İndir
Transkript
İndir
ONDOKUZMAYIS ÜNøVERSøTESø SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ EöøTøM BøLøMLERø ANABøLøM DALI ENGELLø ÖöRENCøLERøN øHMAL ve øSTøSMAR DÜZEYLERø Hazırlayan Rumeysa HOùOöLU Danıúman Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT Yüksek Lisans Tezi Samsun, 2009 ONDOKUZMAYIS ÜNøVERSøTESø SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ EöøTøM BøLøMLERø ANABøLøM DALI ENGELLø ÖöRENCøLERøN øHMAL ve øSTøSMAR DÜZEYLERø Hazırlayan Rumeysa HOùOöLU Danıúman Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT Yüksek Lisans Tezi Samsun, 2009 KABUL VE ONAY Rumeysa HOùOöLU tarafından hazırlanan “Engelli Ö÷rencilerde øhmal ve østismar” baúlıklı bu çalıúma, …./…./2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda baúarılı bulunarak jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiútir. Baúkan: Prof. Dr. Kurtman ERSANLI Üye : Yrd. Doç. Dr. Koray KARABEKøROöLU Üye : Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT ( Danıúman ) Yukarıdaki imzaların adı geçen ö÷retim üyelerine ait oldu÷unu onaylarım. / / i BøLDøRøM Hazırladı÷ım tezin tamamen kendi çalıúmam oldu÷unu ve her alıntıya, kullandı÷ım baúka yazarlara ait her özgün fikre kaynak gösterdi÷imi bildiririm. __ /__ /__ Rumeysa HOùOöLU ii ÖNSÖZ Aile toplumun temel birimi ve önemli bir sosyal kurumudur. Yapılan bilimsel çalıúmalarla anne-babanın çocu÷un bütün geliúim alanları ve kiúili÷i üzerinde ne denli etkili oldu÷u ortaya konulmuútur. Ailenin çeúitli görevleri arasında çocu÷un bakımı ve sosyalleútirilmesi de yer almaktadır. Ebeveynler bu görevlerini yerine getirirken bazen çocuklarının biyolojik, psikolojik ve sosyal geliúmelerini engelleyen davranıú örneklerini gösterebilmektedirler. Anne-baba-çocuk etkileúiminin, antropolojik, sosyolojik ve psikolojik bakıú açısından detaylı bir úekilde incelenmesine karúın, aile içinde engelli çocu÷a gösterilen úiddet ve ihmal davranıúları, uzun yıllar dikkatlerden kaçmıútır. Bu nedenle, engelli çocukların istismarı ve ihmali konusu üzerinde dünyada ve Türkiye’de yapılan çalıúmaların yeni baúladı÷ı görülmektedir. Bu araútırmada engelli çocukların aile içinde istismar ve ihmale maruz kalıp kalmadıkları incelenmeye çalıúılmıútır. Çocuk istismarı ve ihmalinin çeúitli disiplinlerce ele alınması zorunlulu÷u göz önüne alındı÷ı zaman, bu çalıúmanın di÷er çalıúmalara katkıda bulunaca÷ı ümit edilmektedir. iii TEùEKKÜR Araútırmanın bütün aúamalarında bana yol gösteren, yardım ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, ö÷rencisi olmaktan ve birlikte çalıúmaktan onur duydu÷um çok de÷erli hocam Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT’a, Beni her zaman destekleyen ve yüreklendiren, üniversite ö÷rencili÷imde ve çalıúma ortamımda benim için ayrı bir yeri olan çok kıymetli hocam Sayın Prof. Dr. Kurtman ERSANLI’ya, SPSS Paket Programına verileri girerken ve tezimin istatistiklerinde bana rehberlik eden çok de÷erli hocam Yrd. Doç. Dr. Melek KALKAN’a, Lisans ve yüksek lisans e÷itimim boyunca benden bilgi ve tecrübelerini hiçbir zaman mahrum etmeyen tüm hocalarıma, Araútırmanın uygulamasını yaptı÷ım özel e÷itim ve rehabilitasyon merkezlerinin müdür ve ö÷retmenlerine ve özellikle anketi cevaplandırırken engel tanımayan ö÷renci kardeúlerime, Bu çalıúmamda bana her türlü maddi ve manevi deste÷i veren, hayatımda geldi÷im ve gelece÷im her aúamayı onlara borçlu oldu÷um, çok sevdi÷im ve saygı duydu÷um anneme, babama, ablama ve kardeúlerime sonsuz teúekkürlerimi sunarım. Rumeysa HOùOöLU iv ÖZ Hazırlayan: HOùOöLU, Rumeysa Tezin Adı: Engelli Ö÷rencilerin øhmal ve østismar Düzeyleri [Extent of Abuse and Neglect Among Disabled Children] Türü: Yüksek Lisans Tezi Samsun – 2009 Bu araútırmada engelli ö÷rencilerin ihmal ve istismara maruz kalma düzeylerini incelemek amaçlanmıútır. Bu amaçla Samsun ve ùanlıurfa illerinde çeúitli özel e÷itim ve rehabilitasyon merkezlerinde ö÷renim gören 74 ortopedik engelli, 95 özel ö÷renme güçlü÷ü ve 105 duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olmak üzere toplam 274 ö÷renciye, Oral ve Akdaú tarafından (2004) geliútirilen Çocuk østismarı Tarama Anketinin, 10-11 yaú grubu için oluúturulmuú, 39 soruluk formu uygulanmıútır. Yapılan araútırma ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷rencilerin, duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷üne sahip ö÷rencilerden ve küçük yaútaki engelli ö÷rencilerin, ön ergen ve ergenlik dönemindeki engelli ö÷rencilerden daha fazla ihmal ve istismara u÷radıklarını, örnekleme giren engelli ö÷rencilerin cinsiyetlerinin ise ihmal ve istismar için anlamlı bir fark oluúturmadı÷ını ortaya koymaktadır. Anahtar Sözcükler: Çocuk østismarı, Çocuk øhmali, Engelli, Özürlülük, Bedensel Engelli, Ö÷renme Güçlü÷ü, Duygusal Davranıúsal ve Sosyal Uyum Güçlü÷ü v ABSTRACT In this study, we aimed to identify the extent of abuse and neglect among disabled students. By this purpose, 274 students attending various special education and rehabilitation centre in Samsun and ùanlıurfa were enrolled in this study. 74 physically disabled, 95 mentally retarded and 105 behavioural/emotional disordered students were inquired with a Standard 39 question of Child Abuse and Neglect Questionnaire. The questionnaire was developed by Oral and Akdaú specifically for children ages 10-11. study findings indicate that students with physical disabilities and learning difficulties were more likely abused or neglected than students with emotional/behavioural and social disorders. Young students have reported much more abuse and neglect experiences than adolescents have. Influence of gender differences in sample group was not significant. Key Words: Child Abuse, Child Neglect, Handicapped, Disability, Physically Handicapped, Difficulty øn Learning, Emotional/Behavioural Disorder. vi øÇøNDEKøLER Sayfa øÇ KAPAK……………………………………………………………………….. KABUL VE ONAY…………………………………………………………….... BøLDøRøM………………………………………………………………………..i ÖNSÖZ…………………………………………………………………………...ii TEùEKKÜR……………………………………………………………………..iii ÖZ………………………………………………………………………………...iv ABSTRACT………………………………………………………………………v øÇøNDEKøLER………………………………………………………………….v TABLOLAR LøSTESø…………………………………………………………..x KISALTMALAR………………………………………………………………..xi BÖLÜM I. GøRøù………………………………………………………...……...1 I.1. Problem Cümlesi……………………………………………………...3 I.2. Alt Problemler……………………………………………………….. 3 I.3. Denenceler……………………………………………………………4 I.4. Tanımlar………………………………………………………………4 I.5. Sayıltılar………………………………………………………………5 I.6. Sınırlılıklar……………………………………………………………6 I.7. Aratırmanın Gerei ve Önemi…………………………………….....6 vii Sayfa BÖLÜM II. øLGøLø YAYIN VE ARAùTIRMALAR…………………………..8 II.1. ÇOCUK øSTøSMARI VE øHMALø.………………………………………8 II.1.1.Çocu÷un Tanımı..…………………………………………………..8 II.1.2.Tarih Boyunca Çocuk...…………………………………………….9 II.1.3.Günümüzde Çocu÷un Algılanıú Biçimi...…………………………11 II.1.4.Aile ve Çocuk..……………………………………………………13 II.1.5.østismar………………...…………………………………………..15 II.1.5.1.Fiziksel østismar……...………………………………….16 II.1.5.2.Duygusal østismar……...………………………………...24 II.1.5.3.Cinsel østismar……...……………………………………28 II.1.6.Tacize U÷rayan Çocukların Psikoloji ve Davranıúları...…………..32 II.1.7.østismar Olan Davranıúı Olmayan Davranıútan Ayırmak…...…….33 II.1.8.øhmal…………………………...………………………………….33 II.1.8.1.Fiziksel øhmal………..………………………………….35 II.1.8.2.Duygusal øhmal………...………………………………..36 II.1.8.3.Cinsel øhmal………...…………………………………...37 II.1.9.Engelli Bireylerin Antik Ça÷larda østismarı…...………………….37 II.1.10.Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda østismarı…..…………38 II.1.11.Aile ve ùiddet...…………………………………………………..40 II.1.12.østismara ve øhmale U÷rayan Çocuk Grupları...…………………42 II.1.13.Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri…………...…………….42 II.1.13.1.Ailede Ruhsal Rahatsızlık…...…………………………42 II.1.13.2.Ailedeki Çocuk Sayısının Fazla Olması………..……...43 II.1.13.3.Ailenin Sosyal Yalnızlı÷ı……...……………………….44 II.1.13.4.Anne-Babanın Alkol, Uyuúturucu, ølaç Ba÷ımlısı Olması…………………………………...44 II.1.13.5.Anne-Babaların Sorumluluk ve Adalet Duygularının Yeterince Geliúmemiú Olması…………………………..44 viii Sayfa II.1.13.6.Anne-Babanın Çocuk Geliúimine ve Yetiútirmeye øliúkin Bilgilerinin Yetersiz Olması…………………………….45 II.1.13.7.Anne-Babanın E÷itim Düzeyinin Düúük Olması…...….46 II.1.13.8.Anne-Babanın Evlilik øle ølgili Problemlerinin Olması…………………………………..46 II.1.13.9.Anne-Babanın Çocukken Örselenmiú Olması…..……..47 II.1.13.10.Anne-Babanın Yaúlarının Küçük Olması……...……...47 II.1.13.11.Çocu÷un Fiziksel veya Zihinsel Engelli Olması…...…48 II.1.13.12.Çocu÷un østenmedik Bir Zamanda Do÷ması veya Gayri Meúru Olması…………………………….48 II.1.13.13.Çocuk østismarı ve øhmaline Toplumsal Ekonomik Düzeyin Etkisi……………………………..49 II.1.13.14.Çocukların Do÷um Sırası…...………………………...50 II.1.13.15.Çocukların Yaúlarının Küçük Olması…...……………51 II.1.13.16.Çocuktan Gerçek Dıúı Beklentiler…..………………..51 II.1.14.Çocuk østismar ve øhmalinin Görülme Sıklı÷ı…...………………52 II.1.15.Çocuk østismarı ve øhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri...……...53 II.1.16.Çocukluktaki østismara Ba÷lı Olarak Geliúen Ruhsal Bozukluklar……………………………………………….55 II.1.17.Çocuk østismarı ve øhmalinde Ö÷retmenin Rolü…...……………56 II.1.18.Çocuk østismarı ve øhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar...….56 II.1.18.1.Psikiyatrik Model………...…………………………….56 II.1.18.2.Feminist Model………...………………………………57 II.1.18.3.Sosyal Etkileúimsel Model………...…………………...58 II.1.18.4.Sosyal Ö÷renme Modeli………...……………………...58 II.1.18.5.Ba÷lanma Modeli………...…………………………….60 II.1.18.6.Sosyobiyolojik Model………...………………………..60 II.1.18.7.Biyolojik Model………...……………………………...61 II.1.19.Dünyada Kullanılan Baúlıca Önleme Programları……...………..61 II.1.20.Türkiye’de Kullanılan Baúlıca Önleme Programları……..……...63 II.2.YURTDIùINDA YAPILAN ARAùTIRMALAR…………...…………….67 II.3.TÜRKøYE’DE YAPILAN ARAùTIRMALAR…………...………………71 ix Sayfa BÖLÜM III. YÖNTEM…...….………………………………………………...77 III.1.Evren ve Örneklem…..……………………………………………….....77 III.2.Veri Toplama Araçları……………….…………………………………78 III.2.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi….………………………………..78 III.2.1.1.Çocuk østismarı Tarama Anketinin Güvenirlik ve Geçerli÷i…………………………………….....78 III.3.øúlem Yolu……….……………………………………………………..79 III.4.Verilerin Analizi…………………..……………………………………79 BÖLÜM IV. BULGULAR……………………………………………………..80 IV.1.Denence 1….…………………………………………………………..80 IV.2.Denence 2….…………………………………………………………..81 IV.3.Denence 3….…………………………………………………………..82 BÖLÜM V. TARTIùMA VE YORUM………………………………………84 BÖLÜM VI. SONUÇ VE ÖNERøLER………………………………………..86 KAYNAKÇA………………...………………………………………………….88 EK...…..….……………………………………………………...……...………..96 Çocuk østismarı Tarama Anketi..…………………………………………...96 ÖZGEÇMøù……………………………………………………..………….…103 x TABLOLAR LøSTESø Sayfa Tablo 1 Örnekleme Giren Ö÷rencilerin Genel Da÷ılımı………………………...77 Tablo 2 Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin Sayısal Bilgiler…………………………………………………..80 Tablo 3 Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………………….81 Tablo 4. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin LSD Testi Sonuçları…………………………………………….81 Tablo 5. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin t-testi Sonuçları……………...………………………………….82 Tablo 6. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………………….82 xi KISALTMALAR ÇøKORED Çocu÷u østismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derne÷i UNICEF United Nation Children’s Fund (Birleúmiú Milletler Çocuklara Yardım Fonu) SPSS Statistical Package for Social Sciences (Sosyal Bilimler øçin østatistik Paketi) 1 BÖLÜM I GøRøù “Çocuk” kavramı tarihte toplumun yapılarına, kültürlerine, inançlarına, ekonomilerine göre de÷iúen bir kavramdır. Çocuk Hakları Sözleúmesi’ne göre ise “Ulusal yasalarca daha genç bir yaúta reúit sayılma hariç, 18 yaúın altındaki her insan çocuk sayılır” (Kurtay 2004: 1). Çocuk do÷du÷u andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle, özellikle annebabası ile kurdu÷u etkileúimden çıkardı÷ı sonuçları özümseyerek kiúili÷inin ve ruhsal yapısının temellerini oluúturmaktadır. Günümüzde, kendine güvenen, ba÷ımsız davranabilen, yaratıcı, atılgan, araútırıcı, uyumlu ve kaygı yaratıcı durumları denetleyebilen kiúilere ihtiyaç oldu÷u kabul edilen bir gerçektir. Bu bireylerin sorunsuz ve üretken olabilmelerinde ana-babalara ve e÷itimcilere büyük görevler düúmektedir. Toplumların gelece÷i olan çocuk ve gençlerin her yönden sa÷lıklı yetiútirilmeleri, kiúilik geliúimleri için de çok önemlidir (Yörüko÷lu 1992: 128). Çocuk ana babaya yalnızca bakım ve beslenme açısından de÷il aynı zamanda ilgi ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında kurdu÷u temellerle davranıúlarını, sosyal iliúkilerini ve topluma uyumunu düzenler. Nesillerin iyi yetiúmesi, anne ve babaların tutumlarına ba÷lıdır ve onların eseridir. Bu nedenle anne babaların çocuklarına karúı gösterdikleri tutum ve davranıúlar, çocu÷un yetiúti÷i ortam, çevresindeki di÷er yetiúkinlerin davranıúları çocu÷un sa÷lıklı bir kiúilik geliútirmesi açısından önemlidir (Özdo÷an 1997: 119). Kiúili÷in oluúumunda anne-baba tutumlarının etkisi, özellikle çocu÷a uygulanan ödül ve cezanın çocu÷un davranıúlarını úekillendirdi÷i, gerek ö÷renme kuramcılarının gerekse kiúilik kuramcılarının üzerinde önemle durdukları bir görüú olup çocu÷un kiúili÷inde, ödülün olumlu, cezanın ise olumsuz etkileri oldu÷u ileri sürülmektedir. 2 Çocuklara uygulanan fiziksel ceza, çocukta aúa÷ılık duygusunun oluúmasına neden olabilirken çocu÷un benli÷ini, kiúili÷ini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve çocu÷un toplum dıúına itilmesine, di÷er bireylerle iletiúim kuramamasına zemin hazırlayabilmektedir. Aynı zamanda ebeveynlerin stres ve sıkıntıları sonucunda çocu÷u cezalandırmak amacıyla fiziksel istismar úekillerinden olan ısırma, çimdikleme ya da herhangi bir úeyle vurma davranıúına yönelmesi de çocu÷un kendisini yetersiz hissetmesine, kiúili÷inin bozulmasına, kaygı düzeyinin yükselmesine neden olabilmektedir. Çocu÷un ihmal ve istismarı ise, çocu÷un duygusal yaúantısını ve kiúili÷ini direkt olarak etkileyebilmekte, çocu÷un ilerideki yaúantısında sa÷lıksız bir kiúilik geliútirmesine neden olabilmektedir (Yörüko÷lu 1992: 141). Bu çocukların benlik saygısı düúük olabilmekte ve pasif ve çekingen, kendisiyle fazla ilgili, kaygılarını yenmede baúarısız, kolayca bunalıma düúebilen uyumsuz kiúiler oldukları görülebilmektedir. Bütün bunlardan da anlaúılmaktadır ki; aile içi iliúkilerde doyum sa÷layabilen çocuk uyumlu kiúilik özelli÷i göstererek, iyi iliúkiler kurup sürdürebilmekte, grup çalıúmalarına katılabilmekte, baúkalarının haklarına saygı göstermeyi, sorumluluk almayı ö÷renebilmekte, kendine özgüveni artmakta ve özsaygısı yükselmekte dolayısıyla arkadaúlık iliúkilerinde, sosyal, akademik ve mesleki yeterli÷indeki baúarısı da artabilmektedir. Araútırmalar prematüre, güç do÷an, hasta ve engelli olan çocukların istismar edilme oranlarının daha yüksek oldu÷unu göstermektedir. Bu çocukların aúırı duyarlı olmaları ayrıca titiz bir bakım gerektirmeleri akranlarına göre daha zor çocuk olmalarına neden olur. Aynı zamanda, davranıúlarını annenin beklentilerine uygun bir úekilde kontrol edememeleri nedeniyle de bu çocuklar kolayca istismar edilirler. Çocukta bir zihinsel ya da kronik rahatsızlık varsa ya da do÷uútan gelen bir engeli bulunuyorsa anne-babanın çocu÷u kabul etmeleri de güçleúmektedir. Bu ise daha 3 sonra anne-babanın çocu÷u örselemesine neden olmaktadır. Bu nedenle yapılan çalıúmalarda en çok, bir engeli olan çocukların dövüldü÷ü sonucu elde edilmiútir (Karaman 1993: 32). Sonuç olarak engelli çocukların, aileleri tarafından gördükleri ihmal ve istismar konusuna bir kez daha dikkat çekilmek istenilmiútir. I.1.Problem Cümlesi Engelli çocukların aileleri, çocuklarını ihmal ve istismar etmekte midirler? I.2.Alt Problemler Bu araútırmada ele alınan problemin incelenebilmesi için aúa÷ıdaki sorulara cevap aranmıútır. 1. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin engel türleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark var mıdır? 2. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin yaúları ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki var mıdır? 3. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki var mıdır? I.3.Denenceler Problem ve alt problemlere ba÷lı olarak bu araútırmada incelenmesi uygun görülen denenceler úu úekilde ifade edilmiútir. 4 1. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. 2. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan küçük yaútaki ö÷renciler büyük yaútaki ö÷rencilerden daha çok ihmal ve istismara maruz kalmaktadırlar. 3. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki bulunmamaktadır. I.4.Tanımlar Bu araútırmada geçen temel kavramlar aúa÷ıdaki gibi açıklanmıútır: Çocuk østismarı: Çocu÷un sa÷lı÷ını, fizik ve psikolojik geliúimini olumsuz etkileyen, bir yetiúkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan hareket ya da davranıúlar (Budak 2000: 184). Çocuk øhmali: Çocu÷un sa÷lı÷ı, fiziksel veya psikolojik geliúimi için gerekli ihtiyaçların karúılanmaması (Akınhay ve Kömürcü 1999: 119). Engelli: Do÷uútan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeúitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaúama uyum sa÷lama ve günlük gereksinimlerini karúılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danıúmanlık, destek hizmetleri ve yapılarda, açık alanlarda özel fiziki düzenlemelere ihtiyaç duyan kiúi (Enç 1980: 131). Özürlülük: Bir insanın ‘normal’ kabul edilenleri yapabilmedeki ve belirli/beklenen tavırdaki aktiviteyi yerine getirmedeki gerekli performansı gösterme yetene÷indeki yoksunluk/sınırlılıktır (Burcu ve di÷erleri 2006: 785). 5 Bedensel Engelli: Bütün düzeltmelere ra÷men iskelet, sinir sistemi, kas ve eklemlerdeki özürlerinden dolayı normal e÷itim, ö÷retim çalıúmalarından yeteri kadar yararlanamayan bireye bedensel engelli denir. (Ersoy 2001: 102). Ö÷renme Güçlü÷ü: Ö÷renme güçlü÷ü, ö÷renme ve özel ö÷renme güçlükleri gösteren bireyleri kapsar. Ö÷renme güçlü÷ü kategorisine giren bireylerde biliúsel süreçlerden görsel, iúitsel algılamanın geliúmedi÷i ya da algılananların bütünleútirilmesinde ya da psikomotor özellikli ifade etme becerilerinde güçlükler gözlenir. Ö÷renme güçlü÷ü gösteren bireylerin daha somut belirtileri okumayı, yazmayı, konuúmayı ve aritmeti÷i ö÷renmede güçlükle karúılaúmalarıdır (Özsoy 2002: 181). Duygusal Davranıúsal ve Sosyal Uyum Güçlü÷ü: Ö÷renmede zihinsel, duyusal ya da sa÷lık etmenleriyle açıklanamayacak yetersizlik; yaúıtlarıyla ve ö÷retmenleriyle uygun iliúki kurma ve sürdürmede yetersizlik; normal durumlarda uygunsuz türde davranıú ya da duygular; genel bir mutsuzluk ve çöküntü durumu; kiúilik ya da okul problemleriyle iliúkili fiziksel belirtiler, sanrılar ve korkular, özelliklerinden bir ya da birden fazlasını uzunca bir süre gösteren çocuklardır (Özsoy 2002: 199). I.5.Sayıltılar Bu araútırmanın sayıltıları úunlardır: 1. Araútırma için seçilmiú olan úehirler ve ö÷renciler, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencileri temsil etmeye uygundur. 2. Bu araútırmaya katılan ö÷renciler, Çocuk østismarı Tarama Anketi’ne içtenlikle cevap vermiúlerdir. 6 I.6.Sınırlılıklar Bu araútırma, Samsun ve ùanlıurfa illerinde yaúayan engelli çocuklarla sınırlıdır. Araútırmaya katılmıú olan ö÷rencilerin, ihmal ve istismara maruz kalıp kalmadıkları Çocuk østismarı Tarama Anketi ile ölçülen özellikleriyle sınırlıdır. Araútırmanın sonuçları bu sınırlılıklar içinde de÷erlendirilmelidir. I.7.Araútırmanın Gere÷i ve Önemi Kiúili÷in oluúumunda etkili olan ana-baba tutumları, çocuk yetiútirme tarzları ve uygulanan disiplin yöntemleri farklı kültürlerde ve aynı kültürün alt gruplarında farklılık göstermektedir. Hatta zaman zaman bir takım psikolojik akımların etkisiyle belli bir disiplin yöntemi yaygın bir úekilde uygulanabilmektedir. Benlik, bireylerin yaúamlarının her yönünde kendilerine ait yaúantı ve fikirlerin örgütlenmesi, kaygı ise insanın varoluúundaki en temel duygulardan biri olup, bireyin yaúamını fazlasıyla etkileyebilen, çocu÷u ço÷u kez tedirgin eden bir duygu olarak tanımlanmaktadır. Anne-babanın çocu÷a karúı olumlu davranıúlar göstermesinin çocu÷un benli÷ini olumlu yönde etkileyebilece÷i ve kaygı düzeyinin de azalmasını sa÷layaca÷ı düúünüldü÷ünden anne-babanın olumsuz davranıúları sonucunda örselenen çocukların belirli özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir. Sertler (2002) ve Özgür (2004)’ün yaptıkları araútırmalar, engelli çocukların, sa÷lıklı çocuklardan daha fazla ihmal edildi÷ini göstermektedir. Genellikle ailenin çocu÷un geliúmesi ve büyümesi için gerekli ortamı sa÷lamaması, günlük bakımını reddetmesi veya geciktirmesi, yol göstermemesi, terk etmesi, evdeki risklerden ve hastalıklardan korumaması, beslenmesine dikkat etmemesi, e÷itimine önem vermemesi úeklinde engelli çocuklar ihmale maruz kalabilmektedirler. Aynı 7 zamanda, engelli çocuklarda istismarın da daha yo÷un oldu÷u, kendilerini korumalarının daha zor oldu÷u bilinmektedir. Bu nedenle bu araútırmada, engelli çocu÷a sahip ailelerin, engelli çocuklarını ihmal ve istismar edip etmedikleri, ihmal ve istismar ile çocu÷un engel türü, yaúı ve cinsiyeti arasında bir iliúki olup olmadı÷ının belirlenmesi amaçlanmıútır. Bu araútırmanın ortaya koyaca÷ı bulgulardan psikolojik danıúmanlar baúta olmak üzere psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, ö÷retmen gibi meslek gruplarının yararlanaca÷ı beklenmektedir. Ayrıca, her araútırmanın yeni bazı araútırmalara yol açabilece÷i düúünülürse bu araútırmanın bazı yeni araútırmaların yapılmasını sa÷layabilece÷i söylenebilir. Bu özelli÷i ile araútırma bir ön – araútırma niteli÷indedir. 8 BÖLÜM II øLGøLø YAYIN VE ARAùTIRMALAR Bu bölümde çalıúmanın kuramsal alt yapısı ve bu konuda yapılan yurt içi ve yurt dıúı araútırmalara yer verilmiútir. 2.1. ÇOCUK øSTøSMARI VE øHMALø II.1.1.