PDF - yenifikirdergisi.com

Transkript

PDF - yenifikirdergisi.com
Göktürklerde Yönetim Düşüncesi
Feyzullah EROĞLU
[email protected]
Öz
İnsanlar, ne kadar ilerlemiş ve gelişmiş olsalar bile bireysel ve toplumsal varlıklarını sürdürebilmek için başka insanların yardımı ile diğer kaynakların desteğine ihtiyaç duyma hali devam etmektedir. Bu bağlamda, belirli yöntemler aracılığıyla ve başka insanlar kanalıyla belirli etkinlikleri yürütme sürecine yönetim adı verilmektedir. Her yönetim süreci, kendinden beklenen amaçları gerçekleştirmek üzere bir takım “değerler”, bazı alt “kurumlar” ve “gelenekler” oluşan bir sistem niteliğindedir. Toplumsal veya örgütsel düzlemde yaşanılan sorunların çözümüne katkıda bulunmak üzere oluşturulan yönetim sistemlerinde yer alan “değerlerin”, “kurumların” ve “geleneklerin”, belirli bir denge ve tutarlılık içerisinde olması beklenir. Göktürklerin oluşturduğu yönetim sistemi, Türk yönetim
düşüncesinin ortaya koymuş olduğu en dengeli ve tutarlı yönetim sistemi olarak dikkat çekmektedir.
Bu anlamda, Göktürk yönetim sisteminin, Türklerin daha sonraki çağlarda kurdukları yönetim mekanizmalarına referans olma niteliği bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yönetim Sistemi, Kut ve Töre, Liyakat ve Ehliyet, Kurultay, Direnme Hakkı
Management Thought in Gokturks
Abstract
Although people were advanced and sophisticated, it continues to need help of other people
and support of other sources to maintain personal and social assets. In this context, the executive process of certain activities through particular methods and with different people is called management.
Each management process consist of a system to achieve the expected goals a set of “values”, some
inferior “institutions” and "customs"."Values", "institutions" and "customs" that take part in management systems are expected to be within a certain stability and consistency as they are constituted for
the solution of social or organizational problems. Management system which was established by Gokturks is well-balanced and consistent one compared to other Turkish management systems. In this
sense, Gokturk management system was taken as a reference for the following management mechanisms established by Turks.
Keywords: Management System, Kut and Mores, Assembly, Merit and Capability, Right of
Resistance
*Prof. Dr. Pamukkale Üniversitesi, İİBF, İşletme, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı, [email protected]
16
YIL: 7 SAYI: 16
1.GİRİŞ:TÜRK EVREN TASAVVURU
VE YÖNETİM DÜŞÜNCESİ
içerisinde iken karşılaştıkları ve yaşadıkları en
çetin sorun, sonsuz bilinmezlikler ve belirsizlikler içerisinde ilişkilerini isabetli ve doğru bir
Bilim insanları, evrenin yaratılışını ve
şekilde düzenleyebilmektir. İnsanların ve top-
varoluşunu “Büyük Patlama” (BingBang) teori-
lumların, kendilerini ve yaşam alanlarını anla-
si ile açıklamaktadırlar. Bu teori, başlangıçta
ma çabaları içerisinde edindikleri ve kazandık-
evrenin hacimsiz ve sonsuz yoğunlukta bir
ları temel düşünce ve zihniyet kalıplarına genel
nokta olduğunu ve bu sonsuz büyüklükteki
olarak “evren tasavvuru” denilmektedir. Esas
noktanın patlamasıyla birlikte, son derece
itibarıyla evren tasavvurunda ele alınan konu-
“kontrollü”, “düzenli” ve “dengeli” bir şekilde,
ların merkezinde, “insan” daha doğrusu insa-
yine sonsuz büyüklükte bir genişlemenin mey-
nın varoluşu ile tabiat ve hayat içerisindeki
dana gelerek “yönetilmekte” olduğunu göster-
konumu yer alır. Her toplumun ve kültür sis-
mektedir. “Büyük Patlamanın”, sonsuz bir
teminin evren tasavvuru, ilgili olduğu toplu-
“Kudret” tarafından kontrollü ve dengeli bir
mun temel düşünce yapısını, zihniyetini, ku-
şekilde yönetilmiş olduğu tespiti, aynı zamanda
rumlarını, değerlerini ve geleneklerini yansıtır
ilahî ve semavî dinlerin de onayladığı bir ifa-
(Bıçak, 2009, 33). Bu bağlamda, insanların ve
dedir. Burada, en dikkat çeken husus, “güç”,
toplumların, tabiatla ve çevreyle uyum çabaları
“yaratma” ve “yönetim” kavramlarının birbiri-
kapsamında her türlü varlıkla olan ilişkilerinin
ni tamamlayacak şekilde kullanılmış olmasıdır.
algılanması ve kavrayışı ile kendi dışındaki
Şu halde, kozmik âlemde ilâhî gücün “yarat-
insanlarla olan ilişkilerin düzenlenmesi anla-
ma” ve “yönetme” fiillerindeki kudret ve düze-
mında sosyal çevreye uyum kapsamındaki
ne bakıldığı zaman, yeryüzündeki insanların
bütün yönetim ve organizasyon etkinlikleri, o
kendi aralarındaki yönetim ilişkileriyle ilgili
insan ve toplumların evren tasavvurları veya
eylemlerinin önemi çok açık bir şekilde ortaya
zihniyet yapılarıyla yakından ilişkilidir.
çıkacaktır (Gültepe, 2009, 13).
Bütün evreni tek ve holistik bir bütün
“Büyük Patlama” sonucunda oluşan,
olarak algılamak ve değerlendirmek, sistematik
sonsuz çeşitlilik ve farklılıktaki öğelerin, birbi-
düşüncenin temel metodolojik yaklaşımların-
riyle çarpışmadan ve hatta birbirini tamamlaya-
dan biri olduğuna göre, yeryüzündeki yönetim
rak, “kontrollü”,“düzenli”, “dengeli” ve “hare-
sistemlerinin yönetimi konusundaki temel yasa
ket” halinde olması, bütün evrenin ezelden
ve ilkelerin, evrensel varoluşun ve “yönetilişin”
ebede mükemmel bir tasarımla “örgütlendiği”
temel parametrelerinden bağımsız olmaması
ve “yönetildiği” hakikatını ortaya koymaktadır.
gerekir. Bu çerçevede,
Bu
“kontrol-
tasavvurunu, o toplum mensuplarının, başta
lü”,“düzenli”, “dengeli” ve “hareket” halindeki
kendileri olmak üzere, bütün evreni, dünyayı,
işleyiş sisteminin, yeryüzündeki insan toplu-
insanları ve her türlü varlığı algılayış ve kavra-
luklarındaki her türlü yönetim ilişkilerinin de,
yış şekli ile her tür iktidar ve yönetim ilişkileri-
mümkün olduğunca dünya ve insan ölçeğinde-
ne yönelik tavırları olarak görmek mümkün-
ki yönetsel bir izdüşümü olması beklenir. Böy-
dür.
anlamda,
kozmik
evrenin
her toplumun evren
lece, yönetim faaliyetleri, yöneticilerin yöneti-
Türk toplum yapısının ve kültür siste-
lenler üzerinde bir iktidar aracı ve bir ayrıştır-
minin özünü ve temel eksenini oluşturan Türk
ma mekanizması olmak yerine, insanlar arasın-
evren tasavvuruna dair en önemli kaynakların
da adalet merkezli bir barış ve esenlik ortamı
başında, Türk destan ve efsaneleriyle birlikte
oluşmasına vesile olacaktır.
