EvSo 67

Transkript

EvSo 67
EV SOHBETLERİ 2015 67 . SOHBET ÇANAKKALE ZAFERİ ÇANAKKALE´ YE GELMEDEN 20'nci yüzyıl başlarında Avrupa ülkeleri sanayi devrimini yapmış ve zenginleşmişti. Fakat Almanya sömürge paylaşımında yeteri kadar pay alamadığı için bölgede bir çatışmaya sebep olacak gibiydi. Bu olayların Osmanlı devletini ilgilendiren yanı ise; Almanya'nın Berlin-­‐Bağdat demiryolu hattının İstanbul'dan geçmesinin sıcak denizlere inme arzusundan dolayı gözü Türk Boğazlarında olan Rusya'yı rahatsız etmesi idi. Zenginleşen Avrupa'daki çıkar çatışmaları buradaki milletleri muhtemel bir savaş için silahlanmaya yöneltmişti ve aralarında gruplaşmalar başlamıştı. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu yeni çıktığı Balkan Harbinin yaralarını sarmakla meşguldü. Topraklarının büyük bir bölümünü kaybeden imparatorluğun geriye kalan toprakları da stratejik önemi ve doğal kaynaklarının zenginliği yüzünden paylaşılmak isteniyordu. Devletin içindeki Ermeni Rum ve Arap azınlıklar bağımsızlık ya da özerklik peşinde idiler. İçerde ve dışarıda zor durumda olan Osmanlı devletini olası bir harp için ittifaklar oluşturan devletler de yanına almak istemiyordu. Bir kısmı bu devletin savaşta yükünü taşımak istemiyor bir kısmının da zaten bu devletin üzerinde emelleri vardı. Harp beklenen zamandan daha önce çıkınca bu durum uzun sürmedi. Olayların akışına paralel olarak Osmanlı devleti de Almanya ve Avusturya'nın yanında yer aldı. 29 Ekim 1914 tarihinde Karadeniz'de bulunan Osmanlı donanmasının Rus limanlarını bombalaması ile de devlet kendini Birinci Dünya Harbi'nin içine çekmiş oldu. 1 Kasım 1914'te Kafkasya'daki Rus ordusu sınırımızı geçerek bizzat kara savaşlarını başlattı. Harbin başında seferberliğini tamamlayan Osmanlı silahlı kuvvetlerinin Birinci ve İkinci Ordusu Boğazlar bölgesinde Üçüncü Ordusu doğu cephesinde Ruslara karşı Dördüncü Ordusu ise Suriye'de bulunuyordu. Birinci Dünya Harbinin başlangıcında Avrupa'nın batı cephesinde harp statik bir hal almıştı. Halbuki doğusunda Almanlar 1914 Ağustos'unda Tanenberg'de Ruslara karşı parlak bir zafer kazanmıştı. Fakat hiçbir blok istediği başarıyı sağlayamadı. Osmanlı cephesinde ise Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın Üçüncü Ordu ile 22 Aralık 1914'de başlattığı Sarıkamış Harekatı Ruslar karşısında alınan acı bir yenilgi ve ağır bir kayıpla neticelenmişti. Sarıkamış yenilgisinden kısa bir süre sonra 4'ncü Ordu ile Cemal Paşa'nın Süveyş Kanalı'nı geçme teşebbüsü de başarısızlıkla neticelenince batılı devletler son yıllardaki olayları da değerlendirerek Osmanlı ordusunu önemsemez olmuşlardı. ÇANAKKALE SAVAŞı'NıN ZAHİR NEDENLERİ Osmanlı Devleti 2 Ağustos 1914 tarihinde Alman İmparatorluğu ile, İttifak Devletleri safında yer almak üzere bir antlaşma imzalamıştı. Ancak bu antlaşma, savaş hazırlıkları henüz başlamadığı için gizli tutulmuştu. Osmanlı Devleti'ni bu antlaşmanın hemen ertesinde seferberlik hazırlıklarına başlamıştı. Aynı zamanda Osmanlı Devleti, "silahlı tarafsızlık"ını ilan etmiştir. Akdeniz’de Kraliyet Donanması önünden çekilen Alman