Çocu÷un Tanımı Toplumların yapısı ve zamana göre de÷iúkenlik gösteren ‘çocuk’ kavramı, toplumsal ve yasal kriterlere göre farklı biçimlerde tanımlanabilir. Çocuklu÷u, üst sınırı belirsiz bir ça÷ olarak de÷erlendiren Yörüko÷lu (1983), bu kavramı, bir baúka insanın bakım ve korunmasına muhtaç olunan, tüketici dönem olarak tanımlamanın yeterli olmayaca÷ı kanısındadır. Yörüko÷lu, çocuklu÷un bitiminin belirlenmesinde, yasalardaki çeliúkilere de÷inerek, bireyin iúledi÷i bir suçtan sorumlu tutulması için en az 12 yaúında olmak koúulu aranırken, evlenme yaúının alt sınırı olarak, 18 yaúın ölçü alındı÷ını belirtmektedir. Yazara göre, çalıúma ve evlenme, toplumsal olarak çocuklu÷u sona erdiren olgulardır. Bedensel ve zihinsel yönden ergenlik belirtilerinin baúlaması, çocuklu÷u sona erdiren bir di÷er olgudur. Büyüme ve olgunlaúma, birey ve cinsiyete göre farklılık gösterdi÷i için, çocuklu÷un bitiminin yaú bakımından da sınırlandırılması güçleúmektedir; ama genel olarak çocukluktan gençli÷e geçiú, 11-15 yaúları arasında gerçekleúmektedir. O halde, çocuklu÷un üst sınırı 15 yaú olarak kabul edilebilir. Bu açıklamalar ıúı÷ında ‘çocuk’ kavramı, úu úekilde tanımlanabilir: ‘Çocuk bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal geliúimini tamamlamamıú, yaúamını devam ettirip, yetiúkin bir insan olabilmesi için baúka bir kimsenin bakım ve 9 korunmasına gereksinimi olan, oyun ve ö÷renme ça÷ındaki 0-15 yaúları arasındaki bireydir’ (Özdemir 1989: 4-5). Konunun odak noktası çocuk oldu÷una göre, tarih boyunca toplumların onu nasıl algıladıklarını açıklamak gerekmektedir. II.1.2.Tarih Boyunca Çocuk ønsan yavrusu tüm canlılar içinde en uzun bakım ile büyüyen ve olgunlaúan bir varlıktır. Uzun yıllar korunup, kollanması, desteklenmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Eski ça÷larda çocu÷un yazgısı anasının yazgısına sıkı sıkıya ba÷lıydı. Her ikisi de toplumda kölelerden biraz daha iyi durumdaydılar. Ama bu, her ikisinin mal gibi alınıp satılmasını, döve döve sakat bırakılmasını, kurban edilmesini önleyemiyordu. Örne÷in köleci uygarlıklar diye bilinen eski Yunan’da ve Roma’da babaların çocukları üstündeki hakları sınırsız, egemenlikleri tartıúılmazdı. Romalı baba, çocu÷unu diledi÷i gibi cezalandırabilir, alıp satabilir ve öldürebilirdi (Tercan 1995: 11). Tevrat’ta yazılı on emirden biri ana babaya boyun e÷mektir. øbranilerde baba sözünden çıkan ya da baú kaldıran çocu÷un cezası taúlanarak öldürülmekti. Çocuk öldürmek, özellikle sakat do÷anları ve kız çocukları bebekken yok etmek her ça÷da her yerde yaygındı. Eskimolar bebeklerini buzlu suya atar, Araplar kuma gömerdi. Hıristiyanlı÷ın do÷uúuyla birlikte acıma, düúküne ve güçsüze yardım duyguları toplumlara yayılmaya baúladı. Kilise kimsesiz çocukları kanatları altına aldı; onları Tanrı yolunda e÷itmeye baúladı. Aslında amaç çocukları kurtarmak de÷il, onları dinin ve Tanrı’nın buyru÷una sokmaktı. Çok geçmeden çocuklar bu kez de din adına, kilise adına ezilmeye baúlandı. øncil, çocukların günah ürünleri 10 oldu÷unu yazıyordu. Onları cehennemlik olmaktan kurtarmak ana-babaların göreviydi. Çocukta do÷uútan var olan kötülükleri ve içindeki úeytanı kovmak için onu dövmek gerekti. Bunun için ana-baba sopayı elden bırakmamalıydı. øslam dini birçok bakımdan çocuklara karúı öteki dinlerden daha hoúgörülü idi. Örne÷in Kur’an yetimlere kardeú gibi davranmayı, mallarına el sürmemeyi ö÷ütler. Çocuklara da ana baba sözü dinlemeleri, saygılı olmaları ve yaúlılıklarında onlara iyi davranmaları ö÷ütlenir. Bu insancıl buyruklar yanında øslam da ana babaya baú kaldırmayı en büyük günahlardan sayar (ùuúo÷lu 2005: 5). On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda øskoçya’da 4-10 yaú arası çocuklar maden ocaklarında ve dokuma fabrikalarında kötü koúullarda çalıútırılıyordu. Sanayi devriminden sonra sokak çocu÷u sayısı arttı. Amerika Birleúik Devletleri (ABD)’nde 20. yüzyıl baúına dek geçerli olan yasalara göre çocu÷a ana babasından baúka kimse karıúamazdı. Ana babaya karúı gelen çocuk uslanıncaya kadar hapse atılabilirdi. 1800’de øngiltere parlamentosunda, kendi evlerinde ezilen, iúkence gören, aç bırakılan, soka÷a atılan çocuklar konusu görüúülüp önlem alınması önerilmiú, ancak ‘aile içinde olup bitenler yalnızca aileyi ilgilendirir’ gerekçesiyle öneri geri çevrilmiútir. Çocuk yüzyılı denen 20. yüzyıl gerçekten çocuklu÷un altın ça÷ı oldu. Bilimsel buluúlar, teknik yenilikler ve artan refah çocukların yazgısını tümden de÷iútirdi. Hekimlikteki ilerlemeler çocukların sa÷lıklı büyümeleri, hastalıklardan korunmalarını sa÷ladı. Toplumları eskiden kırıp geçiren bulaúıcı hastalıklar bir bir yenildikçe ölümler azaldı, çocu÷un de÷eri yükseldi. Tüm bu geliúmelere karúın, günümüzde dünya üzerinde pek çok çocu÷un halen çeúitli kötü muamele ve ihmal biçimleriyle karúılaútı÷ı görülmektedir. Örne÷in birçok çocuk beslenme, bakım ya da gözetim yetersizli÷inden yaúamlarını yitirmekte, sakat kalabilmektedir. ølgisizlik, kötü muamele ya da türlü ekonomik nedenlerle suç iúleyen çocuklar, kendilerine verilen cezaları en a÷ır koúullar altında çekmektedir. Özürlü 11 çocukların büyük bir ço÷unlu÷una ise geliúmelerini sürdürebilmeleri için gerekli olanaklar sa÷lanamamaktadır (Uysal 1998: 6-7). II.1.3.Günümüzde Çocu÷un Algılanıú Biçimi Tarihte, toplumların çocu÷a bakıú açısı ve çocu÷un yetiútirilmesinde uyguladıkları yöntemlerin günümüzde bütünüyle yok oldu÷unu söylemek gerçekçi olmayacaktır. Yeni do÷muú çocukların (özellikle geleneksel toplumlarda evlilik dıúı do÷an bebeklerin öldürülmesi) terk edilmesi, çocu÷un istek ve gereksinimlerine özen gösterilmeden büyütülmesi bugün geliúmiúlik düzeyine bakılmaksızın hemen her toplumda görülen uygulamalardır (Akyüz 2000: 55). Yüzyıllar boyu, çocukların ihtiyaçlarıyla, gelecekleriyle ilgilenmeyen insano÷lu, son yıllarda onların varlı÷ının bilincine varmıútır (Akt. Yücel 1997: 12). Yirminci yüzyılda bilimsel buluúlar, teknik yenilikler ve toplumsal refah düzeyindeki iyileúme, do÷rudan çocuk refahını da etkilemiú, dolayısıyla çocu÷un de÷eri yükselmiútir. Günümüzde çocuklar, artık mümkün oldu÷unca erken yaúta hızlı ve dolaysız yollarla e÷itime yönlendirilmeye baúlanmıútır (Akt. Yazıcı 1999: 8). Ana-babalar ve toplum, çocu÷un e÷itiminin önemini kavramıú ve e÷itimde örgütlenmeye yönelmiútir. Okullar ça÷daúlaútırılmıútır. Gerek okullarda, gerekse evlerde, yumuúaklı÷ı, hoúgörüyü ön plana alan yeni e÷itim ilkeleri benimsenmiútir (Akt. Yücel 1997: 13). ølkö÷retim yaygınlaúmıú ve tüm ülkelerde zorunlu kılınmıútır. Ça÷ımızda, e÷itim yaúı giderek düúmüú olup, e÷itim süresiyle birlikte ‘çocukluk döneminin’ uzadı÷ı görülmektedir. Böylece eskiden ucuz iúçi olarak kullanılan çocuklar okula gitme olana÷ı bulmuú ve daha çok çocuk, daha üst düzeyde ö÷renim olana÷ına kavuúmuútur. Çocuk sa÷lı÷ı konusundaki ilerlemeler sayesinde, yaúamın ilk yılında ölen çocuk sayısında gittikçe artan bir düúüú kaydedilmektedir (Akt. Yücel 1997: 21). 12 Yirminci yüzyıldaki di÷er önemli bir geliúme ise, yoksul, sakat, iúsiz ve korunmaya muhtaç çocuklar gibi özel korunmaya gereksinimi olan gruplara profesyonelce toplumsal yardımlarda bulunan ‘sosyal hizmet’ mesle÷inin do÷muú olmasıdır (Özdemir 1989: 14-17). Özellikle fakir ve kimsesiz çocukların e÷itim, ö÷retim ve korunması konularında øsviçreli e÷itimci Pastalozzi (1746-1877)’den sonra Batı toplumları, bu alandaki sorumluluklarını anlamaya baúlamıúlar; her bozulmuú, bastırılmıú, ihmal edilmiú çocuk ruhunu bir kayıp olarak görmüúler, çocu÷a karúı yapılan her türlü haksızlık ve ihmalin kendi temellerine karúı oldu÷unu sezmiúlerdir (Akyüz 2000: 55-56). Sosyal refah ve hukuk devleti anlayıúının yaygınlık kazanması ile di÷er korunmaya muhtaç özel gruplarla birlikte çocuklar da devlet güvencesi ve toplum sorumlulu÷u altına alınmıú, çocu÷un bakılıp yetiútirilmesi yalnızca ailenin insiyatifine bırakılmamıútır. Suçlu çocuklar için geçmiúte uygulanan suç ve ceza anlayıúı, yerini suç ve nedenleri anlayıúına bırakmıú, suçlu çocu÷un topluma kazandırılması için çocuk mahkemeleri, merkezler, yurtlar gibi çeúitli kurumlar oluúturulmuútur (Özdemir 1989: 37). Hukuksal bir kurum çerçevesinde çocuk ve çocuk haklarının ele alınmasına yeniça÷da baúlanmıútır. Ortaça÷dan beri Batı ülkelerinde yayılmaya baúlayan hümanist düúünceler ve do÷al hukuk anlayıúı ile 1789 Fransız Devrimi, çocukların korunması fikrinin geniú kitlelere benimsenmesinde etkili olmuútur (Akyüz 2000: 58). Benzer úekilde Yörüko÷lu (1983)’nun açıklamalarına göre de, ça÷ımızda toplumda çocu÷un de÷erinin yükselmesi, Rönesans, Reform dönemleri denen Aydınlanma Ça÷ı’ndan baúlayan insancıl duygu ve bilimsel düúünce birikimlerinin bir sonucudur. Darwin, Rousseau, Freud, Piaget gibi düúünür ve bilim adamlarının katkıları, Fransız Devrimi ile baúlayan insan hakları, özgürlük, eúitlik ve demokrasi düúüncelerinin yaygınlık kazanması, çocu÷un konumunu olumlu yönde etkilemiútir. Çocuk geliúimi, davranıú özellikleri, kiúili÷inin olgunlaúması bilimsel çalıúmalara konu olmaya baúlamıútır. 13 Ça÷daú anlamda çocukluk döneminin, özel durumu ve ayrıcalıkları olan bir ‘geliúme ça÷ı’ oldu÷u anlaúılmıútır. Devletler tarafından çocukların korunmasına, e÷itilmesine yönelik kurumlar oluúturulmuú, örgütlenmelere gidilmiútir. Bu örgütlenmelerin, uluslar arası düzeydeki örne÷i ise, Birleúmiú Milletler bünyesinde yer alan UNICEF (Birleúmiú Milletler Çocuklara Yardım Fonu)’dur. Çocukların dokunulmazlıkları ve haklarını dile getirmesi açısından, uluslararası düzeyde benimsenen Birleúmiú Milletlerin yayınladı÷ı ‘Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi’nin ayrı bir önemi vardır. Gerek evrensel düzeyde yayımlanan Çocuk Hakları Bildirisi, gerekse ulusal düzeyde Türkiye’de alınan yasal ve toplumsal önlemler, bütün çocukları anababa, yakın çevre ve toplumun kötü muamelesinden, çocuk sömürüsünden korumaya yeterli olamamaktadır. UNICEF kaynaklarına göre, her yıl dünyada 21 milyon çocuk ölmekte; 176 milyon çocuk okula gitme olana÷ından yoksun kalmaktadır. Dört yüz milyon çocuk ise, dengesiz beslenme sorunlarıyla karúı karúıya bulunmaktadır. Yine sayıları yüz milyonlara ulaúan çocuklar, en temel hakları olan aile ortamında bulunmaktan uzakta, kimsesiz, yardıma muhtaç durumdadırlar. Di÷er taraftan ise, bir aileye sahip oldu÷u halde, güvenlikten yoksun, fiziksel, ruhsal, cinsel, toplumsal, zihinsel geliúimi, kiúili÷i ve yaúama hakkı, öz anababası, yakın çevresi ve toplum tarafından tehlikeye sokulan çocuk sayısının ne oldu÷u kesin olarak bilinememektedir. Fakat aile içinde anne ve babası tarafından ihmal edilip, kötü muameleye maruz bırakılan çocuk sayısının hastane, rehberlik merkezleri, polis ve mahkeme gibi kurumlarda tutulan resmi kayıtların çok üstünde oldu÷u tahmin edilmektedir (Özdemir 1989: 33). II.1.4.Aile ve Çocuk Aile, evlilik ve kan ba÷ına, karı koca, ana-baba, çocuk ve kardeúler gibi iliúkilere dayalı olan en küçük toplum birimi, kurumu, bir iletiúim kurumu örne÷idir. Aile 14 içinde bulundu÷u bölgenin, çevrenin, toplumun özelliklerini taúır. Yetiúen kuúaklara bu özellikleri aktarır. Böylece toplumun süreklili÷ini sa÷lar. Ailenin çocu÷un geliúimindeki en etkin yardımları da úöyle sıralanabilir: Aile; - Grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için çocu÷a güven duygusu aúılar. - Onun sosyal kabul görmesi için gerekli ortamı hazırlar. - Toplumsallaúmayı ö÷renebilmesi için, kabul edilmiú uygun davranıú biçimlerini içeren birer model oluúturur. - Sosyal açıdan kabul edilmiú davranıú biçimlerinin geliúimi için rehberlik eder. - Çocu÷un yaúam ortamına uyum sa÷larken rastladı÷ı sorunlarına çözüm getirir. - Uyum için gerekli olan eylemsel, sözlü ve toplumsal alıúkanlıkların kazanılmasına yardımcı olur. - Okul ve sosyal yaúamda baúarılı olabilmeleri için çocu÷un yeteneklerini uyarır ve geliútirir. - Çocu÷un ilgi ve yeteneklerine uygun arzuların geliúimine yardım eder. Kısaca, ebeveynler çocukları için bir ö÷retmen konumundadırlar. Çocuklar toplumca kabul edilebilir davranıú kalıplarını öncelikle ailelerinden ö÷renirler. Aileler her davranıúlarıyla çocuklarına model olurlar ve taklit edilirler. Bu süreç yo÷un olarak çocukta dil geliúiminin oluúumu ile birlikte baúlar ve devam eder. Ebeveynler, çocukları dil geliúiminde belli bir noktaya geldiklerinde onlara toplumsal süreç içinde uymaları gereken kuralları açıklayabilir bu noktaya gelmeden önce ise kuralları aktarmak için davranıúlarını kullanırlar (Mangalcı 2002: 13). Sa÷lıklı aile düzeni, ailenin gereksinimlerini do÷al olarak karúılar ve ailenin her bir üyesi, o aileyle olmaktan mutludur. Aile üyelerinin hepsi görev ve sorumluluklarını do÷al olarak yerine getirirler. Sa÷lıklı aile düzeni içinde herkes sürekli bir geliúme içindedir. Aile kendi üyelerini de÷erli bulur ve aile üyeleri 15 benlik de÷erlerini olumlu yönde geliútirir. Sa÷lıklı ailede etkili iletiúim vardır ve bu yapı insanların psikososyal yönden olgunlaúmasını temin eden temel sosyal ba÷lamı oluúturur. Tüm bu sayılanların aksine, sa÷lıksız aile düzeninde ise gereksinimler karúılanamaz ve aile üyeleri, mutsuz ve doyumsuz oldukları halde, bu hastalıklı durumu devam ettirebilmek için çaba gösterir. Bu düzende, çocu÷un kendine özgü benlik geliútirmesine izin verilmez, herkesin boyun e÷mesi, itaatkâr olması istenir. Otoritenin istedi÷i yönde davranıúlarını düzeltmeyenler, de÷iúik yollardan cezalandırılır. Bu aile yapısı içinde özellikle geliúme süreci içindeki çocu÷un süreç içindeki psikolojik ve sosyal olgunlaúması sekteye u÷rar (Cücelo÷lu 1994: 62). Yukarıda ailenin, çocu÷un sosyalizasyonundaki yeri ve önemi üzerinde durulmuútur. Sa÷lıklı aile düzeni olarak yukarıda belirtilen yapıdaki ailelerde bu sistem iyi iúlemekte ve sorunlar kolayca aúılabilmektedir. Bununla birlikte yine yukarıda belirtilen sa÷lıksız aile düzeninde, do÷al olarak çocu÷a iliúkin yaklaúımlarda da sorunlarla karúılaúılabilmektedir. Ebeveynler çocuklarına karúı aúırı denetleyici, disiplinli, cezalandırıcı ya da tam tersi aúırı serbest, ilgisiz ve sevgisiz olabilmektedirler. Bunun sonucu olarak da çocu÷un sosyalizasyon süreci hasara u÷ramakta, kiúili÷inde tüm hayatını etkileyecek sorunlar ortaya çıkabilmektedir (Mangalcı 2002: 14). II.1.5.østismar østismar, ebeveynlerin ya da çocu÷un bakımından sorumlu kiúilerin, çocu÷un fiziksel, duygusal ya da cinsel açıdan çeúitli zararlar görmelerine yol açan davranıúlarıdır (Mangalcı 2002: 7). Newberger ve arkadaúlarına göre çocuk istismarı, ‘Çocu÷un bulundu÷u tehdit edici ev ortamındaki durumdan kaynaklanan bir hastalıktır (Akt. Özdemir 1989: 18). 16 Çocu÷un temel gereksinimlerinin sa÷lanması herhangi bir nedenle kesintiye u÷radı÷ında ya da karúılanmaz duruma geldi÷inde çocuk istismarından söz edilir (Erden 2002: 69-73). Dubowitz ve Bennett (2007)’e göre çocuk istismarı, fiziksel suiistimal ve ihmali içerir ve tüm kültürlerde ve ülkelerde olur. Çocuk istismarı genellikle birçok risk faktörü (örne÷in parental depresyon, stres ve sosyal izolasyon) arasındaki etkileúimden kaynaklanır (2007: 91-99). Çocuk istismarı, eriúkinlikteki zayıf fiziksel sa÷lıkla iliúkilendirilmektedir, fakat çocuk ihmali ve aile problemleri ile eriúkin ruhsal hastalıklarına kadarki süreçleri içeren çocukluk ça÷ı stresleri hakkında henüz çok az úey bilinmektedir (Thomas ve di÷erleri 2008: 40-49). østismar gören çocuklar sonraki istismarlar için yüksek risk taúır. Hindley ve arkadaúlarının 2006 yılında yaptıkları bir araútırma önceden istismar görmüú çocukların, önceden istismar görmemiú çocuklardan altı kat daha fazla tekrar istismar görme ihtimaline sahip olduklarını ortaya çıkarmıútır. Araútırmaya göre tekrar riski istismarın ardından hemen sonra en yüksek düzeydeydi (30 gün içinde) ve ondan sonra hafiflemekteydi (2006: 744-752). østismar; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar olarak üçe ayrılmaktadır. II.1.5.1.Fiziksel østismar Çocuk ihmal ve istismarı kapsamlı bir olgu olmasına karúın çocu÷a yönelik istismar kapsamında fiziksel istismar ön plana çıkmaktadır. Aral ve Gürsoy (1997) yaptıkları çalıúmada çocukların % 65.72’sinin anne ya da babası tarafından fiziksel istismar edildiklerini belirlemiútir (2001: 2). UNICEF fiziksel istismarı, kazara olmayan yasaklanmıú, çocu÷a acı veren, geliúme ve iúlevselli÷inde sürekli zarara yol açabilecek úiddet hareketlerinin yapılması olarak tanımlamıútır (Kars 1994: 6). 17 Yaralanmalar, rastlantısal olgular olmayıp, ayırt edilebilen risk etkenleri ile belirlenen öngörülebilir biçimlerde oluúurlar (Çetin ve di÷erleri 2008: 127). Dubowitz fiziksel istismarın tespitinin hekimin çürük, ısırık izleri, darbeler, kemik kırıkları veya baú veya karın travmaları gibi úüpheli yaralanmaları fark etme yetene÷ine ba÷lı oldu÷unu ifade etmektedir (Dubowitz ve Bennett 2007: 91-99). Fiziksel istismar hafif, orta ya da ciddi olabilir. Hafif dereceli çocuk istismarında fiziksel olarak úiddet uygulanır ancak çocukta herhangi bir yaralanma oluúmaz. Orta dereceli fiziksel istismarda çocu÷a uygulanan úiddet sonucunda herhangi bir iúlev kaybına neden olmayacak düzeyde yaralanma oluúur. Ciddi derecede fiziksel istismarda uygulanan úiddet sonucunda çocu÷un vücudunda iúlev kaybı olur. ùiddetin bir kez uygulanması bile ciddi istismar sayılır. Orta dereceli fiziksel istismar süreklilik gösteriyorsa bazen bu istismar da ciddi derecede istismar olarak kabul edilebilir. Çocuk istismarı için çevreye, istismarcı kiúiye ve istismar edilen çocu÷a iliúkin bugün bütün dünyaca kabul edilen bazı risk etmenleri vardır. • østismar Edilen Çocu÷a øliúkin Risk Etmenleri: Prematüre ya da düúük do÷um a÷ırlıklı bebek olmak, sık do÷um aralı÷ı (18 aydan az), istenmeyen gebeliklerden do÷ma, kardeúinin de istismar edilmiú olması, bedensel ya da zihinsel özürlü olmak, kronik hastalı÷ı olmak, hiperaktivite ve dikkat eksikli÷i olması. • Çevreye øliúkin Risk Etmenleri: Sa÷lık, beslenme ve temizlik bakımından toplum ve devlet deste÷inin az oldu÷u bölgede yaúamak, imar ve iskan yapılmamıú bölgelerde (gecekondu vb.) yaúamak, düúük sosyoekonomik düzeyde olmak, ev içi úiddet varlı÷ı. 18 • østismarcı Kiúiye øliúkin Risk Etmenleri: Geçmiúte baúkaları tarafından istismara u÷ramıú olmak, etkin anne babalı÷ı bilmemek, alkol, ilaç gibi madde ba÷ımlısı olmak, çok genç yaúta anne baba olmak, psikolojik sorunları olmak, tek ebeveyn olmak, maddi sıkıntı, iúsizlik gibi sorunları olmak, istismar etmeye yatkın kiúilik. Fiziksel istismar bir tokat, yumruk, itip kakma, tekme, sarsma gibi herhangi bir alet kullanmadan gerçekleútirilebilece÷i gibi kemer, kayıú, tava, ütü, sıcak su, koroziv maddeler gibi çeúitli nesnelerin kullanımı da söz konusu olabilir. (Kutsal 2004: 4-5). Son yıllarda çocuk ölümlerine neden olan farklı fiziksel istismar türleri üzerinde de durulmaktadır. Hamilelik sırasında annenin aúırı alkol ve uyuúturucu kullanması, çocukların kasti olarak öldürülmeleri, yakılmaları ve zehirlenmeleri gibi olaylar bu konu çerçevesinde ele alınmaktadır. Organik nedeni olmayan büyüme yetersizli÷i ile istismar arasında bir iliúki oldu÷u kanıtlanmıútır. Fiziksel istismara u÷ramıú çocuklardan oluúan örneklem grubunda yüksek oranda büyüme gerili÷i oldu÷u ortaya konmuútur. Büyüme gerili÷inin fiziksel istismarın baúlamasından önce ortaya çıktı÷ı durumlarda, bunun öneminin fark edilmesi gerekli önlemlerin alınmasına sa÷layabilir. ‘Organik nedeni olmayan büyüme gerili÷i ve çocuk istismarı’ düúüncesi Oates ve Hufton (1977) tarafından geliútirilmiútir. Bu araútırmacılar, organik nedeni olmayan büyüme gerili÷i tanısı ile 1967-1970 yılları arasında bir Avustralya hastanesine getirilen 30 çocuk üzerinde yaptıkları izleme çalıúmasında, 1975 yılına gelinmeden bu çocuklardan ikisinin istismar sonucu öldü÷ünü ve en az üçünün ciddi bir biçimde hasar gördü÷ünü ortaya koymuúlardır. Geri kalanlar, tıbbi sorun göstermemekle birlikte, baúkalarının örne÷in ö÷retmenlerinin gözünde hızla problem çocuk olmuúlardır. Bunun nedeni, ‘zihinsel ve sözel geliúim yetersizli÷i’ olarak belirlenmiútir (Akt. Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 41). Ayrıca, para kazanmaları amacıyla beden ve ruh sa÷lıklarına zarar verecek, geliúimlerini engelleyecek iúlerde çalıútırılan çocuklar da fiziksel istismar içinde incelenmektedir (Tercan 1995: 23-24). 19 Fiziksel istismara u÷rayan çocuklar yumuúak baúlı, uysal, utangaç, içine kapanık, pasif iletiúim kuramayan çocuklar olabilece÷i gibi; sinirli, aúırı hareketli, saldırgan, etrafındaki eúyalara ve insanlara zarar veren, yıkıcı çocuklar da olabilirler. Frischolz (1985), Lewis (1991) ve Wilbut (1985)’a göre, sık sık ve úiddetli bir úekilde fiziksel istismara u÷rayan çocuklar kendilerine yapılanları hatırlamayabilirler. Fiziksel istismara u÷rayan küçük çocuklar ço÷u zaman kendilerine yapılan kötü muameleyi yaptıkları yaramazlıklar sonucu hak ettiklerini düúünürler. Hatta fiziksel istismar sonucu úiddetli yaralanmalar almıú bile olsalar ço÷u zaman kendilerini istismar edilmiú olarak görmezler. Della ve Feminan’ya göre (1990) istismar edilen çocukların bazıları da kendilerini istismar eden kiúiden korumak amacıyla istismar edildiklerini inkar edebilirler ya da Potts, Herzberger ve Dillon’a göre (1981) bilinçli ya da bilinçsiz bir úekilde bu hatırlanması hoú olmayan geçmiú yaúantıları bastırabilirler (Akt. Karaman 1993: 17-18). Günümüzde, geliúmiú ve geliúmekte olan ülkelerde, kazalar/yaralanmalar her yaú grubunda, özellikle çocukluk ça÷ında önlenebilir sa÷lık sorunlarının baúında gelmekte, ölüm ve engelli yaúam nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır (Coúgun ve di÷erleri 2008: 84). Fiziksel istismar da, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli nörolojik zararla sonuçlanabilir. Oxford izleme çalıúmasında örneklemin %10’unda ciddi nörolojik hasar görülmüútür. Daha önce Amerika’da yapılan bir araútırmada bu oran %17 olarak bulunmuútu. Oxford izleme çalıúmasında grubun %15’inde ve Amerika’daki çalıúmada da %14’ünde úiddetli olmayan nörolojik hasar saptanmıútır. Bu çocukların hepsinde zeka gerili÷i olmamasına ra÷men, tümünün telafi edici terapiye gereksinimleri oldu÷u görülmüútür (Mangalcı 2002: 32). 