Göktürk kitabeleri gelmektedir. Göktürk kita-
İnsanların, evreni, dünyayı, kendilerini
belerinin ortaya koyduğu veriler ışığı altında,
ve bütün varlığı anlama ve kavrama çabası
Göktürk yönetim düşüncesinin zihniyet arka
YIL: 7 SAYI: 16
17
planında, büyük ölçüde Türk evren tasavvuru
oluşmuştur. Türk Milletinin, tarihi süreç içeri-
vardır. Türk evren tasavvuruna göre, bütün
sinde Göktürkler zamanında yaratmış olduğu
evrenin ve varlığın merkezinde, “ezelî ve ebedî,
Türk yönetim felsefesi ve bu kapsamda oluşan
ulu, güçlü, her şeyi yaratan ve düzenleyen bir
yönetim kültürü,
Tengri (Tanrı)” bulunmaktadır. “Tanrı” kavra-
içerisinde, en özgün bakış açılarından biridir.
mı, Türklerin inandığı bütün dinlerde yerini
Türklerin, hareketli ve yarı göçmen bir halk
korurken, Türkçenin bütün lehçelerinde de
olması sebebiyle çok farklı olaylar ve değişken
varlığını sürdürmüştür. Tanrı’nın yüce yaratıcı-
durumlarla karşılaşmalarının bir sonucu olarak,
lığını ve görkemini ortaya koyan en önemli
kendi varlıklarını devam ettirme konusunda
örnek Göktürk Kitabelerindeki şu veciz ifade-
dinamik ve dengeli yönetim ilkeleri yaratmış-
dir: “ Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldı-
lardır. Çin gibi, sadece şimdiki zamanda değil,
ğında, ikisinin arasında kişioğulları yaratılmış;
tarih boyunca en kalabalık ve yerleşmiş bir
kişioğulları üzerine atalarım İstemi ve Bumin
topluluğu ile komşu olmak, ayrıca çoğunlukla
kağanlar tahta oturmuşlardır”. Aynı metinde,
da savaş ve mücadele içerisinde bulunmak,
“(Ben), Tanrı gibi (ve) Tanrı’dan olmuş Türk
Türklerin disiplin ve tutarlılık içerisinde birçok
Bilge Kağan” denilmek suretiyle dünyanın,
etkili yönetim ilkeleri geliştirmelerini adeta
devletin ve toplumun düzenlenmesinin zihni-
teşvik etmiştir. Ayrıca, çok sayıda Türk ve diğer
yet temeli ile evrenin varlığı arasında manevi
Asya kökenli toplulukların birleşiminden mey-
ve “Gök”sel bir bağ kurulmaya çalışılır (Bıçak,
dana gelen Türk Milleti’nin kontrollü, dengeli
2009,34). Aslında, Türk evren tasavvurunda
ve düzenli bir şekilde örgütlenmesi ve yönetil-
hâkimiyetin kaynağının “Gök” olduğu, Hun-
mesi, ancak çok sağlam ve doğru ilkelerin var-
lar’ın zamanında da egemen bir düşüncedir.
lığını kaçınılmaz kılmıştır.
dünya yönetim sistemleri
M.Ö. 176 yılında, Hun hakanı Mete Han,
Teorik temeli Oğuz Kağan efsanesinde
“Tengri Kut” unvanını taşır ve Çin İmparato-
atılan Türk yönetim düşüncesinin somut uygu-
runa gönderdiği mektupta,” Ben, Tanrı tara-
laması, II. Göktürkler zamanında şekillenmiştir.
fından tahta çıkarılmış büyük Hun hakanı-
Bu bağlamda, Türklerdeki yüksek devlet dü-
Tanhu veya Tanju’su-“ diye kendini tanımlar
şüncesinin ve bilincinin köklerini Göktürk dev-
(Kösoğlu, 2013:37). Bu çerçevede, Türk yönetim
let tecrübesinde ve kültüründe görmek müm-
düşüncesinin ve sisteminin temel öğeleri, “Tan-
kündür (Ögel, 1988, 764). Büyük Türk Hakanı
rı’dır”, “Gök”tür, “Yer”dirve “Gök ile Yer ara-
ve Önderi Bilge Kağan, kardeşi Gültekin ve
sında kişioğulları” olarak “Hakan-yönetici” ve
Vezir Tonyukuk tarafından dikilen Göktürk
“Türk budun”dur. Türk evren tasavvuruna
Kitabelerinden elde edilen veriler ve bulgulara
göre, evrenin işleyiş sistematiğini “düzen ve
bakılacak olursa, Türk devleti, hakanların şah-
denge” ile “hareket ve değişme” kavramları
sında temsil edildiğinden, hakanın Tanrı’yla
oluşturur. Türk yönetim düşüncesinin en dik-
ilişkisi, devlet yönetiminin temel eksenini oluş-
kat çeken temel ilkeleri olarak belirtilen dört
turmaktadır. Türk medeniyet ve kültür tarihi-
ilkeden, ilk üçü “düzen ve denge” tasavvuru ile
nin en önemli belgesel metinlerinden biri olan
ilgili iken, dördüncüsü ise “hareket ve değiş-
Göktürk Kitabelerinde, hakanların, Tanrı tara-
me” öğeleriyle ilgili kavramlardır. Bu durum-
fından, insanları yönetmek için yaratıldıkları
da, “Hakan-yöneticiler”, “Türk budunu” yani
açıkça belirtilmektedir: “Tanrı gibi (ve) Tan-
Türk Milletini yönetirken, Tanrı’nın yaratmış
rı’dan olmuş Türk Bilge Kağan” ifadesi, Türkle-
olduğu evrenin işleyiş düzeni ve ilkeleri çerçe-
rin devlete, devlet yönetimine ve devlet yöneti-
vesinde yönetmelidir
cilerine nasıl bir anlam yüklediklerinin çok açık
Türk yönetim felsefesi, toplumsal dü-
bir göstergesidir. Göktürk inancına göre, “üstte
zen ile evrensel düzenin birleştirilmesinden
mavi gök altta da yağız yer yaratıldığında,
18
YIL: 7 SAYI: 16
ikisinin arasında insanoğulları yaratılmış; insa-
(Bıçak,2009,79). Tanrıdan, Türkleri yönetme
noğullarının üzerine de Bumin Kağan ve İstemi
hakkı
Kağan hakan olarak tahta oturmuşlardır”. İş
yöneticinin, devletin temel düzenini sağlamada
başına gelen hakanların ilk işi, Türk Milletinin
kullanacağı temel unsur “Töredir”. “Töre”,
devletini ve yasalarını düzenlemek ve bu yasa-
yönetim ilişkilerinde herkesin uyması zorunlu
lara göre milleti yönetmek olmuştur. Burada,
olan “değerler” bütünü olarak, yönetime dair
hakan olan kişilerin, gök ve yerin yaratılışıyla
hukuku ve ahlakı içine alan bir yönetim ilkesi-
birlikte ele alınmış olması, hem yöneticiliğin
dir. Toplumsal düzenin sağlanması noktasın-
hem de yönetme işinin, rastgele bir etkinlik
dan bakıldığı zaman “Töre”, yöneticilerin her-
olmayıp, tamamen evren düzeninin bir parçası
kesin sahip olduğu özel ya da genel hakları
olarak kabul edildiğini göstermektedir (Bıçak,
korumaya özen göstermeleri ile her türlü karar
2009, 78-79).
ve eylemlerinde “Adalet” ilkesi çerçevesinde
olarak
“Kut”
almış
olan
Hakan-
hareket etmeleridir. Eğer, Hakan-yönetici, top-
2. TÜRK YÖNETİM DÜŞÜNCESİNİN
lumu ve devleti yönetirken “Adalet” ilkesi dı-
TEMEL İLKE VE YASALARI
şına çıkarsa, bireylerin ya da halkın haklarını
Göktürk Kitabelerine göre, Türk yönetim düşüncesinin dört temel ilkeye dayandığı
anlaşılmaktadır. Bu ilkelerden birincisi, “ Kut
ve Töre” (adalet) inancı; ikincisi, “bilgelik”;
üçüncüsü, “Kurultay-Kengeş”; dördüncüsü ise
“Direnme” hakkıdır.
Türk yönetim felsefesinin dayandığı
temel paradigmalardan birincisi, yöneticinin
halk üzerindeki yönetim otoritesinin kaynağını
ve meşruiyetini sağlayan “Kut” inancıdır. Herhangi bir kişinin Türk Milletine yönetici olmayı
hak etmesi için Tanrı’nın “Kut” vermesi gerekir. Yönetici olan kişi, kendisinin Tanrı’dan
“Kut” aldığına inanır. Türk Milleti de o kişinin
Tanrı’dan “Kut” almış olduğunu kabul eder.
