Şubat 2015 - Çekmeköy Belediyesi

Transkript

Şubat 2015 - Çekmeköy Belediyesi
RÖPORTAJ
gisi
Çekmeköy Belediyesi Aylık Kültür Sanat Der
ŞUBAT 2015 Sayı:3
Fedakar Anne
NİRAN
ÜNSAL
Yaşlandıkça Gençleşen Adam…
SİNAN
ÖZEN
Çekmeköy2023
-1
hoşgeldin
bebek
Çekmeköy Belediyesi
Çekmeköy Belediyesi Aylık Kültür Sanat Dergisi
TAZYE HZMETLER
YENLK AKADEMS
Ahmet POYRAZ / Belediye Başkanı
Değerli kardeşlerim,
Ahmet POYRAZ
Belediye Başkanı
www.facebook.com/BaskanAhmetPoyraz
www.twitter.com/AhmettPoyraz
www.flickr.com/Ahmetpoyraz
www.cekmekoy.bel.tr
“Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası” der, Yunus Emre, hayatın her an
yenilenmekte olduğunu vurgulamak için. Ne geçen zamanı geri döndürmek ne de
onun aynısını bir daha yaşamak mümkündür. Çünkü geçmiş, geçmişte kalmıştır.
Yaşanan tüm anlar ya sadece hafızada kalacak, kişinin birikimini tecrübelerini
artıracak ve ardından o kişi ile birlikte kaybolup gidecek ya da zamanın şartları çerçevesinde kayıt altına alınacaktır. Yüzyıllar öncesinden seslenen Yunan
Filozof Herakleitos da, zamanın, olayların ve kişilerin değiştiğine ilişkin olarak
“bir ırmakta iki kez yıkanılamayacağını” söyler. Herakleitos ırmağın değiştiğini
anlatırken insanın da her an yenilendiğini, her geçen an eskiden bir adım daha
uzaklaştığını ifade etmişti.
Nesneler, olaylar, zaman, evren ve insan sürekli bir değişme ve yenilenme içindedir.
Her yeniliğin yeni bir kazanım olduğuna inanıyor ve bu yenilikleri kayıt altına
alarak dergimizin 3. sayısını sizlere sunuyoruz. Her sayının hayatın ve olayların
önemli anlarına ait bir anekdot olduğunu düşünüyoruz.Yaptığımız her çalışmada
da bu konuyu göz önünde bulunduruyoruz. Hazırladığımız sosyal ve kültürel projelerimizi de bu bağlamda değerlendiriyoruz. İstanbul’da bulunan üniversitelerde
öğrenim gören öğrencilerimize yönelik hazırladığımız “Biz O’nu Çok Sevdik Siyer-i Nebi Yarışması” projesi de bu hassasiyetler göz önünde bulundurularak
hazırlanmış ve öğrencilerimize sunulmuştur. Projemizde 4200 öğrenci yer almayı
başardı. Gençlerin bu proje ile Peygamberimizin hayatına ilişkin güzel okumalar yapacağına ve insanlığa rahmet olarak gönderilen yüce peygamberin izinde
önemli adımlar atacaklarına inanıyoruz.
Değerli kardeşlerim,
Bizi takip etmeye devam edin. İnsan merkezli projeler ile geleceğin şekillendirilmesi adına önemli adımlar atıyoruz. Hayata geçirdiğimiz ve hayata geçirmeyi
planladığımız projeler parmakla gösterilen özgün çalışmalar olacak.
Yeni bir ayın sağlık mutluluk ve huzur getirmesini dilerim.
Şubat 2015 Yıl:1 SAYI:3
Çekmeköy Belediyesi Adına
İmtiyaz Sahibi
Ahmet POYRAZ
Genel Yayın Yönetmeni
Şahmettin Yüksel
Başkan Yardımcısı
Danışma Kurulu
Şenol Çetin-Başkan Yardımcısı
Latif Coşar-Başkan Yardımcısı
Eyüp Yıldırım-Başkan Yardımcısı
Hasan Öztürk-Başkan Yardımcısı
Ahmet Epli-Başkan Yardımcısı
Fatih Sırmacı-Başkan Yardımcısı
Genel Yayın Koordinatörü
Muhammed Sarı
Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
Editör
Soner Kartal
Yayın Kurulu
Muhammed Sarı
Doğan Karakaya
Salih Gebel
Ömer İslam
Cem Mutlu
Hikmet Tekin
Haber Servisi
Çekmeköy Belediyesi Basın Yayın ve
Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Tasarım
Greenart Reklam
Matbaa
Greenart Reklam
İletişim
Çekmeköy Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü
[email protected]
Tel:0216 484 82 57
Bu dergide kullanılan yazı ve görseller izin almak
ve kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir,alıntı
yapılabilir.
2 - Çekmeköy2023
Soner KARTAL / Editör
Merhaba Sevgili Okuyucularımız…
Çırağının sürekli dert yanmasından bıkan usta, çırağından bir avuç tuz ister ve
o tuzu bir su bardağına dökerek içmesini söyler. Çırak emir büyük yerden diyerek
içer ve içer içmez de kusar. “Tadı nasıl?” diye soran ustasına büyük bir öfkeyle:
“acıydı” der…
Usta gülerek çırağının kolundan tutar ve bu kez de gölün kenarına götürür. Bir
avuç tuz verdiği çırağına göle dökmesini ve bir bardak içmesini söyler. Gölden suyu
içen çırağa ustası yine sorar: “Tadı nasıldı?” Çırak bu kez suyun güzel olduğunu
söyleyince usta yanına oturur ve nasihat etmeye başlar…
Hayattaki sıkıntılar tuza benzer. Sıkıntıların miktarı hep aynıdır ancak bu ıstırabın
acılığı neyin içine konulduğuna bağlıdır. Yapman gereken, sana sıkıntı veren şeylerle ilgili hislerini genişletmendir. Bu yüzden sana tavsiyem bardak olmayı bırak,
göl olmaya çalış…
Derdi de, dermanını da veren Allah’a şükürler olsun. Gelin hep birlikte şuandan
itibaren bardak olmayı bir kenara bırakıp, göl olma yolunda adım atalım. “Eğer
tadını bilirseniz ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir”. Çekmeköy 2023
ekibi olarak Emeğimizi siz değerli okuyucularımızla paylaşmak üzere yeniden
karşınızdayız.
Sesiyle, yorumuyla ve farkıyla fark edilen Sinan Özen Çekmeköy 2023’e içini döktü. Söz yazarı, besteci ve yorumcu Niran Ünsal, hakkında bilinmeyenleri Çekmeköy
2023’e anlattı. Ben rap’in krallarından geçtim, gönül sultanlarına bağlandım diyen Sagopa Kajmer, büyük değişimiyle Çekmeköy 2023’te. Hamile bayanlar dikkat!
A’dan Z’ye dikkat etmeniz gerekenler Çekmeköy 2023’te. Ailemizin çınarları bundan böyle Çekmeköy 2023’te. Birbirinden özel yazıların, konuların ve haberlerin
yer aldığı bu sayımızı da istifadenize ve beğenilerinize sunuyoruz.
Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. Herkes konuşmasına konuşur lakin
sükut yürekli olana diyor ve iyi okumalar diliyorum.
Görüş ve önerileriniz için adresimiz: [email protected]
Sevgi, saygı ve muhabbetle…
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
RÖPORTAJ/NİRAN ÜNSAL
06
AİLEMİZİN ÇINARLARI
TRAMVAYIN TIKIRTISI...
04
MODERN ÇEKMEKÖY'ÜN TARiHi-3
12
RÖPORTAJ/SİNAN ÖZEN
18
MAHALLEMİZİN MUHTARI
YADİGAR ASLAN/ MİMAR SİNAN MAHALLE MUHTARI
24
BAŞARILARIYLA HER GEÇEN GÜN
BÜYÜYEN BİR ÇINAR GİBİYİZ
32
RÖPORTAJ/SAGOPA KAJMER
28
CABER KALESİ VE
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ
48
Çekmeköy2023
-3
YAZI DİZİSİ
AİLEMİZİN ÇIN
Ö
merli’nin en eski
ail e l e r i n d e n
birine mensup
olan İsmet Amca,
78 yıl önce Ömerli’de dünyaya gelir. Çocukluğu II.
Dünya Savaşı ve sonrasındaki sıkıntılı
dönemlere rastlayan İsmet Amca’nın o
dönemki anıları, yokluk ve hüzünle dolu.
Ekmeğin karne ile satıldığı yıllara tanık
olan İsmet Amca, eve ekmek götürmek
için çocuk haliyle Ömerli'den kilometrelerce uzakta olan Üsküdar
Bağlarbaşı'nda buğday toplayıp harman
dövmüş.
Dönemin ekonomik ve siyasi tüm zorluklarının halkın yaşamını derinden etkileyerek bıraktığı izler, sadece
anılarda değil bizatihi İsmet Amca ve
kardeşlerinin isimlerinde de günümüze
ulaşır. İsmet Amca ve kardeşlerinin isimlerini alma hikâyeleri oldukça ilgi çekicidir. Adeta Atatürk’ün halk üzerindeki
etkisini ve halkın ona sevgisini özetler
niteliktedir:
“İsimlerimizi babam veriyor ama anneannem söylüyor babam veriyor. Arada
kız kardeşim doğuyor. Anneannem diyor
ki, bak Atatürk’ün evlatlığı var Sabiha
Gökçen. Babama diyor ki, Gazi bunun
ismi Sabiha olsun. Babam da olsun diyor.
Kız kardeşimin adı Sabiha. Sonra bir tane
daha kız kardeşim oldu. Atatürk’ün bi de
Ülkü isminde bi kızı var. Onu da babam
diyor ki, babam koyu Halk Partiliydi, bu
da diyor Ülkü olsun. Anneannem diyor
ki, o da diyor manevi evladı.”
4 - Çekmeköy2023
TRAMVAYIN
TIKIRTISI...
Her bölgenin kendine özgü evlenme
gelenekleri olduğu gibi Ömerli’nin de
uzun süre sürdürülen düğün gelenekleri
mevcuttur. Ömerli’nin farklı memleketlerden gelen insanlardan oluşması
da, bu gelenek ve adetlerin çeşitlenmesine katkı da bulunmuştur. İsmet Amca
da Ömerli geleneklerine göre düzenledikleri düğün merasimi ile eşiyle evlenmiş. Yokluk içinde düzenlenen düğün
eğlencesi, İsmet Amca için çok keyifli
bir anıdır artık:
“1959 yılında, görücü usulü evlendik.
Annem gitti istedi. 2 tane tosun sattık,
1 tane de inek sattı babam. Biraz da
dağlarda odun kestik. 7 kamyon odun
kestik, sattık onları. Kırmızı kurdeleli
2 Osmanlı altını aldık. Düğün 2 gün
sürdü. O zaman biz çengi getiriyoruz,
Sulukule’den kadın çengi getiriyoruz.
Akşamları, damadın evinde delikanlılar, çengi varsa çalgı da var. Ud,
klarnet, keman, cümbüş, darbuka bazı
durumun iyi olursa kanun da var. Ben
düğünü yaparken rahmetli babam,
iki takım çalgı tuttu bana. Benim
çalgılarla da 4 kişi düğün yaptı. Uzak
yerden gelin alınıyorsa beygir arabaları
kullanılıyor.”
Hayatta kalmanın dahi zor olduğu
dönemde, bir aile kurup geçim derdine
düşen İsmet Amca 1964 yılında çalışmak
için köyden ayrılıp şehre gelir. 28 yıl
postanede çalıştıktan sonra emekli olur.
Emekliliğine yakın Ömerli’ye dönen İsmet Amca, burada yaşamını
sürdürmeye devam eder.
İsmet Amca’nın geçmiş anlatısı
her ne kadar acı, yokluk ve
hüzün dolu olsa da, çocuk
her yerde her zaman da çocuk dedirten,
onca acının içerisinde insanı tebessüm
ettiren çok güzel çocukluk anıları vardır.
Tüm sözlü tarih görüşmelerinde bir alt
metin olarak geçen Üsküdar-Kısıklı
tramvayı, İsmet Amca’nın en lüks oyuncağıdır. Hem bir oyun hem de eski bir
yol panoraması çizen İsmet Amca’nın
nadide çocukluğuna bu tramvayda yolculuk etmek..
“Şimdi Üsküdar’dan gelen iskeleden
kalkıyor tramvay, çift hat var. Üsküdar’dan tramvay kalkıyor, Atlamataşı,
Bülbülderesi, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı,
Altunizade, Millet Bahçesi, Sarıkaya,
şimdi Sarıkaya karakolu var bilir misin, Sarıkaya, Sarıkaya’dan Kısıklı.
Şimdi o zamanlar tramvay 11 kuruş
ikinci mevkii, 14 kuruş birinci mevkii
o zamanlar. Biletlerde o zamanlar
Alemdağ yok, Alemdağ değil de Âlem
Dağ yazıyordu. (…) Hatırlıyorum da
Bağlarbaşı’ndan binerdim kaçar
arkadan, Bülbülderesi’ne kadar inerdim.”
YAZI DİZİSİ
ARLARI 1
Ailemizin Çınarlarından geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz değerli büyüğümüz
İsmet Yurdakul’u rahmet ve saygıyla anıyor, ailesine baş sağlığı diliyoruz..
Çekmeköy2023
-5
NİRAN ÜNSAL
RÖPORTAJ
6 - Çekmeköy2023
Buğulu sesiyle
gönüllerin Sultanı
olmuş bir isim…
RÖPORTAJ
Çocukluk yıllarında başlayan bir serüven onunkisi…
Güçlü yorumu ve sanatçı kişiliği bir yana bizden biri o…
Söz yazarı, besteci ve yorumcu Niran Ünsal, hakkında bilinmeyenleri
Çekmeköy 2023’e anlattı.
Müziğe çok erken yaşta başladığınız
biliniyor. Hatta yaşıtlarınız evcilik oynarken siz müzikle yatıp müzikle kalkmaya başladınız. Bu yeteneğinizi kim ve nasıl
keşfetti.
Annem keşfetti tabii ki. Müzik hayatına sekiz
yaşında TRT İzmir Çocuk korosunda başladım.
Daha sonra ileri koro ve gençlik korosunda da
yer aldım.Türk sanat müziği korosunun sınavlarını kazanınca bir yandan bu koroda diğer
yandan da “Fasl-ı Feza” isimli fasıl heyetinde,
annemin arkasında korist ve vokal olarak görev
yaptım. Bu arada İzmir’in üst düzey mekanlarında sahne almaya başladım. 1993 yılında
bir gazetenin düzenlemiş olduğu İzmir’in “Altın 11”i yarışmasında “Yılın Umut Veren Kadın
Sesi” ödülünü aldıktan sonra 1994 yılında Kuşadası’nda yapılan “Pop Show 94” yarışmasında
birinci oldum. İşin özü hocamda beni keşfedende annemdir. Fakat bu sesi ve bu yeteneği
insana yüce Yaratıcı’dan başkası veremez. Allah
bu meziyeti insana verecek ki olsun, yoksa kul
ne yaparsa yapsın boş. Meyvesiz ağacı da, türlü
türlü meyve veren ağaçları da yaradan Allah’tır
gerisi hikaye...
Küçük yaşta İstanbul’a geldiniz ne gibi
zorluklar yaşadınız?
İstanbul çok büyük bir metropol. 1994 yılında
geldim. 19 yaşındaydım. Gerçekten bir kurtlar
sofrasıydı. Annem bile İstanbul’a bu nedenlerden dolayı gelme cesaretini gösterememiş.
İnsanlara yıllarca yaşımla ilgili yalan söyledim.
Beni adam yerine koysunlar diye 25 yaşındayım
dedim. Şöhret ve kariyer için hiçbir kimliğin
yanında durmadım. Sadece kendi meziyetim
ve altın bileziğimle bir yerlere gelmek istedim.
Niran Ünsal dediğiniz zaman insanlar önce
‘Aaa çok iyi yorumcudur, iyi de besteleri vardır’
diyor. İşte bu benim için en büyük hazine. Bunu
ortaya çıkarmak benim için gerçekten çok zordu. Tek başına mücadele etmek. Aileden hiç
kimsenin yanında olmaması. Amatörüm ve son
nefesimi verene kadarda amatör kalacağım.
Bu gücü nereden alıyorsunuz?
Gerçekten ve samimi olarak söylüyorum
“Allah’tan” Gerisi yalan….
Sanatçı kişiliğinin dışında Niran Ünsal
günlük ve sosyal yaşantıda nasıl birisidir?
Gayet mütevazı, yerine göre içe kapanık yerine göre dışa dönük bir yapım var. Hayata
dair her şeyi derinlemesine yaşayan bir insanım. Ayrıca insanları çok sevmekle birlikte, hayatımda olmaları ya da olmamaları gerektiği konusunda seçici olmaya
özen gösteririm. Yapılan iyiliği
ve kötülüğü asla unutmam. Aslında özümde
iyi niyetli bir insanım.
Karşımdaki insanların
bana yaklaşımları da
benim tavrımı belirlememde önemli bir unsur. Saygısızlık, yalan ve
haksızlığa asla tahammül
edemem. Mahremiyetim
ve huzur bulduğum
yuvam benim için çok
önemli ve bu konuda
dikkatli olmaya ve hata
yapmamaya çalışıyorum. Bir
annenin çocukları ve eşiyle
alakalı yapması gereken
her ne varsa bu çerçevede hata yapmamaya dikkat
ediyorum. Onlarla olmak
bana huzur ve güç veriyor. Sonuçta bende Allah’ın yarattığı bir aciz
kulum.
Niran Ünsal’ı
tanımlayacak olan
cümle nedir?
Özverili, fedakar,
sabırlı ve güçlü…
Söylediğiniz şarkılar
ve çıkarttığınız albümler sizi anlatıyor mu?
Tabii ki… Örneğin bir albümümün adı “Şarkılara Tutundum.” Ben hayatım boyunca
şarkılara tutundum. Mutluluğumu,
hüznümü, öfkemi aklınıza gelecek
RÖPORTAJ
insana ait tüm duygularımı şarkılarımla
anlatmaya çalıştım. Dolayısıyla benim en
büyük servetim, sesim ve bestelerim.
Sanatçı her haliyle topluma örnek
olmalı siz buna katılıyor musunuz?
Bizler insanız, elbette hatalarımız oldu ve
olacak. Sonuçta beşeriz şaşarız. Hamdım
piştim, yandım kül oldum. İnsan pişerken
acılarla pişer, mutluluklarla değil. Bizler
doğumdan ölüme kadar geçen süre zarfında
sürekli kendimizi yeniliyor ve geliştiriyoruz.
Bu süreci hata yapmadan geçirmek her baba
yiğidin harcı değildir. Keşke hatasız kul olabilseydik. Sadece sanatçılar değil, toplum
önünde olan tüm bireyler her halleriyle
örnek olmak zorundadır. Para ve şöhreti taşımak gerçekten çok zor… Şöhreti ve parayı
gerektiği gibi kullanmazsanız bu iki önemli unsur sizin felaketiniz olabilir. Aldığımız
nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim
değildir. Bu dünyada her şey ama her şey
bize emanet… Mutlak güç sahibi Allah’tır.
Ateşten gömlek olan bu aleme şöhret olma
ümitleriyle girmeye çalışan herkese sesleniyorum! Bu piyasadaki pirzolaya kanmayın, inanın ki evinizde yiyeceğiniz kuru
soğan daha lezzetli. Mal ve şöhret hırsının
insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği
zarardan daha çoktur.
Aile hayatınız nasıl gidiyor?
“Yuvayı dişi kuş kurar” anlayışına
katılmıyorum. Bence yuvayı yapan hem
dişi hem de erkek kuştur. Öyle yuvayı sadece dişi kuş kuramaz. Yaradan her şeyi çift
olarak yaratmış, eksiyle artı gibi. Yani her
yaratılan bir birini tamamlıyor. Çünkü
Allah bu düzende yaratmış her şeyi. Bu
nedenle birlik ve beraberlik, anlaşabilmek
çok önemli… Varlıkta ve yoklukta, hastalıkta ve sağlıkta bir olabiliyorsanız o zaman
bir aile olmuşsunuzdur. Her şey yüzde elli
yüzde elli… (Güven, sadakat, özveri) o
zaman yüzde yüz olur ve o yuvada Allah’ın
izniyle her şey güzel olur.
4 çocuk annesi olmak nasıl bir duygu?
Allah herkese dünya ve ahiretleri için
hayırlı olacak evlatlar nasip etsin. Evlatlarım benim yaşam kaynağım, onlarsız bir
hayat düşünemiyorum. Çok defa maalesef
ölümü düşündüm. Her defasında onları
düşündüğümden geri adım attım. Sorumlulukları ne kadar ağır ve ciddi olursa olsun
evlat candır. Anneliğin-babalığın her halde
tarifi yoktur. Çünkü bu duyguyu anlatacak
cümle kurmak çok zor, en azından benim
için. Evlatlarımız arasında adaletli davranmaya lütfen herkes dikkat etsin. Bakın Peygamberimiz (s.a.v), ne güzel söylemiş. "Allah'tan
korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını
istediğiniz gibi siz de onların aralarında
adaletle davranınız. Bir öpücüğe varıncaya
kadar, Allah her hususta çocuklarınız arasında adaletli davranmanızı sever.”
Popüler bir şarkıcı ve 4 çocuk annesisiniz. Kariyerinizin zedeleneceğinden
korkmadınız mı?
Asla…Asla…Asla. Korkanlara da bir anlam
veremiyorum.
Nasıl bir annesiniz?
İnsanın kendini anlatması bana tuhaf geliyor. Benim nasıl bir anne olduğumu İbrahim Bey anlatsın daha iyi olur. (Gülüyor)
İbrahim Bey anlatıyor… Şefkatli, özverili,
anlayışlı ve benim eşim diye söylemiyorum
gerçekten Niran Hanım çok iyi bir anne.
İbrahim bey nasıl bir baba?
Öncelikle insan olarak çok iyi… Hiç birimiz
hatasız değiliz ancak İbrahim Bey, bir bütün
olarak benim başımın tacı ve evimin reisidir. Çocuklarıyla ilgili evine eşine sahip çıkan gönlümün ilacı ve iyi bir babadır. Allah
başımızdan eksik etmesin.
İbrahim Bey, bebek bakımında size
yardım ediyor mu neler yapıyor mesela?
Benim son çocuklarıma ilk beş ay sadece
İbrahim Bey el sürebildi. Uykusuz kaldığım
gecelerde mama hazırlamadan tutun da alt
değiştirmeye kadar yardım etmiştir. Bir babanın evladı için yapması gereken her şeyi
İbrahim Bey fazlasıyla yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedir. Öz verili ve fedakar
babadır benim eşim.
Son olarak Çekmeköy 2023 size istediğinizi yapabileceğiniz sihirli bir
değnek veriyor ve üç hak tanıyor neler
yapardınız?
1- Ülkemizin ahlaki değerlerini tekrar
düzeltmeye yönelik çalışmaları hemen
başlatırdım.
2- Gerçek kültürümüzün tekrar kazandırılması ve yapılandırılması için gereken ne
varsa hepsini harekete geçirirdim.
3- Olan ve yaşanması gereken maneviyatımızı topluma kazandırmak adına
çalışmalar başlatırdım.
Bu arada inceleme fırsatı bulduğum Çekmeköy 2023 dergisi hayırlı uğurlu olsun.
Böylesine güzel bir ilçeye yakışır bir dergi
olmuş. Yeşiliyle, sakinliği ve gelişimiyle
beni gerçekten etkileyen bir ilçe Çekmeköy. Yakın bir zamanda eğer Mevla da nasip
ederse Çekmeköy’de oturmak istiyorum,
çünkü ben doğaya aşık bir insanım. Beni
doğaya atın ve lütfen unutun. Sayın Ahmet
Poyraz’dan bir ricam olacak, lütfen Çekmeköy’ün bu güzelliklerini koruyun.
Röportaj
Soner KARTAL
8-
Çekmeköy2023
HABERLER
SURİYE YARDIM TIRLARINI
DUALARLA UĞURLADIK
S
uriyeli sığınmacılara gönderilmek üzere
AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından
başlatılan "Üşüyorum Yardım Edin" kampanyası için hazırlanan yardım malzemeleri tırlara yüklendi. Toplanan malzemeler,
Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü
Kansız, Çekmeköy Belediye Başkanı
Ahmet Poyraz, AK Parti Çekmeköy İlçe
Başkanı Salih Kırıcı, Belediye Başkan
Yardımcıları Fatih Sırmacı, Ahmet Epli
ve Şahmettin Yüksel’in aralarında bulunduğu ekipler tarafından tırlara yerleştirildi. Şanlıurfa’daki sığınmacılara gönderilmek üzere dualarla hazırlanan tırlarda;
battaniye, bebek bezi, ısıtıcı, kışlık giysi
ve gıda maddeleri yer alıyor.
AK Parti İl Başkanlığı koordinatörlüğünde
gerçekleştirilen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve AK Partili ilçe belediyelerinin
katıldığı yardım kampanyasına Çekmeköylüler de destek verdi. İlçe halkının
yardımları ile toplanan yardım malzemeleri, diğer belediyelerin hazırladığı
araçlarla birlikte 100 araçlık konvoyla
Suriye sınırına gönderilmek üzere yola
çıkacak.
Tırlar hazırlanırken ekiplerin başında
bulunan Çekmeköy Belediye Başkanı
Ahmet Poyraz, İl Başkanlığımız İstanbul’daki AK Partili belediyelerle birlikte
bu kampanyayı başlattı. Yarın Maltepe
Meydanı’ndan yola çıkacak 100 tırla birlikte Şanlıurfa’ya Suriyeli kardeşlerimize
bir yardım çıkarması yapacağız. Kış şart-
larında ülkemize sığınan kardeşlerimize
yardım eli uzatıyoruz. Yardıma ihtiyacı
olana el uzatmak hem dini hem insanlık görevimiz. Bu soğuk günlerde kardeşlerimizin
dertlerine biraz da olsa çare olabilmek
için gayret ediyoruz. Bizler bu mekanlardan daha önce de Van depreminde
açıkta kalan kardeşlerimiz için yardım
malzemeleri göndermiştik. Rabbim
kimseye böyle acılar yaşatmasın. Kampanyaya destek vererek yardımların çığ
gibi büyümesini sağlayan esnaflara, iş
adamlarına ve tüm Çekmeköy halkına
teşekkür ediyorum. Allah yaptığımız bu
yardımları kabul etsin.
Çekmeköy2023 - 9
AKTÜEL
ÇEKMEKÖY HALK
EĞİTİMİ MERKEZİ
Ç
ekmeköy 2023’ün değerli okurları;
YASEMİN
tim
Giyim Üre
BİRGİN
eni
si Öğretm
Teknoloji
Sizlere bu ay özellikle bayanların ilgisini
çekebilecek kurslarımızdan bahsedeceğiz. Kurslarımız “Kadın Giysileri Dikimi”, “Düz Dikiş Makineci” ve “Giysi
Tadilatçısı”. Öğretmenimiz Yasemin
BİRGİN’ in hazırladığı yazımızda önce
öğretmenimizi kısaca tanıyacağız. Ardından giyimin tarihte ne denli önemli
olduğunu ve son olarak kurslarımızı anlatacağız. Keyifle okumanız dileğiyle…
1977 İstanbul doğumluyum. Giyim Üretim Teknolojisi öğretmeniyim. Birçok
gelinlik firmasında aktif olarak çalıştım.
4 senedir halk eğitim merkezlerinde,
2 senedir de Çekmeköy Halk Eğitimi
Merkezi’nde görev yapmaktayım. Siz de
hayal gücünüzü kullanmak, yeniliklere
adım atmak ve kendi tasarımlarınızı
oluşturmak istiyorsanız; sizleri kurs
merkezimize bekliyoruz.
TEKSTİL VE GİYİMİN TARİHİ
Kıyafet konusu insanlık tarihi kadar eskidir. Zira çıplak doğan ve giyinen tek
canlı varlık insandır. İnsanların elbiseleri onların içine girip oturdukları ilk evi
sayılmaktadır. İnsanlar neden giyinirler
diye sorulduğunda pek çok unsurun
etkili olduğunu görürüz. Başlangıçta,
kıyafetlerini sıcak, soğuk, kar ve yağmur gibi tabiat şartlarından korunmak için
giymişlerdir. İklim, coğrafya ve tabiat
şartları kadar dinî inanışlar ile kültürel
değerler de kıyafetin belirlenmesinde etkili olmuştur. Kıyafet bir yönüyle bireyin
yaptığı işi (asker, sivil, polis, din adamı,
hemşire vs…) dolayısıyla statüsünü,
diğer yanıyla da ekonomik durumunu ve
cinsiyetini ortaya koymaktadır. Kıyafetteki gelişmeler zamanla estetik ve moda
10 -
Çekmeköy2023
denilen tarzın doğmasına yol açmış olup,
çeşitli milletlerin ve insan topluluklarının dini inançlarına, medeni durumları ile örf ve adetlerine göre farklılıklar
göstermiştir.