20 Di÷er bir tür kalıcı özür ise, beyin altı zarı ve di÷er kafa içi kanamalara eúlik eden göziçi kanamasını izleyen görme bozukluklarıdır. Bu, geçici retinal kanama ile sonuçlanabilece÷i gibi, retinal çizilme, úaúılık ve görme kaybı ile de sonuçlanabilmektedir. østismar ve ihmale u÷ramıú çocuklardaki geliúim profiline bakıldı÷ında, en sık rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuúma gecikmesidir. Oxford çalıúmasındaki çocukların üçte biri bu özelli÷i göstermiútir. østismar ve ihmal eden annelerin çocuklarına yeterince sözel uyaran sa÷lamadıkları anlaúılmaktadır. Bu, bebe÷in sözel iletiúim becerileri kazanmasını engeller. Böyle bir çocuk fark edilene kadar tepki vermeyen ve iletiúim kurmayan bir çocuk haline gelebilir. Daha büyük çocuklarda dil gerili÷i okulda baúarısızlı÷a yol açar. Sözel ve sözel olmayan zeka puanları arasındaki farklılık yetiúkin yaúamında da devam eder. Bu tür aileler, sözcüklerin kullanımı yoluyla iletiúimde güçlük çeken, duygularını anlatmak için eyleme veya eylemsizli÷e baúvuran ailelerdir (Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 42-43). Curtis (1974) ve Emler (1967)’e göre engelli fiziksel istismar ma÷duru çocukların ço÷unun tepki kontrol mekanizmaları zayıftır. Bunun nedeni ebeveynlerinin de zayıf tepki kontrol mekanizmalarının oldu÷u istismar ortamlarından gelmeleridir. Saldırı ma÷duru çocu÷un siniri, düúmanlı÷ı ve agresifli÷i çok yo÷un olup yaúıtlarına yönelebilir ya da çocuk-ebeveyn modelini izleyebilir ya da her iki durum birden gerçekleúebilir. Saldırı ma÷duru özellikle de agresif olan çocuklar kendi istismar ve ihmaline kızabilirler. Bu çocuklar sorun çıkartan çocuklar olarak tanımlanırlar ve gerek yaúıtları, gerekse yetiúkinlerle olan iliúkilerinde ciddi sorunlar yaúarlar. Uzmanlar, saldırgan ve agresif davranıúların kolay farkına varmaktadırlar. Engelli fiziksel istismar ma÷duru çocuk di÷er insanlara ba÷ımlı olmasına karúın insanlardan kaçar. Bu geri çekilme davranıúları, engelli çocu÷un yardıma 21 muhtaçlılı÷ını artırırken çocukta sürekli bir sempati kazanma, ilgi çekme çabası olarak kendini gösterebilmektedir. Galdston (1974)’e göre, fiziksel istismar ma÷duru çocukların di÷er insanlar ile olan iliúkilerinin niteli÷i ve niceli÷i o kadar esnektir ki, di÷er insanlarla iliúki kurmak ve daha olgun seviyelere ilerlemek için gerekli ego yetilerinin geliúmesi engellenmektedir (Akt. Eratay 2000: 60-61). Oates ve arkadaúları (1985) tarafından yapılan bir araútırmada da istismar edilmiú çocukların benlik kavramlarının zayıf oldu÷u görülmüútür (Akt. Konanç, Gürkaynak ve Egemen: 1991: 48). Belirlenmesi görece en kolay olan istismar türü fiziksel istismardır. Klinik tanıda uygulanan úiddetin tipine ba÷lı olarak ekimozlar, kırıklar, eklem, beyin ve göz zedelenmeleri, zehirlenmeler ya da geliúme geriliklerine rastlanabilir. Fiziksel istismara ba÷lı yaralanmalar ola÷an dıúı yerlerde en fazla gö÷üste, sırtta, baldırlarda, genital bölgelerde, üst kolda, üst dudak, damak ve gözlerde görülür (Kutsal 2004: 5-6). Aynı zamanda fiziksel istismara u÷ramıú çocuklarda yüksek oranda büyüme gerili÷i görülmektedir. Buna organik nedeni olmayan büyüme gerili÷i de denir. Fiziksel istismar, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli nörolojik zararlarla sonuçlanabilir (Karaman 1993: 17). Örne÷in, gözle görülebilir hiçbir yara ya da iz olmasa da, bir bebek úiddetlice sarsılarak beyin zarı altı kanamaya yol açılabilir. Bu tür hasarlar çocu÷un ölümüne neden olabilece÷i gibi, onda zeka gerili÷i, körlük ya da felce neden olabilir. Küçük yaralanmalar ö÷retmenler veya gündüz bakımevlerinde çalıúan görevliler tarafından fark edilebilir. Geçmiúte vuku bulmuú istismarın izleri, ancak çocuk bir baúka nedenle muayene edilirken ortaya çıkarılabilir (Konanç, Gürkaynak ve Egemen: 1991: 39-40). Fiziksel istismar sonucu ortaya çıkan yaralanmaların ortadan kalkması umuduyla ana baba bir süre beklerler, e÷er bu beklemelerin sonucunda çocukta bir iyileúme görülmezse, ana baba çocuk için tıbbi tedavi arayıúı içine girerler. Bazen ana baba 22 yaralanmaların nasıl meydana geldi÷ini bilmediklerini ileri sürerler, çok nadir olarak bu yaralanmaların kendileri tarafından yapıldı÷ını kabul ederler (Karaman 1993: 57). Çocuk istismarının belirlenmesi ve izlemi de÷iúik gruplardan birçok uzmanın birlikte çalıúmasını gerektiren bir olaydır. Bu nedenle farklı disiplinler arası iletiúim ve iúbirli÷inin sa÷lanması son derece önemlidir. Çocuk istismarı izlem ekibinin içinde bulunması gereken kiúiler; pediatrist, adil tıp uzmanı, çocuk psikiyatristi, eriúkin psikiyatristi, klinik psikolog, çocuk cerrahi, jinekolog, acil birimi doktorları, sosyal hizmet uzmanı, hukukçu ve çocuk polisidir (Kutsal 2004: 8). Ülkemizde çocuklara yönelik fiziksel istismar olgularının saptanabilmesinde, doktorların bu konuda e÷itilmiú olmalarının ve olguyu teúhis etmelerinin önemi büyüktür. Doktorlar kadar e÷itim sistemi içerisinde yer alan yetkililerinde bu tür olaylara karúı daha duyarlı yaklaúmaları gerekmektedir. Çocu÷un maruz kaldı÷ı úiddetin tespit edilmesinde önemli rollerden biri de kuúkusuz ö÷retmenlere düúmektedir (Özgür 2004: 11). Pediatristler, çocuk kötü muamelelerinin engellenmesinde, önemli rol oynamaktadırlar (Krugman ve di÷erleri 2007: 711). østismara u÷ramıú olan çocu÷un muayenesi uygun e÷itim almıú ve alanında uzmanlaúmıú biri tarafından çocuk daha fazla örselenmeden, çocuk dostu muayene ve de÷erlendirme yöntemlerinin uygulanabilece÷i bir ortamda yapılmalıdır. Çocukları bu konuda e÷itim almıú uzmanlar muayene etmelidir. østismar olguları genellikle ilk olarak acil servise baúvururlar, e÷er bu ilk baúvuruda istismar açıkça belirtilmemiúse çocu÷un defalarca muayene edilerek örselenmesini önlemek amacıyla yalnızca çocuk istismarı konusunda yetkili biri tarafından muayene edilmesi sa÷lanmalıdır. Çocuklar genellikle öne do÷ru hareket ederler. Bu nedenle kazaya ba÷lı yaralanmalar genellikle çocu÷un ön bölgelerinde oluúur. Alın, burun, çene, bilek ve dirsekler kaza nedeniyle yaralanmaya uygun bölgelerdir. Kalçalar, genital bölge, bedenin arka ve yan bölgeleri, yüzün yan kısımları ve karın bölgesindeki yaralanmalarda istismar akla getirilmelidir. Avuç içlerinde kazaya ba÷lı yarıklar olabilece÷i gibi bu bölge cezalandırma amacıyla da sık kullanılan bir bölgedir 23 (Uysal 1998: 28). Kasıtlı olarak yapılan haúlamalar, kaza sonucu olanlardan, da÷ılımları açısından farklı oldukları için, kolaylıkla ayrılabilirler (Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 37). Uysal’a göre bazı olaylarda hiçbir fiziksel bulgu ortaya çıkmayabilir ancak ciddi olgularda çok sayıda kırıklara, kesiklere ve yanıklara rastlanabilir. Genellikle gözlenen darbe úekli mekaniktir ve en sık deri, iskelet ve merkezi sinir sistemine ait bulgular ortaya çıkar (1998: 30). østismara u÷rayan çocuk ilk olarak acil servise baúvurdu÷u için genelde ilk giriúim acil servis doktoru tarafından yapılır. østismar olgularının büyük bir ço÷unlu÷u olay olduktan uzun bir süre sonra hastaneye getirilir. Öykü ve fiziksel bulgular doktoru en iyi bilgilendirecek kaynaklardır. Öykü yalnızca çocu÷u getiren anne babadan de÷il e÷er çocuk olayları anlatabilecek yaútaysa kendisinden de alınmalıdır. Öykü ileri aúamalarda hukuki kanıt olarak da kullanılabilece÷i için çok önemlidir. Genellikle çocuk tek tanıktır. østismar olgularında çocukların genellikle konuúmak yerine susmayı tercih ettikleri ya da söylediklerini daha sonra yadsıdıkları görülebilmektedir. Çocu÷a sorulacak soruların kısa ve açık olması, yönlendirici sorular olmaması, soru ve yanıtların da yazılı kayda geçmesi önemlidir. Genellikle öykü çocu÷u getiren anne, baba ya da çocu÷un bakımıyla sorumlu kiúiden alındı÷ı için kiúiler birbirini koruma tutumu içerisindedirler. Bu yüzden bu kiúilerden farklı zamanlarda öykü alınmalıdır. Öykülerin birbiriyle ve çocu÷un motor geliúimiyle uyumlu olması istismar tanısının ayırt edilmesinde önemlidir. Genellikle bir yaralanma oldu÷unda bu olay kardeúlerin birbirlerine yönelik davranıúlarıyla açıklanmaktadır. Söz edilen kardeúin bunu yapıp yapamayaca÷ı geliúiminin buna uygun olup olmadı÷ı araútırılmalıdır. Çocu÷a bakmakla yükümlü olan kiúiler çocu÷u istismar ettiklerini çok seyrek olarak kabul ederler. Genellikle yaralanmanın kazaya ba÷lı oldu÷una inandırmaya çalıúırlar. Bu nedenle istismarı tanıyabilmek ve saptayabilmek için öncelikle istismar olasılı÷ı akla getirilmelidir (Kutsal 2004: 9-10). Çocukta Fiziksel østismar Olgularında Sık Rastlanan Ortak Özellikler: 1. Tedaviye baúvurmada açıklanamayan gecikme, 2. ølk geliúte verilen öykünün sonradan de÷iúmesi, 24 3. Tek tek verilen anne/baba/bakıcı öykülerinde farklılık, 4. Çocu÷un yaú ve geliúme durumu ile uyumsuz öykü, 5. Çocu÷un kardeúinin suçlandı÷ı yaralanmalar, 6. Anne, baba ve bakıcılarda düúmanca davranıúlar (Polat 1997: 71). II.1.5.2.Duygusal østismar Duygusal istismar ilk kez 1974 yılında Amerika Birleúik Devletleri’nde ‘Çocuk østismarının Önlenmesi ve Sa÷altımı’ isimli yasada ‘mental hasar’ terimiyle dikkat çekmiútir. Duygusal istismar, çocukta özsaygıyı ve insanlar arası iliúki becerisinin önlenmesi ya da cezalandırılması, psikolojik benli÷inin yara alması, çocu÷un do÷al etkinlik sınırları içinde geliúiminin zedelenmesi gibi geniú ve belirsiz kavramlarla açıklamaya çalıúılmıútır (Sertler 2002: 35). Konu ile ilgili yapılan çalıúmalar incelendi÷inde bu kavramı betimlemeye yönelik bazı terimlerle de karúılaúılmaktadır. Zihinsel zulüm (mental cruelty), zihinsel hasar (mental injury), duygusal istismar ve ihmal (emotional abuse and neglect), duygusal kötü muamele (emotional maltreatment), psikolojik kötü muamele (psychological maltreatment) bunlardan bazılarıdır. Sözü edilen zarar verici veya zarar verme ihtimali yüksek eylemlerin, ebeveynin veya çocuk üzerinde güç veya otorite sahibi ya da çocu÷a bakmakla yükümlü bir kimsenin makul düzeyde kontrolünde olması beklenir. Bu tür eylemler arasında, hareketin kısıtlanması, aúa÷ılama, küçük düúürme, günah keçisi yapma, tehdit etme, korkutma, ayrımcılı÷a tabi tutma, alay etme veya di÷er fiziksel olmayan düúmanca veya reddedici muameleler sayılabilir (Akdaú 2005: 25). Duygusal istismarın teorik olarak oluúturulan ve daha sonra üzerinde deneysel çalıúmalar yapılan sekiz alt boyutu úunlardır; 25 1. Reddetme (Rejection): Genel olarak, yetiúkinin, çocu÷un ya da gencin ihtiyaçlarını karúılamaması, onu ayrı bir birey olarak kabul etmemesi, kabiliyet ve baúarılarını övmemesi, çocuktan ya da gençten gelen tepkileri göz ardı ederek evde o yokmuú gibi davranması, çocu÷u be÷enmemesi, onu bir yük olarak görmesi, çocu÷a hiçbir iúe yaramadı÷ını hissettirmesi olarak ele alınmaktadır. Çocu÷un, kendi kararlarını vermesinin engellenmesi, ergene bebek muamelesi yapılması, aileden uzaklaútırılması, kardeúler arasında ayrım yapılması, arkadaú ya da kardeúlerinin yanında onun be÷enilmedi÷inin dile getirilmesi ‘reddetme’ olarak tanımlanmaktadır. 2. Tek Baúına Bırakma (Isolating): Çocu÷un ya da gencin toplumsal iliúkilere girmesini sa÷layacak fırsatlardan yoksun bırakılması ya da kasıtlı olarak engellenmesi, çocu÷un dünyada yalnız oldu÷una inandırılması, yalnız bırakılarak cezalandırılması olarak tanımlanmaktadır. 3. Yıldırma (Terrorizing): Sözel saldırılar ya da fiziksel müdahalelerle çocu÷un korkutulması, baúkalarının önünde tehdit rezil edilmesi, etmekle gözda÷ı tehdit verilmesi, edilmesi olarak nitelendirilmektedir. 4. Kendi Çıkarlarına Kullanma (Exploiting): Çocu÷un ya da ergenin para kazanması ya da ebeveynin görevlerini üstlenmesi için (örne÷in; kardeúlerine bakması) okuldan alınması veya okul baúarısını etkileyecek ölçüde bunların istenmesi, gencin evde hizmetçi gibi kullanılması olarak tanımlanmaktadır. 5. Vaktinden Önce Yetiúkin Rolü Verme (Adultifying): Çocuk ya da gençten üstesinden gelemeyece÷i isteklerde bulunulması, gerçekçi olmayan baúarılar beklenmesi, yaúına uygun olmayan sorumluluklar verilmesi olarak tanımlanmaktadır (Mangalcı 2002: 27-28). 26 6. Duygusal Tepkiyi Göstermeme: Çocu÷un sa÷lıklı duygusal, sosyal geliúimini kolaylaútırıcı duygusal tepkiler vermenin reddedilmesi veya ihmal edilmesi, çocukla gerekli zamanlar beraber olunmaması veya çocukla hiçbir úeyin paylaúılmamasıdır. Çocu÷un, ebeveyninden bekledi÷i duygusal tepkileri alamaması onu etkilemektedir. Ebeveynin gereken tepkiyi, çocu÷a göstermemesini dolaylı bir reddetme biçimi olarak ele almak yanlıú olmayacaktır. 7. Aúa÷ılama: Çocu÷a de÷er verilmemesi, çeúitli özelliklerinden dolayı tenkit edilmesi, kötü laflarla (aptal, geri zekalı vb.) ça÷ırılması ve çocu÷un utandırılmasıdır. Çocu÷a yüksek sesle ba÷ırma, kötü söz söyleme, alay etme bu kategoriye giren bir baskı yöntemidir. Bu disiplin yöntemi çocu÷un kendine güvenini ve benlik saygısını zedeler. Çocuk aúa÷ılana aúa÷ılana, kendisinin gerçekten eksik ve de÷ersiz bir birey oldu÷una inanmaya baúlar. Çocu÷u yaramazlı÷ından, yanılgısından ve söz dinlememesinden dolayı kınamak ve eleútirmek en sık baúvurulan e÷itim yöntemidir. Burada önemli olan eleútirinin ölçüsüdür. Kimi ana-babalar dayak atmazlar ya da dayaktan kaçınırlar ancak çocuklarına söyledikleri sözlerde en az daya÷ın etkisini yaratabilir. Çocu÷a ‘sen adam olmazsın’, ‘aptal, geri zekalı’, ‘benim sersem çocu÷um’ gibi çocu÷u küçük düúürücü sözler, onun duygusal açıdan zedelenmesine neden olabilir. Bu nedenle çocu÷u cezalandırma amacı ile aúa÷ılayıcı, kırıcı sözler söylemekten kaçınılması gerekmektedir. 8. Suça Yöneltme: Çocu÷un toplum kurallarına karúı davranıúlarına göz yumulması veya bu davranıúların pekiútirilmesi, suça yönelmesine zemin hazırlaması, çocu÷un bu tür davranıúlarının engellenmemesi ve 27 çocu÷a iyi-kötü kavramlarının ö÷retilmemesi çocu÷un suça yöneltilmesi kapsamında ele alınmaktadır. Anne-babanın çocu÷a karúı göstermiú oldu÷u, aúırı hoúgörülü tutum, çocu÷un pek çok olumsuz davranıúlarına göz yumulması da bu tür davranıúların çocukta yerleúmesine neden olabilmektedir (Kars 1994: 13-19). Çocu÷un normal duygusal geliúiminde bütün insanca duyguları ö÷renmesi, duygularını toplumsal yönden kabul edilebilir bir biçimde açı÷a vurması, engellenmelerle baú edebilmesi, kendisi hakkında olumlu duygulara sahip olabilmesi, sevgisini ifade edebilmesi, duygusal mesajlarını uygun kelimelerle ve hareketlerle ifade edebilmesi gereklidir. Çocuklar duygusal istismara u÷radıklarında bu yetenekleri kazanamazlar. Tzeng ve Jacobsen’e göre (1988) fiziksel ve cinsel istismarla karúılaútırıldı÷ında duygusal istismar toplumlarda daha yaygın, daha zararlı ve ortaya konması daha güç bir istismar türüdür. Dolayısıyla, duygusal istismarın önlenmesi, di÷er istismar türlerinin önlenmesinde de bir anahtar rolü oynamaktadır. Birçok fiziksel ve cinsel istismar olayı duygusal istismarı da içine alır ve fiziksel ve cinsel istismarın olmadı÷ı birçok olayda yine duygusal istismar olabilir. Küçük çocuklarda genellikle duygusal istismar, fiziksel ve cinsel istismar ile birlikte ortaya çıkar. Ergenlik ça÷ında bulunan çocuklarda ise genellikle duygusal istismar tek baúına görülür. Duygusal istismar, ölümle sonuçlanan bir davranıú olmamasına ra÷men, çocuk üzerinde sanıldı÷ından daha derin izler bırakabilmektedir. Bu izler, çocu÷un ruhsal yönünün zedelenmesi, normal kiúilik geliúiminin oluúmaması, baúarı yetene÷inin azalması, kiúiler arası iliúkilerde bozukluklar úeklinde görülebilmektedir. Duygusal istismar sonucu çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, ısırma, sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, aúırı hareketlilik, aúırı içe dönüklük, güçsüzlük duygusu, dıú kontrol odaklı olma, saldırganlık, aúırı pasiflik, hırsızlık, 28 yalan söyleme gibi antisosyal davranıúlar; olumsuz benlik kavramı, depresyon, uyku bozukluları, aúırı kaygılar, fobiler gibi nevrotik reaksiyonlar; intihar giriúimi veya intihar, biliúsel ve duygusal geliúimde duraklama, hafıza bozuklu÷u, dikkati bir yerde toplayamama, uyum bozuklu÷u, güdü azlı÷ı, aúırı ba÷ımlılık, baúarısızlık, geri zekalılık, yapay olgunluk ve büyümeme sendromu gibi bozukluklar görülür. Inglis’e göre (1978) duygusal yönden istismar edilen çocuk çevresindeki sıkıntılardan kurtulmak için bir hayal dünyası geliútirir. Bütün ana-babalar zaman zaman kontrollerini kaybedebilirler ve çocuklarına daha sonra piúmanlık duyabilecekleri úeyleri söyleyebilirler. Ayrıca sadece bir kez olan olumsuz durum ya da etkileúim duygusal istismar olarak nitelendirilmemelidir. østismar, olumsuz etkileúimlerin sık sık tekrarlandı÷ı veya úiddetli oldu÷u durumlar için söz konusudur (Karaman 1993: 19- 22). II.1.5.3.Cinsel østismar Dünya Sa÷lık Örgütü, cinsel istismarı, geniú kapsamlı olarak úu úekilde tanımlamaktadır: Çocu÷un tamamen kavrayamadı÷ı, rızasının mümkün olamayaca÷ı, geliúimsel olarak hazır olmadı÷ı, yasalara aykırı veya içinde yaúanılan toplumun tabu gördü÷ü cinsel bir eylem içine sokulması (Akdaú 2005: 18). UNICEF, yetiúkinlerin cinsel doyum için çocukla iliúki kurması, para için fuhuú ve pornografiye yöneltilmesini cinsel istismar olarak tanımlamıútır (Kars 1994: 7). Konanç ise cinsel istismarı, bir yetiúkinin cinsel doyum sa÷lama amacı ile çocu÷a yaklaúması ve onu kullanması olarak ifade etmiútir (Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 126). Pedofili, çocu÷u cinsel olarak çekici bulan, çocuklarla cinsel iliúkiye girmeyi bir fantezi olarak gören psikiyatrik bir hastalıktır (ùuúo÷lu 2005: 299). 29 Son yirmi yıla kadar tüm dünyada çocukların cinsel istismarı bilinen yaygın bir sorun olarak görülmezken, 1977 yılında Kempe, çocukların cinsel istismara u÷ramalarının çok önemli bir sorun oldu÷unun altını çizmiútir (Ya÷mur ve di÷erleri 2008: 77). Cinsel istismar eylemlerine netlik kazandırılması bakımından detaylı ve operasyonel tanımlara gereksinim duyuldu÷unu ifade eden Faller (1988) istismar türlerini úu úekilde sınıflandırmaktadır: 1) oral-genital temas, 2) cinsel sömürü, 3) di÷er istismar türleriyle bir arada olan cinsel istismar. 1. Oral-Genital Temas: Oral-genital temas, failin çocu÷un cinsel organlarına a÷ız yoluyla temas etmesi veya çocu÷un kendi cinsel organlarına a÷ız yoluyla temas etmesini sa÷lamasıdır. 2. Cinsel Sömürü: Cinsel sömürüde çocu÷un ma÷duriyetinden sorumlu kiúiyle do÷rudan cinsel teması olmayabilir. Sıklıkla sorumlu kiúinin, maddi kazanç karúılı÷ında, çocu÷u cinsellik içeren bir takım eylemler içine sokmasına rastlanır. øki tür cinsel sömürü tanımlanmıútır. Birincisi çocuk pornografisidir; çocukların öznesi oldu÷u pornografik resimlerin, filmlerin, failin kendisi tarafından veya ticari amaçlı kullanımıdır. Bu tür istismar di÷er istismar türlerinden temelde farklı özelliktedir; istismar, çocukla cinsellik içeren bir eylem içine do÷rudan girmekten öte, bu tür materyale bakmak veya izlemekten oluúmaktadır. Cinsel sömürünün di÷er türünde ise, kız veya erkek çocuklar fuhuúta kullanılmaktadır. 3. Di÷er østismar Türleriyle Beraber Görülen Cinsel østismar: Yukarıda tanımlanan cinsel eylemlerin farklı kombinasyonları ve türevleri dıúında, sado-mazoúistik eylemlerin uygulanması (fiziksel kötü muamelenin cinsel bir eylemle birleútirildi÷i haller), alkol ve madde kullanımının da cinsel istismarın parçası oldu÷u haller sayılabilir (Akt. Akdaú 2005: 20-22). Halk arasında engelli kiúilerin cinsel olarak istismar edilemeyecekleri biçiminde yanlıú bir kanı vardır. Bu kanı, engelli kiúilerin cinsel açıdan uygun olmadıkları, 30 çekici de÷il, acınacak kiúiler oldukları, aseksüel ve arzu edilemez oldukları inanıúlarına dayanmaktadır. Oysaki gerçekler bu inanıúların tersi yönündedir. Çünkü engelli kimseler; kurulmak istenen sapık iliúkilerin, cinsel saldırıların ve úiddet eylemlerinin kolay ve uygun birer hedefidir. Engelli çocuklarla etkileúim durumunda olan ve ço÷u kez engelli çocu÷un güven duydu÷u kiúilerin de çocukla cinsel iliúkiye girme olasılı÷ı bulunmaktadır (Eratay 2000: 88). Kaynaklarda, özürlü kiúilerin cinsel istismara u÷rama oranlarının birbirinden farklı oldu÷u görülmekte ve bazı kaynaklarda bu oran %70’e kadar çıkmaktadır. Araútırmalar, zekaca geri kızların %10’unun ensest kurbanı olduklarını ve onları cinsel istismara maruz bırakanların %40 oranı ile babalar veya üvey babalar oldu÷unu göstermektedir. Özürlü kızların, erkeklere göre daha yüksek oranlarda istismara u÷radıkları ve bu vakaların ço÷unlu÷unda gözlenen istismar biçiminin ensest tarzında oldu÷u bulunmuútur. Araútırmaların ortaya koydu÷u di÷er gerçekler, özürlüleri istismar eden cinsel istismarcıların %97 oranı ile erkek ve %99 oranı ile özürlü ma÷durların bildikleri ve güvendikleri kiúiler olduklarıdır (Topçu 1997: 67). Özürlü çocukları cinsel olarak istismar edenlerin, anne-babalar, akrabalar, özel e÷itim ö÷retmenleri, araç úoförleri, psikologlar, fizyoterapistler, u÷raúı terapistleri, tıp doktorları, izci ve kamp liderleri arasından çıktı÷ı bildirilmektedir. Bu bilgiler, özürlü çocuklarla etkileúim durumunda olan ve ço÷u kez kendilerine güven duyulan tüm kiúilerin, çocukla cinsel iliúkiye girme olasılı÷ı bulundu÷una iúaret etmektedir. Özürlülerin sadece ortalama 1/5’inin, kendilerine yapılan cinsel fiili baúkasına açıkladı÷ı saptanmıútır. Bu çok az bir orandır ve büyük sayıda özürlünün kendilerine yapılan istismarın acısını içlerinde taúıyarak yaúamak durumunda kaldıklarını göstermektedir. Kız ma÷durlara göre olayı daha az oranlarda bildirmelerine karúın, özürlü erkek ma÷durların ifúasına daha çok inanıldı÷ı saptanmıútır (Topçu 1997: 67). Aynı zamanda özellikle konuúmakta zorlanan, 31 sözel yetene÷i geliúmemiú olan ya da ö÷renme güçlü÷ü olan çocuklar da kendilerine yapılan cinsel istismarı ifade edememektedirler. Böyle çocuklar için oyun terapisi gibi çeúitli yöntemler kullanılmaktadır (Bulut 2008: 131-141). Ülkemizde çocukların cinsel istismarı ile ilgili kapsamlı yeterli çalıúma yoktur. Bunun en önemli bir nedeni, bu çalıúmayı yapacak kiúilerin bu konuda yeteli bilgiye sahip olmamasıdır. Ülkemizde cinsel istismara u÷rayan çocuk oranının %9-18 oldu÷u ileri sürülmektedir (Ya÷mur ve di÷erleri 2008: 77). Ensest Ensest, tam anlamıyla aile içi cinsel iliúkidir. Bir di÷er adı ise ‘yasak sevi’dir. Dilimize, büyük bir ihtimalle øngilizceden geçmiú, ‘incest’ kelimesinin Türkçeleútirilmiú halidir. Bir kiúinin ana, baba, hala, teyze, kız kardeú, erkek kardeú, amca, dayı, o÷ul, kız, kardeú karısı ve geliniyle cinsel iliúkide bulunmasına ensest denilmektedir. Ancak literatüre bakıldı÷ında ensestin tek ve kesin bir tanımını bulmak mümkün de÷ildir. Tanım, disiplinlere göre farklılıklar gösterir. Hukukun tanımıyla psikolojinin tanımı birbirinden farklıdır. Polat (2001) ensesti, geleneksel olarak, biyolojik olarak akrabalı÷ı olan aile bireyleri arasındaki iliúki olarak tanımlamaktadır (Karadeniz 2008: 28). Cinsel tacizlerin büyük bir ço÷unlu÷u bildirilmeyip gizli kaldı÷ı için, kesin bir oran belirlemek mümkün olmamaktadır. Türkiye’de de yapılan cinsel taciz çalıúmaları çok sınırlı sayıda oldu÷u için ne oranda ensestle karúı karúıya oldu÷umuzu kesin olarak söylemek mümkün olamamaktadır. Zihinsel özürlü çocuklar da çok fazla tacize u÷ramaktadır. Bu çocuklar, örne÷in 18-20 yaúlarına gelmelerine ra÷men zeka yaúları 3-5 yaúlarındaki bir çocu÷un zekasına denk olabilmektedir. Bedensel olarak da cinsel çekicili÷i olabilen ya da kandırılıp bir yere götürülmesi kolay olabilen bu kiúiler bazen yakın sosyal 32 çevredeki erkekler tarafından tacize u÷rayabilmektedirler. Bu yaúadıklarını ise kimseye anlatmamakta ya da anlatamamaktadırlar (ùuúo÷lu 2005: 1-301). Günümüzde, ensest ve pedofili istismarında bulunan kimselerin, bu davranıúlarının tedavisi için giriúimler yapılmaktadır. Bu kiúilerin tedavilerinde amaç, onların normal dıúı cinsel e÷ilimlerinden ve bununla iliúkili sorunların baskısından kurtulmalarını ve normal cinsel yönelimlere sahip olmalarını sa÷lamaktadır. Pedofilide, bu amacın gerçekleúme olasılı÷ının genellikle az oldu÷u ve pedofilinin çok güç tedavi edildi÷i; buna karúılık ensest tedavisinden iyi sonuçlar alındı÷ı bildirilmektedir (Topçu 1997: 61). II.1.6.Tacize U÷rayan Çocukların Psikoloji ve Davranıúları Yapılan araútırmalara göre tacize u÷rayan kız çocu÷undaki psikoloji ve davranıúlar úunlardır: • ‘Her úey gizli kalmalı’ (aile yıkılabilir), • Çaresizlik, sevgi objesini kaybetme korkusu; kendini suçlama ve kendinden nefret etme, • Tutsaklık ve süreklilik varsa çocuk bu duruma adapte olabilmek için uzun dönemde patolojik ba÷ımlılık, kendine zarar verme davranıúları, dissosiasyon (yabancılaúma hissi), ço÷ul kiúilik gibi savunma mekanizmaları geliútirir. Bir çocuk için onu önemsemeyen, zarar veren bir ana-baba imajı dayanılamayacak kadar acı bir durumdur, o nedenle çocuk tacizi kendisinin provoke etti÷ini düúünmeye baúlar, • øtiraf ço÷unlukla olmaz. Olsa bile baba yaptıysa babaya inanmak özellikle annenin iúine gelir, • øtiraf baúladı÷ında olayların büyümesi üzerine ço÷unlukla geri çekilir, • Tacize u÷rayan kiúi erkek ise; bir kadının tacizine u÷ramıúsa bu tacizden sayılmaz, bir erkek ancak bir erkek tarafından taciz edilebilir. Tacize u÷rayan kiúi telafi edici maço davranıúlara girer (ùuúo÷lu 2005: 10-11). 