 22 – 25 Ekim tarihleri
arasında gezilerini tamamladılar.
Özel otobüslerle panoramik şehir
turu yapan bayiler, 2.Dünya Savaş Müzesi’ni de ziyaret ettiler.
Daha sonra, kapladığı alanı 27
hektarı bulan Pecarska Lavra
Manastırı turuna katılan bayiler
aynı zamanda manastır içinde
bulunan Güzel Sanatlar Müzesi
ve dünyada başka bir eşi olmayan Mikro Minyatür Müzesi’ni
de görme fırsatı buldular.
Akdeniz’de cennet bir ada olan
Kıbrıs’a gitmeyi tercih eden ba-
yilerin Kıbrıs seyahati, 3 – 6
Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Cratos Premium Hotel’de
kalan bayiler unutulmaz anılarla
döndüler.
21 – 25 Ocak 2016 tarihleri
arasındaysa, ODE ve bayileri
ve eşlerinin katıldığı Güney Af-
ODE Haberler
29
.Güney AfrİkA... kİeV... PATTAyA... kIBrIS...
rika seyahati gerçekleşti. Güney
Afrika’nin üç başkentinden biri
olan ve Afrika’nın Avrupa’ya en
uzak olan ucunda bulunan Cape
Town’a ziyaret eden bayiler ve
eşleri, gezilerinin ilk günü panoramik şehir turuna çıktılar.
Ardından Table Mountain’de
gün batımını izleyen konuklar,
teleferikle tüm şehir ve limanı
kuşbakışı gördüler. Seyahatlerinin ikinci gününde Ümit Burnu
turuna tekne ile açılan konuklar,
Duiker Adası’ndaki Cape kürklü
foklarını ve Afrika penguenlerini
görme fırsatı buldular. Gezinin
üçüncü günündeyse tekne ile
Robin Adası’na hareket eden
konuklar, Nelson Mandela’nın
27 yıl hapis hayatının büyük
bölümünü geçirdiği hapishaneyi
rehberler eşliğinde gezdiler.
Daha sonra Two Oceans Akvaryum gezisine katılan konuklar,
gezilerinin son günündeyse Güney Afrika’nın özel safari alanlarından Aquila’ya gördüler. Doğal tabiat ortamında vahşi hayvanların günlük yaşantısını görme imkanı bulan konuklar, bolca
fotoğraf çekmeyi ihmal etmediler.
www.ode.com.tr
30
geleceğin yalıtım üssü
Eskişehir
Organize Sanayi
Bölgesi’nde yükselen
ODE’nin yeni yalıtım
üssünde çalışmalar,
olumsuz kış şartlarına
rağmen hız kesmeden
devam ediyor.
Eskişehir’de yükselen ODE’nin yeni yalıtım üssünde inşaat çalışmaları
hız kesmeden devam ediyor. İnşaatın bodrum kat betonarme konstrüksiyonu, temizlik altyapısı, yangın bariyer duvarı tamamıyla bitirilerek,
zemin betonlarına başlanıldı.
tonarme imalatları ve servis yollarına ait gerekli perdelerin de imalatlarına
hava durumu elverdikçe devam ediliyor. Bu bölümlerde soğuk
nedeniyle beton dökülemeyen zamanlarda kalıp ve demir çalışmaları
devam ettirilerek, uygun hava şartlarına hazır olunuyor.
Üst kat son holünün kolon, guse betonları ve kolonlar arası parapetler
de uygun hava koşulları sağlanması halinde, ısı yalıtımı yapılarak ve
priz süresince koruma yapılarak dökülüyor.
Çatı malzemeleri tedarik edilmeye başlanılan yeni yalıtım üssünde,
soğuk ve kaza riskleri nedeniyle daha uygun hava koşullarıyla birlikte
montajlarına devam edilecek. Cephe konstrüksiyonuna ve çevre
duvarı imalatlarıyla ilgili çalışmalar sonlanırken yakın bir zamanda da
imalatlarına başlanacak.
Üst kat yangın bariyer duvarı bitirilen inşaatta, yardımcı tesislerin be-
ODE Haberler
eskişehir’de
yükseliyor
31
32
Turquality Yönetici Geliştirme
Programı başlıyor
®
Türkiye’nin önde gelen
firmalarında görev alan
yöneticilerin katıldığı
Turquality® Yönetici
Geliştirme Programı yeni
dönemine başlıyor.
Yöneticilerin vizyonlarını geliştirmek, katılımcı yöneticiler arasında
ortak bir yönetim lisanı oluşturmak,
firmalara sağlanacak destek hizmetlerinde projeleri hayata geçirecek takımların kurulmasına katkı
sağlamak ve Turquality® marka
destek platformu için ihtiyaç duyulan sinerjiyi yaratmak gibi başlıca
amaçları bulunan program, 44
gün ve 352 saatlik sınıf içi çalışma,
dört ara ödev ve bir final proje
çalışmasından oluşuyor.
Daha önce sekiz mezun
verdiğimiz programın
13. dönem katılımcıları arasında bulunan Depo Yönetim
Takım Lideri Mehmet Karpat ve Kalite Güvence Takım
Lideri Pınar Tabak
bizimle program
hakkındaki görüşlerini paylaştılar.
mehmet karpat: “Global Türk markaları yaratmak amacıyla potansiyeli olan firmalara organizasyon,
strateji ve teknolojik alanlarda
destek veren Turquality® programında, sektörünün lideri ODE
Yalıtım da bulunuyor. Global bir
marka yaratma yolunda gerekli
yönetimsel eğitimin verildiği, Turquality® Yönetici Geliştirme Programı'na, bu yıl ODE Yalıtım adına
katıldım. Altı ay boyunca, marka
yönetiminden tedarik zinciri
yönetimine, finanstan insan
kaynaklarına, pazarlamadan kurumsal yönetime
kadar birçok eğitim modülünden yararlanma fırsatım oldu. Bu fırsatın tarafıma verilmesiyle hem
kişisel gelişimimde
hem de firmamın global
m a r k a
olma yo-
lunda atacağı büyük adımlarda
etkisinin olacağına inancım tam.
Bu imkanı sağladığı için Büyük
ODE Ailesi’ne teşekkürü bir borç
bilirim.”
Pınar tabak: “İstanbul Üniversitesi’nin değerli hocaları tarafından
tedarik zinciri, muhasebe ve finans, insan kaynakları yönetimi,
stratejik yönetim gibi yönetsel
becerilerimizi artıran eğitimler almaktayız. Bu eğitimler kurumsal
başarımızı artırdığı gibi kişisel ge-
ODe Ocak 2016
lişimimize de katkıda bulunuyor.
Tüm derslerde aldığım notları,
hem kendi ekibim hem de diğer
birimlerin başarısını artırmakta
kullanmaya başladım. Mali tabloların okunması, tedarik zinciri
yönetimi gibi kalite dışında öğrendiğim yeni konular sayesinde
diğer birimlerle empati kurabiliyor,
bölümler arası iletişimimi daha
verimli hale getirebiliyorum. ODE
YALITIM bu imkanı sağlayarak
hem bize hem de kuruma büyük
katkı sağlıyor.”
ODE Akademi
33
1 Lisan 1 İnsan Programı’nda ara
karne heyecanı
İngilizce yeterliliği farklı seviyelerde olan ve farklı
birimlerde görev alan 20 ODE çalışanı, İngilizce eğitim
programının birinci dönemini tamamladı.
taner Dinç
Ozan tezel
aktiviteler derken yoğun bir programdan geçen katılımcılarımız, birinci dönem sonunda görüşlerini
bizimle paylaştılar.
taner Dinç: “Beklentilerimi son derece karşılayan, hangi konularda
eksik olduğunu anlamamı sağlayan, rahat bir ortamda ve konusunda uzman hocalar eşliğinde,
tarafıma sağlanan eğitim imkanı
için teşekkür ederim.’’
özlem hazine: “Yeni bir dil öğren-
mek, kişiye tartışmasız çok şey
katıyor. İngilizce hayatımızın her
alanında yer alıyor. Değişen ve
gelişen bir dünyaya ayak uydurmak ve farklı kültürler hakkında
bilgi sahibi olmak kişinin gelişmesinde önemli bir rol oynuyor.
Katıldığım kurs İngilizce eğitimine
temel oluşturdu. Eğitmenimizin yüksek enerji
ve motivasyonunu sayesinde oldukça eğitici
ve keyifli bir eğitim aldım.
Teşekkürler.’’
gamze Çötken
Büşra aktaş
özlem hazine
Global marka olma yolunda ilerleyen şirketimizin hedefleri doğrultusunda hep birlikte İngilizce
yetkinliğimizi artırmaya karar verdiğimizi ve bunun için çalışanlarımızın hem sosyal hayatlarında
hem de iş hayatlarında vizyonlarını
genişletme, farklı kültürlerle etkili
iletişim kurabilme gibi bireysel hedeflerin yanında şirketimizin insan
kaynağını geleceğe hazırlama hedefi doğrultusunda 1 Lisan 1
İnsan programımızı hayata geçirdiğimizi bir önceki sayıda dile getirmiştik. İngilizce yeterliliği farklı
seviyelerde olan farklı birimlerden
en az bir çalışanımızın olduğu
toplam 20 çalışanımızla programımızın birinci dönemine Eylül
ayında başladık ve yaklaşık üç
ayın ardından tamamladık. Derslere katılım durumlarını, sınav sonuçlarını ve eğitmen görüşlerini
kapsayan ara karnelerini kendileriyle paylaştığımız; ödevler, ara
sınavlar, sınıf içi performanslar,
hilal akın
gamze Çötken: “Program
içeriği yeni bir yabancı dil
öğrenmeye başlamış kişiler için son derece zengin ve nitelikliydi. Eğitimcinin de
olağanüstü enerjisi ve profesyonelliği, İngilizceye attığımız bu ilk
adımda bizim için çok büyük şans
oldu. Bu fırsatı sağlayan şirketimiz
ODE’ye çok teşekkür ederim.’’
Büşra aktaş: “ODE dil eğitimi alanında en iyi olan kurumu seçtiği
için çalışanlar olarak çok şanslıyız.
Eğitim aldığımız kurum gerçekten
çok iyiydi. Eğitim süremiz çok
verimli geçti. Eğitmenimiz harika
bir insandı. Bizi gerçekten bir seviye ileriye götüren bir eğitimdi
çok memnun kaldık.”
hilal akın: “Global bir marka olmayı
hedefleyen ODE, çalışanlarına İngilizce öğrenmeleri için verdiği
destekten dolayı öncelikle çok
teşekkürler. Dokuz
hafta boyunca süren
eğitim, kurum ve eğitmenlerden dolayı
beklentim doğrultusunda olumlu sonuçlandığını düşünüyorum. Derslerin içeriği
direkt olarak koşullu
öğrenmeden ziyade
sohbet eşliğinde geçtiği için mesai sonrasında olmasına
rağmen keyifli geçtiğini söyleyebilirim. Devam kurunu sabırsızlıkla
bekliyoruz.’’
Ozan tezel: “Oldukça eğlenceli, kişiyi öğrenmeye teşvik eden, akıcı
ve verimli bir eğitimdi. Lisanın
önemini tekrardan hatırlatan ve
sevdiren bir eğitim dönemi geçirdik. Bu eğitimde emeği olan
tüm arkadaşlara ve şirketimize
teşekkür ederim.”
www.ode.com.tr
34
Aralık’ta eğitim başkadır
ODE çalışanları; Satış Koçluğu
Becerileri, Finans Dışı Yöneticiler
İçin Finansal Tabloların
Okunması, İdeal Karma:
Yöneticilik, Liderlik, Koçluk,
Raporlama ve Rapor Sunum
Teknikleri, OHSAS 18001:2007
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim
Sistemi, Pazarlama Yönetimi,
Akreditif Okuma ve Uygulama,
Dijital Dönüşümü Anlamak,
Dijital Dönüşüm Liderleri,
Güvenlik Bilgi Formu
Hazırlayıcısı, Ekstrüzyon Proses
Esasları ve Problem Giderme,
Graphene Related Technologies
from Laboratory to Indestry
başlıklı eğitimler başta olmak
üzere en güncel konulardan
teknik eğitimlere kadar geniş
bir yelpazede eğitimlerini
tamamladılar. Çalışanlar
yeni bir yıla daha
donanımlı girmeyi
tercih ederek,
güncel bilgilerini de
tazelemiş oldular.
ODE fabrika çalışanları kahvaltı
organizasyonunda buluştu
Fabrika çalışanlarımızın eşleriyle ya da birer yakınlarıyla katıldıkları kahvaltı
organizasyonumuzu bu yıl da gerçekleştirdik. Kahvaltı organizasyonu
ile çalışanlarımızın nezih bir ortamda mükemmel bir kahvaltı ile güne
ODe Ocak 2016
güzel başlamalarını sağlıyoruz. Organizasyon bir ay sürdü ve bu süre
içerisinde çalışanlarımız istedikleri herhangi bir gün organizasyona dahil
olarak sevdikleriyle güzel bir kahvaltının tadını çıkardılar.
36
İran’ın en büyük hotelinde de
ODE ürünleri kullanıldı
İran’ın başkenti Tahran’da Aralık 2015 tarihinde hizmete açılan Espinas Hotel inşaatında da
ODE ürünleri kullanıldı.
İran’ın başkenti Tahran’ın kuzeyinde, Espinas Grup tarafından İran’ın en büyük
hoteli Espinas Hotel inşa edildi. 70.000
metrekare kullanım alanı olan Espinas
Hotel’in 600 odası bulunuyor. Ayrıca, iş
amaçlı kullanılacak 42 odanın yanı sıra
Hotel, sekiz restoran, 12 konferans salonu, sekiz amfi tiyatroya sahip.
600 araçlık park yerini bulunan Hotel’in
inşasına 2013 yılında başlandı. Aralık
2015 tarihinde tamamlanan Hotel, resmi
açılışından önce GECF (Gas Exporting
Countries Forum - Gaz İhracatı Yapan
Ülkeler Forumu) altında birçok misafire
ev sahipliği de yaptı. Hotel’in resmi
açılışı, Aralık 2015’te, İran İslami Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed-Rıza Rahimi tarafından gerçekleştirildi.
Espinas Otel için ODE ürünleri
tercih edildi
ODE İran İş Geliştirme Müdürü Hesam
Khatib, projenin enerji odası ve HVAC
boruları için ODE R-Flex boruları ve
levhalarının tercih edildiğini belirtiyor.
Khatib, daha önceki projelerde kullanılan
ürünlerden ve hizmet kalitesinden memnun olmadıklarını ifade ederek, yeni
hizmet alacakları bir şirket arayışında
oldukları dönemde ODE ile tanıştıklarını
söylüyor.
ODE’yi tercih etmelerinin nedeni olarak
Khatib şunları söylüyor: “ODE ürünlerinin
kalitesi daha iyi, teslim süreci daha hızlı
ve fiyat olarak çok daha ekonomik. Bize
sağladığı bu avantajlar nedeniyle ODE’yi
ve ürünlerini tercih ettik. Bundan sonra
işbirliğimizin artarak devam edeceğine
inancım tam.”