“Kut” sahibi olduğuna inanan ve millet tarafından “Kut” almış olduğuna inanılan yönetici,
milletin sorunlarını başarıyla çözmek ve yönetimi ile toplumu memnun etmek durumundadır. “Kut” kazanmak Türk yönetim felsefesinde
ve geleneğinde açık bir yönetici niteliği olarak
öne çıkmaktadır. Başarılı olamayan hakan
“Kut” unu kaybetmiş sayılır ve yönetimden
uzaklaştırılmak
için
çareler
aranır.Yönetim
sisteminin en üst görevlerini üstlenmiş olan
kişiler de, “Kut”sal iradenin takdirine bağlı
olarak bu görevlere geldiklerine ve bu yüzden
başarılı
olduklarına
inanmışlardır
çiğnerse, o zaman “Töreyi” de bozmuş ve çiğnemiş olur. “Töreyi” çiğneyen yönetici, meşruluğunu kaybetmiş sayılır; o zaman da “Töreyi”
bozan ve meşruluğunu kaybeden yönetime
halkın isyan ve direnme hakkı doğar (Bıçak,
2009, 82).
Türk
yönetim
düşüncesinin
ikinci
önemli ilkesi, Türklere yöneticilik yapacak olan
Hakan-yöneticiden başlayarak, yetki ve sorumluluk üstlenmiş her düzey yöneticinin, bulunduğu mevkii ve makam için liyakat ve ehliyete
sahip olmasıdır. Eski Türklerde, her bireyin
toplumsal statüsünü özellikle kendi çabasının
sonucunda elde etmesi gerektiğine dair bir
sosyal düzen hâkimdi. Kağan çocukları arasında bile, yaşça büyük veya küçük olmasına bakılmaksızın, bilgelikte, yiğitlik ve cesarette kim
daha üstün durumda ise o kağanlığa getirilmek
üzere seçilirdi ( Bilgiseven, 1992,15).II. Göktürk
devletinin kuruluşunda ve yönetiminde çok
büyük bir rol model olan Tonyukuk, yönetim
sisteminde yer alacak kişilerin taşımaları gereken nitelikleri şu şekilde sıralamaktadır: yönetici olan kişi, akıllı, bilge, cesur, savaşçı, tecrübeli,
kendinden emin ve o zamanların en çetin rakibi
sayılan Çin’i ve Çinli’leri çok iyi tanıyan bir
şahsiyet olmalıdır (Tonyukuk Yazıtı; Giraud
1999, 114-116; Zikreden: Bıçak, 2009, 70). Sencer
Divitçioğlu, “Kök Türkler” adlı Göktürk toplumunu incelediği eserinde, R. Dankoff’un
YIL: 7 SAYI: 16
19
XIII. yüzyıldan önceki
Türklerde “hükümdar-
belada olduğunu” çok ciddi bir şekilde ikaz
lık bilgeliği geleneğini“ incelerken,“İç Asya
ederler (Bıçak, 2009,87). Bu bağlamda, Göktürk
Türkleri arasında güçlü bir yerli bilgelik gele-
devleti üzerinden Türk yönetim düşüncesinde,
neği” bulunduğuna dair bilimsel tespit ve bul-
devleti yönetme mevkii ve makamında bulun-
gusuna atıf yapmıştır (Divitçioğlu,1987,123).
manın, böyle bir şansa sahip olmaktan ya da
Türk Milletini yücelten, milletin iktidarını pe-
belirli bir hanedana mensup olmaktan kaynak-
kiştiren ve milletin hükümranlık alanını geniş-
lanmayıp, büyük ölçüde kağanların ve yönetici-
leten, bütün yöneticiler bilgelik niteliğine sahip
lerin liyakat ve ehliyetleriyle ilgili bir nitelik
olmalılardır.
hakan-
olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
yöneticiler, bilge hakan; “buyrukturlar, bilge-
Göktürklerin tarihinde, özellikle önemli görev
buyruktur (vezir); hakan-yönetici eşleri, il-bilge
ve makamlara, bu yerleri temsil etme kabiliye-
hatun; yargıçlar, bilge “yargucu” (yargıç) ol-
tine sahip olan ve bunu da bir şekilde kanıtla-
maları halinde, ancak bulundukları mevkii ve
mış bulunan kişilerin gelebileceğine dair birçok
makamın gerektirdiği liyakat ve ehliyeti temsil
örnek mevcuttur. Göktürklerde, bir kağan veya
etmiş olurlar. İş başında bilge yöneticiler ol-
bey öldüğünde, oğlu “devlet veya boy yöneti-
madığı hallerde ise toplumsal felaketlerin ve
minde yeterli değilse”, sadece kağan babasının
dağınıklığın olması kaçınılmazdır (Başer, 2009).
ya da bey babasının oğlu olduğu için onun
“Buyruk” adı verilen sıradan memurlar da (ki
yerine geçme hakkı yoktu. Böyle bir durumda,
bunların görevleri, kurultaylarda alınan karar-
kurultay denilen meclis veya “toy” toplanır,
ları üst düzey yöneticilerin denetiminde hayata
toplumu yönetmeye dair bilgeliği ve yeterliliği
geçirmek olan uygulayıcılardır), yeterlilik (liya-
bulunan yeni bir kağan ya da bey seçerdi (Ay-
kat) ve deneyim kıstasına göre atanırlardı (Ay-
doğan,2013, 523). Mesela, M.S. 581’de Çinlilerin
doğan, 2013, 520). Yönetim kadrolarını doldu-
Ta-lo-pien adını verdiği Göktürk prensinin
ran kişilerin, öncelikle “akıllı”, “bilge” ve “ce-
kağanlık sırası gelmesi ve devlet adamlarının
sur” olmaları, yani yöneticilerin kaliteli olmala-
onu tahta geçirmek istemesine rağmen, Ta-lo-
rı, bir anlamda üstlendikleri görev ve sorumlu-
pien’in annesinin Çinli olması ve özellikle de
lukları layıkıyla yerine getirmeleri anlamına
millet tarafından yönetici olma vasfının zayıf
gelmektedir. Devletin kuruluşu, işleyişi ve çö-
görülmesinden dolayı kağanlığa kabul edilme-
küşü ile ilgili çok sayıda etken söz konusu olsa
di (Aydoğan, 2013, 523). Bunun üzerine, töreye
bile, esas belirleyici etken, başta hakan-yönetici
uygun olarak, Göktürk soyundan gelen Tas-
olmak üzere diğer yöneticilerin kalitesidir. İyi
par’ın oğlu An-lokağan olarak kabul edildi.
hakan-yöneticiler, devleti kurup düzeni sağlar-
Ancak, devlet meclisi tekrar toplanarak, An-
ken; kötü hakan-yöneticiler, düzeni bozmuş ve
lo’nun beklenildiği gibi yöneticilik sorumluluk-
devletin çöküşüne neden olmuşlardır. Göktürk
larını yerine getirememesi ve ülkede tam kont-
Kitabelerinde Bilge Kağan, özellikle I. Göktürk
rolü sağlayamaması yüzünden, mevcut dört
devletinin yönetici kadrolarını göz önüne ala-
kağan oğlu içinden en bilge, cesur ve kahraman
rak, “kardeşler ağabeyleri gibi, oğullar babaları
olduğu takdir edilen She-tu ittifak halindetahta
gibi yaratılmadıklarından, akılsız kağanlar iş-
çıkarıldı. Kağan olduktan sonra She-tu, “İl kül-
başına gelmiş, yardımcı olarak da akılsız komu-
lüg şad BagaIşbara Kağan” ünvanını aldı (Ta-
tanlar seçtiklerinden, düzenin bozulmasına
şağıl, 2012, 34-35). Işbara, yalnızca dört kardeş
neden olmuşlardır” demek suretiyle tarihi bir
içerisinde en büyük olduğu için değil, ama
yakınmaya işaret etmektedir (Bıçak, 2009, 71).
kardeşleri arasında en “ bilge”, en “akıllı” ve en
Bu konuda, Kül Tigin ile Tonyukuk da “başın-
“yiğit” olduğu için kurultay tarafından kağan
da bilgisiz ve beceriksiz kağan ve beylerin bu-
seçilmiş
Başka
bir
ifade
ile
lunduğu toplumların başının birçok felaketlerle
20
YIL: 7 SAYI: 16
olması
nedeniyle
bütün
boyların
kalbini kazanmış ve halk tarafından çok sevil-
devrinde yaşandığı anlaşılmaktadır(Daha son-
miştir( Ögel,1988,590-591).