33 II.1.7.østismar Olan Davranıúı Olmayan Davranıútan Ayırmak Çocuk istismarını çocu÷a zarar veren ama istismar olmayan davranıúlardan ayırmak için olayın ortaya çıkıúına neden olan davranıúa dikkat etmek gerekir. Çocu÷a zarar veren baúka olaylarda çocukta ne gibi zararlar veya yaralanmalar oldu÷una bakarken burada ayrıca bunu yaratan davranıúın neden oldu÷una da bakmak gerekir (Polat 1997: 38). Örne÷in, istismar edilen çocuklarda görülen kırıkların örüntüsü, kaza sonucu ortaya çıkan kırıklardan farklıdır (Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 39). Çocuk kolunu kırarsa o zaman öncelik, kolunun hemen tespit edilip alçıya alınmasıdır. Ama bu kırık neden olmuútur, bunu araútırırken dayak sonucu oldu÷unu ö÷renmek nedensellik kavramının açıklanmasını sa÷lar. Bunu bilmekte daha sonraki zamanlarda çocu÷un ya da varsa di÷er kardeúlerin úiddete maruz kalmalarını önlemek açısından önemlidir. Önlenebilirlik de çok önemli bir boyutunu oluúturmaktadır. Söz konusu zararı önleyebilecek alternatif bir insan eyleminin varlı÷ını zorunlu olarak içerir. Örne÷in geliúmekte olan bir ülkede çocu÷unun kaçınılmaz olarak menenjitten ölümünü olanaksızlıklar nedeniyle yalnızca izlemek zorunda kalan bir annebabanın bu durumu çocuk istismarı olarak de÷erlendirilemezken, geliúmiú bir ülkede ortaya çıktı÷ında bir müdahale úansı varken gerekli yerlere zamanında götürülmedi÷i için dar kapsamda ihmal, geniú kapsamda çocuk istismarıdır (Polat 1997: 45). II.1.8.øhmal Tanımlanması zor bir kavram olan çocuk ihmalini Garbarino (1980) úu úekilde açıklamaktadır: ‘Çocu÷un gereksinimlerini ana-babanın en düúük düzeyde bile karúılayamaması sonucu, çocu÷un geliúmesinin tehlikeye girmesi.’ Kozcu (1991) ihmali, ailenin veya çocuktan sorumlu kiúilerin, çocu÷a karúı en temel yükümlülüklerini yerine getirmemesi úeklinde tanımlamaktadır (Göde, Savi ve Savi 2001: 6). 34 Çocuk ihmali Sweet ve Resick’e göre ise ilgisizlik sonucunda oluúan olumsuz etkiye sahiptir ve ‘çocu÷u koruma, bakıp-büyütme ve yönlendirme gibi anababaya ait görevlerin yapılmasındaki baúarısızlı÷ı’ ifade etmektedir (Akt. Özdemir 1989: 20-21). øhmal, anne-baba ya da bakıcının çocu÷a bakma ve koruma yükümlülüklerini gere÷ince yerine getirmemeleri sonucu ortaya çıkmaktadır (Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 37). Çocu÷un bakım ve beslenme gereksinimlerinin yeterince karúılanmaması, gerekli tıbbi müdahalenin yapılmaması, anne ve baba olarak çocu÷a karúı danıúmanlık görevinin yerine getirilmemesi ve çocu÷un tek baúına bırakılması ihmal davranıúı örneklerindendir. Çocu÷un ihmal (neglect) edilmesi de, istismar davranıúı ile aynı derecede önem taúımaktadır. Bir çocu÷u ihmal etmek de onu hırpalamak kadar zararlı olabilmektedir. Birçok çalıúma, ihmalin, çocukların geliúimlerinde sa÷lı÷a zararlı etkisinin oldu÷unu göstermiútir (Venet ve di÷erleri 2007: 264). A.B.D.’de resmi kurumlara ihbar edilen ihmal olaylarının %10’u ciddi bir fiziksel zarar ile sonuçlanmıútır (Özdemir 1989: 20-21). Araútırma bulguları, ihmal vakalarının büyük ço÷unlu÷unun yinelendi÷ini göstermektedir (Bae ve di÷erleri 2007: 856). øhmalin ortaya çıktı÷ı farklı alanlar, fiziksel ihtiyaçların ihmali, e÷itsel ihtiyaçların ihmali ve duygusal ihtiyaçların ihmali olarak gözlemlenebilir. Bu alanlara ba÷lı olarak ebeveynin ihmale neden olan eylemsizlikleri úu alanlarda ortaya çıkabilir: 1. Fiziksel sa÷lık 2. Ruhsal sa÷lık 3. Gözetim 4. Bakım 5. Ev kazalarına yol açan tehlikeler 6. Ev hijyeni 7. Kiúisel hijyen 8. Beslenme (Akdaú 2005: 29). 35 II.1.8.1.Fiziksel øhmal Çocu÷un beslenme, barınma, sa÷lık, giyinme, e÷itim gibi temel ihtiyaçlarını karúılamada ihmal göstermeye ‘fiziksel ihmal’ denir (Mangalcı 2002: 13). Fiziksel ihmalin belirlenmesi kolaydır. Ana-baba çocu÷un dengeli ve düzenli beslenmesine ve giyimine gereken önemi vermez. Çocuk genellikle kendi çabalarıyla karnını doyurmaya çalıúır ve kirli, eski ve mevsim úartlarına uymayan giysiler giyer. Fiziki açıdan yetersiz bir ortamda yaúaması, barınmadaki problemler úeklinde kendini gösterir. Genellikle ana-baba çocu÷un sa÷lıklı yaúaması için koruyucu önlemleri almazlar ve hasta oldu÷u zaman gerekli tedaviyi görmesini sa÷lamazlar. Dikkatsizlik sonucu çocuk herhangi bir tehlikeye maruz kalabilir veya yaralanabilir. Çocu÷un e÷itimine gereken önem verilmez. Çocuklar okula gönderilmez, gönderilse bile okuldaki durumlarıyla ilgilenilmez. Çocu÷un gece veya gündüz uzun süre evde yalnız bırakılması ya da çocu÷un geç saatlere kadar evin dıúında gözetimsiz kalması onun fiziksel ihmale u÷radı÷ının bir baúka göstergesidir. Kimi zaman fiziksel ihmal, fiziksel istismardan çok daha zararlı olabilecek sonuçlar do÷urmaktadır. Özellikle Türkiye’de ihmal sonucu çocuk yaralanmaları ve ölümleri olaylarına çok sık rastlanmaktadır (Karaman 1993: 25-26). Carter ve Myers, fiziksel ihmal ile birçok yoksulluk göstergesi (örn, iúsizlik) arasında büyük bir ilgi oldu÷unu belirtmektedir (Carter ve Myers 2007: 110-121). Genelde ihmal, daha çok toplumsal ve ekonomik nedenlere ba÷lı olarak düúünülür ve sayıca istismarın on katı kadar oldu÷u tahmin edilir. Ancak sa÷altım ve önlem çabalarında istismara oranla daha çok geniú boyutlu toplumsal ve ekonomik kaynaklar gerekti÷i için, batılı bilim adamları ve ilgili kurumlar tarafından az irdelenmiú bir konu görünümündedir. øhmal, varlıklı batılı ülkelerde yoksul azınlık sınıfın bir sorunu, yoksul ve geliúmekte olan ülkelerde ise önlenmesi daha karmaúık toplumsal sorunların ( iúsizlik, kötü ev koúulları, çok çocukluluk, kısıtlı sa÷lık ve e÷itim kurumları ) çözümüne ba÷lı bir problem olarak algılandı÷ından henüz yeterince ilgi çekmemektedir. Bu nedenlere ba÷lı olarak çocuk ihmalinin oldukça ‘ihmal’ edilmiú bir konu oldu÷u söylenebilir (Mangalcı 2002: 30). 36 II.1.8.2.Duygusal øhmal Duygusal istismarda oldu÷u gibi duygusal ihmali de belirgin olarak tanımlamak oldukça zordur. Ana-babanın çocuktan uzak durdu÷u, olumlu ya da olumsuz davranıúlarına aldırıú etmedi÷i tüm durumlarda duygusal ihmalden söz edilebilir (Karaman 1993: 26). Ancak duygusal ihmali, Bilir ve arkadaúları úu úekilde tanımlamıúlardır: Duygusal ihmal, çocu÷un ihtiyaç duydu÷u sevgi, ilgi ve yakınlı÷ın gösterilmemesidir. Çocu÷a yeterli sevgi göstermeme yani sevgi yoksunlu÷u, çocu÷a önem vermeme, duygusal ihmalde en çok karúılaúılan durumdur. Dokunma, okúanma, gülümseme gibi yakın davranıúları anne-babalardan göremeyen çocuklar duygusal ihmale maruz kalmıúlardır. Bunun yanında, annebabaları kendilerinden uzak durmakta, olumlu ve olumsuz davranıúlarına kayıtsız kalmakta ve gerekli danıúmanlık görevlerini yerine getirmemektedirler. Duygusal ihmale maruz kalan yani, ilgi ve sevgi gösterilmeyen, çok erken yaúta bulundu÷u ortamda kendi sorunlarıyla yalnız bırakılan ve bu sorunların üstesinden kendisinin gelmesi beklenen çocuklar, kendinden emin olmayarak yetiúir; ço÷u zaman evden kaçma e÷ilimi gösterirler (Tercan 1995: 24-25). Engelli çocu÷a sahip aileler; suçluluk ve aúırı koruma duygularına sahip olabilmektedir. Ebeveyn bir sorunu oldu÷u için engellenmekte ve çaresizlik içindedir. Öfke sorunu artmaktadır; ebeveyn ö÷retmeni, okulu, psikologu, danıúmanı kısaca baúkalarını hatalıymıú gibi suçlayabilir. Kendini suçlayan ebeveynin duygusal boúalma gereksinimi vardır. Aúırı hoúgörülü olma, engelli çocu÷a sahip ebeveynin suçluluk duygusunu azaltmaktadır. Ancak çocu÷un yeterli oldu÷u anlarda çocu÷un olgunlaúmasını sınırlamakta, yetersizlik duygusunu yaratmakta, çocu÷a gösterilen aúırı hoúgörü çocu÷u suça teúvik edebilmektedir. Açıkça görülüyor ki, ebeveynin engelli çocu÷a sahip olması duygusal ihmal ve istismara uygun ortam hazırlayabilmektedir (Eratay 2000: 80). 37 II.1.8.3.Cinsel øhmal Çocu÷un cinsel sömürüye karúı yeterince korunmamasına ‘cinsel ihmal’ denir. Çocu÷un do÷uúundan ergenli÷e do÷ru fizyolojik ve psikolojik geliúmeleri bakımından geçirdi÷i aúamalar göz önüne alınarak, cinsel geliúimleri hakkında bilgi vermek gerekmektedir. Fakat birçok anne-baba, cinsiyet konusunda bilgileri olmadı÷ı veya utandıkları için çocuklarıyla konuúmamakta, hatta bunun zararlı ve gereksiz oldu÷unu düúünmektedirler. Kendi hallerine bırakılan çocuklar, cinsel bilgilerini çok yanlıú ve tehlikeli úekillerde ö÷renebilmektedir (Tercan 1995: 29). II.1.9.Engelli Bireylerin Antik Ça÷larda østismarı Engelli çocuklara karúı çeúitli tutum ve davranıúlar oldu÷u konusunda antik ça÷lara kadar uzanan tarihsel bilgiler vardır. Antik toplumlarda engelli çocukların yalnızca istismarı de÷il genelde öldürülmesi görülmektedir. Antik ça÷larda çocukların istismarı ve öldürülmesi için üç temel neden vardır. Faydacılık, toplumsal de÷er sistemleri ve do÷aüstü güçlere inanç. Faydacılık, ilkesine göre engelli çocuk ilkel toplumlarda sorumluluk anlamına geliyordu. Engelli çocuk ilkel yaúamda günlük gereksinimlere katkıda bulunamıyor, aynı zamanda sürekli birisine ba÷ımlı oldu÷undan, ba÷ımlı oldu÷u bireyin de topluma katkısını engelliyordu. Toplumsal de÷er sistemleri, çocuk istismarı ve ölümleri için bir baúka neden olmuútur. MÖ 355 yıllarında Aristo’nun mükemmel olmayan hiçbir úeyin geliúmesine izin verilmemesi gerekti÷ini ilan etmesiyle Yunan ve Roma kültürleri güzellik, güç ve zekayı desteklemiúler ve bu durumda mükemmel olmayan çocukların ölümüne yol açmıútır. Romalıların engelli çocuklarla ilgili yasa üretmesiyle ciddi engeli olan çocukların öldürülmesi, terk edilmesi, köle olarak satılması, dilendirilmesi uygulanmıútır. Do÷aüstü güçlere olan inanç, engelli çocukların istismarı için bir baúka nedendir. Engelli çocu÷un ebeveynleri cezalandırmak için gönderildi÷i ya da Tanrı’dan bir iúaret 38 için böyle bir çocu÷un geldi÷ine ve tekrar çocu÷un öldürülerek Tanrı’ya gönderilmesinin gerekti÷ine inanılırdı (Kars 1994: 25). Bazı toplumlarda çocu÷un içindeki kötü ruhları kovmak için çocuk düzenli olarak dövülürdü. Engelli ya da kronik hasta çocukları tek baúlarına orman, çöl ya da da÷larda ölüme terk etmek, ilkel toplumlarda kullanılan bir yoldu. Engelli çocu÷un do÷umu ile birlikte onu silahla öldürmek, vadiden aúa÷ıya ya da nehre atmak, canlı canlı gömmek ya da vahúi hayvanlara yem olarak atmak ilkel toplumlarda görülen uygulamalardandı (Sertler 2002: 18). II.1.10.Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda østismarı Dünya Sa÷lık Örgütü, geliúmekte olan ülkeler için engellilik oranının %12 ( üstün zekalılar ile birlikte %14 ) oldu÷unu öngörmektedir. Ülkemizde engelli sayısı ve türleri ile ilgili veri yoktur, tahmini rakamlar verilmektedir. 1997 nüfus sayımına göre Türkiye’de; nüfusun %12’si olan yaklaúık 6-7.5 milyon engelli oldu÷u tahmin edilmektedir (Sayıta ve ùirin 2000: 252). Analizler, ülkemizdeki engellilerin bir kısmında iki veya daha fazla engellili÷in bulundu÷unu göstermektedir (Tufan 2006: 28). Antik toplumlarda engelli çocukların ve bireylerin maruz kaldıkları korkunç davranıú úekilleri tamamen yok olmamıútır ve 20. yy’da halen devam etmektedir. Pek çok engelli halen aúa÷ılanmaya, insanlık dıúı davranıúlara, kötü statülere, yadsınmaya ve ayrımcılı÷a maruz kalmaktadır. øngiltere’de yapılan bir araútırmada engellilerin %54’ünün úiddet olaylarına maruz kaldı÷ı gözlenmiútir (Kutsal 2004: 21). Özürlü çocukların %60’ının özürlerini do÷umdan sonra, hastalık, kaza veya kötü muamele ya da istismar gibi nedenlerle edindikleri bildirilmektedir. 39 Özürlü çocuklar, özürsüz çocuklar gibi her tür istismara açıktırlar. Bu istismar, fiziksel veya duygusal istismar ve ihmal ya da cinsel istismar biçiminde olabilir. Özürlü çocukları özellikle istismara müsait yapan bazı koúulların varlı÷ı ileri sürülmüútür. Bunlar arasında, özürlü çocukların: 1. Temel ve sosyal gereksinimleri için baúkalarına ba÷ımlı olmaları, 2. Kendi yaúamları üzerinde denetim ve seçme olana÷ından mahrum bulunmaları, 3. Boyun e÷meyi ve itaat etmeyi, iyi bir davranıú olarak bilmeleri, 4. Cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ve cinsel yaklaúımları do÷ru olarak anlayamamaları, 5. ølgi ve sevgiye açık olmalarını artıran yalıtılmıú ve reddedilmiú olma duygularına sahip olmaları, 6. Farklı tipte dokunmalar arasında bir ayırım yapamamaları ve yaúantıları ile ilgili iletiúimde bulunamamaları, en belirginleri olarak gösterilmektedir. Ayrıca, özürlü çocukların çocuksu halleri, fiillerinin sonuçlarını tahmin edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Topçu 1997: 65). Bugün oldu÷u gibi geçmiúte de engelliler dıúlanmıútır. De÷er sistemleri, do÷aüstü güçlere inanç ve faydacı bir felsefeye ba÷lı oluú, farklı insanları korumak için tartıúmalara girilmesine neden olmuú, özel çalıúmalar yapılmıú, organizasyonlar kurulmuú, kanunlar çıkarılmıútır. Engelli úiddeti hakkındaki olumsuz olarak nitelendirilen mevcut tartıúmalar úunlardır: a) E÷itsel: Engelli çocukları e÷itmek için çok miktarda para ayırmak zorunda mıyız? Normal ve üstün zekalı çocuklara daha fazla para ayırmak olana÷ı varken, neden topluma hiçbir zaman tam anlamıyla yararlı olmayacak çocuklar için para harcayalım? (Faydacılık). 40 b) Eklektik: Bu çocukların do÷umlarıyla Tanrıların anlatmak istedi÷i nedir? Engelli çocu÷u olan bir ailenin di÷er ailelerden daha iyi ve daha kutsal oldu÷una inanan, en az bir Hıristiyan mezhebi bulunmaktadır (Do÷aüstücülük). c) Tıbbi: Normal insanların standartlarına hiçbir zaman ulaúamayaca÷ını bildi÷imiz ciddi derecede engelli çocukları hayatta tutabilmek için sıra dıúı araçlar kullanmalı mıyız? (Eratay 2000: 14-16). II.1.11.Aile øçi ùiddet Saldırganlıktan farklı bir anlam içeren, úiddetin bir türü olan aile içi úiddet, en genelde, bir kiúinin, aile bireylerinden bir ya da birkaçının kötü muamelesine maruz kalması úeklinde tanımlanabilir. Aile içi úiddet, birinin di÷erine fiziksel ve duygusal olarak zarar verme, küçümseme, önemsememe, ihmal etme amaçlı olanından tokat atma ile baúlayıp, öldürmeye kadar varabilen sonuçlarıyla bir toplumsal fenomendir. Bir baúka tanıma göre aile içi úiddetle kastedilen úey ‘kendisini aile olarak tanımlamıú bir grup içerisinde zorlamak, aúa÷ılamak, cezalandırmak, güç göstermek, öfke, gerginlik boúaltmak amacıyla bir bireyden di÷erine yönelen her türlü úiddet davranıúıdır. ùiddetin biçimi, bir yandan dövme ve yaralamadan sakatlamaya, cinsel saldırı, tecavüz (ensest) ve öldürmeye kadar de÷iúmektedir. Di÷er yandan ise úiddetin biçimi gözle görülmesi, somut olarak saptanması daha güç olan sözlü, duygusal ve zihinsel úiddet eylemlerini kapsamaktadır. Son zamanlarda da aile içi úiddet sıkça konuúulan, tartıúılan bir konu olarak karúımıza çıkmaktadır. Eúe karúı yöneltilen úiddet (spouse abuse / wife abuse) ile çocuklara karúı yöneltilen úiddet (child abuse) arasında ayrımlar yapılmıú, úiddetin úekli ve niteli÷i üzerinde durulmuútur. ùiddetin tanımı da tartıúılmaktadır. Özellikle çocuklar söz konusu oldu÷unda, daha önce ihmal olarak kabul edilen, çocukların temel ihtiyaçlarının karúılanmaması, psikolojik baskı uygulanması gibi 41 durumların da bir tür úiddet ve saldırı olarak algılanması gerekti÷i de tartıúılan konulardandır (Mangalcı 2002: 14-16). Aile içi úiddet, çocu÷un iki yönlü istismarına neden olmaktadır. Birincisi, úiddet gören annenin çocu÷una úiddet göstermesi úeklinde ortaya çıkar. økincisi ise anababa arasındaki úiddet sahnesine tanık olan çocu÷un yaúadı÷ı duygusal yıkımdır. Aile içi úiddet, yeni bir olgu olmamasına karúın bu konu 1960’lı yıllara, çocuk istismarı da 1970’lere kadar araútırma konusu olarak pek popüler olmamıútır. Bununla birlikte son 20-30 yıl içinde aile içi úiddet psikologlar, hukukçular, feministler tarafından üzerinde durulan güncel bir konu haline gelmiútir. Konuya iliúkin yapılan tüm çalıúmalarda kocası tarafından duygusal ve fiziksel istismara u÷rayan kadınların çocuklarını daha büyük oranda ihmal ve istismar ettiklerine de÷inilmektedir. Babanın anneyi istismar etti÷i evlerde çocuk istismarının, úiddet olmayan evlerde yaúayan çocuklara göre iki kat fazla oldu÷u, istismar kayna÷ının ise ço÷unlukla anne oldu÷u bildirilmektedir. Dayak yiyen kadının, daha çok döverek istismar etti÷i de aynı çalıúmanın bulguları arasındadır. Aile içinde ana-baba arasındaki úiddete tanık olan çocukların duygusal olarak istismar edilmeleri de söz konusudur. Yurt dıúında yapılan bir çalıúmada kocasından dayak yiyen kadınların %80’i; Türkiye’de yapılan çalıúmada ise dayak yedi÷ini ifade eden kadınların %74.5’i olay sırasında çocuklarının yanlarında oldu÷unu belirtmiúlerdir. Fiziksel istismara tanık olan çocukların duygusal bir travma yaúadıkları; davranıú bozuklu÷u, kaygı bozuklu÷u, genel korkular, çatıúmadan kaçınma, ayrılma kaygısı, uyku bozuklukları ve psikosomatik semptomlar gösterdikleri belirtilmektedir. Yapılan derinlemesine görüúmeler, ülkemizde çocu÷un úiddete tanık olmaması için ailelerin pek çaba göstermedi÷ini ortaya koymaktadır. Anneler, çocuklarını bir köúede unuttuklarını ifade etmektedirler. Küçük çocukların a÷layıp ba÷ırarak korkularını ifade etti÷i, büyüklerin ise ayırmak için araya girdikleri saptanmıútır. Uzun dönemde çocuklarda içe kapanma ve durgunluk yahut da saldırgan davranıúlarda bulunma ve huysuzluk gibi iki üç davranıúın yerleúti÷i gözlenmektedir. Babanın 42 saldırganlı÷ına tanık olan çocukların babaya olan sevgilerini yitirdikleri ve zayıf olarak gördükleri, anneyi destekledikleri görülmektedir (Akt. Polat 1997: 60-61). II.1.12.østismara ve øhmale U÷rayan Çocuk Grupları Geliúim bozuklu÷u ve sakat çocuklar, ikiz-üçüz çocuklar, zor do÷an çocuklar, evlilik dıúı çocuklar, bazı toplumlarda kız çocuklar (Hindistan-Çin-Taiwan), hızlı sosyokültürel de÷iúim içinde büyüyen çocuklar, göçebe ve úehirleúen ailelerin çocukları, iúsiz aile çocukları, fakir aile çocukları, standart dıúı barınma úartlarına sahip olan ailelerin çocukları istismar ve ihmallere daha sık maruz kalmaktadırlar (Polat 1997: 35). Zihinsel ya da bedensel özürlü birey bulunduran ailelerde, úiddete maruz kalma açısından özürlü olmayan di÷er çocuklar da çok büyük risk altındadırlar (Sayıta ve ùirin 2000: 145). II.1.13.Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri Araútırmalar, fiziksel, duygusal ve cinsel istismar ve ihmal ile aile çatıúması, ebeveynlerin kiúisel problemleri, aile üzerindeki toplumsal baskı gibi birçok faktör arasında güçlü bir iliúki oldu÷unu göstermektedir (Herrenkohl ve Herrenkohl 2007: 553). Bu faktörler úöyle sıralanabilir; II.1.13.1.Ailede Ruhsal Rahatsızlık Boúanma veya hiç bir araya gelememe gibi sebeplerle tek baúına çocuk yetiútiren ço÷unlukla anneden oluúan ailelerde veya anksiyöz, deprese, nörotik anneler ya da psikopatik babaların birlikte bulundu÷u ailelerde de çocuklar úiddete maruz kalabilmektedir (Özgür 2004: 19). 43 Araútırmalar akıl hastalı÷ı olan ailelerin çocuklarının normal örneklerle kıyaslandı÷ında duygusal/davranıúsal problemler veya psikiyatrik teúhisler görülmesinin daha olası oldu÷unu ortaya koymuútur (Mowbray ve Mowbray 2006: 130-142). II.1.13.2.Ailedeki Çocuk Sayısının Fazla Olması Genellikle, istismar ve ihmal davranıúları, ailedeki çocuk sayısına göre de farklılık göstermektedir. Ailede çocuk sayısının artması ile úiddet arasında do÷ru orantılı bir iliúki bulunmaktadır. Ailede çocuk sayısı arttıkça, ekonomik açıdan zaten güç durumda olan aile daha da güç duruma düúmekte bu durumsa ailedeki gerginli÷i daha çok artırmaktadır. Bu açıdan bakıldı÷ında, aslında ailede istismarı arttıran etkenin çocuk sayısının çoklu÷u de÷il ekonomik güçlük oldu÷u söylenebilir. Bu konuya baúka bir açıdan bakıldı÷ında da, özellikle ekonomik sıkıntı içinde olan ailelerde yaúanan úartların zorunlu e÷itimini tamamlayan hemen her çocu÷un para kazanmaya zorlandı÷ı, hatta aile, çocu÷u gelir getirme aracı olarak gördü÷ünden daha çok çocuk sahibi olmanın daha çok gelir getirece÷i düúüncesinin yaygın oldu÷u söylenebilir. Aile reisi, çalıúan çocukların gelirlerini toplayan ve bunlarla ailenin geçimini sa÷layan bir organizatör durumuna gelmektedir (Mangalcı 2002: 34). Araútırmacılar aileler içinde, bireysel olarak çocuklara ihmalkar davranıúların eúde÷er riskte olduklarını tahmin etmektedir. Ancak kardeúlerin farklılaúan aile davranıúlarına maruz kaldı÷ını gösteren kanıtlar da vardır ve bazı araútırmalar ailelerin kendi çocuklarını farklı derecelerde suiistimal etti÷ini göstermektedir (Hines ve di÷erleri 2006: 619-637). 