Goeben muharebe gemisi ve Breslau ağır kruvazörü‘ nin Amiral Sukon komutasında 10 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a gelmeleri büyük bir gerginlik yaratmıştı, çünkü Osmanlı Devleti, Boğazlar Antlaşması gereği boğazları tüm savaş gemilerine kapalı tutmak durumundaydı. Alman Donanması’na bağlı bu gemilerin Boğazdan geçişine izin vermek savaş nedeni sayılacaktı. Ancak Osmanlı Devleti, bu gemilerin Almanya’dan satın alındığını açıklayarak gerginliği ertelemiştir. Söz konusu gemiler 16 Ağustos 1914 tarihinde Yavuz ve Midilli adlarıyla Osmanlı Donanması’na katılmışlardı. 67. Ders 1 EV SOHBETLERİ 2015 Bu gemilerdeki Alman mürettebat, Osmanlı Donanması’na ait subay ve erat üniformaları giyerek gemilerdeki görevlerini sürdürmüşler, Amiral Souchon ise Osmanlı Donanması Komutanlığı’na getirilmişti. Böylece Almanya, yakın gelecekte Rus limanlarına karşı kullanılmak için iki büyük silahını Akdeniz'den geçirerek Karadeniz'in hemen yakınına atmış olmaktadır. Bu silahlar Ekim 1914 ayında hem Rus limanlarını vurmak için, hem de Osmanlı Devleti'ni bir oldu bittiye getirerek savaşın içine çekmekte kullanılacaktır. YAVUZ VE MİDİLLİ OLAYı Yavuz ve Midilli’nin de içinde bulunduğu bir Osmanlı filosunun Amiral Souchon komutasında 27 Ekim 1914 günü Karadeniz kıyılarındaki Rus limanlarını bombalamaları ardından hem Rusya İmparatorluğu hem de Birleşik Krallık, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Batı Cephesi’nde 1914 yılının Eylül ayı sonlarında Alman orduları, Façısından Batı Cephesi’ndeki savaşın kısa sürede bitmeyeceği anlamına geliyordu. Oysa Alman savaş planı (Schlieffen Planı), ilk adımda Batı Cephesi’nde kısa sürede Fransız-­‐İngiliz kuvvetlerinin yenilgiye uğratılması, ikinci adımda ise tüm kuvvetlerin Doğu’ya kaydırılarak Rusya’nın savaş dışı bırakılması esasına dayanıyordu. Schlieffen Planındaki bu sapma ardından Almanya, önce Rusya’yı savaş dışı bırakmak, Doğu’da serbest kalan kuvvetleri ile Batı Cephesi’ne yeniden yüklenmek istemişti. Osmanlı 3. Ordu'sunun Kafkasya bölgesindeki Kasım – 1914 ayı başlarındaki taarruzları bu planın hazırlık aşamalarından biriydi. İzleyen Gelişmeler Avrupa cephelerindeki bu gelişmeler, İngiltere ve Fransa’yı müttefikleri Rusya’yı desteklemek zorunda bırakmıştı. Zaten Rusya, Almanya üzerinde yeterince güçlü bir baskı yapamamaktaydı. Kısıtlı endüstriyel kapasitesi dolayısıyla İngiliz ve Fransız desteğine gerek duyuyordu. Fransa ve İngiltere’nin bu desteği sağlaması için, herhangi bir Avrupa haritasından da görüleceği gibi, olası dört yol vardır. Kuzey ulaşım hatlarından ikisi olanaksızdır. Kuzey Buz Denizi, yılın çok büyük bölümünde donmuş olduğundan deniz ulaşımına olanak vermemektedir, Baltık Denizi ise Alman Donanması’nın denetimindedir. Orta ulaşım yolu olan Avrupa karayolu ise Alman denetimindedir. Olası dördüncü yol ise Osmanlı Devleti’nin denetiminde bulunan Çanakkale ve İstanbul boğazlarının oluşturduğu denizyoludur. Çok yakın geçmişte, Balkan Savaşı’nda, Trablusgarp Savaşı’nda ve Sarıkamış Harekâtı’nda ağır yenilgiler almış olan Osmanlı Devleti’nin askeri