İndir

Transkript

İndir
ONDOKUZMAYIS ÜNøVERSøTESø
SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ
EöøTøM BøLøMLERø ANABøLøM DALI
ENGELLø ÖöRENCøLERøN øHMAL ve øSTøSMAR DÜZEYLERø
Hazırlayan
Rumeysa HOùOöLU
Danıúman
Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT
Yüksek Lisans Tezi
Samsun, 2009
ONDOKUZMAYIS ÜNøVERSøTESø
SOSYAL BøLøMLER ENSTøTÜSÜ
EöøTøM BøLøMLERø ANABøLøM DALI
ENGELLø ÖöRENCøLERøN øHMAL ve øSTøSMAR DÜZEYLERø
Hazırlayan
Rumeysa HOùOöLU
Danıúman
Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT
Yüksek Lisans Tezi
Samsun, 2009
KABUL VE ONAY
Rumeysa HOùOöLU tarafından hazırlanan “Engelli Ö÷rencilerde øhmal ve
østismar”
baúlıklı bu çalıúma, …./…./2009 tarihinde yapılan savunma sınavı
sonucunda baúarılı bulunarak jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul
edilmiútir.
Baúkan: Prof. Dr. Kurtman ERSANLI
Üye : Yrd. Doç. Dr. Koray KARABEKøROöLU
Üye : Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT ( Danıúman )
Yukarıdaki imzaların adı geçen ö÷retim üyelerine ait oldu÷unu onaylarım.
/ /
i
BøLDøRøM
Hazırladı÷ım tezin tamamen kendi çalıúmam oldu÷unu ve her alıntıya,
kullandı÷ım baúka yazarlara ait her özgün fikre kaynak gösterdi÷imi bildiririm.
__ /__ /__
Rumeysa HOùOöLU
ii
ÖNSÖZ
Aile toplumun temel birimi ve önemli bir sosyal kurumudur. Yapılan bilimsel
çalıúmalarla anne-babanın çocu÷un bütün geliúim alanları ve kiúili÷i üzerinde ne
denli etkili oldu÷u ortaya konulmuútur. Ailenin çeúitli görevleri arasında çocu÷un
bakımı ve sosyalleútirilmesi de yer almaktadır. Ebeveynler bu görevlerini yerine
getirirken bazen çocuklarının biyolojik, psikolojik ve sosyal geliúmelerini
engelleyen davranıú örneklerini gösterebilmektedirler.
Anne-baba-çocuk etkileúiminin, antropolojik, sosyolojik ve psikolojik bakıú
açısından detaylı bir úekilde incelenmesine karúın, aile içinde engelli çocu÷a
gösterilen úiddet ve ihmal davranıúları, uzun yıllar dikkatlerden kaçmıútır. Bu
nedenle, engelli çocukların istismarı ve ihmali konusu üzerinde dünyada ve
Türkiye’de yapılan çalıúmaların yeni baúladı÷ı görülmektedir.
Bu araútırmada engelli çocukların aile içinde istismar ve ihmale maruz kalıp
kalmadıkları incelenmeye çalıúılmıútır. Çocuk istismarı ve ihmalinin çeúitli
disiplinlerce ele alınması zorunlulu÷u göz önüne alındı÷ı zaman, bu çalıúmanın
di÷er çalıúmalara katkıda bulunaca÷ı ümit edilmektedir.
iii
TEùEKKÜR
Araútırmanın bütün aúamalarında bana yol gösteren, yardım ve desteklerini hiçbir
zaman esirgemeyen, ö÷rencisi olmaktan ve birlikte çalıúmaktan onur duydu÷um
çok de÷erli hocam Yrd. Doç. Dr. Yaúar BARUT’a,
Beni her zaman destekleyen ve yüreklendiren, üniversite ö÷rencili÷imde ve
çalıúma ortamımda benim için ayrı bir yeri olan çok kıymetli hocam Sayın Prof.
Dr. Kurtman ERSANLI’ya,
SPSS Paket Programına verileri girerken ve tezimin istatistiklerinde bana
rehberlik eden çok de÷erli hocam Yrd. Doç. Dr. Melek KALKAN’a,
Lisans ve yüksek lisans e÷itimim boyunca benden bilgi ve tecrübelerini hiçbir
zaman mahrum etmeyen tüm hocalarıma,
Araútırmanın uygulamasını yaptı÷ım özel e÷itim ve rehabilitasyon merkezlerinin
müdür ve ö÷retmenlerine ve özellikle anketi cevaplandırırken engel tanımayan
ö÷renci kardeúlerime,
Bu çalıúmamda bana her türlü maddi ve manevi deste÷i veren, hayatımda
geldi÷im ve gelece÷im her aúamayı onlara borçlu oldu÷um, çok sevdi÷im ve saygı
duydu÷um anneme, babama, ablama ve kardeúlerime sonsuz teúekkürlerimi
sunarım.
Rumeysa HOùOöLU
iv
ÖZ
Hazırlayan: HOùOöLU, Rumeysa
Tezin Adı: Engelli Ö÷rencilerin øhmal ve østismar Düzeyleri
[Extent of Abuse and Neglect Among Disabled Children]
Türü: Yüksek Lisans Tezi
Samsun – 2009
Bu araútırmada engelli ö÷rencilerin ihmal ve istismara maruz kalma düzeylerini
incelemek amaçlanmıútır. Bu amaçla Samsun ve ùanlıurfa illerinde çeúitli özel
e÷itim ve rehabilitasyon merkezlerinde ö÷renim gören 74 ortopedik engelli, 95
özel ö÷renme güçlü÷ü ve 105 duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü
olmak üzere toplam 274 ö÷renciye, Oral ve Akdaú tarafından (2004) geliútirilen
Çocuk østismarı Tarama Anketinin, 10-11 yaú grubu için oluúturulmuú, 39 soruluk
formu uygulanmıútır. Yapılan araútırma ortopedik engelli ve özel ö÷renme
güçlü÷ü çeken ö÷rencilerin, duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷üne sahip
ö÷rencilerden ve küçük yaútaki engelli ö÷rencilerin, ön ergen ve ergenlik
dönemindeki engelli ö÷rencilerden daha fazla ihmal ve istismara u÷radıklarını,
örnekleme giren engelli ö÷rencilerin cinsiyetlerinin ise ihmal ve istismar için
anlamlı bir fark oluúturmadı÷ını ortaya koymaktadır.
Anahtar Sözcükler: Çocuk østismarı, Çocuk øhmali, Engelli, Özürlülük,
Bedensel Engelli, Ö÷renme Güçlü÷ü, Duygusal Davranıúsal ve Sosyal Uyum
Güçlü÷ü
v
ABSTRACT
In this study, we aimed to identify the extent of abuse and neglect among disabled
students. By this purpose, 274 students attending various special education and
rehabilitation centre in Samsun and ùanlıurfa were enrolled in this study. 74
physically disabled, 95 mentally retarded and 105 behavioural/emotional
disordered students were inquired with a Standard 39 question of Child Abuse and
Neglect Questionnaire. The questionnaire was developed by Oral and Akdaú
specifically for children ages 10-11. study findings indicate that students with
physical disabilities and learning difficulties were more likely abused or neglected
than students with emotional/behavioural and social disorders. Young students
have reported much more abuse and neglect experiences than adolescents have.
Influence of gender differences in sample group was not significant.
Key Words: Child Abuse, Child Neglect, Handicapped, Disability, Physically
Handicapped, Difficulty øn Learning, Emotional/Behavioural Disorder.
vi
øÇøNDEKøLER
Sayfa
øÇ KAPAK………………………………………………………………………..
KABUL VE ONAY……………………………………………………………....
BøLDøRøM………………………………………………………………………..i
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………...ii
TEùEKKÜR……………………………………………………………………..iii
ÖZ………………………………………………………………………………...iv
ABSTRACT………………………………………………………………………v
øÇøNDEKøLER………………………………………………………………….v
TABLOLAR LøSTESø…………………………………………………………..x
KISALTMALAR………………………………………………………………..xi
BÖLÜM I. GøRøù………………………………………………………...……...1
I.1. Problem Cümlesi……………………………………………………...3
I.2. Alt Problemler……………………………………………………….. 3
I.3. Denenceler……………………………………………………………4
I.4. Tanımlar………………………………………………………………4
I.5. Sayıltılar………………………………………………………………5
I.6. Sınırlılıklar……………………………………………………………6
I.7. Aratırmanın Gerei ve Önemi…………………………………….....6
vii
Sayfa
BÖLÜM II. øLGøLø YAYIN VE ARAùTIRMALAR…………………………..8
II.1. ÇOCUK øSTøSMARI VE øHMALø.………………………………………8
II.1.1.Çocu÷un Tanımı..…………………………………………………..8
II.1.2.Tarih Boyunca Çocuk...…………………………………………….9
II.1.3.Günümüzde Çocu÷un Algılanıú Biçimi...…………………………11
II.1.4.Aile ve Çocuk..……………………………………………………13
II.1.5.østismar………………...…………………………………………..15
II.1.5.1.Fiziksel østismar……...………………………………….16
II.1.5.2.Duygusal østismar……...………………………………...24
II.1.5.3.Cinsel østismar……...……………………………………28
II.1.6.Tacize U÷rayan Çocukların Psikoloji ve Davranıúları...…………..32
II.1.7.østismar Olan Davranıúı Olmayan Davranıútan Ayırmak…...…….33
II.1.8.øhmal…………………………...………………………………….33
II.1.8.1.Fiziksel øhmal………..………………………………….35
II.1.8.2.Duygusal øhmal………...………………………………..36
II.1.8.3.Cinsel øhmal………...…………………………………...37
II.1.9.Engelli Bireylerin Antik Ça÷larda østismarı…...………………….37
II.1.10.Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda østismarı…..…………38
II.1.11.Aile ve ùiddet...…………………………………………………..40
II.1.12.østismara ve øhmale U÷rayan Çocuk Grupları...…………………42
II.1.13.Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri…………...…………….42
II.1.13.1.Ailede Ruhsal Rahatsızlık…...…………………………42
II.1.13.2.Ailedeki Çocuk Sayısının Fazla Olması………..……...43
II.1.13.3.Ailenin Sosyal Yalnızlı÷ı……...……………………….44
II.1.13.4.Anne-Babanın Alkol, Uyuúturucu,
ølaç Ba÷ımlısı Olması…………………………………...44
II.1.13.5.Anne-Babaların Sorumluluk ve Adalet Duygularının
Yeterince Geliúmemiú Olması…………………………..44
viii
Sayfa
II.1.13.6.Anne-Babanın Çocuk Geliúimine ve Yetiútirmeye øliúkin
Bilgilerinin Yetersiz Olması…………………………….45
II.1.13.7.Anne-Babanın E÷itim Düzeyinin Düúük Olması…...….46
II.1.13.8.Anne-Babanın Evlilik øle ølgili
Problemlerinin Olması…………………………………..46
II.1.13.9.Anne-Babanın Çocukken Örselenmiú Olması…..……..47
II.1.13.10.Anne-Babanın Yaúlarının Küçük Olması……...……...47
II.1.13.11.Çocu÷un Fiziksel veya Zihinsel Engelli Olması…...…48
II.1.13.12.Çocu÷un østenmedik Bir Zamanda Do÷ması
veya Gayri Meúru Olması…………………………….48
II.1.13.13.Çocuk østismarı ve øhmaline Toplumsal
Ekonomik Düzeyin Etkisi……………………………..49
II.1.13.14.Çocukların Do÷um Sırası…...………………………...50
II.1.13.15.Çocukların Yaúlarının Küçük Olması…...……………51
II.1.13.16.Çocuktan Gerçek Dıúı Beklentiler…..………………..51
II.1.14.Çocuk østismar ve øhmalinin Görülme Sıklı÷ı…...………………52
II.1.15.Çocuk østismarı ve øhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri...……...53
II.1.16.Çocukluktaki østismara Ba÷lı Olarak Geliúen
Ruhsal Bozukluklar……………………………………………….55
II.1.17.Çocuk østismarı ve øhmalinde Ö÷retmenin Rolü…...……………56
II.1.18.Çocuk østismarı ve øhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar...….56
II.1.18.1.Psikiyatrik Model………...…………………………….56
II.1.18.2.Feminist Model………...………………………………57
II.1.18.3.Sosyal Etkileúimsel Model………...…………………...58
II.1.18.4.Sosyal Ö÷renme Modeli………...……………………...58
II.1.18.5.Ba÷lanma Modeli………...…………………………….60
II.1.18.6.Sosyobiyolojik Model………...………………………..60
II.1.18.7.Biyolojik Model………...……………………………...61
II.1.19.Dünyada Kullanılan Baúlıca Önleme Programları……...………..61
II.1.20.Türkiye’de Kullanılan Baúlıca Önleme Programları……..……...63
II.2.YURTDIùINDA YAPILAN ARAùTIRMALAR…………...…………….67
II.3.TÜRKøYE’DE YAPILAN ARAùTIRMALAR…………...………………71
ix
Sayfa
BÖLÜM III. YÖNTEM…...….………………………………………………...77
III.1.Evren ve Örneklem…..……………………………………………….....77
III.2.Veri Toplama Araçları……………….…………………………………78
III.2.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi….………………………………..78
III.2.1.1.Çocuk østismarı Tarama Anketinin
Güvenirlik ve Geçerli÷i…………………………………….....78
III.3.øúlem Yolu……….……………………………………………………..79
III.4.Verilerin Analizi…………………..……………………………………79
BÖLÜM IV. BULGULAR……………………………………………………..80
IV.1.Denence 1….…………………………………………………………..80
IV.2.Denence 2….…………………………………………………………..81
IV.3.Denence 3….…………………………………………………………..82
BÖLÜM V. TARTIùMA VE YORUM………………………………………84
BÖLÜM VI. SONUÇ VE ÖNERøLER………………………………………..86
KAYNAKÇA………………...………………………………………………….88
EK...…..….……………………………………………………...……...………..96
Çocuk østismarı Tarama Anketi..…………………………………………...96
ÖZGEÇMøù……………………………………………………..………….…103
x
TABLOLAR LøSTESø
Sayfa
Tablo 1 Örnekleme Giren Ö÷rencilerin Genel Da÷ılımı………………………...77
Tablo 2 Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin Sayısal Bilgiler…………………………………………………..80
Tablo 3 Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………………….81
Tablo 4. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin LSD Testi Sonuçları…………………………………………….81
Tablo 5. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin t-testi Sonuçları……………...………………………………….82
Tablo 6. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları………………………….82
xi
KISALTMALAR
ÇøKORED
Çocu÷u østismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derne÷i
UNICEF
United Nation Children’s Fund (Birleúmiú Milletler
Çocuklara Yardım Fonu)
SPSS
Statistical Package for Social Sciences (Sosyal Bilimler
øçin østatistik Paketi)
1
BÖLÜM I GøRøù
“Çocuk” kavramı
tarihte toplumun
yapılarına,
kültürlerine,
inançlarına,
ekonomilerine göre de÷iúen bir kavramdır. Çocuk Hakları Sözleúmesi’ne göre ise
“Ulusal yasalarca daha genç bir yaúta reúit sayılma hariç, 18 yaúın altındaki her
insan çocuk sayılır” (Kurtay 2004: 1).
Çocuk do÷du÷u andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle, özellikle annebabası ile kurdu÷u etkileúimden çıkardı÷ı sonuçları özümseyerek kiúili÷inin ve
ruhsal yapısının temellerini oluúturmaktadır. Günümüzde, kendine güvenen,
ba÷ımsız davranabilen, yaratıcı, atılgan, araútırıcı, uyumlu ve kaygı yaratıcı
durumları denetleyebilen kiúilere ihtiyaç oldu÷u kabul edilen bir gerçektir. Bu
bireylerin sorunsuz ve üretken olabilmelerinde ana-babalara ve e÷itimcilere büyük
görevler düúmektedir.
Toplumların gelece÷i olan çocuk ve gençlerin her yönden sa÷lıklı yetiútirilmeleri,
kiúilik geliúimleri için de çok önemlidir (Yörüko÷lu 1992: 128).
Çocuk ana babaya yalnızca bakım ve beslenme açısından de÷il aynı zamanda ilgi
ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında
kurdu÷u temellerle davranıúlarını, sosyal iliúkilerini ve topluma uyumunu
düzenler. Nesillerin iyi yetiúmesi, anne ve babaların tutumlarına ba÷lıdır ve
onların eseridir. Bu nedenle anne babaların çocuklarına karúı gösterdikleri tutum
ve davranıúlar, çocu÷un yetiúti÷i ortam, çevresindeki di÷er yetiúkinlerin
davranıúları çocu÷un sa÷lıklı bir kiúilik geliútirmesi açısından önemlidir (Özdo÷an
1997: 119).
Kiúili÷in oluúumunda anne-baba tutumlarının etkisi, özellikle çocu÷a uygulanan
ödül ve cezanın çocu÷un davranıúlarını úekillendirdi÷i, gerek ö÷renme
kuramcılarının gerekse kiúilik kuramcılarının üzerinde önemle durdukları bir
görüú olup çocu÷un kiúili÷inde, ödülün olumlu, cezanın ise olumsuz etkileri
oldu÷u ileri sürülmektedir.
2
Çocuklara uygulanan fiziksel ceza, çocukta aúa÷ılık duygusunun oluúmasına
neden olabilirken çocu÷un benli÷ini, kiúili÷ini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve
çocu÷un toplum dıúına itilmesine, di÷er bireylerle iletiúim kuramamasına zemin
hazırlayabilmektedir. Aynı zamanda ebeveynlerin stres ve sıkıntıları sonucunda
çocu÷u cezalandırmak amacıyla fiziksel istismar úekillerinden olan ısırma,
çimdikleme ya da herhangi bir úeyle vurma davranıúına yönelmesi de çocu÷un
kendisini yetersiz hissetmesine, kiúili÷inin bozulmasına, kaygı düzeyinin
yükselmesine neden olabilmektedir.
Çocu÷un ihmal ve istismarı ise, çocu÷un duygusal yaúantısını ve kiúili÷ini direkt
olarak etkileyebilmekte, çocu÷un ilerideki yaúantısında sa÷lıksız bir kiúilik
geliútirmesine neden olabilmektedir (Yörüko÷lu 1992: 141).
Bu çocukların benlik saygısı düúük olabilmekte ve pasif ve çekingen, kendisiyle
fazla ilgili, kaygılarını yenmede baúarısız, kolayca bunalıma düúebilen uyumsuz
kiúiler oldukları görülebilmektedir.
Bütün bunlardan da anlaúılmaktadır ki; aile içi iliúkilerde doyum sa÷layabilen
çocuk uyumlu kiúilik özelli÷i göstererek, iyi iliúkiler kurup sürdürebilmekte, grup
çalıúmalarına katılabilmekte, baúkalarının haklarına saygı göstermeyi, sorumluluk
almayı ö÷renebilmekte, kendine özgüveni artmakta ve özsaygısı yükselmekte
dolayısıyla arkadaúlık iliúkilerinde, sosyal, akademik ve mesleki yeterli÷indeki
baúarısı da artabilmektedir.
Araútırmalar prematüre, güç do÷an, hasta ve engelli olan çocukların istismar
edilme oranlarının daha yüksek oldu÷unu göstermektedir. Bu çocukların aúırı
duyarlı olmaları ayrıca titiz bir bakım gerektirmeleri akranlarına göre daha zor
çocuk olmalarına neden olur. Aynı zamanda, davranıúlarını annenin beklentilerine
uygun bir úekilde kontrol edememeleri nedeniyle de bu çocuklar kolayca istismar
edilirler.
Çocukta bir zihinsel ya da kronik rahatsızlık varsa ya da do÷uútan gelen bir engeli
bulunuyorsa anne-babanın çocu÷u kabul etmeleri de güçleúmektedir. Bu ise daha
3
sonra anne-babanın çocu÷u örselemesine neden olmaktadır. Bu nedenle yapılan
çalıúmalarda en çok, bir engeli olan çocukların dövüldü÷ü sonucu elde edilmiútir
(Karaman 1993: 32).
Sonuç olarak engelli çocukların, aileleri tarafından gördükleri ihmal ve istismar
konusuna bir kez daha dikkat çekilmek istenilmiútir.
I.1.Problem Cümlesi
Engelli çocukların aileleri, çocuklarını ihmal ve istismar etmekte midirler?
I.2.Alt Problemler
Bu araútırmada ele alınan problemin incelenebilmesi için aúa÷ıdaki sorulara cevap
aranmıútır.
1. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin engel türleri ile maruz kaldıkları
ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark var mıdır?
2. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin yaúları ile maruz kaldıkları ihmal
ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki var mıdır?
3. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları
ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki var mıdır?
I.3.Denenceler
Problem ve alt problemlere ba÷lı olarak bu araútırmada incelenmesi uygun
görülen denenceler úu úekilde ifade edilmiútir.
4
1. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal ve istismar
düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
2. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan küçük yaútaki ö÷renciler büyük yaútaki
ö÷rencilerden daha çok ihmal ve istismara maruz kalmaktadırlar.
3. Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve
sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz kaldıkları
ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir iliúki bulunmamaktadır.
I.4.Tanımlar
Bu araútırmada geçen temel kavramlar aúa÷ıdaki gibi açıklanmıútır:
Çocuk østismarı: Çocu÷un sa÷lı÷ını, fizik ve psikolojik geliúimini olumsuz
etkileyen, bir yetiúkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek
yapılan hareket ya da davranıúlar (Budak 2000: 184).
Çocuk øhmali: Çocu÷un sa÷lı÷ı, fiziksel veya psikolojik geliúimi için gerekli
ihtiyaçların karúılanmaması (Akınhay ve Kömürcü 1999: 119).
Engelli: Do÷uútan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal,
duygusal ve sosyal yeteneklerini çeúitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle
toplumsal yaúama uyum sa÷lama ve günlük gereksinimlerini karúılamada
güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danıúmanlık, destek hizmetleri
ve yapılarda, açık alanlarda özel fiziki düzenlemelere ihtiyaç duyan kiúi (Enç
1980: 131).
Özürlülük:
Bir
insanın
‘normal’
kabul
edilenleri
yapabilmedeki
ve
belirli/beklenen tavırdaki aktiviteyi yerine getirmedeki gerekli performansı
gösterme yetene÷indeki yoksunluk/sınırlılıktır (Burcu ve di÷erleri 2006: 785).
5
Bedensel Engelli: Bütün düzeltmelere ra÷men iskelet, sinir sistemi, kas ve
eklemlerdeki özürlerinden dolayı normal e÷itim, ö÷retim çalıúmalarından yeteri
kadar yararlanamayan bireye bedensel engelli denir. (Ersoy 2001: 102).
Ö÷renme Güçlü÷ü: Ö÷renme güçlü÷ü, ö÷renme ve özel ö÷renme güçlükleri
gösteren bireyleri kapsar. Ö÷renme güçlü÷ü kategorisine giren bireylerde biliúsel
süreçlerden görsel, iúitsel algılamanın geliúmedi÷i ya da algılananların
bütünleútirilmesinde ya da psikomotor özellikli ifade etme becerilerinde güçlükler
gözlenir. Ö÷renme güçlü÷ü gösteren bireylerin daha somut belirtileri okumayı,
yazmayı, konuúmayı ve aritmeti÷i ö÷renmede güçlükle karúılaúmalarıdır (Özsoy
2002: 181).
Duygusal Davranıúsal ve Sosyal Uyum Güçlü÷ü: Ö÷renmede zihinsel, duyusal
ya
da sa÷lık
etmenleriyle açıklanamayacak
yetersizlik;
yaúıtlarıyla ve
ö÷retmenleriyle uygun iliúki kurma ve sürdürmede yetersizlik; normal durumlarda
uygunsuz türde davranıú ya da duygular; genel bir mutsuzluk ve çöküntü durumu;
kiúilik ya da okul problemleriyle iliúkili fiziksel belirtiler, sanrılar ve korkular,
özelliklerinden bir ya da birden fazlasını uzunca bir süre gösteren çocuklardır
(Özsoy 2002: 199).
I.5.Sayıltılar
Bu araútırmanın sayıltıları úunlardır:
1. Araútırma için seçilmiú olan úehirler ve ö÷renciler, ortopedik engelli, özel
ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü
olan ö÷rencileri temsil etmeye uygundur.
2. Bu araútırmaya katılan ö÷renciler, Çocuk østismarı Tarama Anketi’ne
içtenlikle cevap vermiúlerdir.
6
I.6.Sınırlılıklar
Bu araútırma, Samsun ve ùanlıurfa illerinde yaúayan engelli çocuklarla sınırlıdır.
Araútırmaya katılmıú olan ö÷rencilerin, ihmal ve istismara maruz kalıp
kalmadıkları Çocuk østismarı Tarama Anketi ile ölçülen özellikleriyle sınırlıdır.
Araútırmanın sonuçları bu sınırlılıklar içinde de÷erlendirilmelidir.
I.7.Araútırmanın Gere÷i ve Önemi
Kiúili÷in oluúumunda etkili olan ana-baba tutumları, çocuk yetiútirme tarzları ve
uygulanan disiplin yöntemleri farklı kültürlerde ve aynı kültürün alt gruplarında
farklılık göstermektedir. Hatta zaman zaman bir takım psikolojik akımların
etkisiyle belli bir disiplin yöntemi yaygın bir úekilde uygulanabilmektedir.
Benlik, bireylerin yaúamlarının her yönünde kendilerine ait yaúantı ve fikirlerin
örgütlenmesi, kaygı ise insanın varoluúundaki en temel duygulardan biri olup,
bireyin yaúamını fazlasıyla etkileyebilen, çocu÷u ço÷u kez tedirgin eden bir
duygu olarak tanımlanmaktadır.
Anne-babanın çocu÷a karúı olumlu davranıúlar göstermesinin çocu÷un benli÷ini
olumlu yönde etkileyebilece÷i ve kaygı düzeyinin de azalmasını sa÷layaca÷ı
düúünüldü÷ünden anne-babanın olumsuz davranıúları sonucunda örselenen
çocukların belirli özelliklerinin incelenmesi gerekmektedir.
Sertler (2002) ve Özgür (2004)’ün yaptıkları araútırmalar, engelli çocukların,
sa÷lıklı çocuklardan daha fazla ihmal edildi÷ini göstermektedir. Genellikle ailenin
çocu÷un geliúmesi ve büyümesi için gerekli ortamı sa÷lamaması, günlük bakımını
reddetmesi veya geciktirmesi, yol göstermemesi, terk etmesi, evdeki risklerden ve
hastalıklardan korumaması, beslenmesine dikkat etmemesi, e÷itimine önem
vermemesi úeklinde engelli çocuklar ihmale maruz kalabilmektedirler. Aynı
7
zamanda, engelli çocuklarda istismarın da daha yo÷un oldu÷u, kendilerini
korumalarının daha zor oldu÷u bilinmektedir.
Bu nedenle bu araútırmada, engelli çocu÷a sahip ailelerin, engelli çocuklarını
ihmal ve istismar edip etmedikleri, ihmal ve istismar ile çocu÷un engel türü, yaúı
ve cinsiyeti arasında bir iliúki olup olmadı÷ının belirlenmesi amaçlanmıútır.
Bu araútırmanın ortaya koyaca÷ı bulgulardan psikolojik danıúmanlar baúta olmak
üzere psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, ö÷retmen gibi meslek
gruplarının yararlanaca÷ı beklenmektedir.
Ayrıca, her araútırmanın yeni bazı araútırmalara yol açabilece÷i düúünülürse bu
araútırmanın bazı yeni araútırmaların yapılmasını sa÷layabilece÷i söylenebilir.
Bu özelli÷i ile araútırma bir ön – araútırma niteli÷indedir.
8
BÖLÜM II øLGøLø YAYIN VE ARAùTIRMALAR
Bu bölümde çalıúmanın kuramsal alt yapısı ve bu konuda yapılan yurt içi ve yurt
dıúı araútırmalara yer verilmiútir.
2.1. ÇOCUK øSTøSMARI VE øHMALø
II.1.1.Çocu÷un Tanımı
Toplumların yapısı ve zamana göre de÷iúkenlik gösteren ‘çocuk’ kavramı,
toplumsal ve yasal kriterlere göre farklı biçimlerde tanımlanabilir.
Çocuklu÷u, üst sınırı belirsiz bir ça÷ olarak de÷erlendiren Yörüko÷lu (1983), bu
kavramı, bir baúka insanın bakım ve korunmasına muhtaç olunan, tüketici dönem
olarak tanımlamanın yeterli olmayaca÷ı kanısındadır.
Yörüko÷lu, çocuklu÷un bitiminin belirlenmesinde, yasalardaki çeliúkilere
de÷inerek, bireyin iúledi÷i bir suçtan sorumlu tutulması için en az 12 yaúında
olmak koúulu aranırken, evlenme yaúının alt sınırı olarak, 18 yaúın ölçü alındı÷ını
belirtmektedir. Yazara göre, çalıúma ve evlenme, toplumsal olarak çocuklu÷u
sona erdiren olgulardır. Bedensel ve zihinsel yönden ergenlik belirtilerinin
baúlaması, çocuklu÷u sona erdiren bir di÷er olgudur. Büyüme ve olgunlaúma,
birey ve cinsiyete göre farklılık gösterdi÷i için, çocuklu÷un bitiminin yaú
bakımından da sınırlandırılması güçleúmektedir; ama genel olarak çocukluktan
gençli÷e geçiú, 11-15 yaúları arasında gerçekleúmektedir. O halde, çocuklu÷un üst
sınırı 15 yaú olarak kabul edilebilir.