44 II.1.13.3.Ailenin Sosyal Yalnızlı÷ı Anne-babanın kısıtlı bir sosyal çevre içinde bulunmaları, toplumdan tamamıyla izole durumda yaúamaları ya da çevreyle uyumsuzluk içinde olmaları çocu÷a yönelik úiddeti etkilemektedir. Arkadaúlık, e÷lence veya benzeri iliúkilerin yoklu÷unda yalnızlı÷a düúen ebeveynler istismarda rol oynayabilmektedir (Özgür 2004: 19). II.1.13.4.Anne-Babanın Alkol, Uyuúturucu, ølaç Ba÷ımlısı Olması Anne-babanın saldırgan olması, alkol, uyuúturucu veya ilaç ba÷ımlısı olması da çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerinden birisidir. Uyuúturucu maddelerin kullanıldı÷ı durumlarda çocuklara karúı úiddet daha belirgin bir úekilde görülmektedir (Mangalcı 2002: 37). Ryan ve arkadaúları (2006) da madde istismarının gerekli ebeveynlik uygulamalarını tehlikeye attı÷ını ve çocuk tacizi riskini arttırdı÷ını ifade etmektedir (2006: 95-107). Bazı araútırmalara göre, özellikle alkol kullanan ana-babalar, çocuklarını daha çok fiziksel yönden, uyuúturucu madde kullananlar ise cinsel yönden istismar etmektedirler. Bunun yanında ebeveyni alkol ya da uyuúturucu kullanan çocukların ileriki yıllarında alkol ya da uyuúturucu ba÷ımlısı olması ihtimali de yüksek görülmektedir. Bu durum bile baúlı baúına bir istismar davranıúı olarak kabul edilebilir (Cladera ve di÷erleri 2007: 829-852). II.1.13.5.Anne-Babaların Sorumluluk ve Adalet Duygularının Yeterince Geliúmemiú Olması Kendini kontrol edebilme becerisi, sorumluluk ve adalet duyguları yeterince geliúmemiú ana-babalar, di÷er ana-babalara oranla daha fazla úiddete baúvurmaktadırlar. Bu beceri ve sorumluluk duygularının yeterince geliúmemiú 45 olması aynı zamanda ana-baba rollerini ve sorumluluklarını da yerine getirmeyi engellemektedir. Araútırmalar, istismar eden ana-babaları, düúmanca davranan, olumsuz, aúırı kontrol edici ve daha az ‘olumlu sosyal davranıú gösteren kiúiler olarak betimlemektedirler. Bunlar, aynı zamanda çocuklarına karúı daha az duyarlılık göstermekte ve onlarla daha az iletiúime girmektedirler. Yapılan bir araútırmada, çocuklarını istismar eden ana-babaların, istismar etmeyenlere oranla çocuklarını daha fazla ihmal ettikleri, cezalandırdıkları ve çocuklarına daha çok müdahale ettikleri bulunmuútur. Yapılan bir di÷er araútırma sonucunda da, istismar eden annelerin olgunlaúmamıú, geliúimi tamamlanmamıú, impulsif ve paranoid tutum içinde olan kiúiler oldukları; babaların ise, yüksek düzeyde içe dönük, düúük düzeyde istek, úevk ve yaúama sevincine sahip oldukları belirlenmiútir. II.1.13.6.Anne-Babanın Çocuk Geliúimine ve Yetiútirmeye øliúkin Bilgilerinin Yetersiz Olması Çocuk geliúimine ve yetiútirmeye iliúkin bilgileri yetersiz olan ve etkili anne-baba olma konusunda yeterli beceriye sahip olmayan anne-babalar da çocuklarını fiziksel olarak istismar etmektedirler. Aile tiplerine göre çocuklardaki istismar durumu incelendi÷inde, geniú ve çekirdek aile tipleri arasında önemli farklılıklar oldu÷u, geniú ailede çocu÷un daha çok istismar edildi÷i sonucuna varılmıútır. 46 II.1.13.7.Anne-Babanın E÷itim Düzeyinin Düúük Olması Ana-babanın e÷itim düzeyinin düúük olması, çocuk istismarı ve ihmalini artıran etmenlerden birisidir. Bilir ve arkadaúlarının yaptıkları bir araútırmada, annelerin ve babaların e÷itim düzeyleri yükseldikçe çocukların istismar edilmesinin azaldı÷ı ortaya konmuútur. Hiç e÷itimi olmayan anneler çocuklarını %36.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu olan anneler ise %35.5 oranında istismar etmektedirler. Buna karúılık e÷itim düzeyi ortaokul ve lise mezunu olan anneler çocuklarını %19.8, yüksek e÷itimi olan anneler ise %11.6 oranında istismar etmektedirler. Babaların e÷itim düzeylerinde de aynı durum görülmüú, hiç e÷itimi olmayan grupta istismar yüzdesi %40.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu olanlarda %36.1, orta ve lise e÷itimi alanlarda %30.4, yüksek e÷itimlilerde ise %16.9 bulunmuútur. Bulunan bu sonuçlar, çocuk istismarı ve ihmalinde anne-baba e÷itim düzeyinin ne derece etkili oldu÷unu göstermektedir. Bir di÷er araútırmada da, yine istismar eden ana-babaların birço÷unun e÷itim düzeylerinin oldukça düúük oldu÷u, bu kiúilerden yalnızca %24’ünün ortaokul düzeyinin üzerinde e÷itim görmüú oldukları bulunmuútur (Tercan 1995: 33-40). II.1.13.8.Anne-Babanın Evlilik øle ølgili Problemlerinin Olması Evlilik ile ilgili ciddi problemler, karı-kocanın iliúkilerindeki kopukluk, aile içi iliúkilerde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelebilme becerilerinin yeterince geliúmemiú olması, ana-babaların çocuklarını istismar etmelerine yol açabilmektedir. Özellikle bu sorunlara ek olarak bir de eúleri tarafından dövülen kadınların, çocuklarını yetiútirirken úiddete daha fazla baúvurdukları bulunmuútur. Ayrıca, aile içi úiddete maruz kalan kadınların çocuklarının, iyi beslenememe, okulu terk etme ve úiddete e÷ilimli olmaları olasılı÷ı da yüksektir. 47 Çocuklar da anne ve babalarının iliúkilerini etkileyebilmektedir. Sıklıkla davranıú problemleri ve buna benzer sıkıntılar yaúayan çocuklar ebeveynleri üzerinde de baskı ve sıkıntı yaratırlar. Bu durum sa÷lıklı olmayan ailelerde evlilik iliúkisine yansıyabilir (Mangalcı 2002: 36). Eú úiddetinin tüm aile üzerindeki etkilerini de göz önüne alarak úiddet yaúanan ailelerin bir bütünsel biçim içinde de÷erlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekti÷i önerilmektedir (Dixon ve di÷erleri 2007: 675-689). II.1.13.9.Anne-Babanın Çocukken Örselenmiú Olması Çocu÷una kötü davranan anne-babaların aralarındaki en önemli orta nokta, hemen hemen hepsinin kendileri çocukken kötü davranıúa maruz kalmıú olmasıdır. Çocukken anne-babalarından kötü davranıú gören bireyler, bir di÷er kimseye sevgiyle ba÷lanma ve bu sevgi temelinde bir iliúki oluúturma yetene÷ini geliútirememiúlerdir. Sosyal ö÷renme kuramcılarının da söyledi÷i gibi, bu annebabalar çocuklarına iyi davranma modelinden mahrumdurlar. Engellenme ve stres halinde baúvuracakları davranıú biçimi ise, dayak atma, saldırma veya çocukları kendi baúlarına bırakarak onları tamamıyla ihmal etmedir. Çünkü kendi annebabalarından bunu görmüúlerdir (Özgür 2004: 18-19). II.1.13.10.Anne-Babanın Yaúlarının Küçük Olması Anne-babaların, özellikle annelerin yaúlarının çok küçük olması da çocuk istismarı ve ihmaline yol açmaktadır (Bilir ve di÷erleri 1991: 2). Bu alanda yapılan araútırmalarda, erken yaúta anne olan kadınların çocuklarını daha sık ve daha úiddetli biçimde cezalandırdıkları görülmektedir. Yapılan bir araútırmada, çocuk istismarı ile anne yaúı ve ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúki incelenmiútir. Araútırma sonucunda, çeúitli yaú gruplarıyla istismar durumu arasındaki iliúkide önemli farklılıklar saptanmıútır. Yaúları küçük olan annelerin çocuklarında istismar oranının daha yüksek oldu÷u bulunmuútur. Yine baba yaúı 48 ile çocukların istismarı arasındaki iliúkinin de annelerinkine benzer oldu÷u ortaya konmuútur. Çocuk istismarı ile ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúkinin de önemli oranda de÷iúti÷i belirtilmiútir. Tek çocuklu ailelerde istismar oranı %24.4, iki-üç çocuklu ailelerde %32.6 ve dörtten daha fazla çocu÷u olan ailelerde ise %35.7’dir. II.1.13.11.Çocu÷un Fiziksel veya Zihinsel Engelli Olması Çeúitli araútırmalarda, istismar olgusunda etkileúim açısından çocu÷un da rolü oldu÷u ortaya konmuútur. Fiziksel veya zihinsel engelli çocuklar, özellikle güç e÷itilebilir olanlar, a÷ır ya da kronik hastalı÷ı olan çocuklar, hiperaktif çocuklar, prematureler, normal do÷um kilosundan çok daha düúük a÷ırlıkta do÷muú çocuklar daha fazla istismara hedef olmaktadırlar. Konuyla ilgili yapılan bir araútırmada, istismar edilen gruptaki bebeklerin %1.6’sının, istismar edilmeyen gruptaki bebeklerin ise %0.8’inin özürlü oldu÷u bulunmuútur (Tercan 1995: 3541). II.1.13.12.Çocu÷un østenmedik Bir Zamanda Do÷ması veya Gayri Meúru Olması Çocu÷un özürlü olmasının yanında, beklenmedik ve istenmedik bir zamanda do÷ması, gayri meúruluk gibi durumlar da anne-babanın çocu÷u istismar etmesine yol açmaktadır. Ülkemizde de evlilik dıúı iliúkiler sonucu do÷an çocuklar toplum için bir sorun oluúturmakta, ancak bu sorun toplumun baskısı ve hoú görmezli÷i sonucu açı÷a çıkamamakta, genellikle bu tip olaylar gizli kalmaktadır. Böyle durumlarda gebeli÷in ilk devresinde çareler aranarak gebeli÷e son verilmeye çalıúılır. Ancak do÷um önlenemedi÷inde ço÷u kez bebe÷in varlı÷ına tahammül edemeyen anne, ondan, terk ya da öldürme gibi yollarla kurtulmaya çalıúır. Hastanelerde do÷um yapma durumunda olan anneler, bu çocuklara tıbbi bakım ve tedaviden baúka bir hizmet götürmezler. Hatta bebe÷ini hastanede bırakıp kaçan annelere de sıkça rastlanmaktadır. Böylece bu tip çocukların sokak, karakol, cami, 49 hastane gibi yerlere bırakılmaları olaylarıyla oldukça çok karúılaúılmaktadır (Mangalcı 2002: 38-39). II.1.13.13.Çocuk østismarı ve øhmaline Toplumsal Ekonomik Düzeyin Etkisi Çocuk istismarı ve ihmalinin genellikle alt toplumsal ekonomik düzeyde yo÷unlaútı÷ına iliúkin yaygın bir görüú vardır. Kimi araútırmacılar ise, üst toplumsal ekonomik düzeyde de, alt toplumsal düzeyde oldu÷u kadar, çocuk istismarı ve ihmali olaylarına rastlandı÷ını, fakat üst toplumsal ekonomik düzeydeki ailelerin bu tür olayların daha rahat gizleyebildiklerini ileri sürmektedirler. Ailenin düúük toplumsal ekonomik statüde bulunması, ancak marjinal bir yaúam standardı tutturabilmeleri, beslenme, barınma, sa÷lık, e÷itim, giyim, e÷lenme gibi temel gereksinimlerini karúılamakta yetersiz kalmaları, bireylerin aile içi çatıúmalara girmelerini kolaylaútırmaktadır. Özellikle sıkıúık bir ev düzeni içinde, çok sayıda aile üyesiyle bir arada yaúamak, stresi artırmaktadır. Ana-babanın karúılayabilece÷inden daha fazla talepte bulunan çocukların varlı÷ı ise, yaúamı, alt toplumsal ekonomik düzeydeki aile için daha çok zorlaútırmaktadır. øúsizlik, çocuk istismarı ve ihmalini artırıcı bir di÷er etkendir. Çünkü iúsiz bireyin kendine güveni azdır ve toplumda kendini baúarısız hissetmesi, bireyde depresyona neden olabilmektedir. Ayrıca, toplumun marjinal kesiminde yer alıp, toplumsal kabul ve statü kazanamamak, ruhsal gerginli÷e neden olmaktadır. Bireyin deúarj olabilece÷i yer ise, ailesi ve çocuklarıdır. Özellikle çocukların anababaya ba÷ımlı, korunmasız olmaları, onların úiddete maruz kalmalarına bir neden olabilir. øúsiz ya da düúük gelirli ana-baba, çocu÷unu aileye ekonomik kazanç sa÷laması için, küçük yaúta çalıúmaya teúvik edebilmektedir. Çocuk, dilencili÷e, fuhuúa, hırsızlık gibi suç iúlemeye yönlendirilebilece÷i gibi, yaúına ve bedensel yapısına uygun olmayan a÷ır iúlerde çalıúmak zorunda kalabilmektedir. 50 Köyden kente göç, ailenin toplumsal norm ve de÷erlerinde karmaúa ve boúluk yaratmakta, geliúen anormal davranıúlarla birlikte, yaúanan yere uyumsuzluk olgusu ortaya çıkabilmektedir. Uyumsuzluk nedeniyle aile içine kapanmakta ve yüksek bir düzeye ulaúan ekonomik, toplumsal ve duygusal baskı, aile içi úiddetin nedeni olabilmektedir veya bunun tam tersine ailedeki toplumsal de÷er ve norm karmaúası sonucunda, yapısında çatlamalar ve dejenerasyon ortaya çıkabilmektedir. Nelerin do÷ru, nelerin yanlıú oldu÷unun belirlenmesi güçleútikçe ana-babanın çocu÷a karúı tutumunda da tutarsızlıklar baú gösterebilmektedir. øç göç olgusunda karúılaúılan sorunların benzerini, dıú göçe katılan ya da azınlık olarak yaúayan ailelerde de görmek mümkündür. Dıú göçe katılan aileler ile yaúanılan toplumda azınlık gruplara ait aileler, a÷ır bir kültür çeliúkisi yaúamakta, çocuk yetiútirme yöntemleri, de÷er, tutum, dil, din ve normları egemen toplumunkine her zaman uyum göstermeyebilmektedir. Bunlara ek olarak, yaúadıkları topluma ait olamama duygusu, toplum tarafından horlanma, aile ve bireyde önemli bunalımlara neden olabilmektedir. Di÷er taraftan, ça÷daú dünyanın bir gere÷i olan hızlı yaúama temposu, ulaúımdan, iú yaúamındaki doyumsuzluklara kadar çok de÷iúik sorunlar, çocuk ihmali ve istismarı için uygun bir zemin hazırlayabilmektedir (Özdemir 1989: 34-37). II.1.13.14.Çocukların Do÷um Sırası Çocukların do÷um sırası da istismar ve ihmal olgusunun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. ølk do÷an çocuklardan ana-babaların beklentileri daha yüksek olmakta ve bu durum çocukların üzerinde baúarılı olma yönünde baskı yaratmaktadır (Tercan 1995: 42). Karadeniz (2008) konu ile ilgili yaptı÷ı bir çalıúmada, gerçek do÷um sırasına göre çocuk istismarı yaúantılarının anlamlı de÷iúme gösterip göstermedi÷ini incelemiútir. Araútırma sonuçları, bireylerin gerçek do÷um sıralarına göre istismar yaúantılarının anlamlı de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur. Araútırmaya göre, 51 duygusal kötüye kullanım açısından bakıldı÷ında, tek çocuklar ve küçük çocuklar büyük ve ortanca çocuklardan daha fazla istismara maruz kalmaktadır (Karadeniz: 2008: 90-91). II.1.13.15.Çocukların Yaúlarının Küçük Olması Bebeklerin, okul öncesi ça÷ı çocuklarının istismarı daha fazla görülmektedir. Yapılan araútırmalarda çocukların yaúları ile istismar arasındaki iliúkiye bakılmıú, çocukların yaúları arttıkça istismarın azaldı÷ı görülmüútür. Hetherington ve Parke (1986)’de, geniú ailelerde istismar davranıúlarının daha çok gözlemlendi÷i bu ailelerde de özellikle 3 yaúın altındaki çocukların istismara maruz kaldı÷ını belirtmiúlerdir (Akt. Mangalcı 2002: 39). II.1.13.16.Çocuktan Gerçek Dıúı Beklentiler Bazı anne-babaların, çocuklarından gerçek dıúı beklentileri vardır. Çocuklardan yapamayacakları karúılanmaması, davranıúları çocu÷un beklemek e÷itimi adına ve da dolayısıyla olsa, beklentilerin yetiúkinleri úiddete yöneltmektedir. Ailenin çocuktan beklentileri çocu÷un geliúimi, davranıúları ve duygusal tepkileri konusunda olabilmektedir. Çocuk, ana-babanın isteklerine cevap vermeyi baúaramadı÷ında, bazı ana-babalar, çocu÷un fiziksel gereksinimlerini dahi karúılayamayabilirler. Hatta tamamıyla ihmal edebilirler ya da çocu÷u istedikleri gibi davranmaya zorlamak için fiziksel ceza uygulayabilirler. Çocu÷a karúı úiddet kullanan ana-babaların, genellikle, çocuk ile yetiúkin arasındaki farkı da ayırt edemedikleri bilinmektedir. Çocu÷u geliúim sürecine göre de÷erlendirememekte ve ondan yetiúkin davranıúları beklemektedirler. Buna ba÷lı olarak da çocu÷un içinde bulundu÷u geliúim evresine uygun olmayan beklentiler geliútirmektedirler (Tercan 1995: 37-38). 52 II.1.14.Çocuk østismar ve øhmalinin Görülme Sıklı÷ı Çocuk ihmali ve istismarı tüm dünyada görülmesine ra÷men 19.yy sonlarına do÷ru ciddi bir sorun olarak ele alınmaya baúlanmıútır. 1962 yılında C. Henry Kempe tarafından ‘Hırpalanmıú Çocuk Sendromu’ (Batteret Child Syndrom) olarak kavramlaútırılmıú ve bundan sonra vakaların araútırılması ve bildirilmesi yasalarla zorunlu hale gelmiútir. Amerika Birleúik Devletlerinde 1976 yıllarından beri her yıl raporlar hazırlanmaktadır. Günümüzde ihmal ve istismar hakkında kesin rakamlar vermek zor olsa da genel kanı her gün sayının arttı÷ı yönündedir. ‘Üçüncü Ulusal Çocuk østismarı ve øhmali Oran Çalıúması’ (Third National Incidence Study of Child Abuse and Neglect) çocuk ihmal ve istismarının 1986-1993 yılları arasında iki katından daha fazla arttı÷ını bildirmiútir. Verilerin toplandı÷ı ilk 1976 yılından beri de her yıl çocuk ihmal ve istismarının arttı÷ı görülmektedir. Bu artıú iki úekilde açıklanmaktadır. Birincisi, de÷iúen toplumda çocuk bakımının zorlaúması iken alternatif görüú ise, hem profesyonellerin hem de ebeveynlerin problemin daha fazla farkında olmaları úeklindedir. Amerika Birleúik Devletlerinde çocuk ihmali ve istismarının iyi úekilde belgelendi÷i bildirilmekle birlikte, 1994 yılında 10-16 yaú arası çocuklarda telefonla yapılan bir araútırma resmi sayıların çok üstünde istismar olgusu oldu÷unu göstermiútir. Irza geçme olguları beú kat daha fazla görülürken, çocukların %35’inden fazlasının dayak yedikleri belirtilmiútir. Sa÷lık ve Sosyal Hizmetler Bölümü ve Amerikan Tıp Kurumu (The Department of Health and Human Services and the American Medical Association) her yıl fiziksel, duygusal ve /veya cinsel istismarın en az 1 milyon çocukta görüldü÷ünü bildirmiútir. Yine ABD’de her yıl 2500-5000 çocu÷u istismar nedeni ile öldü÷ü bildirilmektedir. Çocuk istismarı øngiltere’de okul öncesi çocuk ölüm nedenleri arasında 4. sırada yer almaktadır. 53 Duygusal ihmal ve istismarın tanınmasının zor olması, di÷er ihmal ve istismar çeúitleri ile birlikte olması, gereken önemin verilmemesi gibi nedenlerle konuyla ilgili gerçekçi rakamlar vermek imkansız olsa da, gündelik yaúamda en sık rastlanan istismar türü oldu÷u kabul edilmektedir. Türkiye’de ise istismarın görülme sıklı÷ına ba÷lı olarak bugüne kadar yeterli sayısal verilerin toplanmadı÷ı görülmektedir. Türkiye ancak tarihsel süreçte son 10 yılda konunun önemini fark eden, istismarı saptama ve önleme konularında çalıúmalar yapmaya baúlayan bir ülkedir. 1991 yılında kurulan ÇøKORED (Çocu÷u østismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derne÷i) öncelikle alan çalıúmalarına yönelerek konuyla ilgili bilgi toplamaya baúlamıú, bunun yanı sıra destek oluúturma çalıúmalarına a÷ırlık vermiútir. ÇøKORED’in yaptı÷ı bir çalıúma son 3yılda østanbul’daki en büyük 6 hastanenin kayıtlarında istismar tanısı almıú hiçbir olgunun bulunmadı÷ını göstermiútir. Bu sonuç, olayın bilgisizlikten dolayı atlanmıú, bu nedenle baúka teúhisler almıú olabilece÷ini göstermiútir. Yapılan bazı çalıúmalarda da østanbul’da orta ö÷retim kurumlarında dayak olgusunun %85’lere varan oranda çıkması, kendileri dayaktan kadın sı÷ınma evine gitmek zorunda kalan annelerin çocuklarını dövme oranının %91 gibi uç noktada çıkması istismarın ülkemizde yaúandı÷ını gösteren örneklerdir (Akt. Sertler 2002: 39-40). II.1.15.Çocuk østismarı ve øhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri østismar, iyileúmesi uzun süren bir süreçtir (Brook ve McDonald 2007: 664). Fiziksel istismar çocuklarda, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli nörolojik zarara neden olabilmektedir. Lynch ve Roberts’in 1982 yılında yaptıkları Oxford izleme çalıúmasında örneklemin %10’unda nörolojik hasar görülmüútür (Akt. Kars 1994: 36-38). 54 Lee (2007)’ye göre istismar ve ihmal raporlarında anemi, geliúim yetersizli÷i ve beslenme eksikli÷i gibi birçok beslenmeyle alakalı sa÷lık problemi görülebilmektedir (Lee ve Mackey-Bilaver 2007: 501-517). Nolin ve Ethier (2007) ihmal edilen ve fiziksel istismara u÷ramıú çocukların, iúitsel dikkat, görsel motor entegrasyonu, problem çözme, soyutlama ve planlamada biliúsel noksanlıklar gösterdiklerini ortaya koymuútur (2007:631643). østismar ve ihmale u÷ramıú çocuklardaki geliúim profiline bakıldı÷ında ise, en sık rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuúma gecikmesidir. Daha büyük çocuklarda dil gerili÷i okulda baúarısızlı÷a yol açabilir. Kolko ve Mosor (1988)’a göre bu çocuklar yetiúkinlerle iletiúimden kaçınırlar. Yetiúkinlerin kendilerine dokunmasından ve yaklaúmasından korkarlar. Kolaylıkla yalan söyleyebilirler. Korku verici duyumlar karúısında bile tepkisiz kalabilirler. Aúırı saldırgan veya aúırı içe dönük ve çekingen çocuklar olabilirler. Bunlara ek olarak bu çocuklarda okul baúarılarında düúüúler, okulda ö÷retmenler ve sınıf arkadaúlarıyla sorunlar ve okuldan kaçma gibi e÷itimle ilgili sorunlar da göze çarpmaktadır. Duygusal olarak istismara u÷rayan çocuklarda da gözlenebilecek sonuçlar uzun bir liste oluúturmaktadır. Özellikle okul öncesi çocuklarda parmak emme, sallanma, ısırma, istem dıúı idrar kaçırma (enürezis) ve istem dıúı dıúkı kaçırma (enkoprezis), yeme bozuklukları, hiperaktivite görülmektedir. Aynı zamanda bu çocuklarda aúırı içe dönüklük, aúırı pasiflik, dıú kontrol odaklı olma her úeye boyun e÷me, mantıksız istekler, uyku bozuklukları, olumsuz benlik kavramı, depresyon, aúırı kaygı, fobiler, obsesyonlar gibi nevrotik reaksiyonlar ve yıkıcılık, hırsızlık, yalan söyleme ve zulmetme gibi anti sosyal davranıúlar, intihar giriúimi veya intihar, biliúsel ve duygusal geliúimde duraklama, hafıza bozuklu÷u, konsantrasyon bozuklu÷u, oryantasyon bozuklu÷u, güdü azlı÷ı, baúarısızlık, zeka gerili÷i, yapay olgunluk gibi sonuçlar görülmektedir (Akt. Kars 1994: 36-38). 55 Çocuk istismar ve ihmalinin çocuk üzerinde fiziksel ve duygusal olarak yıkıcı etkiler bırakmasının yanında 2007 yılında yapılan bir araútırma, istismar ve ihmal edilen çocukların neredeyse yarısının (%48) adolesanlıkta ve genç eriúkinlikte ise 1/3’ünün stres ve sıkıntılarla baúa çıkabildiklerini ve gelecekteki olumsuz olaylara karúı daha yüksek direnç gösterebildiklerini ortaya koymuútur (DuMont ve di÷erleri 2007: 255-274). Benzer úekilde son yıllarda yapılan bazı araútırmalar olumsuz yaúantılar için yüksek riske ra÷men, bazı istismar ve ihmal görmüú çocukların geliúimsel görevlerde nispeten olumlu düzen ve baúarı gösterdiklerine iúaret etmektedir (Haskett ve di÷erleri 2006: 796-812). II.1.16.Çocukluktaki østismara Ba÷lı Olarak Geliúen Ruhsal Bozukluklar østismar ve ihmale maruz kalan çocuklar çeúitli psikopatolojiler geliútirebilirler (Kaffman ve Meaney 2007: 224-244). Araútırmalar, çocu÷un sosyal çevresindeki çoklu faktörlerin istismar ile ve istismarın da akıl sa÷lı÷ı üzerinde etkisi oldu÷unu göstermektedir (Swenson ve Chaffin 2006: 120-137). Fiziksel ve cinsel istismara maruz kalan çocuklarda görülebilecek çeúitli ruhsal bozukluklar úunlardır; Anksiyete bozuklukları (%67) Akut stres bozuklu÷u Travma sonrası stres bozuklu÷u (% 50) Depresyon ve düúük özgüven (%70) Davranım bozuklu÷u ve artmıú öfke (%87) Zihinsel ve geliúimsel yetersizlik ønsanlara, dünyaya karúı güvensizlik Disosiyatif bozukluklar Konversiyon bozuklu÷u Cinsel davranıú ve cinsel kimlik bozuklukları (Sayıta ve ùirin 2000: 138). Çocukluk ça÷ında istismar edilmiú bireyler, yetiúkin psikiyatrik rahatsızlıklar için önemli bir risk kayna÷ı oluúturabilmektedirler (Collishaw ve di÷erleri 2007: 211229). 56 II.1.17.Çocuk østismarı ve øhmalinde Ö÷retmenin Rolü Bavolek’e göre (1983) çocuk istismarı ve ihmali olaylarında okullar tarafından yapılan ihbarların yüzdesi düúüktür. Aynı zamanda özel e÷itime ihtiyacı olan çocuklardan istismar ve ihmale maruz kalanların tespit edilmesi çok zordur. Steele’e göre (1986) ö÷retmenler ve di÷er okul personeli ö÷renme güçlü÷ü çeken çocukları belirleyebilirler fakat bu güçlüklere neden olan geçmiúteki istismar ve ihmal olaylarını bilemeyebilirler. Birçok ö÷retmen de yanlıú ihbarda bulunmaktan ve bunun sonucunda çocu÷un ailesi tarafından haklarında dava açılmasından korkmaktadır. Kimi zaman ö÷retmenler úüphelendikleri istismar ve ihmal olaylarını ihbar etmekten çekinirler. Çünkü ihbar sonucu ö÷retmen-ö÷renci ve ö÷retmen-aile iliúkisinin bozulaca÷ından korkarlar. Bazen de aile ve çocuk arasındaki iliúkilere ve ailenin özel hayatına karıúmaktan çekinirler. Ö÷retmenlerin ihbarda bulunmak istememelerinin bir nedeni de haklarında ihbarda bulundukları çocuklar için gerekli yardım çalıúmalarının yapılmayaca÷ı endiúesini taúımalarıdır (Akt. Karaman 1993: 29-33). II.1.18.