gücü, İtilaf Devletleri’nce zaten yetersiz olarak değerlendirilmektedir. Avrupalılarca "hasta adam" olarak görülen yaşlı Osmanlı Devleti'nin boğazlardaki bir saldırıyı kaldıramayacağı düşünülmektedir. Eğer Boğazlar askeri olarak kontrol altına alınabilirse, Rusya’nın desteklenmesi olanaklıdır. Gerçekten de Rusya, Kasım ayı başlarında müttefiklerinden Çanakkale Boğazı’na göstermelik de olsa bir saldırı yapılmasını istemiştir. Böylece Kafkasya’da Osmanlı ordusunun baskısı hafifleyecektir. Öte yandan Rusya direnmeyi sürdürecek olursa, Almanya’nın Batı Cephesi’nde yeni bir taarruza kalkışma olanağı da pek yoktur. Bu tesbit, özellikle İngiliz yüksek komutanlığının, Batı Cephesi’ndeki kuvvetlerin bir bölümünün burada atıl tutulup tutulmadığının sorgulanmasına yol açmıştır. Ayrıca İngiliz Donanması da yeterince etkili kullanılmamaktadır. Böylece Batı Cephesi’nden alınacak bir kısım kuvvetle donanmanın işbirliği ile daha etkili ve sonuç alıcı bir harekâta girişilmesi yolları aranmaya başlandı. Sonuçta Boğazlar’a yönelik bir operasyon planı üzerinde tartışılmaya başlanmıştır. Rusya ile bağlantının bu şekilde, Boğazlar’ın kontrolünün sağlanarak sonuçlandırılması, Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’un da işgalini kaçınılmaz olarak gerektirmektedir. İkisi, aynı anda gerçekleşecek sonuçlardır. Çanakkale Boğazı’ndan geçilerek İstanbul’un işgalinin İtilaf Devletleri açısından diğer stratejik sonuçları şunlardır. Osmanlı Devleti savaş dışı bırakılmış olmakla, Almanya savaşın başlarında bir müttefikini kaybetmiş olacaktır. 67. Ders 2 EV SOHBETLERİ 2015 Osmanlının tehdidinde olan Süveyş Kanalı, dolayısıyla İngiltere’nin Uzakdoğu ulaşım
yolunun güven altına alınması sağlanmış olacaktır.
Osmanlı Devleti’nin savaş dışı bırakılması, ve müslüman ülkeler nezdinde İtilaf Devletleri
lehine oluşturacağı kazanımlar açısından da önem arz etmektedir. Müslüman ülkelerin gerek
Orta Doğu’da gerekse de Uzak Doğu’da İngiliz hakimiyetine karşı dirence zayıflamış
olacaktır.
Balkan devletleri, hemen doğudaki Osmanlı Devleti’nin çökmesi ve bunu İtilaf Devletleri’nin
başarması üzerine, doğal olarak İtilaf Devletleri safında savaşa katılmaları yönünde etken
olacaktır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin yıkılması, Balkan devletlerinin bölgedeki hesaplarına
ulaşabilmeleri yönündeki en önemli engeli ortadan kaldırmış olacak ve bu durum, İtilaf
devletlerinin bir hediyesi sayılacaktır.
•
•
•
Rusya ile Karadeniz üzerinden deniz ulaşımının açılması özellikle önemlidir. Osmanlı Devleti'nin Boğazları her türlü deniz trafiğine kapatması sonucu, Rusya ile İngiltere ve Fransa arasındaki ticari ilişkiler de durma noktasına gelmiştir. Pek çok ticari gemi, Karadeniz'deki Rus limanlarında beklemektedir, Avrupa'da buğday fiyatları yükselirken ucuz Rus buğdayı ithal edilememekte, muazzam ticari karlardan mahrum kalınmaktadır. Kısacası Boğazların kapanması, İngiliz ve Fransız firmaları için büyük kar kaybı getirmektedir.
PLANLAR VE KUVVETLER İtilaf tarafı General Hamilton emrine verilen kuvvetler ve savaşçı mevcutları şöyledir.