GİYİMİN ÇEŞİTLİ ZAMANLARDAKİ GELİŞİMİ VE UYGULANMASI
Eski Mısır örneği
Kavurucu ve bunaltıcı sıcakların hüküm
sürdüğü Eski Mısır’da firavun, karısı
ve nedimesi parlak renklere boyanmış
bir sarayda yaşıyorlardı. O zamanlar,
Mısır’da giyilen kıyafetler insanları serin
ve ferah tutacak ince keten kumaşlardan
yapılırdı. Eski Mısırlılar parlak güneş
ışınlarından korunmak için gözlerine
de siyah sürme çekerlerdi: Bu da bir
tarzın, hatta modanın ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
Antik Roma
Antik Roma’da kent meydanına forum
denirdi. Şimdiki forumların temelleri
işte buradan günümüze ulaşmıştır. Forumda vatandaşlar bir araya gelerek
önemli görüşmelerini yaparlardı. Antik
Roma’da sadece özgür olan erkekler
vatandaş olabilirdi. Bir Roma vatandaşı
içine tunik giyer ve ‘toga’ denilen yün
kumaşa bürünürdü. Kadınlar ise stola
denilen basit kesimli, dökümlü elbiseler
giyerlerdi. Lejyonları yöneten generaller
ise kırmızı renkli kıyafetler giyer ve altın
yapraklardan (varak) yapılmış bir taç takarak, etrafta azametle gezerlerdi.
Eski Çin’de Giyim Kuşam
Eski Çin zamanında imparatorluk saraylarının çok güzel ve büyük bahçeleri
olurdu. Bahçe gezintileri saraylıların
popüler olan eğlencelerindendi. İpeğin
anavatanı olan Çin’de soyluların ve
zenginlerin kıyafetleri en iyi kalitede ipekten yapılırdı. Kadınların da erkeklerin de
kıyafetleri bol dökümlü ve işlemeli olurdu. Kadınlar gözlerine parlak
renklerde göz farı ve ruj kullanırlar,
uzun saçlarını gösterişli topuzlarla toplarlardı.
Ortaçağ (1200′lü Yıllar)
Ortaçağ insanların temizlik ve hijyenden
AKTÜEL
onun devamı olarak kendisini gösteren
Osmanlı Devleti, giyimde de belli bir
döneme kadar benzerlik arz eder. Özellikle hoşgörülü bir padişah olan Fatih
Sultan Mehmet'ten sonra İslam topraklarındaki toplum yansımasının genele
yayıldığı görülür. XVI. yy. giysileri ve
süslemeleri, İslam kuralları çerçevesi
içerisinde kalmakla beraber yeniliklere
de açık bir tutum sergilemekteydi.
habersiz yaşadıkları bir dönemdi.
Zengin soylular bile suya sabuna pek
el sürmezlerdi. Hatta sokaklardaki pislik ve çöplerden dolayı yüksek topuklu
ayakkabıların çıktığı dönem de diyebiliriz. Kıyafetler de genellikle basit
modellerde yapılırdı. Kadınlar düz
elbiseler pelerinler, erkekler ise süslü
gömlekler, ceketler ve dar pantolonlar
giyerlerdi. Uzun pelerinler çok popülerdi. Kumaşlar yünden yapılır ve ezilmiş
bitkilerle boyanırdı. Yünün kaşındırıcı
etkisini önlemek için iç çamaşırları yumuşak keten kumaşlardan dikilirdi.
GİYİM ÜRETİM TEKNOLOJİSİ
1500′lerde İspanya’da Moda
1500′lü yıllarda İspanya dünya sahnesinde önemli sayılabilecek süper
güçlerden biriydi. Amerika kıtasının
altınlarıyla zenginleşen İspanyollar,
zenginliklerini gösterişli kıyafetlerle
sergiliyorlardı. Altın işlemelerle, pahalı dantellerle süslenen bu kıyafetler
aslında fazla rahat da değildi. Kadınlar
korse ve çemberli iç etekler, erkekler
bedene oturan ceket ve kısa pantolonlar
giyerlerdi. Boynu rahatsız eden kırmalı
yakalıklar olmadan kıyafetler tamamlanmış sayılmazdı. Kadınlar topuzlarını,
erkekler şapkalarını devekuşu tüyleri ile
süsleyip o şekilde dolaşırlardı.
1770′li yıllarda Fransa Modası
Sonu Fransız ihtilaline kadar dayanan
bu dönemde, Fransa’da zenginlerle fakirler arasındaki uçurum had safhaya
ulaşmıştı öyle ki, fakirler yiyecek ekmek bulamazken, asiller denen kesim
moda ve giyim kuşam için inanılmaz
paralar harcıyorlardı. O dönemlerde
kadınlar da, erkekler de beyaz peruklar takar, yüzlerini kalın bir pudra
tabakasıyla kaplarlardı. Peruklar olabildiği kadar yüksek yapılır, kuş tüyleri
ve hatta gemi modelleriyle süslenirdi.
Kadınlar eteklerinin kabarık durması
için içlerine telli jüponlar giyerlerdi.
Saray modasına göre giyinen bir erkek
fırfırlı yakalık, çiçek işlemeli yelek, parlak renkli ceket ve altın tokalı yüksek
topuklu ayakkabı giyerdi.
1810′lu yıllarda İngiltere Modası
Savaşların hüküm sürdüğü bir dönem
olduğundan askerlik yaygın olan bir
meslekti ve asker giysileri püsküllü
ve parlak renklerin çoğunlukta olduğu
üniformalardan oluşurdu. Gurur ve Önyargının yazarı JaneAusten’ın romanları
bu dönem İngiltere taşrasını ele alır. Bu
dönemde hanımların giysilerinde korseler yaygın olup ama elbiseleri kabarık
değildi. Sokağa ve gezmeye çıkarken
uzun mantolar giyilir, başlara ise süslü
boneler takılırdı. İpekten yapılmış küçük
el çantaları kıyafetleri tamamlayıcı aksesuarları oluştururdu.
1920′li Yıllarda Avrupa Modası
1920′li yıllarda kadınların daha çok
sosyal haklarıyla ilgilenildi, korse giyiminin bırakıldığı, daha rahat kıyafetlerin
tercih edildiği dönemdir. Uzun ve korseli kabarık elbiselerin yerini dizlerin
altında biten etekler, uzun saçların
yerini ise bob-stil denilen kısa saçlar
aldı. Beylerse bir çeşit yünlü kumaş olan
tüvitten (Taranmış yünden yapılan, çoğu
iki renkte, spor giyecekler yapımında
kullanılan kumaş türü) dikilmiş ceket
ve pantolonlar giymeye başlamışlar çift
renkli ayakkabılar da yine bu dönemde
moda olmaya başlamıştı.
1950′li Yıllarda Amerikan Modası
Amerika İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her şeyin merkezi konumuna gelmişti. Örnekler verecek olursak Rockand
Roll müziği dünyayı kasıp kavururken,
kıyafetler de çok özgür duruma gelmiş,
Hollwood filmleri Amerikan yaşam tarzını
ve bunun getirmiş olduğu moda akımını
her yere taşımaya başlamıştı. Kıyafetlerde
daha bu zamanlarda gündeme oturmaya
başlayan ve işçilerin giymiş olduğu kot
pantolon, rahat spor ayakkabıları, askılı
elbiseler bu dönemin modasının temel
öğelerini oluşturuyordu.
Giyim ve hazır giyim sanayi, sağladığı
istihdam imkânı, üretim sürecinde
yarattığı katma değer ve uluslararası ticaretteki ağırlığı nedeniyle ekonomik
kalkınma sürecinde önemli rol oynayan
bir sanayi dalı olagelmiştir. Gelişmiş
ülkelerin 18. yüzyılda gerçekleştirdikleri
sanayileşme sürecine damgasını vuran
tekstil ve daha sonra hazır giyim sanayi,
günümüzde de gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarında benzer bir rol
oynamaktadır.
KADIN GİYSİLERİNİN DİKİMİ
VE MESLEK ELEMANI TANIMI
Kadın giyimine ait temel kalıp, şablon,
seri ve pastal planını hazırlayan, ürüne
uygun malzeme tespit ederek numune
dikiminin yapılmasını sağlayan kişidir.
Kursiyerlere eğitim programında, kadın
giysilerinin kalıp, kesim ve dikim öncesi
işlemlerini hazırlayarak dikimini yapabilme bilgi ve becerisi kazandırılır.
Kursu tamamlayan birey; düz sanayi dikiş
makinesi ile uygun dikiş tekniklerini kullanarak giysi üretimi yapma bilgi ve becerisine sahip nitelikli kişidir.
Müşteri isteği doğrultusunda giyside
tamir ve model değişikliği yapma bilgi
ve becerisine sahip nitelikli kişidir.
ÇEKMEKÖY
MERKEZİ
HALK
EĞİTİMİ
Halk Eğitimi, Toplumun Geleceği…
Bu alanda kendinizi geliştirmek, yeni
bir meslek edinmek isteyen herkesi
merkezimize bekliyoruz. Kurslarımızın
istihdam alanları ve giriş koşulları
hakkında ayrıntılı bilgi almak için lütfen bizi arayınız.
Osmanlı Devletinde Giyim-Kuşam
Türk devletleri hiyerarşisi içerisinde
ayrı bir yere sahip Osmanlılarda giysiler
kişinin toplumdaki konumunu göstermekteydi. Giysinin rengi, biçimi, kumaşın cinsi, kıyafet sahibinin toplum
nazarındaki yerini yansıtmaktaydı. Ayrı
ırk ve dine bağlı kişilerin de kendilerine
özgü ve birbirinden bağımsız kıyafet
şekilleri vardı. Selçuklulardan sonra
İletişim Bilgilerimiz:
Adres: Kirazlıdere M. Sultangazi C. No:1 Çekmeköy
Tel: (216) 429 51 10
İnternet: www.cekmekoyhem.meb.k12.tr
Çekmeköy2023
- 11
YAZI DİZİSİ
MODERN
ÇEKMEKÖY'ÜN
TARiHi-3
ROMA VE BİZANS DÖNEMLERİNDE
ÇEKMEKÖY
İstanbul bulunduğu coğrafi konum itibariyle
her zaman ilgi odağı oldu. Tarihin en büyük
devletlerine başkentlik yaptı, farklı inanç ve
kültürlerin merkezi haline geldi. İstanbul’a
olan yoğun ilgi çevresini de etkiledi. Çekmeköy bölgesi de hem İstanbul’a yakınlığı hem
de bir geçiş bölgesi olması dolayısıyla bu ilgiden en çok etkilenen yerlerden biri oldu.
Bu açıdan bölgenin durumunu İstanbul’dan
bağımsız ele almak eksiklik olacaktır.
Bugünkü İstanbul’un temelleri M.Ö. 7.
yüzyılın sonlarında atıldı. M.S. 4. Yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden
inşa edilip başkent yapıldı; ondan sonra da
Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı devletlerine
başkentlik yapmaya devam etti.
YAZI DİZİSİ
476 yılında Batı Roma’nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu’na
dönüşmüş ve İstanbul’da, bu yeni
imparatorluğun başkenti haline
gelmişti. Bu dönem Bizans için bir
toparlanma ve yükselme dönemi
oldu. Ancak 7. yüzyıldan itibaren
İstanbul için kuşatma yılları başladı.
İmparator Jüstinyen’den (527-565)
sonra iktidara gelen Herakleios
döneminde, Balkanları ele geçiren
Avar ve Slav orduları İstanbul’u da
tehdit etmeye başladılar. Avarlar
İstanbul’u ciddi manada muhasara
eden ilk Türk kavmi oldu. Bu
dönemde İran orduları ile ittifak
kuran Avarlar ile Bizans arasında
yapılan savaşlar Bizans’ın lehine
sonuçlandı.Ancak bu başarı uzun
sürmeyecekti. Zira bir süre sonra
İstanbul’u hedef alan Müslüman
Araplar’ın karadan ve denizden
düzenledikleri seferler, Bizans’ı
yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya
bırakacaktı.
Bilindiği üzere Araplar tarafından
dördü Emeviler, biri de Abbasiler
zamanında olmak üzere Bizans
üzerine beş askeri sefer düzenlendi.
Bu arada çeşitli vesilelerle doğu
dünyası ile münasebetlerde bulunan Bizans hükümdarları doğulu-
lardan etkilendiler.Mesela İmparator
Theophilos (829-842) zamanında
Araplarla yapılan devamlı savaşlar
sırasında 832 yılında Bağdat’a Abbasi Halifesi Memun nezdine elçi
olarak hocası Synkellos İoannes Grammatikos’u göndermişti. Dönüşünde
İstanbul Patriği olan ve bu makamı
842’ye kadar muhafaza eden bu
elçi, Bizans’a döndüğünde Bağdat sarayını o kadar methetmiştir
ki, hayran kalan imparator, Abbasi
saraylarının resimlerini getirterek
hemen Patrikos adındaki bu şahsa,
Samandıra yakınlarında olduğu
düşünülen Bryas Sarayı’nı inşa
ettirdi. İmparator sarayın içine bir
kilise ve etrafına da bahçeler yaptırdı.
Civardan su yolları ve kanallar ile
bu saraya sular getirtti.
1071 yılının hem Bizans hem de Türk
tarihi açısından önemli sonuçları oldu.
Çünkü bu tarihte Selçuklu Sultanı
Alparslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diogenes arasında yapılan
Malazgirt Meydan Muharebesi’ni
Türkler’in kazanmasıyla Anadolu
kapıları Türkler’e açılırken, Bizans
imparatoru hem tacını, hem tahtını
hem de hayatını kaybetti. Bundan
sonraki dönemde de İstanbul önlerinde Selçuklu Türkleri görülmeye
başladı.
Çekmeköy2023
- 13
YAZI DİZİSİ
Nitekim Bizans İmparatoru VII. Mikhail
Dukas’ın (1071-1078) iktidarı sırasında Bizans’ın Anadolu orduları komutanı
Nikephoros Botannies ile Rumeli orduları komutanı Nikephoros Bryennios
imparatora karşı isyan etmişlerdi. Bunlardan Nikephoros Botannies Anadolu
fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tan
yardım istedi. Süleyman Şah’ın yardımı
sonucunda da 1078’de imparator oldu. Bu
ilişkiler sayesinde Kutalmışoğlu Süleyman Şah Üsküdar’a kadar geldi ve burada
Botannies tarafından saygı ve sevgi ile
karşılanıp ağırlandı.
Bundan sonra 1090-1091 kışında bu kez
de İzmir Beyi Çaka ile anlaşan Peçenekler
İstanbul’u kuşattı. Ancak Peçeneklere
karşı Kumanlar’la işbirliği yapan imparator Aleksios bu mücadeleden galip
çıktı.
Haçlı orduları Filistin’i Müslümanların
elinden almak için 1096 yılında İstanbul’a
geldiler. Bu Haçlıların İstanbul’la ilk
tanışmasıydı. Haçlılara yardımcı olan imparator Aleksios, bu yardımın karşılığını
Selçuklular’ın başkenti İznik’in 1097’de
Haçlılar tarafından alınıp Bizans’a iade
edilmesiyle görmüştür. Bu tarihten yaklaşık 65 sene sonra İmparator Manuel ile
barış antlaşması imzalayan II. Kılıçarslan
14 - Çekmeköy2023
İstanbul’a gelerek burada üç ay misafir
olarak kaldı. Bu sırada Haçlı seferleri
de devam etti. Dördüncü Haçlı seferi,
İstanbul’un işgali ve paylaşılması ile
sonuçlandı. Bu sırada Bizans taht kavgalarıyla uğraşıyordu. Bunu fırsat bilen
Haçlılar Haliç’e girerek 9 Nisan’da
saldırıya başladılar. 13 Nisan 1204’de
şehir ele geçirildi ve acımasızca
yağmalandı. Çok sayıda insan kaybı
oldu. Ayasofya’da dâhil olmak üzere
birçok tarihi eser ve kitaplar tahrip edildi, yakıldı, yıkıldı ve çalındı. Bu yağmalar
sonunda Bizans, Haçlılarla Venedikliler arasında paylaşılarak bir Latin İmparatorluğu kuruldu ve devletin başına da
Flandre getirildi. Bu sırada şehrin beyin
takımı ya da âkil adamları denilen kesimi
ve zenginler İznik’e göç etti. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresine
hükmedebildi. Diğer bölgelerde varlık
gösteremedi. 1261 yılında İstanbul’u
Latinler’den geri alarak yeniden kuran,
İznik Grek Devleti’nin hükümdarı VIII.
Mihael Palaeologos oldu. Palaeologos 15
Ağustos 1261’de Ayasofya’da taç giyerek
imparator ilan edildi. İmparator Mikhael
Bizans’ı yeniden eski güzel günlerine
döndürmek için çabalasa da ölümünden
sonra yerine geçen hükümdarlar döne-
minde İstanbul kendini iç karışıklıklar
ve isyanlar içerisinde buldu.Bu dönemde
artık İstanbul Türkler’inde tehdidi altına girdi. Gücünü iyice yitirerek Sırp ve
Osmanlı devletleri arasında sıkışıp kalan
Bizans, varlığını devam ettirebilmek için
bu devletlerin desteğine muhtaç hale
geldi. Türkler’in Balkanlar’a geçişi
ve Sırplar’a karşı kazandıkları zaferler
Bizans’ı iyice zor durumda bıraktı. Arazisi gittikçe küçülen ve Türkler karşısında iktisadi ve askeri hiçbir gücü kalmayan Bizans, sonunda surların çevrelediği
küçük bir şehir devleti haline geldi. 1359
yılı Bizans tarihi açısından oldukça önemlidir. Tabiri caizse fethin ayak seslerinin
işitilmeye başladığı tarihtir. Çünkü 1359
yılında ilk defa olarak İstanbul önünde
Osmanlı orduları görünmüştü. Bundan
sonra da Türkler’in İstanbul kuşatmaları
devam edecekti. Nitekim İstanbul 1391
ve 1400 yıllarında Yıldırım Bayezid
ve 1422 yılında II. Murad tarafından
yapılan kuşatmalardan kurtulmuştu. Nihayet Bizans’a son darbeyi vuran Sultan II. Mehmet olmuştu. Fatih 1453’te
İstanbul’u fethederek ulu rüyanın
gerçekleşmesini sağlamıştı.
Kaynak : İstanbul'un Yaşam
Pınarı Çekemköy Kitabı
KÖŞE YAZISI
ÇOCUKLARIMIZI KUZU
GİBİ BÜYÜTMEYELİM Kİ,
İLERİDE KOYUN GİBİ
GÜDÜLMESİNLER…
Oğuz Dizer
Spor Yazarı
Ç
10 sene basketbol
oynayıp sadece 4 sayı
atan ender basketbolcu
olarak belki de
tarihe geçtim! En güzel
hatıram da o 4 sayıyı
Galatasaray'a karşı
kaydetmiş
olmamdı herhalde.
ok erken yaşlarda tanıştım sporla. İlk
keşfettiğim özelliğim futbola zerre kabiliyetimin olmadığıydı. Fakat yılmadım
elbette. Futbol oynamaya devam ediyor
fakat potalara daha alıcı ve iştahlı bakıyordum. Kısmet de oldu hamdolsun. Sakarya
sporun ilk basketbol takımı sporcularından
biri olarak sahalara çıktım, takım kaptanı
oldum ve A takımı şampiyonluklar filan
derken 10 sene basketbol oynayıp sadece
4 sayı atan ender basketbolcu olarak belki de tarihe geçtim! En güzel hatıram da
o 4 sayıyı Galatasaray'a karşı kaydetmiş
olmamdı herhalde. Şengün Kaptanoğlu,
İzzet, Doğan Hakyemez, Üstat Nusret Nur
gibi yenilmez armadanın ustalarına karşı
unutulmaz bir maçtı. Aslında unutulmaz
olan Sakaryaspor olarak oynadığımız
oyun değil, kırdığımız Türkiye rekoruydu! Allah'tan bizden sonra daha çok sayı
yiyenler oldu da ihale başkalarında kaldı.
Futbol oynayabilme arzusu kendi bedeninde olgunlaşmayınca, çocuğunun
futbolcu olabilmesi için büyük bir arzu ve
iştah başlar bizim insanımızda. Bende de
öyle oldu.19 yaşında evlendiğimde, bir
yıldız futbolcu babası olmanın hayallerini
kurmaya başladım. İlk duam oğlum olsun
ve futbolcu olsun. Yıldız futbolcu babası
olabilme uğruna önce yöneticim İhsan
Ayhan'ın kızını kaçırdım. İhsan Ayhan,
Nilgün'ün babasıydı ve ben gözüne girmek
amacıyla da basketbola başlamıştım.
Öyle yeteneksizdim ki, adam daha çok
nefret etti benden. Ama yılmadım, kızını
kaçırdım, bir süre hapis yattım ve babalığa
doğru yola çıkmış oldum. Rabbim, Hakkı'yı nasip etti şükürler olsun. Oğlum 9
yaşına gelince de Sakaryaspor alt yapıda
futbola başlamasının sevincini yaşadım
Çok şükür.
Ekrem Karaberber, Türk Futbolunun unutulmaz yıldızlarını yetiştiren efsane teknik
direktör. Babamın ve kayınpederin çocukluk ve delikanlılık arkadaşı, Sakaryaspor
altyapısının da başı. Ben de hasbelkader
basketbolu terk etmiş ve yöneticiliğe soyunmuş vaziyetteyim. Kayınpeder zaten
Sakarya sporun kurucu üyesi ve yöneticisi. Zoraki damat ben de eski sporcu ve
taze yönetici. Oğlum Hakkı'yı her açıdan
garantiye almış vaziyetteyim ve futbol
yıldızı olacağından da eminim. İhsan Ayhan'ın iş yerinde sohbetteyiz, Ekrem Hocamızla beraber. 'Hocam, Hakkı 9 yaşına
geldi antrenmanlara başlasa mı acaba?'
dedim. 'Yapma yahu o kadar oldu mu torunum vay maşallah, çağır hele bir göreyim'
dedi Ekrem hoca.
Evi aradım ve Nilgün'e, Hakkı'yı
mağazaya göndermesini söyledim. Az
sonra Hakkı kapıda gözüktü ve heyecanla bekliyorum sonucu... Ekrem Hoca
Boşnak'ça “nişte nevala” dedi kayınpedere, benim ensemden de buz gibi terler indi. 'Hocam ne oldu?' dedim. 'Bundan
futbolcu olmaz anatomi bozuk' dedi. 'Yahu
antrenmana da mı çıkamaz?' diye sordum.
Nur içinde yatsın Ekrem hoca 'çıkamaz
bundan futbolcu olmaz!' dedi.
Nereden nereye, ne diye anlattım bu 30
yıllık anı mı? Şimdi de kimi benim gibi
hevesli babalar geliyor ve bana 'hoca
oğluma taktı istemiyor, önünü kesiyor'
diye şikayette bulunuyor. Benim aklıma da, kendi oğlumu dahi antrenmana
sokamadığım geliyor! Uzun sözün kısası
hiçbir teknik adam süt alacağı futbolcuyu
gözden çıkarmaz, gereksiz nedenlerle de
harcamaz. Harcamaz da babalar da çocuklarına bir türlü kıyamaz! Ben şunu bilir ve
şunu söylerim: çalışan hangi alanda olursa
olsun mutlaka karşılığını bulur. Yetenekli,
çalışkan, disiplinli ve ahlaklıysanız değil
bulunduğunuz takım, her kulüp kapılarını
ardına kadar açar. Hayat bu, bir bakarsın
her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son
dediğin an bir bakarsın her şey yeniden
can bulur. Maalesef ki bizler açlıktan
karnına taş bağlayan peygamberin, doymak bilmeyen ümmetiyiz.
Çekmeköy2023
- 15
HABERLER
ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ
ACILARA ORTAK OLUYOR
Ç
ekmeköy Belediyesi, Sosyal İşler
Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, Mezarlıklar
Müdürlüğü ile koordineli olarak yürüttüğü çalışmada; cenaze haberinin alındığı
andan itibaren aile ile irtibata geçiyor.
Ailenin isteği doğrultusunda harekete
geçen ekipler, taziye çadırının kurulumu için sokağı hazırlıyor. Temizlik
İşleri Müdürlüğü tarafından temizlenen
ve düzenlenen caddede zabıta ekipleri
de güvenlik önlemleri alıyor. Masa ve
sandalye kurulan çadırda, acılı aileye
başsağlığı dilemeye gelen misafirlerle
yakından ilgileniliyor. Pide ve ayran paketinden oluşan ikramın yanı sıra gün
boyu sıcak çay servisi yapılıyor. Cenaze
işlemleriyle de ilgilenen Çekmeköy Belediyesi, istekte bulunan aileler için din
görevlisi yönlendirebiliyor.
16 - Çekmeköy2023
alındığı andan itibaren aileyle görüşüp
onların kabul ettikleri ölçüde kendilerine
hizmet veriyoruz. Aile isterse ekiplerimiz
48 saat yanlarında oluyor. Tüm bunların
sonunda ailelerimizin zor günlerini biraz
hafifletebilmek, dua alabilmek bizim tek
tesellimiz,” dedi.
Şehir dışına götürülecek cenazeler için
otobüs tahsisinin de yapıldığını belirten
Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, “yakınını kaybetmenin üzüntüsünü
yaşayan ailemize biraz da olsa yardım
etmek, acılı zamanlarında yanlarında olabilmek için çalışıyoruz. Cenaze haberi
KÖŞE YAZISI
PANİK
BOZUKLUĞU
NEDİR?
Merve COŞKUN
PSİKOLOG
Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü
Panik atak
tedavisi mümkün
bir hastalıktır.
hastanın
doktoruna ve
psikoloğuna
güvenmesi çok
önemlidir. Panik
atağın bir hastalık
olduğu kabul
edilmeli ve buna
göre tedaviye
devam edilmedir.
TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?
P
anik bozukluğu kaygı
bozuklukları
arasında
en sık görülen kronik ya
da yineleyici seyreden,
kişilerin ailevi, sosyal
ve işlevsel yeti yitimine
neden olan bir bozukluktur. Gerçek
bir korku unsuru olmadığı halde yoğun
bir korku yaşandığında verilen korku
tepkisine yanlış alarm veya panik atak
denir. Panik ataklar kısa süreli (birkaç
dakikadan en fazla bir saate kadar sürebilen) korku nöbetleri ve bu nöbetleri
takiben ortaya çıkan beklentisel kaygı
ile karakterize bir bozukluktur. Hastalar temel tip 3 korkudan bahsederler;
1. Ölüm korkusu
2. Düşüp bayılma korkusu- kontrol
kaybı korkusu
3. Çıldırma korkusu
Bu üç korkudan biri veya birkaçı
nöbetler ile ortaya çıkan pek çok fiziksel belirtiye eşlik ederler. Fiziksel
belirtiler arasında en sık rastlananları
hava açlığı, çarpıntı, baş dönmesidir.
Bu üç belirti dışında dengesizlik, terleme, ateş basması, yüzde kızarma,
bulantı diğer önemli fiziksel belirtiler
arasındadır. Hastalar genellikle kardiyak belirtiler nedeniyle kardiyolojiye
başvururlar. Bunun en önemli sebebi çarpıntının, göğüs üzerinde sıkışma
hissinin hastalara kalp krizi nedeniyle
öleceklerini düşündürmesidir. Bu
çok yoğun bir korkuya sebep olur ve
genellikle ilk şiddetli nöbette hastalar acil olarak doktora veya hastaneye
başvururlar. Panik bozukluk yoğun
bir korku yaşattığı için hastalar yalnız kalmaktan kaçınırlar ve yanlarında hep birinin bulunmasını isterler.
Zaman içinde bu durum yakın çevreye
bir bağımlılık yaratır. Panik bozukluk
olan hastalarda agorafobi sık rastlanan
bir diğer belirtidir. Hastalar evin dışına, çarşıya açık alanlara çıkmak istemezler.
Panik atak tanısı denilebilmesi için
aşağıdaki belirtilerden en az dördünün
bulunması gerekir:
1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama
ya da kalp hızında artış olması
2. Terleme
3. Titreme ya da sarsılma
4. Nefes darlığı ya da boğuluyormuş
gibi olma durumları
5. Soluğun kesilmesi
6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma
7. Bulantı ya da karın ağrısı
8. Baş dönmesi sersemlik hissi,
düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi
olma
9. Gerçek dışılık duyguları ya da benliğinden ayrılmış olma durumu
10. Uyuşma ya da karıncalanma
duyumları
11. Üşüme, ürperme, ateş basmaları
12. Kontrolünü kaybedeceği ya da
çıldıracağı korkusu
13. Ölüm korkusu
Panik atak tedavisi mümkün bir hastalıktır. Psikiyatri uzmanına başvurularak
yardım alınabilir. Çeşitli psikoterapi
yöntemleriyle hastaya öncelikle hastalığı
nasıl kontrol edebileceği öğretilmektedir. Panik atak tedavisinde en önemli engel hastanın fiziksel rahatsızlığı
olduğuna inanması bundan dolayı
psikolojik desteği reddetmesidir. Psikiyatristler ve psikologlar tarafından
tedavi edilen aşamada hastanın doktoruna ve psikoloğuna güvenmesi çok
önemlidir. Panik atağın bir hastalık
olduğu kabul edilmeli ve buna göre tedaviye devam edilmedir.