Çocuk østismarı ve øhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar Çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerini açıklamaya yönelik kuramları, psikiyatrik model, sosyolojik model, sosyal ö÷renme modeli, ba÷lanma modeli, sosyobiyolojik model ve biyolojik model olarak ele almak mümkündür. II.1.18.1.Psikiyatrik Model Çocuk istismarı ve ihmalinin en etkili ve popüler modeli istismar eden ebeveynin psikiyatrik analizinden türetilmiútir. Çocuk istismarı ve ihmalinden sorumlu kiúilerin genellikle anne-babalar oldu÷u saptandı÷ından psikiyatrik model, istismar nedenlerini ortaya koymak amacıyla ebeveyn özelliklerin incelenmesine a÷ırlık vermiútir. østismarcı ebeveynlerin di÷er ebeveynlerden farklı bir dizi kiúilik özelliklerine sahip oldukları varsayılmaktadır. Ancak klinik gözlem ve 57 incelemeler, istismar eden ebeveynlerin yalnızca %10’unun ruh hastası olarak tanımlanabilece÷ini göstermiútir. Psikiyatrik model çerçevesinde istismar eden ve etmeyen ana-babaları farklılaútıran kiúilik özellikleri üzerinde durulmuútur. Çocuk istismarıyla ilgili oldu÷u düúünülen bazı kiúilik özellikleri arasında narsistik e÷ilimler, kompulsif bozukluklar, düúük benlik kavramı, aúırı kaygı, depresyon ve empati kuramama gibi nitelikler dikkati çekmiútir. Kiúilik özelliklerini inceleyen bu tür araútırma sonuçlarından genellemeler yapmanın güç oldu÷u yaygın bir kanıdır. Gren, Gaines, Sandgrund (1974) istismarcı ebeveynlerin özelliklerini úöyle sıralamaktadırlar: • Tepki kontrolünde bozukluk, aile veya eúle olan iliúkilerindeki doyumsuzluk nedeniyle çocu÷a yönelme, • Zayıf benlik kavramı, • Kiúilik oluúumunda karmaúa, • De÷ersizlik duygusuna karúı dıúlama ve yansıtma mekanizmalarının kullanılması, • Çocu÷un yanlıú algılanması. II.1.18.2.Feminist Model Feminist terapinin kökeni, kadınların geleneksel kadın rollerinin kısıtlayıcı do÷asına yönelik tatminsizliklerini dile getirmek amacıyla birleútikleri ve 1960’larda gerçekleútirdikleri kadın hareketidir. Feminist terapi, büyük oranda kadınların geleneksel terapi modellerinin, eski kuramcıların içsel yanlılıkları tarafından sınırlandırıldı÷ını fark etmesiyle oluúmuútur. Feminist terapistler, 1980’lerde beden imgesi, istismara dayalı iliúkiler, yeme bozuklukları, ensest iliúki ve cinsel istismar gibi belli sorun ve konular üzerinde gittikçe daha çok odaklanmaya baúlamıúlardır. 58 Corey (2008)’e göre feminist hareketin önemli katkıları psikolojide ve psikolojik danıúma uygulamasında ahlak ve terapide etik karar verme alanlarındadır. Feminist terapistler taciz, ensest iliúki, tecavüz, cinsel taciz ve aile içi úiddetin boyutu ve sonuçlarına dikkat çekmiúlerdir. Aynı zamanda feministler kadınların ve çocukların fiziksel, cinsel ve psikolojik olarak istismar edildi÷i durumları belirlemeyi ve harekete geçirmeyi becerememenin sonuçlarına iúaret etmiúlerdir. Feminist terapistler istismarcı erkek danıúanlarla da çalıúırlar. ùiddet uygulayan erkeklerden oluúan ve sayısı gittikçe artan gruplarla ilgilenir ve ilgilenilmesine destek olurlar (Akt. Ergene 2008: 375-404). II.1.18.3.Sosyal Etkileúimsel Model Sosyal etkileúimsel modelde, istismar davranıúının sadece ebeveynlerin geçmiúteki deneyimlerinin bir sonucu olmadı÷ı ebeveynlerin çocuklarıyla geliútirdikleri etkileúim ile de ba÷lantılı oldu÷u belirtilmektedir. Çocuk istismarı ve ihmali vakaları ele alınırken anne-baba ve çocuklar arasındaki iliúkilerin yeterince net bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Eúlerin birbirlerine duydukları kızgınlıkların çocu÷a yansıtılabilece÷i düúünülmelidir. Ayrıca istismar edilen çocu÷un özellikleri de göz önüne alınmalıdır. Örne÷in, prematüre bebeklerin bakımı zor olaca÷ından bu çocukların, çocuk istismarı ve ihmali açısından risk altında olmaları mümkündür. Toplumdaki informal (akrabalık, yakın çevre ve komúuluk vb.) ve formal (sa÷lık kuruluúları, iú bulma hizmetleri, aileler için danıúmanlık hizmetleri, sigorta yardımları, sosyal hizmetler vb.) destek sistemlerinin olmaması veya yetersizli÷inin de çocuk istismarı ve ihmalinde bir etken oldu÷u belirtilmiútir. II.1.18.4.Sosyal Ö÷renme Modeli Çocuk istismarı, çevresel belirleyiciler ve karúılıklı kiúisel etkileúimlerin ortaya çıkardı÷ı davranıúlardır. ønsanlar kendileriyle ve baúkalarıyla çatıúmaya 59 girdiklerinde, davranıúlarının sorun yarattı÷ını ö÷renmektedirler. Bu yüzden sorun olan davranıú saptanmalıdır. østismar ve ihmal davranıúlarında bulunan anne-babalar, kendi ana-babalarını örnek almaktadır ve çocuklarından da gerçekçi olmayan beklentileri vardır. Bu durum ‘kuúaklar hipotezi’ olarak adlandırılmaktadır. Kimi kuramcılar ise kuúaklar hipotezine karúı çıkmakta ve istismar ve ihmalin birincil nedeni olarak annebabanın güç yaúam koúulları ve duygusal baskı altında olmalarını göstermektedir. Kuúaklar hipotezine karúı çıkan bazı araútırmacılarsa her istismarcı anne-babanın çocuklu÷unun istismar edilmiú oldu÷unun söylenemeyece÷ini savunmaktadırlar. Onlara göre çocu÷a kötü muamelenin birincil nedeni, çocuklukta görülen úiddet de÷il, anne-babanın güç yaúam koúullarında yaúamasının sonucunda ortaya çıkan duygusal baskıdır. Sosyal ö÷renme kuramının geliúimi, biliúsel-davranıúçı yaklaúımlarla paralellik içermektedir. Klasik sosyal ö÷renme görüúüne göre çocu÷un zihni, do÷du÷unda boú bir levha gibidir. Bu boú levha yaúam içinde öncelikle ebeveynlerden alınan davranıú kalıplarıyla dolmaktadır. Çocuk, istismarcı ebeveyn davranıúlarını örnek alabilir. Üstelik söz konusu kiúiler yalnızca úiddet uygulama yöntem ve tekniklerini almakla kalmamakta, aynı zamanda onların mantık ve düúünce sistemini de almaktadırlar. Biliúsel davranıúçı yaklaúıma göre de bu gerçekçi olmayan ebeveyn beklentileri ve olumsuz yaúantıların çocuklara mal edilmesi, istismar durumunu yaratmaktadır. Fiziksel çocuk istismarı, ebeveynlerin, olayları açıklamaya yönelik biliúsel yapılarından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak; sosyal ö÷renme modelinde, yanlıú ö÷renilen davranıúların de÷iútirilmesi, benlik saygısı ve öz denetim sa÷lama tekniklerinin ö÷renilmesi yoluyla istismar ve ihmal davranıúlarının ortadan kalkması mümkündür. 60 II.1.18.5.Ba÷lanma Modeli Ba÷lanma modelinin istismarı ele alıúı, sosyal ö÷renme kuramının bazı yönlerinin farklı bir anlatımıdır. Ainsworth (1973), Bowlby (1979) ve Critenden (1989)’a göre çocukla, çocuktan sorumlu bakıcı kiúi arasında kurulan erken ba÷lılık iliúkisinin niteli÷i, daha sonraki ebeveyn-çocuk iliúkisinin belirleyicisidir. Çocu÷un sosyalizasyon süreci ba÷lılık iliúkisinin ilk yılında baúlamaktadır. Ebeveynler koydukları kurallar, uyguladıkları disiplin yöntemleriyle, çocu÷un davranıúlarını düzenlemektedirler. Ebeveynin disiplin yöntemlerini aúırı yo÷un ve a÷ır olarak kullanması, çocu÷a kendini yardıma muhtaç ve çaresiz hissettirmektedir. øúte, bu noktada ba÷lanma modeli, istismar döngüsünü açıklayabilir. Bebeklik yıllarında kiúi, hayatta kalmak için, ona bakmakla sorumlu kiúiye güçlü bir ba÷lılık geliútirmektedir. Yaúamın bu ilk yıllarından itibaren çocuk, di÷er kiúilerden farklı bir úekilde o kiúiyi model almaktadır. Di÷er kiúilerle olan iliúkilerini de bu modele göre düzenlemektedir. E÷er ebeveynin tutumu aúırı yönlendirici, ba÷ımlılık iliúkisini destekleyici, karúılıklı yetersiz duygusal geliúimin bir sonucu olarak ba÷ımlı olursa çocuk ilerdeki yıllarda zarar görmektedir. Çocuk sosyal geliúimi ile birlikte baúkalarıyla iletiúim kurması gerekti÷inde, bu yetersiz duygusal geliúim ve ba÷ımlılık iliúkisi yüzünden sorunlar yaúamaktadır. Üstelik çocuk, ba÷ımlılık boyutlarında iliúkisi oldu÷u ebeveyninden, kaçınılmaz olarak yaúadı÷ı ayrılmanın verdi÷i sıkıntıyı da aynı anda yaúamaktadır. Bu durum çocuklarda çeúitli duygusal sorunlara neden olabilmektedir. II.1.18.6.Sosyobiyolojik Model Sosyologlar tüm insanların kendilerini ve genlerini korumaya programlandıklarını savunmaktadırlar. Bunun yarattı÷ı baskı ve bu baskı ile oluúan istismar tamamen hayatta kalmak içindir. Sosyologlar üvey ebeveyn kavramına büyük önem vermektedirler, çünkü günümüzde artan boúanmalar, ayrı ebeveynler do÷al aile 61 yapısını bunun getirisi olarak da gen yapısını bozmaktadır. Bu durumun yarattı÷ı stresle birlikte ebeveynler çocuklarını daha fazla istismar edebilmektedirler. II.1.18.7.Biyolojik Model Araútırmalar, biyolojik faktörlerin de çocuk istismarında önemli bir faktör oldu÷unu ortaya koymaktadır. østismar eden ebeveynlerin, nörolojik sorunları oldu÷unu iddia eden bu yaklaúımda, biliúsel aktivitelerin minimal düzeyde beyindeki fonksiyon bozukluklarından etkilendi÷ini savunmaktadır. Yine buna benzer di÷er araútırmalarda da istismarcı ebeveynler ve istismarcı olmayan ebeveynlerin kıyaslanmasında istismarcı ebeveynlerin di÷erlerine oranla farklı sa÷lık sorunları oldu÷u saptanmıútır. Bu da ebeveyn olma yetene÷ini kısıtlayıcı bir etki yaratmaktadır (Mangalcı 2002: 55-58). II.1.19.Dünyada Kullanılan Baúlıca Önleme Programları Yo÷un stres zamanlarında ailedeki iúlevsizlikleri yumuúatmak için müdahale programları uygulanmalıdır (Rentz ve di÷erleri 2007: 119). Çocukları kötü muameleden korumak için hazırlanan ilk programların birço÷u, ço÷unlukla veya yalnızca bireysel ve aile seviyesindeki müdahalelere dayanmaktaydı. Ancak iletiúim bazlı stratejilerin yoklu÷u çocuk istismarı ve ihmaline maruz kalan çocukların sayılarında ya da sıklı÷ında topluluk faktörlerini göz ardı etmekteydi. Tehlikeli toplum koúullarıyla baú etmeye çalıúan annebabalar, çok cezalandırıcı veya tam tersine, yetersiz derecede uyanık olabilmekteydi. Bunun aksine, destekleyici topluluklar, riskli çevrelerce oluúturulan tehditleri azaltabilmektedirler. Son yıllarda hazırlanan programlar ise çocuk ihmal ve istismarını birey-aile-toplum üçgeninde ele almaya baúlamıútır. (Mcdonell ve Melton 2008: 113-125). 62 Birçok ülkede çocuk istismar ve ihmalini önlemeye yönelik yeni atılımların gerçekleútirildi÷i görülmektedir. Örne÷in, 825,000 belirlenmiú vaka bulunan Amerika Birleúik Devletleri’nde 2005 yılında 2,9 milyon rapor hazırlanmıútır ve bu raporlar, çocuk istismarına yönelik çalıúmaların altını çizmiú; ev ziyaret programlarına, aile e÷itim programlarına, cinsel istismar önlemesine ve bedeni cezayı yasaklayan kanunların etkinli÷ine odaklanmıútır (Krugman ve di÷erleri 2007: 711). Son yıllarda dünyada kullanılan baúlıca önleme programları úu úekildedir; Krivacska’nın PRISM Programı: Okul öncesi çocuklar ile ilkokul döneminin ilk sınıflarındaki çocukların farklı geliúimsel yeteneklerine göre düzenlenmiú aktiviteler ve kavramları içermektedir. Bu program çocuklara sosyal yeterlili÷i artırıcı e÷itim vermeyi hedefler. Hawai Sa÷lıklı Baúlangıç Programı: Bu programın temelini risk grubunda bulunan ailelerle yapılan ev ziyaretleri oluúturmaktadır. Bu nedenle ikincil önleme türleri içinde yer alır (Mangalcı 2002: 55-58). Ev ziyareti programları çocuk tacizini önlemede etkili oluyorsa da, çocuk istismarı ve baú etme yolları yasal emirler ile de yönlendirilmektedir (Mcdonald 2007: 221-228). Diversion Programları: Yargılama öncesi çevirme programı, suçlama sonrası çevirme programı ve hukuk öncesi çevirme programı bulunmaktadır. Üçü de üçüncül önleme grubuna dahil programlardır. Yukarıda adı geçen programların yanı sıra çocuk istismarını önlemek amacıyla alınan de÷iúik önlemler de geliúmiú ülkeler tarafından uygulanmaktadır. østismar eden ana-babaya ya da istismar edilen çocu÷un ailesine acil ya da orta vadede yardım vermek için tasarlanan bu çalıúmalar úöyle sıralanabilir: 1. 24 saat telefonla yardım hizmeti 63 2. Çocuk bakımı ve yetiútirmede ailelere danıúma hizmeti 3. Sa÷lık ziyareti hizmetleri 4. Sosyal çalıúma 5. Bireysel psikoterapi 6. Evlilik terapisi 7. Grup terapisi 8. Anonim ana-baba grupları 9. Ev içi yardım 10. Çocuklar için kriz üniteleri ve barınaklar 11. Aile içi evde sa÷lanan terapi ortamı 12. Çocuklar için terapiye yönelik gündüz bakımı 13. Aile terapisi Yapılan tüm çalıúmalara ra÷men çocuk istismar ve ihmali programları halen istenilen düzeye gelmemiútir. Örne÷in, çocuk istismarını engelleme programlarının ve anne-baba e÷itim programlarının, titiz metodolojiyle ve sonuç ölçümleriyle de÷erlendirilme ihtiyacı vardır (Krugman ve di÷erleri 2007: 711). Aileler daha iyi iúleyebilmek için devletin deste÷ine muhtaçtır ve devlet de iyi iúleyen ailelere muhtaçtır. Ancak dünyada birçok devlet, çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi için yeterli dikkati göstermemektedir (Huntington 2007: 148153). II.1.20.Türkiye’de Kullanılan Baúlıca Önleme Programları Türkiye’de birincil önleme kapsamında de÷erlendirilebilecek çok de÷erli iki program uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi Ka÷ıtçıbaúı ve ekibi tarafından geliútirilen ‘Erken Destek Projesi’ ikincisi ise Yavuzer ve ekibi tarafından geliútirilen ‘Ana-baba Okulu’ isimli e÷itimsel programlardır. Bu programlar istismarın önlenmesinde öncelikli olarak ebeveynlerin çocuk geliúimi ve çocuk istismarı konusunda e÷itilmesini 64 içerir. Ailede istismarın ancak bu yolla ortadan kaldırılabilece÷i temelinden hareket edilir. Erken Destek Projesi: Yetersiz çevrede yetiúen çocu÷un geliúmesinin eksik kaldı÷ını gösteren çok yaygın bulgulardan yola çıkılarak hazırlanmıú bir programdır. Pek çok araútırmanın bulgularından elde edilen bu sonuçlara göre de, anne e÷itimi ve okul öncesi e÷itim kurumunun etkili olaca÷ı varsayımları tasarlanmıútır. Proje öncelikli olarak anneler tarafından evde uygulanacak bir e÷itim ve ardından çocu÷un çevresindeki kimselerin e÷itimini içermektedir. Anne-Baba Okulu: Anne-baba okulu, anne ve babaların çocuklarına karúı olumlu tutum ve davranıúlar geliútirmesine yardımcı olmak, anne ve babalara çocukları ile nasıl sa÷lıklı bir iletiúim kurabileceklerini anlatmak, çocu÷un geliúme süreci içindeki de÷iúimlerine iliúkin özelliklerini aktarmaktan, cinsel e÷itime kadar çocuk ve genci ilgilendiren farklı konularda anne ve babalara ıúık tutmak amacıyla kurulmuútur. østismara veya ihmale u÷ramıú çocukların geliúimsel ve davranıúsal özelliklerini inceleyerek, bugünün istismar ve ihmal edilen çocuklarının, nasıl yarının istismar ve ihmal eden ana-babalarına dönüútüklerini anlamak zor de÷ildir. Yapılacak müdahale, daya÷ı veya azarlamaları durdurmakla ya da fiziksel bakım úartlarını iyileútirmekle kalmamalıdır. Bu çocukların birço÷u, geliúimsel ve duygusal olarak hasara u÷ramıútır ve bunu aúmak için uzun süreli etkin terapötik yardıma gereksinimleri vardır. Denenmiú ve denenmekte olan veya uluslar arası düzeyde geniú çapta uygulanmıú olan birçok yaklaúım, kendi geçmiúimiz ve günümüzün koúullarına uygun olmadıkları sürece, geçerli olamamaktadır. Bu yüzden çözüm yolu olarak uygulanan yöntem her ne ise öncelikle söz konu yöntemin içinde bulunulan toplumsal yapıya uygunlu÷u ve uygulanabilirli÷i mutlaka göz önüne alınmalıdır (Mangalcı 2002: 55-58). 65 Benzer úekilde özürlülere götürülecek olan hizmet politikalarında da, ønsan Hakları temelinde özürlülerin gereksinimlerini karúılayabilecek plan ve programlar hazırlanmalı ve uygulamalar etkin bir sistem içinde denetlenmelidir (Altu÷gil 2008: 2-4). Altında birçok neden yatan çocuk istismarı oldukça kompleks bir problemdir ve önleyici stratejilerin etkili olabilmesi için önleme amaçları úunları içermelidir. • Ailelerin çocuk geliúmesi bilgilerini ve ailesel istekleri geliútirmek • Aile-çocuk arasındaki iliúkiyi, duygusal ba÷ı ve iletiúimi artırmak • Özel gereksinimi olan çocukları da içeren tüm çocuklar için bakım stresleriyle baú etmede ailesel becerileri yükseltmek • Ev ve çocuk yönetimi hakkında ailelerin bilgilerini artırmak • Çocuk bakım yükünü azaltmak • Aile izolasyonunu azaltmak ve destekleri artırmak • Fakirli÷in aile üzerindeki uzun dönem sonuçlarını azaltmak Genel olarak önlemenin üçüncül, ikincil ve birincil olmak üzere üç ana alanı kapsadı÷ı kabul edilir. Üçüncül Önleme Üçüncül önleme, istismar edilmiú olan çocu÷un yeniden istismar edilmesinin önlenmesidir. Bu, istismar ortaya çıktıktan sonraki tüm hizmetleri kapsar. Kimilerine göre bu, uçurumun kenarındaki bir çocu÷a yardım sa÷lamak yerine, uçurumun dibine bir ambulans getirerek çocu÷un düúmesini beklemekle eú anlamlıdır. Yeniden istismar oranları, üçüncül düzeydeki müdahalemizin ne derece etkili oldu÷u hakkında fikir vermektedir. Üçüncül koruma, uzmanların ve toplumun üyelerinin çocuk istismarı olaylarını erken belirlemeleri için çalıúmasını içerir. 66 Üçüncül önlemenin amacı çocu÷un yeniden istismar edilmesini önlemekle beraber, kötü muamelelerin negatif sonuçlarını azaltmaktadır. Üçüncül önleme programları aúa÷ıdaki hizmetleri içermektedir: *Kısa zaman periyotları úeklinde, ailelere e÷itilmiú ruh sa÷lı÷ı danıúmanlarınca yo÷un aile koruma hizmetlerinin verilmesi, *Çocuklarını istismar etmeyen ailelerin ‘rol modeli’ oldu÷u ve kriz anında ailelerin desteklendi÷i aile programlarının olması, *Aile fonksiyonları ve iletiúimi geliútirmek için kötü muamelelerin görüldü÷ü çocuk ve aileler için ruh sa÷lı÷ı hizmetleri. økincil Önleme økincil önleme, yüksek risk gruplarının belirlenmesidir. økincil önlemenin amaçları yüksek risk gruplarının belirlenmesi, bu kiúilerin var olan hizmetleri kullanmalarının sa÷lanması konusundaki stratejiler ve e÷er gerekiyorsa söz konusu ailelere ek hizmetlerin sunulması olarak özetlenebilir. Bazen bunlar ek hizmetlere gereksinim duyan aileler de÷il, var olan hizmetleri uygun biçimde kullanmakta sorunlarla karúılaúan ailelerdir (Uysal 1998: 33-34). Birincil Önleme Birincil önlemenin amacı; tüm çocukların geliúimlerinin iyi biçimde sürdürülebilece÷i ortamı sa÷lamaktır. Tüm çocukların ve ailelerin içinde bulundukları koúulları iyileútirebilmenin yolu sosyal reformlardır. Bir toplum ço÷unlu÷unun yaúam düzeyini yükseltici her úeyin, aileler ve çocuklar üzerinde olumlu etkileri olacaktır (Kutsal 2004: 14). Yaúam düzeyinin yükseltilmesinin yanında, aileler, anne-babalar ve sınıf ö÷retmenlerinin, uygun görev paylaúımı ve sosyal destek ile düzenli ve sürekli bir biçimde iletiúim içinde olmaları, duygusal ve davranıúsal problemlere karúı önemli koruyucu faktörler arasında yer alır (ùimúek ve arkadaúları 2007: 883-899). Kuúkusuz, de÷iúikli÷i sa÷lamanın baúka 67 yolları da vardır. Bunlar tutumları etkilemek ve e÷itimdir. Topluluklar çocuklarına daha çok de÷er vermeye ve onların gereksinimlerine öncelik vermeye yöneltilmelidir. Bu da ailelere tek tek veya tüm toplumla çalıúarak gerçekleútirilebilir (Uysal 1998: 36). østismar sonucu parçalanmıú ailelere ve istismara u÷ramıú çocuklara yapılan yardım, destek ve tedaviler düúünülürse hekimli÷in her alanında oldu÷u gibi bu alanda da henüz daha hastalık ortaya çıkmadan önlenmesine yönelik olarak yapılan birincil koruma hastalık ortaya çıktıktan sonra sa÷altımına yönelik olarak yapılan üçüncül korumaya göre daha ekonomik, kolay ve insancıldır (Kutsal 2004: 28). Sonuç olarak; çocuk istismarını ortaya çıkartan devlet, mesleki uygulayıcılar ve aileden oluúan üç düzey ve üç gruptaki sistemler, sürekli, dinamik, ço÷u zaman hiyerarúik olmayan bir süreç içinde karúılıklı etkileúimde bulunarak birbirlerinin patolojisini artırıp ‘sistemin kötüye kullanılması’ denilen olguyu meydana getiririler. Dolaysıyla istismarın önlenmesinde bu iúleyiúlerden haberli olunması ve çözümü için çalıúırken problemin bir parçası haline gelmemeye dikkat edilmesi çok önemlidir. Mcdonald çocuk istismar kurbanlarını tedavi etmede ve de÷erlendirmede bir yaklaúımın seçilip uygulanması yerine çok disiplinli bir yaklaúım tavsiye etmektedir (2007: 221-228). II.2.YURTDIùINDA YAPILAN ARAùTIRMALAR Dünyada, korunmaya muhtaç çocuklar alanının bir alt dalı olarak ortaya çıkan çocuk istismarı ve ihmali konusuna araútırmacı, hukukçu, doktor, psikiyatrist, sosyal çalıúmacı gibi meslek elemanları ancak son yirmi-yirmi beú yıldır ilgi göstermeye baúlamıúlardır. Yeni geliúen bir alan olması nedeniyle, çocuk istismarı ve ihmali üzerine yapılan çalıúma ve araútırmalar çok az olup, çocuk istismarı ve ihmali henüz bütün boyutlarıyla açıklı÷a kavuúturulamamıútır. Özellikle çocu÷un 68 duygusal istismarı ve ihmali, somut ve nesnel verilerin elde edilmesi güçlü÷ü nedeniyle araútırmacıların üzerinde çok az durdukları bir konu olmuútur. Ammerman ve arkadaúları (1989)’nın birden fazla engeli olan çocuklar üzerinde yaptıkları araútırmalarda; bu çocukların %66’sının ırzına zorla geçildi÷i, %40’ının birden çok kimse tarafından cinsel olarak istismar edildi÷i ve istismarcıların aile üyeleri oldu÷u sonuçları verilmiútir (Akt. Kutsal 2004: 34). Brunnquell ve arkadaúları (1981)’nın gerekçesi olsun ya da olmasın; ço÷u istismar edici ebeveynin çocuklarını anormal olarak gördüklerini saptamıúlardır. østismar edilen çocuklarda, ebeveynin odak noktası haline gelen özürleri mevcuttur. Bu ebeveynler çocuklarını kötü bir rakip ya da katlanılması ya da çekilmesi gereken a÷ır bir yük olarak görmektedirler. Chase ve Martin (1970), istismar edilen çocuklar arasında görülen zihinsel gerili÷in sadece fiziksel istismara ba÷lı olmadı÷ını, kafa travması, bozuk ortamlar ve eksik beslenme gibi bir dizi faktörün mevcut oldu÷unu, ihmalin en sık görülme úeklinin yetersiz beslenme oldu÷u, bebek geliúiminin ilk yılının kritik bir yıl olup, en hassas dönem oldu÷u ve istismar edilme tehlikesinin söz konusu oldu÷u ve bu dönemde yetersiz beslenen bebeklerin zihin engellili÷e maruz kaldı÷ını saptamıúlardır. Conway ve Kempe (1974) araútırmalarında ihmal edilen çocuklarda algılama eksiklikleri, yorgunluk ve huysuzluk davranıúlarının yo÷un olarak gözlendi÷ini saptamıúlardır (Akt. Eratay 2000: 178-181). Halper’in (1981) istismar edilmiú ve edilmemiú çocukların annelerini, babalarını ve kardeúlerini nasıl algıladıkları ile ilgili bir çalıúma yapmıútır. Örneklem grubu 20 istismar edilmiú çocuk ve bu çocukların kardeúleri (20) ile 20 istismar edilmemiú çocuk ve bunların kardeúleri (20) olmak üzere toplam 80 zenci çocuktan oluúmaktadır. Araútırma sonucunda istismar edici aile ortamındaki çocuklar (istismar edilmiú ve istismar edilmemiú) istismar etmeyen ailelerdeki çocuklara göre ebeveyn ve kardeúlerine karúı daha fazla olumsuz duyguya sahip 69 oldukları görülmüútür. Bir di÷er anlatımla bu çocukların ebeveyn ve kardeúlerine karúı olumlu duygu ve algıları daha azdır (Akt. Kars 1994: 58-59). Kempe, Silverman, Steele, Droegemueller ve Silver (1962)’in ilk defa olarak Amerika’da 300 istismar vakasını inceledikleri çalıúmalarında; istismar sonucu çocukların %11’inin öldü÷ü, %28’inin daimi hasara u÷radı÷ı sonucuna varılmıútır (Akt. Özdemir 