Anzak Kolordusu 25.700
Britanya 29. Tümeni 17.000
Fransa 1. Tümeni 16.700
Britanya Kraliyet Deniz Tümeni 10.800
Anzak Tugayı 4.800
•
•
•
•
•
Böylece harekât için 75 bin kişilik bir kuvvet oluşturulmuştur. General Hamilton, Gelibolu Yarımadasındaki çeşitli çıkarma alanlarına kuvvet çıkartarak yarımadanın denetimini, böylece Osmanlı kıyı topçusunu etkisiz hale getirmeyi amaçlamıştır. Bunun için iki ana çıkarma bölgesi belirlenmiştir. Bunlardan biri, yarımadanın en güney ucu olan ve Seddülbahir olarak bilinen bölge, diğeri ise daha kuzeydeki Kabatepe-­‐Küçük Arıburnu arasındaki kumsaldır. Bu iki çıkarma bölgesinden Seddülbahir’e ağırlık verilmiştir. Seddülbahir bölgesine ağırlık verilmesi üç taraftan da donanma topçu ateşiyle desteklenebilir bir bölge olmasındandı. General Hamilton Seddülbahir Cephesi çıkartmaları için Seddülbahir bölgesinde beş ayrı kumsal belirlemişti. Sığırini (Morto) koyu – Hisarlık Burnu
Ertuğrul Koyu
Tekekoyu
İkizkoyu
Zığındere
•
•
•
•
•
Bu kumsallar için iki İngiliz, bir Fransız tümeni ile bir Hint tugayı tahsis etmiştir. Arıburnu Çıkarması için ise iki tümenden oluşan Anzak Kolordusu tahsis edilmiştir. 67. Ders 3 EV SOHBETLERİ 2015 Seddülbahir Cephesi’ne çıkarılan birliklerin hedefi, Gelibolu Yarımadası’nın güney bölgesinin taktik derinliğindeki Alçıtepe bloğu’nun ele geçirilmesidir. Bu birliklerin ileri harekâtı derinlikte birleşerek Kirte Köyü hattından Alçıtepe bloğu ele geçirilecek, Arıburnu Cephesi’ne çıkan birlikler ise Conkbayırı-­‐Kocaçimentepe hattından Maltepe bölgesinin ele geçirilmesiyle Seddülbahir Cephesi’nin Osmanlı kuvvetlerince takviyesi önlenecektir. Alçıtepe, ilk günün hedefi olarak belirlenmiştir, Seddülbahir’den 10 km. ve Zığındere’den 5 km. mesafededir. Arıburnu Cephesi kuvvetlerine verilen taktik hedef ise Kocaçimen tepe üzerinden Eceabat'ta sahile ulaşarak Seddülbahir Cephesi'ndeki Osmanlı kuvvetlerinin geri bağlantısını kesmektir. İttifak tarafı Deniz harekâtının başarısızlığı ardından (18 Mart 1915) bir kara harekâtına girişileceği ve bu harekâtın Gelibolu Yarımadası’nı hedef alacağını öngörüsü, mantık gereği olarak bile neredeyse kesinlik kazanmıştır. Kaldı ki 1915 yılının Nisan ayı başlarından itibaren Hamilton’un kuvvetleri Mısır’da toplanmaya başladığında bölgedeki Osmanlı istihbaratı, birliklerin mevcutları, komutanları, silah ve donanımları hakkında ayrıntılı bilgiler edinmeye başlamıştır. 14 Aralık 1914 tarihinde 42 kişilik bir subay gurubuyla İstanbul’a gelen ve Enver Paşa tarafından 1. Ordu Komutanlığı’na atanmış olan Alman Danışma Kurulu Başkanı Mareşal Liman Von Sanders, yeni teşkil edilen ve bölgeyi savunmakla görevli 5. Ordu komutanlığına 24 Mart 1915 tarihinde atanmıştır. Dolayısıyla bölgenin savunmasından sorumlu olan 3. Kolordu da Mareşalin emrine girmiştir. 