Bu açıklamalar ıúı÷ında ‘çocuk’ kavramı, úu úekilde tanımlanabilir: ‘Çocuk
bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal geliúimini tamamlamamıú, yaúamını
devam ettirip, yetiúkin bir insan olabilmesi için baúka bir kimsenin bakım ve
9
korunmasına gereksinimi olan, oyun ve ö÷renme ça÷ındaki 0-15 yaúları
arasındaki bireydir’ (Özdemir 1989: 4-5).
Konunun odak noktası çocuk oldu÷una göre, tarih boyunca toplumların onu nasıl
algıladıklarını açıklamak gerekmektedir.
II.1.2.Tarih Boyunca Çocuk
ønsan yavrusu tüm canlılar içinde en uzun bakım ile büyüyen ve olgunlaúan bir
varlıktır. Uzun yıllar korunup, kollanması, desteklenmesi ve yönlendirilmesi
gerekir.
Eski ça÷larda çocu÷un yazgısı anasının yazgısına sıkı sıkıya ba÷lıydı. Her ikisi de
toplumda kölelerden biraz daha iyi durumdaydılar. Ama bu, her ikisinin mal gibi
alınıp
satılmasını,
döve
döve
sakat
bırakılmasını,
kurban
edilmesini
önleyemiyordu. Örne÷in köleci uygarlıklar diye bilinen eski Yunan’da ve
Roma’da
babaların
çocukları
üstündeki
hakları
sınırsız,
egemenlikleri
tartıúılmazdı. Romalı baba, çocu÷unu diledi÷i gibi cezalandırabilir, alıp satabilir
ve öldürebilirdi (Tercan 1995: 11).
Tevrat’ta yazılı on emirden biri ana babaya boyun e÷mektir. øbranilerde baba
sözünden çıkan ya da baú kaldıran çocu÷un cezası taúlanarak öldürülmekti.
Çocuk öldürmek, özellikle sakat do÷anları ve kız çocukları bebekken yok etmek
her ça÷da her yerde yaygındı. Eskimolar bebeklerini buzlu suya atar, Araplar
kuma gömerdi.
Hıristiyanlı÷ın do÷uúuyla birlikte acıma, düúküne ve güçsüze yardım duyguları
toplumlara yayılmaya baúladı. Kilise kimsesiz çocukları kanatları altına aldı;
onları Tanrı yolunda e÷itmeye baúladı. Aslında amaç çocukları kurtarmak de÷il,
onları dinin ve Tanrı’nın buyru÷una sokmaktı. Çok geçmeden çocuklar bu kez de
din adına, kilise adına ezilmeye baúlandı. øncil, çocukların günah ürünleri
10
oldu÷unu yazıyordu. Onları cehennemlik olmaktan kurtarmak ana-babaların
göreviydi. Çocukta do÷uútan var olan kötülükleri ve içindeki úeytanı kovmak için
onu dövmek gerekti. Bunun için ana-baba sopayı elden bırakmamalıydı.
øslam dini birçok bakımdan çocuklara karúı öteki dinlerden daha hoúgörülü idi.
Örne÷in Kur’an yetimlere kardeú gibi davranmayı, mallarına el sürmemeyi
ö÷ütler. Çocuklara da ana baba sözü dinlemeleri, saygılı olmaları ve
yaúlılıklarında onlara iyi davranmaları ö÷ütlenir. Bu insancıl buyruklar yanında
øslam da ana babaya baú kaldırmayı en büyük günahlardan sayar (ùuúo÷lu 2005:
5).
On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda øskoçya’da 4-10 yaú arası çocuklar maden
ocaklarında ve dokuma fabrikalarında kötü koúullarda çalıútırılıyordu. Sanayi
devriminden sonra sokak çocu÷u sayısı arttı.
Amerika Birleúik Devletleri (ABD)’nde 20. yüzyıl baúına dek geçerli olan
yasalara göre çocu÷a ana babasından baúka kimse karıúamazdı. Ana babaya karúı
gelen
çocuk
uslanıncaya
kadar
hapse
atılabilirdi.
1800’de
øngiltere
parlamentosunda, kendi evlerinde ezilen, iúkence gören, aç bırakılan, soka÷a
atılan çocuklar konusu görüúülüp önlem alınması önerilmiú, ancak ‘aile içinde
olup bitenler yalnızca aileyi ilgilendirir’ gerekçesiyle öneri geri çevrilmiútir.
Çocuk yüzyılı denen 20. yüzyıl gerçekten çocuklu÷un altın ça÷ı oldu. Bilimsel
buluúlar, teknik yenilikler ve artan refah çocukların yazgısını tümden de÷iútirdi.
Hekimlikteki
ilerlemeler
çocukların
sa÷lıklı
büyümeleri,
hastalıklardan
korunmalarını sa÷ladı. Toplumları eskiden kırıp geçiren bulaúıcı hastalıklar bir bir
yenildikçe ölümler azaldı, çocu÷un de÷eri yükseldi. Tüm bu geliúmelere karúın,
günümüzde dünya üzerinde pek çok çocu÷un halen çeúitli kötü muamele ve ihmal
biçimleriyle karúılaútı÷ı görülmektedir. Örne÷in birçok çocuk beslenme, bakım ya
da gözetim yetersizli÷inden yaúamlarını yitirmekte, sakat kalabilmektedir.
ølgisizlik, kötü muamele ya da türlü ekonomik nedenlerle suç iúleyen çocuklar,
kendilerine verilen cezaları en a÷ır koúullar altında çekmektedir. Özürlü
11
çocukların büyük bir ço÷unlu÷una ise geliúmelerini sürdürebilmeleri için gerekli
olanaklar sa÷lanamamaktadır (Uysal 1998: 6-7).
II.1.3.Günümüzde Çocu÷un Algılanıú Biçimi
Tarihte, toplumların çocu÷a bakıú açısı ve çocu÷un yetiútirilmesinde uyguladıkları
yöntemlerin
günümüzde
bütünüyle
yok
oldu÷unu
söylemek
gerçekçi
olmayacaktır. Yeni do÷muú çocukların (özellikle geleneksel toplumlarda evlilik
dıúı
do÷an
bebeklerin
öldürülmesi)
terk
edilmesi,
çocu÷un
istek
ve
gereksinimlerine özen gösterilmeden büyütülmesi bugün geliúmiúlik düzeyine
bakılmaksızın hemen her toplumda görülen uygulamalardır (Akyüz 2000: 55).
Yüzyıllar boyu, çocukların ihtiyaçlarıyla, gelecekleriyle ilgilenmeyen insano÷lu,
son yıllarda onların varlı÷ının bilincine varmıútır (Akt. Yücel 1997: 12). Yirminci
yüzyılda bilimsel buluúlar, teknik yenilikler ve toplumsal refah düzeyindeki
iyileúme, do÷rudan çocuk refahını da etkilemiú, dolayısıyla çocu÷un de÷eri
yükselmiútir.
Günümüzde çocuklar, artık mümkün oldu÷unca erken yaúta hızlı ve dolaysız
yollarla e÷itime yönlendirilmeye baúlanmıútır (Akt. Yazıcı 1999: 8). Ana-babalar
ve toplum, çocu÷un e÷itiminin önemini kavramıú ve e÷itimde örgütlenmeye
yönelmiútir. Okullar ça÷daúlaútırılmıútır. Gerek okullarda, gerekse evlerde,
yumuúaklı÷ı, hoúgörüyü ön plana alan yeni e÷itim ilkeleri benimsenmiútir (Akt.
Yücel 1997: 13). ølkö÷retim yaygınlaúmıú ve tüm ülkelerde zorunlu kılınmıútır.
Ça÷ımızda, e÷itim yaúı giderek düúmüú olup, e÷itim süresiyle birlikte ‘çocukluk
döneminin’ uzadı÷ı görülmektedir. Böylece eskiden ucuz iúçi olarak kullanılan
çocuklar okula gitme olana÷ı bulmuú ve daha çok çocuk, daha üst düzeyde
ö÷renim olana÷ına kavuúmuútur.
Çocuk sa÷lı÷ı konusundaki ilerlemeler sayesinde, yaúamın ilk yılında ölen çocuk
sayısında gittikçe artan bir düúüú kaydedilmektedir (Akt. Yücel 1997: 21).
12
Yirminci yüzyıldaki di÷er önemli bir geliúme ise, yoksul, sakat, iúsiz ve
korunmaya muhtaç çocuklar gibi özel korunmaya gereksinimi olan gruplara
profesyonelce toplumsal yardımlarda bulunan ‘sosyal hizmet’ mesle÷inin do÷muú
olmasıdır (Özdemir 1989: 14-17). Özellikle fakir ve kimsesiz çocukların e÷itim,
ö÷retim ve korunması konularında øsviçreli e÷itimci Pastalozzi (1746-1877)’den
sonra Batı toplumları, bu alandaki sorumluluklarını anlamaya baúlamıúlar; her
bozulmuú, bastırılmıú, ihmal edilmiú çocuk ruhunu bir kayıp olarak görmüúler,
çocu÷a karúı yapılan her türlü haksızlık ve ihmalin kendi temellerine karúı
oldu÷unu sezmiúlerdir (Akyüz 2000: 55-56).
Sosyal refah ve hukuk devleti anlayıúının yaygınlık kazanması ile di÷er
korunmaya muhtaç özel gruplarla birlikte çocuklar da devlet güvencesi ve toplum
sorumlulu÷u altına alınmıú, çocu÷un bakılıp yetiútirilmesi yalnızca ailenin
insiyatifine bırakılmamıútır.
Suçlu çocuklar için geçmiúte uygulanan suç ve ceza anlayıúı, yerini suç ve
nedenleri anlayıúına bırakmıú, suçlu çocu÷un topluma kazandırılması için çocuk
mahkemeleri, merkezler, yurtlar gibi çeúitli kurumlar oluúturulmuútur (Özdemir
1989: 37).
Hukuksal bir kurum çerçevesinde çocuk ve çocuk haklarının ele alınmasına
yeniça÷da baúlanmıútır. Ortaça÷dan beri Batı ülkelerinde yayılmaya baúlayan
hümanist düúünceler ve do÷al hukuk anlayıúı ile 1789 Fransız Devrimi,
çocukların korunması fikrinin geniú kitlelere benimsenmesinde etkili olmuútur
(Akyüz 2000: 58). Benzer úekilde Yörüko÷lu (1983)’nun açıklamalarına göre de,
ça÷ımızda toplumda çocu÷un de÷erinin yükselmesi, Rönesans, Reform dönemleri
denen Aydınlanma Ça÷ı’ndan baúlayan insancıl duygu ve bilimsel düúünce
birikimlerinin bir sonucudur. Darwin, Rousseau, Freud, Piaget gibi düúünür ve
bilim adamlarının katkıları, Fransız Devrimi ile baúlayan insan hakları, özgürlük,
eúitlik ve demokrasi düúüncelerinin yaygınlık kazanması, çocu÷un konumunu
olumlu yönde etkilemiútir. Çocuk geliúimi, davranıú özellikleri, kiúili÷inin
olgunlaúması bilimsel çalıúmalara konu olmaya baúlamıútır.
13
Ça÷daú anlamda çocukluk döneminin, özel durumu ve ayrıcalıkları olan bir
‘geliúme ça÷ı’ oldu÷u anlaúılmıútır. Devletler tarafından çocukların korunmasına,
e÷itilmesine yönelik kurumlar oluúturulmuú, örgütlenmelere gidilmiútir. Bu
örgütlenmelerin, uluslar arası düzeydeki örne÷i ise, Birleúmiú Milletler
bünyesinde yer alan UNICEF (Birleúmiú Milletler Çocuklara Yardım Fonu)’dur.
Çocukların dokunulmazlıkları ve haklarını dile getirmesi açısından, uluslararası
düzeyde benimsenen Birleúmiú Milletlerin yayınladı÷ı ‘Çocuk Hakları Evrensel
Bildirisi’nin ayrı bir önemi vardır.
Gerek evrensel düzeyde yayımlanan Çocuk Hakları Bildirisi, gerekse ulusal
düzeyde Türkiye’de alınan yasal ve toplumsal önlemler, bütün çocukları anababa, yakın çevre ve toplumun kötü muamelesinden, çocuk sömürüsünden
korumaya yeterli olamamaktadır. UNICEF kaynaklarına göre, her yıl dünyada 21
milyon çocuk ölmekte; 176 milyon çocuk okula gitme olana÷ından yoksun
kalmaktadır. Dört yüz milyon çocuk ise, dengesiz beslenme sorunlarıyla karúı
karúıya bulunmaktadır. Yine sayıları yüz milyonlara ulaúan çocuklar, en temel
hakları olan aile ortamında bulunmaktan uzakta, kimsesiz, yardıma muhtaç
durumdadırlar.
Di÷er taraftan ise, bir aileye sahip oldu÷u halde, güvenlikten yoksun, fiziksel,
ruhsal, cinsel, toplumsal, zihinsel geliúimi, kiúili÷i ve yaúama hakkı, öz anababası, yakın çevresi ve toplum tarafından tehlikeye sokulan çocuk sayısının ne
oldu÷u kesin olarak bilinememektedir. Fakat aile içinde anne ve babası tarafından
ihmal edilip, kötü muameleye maruz bırakılan çocuk sayısının hastane, rehberlik
merkezleri, polis ve mahkeme gibi kurumlarda tutulan resmi kayıtların çok
üstünde oldu÷u tahmin edilmektedir (Özdemir 1989: 33).
II.1.4.Aile ve Çocuk
Aile, evlilik ve kan ba÷ına, karı koca, ana-baba, çocuk ve kardeúler gibi iliúkilere
dayalı olan en küçük toplum birimi, kurumu, bir iletiúim kurumu örne÷idir. Aile
14
içinde bulundu÷u bölgenin, çevrenin, toplumun özelliklerini taúır. Yetiúen
kuúaklara bu özellikleri aktarır. Böylece toplumun süreklili÷ini sa÷lar.
Ailenin çocu÷un geliúimindeki en etkin yardımları da úöyle sıralanabilir:
Aile;
-
Grup içinde dengeli bir birey olabilmesi için çocu÷a güven duygusu aúılar.
-
Onun sosyal kabul görmesi için gerekli ortamı hazırlar.
-
Toplumsallaúmayı ö÷renebilmesi için, kabul edilmiú uygun davranıú
biçimlerini içeren birer model oluúturur.
-
Sosyal açıdan kabul edilmiú davranıú biçimlerinin geliúimi için rehberlik
eder.
-
Çocu÷un yaúam ortamına uyum sa÷larken rastladı÷ı sorunlarına çözüm
getirir.
-
Uyum için gerekli olan eylemsel, sözlü ve toplumsal alıúkanlıkların
kazanılmasına yardımcı olur.
-
Okul ve sosyal yaúamda baúarılı olabilmeleri için çocu÷un yeteneklerini
uyarır ve geliútirir.
-
Çocu÷un ilgi ve yeteneklerine uygun arzuların geliúimine yardım eder.
Kısaca, ebeveynler çocukları için bir ö÷retmen konumundadırlar. Çocuklar
toplumca kabul edilebilir davranıú kalıplarını öncelikle ailelerinden ö÷renirler.
Aileler her davranıúlarıyla çocuklarına model olurlar ve taklit edilirler. Bu süreç
yo÷un olarak çocukta dil geliúiminin oluúumu ile birlikte baúlar ve devam eder.
Ebeveynler, çocukları dil geliúiminde belli bir noktaya geldiklerinde onlara
toplumsal süreç içinde uymaları gereken kuralları açıklayabilir bu noktaya
gelmeden önce ise kuralları aktarmak için davranıúlarını kullanırlar (Mangalcı
2002: 13).
Sa÷lıklı aile düzeni, ailenin gereksinimlerini do÷al olarak karúılar ve ailenin her
bir üyesi, o aileyle olmaktan mutludur. Aile üyelerinin hepsi görev ve
sorumluluklarını do÷al olarak yerine getirirler. Sa÷lıklı aile düzeni içinde herkes
sürekli bir geliúme içindedir. Aile kendi üyelerini de÷erli bulur ve aile üyeleri
15
benlik de÷erlerini olumlu yönde geliútirir. Sa÷lıklı ailede etkili iletiúim vardır ve
bu yapı insanların psikososyal yönden olgunlaúmasını temin eden temel sosyal
ba÷lamı oluúturur.
Tüm bu sayılanların aksine, sa÷lıksız aile düzeninde ise gereksinimler
karúılanamaz ve aile üyeleri, mutsuz ve doyumsuz oldukları halde, bu hastalıklı
durumu devam ettirebilmek için çaba gösterir. Bu düzende, çocu÷un kendine özgü
benlik geliútirmesine izin verilmez, herkesin boyun e÷mesi, itaatkâr olması istenir.
Otoritenin istedi÷i yönde davranıúlarını düzeltmeyenler, de÷iúik yollardan
cezalandırılır. Bu aile yapısı içinde özellikle geliúme süreci içindeki çocu÷un
süreç içindeki psikolojik ve sosyal olgunlaúması sekteye u÷rar (Cücelo÷lu 1994:
62).
Yukarıda ailenin, çocu÷un sosyalizasyonundaki yeri ve önemi üzerinde
durulmuútur. Sa÷lıklı aile düzeni olarak yukarıda belirtilen yapıdaki ailelerde bu
sistem iyi iúlemekte ve sorunlar kolayca aúılabilmektedir. Bununla birlikte yine
yukarıda belirtilen sa÷lıksız aile düzeninde, do÷al olarak çocu÷a iliúkin
yaklaúımlarda da sorunlarla karúılaúılabilmektedir. Ebeveynler çocuklarına karúı
aúırı denetleyici, disiplinli, cezalandırıcı ya da tam tersi aúırı serbest, ilgisiz ve
sevgisiz olabilmektedirler. Bunun sonucu olarak da çocu÷un sosyalizasyon süreci
hasara u÷ramakta, kiúili÷inde tüm hayatını etkileyecek sorunlar ortaya
çıkabilmektedir (Mangalcı 2002: 14).
II.1.5.østismar
østismar, ebeveynlerin ya da çocu÷un bakımından sorumlu kiúilerin, çocu÷un
fiziksel, duygusal ya da cinsel açıdan çeúitli zararlar görmelerine yol açan
davranıúlarıdır (Mangalcı 2002: 7).
Newberger ve arkadaúlarına göre çocuk istismarı, ‘Çocu÷un bulundu÷u tehdit
edici ev ortamındaki durumdan kaynaklanan bir hastalıktır (Akt. Özdemir 1989:
18).
16
Çocu÷un temel gereksinimlerinin sa÷lanması herhangi bir nedenle kesintiye
u÷radı÷ında ya da karúılanmaz duruma geldi÷inde çocuk istismarından söz edilir
(Erden 2002: 69-73). Dubowitz ve Bennett (2007)’e göre çocuk istismarı, fiziksel
suiistimal ve ihmali içerir ve tüm kültürlerde ve ülkelerde olur. Çocuk istismarı
genellikle birçok risk faktörü (örne÷in parental depresyon, stres ve sosyal
izolasyon) arasındaki etkileúimden kaynaklanır (2007: 91-99).
Çocuk istismarı, eriúkinlikteki zayıf fiziksel sa÷lıkla iliúkilendirilmektedir, fakat
çocuk ihmali ve aile problemleri ile eriúkin ruhsal hastalıklarına kadarki süreçleri
içeren çocukluk ça÷ı stresleri hakkında henüz çok az úey bilinmektedir (Thomas
ve di÷erleri 2008: 40-49).
østismar gören çocuklar sonraki istismarlar için yüksek risk taúır. Hindley ve
arkadaúlarının 2006 yılında yaptıkları bir araútırma önceden istismar görmüú
çocukların, önceden istismar görmemiú çocuklardan altı kat daha fazla tekrar
istismar görme ihtimaline sahip olduklarını ortaya çıkarmıútır. Araútırmaya göre
tekrar riski istismarın ardından hemen sonra en yüksek düzeydeydi (30 gün
içinde) ve ondan sonra hafiflemekteydi (2006: 744-752).
østismar; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar olarak üçe ayrılmaktadır.
II.1.5.1.Fiziksel østismar
Çocuk ihmal ve istismarı kapsamlı bir olgu olmasına karúın çocu÷a yönelik
istismar kapsamında fiziksel istismar ön plana çıkmaktadır. Aral ve Gürsoy
(1997) yaptıkları çalıúmada çocukların % 65.72’sinin anne ya da babası tarafından
fiziksel istismar edildiklerini belirlemiútir (2001: 2).
UNICEF fiziksel istismarı, kazara olmayan yasaklanmıú, çocu÷a acı veren,
geliúme ve iúlevselli÷inde sürekli zarara yol açabilecek úiddet hareketlerinin
yapılması olarak tanımlamıútır (Kars 1994: 6).
17
Yaralanmalar, rastlantısal olgular olmayıp, ayırt edilebilen risk etkenleri ile
belirlenen öngörülebilir biçimlerde oluúurlar (Çetin ve di÷erleri 2008: 127).
Dubowitz fiziksel istismarın tespitinin hekimin çürük, ısırık izleri, darbeler, kemik
kırıkları veya baú veya karın travmaları gibi úüpheli yaralanmaları fark etme
yetene÷ine ba÷lı oldu÷unu ifade etmektedir (Dubowitz ve Bennett 2007: 91-99).
Fiziksel istismar hafif, orta ya da ciddi olabilir. Hafif dereceli çocuk istismarında
fiziksel olarak úiddet uygulanır ancak çocukta herhangi bir yaralanma oluúmaz.
Orta dereceli fiziksel istismarda çocu÷a uygulanan úiddet sonucunda herhangi bir
iúlev kaybına neden olmayacak düzeyde yaralanma oluúur. Ciddi derecede fiziksel
istismarda uygulanan úiddet sonucunda çocu÷un vücudunda iúlev kaybı olur.
ùiddetin bir kez uygulanması bile ciddi istismar sayılır. Orta dereceli fiziksel
istismar süreklilik gösteriyorsa bazen bu istismar da ciddi derecede istismar olarak
kabul edilebilir.
Çocuk istismarı için çevreye, istismarcı kiúiye ve istismar edilen çocu÷a iliúkin
bugün bütün dünyaca kabul edilen bazı risk etmenleri vardır.
•
østismar Edilen Çocu÷a øliúkin Risk Etmenleri:
Prematüre ya da düúük do÷um a÷ırlıklı bebek olmak, sık do÷um aralı÷ı (18 aydan
az), istenmeyen gebeliklerden do÷ma, kardeúinin de istismar edilmiú olması,
bedensel ya da zihinsel özürlü olmak, kronik hastalı÷ı olmak, hiperaktivite ve
dikkat eksikli÷i olması.
•
Çevreye øliúkin Risk Etmenleri:
Sa÷lık, beslenme ve temizlik bakımından toplum ve devlet deste÷inin az oldu÷u
bölgede yaúamak, imar ve iskan yapılmamıú bölgelerde (gecekondu vb.) yaúamak,
düúük sosyoekonomik düzeyde olmak, ev içi úiddet varlı÷ı.
18
•
østismarcı Kiúiye øliúkin Risk Etmenleri:
Geçmiúte baúkaları tarafından istismara u÷ramıú olmak, etkin anne babalı÷ı
bilmemek, alkol, ilaç gibi madde ba÷ımlısı olmak, çok genç yaúta anne baba
olmak, psikolojik sorunları olmak, tek ebeveyn olmak, maddi sıkıntı, iúsizlik gibi
sorunları olmak, istismar etmeye yatkın kiúilik.
Fiziksel istismar bir tokat, yumruk, itip kakma, tekme, sarsma gibi herhangi bir
alet kullanmadan gerçekleútirilebilece÷i gibi kemer, kayıú, tava, ütü, sıcak su,
koroziv maddeler gibi çeúitli nesnelerin kullanımı da söz konusu olabilir. (Kutsal
2004: 4-5). Son yıllarda çocuk ölümlerine neden olan farklı fiziksel istismar
türleri üzerinde de durulmaktadır. Hamilelik sırasında annenin aúırı alkol ve
uyuúturucu kullanması, çocukların kasti olarak öldürülmeleri, yakılmaları ve
zehirlenmeleri gibi olaylar bu konu çerçevesinde ele alınmaktadır.
Organik nedeni olmayan büyüme yetersizli÷i ile istismar arasında bir iliúki oldu÷u
kanıtlanmıútır. Fiziksel istismara u÷ramıú çocuklardan oluúan örneklem grubunda
yüksek oranda büyüme gerili÷i oldu÷u ortaya konmuútur. Büyüme gerili÷inin
fiziksel istismarın baúlamasından önce ortaya çıktı÷ı durumlarda, bunun öneminin
fark edilmesi gerekli önlemlerin alınmasına sa÷layabilir. ‘Organik nedeni
olmayan büyüme gerili÷i ve çocuk istismarı’ düúüncesi Oates ve Hufton (1977)
tarafından geliútirilmiútir. Bu araútırmacılar, organik nedeni olmayan büyüme
gerili÷i tanısı ile 1967-1970 yılları arasında bir Avustralya hastanesine getirilen
30 çocuk üzerinde yaptıkları izleme çalıúmasında, 1975 yılına gelinmeden bu
çocuklardan ikisinin istismar sonucu öldü÷ünü ve en az üçünün ciddi bir biçimde
hasar gördü÷ünü ortaya koymuúlardır. Geri kalanlar, tıbbi sorun göstermemekle
birlikte, baúkalarının örne÷in ö÷retmenlerinin gözünde hızla problem çocuk
olmuúlardır. Bunun nedeni, ‘zihinsel ve sözel geliúim yetersizli÷i’ olarak
belirlenmiútir (Akt. Konanç, Gürkaynak ve Egemen 1991: 41).
Ayrıca, para kazanmaları amacıyla beden ve ruh sa÷lıklarına zarar verecek,
geliúimlerini engelleyecek iúlerde çalıútırılan çocuklar da fiziksel istismar içinde
incelenmektedir (Tercan 1995: 23-24).
19
Fiziksel istismara u÷rayan çocuklar yumuúak baúlı, uysal, utangaç, içine kapanık,
pasif iletiúim kuramayan çocuklar olabilece÷i gibi; sinirli, aúırı hareketli,
saldırgan, etrafındaki eúyalara ve insanlara zarar veren, yıkıcı çocuklar da
olabilirler.
Frischolz (1985), Lewis (1991) ve Wilbut (1985)’a göre, sık sık ve úiddetli bir
úekilde
fiziksel
istismara
u÷rayan
çocuklar
kendilerine
yapılanları
hatırlamayabilirler.
Fiziksel istismara u÷rayan küçük çocuklar ço÷u zaman kendilerine yapılan kötü
muameleyi yaptıkları yaramazlıklar sonucu hak ettiklerini düúünürler. Hatta
fiziksel istismar sonucu úiddetli yaralanmalar almıú bile olsalar ço÷u zaman
kendilerini istismar edilmiú olarak görmezler.
Della ve Feminan’ya göre (1990) istismar edilen çocukların bazıları da kendilerini
istismar eden kiúiden korumak amacıyla istismar edildiklerini inkar edebilirler ya
da Potts, Herzberger ve Dillon’a göre (1981) bilinçli ya da bilinçsiz bir úekilde bu
hatırlanması hoú olmayan geçmiú yaúantıları bastırabilirler (Akt. Karaman 1993:
17-18).
Günümüzde, geliúmiú ve geliúmekte olan ülkelerde, kazalar/yaralanmalar her yaú
grubunda, özellikle çocukluk ça÷ında önlenebilir sa÷lık sorunlarının baúında
gelmekte, ölüm ve engelli yaúam nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır
(Coúgun ve di÷erleri 2008: 84). Fiziksel istismar da, zihinsel ve fiziksel özre yol
açan úiddetli nörolojik zararla sonuçlanabilir. Oxford izleme çalıúmasında
örneklemin %10’unda ciddi nörolojik hasar görülmüútür. Daha önce Amerika’da
yapılan bir araútırmada bu oran %17 olarak bulunmuútu. Oxford izleme
çalıúmasında grubun %15’inde ve Amerika’daki çalıúmada da %14’ünde úiddetli
olmayan nörolojik hasar saptanmıútır. Bu çocukların hepsinde zeka gerili÷i
olmamasına ra÷men, tümünün telafi edici terapiye gereksinimleri oldu÷u
görülmüútür (Mangalcı 2002: 32).
20
Di÷er bir tür kalıcı özür ise, beyin altı zarı ve di÷er kafa içi kanamalara eúlik eden
göziçi kanamasını izleyen görme bozukluklarıdır. Bu, geçici retinal kanama ile
sonuçlanabilece÷i gibi, retinal çizilme, úaúılık ve görme kaybı ile de
sonuçlanabilmektedir.
østismar ve ihmale u÷ramıú çocuklardaki geliúim profiline bakıldı÷ında, en sık
rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuúma gecikmesidir.
Oxford çalıúmasındaki çocukların üçte biri bu özelli÷i göstermiútir. østismar ve
ihmal eden annelerin çocuklarına yeterince sözel uyaran sa÷lamadıkları
anlaúılmaktadır. Bu, bebe÷in sözel iletiúim becerileri kazanmasını engeller. Böyle
bir çocuk fark edilene kadar tepki vermeyen ve iletiúim kurmayan bir çocuk
haline gelebilir.
