Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümüne Başvuru

Transkript

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümüne Başvuru
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ
TİYATRO BÖLÜMÜ
2014-2015 DERS YILI
YETENEK SINAVLARI DUYURUSU
Fakültemiz Tiyatro Bölümü Anabilim ve Anasanat Dallarına (Tiyatro Tarihi ve Teorisi
Anabilim Dalı; Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı; Oyunculuk Anasanat Dalı) 2014-2015 ders yılı için
yetenek sınavı ile Yüksek Öğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda belirtilen sayıda öğrenci
alınacaktır.
Ön kayıt başvuruları, 02 Haziran 2014 - 16 Haziran 2014 tarihleri arasında, çalışma gün ve
saatlerinde 5 (beş) adet fotoğraf ve ilgili yılın ortaöğretim başarı puanını da gösteren Yüksek Öğretime
Geçiş Sınavı (YGS) Sınav Sonuç Belgesinin aslı ya da onaylı sureti ile Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Kayıt Kabul Bürosu’na şahsen yapılacaktır. BU İŞLEM SIRASINDA, DİĞER EVRAK
YANINDA, ADAYA VERİLECEK SINAV YÖNERGESİ DİKKATLE OKUNMALI VE GEREĞİ
YERİNE GETİRİLMELİDİR.
Yetenek Sınavları 23 Haziran 2014 - 02 Temmuz 2014 tarihleri arasında Tiyatro Tarihi ve
Teorisi Anabilim Dalı, Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı ve Oyunculuk Anasanat Dalı olmak üzere 3
ayrı dalda yapılacaktır. İsteyen adaylar bu dallardan birini, ikisini veya üçünü AŞAĞIDA
AÇIKLANAN PUANLARI TUTTURMASI KOŞULUYLA seçebilecektir. ADAYLARIN ÖN
KAYIT’TA SÖZ KONUSU SEÇİMİ YAPMALARI VE BAŞVURACAKLARI DALIN veya
DALLARIN FORMUNU DOLDURMALARI ZORUNLUDUR. ADAYLARIN DAHA SONRA
(formları teslim ettikten sonra) EKLEME YAPMALARINA, FİKİR DEĞİŞTİRMELERİNE İZİN
VERİLMEYECEKTİR.
Tiyatro Bölümü Oyunculuk Anasanat Dalı’na başvuracak adayların 2014 Yüksek Öğretime
Geçiş Sınavı’nda, herhangi bir puan türünden en az 220 ham puan; Dramatik Yazarlık Anasanat
Dalı’na başvuracak adayların herhangi bir puan türünden 220 ham puan ve Tiyatro Tarihi ve Teorisi
Anabilim Dalı’na başvuracak adayların herhangi bir puan türünden en az 220 ham puan almaları
gerekmektedir.
Oyunculuk Anasanat Dalı mecburi sınav parçaları ekteki gibidir. Adayların ayrıca
kendi seçtikleri 2 (iki) adet sınav parçasına daha hazırlanması gerekmektedir. (Adayların top
lam 4 parça hazırlamış olmaları gerekmektedir.)
KADIN ADAYLAR İÇİN
SINAV PARÇASI
YALNIZ KADIN -
(Telefon çalar) Ah, kocam olacak…hep bu saatlerde arar beni, özür dilerim bir
dakika… (Telefona gider.) Alo? Evet… Ne? Neee hastir bok… (Telefonu kapar.
Utanmıştır. Komşuya tebessüm eder.) Ah çok afedersiniz… ben aslında hiç
kötü söz kullanmam ama bazen kaşınıyorlar… (İşine devam eder.) Yok… yok…
kocam değildi, daha neler… kim olduğunu bilmiyorum… Domuzun teki…
günde iki üç… bin kere… telefon eder… Öylesine iğrenç sözler söyler ki, hani o
sözlerden, sözlükte bile bulamazsınız… Nereden biliyorum olur mu? Baktım
sözlüğe, bulamadım… Hasta mı? Baksanıza bende, evde bir hasta var,
İtalya’daki bu tür, bu hastaların sorumluluğunu taşıyamam ya… (Telefon
yeniden çalar.) Bak gene o… Ağzını bile açamayacak bu kez… Dinle domuz…
Seni uyarıyorum, telefon polis tarafından dinleniyor. (Ses tonu yumuşar.) Ciao
(komşuya) Kocam… Seninle ilgisi yok canım, sandım ki… bir adam durmadan
telefon edip… seni soruyor… korkunç kötü sözler söylüyor… Sana kızgın…
çok… diyor ki… ona borcun varmış… (Ses tonu değişir.) Ben de korkutmak için
polisten söz ettim… Evet… evdeyim… Aldo, sana yemin ederim ki evdeyim…
Özür dilerim ama sen hangi numarayı çevirdin… E telefonu ben açtığıma göre
nerede olabilirim, kapıyı üstüme kilitliyorsun ya. (Komşuya) Signora, görüyor
musunuz şu kocamı… Alo… Hayır kimseyle konuşmuyorum… Evet, Signora
dedim, ama… ben arada kendi kendimi “signora” diye çağırırım. Hayır evde
kimse yok… Evet kardeşin var ama burada değil, içeride. Evet bebek gibi
uyuyor, evet mamasını verdim, evet çişini de yaptırdım, evet kardeşinin de
çişini yaptırdım… (Kontrollü) Kim sinirli… Diyorum ki için rahat olsun evde
herkes çişini yaptı… Ciao, evet… hayır… hayır çok neşeliyim… (Bağırır, çok
sinirlidir.) Çok çok neşeliyim… Aldo çok neşeliyim… (Bağırır.) Burada bir
yandan ütü yapıyordum bir yandan gülüyordum… Evet Aldo, çok neşeliyiiiim…
(Telefonu kapatır ve telefona karşı çığlık atar. Komşuya bakar, bir an, ciddidir
ve sonra sessiz tebessüm eder. Yeniden sinirlerine hakim olur.) Gördünüz mü?