Çekmeköy2023
- 17
RÖPORTAJ
Yaşlandıkça
Gençleşen Adam…
18 - Çekmeköy2023
SİNAN
ÖZEN
Karadenizin Yakışıklı, Efendi ve Dürüst Adamı…
Sesiyle, Yorumuyla ve Farkıyla Fark Edilen Adam…
Kimden mi Bahsediyoruz, Tabi ki Rize’nin Bağrından
Kopan ve Yıllardır Kalplerde Taht Kuran Popüler
Müziğin Yakışıklı İsmi: Sinan Özen’den…
Aslında Biz Değil, Onu Sevenleri Böyle Tanımlıyor...
Müzikte 25’inci Yılını Kutlayan Sinan Özen İle
Çok Özel Röportajımız Başlıyor…
“EN BABA DÜET BENİMKİ”
Babanızın sevdiği şarkılardan oluşan bir
albüm çıkarma fikri nasıl doğdu?
Bu albümle hem babama hem de hocalarıma
olan vefa borcumu ödemek istedim. Babam;
Türk sanat müziği dinleyen, bu müziği çok
seven bir adam. Bu sevgiyi şırıngayla bana da
damarlarıma kadar verdi. Babamın şarkılarını
ben okumak istedim. Üstüne “Baba sen de
bana eşlik etsene” dedim. Önce tedirgin oldu,
“Oğlum beni bulaştırma” dedi; ama onu ikna
etmeyi başardım. Böylece baba bir düet ortaya
çıktı…
En baba düet benimki! Bir anda böyle bir karar
verdik, içimizden gelen sesi dinledik ve hiç
pişman olmadık. İyi ki bu albümü yapmışız.
“HEPSİNİ DÖVER” Albümüne
dinleyicilerinizden nasıl tepkiler geliyor?
Beğendiklerini söylüyorlar. Başka sanatçılar
da Türk sanat müziği albümleri yapıyor; ama
ben ilk albümden bu yana Türk sanat müziği
veya türkü okuyordum. İçinde her tarzı bulabileceğiniz bir Sinan Özen sentezi oluşturmuştuk…
Bugün baktığınızda dijital ortamlarda ve albüm
satışlarında popüler albümlere meydan okuyan,
onlarla yarışan tek sanat müziği albümü benimki. Ajda Pekkan ve Ata Demirer gibi isimler de
Türk sanat müziği albümleri yaptılar.
Onların albümlerini dinlediniz mi?
Dinledim; ama benim albümüm
döver…(gülüyor)
hepsini
25 yıllık müzik kariyerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
23 yaşında bu işe başladım ve egomla çok
savaş verdim. Bu hayatın bir gün sona ereceğini
düşünerek hareket ettim hep. Şanın, şöhretin
getirilerinden vazgeçmeyi bildim. Zayıflıklarıma teslim olmadım. Mesleki anlamda tüm istediklerimi yaptım.
Yeni yayın döneminde televizyon programına
başladınız. Bahseder misiniz?
Söyleyeceğim şarkı, besteleyeceğim eser, yap-
mak istediklerim bitmediği sürece bu
işi devam ettireceğim. On beş günde
bir Çarşamba akşamları saat 21:00’de
canlı canlı TRT Müzik ekranlarında
müzikseverlerle buluşuyorum.
Zor bir piyasada ayakta kalmaya çalışıyorsunuz bunu neye
borçlusunuz?
Ben yıllardır müziğin içindeyim
ancak entrikalara bulaşmadım, bu
yüce Allah'ımın sayesinde oldu.
O'na çok duâ ederim. Biz kuluz,
hata ettiğimizde Allah'tan af dilemesini bilmeliyiz. Dolayısıyla
Allah'ın affedici olduğuna inancım
sonsuz, yeter ki siz kul olduğunuzu
ve aciz olduğunuzu kabul edin. Ben
başka birinden bir şey istemem, her
şeyi Allah'tan isterim…
Bir de insan, yetinmesini ve doymasını bilmeli. İsteklerin sonu
yok. Hepimizin gittiği toprağın
boyu aynı. Mal hırsı içinde olmamak gerekir. Sokaklarda aç
gezen insanlar varken, siz
onlara sırtınızı dönüp yatamazsınız.
Yardıma muhtaç insanlara
yeterince yardım edememekten dolayı ıstırap duyduğunuz
oluyor mu?
Çok gücüm olsa da daha fazla yardım etsem diyorum. Ama
sanatçılara, milyarlar, trilyonlar kazanıyorlar gözüyle bakıyorlar, yok
böyle bir şey. Allah bana helâlinden
versin istiyorum…
Duâlarımda:“Allah'ım bana ver ve beni vermeye vesile kıl” diyorum. Çünkü ben ticaret yapmak istiyorum. Şirketimde çalışan insanlar var.
Genel olarak evlilikten bir kaçış gözleniyor,
Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda evlilik kavramını çok yıprattık.
Şöhret ve para kazanmak için sürdürülen
RÖPORTAJ
özel biri var mı?
Var... Bu ara benim gibi birini buldum
sanki. Yani hayatımdaki kişi, yaşama
bakış açısı benimle çok örtüşen biri.
Doğallığı, sahiciliği seven biri.
Ufukta mutlu bir yuva görünüyor o
zaman…
Niyetimiz öyle… Bu sene bir sürpriz
yapabilirim… Her şeyin hayırlısı.
Sinan Özen’in, geriye dönüp baktığında keşkeleri var mı?
Geriye dönüp, baktığımda keşke
dediğim hiçbir şey yok. Bunun için
Allah’a şükrediyorum.
Sinan Özen’in kaybetmekten korktuğu
şeyler neler?
Ailem… Allah hepsine uzun ömürler
versin.
çıkar amaçlı evlilikler var. Helâl süt emmiş, evlenmek için evlenen, ailemin ve
evimin kadını olacak bir eş istiyorum.
Bunu da Allah'tan istiyorum.
Allah'tan istediğiniz o insan nasıl olmalı?
Hayatı zehir etmeyen, sizi özünüzle
seven, hoşgörü sahibi biri olmalı.
Evinin kadını olan bir insan olmalı. Benim bugüne kadar getirdiğim aile bütünlüğümü bozmamaya çalışan bir insan
olmalı. Şimdiki gençlere bakıyorum bir
tahakküm yarışıdır gidiyor. İlişkilerini
aile savaşlarına dönüştürüyorlar. Sen
benim aileme saygı duyacaksın ki ben
de senin ailene saygı duyayım.
“Bu sene herkese sürpriz yapıp, evlenebilirim” dediniz. Hayatınızda
Sinan Özen nasıl bir aileden geliyor ve
ailesinin ondaki yeri nedir?
Birbirine bağlı, katı kuralları olmayan,
ancak gelenek ve görenekleri yaşamaya
çalışan mutaassıp bir aileyiz. Ailemin beni
çok iyi yetiştirdiğine inanıyorum. Sanatçı
olsam dahi sadece işimin gereğini yaparım.
Hayatım etik anlayışım çerçevesinde devam eder. Ailem; her şeyim…
Yanlış yapmışım. Keşke bu kadar ileri
gitmeseydim dediğiniz olmadı mı hiç?
Ailemden aldığım terbiye ve ananelerime olan saygım bunu yapmama
müsaade etmedi. Ayağımı bu piyasaya
attığım günden beri hep oto kontrolüm
olmuştur. Kendi başıma hareket etmeye
kalksaydım yanlış yerlere gidebilirdim.
Ailemin desteği benim için önemli. Ben
şu anda bile kendi evimde değil, ailemle
yaşıyorum.
Hayatınızı ne uğruna harcamak istersiniz veya harcıyorsunuz?
Yüce Rabbim bize can vermiş, dünyaya
gelmişiz. Biz de hayatta kendimize bir
yol seçmişiz. Bu yolda yürürken kendim
ve toplum adına güzel işler yapmak istiyorum. Bunu yapmak için de uzun bir
süreç gerekiyor. Bunun için de ömrümü
güzel işler yapmak için harcıyorum.
Karşınızda bu dünyanın daimî olmadığını, fani olduğunu bilen bir Sinan
Özen var.
Yeni yıl, yeni umutlar, yeni beklentiler
demek bir çoğumuz için... Sizden yeni
yıl mesajı da alabilir miyiz?
Her şeyin başı sağlık… Tüm Çekmeköy
2023 okurlarına; sağlıklı, huzurlu, mutlu
nice yıllar diliyorum. Her şey gönlünüze
göre olsun.
"
Ayağımı bu piyasaya
attığım günden beri hep
oto kontrolüm olmuştur.
Kendi başıma hareket
etmeye kalksaydım
yanlış yerlere
gidebilirdim.
"
Röportaj
Zeynep DOĞAN
20 - Çekmeköy2023
HABERLER
YENİLİK AKADEMİSİ
DERSLERİNE BAŞLADI
Ç
ekmeköy Belediyesi Yenilik Akademisi 200 öğrencisi ile eğitime başladı.
Çekmeköy’de eğitim alan lise öğrencilerinin, gelecek kaygılarını azaltmak,
üniversite hazırlık süreçlerinde destek
olunması, yaratıcı düşünce ve potansiyel eğitim birikiminin açığa çıkarılması için hazırlanan dersler, cumartesi
ve pazar günleri 10.00-14:00 saatleri
arasında Mehmet Akif Kültür Merkezi’nde veriliyor. Eğitimler, her seviye
için ayrı gün ve saatlerde gerçekleştiriliyor ve öğrenciye önce duyarlılığına bağlı eksikliklerin tespitine yönelik
farkındalık eğitimi veriliyor. İlk derslerde
öncelikle öğrencilerin kendisinin ve yakın
çevresinin ihtiyaçlarını gözlemlemesi ve
fikir üretebilme yeteneğini geliştirme-
jik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)
tarafından gerçekleştirilen uluslararası
proje yarışmalarında dereceye giren
öğrencilere, o yıla ait yılsonu başarı
puanlarına belirlenen oranda ekstra puan
ekleniyor ya da sınavsız kontenjan hakkı
tanınıyor.
si amaçlanıyor. Tam üretim aşamasında ise bireycilikten kurtulan öğrenci,
global sorunları ve toplumsal kolaylıkları
gözlemleyerek, yenilikçi ve farklı fikirler
üretebilecek seviyeye ulaşıyor.
Yenilik Akademisi’nde ürettikleri projelerle, Türkiye Bilimsel ve TeknoloÇekmeköy2023
- 21
KÖŞE YAZISI
KİN
Hikmet TE
ı
raştırmac
A
ı
ç
t
a
iy
h
İla
om
il.c
in34@gma
hikmettek
İLİM Mİ,
MALUMAT
MI?
Gerek akılla nakil arasında gerekse dinle hayat arasındaki
ilişki, öteden beri hep tartışıla gelmiştir. Tıpkı malumat
sahibiyle ilim sahibi arasındaki ilişkide olduğu gibi…
Tarih boyunca
nelere alet
edilmedi ki, din…
Oysa doğru anlaşıldığında din;
hayatın ayrılmaz bir
yanı, tabii bir parçası
olarak insanlık için
barış, huzur ve
esenlik kaynağıdır.
22 - Çekmeköy2023
Her malumat sahibi alim midir?
İlim kavramıyla ilgili bir daralma ve
kırılma yaşandığı aşikardır. Bu yüzden
doğruluğu kaynaklarca tasdik edilsin
veya edilmesin her konuda çok ayrıntılı bilgi sahibi olduğu halde bu
bilgileri ayıklayıp özümsemeyen kimseye “alim” demek yerine “malumat
sahibi” demek daha doğru olacaktır.
Sadece rivayetleri nakledenlerin “alim”
kabul edildiği bir bakış, zamanın ruhuna uzak kalacaktır. Zira hasıla edilmeyen ve işlenmeyen ham bilgi, bolca
kafa karışıklığına yol açacaktır.
Oysa alim; bir konuyla ilgili literatürü
tarayarak elde ettiği bilgileri tıpkı bal
arısının yaptığı gibi ayıklar, özümser ve
tabii ki, vardığı sonuç da arının ürettiği
bal misali, sadra şifa olur.
Alim ile malumat sahibi arasındaki en
bariz fark, dinle hayat arasındaki ilişkinin kopukluğunda kendini gösterir.
Dinle hayat arasındaki ilişkiyi doğru
kurması gerekir alimin... Zira dinle
hayat arasında olması gereken ilişki
kurulamadığında, hele hele din ve
dini değerler bütün kötülüklerimizin
meşruiyet kaynağı haline getirildiğinde,
üstüne üstlük bir de her türlü güç ve ik-
tidarın dayanağı olarak kullanıldığında
insanoğlunun iyilik potansiyelini yok
etme derecesine götürür. Tarih boyunca
nelere alet edilmedi ki, din… Oysa doğru anlaşıldığında din; hayatın ayrılmaz
bir yanı, tabii bir parçası olarak insanlık
için barış, huzur ve esenlik kaynağıdır.
Abdullah b.Amr (r.a)’dan rivayet edildiğine
göre, Resulullah (a.s) ilmin akıbetiyle ilgili
şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah ilmi, insanların zihinlerine
yerleştirdikten sonra onu silmek suretiyle değil, alimlerin ölümleriyle çekip
alır.
Geride cahiller kalır; onlar da cahilce
görüşler beyan ederek, hem kendileri
sapkınlığa düşer hem de başkalarını
sapkınlığa sürükler.”
Hz. İbrahim’in duası
Ancak alemlerin Rabbi benim dostumdur; beni yaratan ve bana doğru yolu
gösterecek olan odur.
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını
umduğum odur.
Rabbim; bana hikmet ver, doğru muhakeme yeteneği bahşet ve beni iyiler
arasına kat.
(Şuara Suresi, ayet:77-83)
KÖŞE YAZISI
HZ. PEYGAMBER’İN
ÖRNEKLİĞİ
Sevgili peygamberimizin
örnekliği söz konusu olduğunda,
onun sünneti denildiğinde peygamber gibi doğru sözlü olmak,ahde vefa
göstermek, emanete riayet etmek,
bütün yaratılmışlara karşı
merhametli / şefkatli olmak gibi
sünnetleri akla gelmelidir…
R
esulullah (a.s.)’ın örnekliği konusunda bir anket
yapılsa çoğunlukla ilk
akla gelen sünnetler;
yemeğe
tuzla
başlamak, sarık sarmak, sakal bırakmak ve misvak kullanmak olur. Oysa sevgili peygamberimizin
örnekliği söz konusu olduğunda, onun
sünneti denildiğinde peygamber gibi
doğru sözlü olmak, ahde vefa göstermek, emanete riayet etmek, bütün
yaratılmışlara karşı merhametli/şefkatli
olmak gibi Resul-i Ekrem’in, toplumsal
hayatımızı ilgilendiren ve şekillendiren
sünnetleri öncelikle akla gelmelidir…
Ayrıca istişare ve iş-liyakat bağıntısını
gözetmenin de sünnet olduğu unutulmamalıdır. Buna göre herkesin kabiliyet ve birikimleri doğrultusunda, hak
ettiği ölçüde istihdam edilmesini temin
etmek Resulullah (a.s)’ın şiarıdır. Zira
liyakat esasına göre istihdam etmenin
yerini göreceli tavır ve kayırmalar aldığında, olacakları “İşler ehil olmayanlara verilmeye başlandığında kıyameti
gözleyin…” diyerek haber veren ve
toplumsal felaketlere dikkat çeken de
odur…
Diğer taraftan hak ve adaleti ayakta
tutmak, onu titizlikle gözetmek gibi
bir görevi de olan mümin; liyakat
ölçülerine uymayan bir hak kendisine
verildiğinde “Hayır” diyebilme erdemini de gösterebilmelidir.
Adalet ve liyakat konusunda Hz.
Ömer’in ne denli hassas ölçüleri
olduğunu hepimiz biliriz. İşte ondan
bir örnek:
Hz. Ömer’in ideali
Hz. Ömer, bir gün arkadaşlarına şöyle
der:
-İçinizden geçen, ulaşmak isteyip de
gerçekleştiremediğiniz bir hedefiniz var
mı? İmkanınız olsaydı insanlık için
neler yapmak isterdiniz?”
İçlerinden biri, “İçinde bulunduğumuz
şu oda dolusu altınım olmasını ve onu
Allah yolunda insanlar için harcamak
isterdim” dedi.
Hz. Ömer, “Başka arzusu olan yok
mu?” dedi. Bir iki kişi daha buna benzer cevaplar verdi. Bunun üzerine Hz.
Ömer, şunları söyledi:
-Ben de şu oda dolusu adam; Ebu Ubeyde gibi, Muaz gibi, Huzeyfe gibi doğru, dürüst, mert, cesur ve yiğit adamlar
isterdim ki, onları Allah yolunda, insanların hizmetinde istihdam edeyim…
Böylece her alanda adaleti tesis edebileyim.
Hz. Peygamber’in duası:
•Allah’ım, yaratılışımı güzelleştirdiğin
gibi ahlakımı da güzelleştir…
•Allah’ım, ayaklarımı sıratı müstakim
üzerinde sabit kıl…
Çekmeköy2023
- 23
RÖPORTAJ
MAHALLEMİZİN
MUHTARI
O
nlar, yerel yönetimin ilk
ayağı ve en küçük yapı
taşları…
Onlar, toplumsal idare ve
emniyetin başlangıcı…
Onlar, koca bir mahallenin yükünü taşıyan, vatandaşların
ağabeyi ve ablaları…
Onlar mahallemizin muhtarları…
Çekmeköy 2023 Görevinin ve sorumluluğunun bilincinde olan bir muhtarımızı
daha ağırlıyor. Bu sayımızın misafiri
Mimar Sinan Mahallesi muhtarı Yadigar
Aslan.
Yadigar ASLAN
Mimar Sinan Mahalle Muhtarı
Onlar, toplumsal
idare ve emniyetin
başlangıcı.
Koca bir mahallenin
yükünü taşıyan,
vatandaşların
ağabeyi ve ablaları .
SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
Yadigar Aslan. Sivas Kangal doğumluyum ve üç kız çocuk annesiyim. Muhtar
olmadan önce farklı işlerde çalıştım.
Tecrübeli bir anne olarak uzun süre
çocuk baktım, ev işlerinde çalıştım.
Daha sonra gönüllü olarak 4-5 yıl okul
aile birliğinde çalışmalarda bulundum.
Şu anda da Mimar Sinan mahallesinin
muhtarıyım.
NE ZAMAN MUHTAR OLDUNUZ?
9 aydır muhtarlık görevini yerine getirmeye
çalışıyorum. Muhtarlığa yeni atandım,
başarılı olacağımı düşünüyorum. Mahalle sakinlerine faydalı olabilmek için
elimden geleni yapacağım.
NİÇİN MUHTAR ADAYI OLDUNUZ?
Muhtar adayı olmak benim fikrim değildi. çevremdeki insanların teşvik ve tavsiyesiyle bu yola girdim. Muhtarlığa
başlamadan önce, mahalledeki kadınlara
iş imkanı sağlıyordum. Aday olmam
konusunda en çok onlar ısrarcı oldular.
İlk başlarda heyecanlandım, tereddütlerimde olmadı değil ama aldığım tavsiyeler
doğrultusunda heyecanımı yenip muhtarlığa adaylığımı koydum. İyi ki de muhtar
olmuşum, çok mutluyum.
24 - Çekmeköy2023
MUHTARLIK GÖREVİNİZİ YERİNE
GETİRİRKEN BAYAN OLMANIN NE
GİBİ AVANTAJLARINI VEYA DEZAVANTAJLARINI YAŞIYORSUNUZ?
Kadın olarak muhtar olmanın çok büyük
avantajlarını yaşıyorum. Erkek muhtarlara göre mahalleliyle aranızdaki diyalog
daha farklı oluyor. Özellikle bayanlara
daha faydalı olduğumu hissedebiliyorum.
Örneğin; bir kadın kocasından şiddet
görüyorsa, ailevi problemler yaşıyorsa
erkek muhtara neyi ne kadar anlatabilir
ki? Ben de kadın olmanın avantajlarını
kullanarak, mahalle sakinlerimizin bu
gibi sorunlarını ve ihtiyaçlarını çözmek
adına bütün imkanlarımı seferber ediyorum. Yardım edebildikçe mutluluk ve
gurur duyuyorum.
Dezavantaj olarak söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Muhtarlığa aday olduğum
sırada bazı sıkıntılar yaşadım. Bayan
olmamdan dolayı erkek rakiplerle ister
istemez sorunlar yaşadık. Herkesin aklında, “acaba yapabilecek mi?”, “Hakkıyla görevini yerine getirebilir mi?”
gibi düşünceler vardı. Olumsuzluklar
yaşasam da duruşumdan ödün vermedim. Bundan dolayı insanlar zamanla o
düşüncelerinde yanıldığını fark ettiler.
MAHALLENİZ HAKKINDA BİZE
BİLGİ VERİR MİSİNİZ?
Mahallemiz 25,500 nüfuslu ve 17,250
seçmenden oluşuyor. Genelini zengin
vatandaşlarımızın oluşturduğu bir mahallede yaşıyoruz. 25,500 nüfusta belki
5000 ihtiyaç sahibi insan vardır. Mahallemiz iki farklı kültürün birleştiği noktada. Bir tarafta lüks yaşam sürenler,
bir tarafta kıt kanaat geçinenler. Genel
olarak bakıldığında geniş ve güzel bir
mahalleye sahip olsak da, birçok eksiklik
görmek mümkün.
RÖPORTAJ
MAHALLE SAKİNLERİYLE
İLETİŞİMİNİZ NASIL?
Genel olarak sorun yaşamıyorum. ilk
günlerde biraz problemlerimiz oldu,
insanlar farkı bir bakış açısıyla bana
yaklaşmaya çalıştılar. Görevimi yapmaya başladığımda görüldü ki, ben canla
başla üzerime düşeni yapıyorum. İnsanların benim hakkımdaki düşünceleri
değişmeye başladı. Adaylığa başvurduğumda beni desteklemek şöyle dursun, adaylıktan çekilmemi isteyen kesimler bile oldu. İki ay sonra ellerinde
hediyelerle tebrik ve özür ziyaretine
geldiler. Çok şükür şu an karşılıklı olarak
birbirimizden memnunuz, kimseyle bir
problem yaşamıyoruz.
MAHALLENİZE ŞU ANA KADAR
NELER KAZANDIRDINIZ?
Bir kadın olarak, muhakkak benim en
büyük faydam yine kadınlaradır. Muhtar
olmadan önce de yaptığım gibi, kadınlarımızın iş bulmasında aracı oluyorum.
Firmalarla görüşüyor, iş olanağı için
iletişime geçiyorum. Kadınlarımıza
genellikle ev temizliği ve çocuk bakımı
gibi işler buluyorum. Bu bakımdan faydalı olduğumu düşünüyorum.
Evinde eksikleri olan ve tek başına ihtiyaçlarını gideremeyen insanlara da
yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir aile
bizimle iletişime geçiyor, eşyalarını yenileyeceğini söylüyor. Biz de bir önceki
eşyalarını, ihtiyaç sahiplerine yönlendiriyoruz. İlk olarak, bizi arayan ailenin
eşyalarının durumunu görmek için, eşim
ile birlikte ziyarete gidiyoruz. Eğer
eşyalar kullanılabilecek durumdaysa,
ihtiyaç sahiplerine teslimatını yapıyoruz.
Aslında ihtiyaç sahipleri için, daha farklı
çalışmalarda da bulundum. Geri dönüş
sağlanamadığından dolayı hayata geçire-
mediğimiz, “Kardeş Aile” adlı projemiz
var. Proje, maddi durumu iyi olan ailelerin, ihtiyaç sahiplerine küçük de olsa
yardım edebilmesini sağlamak ve bu
güzelliği paylaşmak... Umarım bu proje,
ilerleyen günlerde düşüncenin ötesine
geçer ve gerçekleştirilmiş bir proje
olarak karşımıza çıkar.
BAYAN MUHTAR OLARAK MAHALLENİZDE KADINLARA YÖNELİK HANGİ ÇALIŞMALARDA BULUNUYORSUNUZ?
Kadına yönelik çalışmalarımda ağırlığı
bilinçlendirme konusuna veriyorum.
Problemleri kökünden söküp atabilmek için kadınlarımızın her konuda
bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu konuda
seminerler düzenliyoruz. Her hafta uygulanacak olan 6 aylık seminer programı
başlattık. Genellikle işlenen konular aile
içi şiddet, doğru iletişim kurma yöntemleri ve kadınların istihdama katılmaları. Çocuklarımızda bizim için önemli.
Çocuklarımızla ilgili, engelleri aşmak,
eğitime destek ve meslek seçimleri
konularına öncelik vermiş durumdayız.
rol model olmak. Sorunsuz bir toplum
için kadınlardan başlamak gerektiğine
inanan insanlardanım. Kadınlarımız
bilinçlenmeli ve kendi hayatlarını idame
edebilmelidirler. Her kadın isterse çalışıp
ayakta durabilir. Bunu tüm kadınlarımıza
göstermek istiyorum. Kadınlarımızın
çalışmasıyla ilgili en büyük sorun mahallemizde kreş olmayışı. Çalışma hayatına
başladıkları anda çocuklarını bırakabilecekleri herhangi bir yer bulamıyorlar.
Ücretsiz mahalle evleri, kreşler olsa
çocuklarını rahatlıkla bırakabilirler. Bu
sayede kadınlarımız da çalışma hayatına
daha rahat atılabilirler.
Eğitimle alakalı eksiklikler var, mahallemizde bir an önce bu sorunların giderilebilmesi için çalışmalara başladık. Okulun gerçekten bizim için aciliyeti var.
Bu konularla alakalı belediyemizle ortak
çalışma yürütmeyi çok isterim. Çekmeköy Belediyesi hemen her konuda bizlere
yardımcı oluyor zaten. İlerleyen dönemlerde, Mimar Sinan mahallesinin muhtarı
olarak, belediyemizin desteğiyle, özellikle
sağlık ve eğitim konusunda yeni adımlar
atabilmeyi canı gönülden istiyorum.
SON OLARAK “ÇEKMEKÖY 2023” ARACILIĞI İLE MAHALLE SAKİNLERİNE
NELER İLETMEK İSTERSİNİZ?
Bana destek verdikleri için, mahalle
sakinlerine teşekkürlerimi iletiyorum.
Özellikle bir tas çorbasını benimle paylaşmaktan keyif alan kadınlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Manevi olarak benim yanımda olduklarını her an hissediyorum.
GELECEĞE YÖNELİK PLANLARINIZ
NELER?
Gelecek için en büyük hedefim, kadınlara
Çekmeköy2023
- 25
ŞİİR
2 ŞİİR 1 ŞAİR
Her Şeyi Kabul Eden Toprakta,
Huzura Bir İşaret Var:
FÜRUĞ-İ
FERRUHZAD
(1934-1967)
İ
ran’ın çağdaş kadın şairlerinden Füruğ-i Ferruhzad, radikal
yaşantısı, şahsına münhasır
çelişki ve tutkularıyla ön plana
çıkan, 20. yüzyılın yetiştirdiği
en önemli kadın şairlerdendir.
Sanatın farklı dallarında da çalışmış
olan Füruğ, yazar, oyuncu, yönetmen ve
ressam kimlikleriyle de kendini kanıtlamış ve dikkatleri üzerine toplamayı
başarmıştır.
Füruğ, 1934 yılının Mart ayında İran’ın
başkenti Tahran’da dünyaya gelmiştir.
Son derece sert mizaçlı, asker bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Füruğ,
bu durumun hayatı üzerinde yarattığı
baskıyı sürekli hisseder. Buna rağmen
tam bir şiir tutkunu olan babasının ortaya koyduğu bu ikilem, ileride yazmaya başlayacak olan Füruğ’un şairliği
üzerinde belki de en önemli etken olur.
Füruğ, babasının şiire olan düşkünlüğüyle önce şiir okumaya, ardından
da yazmaya başlar.“Dur ez inca, dur
ez inca!” (Buradan uzakta, buradan
26 - Çekmeköy2023
uzakta!) şeklindeki ilk mısralarını
söylediğinde Füruğ, liseye henüz
başlamamıştır.
1952 yılında henüz on yedi yaşında olan
Füruğ, Esir adlı şiir kitabını yayınlar.
1957 yılında, Füruğ’un diğer şiir kitabı
Divar (Duvar) yayınlanır. Bir anlamda
Esir adlı kitapta topladığı şiirlerinin
devamı niteliğini taşıyan bu yeni şiir
kitabı, “Şiir bana nüfuz ettikçe daha
da dağıldım ve yeni dünyalar keşfettim” diyen Füruğ’un zamanla başından
geçen olaylar sonucunda düşünsel ve
şiirsel gücündeki artışın bir göstergesidir. Bundan iki yıl sonra, şairin son
tecrübelerini yansıtan İsyan adlı şiir
kitabı çıkar. Bu noktada Füruğ, dil ve
üslup üzerinde daha ciddi olarak düşünmeye başlamış ve klasik şiir geleneğinin
içinden süzülüp gelen fakat günümüz
koşullarında kullanıldığında karşılığını
bulamayan kelimelere yeni anlamlar kazandırma yoluna gitmiştir.