raki zamanlarda, Divân-ı Lügâti-t Türk’de,
Göktürk kitabeleri ışığı altında ortaya
“Kengeşlikbiligartamas” yani “Danışıklı iş bo-
konulan Türk yönetim düşüncesinin üçüncü
zulmaz” şeklinde veciz bir söz ya da bir “ata
önemli ilkesi, “kurultaydır”. Kurultay, Mete’nin
sözü” şeklinde kurumsallaşan bu yaklaşımın,
(Mo-Tun, M.Ö. 209-174?) zamanından itibaren
Türklerin Orta- Doğu kültürlerinin etkisiyle
devletin ve toplumun temel davranış kalıpla-
yavaş yavaş, önce yönetim kademelerinden,
rından biri olmuştur. Kurultay, önceleri büyük
daha sonrada Türklerin millet hayatından çık-
ölçüde dini tören, bayram, toplu yemek ve şö-
maya başladığı görülmektedir).
lenler, dağıtmalı toylar ve benzeri gibi sosyal
Türk yönetim düşüncesinin dördüncü
yardımlaşma ve dayanışma geleneği olarak
temel ilkesi, yönetici kadroların meşruiyetini
başlamış olmasına karşılık, giderek devlet yö-
kaybetmesi
neticilerinin ve toplumun ileri gelenlerinin (me-
ahlakına bağlı olarak başkaldırma hakkını kul-
sela eli silah tutan ya da üretken olanların) ka-
lanmalarıdır. Yönetici mevkii ve makamında
tıldığı bir yönetim mekanizmasına dönüşmüş-
bulunan kağanın, beylerin veya buyrukların,
tür.
Lügâti-t
kendi konum ve görevlerini büyük ölçüde hak
Türk’de“kengeş” olarak geçen bu kurum,
etmiş kişiler oldukları varsayılmış ve sırf bu
önemli devlet ve toplum sorunlarının tartışıldı-
yüzden yönetim kadrolarında yer almışlardır.
ğı, görüşüldüğü, danışıldığı ve düşünüldüğü
Buna karşılık, görev başında ve uygulamada,
bir kurum haline gelmiştir. Kurultaylarda, özel-
yönetici mevkii ve makamında bulunan kişiler,
likle toplumun çoğunluğunu kapsayan, çok
bulundukları yerin ve görevin hakkını vere-
yönlü ve etkileri çok geniş bir kesimi ilgilendi-
mez, bu görev kapsamındaki sorunları çözemez
ren sorunlar tartışılır ve toplumun büyük ölçü-
ya da görevini kötüye kullanarak kendine men-
de kabul ettiği kararlar alınır. Mesela, Göktürk-
faat sağlamaya tenezzül eder ve halka haksız
lerin kudretli kağanı Bilge Kağan, Türk illerin-
yere sert davranırsa, o zaman yönetmeye dair
deki şehirlerin etrafının, tıpkı Çin şehirlerinde
meşruiyetlerini kaybetmiş sayılırlar. Yönetim
olduğu gibi, surlarla çevrilmesi ve Budizm ile
meşruiyetlerini
Taoizm inançlarının ülkede yayılmasının teşvik
büyük ölçüde halka kötü davranarak, hem in-
edilmesi önerilerini böyle bir kurultay toplaya-
san haklarını ihlal etmekteler, hem de devletin
rak toplumun tartışmasına imkan vermiştir.
ve toplumun geleceğini tehlikeye sokmuş ol-
Göktürklerin veziri Tonyukuk’un bu önerilere,
maktadırlar. Böyle bir durumda, yönetici kad-
Türklerin az bir nüfusla çok kalabalık Çinlilere
roların, “töreye” yani “hukuki ve ahlaki ilkele-
karşı mücadele etmesinde ve onlarla baş etme-
re” uymamaları,yönetmeye dair kapasitelerinin
sinde çok büyük bir rol oynayan hareketlilik ve
yetersizliği ile kendi başlarına buyruk olmaları
atılganlık gibi toplumsal özelliklerinin kaybo-
gibi sebeplerden dolayı büyük ölçüde halkın
lacağı şeklindeki uyarıları, kurultayda millet
saygısını ve güvenini kaybetmeleri kaçınılmaz
tarafından büyük bir destek görmüş ve Bilge
bir sonuçtur. Halkı kötü yöneten ve sert dav-
Kağan’ın önerisi reddedilmiştir (Gezgin, 2014).
ranan, böyle olmaktan dolayı devletin ve top-
Göktürk yönetim düşüncesinin bu özgün mec-
lumun devamlılığını tehlikeye sokan kağan ve
lis uygulaması, kendi çağının hiçbir devlet ve
yöneticilere karşı, toylar müdahale ederek du-
topluluğunda
(Aydoğan,
rumu düzeltici tedbirler almazsa, derhal halk
2013,521). Aslında, kurultay ve kengeş kuru-
bizzat devreye girmek suretiyle yönetimi değiş-
munun,
birçok Türk topluluğunda değişik
tirmek için harekete geçerdi. Bir atasözü haline
adlarla varlığını devam ettirmiş olmasına karşı-
gelen “il mi yaman, bey mi yaman” söylemi,
lık, en görkemli zamanının II. Göktürkler
eski Türklerdeki hâkimiyet bilincinin ne kadar
Daha
sonradan,
Divân-ı
görülmemiştir
halinde
yönetilenlerin direnme
kaybetmiş
olan
yöneticiler,
YIL: 7 SAYI: 16
21
yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu
koyan niteliklere ve şartlara ne denli sahip olup
özdeyiş, eski Türklerde hâkimiyetin hakiki
olmadığının en açık denetleyicisi, bizzat toplu-
kaynağının, kağan ya da diğer yöneticilerde
mun nasıl yönetilmesi gerektiğine dair bilinci-
değil de, “il “ de yani halkta olduğunu da gös-
dir. Halkın, yüksek bir devlet düşüncesi ve
termektedir(Gökalp,2001,169;
yönetilmeye dair çok güçlü bir referansın varlı-
Zik.:Aydoğan,2013,523-524). Mesela, bu konuda
ğı, onda yine çok yüksek bir bilinçlenme ve
ilgi çekici örneklerden biri de, Kapagan Kağa-
örgütlenme kapasitesi yaratmaktadır. Halk,
nın öldürülmesi olayıdır. Şöyle ki, kağan olduk-
aşağıdan yukarıya doğru, yüksek bir yönetim
tan sonra, “devlet kurucusu” ve “ devlet dü-
bilincinin yarattığı duyarlılık ile yöneticilerinin
zenleyicisi”
unvanını
ne kadar “töreli”, ne kadar “bilge” ve “akıllı”
alan (Bıçak, 2009,68) II.Göktürkdevletinin kuru-
ve ne kadar “danışmacı” olduğunu bilir, bütün
cusu Kutluk Bey’in ( yani İlteriş Kağanın) kar-
bunları bildiğini ve bu kapsamda kendilerini
deşi Kapagan, yöneticilik nitelikleri bakımın-
takip ettiğini hissettirir ise o zaman Türklere
dan ağabeyi kadar başarılı ve uzun görüşlü
yöneticilik yapan yöneticiler, kendilerini “töre-
değildi. Kapagan kağanın, özellikle batıdaki
li”, “bilge” ve “danışmacı” olma konusunda
Türklere karşı güttüğü sert ve katı yönetim
dikkatli olma ihtiyacını duyarlar. Bu bağlamda,
tarzı, bu Türk topluluklarını, Çin politikalarının
halkın “direnme ahlakı” veya “başkaldırma
kucağına doğru itmişti (Ögel,1988,143-144).
hakkı”, Türk yönetim düşüncesinin temel den-
Kapagan kağan, halkın bir kısmına kötü dav-
ge ve denetim mekanizmasıdır. Halkın nasıl
randığı ve toyların da bu duruma müdahale
yönetildiklerine dair ve yöneticilerin ne gibi
etmemesi yüzünden Bayırku boyu tarafından
niteliklere sahip olup olmadıkları hakkında,
öldürülmüştür (Aydoğan,2013,524). Yine, Gök-
yeterince görüş ve düşünceleri bulunmadığı
türk kağanlarından İnel, VIII. Yüzyıl başında,
vakit, toplumsal kayıtsızlık ve ilgisizlik yaygın-
millete karşı görevlerini yeterince yerine getir-
laşarak, yönetime karşı yabancılaşma psikolojisi
mediği için tahttan indirilmiştir(Aydoğan, 2013,
yaşamaları kaçınılmaz bir sonuç olur. Bütün
523).Netice itibarıyla Göktürklerde, toplumun
toplumlarda ve çağlarda, yönetici cehaletinin,
nasıl yönetilmesi gerektiği konusundaki yüksek
aymazlığının, beceriksizliğinin ve hatta yabancı
bir yönetim bilincinin harekete geçirdiği di-
güçlerle işbirlikçiliğinin, elbette birçok sebebi
renme ahlakı sonucunda, yetersiz ve başarısız
olmakla birlikte, bu konuda en önemli sebep o
olarak algılanan yönetime karşı halkın açık ve
ülkedeki halkın yönetim bilincindeki düşüklük
somut bir şekilde başkaldırma eylemine baş-
ve yönetime yabancılaşmasıdır. Bu bağlamda,
vurdukları görülmektedir.