5. Ordu’nun bir Alman mareşali komutasına verilmesi, Almanya ile Osmanlı Devleti arasında yapılmış olan antlaşmanın gereği olarak Almanya tarafından talep edilmişti. Mareşal Sanders’in savunma planı, Hamilton’un taarruz planıyla örtüşmemektedir. Mareşal Sanders, çıkarmaların Saros Körfezi kıyılarına yapılacağını hesaplamaktadır ve 5. Ordu’nun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamıştır. Saros Körfezi, Gelibolu Yarımadası’nın en dar bölgesidir. Buradan yapılacak bir çıkarmanın, yarımadayı savunan Osmanlı birliklerinin geri çekilme ve kara ikmal hattını kesmesi olasıdır. Ayrıca Mareşal Sanders’in savunma planı, elindeki kuvvetlerin önemli bir bölümünü geride, yedekte tutarak çıkarma kuvvetlerine ileri harekâtları sırasında taarruz etmeyi öngören, savunma ağırlıklı, temkinli bir plandır. Osmanlı komutanları ise, çıkarmadan sonra, çıkarma kuvvetlerinin sahillerde elde edecekleri köprübaşlarıyla yoğun olarak takviye alacaklarını, gerekli tahkimatı yapacakları, dolayısıyla bu tahkimatlardan sökülüp atılmalarının çok güç olacağını düşünmektedirler. Onlara göre etkin bir savunma, hemen sahilde, daha çıkarma harekâtı sırasında yapılmalı, karşı tarafın kıyıda bir köprübaşı oluşturması önlenmelidir. 5. Ordu, üç tümenli 3. Kolordu ve iki tümenli 15. Kolordulardan oluşmaktadır. Ayrıca ordu karargahına bağlı 19. Tümen, 1. Süvari Tugayı, bir piyade alayı ve dört Jandarma taburu bulunmaktadır. Toplam savaşçı sayısı 84 bindir. Bu kolorduların bünyesindeki tümenler ve komutanları şöyledir. 3. Kolordu. Komutanı Esat Paşa
o 5. Tümen. Saros bölgesi. Komutanı Yarbay Hasan Basri Bey.
o 7. Tümen. Bolayır bölgesi. Komutanı Albay Halil Bey.
o 9. Tümen. Gelibolu Yarımadası’nın güney bölümü. Seddülbahir ve Arıburnu
Cepheleri. Komutanı Albay Halil Sami Bey.
15. Kolordu. Komutanı General Weber
o 3. Tümen. Kumkale bölgesi. Komutanı Albay Nicolai.
o 11. Tümen. Beşige bölgesi. Komutanı Albay Refet Bey.
19. Tümen. Eceabat bölgesi. Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey.
•
•
•
67. Ders 4 EV SOHBETLERİ 2015 Gelibolu Yarımadası’ndaki Osmanlı savunma kuvvetlerinin, Çanakkale Savaşları süresince, kara ve deniz olmak üzere iki ana ikmal hattı vardır. Kara ikmal hattı, İstanbul’dan bölgeye en yakın olan Uzunköprü’ye kadar yaklaşık 250 km.lik bir demiryolu hattı ve devamında 165 km.lik bir stabilize yoldur. Osmanlı tarafına yeterli motorlu nakliye aracı olmadığından, personel bu yolu yaya olarak geçmek durumundadır. Her türlü ikmal malzemesi de öküz ya da at arabalarıyla taşınacaktır. Ayrıca bu yolun bir bölümü gündüz saatlerinde Saros Körfezi’ndeki Birleşik Donanma’nın ateşi altına alınabilmektedir. Bu nedenle yolun bu bölümü ancak günün karanlık saatlerinde geçilebilmektedir. Deniz ikmal hattı ise Marmara Denizi’nden geçen 150 deniz millik bir hattır. Kara ikmal hattına oranla çok daha kısa sürede geçilebilen bu ikmal hattı, Birleşik Donanma’nın suüstü gemileri yönünden tehdit altında değildir. Ancak denizaltı faaliyetlerinin tehdidine açıktır. Nitekim 25 Nisan 1915 tarihinden itibaren Marmara’da en az bir denizaltı faaliyet halinde bulunmuştur. Mayıs 1915 ortalarından itibaren ise deniz ikmal yolu, artan denizaltı faaliyetleri yüzünden bütünüyle kullanım dışı kalmış, ikmal ve takviye kara ulaşım hattına bağımlı olmuştur. Savaşın Rakamsal Sonuçları: İngiltere ve Fransa ile Osmanlı ve Alman orduları arasında geçen ve iki taraftan toplam 500,000'den fazla insanın "kaybına" (ölüm, firar, esir, sakatlanma ve hastalıklar) neden
oldu.Çanakkale'nin geçilemeyeceği gösterilmiş oldu ve İstanbul'un ele geçirilmesi önlendi.
