Ağavni Mıkırtiç Mıkırtıçyan, 1909, Bitlis Doğumlu

Transkript

Ağavni Mıkırtiç Mıkırtıçyan, 1909, Bitlis Doğumlu
18 (18).
AĞAVNĠ MIKIRTĠÇ MIKIRTIÇYAN'IN ANLATTIKLARI
(1909, BĠTLĠS DOĞUMLU)
Biz Bitlis'in yerlisiyiz. Ben Mukhsi* Vardan'ın tornuyum. Bizim evimizi Türkler yıktı. Evde
70 kiĢiydik; ailemizde 7 erkek, 5 kız çocuk vardı. Bütün erkekler Türkler tarafından
öldürüldü. ġimdi koskoca sülalemizden bir tek ben ve bir de Moskova'da general olan Misak
kaldık.
Tehcirden önce, 1914'te gelip ağabeyimi askere götürdüler; onbaĢı oldu. O, bir kere bizi
görmeye geldi. Babam ona: "Khosrov lao! gitme!" dedi.
Ağabeyim: "Nasıl gitmeyeyim?! OnbaĢıyım, gitmezsem Türkler bizi yakar" dedi.
Gitti ve bir daha geri gelmedi. Birkaç Ermeni asker kaçmayı kararlaĢtırmıĢtı; Türkler onların
üzerine ateĢ açmıĢ, ama onlardan birkaçı Aras Nehri'ne atlayarak kurtulup Rus ordusuna
sığınmıĢlardı.
Babam askerden kaçarak evimizin yakınındaki saman yığınlarının arasına girmiĢti. Osmanlı
Türkleri gelip onu dıĢarı çektiler ve öldürdüler. Biz öksüz kaldık.
Türk komĢumuz Yusuf Efendi bize acıyıp bizleri evine götürdü. Kürt Hamidiye askerleri
gelip anneme: "Altınlar nerde?" diye sordular. Annem korkudan "ĠĢte burda, güğümün içinde"
diye cevap verdi. Türkler altınları alıp gitti. Bizi saklayan o Türk komĢu altınları kendisine
vermediği için anneme kızdı ve bizi evden çıkardı. DıĢarı çıktık; sokaklar hep öldürülmüĢ
insanların cesetleriyle doluydu; bütün Ermenileri katletmiĢlerdi. Geri kalan bizleri de sürgüne
gönderdiler; ama nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Yolda bir gürültü patırtı koptu, feryatlar
duyuldu, kargaĢalık oldu. Türk zaptiyeler geride kalanları süngülüyorlardı. Geceleri de kızları
ve kadınları kaçırıyorlardı. Annemi de götürerek ona tecavüz edip geri getirdiler. Babam iyi ki
öldürülmüĢtü de namusuna leke sürüldüğünü görmedi.
Sürgün yolunda kağnımızın suda devrildiğini hatırlıyorum. Çoğu insan Fırat Nehri'nde
boğuldu; birçoğu da öldürüp nehre atılıyordu. Öyle ki, Fırat Nehri kan rengine boyanmıĢtı.
Yürüyerek Kars ġehri'ne vardık. Loris Melikov'un, bir adamı ayağını bir kartalın üstüne
koymuĢken canladıran heykelini gördük. Ordan yürüyerek Iğdır'a gittik. Muhacirlerle birlikte
Eçmiatsin'e vardık. Muhacirler hasta, erimiĢ, güçsüz bir vaziyette manastırın duvarlarının
dibine serilmiĢlerdi. YaĢlı, genç, hepsi de hastaydı ve can çekiĢiyordu. Ġki adam gelip
çocuklara ekmek ve yumurta dağıttı. Anneme bir yumurta ve ekmek verdiler. Annem onlara
dedi ki: "Beni iki yavrum var."
Onlar bir yumurta daha verdiler ve yedik. Meğer onlardan biri Hovhannes Tumanyan'mıĢ!
Birden sağanak yağmur baĢladı. Bütün muhacirler yağmurun altında kaldı. Annem
ıslanmayalım diye üstümüze bir muĢamba örttü.
Hovhannes Tumanyan, muhacirlerin barınabilmesi için keĢiĢlerin kaldığı odaların
anahtarlarını versin diye jamgoçu Katolikosun yanına gönderdi; ama Katolikos odalar pislenir
diye bu talebi geri çevirdi. O zaman Hovhannes Tumanyan baltayı alıp odaların kapılarını
kırmaya ve muhacirleri içeri almaya baĢladı ve Ģöyle konuĢtu: "Gidip deyin ki, Bütün
Ermenilerin Katolikos'u muhacirleri içeri almayı reddetti; ama Bütün Ermenilerin ġairi
Hovhannes Tumanyan kapıları baltayla kırıp muhacirleri içeri soktu."
Annem muĢambayı üstümüzden çekti; üzerindeki suyu döktü ve bizi o odalara götürdü;
böylece ısındık. Ama sabah muhacirlerden birçoğu ölmüĢtü bile. Kolera salgını dehĢet verici
boyutlara ulaĢmıĢtı. Zavallı annem de koleradan payını aldı ve öldü. Ben tamamen yalnız ve
sahipsiz kaldım. Muhacirlerle birlikte Yerevan'a ulaĢtım. Yerevan'da bize iyi muamele
etmediler; bize "muhacir" diyorlardı.
Yerevan'da Abovyan isimli okulda öğrenim gördüm. 1933'te, o zaman üniversite fakültesi
olan Ziraat Enstitüsü'nü bitirdim. 1933-36 yıllarında Stepanavan'da ziraat mühendisi olarak
çalıĢtım. Ağasi Khancıyan'la** tanıĢtım; Matsak Papyan*** ise bizim kolhozun baĢkanıydı.
Emektar ziraatçı ünvanını aldım. SavaĢ yıllarında cephe gerisinde görev yapıp
ödüllendirildim. Elli beĢ yıl buğday ikmal bakanlığında baĢ uzman olarak çalıĢtım. Bir dizi
takdirnamem ve Ģeref ödülüm vardır.
* Mukhsi: Kudüs'e gidip hacı olanlara denir.
** Ağasi Khancıyan (1901, Van - 1936, Tiflis) : Sovyet politikacısı ve devlet adamı. 1930 yılından itibaren EKP
Merkez Komitesi'nin birinci sekreteri olmuĢtur.
*** Matsak Papyan : Sovyet devlet memuru. 1938 - 1954 yıllarında ESSC Prezidyumu'nun BaĢkanlığını
yürütmüĢtür.