Daha büyük çocuklarda dil gerili÷i okulda baúarısızlı÷a yol açar. Sözel ve sözel
olmayan zeka puanları arasındaki farklılık yetiúkin yaúamında da devam eder. Bu
tür aileler, sözcüklerin kullanımı yoluyla iletiúimde güçlük çeken, duygularını
anlatmak için eyleme veya eylemsizli÷e baúvuran ailelerdir (Konanç, Gürkaynak
ve Egemen 1991: 42-43).
Curtis (1974) ve Emler (1967)’e göre engelli fiziksel istismar ma÷duru çocukların
ço÷unun tepki kontrol mekanizmaları zayıftır. Bunun nedeni ebeveynlerinin de
zayıf tepki kontrol mekanizmalarının oldu÷u istismar ortamlarından gelmeleridir.
Saldırı ma÷duru çocu÷un siniri, düúmanlı÷ı ve agresifli÷i çok yo÷un olup
yaúıtlarına yönelebilir ya da çocuk-ebeveyn modelini izleyebilir ya da her iki
durum birden gerçekleúebilir. Saldırı ma÷duru özellikle de agresif olan çocuklar
kendi istismar ve ihmaline kızabilirler. Bu çocuklar sorun çıkartan çocuklar olarak
tanımlanırlar ve gerek yaúıtları, gerekse yetiúkinlerle olan iliúkilerinde ciddi
sorunlar yaúarlar. Uzmanlar, saldırgan ve agresif davranıúların kolay farkına
varmaktadırlar.
Engelli fiziksel istismar ma÷duru çocuk di÷er insanlara ba÷ımlı olmasına karúın
insanlardan kaçar. Bu geri çekilme davranıúları, engelli çocu÷un yardıma
21
muhtaçlılı÷ını artırırken çocukta sürekli bir sempati kazanma, ilgi çekme çabası
olarak kendini gösterebilmektedir.
Galdston (1974)’e göre, fiziksel istismar ma÷duru çocukların di÷er insanlar ile
olan iliúkilerinin niteli÷i ve niceli÷i o kadar esnektir ki, di÷er insanlarla iliúki
kurmak ve daha olgun seviyelere ilerlemek için gerekli ego yetilerinin geliúmesi
engellenmektedir (Akt. Eratay 2000: 60-61).
Oates ve arkadaúları (1985) tarafından yapılan bir araútırmada da istismar edilmiú
çocukların benlik kavramlarının zayıf oldu÷u görülmüútür (Akt. Konanç,
Gürkaynak ve Egemen: 1991: 48).
Belirlenmesi görece en kolay olan istismar türü fiziksel istismardır. Klinik tanıda
uygulanan úiddetin tipine ba÷lı olarak ekimozlar, kırıklar, eklem, beyin ve göz
zedelenmeleri, zehirlenmeler ya da geliúme geriliklerine rastlanabilir. Fiziksel
istismara ba÷lı yaralanmalar ola÷an dıúı yerlerde en fazla gö÷üste, sırtta,
baldırlarda, genital bölgelerde, üst kolda, üst dudak, damak ve gözlerde görülür
(Kutsal 2004: 5-6). Aynı zamanda fiziksel istismara u÷ramıú çocuklarda yüksek
oranda büyüme gerili÷i görülmektedir. Buna organik nedeni olmayan büyüme
gerili÷i de denir. Fiziksel istismar, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli
nörolojik zararlarla sonuçlanabilir (Karaman 1993: 17). Örne÷in, gözle görülebilir
hiçbir yara ya da iz olmasa da, bir bebek úiddetlice sarsılarak beyin zarı altı
kanamaya yol açılabilir. Bu tür hasarlar çocu÷un ölümüne neden olabilece÷i gibi,
onda zeka gerili÷i, körlük ya da felce neden olabilir.
Küçük yaralanmalar ö÷retmenler veya gündüz bakımevlerinde çalıúan görevliler
tarafından fark edilebilir. Geçmiúte vuku bulmuú istismarın izleri, ancak çocuk bir
baúka nedenle muayene edilirken ortaya çıkarılabilir (Konanç, Gürkaynak ve
Egemen: 1991: 39-40).
Fiziksel istismar sonucu ortaya çıkan yaralanmaların ortadan kalkması umuduyla
ana baba bir süre beklerler, e÷er bu beklemelerin sonucunda çocukta bir iyileúme
görülmezse, ana baba çocuk için tıbbi tedavi arayıúı içine girerler. Bazen ana baba
22
yaralanmaların nasıl meydana geldi÷ini bilmediklerini ileri sürerler, çok nadir
olarak bu yaralanmaların kendileri tarafından yapıldı÷ını kabul ederler (Karaman
1993: 57).
Çocuk istismarının belirlenmesi ve izlemi de÷iúik gruplardan birçok uzmanın
birlikte çalıúmasını gerektiren bir olaydır. Bu nedenle farklı disiplinler arası
iletiúim ve iúbirli÷inin sa÷lanması son derece önemlidir. Çocuk istismarı izlem
ekibinin içinde bulunması gereken kiúiler; pediatrist, adil tıp uzmanı, çocuk
psikiyatristi, eriúkin psikiyatristi, klinik psikolog, çocuk cerrahi, jinekolog, acil
birimi doktorları, sosyal hizmet uzmanı, hukukçu ve çocuk polisidir (Kutsal 2004:
8). Ülkemizde çocuklara yönelik fiziksel istismar olgularının saptanabilmesinde,
doktorların bu konuda e÷itilmiú olmalarının ve olguyu teúhis etmelerinin önemi
büyüktür. Doktorlar kadar e÷itim sistemi içerisinde yer alan yetkililerinde bu tür
olaylara karúı daha duyarlı yaklaúmaları gerekmektedir. Çocu÷un maruz kaldı÷ı
úiddetin tespit edilmesinde önemli rollerden biri de kuúkusuz ö÷retmenlere
düúmektedir (Özgür 2004: 11).
Pediatristler,
çocuk
kötü
muamelelerinin
engellenmesinde,
önemli
rol
oynamaktadırlar (Krugman ve di÷erleri 2007: 711). østismara u÷ramıú olan
çocu÷un muayenesi uygun e÷itim almıú ve alanında uzmanlaúmıú biri tarafından
çocuk daha fazla örselenmeden, çocuk dostu muayene ve de÷erlendirme
yöntemlerinin uygulanabilece÷i bir ortamda yapılmalıdır. Çocukları bu konuda
e÷itim almıú uzmanlar muayene etmelidir. østismar olguları genellikle ilk olarak
acil servise baúvururlar, e÷er bu ilk baúvuruda istismar açıkça belirtilmemiúse
çocu÷un defalarca muayene edilerek örselenmesini önlemek amacıyla yalnızca
çocuk istismarı konusunda yetkili biri tarafından muayene edilmesi sa÷lanmalıdır.
Çocuklar genellikle öne do÷ru hareket ederler. Bu nedenle kazaya ba÷lı
yaralanmalar genellikle çocu÷un ön bölgelerinde oluúur. Alın, burun, çene, bilek
ve dirsekler kaza nedeniyle yaralanmaya uygun bölgelerdir. Kalçalar, genital
bölge, bedenin arka ve yan bölgeleri, yüzün yan kısımları ve karın bölgesindeki
yaralanmalarda istismar akla getirilmelidir. Avuç içlerinde kazaya ba÷lı yarıklar
olabilece÷i gibi bu bölge cezalandırma amacıyla da sık kullanılan bir bölgedir
23
(Uysal 1998: 28). Kasıtlı olarak yapılan haúlamalar, kaza sonucu olanlardan,
da÷ılımları açısından farklı oldukları için, kolaylıkla ayrılabilirler (Konanç,
Gürkaynak ve Egemen 1991: 37). Uysal’a göre bazı olaylarda hiçbir fiziksel
bulgu ortaya çıkmayabilir ancak ciddi olgularda çok sayıda kırıklara, kesiklere ve
yanıklara rastlanabilir. Genellikle gözlenen darbe úekli mekaniktir ve en sık deri,
iskelet ve merkezi sinir sistemine ait bulgular ortaya çıkar (1998: 30).
østismara u÷rayan çocuk ilk olarak acil servise baúvurdu÷u için genelde ilk giriúim
acil servis doktoru tarafından yapılır. østismar olgularının büyük bir ço÷unlu÷u
olay olduktan uzun bir süre sonra hastaneye getirilir. Öykü ve fiziksel bulgular
doktoru en iyi bilgilendirecek kaynaklardır. Öykü yalnızca çocu÷u getiren anne
babadan de÷il e÷er çocuk olayları anlatabilecek yaútaysa kendisinden de
alınmalıdır. Öykü ileri aúamalarda hukuki kanıt olarak da kullanılabilece÷i için
çok önemlidir. Genellikle çocuk tek tanıktır. østismar olgularında çocukların
genellikle konuúmak yerine susmayı tercih ettikleri ya da söylediklerini daha
sonra yadsıdıkları görülebilmektedir. Çocu÷a sorulacak soruların kısa ve açık
olması, yönlendirici sorular olmaması, soru ve yanıtların da yazılı kayda geçmesi
önemlidir. Genellikle öykü çocu÷u getiren anne, baba ya da çocu÷un bakımıyla
sorumlu kiúiden alındı÷ı için kiúiler birbirini koruma tutumu içerisindedirler. Bu
yüzden bu kiúilerden farklı zamanlarda öykü alınmalıdır. Öykülerin birbiriyle ve
çocu÷un motor geliúimiyle uyumlu olması istismar tanısının ayırt edilmesinde
önemlidir. Genellikle bir yaralanma oldu÷unda bu olay kardeúlerin birbirlerine
yönelik davranıúlarıyla açıklanmaktadır. Söz edilen kardeúin bunu yapıp
yapamayaca÷ı geliúiminin buna uygun olup olmadı÷ı araútırılmalıdır. Çocu÷a
bakmakla yükümlü olan kiúiler çocu÷u istismar ettiklerini çok seyrek olarak kabul
ederler. Genellikle yaralanmanın kazaya ba÷lı oldu÷una inandırmaya çalıúırlar.
Bu nedenle istismarı tanıyabilmek ve saptayabilmek için öncelikle istismar
olasılı÷ı akla getirilmelidir (Kutsal 2004: 9-10).
Çocukta Fiziksel østismar Olgularında Sık Rastlanan Ortak Özellikler:
1. Tedaviye baúvurmada açıklanamayan gecikme,
2. ølk geliúte verilen öykünün sonradan de÷iúmesi,
24
3. Tek tek verilen anne/baba/bakıcı öykülerinde farklılık,
4. Çocu÷un yaú ve geliúme durumu ile uyumsuz öykü,
5. Çocu÷un kardeúinin suçlandı÷ı yaralanmalar,
6. Anne, baba ve bakıcılarda düúmanca davranıúlar (Polat 1997: 71).
II.1.5.2.Duygusal østismar
Duygusal istismar ilk kez 1974 yılında Amerika Birleúik Devletleri’nde ‘Çocuk
østismarının Önlenmesi ve Sa÷altımı’ isimli yasada ‘mental hasar’ terimiyle
dikkat çekmiútir.
Duygusal istismar, çocukta özsaygıyı ve insanlar arası iliúki becerisinin önlenmesi
ya da cezalandırılması, psikolojik benli÷inin yara alması, çocu÷un do÷al etkinlik
sınırları içinde geliúiminin zedelenmesi gibi geniú ve belirsiz kavramlarla
açıklamaya çalıúılmıútır (Sertler 2002: 35). Konu ile ilgili yapılan çalıúmalar
incelendi÷inde
bu
kavramı
betimlemeye
yönelik
bazı
terimlerle
de
karúılaúılmaktadır. Zihinsel zulüm (mental cruelty), zihinsel hasar (mental injury),
duygusal istismar ve ihmal (emotional abuse and neglect), duygusal kötü
muamele (emotional maltreatment), psikolojik kötü muamele (psychological
maltreatment) bunlardan bazılarıdır.
Sözü edilen zarar verici veya zarar verme ihtimali yüksek eylemlerin, ebeveynin
veya çocuk üzerinde güç veya otorite sahibi ya da çocu÷a bakmakla yükümlü bir
kimsenin makul düzeyde kontrolünde olması beklenir. Bu tür eylemler arasında,
hareketin kısıtlanması, aúa÷ılama, küçük düúürme, günah keçisi yapma, tehdit
etme, korkutma, ayrımcılı÷a tabi tutma, alay etme veya di÷er fiziksel olmayan
düúmanca veya reddedici muameleler sayılabilir (Akdaú 2005: 25).
Duygusal istismarın teorik olarak oluúturulan ve daha sonra üzerinde deneysel
çalıúmalar yapılan sekiz alt boyutu úunlardır;
25
1. Reddetme (Rejection): Genel olarak, yetiúkinin, çocu÷un ya da
gencin ihtiyaçlarını karúılamaması, onu ayrı bir birey olarak kabul
etmemesi, kabiliyet ve baúarılarını övmemesi, çocuktan ya da gençten
gelen tepkileri göz ardı ederek evde o yokmuú gibi davranması,
çocu÷u be÷enmemesi, onu bir yük olarak görmesi, çocu÷a hiçbir iúe
yaramadı÷ını hissettirmesi olarak ele alınmaktadır.
Çocu÷un, kendi kararlarını vermesinin engellenmesi, ergene bebek
muamelesi yapılması, aileden uzaklaútırılması, kardeúler arasında
ayrım yapılması, arkadaú ya da kardeúlerinin yanında onun
be÷enilmedi÷inin dile getirilmesi ‘reddetme’ olarak tanımlanmaktadır.
2.
Tek Baúına Bırakma (Isolating): Çocu÷un ya da gencin toplumsal
iliúkilere girmesini sa÷layacak fırsatlardan yoksun bırakılması ya da
kasıtlı olarak engellenmesi, çocu÷un dünyada yalnız oldu÷una
inandırılması,
yalnız
bırakılarak
cezalandırılması
olarak
tanımlanmaktadır.
3. Yıldırma (Terrorizing): Sözel saldırılar ya da fiziksel müdahalelerle
çocu÷un
korkutulması,
baúkalarının
önünde
tehdit
rezil
edilmesi,
etmekle
gözda÷ı
tehdit
verilmesi,
edilmesi
olarak
nitelendirilmektedir.
4. Kendi Çıkarlarına Kullanma (Exploiting): Çocu÷un ya da ergenin
para kazanması ya da ebeveynin görevlerini üstlenmesi için (örne÷in;
kardeúlerine bakması) okuldan alınması veya okul baúarısını
etkileyecek ölçüde bunların istenmesi, gencin evde hizmetçi gibi
kullanılması olarak tanımlanmaktadır.
5. Vaktinden Önce Yetiúkin Rolü Verme (Adultifying): Çocuk ya da
gençten üstesinden gelemeyece÷i isteklerde bulunulması, gerçekçi
olmayan baúarılar beklenmesi, yaúına uygun olmayan sorumluluklar
verilmesi olarak tanımlanmaktadır (Mangalcı 2002: 27-28).
26
6. Duygusal Tepkiyi Göstermeme: Çocu÷un sa÷lıklı duygusal, sosyal
geliúimini kolaylaútırıcı duygusal tepkiler vermenin reddedilmesi veya
ihmal edilmesi, çocukla gerekli zamanlar beraber olunmaması veya
çocukla hiçbir úeyin paylaúılmamasıdır.
Çocu÷un, ebeveyninden bekledi÷i duygusal tepkileri alamaması onu
etkilemektedir. Ebeveynin gereken tepkiyi, çocu÷a göstermemesini
dolaylı bir reddetme biçimi olarak ele almak yanlıú olmayacaktır.
7. Aúa÷ılama: Çocu÷a de÷er verilmemesi, çeúitli özelliklerinden dolayı
tenkit edilmesi, kötü laflarla (aptal, geri zekalı vb.) ça÷ırılması ve
çocu÷un utandırılmasıdır.
Çocu÷a yüksek sesle ba÷ırma, kötü söz söyleme, alay etme bu
kategoriye giren bir baskı yöntemidir. Bu disiplin yöntemi çocu÷un
kendine güvenini ve benlik saygısını zedeler. Çocuk aúa÷ılana
aúa÷ılana, kendisinin gerçekten eksik ve de÷ersiz bir birey oldu÷una
inanmaya baúlar.
Çocu÷u yaramazlı÷ından, yanılgısından ve söz dinlememesinden
dolayı kınamak ve eleútirmek en sık baúvurulan e÷itim yöntemidir.
Burada önemli olan eleútirinin ölçüsüdür. Kimi ana-babalar dayak
atmazlar ya da dayaktan kaçınırlar ancak çocuklarına söyledikleri
sözlerde en az daya÷ın etkisini yaratabilir. Çocu÷a ‘sen adam
olmazsın’, ‘aptal, geri zekalı’, ‘benim sersem çocu÷um’ gibi çocu÷u
küçük düúürücü sözler, onun duygusal açıdan zedelenmesine neden
olabilir. Bu nedenle çocu÷u cezalandırma amacı ile aúa÷ılayıcı, kırıcı
sözler söylemekten kaçınılması gerekmektedir.
8. Suça Yöneltme: Çocu÷un toplum kurallarına karúı davranıúlarına göz
yumulması veya bu davranıúların pekiútirilmesi, suça yönelmesine
zemin hazırlaması, çocu÷un bu tür davranıúlarının engellenmemesi ve
27
çocu÷a
iyi-kötü
kavramlarının
ö÷retilmemesi
çocu÷un
suça
yöneltilmesi kapsamında ele alınmaktadır.
Anne-babanın çocu÷a karúı göstermiú oldu÷u, aúırı hoúgörülü tutum,
çocu÷un pek çok olumsuz davranıúlarına göz yumulması da bu tür
davranıúların çocukta yerleúmesine neden olabilmektedir (Kars 1994:
13-19).
Çocu÷un normal duygusal geliúiminde bütün insanca duyguları ö÷renmesi,
duygularını toplumsal yönden kabul edilebilir bir biçimde açı÷a vurması,
engellenmelerle baú edebilmesi, kendisi hakkında olumlu duygulara sahip
olabilmesi, sevgisini ifade edebilmesi, duygusal mesajlarını uygun kelimelerle ve
hareketlerle
ifade
edebilmesi
gereklidir.
Çocuklar
duygusal
istismara
u÷radıklarında bu yetenekleri kazanamazlar.
Tzeng ve Jacobsen’e göre (1988) fiziksel ve cinsel istismarla karúılaútırıldı÷ında
duygusal istismar toplumlarda daha yaygın, daha zararlı ve ortaya konması daha
güç bir istismar türüdür. Dolayısıyla, duygusal istismarın önlenmesi, di÷er
istismar türlerinin önlenmesinde de bir anahtar rolü oynamaktadır.
Birçok fiziksel ve cinsel istismar olayı duygusal istismarı da içine alır ve fiziksel
ve cinsel istismarın olmadı÷ı birçok olayda yine duygusal istismar olabilir. Küçük
çocuklarda genellikle duygusal istismar, fiziksel ve cinsel istismar ile birlikte
ortaya çıkar. Ergenlik ça÷ında bulunan çocuklarda ise genellikle duygusal istismar
tek baúına görülür. Duygusal istismar, ölümle sonuçlanan bir davranıú
olmamasına
ra÷men,
çocuk
üzerinde
sanıldı÷ından
daha
derin
izler
bırakabilmektedir. Bu izler, çocu÷un ruhsal yönünün zedelenmesi, normal kiúilik
geliúiminin oluúmaması, baúarı yetene÷inin azalması, kiúiler arası iliúkilerde
bozukluklar úeklinde görülebilmektedir.
Duygusal istismar sonucu çocuklarda parmak emme, tırnak yeme, ısırma,
sallanma, altını ıslatma, yeme bozuklukları, aúırı hareketlilik, aúırı içe dönüklük,
güçsüzlük duygusu, dıú kontrol odaklı olma, saldırganlık, aúırı pasiflik, hırsızlık,
28
yalan söyleme gibi antisosyal davranıúlar; olumsuz benlik kavramı, depresyon,
uyku bozukluları, aúırı kaygılar, fobiler gibi nevrotik reaksiyonlar; intihar giriúimi
veya intihar, biliúsel ve duygusal geliúimde duraklama, hafıza bozuklu÷u, dikkati
bir yerde toplayamama, uyum bozuklu÷u, güdü azlı÷ı, aúırı ba÷ımlılık,
baúarısızlık, geri zekalılık, yapay olgunluk ve büyümeme sendromu gibi
bozukluklar görülür. Inglis’e göre (1978) duygusal yönden istismar edilen çocuk
çevresindeki sıkıntılardan kurtulmak için bir hayal dünyası geliútirir.
Bütün ana-babalar zaman zaman kontrollerini kaybedebilirler ve çocuklarına daha
sonra piúmanlık duyabilecekleri úeyleri söyleyebilirler. Ayrıca sadece bir kez olan
olumsuz durum ya da etkileúim duygusal istismar olarak nitelendirilmemelidir.
østismar, olumsuz etkileúimlerin sık sık tekrarlandı÷ı veya úiddetli oldu÷u
durumlar için söz konusudur (Karaman 1993: 19- 22).
II.1.5.3.Cinsel østismar
Dünya Sa÷lık Örgütü, cinsel istismarı, geniú kapsamlı olarak úu úekilde
tanımlamaktadır:
Çocu÷un
tamamen
kavrayamadı÷ı,
rızasının
mümkün
olamayaca÷ı, geliúimsel olarak hazır olmadı÷ı, yasalara aykırı veya içinde
yaúanılan toplumun tabu gördü÷ü cinsel bir eylem içine sokulması (Akdaú 2005:
18).
UNICEF, yetiúkinlerin cinsel doyum için çocukla iliúki kurması, para için fuhuú
ve pornografiye yöneltilmesini cinsel istismar olarak tanımlamıútır (Kars 1994: 7).
Konanç ise cinsel istismarı, bir yetiúkinin cinsel doyum sa÷lama amacı ile çocu÷a
yaklaúması ve onu kullanması olarak ifade etmiútir (Konanç, Gürkaynak ve
Egemen 1991: 126).
Pedofili, çocu÷u cinsel olarak çekici bulan, çocuklarla cinsel iliúkiye girmeyi bir
fantezi olarak gören psikiyatrik bir hastalıktır (ùuúo÷lu 2005: 299).
29
Son yirmi yıla kadar tüm dünyada çocukların cinsel istismarı bilinen yaygın bir
sorun olarak görülmezken, 1977 yılında Kempe, çocukların cinsel istismara
u÷ramalarının çok önemli bir sorun oldu÷unun altını çizmiútir (Ya÷mur ve
di÷erleri 2008: 77).
Cinsel istismar eylemlerine netlik kazandırılması bakımından detaylı ve
operasyonel tanımlara gereksinim duyuldu÷unu ifade eden Faller (1988) istismar
türlerini úu úekilde sınıflandırmaktadır: 1) oral-genital temas, 2) cinsel sömürü, 3)
di÷er istismar türleriyle bir arada olan cinsel istismar.
1. Oral-Genital Temas: Oral-genital temas, failin çocu÷un cinsel
organlarına a÷ız yoluyla temas etmesi veya çocu÷un kendi cinsel
organlarına a÷ız yoluyla temas etmesini sa÷lamasıdır.
2. Cinsel Sömürü: Cinsel sömürüde çocu÷un ma÷duriyetinden sorumlu
kiúiyle do÷rudan cinsel teması olmayabilir. Sıklıkla sorumlu kiúinin,
maddi kazanç karúılı÷ında, çocu÷u cinsellik içeren bir takım eylemler
içine sokmasına rastlanır. øki tür cinsel sömürü tanımlanmıútır. Birincisi
çocuk pornografisidir; çocukların öznesi oldu÷u pornografik resimlerin,
filmlerin, failin kendisi tarafından veya ticari amaçlı kullanımıdır. Bu tür
istismar di÷er istismar türlerinden temelde farklı özelliktedir; istismar,
çocukla cinsellik içeren bir eylem içine do÷rudan girmekten öte, bu tür
materyale bakmak veya izlemekten oluúmaktadır. Cinsel sömürünün di÷er
türünde ise, kız veya erkek çocuklar fuhuúta kullanılmaktadır.
3. Di÷er østismar Türleriyle Beraber Görülen Cinsel østismar: Yukarıda
tanımlanan cinsel eylemlerin farklı kombinasyonları ve türevleri dıúında,
sado-mazoúistik eylemlerin uygulanması (fiziksel kötü muamelenin cinsel
bir eylemle birleútirildi÷i haller), alkol ve madde kullanımının da cinsel
istismarın parçası oldu÷u haller sayılabilir (Akt. Akdaú 2005: 20-22).
Halk arasında engelli kiúilerin cinsel olarak istismar edilemeyecekleri biçiminde
yanlıú bir kanı vardır. Bu kanı, engelli kiúilerin cinsel açıdan uygun olmadıkları,
30
çekici de÷il, acınacak kiúiler oldukları, aseksüel ve arzu edilemez oldukları
inanıúlarına dayanmaktadır. Oysaki gerçekler bu inanıúların tersi yönündedir.
Çünkü engelli kimseler; kurulmak istenen sapık iliúkilerin, cinsel saldırıların ve
úiddet eylemlerinin kolay ve uygun birer hedefidir.
Engelli çocuklarla etkileúim durumunda olan ve ço÷u kez engelli çocu÷un güven
duydu÷u kiúilerin de çocukla cinsel iliúkiye girme olasılı÷ı bulunmaktadır (Eratay
2000: 88).
Kaynaklarda, özürlü kiúilerin cinsel istismara u÷rama oranlarının birbirinden
farklı oldu÷u görülmekte ve bazı kaynaklarda bu oran %70’e kadar çıkmaktadır.
Araútırmalar, zekaca geri kızların %10’unun ensest kurbanı olduklarını ve onları
cinsel istismara maruz bırakanların %40 oranı ile babalar veya üvey babalar
oldu÷unu göstermektedir. Özürlü kızların, erkeklere göre daha yüksek oranlarda
istismara u÷radıkları ve bu vakaların ço÷unlu÷unda gözlenen istismar biçiminin
ensest tarzında oldu÷u bulunmuútur. Araútırmaların ortaya koydu÷u di÷er
gerçekler, özürlüleri istismar eden cinsel istismarcıların %97 oranı ile erkek ve
%99 oranı ile özürlü ma÷durların bildikleri ve güvendikleri kiúiler olduklarıdır
(Topçu 1997: 67).
Özürlü çocukları cinsel olarak istismar edenlerin, anne-babalar, akrabalar, özel
e÷itim ö÷retmenleri, araç úoförleri, psikologlar, fizyoterapistler, u÷raúı terapistleri,
tıp doktorları, izci ve kamp liderleri arasından çıktı÷ı bildirilmektedir. Bu bilgiler,
özürlü çocuklarla etkileúim durumunda olan ve ço÷u kez kendilerine güven
duyulan tüm kiúilerin, çocukla cinsel iliúkiye girme olasılı÷ı bulundu÷una iúaret
etmektedir.
Özürlülerin sadece ortalama 1/5’inin, kendilerine yapılan cinsel fiili baúkasına
açıkladı÷ı saptanmıútır. Bu çok az bir orandır ve büyük sayıda özürlünün
kendilerine yapılan istismarın acısını içlerinde taúıyarak yaúamak durumunda
kaldıklarını göstermektedir. Kız ma÷durlara göre olayı daha az oranlarda
bildirmelerine karúın, özürlü erkek ma÷durların ifúasına daha çok inanıldı÷ı
saptanmıútır (Topçu 1997: 67). Aynı zamanda özellikle konuúmakta zorlanan,
31
sözel yetene÷i geliúmemiú olan ya da ö÷renme güçlü÷ü olan çocuklar da
kendilerine yapılan cinsel istismarı ifade edememektedirler. Böyle çocuklar için
oyun terapisi gibi çeúitli yöntemler kullanılmaktadır (Bulut 2008: 131-141).
Ülkemizde çocukların cinsel istismarı ile ilgili kapsamlı yeterli çalıúma yoktur.
Bunun en önemli bir nedeni, bu çalıúmayı yapacak kiúilerin bu konuda yeteli
bilgiye sahip olmamasıdır. Ülkemizde cinsel istismara u÷rayan çocuk oranının
%9-18 oldu÷u ileri sürülmektedir (Ya÷mur ve di÷erleri 2008: 77).
Ensest
Ensest, tam anlamıyla aile içi cinsel iliúkidir. Bir di÷er adı ise ‘yasak sevi’dir.
Dilimize, büyük bir ihtimalle øngilizceden geçmiú, ‘incest’ kelimesinin
Türkçeleútirilmiú halidir. Bir kiúinin ana, baba, hala, teyze, kız kardeú, erkek
kardeú, amca, dayı, o÷ul, kız, kardeú karısı ve geliniyle cinsel iliúkide
bulunmasına ensest denilmektedir. Ancak literatüre bakıldı÷ında ensestin tek ve
kesin bir tanımını bulmak mümkün de÷ildir. Tanım, disiplinlere göre farklılıklar
gösterir. Hukukun tanımıyla psikolojinin tanımı birbirinden farklıdır.
Polat (2001) ensesti, geleneksel olarak, biyolojik olarak akrabalı÷ı olan aile
bireyleri arasındaki iliúki olarak tanımlamaktadır (Karadeniz 2008: 28).
Cinsel tacizlerin büyük bir ço÷unlu÷u bildirilmeyip gizli kaldı÷ı için, kesin bir
oran belirlemek mümkün olmamaktadır. Türkiye’de de yapılan cinsel taciz
çalıúmaları çok sınırlı sayıda oldu÷u için ne oranda ensestle karúı karúıya
oldu÷umuzu kesin olarak söylemek mümkün olamamaktadır.