Şiirin yanı sıra sinemayla da ilgilenmeye başlayan Füruğ, 1959’da Golistan-i
ŞİİR
Film adlı bir şirkette çalışmaya başlar.
Füruğ’un bu alandaki ilk işi, 1962 yılında
yaptığı Yek Ateş (Bir Ateş) adlı filmdir.
Bu film ile İtalya Kısa Metrajlı Film Festivali’nde birincilik ödülü kazanır.
1964’te Tevelludi Diger (Bir Başka
Doğuş) adlı şiir kitabı yayınlanır. Bu
kitap, Füruğ’un dilinin gerçek anlamıyla
oturduğunu ve çağdaş şairler arasında
zirveyi zorladığının bir göstergesi olur.
Sürat yapmayı delicesine seven
Füruğ’un bu tutkusu, onun ölümüne
sebep olur. Aracıyla son sürat stüdyoya
giderken karşısına çıkan okul aracına çarpmamak için çırpındığında ve o
çok sevdiği çocuklara kendini feda ettiğinde yıl 1967’dir. Füruğ, ön camdan
dışarı fırlar ve yola düştüğünde boynu
kırılarak hayatını kaybeder.
Füruğ, İnanalım Soğuk Mevsimin
Başlangıcına adlı kitabını tamamlayamadan ölmüştür.
Kaynak: Füruğ-i Ferruhzad, Bütün
Şiirleri, 1999, Merdiven Kitapları.
•
RÜZGÂR BİZİ GÖTÜRECEK
Küçücük gecemde benim, ne yazık
Rüzgârın yapraklarla buluşması var
Küçücük gecemde benim yıkım korkusu
var
Dinle
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
Bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun
Dinle
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Şimdi bir şeyler geçiyor geceden
Ay kızıldır ve allak bullak
Ve her an yıkılma korkusundaki bu
damda
Bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
Yağış anını bekliyorlar
Bir an
Ve sonrasında hiç.
Bu pencerenin arkasında gece titremede
Ve yeryüzü giderek durmada
Bu pencerenin arkasında bir bilinmez
Seni ve beni merak ediyor
Ey baştan aşağı yeşil!
Yakıcı anılar gibi ellerini,
Bırak benim âşık ellerime
Ve dudaklarını
Varlığın sıcak duygusunu
Benim sevdalı dudaklarımın okşayışına
bırak
Rüzgâr bizi götürecek
Rüzgâr bizi götürecek.
Çeviri: Haşim HÜSREVŞAHİ
•
PENCERE
Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine
ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine
açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi
kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana
Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben
Bir resimli kitap bahçesinde
Kâğıt ağaçların gölgesi altından
Toprak yollarında geçip giden
Kurum mevsiminden, kısır aşk ve dostluk deneylerinin
Sıralarında veremli okulların
Alfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü
yıllardan
Ve karatahtaya taş sözcüğünü yazar
yazmaz çocuklar
Ulu ağaçlardan sığırcıkların çığlık
çığlığa kanat çırparak
Uçup gittikleri
O andan
Etobur bitkilerin köklerinden geliyorum ben
Ve hâlâ başım
Dopdolu
Bir deftere toplu iğnelerle
Çakılan
O kelebeğin yabancı sesiyle
Asılınca güvenim adaletin koptu
kopacak ipiyle
Ve bütün kentte
Parıldayan ışıklarımın yüreğini parça
parça edince onlar
Koyu renk mendiliyle yasanın,
bağladıklarında
Aşkımın çocuksu gözlerini
Ve isteğimin acı şakaklarından
Fışkırdığında kan
Yaşamım artık
Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey
olmadığında duvar saatinin tiktaklarından başka
Anladım birden yolum yok yolum yok
yolum yok
Çılgınca sevmekten başka
(…)
Çeviri: Onat KUTLARCelal HÜSREVŞAHİ
•
Hazırlayan
Deniz BİNİCİ
Çekmeköy2023
- 27
28 - Çekmeköy2023
“
Ben rap’in
krallarından geçtim,
gönül sultanlarına
bağlandım artık…
“
SAGOPA KAJMER
RÖPORTAJ
RÖPORTAJ
Y
unus Özyavuz, nam-ı diğer
Sagopa Kajmer. Türk rap
müziğinin önemli ve farklı
ismi... Onu diğerlerinden
ayıran ve farklı kılan şey ise kendi ifadesiyle “Ben rap’in krallarından
geçtim, gönül sultanlarına bağlandım
artık…” Kur’an-ı Kerim okumanın kendisini çok rahatlattığını kaydeden rap’çi
Kajmer ile Çekmeköy 2023 okurları için
söyleştik işte Sago’nun ilginç cevapları...
SAGOPA NASIL BİRİSİDİR? HİÇ
TANIMAYAN BİRİNE KENDİNİZİ NASIL ANLATIRSINIZ?
Kendi halinde, kendiyle barışık, kendi
yapmak istediğini ortaya koyan, kendisinden ödün vermeyen, kendi gibi bir
müzisyen.
SAGOPA KAJMER İSMİNİN BİR
ANLAMI VAR MI?
Sagopa gizemli bir pramit Kajmer ise
gizemi bulan güzellik.
SAGOPA NASIL BİR ÇOCUKTU?
NASIL BIR AİLEYE, NASIL BİR
ÇEVREYE SAHİPTİ?
Odasında müzik dinleyen, video kaset
kiralayan, dans eden, okulunda başarılı,
çok fazla konuşmayan, içine kapanık,
zararsız bir çocuktu. Ben Samsun'da
büyüdüm. Annem, disko, funk ve zenci
müziğiyle büyümüş bir kadın. Alman-
ya'da bulunmuş. Babam, yarı İtalyan
olduğu için İtalyan müzikleri ile ilgiliydi.
Annemin çok güzel bir plak arşivi vardı.
James Brown, Berry White, Dean Martin
gibi isimleri dinleyerek büyüdüm. Babam gitar çalıyordu, ben de sekiz yaşında
Volare'yi ve Besame Mucho'yu söylüyordum. Zenci müziklerinin ritimlerinden
çok etkilendim. İlk sevdiğim müzik
adamı James Brown'dur. Sonra Samsun sokaklarında break dance yapmaya
başladım. Bir gün break dance yaptığım
müziklerin kasetini alıp, müzik markete gittim ve 'Bana böyle bir albüm verir misiniz'
dedim. Run Dmc'yle o zaman tanıştım,
hayatım değişti. "Bizim bütün rapçileri
alın, sıraya koyun, 30 kişi varsa 29'u
eğitimsiz olduğunu görürsünüz. Ben,
bizim camianın en kültürlüsü olduğumu düşünüyorum, kimse çıkıp ben daha
kültürlüyüm demesin."
HAYALİNİZDEKİ MESLEĞİMİ
İCRA EDİYORSUNUZ?
Benim hayatımda müzik hep ön planda
oldu. Yapabileceğim şeyler hep müzik
üzerine oldu. Sonuçta yaptığım şeyler
müzikle ilgili oldu. Bahsettiğiniz şey
eğer hayal ise, evet hayallerim gerçek
oldu. Fakat kendi tariflerimi ortaya koyabileceğim, kendimce bir yer açmak istiyorum. Müzisyen olmasaydım aşçı olurdum sanırım.
YAPTIĞINIZ TARZIN HEM
ÜLKEMİZDEKİ HEM DE DÜNYADAKİ ÖRNEKLERİNDEN FARKLI YANLARI NEDİR?
Gerçek adımın Yunus, sahne adımın Sagopa Kajmer... Benim hem sözlerim hem
de müziğim kendime has. Cevap olarak
bu farklılık yeter mi?
BUNDAN ÖNCE DAHA FARKLI
BİR TARZINIZ VARDI. ZAMANLA
DAHA DERİN BİR TARZA KAYDINIZ. NE DEĞİŞTİRDİ SİZİ?
Ben kariyerimin hiç bir evresinde sığ
sularda yüzmedim. Denize eğer dibe
batmayacak bir şey bıraksanız, ertesi gün onu aynı yerde göremezsiniz.
Bu gidişlere de engel olamazsınız. Ben
Çekmeköy2023
- 29
RÖPORTAJ
fa ve maneviyata bakışını da sağlam ve
güzel görüyorum.
GÜNLÜK HAYATINIZDA MÜZİK
DIŞINDA NELERLE UĞRAŞIYORSUNUZ?
Kendimi geliştirmek için sürekli farklı
konularda araştırma yapıyorum. Fikir
adamlarının seminerlerini izliyorum, internet bu konuda çok yardımcı oluyor.
Eşimle film izlemek, sohbet etmek, hoş
yemekler yemek, bizi seven dostlarımızla
görüşmek vesaire...
dünya zevkleriyle ilgilenmiyorum. Neysem oyum. Olduğum gibi görünürüm,
düşündüklerimi şarkılarıma aktarırken,
kelime dünyası içinden en öz olanları yan
yana koyarım. Kelimelerden geçtik biz,
manaya indik…
SAHNEDEYKEN NELER HİSSEDİYORSUNUZ?
HİÇ PİŞMAN OLDUĞUNUZ, KEŞKE
BUNU YAPMASAYDIM DEDİĞİNİZ
DÖNEMLER OLDU MU?
ŞARKI SÖZLERİNİZİN ÖZELLİKLE
GENÇLER ÜZERİNDE MÜTHİŞ
ETKİSİ VAR. KENDİNİZİ ONLARA
KARŞI SORUMLU HİSSEDİYOR
MUSUNUZ?
Elbette oldu! Her zaman daha iyisi için
yol tutuyorum.“Keşke şöyle yapsaydım”
dediğim onlarca şey var. Üstat Orhan
Gencebay’ın bir şarkısında dediği gibi
“Hatasız Kul Olmaz”.
NEDEN ORHAN GENCEBAY?
Orhan Gencebay bir kişilik göstergesidir.
Doğruluk, edep, ahlak, tevazu... Üstadı
seviyorum. Orhan Gencebay’ın tasavvu30 - Çekmeköy2023
Söyleyeceklerim alışılmışın dışına çıkmayacak belki, klişe kalacaktır ama ille
de bir duygu söz konusuysa, hissettiğim
şey karşılıklı sevgi…
Müziğimi severek dinleyen her yaştan
insan var. Onların, duygularını yoğun
yaşadığını düşünüyorum. Deli dolu olanı
da var, içine kapanık olanı da. Ressamı da
var, doktoru da. Bizi buluşturan en önemli değer duygular… Bundan hiç şüphem
yok. O kadar büyük bir sorumluluk ki bu,
hiç hata affetmez. Rabbime hamdolsun
bana kalemi konuşturma yetisi vermiş.
Kalpten geleni kulak neden reddetsin ki?
Eskiden çok hatalar yaptım, basit şeylerden bahisler açtım. Ama dört senedir
artık herkes beni anladı. Anlamayan ve
hala kuyumu kazanlar var! Bilmiyorlar ki
en son kürek, onları gömmek için görev
başına geçecek.
ÇEKMEKÖY BELEDİYESİ’NİN
ORGANİZE ETTİĞİ GENÇLİK
ŞÖLENİNDE SAHNE ALDINIZ
VE SALON TIKLIM TIKLIM
HAYRANLARINIZLA
DOLUYDU. ÇEKMEKÖYLÜ HAYRANLARINIZI NASIL BULDUNUZ?
Çekmeköy'e ilk gelişimdi. Benim için de
gayet heyecanlıydı. Harika bir kitleydi.
Sağolsunlar canları yettiğince sesime seslerini kattılar. Hem Çekmeköy Belediyesi
çalışanlarına hem de değerli katılımcılara
selam olsun.
Röportaj
Ömer İSLAM
HABERLER
ÇEKMEKÖY
YENİLENİYOR
Ç
ekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, Çekmeköy’de hizmet evren müteahhitlerle bir araya geldi. Çekmeköy Belediye Başkan Yardımcıları Fatih Sırmacı
ve Şahmettin Yüksel’in de katıldığı
toplantı belediyenin meclis salonunda
gerçekleştirildi. 2015 yılında uygulamaya başlanacak internet üzerinden dosya
takibinin anlatıldığı toplantıda ağırlıklı
olarak iş güvenliği ve yapılaşmada yönetmeliklerin önemi görüşüldü.
Kırmızı Çizgilerimiz Var
Çekmeköy’ün yeni yapılaşma sürecini yaşayan bir ilçe olduğunu hatırlatarak söze başlayan Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, bu süreçte,
müteahhitlerin olduğu kadar, toprak
sahipleri ve yapı kontrol firmalarına da
önemli sorumluluklar düştüğünü belirtti.
Çekmeköy’ü inşa ederken yapılanların
şehri güzelleştiren ve değerini artıran
yapılar olması gerektiğini belirten Baş-
kan Poyraz, verilere, planlara ve yönetmeliklere uygun olarak yapılan yatırımlar
hem müteahhide, hem yatırımcısına, hem
de kentimize kazandırır,” dedi. Yönetmeliklerin uygun gördüğü kadarıyla esneklik anlayışına sahip oldukların belirten
Başkan Poyraz, yönetmeliklere aykırı
düşen durumlara kesinlikle müsamaha
gösterilmeyeceğini, kırmızı çizgileri
kimsenin zorlamamasını istedi.
30 Bin Daire Yenilendi
Başkan Poyraz, Çekmeköy’de adı konul-
muş bir kentsel dönüşüm faaliyeti olmamasına rağmen 30 bin konutun yenilendiğini belirterek şunları söyledi:
“Mülk sahipleri ilçede yaşanan değişimin,
dönüşümün farkında. Kendileri de daha iyi
şartlarda yaşamak istedikleri için birçok
konut yıkılarak yerine yenileri yapıldı. Bu
süreçte belediye olarak inşaat sahiplerine
kurallar çerçevesinde yardımcı oluyoruz.
Toprak sahipleri de gelip belediyeye anlaşmak üzere oldukları firmaları bir sorsunlar. İnşaat bitirmeleri, iskan durumları
nedir. Baştan bunlar araştırılmıyor sonra
mağdur olarak şikayet için geliyorlar.”
Can Güvenliği Önceliğimiz
İnşaatlarda can güvenliğinin tüm kazançlardan daha önemli olduğunu belirten
Başkan Poyraz, hazırlanan örnekteki gibi
işçi güvenliği için gerekli tüm donanımların inşaatta kullanılmasının zorunlu
olduğunu hatırlattı.
Çekmeköy2023
- 31
EĞİTİM
BAŞARILARIYLA
HER GEÇEN GÜN
BÜYÜYEN BİR
ÇINAR...
O
kumayı ve okutmayı
ilke edinen eğitimin sonu olmadığı
inancında
olan
bağışçılarımız Prof.
Dr. Ülker GÜÇ,
Uzm. Dr. Behram Çetin GÜÇ, Avukat Şaziye GÜÇ
kardeşler ve Çekmeköy Belediyesinin
katkılarıyla ilçemize kazandırılmıştır
2011-2012 Eğitim-Öğretim yılında
dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer
DİNÇER’in katımıyla açılışı yapılan
Güç Kardeşler Anadolu Lisesi her geçen
yıl başarılarıyla göz dolduruyor.
2014-2015 Eğitim-Öğretim yılında tüm
sınıf seviyelerinde toplam 530 öğrencisi var ve hepsi de branşlarında tecrübeli
33 öğretmeni ile hizmet vermektedir.
Kısa zamanda kültürel, spor ve bilimsel alanlarda başarılar elde etmesi gerek
Çekmeköy, gerekse diğer ilçelerdeki
öğrencilerin tercih ettiği gözde bir okul
olmuştur.
EĞİTİM VADİSİNİN BİR
NEFERİ OLMA YOLUNDAYIZ…
İŞTE ETKİNLİKLERİMİZ:
1)TÜBİTAK tarafından 1969 yılından
itibaren
her
yıl
"Ortaöğretim
Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması" düzenlenmektedir.
Lise öğrencilerine yönelik en prestijli
32 - Çekmeköy2023
yarışmanın 2014 yılında 45. si düzenlenmiştir. Yarışmaya 12 bölgede ve 9 dalda
17486 öğrenci tarafından 10418 proje
başvurusu yapılmıştır.
Güç Kardeşler Anadolu Lisesi öğrencileri Leyla AL ve Zuhal ÖZTOK Biyoloji Öğretmeni Ferda KURNAZ
KARAGÖZ’ün rehberliğinde “Çekmeköy’ün Etnobotanik Açıdan Değerlendirmesi” adlı proje, önce ön elemeyi
geçerek sergilenmeye değer bulundu.
Sergide Bölge 1. olarak 4-9 Mayıs 2014
tarihleri arasında Ankara´da yapılan
bölge birincilerinin katıldığı final de ise
TÜRKİYE 3. olarak büyük bir başarıya
imza attılar. Dereceye giren öğrencileri
üniversite sınavlarına girdikleri yıl ortaöğretim başarı puanına bağlı olarak
15-20 puan ek puan olacaktır.
Projede çalışma alanının Çekmeköy olarak seçilmesinin sebepleri; bu
bölgede günümüze kadar etnobotanik
çalışmanın yapılmamış olması, bitkileri
hayatın her alanında kullanmayı alışkanlık haline getirmiş ve fayda görmüş
kişilerin sahip olduğu bilgi birikimleri
gelecek nesillere aktarmak,ve eğitim kurumu olarak Çekmeköy’e katkı sağlamak
olarak sıralanmıştır.
2013-2014 yılları arasında Çekmeköy
EĞİTİM
ilçe merkezi ve köylerinde yapılan etnobotanik çalışmada, ilçe halkının bitkilerden çeşitli amaçlarla faydalandığı
sonucu ortaya çıkmıştır. Özellikle kırsal
kesimde halkın yetiştirmiş olduğu kültür
bitkileri ve doğal olarak yetişen bitkiler
ihtiyaçların karşılanmasında önemli yer
tuttuğu görülmüştür.
Bitki örnekleri Çekmeköy merkez,
Reşadiye, Hüseyinli, Sırapınar, Ömerli,
Koçullu, Alemdağ, Çatalmeşe, Paşaköy,
Nişantepe, Taşdelen köylerine gidilerek
toplanmıştır. Bilgi toplamak için yine
bu yörelerde yaşayan yerli halk özellikle yaşlılarla görüşülmüştür. Araştırma
sırasında yapılan ankette 107 kişinin
bilgisine başvurulmuş, arazi çalışmalarında çok sayıda fotoğraf çekilmiş
ve kamera kayıtları yapılmıştır. Toplanan bitki örneklerinin teşhisinde, Davis
(1965-1985), Davisvd (1988), Güner
vd (2000) eserlerinden, Nezahat Gökyiğit
Botanik Bahçesi Herbaryumu’ndan
faydalanılmıştır. Toplanan örnekler uygun şekilde preslenip kurutulmuş, teşhis
edildikten sonra Güç Kardeşler Anadolu
Lisesi Biyoloji Labarotuvarında saklanmak üzere kayıt altına alınmıştır.
Projede tespit edilen 65 taksonun 54 tanesi tıbbi, 51 tanesi gıda, 2 tanesi hayvansal gıda, 11 tanesi eşya, 12 tanesi kozmetik amaçlı olarak kullanıldığı
tespit edilmiştir.
2) Güç Kardeşler Anadolu Lisesi’nde
Bilim Fuarı düzenlenmiş İlçe Kaymakamı Cemal Hüsnü KANSIZ, İlçe
Milli Eğitim Müdürü Ahmet AKTAŞ,
şube müdürleri ve okul müdürlerinin
katılımı ile açılışı yapılmıştır. Öğrencilerin Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih,
Matematik, Edebiyat alanlarında hazırlanan toplam 33 proje ilçe içi ve ilçe
dışından öğretmen ve öğrencilerin ziyaretine 3 ay boyunca açık kalmıştır.
3) Okulumuz öğrencilerinin hazırladığı
"KILIÇ VE NEY" adlı tarihi tiyatro
gösterisi yapılmıştır. Diğer okullardan
öğrenciler, velilerimiz ve Çekmeköy
Kaymakamı Cemal Hüsnü KANSIZ’ın
katılımlarıyla Çekmeköy Belediyesi
Taşdelen Turgut Özal Kültür Merkezinde
sergilenen tiyatro büyük ilgi görmüştür.
4)ERASMUS Programı çerçevesinde
Almanya Duisburg Essen Üniversitesinde eğitim gören öğrenciler 3 ay
süren stajlarını Güç Kardeşler Anadolu Lisesi’nde yapmıştır. Staj sürecinde
okulumuzdaki Almanca derslerine
girerek öğrencilerimizin pratik yapması sağlanmış olup staj sonunda okulumuz öğrencilerinin sergiledi Almanca
tiyatro gösterisi yapılmıştır.
KALİTELİ EĞİTMENLERİ VE BAŞARILI
ÖĞRENCİLERİ İLE
GÜCÜNE GÜÇ KATAN
BİR ORDU GİBİYİZ…
Çekmeköy2023
- 33
TEKNOLOJİ
Oğuzhan AYDEMİR
Gelecekten Gelenler
Bilim ve Teknoloji Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
34 - Çekmeköy2023
KONSANTRE OLUN
VE DÜŞÜNÜN:
HAYAT, KÜÇÜK
BİR DOKUNUŞLA
BAŞLAR...
Fiziksel kuramlar içerisinde büyük önem
arz eden “Büyük Patlama Teorisi”
bilinen evrenin başlangıcını kuramsal
olarak açıklayan küçük bir dokunuş ile
başlar. Bir düzensizliğin kozasına sarılı
“Kaos Teorisi” küçük bir dokunuşun
sonucunda neler olabileceği ihtimalleri
üzerine yoğunlaşır...
Hayat, küçük dokunuşlar ile çok büyük
değişiklikleri doğurabilen aktif bir bulut
gibidir, her an yağmur yağabilir... Bilim
camiasının saygın bilim adamları adeta
küçük dokunuşların peşinde koşmaktadırlar. Yeni türler, yeni gezegenler, ışınlanma, ölümsüzlük... Küçük dokunuşlar
sayesinde türümüzün sonsuza kadar var
olması, uzun bir hayat ve varoluşu anlamak gayeleri arasındadır! Onlar bu
TEKNOLOJİ
yönde çabalıyor ve bizler de merak içerisinde
çalışmalarını takip ediyoruz. Ancak bu
aralar, Dünyamıza göre küçük bir ülkede,
ülkemizin fiziksel ölçülerine göre kıyaslarsanız küçük bir ilçede hayatı kolaylaştırabilmek adına, zor yaşamları kolaylaştırmak
adına çok önemli çalışmalar yürütülmekte!
Çekmeköy’de başlayan bir değişim
hareketi…
“Ses Frekanslarını Titreşim Diline
Dönüştürebilen Sistemler” isimli projeleri
ile yeni bir dil oluşturmaya çalışmaktalar
ve ciddi kurumlardan hibe destekleri almaktalar. Acaba ses frekanslarını ölçerek
onları farklılaştırmak ne işimize yarar? Bu
sorunun cevabının peşine düşmüş bir grup
Çekmeköylü araştırmacı, dünya genelinde yaşamakta olan 600 milyon işitme
engelli bireyin hayatını kolaylaştıracak
küçük bir dokunuşu gerçekleştirmek
için yoğun bir çaba içerisinde! Çekmeköy Belediyesi Yenilik Akademisi,
kapılarını açtığı ilk gün yenilikçi projeler ile makus bir talihin değiştirilme
çabası içerisinde olduğunu ve yeni neslin
bilim camiasının öncüleri olabilmesi için
çok önemli bir yatırımı gerçekleştirdiğini
ilan etmişti. Bizlerin de görev aldığı platformda, günümüzün bilimsel seyrini
dokunuşları ile değiştirecek birçok
proje üretildi! Kısa adı ile “Titreşim
Dili” şirketleşen ve büyük beklentiler ile
takip edilmeye başlanan büyük bir iş haline
dönüştü. Küçük bir dokunuş olarak niteleyebileceğimiz, “Endemik Türlerin Doğal
Afetler ile Bağlantıları” başlıklı araştırma,
jeolojik tepkilerin önceden gözlemlenebilir olduğunu ispatlamaya yakın! Beyin
dalgaları ile verimliliğin arttırılması gibi
birçok alanda çalışmalar yürüten bu mütevazı Akademi, yarınlarımız için çok büyük
önem arz eden ve Çekmeköy'de başlayan bir
değişim hareketidir. Bu küçük dokunuşlara
inanan yenilikçi bir Belediye tüm dünya
yönetimlerine ve yöneticilerine ileride
bir gün örnek teşkil edecektir.
Yakın dönemde hastalıkların azaltılması
ve antibiyotik direncinin ilk defa bir ilçeye
özgü olarak incelendiği bir araştırma
başlayacak! Sağlayacağı yararlar büyük
önem taşımaktadır. Düşünün;
“Her insan vücudu 10 katrilyon civarında hücreden oluşmakta ve yaklaşık 100 katrilyon bakteriyel hücre
barındırmaktadır. Böylesine büyük bir
yapıya ortalama bin mikroptan yalnızca biri zarar verebilmekte yani hastalığa
sebep olmaktadır. Bizler antibiyotikler ile
bakterileri vücudumuzdan uzaklaştırmak
ve köklerini kazımak için mücadele versek
de aslında bakteriler bizler için büyük
yararlar sağlamaktadır. Örneğin, onlar olmasaydı çürüme gerçekleşmezdi, suyumuz
arttırılamaz, verimsiz topraklarda yaşardık.
Vücudumuzda yediklerimizi yararlı şekerlere ve polisakkaritlere dönüştüren ya da
vitaminleri sentezleyen de onlardır. Bir
başka ifadeyle havadan nitrojen almak ve
onu sağlığa yararlı nükleotitlere ve amino
asitlere çevirmek gibi önemli sebeplerden
ötürü bakterilere bağımlıyız. Dünya’nın
çeşitli derinliklerinde, yüksekliklerinde ya
da geçmişin izlerinde bakterilere rastlanmıştır. Hemen her yerde herhangi bir çeşidi
karşımıza çıkar. Yine de Yenilik Akademisi
gerçekleştireceği araştırmada hastalık sebebi olan bakterileri incelemektedir. Örneğin
nekrotizan fasiit son zamanların ürkütücü
hastalıklarındandır ve bu hastalığa sebep
olan bakteriler bulaştıkları dokudan başlayarak insanı için için yer ve geriye peltemsi
bir atık bırakır. Hastaların %70’i ne yazık
ki ölür. Enfeksiyonun kaynağı ise A grubu
Streptococcus denilen ve normalde boğaz
iltihabından başka bir şeye yol açmayan
sıradan bir bakteri familyasıdır. Kısacası
bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlardan
hatırı sayılır bir sayıda insan hayatını kaybetmiştir. Onlara karşı tek silahımız antibiyotiklerdir. Ancak bölgesel ve iklimsel olarak bakteriler, antibiyotiklere karşı
bir direnç geliştirirler. Direnç durumunun
bölgesel olarak gözlemlenmesi doğru antibiyotiğin kullanılabilmesi için çok önemlidir, hatta hayatidir. İşte bölgesel direnç durumunun ilk defa bir ilçe de araştırılması bu
sebeple önemli bir hizmettir. Evinize kadar
irdelenebilecek bir sağlık tolerans araştırması emin olun tıp dünyasının fazlası ile
ilgisini çekecektir. İşte geleceğe hazırlanan
ve kendi formülleri ile tüm eski arayışların
izinde yenilikçi bir Belediye ve keşif yolundaki serüvenlerinin özeti...
Evet... Hayat küçük bir dokunuşla
başlar...
Dünya, birçok Çocuk Üniversitesi gördü...
Dünya, birçok yaşları küçük mucitler
tanıdı...
Dünya, Gılgamış destanı ile başlayan
arayışlara, Arizona'da bir kelebeğin kanat
çırpışı ile başlayarak fırtınaya dönüşen
kuramsal olaylara ve bugün marsta metan
gazına ulaşan küçük dokunuşlara sahne
oldu! Yarın, burada, küçük bir bölgede
başlayan ve büyük dönüşümlere sahne olan
bir değişime tanık olacaksınız!
Çekmeköy2023
- 35
1
YAZI DİZİSİ
BAŞARI HİKAYELERİ İLE
PARMAK ISIRTAN FİRMALARIMIZ
Eyüp
YILMAZ
[YILMAZ MAKİNE]
Çekmeköy 2023 olarak bir önemli
konuyu daha gündemimize aldık.
Başarı hikayeleri ile parmak ısırtan firmalarımızı bundan böyle
her sayımızda görme imkanı bulacaksınız. Bu ayki konuğumuz,
uluslararası alanda faaliyet gösteren
Yılmaz Makine. Bizim için örnek ve
ilham kaynağı olacakaslen Trabzonlu,
1953 İstanbul doğumlu olan firma sahibi Eyüp Yılmaz beyefendi ile keyifli
röportajımız başlıyor…
36 - Çekmeköy2023
YAZI DİZİSİ
Firmanız hakkında bizi bilgilendirebilir
misiniz?