ODe Ocak 2016
İhracat Gözüyle
Dünyada en çok ziyaret edilen ülke:
Bayraklarına özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin
renklerini veren Fransa, turistlerin en çok ziyaret
ettiği ülkelerin başında geliyor. Günübirlik ziyaretlerin
dışında Fransa yılda 80 milyonu aşkın turiste ev
sahipliği yapıyor. Dünyaca ünlü plajları ve sahil
kentlerinin yanı sıra başkent Paris dünyanın önde
gelen kültür ve sanat merkezlerinden biri
durumunda. Tarihi yapıtlarla dolu kentleriyle,
kumsallarıyla, kayak alanlarıyla dikkat çeken
Fransa’ya yolunuz düşerse, gezilip, görülecek yerleri
önceden not etmenizde fayda var.
Fransa Cumhuriyeti
Bayrak: Mavi, beyaz, kırmızı renkten oluşan bayrak;
“Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”
anlamına geliyor.
Ulusal marşı: La Marseillaise
Başkent: Paris
resmi dili: Fransızca
yönetim biçimi: Üniter yarı
başkanlık sistemi
nüfus: 2014 sayımı 66.616.416
Para birimi: Avro
Fransa adı, Frankların yurdu anlamına
gelen Francia sözcüğüne dayanıyor. Ancak
frank sözcüğünün kökeniyle ilgili pek çok
farklı iddia da bulunuyor. Bir varsayım
da frank teriminin eski Cermen
dillerinde özgür anlamına gelen frei sözcüğünden geldiği. Frank sözcüğü Roma
İmparatorluğu’nun çöküşünden Orta
Çağa kadar daha az yaygın biçimde kullanılagelmiş ancak Hugh Capet’in Fransa
Kralı olarak taç giymesinin ardından yaygın
biçimde, gelecekte Fransa olarak anılacak
Fransa Krallığı’nı anlatmak için kullanılmaya
başlanmış.
Günümüz Fransa’sının sınırları hemen hemen eskiden Kelt Galyalıları tarafından
yurt edinilen Antik Galya’nın sınırlarıyla
aynı. Galya, M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Julius Caesar tarafından ele geçirilince, Galya halkları yavaş yavaş Roma
kültürünü ve Roma dilini benimsiyor. Daha
sonra zamanla bu dil kendi içinde değişerek çağdaş Fransızcanın temellerini
oluşturuyor.
Fransa Devrimi’nden cumhuriyete…
Fransa’da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’ne dek hüküm sürüyor. Fransız Devrimi sırasında dönemin
Fransa kralı XVI. Louis ve eşi Marie
Antoinette ile onlara yakınlığı olduğu düşünülen yüzlerce Fransız vatandaşı öldürülüyor.
Kısa süreli bir dizi yönetim denemesinden
sonra Napolyon Bonapart 1799’da cumhuriyetin kontrolünü ele alıyor ve kendini
önce Birinci Konsül, daha sonra, günümüzde Birinci İmparatorluk (1804–1814) adıyla
anılan devletin imparatoru ilan ediyor. Napolyon Savaşları olarak bilinen bir dizi savaşın
ardından, Bonaparte ailesinin yardımıyla Napolyon kıta Avrupa’sının büyük bölümünü
ele geçiriyor. Yeni elde edilen bu topraklara
daha sonra Bonaparte ailesinin üyeleri Fransa’ya bağlı kral olarak atanıyor. 1815 yılında
yapılan Waterloo Savaşı’nda Napolyon’un
son yenilgisinden sonra Fransa’da krallık
yönetimine geri dönülüyor. Ancak bu kez
kralın yetkilerine anayasal kısıtlamalar getiriliyor.
1830 yılında çıkan bir sivil ayaklama olan Temmuz Devrimi’yle Bourbon Hanedanı tümüyle
www.ode.com.tr
37
38
kaldırılarak anayasal krallığa dayanan Temmuz
Monarşisi getiriliyor. Bu yönetim biçimi 1848 yılına
dek sürerken, bu arada kurulan İkinci
Cumhuriyet oldukça kısa süreli oluyor. 1852
yılında III. Napolyon İkinci İmparatorluğu kurunca
yıkılıyor. 1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı’nda yenilen III. Napolyon bunun üzerine
tahttan indiriliyor ve bu yönetim rejimi de Üçüncü
Cumhuriyet‘in kurulmasıyla feshediliyor.
Fransa 17. yüzyıldan başlayarak 1960’lara dek
bir sömürge devleti kimliğiyle var oluyor. 19. ve
20. yüzyıllarda dünyanın dört bir yanında edindiği
sömürge toprakları Fransa’yı İngiltere’den sonra
ikinci büyük sömürge imparatorluğu haline getiriyor.
II. Dünya Savaşı’nın sonrasında Dördüncü Cumhuriyet kurularak, Fransa’nın
dünya siyasi ve ekonomik
politikalarında etkili bir güç
olarak kalabilmesi için ülkenin mevcut durumunun
korunmasına çalışılıyor.
Fransa o zamana dek elinde bulundurduğu sömürge
topraklarını korumaya çalışmışsa da daha sonra bu
konuda sorunlar yaşıyor.
1946’da Çinhindi‘nin yönetimini yeniden ele geçirmek için yapılan harekât Birinci Çinhindi Savaşı’nın çıkmasına neden oluyor
ve 1954 yılında Dien Bien Phu Çarpışması‘nda
Fransız güçleri bölgesel güçlere karşı yenilerek,
bölgeden çekiliyor. Bundan yalnızca birkaç ay
sonra, Fransa Cezayir halkının başlattığı bağımsızlık
savaşında yine, hatta daha sert bir direnişle karşı
karşıya kalıyor.
O dönemde Pied-noir adı verilen milyonlarca Avrupa kökenli sakini olan Cezayir’in kontrolünü bırakıp bırakmamak konusunda Fransa’da büyük
tartışmalar yaşanıyor ve ülke bir iç savaşın eşiğine
geliyor. 1958 yılında istikrarsız ve zayıf durumda
bulunan cumhuriyetin yerine, yeni bir anayasa
türkiye Fransa ekonomik iliŞkileri
Türkiye, Fransa’nın AB dışındaki en büyük ihracat pazarlarından biri olmaya devam ediyor. Fransız
Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre, 2011 yılında Fransa’ya ihracatımız 5.873,945 milyon Avro, Fransa’dan
ithalatımız 6.698,84 milyon Avro, ticaret hacmi 12.572,785 milyon Avro, ticaret açığımız 824,895 milyon
Avro olmuş. 2010 yılına göre, ihracatımız yüzde 8,72, ithalatımız yüzde 6,93, ticaret hacmi yüzde 7,76
oranlarında artmış, ticaret açığımız yüzde 4,25 oranında azalmış.
2011 yılında Türkiye Fransa’nın en çok ihracat yaptığı 11., en çok ithalat yaptığı 16. ülke konumunda.
Fransa’nın Türkiye’ye ihracatında, otomobil, otomobil yan sanayi ile uçaklar ve uçak motorları, demir-çelik
ürünleri ve eczacılık ürünleri belli başlı kalemleri oluşturuyor. Bu ürünler, Fransa’nın Türkiye’ye ihracatı
içinde toplam yüzde 33’lük bir payı ifade ediyor.
Fransa’nın Türkiye’den ithalatında ilk sırada otomobiller ve tamamlayıcı içerikte yan sanayi ürünleri yer
alıyor. İç giyim, deri ürünleri hariç olmak üzere dış giyim, beyaz eşya ise diğer önemli ithalat kalemlerini
oluşturuyor. Otomobillerin ve yan sanayi ürünlerinin Fransa’nın Türkiye’den ithalatındaki payı yüzde 39.
Dış giyim hariç tutulmak üzere, iç giyim, örme mamuller ve tekstil ürünleri ise yaklaşık olarak 19’luk bir
paya sahip.
ODe Ocak 2016
multIpaCk ile yerimiZi
saĞlamlaŞtIrDIk
ODE İhracat Grup Takım lideri Ersin Yıldız, ODE’nin
Avrupa pazarındaki yeriyle ilgili şu değerlendirmede
bulundu: “Avrupa ülkelerindeki dikkat edilen standartlara bizde gerek kalite belgelerimiz gerek paletli
yükleme şekli multipack ile kolaylıkla uyum sağlıyoruz. EUCEB sertifikamız ile özellikle Avrupa pazarının çok önemsediği çevre ve insan sağlığının
bizim de önceliğimiz olduğunu vurguluyoruz.
Özellikle yeni yükleme şeklimiz multipack ile birlikte
Avrupa pazarında mevcut yerimizi sağlamlaştırmış
olduk.
Yeni elyaf yapımızla birlikte mevcut ürün kalitemizin
de üstüne koyarak öncelikle Fransa pazarında
olmak üzere Avrupa’da birçok ülkede hem ürün
kalitemizden hem de multipack’ten kaynaklı hacmimizi oldukça arttırmış durumdayız. Bu doğrultuda
müşterilerimizden gerek ürün gerekse sağladığımız
hizmetle ilgili olumlu geri bildirimler almamız,
bizleri mutlu ediyor.”
oluşturulması öngörülerek, cumhurbaşkanının yetkilerini artıran ve günümüzde de hâlâ süren Beşinci
Cumhuriyet’in kurulması kararına varılıyor. Kurulan
bu son cumhuriyetin başkanlığına Charles de
Gaulle geliyor ve Gaulle, Cezayir’deki savaşı bitirecek önlemleri alırken, ülkeyi de birlik içinde
tutmayı başarıyor. Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Cezayir‘in başkenti Cezayir‘de yapılan barış görüşmeleriyle 1962’de çözümleniyor ve bu olay Cezayir’in bağımsız bir ülke olmasıyla son buluyor.
Fransa’nın dünyanın pek çok bölgesinde
denizaşırı toprakları bulunuyor
Fransa; Kuzey Amerika, Karayipler, Güney Amerika, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve Antarktika‘ya yayılan geniş bir coğrafyada çok sayıda il
ve özel bölgeye de sahip. Bunlardan doğrudan
Fransa’ya ait olanlar denizaşırı iller; kendi içlerinde
bağımsız, savunma konusunda Fransa ile anlaşmalı
olan ortak ülkeler ise kısaca COM (Türkçe: Denizaşırı Topluluklar) olarak adlandırılıyor.
Fransa toprakları, batıda ve kuzeyde kıyı ovalarından, güneydoğuda Alp dağ zincirine, iç Fransa’da Massif Central olarak anılan yüksek bölgelere
ve güneybatıda Pirenelere kadar uzanan değişik
bölgelerde, farklı yer şekillerine sahip. Alplerde yer
alan ve Batı Avrupa’yla Avrupa Birliği’nin en
yüksek noktası olan 4807 metre yüksekliğindeki
İhracat Gözüyle
Mont Blanc, Fransa ile İtalya sınırında yer alıyor. Kıta
Fransası ayrıca Loire Nehri, Garonne Nehri, Seine
Nehri ve Rhône Nehri gibi büyük ve karmaşık bir
akarsu ağıyla örülü. En alçak noktası deniz
yüzeyinin iki metre altında bulunan Camargue deltası içinde yer alıyor. Yüzölçümü 8.680 kilometrekare olan Korsika adası ise Akdeniz kıyısındaki
Nice kentine 128 deniz mili uzaklıkta.
Fransa, toplamda 26 yönetimsel bölgeye ayrılıyor.
Bunlardan 22’si metropolitan Fransa olarak anılan,
Fransa’nın Avrupa’da kalan toprakları içinde yer
alıyor. 22 bölgeden anakara dışında kalan tek bölge Korsika Adası. Geri kalan dört bölge Fransa’nın
denizaşırı topraklarında yer alıyor. Fransa’da yer
alan tüm bu bölgeler ayrıca illere ayrılıyor. Bu iller
genelde alfabetik sıraya göre numaralandırılıyor.
Bu numaralar posta kodlarında ve araç plakalarında
kullanılıyor. Fransa’da département adı verilen 100
il bulunuyor ve bu illerde toplam sayıları 342’yi
bulan ilçelere (arrondissement), bunlar da sayıları
4.032 olan kantonlara ayrılıyor. Fransa’nın en küçük
ölçekteki yönetimsel birimi seçilmiş birer başkanca
yönetilen ve köy olarak adlandırılabilecek olan komünlerdir. Komünler hiyerarşide kantonların ardından
geliyor. Fransa’da yer alan komünlerin sayısı
36.680’dir. Bu bölgeler, iller ve komünler birer
yerel meclise sahip olup, bir yönetici tarafından
yönetiliyorlar. Arrondissement adı verilen ilçeler ve
kantonlar ise yalnızca belediye çapında yönetiliyor.
Fransa’nın 100 ili arasından dördü; Fransız Guyanası, Guadeloupe, Martinique ve Réunion denizaşırı topraklar olup, hepsi birlikte Fransa Cumhuriyeti’nin ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin
birer parçası durumunda.
26 bölge ve 100 ilin yanı sıra Fransa Cumhuriyeti’nin altı denizaşırı aidiyeti de bulunuyor. Bunlar: Fransız Polinezyası, Mayotte, Saint Barthélemy, Saint Martin, Saint Pierre ve Miquelon ile Wallis ve Futuna’dır. Bağımsız bir ülke ile Fransa
toprağı arası bir durumda bulunan ve dünyada
örneği bulunmayan (sui generis) Yeni Kaledonya,
Fransa Güney ve Antarktika Toprakları ve Büyük
Okyanus’taki Clipperton Adası da büyük Fransa’yı
oluşturan topraklar olarak adlandırılıyor. Bu yerler
Fransa’nın toprakları olmasına karşın, Fransa’nın
üyesi olduğu Avrupa Birliği‘nin dışında yer alıyorlar.
Sanayisi güçlü bir ülke; Fransa
Fransa, tarım ürünleri bolluğu ve çeşitliliğiyle Avrupa
Ekonomik Topluluğu içinde birinci sırada, süt
ürünleri açısından da dünyada dördüncü sırada
FransIZ mutFaĞI
Fransız mutfağının kökeni Orta Çağlara kadar uzanıyor.
Fransa mutfağı Fransız Devrimi sonrasında Kolonileşme
döneminde dünya sahnesindeki kazandığı gücüyle
orantılı olarak gelişiyor. Napolyon Bonapart döneminde
ün kazanan Marie-Antoine Carême (1784-1833) gibi
aşçılar, haute cuisine (yüksek aşçılık sanatı) denilen
özenli bir yemek tarzını geliştirerek, Fransız mutfağına
büyük katkılarda bulunuyorlar. Fransız mutfağı Fransa’nın
bölgelerine göre büyük farklılıklar gösteriyor. Kırmızı
etten, deniz ürünlerine ve süt ürünlerine kadar çok değişik türlerde besin Fransız mutfağını biçimlendiriyor.
