ÖĞRENCİLERİMİZİN KALEMİNDEN `Şu kısacık gezimize çok fazla

Transkript

ÖĞRENCİLERİMİZİN KALEMİNDEN `Şu kısacık gezimize çok fazla
ÖĞRENCİLERİMİZİN KALEMİNDEN
‘Şu kısacık gezimize çok fazla şey sığdırdık. Minicik eller, gülen yüzler, kocaman yürekler ve en
önemlisi gözü yaşlı anneler, bir yanı eksik eşler.. Yeri geldi ağladık, yeri geldi kahkahalar attık.
Ayrılmak istemedik. Çok güzel yerler gezdik, çok güzel insanlar tanıdık. Belki de hayatımızın en güzel
23 Nisan'ını Soma Seher Ali Ortaokulu öğrencileriyle geçirdik. Onlara çok güzel bir kütüphane
armağan ettik, yüzlerindeki gülümseme hala gözümüzün önünde. Uzun zaman sonra karşılıksız
sevgiyi, umut kavramını yeniden tattık onlarla. O sıcacık içten gülümsemeleriyle bize hayata sımsıkı
tutunmayı öğrettiler, yeniden. Bunun yanında 3 gün boyunca şehit aileleriyle, şehit anneleriyle
konuştuk, biraz olsun onların acılarını paylaşmaya, destek olmaya çalıştık. Bu acı hepimizin acısı,
geride babasız bırakılan o küçücük çocuklar hepimizin kardeşi. Biz bu gezide çok şey öğrendik. Biraz
olsun kendi yaşadığımız o pembe dünyanın penceresinden dışarı bakıp onları yaşadık ve inanın bana
onların bizim desteğimize çok ihtiyacı var.’
İrem Kalaycıoğlu L3 G
‘Uzun zamandır planlıyorduk bu geziyi. Her şey mükemmel olsun, oradaki çocuklar yararlansın,
mutlu olsunlar istiyorduk. Her şey de gerçekten istediğimiz gibiydi, hatta daha fazlası... Gruplar bile
yapılmıştı, neler yapacağımıza dair. Herkes çok heyecanlıydı. Onlar kim? Ne diyeceğiz? İşte tam
Seher Ali Ortaokulu’na vardığım anda ben dahil tüm arkadaşlarımın kafasındaki bu sorular silindi.
Kalbim olduğundan daha hızlı atmaya basladı diyebilirim ve sadece onlara baktım. Tüm o çocukların
gözlerine... Küçüklerdi neşe ve merak dolu gözlerle bize bakıyorlardı. Kimisi İngilizce adımızı sordu,
diğerleri utana sıkıla nereden geldiğimizi sordular. İki farklı dünyanın buluşması gibiydi ve burada
paylaşmaya, dayanışmaya, sevgiye yer vardı. Orada olduğuma çok mutlu oldum ve minnet duydum
bize bu ortamı yaratanlara.’
Sinem Aligil L3 H
‘ Aslıhan, 12 yaşında , Seher Ali ilköğretim okulundaki kız kardeşim. Yanıma gelip bana: ‘Abla bu
kütüphane şimdi bizim mi oldu?’ diye sordu. Evet dedim, istediğin zaman gir kitap al oku sakın
çekinme. Peki, dedi ya öğretmenim girmeme izin vermezse. Hayır öğretmenin izin verecek buradaki
tüm kitaplar sizin. Elini ovuşturdu sonra tekrar yüzüme baktı. Babam için de bir kitap alabilir miyim,
madenden geldiğinde gelip okur bana, dedi. İşte tam o sırada boğazım düğüm düğüm oldu. Gözlerim
doldu ama bunu Aslıhan'a hissettirmemem gerekiyordu. Tabii ki dedim. Kocaman açtım kollarımı,
sarıldık birbirimize.’
Melike Tever L3 H
‘Tam güneşi gördüm diyecekken yer altına girmek. En iyi ihtimalle 8 saat sonra toprak üstüne
çıkmak. Kömür, toz, toprak içinde terli ve bütün gün kazma sallamaktan yorgun düşmüş bir şekilde
eve dönmek. Yatağa yığılıp kalmak çocuğuna bir sarılma fırsatı bile bulamadan ve aynısı tekrardan ve
tekrardan yaşamak. İşte somadaki binlerce madencinin hayatı. Okul projemiz kapsamında gittiğimiz
Manisa Somada madenciler, madenci yakınları ile yaptığımız konuşmalar, Türkiye‘deki madenlerin
gerçeğini gözler önüne seriyor.’