Yılmaz makine 1977’te Ümraniye
sanayi sitesinde ve küçük bir atölyede,
bu uzun ve yorucu maratonuna start verdi. 38 yıldır devam eden bu serüvende
ilk olarak fason işler yaparak ayakta durmaya çalıştık ve daha sonra oto
yedek parçaları imalatına geçiş yaptık.
Fakat benim hayalim bunlar değildi
tabii ki. Makine yapmak ve bu alanda
bir numara olmaktı kalbimden geçen ve
öyle de oldu. 90’lı yıllarda ilk makinemizi yaptık. Disiplinli ve çok çalışmaların
neticesinde bugün bu noktaya geldik çok
şükür. Bugün uluslararası ticaret yapan,
110 ülkeye ihracat gerçekleştiren kocaman bir aileyiz.
“Ürettiklerimiz hayalleriniz, hayalleriniz
ürettiklerimiz” bu kadar iddialı mısınız?
İddialıyız, çünkü yaptığımız işin sonuna
kadar arkasındayız. İş adamı kendine hedef koyacak, iddialı olacak ve işine aşık
olacak ki başarılı olsun. İş adamı dünya
arenasında bir pazar elde etmek istiyor
ve rakiplerine boyun eğmek istemiyorsa güçlü olmak zorundadır. Yoksa yükselişin zor, inişin çok kolay olur. Biz bu
sloganın sonuna kadar arkasındayız.
Firmanızın üst sıralarda yer almasının
sırrı nedir?
Çalışmak ve çalışırken helale haram
katmamak. Öylesine atılan bir serseri
kurşunun nereye isabet edeceğinin belli
olmayacağı gibi, hedefleri olmayan insanlarında nerede ne yapacağı belli olmaz. Biz prensiplerimiz neticesinde dünya sırlamasında 10, Türkiye’de ise ilk
sırada olmanın haklı gururunu yaşıyor.
Sektördeki firmalardan sizi ayıran farklarınız nelerdir?
Alanımızdaki bütün firmalar kendi
çaplarında iyi işler yapıyor. Ancak biz,
yön veren ve ilk olma yolunda kendimize
hedef koyduk. Türkiye’de fabrikasyon
çalışma sistemine geçen ilk firmayız. Ne
kadar güçlü olursanız rakipleriniz, özellikle yurt dışından gelen firmalar için
söylüyorum, o kadar sizi ciddiye alır.
Biz yılmaz makine olarak bu alanda da
diğer firmalara öncü olduk ve olmaya
da devam edeceğiz. Yurt içi ve yurt dışı
piyasasına kazandırdığımız makinler de
Kurumunuzun sektördeki ulaşabileceği
üst sınır nedir? Bununla ilgili geleceğe
yönelik planlarınız neler?
Dünya sıralamasında ilk 10’nun içinde
yer alan Yılmaz Makine'nin hedefi ilk
5. Bu hedefimiz için çalışmalarımız tüm
hızıyla devam ediyor. Şu an bulunduğumuz fabrika yetmiyor ve 40’bin dönüm
arazi üzerine yeni bir fabrika kuruyoruz.
Allah’ın izniyle bu yeni fabrikayla birlikte
ilk 5’in içindeki yerimizi de alacağız.
her zaman öncü olduk. Bizi diğerlerinden
ayıran en büyük özellikte bu olsa gerek.
Taklit değil, taklit edilen olmaktı hedefimiz ve bunu da önce Allah’ın sonra
çalışma arkadaşlarımın sayesinde çok
şükür başardık. Kendi kulvarında arge
zihniyetini yine ilk biz getirdik.
İşveren işçi iletişiminiz nasıldır?
Çalışanlarınıza yönelik motivasyon adına ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Şunu tüm samimiyetimle söylemek
istiyorum ben, klişeleşmiş patronlardan değilim. Sabah işe geldiğimde
tüm personelle selamlaşmadan sohbet
etmeden odama geçmem. Ben çalışma arkadaşlarımın mutluluğuna da,
hüznüne de ortak olurum. Her hafta
halısaha maçlarımız, her yılda geleneksel
hale getirdiğimiz piknik günlerimiz var.
Bu aktiviteler hem onları hem de beni
daha iyi ve verimli olma yolunda motive
ediyor. Bu marka bu kadar güçlü hale
geldi ise önce Allah’ın sonra onların
sayesinde gelmiştir. Onlar benim
için çok değerlidir. Benim çalışma
arkadaşlarım patron işe gelmediğinde
değil, geldiğinde seviniyor. Bunu ben
değil onlar söylüyor. ( Gülüyor )
Kurumunuzun vazgeçilmez prensipleri
nelerdir?
“İnsana saygılı, çevreye duyarlı ol”. Firmamızın kendi anayasası var desem her
halde abartmamış olurum. Dürüst ol
-yapılacak ödemeleri kesinlikle zamanında ve eksiksiz yap - verilen sözün mahiyeti
her ne olursa olsun yerine getir - Faizle
kesinlikle hiçbir iş yapılmayacak - Vergi
konusunda hassas olunacak - Çalışanın
maaşı, anlaşma gereği belirlenen tarihten
erken, ancak bir gün bile gecikmeyecek.
Yılmaz Makine olarak, okuyucularımıza iş hayatında başarılı olabilmek
için ne gibi tavsiyeler verirsiniz?
Bir kere kararlı olacaksınız. Ben, ilkokul
çağındayken öğretmenimin teşvikiyle
hedefimi belirledim. Tornacı ol dedi ve
tornacı olarak iş hayatına girdim. Bu
gün buldum, bu gün yerim. Yarınımın
garantisi mi var zihniyetinden bir an
önce sıyrılın. Bulduğunuzu önce keyif
için değil, geleceğiniz için harcayın.
Öncelikleriniz hep geleceğiniz olsun.
Ben çevremde maalesef hızlı yaşayıp
pişman olanları çok gördüm. Hedefleriniz
ve hayalleriniz için çalışın, çalışın. Ahlaklı
ve dürüst olursanız haram yemez ve yedirmezseniz, mutlaka Allah emeklerinizin
karşılığını verecektir.
Röportaj
Soner KARTAL
Çekmeköy2023
- 37
KÖŞE YAZISI
ÇEKMEKÖY’DE
DOĞUP
BÜYÜMEK
İ
Faruk İLHAN
KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ
90’lı yıllarda
çocukluğunuzu
Çekmeköy’de
yaşadıysanız, o
dönemi dolu dolu
geçirmişsiniz
demektir, belki
parkımız, futbol
ve basketbol sahalarımız yoktu
ama iki taşın
arasına kurulmuş
hayali kale
direklerimiz vardı.
38 - Çekmeköy2023
simler insanın kişiliği üzerinde belirgin rol oynar.
Kişiliğimizin
oluşumunda
etkili olur. “Çekmeköy” ismi
de benliğimizi, kültürümüzü
belirleyen bir özelliği işaret
eder. Köylü olmanın, köy kültürüyle
büyümenin unutulmaz güzelliklerini
barındırır bünyesinde…
Eskiler hep aynı şeyi söyler, “Biz cefasını çektik yeniler sefasını sürsün”.
Belki çok eskilerine şahit olamadım
bu güzel semtin ama gördüklerim ve
yaşadıklarım benim için yeterliydi. 90’lı
yıllarda çocukluğunuzu Çekmeköy’de
yaşadıysanız, o dönemi dolu dolu
geçirmişsiniz demektir, belki parkımız,
futbol ve basketbol sahalarımız yoktu
ama iki taşın arasına kurulmuş hayali
kale direklerimiz vardı. Tüm çocukluğumuz o iki taş arasındaki topun gol
olup olmadığı tartışmalarıyla geçmiştir.
Kışı ayrı, yazı ayrı güzeldi Çekmeköy’ün. İSKİ’nin mahallelere su getirdiği tankerlerin arkasına takılmak,
yazın en güzel eğlencemizdi. Ve birbirimizi ıslatmak, tabi mahallenin teyzelerinden dayak yemeden. O yıllarda tek
başına mahalleden ayrılamazdık. Hep
birlikte mahalle maçlarına gitmek, yeni
bir şehir keşfetmek gibiydi bizim için.
Şimdi düşünüyorum da o zamanlar bu
kadar sitemkâr değildik... Kaç ayakkabımızı çamur yutmuştur belki de ama
biz yine de hiç şikâyet etmezdik.
Çocukluğun yarısı hayal kurmakla
keşif yapmakla geçer. Biz şanslıydık.
Ormandan böğürtlen toplar, yoğurtla
karıştırıp dolaba koyarak dondurma yapmaya çalışırdık. Büyük su varillerinin içine
girer, nefes tutma yarışmaları yapardık.
Uç uç böceğim şarkısını söyleyebileceğimiz uğur böcekleri vardı.
İlkokulu günümüzde hala eğitime devam eden Sabiha Hamdi Türkay İlk
Öğretim Okulu’nda okudum. Eski okul,
Çekmeköy Merkez Mahallesi’nde bulunan küçük bir gecekondu idi. Eskiler
bilir ama bilmeyenler için söyleyeyim,
Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976)
filminin son kısmında yardım edilen
okul, bizim okulumuzdu.. O zamanlar adı Çekmeköy’ü İlkokulu idi. İki
sene eğitim gördüğümüz bu okulda,
sobamızı kendimiz yakıyorduk. Sanki yabancı dergilerin kapaklarında
kullandıkları yüzü kömürlü çocuklar
KÖŞE YAZISI
Ormandan
böğürtlen toplar,
yoğurtla karıştırıp
dolaba koyarak
dondurma yapmaya
çalışırdık. Büyük su
varillerinin içine girer,
nefes tutma
yarışmaları yapardık.
Uç uç böceğim
şarkısını söyleyebileceğimiz uğur
böcekleri vardı.
bizdik. Şimdi saatlerce uğraşsak yakamayız o sobayı.
Lise yıllarında, Ümraniye’den Çekmeköy’e giden tek otobüsü beklediğimiz
için Çekmeköy’de oturanlar ilk derslerde
yok yazılmazdı.
Etrafımızda her şey değiştiği gibi
ikamet ettiğimiz, yaşadığımız ve
çalıştığımız semtimiz de değişiyor.
Hem de çok hızlı… Yeni parklar, okullar, spor salonları, kültür merkezleri…
Gençler ve çocuklar için düşünülmüş
yüzlerce etkinlik… Şimdinin çocukları
bizim oynadığımız iki taşlı kalelerde
oynayamayacaklar, bahçeden mısır
koparıp annelerinin konserve yaptığı
kazanın içine gizlice atamayacaklar.
Ancak onlar da şanslı… Günümüzün
gerektirdiği tüm ihtiyaçlar yeniden
yapılanan ilçemizde karşılanabilmekte.
Şimdiler de hepimiz, yeniden köy
hayatına dönme çabalarına şahit
oluyoruz. Tüm reklamlarda evler
bu şekilde satılıyor. Ben bir Çekmeköylü olarak hala şanslı olduğumuzu
düşünüyorum, çünkü bizim için yeterli
hatta fazla miktarda yeşile sahibiz. Eski
Çekmeköy ile şimdiki Çekmeköy’ü
kıyaslarsak, sıkıntılarımızın çoğu
giderilmiştir belki ama onlara duyulan
tatlı özlem de devam etmekte…
Çekmeköy’de ikamet edenlerin çoğunda, başka bir ilçeden dönerken hele
bir de trafikte uzun süre kalmışlarsa, BJK Nevzat Demir Tesisleri’ni
geçince “Oh bee, evim” diye bir his
uyanır. Oturduğumuz ilçeyi evimiz gibi
benimsemişsek ne mutlu bize. Evet
Çekmeköy bizim evimiz, yuvamız,
işimiz… Klişedir belki ama evimize,
eşyalarımıza nasıl davranıyorsak, nasıl
sahip çıkıyorsak Çekmeköy’e de öyle
davranmalıyız diye düşünüyorum. Her
bir kaldırım taşı, yollarda dikilen ağacın
her bir dalı, parklardaki oyun grupları,
spor aletleri... Bunlar hepimizin...
Evimize misafir geldiğinde nasıl onları en iyi şekilde ağırlıyorsak, bunları
da en iyi şekilde ilçemizin mobilya ve
aksesuarları olarak görüp, hep bir misafirimiz varmışçasına özen göstermeliyiz
onlara. Umarım bu ilçenin bize sundukları tüm güzellikleriyi bir şekilde
kullanılır. Böylece hem ilçemize hem
de gelecek nesillere karşı duyarlı bir
yaşam sürdürürüz. Unutmayalım olur
mu, güzel semtin güzel insanları…
Çekmeköy2023
- 39
AKTÜEL
Musa Semih Kılıç
Çevre Mühendisi
Temizlik İşleri Müdürlüğü
Ozon deliği nedir?
Ozon deliği
gerçekten bir delik
değildir. Ozon
tabakasındaki bir
incelmedir. Bu, ozon
tabakası gittikçe
inceliyor
anlamındadır.
40 - Çekmeköy2023
ÇEVRE
KONUSUNDA
BİR BAŞARI
HİKÂYESİ
20.
Yüzyılın son
çeyreğinde
çevre sorunlarının önüne
geçilmesi ve
doğal dengeyi koruma adına yapılan
çalışmaların neredeyse tamamında; ırklar, uluslar ve devletler aynı çatı altında
toplanmış ve hep birlikte çözüm arayışına girmişlerdir. Ülkeler savaşırken ya
da ekonomileri en büyük düşüşlerini
yaşarken bile göz önüne bulundurmaları
gereken en önemli paydaşlarından biri
de çevre sorunlarıdır.
Fakat yaşadığımız bu dönemden yaklaşık 100 yıl geriye gittiğimizde kullanılan ürünlerin veya üretilen teknolo-
jilerin çevreye verebileceği muhtemel
zararlar hakkında araştırmalar yapacak
bir bilince ve teknolojiye sahip değildik.
Örneğin, 19. yüzyılın başlarında yangın
söndürme cihazlarının üretiminde
kullanılan halonların çevreye verebilecekleri zararları kestirebilmek, o
dönemde çevre sorunlarından yalnızca
birkaç bilim insanı bahsederken elbette
ki mümkün değildi. Halonların, ozon
tabakası ismi verilen koruyucu tabakaya
zarar verdiği ancak 1900’lü yılların son
çeyreğinde yapılan çalışmalar sonucunda anlaşılabildi.
Şimdi 19.yy’ın başlarında keşfedilen
ozonun hikâyesine göz atalım.
AKTÜEL
trol altına almak ve bu etkiyi azaltmak
için 1987 yılında imzalanan ve 196
ülkenin taraf olduğu ”Montreal Protokolü”nün imzalanmasını sağlamıştır.
mor ötesi (ultraviyole) ışınlarından korur. Montreal Protokolü ve bağlantılı
anlaşmalar olmasaydı ozon tabakasını
incelten maddelerin atmosferdeki
seviyeleri 2050 yılına kadar on kat
artabilirdi. UNEP (Birleşmiş Milletler
Çevre Programı) açıklamalarına göre,
küresel modeller esas alınarak yapılan
çalışmalar sonucunda, Protokol 2030
yılına kadar yılda 2 milyon deri kanseri
vakasını önlemiş, göz ve bağışıklık sistemi hasarını engellemiş, doğal hayatı
ve tarımcılığı korumuş olacaktır.
OZON TABAKASINI
KORUMA ÖNERİLERİ
Ozon Tabakasının Keşfi ve
Tarihçesi
1839 yılında C. F. Schönbein tarafından
ozon gazının keşfedilmesinden sonra, farklı yöntemlerle dünya genelinde
ozon ölçümlerine başlanmıştır. Sydney
Chapman ve Gordon Donson’ın araştırmalarının sonucunda ise dünya yepyeni bir kavramla karşılaşmıştı “ Ozon
Tabakası”. Bilim dünyası için ozon
tabakası üzerinde yapılan araştırmalar
her gün daha fazla heyecan verici hale
gelirken 1974 yılında Frank Sherwood
Rowland ve Mario Molina endüstride
itici gaz olarak kullanılan ve kullanım
esnasında da atmosfere salınan
kloroflorokarbon’ların
(CFC)
ozon tabakasına zarar verdiğini ortaya koydular. Araştırmalarını sürdüren
Rowland , Molina ve sonradan katılan
Paul J. Crutzen ile birlikte 1995 yılında
kimya dalında verilen Nobel Ödülü’nün
sahibi oldular.
1985 yılında ise geçtiğimiz yıl hayatını
kaybeden Joe Farman ve arkadaşları
Antartika üzerinde keşfettikleri ozon
deliğini tüm dünyaya “Nature” isimli
bir dergiyle duyurmuşlardı. Özellikle
Joe Farman “ozon kaşifi” olarak adlandırıldığı o dönemden sonra bu alanda çalışmalarını devam ettirdi. Kendisi
klorofloro-karbon gazı üretimini kon-
Ozon Tabakasına Zarar
Veren Bazı Kimyasallar
1- Kloroflorokarbonlar (CFC’ler),
genel olarak klima sistemlerinde,
buzdolaplarında köpük üretiminde
(örneğin yataklar için) kullanılır.
2-Halonlar, yangın söndürme cihazlarında kullanılır.
3- Metil bromid, tarımda böcek ilacı
olarak kullanılır.
Ozon Tabakasındaki incelmenin
sonuçları nelerdir?
UV ışınlarının etkileri yalnızca insan
sağlığı ile sınırlı değildir. Tarımsal üretimin azalması ve balıkçılık üzerinde de
olumsuz etkileri söz konusudur.
Alınan Önlemlere Çevrenin
Cevabı
36 farklı ülkeden 300 bilim insanı
tarafından yapılan yeni bir değerlendirmeye göre, ozon tabakasını incelten maddelere karşı gerçekleştirilen
ortak uluslararası hareket sayesinde
Dünya’nın koruyucu ozon tabakası
önümüzdeki birkaç yıl içinde daha
da iyileşme sürecinde olacaktır. 2013
yılında yapılan açıklamalara göre ozon
tabakasındaki incelmenin neredeyse
durduğu hatta bazı bölümlerde kalınlaşma belirtileri olduğu görülmüştür.
Hassas bir gaz kalkanı olan stratosferik
ozon tabakası, Dünya’yı Güneş’in zararlı
• Ozon tabakasına zarar veren kimyasal
maddeleri içermeyen ozon dostu ürünler satın alın. CFC (Kloroflorokarbon)
ve HCFC (Hidrokloroflorokarbon)
içeren spreyleri kullanmayın.
• Buzdolaplarınızın, derin dondurucularınızın ve klimalarınızın düzenli olarak bakımlarının yapılmasına
önem verin. Soğutucu gaz değişimi
sırasında gerekirse servis elemanını
uyararak eski gazın atmosfere salınmasına izin vermeyin.
• Otomobil klimaları soğutucu gaz
olarak ozon tabakasına zarar veren
maddeleri içerebilirler. Bu gazları
içermeyen modelleri tercih etmeye
özen gösterin.
• Yalıtım malzemeleri ve ambalaj
köpüklerinin de ozon tabakasına
zarar veren kimyasal maddeler içerebileceğini unutmayın. Bu bilinçle, bu
ürünleri gereksiz tüketmeyin.
Yararlanılan Kaynaklar
U R L : h t t p : / / o z o n t a b a k a s i . n e d i r.
com/#ixzz3NrycVuMx
URL : http://www.unep.ch/ozone/slideshow/pages/ozone-cartoons
URL : http://www.wikipedia.org
URL : http://www.bmdergi.org/tr/
ozon-tabakasi-iyilesiyor-ama-hala-tehlike-var
URL :http://www.evrimagaci.org/fotograf/98/6556
URL : http://www.kardesimkuran.
com/news/ozan-tabakas%C4%B1ndaki-delik-kapandi-mi-atmosferdeki-ozon-miktar
Çekmeköy2023
- 41
KÜLTÜR VE SANAT
KÜLTÜR
KÜLTÜR sanat
sanat
Deniz BİNİCİ / SOSYOLOG
KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ
Diğergamlık.. Artık adını dahi unuttuğumuz yaşamsal bir değer... Hatırladıkça
bize ait olduğuna şaşırdığımız bir değer...
Diğerinin gamını ve kederini paylaşmayı
düstur edinmeden, komşumuzun derdiyle hemhal olup ekmeğimizi onunla
bölüşmeden mutlu ve daha da önemlisi
huzurlu olamayacağımızı unutmamak
ve bu güzel değeri yaşamsal bir anlayış
olarak benimsemek dileğiyle..
Kısa Kısa
KARDEŞLİĞİN DİĞERGAMLIK
MEVSİMİ
Diğergamlık iki farsça kelimenin
birleşmesinden oluşmaktadır. Kişinin
kendisinin yerine başkasını tercih etmesi anlamını taşımaktadır. Kendi ihtiyacı
olsa bile var olanı sakınmadan verebilmektir. Kavram, maddi ve manevi tüm
unsurları kapsamaktadır. Ayrıca îsâr kelimesi de diğergamlığı karşılamaktadır.
Bireyselliğin artarak devam ettiği
günümüz dünyasında gündelik hayata hızlıca dâhil edilmesi gereken bir
düşünce ve yaşam unsurudur diğergamlık. Çünkü bencillik ile kurulan
toplumsal yapıların oluşturduğu hasar
yine toplumu etkileyecek boyuttadır.
‘Bana gelmeden oluşan sorunlar benim
kapsamımda değildir’ anlayışını bertaraf
etmek için de iyi fırsatlardan biridir. Bize
her konuda yol gösteren Kuran’ı Kerim’de
KÜLTÜR NÜVELERİ
bu konuya ilişkin de ipuçlarına ulaşmak
mümkündür. Haşr suresinde diğergamlığın
gerekliliği vurgulanmıştır: “Kendilerinin
ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına
tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına
erenlerdir "(Haşr, 59/9)." Bu çerçevede
diğergamlığı kişinin kendinden başlayıp
çevresini inşa ettiği bir sorumluluk ve
bilinç hali olarak tanımlayabiliriz.
İnsan yetiştirmenin geleceğe umut ekmek olduğuna inanan insanlardan biri
olan Fethi Gemuhluoğlu, hayatı boyunca yaptıklarıyla diğergamlığın en güzel
örneklerini sergilemiştir. Cahit Zarifoğlu,
Alaeddin Özdenören, Nuri Pakdil, Erdem
Bayazıt, M. Akif İnan, Rasim Özdenören,
Mustafa Miyasoğlu, Durali Yılmaz ve
birçok gencin destekçisi ‘ağabeyi’ olmuş
ve fikir mimarları, edebiyat öncüleri
olarak andığımız isimlerin yetişmesine
vesile olmuştur. Bu derin diğergamlığın
inceliklerini ise Nuri Pakdil Bağlanma
kitabında detaylıca aktarır ve şöyle der,
Fethi Gemuhluoğlu için: İnsanın elinden
tutuyor, adeta çağa çıkartarak yürüyüşe
alıştırıyordu.
Mecid Mecidi’nin Cennetin Çocukları
(1997) filminde anlatılan iki kardeşin
arasında geçenler ise diğergamlığın imkânsızlık tanımayan gönül genişliğine
işaret etmektedir: Ali ile Zehra kardeştir
ve bir tane ayakkabıları vardır. İkisi de
okula gitmektedir. Ancak sadece bir çift
ayakkabılarının olmasından dolayı okula gidebilmek için birbirlerinin okuldan
dönmesini beklemek zorundadırlar.
Bir gün Ali’nin beden eğitimi hocası
okullar arası bir atletizm yarışması
yapılacağını duyurur. Ali hemen yarışmaya ismini yazdırır ve heyecanla eve
doğru koşar, bahçede gördüğü kardeşi
Zehra’ya müjdeyi verir:
-Zehra sana bir müjdem var.
-Neymiş o?
-Hocayla konuştum yarışa ben de
katılacağım.
-Ne yarışı?
-Uzun mesafe, hani o uzun mesafe
koşusu vardı ya. Üçüncü olana spor
ayakkabı hediye ediyorlarmış.
-Neden üçüncüye peki?
-1. ve 2. gelen başka hediyeler alıyor da
ondan. Üçüncü olacağım ve o ayakkabıları sana vereceğim.
Kendisinin de ayakkabıya ihtiyacı olmasına rağmen kardeşini düşünüp kazanacağı ayakkabıyı can-ı gönülden
kardeşine vermeyi hayal eden Ali’nin
tavrı, diğergamlığın safiyetini hatırlatıyor bizlere.
Sana seni seviyorum dediğimde artan bir egon değil de atan bir kalbin olsaydı eğer; her şey farklı olabilirdi.
/ Aşk ve Küller
Siz gerçeği bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz./ Prestij (The Prestige)
Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme. Benim bile. Bir hayalin varsa peşini
bırakmamalısın. İnsanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan
peşini bırakma. Git ve al. O kadar./ Umudunu Kaybetme (The Pursuit of Happyness)
Hayallerinin peşinden koşmadıkça hayalden hayale koşmanın hayalden hayale uçmanın ne anlamı var?
/ Kırmızı Değirmen (Moulin Rouge)
Düşünmek önemlidir. Bizi mercimeklerden ayırır./ Balıkçı Kral (The Fischer King)
42 - Çekmeköy2023
MUCİZE
KÜLTÜR VE SANAT
Filmin dram yönü kuvvetli olmakla
birlikte, görsel manzara ve kıyafet
seçimleriyle çoğu yaştan seyirciye
hitap etmeyi de becerebilmiştir.
Mahsun Kırmızıgül’ün dördüncü filmi Mucize, bir mucize gibi girdi vizyona.. Beyaz
Melek, Güneşi Gördüm ve New York’ta
5 Minare’den sonra yine birçok farklı
konunun aynı anda ele alındığı, bir derdi
olduğu her halinden belli olan bir film Mucize..
Çekimleri İzmir Foça, Uşak, Kars ve Kağızman’a bağlı bir köyde gerçekleştirilmiştir.
Kırmızıgül bu kez 1960'lı yıllarda sefalet
içinde yaşayan, darbenin içinde debelenen
Türkiye’nin panoramasına ışık tutmaya
çalışıyor. Filmde, fakirliğin hüküm sürdüğü
yıllarda, okumayı bekleyen yüzbinlerce
çocuğun ve öğretmenlerin hikâyesi anlatılıyor. 1960’lı yıllarda darbe döneminde
geçen film, Egeli bir öğretmenin (Talat
Bulut’un) Anadolu'nun ücra bir köşesine
sürgün hikâyesidir.
Henüz vizyonda olan filmin detaylı konusu
ve sonucu ile ilgili bilgi vermek istemiyorum.
Ancak Kırmızıgül’ün diğer filmlerine nazaran
daha durgun ve senaryodaki boşluklarıyla
dikkat çeken, masalsı bir film Mucize. Filmi
tek başına sırtlanıp götüren, oyunculuğuyla filmi izlemek için başlı başına sebep ise
Mert Turak’tır. Filmde Aziz ismiyle engelli bir karakteri canlandıran Turak, filmin
başından sonuna kadar göz dolduran bir
performans sergiler.
Senaryodaki en temel boşluk, bir yandan
eşkıya diğer yandan ‘dağların aslanları’
olarak anılan atlı ve silahlı bir grup adamdır.
Gerçek hayatta bu dağ aslanlarının hangi
duruma karşılık geldiği elbette açıktır.
Ancak filmde bu adamların neden dağa
çıktıkları, ne yaptıkları ve hangi kırılma
noktası sonucunda askere teslim olmaya
karar verdikleri belirsizdir. Neden dağa
çıktıklarına dair anlatılan hikâye ise
seyircinin zihninde ancak yarım bir olay
örgüsü kurmasına sebep olur. Sanki bu
bölüm sadece senaristin içi rahat etsin
diye eklenmiş, konunun bağlamına oturtulamamış bir güzelleme olarak kalmıştır.
Film içerisinde 1960 dönemi darbe yıllarına vurgu yapılsa da, konu detayıyla
işlenememiştir. Bu durum film içerisinde
bir eksiklik olarak ön plana çıkarken,
aynı zamanda köyün merkezden uzak-
lığının bu konunun köyün gündemine hiç
yansımamasına etkisini de gözlemleyebileceğimiz bir durumdur.
Filmin dram yönü kuvvetli olmakla birlikte, görsel manzara ve kıyafet seçimleriyle çoğu yaştan seyirciye hitap etmeyi
de becerebilmiştir. Bu çerçevede tüm
senaryo boşluklarına rağmen filmin en
önemli yanı, köy yaşantısına ilişkin her
konuyla ilgili geniş sosyolojik ayrıntı ve
gözlemleri barındıyor olmasıdır. Evliliklerin yapılma süreci, adet ve gelenekler,
kadın erkek ilişkileri ve bu ilişkileri
şekillendiren dinamikler, çocukluk
halleri, günlük köy ve aile yaşantısına
dair neredeyse tüm detayları görebilmek mümkündür. Bu zenginlik, filmin
içeriğini kuvvetlendirmekle beraber,
Mahsun Kırmızıgül’ün diğer filmlerinde
olduğu gibi kırsalın yaşantısını farklı
yönleriyle kentliye sunarak, bilinmezi
yakın kılmayı başarmıştır.