Fransız mutfağının öne çıkan öğelerini, şarap ve peynir oluşturuyor. Fransa her yıl dünyaca ünlü şaraplarını
ihraç ederek, ekonomisine katkıda bulunduğu gibi tescillenmiş 1000’i aşkın peynir türüyle de dünyanın en
önde gelen peynir üreticilerinden biri durumunda
Fransa’da bağcılık ve şaraplarıyla ön plana çıkan bölgeler Alsace, Bordeaux, Burgonya, Champagne, Korsika, Jura, Languedoc-Roussillon, Loire, Provence, Rhône ve Savoy‘dur. Fransa’nın en ünlü
peynirleriyse Brie, Camembert ve Rokfor’dur. Fransız mutfağının dünyaya mâl olmuş ya da dünyaca tanınan
diğer yemekleri arasında kruvasan, salyangoz yemeği, baget ekmeği, kaz ciğeri ve crème brûlée (krem brule)
sayılabilir.
(Fransa tarım- besin sanayi ürünleri dışsatımında
dünya ikincisidir) yer almasının yanı sıra sanayisi
de çok güçlü bir ülke olarak dikkat çekiyor.
Endüstri, ülke gelirinin çeyreğini ve ticaret kazancının yüzde 80`inden fazlasını karşılıyor. Ülkedeki
satın alma gücü paritesi 1.871- trilyon dolar olup,
reel büyüme oranı yüzde 3.1. Ülkenin yüzde
3.3’ü tarım, yüzde 26.1’i sanayi, yüzde 70.6’sı
hizmet sektöründe çalışıyor. Enflasyon oranının
tüketici fiyatlarında yüzde 2.3 olduğu ülkede, iş
gücü 27.88 milyon civarında. Ülkedeki işsizlik
oranı yüzde 9.1. Bununla beraber sanayi, makine,
kimyasal ürünler, otomobil, metalürji, uçak, elektronik, tekstil, gıda ürünleri, turizm üzerine dayalı
olup, sanayinin büyüme oranıysa yaklaşık %1.5.
Ülkedeki tarım ürünleri buğday, tahıl, şeker pancarı,
patates, üzüm, sığır, süt ürünleri, balık gibi alt bölümlere ayrılıyor.
Ülkede ihracat miktarı 490 milyar dolar olup,
ülke; makine ve taşımacılık araçları, uçak,
plastik ürünler, kimyasallar, eczacılık ürünleri,
demir-çelik ve meşrubat gibi ürünler satmaktadır.
Ülkenin en çok ihracat yaptığı ortakları, Almanya yüzde 14.7, İspanya yüzde
9.7, İtalya yüzde 8.7, Birleşik Krallık yüzde
8.3, Belçika yüzde 7.1, ABD yüzde 7.1 oranında.
Aynı şekilde ülkedeki ithalat miktarı 529.1 milyar
dolar olup, ülke; makine ve parçaları, araçlar,
ham petrol, uçak, plastik ürünler, kimyasal
ürünler alıyor. Ülkenin ithalat ortakları Almanya
yüzde 18.9, Belçika yüzde 10.7, İtalya yüzde
8.3, İspanya yüzde 7, Hollanda yüzde 6.6, Birleşik Krallık yüzde 5.9, ABD yüzde 5.1 oranında.
Yılda altı milyonu aşkın turist Eyfel
Kulesi’ni ziyaret ediyor
Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü’nün verilerine
göre 2012 yılında kaydedilen 83 milyon turistle
Fransa, dünyada en çok ziyaret edilen ülke
durumunda. Fransa’ya giriş yapan 83 milyon
kişi hesaplanırken, ülkede yirmi dört saatten
az kalan ya da Kuzey Avrupa’dan İtalya, İspanya gibi ülkelere gitmek isteyenlerin otoyollar
aracılığıyla yaptıkları kısa süreli yolculuklar da
sayılmıyor. Fransa, tarihî yapıtlarla dolu şehirlere,
kumsallara, tatil merkezlerine, kayak alanlarına
ve kırsal bölgelere ev sahipliği yapıyor. Bunların
yanı sıra Fransa ayrıca inanç turizmi ile de ön
plana çıkıyor. Hautes-Pyrénéesilinde yer alan
Lourdes kenti her yıl milyonlarca turist ağırlıyor.
Fransa’da en çok turist çeken yapı ve yerler: Eyfel Kulesi (6.2 milyon), Louvre Müzesi (5.7 milyon), Versay Sarayı (2.8 milyon), Musée d’Orsay (2.1 milyon), Arc de Triomphe (1.2 milyon),
Pompidou Merkezi (1.2 milyon), Mont-SaintMichel (1 milyon), Chambord Şatosu (711
bin), Sainte-Chapelle (683 bin), Haut-Kœnigsbourg Şatosu (549,000), Puy de
Dôme (500,000), Musée Picasso (441 bin), Carcassonne (362 bin)’dur.
www.ode.com.tr
39
40
Şirketler
geleceklerini
yönetmeye
hazır mı?
Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını gerçekleştiren aile
şirketleri, ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşıyor. Yapılan
araştırmalarda aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olurken,
üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise oldukça düşük. ABD’de
yapılan bir araştırmanın sonuçları, birinci kuşakta son bulan aile şirketi
oranının yüzde 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranının yüzde 16, üçüncü
kuşağa ulaşanların oranının yüzde 4 olduğunu gösteriyor. Aile şirketlerinin
parçalanmadan hayatta kalması, sürdürülebilir olması, büyümeyi
yakalaması, rekabetçi olması için kurumsallaşmayı ve kurumsal yönetim
ilkelerini gerçekleştirmek durumunda. Yakın gelecekte pek çok iş kolunun
olmayacağı ifade edilirken, şirketlerimiz geleceklerini nasıl yönetecekler,
geleceğe nasıl yatırım yapacaklar? Kurumsal yönetim ilkelerinin geleceğini
düşünen şirketler için ne kadar önemli olduğunu kapak konumuzda çeşitli
uzman kişilerin görüşleri ve röportajlarıyla ele aldık.
ODe Ocak 2016
ODE Dosya
41
Dünyada önemli bir okuyucu kitlesi tarafından
takip edilen, ABD’li yazar ve fütürist Alvin
Toffler, Üçüncü Dalga kitabını 1980’li yıllarda
yazıyor. Birçok şirket ve yöneticiye, geleceğe
dönük planların yapılması aşamasında ışık
tutan bu kitapta Toffler, dünyanın dört bir
yanında değişikliğin yaratıcısı olan kişilerle
yaptığı görüşmeleri değerlendiriyor. Aile uzmanları, fizikçiler, şirket yöneticileri, generaller,
meclis ve hükümet temsilcileri, başbakanlar
ve de toplumun çok geniş ve çeşitli kesitlerinden
gelen kimselerle yapılan görüşmeler neticesinde
varılan tespitler olarak ortaya çıkan bu kitap,
dünyayı şekillendiren yaratıcı insanların mevcut,
geçmiş ve geleceğe bakış açılarını, değerlendirmelerini ortaya koyarak, bir anlamda geleceğimizi şekillendirecek olan bu insanların görüşlerinden yararlanarak, kendi geleceğimize
hazırlık yapabilme yeteneğimizi artırmayı hedefliyor.
Toffler, “üçüncü dalga” ile gelmekte olan bilgisayar, elektronik, bilgi, biyoteknoloji gibi sanayilere işaret ediyor ve esnek üretim, köşe pazarlaması, yarı zamanlı mesai, işin eve dönüşü
gibi yönelimlerin haberini o günden veriyor.
Toffler üçüncü dalga uygarlığı adını verdiği geleceği ise kitabında şu cümlelerle anlatıyor:
“Yeni uygarlık o denli farklı ki, doğrudur diye
bellemiş, benimsemiş olduğumuz bütün eski
görüşlerimizi zorlar. Eski düşünce tarzları, eski
formüller, öğretiler, ideolojiler, geçmişte ne denli
yararlı olmuş olurlarsa olsunlar, artık bugünün
gerçeklerine uymuyorlar. Yeni değerler ve teknolojilerin, yeni jeopolitik ilişkilerin, yeni yaşam
biçimleri ve haberleşme yöntemlerinin etkisiyle
ortaya çıkan bu dünya, yeni fikirleri, yeni benzetmeleri, yeni sınıflandırmaları ve kavramları
da gerektiriyor. Yarının embriyon hâlindeki dünyasını dünün kalıpları içine sıkıştıramayız.”
Belki bu düşünceyi en iyi ifade eden de
Mevlana olmuş: “Dünle beraber gitti cancağızım
/ Ne kadar söz varsa / Düne ait / Şimdi yeni
şeyler / Söylemek lazım…
Söz sırası kimde…
Dünya değişiyor, teknoloji değişiyor, iş yapış
şekilleri değişiyor, çalışan profili değişiyor, değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Hem çalışan olarak hem de şirket kurucusu, yöneticisi,
olarak ayağımızı uydurmak zorunda olduğumuz
www.ode.com.tr
42
bir çağda yaşıyoruz. Teknolojinin hızına erişmek
ve takip etmek için çalışanlar kendini sürekli
geliştirmek durumundayken, şirketlerimiz geleceklerini yönetmeye hazır mı dersiniz?
Birçok ekonomide olduğu gibi Türkiye’de de
aile şirketleri ülkedeki ekonomik faaliyetlerin
çok büyük kısmını gerçekleştiriyor. Aile şirketlerinin, genellikle birden fazla şirketi bünyesinde
barındıran grup şirketleri olarak faaliyette bulunmalarına rağmen ikinci ya da üçüncü kuşağa
geçişlerde sorunlar yaşanıyor ve faaliyetleri
uzun ömürlü olamıyor.
Yapılan araştırmalarda aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olurken, üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise oldukça
düşük. ABD’de yapılan bir araştırmanın sonuçları, birinci kuşakta son bulan aile şirketi
oranının yüzde 80; ikinci kuşağa ulaşanların
oranının yüzde 16, üçüncü kuşağa ulaşanların
oranının yüzde 4 olduğunu gösteriyor.
Ülkemizde aile şirketlerinin ekonomimizdeki
payı yüksek olunca, kurumsal yönetim ilkelerinin
de aile şirketlerinde uygulanmasının önemli bir
süreç olduğu da ortaya çıkıyor.
Nedir bu kurumsal yönetim dedikleri?
Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin özel sektöre yönelik bir ilke ve uygulamalar bütünü olarak hayatımıza girmesi, OECD liderliğinde 1999 yılında
başlıyor. Gerek makro düzeyde yaşanan küresel
ekonomik krizler gerek şirketler düzeyinde yaşanan çeşitli usulsüzlükler, 2000’li yıllarda dikkatlerin, sürdürülebilir performans kavramı üzerine yoğunlaşmasına neden oluyor. Bu gelişmeler, kurumsal yönetim kavramının ilgi alanını
halka açık şirketlerin ardından, halka kapalı
şirketler, aile şirketleri, kamu işletmeleri, sivil
toplum kuruluşları, spor kulüpleri ve siyasi
partiler de dahil olmak üzere ekonomik ve
toplumsal hayatımızda kilit rol oynayan tüm
kuruluşları içerecek şekilde genişletiliyor.
Kurumsallaşmadan anlaşılması gereken, devamlılığı belli kişilerin varlığına bağlı olmayan
bir ‘sistem’ oluşturmak. Her sistemde olduğu
gibi kurumsal bir yapıda da sistemin farklı unsurlarının birbiri ile ve sistemin bütünü ile
ilişkisinin belirlenmesi, farklı rollerin ve görevlerin
tanımlanması sağlıklı bir işleyiş kurulması için
zorunlu. Kurumsallaşma kısaca, operasyonel
işlerin daha doğru bir şekilde işlemesini amaçlıyor. Kurumsal yönetim ise, ‘sahiplik ve kontrol’
unsurlarının devreye girmesiyle anlam kazanıyor.
Kurumsal yönetim, şirketlerin sermayeyi ve
insan kaynaklarını cezbetmesine, etkin per-
Aile şirketlerinde geliştirilecek olan kurumsal
yönetim düzenlemeleriyle;
● Profesyonel yöneticilerin performans şeffaflığı
● Performans bazında ve adil piyasa koşullarına uygun şekilde ücretlendirme
● Kariyer gelişim yollarının aile üyeleri tarafından tıkanmaması
● Profesyonellerin ve aile üyelerinin aynı performans sistemine tabi olmaları
● Karar almada yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmesi gibi beklentilere yanıt
verilerek, yetenekli yöneticilerin şirkete kazandırılması mümkün olmakta.
ODe Ocak 2016
formans göstermesine, hedeflerine ulaşmasına,
hukuki zorunlulukları ve toplumsal beklentileri
yerine getirmesine yönelik, yasa, düzenleme
ve gönüllü özel sektör uygulamalarını kapsıyor.
Kurumsal Yönetim İlkeleri, kurumsal yönetim
dört temel prensip üzerine kurulu. Bunlar;
adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk
ilkeleridir.
Kurumsal yönetim ve aile şirketleri
Kasım 2012'de yayımlanan PricewaterhouseCoopers'ın (PwC) Küresel Aile Şirketleri Araştırması’na göre Türkiye’deki aile şirketlerinin
en temel sorunu kurumsal yönetim ve karar
alma konusunda yaşanıyor. Değişen piyasa
koşulları ve rekabet, Türkiye’deki aile şirketlerinin
de yönetim konusunda daha kurumsal hale
gelmelerini gerektiriyor.
Aile şirketlerinin ülkedeki ekonomik faaliyetlerden
aldıkları büyük pay dikkate alındığında, kurumsal
yönetimin aile şirketlerine uygulanmasının çok
önemli bir süreç olduğu ortaya çıkıyor. Aile şirketlerinde kurumsal yönetim sadece kurucu
aile büyüğünün ve aile bireylerinin gerçekleştirebileceği bir süreç olmayıp kolektif bir süreç.
Dolayısıyla bir öğrenme ve değişim süreci,
buna bağlı olarak da geçiş ve uyum maliyeti
bulunuyor. Halka açılarak Borsa’da işlem gören
aile şirketleri, kurumsal yönetim uygulamalarını
ODE Dosya
daha etkin ve hızlı bir şekilde yerine getiriyor.
Söz konusu uygulamaların birçoğunun ise düzenleyici ve denetleyici kurumların yaptıkları
düzenlemelere uyum sağlanması amacıyla yapıldığı söylenebilir. Bunun dışında, kurumsal
yönetimin tüm gereklerini yerine getirmek konusunda istekli ve bu konuda oldukça mesafe
almış aile şirketleri olabiliyor.
Aile şirketleri açısından önem taşıyan diğer
bir unsur da, şirketin büyüme sürecinden bağımsız olarak ilerleyen diğer bir süreç olan ailenin büyümesi. Girişimcinin finansal beklentilerini karşılayarak, tatminkar bir performans
sergileyen aile şirketi, sabit bir büyüme gösterse
dahi, ikinci ve üçüncü kuşakta genişleyen
ailenin finansal beklentilerini karşılayamayabiliyor.
Ailenin genişlemesiyle birlikte ortaya çıkan
diğer bir durum da ailenin tek başına bir
paydaş olmasının yanı sıra, aile içinde “hem
hissedar olup hem de çalışan, hissedar olmayıp
çalışan, çalışıp hissedar olmayan, ne hissedar
olan ne de çalışan” aile bireyleri gibi çıkarları
farklılaşabilecek paydaş gruplarının oluşması.