Zihinsel özürlü çocuklar da çok fazla tacize u÷ramaktadır. Bu çocuklar, örne÷in
18-20 yaúlarına gelmelerine ra÷men zeka yaúları 3-5 yaúlarındaki bir çocu÷un
zekasına denk olabilmektedir. Bedensel olarak da cinsel çekicili÷i olabilen ya da
kandırılıp bir yere götürülmesi kolay olabilen bu kiúiler bazen yakın sosyal
32
çevredeki erkekler tarafından tacize u÷rayabilmektedirler. Bu yaúadıklarını ise
kimseye anlatmamakta ya da anlatamamaktadırlar (ùuúo÷lu 2005: 1-301).
Günümüzde,
ensest
ve
pedofili
istismarında
bulunan
kimselerin,
bu
davranıúlarının tedavisi için giriúimler yapılmaktadır. Bu kiúilerin tedavilerinde
amaç, onların normal dıúı cinsel e÷ilimlerinden ve bununla iliúkili sorunların
baskısından kurtulmalarını ve normal cinsel yönelimlere sahip olmalarını
sa÷lamaktadır. Pedofilide, bu amacın gerçekleúme olasılı÷ının genellikle az
oldu÷u ve pedofilinin çok güç tedavi edildi÷i; buna karúılık ensest tedavisinden
iyi sonuçlar alındı÷ı bildirilmektedir (Topçu 1997: 61).
II.1.6.Tacize U÷rayan Çocukların Psikoloji ve Davranıúları
Yapılan araútırmalara göre tacize u÷rayan kız çocu÷undaki psikoloji ve
davranıúlar úunlardır:
•
‘Her úey gizli kalmalı’ (aile yıkılabilir),
•
Çaresizlik, sevgi objesini kaybetme korkusu; kendini suçlama ve
kendinden nefret etme,
•
Tutsaklık ve süreklilik varsa çocuk bu duruma adapte olabilmek için uzun
dönemde patolojik ba÷ımlılık, kendine zarar verme davranıúları,
dissosiasyon
(yabancılaúma
hissi),
ço÷ul
kiúilik
gibi
savunma
mekanizmaları geliútirir. Bir çocuk için onu önemsemeyen, zarar veren bir
ana-baba imajı dayanılamayacak kadar acı bir durumdur, o nedenle çocuk
tacizi kendisinin provoke etti÷ini düúünmeye baúlar,
•
øtiraf ço÷unlukla olmaz. Olsa bile baba yaptıysa babaya inanmak özellikle
annenin iúine gelir,
•
øtiraf baúladı÷ında olayların büyümesi üzerine ço÷unlukla geri çekilir,
•
Tacize u÷rayan kiúi erkek ise; bir kadının tacizine u÷ramıúsa bu tacizden
sayılmaz, bir erkek ancak bir erkek tarafından taciz edilebilir. Tacize
u÷rayan kiúi telafi edici maço davranıúlara girer (ùuúo÷lu 2005: 10-11).
33
II.1.7.østismar Olan Davranıúı Olmayan Davranıútan Ayırmak
Çocuk istismarını çocu÷a zarar veren ama istismar olmayan davranıúlardan
ayırmak için olayın ortaya çıkıúına neden olan davranıúa dikkat etmek gerekir.
Çocu÷a zarar veren baúka olaylarda çocukta ne gibi zararlar veya yaralanmalar
oldu÷una bakarken burada ayrıca bunu yaratan davranıúın neden oldu÷una da
bakmak gerekir (Polat 1997: 38). Örne÷in, istismar edilen çocuklarda görülen
kırıkların örüntüsü, kaza sonucu ortaya çıkan kırıklardan farklıdır (Konanç,
Gürkaynak ve Egemen 1991: 39). Çocuk kolunu kırarsa o zaman öncelik, kolunun
hemen tespit edilip alçıya alınmasıdır. Ama bu kırık neden olmuútur, bunu
araútırırken
dayak
sonucu
oldu÷unu
ö÷renmek
nedensellik
kavramının
açıklanmasını sa÷lar. Bunu bilmekte daha sonraki zamanlarda çocu÷un ya da
varsa di÷er kardeúlerin úiddete maruz kalmalarını önlemek açısından önemlidir.
Önlenebilirlik de çok önemli bir boyutunu oluúturmaktadır. Söz konusu zararı
önleyebilecek alternatif bir insan eyleminin varlı÷ını zorunlu olarak içerir.
Örne÷in geliúmekte olan bir ülkede çocu÷unun kaçınılmaz olarak menenjitten
ölümünü olanaksızlıklar nedeniyle yalnızca izlemek zorunda kalan bir annebabanın bu durumu çocuk istismarı olarak de÷erlendirilemezken, geliúmiú bir
ülkede ortaya çıktı÷ında bir müdahale úansı varken gerekli yerlere zamanında
götürülmedi÷i için dar kapsamda ihmal, geniú kapsamda çocuk istismarıdır (Polat
1997: 45).
II.1.8.øhmal
Tanımlanması zor bir kavram olan çocuk ihmalini Garbarino (1980) úu úekilde
açıklamaktadır: ‘Çocu÷un gereksinimlerini ana-babanın en düúük düzeyde bile
karúılayamaması sonucu, çocu÷un geliúmesinin tehlikeye girmesi.’
Kozcu (1991) ihmali, ailenin veya çocuktan sorumlu kiúilerin, çocu÷a karúı en
temel yükümlülüklerini yerine getirmemesi úeklinde tanımlamaktadır (Göde, Savi
ve Savi 2001: 6).
34
Çocuk ihmali Sweet ve Resick’e göre ise ilgisizlik sonucunda oluúan olumsuz
etkiye sahiptir ve ‘çocu÷u koruma, bakıp-büyütme ve yönlendirme gibi anababaya ait görevlerin yapılmasındaki baúarısızlı÷ı’ ifade etmektedir (Akt.
Özdemir 1989: 20-21).
øhmal, anne-baba ya da bakıcının çocu÷a bakma ve koruma yükümlülüklerini
gere÷ince yerine getirmemeleri sonucu ortaya çıkmaktadır (Konanç, Gürkaynak
ve Egemen 1991: 37). Çocu÷un bakım ve beslenme gereksinimlerinin yeterince
karúılanmaması, gerekli tıbbi müdahalenin yapılmaması, anne ve baba olarak
çocu÷a karúı danıúmanlık görevinin yerine getirilmemesi ve çocu÷un tek baúına
bırakılması ihmal davranıúı örneklerindendir.
Çocu÷un ihmal (neglect) edilmesi de, istismar davranıúı ile aynı derecede önem
taúımaktadır. Bir çocu÷u ihmal etmek de onu hırpalamak kadar zararlı
olabilmektedir. Birçok çalıúma, ihmalin, çocukların geliúimlerinde sa÷lı÷a zararlı
etkisinin oldu÷unu göstermiútir (Venet ve di÷erleri 2007: 264). A.B.D.’de resmi
kurumlara ihbar edilen ihmal olaylarının %10’u ciddi bir fiziksel zarar ile
sonuçlanmıútır (Özdemir 1989: 20-21). Araútırma bulguları, ihmal vakalarının
büyük ço÷unlu÷unun yinelendi÷ini göstermektedir (Bae ve di÷erleri 2007: 856).
øhmalin ortaya çıktı÷ı farklı alanlar, fiziksel ihtiyaçların ihmali, e÷itsel
ihtiyaçların ihmali ve duygusal ihtiyaçların ihmali olarak gözlemlenebilir. Bu
alanlara ba÷lı olarak ebeveynin ihmale neden olan eylemsizlikleri úu alanlarda
ortaya çıkabilir:
1. Fiziksel sa÷lık
2. Ruhsal sa÷lık
3. Gözetim
4. Bakım
5. Ev kazalarına yol açan tehlikeler
6. Ev hijyeni
7. Kiúisel hijyen
8. Beslenme (Akdaú 2005: 29).
35
II.1.8.1.Fiziksel øhmal
Çocu÷un beslenme, barınma, sa÷lık, giyinme, e÷itim gibi temel ihtiyaçlarını
karúılamada ihmal göstermeye ‘fiziksel ihmal’ denir (Mangalcı 2002: 13).
Fiziksel ihmalin belirlenmesi kolaydır. Ana-baba çocu÷un dengeli ve düzenli
beslenmesine ve giyimine gereken önemi vermez. Çocuk genellikle kendi
çabalarıyla karnını doyurmaya çalıúır ve kirli, eski ve mevsim úartlarına uymayan
giysiler giyer. Fiziki açıdan yetersiz bir ortamda yaúaması, barınmadaki
problemler úeklinde kendini gösterir. Genellikle ana-baba çocu÷un sa÷lıklı
yaúaması için koruyucu önlemleri almazlar ve hasta oldu÷u zaman gerekli
tedaviyi görmesini sa÷lamazlar. Dikkatsizlik sonucu çocuk herhangi bir tehlikeye
maruz kalabilir veya yaralanabilir. Çocu÷un e÷itimine gereken önem verilmez.
Çocuklar okula gönderilmez, gönderilse bile okuldaki durumlarıyla ilgilenilmez.
Çocu÷un gece veya gündüz uzun süre evde yalnız bırakılması ya da çocu÷un geç
saatlere kadar evin dıúında gözetimsiz kalması onun fiziksel ihmale u÷radı÷ının
bir baúka göstergesidir. Kimi zaman fiziksel ihmal, fiziksel istismardan çok daha
zararlı olabilecek sonuçlar do÷urmaktadır. Özellikle Türkiye’de ihmal sonucu
çocuk yaralanmaları ve ölümleri olaylarına çok sık rastlanmaktadır (Karaman
1993: 25-26).
Carter ve Myers, fiziksel ihmal ile birçok yoksulluk göstergesi (örn, iúsizlik)
arasında büyük bir ilgi oldu÷unu belirtmektedir (Carter ve Myers 2007: 110-121).
Genelde ihmal, daha çok toplumsal ve ekonomik nedenlere ba÷lı olarak düúünülür
ve sayıca istismarın on katı kadar oldu÷u tahmin edilir. Ancak sa÷altım ve önlem
çabalarında istismara oranla daha çok geniú boyutlu toplumsal ve ekonomik
kaynaklar gerekti÷i için, batılı bilim adamları ve ilgili kurumlar tarafından az
irdelenmiú bir konu görünümündedir. øhmal, varlıklı batılı ülkelerde yoksul
azınlık sınıfın bir sorunu, yoksul ve geliúmekte olan ülkelerde ise önlenmesi daha
karmaúık toplumsal sorunların ( iúsizlik, kötü ev koúulları, çok çocukluluk, kısıtlı
sa÷lık ve e÷itim kurumları ) çözümüne ba÷lı bir problem olarak algılandı÷ından
henüz yeterince ilgi çekmemektedir. Bu nedenlere ba÷lı olarak çocuk ihmalinin
oldukça ‘ihmal’ edilmiú bir konu oldu÷u söylenebilir (Mangalcı 2002: 30).
36
II.1.8.2.Duygusal øhmal
Duygusal istismarda oldu÷u gibi duygusal ihmali de belirgin olarak tanımlamak
oldukça zordur. Ana-babanın çocuktan uzak durdu÷u, olumlu ya da olumsuz
davranıúlarına aldırıú etmedi÷i tüm durumlarda duygusal ihmalden söz edilebilir
(Karaman 1993: 26). Ancak duygusal ihmali, Bilir ve arkadaúları úu úekilde
tanımlamıúlardır: Duygusal ihmal, çocu÷un ihtiyaç duydu÷u sevgi, ilgi ve
yakınlı÷ın gösterilmemesidir. Çocu÷a yeterli sevgi göstermeme yani sevgi
yoksunlu÷u, çocu÷a önem vermeme, duygusal ihmalde en çok karúılaúılan
durumdur.
Dokunma, okúanma, gülümseme gibi yakın davranıúları anne-babalardan
göremeyen çocuklar duygusal ihmale maruz kalmıúlardır. Bunun yanında, annebabaları kendilerinden uzak durmakta, olumlu ve olumsuz davranıúlarına kayıtsız
kalmakta ve gerekli danıúmanlık görevlerini yerine getirmemektedirler.
Duygusal ihmale maruz kalan yani, ilgi ve sevgi gösterilmeyen, çok erken yaúta
bulundu÷u ortamda kendi sorunlarıyla yalnız bırakılan ve bu sorunların
üstesinden kendisinin gelmesi beklenen çocuklar, kendinden emin olmayarak
yetiúir; ço÷u zaman evden kaçma e÷ilimi gösterirler (Tercan 1995: 24-25).
Engelli çocu÷a sahip aileler; suçluluk ve aúırı koruma duygularına sahip
olabilmektedir. Ebeveyn bir sorunu oldu÷u için engellenmekte ve çaresizlik
içindedir. Öfke sorunu artmaktadır; ebeveyn ö÷retmeni, okulu, psikologu,
danıúmanı kısaca baúkalarını hatalıymıú gibi suçlayabilir. Kendini suçlayan
ebeveynin duygusal boúalma gereksinimi vardır. Aúırı hoúgörülü olma, engelli
çocu÷a sahip ebeveynin suçluluk duygusunu azaltmaktadır. Ancak çocu÷un
yeterli oldu÷u anlarda çocu÷un olgunlaúmasını sınırlamakta,
yetersizlik
duygusunu yaratmakta, çocu÷a gösterilen aúırı hoúgörü çocu÷u suça teúvik
edebilmektedir. Açıkça görülüyor ki, ebeveynin engelli çocu÷a sahip olması
duygusal ihmal ve istismara uygun ortam hazırlayabilmektedir (Eratay 2000: 80).
37
II.1.8.3.Cinsel øhmal
Çocu÷un cinsel sömürüye karúı yeterince korunmamasına ‘cinsel ihmal’ denir.
Çocu÷un do÷uúundan ergenli÷e do÷ru fizyolojik ve psikolojik geliúmeleri
bakımından geçirdi÷i aúamalar göz önüne alınarak, cinsel geliúimleri hakkında
bilgi vermek gerekmektedir. Fakat birçok anne-baba, cinsiyet konusunda bilgileri
olmadı÷ı veya utandıkları için çocuklarıyla konuúmamakta, hatta bunun zararlı ve
gereksiz oldu÷unu düúünmektedirler. Kendi hallerine bırakılan çocuklar, cinsel
bilgilerini çok yanlıú ve tehlikeli úekillerde ö÷renebilmektedir (Tercan 1995: 29).
II.1.9.Engelli Bireylerin Antik Ça÷larda østismarı
Engelli çocuklara karúı çeúitli tutum ve davranıúlar oldu÷u konusunda antik
ça÷lara kadar uzanan tarihsel bilgiler vardır. Antik toplumlarda engelli çocukların
yalnızca istismarı de÷il genelde öldürülmesi görülmektedir. Antik ça÷larda
çocukların istismarı ve öldürülmesi için üç temel neden vardır. Faydacılık,
toplumsal de÷er sistemleri ve do÷aüstü güçlere inanç.
Faydacılık, ilkesine göre engelli çocuk ilkel toplumlarda sorumluluk anlamına
geliyordu. Engelli çocuk ilkel yaúamda günlük gereksinimlere katkıda
bulunamıyor, aynı zamanda sürekli birisine ba÷ımlı oldu÷undan, ba÷ımlı oldu÷u
bireyin de topluma katkısını engelliyordu. Toplumsal de÷er sistemleri, çocuk
istismarı ve ölümleri için bir baúka neden olmuútur. MÖ 355 yıllarında Aristo’nun
mükemmel olmayan hiçbir úeyin geliúmesine izin verilmemesi gerekti÷ini ilan
etmesiyle Yunan ve Roma kültürleri güzellik, güç ve zekayı desteklemiúler ve bu
durumda mükemmel olmayan çocukların ölümüne yol açmıútır. Romalıların
engelli çocuklarla ilgili yasa üretmesiyle ciddi engeli olan çocukların öldürülmesi,
terk edilmesi, köle olarak satılması, dilendirilmesi uygulanmıútır. Do÷aüstü
güçlere olan inanç, engelli çocukların istismarı için bir baúka nedendir. Engelli
çocu÷un ebeveynleri cezalandırmak için gönderildi÷i ya da Tanrı’dan bir iúaret
38
için böyle bir çocu÷un geldi÷ine ve tekrar çocu÷un öldürülerek Tanrı’ya
gönderilmesinin gerekti÷ine inanılırdı (Kars 1994: 25).
Bazı toplumlarda çocu÷un içindeki kötü ruhları kovmak için çocuk düzenli olarak
dövülürdü.
Engelli ya da kronik hasta çocukları tek baúlarına orman, çöl ya da da÷larda
ölüme terk etmek, ilkel toplumlarda kullanılan bir yoldu. Engelli çocu÷un
do÷umu ile birlikte onu silahla öldürmek, vadiden aúa÷ıya ya da nehre atmak,
canlı canlı gömmek ya da vahúi hayvanlara yem olarak atmak ilkel toplumlarda
görülen uygulamalardandı (Sertler 2002: 18).
II.1.10.Engelli Bireylerin Bugünkü Toplumlarda østismarı
Dünya Sa÷lık Örgütü, geliúmekte olan ülkeler için engellilik oranının %12 ( üstün
zekalılar ile birlikte %14 ) oldu÷unu öngörmektedir. Ülkemizde engelli sayısı ve
türleri ile ilgili veri yoktur, tahmini rakamlar verilmektedir. 1997 nüfus sayımına
göre Türkiye’de; nüfusun %12’si olan yaklaúık 6-7.5 milyon engelli oldu÷u
tahmin edilmektedir (Sayıta ve ùirin 2000: 252). Analizler, ülkemizdeki
engellilerin bir kısmında iki veya daha fazla engellili÷in bulundu÷unu
göstermektedir (Tufan 2006: 28).
Antik toplumlarda engelli çocukların ve bireylerin maruz kaldıkları korkunç
davranıú úekilleri tamamen yok olmamıútır ve 20. yy’da halen devam etmektedir.
Pek çok engelli halen aúa÷ılanmaya, insanlık dıúı davranıúlara, kötü statülere,
yadsınmaya ve ayrımcılı÷a maruz kalmaktadır. øngiltere’de yapılan bir
araútırmada engellilerin %54’ünün úiddet olaylarına maruz kaldı÷ı gözlenmiútir
(Kutsal 2004: 21).
Özürlü çocukların %60’ının özürlerini do÷umdan sonra,
hastalık, kaza veya kötü muamele ya da istismar gibi nedenlerle edindikleri
bildirilmektedir.
39
Özürlü çocuklar, özürsüz çocuklar gibi her tür istismara açıktırlar. Bu istismar,
fiziksel veya duygusal istismar ve ihmal ya da cinsel istismar biçiminde olabilir.
Özürlü çocukları özellikle istismara müsait yapan bazı koúulların varlı÷ı ileri
sürülmüútür. Bunlar arasında, özürlü çocukların:
1. Temel ve sosyal gereksinimleri için baúkalarına ba÷ımlı olmaları,
2. Kendi yaúamları üzerinde denetim ve seçme olana÷ından mahrum
bulunmaları,
3. Boyun e÷meyi ve itaat etmeyi, iyi bir davranıú olarak bilmeleri,
4. Cinsiyet hakkında bilgilerinin olmaması ve cinsel yaklaúımları do÷ru
olarak anlayamamaları,
5. ølgi ve sevgiye açık olmalarını artıran yalıtılmıú ve reddedilmiú olma
duygularına sahip olmaları,
6. Farklı tipte dokunmalar arasında bir ayırım yapamamaları ve yaúantıları
ile
ilgili
iletiúimde
bulunamamaları,
en
belirginleri
olarak
gösterilmektedir.
Ayrıca, özürlü çocukların çocuksu halleri, fiillerinin sonuçlarını tahmin
edememeleri, içtepilerini kontrol etmede yetersizlikleri, istismara müsait
olmalarına yol açan nedenler arasında sayılmaktadır (Topçu 1997: 65).
Bugün oldu÷u gibi geçmiúte de engelliler dıúlanmıútır. De÷er sistemleri, do÷aüstü
güçlere inanç ve faydacı bir felsefeye ba÷lı oluú, farklı insanları korumak için
tartıúmalara girilmesine neden olmuú, özel çalıúmalar yapılmıú, organizasyonlar
kurulmuú, kanunlar çıkarılmıútır. Engelli úiddeti hakkındaki olumsuz olarak
nitelendirilen mevcut tartıúmalar úunlardır:
a) E÷itsel: Engelli çocukları e÷itmek için çok miktarda para ayırmak
zorunda mıyız? Normal ve üstün zekalı çocuklara daha fazla para ayırmak
olana÷ı varken, neden topluma hiçbir zaman tam anlamıyla yararlı
olmayacak çocuklar için para harcayalım? (Faydacılık).
40
b) Eklektik: Bu çocukların do÷umlarıyla Tanrıların anlatmak istedi÷i nedir?
Engelli çocu÷u olan bir ailenin di÷er ailelerden daha iyi ve daha kutsal
oldu÷una
inanan,
en
az
bir
Hıristiyan
mezhebi
bulunmaktadır
(Do÷aüstücülük).
c) Tıbbi: Normal insanların standartlarına hiçbir zaman ulaúamayaca÷ını
bildi÷imiz ciddi derecede engelli çocukları hayatta tutabilmek için sıra dıúı
araçlar kullanmalı mıyız? (Eratay 2000: 14-16).
II.1.11.Aile øçi ùiddet
Saldırganlıktan farklı bir anlam içeren, úiddetin bir türü olan aile içi úiddet, en
genelde, bir kiúinin, aile bireylerinden bir ya da birkaçının kötü muamelesine
maruz kalması úeklinde tanımlanabilir. Aile içi úiddet, birinin di÷erine fiziksel ve
duygusal olarak zarar verme, küçümseme, önemsememe, ihmal etme amaçlı
olanından tokat atma ile baúlayıp, öldürmeye kadar varabilen sonuçlarıyla bir
toplumsal fenomendir.
Bir baúka tanıma göre aile içi úiddetle kastedilen úey ‘kendisini aile olarak
tanımlamıú bir grup içerisinde zorlamak, aúa÷ılamak, cezalandırmak, güç
göstermek, öfke, gerginlik boúaltmak amacıyla bir bireyden di÷erine yönelen her
türlü úiddet davranıúıdır. ùiddetin biçimi, bir yandan dövme ve yaralamadan
sakatlamaya, cinsel saldırı, tecavüz (ensest) ve öldürmeye kadar de÷iúmektedir.
Di÷er yandan ise úiddetin biçimi gözle görülmesi, somut olarak saptanması daha
güç olan sözlü, duygusal ve zihinsel úiddet eylemlerini kapsamaktadır.
Son zamanlarda da aile içi úiddet sıkça konuúulan, tartıúılan bir konu olarak
karúımıza çıkmaktadır. Eúe karúı yöneltilen úiddet (spouse abuse / wife abuse) ile
çocuklara karúı yöneltilen úiddet (child abuse) arasında ayrımlar yapılmıú, úiddetin
úekli ve niteli÷i üzerinde durulmuútur. ùiddetin tanımı da tartıúılmaktadır.
Özellikle çocuklar söz konusu oldu÷unda, daha önce ihmal olarak kabul edilen,
çocukların temel ihtiyaçlarının karúılanmaması, psikolojik baskı uygulanması gibi
41
durumların da bir tür úiddet ve saldırı olarak algılanması gerekti÷i de tartıúılan
konulardandır (Mangalcı 2002: 14-16).
Aile içi úiddet, çocu÷un iki yönlü istismarına neden olmaktadır. Birincisi, úiddet
gören annenin çocu÷una úiddet göstermesi úeklinde ortaya çıkar. økincisi ise anababa arasındaki úiddet sahnesine tanık olan çocu÷un yaúadı÷ı duygusal yıkımdır.
Aile içi úiddet, yeni bir olgu olmamasına karúın bu konu 1960’lı yıllara, çocuk
istismarı da 1970’lere kadar araútırma konusu olarak pek popüler olmamıútır.
Bununla birlikte son 20-30 yıl içinde aile içi úiddet psikologlar, hukukçular,
feministler tarafından üzerinde durulan güncel bir konu haline gelmiútir.
Konuya iliúkin yapılan tüm çalıúmalarda kocası tarafından duygusal ve fiziksel
istismara u÷rayan kadınların çocuklarını daha büyük oranda ihmal ve istismar
ettiklerine de÷inilmektedir. Babanın anneyi istismar etti÷i evlerde çocuk
istismarının, úiddet olmayan evlerde yaúayan çocuklara göre iki kat fazla oldu÷u,
istismar kayna÷ının ise ço÷unlukla anne oldu÷u bildirilmektedir. Dayak yiyen
kadının, daha çok döverek istismar etti÷i de aynı çalıúmanın bulguları arasındadır.
Aile içinde ana-baba arasındaki úiddete tanık olan çocukların duygusal olarak
istismar edilmeleri de söz konusudur. Yurt dıúında yapılan bir çalıúmada
kocasından dayak yiyen kadınların %80’i; Türkiye’de yapılan çalıúmada ise
dayak yedi÷ini ifade eden kadınların %74.5’i olay sırasında çocuklarının
yanlarında oldu÷unu belirtmiúlerdir. Fiziksel istismara tanık olan çocukların
duygusal bir travma yaúadıkları; davranıú bozuklu÷u, kaygı bozuklu÷u, genel
korkular,
çatıúmadan
kaçınma,
ayrılma
kaygısı,
uyku
bozuklukları
ve
psikosomatik semptomlar gösterdikleri belirtilmektedir. Yapılan derinlemesine
görüúmeler, ülkemizde çocu÷un úiddete tanık olmaması için ailelerin pek çaba
göstermedi÷ini ortaya koymaktadır. Anneler, çocuklarını bir köúede unuttuklarını
ifade etmektedirler. Küçük çocukların a÷layıp ba÷ırarak korkularını ifade etti÷i,
büyüklerin ise ayırmak için araya girdikleri saptanmıútır. Uzun dönemde
çocuklarda içe kapanma ve durgunluk yahut da saldırgan davranıúlarda bulunma
ve huysuzluk gibi iki üç davranıúın yerleúti÷i gözlenmektedir. Babanın
42
saldırganlı÷ına tanık olan çocukların babaya olan sevgilerini yitirdikleri ve zayıf
olarak gördükleri, anneyi destekledikleri görülmektedir (Akt. Polat 1997: 60-61).
II.1.12.østismara ve øhmale U÷rayan Çocuk Grupları
Geliúim bozuklu÷u ve sakat çocuklar, ikiz-üçüz çocuklar, zor do÷an çocuklar,
evlilik dıúı çocuklar, bazı toplumlarda kız çocuklar (Hindistan-Çin-Taiwan), hızlı
sosyokültürel de÷iúim içinde büyüyen çocuklar, göçebe ve úehirleúen ailelerin
çocukları, iúsiz aile çocukları, fakir aile çocukları, standart dıúı barınma úartlarına
sahip olan ailelerin çocukları istismar ve ihmallere daha sık maruz kalmaktadırlar
(Polat 1997: 35).
Zihinsel ya da bedensel özürlü birey bulunduran ailelerde, úiddete maruz kalma
açısından özürlü olmayan di÷er çocuklar da çok büyük risk altındadırlar (Sayıta
ve ùirin 2000: 145).
II.1.13.Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri
Araútırmalar, fiziksel, duygusal ve cinsel istismar ve ihmal ile aile çatıúması,
ebeveynlerin kiúisel problemleri, aile üzerindeki toplumsal baskı gibi birçok
faktör arasında güçlü bir iliúki oldu÷unu göstermektedir (Herrenkohl ve
Herrenkohl 2007: 553). Bu faktörler úöyle sıralanabilir;
II.1.13.1.Ailede Ruhsal Rahatsızlık
Boúanma veya hiç bir araya gelememe gibi sebeplerle tek baúına çocuk yetiútiren
ço÷unlukla anneden oluúan ailelerde veya anksiyöz, deprese, nörotik anneler ya
da psikopatik babaların birlikte bulundu÷u ailelerde de çocuklar úiddete maruz
kalabilmektedir (Özgür 2004: 19).
43
Araútırmalar akıl hastalı÷ı olan ailelerin çocuklarının normal örneklerle
kıyaslandı÷ında duygusal/davranıúsal problemler veya psikiyatrik teúhisler
görülmesinin daha olası oldu÷unu ortaya koymuútur (Mowbray ve Mowbray
2006: 130-142).
II.1.13.2.Ailedeki Çocuk Sayısının Fazla Olması
Genellikle, istismar ve ihmal davranıúları, ailedeki çocuk sayısına göre de farklılık
göstermektedir. Ailede çocuk sayısının artması ile úiddet arasında do÷ru orantılı
bir iliúki bulunmaktadır. Ailede çocuk sayısı arttıkça, ekonomik açıdan zaten güç
durumda olan aile daha da güç duruma düúmekte bu durumsa ailedeki gerginli÷i
daha çok artırmaktadır. Bu açıdan bakıldı÷ında, aslında ailede istismarı arttıran
etkenin çocuk sayısının çoklu÷u de÷il ekonomik güçlük oldu÷u söylenebilir.
Bu konuya baúka bir açıdan bakıldı÷ında da, özellikle ekonomik sıkıntı içinde
olan ailelerde yaúanan úartların zorunlu e÷itimini tamamlayan hemen her çocu÷un
para kazanmaya zorlandı÷ı, hatta aile, çocu÷u gelir getirme aracı olarak
gördü÷ünden daha çok çocuk sahibi olmanın daha çok gelir getirece÷i
düúüncesinin yaygın oldu÷u söylenebilir. Aile reisi, çalıúan çocukların gelirlerini
toplayan ve bunlarla ailenin geçimini sa÷layan bir organizatör durumuna
gelmektedir (Mangalcı 2002: 34).