Türk yönetim düşüncesinin muharrik gücü ve
anlamına gelen İlteriş
Göktürk kitabelerinde ortaya konulan
temel değeri aslında halkın direnme ahlakı
veriler ışığı altında tespit edilen bu dört temel
olmalıdır ki böyle bir halka yöneticilik yapan
ilkenin, ilk üçü
(kut-töre/adalet, bilgelik ve
her düzeydeki yönetici, “töreli”, “bilge” ve
liyakat, kurultay-danışma) Türkleri yönetme
“danışıklı” bir kişi olma zorunluluğunu hisset-
mevkii ve konumunda olan kağan ve diğer
sin.
yönetici kadroların taşıması gereken, adeta
Yönetim ilişkileri, çoğunlukla yönetici-
olmazsa olmaz niteliğindeki yönetici nitelikleri
ler ile yönetilenler arasında dikey olmak, biraz
ve şartlarıdır. Buna karşılık, dördüncü ilke ise
da aynı kademede bulunan meslektaşlar ara-
(yani direnme ahlakı ve başkaldırma hakkı)
sında yatay olacak şekilde, çok sayıda bir ilişki-
yönetilen halk tabakası olarak bütün Türk Mil-
ler ağından meydana gelmektedir. Genel yöne-
letinin taşıması gereken niteliklerdir.
tim teorisine göre, toplumun sorun çözme ka-
Aslına bakılacak olursa, hakan-yönetici
kadroların, yönetme güç ve kapasitesini ortaya
22
YIL: 7 SAYI: 16
pasitesini geliştiren bir yönetim sisteminin oluşturulma
gerçekliği,
yöneticilerin
taşıması
gereken üstün vasıflar ve nitelikler yanında,
şüphesiz böyle bir yönetim kültürünün oluşu-
yönetilenlerin de belirli yönetsel niteliklere
muna imkân ve fırsat hazırlayan uygun bir
sahip olma gerekliliğine bağlıdır. Bu bağlamda,
kültür ortamı vardır. Bu çerçevede, Türk yöne-
yönetim ilişkileri ekseninde Göktürk kitabele-
tim düşüncesinin şekillenmesine yol açan ve
rinde ele alınan en önemli konulardan biri de,
çağdaşı olan diğer toplumların kültüründe pek
halka yani yönetilenlere yönelik son derece
bulunmayan husus, ancak Türk kültür bileşi-
gerçekçi ve çarpıcı eleştirilerin yapılmış olma-
mine özgü olan bir kısım önemli kültür kodları
sıdır. Bilge Kağan, I. Göktürk devletinin yıkıl-
ve toplumsal davranış kalıplarının varlığıdır.
masında, vasıfsız ve yetersiz yönetici kadrolarla
Gerçekte, Türklerin zihniyet temellerinde ve
birlikte, halkın tutumunu da çok ağır bir şekil-
evren tasavvurlarında öyle kültür kurum ve
de eleştirmiştir: “Ey Türk halkı, sen tok gözlü
kodları olmalı ki bunların sayesinde yukarıda
ve aksisin: açlığı-tokluğu düşünmezsin; bir de
anlatılamaya çalışılan yönetim ilke ve kuralları,
doyarsan açlığı hiç düşünmezsin. Böyle oldu-
yönetim faaliyet ve ilişkilerinde kendine uygun
ğun için seni besleyip doyurmuş olan hakanla-
bir kültür zemini bulmuş olsun. Türk yönetim
rının sözlerini dinlemeden ve rızalarını alma-
düşüncesindeki, “kut-töre/adalet”, “bilgelik”,
dan her yere gittin ve oralarda hep mahvoldun
“danışmacılık” ve “direnme ahlakı” gibi, son
ve tükendin”. “Gittiğiniz yerlerde kazancınız
derece özgün bir yönetim bileşimini yaratan
şu oldu şüphesiz: Kanlarınız ırmaklar gibi aktı,
Türk kültür kodlarını şu iki temel varsayım
kemikleriniz dağlar gibi yığıldı; bey olacak
üzerinden izah etmek mümkündür. Bunlardan
erkek evladınız köle oldu; hanım olacak kız
birincisi, Türk mülkiyet ilişkilerinde belirli bir
evladınız cariye oldu”. “Ey Türk halkı, kötü
sermaye sınıfının, dolayısıyla aristokrat bir
huyundan vazgeç ve nadim ol!”. Bilge Kağan,
sınıfın bulunmayışıdır. İkincisi, yönetim ilişki-
Türk halkından bir kısmının, Çinlilerin “asimi-
lerini paylaşacak veya etkileyecek bir din ada-
lasyon” stratejileri doğrultusunda onlardan
mı, yani ruhban bir sınıfın bulunmayışı-
hediye almak ve onlara gereğinden fazla ya-
dır.Çünkü, gelmiş geçmiş bütün yönetim sis-
naşmak sonucunda işbirlikçi durumuna düş-
temlerinin, kendi genel prensiplerine göre işle-
melerine, o zamana göre son derece yüksek bir
mesinin önlenmesinde ve adalet içerisinde
siyasi bilinçle ağır bir eleştiri getirmektedir.
dengeli bir yönetim uygulamasının sağlanma-
Böylece, II. Göktürkler zamanında Türk yöne-
sında en büyük engelleyiciler, çoğunlukla bu iki
tim düşüncesi, yönetim ilişkilerini sadece tek
sınıfın yönetim mekanizmalarına karşı yaptık-
taraflı bir bakış açısıyla değil de, hem yönetici
ları haksız müdahaleler tarafından ortaya çık-
kadrolar, hem de halkın ortak sorumluluğu
mıştır.
çerçevesinde değerlendirmek suretiyle günümüzdeki modern yönetim ve organizasyon
3.1 Türk Mülkiyet Sistemi ve Sermaye
yaklaşımlarına çok büyük bir katkı yapmış
Sınıfının Yokluğu
olmaktadır (Bıçak,2009,72-73).
Göktürk
yönetim
düşüncesinin
en
önemli niteliği, yönetimi temsil eden her dü-
3. TÜRK YÖNETİM DÜŞÜNCESİNİN
zeydeki yöneticilerin, görevleri kapsamındaki
KÜLTÜR ARKA PLANI
yönetime dair yetki ve sorumlulukları yerine
getirme çabaları sırasında, kendilerini olumsuz
II. Göktürk devletinin, kendi zamanına
ve tarafgir bir şekilde etkileyebilecek belirli bir
göre çok gelişmiş bir yönetim bilincini temsil
sermaye sınıfının olmayışıdır. Yönetim ve or-
eden Türk yönetim düşüncesinin dayandığı
ganizasyon faaliyetleri, bir taraftan zayıf ve
temel ilke ve kuralların arka planında, hiç
yoksul kesimlere göre çoğunlukla güçlü ve
YIL: 7 SAYI: 16
23
egemen sınıfların ilgilendikleri faaliyetler olur-
mülkiyet, toplum için çok önemli fedakârlık ve
ken, diğer taraftan da güçlü ve egemen sınıfla-
katkı yaratmış olan ailelere geçici olarak verilir.