Bu paydaş gruplarının farklılaşan çıkarları iyi
yönetilmediği takdirde, aile bireylerinin şirketin
işleyişine ve geleceğine ilişkin fikir ayrılıkları
şirketin devamlılığını tehlikeye atıyor. Aile şirketlerinde kurumsal yönetim, aile bireylerinin
işe ilişkin farklı beklentilerinin tartışılacağı ve
dengeleneceği mekanizmalar kurarak, şirketin
geleceğinin içsel nedenlerle çıkmaza girmesini
önlemeyi amaçlıyor.
Aile şirketlerinde kurumsal yönetim uygulamalarını ön plana çıkaran diğer husus ise sermaye. Aile, sermayesinin yetersiz kaldığı durumda ortaklık, kurumsal yatırımcılar, finans
kurumları ve bireysel yatırımcılara doğru genişleyen bir yelpaze ile iletişim içinde olmak
durumunda. Bu şekilde ortaklıkların kurulması
sonucunda tarafların birbirlerine karşı olan sorumlulukları kurumsal yönetimi zorunlu kılıyor.
Kurumsal yönetim, aile şirketlerinde sürdürülebilirlik açısından başlıca koşul olan aile ve
şirket arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi açısından ayrıca önem taşıyor.
Kaynaklar:
● TKYD Aile Şirketleri Yönetim Rehberi, 2013
● Kurumsal Yönetim Algı Araştırması, 2015
(TKYD ve StratejiCo.)
43
Kurumsal Yönetim Algı Araştırması
Ocak 2015 tarihinde TKYD
ve StratejiCo. tarafından
yapılan araştırmada, 30’a
yakın yönetici ile birebir
görüşme yapılıyor.
Sonrasında 300’e yakın kişi
tarafından doldurulan soru
formundan elde edilen
verilerin analiz edilmesi
neticesinde bir rapor
oluşturuluyor. Rapor ile
Türkiye’de kurumsal
yönetimin algısını ölçmek,
kurumsal yönetimi
destekleyen ve engelleyen
faktörleri bularak bu alanda
yapılan çalışmaları ölçülebilir
hale getirmek amaçlanıyor.
Sonuçlar, araştırmaya
İstanbul ve İstanbul dışından
katılma, TKYD üyeliği ve
halka açık şirkette çalışma
kriterlerine göre ayrı ayrı değerlendiriliyor.
Araştırmanın en önemli sonucu kurumsal yönetimin bir karar alma mekanizması olarak
algılanıyor olması. Kurumsal yönetim ilkeleri kişilerin ve kurumların karar alma süreçlerini
etkilemekte ve buna göre belli çıktılar sağlamakta. Söz konusu süreçlerde yetki
paylaşmak istemeyen kişiler (özellikle ana hissedarlar ve ailenin şirketi kuran üyeleri)
kurumsal yönetimin benimsenmesi engelleyen ana faktörler olarak rol oynarken; itibarın,
sürdürülebilirliğin ve devamlılığın kurumsal yönetimin gelişmesini sağlayan faktörler
olduğu görülüyor. Her ne kadar kurumsal yönetim farkındalığı oluşması için profesyonel
yöneticiler ve bu konuda bayraktarlık üstlenen kişiler önem kazansa da, uygulamaya
geçerken şirket sahipleri son
sözü söylemekte. Araştırmanın
ortaya çıkardığı diğer bir çarpıcı
sonuç ise kurumsal yönetim
konusunda özel sektör
mensuplarının en çok
düzenleyici kamu gücüne
güvendikleri, diğer bir ifadeyle
bu konuda devletin öncü rol
oynadığı. Kurumsal yönetim ile
hem şirketlerin hem de
Türkiye’nin sürdürülebilir olarak
gelişeceği, bunun içinse en
önemli ilkenin hesap verebilirlik
olduğu katılımcılar tarafından
ifade ediliyor.
www.ode.com.tr
44
GüRAY KARACAR:
“Aile şirketleri sürekliliklerini
sağlayabilmeleri için
içsel bir değişim
yaşamalılar”
ODe Ocak 2016
ODE Dosya
45
Ankara Ticaret Odası’nın araştırmasına göre; Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 80’i beşinci yılına, yüzde 96’sı ise
10. yılına ulaşamadan yok oluyor. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) Genel Sekreteri Güray Karacar, aile
şirketlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında kurumsal yönetim ilkelerinin
benimsenmesinin ve şirket kültürü haline gelmesinin önemli olduğunu söylüyor. Karacar, aile şirketlerinin
sürekliliklerini sağlayabilmeleri için içsel bir değişim yaşamalarının önemli olduğunu vurguluyor.
Öncelikle TKYD hakkında kısaca bilgi
verir misiniz? Ne amaçla kuruldu, ne
gibi çalışmalar yapıyor, kısaca bahseder
misiniz?
Kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla
hayata geçirilmesi misyonu ile hareket eden
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD),
2003 yılında gönüllü bir sivil toplum kuruluşu
olarak kuruldu. TKYD; adillik, şeffaflık, hesap
verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa
edilen kurumsal yönetim anlayışının etki ettiği
tüm alanlarda yol gösterici olma misyonu ile
çalışmalarını yürütüyor. Özel sektör, kamu
kuruluşları, medya, düzenleyiciler, sivil toplum
kuruluşları ve akademik dünya arasında bir
iletişim ağı kurarak kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmesini hedefliyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz işbirlikleri ve bölgesel
projeler ile etki alanımızı uluslararası düzeye
taşıdık. Bu kapsamda, kuruluşlarımız için
yol gösterici olmak ve rehberlik yapmak
hedefi ile birçok farklı konuda çalışmalar
gerçekleştiriyoruz. Yönetim kurullarına odaklı
gelişim programlarımız farklı statüdeki kuruluşlara yardımcı olacak rehberler ile destekleniyor. Çalışma gruplarımız, düzenlediğimiz eğitim programları ve gündemi takip
eden paneller ile bir yandan düzenleyici kuruluşlara katkıda bulunacak görüşler oluşturulurken diğer yandan araştırma raporları
ile mevcut durumun analizini ortaya koyuyoruz. Çalışmalarımızda ihtiyaç duyulan bilimsel katkıyı ise birbirinden değerli akademisyenlerin yer aldığı TKYD Akademik Kurulu’ndan alıyoruz.
Önümüzdeki dönem TKYD olarak çalışmalarınız, projeleriniz var mı?
Sermaye piyasası ve aile şirketleri TKYD’nin
ana faaliyet konuları olarak yer almaktadır.
Futbol endüstrisi, sivil toplum kuruluşları,
siyasi partiler, ekonomi gazeteciliği kurumsal
yönetim anlayışının en iyi uygulamalar ile
hayata geçirilmesi amacıyla faaliyetlerde bulunduğumuz diğer alanlardır. Çalışmalarımıza
yön veren önceliklerin başında yönetim kurullarının gelişimi gelmektedir.
Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk
gibi iş yapma kültüründe iyileştirmeleri gerektiren bir anlayışı yaymayı hedefleyen bir
kurum olarak ilgi uyandırmaya yönelik aktiviteler
düzenlemek gelecek dönemde de takvimimizde yer alıyor. Her yıl düzenlediğimiz ve 14
Ocak 2016 tarihinde dokuzuncusunu düzenleyeceğimiz Kurumsal Yönetim Zirvesi bunların
en önemlisi. Bu yılki zirvenin ana oturumunda
artan rekaBet OrtamınDa
kUrUmSal yönetim önem
kazanıyOr
Gelecek 20 yılda pek çok iş
kolunun olmayacağı söylenirken,
bir şirket için kurumsal yönetim
neden önemli?
Sürdürülebilir, rekabetçi yapılar
kurmak ancak kurumsal yönetimin
ilke ve uygulamaları ile var olması ile
mümkün. Globalleşen dünyada artan
rekabet koşullarının gerektirdiği
stratejik düşünce ve bu doğrultudaki
planlamanın doğru insan, doğru
süreç ve zamanda hayata geçirilmesi
açısından kurumsal yönetimin kilit bir
rolü söz konusu.
G20 sürecini ele alacağız, eş zamanlı oturumlarda OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri'nde
oluşan değişiklikler ve aile şirketlerindeki kurumsallaşma çalışmaları geniş bir konuşmacı
katılımıyla tartışmaya açılacak. “Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Ücret Araştırması” raporu
da ilk kez zirvede açıklanacak ve ilgiyle karşılanacağını, uygulayıcılara önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Kurumsal Yönetim Zirvelerinde sahiplerini
bulan “Kurumsal Yönetim Ödülleri” yine ilgi
düzeyini arttırmak amacıyla düzenlediğimiz
bir organizasyon ve bu yıl altıncısı gerçekleşecek.
Günümüzde demokrasinin ayrılmaz bir parçası
haline gelen sivil toplum kuruluşlarının daha
etkin çalışmaları hedeflerimiz arasında. 2009
yılı itibariyle, Türkiye’de 4 bin 547’si vakıf,
86 bin 31’i dernek statüsünde olmak üzere
toplam 90 bin 578 sivil toplum kuruluşu bulunuyor. Bu sayılar 780 vatandaşımıza bir
sivil toplum örgütü düştüğünü gösterirken,
gelişmiş ülkeler olarak tanımlanan Almanya’da
her 40 kişiye bir, Fransa’da ise 10 kişiye bir
sivil toplum örgütünün hizmet verdiğini görüyoruz. Başarılı, etkin, güvenilir ve şeffaf
sivil toplum örgütlerinin çoğalmasının bu kuruluşlara olan yurttaş ilgisini arttıracağı düşüncesi ve ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda
çalışmasına duyulan ihtiyacı dikkate alarak,
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD)
liderliğinde, Argüden Yönetişim Academy
ve KOBİRATE Derecelendirme Şirketi işbirliğinde “STK Kurumsal Yönetim Derecelendirme Çalışması”nı yürütüyoruz. Devam eden
çalışmanın amacı; sivil toplum kuruluşlarımızın
kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak
faaliyetlerini sürdürebilmesi amacı ile ülkemiz
www.ode.com.tr
46
sivil toplum kuruluşlarına bir yol haritası sunabilmek. G ü R AY K A R A C A R
Kurumsal Yönetim denilince neler anlamalıyız?
türkiye kurumsal yönetim Derneği (tkyD) genel Sekreteri
Kurumsal yönetim, Prof. Ira Millstein’in uluslararası düzeyde kabul gören tanımıyla, bir
kuruluşun kamuoyunun menfaatlerine zarar
vermeyecek şekilde, mali kaynakları ve insan
kaynaklarını kendine çekmesini, verimli çalışmasını ve bu sayede de hissedarları için
uzun dönemde ekonomik kazanç yaratarak
istikrar sağlamasını mümkün kılan kanun,
yönetmelik ve gönüllü özel sektör uygulamalarıdır.
2003 yılından bugüne TKYD Genel Sekreteri
olarak görev alan Güray Karacar, aynı
zamanda Center for International Private
Enterprise (CIPE) MENA Bölgesi Yürütme Kurulu
Üyesi, Dünya Bankası Sivil Toplum Diyaloğu
Danışmanı, TÜSİAD Kurumsal Yönetim Komitesi
Üyesi ve International Corporate Governance
Network (ICGN) ülke temsilcisi olarak görev
yapıyor. 2005 – 2007 yılları arasında Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Ulusal Program
Koordinatörü olarak görev yapan Karacar, Küresel
İlkeler Sözleşmesi (Global Compact) ve Bin Yıllık
Kalkınma Hedeflerinin tanıtımında TKYD adına rol aldı. Kurumsallaşma ve kurumsal yönetim ülkemizde sıklıkla birlikte kullanılan kavramlardır.
Kurumsallaşmanın varılmak istenen nokta,
kurumsal yönetimin ise buna olanak tanıyan
en önemli araç setlerinden biri olduğu düşüncemi paylaşmak isterim.
“Kurumsal yönetim kurum kültürü
olarak ele alınmalı”
Kurumsal yönetim ilkeleri bir şirkete
neler katar? Sadece büyük şirketler
için mi geçerlidir?
Kurumsal yönetim eskiden yasal bir uyum
süreci olarak görülürken günümüzde artık
bu anlayışın bir yasal uyum süreci olarak
değil kurum kültürü olarak ele alınmasını gerektiği anlaşılmaktadır. Sistem bu anlayışı
benimseyen kuruluşları ödüllendirmektedir
ve bu anlayış giderek daha fazla taraftar
bulmaktadır. Başta kredi kuruluşları ile ilişkiler
olmak üzere tedarikçiler, çalışanlar ve tüketicileri ile sağlıklı bir ilişki kurmak isteyen kuruluşlar sürdürülebilir başarı için kurumsal
yönetim yönündeki çabalarını arttırmalıdırlar.
2000’li yılların başlarında halka açık şirketler
için başlayan süreç Türkiye gibi halka kapalı,
aile şirketi statüsündeki ekonomilerde farklı
uygulamalar ile önemini ortaya koymuştur.
Ülkemizde kurulan şirketler genellikle
ikinci, üçüncü kuşağa aktarılamıyor.
Aile şirketlerinde sürdürülebilirlik nasıl
sağlanmalı?
Ülkemizde ve dünyada aile şirketlerinin üçüncü kuşağa ulaşma oranı yüzde 10 civarında,
ömürleri ise sadece 25 ile 30 yılla sınırlı.
ODe Ocak 2016
Karacar TKYD ile birlikte sermaye piyasası, aile şirketleri, ekonomi gazeteciliği,
sivil toplum kuruluşları, futbol endüstrisi konularında rehber yayınlar hazırlanması
ve uygulamayı destekleyici araçların faydaya sunulmasının yanı sıra kurumsal
yönetim anlayışının geniş bir çerçevede tanıtılması için Anadolu şehirlerinde ve
İstanbul merkezli olarak seminer, konferans ve eğitimler düzenlenmesine katkı
sunuyor. Ayrıca Güray Karacar’nın, yazarı olduğu ve katkıda bulunduğu yayınlar
arasında; Aile Şirketleri Yönetim Rehberi (2010), Türk Futbol Endüstrisi Yönetim
Rehberi (2010), Nedir Bu Kurumsal Yönetim? (2005), Sivil Toplum Kuruluşları
Yönetim Rehberi (2014), Ekonomi Gazetecisi El Kitabı (2011), Türkiye Kurumsal
Yönetim Haritası Araştırma Raporu (2005), Kurumsal Yönetim Algı Araştırması
(2015), Türkiye – Pakistan – İran İş Ortamı ve Özelleştirmeler Karşılaştırma Raporu
(2013), TÜSİAD Kurumsal Yönetim En İyi Uygulama Kodu (2013) bulunuyor.
Ankara Ticaret Odası’nın araştırmasına göre;
Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 80’i
beşinci yılına, yüzde 96’sı ise 10. yılına ulaşamadan yok oluyor.
Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması
için; değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması
ve kurumsal yönetimin benimsenerek şirket
kültürü haline geliyor olması önemli. Nesiller
arasında oluşan iş yapış anlayışı arasındaki
fark, kuşaklar arasında ya da aynı kuşak
içerisinde yaşanan yönetim rekabeti ve aile
şirketlerinin kurumsallaşmaya karşı gösterdiği
direnç aile arasında çatışmayı doğuran en
temel üç yönetim sorunu olarak karşımıza
çıkıyor. Bu sorunlar, bir aile şirketinin sonunu
hazırlayan en önemli sorunların başında geliyor. TKYD’nin yürüttüğü ve 41 ile ulaşan
Anadolu Seminerleri projesi kapsamında, zi-
yaret ettiğimiz illerde aile şirketi temsilcileri
ile birebir görüşme imkanı bulup, bu görüşmelerden elde ettiğimiz veriler ile de o ile
özel Kurumsal Yönetim Algı Araştırması Raporu’nu oluşturuyoruz. Bahsettiğimiz bu üç
temel yönetim sorun yaptığımız görüşmelerde
bize birebir aktarılıyor. Okuyucular, araştırma
raporlarına www.tkyd.org adresli internet sitemizden ulaşabilirler.
Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini engelleyen
bu sorunlar ile baş etmenin yolunun ise kurumsal yönetim anlayışının benimsenmesi,
şirketi yöneten tüm aile bireylerinin bu kavramı
içselleştirmesi ve uygulamaya gönüllü olmasından geçtiğine inanıyoruz. Aile şirketlerinin
büyümeleri ve sürekliliklerini sağlayabilmeleri
için öncelikle içsel bir değişim yaşamaları
önemlidir.
ODE Dosya
47
“10 yıl içinde bir başkası
sizin yaptığınız işi tümden değiştirebilir”
MuRAT ŞAHİN:
İki yıl Fütüristler Derneği Başkanlığı da yapan halen Fütüristler Derneği Yüksek İstişare Kurulu
Başkanı olarak çalışmalarını sürdüren Murat Şahin, 30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün yaptığı
işe ihtiyacının kalmayacağını söylüyor. Şahin, rekabet dünyasının daha da genişleyeceği yakın
gelecekte herkesin birbiriyle rakip olabileceğini ve 10 yıl içinde de yapılan işi tümden
değiştirecek kişilerin olacağını belirtiyor. Bu konuda da Şahin, şirketlerin deneyimlerinin
zenginleştirmelerinin önemli olduğunu vurguluyor.
Fütüristler Derneği ne zaman kuruldu?
Ne gibi çalışmalar yürütüyor? Hem kuruluşu hem de faaliyetleriyle ilgili bilgi
verir misiniz?
Fütüristler Derneği Alphan Manas önderliğinde
bir grup vizyoner insan tarafından kuruldu.
Kurucularımız arasında Jan Nahum gibi iş dünyasının yakından
tanıdığı yenilikçi iş adamları, Faruk
Eczacıbaşı gibi bilişim dünyasının
lider kişilerinden, Işık Birsen gibi
savunma dünyasından kişiler ve
İrfan sayar gibi kişiler de var.
Odağımız toplumu hazır olabilecekleri bir geleceğe hazırlamak.
Bunu da sertifika programımız
olan Fütürizm okulu, İnsan 2030
gibi yayınlar, Gelecek Günü konferansı, fikirlerin kaynaştığı Futurist
Shuffle etkinliği ve Türkiye’ye yayılmış fütürist elçilerimiz ve genç
fütüristlerimiz ile yapıyoruz.
Türkiye’de fütürizm denilince
ne akla geliyor? Her şeye
rağmen ülkemizde olumlu bir gelecek
tasarımından söz etmek mümkün mü?
Her gün bir önceki günden daha iyi durumdayız.
10 yıl önce kahinler veya uçuş teknoloji insanları
gibi algılanırken bugün çok sayıda insan kendi
geleceğinde etkin rol alabileceğine inanmış durumda. Biri ile ilk tanıştığımızda en çok “fütüristler
ne yapar ve nasıl gelecek çalışmaları yapılır”
soruları geliyor. Ancak detaylarını öğrendikçe
herkes kendine yakın buluyor. Belki de en çok
Türkiye’de fütürizmden bahsetmek mümkün
zira 1920’lerin şartlarında bir laik, demokratik
bir cumhuriyet kurmak zaten fütürist bir adım.
Ülkemizin bir fütürizm politikası var mı?
Olmalı mı?
Henüz var diyemeyiz. Daha doğrusu dünyanın
geri kalanının bizi izleyeceği bir gelecek politikamız
yok. Ancak olması için her fırsatta ve her seviyeden insana bildiklerimi anlatıyoruz.
sebep oluyor. 2030 yılında dünyanın en büyük
şirketi olacak kurum, henüz kurulmamış bile
olabilir. Şirketler dünyasının artık bir işi, bugün
iyi yapmaları yetmiyor. 10 yıl içinde bir başkası
sizin yaptığınız işi tümden değiştirebilir. Bu
sebeple de her kurumun zamanının bir bölümünü
önümüzdeki yıllarda yapacağı işlere ayırması
gerekiyor.
Fütürist bir topluma dönüşmek için neler
yapılabilir? Yönetime, akademisyenlere,
eğitimcilere vb. ne gibi görevler düşüyor?
Tüm toplumu fütüriste dönüştürmenin imkansız olduğunu
bilerek başlamalı. Ancak bir taraftan da artık iş dünyasında
rekabet sadece bizimle aynı
sektörde ve benzer ürün üreten,
satanlar olmadığını bilmeliyiz.
Sizin talip olduğunuz paraya
talip, herkes sizin rakibiniz. Rekabet penceresi çok geniş. Bu
sebeple de şirketlerimiz deneyimlerini zenginleştirmeli. Bambaşka alanlardaki deneyimleri
kendi şirketleri için kullanabilmeli.
Bu sebeple her şirketin yarı zamanlı da olsa bir fütüriste ihtiyacı
var.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
“30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün
yaptığı işe ihtiyaç kalmayacak”
Teknolojinin gelişimi karşısında, iş dünyası da önlemini almak durumunda.
Yakın gelecekte pek çok iş kolunun olmayacağı düşünülürse, şirketler geleceğe
nasıl hazırlanmalı? Bunun bir yol haritası
var mı?
30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün yaptığı işe
ihtiyaç kalmayacak. Teknoloji yaşam sürelerinin
uzamasına, iş yapma biçimlerinin değişmesine
2003 yılında Metro Holding’in Extra Future
Store açılışına gitme şansı bulunca gelecekte
neler olacak merakım başladı. Önce World
Future Society üyesi sonra da Türkiye’de
Fütüristler Derneği üyesi oldum. İki yıl Fütüristler
Derneği başkanlığı yaptım. Girişimciyim, hali
hazırda benzersiz iş modelleri olan üç farklı
şirketin kurucu ve girişimcisiyim. Melek yatırımcıyım. Mentörlük yaptığım çok sayıda
genç ve başlangıç aşamasında şirket var.
Türkiye’deki birkaç büyük şirkete danışmanlık
yapıyorum.
www.ode.com.tr
48
SüMER TöMEK BAYıNDıR:
“Aile şirketleri Türkiye ekonomisinin
yüzde 95’ini oluşturuyor”
Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturan aile
şirketleri aynı zamanda istihdamın yüzde 85’ini
karşılıyor. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim
Kurulu Başkanı Sümer Tömek Bayındır, ülke
ekonomisine katma değer yaratan aile şirketlerinin
dünya ekonomilerinde kilit rol oynadığını belirtiyor.
Tömek, şirketlerin sürdürülebilir ve sağlıklı büyümesi
için de kurumsallaşmasının desteklenmesinin önemli
olduğunu vurguluyor.
TAİDER ne zaman, hangi amaçla kuruldu? TAİDER’in çalışmalarından kısaca
bahseder misiniz?
TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, Türkiye’deki
aile şirketlerinin nesiller boyu gelişmesi ve
ülkemiz ekonomisinin daha sağlıklı ve istikrarlı
büyümesine destek olmak amacıyla, 2012
yılında İzmir’de 40 kurucu üye ile kuruldu. TAİDER, ülkemiz aile işletmelerinin yüksek performanslı, rekabetçi ve uluslararası yönetim ilkelerine
sahip, ülkemize değer yaratan, kalıcı ve sürdürülebilir kurumlar haline gelmesi için;
● Aralarında en iyi uygulamalar ve çözüm gerektiren sorunları paylaşabilecekleri,
● Dünyanın lider şirketleri ile iletişim kurabilecekleri,
● Gelecek nesillerine kendilerini geliştirme imkanları sunan, lider bir kurum olmayı hedefliyor.
TAİDER, aynı zamanda 28 ülkede örgütlenmiş
Uluslararası Aile İşletmeleri Ağı / Family Business
Network International (FBN-I) Türkiye paydaşıdır.
Merkezi İsviçre'de olan FBN-I, farklı sektörlerden,
3800’ü gelecek nesil üyesi olmak üzere, 9200’i
aşan aile üyesiyle, aile şirketlerinin kuşaklar boyunca gelişimine destek vermek üzere çalış-
ODE Dosya
“Kurumsallaşmaya yatırım yapan şirketler
değişime daha kolay uyum sağlıyor”
Kurumsallaşma ailenin ya da patronun iktidarını kaybetmesi mi yoksa
şirketin sürekliliği adına atılmış önemli bir adım mı?
Günümüzde aile şirketlerini çok zor şartlar altında kuran birinci nesillerin yönetimin bir
sonraki nesle devrinde zorluklar yaşadığını görüyoruz. Fakat aile şirketleri, başarılı bir
devir planının gerçekleşmesi için hem bu durumu kabullenip hem de alışılmış ve
oturtulmuş düzenin günümüz şartlarına uygun derecede esnek, yenilikçi, kendini yerel
pazarla sınırlamayan, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem veren, ekip
çalışmasını destekleyen, sağlıklı büyümeyi amaçlayan, kaynaklarını etkin kullanan,
müşteri odaklı olmak zorundadırlar. Bu durumun farkına varmakla birlikte
kurumsallaşma ihtiyacı otomatik olarak geliyor. Ancak yenilikler ve günümüz şartları
karşısında kurallara ve standartlara aşırı bağlılık gösterilmesi halinde sorunlar ortaya
çıkabiliyor. Bu noktada, kurumsallaşmaya yatırım yapan işletmelerin gelişmelere ve
değişikliklere daha kolay uyum sağlayabildiğini söyleyebiliriz. Aile şirketlerinin
büyümesi, iş hacim ve çeşitliliğin artması ve kurumsallaşma ihtiyacı şirketlerin sürekliliği
için atılmış adımlar olarak görülmektedir. Bu adımlar neticesinde, rasyonel yönetim
tarzının hâkim olduğu işletmelerin sağlıklı büyümeyi tesis edebildikleri görülmektedir.
malarını sürdürüyor. FBN-I’nın her yıl düzenlenen
Dünya Zirvesi'nin 26.’sı, 2015 yılının 14-17 Ekim
tarihlerinde Montrö İsviçre’de gerçekleşti.
Türkiye genelinde düzenlediğimiz çeşitli toplantı
ve etkinliklerimizin yanı sıra her yıl düzenli olarak
gerçekleştirdiğimiz Ulusal Aile İşletmeleri Zirvelerimizde, iki gün boyunca Türkiye’nin çeşitli illerinden aile işletmesi sahipleri, gelecek nesilleri,
akademisyen ve danışmanları bir araya getiriyoruz. Alanında uzman değerli konuşmacıların
yer aldığı oturum ve paneller düzenliyoruz. TAİDER’in 3. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi 6-7
Kasım 2015’te İzmir’de gerçekleşti. Bu yıl 4.
Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’ni Ekim ayında İstanbul’da gerçekleştireceğiz.
“Eğitim akademisi projesini hayata
geçireceğiz”
Üyelerinize yönelik çalışmalarınız, projeleriniz var mı?
Üyelerimizin bizden beklentileri yüksek. Bizim
de onlara yönelik çalışmalarımız hızla sürüyor.
TAİDER’in üç yıldır sürdürdüğü çalışmaların en
güçlü yönünün deneyimlerin samimiyetle ve içtenlikle paylaşılması olduğuna inanıyoruz. Bu
anlamda düzenli olarak toplantılar gerçekleştiriyoruz. Belirlenmiş konular çerçevesinde uzman
kişi konu hakkında bilgisini aktarıyor ve sonrasında katılımcılarla, konuşmacı arasında deneyimler ve bilgiler paylaşılıyor. Düzenli olarak Türkiye’nin çeşitli illerinde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimizin yanı sıra geçtiğimiz yıl TAİDER İstanbul temsilciliğini açtık. Bu yıl 10 Şubat
tarihinde Bursa ve ilerleyen günlerde Ankara
temsilciliklerimizin açılışını gerçekleştireceğiz.
Temsilciliklerimiz ile daha fazla aile şirketine
ulaşmayı ve üyelere özel etkinliklerimizle daha
çok fayda sağlamayı hedefliyoruz. Öte yandan
bir diğer önemli projemiz, bir eğitim akademisi
oluşturmak. Bu da üyelerimizin TAİDER’den ilk
günden beri beklentisi. Bu alanda çok önemli
meslek insanları ile bir araya gelmeye başladık,
hazırlık çalışmalarımız başladı.
FBN Uluslararası Aile İşletmeleri Ağı’nın Türkiye
paydaşı olan derneğimiz, bu global organizasyondan esinlenerek geçen yıl hazırladığı ”sürdürülebilirlik andı”nı tüm üyeleriyle paylaştı. Andımızda dört ana başlıkta; çevreye, topluma,
insana ve gelecek nesillere fayda sağlamak ve
bu alanlarda sürdürülebilirliğe dikkat çekmeyi
amaçladık. Bu başlıklar zaten hayatımız için
her şey demek. Bu andı önce kendi hayatlarımızda hayata geçirmek, daha sonra işletmelerimiz boyutunda farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz. Bu projenin adı “Polaris Projesi”.
49
“Kuzey Yıldızı” olarak da bilinen “Kutup Yıldızı”nın
bilimsel adı olan Polaris, bu projeye adını
verirken, tarih boyunca denizcilerin, gezginlerin
yolunu aydınlatan Kutup Yıldızı’nın aile şirketlerinin
yolunu aydınlatması ve sürdürülebilirlik alanında
yürütecekleri çalışmalarda “kendi kuzey yıldızlarını”
bulmalarına yardımcı olması hedeflendi.
TAİDER olarak, öncelikle imzacısı olduğumuz
bu sürdürülebilirlik andı ile insanımız, toplumumuz,
çevremiz ve gelecek kuşaklar için sorumluluk
almaya söz veriyor ve tüm aile işletmelerimizi
sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Projenin devamında bu konuda Türkiye’de ve
dünyadaki aile şirketleri arasındaki en iyi uygulamaları, örnek çalışmaları üyelerimize aktarmak
için etkinlikler düzenlemekteyiz. Web sitemizde
http://taider.org.tr/bilgi-merkezi.aspx sürdürülebilirlik çalışmaları başlığı altında söz konusu
bu çalışmaları toplayarak farkındalığın ve ortak
bilincin yayılmasına çalışmaktayız.
Aile işletmelerinin en önemli kolu olan gelecek
nesiller için ayrıca etkinlikler düzenlemekteyiz.