Araútırmacılar aileler içinde, bireysel olarak çocuklara ihmalkar davranıúların
eúde÷er riskte olduklarını tahmin etmektedir. Ancak kardeúlerin farklılaúan aile
davranıúlarına maruz kaldı÷ını gösteren kanıtlar da vardır ve bazı araútırmalar
ailelerin kendi çocuklarını farklı derecelerde suiistimal etti÷ini göstermektedir
(Hines ve di÷erleri 2006: 619-637).
44
II.1.13.3.Ailenin Sosyal Yalnızlı÷ı
Anne-babanın kısıtlı bir sosyal çevre içinde bulunmaları, toplumdan tamamıyla
izole durumda yaúamaları ya da çevreyle uyumsuzluk içinde olmaları çocu÷a
yönelik úiddeti etkilemektedir. Arkadaúlık, e÷lence veya benzeri iliúkilerin
yoklu÷unda yalnızlı÷a düúen ebeveynler istismarda rol oynayabilmektedir (Özgür
2004: 19).
II.1.13.4.Anne-Babanın Alkol, Uyuúturucu, ølaç Ba÷ımlısı Olması
Anne-babanın saldırgan olması, alkol, uyuúturucu veya ilaç ba÷ımlısı olması da
çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerinden birisidir. Uyuúturucu maddelerin
kullanıldı÷ı durumlarda çocuklara karúı úiddet daha belirgin bir úekilde
görülmektedir (Mangalcı 2002: 37). Ryan ve arkadaúları (2006) da madde
istismarının gerekli ebeveynlik uygulamalarını tehlikeye attı÷ını ve çocuk tacizi
riskini arttırdı÷ını ifade etmektedir (2006: 95-107).
Bazı araútırmalara göre,
özellikle alkol kullanan ana-babalar, çocuklarını daha çok fiziksel yönden,
uyuúturucu madde kullananlar ise cinsel yönden istismar etmektedirler.
Bunun yanında ebeveyni alkol ya da uyuúturucu kullanan çocukların ileriki
yıllarında alkol ya da uyuúturucu ba÷ımlısı olması ihtimali de yüksek
görülmektedir. Bu durum bile baúlı baúına bir istismar davranıúı olarak kabul
edilebilir (Cladera ve di÷erleri 2007: 829-852).
II.1.13.5.Anne-Babaların Sorumluluk ve Adalet Duygularının Yeterince
Geliúmemiú Olması
Kendini kontrol edebilme becerisi, sorumluluk ve adalet duyguları yeterince
geliúmemiú
ana-babalar,
di÷er
ana-babalara
oranla
daha
fazla
úiddete
baúvurmaktadırlar. Bu beceri ve sorumluluk duygularının yeterince geliúmemiú
45
olması aynı zamanda ana-baba rollerini ve sorumluluklarını da yerine getirmeyi
engellemektedir.
Araútırmalar, istismar eden ana-babaları, düúmanca davranan, olumsuz, aúırı
kontrol edici ve daha az ‘olumlu sosyal davranıú gösteren kiúiler olarak
betimlemektedirler. Bunlar, aynı zamanda çocuklarına karúı daha az duyarlılık
göstermekte ve onlarla daha az iletiúime girmektedirler.
Yapılan bir araútırmada, çocuklarını istismar eden ana-babaların, istismar
etmeyenlere oranla çocuklarını daha fazla ihmal ettikleri, cezalandırdıkları ve
çocuklarına daha çok müdahale ettikleri bulunmuútur.
Yapılan bir di÷er araútırma sonucunda da, istismar eden annelerin olgunlaúmamıú,
geliúimi tamamlanmamıú, impulsif ve paranoid tutum içinde olan kiúiler oldukları;
babaların ise, yüksek düzeyde içe dönük, düúük düzeyde istek, úevk ve yaúama
sevincine sahip oldukları belirlenmiútir.
II.1.13.6.Anne-Babanın Çocuk Geliúimine ve Yetiútirmeye øliúkin Bilgilerinin
Yetersiz Olması
Çocuk geliúimine ve yetiútirmeye iliúkin bilgileri yetersiz olan ve etkili anne-baba
olma konusunda yeterli beceriye sahip olmayan anne-babalar da çocuklarını
fiziksel olarak istismar etmektedirler.
Aile tiplerine göre çocuklardaki istismar durumu incelendi÷inde, geniú ve
çekirdek aile tipleri arasında önemli farklılıklar oldu÷u, geniú ailede çocu÷un daha
çok istismar edildi÷i sonucuna varılmıútır.
46
II.1.13.7.Anne-Babanın E÷itim Düzeyinin Düúük Olması
Ana-babanın e÷itim düzeyinin düúük olması, çocuk istismarı ve ihmalini artıran
etmenlerden birisidir.
Bilir ve arkadaúlarının yaptıkları bir araútırmada, annelerin ve babaların e÷itim
düzeyleri yükseldikçe çocukların istismar edilmesinin azaldı÷ı ortaya konmuútur.
Hiç e÷itimi olmayan anneler çocuklarını %36.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu
olan anneler ise %35.5 oranında istismar etmektedirler. Buna karúılık e÷itim
düzeyi ortaokul ve lise mezunu olan anneler çocuklarını %19.8, yüksek e÷itimi
olan anneler ise %11.6 oranında istismar etmektedirler. Babaların e÷itim
düzeylerinde de aynı durum görülmüú, hiç e÷itimi olmayan grupta istismar
yüzdesi %40.7, okur-yazar ve ilkokul mezunu olanlarda %36.1, orta ve lise
e÷itimi alanlarda %30.4, yüksek e÷itimlilerde ise %16.9 bulunmuútur. Bulunan bu
sonuçlar, çocuk istismarı ve ihmalinde anne-baba e÷itim düzeyinin ne derece
etkili oldu÷unu göstermektedir.
Bir di÷er araútırmada da, yine istismar eden ana-babaların birço÷unun e÷itim
düzeylerinin oldukça düúük oldu÷u, bu kiúilerden yalnızca %24’ünün ortaokul
düzeyinin üzerinde e÷itim görmüú oldukları bulunmuútur (Tercan 1995: 33-40).
II.1.13.8.Anne-Babanın Evlilik øle ølgili Problemlerinin Olması
Evlilik ile ilgili ciddi problemler, karı-kocanın iliúkilerindeki kopukluk, aile içi
iliúkilerde ortaya çıkan sorunların üstesinden gelebilme becerilerinin yeterince
geliúmemiú
olması,
ana-babaların
çocuklarını
istismar
etmelerine
yol
açabilmektedir. Özellikle bu sorunlara ek olarak bir de eúleri tarafından dövülen
kadınların, çocuklarını yetiútirirken úiddete daha fazla baúvurdukları bulunmuútur.
Ayrıca, aile içi úiddete maruz kalan kadınların çocuklarının, iyi beslenememe,
okulu terk etme ve úiddete e÷ilimli olmaları olasılı÷ı da yüksektir.
47
Çocuklar da anne ve babalarının iliúkilerini etkileyebilmektedir. Sıklıkla davranıú
problemleri ve buna benzer sıkıntılar yaúayan çocuklar ebeveynleri üzerinde de
baskı ve sıkıntı yaratırlar. Bu durum sa÷lıklı olmayan ailelerde evlilik iliúkisine
yansıyabilir (Mangalcı 2002: 36).
Eú úiddetinin tüm aile üzerindeki etkilerini de göz önüne alarak úiddet yaúanan
ailelerin bir bütünsel biçim içinde de÷erlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekti÷i
önerilmektedir (Dixon ve di÷erleri 2007: 675-689).
II.1.13.9.Anne-Babanın Çocukken Örselenmiú Olması
Çocu÷una kötü davranan anne-babaların aralarındaki en önemli orta nokta, hemen
hemen hepsinin kendileri çocukken kötü davranıúa maruz kalmıú olmasıdır.
Çocukken anne-babalarından kötü davranıú gören bireyler, bir di÷er kimseye
sevgiyle ba÷lanma ve bu sevgi temelinde bir iliúki oluúturma yetene÷ini
geliútirememiúlerdir. Sosyal ö÷renme kuramcılarının da söyledi÷i gibi, bu annebabalar çocuklarına iyi davranma modelinden mahrumdurlar. Engellenme ve stres
halinde baúvuracakları davranıú biçimi ise, dayak atma, saldırma veya çocukları
kendi baúlarına bırakarak onları tamamıyla ihmal etmedir. Çünkü kendi annebabalarından bunu görmüúlerdir (Özgür 2004: 18-19).
II.1.13.10.Anne-Babanın Yaúlarının Küçük Olması
Anne-babaların, özellikle annelerin yaúlarının çok küçük olması da çocuk
istismarı ve ihmaline yol açmaktadır (Bilir ve di÷erleri 1991: 2). Bu alanda
yapılan araútırmalarda, erken yaúta anne olan kadınların çocuklarını daha sık ve
daha úiddetli biçimde cezalandırdıkları görülmektedir. Yapılan bir araútırmada,
çocuk istismarı ile anne yaúı ve ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúki
incelenmiútir. Araútırma sonucunda, çeúitli yaú gruplarıyla istismar durumu
arasındaki iliúkide önemli farklılıklar saptanmıútır. Yaúları küçük olan annelerin
çocuklarında istismar oranının daha yüksek oldu÷u bulunmuútur. Yine baba yaúı
48
ile çocukların istismarı arasındaki iliúkinin de annelerinkine benzer oldu÷u ortaya
konmuútur. Çocuk istismarı ile ailedeki çocuk sayısı arasındaki iliúkinin de
önemli oranda de÷iúti÷i belirtilmiútir. Tek çocuklu ailelerde istismar oranı %24.4,
iki-üç çocuklu ailelerde %32.6 ve dörtten daha fazla çocu÷u olan ailelerde ise
%35.7’dir.
II.1.13.11.Çocu÷un Fiziksel veya Zihinsel Engelli Olması
Çeúitli araútırmalarda, istismar olgusunda etkileúim açısından çocu÷un da rolü
oldu÷u ortaya konmuútur. Fiziksel veya zihinsel engelli çocuklar, özellikle güç
e÷itilebilir olanlar, a÷ır ya da kronik hastalı÷ı olan çocuklar, hiperaktif çocuklar,
prematureler, normal do÷um kilosundan çok daha düúük a÷ırlıkta do÷muú
çocuklar daha fazla istismara hedef olmaktadırlar. Konuyla ilgili yapılan bir
araútırmada, istismar edilen gruptaki bebeklerin %1.6’sının, istismar edilmeyen
gruptaki bebeklerin ise %0.8’inin özürlü oldu÷u bulunmuútur (Tercan 1995: 3541).
II.1.13.12.Çocu÷un østenmedik Bir Zamanda Do÷ması veya Gayri Meúru
Olması
Çocu÷un özürlü olmasının yanında, beklenmedik ve istenmedik bir zamanda
do÷ması, gayri meúruluk gibi durumlar da anne-babanın çocu÷u istismar etmesine
yol açmaktadır. Ülkemizde de evlilik dıúı iliúkiler sonucu do÷an çocuklar toplum
için bir sorun oluúturmakta, ancak bu sorun toplumun baskısı ve hoú görmezli÷i
sonucu açı÷a çıkamamakta, genellikle bu tip olaylar gizli kalmaktadır. Böyle
durumlarda gebeli÷in ilk devresinde çareler aranarak gebeli÷e son verilmeye
çalıúılır. Ancak do÷um önlenemedi÷inde ço÷u kez bebe÷in varlı÷ına tahammül
edemeyen anne, ondan, terk ya da öldürme gibi yollarla kurtulmaya çalıúır.
Hastanelerde do÷um yapma durumunda olan anneler, bu çocuklara tıbbi bakım ve
tedaviden baúka bir hizmet götürmezler. Hatta bebe÷ini hastanede bırakıp kaçan
annelere de sıkça rastlanmaktadır. Böylece bu tip çocukların sokak, karakol, cami,
49
hastane gibi yerlere bırakılmaları olaylarıyla oldukça çok karúılaúılmaktadır
(Mangalcı 2002: 38-39).
II.1.13.13.Çocuk østismarı ve øhmaline Toplumsal Ekonomik Düzeyin Etkisi
Çocuk istismarı ve ihmalinin genellikle alt toplumsal ekonomik düzeyde
yo÷unlaútı÷ına iliúkin yaygın bir görüú vardır. Kimi araútırmacılar ise, üst
toplumsal ekonomik düzeyde de, alt toplumsal düzeyde oldu÷u kadar, çocuk
istismarı ve ihmali olaylarına rastlandı÷ını, fakat üst toplumsal ekonomik
düzeydeki ailelerin bu tür olayların daha rahat gizleyebildiklerini ileri
sürmektedirler.
Ailenin düúük toplumsal ekonomik statüde bulunması, ancak marjinal bir yaúam
standardı tutturabilmeleri, beslenme, barınma, sa÷lık, e÷itim, giyim, e÷lenme gibi
temel gereksinimlerini karúılamakta yetersiz kalmaları, bireylerin aile içi
çatıúmalara girmelerini kolaylaútırmaktadır. Özellikle sıkıúık bir ev düzeni içinde,
çok sayıda aile üyesiyle bir arada yaúamak, stresi artırmaktadır. Ana-babanın
karúılayabilece÷inden daha fazla talepte bulunan çocukların varlı÷ı ise, yaúamı, alt
toplumsal ekonomik düzeydeki aile için daha çok zorlaútırmaktadır.
øúsizlik, çocuk istismarı ve ihmalini artırıcı bir di÷er etkendir. Çünkü iúsiz bireyin
kendine güveni azdır ve toplumda kendini baúarısız hissetmesi, bireyde
depresyona neden olabilmektedir. Ayrıca, toplumun marjinal kesiminde yer alıp,
toplumsal kabul ve statü kazanamamak, ruhsal gerginli÷e neden olmaktadır.
Bireyin deúarj olabilece÷i yer ise, ailesi ve çocuklarıdır. Özellikle çocukların anababaya ba÷ımlı, korunmasız olmaları, onların úiddete maruz kalmalarına bir
neden olabilir. øúsiz ya da düúük gelirli ana-baba, çocu÷unu aileye ekonomik
kazanç sa÷laması için, küçük yaúta çalıúmaya teúvik edebilmektedir. Çocuk,
dilencili÷e, fuhuúa, hırsızlık gibi suç iúlemeye yönlendirilebilece÷i gibi, yaúına ve
bedensel yapısına uygun olmayan a÷ır iúlerde çalıúmak zorunda kalabilmektedir.
50
Köyden kente göç, ailenin toplumsal norm ve de÷erlerinde karmaúa ve boúluk
yaratmakta, geliúen anormal davranıúlarla birlikte, yaúanan yere uyumsuzluk
olgusu ortaya çıkabilmektedir. Uyumsuzluk nedeniyle aile içine kapanmakta ve
yüksek bir düzeye ulaúan ekonomik, toplumsal ve duygusal baskı, aile içi úiddetin
nedeni olabilmektedir veya bunun tam tersine ailedeki toplumsal de÷er ve norm
karmaúası
sonucunda,
yapısında
çatlamalar
ve
dejenerasyon
ortaya
çıkabilmektedir. Nelerin do÷ru, nelerin yanlıú oldu÷unun belirlenmesi güçleútikçe
ana-babanın çocu÷a karúı tutumunda da tutarsızlıklar baú gösterebilmektedir.
øç göç olgusunda karúılaúılan sorunların benzerini, dıú göçe katılan ya da azınlık
olarak yaúayan ailelerde de görmek mümkündür. Dıú göçe katılan aileler ile
yaúanılan toplumda azınlık gruplara ait aileler, a÷ır bir kültür çeliúkisi yaúamakta,
çocuk yetiútirme yöntemleri, de÷er, tutum, dil, din ve normları egemen
toplumunkine her zaman uyum göstermeyebilmektedir. Bunlara ek olarak,
yaúadıkları topluma ait olamama duygusu, toplum tarafından horlanma, aile ve
bireyde önemli bunalımlara neden olabilmektedir.
Di÷er taraftan, ça÷daú dünyanın bir gere÷i olan hızlı yaúama temposu, ulaúımdan,
iú yaúamındaki doyumsuzluklara kadar çok de÷iúik sorunlar, çocuk ihmali ve
istismarı için uygun bir zemin hazırlayabilmektedir (Özdemir 1989: 34-37).
II.1.13.14.Çocukların Do÷um Sırası
Çocukların do÷um sırası da istismar ve ihmal olgusunun ortaya çıkmasında etkili
olmaktadır. ølk do÷an çocuklardan ana-babaların beklentileri daha yüksek olmakta
ve bu durum çocukların üzerinde baúarılı olma yönünde baskı yaratmaktadır
(Tercan 1995: 42).
Karadeniz (2008) konu ile ilgili yaptı÷ı bir çalıúmada, gerçek do÷um sırasına göre
çocuk
istismarı
yaúantılarının
anlamlı
de÷iúme
gösterip
göstermedi÷ini
incelemiútir. Araútırma sonuçları, bireylerin gerçek do÷um sıralarına göre istismar
yaúantılarının anlamlı de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur. Araútırmaya göre,
51
duygusal kötüye kullanım açısından bakıldı÷ında, tek çocuklar ve küçük çocuklar
büyük ve ortanca çocuklardan daha fazla istismara maruz kalmaktadır
(Karadeniz: 2008: 90-91).
II.1.13.15.Çocukların Yaúlarının Küçük Olması
Bebeklerin, okul öncesi ça÷ı çocuklarının istismarı daha fazla görülmektedir.
Yapılan araútırmalarda çocukların yaúları ile istismar arasındaki iliúkiye bakılmıú,
çocukların yaúları arttıkça istismarın azaldı÷ı görülmüútür. Hetherington ve Parke
(1986)’de, geniú ailelerde istismar davranıúlarının daha çok gözlemlendi÷i bu
ailelerde de özellikle 3 yaúın altındaki çocukların istismara maruz kaldı÷ını
belirtmiúlerdir (Akt. Mangalcı 2002: 39).
II.1.13.16.Çocuktan Gerçek Dıúı Beklentiler
Bazı anne-babaların, çocuklarından gerçek dıúı beklentileri vardır. Çocuklardan
yapamayacakları
karúılanmaması,
davranıúları
çocu÷un
beklemek
e÷itimi
adına
ve
da
dolayısıyla
olsa,
beklentilerin
yetiúkinleri
úiddete
yöneltmektedir. Ailenin çocuktan beklentileri çocu÷un geliúimi, davranıúları ve
duygusal tepkileri konusunda olabilmektedir. Çocuk, ana-babanın isteklerine
cevap
vermeyi
baúaramadı÷ında,
bazı
ana-babalar,
çocu÷un
fiziksel
gereksinimlerini dahi karúılayamayabilirler. Hatta tamamıyla ihmal edebilirler ya
da
çocu÷u
istedikleri
gibi
davranmaya
zorlamak
için
fiziksel
ceza
uygulayabilirler.
Çocu÷a karúı úiddet kullanan ana-babaların, genellikle, çocuk ile yetiúkin
arasındaki farkı da ayırt edemedikleri bilinmektedir. Çocu÷u geliúim sürecine
göre de÷erlendirememekte ve ondan yetiúkin davranıúları beklemektedirler. Buna
ba÷lı olarak da çocu÷un içinde bulundu÷u geliúim evresine uygun olmayan
beklentiler geliútirmektedirler (Tercan 1995: 37-38).
52
II.1.14.Çocuk østismar ve øhmalinin Görülme Sıklı÷ı
Çocuk ihmali ve istismarı tüm dünyada görülmesine ra÷men 19.yy sonlarına
do÷ru ciddi bir sorun olarak ele alınmaya baúlanmıútır. 1962 yılında C. Henry
Kempe tarafından ‘Hırpalanmıú Çocuk Sendromu’ (Batteret Child Syndrom)
olarak kavramlaútırılmıú ve bundan sonra vakaların araútırılması ve bildirilmesi
yasalarla zorunlu hale gelmiútir. Amerika Birleúik Devletlerinde 1976 yıllarından
beri her yıl raporlar hazırlanmaktadır.
Günümüzde ihmal ve istismar hakkında kesin rakamlar vermek zor olsa da genel
kanı her gün sayının arttı÷ı yönündedir. ‘Üçüncü Ulusal Çocuk østismarı ve
øhmali Oran Çalıúması’ (Third National Incidence Study of Child Abuse and
Neglect) çocuk ihmal ve istismarının 1986-1993 yılları arasında iki katından daha
fazla arttı÷ını bildirmiútir. Verilerin toplandı÷ı ilk 1976 yılından beri de her yıl
çocuk ihmal ve istismarının arttı÷ı görülmektedir. Bu artıú iki úekilde
açıklanmaktadır. Birincisi, de÷iúen toplumda çocuk bakımının zorlaúması iken
alternatif görüú ise, hem profesyonellerin hem de ebeveynlerin problemin daha
fazla farkında olmaları úeklindedir.
Amerika Birleúik Devletlerinde çocuk ihmali ve istismarının iyi úekilde
belgelendi÷i bildirilmekle birlikte, 1994 yılında 10-16 yaú arası çocuklarda
telefonla yapılan bir araútırma resmi sayıların çok üstünde istismar olgusu
oldu÷unu göstermiútir. Irza geçme olguları beú kat daha fazla görülürken,
çocukların %35’inden fazlasının dayak yedikleri belirtilmiútir.
Sa÷lık ve Sosyal Hizmetler Bölümü ve Amerikan Tıp Kurumu (The Department
of Health and Human Services and the American Medical Association) her yıl
fiziksel, duygusal ve /veya cinsel istismarın en az 1 milyon çocukta görüldü÷ünü
bildirmiútir. Yine ABD’de her yıl 2500-5000 çocu÷u istismar nedeni ile öldü÷ü
bildirilmektedir. Çocuk istismarı øngiltere’de okul öncesi çocuk ölüm nedenleri
arasında 4. sırada yer almaktadır.
53
Duygusal ihmal ve istismarın tanınmasının zor olması, di÷er ihmal ve istismar
çeúitleri ile birlikte olması, gereken önemin verilmemesi gibi nedenlerle konuyla
ilgili gerçekçi rakamlar vermek imkansız olsa da, gündelik yaúamda en sık
rastlanan istismar türü oldu÷u kabul edilmektedir.
Türkiye’de ise istismarın görülme sıklı÷ına ba÷lı olarak bugüne kadar yeterli
sayısal verilerin toplanmadı÷ı görülmektedir. Türkiye ancak tarihsel süreçte son
10 yılda konunun önemini fark eden, istismarı saptama ve önleme konularında
çalıúmalar yapmaya baúlayan bir ülkedir.
1991 yılında kurulan ÇøKORED (Çocu÷u østismardan Koruma ve Rehabilitasyon
Derne÷i) öncelikle alan çalıúmalarına yönelerek konuyla ilgili bilgi toplamaya
baúlamıú, bunun yanı sıra destek oluúturma çalıúmalarına a÷ırlık vermiútir.
ÇøKORED’in yaptı÷ı bir çalıúma son 3yılda østanbul’daki en büyük 6 hastanenin
kayıtlarında istismar tanısı almıú hiçbir olgunun bulunmadı÷ını göstermiútir. Bu
sonuç, olayın bilgisizlikten dolayı atlanmıú, bu nedenle baúka teúhisler almıú
olabilece÷ini göstermiútir.
Yapılan bazı çalıúmalarda da østanbul’da orta ö÷retim kurumlarında dayak
olgusunun %85’lere varan oranda çıkması, kendileri dayaktan kadın sı÷ınma
evine gitmek zorunda kalan annelerin çocuklarını dövme oranının %91 gibi uç
noktada çıkması istismarın ülkemizde yaúandı÷ını gösteren örneklerdir (Akt.
Sertler 2002: 39-40).
II.1.15.Çocuk østismarı ve øhmalinin Çocuk Üzerindeki Etkileri
østismar, iyileúmesi uzun süren bir süreçtir (Brook ve McDonald 2007: 664).
Fiziksel istismar çocuklarda, zihinsel ve fiziksel özre yol açan úiddetli nörolojik
zarara neden olabilmektedir. Lynch ve Roberts’in 1982 yılında yaptıkları Oxford
izleme çalıúmasında örneklemin %10’unda nörolojik hasar görülmüútür (Akt.
Kars 1994: 36-38).
54
Lee (2007)’ye göre istismar ve ihmal raporlarında anemi, geliúim yetersizli÷i ve
beslenme
eksikli÷i
gibi
birçok
beslenmeyle
alakalı
sa÷lık
problemi
görülebilmektedir (Lee ve Mackey-Bilaver 2007: 501-517).
Nolin ve Ethier (2007) ihmal edilen ve fiziksel istismara u÷ramıú çocukların,
iúitsel dikkat, görsel motor entegrasyonu, problem çözme, soyutlama ve
planlamada biliúsel noksanlıklar gösterdiklerini ortaya koymuútur (2007:631643).
østismar ve ihmale u÷ramıú çocuklardaki geliúim profiline bakıldı÷ında ise, en sık
rastlanan bozukluklardan biri, okul öncesi çocuklardaki konuúma gecikmesidir.
Daha büyük çocuklarda dil gerili÷i okulda baúarısızlı÷a yol açabilir.
Kolko ve Mosor (1988)’a göre bu çocuklar yetiúkinlerle iletiúimden kaçınırlar.
Yetiúkinlerin
kendilerine
dokunmasından
ve
yaklaúmasından
korkarlar.
Kolaylıkla yalan söyleyebilirler. Korku verici duyumlar karúısında bile tepkisiz
kalabilirler. Aúırı saldırgan veya aúırı içe dönük ve çekingen çocuklar olabilirler.
Bunlara ek olarak bu çocuklarda okul baúarılarında düúüúler, okulda ö÷retmenler
ve sınıf arkadaúlarıyla sorunlar ve okuldan kaçma gibi e÷itimle ilgili sorunlar da
göze çarpmaktadır.
Duygusal olarak istismara u÷rayan çocuklarda da gözlenebilecek sonuçlar uzun
bir liste oluúturmaktadır. Özellikle okul öncesi çocuklarda parmak emme,
sallanma, ısırma, istem dıúı idrar kaçırma (enürezis) ve istem dıúı dıúkı kaçırma
(enkoprezis), yeme bozuklukları, hiperaktivite görülmektedir. Aynı zamanda bu
çocuklarda aúırı içe dönüklük, aúırı pasiflik, dıú kontrol odaklı olma her úeye
boyun e÷me, mantıksız istekler, uyku bozuklukları, olumsuz benlik kavramı,
depresyon, aúırı kaygı, fobiler, obsesyonlar gibi nevrotik reaksiyonlar ve yıkıcılık,
hırsızlık, yalan söyleme ve zulmetme gibi anti sosyal davranıúlar, intihar giriúimi
veya intihar, biliúsel ve duygusal geliúimde duraklama, hafıza bozuklu÷u,
konsantrasyon bozuklu÷u, oryantasyon bozuklu÷u, güdü azlı÷ı, baúarısızlık, zeka
gerili÷i, yapay olgunluk gibi sonuçlar görülmektedir (Akt. Kars 1994: 36-38).
55
Çocuk istismar ve ihmalinin çocuk üzerinde fiziksel ve duygusal olarak yıkıcı
etkiler bırakmasının yanında 2007 yılında yapılan bir araútırma, istismar ve ihmal
edilen çocukların neredeyse yarısının (%48) adolesanlıkta ve genç eriúkinlikte ise
1/3’ünün stres ve sıkıntılarla baúa çıkabildiklerini ve gelecekteki olumsuz olaylara
karúı daha yüksek direnç gösterebildiklerini ortaya koymuútur (DuMont ve
di÷erleri 2007: 255-274). Benzer úekilde son yıllarda yapılan bazı araútırmalar
olumsuz yaúantılar için yüksek riske ra÷men, bazı istismar ve ihmal görmüú
çocukların geliúimsel görevlerde nispeten olumlu düzen ve baúarı gösterdiklerine
iúaret etmektedir (Haskett ve di÷erleri 2006: 796-812).
II.1.16.Çocukluktaki østismara Ba÷lı Olarak Geliúen Ruhsal Bozukluklar
østismar ve ihmale maruz kalan çocuklar çeúitli psikopatolojiler geliútirebilirler
(Kaffman ve Meaney 2007: 224-244). Araútırmalar, çocu÷un sosyal çevresindeki
çoklu faktörlerin istismar ile ve istismarın da akıl sa÷lı÷ı üzerinde etkisi oldu÷unu
göstermektedir (Swenson ve Chaffin 2006: 120-137). Fiziksel ve cinsel istismara
maruz kalan çocuklarda görülebilecek çeúitli ruhsal bozukluklar úunlardır;
Anksiyete bozuklukları (%67)
Akut stres bozuklu÷u
Travma sonrası stres bozuklu÷u (% 50)
Depresyon ve düúük özgüven (%70)
Davranım bozuklu÷u ve artmıú öfke (%87)
Zihinsel ve geliúimsel yetersizlik
ønsanlara, dünyaya karúı güvensizlik
Disosiyatif bozukluklar
Konversiyon bozuklu÷u
Cinsel davranıú ve cinsel kimlik bozuklukları (Sayıta ve ùirin 2000: 138).
Çocukluk ça÷ında istismar edilmiú bireyler, yetiúkin psikiyatrik rahatsızlıklar için
önemli bir risk kayna÷ı oluúturabilmektedirler (Collishaw ve di÷erleri 2007: 211229).