Benzer belgeler

Sirak Mesrop Manasyan, 1905, Van Doğumlu

Sirak Mesrop Manasyan, 1905, Van Doğumlu yardımıyla ezilmiĢ, aç, susuz bir halde Doğu Ermenistan'a geçebildik. Ġlk durak Orgov'du. Orda Rus sınır muhafızları bizi çok iyi karĢıladılar. Bizi iyi ağırlayıp,

Detaylı

Hrant Hovhannes Gasparyan, 1908, Muş Doğumlu

Hrant Hovhannes Gasparyan, 1908, Muş Doğumlu papaz ve ağaçların arasında katledilmiĢ insanların yerlere serilmiĢ cesetlerini gördüm. Uzakta beyaz Ģeyler gördüm. Meğer KürtlermiĢ; Hükümet onları bizi katledip soymaları için göndermiĢ. Ne mahke...

Detaylı

Arşaluys Küreğ Ter-Nazaretyan, 1905, Baberd

Arşaluys Küreğ Ter-Nazaretyan, 1905, Baberd Nehre atmak için halkı topladılar. Bütün Türkler gelip karĢımıza dikildiler. Kadın-kız herkesi nehre attılar; dalgalar onları alıp götürdü. Biz kaçtık; bir köye ulaĢtık. Baktık ki, bütün Ermeniler...

Detaylı

Hayrik Manuk Muradyan, 1905, Şatakh, Cınuk Köyü

Hayrik Manuk Muradyan, 1905, Şatakh, Cınuk Köyü Muharebe sırasında ġatakhlıların 364 silahlı savaĢçısı vardı; düĢman ise karĢımıza 6000 kiĢilik bir ordu çıkardı. ÇatıĢma bir buçuk ay sürdü. Türkler sadece bir defa zafer kazanabildı. Bütün bölge ...

Detaylı

Satenik Nazar Petrosyan, 1908, Muş, Gümgüm Köyü

Satenik Nazar Petrosyan, 1908, Muş, Gümgüm Köyü Türkleri gelip onu dıĢarı çektiler ve öldürdüler. Biz öksüz kaldık. Türk komĢumuz Yusuf Efendi bize acıyıp bizleri evine götürdü. Kürt Hamidiye askerleri gelip anneme: "Altınlar nerde?" diye sordul...

Detaylı