Yalan söylemek zorunda kaldım… Yok… hayır o domuzun telefon ettiğini
söyleyemem, sonra bana kızar… Evet biliyorum suç bende değil ama, diyor ki
benim rahatsız olduğumu anlamak için devamlı arıyorlar, böylece tatmin
oluyorlar. Sonunda telefonu da kestirir diye korkuyorum. Zaten eve kilitliyor,
hapisim… Sabah çıkarken beni kapatıyor… alışveriş mi? (Ütüye başlar.) Kendi
yapıyor… Eh… Bir şey oldu mu diye hep arar… Oysa ne olacak ki bizim evde,
sıradan sessiz bir aileyiz işte… (O anda röntgenciyi görür. Göğsünü örter.
Bağırırken.) Yakaladım işte seni… (Komşuya) Pardon bir dakika… Boş yere
saklanma dürbününün camı güneşten parlıyor… Ayy… (Elindeki ütüyü
göğsüne yapıştırır.) Göğsümü yaktım… Yukarda… Siz göremezsiniz sizin
pencerenizin daha üstünde… Bir röntgenci eksikti bugün… Görüyorsunuz
değil mi, zavallı bir kadın kendi evinde biraz rahat bir giysiyle ütü bile
ütüleyemiyor, bunların yüzünden paltoyla ütü yapacağız artık…
“Yalnız Kadın”; Franca Rame – Dario Fo.
Kadın Oyunları.
Çeviren: Füsun Demirel.
İstanbul: Açılım Yayınları, 1997.
Sayfa: 21- 22.
KADIN ADAYLAR İÇİN
SINAV PARÇASI
GELİN -
(Komşu’ya)
Bırak vursun. Beni öldürsün diye geldim buraya, beni onlarla birlikte
kaldırsınlar diye. (Ana’ya) Ama onun elleriyle değil, kancalarla, orakla, hem de zor
kullanarak, kemiklerimi kırasıya. Bırak vursun! Bilsin ki ben temizim; bilsin ki ben
çılgın olabilirim, ama göğüslerimin aklığını hiçbir erkeğe açmamış bir kız olarak
gömebilirler beni. Ötekiyle kaçtım. Kaçtım! Sen olsan sen de giderdin. İçi dışı yarayla
dolu, arzudan yanıp tutuşan bir kadındım ben; oğlun da, kendisinden çocuklar,
toprak, sağlık umduğum bir avuç suydu; ama öteki, çalılıklarla tıkalı, karanlık bir
ırmaktı, sazlarının fısıltısını, mırıltılı türküsünü getiriyordu bana. Soğuk sudan bir
küçük çocuğa benzeyen oğluna uydum ben de; ötekiyse, yüzlerce kuş saldı üstüme,
bu kuşlar yolumu tuttular, beyaz beyaz kırağı bıraktılar yaralarım üzerinde, zavallı,
sararıp solmuş bir kadının, ateşle okşanmış bir kızın yaraları üzerinde. İstemezdim,
unutma ki, ben de istemezdim! Oğlun benim yazgımdı, ona ihanet etmiş değilim; ama
ötekinin kolu, denizin çekmesi, boğanın itmesi gibi sürüklüyordu beni, her zaman da
sürükleyecekti, her zaman, her zaman; kocamış bir kadın olsam da, oğullarımın
oğulları saçlarımdan tutsa da! (Bir komşu girer.) Sus! Sus! Al öcünü, işte karşındayım!
Bak boynum ne yumuşak; bahçendeki bir yıldız çiçeğini koparmaktan daha az zahmet
ister. Ama onurumla oynama! Temizim ben, yeni doğmuş bir kız kadar temiz. Sana
bunu ispat edecek kadar da güçlü. Yak ateşini, elimizi içine sokalım; sen, oğlun adına,
ben de vücudum adına. Elini ilk çeken sen olacaksın.
“Kanlı Düğün”; Federico Garcia Lorca.
Bütün Oyunları 1 Kanlı Düğün -Yerma -Bernarda Alba’nın Evi.