rın lehine gerçekleştirilen etkinlikler olmakta-
Çeşitli zaman dilimleri içerisinde bu kaynakları
dır.Servet ve mülkiyet sahiplerinin, sosyal sınıf
en verimli ve üretken şekilde işletecek aileler
konumlarını daha fazla pekiştirmek ve sermaye
arasında döngüsel olarak kamu mülkiyetine
güçlerini daha fazla artırmak için başvurdukları
bağlı servet edilmek suretiyle sürekli ve sabit
en etkili ideolojik aygıt, çoğunlukla yönetim ve
bir sermaye sınıfının ve aristokrat bir kesimin
örgütlenme faaliyetleridir. Kavramsal ve pratik
oluşumu önlenmiş olurdu. Kimin elinde olsa
olarak“sermaye” ve “yönetim” olgularının,
onların zenginleşmesine değil de sadece çağının
birbirleriyle bu denli içli-dışlı olmaları, “serma-
bir orta sınıf yaşantısına imkân verecek düzey-
ye sınıfının” yönetim mekanizmaları üzerinde,
deki mal ve mülk ise özel mülkiyete konu ol-
kendileri lehine ancak diğer toplumsal sınıf ve
maktaydı. Ayrıca, Göktürklerin kültür siste-
gruplar aleyhine çok büyük bir baskı ve tahak-
minde, sürekli ve sabit bir zengin tabaka olu-
küm yaratma ihtimalini artırmaktadır. Bu çer-
şumunu önlemek üzere, “paylaşımcı savaş
çevede, yönetim uygulamaları sırasında serma-
ganimet sistemi” “dağıtımcı toy”, “ülüş siste-
ye sınıfının baskısı sonucunda yöneticiler, bu
mi” ve tarımda “başakçılık” gibi yardımlaşma
sınıfın ekonomik ve mali gücünün etkisi altında
gelenekleri mevcuttur (Eroğlu, 2013, 299-302).
kalabilmektedirler. Bütün zamanlardaki rüşvet,
Göktürkler, böyle bir kamu- özel mülkiyet den-
torpil, kayırmacılık, yolsuzluk gibi ekonomik
gesi ile son derece paylaşımcı ve dayanışmacı
temelli suçların bir kısmında, maddi durumu
bir düzen içerisinde, sosyal ve ekonomik an-
iyi olan kişi ve grupların, mevcut meşru yöne-
lamda paylaşma ve dayanışma esasına dayanan
tim uygulamalarını olması gereken mecradan
toplumcu bir düzen yaratmışlardır. Hakan-
çıkartmalarında etkili bir rol oynadıkları bilin-
yönetici önderler, toplumda onların irade ve
mektedir. Ayrıca, yönetim mekanizması içeri-
kararlarına olumsuz anlamda tesir edecek bir
sinde bir şekilde yer alan çalışanların, aldıkları
zengin sınıfının olmaması sebebiyle asıl yöne-
karar ve uygulamalar ile bir şekilde zengin
tim sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine
veya servet sahiplerine yakın olma ve görünme
getirme sırasında, tamamen töreye uygun yani
eğilimi içerisinde bulunmaları çok görülen yö-
adalet ve hakkaniyet içerisinde davranma ser-
netim davranışları arasındadır. Yönetim tarihi
bestliğine ve rahatlığına sahip olmuşlardır.
itibarıyla “sermaye” sınıfı ile yönetici sınıf ara-
Türk yönetim düşüncesinde “sınıfsız yapı”
sındaki işbirliği ve dayanışma, her zaman ola-
dolayısıyla
gelmiştir. Ancak, bu ilişkilerin diğer toplumsal
töre/adalet”, “liyakat ve ehliyet”, “danışma ve
sınıf ve grupların aleyhine bir istikamet ka-
katılımcılık ahlakı” gibi ilkelerin varlığı gerçek-
zanması, yönetim mekanizmasını ve özellikle
leşebilmektedir. Buna karşılık, yöneticiler gibi
üst düzey yöneticilerini sermayenin birer işbir-
yönetilenlerin de ayrıca güçlü ve egemen bir
likçisi konumuna getirmiştir.
sermaye sınıfının tasallut ve tahakkümü altında
yöneticiler
bakımından
“kut-
Göktürklerin sosyal ve ekonomik hayat
olmadığı bir ortamda ancak “direnme ahlakı”
tarzını şekillendiren mülkiyet ilişkileri, ne ta-
yeşerebilmektedir. Bu durumda, adalet ve ah-
mamen kamu mülkiyetine, ne de tamamen özel
lakın bütün sosyal süreçlerin ve en fazla da
mülkiyete dayanmaktadır. Türk mülkiyet sis-
yöneticilerin sahip olmaları gereken nitelikler
teminde, kimin elinde olsa onların toplumun
olmasının teminatı için sınıfsız ve imtiyazsız bir
diğer kesimleri üzerinde tahakküm kurmaları-
toplumsal yapının varlığı zorunludur. Eski
na vesilesi olacak kadar büyük mülkiyet ve
Türklerdeki mülkiyet sisteminin temel esası,
servet kaynakları, toplum adına işletilmek kay-
çoğunlukla birey-toplum dengesine dayanması
dıyla kamu mülkiyetinin kontrolündedir. Bu
ve kimin eline geçse, toplumun diğer kesimleri
24
YIL: 7 SAYI: 16
üzerinde baskı ve tahakküm kurma potansiyeli
sisteminde, sabit ve somut bir mekan olarak
olan, başta ekonomik ve mali imkânlar olmak
belirli bir mabet söz konusu değildir. İnancın
üzere, bütün güç ve iktidar araçlarının toplum-
yaşanması için belirli bir mabet ya da tapınağın
sal paylaşıma tabi olmasıdır. Çünkü, sınıfcı ve
bulunmaması, doğal olarak bir din adamlığı
mülkiyetin sadece bazı özel şahıs veya zümre-
mesleğinin ortaya çıkışını da engellemiştir.
lere ya da yalnızca bir kısım kamu otoritelerine
Eğer bir toplumun inanç sisteminde mabet ya
bırakıldığı rejim ve sistemlerde, bütün iddialara
da tapınak varsa, orada kaçınılmaz olarak bir
ve söylemlere rağmen, adalete ve ahlaka dayalı
takım biçimsel ibadet şekilleri belirirken, bütün
bir yönetim mekanizması kurulamamaktadır.
bunlarla beraber bir din adamlığı mesleği de
Toplumların sahip olduğu mülkiyet ve gelir
ortaya çıkmaktadır. Din adamlığı mesleği ise
yaratıcı faktörler ile her türlü ekonomik, sosyal,
bir süre sonra bir ruhban sınıfın doğuşuna or-
siyasi ve kültürel imkânların, insanlar ve grup-
tam hazırlamakta ve halkın sıklıkla mabet ya da
lar arasında çok ciddi bir farklılığa konu oldu-
tapınağa toplanılması hususunda gerekli gerek-
ğu sınıfcı ve imtiyazlı topluluklarda, insanlar ve
siz birçok vesileler yaratmaktadır. Bir yerde
gruplar arası güç ve iktidar farklılığı da fazla
halk toplanıyor ise din adamları mabet ya da
olmaktadır. İnsanlar ve gruplar arası güç ve
tapınak aracılığıyla onları kontrol etmek veya
iktidar farklılığının fazla olduğu sosyal yapı-
etkilemek isteyeceklerdir. “Göktengri” inanç
larda, paylaşma ve dayanışmaya dair inanç
sisteminde, mabet ya da tapınağın olmaması,
özelliklerinin ve geleneklerinin yeşermesi de
genel olarak evren tasavvurları ile yaşayış tarz-
adeta imkânsızlaşmaktadır. Bu tür toplumlar-
larının bir neticesidir. “Göktengri” inanç siste-
da, elbette adalet ve ahlaka daha fazla ihtiyaç
minde, “Mavi Gök” altında, özel olarak Mavi
vardır. Ancak, tarihi süreç içerisinde sayısız
Gök’ün bir küçük modeli olan çadır altında ve
denilecek çokluktaki örnekler göstermektedir
içerisinde her zaman Tanrı’ya ibadet veya dua
ki, bu şekildeki sınıfcı ve imtiyazlı topluluklar-
yapılabilir. Türk inanç sisteminin dinî gerekli-
da adalet ve ahlak değerleri konusundaki ilke-
liklerin çok büyük bir kısmının aile ortamında
ler sürekli lafta veya yazıda kalmakta ve bir
gerçekleşmesi ve ailenin yaşadığı çadırın, evre-
türlü fiiliyata dönüşmemektedir.