Ölü ve Yaralı Bilançosu Ülke Ölen Yaralı Toplam Avusturalya 8.709 19.441 28.150 Yeni Zelanda 2.701 4.852 7.553 Birleşik Krallık 21.255 52.230 73.485 Fransa 10.000 (Tahmini) 17.000 27.000 Hindistan 1.358 3.421 4.779 İtilaf
44.072 97.037 141.109 45974 174.634 251.000 Osmanlı Savaşın Sonrası ve Etkileri Çanakkale Savaşı, ilgili bütün milletleri derinden etkilemiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda'da Anzak Günü adıyla her yıl düzenli bir seremoni tekrarlanır. Ayrıca Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar o gün toplanarak Gelibolu Yarımadası'ndaki Anzakların (ANZAC: Australian and New Zealand Army Corps) çıkarma yaptıkları Anzak Koyu'na gelerek atalarının savaştıkları bu yeri ziyaret ederler. Çanakkale Savaşı, en çok İtilaf Devletlerinin altındaki sömürgeleri özellikle de Avustralya ve Yeni Zelanda'yı etkilemiştir. Bu savaştan önce bu iki ülkenin vatandaşları Britanya İmparatorluğu'nun yenilmez üstünlüğünden emindiler ve böyle bir imparatorluğun onları askeri seferlere çağrısından büyük onur duymuşlardı. Bir propaganda posterinde yer alan Anzak üniforması giymiş bir çocuğun "Baba, Büyük Savaş'ta sen ne yaptın?" sorusu onları şüphesiz etkilemiştir. Ancak Çanakkale Savaşı onların bu büyük güvenini derinden sarsmıştır. Anzaklar için Çanakkale Savaşı'nın önemi çok büyüktür, Çanakkale'den ayrılan Anzaklar savaşın başka cephelerinde savaşmaya gönderilmişler ve gittikleri her yeri Çanakkale'de yaşadıklarıyla karşılaştırmışlardır. Ülkelerine döndüklerinde kahraman gibi saygı görmüşler ve gözlerindeki Britanya İmparatorluğu'nun sonsuz gücü büyük bir yara almıştır. 1 Ocak 67. Ders 5 EV SOHBETLERİ 2015 1901'de Avustralya Federasyonu kurulmuş, Avustralyalılar on yıllık bir süreçte seçme ve seçilme ile temsil edilme haklarını elde etmişlerdir. Böylece Britanya İmparatorluğu'nun altında bir Avustralya Devleti doğmuştur. Günümüz Avustralya tarihi böyle anlatsa da bu ülkenin gerçek psikolojik bağımsızlığı Gelibolu olarak görülür. Her yıl çıkarmanın yıldönümü olarak 25 Nisan'da Anzak Günü adıyla anma törenleri düzenlenir ve o gün Avustralya ile Yeni Zelanda'da ulusal tatildir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra İngiliz ve Fransız donanmalarının geri püskürtüldüğü 18 Mart, Çanakkale Şehitlerini Anma Günü olarak ilan edilmiştir. Dünyada ise bu savaş, askeri beceriksizlik ve felaket sembolü olarak sayılmıştır. Eric Bolge tarafından yazılan savaş karşıtı şarkısı "And The Band Played Waltzing Matilda" bu savaşla ilgilidir. 18 Mart Çanakkale Zaferi
Bölgemizin ve cemiyetlerimizin Çanakkale Anma Programları organize
edilmektedir.
Gerekeli ilgi ve alakayı cemiyetlerimizde sağlamanızı önemle rica ederiz .
Bütün şehitlerimizi şükran, saygı ve rahmetle anıyoruz…
Alınacak Dersler 1. Tarih milletin hafızasıdır. Bu Hafta 1. Bugün için yakın tarihimiz de cereyan eden bir olayı tesbit edelim. -­‐
67. Ders Müslümanların aleyhine ve lehine olan yönlerinden olayları inceleyelim. 6