TAİDER bünyesindeki gelecek nesillerimiz, kendi
ihtiyaçları doğrultusunda programlarını, etkinliklerini ve hatta gelecek nesil zirvelerini kendileri
gerçekleştirirler. Her yıl yaz aylarında sadece
gelecek nesillerin katılabildiği zirveler düzenlerler.
Ayrıca Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’nin ikinci
günü yine sadece gelecek nesillerin katılımlarına
özel olarak düzenleniyor.
Aynı zamanda Uluslararası FBN’in öncülük ettiği
New Leaders Circle projesi (Yeni Liderler Çemberi) Türkiye’de de uygulanmaya devam ediyor.
NLC, benzer deneyimleri yaşayan bir grup Gelecek Nesil üyelerinin tecrübelerinin paylaşma
fırsatı sağlandığı, hayatı etkileyen kişisel, ailevi
ve işe dair başlıklar çerçevesinde tartışabildikleri
güvenilir bir ortam yaratıyor.
“Şirketlerin sürdürülebilir olması için
kurumsallaşması desteklenmeli”
Ülkemizde bir şirketin ikinci veya üçüncü
kuşak tarafından yönetilme oranı çok
düşük. Bu dünyada da böyle mi? Neden?
Aile şirketlerinin devir süreçlerini çok iyi planlanmalı. Türkiye’de üçüncü kuşağa geçiş ortalaması yüzde 3 - yüzde 4 seviyelerinde. Aile
şirketlerinde yönetimin devri kaçınılmaz olduğu
50
gibi, devraldıktan sonra başarılı bir süreç yakalayan
şirketlerin sayısı maalesef çok düşük. Devir planı,
şirketin geleceği için mutlaka önceden ayrıntılı
olarak tüm ilgili aile bireylerinin katılımı ile yapılması
gerekiyor. Aksi takdirde, bu sürecin yönetiminde
yapılan hatalar ya da sürece hazırlıksız olunması
durumunda, aile ve işletme içerisinde çatışmalar
meydana gelerek, işletme bundan büyük zarar
görecektir. İstatistikler aile şirketlerinin nesiller
arası devir süreçlerinden başarı ile çıkması halinde
süreklilik sağlayabildiklerini gösteriyor. Sonuç
olarak aile şirketlerinin devir süreçlerini iyi planlaması, yönetmesi ve genç neslin bu konuda yetiştirilmesi en önemli konular arasında yer alıyor.
Sürdürülebilir ve sağlıklı şirketlerin büyümesi için
kurumsallaşmanın desteklenmesi tüm taraflar
için kazan kazan olacağı gibi ülke ekonomisine
de katkı sağlamış olacaktır.
Dünyada doğru devir planlaması yapmış ve
nesiller boyunca sürdürülebilirliklerini sağlamış
pek çok aile şirketi örneği var. Dernek olarak
en iyi uygulamaları ulusal düzeyde paylaşmanın
yanı sıra uluslararası platformda da paylaşılmasına
bu açıdan çok önem veriyor ve çalışmalarımızı
hem ulusal hem de uluslararası platformlarda
sürdürüyoruz.
gerek sayı gerek istihdama katkı gerekse katma
değer yaratma adına vazgeçilmez bir iş modeli
olarak tüm dünya ekonomilerinde kritik rol oynadığını gözlemliyoruz. Bu temel veriler, gelecekte
de değişmeyecek.
Ülke ekonomisinin bütünlüğü ve istihdam açısından aile şirketlerinin kendi içerisindeki dinamiklerine çok net hakim olmaları gerekiyor.
Ayrıca aile şirketlerinin güçlü yönlerinden biri
hızlı karar alma özelliğidir. Bu nedenle aile şirketlerinin yeni iş modellerine uyum sağlaması
ve varlığını geliştirerek sürdürmesi elbette mümkün. TAİDER aile şirketlerinin geleceğe hazırlanmasında üyelerine özel eğitimler ve farkındalık
çalışmaları bu açıdan önemli bir yer tutuyor.
Aile şirketleri geleceklerini yönetirken
nasıl bir yol izlemeleri gerekiyor? İkinci
veya üçüncü kuşak yöneticiler neye dikkat etmeli?
Yeni iş modelleri gelişirken yakın gelecekte pek çok iş kolunun da olmayacağı
söyleniyor. Hal böyleyken aile şirketleri
geleceğe nasıl hazırlanacak?
Kurucu kuşağın yarattığı eseri aldığı seviyenin
daha da ilerisine taşıma, sürekliliğini sağlama
ve sistem kurma sorumluluğu ikinci kuşaktadır.
İkinci kuşağın devralması ile birlikte işletme
ikinci kuşak için çok değerli bir emanet haline
dönüşüyor. İşletmenin başlangıçtan itibaren geçirdiği tüm evrelerin ve zorlukların büyük bir
kısmına tanık olan ikinci kuşak, aslında yeni ve
daha da zor olan bir sürecin sorumluluğunu
devralıyor. Bu süreç aile emanetinin sürdürülebilirliğini sağlamak olarak tanımlanabilir.
Aile şirketleri, Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini
oluşturuyor. Aile şirketlerinin ülkemizde GSMH’nın
en az yüzde 75’ini ve Türkiye istihdamının
yüzde 85’ini kapsıyor. Dolayısıyla aile şirketlerinin
Kurucu nesil kendi kültürünü aktarıp, kendi
aile şirketinde gelecek neslin yetiştirilmesini
isteyebilir. Üyelerimizle yaptığımız çalışma-
ODe Ocak 2016
larda gelecek neslin kendi şirketine yeni
vizyonlar katabilmesi için farklı şirketlerde
öncelikle çalışması daha sonra aile şirketinde
görev almasının faydalarının daha çok olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Gelecek nesillerin mevcut aile şirketine farklı vizyonlar
katabilmesi ve alacağı sorumluluğu daha
da ileriye taşıyabilmesi için farklı bir şirkette
deneyim kazanmasının önemli olduğunu
söyleyebiliriz.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben bugüne kadar birçok sivil toplum kuruluşunda çalıştım. Bu da bana çok şey kattı. Her
zaman gelişimin peşinde olan biri oldum. Gelişim
beraberinde değişimi getirir. İş ve aile hayatımda
bunu önemsiyorum. Son dönemde de tüm
yoğunluğa rağmen kişisel gelişimle ilgileniyorum.
Meditasyon yapıyorum, spiritüalizm ve felsefeyle
ilgileniyorum, farklı konular ile ilgilenerek enerjimi
korumaya çalışıyorum. Ayrıca bizim için önemli
bir konu olduğundan bahsetmek isterim, aile
işletmesinden önce başka yerlerde çalışmanın
çok artısını gördüm. Öğrenciyken yapılan stajları
da tüm gençlere öneririm.
Kızımla çocukluğundan beri oyunlar oynuyorum.
Kendisiyle ilgileniyorum. Fakat açıkçası son dönemde istediğim kadar zaman geçiremiyorum.
Sonuçta her şey çocuklarımızın geleceği için.
Çocuklarla yakından ilgilenmek onların sağlam
kişilikler geliştirebilmeleri ve her zaman kendi
ayakları üzerinde durabilmeleri için çok önemli.
Bu sebeple dönemsel olarak yoğun olduğum
zamanlar olsa da genel olarak kızımla birlikte
olmaya çok önem veriyorum.
52
Saffet Karpat:
“Sütaş başarısını
kurumsallaşmaya verdiği
öneme borçlu”
ODe Ocak 2016
ODE Dosya
53
Kurumlarının hangi süreç ve kurallarla yönetileceğini, Kurumsal Yönetim İlkeleri ile düzenlendiğini
ifade eden Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi Saffet Karpat, Sütaş’ın başarısını da kurumsallaşmaya ve
markalaşmaya verdiği öneme borçlu olduğunu söylüyor.
Kurumsallaşmanın ailenin ya da patronun iktidarını kaybetmesi mi yoksa
şirketin sürekliliği adına atılmış önemli
bir adım olarak mı görüyorsunuz? Bu
konudaki düşüncelerinizi kısaca belirtir
misiniz?
Sütaş’ta; evrensel kurumsal yönetim ilkeleri
olan “adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk” prensiplerini ve etik kuralları gözeterek
yapımızı sürekli geliştirmek, iş yapış biçimimizin
temel unsurlarındandır.
Kurumumuzun hangi değer ve önceliklerle,
hangi süreç ve kurallarla yönetileceğini; yöneticilerin yetki ve sorumluluklarını, başta çalışanlarımız olmak üzere bütün paydaşlarımızın
haklarını, Kurumsal Yönetim İlkeleri ile düzenliyoruz.
Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin şirket içinde
benimsenmesi, uygulanması ve geliştirilmesi
amacıyla çalışmalar yürütmek üzere, Yönetim
Kurulu üyelerinin görev aldığı bir Kurumsal
Yönetim Komitemiz bulunuyor.
Sütaş’ın, son 10 yıldır sektörünün lider markası
olma başarısını, büyük ölçüde, kurumsallaşmaya ve markalaşmaya verdiği öneme borçlu
olduğunu düşünüyoruz.
Yasal bir yaptırım olmadığı halde SPK lisansı
ile kurumsal yönetim derecelendirme faaliyetinde bulunan SAHA Kurumsal Yönetim ve
Kredi Derecelendirme Şirketi tarafından gönüllü
olarak değerlendirildik. Bu değerlendirmede
aldığımız yüksek puan, çalışmalarımızın büyük
ölçüde hedefe ulaştığının kanıtıdır. Bundan
sonra da sürekli gelişme kaydederek Türkiye’de
Kurumsal Yönetim anlamında örnek gösterileceğimize inanıyoruz.
“Sütaş’ta sürdürülebilir bir iş modeli
oluşturduk”
Şirketiniz geleceğe nasıl hazırlanıyor?
Önümüzdeki yakın dönemde pek çok
mesleğin olmayacağı konuşulurken, şirketin sürekliliği
adına ne gibi çalışmalar
yürütüyorsunuz?
İyi bir yaşam için sağlıklı beslenme, bütün dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de gittikçe önem
kazanıyor. Tüketiciler, doğallığa ve
tükettikleri gıdanın güvenilir olmasına her
zamankinden daha çok değer veriyor. Öte
yandan, marka seçimlerini yaparken kurumların
içinde yaşadıkları topluma fayda sağlamasını,
çevreye karşı duyarlı olmasını da bekliyorlar.
Tüketicilerimizin bütün bu beklentileri, “günümüz
ihtiyaçlarının gelecek kuşakların ihtiyaçlarını
karşılayabilme olanaklarından fedakârlık yapılmaksızın karşılanabilmesi” olarak tanımlanan
sürdürülebilirlik kavramını işaret ediyor.
Biz Sütaş’ta, sütün doğasından gelen değerleri
bozmadan çağdaş tüketicinin ihtiyaçlarını karşılamak ve geleceğe taşımak sorumluluğuyla
faaliyet gösteriyoruz. Toplumun her bakımdan
gelişmesinde büyük önem taşıyan bu çok
değerli besini üretirken, sürdürülebilir bir iş
modeli benimseyerek, yalnızca Sütaş’ın değil
süt ve süt ürünleri sektörünün de kalkınmasına
ve devamlılığına katkı yapan bir anlayışla çalışıyoruz.
Türkiye’de ilk ve tek olan “Çiftlikten Sofralara”
iş modelimizin her aşaması ile süt ve süt
ürünleri sektörü başta olmak üzere birçok
sektöre; çevresel, sosyal, ekonomik ve kurumsal sürdürülebilirlik konusunda öncülük
ediyoruz.
Ürünlerimizin doğallığının ve kalitesinin güvencesi, sürdürülebilirlik anlayışımızın da temelini oluşturan bu modelin gereği olarak
yatırım yaptığımız her bölgede, süt üretim tesisinin yanı sıra hayvanların doğru ve sağlıklı
beslenmeleri için bitkisel üretim yapıyor, süt
üreticilerimize yem desteği sağlayan yem fabrikası, hayvan sağlığı ve refahı prensiplerine
uygun süt sığırı çiftlikleri, süt üreticilerine
sağlıklı ve verimli damızlık temini
için damızlık yetiştirme merkezleri, süt üreticilerine, öğrencilere ve girişimciye yönelik uygulamalı eğitim merkezleri kuruyoruz.
Tarım ve hayvancılık sektöründe
sürdürülebilir kalkınmanın temeli olduğuna inandığımız eğitim faaliyetlerimizi, “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizin en önemli
parçası olarak görüyoruz. Karacabey ve Aksaray Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezlerimizde;
Tarım Bakanlığı, üniversiteler ve Sütaş işbirliğinde küçük ve orta ölçekteki işletmelerin,
modern tarzda hayvancılık yapmalarına katkı
sağlıyoruz. Yanı sıra, öğrencilere yönelik uyguladığımız eğitim faaliyetleri ve verdiğimiz
burslarla sektöre nitelikli insan gücü yetişmesini
amaçlıyoruz.
Kendi çalışanlarımızın gelişimine de önem
veriyoruz. Genç çalışanlarımız için daha fazla
kariyer ve mesleki gelişim fırsatları yaratmayı
önemsiyoruz. Yetenek Yönetimi Programımız
ile genç yöneticilerimizin, yetenekleri ve istekleri
doğrultusunda yönlendirilmelerini, şirket kültürümüzü benimsemelerini ve ileride diğer
çalışanlarımıza benimsetmelerini amaçlıyoruz.
İstihdamımız son beş yılda yüzde 100’e yakın
oranda artarken müdür ve üstü lider kadromuzun yüzde 70’ini kendi iç kaynaklarımızdan
yetişen çalışanlarımız oluşturuyor.
Çevresel sürdürülebilirlik konusundaki faaliyetlerimizle de sektörümüze öncülük ediyor
ve sürdürülebilirliğine destek oluyoruz.
Aksaray ve Karacabey’deki biyogaz ve enerji
üretimi tesislerimizde, çiftliklerimizde oluşan
gübreleri; üretim süreçlerimizde ortaya çıkan
bütün organik atıkları ve ürün firelerini önce
biyogaza sonra da elektrik ve buhara dönüştürüyoruz. Ürettiğimiz elektriği ve buharı kendi
entegre tesislerimizin enerji ihtiyacını karşılamak
için kullanıyoruz.
www.ode.com.tr
54
GüRKAN KARACA
“Son iki yılda satış ivmemizde
ciddi bir artış yaşadık”
Yaklaşık dört yıl önce
ODE ile işbirliğine giren
Nanotek İnşaat ve Yapı
Malzemeleri San. Tic.
A.Ş., Marmara
Bölgesi’nde faaliyet
gösteriyor. Nanotek
Satış ve Pazarlama
Koordinatörü Gürkan
Karaca, ODE ile
yaptıkları işbirliği
sonucunda, yalıtımla
ilgili ihtiyaçları tek bir
adresten çözdüklerini
belirterek, özellikle son
iki yılda da satış
ivmelerinde ciddi bir
artış yaşadıklarını
söylüyor.
Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz?
(ne zaman kuruldu, kaç kişi çalışıyor,
kim kurdu vs.) Yalıtım sektöründe ne
zaman faaliyet göstermeye başladınız?
Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic.