1989: 47-48). Kent (1976) tarafından yapılan bir çalıúmada istismar edilen çocukların zayıf sosyal iliúkiler, sinir krizleri, aúırı itaatsizlik, içe kapanıklık ve hırçınlık gibi karakteristikleri oldu÷unu; saldırgan ve aúırı itaatsiz çocukların, ihmal yaúadıklarını ortaya koymuútur. Martin (1976) istismara maruz kalan deneklerinin %33’ünün IQ seviyesinin 80’den aúa÷ı oldu÷unu ve %43’ünün nörolojik bozukluk gösterdi÷ini; çalıúmasında yer alan ve normal zekaya sahip istismara maruz kalmıú deneklerinin ise konuúmayı ö÷renmede geciktiklerini saptamıútır (Akt. Özgür 2004: 41-45). Merrel ve Holland (1997)’in ‘Geliúim Gecikmeleri Olan ya da Olmayan Okul Öncesi Ça÷daki Çocukların Sosyo-Duygusal Davranıúları’ araútırmasında; geliúimsel gecikmeleri olan okul öncesi çocukların ö÷retmenler ve ebeveynler tarafından yapılan ölçümlerde geliúimsel problemleri olmayan çocuklara kıyasla daha az sosyal yeti seviyeleri ve daha yüksek problem davranıú seviyeleri oldu÷u yolundaki kanıtları ortaya konmuútur (Akt. Eratay 2000: 190). Morgan (1979) tarafından devlet okullarındaki özel sınıflarda yetiútirilmiú olan, istismar edilen ve duygusal açıdan rahatsız olan çocuklar ile istismar edilmemiú ve duygusal olarak rahatsız olan çocuklar arasındaki fark incelenmiú ve çocukların sergiledi÷i davranıúlardan karıúık sonuçlar elde edilmiútir. østismar edilen çocukların bir kısmı içe kapanık olmasına karúın, di÷er çocukları kötü davranıúa sürüklerken bir kısmı daha saldırgan davranıúlar sergilemiútir. Çalıúmada yer alan istismar edilmiú çocuklar daha içgüdüsel davranıúlar, öfke ve 70 saldırganlık sergilemiútir; ancak istismar edilen çocuklar bu davranıúları temel alarak ba÷ırmak, yüksek ses çıkarmak, küsmek, kızgın yüz ifadeleri takınmak ve müstehcen hareketlerde bulunmak ile ifade etmiúlerdir (Akt. Sertler 2002: 52). Morse, Sahler ve Friedman (1970); çalıúma kapsamında yer alan istismar edilen çocukların %29’unun zihin engelli oldu÷unu ve %28’inin de belirgin úekilde duygusal rahatsızlı÷ının oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bu araútırmacılar tarafından, aile düzeninin bozuklu÷u, yoksulluk ve sevgi eksikli÷inin yetiúme ça÷ındaki çocukların duygusal, nörolojik ve zihinsel geliúimi engelledi÷i sonucuna varılmıútır (Akt. Tercan 1995: 67). Rose ve Hardman (1981); normal fiziksel ve psiko sosyal geliúimini sürdüren çocukların istismar dolayısıyla özürlü oldu÷unu; bazı çocuklarda ihmal nedeniyle meydana gelen kafa travmaları nedeniyle ortaya çıkan nörolojik bozukluklar oldu÷u, bazılarında ise ihmal ve istismardan dolayı zihinsel özür meydana geldi÷ini saptamıúlardır (Akt. Eratay 2000: 185). Ryerson (1984)’un engellilerle yaptı÷ı istismar çalıúmalarında, engellileri cinsel olarak istismar edenlerin %99’unun çocuk tarafından bilinen bir kiúi oldu÷u görülmüútür (Akt. Akdaú 2005: 39). Sandgrand, Gaines ve Gren (1976) ilk defa olarak etki-tepki olgusunu inceledikleri istismar edilen çocukları örnekleme aldıkları çalıúmalarında, istismar edilen çocukların IQ’larının önemli oranda istismar edilmeyenlere göre düúük oldu÷u ileri sürülmüútür (Akt. Karaman 1993: 45). Soeffing, Kline ve Chrastiansen (1975)’in çalıúmalarında psikolojik ve davranıúsal sorunlar ile istismar arasında güçlü bir ba÷lantı oldu÷u; istismar edilen çocukların sosyal etkileúim ve genel fonksiyonlarında anormallik sergiledikleri, hırçınlık ve içe kapanıklı÷ın istismar edilen çocuklarda en sık gözlenen karakteristikler oldu÷u, fiziksel istismar sonucu korku, zayıf sosyal iliúkiler, yıkıcılık, hırçınlık ve içe kapanıklık davranıúlarının yo÷un olarak gözlendi÷i ortaya konmuútur. 71 Tymchuk ve Andron (1990)’un ö÷renme güçlü÷ü olan 33 anne üzerinde yaptı÷ı araútırmasında bu annelerin çocuklarını istemeden ihmal ettikleri ve bedensel cezaya da az baúvurdukları; bu anneler çocuk bakımı ve e÷itimi konusunda bilgilendirildikten sonra çocuklarına daha iyi baktıkları ve istismar etmedikleri görülmüútür (Akt. Eratay 2000: 192-193). II.3.TÜRKøYE’DE YAPILAN ARAùTIRMALAR Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yapılan araútırmaların çoklu÷una ra÷men, Türkiye gibi geleneksel yapının sosyal alanda etkisini korudu÷u ülkelerde özellikle kadına ve çocu÷a yöneltilen úiddet konusunda veri tabanı oluúturmak oldukça güç bir iútir. Bunun en önemli nedenlerinden biri; aile içi sorunların yakın akraba/arkadaú çemberi dıúına çıkmaması olarak görülmektedir. Özellikle aile içinde yaúanan úiddet ve istismar aile içi mahremiyet alanı içinde görülmekte ve buna paralel olarak aile içi sorunlar, dıúarıdan gelebilecek yardım ve desteklerden yoksun biçimde yine aile içinde çözümlenmeye çalıúılmaktadır. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali üzerine yapılan yayımlanmıú çalıúmalar da yok denecek kadar azdır. Bıyıklı (1989)’nın özürlü çocuklar ile normal çocukların aile kabul düzeyi açısından benlik kavramlarını inceledi÷i araútırmasında; ortopedik özürlülerin, iúitme özürlülere oranla daha yüksek benlik kavramına sahip oldukları; normal ve özürlü çocuklar arasında benlik kavramları açısından fark bulunmadı÷ı; ortopedik özürlü çocukların aile kabul düzeyi iúitme özürlülere oranla yüksek bulunmuú, normallerle özürlüler arasında genel anlamda fark bulunamamıútır. Görme özürlüler ve ortopedik özürlüler ailelerinden daha fazla yakınlık ve sevgi gördükleri; iúitme ve görme özürlülerin daha fazla ihmal ve boú verme davranıúlarıyla karúılaútıkları, iúitme özürlülerin ebeveynlerince reddedildiklerini düúündükleri bulunmuútur (Akt. Eratay 2000: 166-167). 72 1989-91 yıllarında Biçer ve arkadaúları tarafından yapılan bir çalıúmada cinsel saldırıya u÷rayanların büyük oranda %60,24 olarak 16-18 yaú grubundaki kiúiler oldu÷u belirtilmiútir (Akt. Sayıta ve ùirin 2000: 538). Bilir ve arkadaúları (1991a) 4 – 12 yaúları arasında 16000 çocukta istismar durumları ile ilgili araútırmaları sekiz ilde (Afyon, Ankara, A÷rı, Giresun, Trabzon, Rize, Nevúehir, Malatya) yapılmıútır. Araútırma sonuçlarına göre 4 – 6 yaú grubunda istismar oranı di÷er gruplara göre daha yüksektir (%40.7). Bu oran 7 – 10 yaú grubunda %33.5 ve 11 -12 yaú grubunda ise %25.8’dir. Kızların %34.6’sı, erkeklerin de %32.5’i istismar edilmektedirler. Annelerin yaúlarına göre çocuklarını istismar etme durumlarına bakıldı÷ında; 20 yaúın altındaki annelerde bu oran %45.5 ve 50 yaúın üstündeki annelerin ise %55.1’e çıkmaktadır. Geniú ailede çocuk istismarının oranı %36 iken çekirdek ailelerde %32.8’dir. tek çocuklu ailelerde çocuk istismarı durumu %24.4, 2 – 3 çocuklu ailelerde %32.7 ve dört ve fazla çocuk sahibi ailelerde bu oran %35.7’dir. yani çocuk sayısı arttıkça çocuk istismarı oranı da artmaktadır. Bilir ve arkadaúları bir baúka çalıúmalarında (1991b) Türkiye’nin on altı ilinde 4 – 12 yaúlar arasındaki 50473 çocu÷a fiziksel ceza verme sıklı÷ını ve buna iliúkin problem durumlarını incelemiúlerdir. Çocuklara fiziksel ceza verme sıklı÷ının annenin yaúı, çalıúma durumu, çocu÷un yaúı ve cinsiyeti ve çocuk sayısı gibi de÷iúkenlere göre ele alındı÷ı bir araútırmada úu sonuçlar elde edilmiútir: Kızların %62.4’ü, erkeklerin ise %62.9’u fiziksel ceza almıúlardır. En fazla ceza alan yaú grubu %67.3 ile 7 yaú grubudur (4 – 12 yaú arası her yaú bir ‘yaú grubu’ olarak ele alınmıútır). Fiziksel ceza veren annelerin %70.3’ü 21 – 30 yaú grubu içindedir ve bu annelerin %66.2’si okur-yazar ya da ilkokul mezunudur. Ev hanımı olan annelerin %65.9’u ve çalıúan annelerin de %45.8’i çocuklarına fiziksel ceza uygulamaktadırlar. Fiziksel ceza veren aileler içinde 2 – 3 çocuklu olan ailelerin oranı %67.5 ile en yüksek orandadır. Araútırmada, çocuklarda görülen problemler arasında en fazla (%33.7) davranıú bozuklukları görülmektedir. Fiziksel ceza verilen çocuklarda korkular %34, uyku bozuklukları %12.4, konuúma bozuklukları %6.1 ve tikler %2.1 oranında görülmüútür. Tüm bu oranlar fiziksel ceza verilmeyen çocuklarda daha fazladır (Kars 1994: 66-67). 73 Bilir ve arkadaúları (1991) tarafından yapılan baúka bir araútırmada ise korunmaya muhtaç zeka özürlü çocuk ve gençlerde ruhsal uyum davranıúları incelenmiútir. Araútırmaya göre 13-15 yaú grubunda; korkaklık, ürkeklik, her úeye a÷lama, kaygı ve kuruntu; 7-9 yaú grubunda; sinirlilik, çabuk kızma, bencillik, paylaúamama, kendine ait olmayan úeyleri izinsiz alma; 0-6 yaú grubunda kıskançlık, söz dinlememe, kendi baúına iú yapamama, sorumsuzluk gibi itemlerde istatistiksel düzeyde farklılık görülmüútür. Kızlar, erkeklere oranla daha fazla kaygılı ve kuruntulu bulunmuú; bir yıl ve daha az süreli korunmaya alınan çocuklarda; kendi baúına iú yapamama, izinsiz eúya alma, sorumsuzluk ve kaka kaçırmaya rastlanırken; korunmaya alınmıú çocuklarda genelde daha fazla problem saptanmıútır. Madi, Tokad ve Sa÷ol (1995)’un engelli çocuklarda cinsel sorunlara ailelerin yaklaúımını inceleyen cinsel sorunları olanların yakınlarından anket formları yoluyla bilgi alan çalıúmalarında; engelli çocukların cinsel istismar nedeniyle yakınmaları úöyledir; oturdu÷u yerde sallanma, uykusuzluk, geceleri ba÷ırma, saldırganlık, sinirlilik, her úeye karúı çıkma iste÷i, zamansız uyuma iste÷i, idrar kaçırmaya baúlama, karúı cinse dikkat çeken yakın ilgi, ulu orta mastürbasyon, içe dönüklük, baú dönmesi, karın a÷rısı, sık sık tuvalete gitme, kalpte sıkıúma (Akt. Eratay 2000: 168-172). Oskay (1981) ve Köknel (1986) çalıúmalarında; engelli çocukların e÷itimlerinde ailenin ve çevrenin çocu÷un yaúına ve geliúim ça÷ına uygun olmayan beklentilerinin olmasını, ailenin bu beklentilerinin gerçekleúmesi için aúırı baskı ve daya÷a varan ceza ve úiddet yöntemlerine sıklıkla baúvurmasını, çocukların yetiúkinlik dönemine geldiklerinde yaúadıkları iletiúim bozuklu÷unun temel nedenlerinden birisi olarak açıklanmaktadır (Bozkurt 1991: 2). Sözen (1990)’in ’15-16 yaú Düzeyindeki Ana-Babalı ve Ana-Babasız Zeka Özürlü Çocukların Ruhsal Uyum Problemlerinin øncelenmesi’ çalıúmasında anababalı zeka özürlü çocuklarda daha fazla ruhsal uyum problemi saptanmıútır. Kız çocuklarında erkek çocuklara oranla daha fazla, ana-babalı zeka özürlü kız 74 çocuklarında daha fazla ruhsal uyum problemine rastlanmıútır. Ana-babalı kız çocuklarında en fazla durgunluk ve içe kapanıklık görülürken, erkek çocuklarında hareketlilik ve yerinde duramama davranıúları görülmüútür. Ana-babasız zeka özürlü kız çocuklarında en fazla sıkılganlık, çekingenlik, güvensizlik görülürken, ana-babasız zeka özürlü erkek çocuklarında en fazla okula isteksiz gitme davranıúına rastlanmıútır. Sucuo÷lu ve Öner (1994)’in zihinsel özürlü çocukların istismarını inceleyen normal ve özürlü çocu÷a sahip ana-babaları karúılaútırdı÷ı çalıúmasında; aile ile ilgili ve di÷erleriyle ilgili problemler dıúında özürlü çocu÷a sahip ailelerin, normal çocu÷a sahip ailelerden daha fazla puan aldı÷ı, özürlü çocu÷a sahip babaların katılık ölçe÷i haricinde normal çocu÷a sahip babalardan daha fazla puan aldı÷ı; özürlü çocu÷a ve normal çocu÷a sahip ana-babaların stres, mutsuzluk, çocuk ve kendileriyle ilgili problemler bakımından farklılaútıkları, zihin özürlü çocu÷a sahip ana-babaların istismar etme potansiyellerinin farklı olmadı÷ı; istismar etme potansiyellerinin ana-babanın yaúı, çocuk sayısına göre farklılaúmadı÷ı, e÷itim düzeyine göre farklılaútı÷ı görülmüútür (Eratay 2000: 167-170). Zeytino÷lu (1991)’nun sa÷lık, sosyal hizmet, hukuk ve e÷itim alanlarındaki çalıúmaların Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali sorunu ile ilgili görüúleri üzerinde yaptı÷ı çalıúmada örneklem grubunu Ankara ve øzmir illeri içerisinde görev yapan toplam 120 meslek elemanı oluúturmaktadır. Örneklem grubundaki meslek elemanlarının 30’u hakim ve savcı, 27’si ö÷retmen, 23’ü çocuk hekimi, 20’si sosyal hizmet uzmanı ve 20’si de psikologdur. Bu çalıúmadan elde edilen sonuçlara göre uzmanların çocuk istismarının nedenlerine iliúkin görüúleri úu úekildedir: E÷itim eksikli÷i (%71.66), ekonomik yetersizlikler (%71.66), bireysel özellikler (%49.16), geleneksel de÷er yargıları (%40.00), sa÷lık ve sosyal hizmet kuruluúlarının yetersizli÷i (%7.50), toplumsal de÷iúme (%5.83), yasal eksiklikler (%5.00) ve yasaların uygulanmaması (%5.00)’dır. Bu çalıúma ile ilgili kısa bir özet vermek gerekirse uzmanların %60’ı çocuk istismarının toplumumuzda oldukça yaygın oldu÷u kanısındadırlar. %20’si bu sorunun sadece düúük sosyo-ekonomik kesimde ya da kırsal kesimde yaygın 75 oldu÷unu düúünürken, %20’si de bu konunun toplumumuzda ne kadar yaygın oldu÷unun bilinmedi÷i ve bunun araútırılması gerekti÷ini ifade etmektedir. Uzmanların çocuk istismarının belirtileri hakkındaki görüúleri de úöyledir: Uzmanların hepsi bu çocuklarda davranıú ve kiúilik bozuklukları görülebilece÷ini belirtmiúlerdir. Uzmanların %21.67’si bu çocukların suça yöneleceklerini, %20’si bu çocuklarda bir takım bedensel hasarların görülece÷ini, %16’sı bu çocuklarda zihinsel ya da dil geliúiminde geri kalmanın olaca÷ını ve %13’ü de bu çocuklarda okul baúarısızlı÷ı görülebilece÷ini belirtmiúlerdir (Akt. Kars 1994: 68-70). Yıldırım ve Çelebi 1999 yılında yaptıkları araútırmalarında, Sa÷lık Meslek Lisesinde görev yapan ö÷retmenlerin úiddet e÷iliminin, Ortopedik Özürlüler Okulunda görev yapan ö÷retmenlerden daha yüksek oldu÷unu saptamıúlardır. Araútırmacılar, Ortopedik Özürlüler Okulunda görev yapan ö÷retmenlerin úiddet içeren davranıúlarda daha az bulunmalarının sebebinin, ö÷rencilerinin özür durumlarını dikkate alarak onlara daha sevecen ve içten davrandıkları olabilece÷ini belirtmiúlerdir (Yıldırım ve Çelebi 1999: 34). Türkiye’de çocukların maruz kaldı÷ı úiddeti açı÷a çıkarması bakımından önemli bir araútırma Zeytino÷lu, Konanç ve Kozcu tarafından yapılmıútır. 1987 yılında yapılan 1985 – 1986 yıllarına ait 48165 mahkeme kararının taranmasına yönelik bu araútırmada, çocuklara karúı iúlenen suçların baúında %68.3 ile cinsel suçların geldi÷i saptanmıútır. Araútırmada ırza geçme ve ırza geçmeye teúebbüs suçuna kız çocuklarının %54, erkek çocukların ise %45.9 oranında hedef oldukları belirtilmiútir. Yine aynı araútırmada bu tür eylemlerin yedi yaúına kadar daha çok erkek çocuklara, yedi yaúından sonra ise daha çok kız çocuklarına yöneltilmiú oldu÷u gözlenmiútir. Irza geçme ve buna teúebbüs suçuna hedef olmuú ma÷durların yarıdan fazlasının (%55) 12 yaúın altında oldu÷u ortaya çıkmıútır. Ziyalar (1998) istismarın önlenmesine iliúkin olarak yaptı÷ı çalıúmada, çocukların cinsel istismardan korunması amacı ile bir e÷itim modeli önermekte ve anne-baba ve ö÷retmenlerin bu modele iliúkin görüúlerini incelemektedir. Anne-babalar ve ö÷retmenler, söz konusu programın gerçekçi ve görsel-eúitsel tüm iletiúim 76 yöntemlerini kullandı÷ı konusunda fikir birli÷ine varmıúlardır. Program yine her iki grup tarafından 6-12 yaú için uygun bulunmuú, ancak ö÷retmenler, çocuklar için biraz ürkütücü olabilece÷ini savunmuúlardır. Anne-babalar programın uzun yıllar uygulanabilece÷ini düúünürken, ö÷retmenler aynı görüúü paylaúmamaktadır. Yine her iki grup da programın geniú kitlelere uygulanabilece÷i görüúüne çok katılmamaktadır. Ancak bu çalıúma, bundan sonra yapılacak bu gibi çalıúmalar için umut vaat etmektedir (Akt. Mangalcı 2002: 59-67). 77 BÖLÜM III YÖNTEM Bu bölümde araútırmanın evren ve örneklemi, bilgi toplama araçları, bilgilerin toplanması ve analizi ile ilgili açıklamalar yer almaktadır. III.1.Evren ve Örneklem Bu araútırmanın evrenini 2008 – 2009 yıllarında Samsun ve ùanlıurfa illerinde yaúayan, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷renciler oluúturmaktadır. Araútırmanın örneklemini ise, 2008 – 2009 yıllarında söz konusu úehirlerde, çeúitli özel e÷itim kurumlarında e÷itim görmekte olan yukarıda adı geçen engel grupları oluúturmaktadır. Örnekleme giren ö÷rencilerin genel da÷ılımı Tablo 1’de verilmiútir. Tablo 1. Örnekleme Giren Ö÷rencilerin Genel Da÷ılımı ÖRNEKLEM Cinsiyet Engel Türü N % Kız 143 52.1 Erkek 131 47.8 Ortopedik Engelli 74 27.0 Ö÷renme Güçlü÷ü 95 34.67 Duygusal Dav. ve 105 38.32 10-15 174 63.50 16-20 100 36.50 Sos. Uyum Boz. Yaú 78 III.2.Veri Toplama Araçları Bu araútırmada bilgileri toplamak amacıyla Çocuk østismarı Tarama Anketi kullanılmıútır. III.2.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi Çocuk østismarı Tarama Anketi, 2004 yılında Oral ve Akdaú tarafından geliútirilmiútir. Anket, 7-9 yaú grubu, 10-11 yaú grubu ve 12-15 yaú grubu için olmak üzere üç versiyonda düzenlenmiútir. Araútırmada kullanılacak olan form, 10-11 yaú grubu için oluúturulmuú, 39 soruluk bir formdur. III.2.1.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi’nin Güvenirlik ve Geçerli÷i Oral ve Akdaú, ‘Çocuk østismarı Tarama Anketi: Geliútirme, Geçerlik ve Güvenirlik’ konulu tez çalıúmasında, anketin kapsam ve yapı geçerlili÷ine sahip oldu÷unu saptamıútır. Güvenirlik yönünden bulgular ise 12-15 yaú grubu için sa÷lam bir ölçek oldu÷unu, 7-9 ve 10-11 yaú gruplarında ise kimi alt testlerin (duygusal istismar, fiziksel istismar) güvenilir olmakla beraber ölçe÷in tamamının ihtiyatla kullanılması gerekti÷ini ortaya koymuútur. Genel olarak, ölçek alt testlerinin her üç yaúıt grubunda da yeterli geçerlik oranına sahip olmaları nedeniyle, güvenirlilikle ilgili problemlerin, farklı örneklem gruplarına uygulama sonucu birikecek verilerle tekrar de÷erlendirilmesi ve bu yolla çözülmesi beklenmektedir. 79 III.3.øúlem Yolu Araútırma için gerekli bilgiler toplanmaya baúlamadan önce ilgili makamlardan gerekli izin alınmıú ve hangi saatler arasında uygulama yapılaca÷ı önceden belirlenmiútir. Araútırma ile ilgili bilgiler, 2008 – 2009 ö÷retim yılında araútırmacı tarafından toplanmıútır. Anketin içten ve samimi cevaplandırılması için ö÷rencilere isimlerinin isterlerse yazılmayabilece÷i belirtilmiútir. Ö÷rencilere anketten elde edilen bilgilerin amaç dıúında kullanılmayaca÷ı ifade edilmiútir. III.4.Verilerin Analizi Bilgilerin analizinde önce her bir soru için verilen cevapların frekansları saptanmıú ve yüzdelik da÷ılımları elde edilmiútir. Sonuçlar SPSS programı üzerinden, tek yönlü varyans analizi, LSD testi ve t testi kullanılarak yapılmıútır. 80 BÖLÜM IV BULGULAR Bu bölümde denenceleri test etmek amacıyla yapılan istatistiksel analizlere ve bu analizler sonucu elde edilen bulgulara yer verilmiútir. IV.1.Denence 1: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Araútırmanın birinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunup bulunmadı÷ı incelenmiútir. Örnekleme giren ö÷rencilerin engel türlerine iliúkin sayısal bilgiler Tablo 2’de verilmiútir. Tablo 2. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin Sayısal Bilgiler N X Ss Ortopedik Engelli 74 24.47 26.86 Özel Ö÷renme Güçlü÷ü 95 35.89 34.31 Duygusal Davranıúsal ve 105 27.56 29.78 Sosyal Uyum Güçlü÷ü Tablo 2’deki sonuçlar, ö÷rencilerin engel türlerine göre ihmal ve istismara u÷rama düzeylerinin de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur. Gruplar arasındaki bu farklılı÷ın anlamlı olup olmadı÷ını belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları ise Tablo 3’de verilmiútir. 81 Tablo 3. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları SD KT KO F Gruplararası 2 6145.522 3072.761 Gruplariçi 271 255609.241 943.208 Toplam 273 261754.763 3.258* *p< .05 Tablo 3’deki tek yönlü varyans analizi sonuçları, ortalamalar arasındaki farkların ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷renciler için anlamlı oldu÷unu göstermektedir. Bu farklılı÷ın hangi gruplar arasında oldu÷unu belirlemek amacıyla yapılan LSD testi sonuçları Tablo 4’de verilmiútir. Tablo 4. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin LSD Testi Sonuçları Ortalamalar Arası Fark Ortopedik Engelli Özel Ö÷renme Güçlü÷ü -11.42176 Duygusal Davranıúsal ve -3.08893 Sosyal Uyum Güçlü÷ü Özel Ö÷renme Güçlü÷ü Ortopedik Engelli 11.42176 Duygusal Davranıúsal ve 8.33283 Sosyal Uyum Güçlü÷ü Duygusal Davranıúsal ve Sosyal Uyum Güçlü÷ü Ortopedik Engelli 3.08893 Özel Ö÷renme Güçlü÷ü -8.33283 IV.2.Denence 2: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan küçük yaútaki ö÷renciler büyük yaútaki ö÷rencilerden daha çok ihmal ve istismara maruz kalmaktadırlar. Araútırmanın ikinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz 82 kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri ile yaúları arasında anlamlı bir fark bulunup bulunmadı÷ı incelenmiútir. Örnekleme giren ö÷rencilerin yaú gruplarına iliúkin sayısal bilgiler Tablo 5’de verilmiútir. Tablo 5. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin t-testi Sonuçları N X Ss t 10-15 174 30,5657 31,19783 16-20 100 27,9394 30,63339 ,674* *p> .05 Tablo 5’deki sonuçlar, ö÷rencilerin yaú gruplarına göre ihmal ve istismara u÷rama düzeylerinin de÷iúme göstermedi÷ini ortaya koymuútur. IV.3.Denence 3: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki bulunmamaktadır. Araútırmanın üçüncü denencesini test etmek amacıyla örnekleme giren kız ve erkek ö÷rencilerin ihmal ve istismara u÷rama düzeyleri ortalamaları karúılaútırılmıútır. Bu karúılaútırmaya iliúkin t-testi sonuçları Tablo 6’da verilmiútir. Tablo 6. Cinsiyete Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin t-testi Sonuçları N X Kız 143 26.23 30.42 Erkek 131 33.31 31.23 *p< .05 Ss t -1.90* 83 Tablo 6’daki sonuçlara bulunmamaktadır. göre cinsiyetler arasında anlamlı bir fark 84 BÖLÜM V TARTIùMA VE YORUM Bu bölümde engelli ö÷rencilerin ihmal ve istismar düzeylerini incelemeye iliúkin bulgular tartıúılıp yorumlanmıútır. Literatürde çocu÷un herhangi bir engelinin olmasının, çocu÷un mizacını etkiledi÷i bildirilmektedir. Çocuk, aktif, düzensiz, ısrarcı, negatif ruh durumuna sahip yani ‘zor çocuk’ olabilir. Böyle durumlarda da herhangi bir engeli olan çocukların ihmal ve istismardan daha fazla zarar gördükleri kabul edilmektedir. Yapılan çalıúmaların da genelde bunu destekledi÷i görülmektedir (Sertler 2002: 113-118). Çünkü çocu÷un engelli bir çocuk olması ailesi tarafından daha fazla ihmal ve istismar edilmesine neden olabilmektedir (Özgür 2004: 102). Bu bilgiler ıúı÷ında araútırmanın birinci denencesinde ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı÷ı belirtilmiútir. Ancak birinci denenceye ait bulgular ö÷rencilerin engel türlerine göre ihmal ve istismara u÷rama düzeylerinin de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur. Yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları, ortalamalar arasındaki farkların ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷renciler için anlamlı oldu÷unu göstermektedir. Analiz sonucunda, duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin ihmal ve istismar düzeylerinin di÷er iki engel türüne göre daha düúük çıkmıú olması, bu ö÷rencilerin yaúamlarını devam ettirmek için ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷rencilere nazaran daha az ilgi ve deste÷e ihtiyaç duymaları olabilir. Araútırmanın ikinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin yaúları ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup olmadı÷ı ele alınmıútır. Çalıúmalar, geliúimsel ve ö÷renme ile ilgili problemlere sahip olan küçük yaútaki çocukların, ön ergen ve ergenlik dönemindeki çocuklardan daha fazla ihmal ve istismara maruz kaldıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu çocuklarda ihmal ve istismarın yineleme sıklı÷ının yüksek oldu÷u da ortaya konmuútur (Mayer ve di÷erleri 2007: 721-732). Ancak 85 araútırmanın ikinci denencesine ait elde edilen bulgular bu bilgileri desteklememektedir. Elde edilen sonuçlara göre, küçük yaútaki engelli ö÷renciler ile büyük yaútaki engelli ö÷renciler arasında ihmal ve istismara maruz kalma düzeyi açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Araútırmanın üçüncü denencesine ait bulgular ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki bulunmadı÷ını göstermektedir. Sa÷lıklı ö÷renciler üzerinde yapılan birçok benzer araútırma da cinsiyet ile ihmal ve istismar arasında anlamlı bir iliúki olmadı÷ını gösterirken, Özdemir fiziksel (1989:118), Kars duygusal olarak (1994: 215) erkeklerin kızlardan daha fazla istismara maruz kaldıklarını ortaya koymuúlardır. Browne (1997)’nun Yunanistan’da yaptı÷ı çalıúmada ise 197 fiziksel ve duygusal istismara u÷ramıú çocuktan %64’ünü erkeklerin oluúturdu÷u görülmüútür (Akt. Kutsal 2004: 50). Engelli ö÷rencilerin istismar ve ihmalini konu alan yayınlanmıú çalıúmaların çok az olması, bu bulguların desteklenip desteklenmemesi açısından yorum getirmeyi güçleútirmektedir. Yapılacak yeni araútırmaların engelli çocukların istismarı ve ihmali sorununa de÷iúik boyutlar ve açıklamalar getirece÷ine inanılmaktadır. 