56
II.1.17.Çocuk østismarı ve øhmalinde Ö÷retmenin Rolü
Bavolek’e göre (1983) çocuk istismarı ve ihmali olaylarında okullar tarafından
yapılan ihbarların yüzdesi düúüktür. Aynı zamanda özel e÷itime ihtiyacı olan
çocuklardan istismar ve ihmale maruz kalanların tespit edilmesi çok zordur.
Steele’e göre (1986) ö÷retmenler ve di÷er okul personeli ö÷renme güçlü÷ü çeken
çocukları belirleyebilirler fakat bu güçlüklere neden olan geçmiúteki istismar ve
ihmal olaylarını bilemeyebilirler. Birçok ö÷retmen de yanlıú ihbarda bulunmaktan
ve bunun sonucunda çocu÷un ailesi tarafından haklarında dava açılmasından
korkmaktadır. Kimi zaman ö÷retmenler úüphelendikleri istismar ve ihmal
olaylarını ihbar etmekten çekinirler. Çünkü ihbar sonucu ö÷retmen-ö÷renci ve
ö÷retmen-aile iliúkisinin bozulaca÷ından korkarlar. Bazen de aile ve çocuk
arasındaki
iliúkilere
ve
ailenin
özel
hayatına
karıúmaktan
çekinirler.
Ö÷retmenlerin ihbarda bulunmak istememelerinin bir nedeni de haklarında
ihbarda bulundukları çocuklar için gerekli yardım çalıúmalarının yapılmayaca÷ı
endiúesini taúımalarıdır (Akt. Karaman 1993: 29-33).
II.1.18.Çocuk østismarı ve øhmalini Açıklamaya Yönelik Kuramlar
Çocuk istismarı ve ihmalinin nedenlerini açıklamaya yönelik kuramları,
psikiyatrik model, sosyolojik model, sosyal ö÷renme modeli, ba÷lanma modeli,
sosyobiyolojik model ve biyolojik model olarak ele almak mümkündür.
II.1.18.1.Psikiyatrik Model
Çocuk istismarı ve ihmalinin en etkili ve popüler modeli istismar eden ebeveynin
psikiyatrik analizinden türetilmiútir. Çocuk istismarı ve ihmalinden sorumlu
kiúilerin genellikle anne-babalar oldu÷u saptandı÷ından psikiyatrik model,
istismar nedenlerini ortaya koymak amacıyla ebeveyn özelliklerin incelenmesine
a÷ırlık vermiútir. østismarcı ebeveynlerin di÷er ebeveynlerden farklı bir dizi kiúilik
özelliklerine sahip oldukları varsayılmaktadır. Ancak klinik gözlem ve
57
incelemeler, istismar eden ebeveynlerin yalnızca %10’unun ruh hastası olarak
tanımlanabilece÷ini göstermiútir.
Psikiyatrik model çerçevesinde istismar eden ve etmeyen ana-babaları
farklılaútıran kiúilik özellikleri üzerinde durulmuútur. Çocuk istismarıyla ilgili
oldu÷u düúünülen bazı kiúilik özellikleri arasında narsistik e÷ilimler, kompulsif
bozukluklar, düúük benlik kavramı, aúırı kaygı, depresyon ve empati kuramama
gibi nitelikler dikkati çekmiútir. Kiúilik özelliklerini inceleyen bu tür araútırma
sonuçlarından genellemeler yapmanın güç oldu÷u yaygın bir kanıdır.
Gren, Gaines, Sandgrund (1974) istismarcı ebeveynlerin özelliklerini úöyle
sıralamaktadırlar:
•
Tepki kontrolünde bozukluk, aile veya eúle olan iliúkilerindeki
doyumsuzluk nedeniyle çocu÷a yönelme,
•
Zayıf benlik kavramı,
•
Kiúilik oluúumunda karmaúa,
•
De÷ersizlik duygusuna karúı dıúlama ve yansıtma mekanizmalarının
kullanılması,
•
Çocu÷un yanlıú algılanması.
II.1.18.2.Feminist Model
Feminist terapinin kökeni, kadınların geleneksel kadın rollerinin kısıtlayıcı
do÷asına yönelik tatminsizliklerini dile getirmek amacıyla birleútikleri ve
1960’larda gerçekleútirdikleri kadın hareketidir. Feminist terapi, büyük oranda
kadınların geleneksel terapi modellerinin, eski kuramcıların içsel yanlılıkları
tarafından sınırlandırıldı÷ını fark etmesiyle oluúmuútur.
Feminist terapistler, 1980’lerde beden imgesi, istismara dayalı iliúkiler, yeme
bozuklukları, ensest iliúki ve cinsel istismar gibi belli sorun ve konular üzerinde
gittikçe daha çok odaklanmaya baúlamıúlardır.
58
Corey (2008)’e göre feminist hareketin önemli katkıları psikolojide ve psikolojik
danıúma uygulamasında ahlak ve terapide etik karar verme alanlarındadır.
Feminist terapistler taciz, ensest iliúki, tecavüz, cinsel taciz ve aile içi úiddetin
boyutu ve sonuçlarına dikkat çekmiúlerdir. Aynı zamanda feministler kadınların
ve çocukların fiziksel, cinsel ve psikolojik olarak istismar edildi÷i durumları
belirlemeyi ve harekete geçirmeyi becerememenin sonuçlarına iúaret etmiúlerdir.
Feminist terapistler istismarcı erkek danıúanlarla da çalıúırlar. ùiddet uygulayan
erkeklerden oluúan ve sayısı gittikçe artan gruplarla ilgilenir ve ilgilenilmesine
destek olurlar (Akt. Ergene 2008: 375-404).
II.1.18.3.Sosyal Etkileúimsel Model
Sosyal etkileúimsel modelde, istismar davranıúının sadece ebeveynlerin
geçmiúteki deneyimlerinin bir sonucu olmadı÷ı ebeveynlerin çocuklarıyla
geliútirdikleri etkileúim ile de ba÷lantılı oldu÷u belirtilmektedir. Çocuk istismarı
ve ihmali vakaları ele alınırken anne-baba ve çocuklar arasındaki iliúkilerin
yeterince net bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Eúlerin birbirlerine
duydukları kızgınlıkların çocu÷a yansıtılabilece÷i düúünülmelidir. Ayrıca istismar
edilen çocu÷un özellikleri de göz önüne alınmalıdır. Örne÷in, prematüre
bebeklerin bakımı zor olaca÷ından bu çocukların, çocuk istismarı ve ihmali
açısından risk altında olmaları mümkündür. Toplumdaki informal (akrabalık,
yakın çevre ve komúuluk vb.) ve formal (sa÷lık kuruluúları, iú bulma hizmetleri,
aileler için danıúmanlık hizmetleri, sigorta yardımları, sosyal hizmetler vb.) destek
sistemlerinin olmaması veya yetersizli÷inin de çocuk istismarı ve ihmalinde bir
etken oldu÷u belirtilmiútir.
II.1.18.4.Sosyal Ö÷renme Modeli
Çocuk istismarı, çevresel belirleyiciler ve karúılıklı kiúisel etkileúimlerin ortaya
çıkardı÷ı davranıúlardır. ønsanlar kendileriyle ve baúkalarıyla çatıúmaya
59
girdiklerinde, davranıúlarının sorun yarattı÷ını ö÷renmektedirler. Bu yüzden sorun
olan davranıú saptanmalıdır.
østismar ve ihmal davranıúlarında bulunan anne-babalar, kendi ana-babalarını
örnek almaktadır ve çocuklarından da gerçekçi olmayan beklentileri vardır. Bu
durum ‘kuúaklar hipotezi’ olarak adlandırılmaktadır. Kimi kuramcılar ise kuúaklar
hipotezine karúı çıkmakta ve istismar ve ihmalin birincil nedeni olarak annebabanın güç yaúam koúulları ve duygusal baskı altında olmalarını göstermektedir.
Kuúaklar hipotezine karúı çıkan bazı araútırmacılarsa her istismarcı anne-babanın
çocuklu÷unun istismar edilmiú oldu÷unun söylenemeyece÷ini savunmaktadırlar.
Onlara göre çocu÷a kötü muamelenin birincil nedeni, çocuklukta görülen úiddet
de÷il, anne-babanın güç yaúam koúullarında yaúamasının sonucunda ortaya çıkan
duygusal baskıdır.
Sosyal ö÷renme kuramının geliúimi, biliúsel-davranıúçı yaklaúımlarla paralellik
içermektedir. Klasik sosyal ö÷renme görüúüne göre çocu÷un zihni, do÷du÷unda
boú bir levha gibidir. Bu boú levha yaúam içinde öncelikle ebeveynlerden alınan
davranıú kalıplarıyla dolmaktadır. Çocuk, istismarcı ebeveyn davranıúlarını örnek
alabilir. Üstelik söz konusu kiúiler yalnızca úiddet uygulama yöntem ve
tekniklerini almakla kalmamakta, aynı zamanda onların mantık ve düúünce
sistemini de almaktadırlar. Biliúsel davranıúçı yaklaúıma göre de bu gerçekçi
olmayan ebeveyn beklentileri ve olumsuz yaúantıların çocuklara mal edilmesi,
istismar durumunu yaratmaktadır. Fiziksel çocuk istismarı, ebeveynlerin, olayları
açıklamaya yönelik biliúsel yapılarından kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak; sosyal ö÷renme modelinde, yanlıú ö÷renilen davranıúların
de÷iútirilmesi, benlik saygısı ve öz denetim sa÷lama tekniklerinin ö÷renilmesi
yoluyla istismar ve ihmal davranıúlarının ortadan kalkması mümkündür.
60
II.1.18.5.Ba÷lanma Modeli
Ba÷lanma modelinin istismarı ele alıúı, sosyal ö÷renme kuramının bazı yönlerinin
farklı bir anlatımıdır. Ainsworth (1973), Bowlby (1979) ve Critenden (1989)’a
göre çocukla, çocuktan sorumlu bakıcı kiúi arasında kurulan erken ba÷lılık
iliúkisinin niteli÷i, daha sonraki ebeveyn-çocuk iliúkisinin belirleyicisidir.
Çocu÷un sosyalizasyon süreci ba÷lılık iliúkisinin ilk yılında baúlamaktadır.
Ebeveynler koydukları kurallar, uyguladıkları disiplin yöntemleriyle, çocu÷un
davranıúlarını düzenlemektedirler. Ebeveynin disiplin yöntemlerini aúırı yo÷un ve
a÷ır
olarak
kullanması,
çocu÷a
kendini
yardıma
muhtaç
ve
çaresiz
hissettirmektedir.
øúte, bu noktada ba÷lanma modeli, istismar döngüsünü açıklayabilir. Bebeklik
yıllarında kiúi, hayatta kalmak için, ona bakmakla sorumlu kiúiye güçlü bir
ba÷lılık geliútirmektedir. Yaúamın bu ilk yıllarından itibaren çocuk, di÷er
kiúilerden farklı bir úekilde o kiúiyi model almaktadır. Di÷er kiúilerle olan
iliúkilerini de bu modele göre düzenlemektedir. E÷er ebeveynin tutumu aúırı
yönlendirici, ba÷ımlılık iliúkisini destekleyici, karúılıklı yetersiz duygusal
geliúimin bir sonucu olarak ba÷ımlı olursa çocuk ilerdeki yıllarda zarar
görmektedir. Çocuk sosyal geliúimi ile birlikte baúkalarıyla iletiúim kurması
gerekti÷inde, bu yetersiz duygusal geliúim ve ba÷ımlılık iliúkisi yüzünden
sorunlar yaúamaktadır. Üstelik çocuk, ba÷ımlılık boyutlarında iliúkisi oldu÷u
ebeveyninden, kaçınılmaz olarak yaúadı÷ı ayrılmanın verdi÷i sıkıntıyı da aynı
anda yaúamaktadır. Bu durum çocuklarda çeúitli duygusal sorunlara neden
olabilmektedir.
II.1.18.6.Sosyobiyolojik Model
Sosyologlar tüm insanların kendilerini ve genlerini korumaya programlandıklarını
savunmaktadırlar. Bunun yarattı÷ı baskı ve bu baskı ile oluúan istismar tamamen
hayatta kalmak içindir. Sosyologlar üvey ebeveyn kavramına büyük önem
vermektedirler, çünkü günümüzde artan boúanmalar, ayrı ebeveynler do÷al aile
61
yapısını bunun getirisi olarak da gen yapısını bozmaktadır. Bu durumun yarattı÷ı
stresle birlikte ebeveynler çocuklarını daha fazla istismar edebilmektedirler.
II.1.18.7.Biyolojik Model
Araútırmalar, biyolojik faktörlerin de çocuk istismarında önemli bir faktör
oldu÷unu ortaya koymaktadır. østismar eden ebeveynlerin, nörolojik sorunları
oldu÷unu iddia eden bu yaklaúımda, biliúsel aktivitelerin minimal düzeyde
beyindeki fonksiyon bozukluklarından etkilendi÷ini savunmaktadır. Yine buna
benzer di÷er araútırmalarda da istismarcı ebeveynler ve istismarcı olmayan
ebeveynlerin kıyaslanmasında istismarcı ebeveynlerin di÷erlerine oranla farklı
sa÷lık sorunları oldu÷u saptanmıútır. Bu da ebeveyn olma yetene÷ini kısıtlayıcı
bir etki yaratmaktadır (Mangalcı 2002: 55-58).
II.1.19.Dünyada Kullanılan Baúlıca Önleme Programları
Yo÷un stres zamanlarında ailedeki iúlevsizlikleri yumuúatmak için müdahale
programları uygulanmalıdır (Rentz ve di÷erleri 2007: 119).
Çocukları kötü muameleden korumak için hazırlanan ilk programların birço÷u,
ço÷unlukla veya
yalnızca bireysel ve aile seviyesindeki müdahalelere
dayanmaktaydı. Ancak iletiúim bazlı stratejilerin yoklu÷u çocuk istismarı ve
ihmaline maruz kalan çocukların sayılarında ya da sıklı÷ında topluluk faktörlerini
göz ardı etmekteydi. Tehlikeli toplum koúullarıyla baú etmeye çalıúan annebabalar, çok cezalandırıcı veya tam tersine, yetersiz derecede uyanık
olabilmekteydi. Bunun aksine, destekleyici topluluklar, riskli çevrelerce
oluúturulan tehditleri azaltabilmektedirler. Son yıllarda hazırlanan programlar ise
çocuk ihmal ve istismarını birey-aile-toplum üçgeninde ele almaya baúlamıútır.
(Mcdonell ve Melton 2008: 113-125).
62
Birçok ülkede çocuk istismar ve ihmalini önlemeye yönelik yeni atılımların
gerçekleútirildi÷i görülmektedir. Örne÷in, 825,000 belirlenmiú vaka bulunan
Amerika Birleúik Devletleri’nde 2005 yılında 2,9 milyon rapor hazırlanmıútır ve
bu raporlar, çocuk istismarına yönelik çalıúmaların altını çizmiú; ev ziyaret
programlarına, aile e÷itim programlarına, cinsel istismar önlemesine ve bedeni
cezayı yasaklayan kanunların etkinli÷ine odaklanmıútır (Krugman ve di÷erleri
2007: 711).
Son yıllarda dünyada kullanılan baúlıca önleme programları úu úekildedir;
Krivacska’nın PRISM Programı: Okul öncesi çocuklar ile ilkokul döneminin
ilk sınıflarındaki çocukların farklı geliúimsel yeteneklerine göre düzenlenmiú
aktiviteler ve kavramları içermektedir. Bu program çocuklara sosyal yeterlili÷i
artırıcı e÷itim vermeyi hedefler.
Hawai Sa÷lıklı Baúlangıç Programı: Bu programın temelini risk grubunda
bulunan ailelerle yapılan ev ziyaretleri oluúturmaktadır. Bu nedenle ikincil önleme
türleri içinde yer alır (Mangalcı 2002: 55-58).
Ev ziyareti programları çocuk tacizini önlemede etkili oluyorsa da, çocuk
istismarı ve baú etme yolları yasal emirler ile de yönlendirilmektedir (Mcdonald
2007: 221-228).
Diversion Programları: Yargılama öncesi çevirme programı, suçlama sonrası
çevirme programı ve hukuk öncesi çevirme programı bulunmaktadır. Üçü de
üçüncül önleme grubuna dahil programlardır.
Yukarıda adı geçen programların yanı sıra çocuk istismarını önlemek amacıyla
alınan de÷iúik önlemler de geliúmiú ülkeler tarafından uygulanmaktadır. østismar
eden ana-babaya ya da istismar edilen çocu÷un ailesine acil ya da orta vadede
yardım vermek için tasarlanan bu çalıúmalar úöyle sıralanabilir:
1. 24 saat telefonla yardım hizmeti
63
2. Çocuk bakımı ve yetiútirmede ailelere danıúma hizmeti
3. Sa÷lık ziyareti hizmetleri
4. Sosyal çalıúma
5. Bireysel psikoterapi
6. Evlilik terapisi
7. Grup terapisi
8. Anonim ana-baba grupları
9. Ev içi yardım
10. Çocuklar için kriz üniteleri ve barınaklar
11. Aile içi evde sa÷lanan terapi ortamı
12. Çocuklar için terapiye yönelik gündüz bakımı
13. Aile terapisi
Yapılan tüm çalıúmalara ra÷men çocuk istismar ve ihmali programları halen
istenilen
düzeye
gelmemiútir.
Örne÷in,
çocuk
istismarını
engelleme
programlarının ve anne-baba e÷itim programlarının, titiz metodolojiyle ve sonuç
ölçümleriyle de÷erlendirilme ihtiyacı vardır (Krugman ve di÷erleri 2007: 711).
Aileler daha iyi iúleyebilmek için devletin deste÷ine muhtaçtır ve devlet de iyi
iúleyen ailelere muhtaçtır. Ancak dünyada birçok devlet, çocuk istismarı ve
ihmalinin önlenmesi için yeterli dikkati göstermemektedir (Huntington 2007: 148153).
II.1.20.Türkiye’de Kullanılan Baúlıca Önleme Programları
Türkiye’de birincil önleme kapsamında de÷erlendirilebilecek çok de÷erli iki
program uygulanmaktadır.
Bunlardan birincisi Ka÷ıtçıbaúı ve ekibi tarafından geliútirilen ‘Erken Destek
Projesi’ ikincisi ise Yavuzer ve ekibi tarafından geliútirilen ‘Ana-baba Okulu’
isimli e÷itimsel programlardır. Bu programlar istismarın önlenmesinde öncelikli
olarak ebeveynlerin çocuk geliúimi ve çocuk istismarı konusunda e÷itilmesini
64
içerir. Ailede istismarın ancak bu yolla ortadan kaldırılabilece÷i temelinden
hareket edilir.
Erken Destek Projesi: Yetersiz çevrede yetiúen çocu÷un geliúmesinin eksik
kaldı÷ını gösteren çok yaygın bulgulardan yola çıkılarak hazırlanmıú bir
programdır. Pek çok araútırmanın bulgularından elde edilen bu sonuçlara göre de,
anne e÷itimi ve okul öncesi e÷itim kurumunun etkili olaca÷ı varsayımları
tasarlanmıútır. Proje öncelikli olarak anneler tarafından evde uygulanacak bir
e÷itim ve ardından çocu÷un çevresindeki kimselerin e÷itimini içermektedir.
Anne-Baba Okulu: Anne-baba okulu, anne ve babaların çocuklarına karúı
olumlu tutum ve davranıúlar geliútirmesine yardımcı olmak, anne ve babalara
çocukları ile nasıl sa÷lıklı bir iletiúim kurabileceklerini anlatmak, çocu÷un
geliúme süreci içindeki de÷iúimlerine iliúkin özelliklerini aktarmaktan, cinsel
e÷itime kadar çocuk ve genci ilgilendiren farklı konularda anne ve babalara ıúık
tutmak amacıyla kurulmuútur.
østismara veya ihmale u÷ramıú çocukların geliúimsel ve davranıúsal özelliklerini
inceleyerek, bugünün istismar ve ihmal edilen çocuklarının, nasıl yarının istismar
ve ihmal eden ana-babalarına dönüútüklerini anlamak zor de÷ildir. Yapılacak
müdahale, daya÷ı veya azarlamaları durdurmakla ya da fiziksel bakım úartlarını
iyileútirmekle kalmamalıdır. Bu çocukların birço÷u, geliúimsel ve duygusal olarak
hasara u÷ramıútır ve bunu aúmak için uzun süreli etkin terapötik yardıma
gereksinimleri vardır.
Denenmiú ve denenmekte olan veya uluslar arası düzeyde geniú çapta uygulanmıú
olan birçok yaklaúım, kendi geçmiúimiz ve günümüzün koúullarına uygun
olmadıkları sürece, geçerli olamamaktadır. Bu yüzden çözüm yolu olarak
uygulanan yöntem her ne ise öncelikle söz konu yöntemin içinde bulunulan
toplumsal yapıya uygunlu÷u ve uygulanabilirli÷i mutlaka göz önüne alınmalıdır
(Mangalcı 2002: 55-58).
65
Benzer úekilde özürlülere götürülecek olan hizmet politikalarında da, ønsan
Hakları temelinde özürlülerin
gereksinimlerini karúılayabilecek plan ve
programlar hazırlanmalı ve uygulamalar etkin bir sistem içinde denetlenmelidir
(Altu÷gil 2008: 2-4).
Altında birçok neden yatan çocuk istismarı oldukça kompleks bir problemdir ve
önleyici stratejilerin etkili olabilmesi için önleme amaçları úunları içermelidir.
•
Ailelerin çocuk geliúmesi bilgilerini ve ailesel istekleri geliútirmek
•
Aile-çocuk arasındaki iliúkiyi, duygusal ba÷ı ve iletiúimi artırmak
•
Özel gereksinimi olan çocukları da içeren tüm çocuklar için bakım
stresleriyle baú etmede ailesel becerileri yükseltmek
•
Ev ve çocuk yönetimi hakkında ailelerin bilgilerini artırmak
•
Çocuk bakım yükünü azaltmak
•
Aile izolasyonunu azaltmak ve destekleri artırmak
•
Fakirli÷in aile üzerindeki uzun dönem sonuçlarını azaltmak
Genel olarak önlemenin üçüncül, ikincil ve birincil olmak üzere üç ana alanı
kapsadı÷ı kabul edilir.
Üçüncül Önleme
Üçüncül önleme, istismar edilmiú olan çocu÷un yeniden istismar edilmesinin
önlenmesidir. Bu, istismar ortaya çıktıktan sonraki tüm hizmetleri kapsar.
Kimilerine göre bu, uçurumun kenarındaki bir çocu÷a yardım sa÷lamak yerine,
uçurumun dibine bir ambulans getirerek çocu÷un düúmesini beklemekle eú
anlamlıdır.
Yeniden istismar oranları, üçüncül düzeydeki müdahalemizin ne derece etkili
oldu÷u hakkında fikir vermektedir. Üçüncül koruma, uzmanların ve toplumun
üyelerinin çocuk istismarı olaylarını erken belirlemeleri için çalıúmasını içerir.
66
Üçüncül önlemenin amacı çocu÷un yeniden istismar edilmesini önlemekle
beraber, kötü muamelelerin negatif sonuçlarını azaltmaktadır. Üçüncül önleme
programları aúa÷ıdaki hizmetleri içermektedir:
*Kısa zaman periyotları úeklinde, ailelere e÷itilmiú ruh sa÷lı÷ı danıúmanlarınca
yo÷un aile koruma hizmetlerinin verilmesi,
*Çocuklarını istismar etmeyen ailelerin ‘rol modeli’ oldu÷u ve kriz anında
ailelerin desteklendi÷i aile programlarının olması,
*Aile fonksiyonları ve iletiúimi geliútirmek için kötü muamelelerin görüldü÷ü
çocuk ve aileler için ruh sa÷lı÷ı hizmetleri.
økincil Önleme
økincil önleme, yüksek risk gruplarının belirlenmesidir. økincil önlemenin
amaçları yüksek risk gruplarının belirlenmesi, bu kiúilerin var olan hizmetleri
kullanmalarının sa÷lanması konusundaki stratejiler ve e÷er gerekiyorsa söz
konusu ailelere ek hizmetlerin sunulması olarak özetlenebilir. Bazen bunlar ek
hizmetlere gereksinim duyan aileler de÷il, var olan hizmetleri uygun biçimde
kullanmakta sorunlarla karúılaúan ailelerdir (Uysal 1998: 33-34).
Birincil Önleme
Birincil
önlemenin
amacı;
tüm
çocukların
geliúimlerinin
iyi
biçimde
sürdürülebilece÷i ortamı sa÷lamaktır. Tüm çocukların ve ailelerin içinde
bulundukları koúulları iyileútirebilmenin yolu sosyal reformlardır. Bir toplum
ço÷unlu÷unun yaúam düzeyini yükseltici her úeyin, aileler ve çocuklar üzerinde
olumlu etkileri olacaktır (Kutsal 2004: 14). Yaúam düzeyinin yükseltilmesinin
yanında, aileler, anne-babalar ve sınıf ö÷retmenlerinin, uygun görev paylaúımı ve
sosyal destek ile düzenli ve sürekli bir biçimde iletiúim içinde olmaları, duygusal
ve davranıúsal problemlere karúı önemli koruyucu faktörler arasında yer alır
(ùimúek ve arkadaúları 2007: 883-899). Kuúkusuz, de÷iúikli÷i sa÷lamanın baúka
67
yolları da vardır. Bunlar tutumları etkilemek ve e÷itimdir. Topluluklar
çocuklarına daha çok de÷er vermeye ve onların gereksinimlerine öncelik vermeye
yöneltilmelidir. Bu da ailelere tek tek veya tüm toplumla çalıúarak
gerçekleútirilebilir (Uysal 1998: 36).
østismar sonucu parçalanmıú ailelere ve istismara u÷ramıú çocuklara yapılan
yardım, destek ve tedaviler düúünülürse hekimli÷in her alanında oldu÷u gibi bu
alanda da henüz daha hastalık ortaya çıkmadan önlenmesine yönelik olarak
yapılan birincil koruma hastalık ortaya çıktıktan sonra sa÷altımına yönelik olarak
yapılan üçüncül korumaya göre daha ekonomik, kolay ve insancıldır (Kutsal
2004: 28).
Sonuç olarak; çocuk istismarını ortaya çıkartan devlet, mesleki uygulayıcılar ve
aileden oluúan üç düzey ve üç gruptaki sistemler, sürekli, dinamik, ço÷u zaman
hiyerarúik olmayan bir süreç içinde karúılıklı etkileúimde bulunarak birbirlerinin
patolojisini artırıp ‘sistemin kötüye kullanılması’ denilen olguyu meydana
getiririler. Dolaysıyla istismarın önlenmesinde bu iúleyiúlerden haberli olunması
ve çözümü için çalıúırken problemin bir parçası haline gelmemeye dikkat edilmesi
çok önemlidir.
Mcdonald çocuk istismar kurbanlarını tedavi etmede ve de÷erlendirmede bir
yaklaúımın seçilip uygulanması yerine çok disiplinli bir yaklaúım tavsiye
etmektedir (2007: 221-228).
II.2.YURTDIùINDA YAPILAN ARAùTIRMALAR
Dünyada, korunmaya muhtaç çocuklar alanının bir alt dalı olarak ortaya çıkan
çocuk istismarı ve ihmali konusuna araútırmacı, hukukçu, doktor, psikiyatrist,
sosyal çalıúmacı gibi meslek elemanları ancak son yirmi-yirmi beú yıldır ilgi
göstermeye baúlamıúlardır. Yeni geliúen bir alan olması nedeniyle, çocuk istismarı
ve ihmali üzerine yapılan çalıúma ve araútırmalar çok az olup, çocuk istismarı ve
ihmali henüz bütün boyutlarıyla açıklı÷a kavuúturulamamıútır. Özellikle çocu÷un
68
duygusal istismarı ve ihmali, somut ve nesnel verilerin elde edilmesi güçlü÷ü
nedeniyle araútırmacıların üzerinde çok az durdukları bir konu olmuútur.
Ammerman ve arkadaúları (1989)’nın birden fazla engeli olan çocuklar üzerinde
yaptıkları araútırmalarda; bu çocukların %66’sının ırzına zorla geçildi÷i, %40’ının
birden çok kimse tarafından cinsel olarak istismar edildi÷i ve istismarcıların aile
üyeleri oldu÷u sonuçları verilmiútir (Akt. Kutsal 2004: 34).
Brunnquell ve arkadaúları (1981)’nın gerekçesi olsun ya da olmasın; ço÷u istismar
edici ebeveynin çocuklarını anormal olarak gördüklerini saptamıúlardır. østismar
edilen çocuklarda, ebeveynin odak noktası haline gelen özürleri mevcuttur. Bu
ebeveynler çocuklarını kötü bir rakip ya da katlanılması ya da çekilmesi gereken
a÷ır bir yük olarak görmektedirler.
Chase ve Martin (1970), istismar edilen çocuklar arasında görülen zihinsel
gerili÷in sadece fiziksel istismara ba÷lı olmadı÷ını, kafa travması, bozuk ortamlar
ve eksik beslenme gibi bir dizi faktörün mevcut oldu÷unu, ihmalin en sık görülme
úeklinin yetersiz beslenme oldu÷u, bebek geliúiminin ilk yılının kritik bir yıl olup,
en hassas dönem oldu÷u ve istismar edilme tehlikesinin söz konusu oldu÷u ve bu
dönemde yetersiz beslenen bebeklerin zihin engellili÷e maruz kaldı÷ını
saptamıúlardır.