Çekmeköy2023
- 43
KÜLTÜR VE SANAT
Ailemizin Çınarları
Yazılmamış Mektuplar
Ailemizin Çınarları projesi; aralıklarla devam ettirilen, zaman içerisinde
geliştirilerek kapsamlı hale getirilen ve
çalışanların yoğun beyin fırtınaları sonucunda tamamlanmış bir projedir. Kökleri
çok eskiye dayanan Çekmeköy ilçesi,
siyasi, coğrafi ve kentsel yeni yapılanmalar sürecinde bugünkü adını ve sınırlarını kazanmıştır. İlçenin bu yeniden
yapılanma sürecinde, ona gönül vermiş
olanlar için yapılabilecek birçok çalışma vardır. Çekmeköy’ün Ordu, Sivas,
Trabzon, Rize, Kars, Erzincan, Muş ve
daha birçok farklı kentten gelen insanın
oluşturduğu harmonik yapısı, burada
gerçekleştirilecek sosyal ve kültürel
çalışmaların zeminini de genişletmekte
ve zenginleştirmektedir. Bu çerçevede
hem Çekmeköy’de yaşayan insanlar
için kalıcı ve anlamlı hem de Çekmeköy ilçesine önemli bir değer katacak,
sosyal ve kültürel çalışmalar neler olabilir sorusunu sorduk kendimize. Evet,
ne olabilirdi?
2012 yılının Aralık ayında, Çekmeköy’ün en önemli değerlerinden olan
yaşlılar ile bir proje gerçekleştirmenin
en anlamlı ve kalıcı işlerden biri olacağı
fikriyle başlayan serüven, 2013 ve 2014
yıllarında yoğun olarak devam etmiştir.
Söz konusu proje kapsamında, Çekmeköy’de en az 30 yıldır yaşayan, 65 yaş
ve üstü, kadın/erkek tüm yaşlılarımızı
içine alan, Çekmeköy’ün tarihine ilişkin
biyografik anlatıları değerlendirmek üzere
sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirildi.
Peki sözlü tarih nedir ve bu çalışmanın
hem bir mekan olarak Çekmeköy ilçesine
hem de Çekmeköy Belediyesi’ne katkısı ne
olacaktır?
Sözlü tarih, toplumsal tarihten siyasi ve ekonomik tarihe uzanan geniş bir
yelpazede, geçmişin belleklerde kalan
bilgisini bugünden derleyen, disiplinler
arası bir yaklaşımdır1. Daha çok devlet arşivleri ile yazılan tarihin araştırma alanına sıradan insanları, gündelik
yaşamı ve öznelliği dâhil etme
dürtüsüyle şekillenir2. Bu dürtü,
hayatının önemli bir bölümünü
Çekmeköy’de geçirmiş, semtin
geçmişine ve gelişimine tanıklık
etmiş yaşlı insanların, semtin tarihine ve gelişimine ilişkin sözlü tarih
anlatılarını derlemek fikrini harekete
geçirmiştir. Böylece hem semt insanının tarih yazımına birebir katkıda
bulunması hem de Belediye bünyesinde bu konuda bir arşiv oluşturulması hedeflenmiştir.
2012 yılının Aralık ayında başlayan
projenin ilk bölümü, 4 ay sonra
2013 yılının Mart ayında Ailemizin
Çınarları’nın ilk dergisinin çıkarılmasıyla tamamlandı. Bu 4 aylık süreçte
toplamda 7 kişiyle sözlü tarih görüşmesi
yapıldı. Projenin devamı olarak ancak
daha kapsamlı biçimde sürdürülmesi
planlanan ikinci kısmına, 2013 yılının
Kasım ayında başlandı. 2013’ün Kasım
ayında ön görüşmelerle başlayan projenin saha çalışması süreci, 6 ay sürdü.
Nisan 2014’te tamamlanan bu süreç
sonunda toplam 18 sözlü tarih görüşmesi
gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen görüşmeler 8-10 dakikalık belgeseller halinde
hazırlanarak ‘Nesillerin Buluşma
Gecesi’ adı altında tüm Çekmeköy
halkı ile paylaşıldı.
Proje
nihayetinde,
Çekmeköy’de
yaşayan ve yaşamış olan (görüşme
yapılan yaşlılarımızdan ikisi, biz
görüşme yaptıktan bir sene sonra vefat
etmiştir), 65 yaş ve üstü, kadın ve erkek
toplam 25 kişiyle sözlü tarih görüşmeleri
gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler hem
sesli hem de görüntülü kayıt altına alınmıştır. Görüşülen kişilerin Çekmeköy’e
ait fotoğraf, belge, mektup ve video
kayıtları derlenmiştir.
Projenin temel amacı; Çekmeköy’ün tarihinin bireysel tarih/geçmiş hikayeleri ile
yeniden yorumlanmasını ve Çekmeköy
halkının bu tarihin yazımına aktif olarak
katılmasını sağlamaktı. Böylece her anlatıda "tarih dilde can buldu". Çekmeköy’ün tarihine ilişkin yola çıktığımız
tüm hikâyelerde bambaşka bir dünya
bizi karşıladı. Her kapıda bir sonraki gün
için özlü bir söz, her solukta bir tavsiye
ve ders vardı bize..
Mevlana’nın
“Gençlerin
aynada
gördüklerinden daha fazlasını, ihtiyarlar bir tuğla parçasında görürler.”
sözü doğrultusunda Ailemizin Çınarları
Yazılmamış Mektuplar dergisinde de
görüştüğümüz yaşlı vatandaşlarımızın,
Çekmeköy’e ve kendi hayatlarına ilişkin
anlattıklarını, acılarını, hüzünlerini, sevinçlerini ve fotoğraflarını bir araya
getirdik. Keyifle okuyacağınız dergide,
Çekmeköy’ün tarihine dair de bir çok
farklı bilgi ve anekdota ulaşmanız mümkün.
DERGİNİN KÜNYESİ
ADI: Ailemizin Çınarları Yazılmamış
Mektuplar
YAZARI: Deniz BİNİCİ-Salih GEBEL
YAYIN: Çekmeköy Belediyesi
BASKI YILI:2014
SAYFA SAYISI: 98
1 http://www.tarihvakfi.org.tr/cms/index.php/sozlu-tarih-calismalari/item/114-sozlu-tarih-nedir , Erişim Tarihi: 06.11.14
2 http://myweb.sabanciuniv.edu/sozlutarih/ , Erişim Tarihi: 06.11.14
44 - Çekmeköy2023
ÇEKMEKÖY’ÜN
ŞİFRESİ
M
ilyonlarca insanın ölümüne
sebep olan Stalin, “Bir
kişinin ölümü trajedi, bir
milyon kişinin ölümü ise
istatistik olarak kayıtlara geçer,” diyerek
istatistiğin, insanı ve hayatı anlamada ne
derece yetersiz ve soğuk kaldığını ifşa
eder adeta. Ünlü Batılı bilim adamı ve
düşünür Galileo ise, “Evren matematik
dilinde yazılmıştır,” der. İstatistiğe iki
farklı uçtan da bakıldığını ifade ettikten
sonra insanı anlamada sayıları tek ölçü
kabul etmeden, Çekmeköy’ü sayıların
yardımıyla anlatmaya, deyim yerindeyse
ilçenin şifrelerini çözmeye çalışacağım
sizler için.
Çekmeköy, 3000 yıllık bir tarihi olan İstanbul’umuzun 500 yaşını geçmiş Fatih,
Beyoğlu ve Üsküdar gibi yaşlı başlı ilçelerine göre oldukça genç ilçelerinden
birisidir. 2008 yılında Avrupa Yakası’nda
Arnavutköy, Sultangazi, Başakşehir;
Anadolu Yakasında Ataşehir, Sancaktepe ilçeleriyle birlikte İstanbul’un ilçe
ailesine katılmıştır. 2008 yılında İstanbul’umuz yaşlılığından mütevellit vefat
eden bir ilçesi Eminönü’ne karşılık 6 ilçeyle
cevap verdi her hal bu önemli kayba. Yeni
ilçeleriyle İstanbul, 3 ilçesiyle ülkemizin en
az ilçesine sahip olan Bayburt’a tezat bir
şekilde 39 ilçesiyle ülkemizin en fazla
ilçesine sahip ili unvanını da sürdürmüş
oldu.
31.12.2013 tarihi itibariyle nüfusu
207.476 olan Çekmeköy, 14.160.467 kişilik nüfusuyla İstanbul’un %1’i, 76.667.864
kişilik nüfusuyla ülkemizin %2,7’si nüfus
büyüklüğüne sahiptir. Nüfus büyüklüğü
olarak ne İstanbul’un 752.250 nüfuslu Bağcılar, 660.125 nüfuslu Ümraniye
gibi kalabalık ilçelerinden birisi, ne de
16.166 kişilik nüfusuyla Adalar, 31.718
kişilik nüfusuyla Şile gibi küçük ilçelerinden birisidir. Doğumunun 6. yılında
Adalar, Şile, Çatalca, Silivri ve Beşiktaş
gibi ilçeleri geçerek İstanbul’un nüfus
büyüklüğü olarak 34. ilçesi olmuştur.
İstanbul’un ilçeleri içerisinde 1043
km2’lik Çatalca, 863 km2’lik Silivri, 779
km2’lik Şile, 506 km2’lik Arnavutköy,
301 km2’lik Beykoz, 179 km2’lik Pendik,
158 km2’lik B.Çekmece ve 151 km2’lik
Sarıyer’den sonra İstanbul’un 9. Anadolu Yakası’nın 4. büyük ilçesidir.
Çekmeköy’ün 148 km2’lik yüzölçümünün;
%75’i orman, %3’ü askeri alanlar, %7’sini
tarım alanları, %6’ını 2-B alanları
oluşturmaktadır. İlçemizin iskâna açık
alanları sadece %11’lik büyüklüğe sahiptir. Aktif olarak kullanamasak da ormanlarımızın bize bol oksijenli, temiz
bir hava imkânı sunduğu da göz ardı
edilmemesi gereken bir husus.
“Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı,”
diyerek beğenmediği yenilikleri eleştirir
Ziya Paşa meşhur Terkib-i Bend’inde.
Binlerce yılı aşkın ömrü olan İstanbul’umuzda 1990’ların başından itibaren eskiden beri var olan açık mahalle
yapılaşmasının yanında yeni bir yapılaşma türü daha çıktı: Siteleşme. Site tipi
yapılaşmaya ilişkin olumlu ve olumsuz
oldukça sıcak tartışmalar yaşana dursun Çekmeköy yeni bir ilçe olarak bu
yeniliğe büyük ölçüde açık tuttu kendini.
Böyle olunca 31.12.2014 tarihi itibariyle ilçemizdeki 20.528 binanın
KÖŞE YAZISI
%17’si, 98.160 bağımsız birimin %23’ü
siteler içerisinde bulunmaktadır. Sitelerimiz de bir değildir; kimi halka açık
(%13), kimi yarı açık (%7), kimisi de
gayet kapalı (%80)sitelerdir.
İlçemizin şehr-i-emini, belediye başkanımız
Ahmet Poyraz,“ilçemiz eğitim vadisi
olacak” deyince hayırseverler durur mu?
Belediye, Kaymakamlık başta da hayırseverlerimiz ve girişimcilerimiz el birliği
edince ilçemizdeki eğitim kurumu sayısı
2008-2009 Eğitim Yılında 35 iken, 20142015 Eğitim Yılı itibariyle 34’ü özel olmak üzere 71 oldu. Bu kadar ilköğretim
ve ortaöğretim kurumu olan bir ilçede
üniversiteyi de devletimiz yapmazsa ben
yaparım diyerek, dünyanın en başarılı
girişimcilerinden Hüsnü Özyeğin yaptı
ve ilçemizi aynı zamanda bir üniversite
şehri yapmış oldu.
(Aramızda kalsın, İstatistiğe benim kadar
siz de meraklıysanız, ya da işiniz gereği
istatistik bilgilerine ihtiyacınız varsa biz
bu ve benzeri bilgileri sizler için periyodik olarak topluyor ve “Sayılarla Çekmeköy” kitabı haline getirerek www.
cekmekoy.bel.tr sitesinden ücretsiz paylaşıyoruz.)
Osman CERRAHOĞLU
Strateji Geliştirme Müdürü
Çekmeköy2023
- 45
SAĞLIK
HAMİLELİKTE DİŞ
SAĞLIĞININ ÖNEMİ
H
Dr. Dt. Sertan Yılmaz
Diş Hekimi Protez Uzmanı
Hamilelik sırasında
anne dişlerinden
kalsiyum kaybı ve her
hamilelikte annenin
bir dişini kaybedeceği maalesef yanlış
bir inanıştır. Fakat
hamilelik sırasında
ağız içerisinde bazı
değişikliklerin olacağı
da bir gerçektir.
46 - Çekmeköy2023
amilelik ağız ve diş sağlığı
açısından son derece önemli
bir süreçtir. Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum
kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği maalesef yanlış
bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız
içerisinde bazı değişikliklerin olacağı da bir
gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve
progesteron hormon düzeylerindeki artıştır.
Eğer plak (yiyecek artıkları) uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur.
Bu durum "hamilelik gingivitisi" adını alır.
Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas
ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2-3 aylık
dönemde hamile kadınların çoğunluğunu
farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten
mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir
ve tedavi edilmezse periodontitise (alttaki kemik ve çevre dokuların iltihabı) ilerleyebilir.
Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı
ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en
az iki kez, mümkün olan durumlarda her
yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her
gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi
de yapılmalıdır. Bulantı mevcutsa bunu giderebilmek için değişik yöntemler denenebilir. Soğuk suyla veya macunsuz fırçalama
da bulantıyı azaltan bazı yöntemler olarak
sunulabilir. Dengeli beslenme ile birlikte C
ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının
sürdürülmesi açısından önemlidir.
Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi
de etkin bir temizliğin sağlanarak
gingivitis gelişimini önlemede yardımcı olur.
Diş hekimi kontrolleri hamileliğin planlandığı dönemde yani hamilelik öncesinde
olmalıdır. Çünkü bazı durumlarda hamilelik
sırasında bazı tedaviler uygun olmayabilir.
Hamilelikten önce bir diş hekimi kontrolü ile
ağızda var olan mevcut problemler ortadan
kaldırılır ve böylece hamileliğin ağız sağlığı
açısından daha rahat geçmesi sağlanmış olur.
Hamileliğin ilk 3 aylık döneminde ihtiyaç var
ise temizlik yapılması uygundur. Dişhekimi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi
takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız
dokularında meydana gelen değişikliklerin ve
ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi
ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duruma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar
randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar
mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.
Herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman
4. ve 6. aylar arasıdır. İlk ve son üç aylarda
tedavi acil değil ise ertelenmelidir. Ancak şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi
hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren
durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır.
Bu dönemde röntgenden mutlaka sakınılmalıdır. Ancak çok çok gerekli ise ve çok az
dozlarda röntgen çekilebilir. Yine de acil olmayan ertelenebilecek tedavileri doğumdan
sonraya bırakmak daha akıllıca olur.
Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin
bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun
bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha
çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır;
•İlk aylarda görülen kusmalardan sonra
anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.
•Gebelik hormonlarının (östojen, progertron)
etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne,
dişlerini fırçalamaktan kaçınır.
Hamilelikte bebeğin, diş sağlığı için de annenin yapması gereken görevler vardır. Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu
dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye
dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A
vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek),
D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması
gerekir. Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar
bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut
gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Tetrasiklinler dişlerde renklenmelere neden olur. Kullanılacak her ilaç jinekolog kontrolü veya tavsiyesi ile olmalıdır.
Herkese sağlıklı ve mutlu gülüşler dilerim…
HABERLER
KAR DA YAĞSA ÇEKMEKÖY'ÜN
YOLLARI AÇIK
Ç
ekmeköy
Belediyesi,
çeşitli
müdürlüklerin birleşmesi ile kurulan
karla mücadele ekipleriyle, yolların
açık tutulması için çalışıyor. Fen İşleri,
Temizlik İşleri, Destek Hizmetleri,
Sağlık İşleri ve Zabıta Müdürlüğü personellerinden karla mücadele ekipleri,
araç ve yaya yollarının ulaşıma açık
tutulması için çalışıyor. Ekipler
çalışmalar kapsamında; kaldırımların temizlenmesi, durak ve durak
önlerinin açık tutulması, hayati tehlike
arz eden buz sarkıtlarının temizlenmesi sokak hayvanlarının beslenmesi gibi
konularda hizmet veriyor.
Öncelikli olarak ana arterlerde yapılan
ve ara sokaklarda da devam eden kar
küreme ve tuzlama çalışmalarında 3 kamyon, solisyon dökümü için
1 tanker, 5 dekolader, 6 çift kabin
kamyonetten oluşan ekipmanla 40
personel hizmet veriyor. Kar yağışı
boyunca 7 gün 24 saat devam eden
çalışmalarda bugüne kadar 250 ton tuz
kullanıldı. Gerekli durumlarda 0216
312 44 44 numaralı telefonlardan ve
sosyal medya hesaplarından Çekmeköy
Belediyesi’ne ulaşılabilir.
Çekmeköy2023
- 47
EĞİTİM
Sınırımız dışındaki tek Türk toprağı:
CABER KALESİ VE
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ
Bugünkü Rakka
şehrinin 50 km
batısında ve Halep'in
110 km güneydoğusunda
bulunan Caber Kalesi,
Yavuz Sultan Selim
devrinde Osmanlı
topraklarına
katılmıştır.
48 - Çekmeköy2023
C
aber Kalesi, Türkiye'nin sınırları dışında sahip olduğu tek
kara parçasıdır. Suriye'nin kuzeyinde ve Fırat nehrinin sol
kıyısında kalan bu kalede 1921 yılından beri Türk bayrağı
dalgalanmaktadır. Kale'nin önemi, Süleyman Şah Türbesi’nin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Süleyman Şah Türbesi’nin olduğu Caber Kalesi uluslararası antlaşma olan Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara
Antlaşması’nın (20 Ekim 1921) 9. Maddesi ve Lozan Barış
Antlaşması’nın 3. maddesine (24 Temmuz 1923) göre Türk
toprağı sayıldığı için, Türkiye'nin tüm güvencesine de sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin
kendine ait bu toprak parçası üzerinde asker bulundurma ve Türk bayrağı çekme hakkı
bulunmaktadır.
EĞİTİM
Caber Kalesinin olduğu bölge İslamiyet öncesinde ve İslamiyet’in ilk
dönemlerinde "Davsara" olarak bilinmektedir. Müslüman coğrafya âlimleri
tarafından bu bölge "Davsen" olarak
adlandırılmıştır. Hicri 5. asırda Benî
Kuşeyrli Ca'ber tarafından fethedildiği
için, bu isimle şöhret bulmuştur. Bu
kale, 1087'de Sultan Melikşah tarafından
fethedilmiş ve Halep'teki Ukaylilere
verilmiştir. 1146'da Musul Emiri Atabeg
Zengi tarafından kuşatılmış ise de,
ölümü üzerine alınamamış, ancak daha
sonra bu kale, Ukayliler tarafından Atabeg
Zengi'nin oğlu Nûreddîn Zengi'ye teslim
edilmiştir. 1206'da Harzemşâhların istilâsına, 1260'ta da Moğol hükümdarı
Hülagü'nün yağmasına ve tahribatına
maruz kalmıştır. Memluküler zamanında Halep’e bağlanan kale, daha sonra
da Döğer adlı Türkmen Boyu’nun eline
geçmiştir. Bugünkü Rakka şehrinin 50
km batısında ve Halep'in 110 km güneydoğusunda bulunan Caber Kalesi, Yavuz
Sultan Selim devrinde Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu
Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın (aynı
zamanda Osmanlı devletin kurucusu
Osman Bey’in de dedesidir) mezarı da
burada bulunmaktadır. Süleyman Şah,
Malazgirt Zaferi'nden sonra Anadolu’yu
fethetmekle görevlendirilen Selçuklu
komutanlarından biridir. İlk geldiği yer
Diyarbakır, Urfa ve Birecik çevresidir.
İlk faaliyet alanı da Urfa-Halep-Antakya
bölgesidir. İznik merkezli kendi devletini
kuran Süleyman Şah Anadolu’nun büyük
kısmını ele geçirmiş, Anadolu’nun
güvenliğini sağlayabilmek için Suriye’nin ele geçirilmesine karar vermiştir.
Bu kararı kardeş Suriye Selçuklu devletiyle arasını açmıştır. İki kardeş devletin ordusu 5 Haziran 1086 tarihinde
Halep yakınlarında bulunan AynSaylam’da karşı karşıya gelmiştir. Emir
Çubuk ve emrindeki Türkmenler savaş
esnasında Süleyman Şah’ın tarafından,
Tutuş ’un (Suriye Selçuklu hükümdarı) tarafına geçmişler ve savaştaki
dengeyi etkilemişlerdir. Süleyman Şah
emrindeki kuvvetlerle Suriye Selçuklu
ordusuna saldırsa da bozguna uğratamamış ancak üstün gayretler göstererek
sabırla savaşmıştır. Buna rağmen ordusunun mağlubiyetini önleyememiş
ve askerlerinin çekildiğini görünce de
savaş meydanından ayrılarak, atından
inip kalkanını yere koymuş, oturmuş
ve beklemiştir. Tutuş'un askerleri onu
bulduğunda, bir rivayete göre kendisini
götürmek isteyenlere karşı savaşarak,
bir rivayete göre de atıyla Fırat nehrini
geçerken atından düşmüş üzerindeki
savaş zırhlarının ağırlığı nedeniyle boğularak hayatını kaybetmiştir. Süleyman
Şah’ın naaşı bugünkü Caber kalesinin
önüne defnedilmiştir. Osmanlı Devleti
zamanında Rakka kazasına bağlı bir
nahiye olan Caber Kalesi, 1. Dünya
Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesi üzerine, 1918 yılı sonlarına
doğru İngiliz Kuvvetleri tarafından
işgal edilmiş, daha sonra, Milletler Cemiyeti kararı ile Fransız mandası altına
giren Suriye Devleti sınırları içerisinde
kalmıştır.20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
ile Fransız Hükümeti arasında imzalanan Ankara Anlaşmasının 9. maddesi gereğince, Süleyman Şah’ın Caber
kalesindeki kabri, müştemilatı (herhangi
bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan
bölüm ya da yapı) ile beraber, Türkiye'nin malı sayılmış ve Türkiye'ye orada
muhafızlar bulundurma ve Türk bayrağını çekme hakkı tanınmıştır. Bu karar
Lozan barış antlaşmasında aynen kabul
edilmiştir.
Türbenin muhafazasını sağlamakla
görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının
ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde
modern bir karakol yaptırılmış, eski türbenin tamiri imkansız hale geldiğinden
tarihi önem ve özelliğine uygun olarak,
1939 yılında da karakolun yanında yeni
bir türbe inşa ettirilerek mezar buraya
nakledilmiştir. Suriye Hükümeti, Fırat
Nehri üzerinde 1966 tarihinde başlattığı Tabka barajının 1973 yılı içerisinde
her türlü inşaatını bitireceğini ve barajın
doldurulmasıyla “Süleyman Şah Türbesinin” tamamen barajın suları altında
kalacağını ileri sürerek, hükümetimizden
türbenin yerini değiştirilmesi veya türbenin Türkiye’ye naklini talep etmiştir. Bu
durum Türkiye ve Suriye hükümetleri
arasında yeni görüşmelere yol açmıştır.
Yapılan görüşmeler sonucunda bir anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre;
Türbe, müştemilatı ile birlikte Karakozak köyü yakınındaki yeni yerine
nakledilmiştir. Günümüzde Süleyman
Şah Türbesi Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 20. Zırhlı Tugayı 3.Hudut
Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburundan
çıkarılan bir manga tarafından korunmaktadır.
Sonuç olarak Süleyman Şah, Anadolu’nun Türkleşmesinde rol oynamış,
yaşadığımız toprakların fatihi ve
teşkilatçısı, Büyük Selçuklu Devleti’nin
kurucusu olan Selçuk Bey’in torunu ve
Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in dedesidir. Yani Süleyman
Şah, bizim çocuklarımıza okulda öğrettiğimiz tarihin de ta kendisidir.
Cengiz SELVİ
Çınar Koleji
Tarih Öğretmeni
Çekmeköy2023
- 49
SOKAĞIN SESİ
Osmanlıca
Öğrenilmeli
mi?
D
ünümüze, bugünümüze ve
geleceğimize şahitlik eden
sokaklar…
Gündemimizi,
yaşam
tarzımızı, insana ait tüm
güzellikleri ve noksanlıkları yansıtan sokaklar…
“Sokağın
Sesi”
yine
çok önemli bir konuyu
vatandaşımızla
paylaşmak üzere sokaklarda...
Her kesimden insanımızın
buluştuğu
Çekmeköy’e
mikrofon tuttuk ve sorduk:
“Osmanlıca öğrenilmeli
mi?” İşte sokaklarımızdan
yükselen ve sayfalarımıza
yansıyan farklı sesler.
50 - Çekmeköy2023
ÜLKÜ ÇELEBİ
3 AYDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca’nın okullarda ders
olarak okutulması gerektiği
düşüncesindeyim. Osmanlıca
ya da Osmanlı Türkçesi demek toplumumuzun geçmişi demektir. Çocuklarımızın kendi geçmişini tam anlamıyla
kavrayıp öğrenebilmesi kültürümüzü,
medeniyetimizi idrak etmek açısından
önemlidir. Var olan değerlerimizi kaybetmeden, tarihimizi bilmenin hiçbir
sakıncası olmayacağını düşünmekteyim.
SELMA GÜL
3 AYDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca dediğin farklı bir dil
değildir, Türkçe’mizin Arap
alfabesiyle yazılmasıdır. Öyle
olunca yazılı kültürümüze yabancı olduk.
Türk toplumunu tüm gerçekliğiyle anlayabilmek için Osmanlıca’nın bilinmesi
gerektiği görüşündeyim. Toplumumuzun
geleceği olan yeni neslimizin Osmanlıca’yı öğrenmesi, geçmişini bilen bilinçli Türk insanlarının yetişmesi demektir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın
Osmanlıca eğitimi alması öncelikle
toplumumuz için faydalı olacaktır.
SOKAĞIN SESİ
MEHMET BUĞRA KARA
8 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
K
endi okulumda ve diğer okullarda Osmanlıca eğitimi verilmesi
gereken bir derstir. Ülkemizde
Osmanlıca’nın öğrenilmesi bizim kazancımızdır. Biz yeni nesiller kendimizi sürekli geliştirmek zorundayız.
Gelişimin temeli geçmişi bilmeye
bağlıdır. Türkçe veya farklı dillere
çevrilmiş kaynaklardan yararlanmaktansa, ileriki dönemlerde direkt Osmanlıca kaynaklarını kullanarak tarihimi öğrenebilmeyi çok isterim.
MUSTAFA AYTOKAT
6 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
kullarda Osmanlıca ders
olarak verilebilir ama en
önemli husus bu dersin zorunlu mu, seçmeli mi olacağı konusudur. Gençlerimiz için Osmanlıca belki
faydalı olacaktır. Buna kendileri karar
vermelidir. Bu nedenle Osmanlıca ders
olarak verilebilir ancak seçmeli olmak
kaydıyla. Kimse istemediği veya öğrenebileceğini düşünmediği bir dil eğitimine
zorlanmamalıdır. Osmanlıca dersi konusunda kanaatim bu yönde.
MEHMET TERCANK
1 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca eğitiminin verilmesinin
muhakkak ki faydasını göreceğiz. Öğretmenlik görevi yapan
bir kız babasıyım. Ve kızım Osmanlıcaya hakim olması sebebiyle, hem normal yaşantısında hem iş hayatında oldukça
kazanç sağlamış durumda. Hem istediği
zaman araştırmalarını yardım almadan
kendisi yapabiliyor hem de bu sayede
Türkiye’nin öncesi olan Osmanlı Devletini daha yakından tanıma, anlama
imkanı buluyor. Neden bu olanak diğer
çocuklarımıza da sağlanmasın ki? Osmanlıca ders olarak okutulmalı ve isteyen
herkes bundan faydalanabilmelidir.
"
A
na dilimiz olan Türkçe’nin
yeni neslimize yeterli geldiğini
düşünüyorum.
Osmanlıca
geçerliliğini kaybetmiş ve artık kullanılmayan bir dil olduğu için ders olarak
okutulması taraftarı değilim. İsteyen
kişiler Osmanlıca eğitimi alabilir ama
bunu tüm öğrencilere öğretilmesinin
faydası olacağını düşünmüyorum. Ders
olarak okutulmaması daha doğru olur.
TURGUT KOÇ
45 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca’nın
okutulmasının
bizim açımızdan iyi olacağı
kanaatindeyim. Gurur duyduğumuz bir geçmişimiz, Osmanlı devletimiz var. Osmanlı’dan kaçmak değil
o zamanın başarısının peşinde olmak
gerekiyor. O zamanı anlamak, izlenilen
yolları ve yöntemleri tatbik etmek, tarihe not düşülen asıl kaynakları okumakla
mümkündür. Bu da ancak Osmanlıca’yı
bilmekte başarılabilecek bir durumdur.