nin aile yaşantısı için özelleştirilmiş ve tasarlanmış küçük bir modeli olması, herhangi bir
3.2. Türk İnanç Sisteminde Ruhban
mabet ya da tapınağa olan ihtiyacı gereksiz
Sınıfın Yokluğu
kılmıştır. Çadır veya yurt denilen ev, dairevi bir
Göktürkler döneminde Türk yönetim
temele oturtulmuş, ortasında bir deliğin olduğu
düşüncesinin şekillenmesinde rol oynayan ve
tıpkı “Mavi Gök” gibi kubbeli bir çatıya sahip-
yönetim sisteminin kendi mantığı ve tutarlılığı
tir. Çadırın ya da yurdun, üzerine oturtulduğu
içerisinde işlerliğine ve işlevselliğine katkı sağ-
mekân ve zemin, “yağız yeri” ve dünyayı, çadı-
layan önemli sosyo-kültürel niteliklerden bir
rın kubbesi ise “mavi göğü” temsil etmektedir.
diğeri de,Türk inanç sisteminde her fırsatta din
Bu özelliklere göre tasarlanmış olan çadır yani
adına hareket eden bir din adamları sınıfının
ev, evren modeline göre yapılmış ve tıpkı bir
olmayışıdır. Aslına bakılırsa, Türk yönetim
mabet ya da tapınak gibi kutsal bir mekândır.
düşüncesinde, yöneticilerin kararlarına tesir
Ayrıca, yaşayış tarzlarına göre, dağlar, kayalar,
edebilecek ve onların bir kısım olumsuz uygu-
su kaynakları, büyük ağaçlar gibi tabiat unsur-
lamalarını perdeleyerek onlara haksız yere
larının her biri, Türkler’in dilek ve dualarını
kalkan olacak olan bir din adamı sınıfının mev-
Göktengri’ye ulaştıracak kanallar ve araçlar
cut olmaması, son derece özgün sayılacak bir
olarak görülmüştür. Bütün bu anlayış ve zihni-
uygulamadır. Göktürklerin “Göktengri” inanç
yet alt yapısı, Türklerin inanç hayatında, bir
taraftan mabet ya da tapınağın varlığını
YIL: 7 SAYI: 16
25
gereksiz kılarken, diğer taraftan da her bireyin
hem de yönetimin fesadına engel olmayı ba-
herhangi bir din adamının yardımı olmaksızın
şarmıştır.
inancının gereğini kendi başına yerine getirme
serbestliği ve özgürlüğü kazandırmıştır(Bıçak,
4. SONUÇ: İNSANLAR VE
2009, 57-58). Bu bağlamda, bütün zamanlarda
TOPLUMLAR “LAYIK OLDUKLARI
ve kültürlerde, yöneticilerin toplum üzerinde
haksız bir şekilde tasallut ve tahakküm kurmasında, en etkili destekleyiciler durumunda olan
din adamları sınıfının Türklerde hiç bulunmaması, Türk yönetim düşüncesinin bütün ilke ve
kuralarının tam olarak yaşanıyor olmasına
imkân vermiştir.
Yönetim tarihi boyunca, birçok toplumun geçmişinde yaşanan en çetin gerilim ve
çatışmaların en önemli alanlarından birisi, yöneticiler ile din adına hareket eden kişi ve gruplar arasındaki aşırıya kaçmış ve maksadını aşmış olan yönetim ittifakıdır. Yönetici sınıfın,
yönetim faaliyetlerine dair karar ve uygulamalarında, toplum üzerindeki kolay itaat sağlama
ve biat ettirme araçlarının başında, dinin “itaat”
ve “biat” kültüründen yararlanma tutkusunun
çok büyük bir payı vardır. Ayrıca, yönetici sınıfın, başta hukuki ve ahlaki değerler olmak üzere diğer toplumsal normlara uymayan uygulamalarının gizlenmesi ve perdelenmesi konusunda en çok kullanılan değer, toplumsal inanç
ve ahlak sembolleri olmaktadır. Yönetim tarihinde, yöneticilerin yaptıkları en vahşi ve insanlık dışı uygulamalar, çoğunlukla din kisvesi
ve perdesi altında yapılmıştır. Bu bağlamda,
tarihin her döneminde yaşanmakla beraber,
özellikle Batı dünyasının Orta Çağı ile Orta
Doğu’nun Emeviler döneminde yaşanan acı
tecrübeler, din adamlarının doğrudan toplumu
yönetmeye çalıştığı veya yöneticilerin yönetme
faaliyetlerine bir şekilde müdahil olduğu zamanların “din adamı-siyasetçi ittifakının” nasıl
bir zulüm ortaya çıkardığının çok bilinen örnekleri olmuştur. Batı dünyası, Rönesans ve
Reformasyon hareketlerinin yardım ve desteği
ile “laiklik” ve “sekülerlik” kavramına ulaşarak, din ile yönetim daha doğrusu din adamı ile
yöneticiler arasına hukuki ve ahlaki bir sınır
koymak suretiyle hem dinin yıpranmasına,
26
YIL: 7 SAYI: 16
ÜZERE YÖNETİLİRLER”
Her toplumun yönetim sistemi, büyük
ölçüde kendi yönetim zihniyet ve kültürüne
göre şekillenmektedir. Toplumların yönetim
sistem ve tarzları, hiçbir zaman aynı minval
üzerine sürüp gitmez. Toplumların iç ve dış
çevre şartları ile yönetimin asli öğelerinin yaratmış oldukları çeşitli durumlar karşısında,
bazen başarılı ve düzenli, bazen de başarısız ve
düzensiz bir şekilde varlığını sürdürmeye çalışır. Geniş anlamda toplumsal varoluşun, özel
anlamda örgütsel varoluşun sürekliliği, toplumsal ve örgütsel sistemlerin kendi varlıklarını
sürdürmesiyle ilgili temel amaçlara ulaşılması
ve sorunlarının çözüm kapasitesinin yüksekliği
ile yakından ilişkilidir. Bu bağlamda, toplumların ve örgütlerin kendi temel amaçlarına ulaşılmasındaki isabet derecesi ile sorunlarının
çözüm kapasitesinin gelişmiş olma niteliğini
tayin eden en önemli unsur ise ilgili yönetim
birimlerinde bulunan yönetici kadrolarının
yönetmeye dair vasıflarının yeterliliği ve verimliliğidir (Bıçak, 2009,14). Yönetici kadroların
yeterliliği ve verimliliği ise onların hukuki ve
ahlaki bir çerçevede kalmak kaydıyla bulundukları mevkii ve makam için zorunlu olan
liyakat ve ehliyete (yetenek, bilgi ve gerekli
kişilik özellikleri gibi şartlara) sahip olmalarına,
ayrıca durum ve şartlara göre danışmacı ve
katılımcı bir yönetim tarzı sergilemelerine bağlıdır. Buna ek olarak, her düzeyde başarılı ve
verimli bir yönetim sisteminin varlığı için her
düzeydeki yönetilen insanların, yönetici kadroların kendilerini nasıl yönetmeleri gerektiğine
dair temel değerleri ve referansları yanında,
meşruiyetini kaybetmiş yönetim mekanizmalarına karşı da yine meşruiyet içerisinde direnme
cesaret ve ahlaklarını göstermeleri gerekmektedir.
Türk yönetim düşüncesinin, Göktürk
olanlarda olması gereken
“töre-kut/adalet”,
kitabelerindeki veriler üzerinden analizi sonu-
“bilgelik-liyakat-ehliyet” ve “danışma ve katı-
cunda ortaya çıkan en önemli tarihi yönetim
lımcılık” gibi vasıfların ne derecede olup olma-
bulgusu, her düzeydeki ve konumdaki yöneti-
dığı hakkında belirli bir yargıya sahip değildir.