Mehmet Ciğerli L3 H
‘Evet ,Soma bir geziden fazlasıydı bizim için kesinlikle. Soma'dan ayrılmak da orada kalmak da çok
zordu. Bir paradokstu ama yine de bir şeylere ulaşmak ,mücadele etmek istiyorduk. Birlik olma
bilincini kazandık. Geçirdiğimiz en güzel 23 Nisan'dı. Minik yüreklerimiz birleşmişti. Kabımıza
sığamaz olmuştuk. Bu yüzden kime teşekkür etsem kimlere anlatsam şaşırıyorum. Hayatım boyunca
unutamayacağım bu deneyimi bana yaşattıkları için öğretmenlerime ,bizi çok güzel ağırladıkları için
Soma halkına ve saymak istediğim ama yazamadığım birçok kalbe teşekkür ediyorum . Nazım Hikmet
gibi “Yaşamak bir ağaç gibi hür ve kardeşçesine” Öyleyse hep birlikte nice kardeşliklere!’
Olivia Çanakçı L3 H
‘Bu gezide büyüdüm ben. Karanlık bir dehlize her gün girmenin ürpertisini hissettim ben. Üç nesildir
kansere verilen kurbanlara rağmen çaresizce torununu aynı kadere göndermenin acısını gördüm ben.
Toprağın altında kalmış bir insanın gözündeki dehşeti gördüm ben… Soma’da birçok kez
gözyaşlarıma engel olamadım ama içimde tuttuğum, kalbime akan gözyaşlarımın acısı hiçbir şeye
benzemedi. Evet, Soma’dan döndüm ben ama kalbimin bir parçasını da orada bıraktım. Sosyal haklar
derneğinde, bir konuşmacının sözünü ömrümce unutmayacağım.“ Süslü, parıltılı vitrinlerin ardında
her zaman zorlu süreçlerden geçen emekçiler vardır.’
Selcen Coşkun L3 D
‘Zeytin ölümsüzlüktür, zeytin barıştır, zeytin berekettir, zeytin birleştirir, zeytin yaşamdır. Zeytin ağacı
binlerce yıldır dini hikâyelere mitolojik efsanelere konu olmuştu. Nuh’un gemisine bir zeytin dalı ile
geri dönen güvercin büyük sel felaketinin sona erdiğine dair bir işaret kabul edilmişti. Atina şehrinin
adı da insanlığa en güzel hediye olarak zeytin ağacı yetiştiren Athena’dan gelmektedir. Ama Yırca
Köyü’nde gördüklerim… Yırca’da ağaçların katledildiğini duymuştuk fakat okuduklarımız ve
gördüğümüz fotoğraflar, gerçeklerle karşılaştığımızda bütün anlamını kaybetti. Ölümsüzlüğün simgesi
kabul edilen ağaçlar bir bir devrilmiş, yatıyorlardı yan yana.’
Selcen Coşkun L3 D
‘Geride kalan ayakta durmayı bilen güçlü kadınlarıyla, geleceğe umutla bakan haram lokma yememiş
evlatlarıyla, bir parçası koparılan anaları ve babalarıyla Soma bu toprakların derin bir yarası olarak
kalacak…
Ve bundan sonra ne Soma sizi bırakır, ne de siz Soma’yı unutabilirsiniz.’
Ege Süalp L3 E
‘Ne ile karşılaşacağımı hiç bilmiyorum, ne yaşayacağımı. Sabah 8 civarı. Nihayet inebiliyorum
otobüsten. Beni ve arkadaşlarımı bekleyen 750 çocuk aynı anda bağırıyorlar. Çığlıklar, alkışlar,
ıslıklar.. ''Daha önce kimse beni gördüğüne bu kadar sevinmemişti'' diye geçiriyorum içimden. Okula
girdiğimizde kucaklanıyoruz Seher Ali Ortaokulu öğrencileri tarafından. Hiç yadırgamıyorlar bizleri,
çekinmiyorlar. Seviyorlar sadece, çok seviyorlar. Günümüzü onlarla geçiriyoruz; kütüphane
düzenliyoruz, oyunlar oynuyoruz, dans ediyoruz, konuşuyoruz, şarkılar söylüyoruz.. Kimse bitsin
istemiyor, gitmek istemiyoruz, mutluyuz ve en az onlar kadar içteniz o an. İçteniz ve insanız. Sadece
insan..’