"
MEHMET TURAN
12 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
Ülkemizde
Osmanlıca’nın öğrenilmesi bizim kazancımızdır. Biz yeni
nesiller kendimizi
sürekli geliştirmek
zorundayız.
Gelişimin temeli
geçmişi
bilmeye bağlıdır.
Çekmeköy2023
- 51
SOKAĞIN SESİ
CÜNEYT ATLAN
2 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
B
ir öğretmen olarak, Osmanlıca’nın geçerliliğini yitirdiği
düşüncesindeyim. Osmanlıca
ile bir takım şiir ve romanlar yazılmış
fakat çok az bir kesimi ilgilendiriyor.
Osmanlıca Türkiye’nin gündemi olmamalı. Dolayısıyla okutulması doğru
gelmiyor bana. Eğer eğitimi alınacaksa
doktora eğitimi gören insanların, tarih
bölümü öğrencilerinin bu eğitimi alması daha mantıklı olacaktır. Çünkü
Osmanlıca yazılmış çok fazla belge var.
O belgelerin doğru okunması açısından
önemli bir durum. Ama bunun haricinde
normal halkımızın Osmanlıca dersi alması taraftarı değilim. İnsanlar istiyorsa
seçmeli ders olarak konulabilir. Yine de
Osmanlıca akademik doktora eğitimi
almayan kesim tarafından öğrenilirse
istenilen amaca ulaşılamayacağını
düşünüyorum.
"
tarih bölümü
öğrencilerinin
osmanlıca eğitimi
alması daha mantıklı
olacaktır. Çünkü
Osmanlıca yazılmış
çok fazla belge var.
O belgelerin doğru
okunması açısından
önemli bir durum.
"
52 - Çekmeköy2023
BEYZA NUR ÇEKİL
7 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca kökenimiz olduğu
için
öğrenilmesi
gerektiği
düşünülüyor. Fakat şu anda
okullarda zaten var olan iki yabancı
dil görülüyor. Aynı zamanda Osmanlıca, Farsça ve Arapça dilini de içinde
barındırdığından dolayı öğrenilmesi
kolay olmayan bir dil. Öğrencilerimizin
üstündeki sorumluluğa bir de Osmanlıca
eklendiğinde işlerinin daha da zorlaşacağını düşünüyorum. Bu açıdan Osmanlıca ders olarak müfredatta yer almaması
gerekir, diye düşünüyorum.
GÜLZEMİN KORUCU
7 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca öğrenilmesi gereken
bir dil. Osmanlıca demek Osmanlı Devleti’nin yazı dili demektir. Dolayısıyla bizim geçmişimiz
ve kökenimizdir. Biz Osmanlı’nın
torunlarıyız ve bu unutulmamalıdır.
Yeni nesillerimiz de bunu böyle bilmeli, tarihimizi bilmeli ve buna göre
yaşamalıdır.
MELEK KARA
8 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
kullarda Osmanlıca dersinin
en azından seçmeli dersler
arasında olması gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü Osmanlıca demek
Türkiye’nin geleneği, göreneği demektir. Türk kültürü zaten Osmanlının devamıdır. Osmanlıca ile kültürümüzü ve
kendimizi öğrenmiş olacağız. Osmanlıca
bilen insan sayısı ülkemizde inanılmaz
az. Bu sebeple arşivlerimizden yeterince
yararlanılamıyor. Eğer benim çocuklarım bu yazıyı öğrenirlerse gelecek
yıllarda merak ettiklerinde, araştırmak
istediklerinde arşivlerden yararlanıp
geçmişimizle ilgili doğru bilgiye rahatça
ulaşma imkanı bulacaklardır.
ALİ KUVVET
40 YILDIR ÇEKMEKÖY’DE
OTURUYOR.
O
smanlıca ders olarak öğrencilerimize okutulmalı.
Gençlerimiz ve çocuklarımız
atalarını öğrenmeliler. Ders olarak eğitimde
yer alacağı zaman isteyen çocuklarımızda
bundan istifade edebileceklerdir. Şahsım
adına, çocuklarımın ve torunlarımın
öğrenmesini çok isterim.
Röportaj
ÖMER İSLAM
EKONOMİ
SOSYAL BELEDİYECİLİK
BAĞLAMINDA YAPILAN
SOSYAL HARCAMALAR
Mehmet DUMAN
S
KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ
osyal harcama, toplum yararı amaçlanarak, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik
ve diğer sosyal hizmetlerin vatandaşlarca temin edilmesi için gerek toplumun
tamamına veya belli bir kesimine yönelik toplu biçimde, gerekse belli bir
toplumsal kesime ait bireyler için direkt
olarak kamusal kaynaklardan yapılan
harcamalardır.
Günümüz sosyal belediyecilik anlayışında belediyeler, sınırları dahilinde
yaşayan ihtiyaç sahibi bireylerin yoksunluklarının giderilmesi amacıyla sistemli
ve programlı hizmetlerin yürütülmesi
için sosyal bütçelerin hazırlanması
yönünde kendilerini zorunlu hissetmektedirler. Özellikle yerel düzeyde merkezi
yönetimden daha etkin olan belediyeler,
yoksulluk sebebiyle oluşabilecek darboğazdan çıkmak için önemli roller
üstlenmektedir. Belediyelerin sosyal
harcamalarından olan bu sosyal yardım
ve hizmet faaliyetleri, kamu sosyal
sigortalarıyla karşılanamayan, sosyal
güvenlik ihtiyaçlarını gideren türden
yardım ve hizmetlerdendir.
Sosyal belediyeciliğin, yoksulluğu önlemek amacıyla kullandığı en önemli
araçlarından biri, hiç şüphesiz sosyal
amaçlı yapılan yardım ve hizmetlere
yönelik harcamalardır. Belediyelerce
yapılan bu harcamalar, yoksulluğu önlemeye yardımcı olurken, aynı zamanda
toplumsal huzurun sağlanması ve ulusal/
yerel zenginliğin artması hususlarında da
çok önemli bir role sahiptir.
Belediyelerce yapılan sosyal harcamaların en önemli işlevi, sınırları dahilinde
ikamet eden bireylerin, ekonomik ve
sosyal risklerle karşılaşmaları halinde,
yaşam standartlarının belirli bir seviyenin altına düşmeyeceğini, yoksullukla
tek başlarına mücadele etmek zorunda
kalmayacaklarını teminat altına almaktır. Çünkü sosyal harcamaların mantığın-
da yatan asıl sebep, yoksulluğun çözümü
için gelir dağılımında adaleti sağlamaya
çalışırken, aynı zamanda sosyo-ekonomik eşitsizliklerin de giderilmeye
çalışılmasıdır. İşte belediyeler bütçelerini oluştururken, bu mantığa uygun
bir biçimde bütçelerini hazırlamaya gayret etmelidirler.
Sosyal belediyecilik faaliyetleri kapsamında belediyeler, sorumlu olduğu
bireylerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde
karşılama, sorunlara kesin çözümler
üretme ve çözüme kavuşturduğu sorunların sürdürülebilirliğini sağlama konusunda etkin olmalıdır. Sosyal belediyecilik uygulamalarının, birey yararına kalıcı
çözümler vermesi ise ancak mali olanakların yeterli olmasına bağlıdır. Türkiye'de sosyal belediyecilik uygulamaları
anlamında belediyelere kanunlarla çok
geniş yetkiler verilmiş olsa da, maalesef
yetersiz mali kaynaklar sebebiyle uygulamaların yaygınlığı, henüz arzu edilen
düzeyde değildir…
Örneğin Çekmeköy Belediyesi, kentsel altyapı ve üstyapı hizmetleri, kent
siluetinin
değiştirilmesine
yönelik
yatırım harcamaları gibi klasik belediyecilik faaliyetlerinin yanında, aile
içi iletişimsizliklerin, problemlerin,
çatışmaların önlenmesi, aile bütünlüğünün korunması, kardeşlik hukukunun geliştirilmesi, halkla ilişkiler,
eğitim, kültür, sanat v.b gibi farklı sosyal
destekli projelere yönelmekte, sınırları
içerisinde yaşayan halkın yaşam kalitesini artırma amacı gütmektedir. Çekmeköy Belediyesi’nin yıllık faaliyet
raporlarına baktığımız zaman da buna
şahit olmaktayız. Sonuç olarak Çekmeköy Belediyesince sosyal belediyecilik hizmetleri kapsamında uyguladığı
faaliyetler ve belirlediği hedefler, diğer
birçok belediyeye de örnek teşkil edebilecek türden uygulamalardır.
Çekmeköy2023
- 53
HABERLER
ARAÇ FİLOMUZU GENİŞLETTİK
GÜCÜMÜZE GÜÇ KATTIK
Ç
EKMEKÖY BELEDİYESİ HİZMETTE
SINIR TANIMIYOR…
Çekmeköy Belediyesi, vatandaşlara
daha iyi hizmet vermek amacıyla araç
filosunu genişletti. Belediye bünyesinde
Çekmeköylülere farklı alanlarda hizmet
verecek olan 21 araç Çekmeköy Belediyesi önünde düzenlenen törenle teslim
alındı. Törene Çekmeköy Kaymakamı
Cemal Hüsnü Kansız, Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz, AK Parti Çekmeköy İlçe Başkanı Salih Kırıcı, belediye başkan yardımcıları, mahalle muhtarları
ve vatandaşlar katıldı. Araçlar tören sonrası
ilçeyi turladı.
HİZMETTE BÜYÜK BİR GÜÇ…
Çekmeköy Belediyesi bünyesine 21
aracın dahil olmasını ilçeye hizmet edecek önemli bir güç olarak değerlendiren
Çekmeköy Kaymakamı Cemal Hüsnü
Kansız, Belediye Başkanı ve belediye
çalışanlarını hizmetleri için tebrik ettiğini ifadeetti.
İYİ GÜNDE DE KÖTÜ GÜNDE DE
VATANDAŞIN YANINDAYIZ…
Çekmeköylülere böyle bir hizmeti kazandırmaktan dolayı mutlu olduğunu
belirten Başkan Ahmet Poyraz, “Arazi
araçları, kepçe ve damperli kamyon54 - Çekmeköy2023
lar olmak üzere her türlü aracımız
var artık...Bu vesileyle bizim için çok
önemli olan cenaze nakil ve ambulans
araçlarımızıda takviye etmiş olduk. Çekmeköylü hemşehrilerimize Anadolu'nun
herhangi bir ücra köşesine cenazelerini
götürme konusunda daha fazla yardımcı
olabileceğiz," dedi Çekmeköy Belediyesi araç filosuna çok ciddi araçlar
kazandırdıklarını sözlerine ekleyen
Poyraz, "İnşallah böyle bir filo Çekmeköy’de yaşayan yüzbinlerce insanımıza
güzel hizmet verecektir" dedi.
HABERLER
AÇ AÇIKTA
KİMSE
KALMASIN
Ç
ekmeköy Belediyesi, soğuk bir kış
gecesinde telefonla gelen ihbarı değerlendirerek, inşaatta yaşadıkları belirlenen Saburtaşlı ailesine ulaştı. Kar yağışının yoğun
olduğu bir gecede iki çocuklarıyla birlikte
inşaatın bir odasında yaşam mücadelesi
veren aileyi, komşuları belediyeye bildirdi. Gece geç saatlerde gelen ihbarı değerlendirerek, sağlık ekipleri ile birlikte
ailenin yanına giden Sosyal Yardım İşleri
Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, bir dramla
karşılaştı.
Büyükşehirde Hayata Tutunma Çabası
Büyük umutlarla göç ettikleri büyükşehirde,
hayatta tutunmaya çalışan ailelerden sadece biri olan Saburtaşı ailesine yardım
eli uzatan Çekmeköy Belediyesi, aynı
gecenin sabahında hayırsever işadamlarını harekete geçirerek aileyi bir eve
yerleştirdi. İlçe sınırlarında tutulan evin
bir yıllık kirasını peşin ödeyen Çekmeköy
Belediyesi, yine hayırseverler aracılığı
evi eşyalarla döşedi. İki çocuğun giyim
ve okul masraflarını da üstlenen Çekmeköy Belediyesi, Baba Esar Saburtaşlı’yı
da ilçede bulunan özel bir fabrikada işe
yerleştirdi.
Çalışmaları yakından takip eden Çekmeköy Belediye Başkanı Ahmet Poyraz,
“Yerlerini yurtlarını bırakıp daha iyi bir
hayat umuduyla göç eden vatandaşlar
maalesef geldikleri yerlerde her zaman
umduklarını bulamıyorlar. Bu ailemiz de
onlardan bir tanesi. Fakat bu aile duyarlı bir komşuya sahip olduğu ve bizi
bilgilendirdikleri için daha şanslılar.
İhbarı aldığımız andan itibaren ailenin
hayat şartlarını normalleştirmek için
elimizden geleni yaptık. Bu çalışmalarda hayırsever vatandaşlarımızın da
payı var. Allah sebep olan ve yardım
eli uzatan herkesten razı olsun. Bundan
sonrası için çocukların eğitim hayatına
devam etmeleri birinci önceliğimiz.
Bu konuda aile uyarıldı. Babayı işe
yerleştirdik. İlerleyen dönemde de
takipçileri olacağız,” dedi.
Çekemköy Belediyesi ayrıca soğuk kış
günlerinde yakacak ihtiyacı olan aileler
için hayırsever vatandaşların hazırladığı
kömürlerin dağıtılması konusunda da
koordinatörlük yaptı.
Çekmeköy2023
- 55
RÖPORTAJ
SİVİL TOPLUM
KURULUŞLARIMIZ
[ÇEKMÜDER]
S
Yaşar KILDAN
Çekmüder Başkanı
Çekmüder 2010 yılında,
21 müteahhit tarafından
kurulmuştur. İnşaat
ile büyüyen ilçemizde,
müteahhit sayısının
300’e ulaşması sonucu
derneğimiz bir ihtiyaç
haline gelmiştir. Bizler
de müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak adına derneğimizi faaliyete
geçirdik.
56 - Çekmeköy2023
ivil toplum kuruluşları
ortak amaçlara sahip
insanların, bir araya
gelerek seslerini ve
sosyal
faaliyetlerini
kamuoyuna daha fazla
duyurabilen topluluk-
lardır…
Sivil toplum kuruluşları gücünü üyelerden
alıp, bulunduğu bölgeden başlayarak,
ülke ekonomisinin kalkınması için
çaba sarf ederler…
Çekmeköy 2023 aracılığı ile bir sivil
toplum kuruluşumuzu daha konuk ediyor, tanımaya çalışıyoruz. İlçemizde
bulunan ÇEKMÜDER “birlikten kuvvet
doğar” anlayışıyla müteahhitleri aynı
çatı altında toplayan bir kuruluştur.
Bu sayımızda başarının ve birliğin
peşinde olan ÇEKMÜDER (Çekmekoy Müteahhitler Derneği)’i sizlere
tanıtıyoruz.
Çekmüder nasıl ortaya çıktı?
Derneğin yapısından bahsedebilir
misiniz?
Çekmüder 2010 yılında, 21 müteahhit tarafından kurulmuştur. İnşaat ile
büyüyen ilçemizde, müteahhit sayısının
300’e ulaşması sonucu derneğimiz
bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bizler de
müteahhitlerin ihtiyaçlarını karşılamak
adına derneğimizi faaliyete geçirdik.
Dernek olarak yapılaşmayı en başından
düzenledik. Her dernek, her kurum genel
olarak 3 bölüme ayrılır. Birinci grup
çalışan ekip, ikinci grup maddi olarak
güçlü sermaye sahibi üyeler ve üçüncü
grup beyin takımıdır. Dernek içinde
biz, bu gruplara göre organize olduk ve
çalışıyoruz. Başkandan genel sekretere,
tepeden tırnağa herkesin ayrı bir görev
2
tanımı vardır. Bu şekilde Çekmüder
olarak tüm faaliyet ve organizasyonlarımızdan en yüksek verimi alırız.
Çekmüder'in kuruluş amacı nedir?
Müteahhitlik, eğitim ve formasyon
gerektirmeyen bir meslektir. Sermayesi olan bir insan ben müteahhit
olacağım dediği zaman, herhangi bir
kanun veya yasa buna engel olmuyor ve
önünü kesemiyor. Bu sebepledir ki, çok
yüksek risk taşıyan bir iş ile uğraşmaktayız. Bizim dernek olarak öncelikli
amacımız müteahhitlerimizin bilgisizliğini
gidermek ve yaptıkları işte üyelerimizi
donanımlı hale getirmektir. Her üyemizi profesyonelleştirme gayesindeyiz. Bu
sayede müteahhitler eğitimli, yaptıkları
işin bilincinde ve kontrollü çalışmalarını
sürdürebileceklerdir.
Müteahhitler neden Çekmüder’e
üye olmalılar?
Müteahhitlikte profesyonel bir hale
gelmek, kendilerini bir adım öne taşımak adına Çekmüder’e üye olunması
gerekiyor. İnşaat, işveren açısından
maddi krizlerin en çok yaşandığı sektördür. Sebebi, yaşanılan iş kazaları, imalat
hataları ve imar bilgisizliğidir. Sorunların
temeline bakıldığında yine müteahhitlerin bilgisizliği ortaya çıkmaktadır. Bu
noktada sivil toplum kuruluşları devreye
giriyor. Yapılan çalışmalarda hata payını
minimuma indirmek, iş güvenliği, imar
değişiklikleri ve yenilenen yasalar hakkında bilgi almak için Çekmüder’e üye
olunması gerekiyor.
Çekmüder’in üyelerine kazandırdıkları
neler?
Çekmüder olarak üzerinde en çok durduğumuz husus, eğitimler. Aylık periyod-
RÖPORTAJ
larla üyelerimize diksiyon, vücut dili gibi
eğitimler veriyoruz. Mesleğimizle ilgili,
yeni yasalar veya imar mevzuatındaki
değişiklikler hakkında bilgilendirme
yapıyoruz. İş güvenliği, inşaat yapımında önemli noktalar hakkında seminerler düzenliyoruz. Üyelerimizin iş ve
meslekleri alanında yeterli donanıma
sahip olmalarını sağlıyoruz. Müteahhitlerimize en büyük katkıyı bu şekilde
sağladığımıza inanıyorum.
Bunun dışında üyeler arasında birlik beraberlik sağlamak için herkesin katıldığı
organizasyonlar düzenliyoruz. Şehir
dışı gezileri, yemek organizasyonları
sayesinde tüm üyelerimizi bir araya
topluyoruz. Bu şekilde üyelerimizin
bireysel iletişimi kuvvetlendiğinden,
derneğimizde ortak çalışmalar çok fazla oluyor. Yaptığımız iş bilgi ve beceri
haricinde ciddi sermaye istiyor. Ortak
çalışmalar yürütüldüğünde müteahhitler
olarak, büyük sermaye gruplarına hitap
edebilecek hale geliyoruz.
Son olarak üyelerimizin derneğimizden
en çok yardım gördüğü konulardan biride, mali ve hukuki alanlarda danışmanlık faaliyetidir. Çalışma şekilleri, finansman boyutuyla ilgili derneğimize
başvurup en doğru ve güncel bilgiyi elde
edebiliyorlar.
diyemizden doğru bilgileri toplayıp
müteahhitlerimize aktarıyoruz. Diğer
sivil toplum kuruluşlarıyla da aynı zamanda aynı hedefe doğru hareket etmeye gayret ediyoruz. Eğitim, seminer
ve bilgilendirme toplantılarını bir arada yaparak tüm müteahhitleri toplamış
oluyoruz.
Biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Çekmüder üyelerinin katkılarıyla sosyal proje
faaliyetleri gerçekleştiriyoruz. Buna bağlı
olarak belediyemiz kadar olmasa da
elimizden gelen yardımı, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya çalışıyoruz. Konuyla
alakalı özellikle Kızılay ile birlikte bir
çalışmayı hayata geçirmiş bulunuyoruz.
Gerekli yerlere maddi yardımlarda bulunup, Soma’daki insanlarımıza, üniversite okuyan gençlerimize ve ihtiyaç sahibi olan ailelerimize hem bireysel olarak
hem kurumsal olarak maddi yardımlar
gerçekleştiriyoruz.
danışmanlık birimi kurup, derneğimizi üyelerimizin her konuda fikir alabilecekleri bir yer haline getirmeyi planlıyoruz.
İkinci hedefimiz ise, Çekmüder’e üye
olan bir müteahhit’in yaptığı inşaatla
ilgili her türlü şikayetin doğrudan muhatabı olmak gibi bir yapı kurmak. İnşaat alanında dernek adıyla birlikte üye
numarası yer alacak. Bu şekilde çevreden herhangi bir rahatsızlık olduğunda
belediyemizden önce bize başvurulacak.
Derneğimiz belediye ile halkımız arasında tampon görevi görecek. Eğer bizim
çözebileceğimiz bir problemse, sorunu
gidereceğiz. Bizim çözemediğimiz
büyük problemse belediyemize başvurulacak. Buradaki amacımız var olan
işleyişi en iyi hale getirmektir.
Yakın bir zamanda hayata geçireceğimiz
bir diğer planımız müteahhitlerin eğitimiyle
ilgili. Belediyemizle ortak olabilirsek,
Aydın Üniversitesi aracılığıyla Çekmeköy’de müteahhitlik okulu açılmasını
planlıyoruz. Müteahhitlik mesleği ile
ilgili en ince ayrıntıları kapsayan, 8 aylık bir eğitim sürecinden bahsediyoruz.
Eğer gerçekleştirebilirsek inşaat hatalarını en aza indirgemeyi, müteahhitlikte
kontrolün artmasını ve maddi kayıpların
neredeyse olmamasını umut ediyoruz.
Çekmeköy 2023 okurlarına neler
söylemek istersiniz?
Geleceğe yönelik planlarınız neler?
Yeni Türkiye’ye uygun olarak en
büyük hedefimiz Çekmüder olarak
üyelerimizin vizyonunu olabildiğince
genişletmek. Müteahhitlerin mekanik,
teknolojik ve kurumsal anlamda güçlü
ortaklıklar oluşturmasını hedefliyoruz.
Derneğimizde de bununla alakalı ayrı bir
En başta müteahhitlere, daha sonra
Çekmeköy halkına benim en büyük
mesajım; çok güzel bir ilçeye sahip
olduğumuzdur. Gün geçtikçe büyüyen,
modernleşen ve yaşamın merkezi haline
gelen bu ilçemiz emin ellerde. Belediyemizin çalışmalarından herkes gibi ben
de memnunum. Vatandaş olarak bizim
de ilçemizi korumak adına belediyemize
yardım etmemiz gerekiyor. İlçemizin
gelişirken doğal yapısı ve yaşanabilir
halini muhafaza etmek için elimizden
geleni yapmalıyız. Teşekkürler.
Başka kurumlarla ortak çalışmalarınız oluyor mu?
Kaymakamlık ve belediyemiz ile
hemen her konuda ortak çalışmalar
yürütmeye çalışıyoruz. Her alanda
belediyemiz ve müteahhitler arasında
köprü görevi görüyoruz. Herhangi bir
yapısal ve imar değişikliğinde, beleÇekmeköy2023
- 57
AKTÜEL
BİR BAŞKA AÇIDAN
KADIN HAKLARI
Ç
ekmeköy İlçe İnsan Hakları Kurulu
Başkanlığı tarafından düzenlenen, Çekmeköy Belediyesi ve Çekmeköy Kaymakamlığı’nın da iştirak ettiği ‘Bir
Başka Açıdan Kadın Hakları’ konulu
panel 9 Ocak 2015’te Turgut Özal Kültür
Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir.
Panelin moderatörlüğünü avukat Sibel Eraslan üstlenirken, avukat Derya
Yanık, yazar Cihan Aktaş ve Yardımcı
Doçent Doktor Fatımatüz Zehra Kamacı
konuşmacı olarak katılmıştır. Panelin üst
başlığı ‘Bir Başka Açıdan Kadın Hakları’, alt başlıkları ise şöyle belirlenmiştir:
-Kadınların eğitim hakkı ve eğitimde şiddet,
-Kadınların çalışma hayatı ve iş hayatında kadınların sorunları,
-Kadınların yaşam hakkı, kamusal alanda kadın ve kadına yönelik şiddet,
-Hz. Peygamber’in kadına bakışı.
Sibel Eraslan – Kadınların Eğitim
Hakkı ve Eğitimde Şiddet
Programın başlangıcında konuşan Sibel
Eraslan, ilk olarak ‘Şiddetin kaynağı
nedir?’ sorusuna cevap arar. Bu sorunun cevabını Profesör Doktor Zeynep
58 - Çekmeköy2023
Direk’ten devşiren Eraslan, ‘hayatın
önceden hesap edilemezliğini’ şiddetin
kaynağı olarak konumlandırır.
Şiddet sadece fiziksel olmasa da, özellikle
kadınlar üzerindeki pratiklerin fiziksel
şiddetle neticelendiğini söylemek yanlış
olmaz. Bu yüzden özellikle kadınların
hayatında şiddetin önceden hesap edilemezliği tüm detayıyla okunur.
Ülkemizde şiddetin en saf örneği başörtüsü
yasağıyla gündemimize girmiştir. 1968
yılında Hatice Babacan ile başlayan süreç,
ancak Ak Parti yönetiminin konuyu ele
almasıyla son bulmuştur. Peki Hatice Babacan kimdir ve bu yasak ve şiddet süreci
nasıl başlamıştır? Bu sorunun cevabını
Murat Aksoy Başörtüsü-Türban Batılılaşma-Modernleşme, Laiklik ve Örtünme
(2005) kitabında şöyle açıklıyor:
“1968 başörtüsü açısından önemli bir yıl
olmuş ve başörtüsü bugün yaşamakta olduğumuz tartışmalardaki merkezi
yerini almaya başlamıştır. Bu zamana
kadar İslami duyarlılığa sahip olanlar tarafından giyilen tesettüre uygun
kıyafetlere karşı çıkanların yürüt-
tükleri, somut ifadesini çarşafta bulan
tartışma ve karşı çıkış yerini manto ve
başörtüsüne bırakmıştır. Yani dil konusunda önemli bir dönüşüm yaşanmıştır.
Hatırlarsak Türk Kadınlar Birliği ve laik
basın 1950’li yıllarda çarşaf giyenlere
manto almayı dahi önermiş ve bu anlamda mantoyu çağdaş ve modern giysi
olarak önermişlerdi. Çağdaş ve modern
olarak sunulan manto on yıl sonra bu
kez hedef olmuştur. Benzer bir dönüşüm
1980’lerin ortasında türban konusunda
da yaşanacaktır. Bu dönüşüm şunu ifade
etmektedir: Karşı olunan örtünün türü,
şekli ve adı değil, ‘örtünmenin’ kendisidir.
1966-67 öğrenim döneminde Ankara
İlahiyat Fakültesi I. sınıf öğrencisi
Nesibe Bulaycı okula bir süre başörtüsü
ile devam etmiş, uyarılar sonrası
başörtüsünü çıkarmıştır. 1968’de aynı
fakültenin öğrencilerinden Hatice Babacan’ın başını örtmesi ve kısa sürede
başörtülü öğrencilerin sayısının 6’yı bulması, üniversitede tedbir alınmasına yol
açmıştır. Fakülte idaresi ve bazı hocalar
Hatice Babacan’ın tarikatlar tarafından
AKTÜEL
yönlendirildiği ve başka amaçlarla okula böyle geldiği gerekçesi ile derslere
devamına karşı çıkmıştır. İslam tarihi
hocası Prof. Dr. Neşet Çağatay’ın “Ben
on dokuz senedir bu sıralarda karşımda
kapalı bir kız görmedim, bundan sonra da
görmek istemem. Ya başını açarsın ya da
sınıftan çıkarsın” sözleri üzerine Hatice
Babacan “başını inancı gereği örttüğünü
söyleyerek” sınıfı terk etmiştir. Hatice
Babacan’ın okuldan atılması üzerine
fakülte öğrencilerinin başlattığı boykot,
günümüze kadar gelecek olan tartışmaları
başlatmıştır.”
1968 yılından günümüze kadar devam
eden bir yasak.. Şiddetin en somut hali
başörtüsü yasağı için Sibel Eraslan şöyle
der: Dünyada hiçbir yasak bu kadar
uzun sürmedi. Dünyada hiçbir yasakla
mücadele bu kadar uzun sürmedi.
28 Şubat sürecinde alınan 406 sayılı MGK
kararı çerçevesinde, 8 yıllık kesintisiz
eğitim tüm yurtta uygulamaya konulur.
Bu durum ülkede beyin göçünü tetikler
ve bu ciddi bir şiddettir. 2002 yılında
İstanbul Avukatlar Barosu’nca yapılan
araştırmada 10.000 lise öğrencisinin
yurt dışında olduğu tespit edilmiştir. Bu
şiddet sarmalının yarattığı ortamın ülke
olarak bize neler kazandırdığı ya da neler
kaybettirdiği tam bir muammadır:
-Zaman kaybı,
-Moral kaybı,
-Güven kaybı.
Derya Yanık - Kadınların Çalışma
Hayatı ve İş Hayatında Kadınların
Sorunları
Hukukun temelinde öncelikle insan
vardır. Bütün kültürel, toplumsal, dini
ve felsefi etiketlerden azade olarak insan
vardır. Hukuk içerisinde insan tanımlandıktan sonra günlük hayat içerisinde
farklı özellik ve donatılarla giydirilir.