A.Ş., 2007 yılında, dönemin beş ana dağıtıcı
bayisinin ortaklığında, BASF Yapı Kimyasalları
malzemelerinin Düzce-Edirne arasındaki bölgede dağıtımı maksadı ile kuruldu. 2012 senesinden bu yana da Bayrak İnşaat ve Detay
Yapı firmalarının ortaklığında devam ediyor.
21 kişilik satış ve pazarlama ekibi ile birlikte
ODe Ocak 2016
“ODE bayi profili
kalitesi üst düzeyde”
Yeni bir yıla
gi0rerken ODE'ye, ODE bayilerine,
çalışanlarınıza vs. dergimiz aracılığıyla
bir mesaj vermek ister misiniz?
Eskişehir’deki yatırımın tamamlanması
ile birlikte ürün gamında bir takım
kazanımlar olacaktır. Ayrıca Çorlu’daki
fabrika, coğrafya olarak daha küçük bir
alana hizmet verecektir. Böylelikle
kapasite rahatlayacak ve lojistik sorunları
ortadan kalkacaktır. Zaman zaman
ODE'nin gerçekleştirmiş olduğu
organizasyonlara katılıyoruz. Bayi
profilinin kalitesi üst düzeyde. Ayrıca
ODE, son zamanlarda kadro istikrarını
da sağlamış durumda. Uzun süreli
teşvik-i mesai, karşılıklı güven, ticareti
artırır. Aynı şekilde devam etmesini
dilerim.
toplam 46 kişilik bir kadroyla hizmet vermekteyiz. Anadolu ve Avrupa yakalarında 2500
metrekarelik iki deposu olan firmamız sadece
bayilerine satış yapıyor, doğrudan satışı bulunmuyor.
Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz?
Kurucu ortaklar ve bayiler, ağırlık olarak yapı
kimyasalları sektöründe satıcı ve uygulamacı
olarak faaliyet gösterdiklerinden dolayı yalıtım
konusuyla iç içeyiz. Kuruluştan bugüne kadar
geçen zaman içerisinde, yapı kimyasalları
ürünlerinin yanı sıra diğer tamamlayıcı ürünlerde
de distribütörlük ve dağıtıcılık faaliyetlerine
geçildi.
ODE ile işbirliğiniz nasıl ve ne zaman
başladı? Neden ODE ile çalışmayı tercih
ettiniz?
2011 senesi sonuna doğru ODE firması ile
çalışmaya başladık. Membran, XPS gibi
ürünleri farklı firmalardan tedarik ediyorduk.
Bu tip ihtiyaçları tek bir adresten çözme
ihtiyacı duyduk. Firmanın İstanbul merkezli
olmasının, nakliye konusunda avantaj yaratacağını düşündük. Özellikle son iki senede
Bayilerimiz
satış ivmemizde ciddi bir artış oldu.
ODE'nin ürün çeşitliliği ve gelişimi için
neler söyleyeceksiniz?
Üretim bandında olan membran, XPS, cam
yünü, hitap ettiğimiz bayi kanalının neredeyse
tamamında kullanılan ürünler. Shingle, taşyünü
ve EPS kanadı eksik. Kauçuk grubu ile ilgili
henüz bir yapılanmamız yok. Ticari olarak
eksik ürünleri tamamlama gayretini takdir ediyoruz fakat halihazırda Nanotek olarak, bu
gruplarda dağıtıcılıklarımız mevcut.
“2015 yılında camyünü satışımızda
artış oldu”
Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih
ediliyor?
Bitümlü su yalıtım örtüleri ve XPS satışlarımız
ağırlıkta. Özellikle uygulamacı bayilerimiz, şantiyelerine bu ürünlerden alıyorlar. 2015 senesinde
cam yünü satışımızda da büyük bir artış oldu.
Mağaza ya da depo satışı gerçekleştiren bayilerimizde, bu üç ürünü tercih ediyorlar.
ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş
alıyorsunuz?
Ürün kalitesi ile ilgili bugüne kadar ciddi sıkıntılar
yaşamadık. Sadece membran grubunda birkaç
şikayet oldu. Bunların da usta, el alışkanlıklarından
ve farklı marka bağımlılığından kaynaklandığını
düşünüyorum.
Bölgenizdeki kişilerin yalıtım sektörüne
bakışı nasıl? Bölgenize göre kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Ağırlık olarak Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösteriyoruz. Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde
55
40’ının döndüğü, büyük sanayi kuruluşlarının,
yabancı yatırımcıların ve mega projelerin olduğu,
devlet ve belediye iştiraklerinin yanı sıra özel
sektör yatırımının da çok etkin olduğu bir coğrafya.
Nanotek olarak üst kalite malzeme satış ve pazarlaması yapmaktayız. Özellikle özel sektör yatırımlarında malzemelerimize karşı daha fazla bir
eğilim var. Burada çalışan teknik personel ve
satın almacıların malzeme ve marka bilgisi üst
düzeyde. Bu bir avantaj. Fakat yeterli değil.
Ürün karşılaştırması teknik değerlere göre yapılmalı,
daha sonra muadil ürünlerin fiyat pazarlığı kısmına
geçilmeli. Aynı yeterlilikte olmayan birçok marka
ürün ile aramızdaki fiyat farkından dolayı çok
satış kaçırıyoruz. Bilinç ile birlikte yapılarda
kullanılan malzeme kalitesi artacaktır dolayısıyla
bizim gibi firmaların satışları yükselecektir. Nispeten
hizmet verdiğimiz bölge, ülkemizin diğer bölgelerine göre bu konuda daha duyarlı.
www.ode.com.tr
56
ODe Ocak 2016
Fark Yaratanlar
“Bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu
onunla yüzleşebilmektir”
Nasuh Mahruki’yi, Everest’e tırmanan ilk Türk, Kar Leoparı, gezgin, fotoğrafçı, AKUT kurucusu ve başkanı,
yazar ve bu unvanlarının yanına pek çok özelliğiyle tanıyoruz. Bu kadar yönlü kişiliğinin arkasında mütevazi bir
hayat süren Nasuh Mahruki, şirketlere ve gençlere yönelik kişisel gelişim seminerleri de veriyor. Yedi kıtaya
giden, 90’a yakın ülke gören Mahruki, K2 tırmanışından sonra defterine yazdığı ‘bir sınavın üstesinden
gelmenin tek yolu onunla yüzleşebilmek’ ifadesi de, onun hakkında pek çok şeyi söylüyor aslında.
AKUT’un kurucusu ve başkanısınız, dağcısınız, seyyahsınız, fotoğrafçısınız, kitap yazıyorsunuz ve kişisel gelişim seminerleri
veriyorsunuz. Çok yönlü biri olarak bu saydıklarımdan sizin için önemli olan hangisi?
Hangisi daha çok hayatınıza dokundu?
İnsanın hayatındaki öncelikler dönem dönem
değişiyor. Yaşına göre, pozisyonuna göre o dönemdeki hayatındakilere göre değişiyor. Benim
kendimi ait hissettiğim ilk alan dağcılık oldu.
Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde öğrenciyken, 20 yaşımdayken dağcılık sporuyla tanıştım.
Hemen arkasından yamaç paraşütü, aikido, dalış
gibi bir dolu sporla uğraştım. Hatta üniversitede
başladığım Doğa Sporları Kulübü’nün bir sene
sonra başkanı oldum. DOST adını da ben koydum.
O dönemde DOST hayatımda çok önemliydi.
Okuldaki eğitimimden de çok önemliydi. Çok da
keyif aldım. Her hafta sonu bir yerlere giderdim.
Kulübe gelenleri dağa, mağaraya, kampa, yürüyüşe götürürdük. Hatta okulumun dördüncü
yılında bir tek hafta sonunu bile Ankara’da geçirmemişim. Her hafta sonu bir yere gitmişim.
Sonra profesyonel dağcılığa geçtim. Uzun süre
7 - 8 bin metrelik tırmanışlar gerçekleştirdim. O
zaman hayatımın merkezi hem seyahat etmek
hem dağcılıktı. Yedi kıtaya gitmek ve bu sayede
de 90’a yakın ülke görmek imkanı buldum. O
dönemlerde kendimi bir gezgin, milli sporcu,
profesyonel dağcı, fotoğrafçı olarak gördüm.
Everest tırmanışından sonra 1996 yılında Arama
Kurtarma Derneği (AKUT)’ni kurduk. Türkiye’de
olmayan bu yapı önemli bir noktaya geldi. Çok
doğru zamanda kendimize çok doğru bir hedef
koyduğumuzu çok doğru bir örgütlenmeye gitti-
ğimizi bunu da çok doğru bir modelleme üzerinden
yaptığımızı da fark ettik. AKUT’un resmi kuruluşu
14 Mart 1996’dır ama kuruluş fikri 1994 yılı
Kasım ayında bir dağ kazası sonrasıdır. 17
Ağustos 1999 tarihinde Türkiye’nin en hazırlıksız
yakalandığı depremde AKUT olarak epey iş
yaptık. Dolayısıyla o dönemler hayatım hep
AKUT’tu. Şimdi AKUT çok büyüdü. AKUT’u yedi
kişi kurduk, o dönem yedinci kişiyi zor bulmuşken
bugün 1600 gönüllüsü,36 ekibi bulunuyor. AKUT,
vakfıyla, spor kulübüyle, enstitüsüyle, çocuk akademisiyle, üniversite topluluğuyla, yayıneviyle, liselerde kulüpler kuran çalışmalarıyla iyi ve güzel
işler yapan bir yapı oldu. AKUT da hayatımın
çok önemli merkezlerinden bir tanesidir. Çünkü
diğer yaptığım bütün işler bireysel, kişisel tutkularım,
hedeflerim, hayallerimle alakalıydı. AKUT bambaşka bir örgütlenme modeli. Kendimiz için değil
hiç tanımadığımız, hayatımızda hiç görmediğimiz,
bir daha da hiç görmeyeceğimiz insanların sağlığı
ve hayatı için mücadele ettik. Bunu da yine gönüllülerle birlikte yaptık. AKUT’un 1600 gönüllüsü
var derken sadece maaşlı üç personeli bulunuyor.
Bahsedilen işlerin hepsi gönüllüler tarafından yapılıyor.
Şimdi baba oldum. 45 yaşından sonra iki çocuğum
oldu. Onlar inanılmaz bir mutlulukmuş. Hep
çocuk sahibi olmayı istiyordum ama bu kadar
güzel bu kadar olağanüstü bir duygu olduğunu
insan yaşayınca anlıyor.
Çok genç yaşta Everest’e tırmandınız, ‘Kar
Leoparı’ unvanı aldınız? O genç yaşta tüm
bu yüksek irtifa tırmanışları nasıl gerçekleştirdiniz?
Bunların hepsi adım adım gerçekleşti. Ben dağcılığa başladığımda Everest’e çıkacağım demedim
elbette. Çok şanslıyım ki, iyi hocaların eline
düştüm. Hem dağcılıkta hem yamaç paraşütünde
hem aletli dalışta, Türkiye’nin en iyilerinden eğitim
aldım. Sonrasında kendimi çok iyi yetiştirdim,
çok sık dağlara gittim. İyi dağcı olmanın ön şartı
çok dağa gitmek lazım. İnsan o kadar çok dağa
gidip, kendini o alanlarda geliştirirse, tecrübesini
ne kadar derinleştirirse, onlarla ilgili antrenmanlarını,
sporunu yaparsa, o kadar iyi dağcı olabilir. Adım
adım hedeflerimi ilerlettim. Hedefimin ucunda,
sınırlarımın belki biraz üstünde ama yine de yapabileceğim hedefler seçtim. Sonunda 1998’de
de Everest’e tırmandım.
“Hedefe ulaşıp ulaşamayacağını denemeden
bilemezsin”
Kar Leoparı unvanını nasıl aldınız?
Kar leoparı 1966 yılından beri Rusya Dağcılık
Federasyonu tarafından verilen bir unvan. Sovyet
Asya’da eski Sovyetler Birliği topraklarında Pamir
ve Tiejan dağları var. Burası, 7 bin metrenin
üstünde dağların bulunduğu yüksek dağlık bir
coğrafya. Bu coğrafyada beş tane 7 bin metrenin
üzerinde dağ bulunuyor. Bu beş dağın (Lenin
(7134 m), Korjenevskoy (7105 m), Komünizm
(7495 m), Khan Tengri (7010 m), Pobeda (7439
m))tırmanışını gerçekleştiren dağcılara bu unvan
veriliyor. Dünyanın en kuzeyindeki, Pobeda
dedikleri dağ aynı zamanda dünyanın en zor tırmanışlarından biri olarak kabul ediliyor. Zirvesine
çıkan her altı kişiden ikisinin öldüğü bir dağ
burası. Ben bu beş tırmanışı, 1994 yılında, 26
yaşında tamamladım. Bu unvanı alırsam, artık 8
www.ode.com.tr
57
58
binlik dağlara da gidebilirim diye kendime hedef
koymuştum. 1994’te ‘Kar Leoparı’ unvanını
alınca, 1995’te de Everest’e tırmandım. 8 bin
konusu da benim için büyük bir tutkuydu. Bu
hedefimi de gerçekleştirdim. Sonrasında 8000
metreden yüksek Cho Oyu, Lhotse ve K2 dağlarına oksijen desteksiz olarak tırmandım. K2’ye
giderken defterime şöyle yazmışım: ‘Bir sınavın
üstesinden gelmenin tek yolu onunla yüzleşebilmektir.’ Bu benim için hedefti, onunla karşılaşmadan onunla başa çıkıp çıkamayacağımı bilme
şansım yoktu. Dolayısıyla, mutlaka kendinizi hazırlayacaksınız, deneyeceksiniz ve denemeden
bilemezsiniz.
Her zirve çıkışı için defter mi tutuyorsunuz?
Evet, bir defter tutuyorum, fotoğraf, video çekiyorum. Sonrasında çıkışımın kitabını ya da makalelerini yazıyorum. Çünkü bunları paylaşmak
çok önemli, paylaşmazsanız her şey eksik kalır.
Türkiye’de tırmanmadığınız yer kaldı mı?
Çok var aslında. Uzun yıllar Güneydoğu’daki
dağlar kapalıydı. Dönem dönem açıldı, kapandı,
gidenler gelenler oldu. Ben Yüksekova’ya kadar
gittim. Cilo dağlarına çıkmak için gitmiştik ama
orada iznimiz iptal oldu.
Dağlarda olmak nasıl bir his?
İnsanın öncelikle yaptığı işi sevmesi önemli. Bana
neden bunları yapıyorsun dediklerinde verdiğim
yanıt basit aslında: Seviyorum, dağları seviyorum,
dağlardaki kendimi seviyorum… Dağdaki performansı göstermekten keyif alıyorum, oradaki o
zorluklarla baş etmekten, vücudumu ruhumu sınırlarına kadar zorlamaktan zevk alıyorum. Bu
beni besliyor, geliştiriyor. Bir önceki halimden
daha iyi bir hale getiriyor. Bizim aslında kökenimiz
doğa… Bu binalar aslında yapay olan. Bunun
içinde yaşıyoruz, bunun sağladığı konfor, güvenlik,
“Her yaş çocuk grubuna afet
bilinçlendirme eğitimi veriyoruz”
AKUT Çocuk Akademisi programından bahseder misiniz?