Yasemin Onaran L3 H
‘İstanbul’dan bir Fransız Lisesi’nin geleceğini duyan öğrenciler, otobüsten inen ağabey ve
ablalarının Türk olduğunu görünce ufak çaplı bir şok yaşasalar da kısa sürede atlattılar. Çocuklarla
bahçede oyun ve spor aktiviteleri ile kaynaştıktan sonra herkes görev dağılımına uygun bir şekilde
sorumlu olduğu yere dağıldı. Öğretmenlerimizle hayatını kaybeden madencilerin eşleriyle kısa ama
çarpıcı bir söyleşinin ardından biz gelmeden önce kurulan kütüphane raflarına kitaplarımızı
yerleştirdik. Bahçede çocuklarla t-shirt baskısı yapan arkadaşlarımıza elimizden geldiğince yardım
ettikten sonra birkaç arkadaşımız ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız için sınıfları
süslemek üzere kollarımızı sıvadık. Sınıflara girince çocukların heyecanlı bağırış çağırışları ile
karşılaştık. Bizi sınıflarında çok güzel ağırlayan kardeşlerimiz, süslerin olduğu koliyi görünce daha da
heyecanlandılar. Onlar sınıfları için balon şişirirken bir yandan da biz de duvar süslerini astık.’
Berke Can Duman L3 H
‘Yarışmalar boyunca hep birlikte hareket ettik, güldük, eğlendik, herkes çok mutluydu. Çocuk
olmanın da en güzel yanı bu masum mutluluklar değil midir? Biz kardeşlerimizle çocuk olduk, hep
birlikte sandalye kapmaca oynadık, çuval yarışlarını heyecanlı bir şekilde izledik. 23 Nisan'a denk
gelmesinden dolayı hep birlikte sınıflarını süsledik, balon şişirirken çok eğlendik. En güzeli biz 233.
Dönem olarak onlara diledikleri gibi kullanabilecekleri bir kütüphane hediye ettik. Çok kısa zamanda
çok şey öğrendik, hayatı tüm çıplaklığıyla görme şansını yakaladık. Bize bu şansı veren, bu
unutulmayacak günleri yaşamamızı sağlayan sevgili öğretmenlerimize ve okulumuza çok içten
teşekkür ediyoruz.’
Elif Kalkır L3 D
‘Heyecandan olsa gerek birçok kişinin gözüne uyku girmese de sabaha karşı Soma’ya varıyoruz.
Otobüsten inince kömür kokan bir hava genzimizi yakıyor. Seher Ali Ortaokulu öğretmeni Hayati Bey,
bizi sabah 6 gibi otelimizde karşılıyor. Soma’yla, okuluyla ilgili kısa bilgiler verdikten sonra bizi
kırların ortasında Kırçiçeği adlı bir yere kahvaltıya götürüyor. Ortada yanan sobanın başına
üşüşüyoruz, soğuk bir nisan sabahı çünkü. Anne sütü kadar doğal keçi sütü, keçi peyniri, keçi yoğurdu,
taze yumurtaları, fırında kabarmış ekmekleriyle güzel bir kahvaltı edip enerji topladıktan sonra uzun
ve yorucu bir güne başlıyoruz. Kasabanın kenar mahallelerinden geçerek Seher Ali Ortaokulu’na
varıyoruz. Tozun toprağın içinde bir devlet okulu. Çocuklar bizi camlardan merakla izliyorlar.Ne
yapacağımızı tam kestiremesek de okula giriyoruz ve çocuklarla tanışmaya başlıyoruz. Geziden döneli
günler geçmesine rağmen çocukların hayran gözlerle bize bakışları ve hiç eksilmeyen gülüşleri
gözümün önünden gitmiyor.’
Melis Bolluk L3 H