cilerin, yetenekli, bilgili, liyakat ve ehliyetli,
Şimdiki zamanlardaki Türk yönetim sistemin-
danışmacı ve katılımcı olmaları zorunluluğu-
de, Türk Töresinden kopuşla başlayan yöne-
nun bulunduğudur. Bunları tamamlayacak bir
timdeki adalet ve ahlak krizi, yönetici kadrola-
hakikat olarak yönetilenlerin, direnme ahlakına
rın yetersizliğinin ve kapasite düşüklüğünün
sahip olmaları gerekmektedir. Aslında, bu tari-
tetiklediği “ben yaptım oldu” şeklindeki ağır
hi yönetim bulgusu, yönetim pratiği bakımın-
bir narsisistik durum ve yaygın bir yönetilenle-
dan en ideal ve en uygun bir modeli temsil
rin aymazlığı, mevcut yönetim sisteminin işlev-
etmektedir. Türk yönetim düşüncesinin temel
selliğini kaybetmiş olmasının çok açık bir kanı-
ilke ve yasalarına büyük ölçüde uyulduğu ve
tıdır. Bu çerçevede, mevcut yönetim sisteminin
bu model ekseninde bir yönetim uygulaması
hem yönetici kadrolarının, hem de yönetilenle-
gerçekleştirildiği dönemler olmuştur. Buna
rinin, her türlü davranış ve tutumlarına, top-
karşılık, iç ve dış şartların olumsuz ve kötü
lumsal değerlerin yeniden kazandırılması, çok
sonuçlarına bağlı olarak zaman zaman ilgili
büyük bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Ancak,
ideal yönetim modelinden uzaklaşmalar ve
mevcut yönetim sisteminde ve ilişkilerinde,
sapma halleri de yaşanmıştır. Şurası tarihi ve
başta yönetim adaleti ve ahlakı ile liyakat ve
olgusal bir gerçekliktir ki, tarihin çeşitli evrele-
ehliyet gibi temel ilkelerin acilen yönetim sis-
rinde ve günümüz Türk yönetim pratiğinde,
temine yeniden katılması zorunlu iken, tam da
Türk yönetim düşüncesinin temel ilke ve yasa-
bu noktada tarafların adalet ve ahlak üzerinden
larından uzaklaşıldığı ölçüde, çoğunlukla başta
çok büyük bir ikiyüzlülüğe yönelmiş olmaları
yöneticiler arasında olmak üzere bütün top-
dikkate şayan bir konudur.
lumsal yapıda adalet ve ahlaktan uzaklaşılması,
Sonuç olarak, II. Göktürkler’in zama-
toplumda çözülme ve kimlik bunalımı, hâkimi-
nında şekillenen ve Göktürk kitabelerinde dikili
yet bilincinin kaybı, kargaşa ve kaos ortamının
taşlara kazınarak tarihe not düşülen veriler ışığı
yaygınlaşması gibi çok sayıda belâlı durumlar
altında, Türk yönetim düşüncesinin temel ilke
ortaya çıkmıştır ve çıkmaktadır. Tarihsel olarak
ve yasaları olarak dikkat çeken en önemli öğe-
görülmektedir ki, Türk yönetim düşüncesinin
ler, yöneticilerin taşıması gereken nitelikler
temel ilke ve yasalarından uzaklaşıldığı dönem-
olarak “kut-töre/adalet”, “bilgelik” ve “danış-
lerde, yalnızca yönetici kadroların çok ciddi bir
macılık ve katılımcılık” tutumlarıdır. Ayrıca,
yetenek ve ahlak sorunu ortaya çıkmıyor, aynı
Türk yönetim düşüncesine göre yönetilenlerin
zamanda yönetilenlerde de toplumsal ve yönet-
taşıması gereken en etkili vasıf ise “direnme
sel sorunlara karşı aşırı bir ilgisizlik, kayıtsızlık,
ahlakı” tavrıdır. Çift yönlü bir etkileşim sistemi
aldırmazlık, cahillik ve yenilmişlik psikolojisi
olarak yönetsel etkinliklerin başarılı olması ve
egemen oluyor.
sorun çözme kapasitesinin yükselmesi bakı-
Şu sıralarda, “Türk Milleti” yaygın bir
mından, “yönetim olgusunun” her iki tarafının
yenilmişlik psikolojisinin ve çaresizlik duygu-
da ilgili vasıf ve niteliklere sahip olması zorun-
sunun kısır döngüsü içerisinde, hangi ilke ve
luluğu vardır. Aslına bakılırsa, yöneticilerin
kurallar çerçevesinde, hangi değerler ve refe-
taşıması gereken üç önemli öğeyi, tek bir vasıf
ranslar aralığında ve genel olarak nasıl yöne-
olarak nitelemek gerekse, bu vasıf yöneticinin
tilmesi gerektiği hakkında açık ve görünür bir
yönettiği kişileri ve topluluğu yönetmeye layık
yönetim bilincine sahip değildir. Bu anlamda,
ve ehil olması şeklinde özetlenebilir. Buna kar-
kendini yönetenlerde veya yönetmeye aday
şılık, yönetilenlerin taşıması gereken tek öğe
YIL: 7 SAYI: 16
27
olan “direnme ahlakı”, başka bir şekilde ifade
Felsefe Bilim Araştırmaları Dergisi, Sa-
edilmiş olsa, bunu da yönetilenlerin iyi bir yö-
yı:5, , İstanbul, ss.59-89
netilmeye ne derecede layık olup olmadıkları
şeklindeki bir ölçü olarak ifade etmek mümkün
olmalıdır. İyi ve kaliteli bir şekilde yönetilmeye
BIÇAK, Ayhan (2009),Türk Düşüncesi-I, Kökenler, Dergâh Yayınları:429, İstanbul
layık olan insanlar, sahip oldukları “direnme
ahlakı” ile ilgili tavırlarının sonucunda, yöneti-
DİVİTÇİOĞLU, Sencer (1987), Kök Türkler
cilerinin ne kadar iyi ve kaliteli vasıflara sahip
(Kut, Küç ve Ülük), Ada Yayınları, İs-
olmaları konusunda onları aşağıdan yukarıya
tanbul.
doğru zorlarlar. Nihai olarak toplum veya yönetilenler tarafından kontrol edilmeyen ve aşa-
EROĞLU, Feyzullah (2013), Davranış Bilimleri,
ğıdan zorlanmayan yöneticilerin, zaman içeri-
Gözden Geçirilmiş 13. Basım, Beta Ya-
sinde bayağı bir “narsisizme” ve “despotizme”
yın No:2998, İstanbul
kayması kaçınılmaz bir durumdur: Yönetim ve
örgütsel faaliyetlerde “Oligarşinin Tunç Kanunu”.
GEZGİN, Ali Galip (2014), “Türk-İslam Devletlerinde
Netice itibarıyla bütün insanlar, nasıl
yönetilmeye layıklarsa, öylece yönetilirler. Ya-
Şurâ”,
www.tarihtarih.com/?
Syf=26 ve Syz=367499, Erişim Tarihi:12.12.2014
ni, “layık oldukları üzere yönetilirler”.
GİRAUD, Rene (1999), Gök Türk İmparatorluğu, Çev. İsmail Mangaltepe, Ötüken
KAYNAKÇA:
Yayınları, İstanbul
AYDOĞAN, Metin (2013), Antik Çağdan Küreselleşmeye
Yönetim
Gelenekleri
ve
Türkler, I. Cilt, 9. Basım, Resse Yayınla-
GÖKALP, Ziya(2001), Türkçülüğün Esasları,
Kum Saati Yay.2001,
rı, İstanbul
GÜLTEPE, Necati (2009), Mührün Gücü, İlk
BAŞER, Sait (2009), “TürkAnlama ve İnanma
Türk-İslâm Devletlerinde ve Osmanlı-
Modeline Dair”, Haberakademi, 19 Ni-
larda Bürokrasi, Ötüken Yayın Nu:777,
san
İstanbul
2009,
http://www.haberakademi.net/default.a
sp?inc=makaleoku&hid=9320,
Erişim
KÖSOĞLU, Nevzat(2013), Hukuka Bağlılık
Tarihi,
Açısından Eski Türkler’de - İslâm’da ve
27.01.2011;http://www.haberiniz.com.tr
Osmanlı’da
/yazilar/haber27120-
No:361, İstanbul
Devlet,
Ötüken
Yayın
Turk_Anlama_ve_Inanma_Modeline_D
air.html, Erişim tarihi:02.02.2015
ÖGEL, Bahaeddin (1988), Dünden Bugüne
Türk
BİLGİSEVEN, Amiran Kurtkan (1992), Sosyolojik Açıdan İslâmiyet ve İslâmî Kav-
Kültürünün
Gelişme
Çağları,
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları:46, İstanbul
ramlar, Filiz Kitabevi, İstanbul
TAŞAĞIL,
BIÇAK, Ayhan (2004), “Modern Devletin Oluşumu ve Sorunları”, Kutadgu Bilig,
28
YIL: 7 SAYI: 16
Ahmet
(2012),Gök-Türkler
I-II-
III,Türk Tarih Kurumu Yayınları IV/AI.I. Dizi-Sayı:21,Ankara