Genç AKUT altında Çocuk Akademisi’ni kurduk. Burada çocuklara dönük, 8-9 yaştan yukarıya doğru,
hatta yuva çocukları için dahi her yaş grubuna göre, afet bilinçlendirme programımız mevcut.
Akademi’de AKUT’un gönüllülük, yardımseverlik, insan hayatına değer verme, dürüstlük, güvenilirlik
gibi bir de yaşayan değerler dediğimiz saygı, empati, sorumluluk gibi temel değerleri, çocuklara
çeşitli oyunlarla, tiyatroyla, kukla tiyatrosuyla, interaktif tiyatroyla, müzikallerle anlatıyoruz. Bunları
da doğada, yaşam kamplarıyla aktarıyoruz. AKUT gönüllüleri tarafından bu eğitimler veriliyor.
Şubat tatilinde bir hafta AKUT doğada yaşam ekibinin kış kampçılığı ve kayak eğitim kampı vardı.
Çocuklar bu kampa gelip, bir hafta eğitim alıyorlar. Spor kulübümüz var orada da güzel işler
yapıyoruz. Spor kulübünde de kayak, snowboard, bisiklet, motosiklet, dağcılık, atletizm, geleneksel
Türk okçuluğu, gibi pek çok branşımız bulunuyor ve bunların bazılarında çok iyiyiz. Mesela
motosiklette iki yıldır Türkiye pist şampiyonuyuz. Süpermoto da bu yıl Türkiye şampiyonu olduk.
Avrupa şampiyonu yarışçılarımız var. Kayak, snowboard’da da milli takıma sporcu veriyoruz.
ODe Ocak 2016
teknoloji var bunların hepsi harika. Tüm bunları
yaşamamız, kullanmamız ve kendimizi geliştirmemiz için de hayatımıza dahil etmemiz lazım
ama öte yandan da kökümüzden kopmamalıyız.
Birey, çocukluğundaki temiz, saf, paylaşımcı,
özgür, neşeli, coşkulu halini kaybetmemeli ve
yetişkinliğinin içinde onunla temasını hep sürdürebilmeli diyorsak insan aynı şekilde doğadaki
kökünü de kaybetmemeli. Zaman zaman doğaya
yolculuk etmeli. Doğayla bağınızı koparmazsanız
şehirde de çok sağlıklı ve verimli yaşayabiliyorsunuz. Eğer doğadan tamamen kopuk kent
içinde çalışırsanız, ne yazık ki, o zaman da başka
sorunlar çıkabiliyor...
“Seyahat eden insan bir diğerini
ötekileştirmemeyi öğreniyor”
Aynı zamanda siz bir gezginsiniz. Nerelere
gittiniz, nerelerden en çok etkilendiniz?
Özellikle gezerken keyif aldığınız tavsiye
edeceğiniz yerler var mı?
Seyahat etmek, gezegendeki diğer kültürlerin ve
diğer insanların neler yaptığını görme fırsatı veriyor.
O zaman kendi toplumunuzdaki gelir geçer değerleri o kadar da önemsememeyi anlıyorsunuz.
Her kültür yaşadığı coğrafyaya göre şekilleniyor.
Coğrafya dikte ediyor insanların kültürlerini, besinlerini… Müziklerinin, mitolojilerinin, bilim ve
kültürlerinin ne şekilde evrileceğine tamamen
coğrafya karar veriyor. O yüzden farklı coğrafyalara
Fark Yaratanlar
için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu yaparken
de diğer kültürlere ve insanlara karşı da paralel
sorumluluğu hissedebilmeliyiz. Bu duyguyu getiriyor seyahat etmek insana.
Etkilendiğiniz bir yer oldu mu?
Çok. Hindistan seyahat etmek için idealdir.
Seyahat kültürleri çok yakın olduğu için yüz
binlerce milyonlarca insan Hindistan’a gidiyor.
Hem ekonomiktir hem güvenlidir hem Hint halkı
buna hazırlıklı olduğu için rahat seyahat edilir.
Onun dışında Alaska’nın doğasını çok sevdim.
Avustralya’nın kültürünü çok beğendim. Bir batı
medeniyeti ama doğanın içindeki kökenini kopartmamış. Avrupa tabi ki eski ve çok ileri bir
medeniyet. Çok büyük bir kültürel birikim var bir
tarafta. Pasifik adaları bence müthiş güzellikte
bence insana en uygun olan
iklim coğrafya da o. Bir şortla
hayatınızı sürdürebilirsiniz.
dağcılığı birleştirip hedef odaklılık, risk yönetimi,
disiplin, kararlılık gibi konuları da içine yedirip,
Zirveye Doğru seminerleri ortaya çıktı. Uzun
yıllar bu seminerlere devam ettim. Sonra Zirveye
Doğru’nun da ötesinde hayatın da bir kişisel
gelişim ve kişisel büyüme süreci olduğunu daha
iyi idrak ettim. O dönemde bir taraftan seyahatlerim ve tırmanışlarımla ilgili kitaplar da yazmaya başladım. Motosiklet yolculuklarım, çeşitli
yerlerde yazdığım makaleler, en sonunda da
‘Kendi Everest’inize Tırmanın’ modeline dönüştü.
O modelde de, 64 adımdan oluşan başarı ve
mutluluğun zihin haritası, yol haritası adını verdiğim süreci anlatıyorum. Kendi hayatımdan
örnekler veriyorum. Önce maddenin teorik açılımını sonra kendi hayatımda bunu nasıl uyguladığımı anlattığım 64 adımı söylüyorum.
Seminerleri genellikle şirketlere
veriyorum. Bir dağcının hedefine
ulaşması için dikkat etmesi, iz● Bir Dağcının Güncesi
lemesi gereken yollar, hazırlıklar,
Ülkemizde beğendiğiniz
● Everest’te İlk Türk
özel sektördeki bir şirketin racoğrafya var mı?
● Bir Hayalin Peşinde
kiplerine karşı rekabet etmesi,
Türkiye’nin her yerinde apayrı
● Asya Yolları, Himalayalar
satışını artırması ya da pazar
güzellikler var. Bence Ege
ve Ötesi
payını artırmasıyla ilgili çok büyük
Bölgesi, Türkiye’nin en güzel
● Yeryüzü Güncesi
bir paralellik gösteriyor. Basit
yerlerinden biri. Müthiş bir
● Vatan Lafla Değil Eylemle
bir cümleyle ifade edersem, yakültür ve coğrafyaya sahip.
Sevilir
şamın sırrı gayret etmek. Gayret
● Kendi Everest’inize
Son olarak verdiğiniz kiedeceğiz, daha çok gayret edeTırmanın
şisel gelişim seminerleceğiz, gayretimizi çoğaltırsak
rinden bahseder misiniz?
daha iyi sonuçlar elde ederiz.
Nasıl başladı?
Bugün görünenden daha iyi yerlere ulaşabiliriz.
1995 yılında Everest’e tırmandıktan sonra bir Hayatı bu anlamda hem ciddiye almak hem de
anda yepyeni bir fırsat çıktı karşıma. Her ülkenin içindeki fırsatları doğru değerlendirmek hem
Everest’e ilk çıkan dağcısı genelde kendi ülkebunları yaparken kendi yeteneklerini çerçevesinde
sinde milli kahraman haline geliyor ve yine kendi ilerlemek gerekiyor. O nedenle kişinin ya da kuülkelerinde motivasyon konuşmalarına başlıyorlar. rumun kendini tanıması çok önemli. Doğru heDağcılık neticede büyük bir hedef; o hedefe defler seçmesi, bu hedeflerin peşinden doğru
ulaşmak için büyük bir planlama büyük bir ön yöntemlerle gitmesi, hep adım adım hedeflerine
hazırlık büyük bir lojistik büyük bir kaynak yöyükselmesi ve kendini geliştirmesi gibi konuları
netimi, kendini geliştirme konusunda bir model seminerlerimde anlatıyorum.
oluşturuluyor. Bu model iş dünyasında da
benzer şekilde işliyor. Ben de 1995’te Everest’e Daha yapacağım dediğiniz bir şey var mı?
tırmandıktan sonra Yapı Kredi Bankası spon- Var tabi ki. Şimdi baba oldum, aile deneyimi yasorum olduğundan ilk konuşmamı onlara yap- şıyorum. Bu da çok müthiş ve güzel bir şeymiş.
mıştım. Dağcılık ve Everest’e tırmanma odaklı Yeni kitaplar yazmak istiyorum. Motosikletimle
olan bu sunumumun adı ‘Zirveye Doğru’ idi. yeni yerler gezmek, belki yelkenliyle dünya seyahati
Bu sunum evrildi, gelişti ve bunu iş dünyasının yapmak istiyorum ilerde. AKUT’u hep birlikte
daha iyi anlayabileceği analojilerle beslemeye çok daha iyi bir yerlere getirmek istiyoruz. Daha
başladım. Sonuçta ben işletme eğitimi aldım güzel bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Yapacak
ve aldığım eğitimin burada çok faydasını gördüm. çok şey var. Hayat devam ettikçe bizler de yeni
İşletmecilik yapmadım ama aldığım eğitimle, şeyler yapmaya devam edeceğiz.
Mahruki Kitapları
gidip o deneyimleri yaşamak çok önemli. Tropikal
bir bölgede yaşıyorsanız, ona göre bir kültürünüz
oluşuyor. Ona göre kullandığınız malzemeleriniz
oluşuyor. Seyahat etmek insanda bu farkındalığı
yaratıyor. Bunu anladığınızda hepimizin aslında
aynı yerden gelip aynı yere gittiğimizi aynı amaçlarla
aynı hedeflerle hayatımızı sürdürdüğümüzü ve
aynı kaygılarla yaşadığımızı görüyoruz. Mark
Twain; ‘Önyargı, taassup ve dar görüşlülüğün en
iyi tedavisi seyahattir’ diyor. Seyahat eden insan
bir diğerini ötekileştirmemeyi, kimseyi aşağıdan
ya da yukarıdan bakmaması gerektiğini öğreniyor.
Herkes yaşadığı kültürün coğrafyanın etkisiyle
hayatını sürdürüyor. O yüzden kendimizi tüm bu
olanın dışına çıkartıp, bir dünya vatandaşı gibi
görüp, yaşadığınız kültürün, milletin ve coğrafyanın
da korumanız ve kollamanız gerektiğinin de
farkına varıyorsunuz. Çünkü bütün aileniz, soyunuz,
geleceğiniz, geçmişiniz, dostlarınız her şeyiniz
burası. Kimseye karşı hasmane tutum takınmadan,
ötekileştirmeden kendi kültürünüzün gelişmesi
ve geliştirilmesi için mücadele etmesinin farkına
varıyor insan. Benim yaptığım da hep bu. AKUT’u
kurmak isteyişimizde biraz da bu. Bu sadece
Türkiye için değil bütün dünya için çalışıyoruz
ama önce Türkiye, önce Türk milleti. Ondan
sonra da gücümüzün yettiği kadar ülke sınırları
dışı. Biz bu milletin çocuğuyuz atalarımız burada
olduğu gibi çocuklarımız torunlarımız da burada
olacak. Önce onların geleceğini garanti altına
almak onların geleceğini daha güzel hale getirmek
www.ode.com.tr
59
60
Inside This Issue
ODe Ocak 2016
We’re once again with you in the 59th issue of
ODE Pusula magazine. We spared the special file
of our 59th issue to the question: “are companies
ready to manage their future?” We tried to obtain
opinions of several persons and institutions regarding
the importance of implementing corporate governance principles and how family businesses should
be run
We consulted Güray
Karacar, Secretary General
of Corporate Governance
Association of Turkey
(TKYD), Sümer Tömek
Bayındır, Board of Directors Chairman of Family
Businesses Association
(TAİDER) and Murat
Şahin, the High Advisory
Board Director of Futurists’ Association. Additionally we also interviewed Saffet Karpat,
Board of Directors Member of Sütaş on the subject.
Apart from these activities, ODE continued to meet
visitors in international fairs. ODE participated
HVACR Fair in Iran and Dubai Big 5 fair. ODE also
continues to work towards “Empowering Dealers’
Competitiveness” project it has initiated to increase
the competitive power of its dealers. ODE trains
dealer employees within the scope of the project.
Trainings were held for dealer employees in Ankara,
İstanbul and İzmir. Additionally, ODE dealers took
a break from the hard tempo of 2015 with dealer
trips to Cyprus, Kiev, Pattaya or South Africa
between October 1st and December 31st.
ODE, a major player in
insulation industry, continued to support national and international
activities in its 30th
year. ODE hosted
10th Global Insulation
ODE is also the topic of 2015 with its sponsorships.
ODE became a silver sponsor to RAL CRC 2015
İstanbul, one of the most important international
organizations in climatization industry and which
was held for the first time in Turkey. ODE also
sponsored “FESI Autumn Meeting” held prior to
WIACO Congress (World Insulation & Acoustic
Conference & Fair, one of the leading organizations
of the world in insulation industry, in İstanbul. In
the 10th Global Insulation Awards held under the
two day event, the participant votes elected ODE
as the “Insulation Company of the Year” and Orhan
Turan, ODE Board of Directors Chairman was
elected “Businessperson of the Year in Insulation”.
Additionally, being the first insulation brand to participate TURQUALITY® Support Program, the first
and only state sponsored branding program of the
world, ODE was awarded support for another five
years with its successful work.
Summary
Congress) to be held in USA in 2016. In 2016
ODE will be a platinum sponsor of biennial “International Building Fixtures Technology Symposium”
held every other year and to be held between
March 31st and April 2nd. Another news from
ODE is that Leendert Jan van Rij is appointed as
ODE Non Executive Director. Mr. Van Rij, who
was the Chairman of the ODE International Advisory
Board since Q2-2013, continues his duties as
Non Executive Board Director of ODE since Q22014.
ODE continues investing along with all these
works.Implementing “1 Language 1 Person” program in line with its goal of preparing its employees
to future, 20 ODE employees completed their first
semester of English education. Additionally, two
ODE employees joined the new semester of
Turquality® Manager Development Program, which
is participated by the managers from leading
companies of Turkey.
ODE Yalıtım Technical General Manager Deputy,
Deniz Şeker, states that they have focused on in-
61
vestments starting from the second half of 2014,
he underlines that 2015 was a year of investment
for ODE. Interview with Deniz Şeker can be read
in Technical Insulation pages. Our project page
hosts two domestic projects using ODE products.
ODE products were chosen in the new administrative building of Alp havacılık, one of the leading
exporters of Turkish Defense and Aviation Industry.
Medical Park Esenyurt Hospital construction was
another site ODE products were used.
Our Delaers pages was spared for Nanotek İnşaat
ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş. Through the
Eyes of Export pages describe the most preferred
destination of the world, France. Additionally, in
construction of Espinas Hotel in Tehran, İran, ODE
products were preferred while ODE’s strong presence in foreign markets continue.
In our Changemakers section we interviewed first
Turkish explorer to climb the Everest, AKUT founder
and Chairman, mountaineer, traveler, writer and
photographer, Nasuh Mahruki, nicknamed snow
leopard.
www.ode.com.tr