Conway ve Kempe (1974) araútırmalarında ihmal edilen çocuklarda algılama
eksiklikleri, yorgunluk ve huysuzluk davranıúlarının yo÷un olarak gözlendi÷ini
saptamıúlardır (Akt. Eratay 2000: 178-181).
Halper’in (1981) istismar edilmiú ve edilmemiú çocukların annelerini, babalarını
ve kardeúlerini nasıl algıladıkları ile ilgili bir çalıúma yapmıútır. Örneklem grubu
20 istismar edilmiú çocuk ve bu çocukların kardeúleri (20) ile 20 istismar
edilmemiú çocuk ve bunların kardeúleri (20) olmak üzere toplam 80 zenci
çocuktan oluúmaktadır. Araútırma sonucunda istismar edici aile ortamındaki
çocuklar (istismar edilmiú ve istismar edilmemiú) istismar etmeyen ailelerdeki
çocuklara göre ebeveyn ve kardeúlerine karúı daha fazla olumsuz duyguya sahip
69
oldukları görülmüútür. Bir di÷er anlatımla bu çocukların ebeveyn ve kardeúlerine
karúı olumlu duygu ve algıları daha azdır (Akt. Kars 1994: 58-59).
Kempe, Silverman, Steele, Droegemueller ve Silver (1962)’in ilk defa olarak
Amerika’da 300 istismar vakasını inceledikleri çalıúmalarında; istismar sonucu
çocukların %11’inin öldü÷ü, %28’inin daimi hasara u÷radı÷ı sonucuna varılmıútır
(Akt. Özdemir 1989: 47-48).
Kent (1976) tarafından yapılan bir çalıúmada istismar edilen çocukların zayıf
sosyal iliúkiler, sinir krizleri, aúırı itaatsizlik, içe kapanıklık ve hırçınlık gibi
karakteristikleri oldu÷unu; saldırgan ve aúırı itaatsiz çocukların, ihmal
yaúadıklarını ortaya koymuútur.
Martin (1976) istismara maruz kalan deneklerinin %33’ünün IQ seviyesinin
80’den aúa÷ı oldu÷unu ve %43’ünün nörolojik bozukluk gösterdi÷ini;
çalıúmasında yer alan ve normal zekaya sahip istismara maruz kalmıú
deneklerinin ise konuúmayı ö÷renmede geciktiklerini saptamıútır (Akt. Özgür
2004: 41-45).
Merrel ve Holland (1997)’in ‘Geliúim Gecikmeleri Olan ya da Olmayan Okul
Öncesi Ça÷daki Çocukların Sosyo-Duygusal Davranıúları’ araútırmasında;
geliúimsel gecikmeleri olan okul öncesi çocukların ö÷retmenler ve ebeveynler
tarafından yapılan ölçümlerde geliúimsel problemleri olmayan çocuklara kıyasla
daha az sosyal yeti seviyeleri ve daha yüksek problem davranıú seviyeleri oldu÷u
yolundaki kanıtları ortaya konmuútur (Akt. Eratay 2000: 190).
Morgan (1979) tarafından devlet okullarındaki özel sınıflarda yetiútirilmiú olan,
istismar edilen ve duygusal açıdan rahatsız olan çocuklar ile istismar edilmemiú
ve duygusal olarak rahatsız olan çocuklar arasındaki fark incelenmiú ve
çocukların sergiledi÷i davranıúlardan karıúık sonuçlar elde edilmiútir. østismar
edilen çocukların bir kısmı içe kapanık olmasına karúın, di÷er çocukları kötü
davranıúa sürüklerken bir kısmı daha saldırgan davranıúlar sergilemiútir.
Çalıúmada yer alan istismar edilmiú çocuklar daha içgüdüsel davranıúlar, öfke ve
70
saldırganlık sergilemiútir; ancak istismar edilen çocuklar bu davranıúları temel
alarak ba÷ırmak, yüksek ses çıkarmak, küsmek, kızgın yüz ifadeleri takınmak ve
müstehcen hareketlerde bulunmak ile ifade etmiúlerdir (Akt. Sertler 2002: 52).
Morse, Sahler ve Friedman (1970); çalıúma kapsamında yer alan istismar edilen
çocukların %29’unun zihin engelli oldu÷unu ve %28’inin de belirgin úekilde
duygusal rahatsızlı÷ının oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bu araútırmacılar tarafından,
aile düzeninin bozuklu÷u, yoksulluk ve sevgi eksikli÷inin yetiúme ça÷ındaki
çocukların duygusal, nörolojik ve zihinsel geliúimi engelledi÷i sonucuna
varılmıútır (Akt. Tercan 1995: 67).
Rose ve Hardman (1981); normal fiziksel ve psiko sosyal geliúimini sürdüren
çocukların istismar dolayısıyla özürlü oldu÷unu; bazı çocuklarda ihmal nedeniyle
meydana gelen kafa travmaları nedeniyle ortaya çıkan nörolojik bozukluklar
oldu÷u, bazılarında ise ihmal ve istismardan dolayı zihinsel özür meydana
geldi÷ini saptamıúlardır (Akt. Eratay 2000: 185).
Ryerson (1984)’un engellilerle yaptı÷ı istismar çalıúmalarında, engellileri cinsel
olarak istismar edenlerin %99’unun çocuk tarafından bilinen bir kiúi oldu÷u
görülmüútür (Akt. Akdaú 2005: 39).
Sandgrand, Gaines ve Gren (1976) ilk defa olarak etki-tepki olgusunu
inceledikleri istismar edilen çocukları örnekleme aldıkları çalıúmalarında, istismar
edilen çocukların IQ’larının önemli oranda istismar edilmeyenlere göre düúük
oldu÷u ileri sürülmüútür (Akt. Karaman 1993: 45).
Soeffing, Kline ve Chrastiansen (1975)’in çalıúmalarında psikolojik ve
davranıúsal sorunlar ile istismar arasında güçlü bir ba÷lantı oldu÷u; istismar edilen
çocukların sosyal etkileúim ve genel fonksiyonlarında anormallik sergiledikleri,
hırçınlık ve içe kapanıklı÷ın istismar edilen çocuklarda en sık gözlenen
karakteristikler oldu÷u, fiziksel istismar sonucu korku, zayıf sosyal iliúkiler,
yıkıcılık, hırçınlık ve içe kapanıklık davranıúlarının yo÷un olarak gözlendi÷i
ortaya konmuútur.
71
Tymchuk ve Andron (1990)’un ö÷renme güçlü÷ü olan 33 anne üzerinde yaptı÷ı
araútırmasında bu annelerin çocuklarını istemeden ihmal ettikleri ve bedensel
cezaya da az baúvurdukları; bu anneler çocuk bakımı ve e÷itimi konusunda
bilgilendirildikten sonra çocuklarına daha iyi baktıkları ve istismar etmedikleri
görülmüútür (Akt. Eratay 2000: 192-193).
II.3.TÜRKøYE’DE YAPILAN ARAùTIRMALAR
Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yapılan araútırmaların çoklu÷una
ra÷men, Türkiye gibi geleneksel yapının sosyal alanda etkisini korudu÷u
ülkelerde özellikle kadına ve çocu÷a yöneltilen úiddet konusunda veri tabanı
oluúturmak oldukça güç bir iútir. Bunun en önemli nedenlerinden biri; aile içi
sorunların yakın akraba/arkadaú çemberi dıúına çıkmaması olarak görülmektedir.
Özellikle aile içinde yaúanan úiddet ve istismar aile içi mahremiyet alanı içinde
görülmekte ve buna paralel olarak aile içi sorunlar, dıúarıdan gelebilecek yardım
ve desteklerden yoksun biçimde yine aile içinde çözümlenmeye çalıúılmaktadır.
Bu ve benzeri sebeplerden dolayı Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali üzerine
yapılan yayımlanmıú çalıúmalar da yok denecek kadar azdır.
Bıyıklı (1989)’nın özürlü çocuklar ile normal çocukların aile kabul düzeyi
açısından benlik kavramlarını inceledi÷i araútırmasında; ortopedik özürlülerin,
iúitme özürlülere oranla daha yüksek benlik kavramına sahip oldukları; normal ve
özürlü çocuklar arasında benlik kavramları açısından fark bulunmadı÷ı; ortopedik
özürlü çocukların aile kabul düzeyi iúitme özürlülere oranla yüksek bulunmuú,
normallerle özürlüler arasında genel anlamda fark bulunamamıútır. Görme
özürlüler ve ortopedik özürlüler ailelerinden daha fazla yakınlık ve sevgi
gördükleri; iúitme ve görme özürlülerin daha fazla ihmal ve boú verme
davranıúlarıyla karúılaútıkları, iúitme özürlülerin ebeveynlerince reddedildiklerini
düúündükleri bulunmuútur (Akt. Eratay 2000: 166-167).
72
1989-91 yıllarında Biçer ve arkadaúları tarafından yapılan bir çalıúmada cinsel
saldırıya u÷rayanların büyük oranda %60,24 olarak 16-18 yaú grubundaki kiúiler
oldu÷u belirtilmiútir (Akt. Sayıta ve ùirin 2000: 538).
Bilir ve arkadaúları (1991a) 4 – 12 yaúları arasında 16000 çocukta istismar
durumları ile ilgili araútırmaları sekiz ilde (Afyon, Ankara, A÷rı, Giresun,
Trabzon, Rize, Nevúehir, Malatya) yapılmıútır. Araútırma sonuçlarına göre 4 – 6
yaú grubunda istismar oranı di÷er gruplara göre daha yüksektir (%40.7). Bu oran
7 – 10 yaú grubunda %33.5 ve 11 -12 yaú grubunda ise %25.8’dir. Kızların
%34.6’sı, erkeklerin de %32.5’i istismar edilmektedirler. Annelerin yaúlarına göre
çocuklarını istismar etme durumlarına bakıldı÷ında; 20 yaúın altındaki annelerde
bu oran %45.5 ve 50 yaúın üstündeki annelerin ise %55.1’e çıkmaktadır. Geniú
ailede çocuk istismarının oranı %36 iken çekirdek ailelerde %32.8’dir. tek
çocuklu ailelerde çocuk istismarı durumu %24.4, 2 – 3 çocuklu ailelerde %32.7
ve dört ve fazla çocuk sahibi ailelerde bu oran %35.7’dir. yani çocuk sayısı
arttıkça çocuk istismarı oranı da artmaktadır.
Bilir ve arkadaúları bir baúka çalıúmalarında (1991b) Türkiye’nin on altı ilinde 4 –
12 yaúlar arasındaki 50473 çocu÷a fiziksel ceza verme sıklı÷ını ve buna iliúkin
problem durumlarını incelemiúlerdir. Çocuklara fiziksel ceza verme sıklı÷ının
annenin yaúı, çalıúma durumu, çocu÷un yaúı ve cinsiyeti ve çocuk sayısı gibi
de÷iúkenlere göre ele alındı÷ı bir araútırmada úu sonuçlar elde edilmiútir: Kızların
%62.4’ü, erkeklerin ise %62.9’u fiziksel ceza almıúlardır. En fazla ceza alan yaú
grubu %67.3 ile 7 yaú grubudur (4 – 12 yaú arası her yaú bir ‘yaú grubu’ olarak ele
alınmıútır). Fiziksel ceza veren annelerin %70.3’ü 21 – 30 yaú grubu içindedir ve
bu annelerin %66.2’si okur-yazar ya da ilkokul mezunudur. Ev hanımı olan
annelerin %65.9’u ve çalıúan annelerin de %45.8’i çocuklarına fiziksel ceza
uygulamaktadırlar. Fiziksel ceza veren aileler içinde 2 – 3 çocuklu olan ailelerin
oranı
%67.5 ile en yüksek orandadır. Araútırmada, çocuklarda görülen
problemler arasında en fazla (%33.7) davranıú bozuklukları görülmektedir.
Fiziksel ceza verilen çocuklarda korkular %34, uyku bozuklukları %12.4,
konuúma bozuklukları %6.1 ve tikler %2.1 oranında görülmüútür. Tüm bu oranlar
fiziksel ceza verilmeyen çocuklarda daha fazladır (Kars 1994: 66-67).
73
Bilir ve arkadaúları (1991) tarafından yapılan baúka bir araútırmada ise korunmaya
muhtaç zeka özürlü çocuk ve gençlerde ruhsal uyum davranıúları incelenmiútir.
Araútırmaya göre 13-15 yaú grubunda; korkaklık, ürkeklik, her úeye a÷lama,
kaygı ve kuruntu; 7-9 yaú grubunda; sinirlilik, çabuk kızma, bencillik,
paylaúamama, kendine ait olmayan úeyleri izinsiz alma; 0-6 yaú grubunda
kıskançlık, söz dinlememe, kendi baúına iú yapamama, sorumsuzluk gibi
itemlerde istatistiksel düzeyde farklılık görülmüútür. Kızlar, erkeklere oranla daha
fazla kaygılı ve kuruntulu bulunmuú; bir yıl ve daha az süreli korunmaya alınan
çocuklarda; kendi baúına iú yapamama, izinsiz eúya alma, sorumsuzluk ve kaka
kaçırmaya rastlanırken; korunmaya alınmıú çocuklarda genelde daha fazla
problem saptanmıútır.
Madi, Tokad ve Sa÷ol (1995)’un engelli çocuklarda cinsel sorunlara ailelerin
yaklaúımını inceleyen cinsel sorunları olanların yakınlarından anket formları
yoluyla bilgi alan çalıúmalarında; engelli çocukların cinsel istismar nedeniyle
yakınmaları úöyledir; oturdu÷u yerde sallanma, uykusuzluk, geceleri ba÷ırma,
saldırganlık, sinirlilik, her úeye karúı çıkma iste÷i, zamansız uyuma iste÷i, idrar
kaçırmaya baúlama, karúı cinse dikkat çeken yakın ilgi, ulu orta mastürbasyon, içe
dönüklük, baú dönmesi, karın a÷rısı, sık sık tuvalete gitme, kalpte sıkıúma (Akt.
Eratay 2000: 168-172).
Oskay (1981) ve Köknel (1986) çalıúmalarında; engelli çocukların e÷itimlerinde
ailenin ve çevrenin çocu÷un yaúına ve geliúim ça÷ına uygun olmayan
beklentilerinin olmasını, ailenin bu beklentilerinin gerçekleúmesi için aúırı baskı
ve daya÷a varan ceza ve úiddet yöntemlerine sıklıkla baúvurmasını, çocukların
yetiúkinlik dönemine geldiklerinde yaúadıkları iletiúim bozuklu÷unun temel
nedenlerinden birisi olarak açıklanmaktadır (Bozkurt 1991: 2).
Sözen (1990)’in ’15-16 yaú Düzeyindeki Ana-Babalı ve Ana-Babasız Zeka
Özürlü Çocukların Ruhsal Uyum Problemlerinin øncelenmesi’ çalıúmasında anababalı zeka özürlü çocuklarda daha fazla ruhsal uyum problemi saptanmıútır. Kız
çocuklarında erkek çocuklara oranla daha fazla, ana-babalı zeka özürlü kız
74
çocuklarında daha fazla ruhsal uyum problemine rastlanmıútır. Ana-babalı kız
çocuklarında en fazla durgunluk ve içe kapanıklık görülürken, erkek çocuklarında
hareketlilik ve yerinde duramama davranıúları görülmüútür. Ana-babasız zeka
özürlü kız çocuklarında en fazla sıkılganlık, çekingenlik, güvensizlik görülürken,
ana-babasız zeka özürlü erkek çocuklarında en fazla okula isteksiz gitme
davranıúına rastlanmıútır.
Sucuo÷lu ve Öner (1994)’in zihinsel özürlü çocukların istismarını inceleyen
normal ve özürlü çocu÷a sahip ana-babaları karúılaútırdı÷ı çalıúmasında; aile ile
ilgili ve di÷erleriyle ilgili problemler dıúında özürlü çocu÷a sahip ailelerin, normal
çocu÷a sahip ailelerden daha fazla puan aldı÷ı, özürlü çocu÷a sahip babaların
katılık ölçe÷i haricinde normal çocu÷a sahip babalardan daha fazla puan aldı÷ı;
özürlü çocu÷a ve normal çocu÷a sahip ana-babaların stres, mutsuzluk, çocuk ve
kendileriyle ilgili problemler bakımından farklılaútıkları, zihin özürlü çocu÷a
sahip ana-babaların istismar etme potansiyellerinin farklı olmadı÷ı; istismar etme
potansiyellerinin ana-babanın yaúı, çocuk sayısına göre farklılaúmadı÷ı, e÷itim
düzeyine göre farklılaútı÷ı görülmüútür (Eratay 2000: 167-170).
Zeytino÷lu (1991)’nun sa÷lık, sosyal hizmet, hukuk ve e÷itim alanlarındaki
çalıúmaların Türkiye’de çocuk istismarı ve ihmali sorunu ile ilgili görüúleri
üzerinde yaptı÷ı çalıúmada örneklem grubunu Ankara ve øzmir illeri içerisinde
görev yapan toplam 120 meslek elemanı oluúturmaktadır. Örneklem grubundaki
meslek elemanlarının 30’u hakim ve savcı, 27’si ö÷retmen, 23’ü çocuk hekimi,
20’si sosyal hizmet uzmanı ve 20’si de psikologdur. Bu çalıúmadan elde edilen
sonuçlara göre uzmanların çocuk istismarının nedenlerine iliúkin görüúleri úu
úekildedir: E÷itim eksikli÷i (%71.66), ekonomik yetersizlikler (%71.66), bireysel
özellikler (%49.16), geleneksel de÷er yargıları (%40.00), sa÷lık ve sosyal hizmet
kuruluúlarının yetersizli÷i (%7.50), toplumsal de÷iúme (%5.83), yasal eksiklikler
(%5.00) ve yasaların uygulanmaması (%5.00)’dır.
Bu çalıúma ile ilgili kısa bir özet vermek gerekirse uzmanların %60’ı çocuk
istismarının toplumumuzda oldukça yaygın oldu÷u kanısındadırlar. %20’si bu
sorunun sadece düúük sosyo-ekonomik kesimde ya da kırsal kesimde yaygın
75
oldu÷unu düúünürken, %20’si de bu konunun toplumumuzda ne kadar yaygın
oldu÷unun bilinmedi÷i ve bunun araútırılması gerekti÷ini ifade etmektedir.
Uzmanların çocuk istismarının belirtileri hakkındaki görüúleri de úöyledir:
Uzmanların hepsi bu çocuklarda davranıú ve kiúilik bozuklukları görülebilece÷ini
belirtmiúlerdir. Uzmanların %21.67’si bu çocukların suça yöneleceklerini, %20’si
bu çocuklarda bir takım bedensel hasarların görülece÷ini, %16’sı bu çocuklarda
zihinsel ya da dil geliúiminde geri kalmanın olaca÷ını ve %13’ü de bu çocuklarda
okul baúarısızlı÷ı görülebilece÷ini belirtmiúlerdir (Akt. Kars 1994: 68-70).
Yıldırım ve Çelebi 1999 yılında yaptıkları araútırmalarında, Sa÷lık Meslek
Lisesinde görev yapan ö÷retmenlerin úiddet e÷iliminin, Ortopedik Özürlüler
Okulunda görev yapan ö÷retmenlerden daha yüksek oldu÷unu saptamıúlardır.
Araútırmacılar, Ortopedik Özürlüler Okulunda görev yapan ö÷retmenlerin úiddet
içeren davranıúlarda daha az bulunmalarının sebebinin, ö÷rencilerinin özür
durumlarını dikkate alarak onlara daha sevecen ve içten davrandıkları
olabilece÷ini belirtmiúlerdir (Yıldırım ve Çelebi 1999: 34).
Türkiye’de çocukların maruz kaldı÷ı úiddeti açı÷a çıkarması bakımından önemli
bir araútırma Zeytino÷lu, Konanç ve Kozcu tarafından yapılmıútır. 1987 yılında
yapılan 1985 – 1986 yıllarına ait 48165 mahkeme kararının taranmasına yönelik
bu araútırmada, çocuklara karúı iúlenen suçların baúında %68.3 ile cinsel suçların
geldi÷i saptanmıútır. Araútırmada ırza geçme ve ırza geçmeye teúebbüs suçuna kız
çocuklarının %54, erkek çocukların ise %45.9 oranında hedef oldukları
belirtilmiútir. Yine aynı araútırmada bu tür eylemlerin yedi yaúına kadar daha çok
erkek çocuklara, yedi yaúından sonra ise daha çok kız çocuklarına yöneltilmiú
oldu÷u gözlenmiútir. Irza geçme ve buna teúebbüs suçuna hedef olmuú
ma÷durların yarıdan fazlasının (%55) 12 yaúın altında oldu÷u ortaya çıkmıútır.
Ziyalar (1998) istismarın önlenmesine iliúkin olarak yaptı÷ı çalıúmada, çocukların
cinsel istismardan korunması amacı ile bir e÷itim modeli önermekte ve anne-baba
ve ö÷retmenlerin bu modele iliúkin görüúlerini incelemektedir. Anne-babalar ve
ö÷retmenler, söz konusu programın gerçekçi ve görsel-eúitsel tüm iletiúim
76
yöntemlerini kullandı÷ı konusunda fikir birli÷ine varmıúlardır. Program yine her
iki grup tarafından 6-12 yaú için uygun bulunmuú, ancak ö÷retmenler, çocuklar
için biraz ürkütücü olabilece÷ini savunmuúlardır. Anne-babalar programın uzun
yıllar uygulanabilece÷ini düúünürken, ö÷retmenler aynı görüúü paylaúmamaktadır.
Yine her iki grup da programın geniú kitlelere uygulanabilece÷i görüúüne çok
katılmamaktadır. Ancak bu çalıúma, bundan sonra yapılacak bu gibi çalıúmalar
için umut vaat etmektedir (Akt. Mangalcı 2002: 59-67).
77
BÖLÜM III YÖNTEM
Bu bölümde araútırmanın evren ve örneklemi, bilgi toplama araçları, bilgilerin
toplanması ve analizi ile ilgili açıklamalar yer almaktadır.
III.1.Evren ve Örneklem
Bu araútırmanın evrenini 2008 – 2009 yıllarında Samsun ve ùanlıurfa illerinde
yaúayan, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal
ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷renciler oluúturmaktadır.
Araútırmanın örneklemini ise, 2008 – 2009 yıllarında söz konusu úehirlerde,
çeúitli özel e÷itim kurumlarında e÷itim görmekte olan yukarıda adı geçen engel
grupları oluúturmaktadır.
Örnekleme giren ö÷rencilerin genel da÷ılımı Tablo 1’de verilmiútir.
Tablo 1. Örnekleme Giren Ö÷rencilerin Genel Da÷ılımı
ÖRNEKLEM
Cinsiyet
Engel Türü
N
%
Kız
143
52.1
Erkek
131
47.8
Ortopedik Engelli
74
27.0
Ö÷renme Güçlü÷ü
95
34.67
Duygusal Dav. ve
105
38.32
10-15
174
63.50
16-20
100
36.50
Sos. Uyum Boz.
Yaú
78
III.2.Veri Toplama Araçları
Bu araútırmada bilgileri toplamak amacıyla Çocuk østismarı Tarama Anketi
kullanılmıútır.
III.2.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi
Çocuk østismarı Tarama Anketi, 2004 yılında Oral ve Akdaú tarafından
geliútirilmiútir. Anket, 7-9 yaú grubu, 10-11 yaú grubu ve 12-15 yaú grubu için
olmak üzere üç versiyonda düzenlenmiútir.
Araútırmada kullanılacak olan form, 10-11 yaú grubu için oluúturulmuú, 39
soruluk bir formdur.
III.2.1.1.Çocuk østismarı Tarama Anketi’nin Güvenirlik ve Geçerli÷i
Oral ve Akdaú, ‘Çocuk østismarı Tarama Anketi: Geliútirme, Geçerlik ve
Güvenirlik’ konulu tez çalıúmasında, anketin kapsam ve yapı geçerlili÷ine sahip
oldu÷unu saptamıútır.
Güvenirlik yönünden bulgular ise 12-15 yaú grubu için sa÷lam bir ölçek
oldu÷unu, 7-9 ve 10-11 yaú gruplarında ise kimi alt testlerin (duygusal istismar,
fiziksel istismar) güvenilir olmakla beraber ölçe÷in tamamının ihtiyatla
kullanılması gerekti÷ini ortaya koymuútur. Genel olarak, ölçek alt testlerinin her
üç yaúıt grubunda da yeterli geçerlik oranına sahip olmaları nedeniyle,
güvenirlilikle ilgili problemlerin, farklı örneklem gruplarına uygulama sonucu
birikecek verilerle tekrar de÷erlendirilmesi ve bu yolla çözülmesi beklenmektedir.
79
III.3.øúlem Yolu
Araútırma için gerekli bilgiler toplanmaya baúlamadan önce ilgili makamlardan
gerekli izin alınmıú ve hangi saatler arasında uygulama yapılaca÷ı önceden
belirlenmiútir.
Araútırma ile ilgili bilgiler, 2008 – 2009 ö÷retim yılında araútırmacı tarafından
toplanmıútır. Anketin içten ve samimi cevaplandırılması için ö÷rencilere
isimlerinin isterlerse yazılmayabilece÷i belirtilmiútir. Ö÷rencilere anketten elde
edilen bilgilerin amaç dıúında kullanılmayaca÷ı ifade edilmiútir.
III.4.Verilerin Analizi
Bilgilerin analizinde önce her bir soru için verilen cevapların frekansları
saptanmıú ve yüzdelik da÷ılımları elde edilmiútir.
Sonuçlar SPSS programı üzerinden, tek yönlü varyans analizi, LSD testi ve t testi
kullanılarak yapılmıútır.
80
BÖLÜM IV BULGULAR
Bu bölümde denenceleri test etmek amacıyla yapılan istatistiksel analizlere ve bu
analizler sonucu elde edilen bulgulara yer verilmiútir.
IV.1.Denence 1: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal
davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz kaldıkları ihmal
ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
Araútırmanın birinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü
çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz
kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunup
bulunmadı÷ı incelenmiútir. Örnekleme giren ö÷rencilerin engel türlerine iliúkin
sayısal bilgiler Tablo 2’de verilmiútir.
Tablo 2. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin Sayısal Bilgiler
N
X
Ss
Ortopedik Engelli
74
24.47
26.86
Özel Ö÷renme Güçlü÷ü
95
35.89
34.31
Duygusal Davranıúsal ve
105
27.56
29.78
Sosyal Uyum Güçlü÷ü
Tablo 2’deki sonuçlar, ö÷rencilerin engel türlerine göre ihmal ve istismara
u÷rama düzeylerinin de÷iúme gösterdi÷ini ortaya koymuútur.
Gruplar arasındaki bu farklılı÷ın anlamlı olup olmadı÷ını belirlemek amacıyla
yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları ise Tablo 3’de verilmiútir.
81
Tablo 3. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine øliúkin
Tek Yönlü Varyans Analizi Sonuçları
SD
KT
KO
F
Gruplararası
2
6145.522
3072.761
Gruplariçi
271
255609.241
943.208
Toplam
273
261754.763
3.258*
*p< .05
Tablo 3’deki tek yönlü varyans analizi sonuçları, ortalamalar arasındaki farkların
ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷renciler için anlamlı
oldu÷unu göstermektedir. Bu farklılı÷ın hangi gruplar arasında oldu÷unu
belirlemek amacıyla yapılan LSD testi sonuçları Tablo 4’de verilmiútir.
Tablo 4. Engel Türlerine Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin LSD Testi Sonuçları
Ortalamalar
Arası Fark
Ortopedik Engelli
Özel Ö÷renme Güçlü÷ü
-11.42176
Duygusal Davranıúsal ve
-3.08893
Sosyal Uyum Güçlü÷ü
Özel Ö÷renme Güçlü÷ü
Ortopedik Engelli
11.42176
Duygusal Davranıúsal ve
8.33283
Sosyal Uyum Güçlü÷ü
Duygusal Davranıúsal ve
Sosyal Uyum Güçlü÷ü
Ortopedik Engelli
3.08893
Özel Ö÷renme Güçlü÷ü
-8.33283
IV.2.Denence 2: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal
davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan küçük yaútaki ö÷renciler büyük yaútaki
ö÷rencilerden daha çok ihmal ve istismara maruz kalmaktadırlar.
Araútırmanın ikinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken
ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz
82
kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri ile yaúları arasında anlamlı bir fark bulunup
bulunmadı÷ı incelenmiútir. Örnekleme giren ö÷rencilerin yaú gruplarına iliúkin
sayısal bilgiler Tablo 5’de verilmiútir.
Tablo 5. Yaú Gruplarına Göre øhmal ve østismara U÷rama Düzeylerine
øliúkin t-testi Sonuçları
N
X
Ss
t
10-15
174
30,5657
31,19783
16-20
100
27,9394
30,63339
,674*
*p> .05
Tablo 5’deki sonuçlar, ö÷rencilerin yaú gruplarına göre ihmal ve istismara u÷rama
düzeylerinin de÷iúme göstermedi÷ini ortaya koymuútur.
IV.3.Denence 3: Ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ve duygusal
davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin cinsiyetleri ile maruz
kaldıkları
ihmal
ve
istismar
düzeyleri
arasında
anlamlı
bir
iliúki
bulunmamaktadır.
Araútırmanın üçüncü denencesini test etmek amacıyla örnekleme giren kız ve
erkek
ö÷rencilerin
ihmal
ve
istismara
u÷rama
düzeyleri
ortalamaları
karúılaútırılmıútır. Bu karúılaútırmaya iliúkin t-testi sonuçları Tablo 6’da
verilmiútir.
Tablo 6. Cinsiyete Göre øhmal ve østismara U÷rama
Düzeylerine øliúkin t-testi Sonuçları
N
X
Kız
143
26.23
30.42
Erkek
131
33.31
31.23
*p< .05
Ss
t
-1.90*
83
Tablo
6’daki
sonuçlara
bulunmamaktadır.
göre
cinsiyetler
arasında
anlamlı
bir
fark
84
BÖLÜM V TARTIùMA VE YORUM
Bu bölümde engelli ö÷rencilerin ihmal ve istismar düzeylerini incelemeye iliúkin
bulgular tartıúılıp yorumlanmıútır.
Literatürde çocu÷un herhangi bir engelinin olmasının, çocu÷un mizacını etkiledi÷i
bildirilmektedir. Çocuk, aktif, düzensiz, ısrarcı, negatif ruh durumuna sahip yani
‘zor çocuk’ olabilir. Böyle durumlarda da herhangi bir engeli olan çocukların
ihmal ve istismardan daha fazla zarar gördükleri kabul edilmektedir. Yapılan
çalıúmaların da genelde bunu destekledi÷i görülmektedir (Sertler 2002: 113-118).
Çünkü çocu÷un engelli bir çocuk olması ailesi tarafından daha fazla ihmal ve
istismar edilmesine neden olabilmektedir (Özgür 2004: 102). Bu bilgiler ıúı÷ında
araútırmanın birinci denencesinde ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken
ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin maruz
kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı÷ı
belirtilmiútir. Ancak birinci denenceye ait bulgular ö÷rencilerin engel türlerine
göre ihmal ve istismara u÷rama düzeylerinin de÷iúme gösterdi÷ini ortaya
koymuútur. Yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları, ortalamalar arasındaki
farkların ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷renciler için anlamlı
oldu÷unu göstermektedir. Analiz sonucunda, duygusal davranıúsal ve sosyal
uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin ihmal ve istismar düzeylerinin di÷er iki engel
türüne göre daha düúük çıkmıú olması, bu ö÷rencilerin yaúamlarını devam
ettirmek için ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷rencilere
nazaran daha az ilgi ve deste÷e ihtiyaç duymaları olabilir.
Araútırmanın ikinci denencesinde, ortopedik engelli, özel ö÷renme güçlü÷ü çeken
ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin yaúları ile
maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup
olmadı÷ı ele alınmıútır. Çalıúmalar, geliúimsel ve ö÷renme ile ilgili problemlere
sahip olan küçük yaútaki çocukların, ön ergen ve ergenlik dönemindeki
çocuklardan daha fazla ihmal ve istismara maruz kaldıklarını göstermektedir.
Aynı zamanda bu çocuklarda ihmal ve istismarın yineleme sıklı÷ının yüksek
oldu÷u da ortaya konmuútur (Mayer ve di÷erleri 2007: 721-732). Ancak
85
araútırmanın
ikinci
denencesine
ait
elde
edilen
bulgular
bu
bilgileri
desteklememektedir. Elde edilen sonuçlara göre, küçük yaútaki engelli ö÷renciler
ile büyük yaútaki engelli ö÷renciler arasında ihmal ve istismara maruz kalma
düzeyi açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
Araútırmanın üçüncü denencesine ait bulgular ortopedik engelli, özel ö÷renme
güçlü÷ü çeken ve duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷ü olan ö÷rencilerin
cinsiyetleri ile maruz kaldıkları ihmal ve istismar düzeyleri arasında anlamlı bir
iliúki bulunmadı÷ını göstermektedir. Sa÷lıklı ö÷renciler üzerinde yapılan birçok
benzer araútırma da cinsiyet ile ihmal ve istismar arasında anlamlı bir iliúki
olmadı÷ını gösterirken, Özdemir fiziksel (1989:118), Kars duygusal olarak (1994:
215) erkeklerin kızlardan daha fazla istismara maruz kaldıklarını ortaya
koymuúlardır. Browne (1997)’nun Yunanistan’da yaptı÷ı çalıúmada ise 197
fiziksel ve duygusal istismara u÷ramıú çocuktan %64’ünü erkeklerin oluúturdu÷u
görülmüútür (Akt. Kutsal 2004: 50).
Engelli ö÷rencilerin istismar ve ihmalini konu alan yayınlanmıú çalıúmaların çok
az olması, bu bulguların desteklenip desteklenmemesi açısından yorum getirmeyi
güçleútirmektedir. Yapılacak yeni araútırmaların engelli çocukların istismarı ve
ihmali sorununa de÷iúik boyutlar ve açıklamalar getirece÷ine inanılmaktadır.
86
BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERøLER
Bu bölümde, araútırmada elde edilen bulgulara dayalı olarak ulaúılan genel sonuç
ve önerilere yer verilmiútir.
Araútırma ortopedik engelli ve özel ö÷renme güçlü÷ü çeken ö÷rencilerin,
duygusal davranıúsal ve sosyal uyum güçlü÷üne sahip ö÷rencilerden ve küçük
yaútaki engelli ö÷rencilerin, ön ergen ve ergenlik dönemindeki engelli
ö÷rencilerden daha fazla ihmal ve istismara u÷radıklarını, örnekleme giren engelli
ö÷rencilerin cinsiyetlerinin ise ihmal ve istismar için anlamlı bir fark
oluúturmadı÷ını ortaya koymaktadır.
Bu araútırma ile elde edilen sonuçlara dayalı olarak aúa÷ıdaki öneriler yapılabilir:
1. Kitle iletiúim araçlarında çocuk istismarı ve ihmali konusuna psikolojik,
sosyal, hukuki ve e÷itim boyutlarıyla yer verilerek, anne-babaların konu
hakkında bilgilendirilmesi sa÷lanabilir,
2. Engelli çocuklarını istismar ve ihmal eden anne-babalara psikolojik ve
pedagojik rehberlik yapabilecek, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna ba÷lı kurumların oluúturulması,
3. Çocuk istismarı ve ihmali konusunda, anne-babaların bilgilendirilmesinde,
okul rehberlik servislerinde çalıúan psikolojik danıúmanlardan de
yararlanılması. Psikolojik danıúmanların veli toplantısı, broúür, konferans
gibi etkinliklerle anne-babaları bilgilendirme çalıúmaları yapmaları,
4. Rehberlik ve Araútırma Merkezlerinde, mevcut bölümlerin yanı sıra
‘çocu÷un korunması’ adlı bir alt bölüm oluúturulması. Bu bölümde,
okullarda çalıúan rehber ö÷retmenlerin belirledi÷i istismar ve ihmal
edilmiú engelli çocukların merkeze bildirilmesi, bu çocuklara ve ailesine
gerekli psikolojik hizmetin verilmesinin sa÷lanması,
87
5. Ö÷retmen yetiútiren yüksek ö÷retim kurumlarının lisans programlarında,
istismar ve ihmal edilen çocukların korunmasına yönelik konular da yer
almalıdır. Aynı zamanda halen çalıúmakta olan ö÷retmenlere çocuk
istismarı ve ihmali konusunda e÷itilmelidir,
6. Araútırmadaki engel türlerinin haricinde kalan di÷er engel türlerinin de ele
alınarak, çocuk ihmali ve istismarı boyutunda incelenmesi verimli olabilir.
88
KAYNAKÇA
Akdaú, Aslı. 2005. ‘Çocuk østismarı Tarama Anketi: Geliútirme, Geçerlik ve
Güvenirlik Çalıúması’. Yayımlanmamıú doktora tezi. østanbul: østanbul
Üniversitesi.
Akyüz, Emine. 2000. Ulusal ve Uluslar arası Hukukta Çocu÷un Haklarının ve
Güvenli÷inin Korunması. Ankara: Milli E÷itim Basımevi.
Altu÷gil, Murat. 2008. “østismar ve øhmal Edilmiú Çocuklara Kuramsal
Yaklaúım”. Çocuk østismarını ve øhmalini Önleme Sempozyumu. Mayıs.
Haziran, 27, 2008. http://www.cocukistismarinionleme.sempozyumu.web.tr. 2-4.
Aral, Neriman, Figen, Gürsoy. 2001. “Çocuk Hakları Çerçevesinde Çocuk øhmal
ve østismarı”. Mili E÷itim Dergisi. Temmuz, A÷ustos, Eylül. Aralık, 1, 2008.
http://yayim.meb.gov.tr.
Bae, Hwa-Ok, Phyllis, Solomon, Richard, Gelles. 2007. “Abuse Type And
Substantiation Status Varying By Recurrence”. Chıldren And Youth Servıces
Revıew. Cilt.29, Sayı.7, ss.856.
Bilir, ùule. v.d. 1991. “Türkiye’nin 16 ølinde 4-12 Yaúlar Arasındaki 50.473
Çocu÷a Fiziksel Ceza Verme Sıklı÷ı ve Buna øliúkin Problem Durumlarının
øncelenmesi”.
Aile
ve
Toplum
Dergisi.
Mart.
:Kasım,
18,
2008.
http://www.sabem.saglık.gov.tr.
Bozkurt, Erdo÷an. 1991. “Bireylerin øletiúim Sorunları ve øletiúim Becerilerinin
Geliútirilmesi”. Milli E÷itim Dergisi. Kasım, 13, 2008. http://yayim.meb.gov.tr.
Brook, Jody, Thomas, McDonald. 2007. “Evaluating The Effects Of
Comprehensive Substance Abuse øntervention On Successful Reunification”.
Research On Socıal Work Practıce. Cilt.17, Sayı.6, ss.664.
89
Budak, Selçuk. 2000. Psikoloji Sözlü÷ü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Bulut, Sefa. 2008. “Erken Çocukluk Dönemi Cinsel østismarının Psikodinamik
Oyun Terapisiyle Teúhisi ve Tedavisi”. Türk Psikolojik Danıúma ve Rehberlik
Dergisi. Mart. Cilt.3, Sayı.29, ss.131-141.
Burcu, Esra. v.d. 2006. “Türkiye’de Özürlü Bireylerin Köken Ailelerinin Yapısal
Özelliklerinin Sosyolojik Betimlemesi”. Öz-Veri Dergisi. Cilt.3, Sayı.2, ss.783805 Ankara: Kalemdar Matbaası.
Carter, Vernon, Miranda, Myers. 2007. “Exploring Related The Risks Of
Substantiated Physical Neglect To Poverty And Parental Characteristics: A
National Sample”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.1,
ss.110-121.
Cladera, Debra. v.d. 2007. “Assessment Of Families Who Have Substance Abuse
øssues: Those Who Maltreat Their ønfants And Toddlers And Those Who Do
Not”. Substance Use & Mısuse. Cilt.42, Sayı.10, ss.829-852.
Collishaw, Stephan. 2007. “Resilience To Adult Psychopathology Following
Childhood Maltreatment: Evidence From A Community Sample”. Chıld Abuse
& Neglect. Cilt.31, Sayı.3, ss.211-229.
Corey,
Gerald.
2008.
Psikolojik
Danıúma,
Psikoterapi
Kuram
ve
Uygulamaları. Çev. Tuncay Ergene. Ankara: Mentis Yayıncılık.
Coúkun, Latife. v.d. 2008. “Çocukluk Ça÷ı Yaralanmalarında Hazırlayıcı
Nedenler”. Türk Pediatri Arúivi. Eylül. Cilt.43, Sayı.3, ss.84-87.
Cücelo÷lu, Do÷an. 1994. øçimizdeki Çocuk. Ankara: Remzi Kitabevi.
90
Çetin, Zeynep. v.d. 2008. “Çocukluk Ça÷ında Yaralanma Kontrolü: Ailenin
Davranıúı ve Güvenlik Danıúamanlı÷ı”. Türk Pediatri Arúivi. Aralık. Cilt.43,
Sayı.4, ss.127-133.
Dixon, Louise. v.d. 2007. “The Co-Occurrence Of Child And øntimate Partner
Maltreatment øn The Family: Characteristics Of The Violent Perpetrators”.
Journal Of Famıly Vıolence. Cilt.22, Sayı.8, ss.675-689.
Dubowitz, Howard, Susan, Bennett. 2007. “Physical Abuse And Neglect Of
Children”. Lancet. Cilt.69, Sayı.95, ss91-99.
DuMont, Kimberly, Cathy Spatz, Widom, Sally, Czaja. 2007. “Predictors Of
Resilience øn Abused And Neglected Children Grown-Up: The Role Of
øndividual And Neighborhood Characteristics”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.31,
Sayı.3, ss.255-274.
Enç, Mithat. 1980. Ruhbilim Terimleri Sözlü÷ü. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Eratay, Emine. 2000. ‘Zihin Engelli Çocukların Aileleri Tarafından Fiziksel
øhmal ve østismarı ile Buna Ba÷lı Olarak Ortaya Çıkan Davranıú Sorunları
Arasındaki øliúkinin øncelenmesi ( Bolu øli Örne÷i )’. Yayımlanmamıú doktora
tezi. Bolu: Abant øzzet Baysal Üniversitesi.
Erden, Gülsen. 2002. “Çocu÷un Yazılı ve Görsel Basında østismarı: Suç Kurbanı
ve Suç Zanlısı Çocuk Haberleri”. Türk Psikoloji Bülteni. Mart, Haziran. Cilt.8,
Sayı.24-25, ss.69-73.
Ersoy, Özlem, Neslihan, Avcı. 2001. Özel Gereksinimi Olan Çocuklar ve
E÷itimleri. østanbul: Ya-Pa Yayın.
91
Haskett, Mary v.d. 2006. “Diversity øn Adjustment Of Maltreated Children:
Factors Associated With Resilient Functioning”. Clınıcal Psychology Revıew.
Cilt.26, Sayı.6, ss.796-812.
Göde, Osman. v.d. 2001. “E÷itimin Bütünlü÷ü øçinde Sporun Duygusal østismara
U÷rayan Ergenlerin Benlik Kavramlarına Etkisi”. E÷itim Dergisi. A÷ustos, 27,
2008. http://egitimdergi.pamukkale.edu.tr.
Herrenkohl, Todd, Roy, Herrenkohl. 2007. “Examining The Overlap And
Prediction Of Multiple Forms Of Child Maltreatment, Stressors, And
Socioeconomic Status: A Longitudinal Analysis Of Youth Outcomes”. Journal
Of Famıly Vıolence. Cilt.22, Sayı.7, ss.553.
Hindley, Nick. v.d. 2006. “Risk Factors For Recurrence Of Maltreatment: A
Systematic Review”. Archıves Of Dısease In Chıldhood. Cilt.91, Sayı.9, ss.744752.
Hines, Paul. v.d. 2006. “Similarities øn Siblings' Experiences Of Neglectful
Parenting Behaviors”. Chıld Abuse & Neglect. Cilt.30, Sayı.6, ss.619-637.
Huntington, Clare. 2007. “Mutual Dependency øn Child Welfare”. Notre Dame
Law Revıew. Cilt.82, Sayı.4, ss.148-153.
Kaffman, Arie, Michael, Meaney. 2007. “Neurodevelopmental Sequelae Of
Postnatal Maternal Care øn Rodents: Clinical And Research ømplications Of
Molecular ønsights”. Journal Of Chıld Psychology And Psychıatry. Cilt.48,
Sayı.4, ss.224-244.
Karadeniz, Selda. 2008. ‘Çocuklık Ça÷ı Örselenme Yaúantıları øle Psikolojik
Do÷um Sırası Arasındaki øliúki’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Samsun:
Ondokuz Mayıs Üniversitesi.
92
Karaman, Yasemin. 1993. ‘ølkokul Ö÷retmenlerinin Gözlemlerine Göre
Çocukların Aileleri Tarafından østismarı ve øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek
lisans tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
Kars, Özcan. 1994. ‘Çocuk østismarı ve øhmalinin Nedenleri ve Okul
Baúarısına Etkisi’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Hacettepe
Üniversitesi.
Konanç, Esin, øpek, Gürkaynak, Ayten, Egemen. 1991. Çocukların Kötü
Muameleden Korunması – 1. Ulusal Kongresi. Ankara: Gözde Ofset Yayınları.
Krugman, Scott, Wendy, Lane, Christina, Walsh. 2007. “Update On Child Abuse
Prevention”. Current Opınıon In Pedıatrıcs. Cilt.19, Sayı.6, ss.711.
Kurtay, Derya. 2004. “Çocuk øhmal ve østismarının Önlenmesi”. Toplum ve
Sosyal Hizmet Dergisi. Mart, 15, 2008. www.sosyalhizmetuzmanı.org.
Kutsal, Ebru. 2004. ‘Fiziksel Çocuk østismarının Sosyodemografik Özellikleri
ve Milner Çocuk østismarı Potansiyeli Ölçe÷inin Türkiye Geçerlili÷i’.
Yayımlanmamıú uzmanlık tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Lee, Bong Joo, Lucky, Mackey-Bilaver. 2007. “Effects Of Wıc And Food Stamp
Program Participation On Child Outcomes”. Chıldren And Youth Servıces
Revıew. Cilt.29, Sayı.4, ss.501-517.
Mangalcı, Burcu. 2002. ‘Lise 2. Sınıf Ö÷rencilerinin Ailede Çocuk østismarı ve
øhmaline øliúkin Görüúleri’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara:
Hacettepe Üniversitesi.
Marshall, Gordon. 1999. Sosyoloji Sözlü÷ü. Çev. Osman Akınhay, Derya
Kömürcü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
93
Mcdonald, Kelly Colleen. 2007. “Child Abuse: Approach And Management”.
Amerıcan Famıly Physıcıan. Cilt.75, Sayı.2, ss.221-228.
Mcdonell, James, Gary, Melton. 2008. “Toward A Science Of Community
øntervention”. Family and Community Health. Cilt.31, Sayı.2, ss.113-125.
Montessori, Maria. 1997. Çocuk E÷itimi. Çev. Güler Yücel. østanbul: Özgür
Yayınları.
_________. 1999. Çocukları Anlamak: Ailelere Çocuk Psikolojisi El Kitabı.
Çev. Ahmet Yazıcı. østanbul: Gendaú Yayınevi.
Mowbray, Carol, Orion, Mowbray. 2006. “Psychosocial Outcomes Of Adult
Children Of Mothers With Depression And Bipolar Disorder”. Journal Of
Emotıonal And Behavıoral Dısorders. Cilt.14, Sayı.3, ss.130-142.
Nolin, Pierre, Louise, Ethier. 2007. “Using Neuropsychological Profiles To
Classify Neglected Children With Or Without Physical Abuse”. Chıld Abuse &
Neglect. Cilt.31, Sayı.6, ss.631-643.
Özdemir, Ayten. 1989. ‘Çocu÷un Fiziksel Yönden østismarı ve øhmali –
Ankara’daki Alt ve Üst Toplumsal Ekonomik Düzeydeki Ortaokul
Ö÷rencileri
Üzerinde
Ana-Babanın
Fiziksel
østismar
ve
øhmal
Davranıúlarının Karúılaútırılması’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara:
Hacettepe Üniversitesi.
Özdo÷an, Berka. 1997. Çocuk ve Oyun: Çocu÷a Oyunla Yardım. Ankara:
Ertem Yayın.
Özgür, Sinem. 2004. ‘Ankara øli ølkö÷retim økinci Kademe Ö÷rencilerinin
Aileleri Tarafından østismarı ve øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi.
Ankara: Ankara Üniversitesi.
94
Özsoy, Yahya. 2002. Özel E÷itime Muhtaç Çocuklar/Özel E÷itime Giriú.
Ankara: Karatepe Yayınları.
Polat, O÷uz. 1997. Çocukta Daya÷a Hayır. østanbul: Analiz Yayınları.
Rentz, Danielle. v.d. 2007. “Effect Of Deployment On The Occurrence Of Child
Maltreatment øn Military And Nonmilitary Families”. Amerıcan Journal Of
Epıdemıology. Cilt.65, Sayı.10, ss.119.
Ryan, Joseph. 2006. “Integrating Substance Abuse Treatment And Child Welfare
Services: Findings From The Illinois Alcohol And Other Drug Abuse Waiver
Demonstration”. Socıal Work Research. Cilt.30, Sayı.2, ss.95-107.
Sayıta, Sevgi, Mustafa, ùirin. 2000. 1. østanbul Çocuk Kurultayı østanbul
Çocuk Raporu. østanbul: østanbul Çocukları Vakfı Yayınları.
Sertler, ùefika. 2002. ‘Kronik Hastalık Tanısı Konmuú Hastanede Yatan 6
Yaú Üstü Çocuklarda Duygusal øhmal ve østismarın øncelenmesi’.
Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. østanbul: Marmara Üniversitesi.
Swenson, Calvin, Malcolm, Chaffin. 2006. “Beyond Psychotherapy: Treating
Abused Children By Changing Their Social Ecology”. Aggressıon And Vıolent
Behavıor. Cilt.11, Sayı.2, ss.120-137.
ùimúek, Zeynep. v.d. 2007. “Prevalence And Predictors Of Emotional And
Behavioral Problems Reported By Teachers Among ønstitutionally Reared
Children And Adolescents øn Turkish Orphanages Compared With Community
Controls”. Chıldren And Youth Servıces Revıew. Cilt.29, Sayı.7, ss.883-899.
ùuúo÷lu, Önder. 2005. øçe Kanayan Yara. østanbul: Alfa Yayınları.
Tercan, Meltem. 1995. ‘Çocu÷un Ana-Babası Tarafından Fiziksel østismarı ve
øhmali’. Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
95
Thomas, Claudia. v.d. 2008. “Obesity And Type 2 Diabetes Risk øn Midadult
Life: The Role Of Childhood Adversity”. Pediatrics. Cilt.12, Sayı.5, ss.40-49.
Topçu, Sedat. 1997. Çocuk ve Gençlerin Cinsel østismarı: Ensest ve Pedofili.
Ankara: Doruk Yayımcılık.
Tufan, øsmail, Ögür, Arun. 2006. ‘Türkiye Özürlüler Araútırması 2002’.
Mevzuat-Yönetmelik. Ocak. Kasım, 4, 2008. http://www.ozida.gov.tr. 28.
Uysal, Aynur. 1998. ‘Çocuk østismarı ve øhmalinin Belirti ve Risklerini
Tanılamada
Hemúire
ve
Ebelerin
Bilgi
Düzeylerinin
Saptanması’.
Yayımlanmamıú yüksek lisans tezi. øzmir: Ege Üniversitesi.
Venet, Michele. v.d. 2007. “Attachment Representations øn A Sample Of
Neglected Preschool-Age Children”. School Psychology Internatıonal. Cilt.28,
Sayı.3, ss.264.
Ya÷mur, Fatih, Didem, Öztop, Haúim, Asil. 2008. “Çocukların Cinsel østismarı”.
Çocuk Dergisi. Haziran. Cilt.8, Sayı.2, ss.77-80.
Yavuzer, Haluk. 1982. Çocuk Psikolojisi. østanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.
Yıldırım, Sevilay, Fatma, Çelebi. “Ortopedik Engelliler Meslek Lisesi
Ö÷retmenleri øle Sa÷lık Meslek Lisesi Ö÷retmenlerinin ùiddete øliúkin Tutum ve
Davranıúları Üstüne Karúılaútırmalı Bir Çalıúma”. Kriz Dergisi. 1999. Eylül, 5,
2008. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/dergi. ss 31-35.
Yörüko÷lu, Atalay. 1992. De÷iúen Toplumda Aile ve Çocuk. østanbul: Özgür
Yayınları.
_________. 2000. Gençlik Ça÷ı. østanbul: Özgür Yayınları.
96
EK
8.1.ÇOCUK øSTøSMARI TARAMA ANKETø
Anket No:
Yaú:
Engel Türü:
Cinsiyet:
Okul:
‘ùimdi sana bazı ailelerde, bazı çocukların yaúadı÷ı bazı olayları tek tek
okuyaca÷ım. Her birisini senin de yaúayıp yaúamadı÷ını bana söylemeni
istiyorum. Böyle bir úeyi hiç yaúamadıysan ‘hiç’, arada sırada oluyorsa ‘zaman
zaman’, çok defalar baúına geldiyse veya her zaman yaúadı÷ın bir úeyse ‘her
zaman’ diye cevap vermeni istiyorum. Sadece do÷ruları söylemen gerekiyor. Sana
sordu÷um soruların cevaplarını ben bilmiyorum, sadece sen biliyorsun. Sormak
istedi÷in bir úey var mı?... Hazırsan baúlayalım.’
1. Annem-babam bana úu sözleri söylediler;
-
-
-
-
Seni döverim, evden atarım.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
Bodruma, kömürlü÷e, karanlık bir yere kapatırım
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
Canını yakarım, kemiklerini kırarım, öldürürüm
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
Hiç do÷masaydın
97
-
Seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum gibi kırıcı, üzücü sözler
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
2. Annem-babam benim önümde birbirlerine küfür ederler.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
3. Annem-babam benim önümde birbirlerine vururlar, birbirlerini itip
kakarlar.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
4. Annem-babam beni bodrum, kömürlük, karanlık oda gibi bir yerlere
kapatırlar.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
5. Annem-babam dıúında de÷iúik kiúilerin yanında yaúadım ( de÷iúik
yakınlarımla ya da evlatlık verildi÷im ailelerin yanında )
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
6. Ailemde bana ba÷ırıp ça÷ıran biri var.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
7. Ailemde bana kötü isimler takan birileri var.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
98
8. Genelde büyüklerin yaptı÷ı iúleri ( çamaúır yıkmak, temizlik yapmak,
yemek yapmak ) benim yapmam beklenir.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
9. Ailemden birisi vücudumun özel yerlerine ( cinsel bölgeler, gö÷üsler gibi )
dokundu
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
10. Ailemden birisi beni büyüklerin öpüútü÷ü gibi öptü.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
11. Ailemden birisi bana açık saçık resimler veya film gösterdi.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
12. Ailemden birisi beni soyunurken-giyinirken, tuvaletimi yaparken, banyo
yaparken izledi.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
13. Ailemden birisi çıplakken foto÷rafımı çekti.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
14. Ailemden birisi bana kendi özel yerlerini gösterdi.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
99
15. øznim olmadan bana cinsel olarak yaklaúan birisi oldu.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
16. Ailemden birisi beni o kadar kötü dövdü ki;
-
-
-
Çürüklerin ve yaraların izi uzun süre geçmedi.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
Ö÷retmenimin veya komúuların, tanıdıkların dikkatini çekti.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
Doktora veya hastaneye gitmek zorunda kaldım.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
17. Annem-babam beni arada sırada cezalandırmak için çimdikler, saçımı
çeker veya itekler.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
18. Annem-babam beni yumruklar veya tekmeler.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
19. Annem-babam bana kızınca terlikle, sopayla veya baúka bir úeyle vurur.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
100
20. Ailemde kendimi dövüúerek, ona vurarak ya da ondan kaçarak korumak
zorunda oldu÷um birileri var.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
21. Kemer,
sopa,
oklava
veya
benzeri
sert
cisimlerle
dövülerek
cezalandırılırım.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
22. Ailemdeki kiúiler beni itip-kakar.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
23. Annem-babam benim nerede ve kimlerle oldu÷umu bilmek ister.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
24. Annem-babam okulu kırmamı ( kaçmamı, gitmememi ) umursamaz.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
25. Annem-babam okul durumumu, ö÷retmenlerimi, notlarımı bilmek ister.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
26. Zayıf notlar alsam da ailem umursamaz.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
27. Mevsim ve hava durumuna uygun giyeceklerim var.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
101
28. Annem-babam bana banyo yaptırır.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
29. Annem-babam içki veya sigara bulmama veya kullanmama karıúmaz.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
30. Gece yatacak yerim vardır.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
31. Annem-babam eve geç gelsem de fark etmezler.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
32. Ailem için önemli oldu÷umu hissediyorum.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
33. Ailemde beni koruyan kollayan birileri var.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
34. Annem-babam sık sık sarhoútur.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
35. Annem-babam akúamları eve ben yattıktan sonra gelirler.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
102
36. Zaman zaman karnımı doyurmak, ihtiyaçlarımı karúılamak için çalıúmam
gerekir.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
37. Okul dıúındaki zamanlarımda ve tatillerde para karúılı÷ı çalıúırım.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
38. Ailemden birileri, benim okula gitmek yerine, çalıúarak eve para
getirmemi istiyor.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
39. Bir iúte çalıútırıldı÷ımda, bana verilmesi gereken parayı ailemden birisi
alır.
͘
͘
͘
Hiçbir zaman
Zaman zaman
Her zaman
103
ÖZGEÇMøù
Kiúisel Bilgiler
Adı Soyadı
Rumeysa HOOLU
Doum Yeri ve Tarihi
Samsun/Merkez – 18.02.1985
E÷itim Durumu
Lisans Örenimi
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Kurupelit Eitim Fakültesi
Bildii Yabancı Diller
ngilizce
Bilimsel Etkinlikleri
øú Deneyimi
Psikolojik Danıman
Uygulamalar
Projeler
Çalıtıı Kurumlar
2006-2008 Özel Sevgi Seli Özel Eitim ve
Rehabilitasyon Merkezi
2008-2009 anlıurfa smetpaa lköretim Okulu
øletiúim
E-Posta Adresi
rumeysa- [email protected]
Tel:
0414 313 24 62
Ev Tel:
0362 233 03 83
Cep Tel:
0506 844 97 82
Tarih:

Benzer belgeler