Çevirenler: Turan Oflazoğlu, Tahsin Saraç
İstanbul: Adam Yayınları, 1982.
Sayfa: 80- 81.
ERKEK ADAYLAR İÇİN
SINAV PARÇASI
NURİ-
(Nefes nefese girerek) Ben Nuri. (Klasik tragedyalardaki haberciler havasıyla
soluk soluğa konuşarak.) Ey bütün nizamların dışında kalan bir hiyanetin faili
şaşkın kadın. Kaç. Her ne vasıta olursa gemi, araba, uçak, dolmuş, çöp
kamyonu kaç. Zilha kaç. Bohçacı Raziye o kadar gizli tutulan düğün haberini
Sinekli’ye getirdiğinde ben Ali’nin yanında idim. Bursa bıçağı ile tırnaklarını
kesiyordu. Raziye şom ağzını açıp da hali keyfiyeti nakledince Ali şöyle bir
yumuldu. İyi mi? İlkin rengi attı. Gözleri kaydı. Gülmeyi denedi. Ah buna
gülme değil, ağlama demek daha iyi olurdu. Kahkaha atmak istiyor ama boğuk
sesi hıçkırık gibi çıkıyordu. Eli tabancasının kabzasına gitti. Biz ilkin kendini
intihar edecek sandık. İstidacı Derviş, Beşvakit Niyazi, Bileyci Temel ortaya
atıldılar. “Sana yapılan bu hakaret bize yapılmış sayılır” dediler. “Ey Kurşuncu
Hasibe bacının asil oğlu Ali, ruhsat ver senin öcünü almak şerefi bize müyesser
olsun” dediler. İyi mi? Onun üzerine Ali onları eliyle itti. “Zilha’yı onlara ram
edersem bana da anlı şanlı Keşanlı Ali demesinler” diye kükredi. İyi mi? Şerif
abla işin sarpa sardığını görünce, “Koş, Zilha’ya haber ilet, hemen kaçsın” diye
beni sana yolladı. Arka patikadan bir çığ gibi kendimi Şerbet deresi yoluna
attım. Şerif ablanın helalarını temizleyen belediye hortumlusuna atlayıp buraya
uçtum. Ali, tabanca elinde yolda geliyor abla. Kaç Zilha, kaç anam. Her ne
vasıta olursa gemi, araba, uçak, dolmuş, çöp kamyonu kaç anam… (Bir
maraton habercisi gibi yıkılır.)
“Keşanlı Ali Destanı”; Haldun Taner.
Keşanlı Ali Destanı Sersem Kocanın Kurnaz Karısı.
Ankara: Bilgi Yayınevi, 1971.
Sayfa: 215, 216.
ERKEK ADAYLAR İÇİN
SINAV PARÇASI
HAMLET –
Yaşamak mı, yoksa ölmek mi, mesele bunda. Kör talihin sapanlarına, oklarına zihninde
tahammül göstermek mi daha mertçe olur, yoksa kaygıların ummanına karşı
silahlanıp onları yok etmek mi? Ölmek: Uyumak. O kadar! Bir uykuyla kalp
üzüntüsünü, tabiatın bedene miras olarak verdiği bin bir acıyı sona erdiriyoruz
diyebilmek, candan gönülden istenecek bir son olur. Ölmek, uyumak: Belki de bir rüya
görmek! Ya, dert orada: Çünkü bu fâni kalıbı üstümüzden sıyırıp attıktan sonra, o
ölüm uykusunda kim bilir ne rüyalar görürüz düşüncesi bizi durmaya mecbur ediyor.
Yaşamak felaketini uzatan, işte bu düşünce. Yoksa –insan bir hançerle kendi işini
kendi halledebilirken- zamanın sillesine, hakaretlerine, zalimin haksızlıklarına, kendini
beğenmişin küstahlıklarına, karşılıksız kalan aşkın ıstırabına, kanunun ihmaline, mevki
sahibinin kibrine, sabırla gösterilen liyakatin değersizlerce hor görülmesine kim
tahammül ederdi? Meşakkatli bir hayatın yükü altında inleyip ter dökmeye kim razı
olurdu? Ne çare ki, ölüm -sınırlarını aşan yolculardan hiçbirinin geri gelmediği o
bilinmez ülke- ardında da belki bir şey vardır korkusu, zihnimizi şaşkın ederek bizi,
bilmediğimiz musibetlere düşmektense içinde olduklarımıza tahammül ettiriyor.
Düşünmek, işte hepimizi böyle korkak ediyor; azmin gürbüz rengi tereddütün soluk
gölgesiyle hasta bir renk alıyor. En büyük en mühim teşebbüsler, bu düşünce
yüzünden, mecralarını değiştiriyor; bir fiil adını almaktan çıkıyorlar. Ama dur bakayım!
Güzel Ophelia ha! Peri sultan, dualarında bütün günahlarımı hatırla.
“Hamlet”; William Shakespeare.
Hamlet.
Çeviren: Orhan Burian.
Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2001.
Sayfa: 82- 83.