Anayasamıza göre iş hayatı, Çalışma
Hakkı ve Yükümlülüğü başlığı altında ifade edilir. Yani çalışmak, bir hak
olduğu oranda bir yükümlülüktür de.
Nitekim kültürümüzün en temel kodlarından birisi, çalışmanın hayatımızdaki önemini ‘iki günü eşit olan ziyandadır’ biçiminde açıklar.
Çalışan kadın iki temel problemle
karşılaşır. Birincisi, çalışma hayatının
kendisinden kaynaklanan problemlerdir. Kadının istihdamda yeteri kadar
alamaması, kadının daha işe başlarken
karşılaştığı en önemli sorundur. İkincisi ise kadının, kadın olmaktan dolayı
karşılaştığı sorunlardır. Bu noktada
en temel problem, eşit işe eşit ücret
alınamaması olarak gün yüzüne çıkar.
Kadının iş hayatının sağlıklı bir zemine
oturtulabilmesi için tüm bu yüklerin
kadının üzerinden kaldırılması gerekir.
Cihan Aktaş - Kadınların Yaşam Hakkı,
Kamusal Alanda Kadın Ve Kadına Yönelik Şiddet
Cihan Aktaş konu bağlamında, bir
davranışın ya da bir sözün ne zaman şiddete
dönüşeceği sorusuna cevap aramıştır. Cihan
Aktaş’ın konuşması, konuya ilişkin ilginç
detaylar barındırıyor.
Aktaş, erkek egemen toplumun tüm bireyleri şiddete eğilimli biçimde yetiştirdiğine
vurgu yaparak, bu toplumun özellikle
erkeği yaşamı boyunca dövmeye ve
dövülmeye hazırladığını dile getirir. Ancak
şiddet sadece erkekten kadına yönelmez.
Kadınların kadınlara ya da siyasi rejimlerin vatandaşlara uyguladığı farklı
şiddet biçimleri de mevcuttur. Bu şiddet
biçimleri ‘tahakküm’ ve ‘vesayet’ ilişkileri
içerisinde gün yüzüne çıkar.
Kadının bireysel ve toplumsal yaşantısı
içerisinde, dikkat edilmesi ve yeniden
düşünülmesi gereken bazı noktalar
vardır. Bu noktaların yeniden düşünülmesi,
kadının toplumsal ve sosyal yaşantısını
daha sağlıklı kılacaktır. Bu spesifik alanları şöyle ifade edebiliriz:
1. Kadın varlığına bakış bir tashih gerektiriyor.
2. İffet sadece kadına özgü bir değer
değildir. Dolayısıyla bu kavramın yeniden
tanımlanması elzemdir.
3. Kadının namusu, erkeğin yüzünün
karası değildir. Bu yükün hem kadın
hem de erkeğin üzerinden kaldırılması
gerekir.
4. Evlilikler kadının geçindirilmesi üzerine
kurulduğunda, bu düzen hem kadın hem
erkek için bir yük ve azap olmaktadır.
Bu düzenin en baştan tasarlanması gerekir.
Fatımatüz Zehra - Hz. Peygamber’in
Kadına Bakışı
Allah katında cinsiyet bir üstünlük unsuru değildir. Dolayısıyla daha en baştan
ifade etmek gerekir ki, kadın ve erkek
arasında yapılan tartışmaların tümü
aslında karşılıklı hoşgörüye işaret
etmektedir. Allah katında kadınlar ve
erkekler birbirlerinin rakibi değil, birbirlerini tamamlayıcıdırlar. Bu noktada
şunu rahatça ifade edebiliriz ki, kadına
karşı şiddet aile birliğini bozar. İslam
kadına ikinci sınıf insan muamelesi
yapılmasına müsaade etmez.
Bir erkek için saygıdeğer olmak, ahlaklı olmak kısacası iyi ve güzel olan her türlü vasfa sahip olmanın yolu, kadına karşı sevgi
ve saygı dolu olmaktan geçer. Peygamber
Efendimizin bu konudaki sözü, kadınlara
karşı davranışın nasıl olması gerektiğini
ve aslında şiddetin bu davranış içerisindeki
yerini çok iyi biçimde anlatmaktadır:
Sizin en hayırlınız, kadınlara karşı en iyi
davrananınızdır.
Hazırlayan
Deniz BİNİCİ
Çekmeköy2023
- 59
SAĞLIK
HAMİLELİKTE
BESLENME
H
Buse SARIKAYA
Diyetisyen
Özel Çağıner Hastanesi
amilelik boyunca sağlıklı
bir süreç yaşamak ve bu
süreci kazasız – belasız
tamamlamak her anne
adayının en büyük istek ve
arzusudur. Anne adayının
beslenmesi ile karnındaki bebeğin sağlığı
arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır.
Anne karnındaki bebeğin bedensel ve zihinsel olarak büyümesi ve gelişmesi annenin
gebeliği süresince yeterli ve dengeli beslenmesi ile mümkündür. Hamilelik diyetinin ana
kriterleri; yeterince yüksek biyolojik değerde
protein içermesi, alınan kaloriyi sağlıklı bir
şekilde alabilmesi, tuz, vitamin, mineral ve su
açısından dengeli olmasıdır.
HAMİLELİKTE BESLENME NEDEN
ÖNEMLİDİR?
Hamilelikte kadının vücudunda, yeni bir canlının (bebeğin) oluşması ve büyümesi ile bazı
değişiklikler izlenir. Oluşan bu değişikliklerle birlikte hamile kadın, hem kendisinin hem
de bebeğin gereksinmelerini karşılayabilmek
için bu dönemde beslenmesine daha fazla
60 - Çekmeköy2023
dikkat etmek zorundadır. Bu nedenle hamilelik süresince anne adayı;
1. Kendi fizyolojik gereksinmelerini (enerji
ve besin öğelerini) karşılamak
2. Vücudundaki depolarını (besin öğeleri
yedeğini) dengede tutmak
3. Anne karnındaki bebeğin sağlıklı büyüme
ve gelişmesini sağlamak
4. Emzirmeye hazırlık için salgılanacak sütün
enerji ve besin öğelerini karşılamak için
sağlıklı beslenmelidir.
HANGİ BESİNLER TÜKETİLMELİDİR?
Sağlıklı beslenme, sağlığı korumak,
geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için
vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerinin yeterli
miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için
bilinçli yapılması gereken bir davranıştır.
ET VE ET ÜRÜNLERİ, KURU BAKLAGİLLER: Protein, demir, B vitamini ve
çinkodan zengindir. Her gün 2 öğün yenmelidir.
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ: Kemik ve
dişlerin yapısını oluşturan kalsiyumun en iyi
kaynağı, süt, yoğurt, peynir, kefir gibi gıda-
SAĞLIK
lardır. Her gün 3 öğün yenmelidir.
EKMEK VE TAHILLAR: Temel
enerji kaynağıdır. Her öğünde az
miktarda tüketilmelidir. Tam buğday ekmeği, tahıllı ekmek ya da
köy ekmeği tercih edilmelidir.
SEBZE VE MEYVELER: A ve
C vitamini gereksinimi bu gruptan
karşılanır. Günde 3-4 öğün yenmesi gerekir. Bu grup gıdalar bağırsak faaliyetleri açısından da bol
tüketilmelidir.
KURU MEYVELER VE KURU
YEMİŞLER: Enerji kaynağıdır.
Demir ve kalsiyum açısından
zengin olup bağırsak faaliyetleri
için de gereklidir.
SU: Günde 2,5 - 3 lt (10 -15
bardak) su içilmelidir.
"
Sağlıklı bir hamilelik için
fiziksel aktivitelerinizi
sürdürmelisiniz. Yoga, nefes
egzersizleri, plates, yürüyüş
yapmak, hem kilo
kontrolünü hem de
doğumu kolaylaştırır.
"
H A M İ L E L İ K T E
KARŞILAŞILAN BESLENME
PROBLEMLERİ
Bulantı:
• Bulantıya neden olan yiyeceklerden ve kokulardan kaçınılmalıdır.
• Bulantıyı bastırmak için tuzlu
gıdalar yenmelidir.
• Sık sık az miktarlarda yenmelidir.
Ilık yiyeceklerden kaçınmalıdır.
• Katı ve sulu gıdalar aynı anda
alınmamalıdır.
• Oda havalandırılmalıdır.
Mide yanması:
• Sık sık, ve azar azar yenmeli,
mayalı hamur işleri, yağlı ve gaz
yapıcı yiyeceklerden ( Brokoli , lahana, brüksel lahanası, karnabahar,
kurubaklagiller. vb) kaçınılmalıdır.
• Yemeklerden sonra hemen yatılmamalı, eğilerek iş yapılmamalıdır.
• Bol su içmeli, yiyecekler yavaş
ve iyi çiğnenmelidir.
• Yatmadan önce ılık süt içilebilir.
• Yüksek yastıkta yatılmalıdır.
• Sorun giderilemiyorsa sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Kansızlık:
• Hekim tarafından önerilen demir
ilaçları düzenli kullanılmalıdır.
• Demir içeren yiyecekler (kırmızı
et, pekmez, kuru üzüm. vb.)
tüketilmelidir.
• Demir ilaçları süt, yoğurt, peynir
ve çay gibi gıdalarla aynı anda
alınmamalıdır.
• Demir ilaçları yemeklerden bir
saat önce yada yemeklerden iki
saat sonra kullanılmalıdır.
HAMİLELİKTE KİLO ARTIŞI
NE KADAR OLMALI?
Hamilelikte alınan kilonun kalitesi
çok önemlidir. Hamileliğin seyri
ve sonuçlarına çok önemli katkılar
sağlar.
Normal hamilelikte en fazla 14 kg ,
en az 7 kg alınır.
Anne adayının alacağı kalori
kısıtlanacak anlamında olmamalı
fakat gereksiz kalori yüklü gıdalar
beslenme
programından
çıkartılarak doğru bir beslenme
planlaması yapılmalıdır.
Diğer Öneriler
• Sabah yataktan kalkmadan önce,
kraker veya sade kızarmış ekmek
gibi nişastalı besinleri tüketin.
• Yataktan yavaşça kalkmaya
çalışın.
• Midenizin boş kalmasını engellemek için gün içinde azar azar ve
sık sık yiyin.
• Yağ içeriği yüksek besinler yerine makarna, patates, kraker,
pirinç, meyve ve sebze gibi kolay
sindirilebilir karbonhidratları tercih edin.
• Yemeklerinizi yavaş yiyin. İçinde
fazla baharat olan besinlerden,
yemek kokularından veya mide
bulantısına neden olabilecek diğer
kokulardan uzak durun.
• Günde 2 kereden fazla kusma
durumunuz varsa, mutlaka hekiminizle görüşün.
• Kahve gibi kafein içeren
içeceklerinde tüketimini azaltın.
• Alkol tüketimi bebekte zeka
geriliğine neden olabileceği için
uzak durun.
• Sağlıklı bir hamilelik için fiziksel aktivitelerinizi sürdürmelisiniz.
Yoga, nefes egzersizleri, plates,
yürüyüş yapmak, hem kilo kontrolünü hem de doğumu kolaylaştırır.
• Gebelikte ve emzirme süresince
sigara içmeyin,içilen ortamda bulunmayın.
• Hamur işi, şeker ve tuzdan
kaçının.
• İyotlu tuz tercih edin.
• Bulaşıcı hastalığı olan kişilerden
uzaklaşın.
• Et ve dondurulmuş gıdaları iyi
pişirin.
Çekmeköy2023
- 61
HABERLER
KARDEŞ ŞEHİRDEN GELEN
MİSAFİRLERİMİZİ AĞIRLADIK
Ç
ekmeköy Belediye Başkanı Ahmet
Poyraz, 2009 yılından bugüne kardeş
şehir ilişkileri devam eden Makedonya’nın Doyran kentinden gelen heyeti
misafir etti. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde Selanik vilayetine bağlı
bir sancak olan Doyran’dan gelen
ekibi misafir eden Başkan Poyraz’a
görüşmeler sırasında Bakan Yardımcıları Ahmet Epli, Latif Coşar ve
Hasan Öztürk de eşlik ettiler. Doyran
Belediye Başkanı Borce Stamov, Belediye Başkan Yardımcısı Erdal İdrizova, Belediye Meclis Başkanı Tasko
Duljanov’un da aralarında bulunduğu
heyette, Doyran Koco Racin İlköğretim Okulu’nun müdürü ve öğretmenleri de yer aldı.
Çekmeköy
Belediye
binasında
gerçekleşen ziyarette tarihi ve kültürel
62 - Çekmeköy2023
verlerin bilgilendirilerek yönlendirme
yapılabileceğini söyledi.
Heyet, daha sonra İstanbul’un tarihi
ve turistik yerlerinden oluşan mekanları ziyaret etmek üzere şehir turuna
çıkarıldı.
miraslar hakkında konuşuldu. Osmanlı döneminde kente yapılan saat
kulesinin son durumu hakkında bilgi
veren Doyran Belediye Başkanı Borce
Stamov, kulenin restorasyonu ile ilgili
proje tekliflerini sundu. Şehirlerinin cami
ihtiyacından da bahsedilen görüşmede
Başkan Poyraz, konu ile ilgili hayırse-
BULMACA
1
2
BULMACA
3
4
5
7
6
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
1-İçinde akımsız elektrik yükü biriktirilen cihaz, yoğunlaç, meksefe
2-Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan güzel kokulu bitki
3-Suç bilimi (soldan sağa)
3-Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde (yukarıdan aşağı)
4-Su koymaya yarayan kulplu, emzikli kap
5-Akdeniz ülkelerinde yetişen, çiçekleri beyaz veya pembe renkli, kışın yapraklarını dökmeyen zehirli bir ağaççık
6-Hava koşullarında meydana gelen değişmeleri, iklim türlerini araştırıp hava durumu tahminlerinde bulunan bilim dalı
7-Saz, kabuk ve yaprak gibi bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü
8-Etkili söz söyleme sanatı
9-Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmiş organ veya parçalar birleşimi, sistem, düzenek
10-Kalabalığa karşı konuşma yapanların önünde bulunan yüksekçe yer
11-Klasik Türk müziğinde bir makam
12-Yağlı, mayalı veya mayasız hamurdan yapılan çörek
13-Zirkonyumun simgesi
14-Nevşehir iline bağlı ilçemiz
15-Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert
16-Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça
17-Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas
18-Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda ortaya bir söz çıkacak bir biçimde düzenlenmiş manzume
19-Bir kişi veya eşya için ayırt edici özelliklerin bütünü
20-Avustralya yerlisi
21-Eğlence
22-Arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen, oturmaya veya yatmaya yarayan ev eşyası
23-1930 yılında keşfedilen, Güneş'e en uzak gezegen (soldan sağa)
23- Kefal türünden bir balık (yukarıdan aşağı)
24-Bir araya getirilerek çemberlerle tutturulmuş ensiz tahtalardan yapılan, yuvarlak, karnı şişkin ve altı üstü düz kap
25-Şanlıurfa ilimizin eski adı
26-Hoşlanarak bakma, seyretme
Çekmeköy2023
- 63
Bunları Biliyor Musunuz?
BUNLARI BİLİYOR
MUSUNUZ?
64 - Çekmeköy2023
• İnsan yılda en az 1460 rüya görür.
• İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.
• Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.
• İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.
• Sabahları elma kahveden daha fazla uykumuzu açar.
• El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.
bin 200 kilometre eder.
• Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19
ve düşer.
• Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar
n gazını boşaltmak
• İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbo
için esner.
n, 2 kilogram yiyecek
• İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksije
tüketir.
üretir. Bu kalp atışınızı
• Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine"
tada da vardır.
hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikola
. Sivrisineğin alıcılarını
• Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler
ler.
bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engel
getirilebilir. 5 dakika
• Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri
süreyi 5 dakika daha
sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu
uzatmak mümkündür.
dalaksız yaşayabilir,
• İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz,
ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.
r.
• Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardı
ma 9 yıl daha uzun
• Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortala
yaşıyor.
kalori harcarız.
• Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla
insanların ölümüne en
• Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü
fazla sebep olan hayvandır.
• Mide asidiniz bir jileti eritebilecek güçtedir.
• Bir adım atmak için 200 kasınızı kullanırsınız.
Tarihte Bu Ay
1 Şubat
•1793-Fransa, İngiltere ve Hollanda'ya savaş ilan
etti.
•1861-Amerikan İç Savaşı: Teksas, ABD'den ayrıldı.
•1924-İngiltere, SSCB'yi resmen tanıdı.
•1935-Ayasofya, müze olarak halkın ziyaretine
açıldı.
2 Şubat
•1918-Amerika Birleşik Devletleri, Birinci Dünya
Savaşı'na girdi.
•1933-Adolf Hitler, Almanya parlamentosunu
feshetti.
•1974-F-16 Savaşan Şahin, 90 dakika süren ilk
resmî uçuşunu Kaliforniya'da gerçekleştirdi.
3 Şubat
•Mevlit Kandili
•1451-Osmanlı padişahı II. Mehmet (Fatih Sultan
Mehmet) tahta geçti.
•1815-İlk peynir fabrikası İsviçre'de kuruldu.
•1928-Hutbe, İstanbul'da Türkçe okunmaya
başlandı.
•1933-Ankara-İstanbul arasında ilk deneme uçuşu
yapıldı.
4 Şubat
•1789-George Washington, ABD'nin ilk başkanı
seçildi.
•1794-Fransa tüm sömürgelerinde köleliği yasakladı.
•1976-Guatemala ve Honduras'daki 7,5 şidettindeki depremde 22.778 kişi öldü.
•1997-Sincan Belediyesi'nin 2 Şubat'ta düzenlediği
"Kudüs Gecesi"nin ardından, 15 tank ve 20 askerî
zırhlı personel taşıyıcısı, Sincan'dan geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.
5 Şubat
•1937-Anayasa'nın 2. Maddesi'nde yapılan
değişiklikle, 6 ilke Anayasa metnine girdi:
Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi,
Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılapçıdır. Resmi
Dili Türkçe'dir. Makam Ankara şehridir.
•1956-Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy
ve Mecidiyeköy'e kurtlar indi ve İstanbul halkı
ekmeksiz kaldı.
6 Şubat
•1928-Türkiye CumhuriyetiAnayasa'sına Laiklik
ilkesi kondu.
•1958-Münih havaalanı pistinde uçak kazası; Manchester United takımından 7 futbolcu (kaptan Roger Byrne, Mark Jones, Eddie Colman, Tommy Taylor, Liam Whelan, David Pegg ve Geoff Bent) öldü.
7 Şubat
•1971-İsviçre'de kadınlara seçme hakkı verildi.
•1973-TBMM'de kabul edilen bir yasa ile "Maraş"
iline "kahramanlık" unvanı verildi; ilin adı "Kahramanmaraş" oldu.
•1984-Amerikalıastronot Bruce McCandless,
uzayda ilk kez serbest yürüyüş yaptı.
8 Şubat
•1921-Antep' e, TBMM tarafından "Gazi" unvanı
verildi.
•1922-ABD başkanı Warren G. Harding ilk
Şubat
TARİHTE BU AY
radyoyu Beyaz Saray' da tanıttı.
•1935-Milletvekili seçimlerinde Türk kadını ilk kez
seçme seçilme hakkını kullandı. Meclise 18 kadın
milletvekili girdi.
•1995-Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ve
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), CHP çatısı altında birleşti. SHP’liHikmet Çetin oybirliğiyle genel
başkan seçildi.
•1621-Boğaziçi dondu.
•1954-Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) kuruldu.
•1969-Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adı
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi
ve genel başkanlığa Alparslan Türkeş seçildi.
•1915-I. Dünya Savaşı: Çanakkale Savaşları
başladı.
•1925-Telsiz tesisi hakkındaki kanun çıktı. Türkiye'de radyonun kurulması TBMM'de kabul edildi.
•1959-Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin
bağımsızlığını tanıdı. Bağımsızlığın resmî olarak
ilan edilmesi 16 Ağustos1960'da oldu.
9 Şubat
10 Şubat
•1909-II. Abdülhamid tahttan indirildi.
11 Şubat
•1888-İstanbul'un Avrupa'ya açılan kapısı Sirkeci
Garı'nın inşaası büyük bir devlet töreniyle başladı.
•1961-Adalet Partisi, Ragıp Gümüşpala'nın başkanlığında kuruldu.
12 Şubat
•1920-FransızlarMaraş'ı boşalttılar.
•1956-Karikatürist Turhan Selçuk, "Uluslararası
Bordighera Mizah Şenliği" nde Platin Palmiye
Ödülü' nü aldı.
13 Şubat
•1668-İspanya, Portekiz'i ayrı bir devlet olarak
tanıdı.
•1925-Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk isyanı olan
Şeyh Said İsyanı başladı.
14 Şubat
•1876-Alexander GrahamBell, telefonpatenti için
başvurdu.
•2004-Hamburg doğumlu Türk yönetmen Fatih
Akın'ın son filmi "GegendieWand" (Duvara Karşı),
Berlin film festivali'nde en iyi film seçilerek "Altın
Ayı" ödülü aldı.
15 Şubat
•1947-Rodos ve Oniki AdalarYunanistan'a verildi.
•1996-Kardak kayalıklarına düzenledikleri operasyonla adlarını duyuran SAT komandolarını taşıyan
bir helikopterEge Denizi'nde düştü, 5 asker öldü.
16 Şubat
•1925-Sonraları "Türk Hava Kurumu" adını alacak
olan "Türk Tayyare Cemiyeti" kuruldu.
•1973-Rauf Denktaş, Kıbrıs cumhurbaşkanı
yardımcılığına seçildi.
17 Şubat
•1867-Süveyş Kanalı'ndan ilk gemi geçti.
•1926-Medeni Kanun kabul edildi.
•1959-T.C.Başbakanı Adnan Menderes ve beraberindekileri Londra'ya götüren uçak Gatwick Havaalanı yakınlarında düştü. Menderes kurtulurken,
kazada 16 kişi hayatını kaybetti.
•1993-Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref
Bitlis'in bulunduğu askeri uçak AnkaraGüvercinlik
alanından kalktıktan hemen sonra düştü. Eşref Bitlis ile beraberindeki 3 subay ve bir astsubay öldü.
18 Şubat
•1451-Fatih Sultan Mehmet ikinci kez tahta çıktı.
•1695-Osmanlı donanması, Sakız Adası'nı Venedikliler'den geri aldı.
•1952-TBMM, Türkiye'nin NATO üyeliğini onayladı.
19 Şubat
20 Şubat
•1622-Genç Osman olarak da bilinen II. Osman
katledildi.
•1914-İstanbul'da ilk elektriklitramvay sefere
başladı.
•1970-Boğaziçi Köprüsü'nün temeli, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Süleyman
Demirel tarafından törenle atıldı. Üç yılda tamamlanan köprü, 29 Ekim1973'te açıldı.
21 Şubat
•1960-Fidel Castro, Küba'daki tüm işletmeleri devletleştirdi.
22 Şubat
•1819-İspanya, Florida'yı ABD'ye 5 milyon dolara
sattı.
•1948-Çekoslovakya devriminin başlangıcı.
23 Şubat
•1893-RudolfDiesel, dizel motorun patentini aldı.
•1945-Türkiye Büyük Millet Meclisi, Almanya ve
Japonya'ya savaş ilan etti.
•1994-Cep telefonu şebekeleri hizmete açıldı.
24 Şubat
•1918-Trabzon işgalden kurtuldu.
25 Şubat
•1945-Türkiye, Almanya'ya savaş ilan etti.
•1954-Çoruh ilinin ismi Artvin olarak değiştirildi.
26 Şubat
•1618-Sultan I. Mustafa tahttan indirildi ve yerine
II. Osman padişah oldu.
•1848-Fransa'da ikinci cumhuriyet ilan edildi.
•1870-New York'ta ilk metro çalışmaya başladı.
•1926-Televizyon icat edildi.
27 Şubat
•1863-Türkiye'de bilinen ilk resim sergisi, Osmanlı padişahıAbdülaziz'in de desteğiyle İstanbul'da
açıldı.
•1937-Özel teşebbüsçe inşa edilen ilk Türk gemisi
Belkıs, Haliç'te törenle denize indirildi.
28 Şubat
•1935-DuPont'ta çalışan Birleşik Amerikalı
kimyacı Wallace Carothers, naylonu icat etti.
•1991-Körfez Savaşı koalisyon güçlerinin zaferi ve
Irak'ın yenilgisiyle sona erdi.
29 Şubat
•1960-Fas'ta deprem: 3.000'den fazla kişi öldü.
•1964-Sydney'de Avustralyalı yüzücü DawnFraser
100 m serbest stilde 58.9 saniye ile dünya rekoru
kırdı.
Çekmeköy2023
- 65
ANALI
KIZLI
TARİFLER
Malzemeler:
Zeli
ş
Ze
3 Adet büyük soğan
1 Çorba kaşığı domates salçası
1 Çorba kaşığı tereyağı
1 Adet limon
1 Çorba kaşığı nane
1 Çay kaşığı tuz
ları
Sır
n’i Mutfak
500 gr. Çiğköftelik kıyma
250 gr. Az yağlı kıyma
1 kg. Kemikli kuzu eti
100 gr. İri çekilmiş ceviz
300 gr. Nohut
½ kg. Köftelik bulgur
li h a B o l at
Yapılışı:
Akşamdan ıslatılmış nohut, et, biber, domates salçası ve küp şeklinde doğranmış 1 adet soğanı bir tencereye alın. Üzerini kapatacak kadar su ve tuz ilave ederek pişirin. Başka bir kapta az
yağlı kıymayı suyunu bırakıncaya kadar kavurun. Küp şeklinde
kesilmiş 2 adet soğanı da kıymaya ilave ederek kavurmaya devam
edin. Tuz, karabiber ve cevizi ilave edin ve soğumaya bırakın.
Çiğköftelik kıyma, ince bulgur, tuz ve karabiberi az su ilavesiyle macun kıvamına gelecek şekilde yoğurun. Hazırladığınız bu
harcın bir kısmını ayırdıktan sonra misket büyüklüğünde köfteler
yapın. Kalan kısmından ceviz büyüklüğünde parçalar kopartarak
içini oyduktan sonra içli köfte yapar gibi içine cevizli harçtan ilave ederek kapatın. Köfteleri bir süzgece alın. İçinde su kaynayan
bir tencereye bu süzgeci yerleştirin. Bir süre haşladıktan sonra,
daha önce hazırlamış olduğunuz salçalı et suyuna süzerek alın.
Yarım limon suyunu sıkın. Tereyağını eritin, naneyi yağda biraz
çevirin ve yemeğinizin üzerine döktükten sonra servis yapın.
Afiyet olsun…
66 - Çekmeköy2023
TARİFLER
LABNELİ
PASTA
Malzemeler:
1 Paket krem şanti
100 gr. Labne peyniri
100 gr. Süzme yoğurt
100 gr. Pudra şekeri
20 Tane üzüm
50 gr. Ceviz
50 gr. Yaban mersini
Yapılışı:
Krem şantiyi 1 su bardağı sütle çırpın.Labne peynirini, süzme yoğurdu ve pudra şekerini de
ekleyip iyice çırpın ve ardından üzüm,yaban mersini ve cevizi ilave edip karıştırın. Kalıba
döktükten sonra buzlukta dondurun. Servisten 5 dakika önce çıkarın dolaptan ve keserek servis
yapın. Harika bir lezzetle karşı karşıya kalacaksınız.
Afiyet olsun.
PATATES ÇORBASI
Malzemeler:
2 ½ lt et suyu (10 bardak)
2 orta boy soğan
3-4 adet patates
1 kahve fincan un
1 küçük paket tereyağı veya margarin
1 çay kaşığıHindistan cevizi
tuz
Terbiyesi:
1 bardak süt
2 yumurta sarısı
Garnitürü:
2 adet yumurta akı
1 çay bardağı kaşar peyniri (rendelenmiş)
1 çay kaşığı kırmızıbiber
1 yemek kaşığı kıyılmış maydanoz
2-3 dilim bayat ekmek
Yapılışı:
Garnitürün yapılışı:
1-Soğanları küçük parçalar halinde doğrayın, iki kaşık yağla
açık renkte
kavurduktan sonra un katın ardından iki üç dakika daha kavurun. Et suyu ile kuşbaşı
doğranmış patatesleri, Hindistan cevizi ve tuz koyup yavaş
yavaş
kaynatarak 30 dakika pişirin.
2-Çorbayı başka bir kaba süzün. Tekrar ateşe koyun. Terbiyesini yapın ve ateşten indirin. Garnitürüyle servis yapın.
Yumurta akına kaşar peyniri, kırmızı biber ve
maydanoz katın. Bu karışımı ekmeklerin üzerine sürün ve
fırınlayın.Küçük küp
seklinde kesip çorbayla servis yapın.
Afiyet olsun…
Çekmeköy2023
- 67
KARİKATÜR
Cem
68 - Çekmeköy2023
RÖPORTAJ
Çekmeköy2023
- 71
RÖPORTAJ
72 - Çekmeköy2023

Benzer belgeler