86 BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERøLER Bu bölümde, araútırmada elde edilen bulgulara dayalı olarak ulaúılan genel sonuç ve önerilere yer verilmiútir. Araútırma ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷rencilerin, duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷üne sahip ö÷rencilerden ve küçük yaútaki engelli ö÷rencilerin, ön ergen ve ergenlik dönemindeki engelli ö÷rencilerden daha fazla ihmal ve istismara u÷radıklarını, örnekleme giren engelli ö÷rencilerin cinsiyetlerinin ise ihmal ve istismar için anlamlı bir fark oluúturmadı÷ını ortaya koymaktadır. Bu araútırma ile elde edilen sonuçlara dayalı olarak aúa÷ıdaki öneriler yapılabilir: 1. Kitle iletiúim araçlarında çocuk istismarı ve ihmali konusuna psikolojik, sosyal, hukuki ve e÷itim boyutlarıyla yer verilerek, anne-babaların konu hakkında bilgilendirilmesi sa÷lanabilir, 2. Engelli çocuklarını istismar ve ihmal eden anne-babalara psikolojik ve pedagojik rehberlik yapabilecek, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ba÷lı kurumların oluúturulması, 3. Çocuk istismarı ve ihmali konusunda, anne-babaların bilgilendirilmesinde, okul rehberlik servislerinde çalıúan psikolojik danıúmanlardan de yararlanılması. Psikolojik danıúmanların veli toplantısı, broúür, konferans gibi etkinliklerle anne-babaları bilgilendirme çalıúmaları yapmaları, 4. Rehberlik ve Araútırma Merkezlerinde, mevcut bölümlerin yanı sıra ‘çocu÷un korunması’ adlı bir alt bölüm oluúturulması. Bu bölümde, okullarda çalıúan rehber ö÷retmenlerin belirledi÷i istismar ve ihmal edilmiú engelli çocukların merkeze bildirilmesi, bu çocuklara ve ailesine gerekli psikolojik hizmetin verilmesinin sa÷lanması, 87 5. Ö÷retmen yetiútiren yüksek ö÷retim kurumlarının lisans programlarında, istismar ve ihmal edilen çocukların korunmasına yönelik konular da yer almalıdır. Aynı zamanda halen çalıúmakta olan ö÷retmenlere çocuk istismarı ve ihmali konusunda e÷itilmelidir, 6. Araútırmadaki engel türlerinin haricinde kalan di÷er engel türlerinin de ele alınarak, çocuk ihmali ve istismarı boyutunda incelenmesi verimli olabilir. 88 KAYNAKÇA Akdaú, Aslı. 2005. ‘Çocuk østismarı Tarama Anketi: Geliútirme, Geçerlik ve Güvenirlik Çalıúması’. Yayımlanmamıú doktora tezi. østanbul: østanbul Üniversitesi. Akyüz, Emine. 2000. Ulusal ve Uluslar arası Hukukta Çocu÷un Haklarının ve Güvenli÷inin Korunması. Ankara: Milli E÷itim Basımevi. Altu÷gil, Murat. 2008. “østismar ve øhmal Edilmiú Çocuklara Kuramsal Yaklaúım”. Çocuk østismarını ve øhmalini Önleme Sempozyumu. Mayıs. Haziran, 27, 2008. http://www.cocukistismarinionleme.sempozyumu.web.tr. 2-4. Aral, Neriman, Figen, Gürsoy. 2001. “Çocuk Hakları Çerçevesinde Çocuk øhmal ve østismarı”. Mili E÷itim Dergisi. Temmuz, A÷ustos, Eylül. Aralık, 1, 2008. http://yayim.meb.gov.tr. Bae, Hwa-Ok, Phyllis, Solomon, Richard, Gelles. 2007. “Abuse Type And Substantiation Status Varying By Recurrence”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.7, ss.856. Bilir, ùule. v.d. 1991. “Türkiye’nin 16 ølinde 4-12 Yaúlar Arasındaki 50.473 Çocu÷a Fiziksel Ceza Verme Sıklı÷ı ve Buna øliúkin Problem Durumlarının øncelenmesi”. Aile ve Toplum Dergisi. Mart. :Kasım, 18, 2008. http://www.sabem.saglık.gov.tr. Bozkurt, Erdo÷an. 1991. “Bireylerin øletiúim Sorunları ve øletiúim Becerilerinin Geliútirilmesi”. Milli E÷itim Dergisi. Kasım, 13, 2008. http://yayim.meb.gov.tr. Brook, Jody, Thomas, McDonald. 2007. “Evaluating The Effects Of Comprehensive Substance Abuse øntervention On Successful Reunification”. Research On Socıal Work Practıce. Cilt.17, Sayı.6, ss.664. 89 Budak, Selçuk. 2000. Psikoloji Sözlü÷ü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Bulut, Sefa. 2008. “Erken Çocukluk Dönemi Cinsel østismarının Psikodinamik Oyun Terapisiyle Teúhisi ve Tedavisi”. Türk Psikolojik Danıúma ve Rehberlik Dergisi. Mart. Cilt.3, Sayı.29, ss.131-141. Burcu, Esra. v.d. 2006. “Türkiye’de Özürlü Bireylerin Köken Ailelerinin Yapısal Özelliklerinin Sosyolojik Betimlemesi”. Öz-Veri Dergisi. Cilt.3, Sayı.2, ss.783805 Ankara: Kalemdar Matbaası. Carter, Vernon, Miranda, Myers. 2007. “Exploring Related The Risks Of Substantiated Physical Neglect To Poverty And Parental Characteristics: A National Sample”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.1, ss.110-121. Cladera, Debra. v.d. 2007. “Assessment Of Families Who Have Substance Abuse øssues: Those Who Maltreat Their ønfants And Toddlers And Those Who Do Not”. Substance Use & Mısuse. Cilt.42, Sayı.10, ss.829-852. Collishaw, Stephan. 2007. “Resilience To Adult Psychopathology Following Childhood Maltreatment: Evidence From A Community Sample”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.31, Sayı.3, ss.211-229. Corey, Gerald. 2008. Psikolojik Danıúma, Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları. Çev. Tuncay Ergene. Ankara: Mentis Yayıncılık. Coúkun, Latife. v.d. 2008. “Çocukluk Ça÷ı Yaralanmalarında Hazırlayıcı Nedenler”. Türk Pediatri Arúivi. Eylül. Cilt.43, Sayı.3, ss.84-87. Cücelo÷lu, Do÷an. 1994. øçimizdeki Çocuk. Ankara: Remzi Kitabevi. 90 Çetin, Zeynep. v.d. 2008. “Çocukluk Ça÷ında Yaralanma Kontrolü: Ailenin Davranıúı ve Güvenlik Danıúamanlı÷ı”. Türk Pediatri Arúivi. Aralık. Cilt.43, Sayı.4, ss.127-133. Dixon, Louise. v.d. 2007. “The Co-Occurrence Of Child And øntimate Partner Maltreatment øn The Family: Characteristics Of The Violent Perpetrators”. Journal Of Famıly Vıolence. Cilt.22, Sayı.8, ss.675-689. Dubowitz, Howard, Susan, Bennett. 2007. “Physical Abuse And Neglect Of Children”. Lancet. Cilt.69, Sayı.95, ss91-99. DuMont, Kimberly, Cathy Spatz, Widom, Sally, Czaja. 2007. “Predictors Of Resilience øn Abused And Neglected Children Grown-Up: The Role Of øndividual And Neighborhood Characteristics”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.31, Sayı.3, ss.255-274. Enç, Mithat. 1980. Ruhbilim Terimleri Sözlü÷ü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Eratay, Emine. 2000. ‘Zihin Engelli Çocukların Aileleri Tarafından Fiziksel øhmal ve østismarı ile Buna Ba÷lı Olarak Ortaya Çıkan Davranıú Sorunları Arasındaki øliúkinin øncelenmesi ( Bolu øli Örne÷i )’. Yayımlanmamıú doktora tezi. Bolu: Abant øzzet Baysal Üniversitesi. Erden, Gülsen. 2002. “Çocu÷un Yazılı ve Görsel Basında østismarı: Suç Kurbanı ve Suç Zanlısı Çocuk Haberleri”. Türk Psikoloji Bülteni. Mart, Haziran. Cilt.8, Sayı.24-25, ss.69-73. Ersoy, Özlem, Neslihan, Avcı. 2001. Özel Gereksinimi Olan Çocuklar ve E÷itimleri. østanbul: Ya-Pa Yayın. 91 Haskett, Mary v.d. 2006. “Diversity øn Adjustment Of Maltreated Children: Factors Associated With Resilient Functioning”. Clınıcal Psychology Revıew. Cilt.26, Sayı.6, ss.796-812. Göde, Osman. v.d. 2001. “E÷itimin Bütünlü÷ü øçinde Sporun Duygusal østismara U÷rayan Ergenlerin Benlik Kavramlarına Etkisi”. E÷itim Dergisi. A÷ustos, 27, 2008. http://egitimdergi.pamukkale.edu.tr. Herrenkohl, Todd, Roy, Herrenkohl. 2007. “Examining The Overlap And Prediction Of Multiple Forms Of Child Maltreatment, Stressors, And Socioeconomic Status: A Longitudinal Analysis Of Youth Outcomes”. Journal Of Famıly Vıolence. Cilt.22, Sayı.7, ss.553. Hindley, Nick. v.d. 2006. “Risk Factors For Recurrence Of Maltreatment: A Systematic Review”. Archıves Of Dısease In Chıldhood. Cilt.91, Sayı.9, ss.744752. Hines, Paul. v.d. 2006. “Similarities øn Siblings' Experiences Of Neglectful Parenting Behaviors”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.30, Sayı.6, ss.619-637. Huntington, Clare. 2007. “Mutual Dependency øn Child Welfare”. Notre Dame Law Revıew. Cilt.82, Sayı.4, ss.148-153. Kaffman, Arie, Michael, Meaney. 2007. “Neurodevelopmental Sequelae Of Postnatal Maternal Care øn Rodents: Clinical And Research ømplications Of Molecular ønsights”. Journal Of Chıld Psychology And Psychıatry. Cilt.48, Sayı.4, ss.224-244. Karadeniz, Selda. 2008. ‘Çocuklık Ça÷ı Örselenme Yaúantıları øle Psikolojik Do÷um Sırası Arasındaki øliúki’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi. 92 Karaman, Yasemin. 1993. ‘ølkokul Ö÷retmenlerinin Gözlemlerine Göre Çocukların Aileleri Tarafından østismarı ve øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. Kars, Özcan. 1994. ‘Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri ve Okul Baúarısına Etkisi’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. Konanç, Esin, øpek, Gürkaynak, Ayten, Egemen. 1991. Çocukların Kötü Muameleden Korunması – 1. Ulusal Kongresi. Ankara: Gözde Ofset Yayınları. Krugman, Scott, Wendy, Lane, Christina, Walsh. 2007. “Update On Child Abuse Prevention”. Current Opınıon In Pedıatrıcs. Cilt.19, Sayı.6, ss.711. Kurtay, Derya. 2004. “Çocuk øhmal ve østismarının Önlenmesi”. Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi. Mart, 15, 2008. www.sosyalhizmetuzmanı.org. Kutsal, Ebru. 2004. ‘Fiziksel Çocuk østismarının Sosyodemografik Özellikleri ve Milner Çocuk østismarı Potansiyeli Ölçe÷inin Türkiye Geçerlili÷i’. Yayımlanmamıú uzmanlık tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. Lee, Bong Joo, Lucky, Mackey-Bilaver. 2007. “Effects Of Wıc And Food Stamp Program Participation On Child Outcomes”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.4, ss.501-517. Mangalcı, Burcu. 2002. ‘Lise 2. Sınıf Ö÷rencilerinin Ailede Çocuk østismarı ve øhmaline øliúkin Görüúleri’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. Marshall, Gordon. 1999. Sosyoloji Sözlü÷ü. Çev. Osman Akınhay, Derya Kömürcü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. 93 Mcdonald, Kelly Colleen. 2007. “Child Abuse: Approach And Management”. Amerıcan Famıly Physıcıan. Cilt.75, Sayı.2, ss.221-228. Mcdonell, James, Gary, Melton. 2008. “Toward A Science Of Community øntervention”. Family and Community Health. Cilt.31, Sayı.2, ss.113-125. Montessori, Maria. 1997. Çocuk E÷itimi. Çev. Güler Yücel. østanbul: Özgür Yayınları. _________. 1999. Çocukları Anlamak: Ailelere Çocuk Psikolojisi El Kitabı. Çev. Ahmet Yazıcı. østanbul: Gendaú Yayınevi. Mowbray, Carol, Orion, Mowbray. 2006. “Psychosocial Outcomes Of Adult Children Of Mothers With Depression And Bipolar Disorder”. Journal Of Emotıonal And Behavıoral Dısorders. Cilt.14, Sayı.3, ss.130-142. Nolin, Pierre, Louise, Ethier. 2007. “Using Neuropsychological Profiles To Classify Neglected Children With Or Without Physical Abuse”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.31, Sayı.6, ss.631-643. Özdemir, Ayten. 1989. ‘Çocu÷un Fiziksel Yönden østismarı ve øhmali – Ankara’daki Alt ve Üst Toplumsal Ekonomik Düzeydeki Ortaokul Ö÷rencileri Üzerinde Ana-Babanın Fiziksel østismar ve øhmal Davranıúlarının Karúılaútırılması’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. Özdo÷an, Berka. 1997. Çocuk ve Oyun: Çocu÷a Oyunla Yardım. Ankara: Ertem Yayın. Özgür, Sinem. 2004. ‘Ankara øli ølkö÷retim økinci Kademe Ö÷rencilerinin Aileleri Tarafından østismarı ve øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi. 94 Özsoy, Yahya. 2002. Özel E÷itime Muhtaç Çocuklar/Özel E÷itime Giriú. Ankara: Karatepe Yayınları. Polat, O÷uz. 1997. Çocukta Daya÷a Hayır. østanbul: Analiz Yayınları. Rentz, Danielle. v.d. 2007. “Effect Of Deployment On The Occurrence Of Child Maltreatment øn Military And Nonmilitary Families”. Amerıcan Journal Of Epıdemıology. Cilt.65, Sayı.10, ss.119. Ryan, Joseph. 2006. “Integrating Substance Abuse Treatment And Child Welfare Services: Findings From The Illinois Alcohol And Other Drug Abuse Waiver Demonstration”. Socıal Work Research. Cilt.30, Sayı.2, ss.95-107. Sayıta, Sevgi, Mustafa, ùirin. 2000. 1. østanbul Çocuk Kurultayı østanbul Çocuk Raporu. østanbul: østanbul Çocukları Vakfı Yayınları. Sertler, ùefika. 2002. ‘Kronik Hastalık Tanısı Konmuú Hastanede Yatan 6 Yaú Üstü Çocuklarda Duygusal øhmal ve østismarın øncelenmesi’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. østanbul: Marmara Üniversitesi. Swenson, Calvin, Malcolm, Chaffin. 2006. “Beyond Psychotherapy: Treating Abused Children By Changing Their Social Ecology”. Aggressıon And Vıolent Behavıor. Cilt.11, Sayı.2, ss.120-137. ùimúek, Zeynep. v.d. 2007. “Prevalence And Predictors Of Emotional And Behavioral Problems Reported By Teachers Among ønstitutionally Reared Children And Adolescents øn Turkish Orphanages Compared With Community Controls”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.7, ss.883-899. ùuúo÷lu, Önder. 2005. øçe Kanayan Yara. østanbul: Alfa Yayınları. Tercan, Meltem. 1995. ‘Çocu÷un Ana-Babası Tarafından Fiziksel østismarı ve øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi. 95 Thomas, Claudia. v.d. 2008. “Obesity And Type 2 Diabetes Risk øn Midadult Life: The Role Of Childhood Adversity”. Pediatrics. Cilt.12, Sayı.5, ss.40-49. Topçu, Sedat. 1997. Çocuk ve Gençlerin Cinsel østismarı: Ensest ve Pedofili. Ankara: Doruk Yayımcılık. Tufan, øsmail, Ögür, Arun. 2006. ‘Türkiye Özürlüler Araútırması 2002’. Mevzuat-Yönetmelik. Ocak. Kasım, 4, 2008. http://www.ozida.gov.tr. 28. Uysal, Aynur. 1998. ‘Çocuk østismarı ve øhmalinin Belirti ve Risklerini Tanılamada Hemúire ve Ebelerin Bilgi Düzeylerinin Saptanması’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. øzmir: Ege Üniversitesi. Venet, Michele. v.d. 2007. “Attachment Representations øn A Sample Of Neglected Preschool-Age Children”. School Psychology Internatıonal. Cilt.28, Sayı.3, ss.264. Ya÷mur, Fatih, Didem, Öztop, Haúim, Asil. 2008. “Çocukların Cinsel østismarı”. Çocuk Dergisi. Haziran. Cilt.8, Sayı.2, ss.77-80. Yavuzer, Haluk. 1982. Çocuk Psikolojisi. østanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi. Yıldırım, Sevilay, Fatma, Çelebi. “Ortopedik Engelliler Meslek Lisesi Ö÷retmenleri øle Sa÷lık Meslek Lisesi Ö÷retmenlerinin ùiddete øliúkin Tutum ve Davranıúları Üstüne Karúılaútırmalı Bir Çalıúma”. Kriz Dergisi. 1999. Eylül, 5, 2008. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/dergi. ss 31-35. Yörüko÷lu, Atalay. 1992. De÷iúen Toplumda Aile ve Çocuk. østanbul: Özgür Yayınları. _________. 2000. Gençlik Ça÷ı. østanbul: Özgür Yayınları. 96 EK 8.1.ÇOCUK øSTøSMARI TARAMA ANKETø Anket No: Yaú: Engel Türü: Cinsiyet: Okul: ‘ùimdi sana bazı ailelerde, bazı çocukların yaúadı÷ı bazı olayları tek tek okuyaca÷ım. Her birisini senin de yaúayıp yaúamadı÷ını bana söylemeni istiyorum. Böyle bir úeyi hiç yaúamadıysan ‘hiç’, arada sırada oluyorsa ‘zaman zaman’, çok defalar baúına geldiyse veya her zaman yaúadı÷ın bir úeyse ‘her zaman’ diye cevap vermeni istiyorum. Sadece do÷ruları söylemen gerekiyor. Sana sordu÷um soruların cevaplarını ben bilmiyorum, sadece sen biliyorsun. Sormak istedi÷in bir úey var mı?... Hazırsan baúlayalım.’ 1. Annem-babam bana úu sözleri söylediler; - - - - Seni döverim, evden atarım. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman Bodruma, kömürlü÷e, karanlık bir yere kapatırım ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman Canını yakarım, kemiklerini kırarım, öldürürüm ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman Hiç do÷masaydın 97 - Seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum gibi kırıcı, üzücü sözler ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 2. Annem-babam benim önümde birbirlerine küfür ederler. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 3. Annem-babam benim önümde birbirlerine vururlar, birbirlerini itip kakarlar. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 4. Annem-babam beni bodrum, kömürlük, karanlık oda gibi bir yerlere kapatırlar. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 5. Annem-babam dıúında de÷iúik kiúilerin yanında yaúadım ( de÷iúik yakınlarımla ya da evlatlık verildi÷im ailelerin yanında ) ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 6. Ailemde bana ba÷ırıp ça÷ıran biri var. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 7. Ailemde bana kötü isimler takan birileri var. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 98 8. Genelde büyüklerin yaptı÷ı iúleri ( çamaúır yıkmak, temizlik yapmak, yemek yapmak ) benim yapmam beklenir. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 9. Ailemden birisi vücudumun özel yerlerine ( cinsel bölgeler, gö÷üsler gibi ) dokundu ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 10. Ailemden birisi beni büyüklerin öpüútü÷ü gibi öptü. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 11. Ailemden birisi bana açık saçık resimler veya film gösterdi. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 12. Ailemden birisi beni soyunurken-giyinirken, tuvaletimi yaparken, banyo yaparken izledi. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 13. Ailemden birisi çıplakken foto÷rafımı çekti. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 14. Ailemden birisi bana kendi özel yerlerini gösterdi. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 99 15. øznim olmadan bana cinsel olarak yaklaúan birisi oldu. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 16. Ailemden birisi beni o kadar kötü dövdü ki; - - - Çürüklerin ve yaraların izi uzun süre geçmedi. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman Ö÷retmenimin veya komúuların, tanıdıkların dikkatini çekti. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman Doktora veya hastaneye gitmek zorunda kaldım. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 17. Annem-babam beni arada sırada cezalandırmak için çimdikler, saçımı çeker veya itekler. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 18. Annem-babam beni yumruklar veya tekmeler. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 19. Annem-babam bana kızınca terlikle, sopayla veya baúka bir úeyle vurur. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 100 20. Ailemde kendimi dövüúerek, ona vurarak ya da ondan kaçarak korumak zorunda oldu÷um birileri var. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 21. Kemer, sopa, oklava veya benzeri sert cisimlerle dövülerek cezalandırılırım. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 22. Ailemdeki kiúiler beni itip-kakar. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 23. Annem-babam benim nerede ve kimlerle oldu÷umu bilmek ister. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 24. Annem-babam okulu kırmamı ( kaçmamı, gitmememi ) umursamaz. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 25. Annem-babam okul durumumu, ö÷retmenlerimi, notlarımı bilmek ister. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 26. Zayıf notlar alsam da ailem umursamaz. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 27. Mevsim ve hava durumuna uygun giyeceklerim var. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 101 28. Annem-babam bana banyo yaptırır. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 29. Annem-babam içki veya sigara bulmama veya kullanmama karıúmaz. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 30. Gece yatacak yerim vardır. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 31. Annem-babam eve geç gelsem de fark etmezler. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 32. Ailem için önemli oldu÷umu hissediyorum. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 33. Ailemde beni koruyan kollayan birileri var. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 34. Annem-babam sık sık sarhoútur. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 35. Annem-babam akúamları eve ben yattıktan sonra gelirler. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 102 36. Zaman zaman karnımı doyurmak, ihtiyaçlarımı karúılamak için çalıúmam gerekir. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 37. Okul dıúındaki zamanlarımda ve tatillerde para karúılı÷ı çalıúırım. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 38. Ailemden birileri, benim okula gitmek yerine, çalıúarak eve para getirmemi istiyor. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 39. Bir iúte çalıútırıldı÷ımda, bana verilmesi gereken parayı ailemden birisi alır. ͘ ͘ ͘ Hiçbir zaman Zaman zaman Her zaman 103 ÖZGEÇMøù Kiúisel Bilgiler Adı Soyadı Rumeysa HOOLU Doum Yeri ve Tarihi Samsun/Merkez – 18.02.1985 E÷itim Durumu Lisans Örenimi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kurupelit Eitim Fakültesi Bildii Yabancı Diller ngilizce Bilimsel Etkinlikleri øú Deneyimi Psikolojik Danıman Uygulamalar Projeler Çalıtıı Kurumlar 2006-2008 Özel Sevgi Seli Özel Eitim ve Rehabilitasyon Merkezi 2008-2009 anlıurfa smetpaa lköretim Okulu øletiúim E-Posta Adresi rumeysa- [email protected] Tel: 0414 313 24 62 Ev Tel: 0362 233 03 83 Cep Tel: 0506 844 97 82 Tarih: