büyük güçler ve kıbrıs

Transkript

büyük güçler ve kıbrıs
BÜYÜK GÜÇLER VE KIBRIS
Yrd.Doç.Dr. Sait YILMAZ
[email protected]
Kıbrıs adası Akdeniz’in doğusunda kuzey-güney ve doğu batı ulaştırma
hatları üzerinde ve Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kavşağında yer almaktadır.
Kıbrıs’ı elde bulundurmak Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya stratejik genişlemenin
anahtarıdır. Küresel ve bölgesel açıdan Kıbrıs jeostratejik bir kütle merkezidir. Bu
merkezi kontrol eden güçler jeostratejik genişleme için büyük bir avantaj elde eder.
Stratejik özelliklerinden dolayı tarih boyunca ada tarihte hep anahtar rol oynamış,
büyük güçler adayı kontrol etme ve ele geçirme çabasında olmuş ve güç
politikalarının mağduru olmuştur. Kıbrıs bölgesel istikrara doğrudan, küresel
istikrara ise dolaylı etki imkanına sahiptir. Küresel hedefleri olan hiçbir güç Orta
Doğu, İran körfezi, Kafkasya, Balkanlar ve Doğu Akdeniz’i kontrol eden Kıbrıs’ı
göz ardı edemez (Sayın, 2008; 55). Bu makalede Kıbrıs’ın büyük güçler tarafından
çekilmek istendiği senaryoları ve ona biçilmeye çalışılan rolleri değerlendireceğiz.
Bunu yaparken Kıbrıs’ın jeopolitik önemini tekrar tanımladıktan sonra büyük
güçlerin ada üzerindeki beklentileri üzerinde duracak, muhtemel senaryolar
kapsamında geleceğe ilişkin muhtemel trendleri ortaya koymaya çalışacağız.
KIBRIS’IN STRATEJİK ÖNEMİ VE GÜÇ MERKEZLERİ
Akdeniz’in güvenliği Orta Doğu ve Avrupa için de anahtar konumda olan
Kıbrıs olmadan sağlanamaz. Kıbrıs hem Süveyş Kanalı ile Avrupa’dan Afrika, Orta
Doğu ve Asya’ya Hürmüz Boğazına giden yollar hem de Kafkasya’dan gelen
güzergahların birleştiği yerde mükemmel bir hava ve deniz üssüdür (Henn, 2007: 4).
Kıbrıs, sağlayacağı askeri üs imkanı ile İran körfezi ve Kafkasya’daki enerji
kaynaklarını kontrol imkanı verir. Özellikle hava kuvvetleri Rusya ve Kafkasya’dan
dünya pazarına taşınacak petrol tankerlerini ada üzerindeki üsler vasıtası ile kontrol
edebilir (Uslu, 2004: 17). 1990’lı yıllarda Kafkasya’daki petrol ve gaz rezervlerinin
dünya pazarına aktarılmaya başlaması ile Doğu Akeniz ve Kıbrıs bölge üç kıta için
ithalat ve ihcacatta önemli bir geçiş güzergahı oldu. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Süveyş
Kanalı ve Karadeniz arasındaki deniz ticaretini denetleyen çok önemli bir coğrafyayı
temsil etmektedir. Ayrıca gelecekte Orta Doğu’nun güvenliğinin parametrelerinden
biri olan su kaynakları ve yollarını kolayca kontrol edebilen bir konumdadır. Kıbrıs
Doğu Akdeniz’i çevreleyen istikrarsız ülkeler, terörist grup faaliyetleri ve göçü
kontrol etmek için bir üs teşkil etmektedir.
Kıbrıs, ABD gibi küresel ihtirasları olan ülkeler için büyük bir jeostratejik
potansiyel teşkil etmektedir. Dünya hakimiyetini sürdürme peşindeki ABD küresel
ekonomiyi kontrol etmek bunun içinde enerji kaynakları ve ulaştırma hatlarını
denetimine almak istemektedir. ABD için sadece Kafkasya ve BTC hattı ile ilgili
değil İran Körfezi, Orta Asya ve Kuzey Afrika’daki enerji kaynakları ile ilgili
güvenlik rolleri için de ada önemli avantajlar sağlamaktadır. Kıbrıs’a hakim olan güç
1
adayı bir askeri üsse çevirebilir ve Balkanlardan İran Körfezi’ne, Kafkasya ve Orta
Doğu’ya kadar bir bölgede nüfuzunu genişletebilir. Kıbrıs adasına 70 km.
mesafedeki Ceyhan Limanı’nın önemi önümüzdeki yıllarda BTC boru hattına ilave
olarak Irak’ın kuzeyinden gelecek Kerkük-Yumurtalık hattı ile daha da artacaktır.
ABD’nin halen bu limana yakın İncirlik hava üssü bulunmaktadır. Ada, ABD
şirketleri için özellikle offshore bankacılığı ve hizmetlerinde bir merkez olabilir. Güç
merkezlerinin etki sahasını genişletmek bakımından Kıbrıs’a atfedilecek stratejik
roller Tablo 1’de özetlenmiştir.
Tablo 1: Kıbrıs İçin Stratejik Roller
Roller
Kapsam
Ulaştırma Kontrolü
- Ulaştırma Rotaları (Hava/Deniz)
(Kafkasya’dan Akdeniz yolu ile
Aden, Hürmüz Boğazı, Afrika ve
Avrupa’ya)
- Enerji hatları (Bakü-Tiflis-Ceyhan dahil)
Stratejik Genişleme
- Jeostratejik kitle merkezi
(Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya,
Ege Denizi, Orta Doğu, Süveyş
Kanalı, İran Körfezi, Kuzey
Afrika dahil)
- Uluslararası ticareti denetleme ve geliştirme
- Su yolları
- Henüz çıkarılmamış yeni enerji kaynakları (ada
etrafında keşfedilecek)
- Yumuşak güç kullanımı için kültürel kavşak
Güvenlik sağlama
(Güç politikaları ve post-modern
güvenlik uygulamaları için)
- Barışı koruma ve insani yardım da dahil bölgsel
istikrar için askeri üs/güç projeksiyonu imkanı
- Post-modern güvenlik; yumuşak güç düğüm noktası
- Doğu Akdeniz’de deniz/hava üstünlüğü kontrol kulesi
- Uzun menzilli silahlar için mevzilenme
- Enerji hatları, terör faaliyetleri, uyuşturucu kaçakçılığı
ve yasal olmayan göçle mücadelede üs
Sanayileşmiş Avrupa, petrol ihtiyacının % 80’ini büyük ölçüde Akdeniz
üzerinden taşınan Orta Doğu’dan karşılamaktadır. Bundan dolayı Avrupa Birliği
Akdeniz ve Ege’de deniz ütünlüğü kurmak istemektedir. Malta-Girit-Kıbrıs adaları
jeostratejik ekseni güneyden Avrupa’nın, kuzeyden Afrika’nın güvenliği için önemli
bir stratejik bölgedir (Sayın, 58). Eğer Körfez bölgesinden Avrupa’ya gelecek boru
hatları elden çıkarsa Avrupa, Güney Afrika’dan petrol ithal etmek zorunda
kalacaktır. Bu nedenle Avrupa Birliği, Kıbrıs’a ihtiyaç duymakta ve Doğu
Akdeniz’deki stratejik konumu için Kıbrıs’ın tam üyeliğine yeşil ışık yakılmıştır
(Alemdar, 2009). İlave olarak Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne doğrudan
siyasi avantaj sağlayan ticaret rotaları ve enerji merkezlerini kontrol etmektedir.
Avrupa için enerji güvenliği tamamen bu bölgedeki enerji trafiğinin kontrolüne
bağlıdır.
Rusya’nın Orta doğu ve Doğu Akdeniz’deki temel çıkarı hem enerji güvenliği
hem de stratejik konum olarak mümkün olduğu kadar daha fazla etki sağlamaktır.
2
Kıbrıs; Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Ceyhan-Süveyş Kanalı gibi Akdeniz’deki
önemli petrol taşıma hatlarını denetleyici rol oynamaktadır. Suriye’deki Lazkiye ve
Tartus limanları; hem Suriye ve hem Rusya için Ceyhan’a ulaşan enerji hatlarının
kontrolünü sağlayan ve Rusya’nın işbirliği yaptığı ülkelere ulaşan deniz
güzergahlarının emniyeti için gelecekte ABD ile yaşanabilecek savaşta çok önemli
hale gecektir (Nazemroaya, 2006; 1). Bu yüzden Kıbrıs’ta Rus yanlısı olmasa da en
azından bağımsız ya da tarafsız bir hükümetin bulunması Rusya’nın tercihidir.
Rusya, adayı bir NATO üssü olarak görmekte ve bu yüzden bağımsız olmasını
istemektedir. Bu nedenle Yunanistan’daki hükümetin eğilimi Rusya’nın Kıbrıs
politikasında belirleyici olmaktadır.
Türkiye’ye sadece 65 km. uzaklıktaki Kıbrıs’ın Türkiye için jeostratejik
önemi başta güvenlik ve savunma olmak üzere pek çok yönden hayatidir. Adanın
kuzey sahilleri Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e bakan cephesine oldukça yakındır. Orta
Doğu’dan petrol trafiğinin güvenliğini sağlama yanında Kıbrıs adası, Suriye ve İsrail
kadar Mersin gibi Türk limanlarını da kontrol etmektedir. Diğer yandan adanın Doğu
Akdeniz’de hava ve deniz rotalarının kontrolünde bir gözetleme kulesi olma ve
batmayan bir füze denizaltısı rolü Türkiye’nin güney sahillerini risk altında
bırakmaktadır. Dolayısıyla Türk deniz stratejisi için Doğu Akdeniz’in kontrolünde
ada anahtar rol oynamakta ve pek çok avantaj ya da dezavantaj kaynağı olmaktadır
(HAK, 1995; 72-75). Türkiye, adanın güneyden bir atlama tahtası olarak kendisine
karşı kullanılmasından endişe etmektedir.
Yunanistan için ada çifte stratejik öneme sahiptir. Tarihsel olarak Enosis diye
adlandırılan adayı Yunanistan’a bağlama ihtirasları yanında; Atina, Kıbrıs’ı tamamen
kontrol ederek Yunanistan’ın stratejik önemini artırmak istemektedir (Dize, 2002;
41). Böylece AB ve NATO ortakları gözünde daha önemli hale geleceğini
hesaplarken, Kıbrıs’ın geleneksel kültür kavşağında olması nedeni ile Avrupa ve
Orta Doğu arasındaki köprü rolünü Türkiye’den çalmak ve artan stratejik rolü nedeni
ile Türkiye’nin ABD’nin gözündeki değerini düşürmek istemektedir. Diğer yandan
adanın Türkiye’ye çok yakın olması ve Anadolu’nun yumuşak karnına yakınlığının
kendisine sağlayacağı avantajları düşünmektedir. Bu yakınlık özellikle orta ve uzun
menzilli silahların adaya konuşlandırılması halinde Türkiye için önemli bir güvenlik
sorunu haline gelmekte ve bölgede kuvvetli bir deniz gücünü dikte etmektedir.
KÜRESEL GÜÇ İLİŞKİLERİ KAPSAMINDA KIBRIS İÇİN SENARYOLAR
Buraya kadar açıklanan Kıbrıs’ın stratejik önemi ve büyük güçlerin çıkar
algılamalarından yola çıkılarak gelecek ile ilgili pek çok senaryo üretmek
mümkündür. Bunların bir çoğu çok kısa bir sürede gerçekleşme imkanına sahip
değildir. Çünkü çözümsüzlükte bugüne kadar olduğu gibi bir çözüm olarak
yaşamakta ve kendini tek işler çözüm olarak dikte etmektedir. Bununla beraber
ABD, AB gibi büyük güçler ile Türkiye ve Yunanistan gibi bölgesel oyuncular
dikkate alındığında ana hatları ile gelecekte üç tür senaryo üzerinde durulabilir.
Bunlar öncelik sırasına göre sıralanmakla birlikte ancak bir önceki mümkün olmadığı
halde diğerinin meydana gelmesi söz konusu olabilir;
3
(1) Rum hakimiyetinde tek ve Birleşik Kıbrıs’ın AB üyeliği,
(2) ABD’nin garantörlüğünde gevşek bir konfederasyon yapısı,
(3) Çözümsüzlüğün neticesi olarak adanın taksimi; iki ayrı devletin kendi
yoluna gitmesi ve Türk tarafının tanınması.
Kıbrıs Senaryosu 1; AB üyesi tek ve Birleşik bir Kıbrıs.
BM’nin yürüteceği Annan Planı’nın Rumlara daha fazla taviz veren ve
Türkiye’nin garantörlüğünü sulandıran yeni bir versiyonunun taraflarca kabul
edilmesi halinde ortaya Rumların yönetimde hakim olduğu bir devlet yapısı ortaya
çıkacaktır. Toprak ve yerinden edilmiş kişiler gibi konularda aldıkları tavizlerle
Kıbrıs’ın tamamına yayılacak Rumlar; çok uzun sürmeyecek bir süreçte adayı fiziken
de tamamen kontrolleri altına alacaklardır. Türkiye, AB dışında tutulmaya devam
edilirken; AB üzerinden yapılacak dayatmalar ve yeni oyunlar ile AB yardımları
genellikle Rumlar tarafından kontrol edilecek ve Türk tarafının erimesi için
yardımlar buraya pek ulaşmayacaktır. Türkiye’nin garantörlüğü ve adadaki Türklerin
hakları ise kağıt üstünde kalacaktır.
AB’nin ada vasıtası ile stratejik perspektifini geliştirdiği, hatta Doğu Akdeniz
üzerinden üç kıtada Türkiye de dahil ABD ve diğer büyük güçler ile rekabete girdiği
bir genel güvenlik resimi ortaya çıkması yüksek bir olasılıktır. Kıbrıs, AB için sadece
bölgesel değil küresel vizyon açısından da çok önemli stratejik imkanlar
sunmaktadır. Kıbrıs’ın AB’ye dahil olması AB’nin stratejik vizyonuna ve güç
projeksiyonuna önemli katkılar sağlayacaktır. Bununla beraber AB, Kıbrıs’ı bir
bütün olarak istemekte ve Türk tarafının Rum üstünlüğü altında eritildiği bir Kıbrıs’ı
ideal görmektedir. Öte yandan Türk tarafının bu birlikteliğe yanaşmasını Türkiye’nin
AB üyeliği ile ilişkilendirmeyerek bir taşla iki kuş vurmak istemektedir. Böylece
hem Türkiye’den hem de Adanın Türk tarafını muhatap almaktan kurtularak, AB’nin
özündeki Hıristiyan-Roma kültürünü özünde korumak istemektedir.
Birleşik Kıbrıs’ın AB’ye üyeliği Rumların gözünden kaçan başka bazı
tehlikeler de beraberinde getirmektedir. AB, küresel bir strateji kapsamında üç kıtada
farklı stratejik perspektifler izlemeye başladığında adadaki trafik ve nüfusta meydana
gelebilecek değişimler adayı yeni maceralara sürükleyebilir, ada; gittikçe daha
kozmopolit ve tanınmaz hale getirebilir. Avrupa Birliği kendi politikalarını
uygulamaya başladığında ve başat üç ülke (İngiltere, Almanya ve Fransa) tam olarak
dizginleri ele aldığında ada üzerinde oynanacak stratejik güç rekabeti daha belirgin
hale gelecektir. Bu rekabet adayı yakın coğrafyalardaki hesaplaşmaların askeri üssü
haline getirirken, aynı zamanda hedefi haline de getirecektir. Asıl tehlike Türkleri
eritmeye çalışan Rumların asıl kendilerinin Kıbrıs potasında Avrupa’dan alacakları
göçler ve yaşanacak değişimler ile erimeye başlayacak olmalarıdır. Kısaca AB üyesi
Birleşik Kıbrıs, zamanla sadece Türkler için değil Rumlar için de bir asilimasyon
adası olacaktır.
Adadaki Türk varlığı zamanla tamamen asimile olup-göç ederken, AB
dışında bırakılan Türkiye elindeki Kıbrıs kartını da bir daha hiç ele geçirememek
4
üzere kaybedecektir. Türkiye, bölgedeki büyük güçlerin oldu-bitti’leri ve
rekabetlerinin kendisine olan olumsuz yansımalarına göz yummak zorunda
kalacaktır. Kıbrıs adası etrafındaki güvenlik, ekonomi ve enerji ile ilgili fırsatlar söz
konusu olduğunda hesaplamaların dışında tutulacak ya da AB ile karşı karşıya
gelecektir. Kıbrıs’ta AB toprağı sayılacağından Yunanlılar, Türkiye ile ilgili
sorunlarında doğrudan muhatap olmak yerine AB ile Türkiye’yi karşı karşıya
getirme şansını bulacaktır. Söz konusu bu dezavantajları ortadan kaldırabilmek için
AB içinde tek bir Kıbrıs senaryosunun hayata geçirilmesinde Türkiye şu hususları
sağlamadan böyle bir plana onay vermemelidir;
Türkiye’nin AB’ye giriş süreci tamamlanmadan yani kendisi AB üyesi
olmadan Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüme onay verilmemesi,
-
Türkiye’nin aktif garantörlüğünden taviz verilmemesi,
Sınırları kesin hatlar ile belirlenmiş, gevşek bir konfederasyon altında
güçlü kendi idari yapısına sahip iki ayrı devletin bir araya geldiği çözüm modeli
seçilmesi,
Gelecekte ortaya çıkacak düzenlemeler dikkate alınarak Türkiye’nin
ada etrafında münhasır ekonomik bölgelerini artırması, bu kapsamda şimdiden
çalışmaların hızlandırılması.
Kıbrıs Senaryosu 2; ABD garantörlüğünde bir Kıbrıs.
ABD’nin Kıbrıs’ta garantör olacağı bir çözüm ancak AB’nin istediği bir
çözüme ulaşılamaması sonucu hayata geçebilir. Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı
ABD bizzat kendisi adada asker bulundurma yanında NATO dahilinde de böyle bir
garantörlük rolüne soyunmak isteyebilir. Süveyş Kanalı’na 200 km. mesafedeki ada
ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı için stratejik önem sahiptir. Washington, ABD
ve İngiliz çıkarlarına hizmet eden bir görev tanımı dahilinde adaya ‘barış gücü’
olasılığını daha önce çalıştı (Athanasiadis, 2004: 1). NATO ise adanın kuzeyindeki
Geçitkale Havalanı ile ilgilenmektedir. Lojistik bir üs olarak ada Pentagon’un yakın
üç kıtaya ilişkin rollerinde esnekliğini oldukça artıracaktır. Kıbrıs’taki bir üs,
ABD’nin acil müdahale kapasitesini artırma yanında, önleyici vuruş kapasitesine ve
bir güvenlik kuşağı oluşturmasına katkıda bulunacaktır. Araplar, ABD’nin özellikle
Almanya’daki üsleri başta olmak üzere diğer bölgelerden buraya asker yığarak
bölgeye ilişkin varlığının artırmasından endişe etmektedir (Katsinaris, 2004; 1).
Bu senaryonun ortaya çıkması neticesinde ortaya çıkacak çözümde; büyük
ölçüde çözüm tarafların kendi devlet yapılarını federal bir devlet içinde kuvvetli
tuttukları gevşek bir konfederasyon yapısı olacağı için Türk kimliğini ve varlığını
adada korumak daha olanaklı olacaktır. Türkiye, AB dışında kalmaya devam edecek
ama güvenlik başta olmak üzere ekonomi, enerji ve diğer ada ile ilgili konularda AB
ile doğrudan karşı karşıya gelmeyecektir. Doğu Akdeniz’de ABD varlığı ve etkinliği
artarken bu durum komşu coğrafyalarda Türkiye’nin çıkarlarını da göz ardı eden
huzursuzluklara yol açabilecektir. Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların
çözümünde ABD’nin belirleyici rolü artacaktır. ABD’nin garantörlüğü;
5
Türkiye’ninkinin yerini tutmayacağından, iki ülke ilişkileri bozulduğunda iyice
anlamını yitirecektir. KKTC, büyük ölçüde Türkiye’ye bağımlı olarak ekonomisini
sürdürecektir.
Söz konusu dezavantajları ortadan kaldırabilmek için; ABD garantörlüğünün
kapsamı ve görev alanının, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki uluslararası
anlaşmalardan doğan egemenlik haklarını sınırlamamasına dikkat edilmeli,
Türkiye’nin aktif garantörlüğü devam ettirilmelidir. Ada etrafında münhasır
ekonomik bölge uygulamalarına ağırlık verilmelidir. Bununla beraber ABD’nin uzun
vadeli hegemonik beklentileri ve adadaki varlığı; başta Orta Doğu olmak üzere tüm
yakın coğrafyalar için düşmanca tepkiler çekecek ve ada hedef haline gelecektir.
Adadaki Avrupalılaşmanın yerini adada olduğu kadar çevre coğrafyada da
Amerikalılaştırma ve yumuşak güç projeksiyonu gayretleri alacaktır. Bu gelişmeler,
gelecekte yabancı güçlere karşı girişilen yeni ayaklanma ve istikrarsızlık çabalarını
tetikleyecektir.
Kıbrıs Senaryosu 3; Adanın taksimi.
Çözümsüzlüğün neticesi olarak adanın taksimine; ancak AB ve ABD ile
yukarıda açıklanan senaryoların gerçekleşmemesi ve taraflar arasındaki
görüşmelerden bir sonuç alınamayacağının uluslararası kamuoyu tarafından da
yaygın bir görüş olarak paylaşılması halinde gidilebilir. Bu senaryonun oluşumuna;
büyük ihtimalle Rumların Annan Planı’nda olduğu gibi daha fazla taviz peşinde
önüne konan yeni çözümleri de reddetmeye devam etmesi yol açacaktır. Bu durum,
Türk tarafının kendi yoluna gitmeye kesin bir şekilde karar vermesine neden olabilir.
Böylece zaten birlikte yaşaması çok zor olan iki ayrı devlet nihayet kendi yollarına
gidecektir. Böyle bir nihai bir çözüm ile adadaki Türk varlığı korunmuş ve belirsizlik
ortadan kalkmış olur. Bir adaya sıkışmış iki devlet başlangıçta istemeseler de zaten
pek çok alanda işbirliği yapmak zorunda kalacaklarından konfederatif anlayış zaten
gelecekte fiili olarak hayata geçmiş olacaktır.
Table 2: Kıbrıs Senaryoları
Senaryo
Sonuçları
AB İçinde Birleşik
Kıbrıs
(Asimilasyon
Oyunu)
* Kısa dönemde Kıbrıs Rum
asimilasyonu
* Uzun dönemde adanın iki
kesiminin AB’de asimilasyonu
* AB güç politikası vasıtası
(Avrupalılaştırma)
* Türklerin hiç kazancı yok
* Amerikan denetiminde
hükümetler
* Amerikan bağımlılığı ve
adanın hedef haline gelmesi
* ABD güç politikaları vasıtası
(Amerikalılaştırma)
* NATO varlığı da dahil yoğun
askeri yığınak
ABD
Garantörlüğünde
Konfederal Kıbrıs
(Erime Potası)
6
Kazananlar
Bulanık
Kaybedenler
AB
*Kıbrıs
Rum Tarafı
*Yunanistan
*ABD
* Kıbrıs Türk
Tarafı
* Türkiye
* Rusya
ABD
*Kıbrıs
Rum Tarafı
*Yunanistan
* Kıbrıs
Türk Tarafı
* Türkiye
* AB
* Rusya
Bölünmüş Kıbrıs
(Kalıcı Barış ve
Huzur)
* Doğal sınırları olan iki güçlü
federal devlet
* Ortak çıkarları koordine için
gevşk konefederasyon
* Uzun dönemli istikrar ve
kalıcı barış
* Dış müdahele yok
*Kıbrıs
Rum Tarafı
*Yunanistan
* Kıbrıs
Türk Tarafı
* Türkiye
* AB
*ABD
* Rusya
Yok
Adanın taksimi Türkiye’nin geleceğe ilişkin bağımsız politikalar
izleyebilmesi için elinde sağlam bir Kıbrıs kartı bulundurma imkânı sağlamaya
devam eder. Türkiye’nin başta güvenlik olmak üzere diğer alanlardaki tasarrufları
saklı tutulmuş olur. Ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve
ekonomik gelişimi için daha fazla Türkiye desteğine ve zamana ihtiyaç olacaktır.
Türk tarafı kendi devletinin uluslararası kamuoyu tarafından tanınmaması halinde
Türkiye ile birleşme yolunu da seçebilir. Doğal olarak Yunanlıların ve Rumların
Avrupa Birliği ve ABD’deki lobileri üzerinden baskıları artarak devam edecektir.
Söz konusu tepkilere AB yanında BM, ABD ve Rusya’nın da katılması ile konunun
BMGK’de Türkiye aleyhine çeşitli yaptırımlar öngören karar tasarılarına varması
mümkün olabilir. Türkiye’nin AB tam üyelik süreci büyük ölçüde suya düşecek ve
AB ile ilişkiler de olumsuz bir sürece girilecektir. AB, zaten Türkiye’yi hiçbir zaman
tam üye yapmak konusunda samimi olmadığından, bu durum büyük bir kayıp
sayılmamalıdır.
Yukarıda sayılan olumsuzlukların aşılması için adanın taksimi ile ilgili bir
çözüme gidilmeden evvel zamanlama olarak Rumların uzlaşmaz tutumlarının açıkça
ortaya konacağı bir gelişmenin kullanılması uygun olacaktır. Bu süreçte uluslararası
kamuoyunun taksim fikrine kuvvetli argumanlar ile alıştırılması önemlidir. Atılacak
adımlar KKTC ve Türkiye tarafından birlikte atılmalıdır. Bu politika çerçevesinde;
taksim halinde KKTC’yi tanımak üzere başta ABD olmak üzere büyük devletlerle ön
görüşmeler yapılması, bu amaçla dost devletlerin tanımaya hazırlanması gereklidir.
Bu süreçte İsrail ve Yahudi lobisi ile işbirliği, AB tepkisini azaltmak üzere başta
İngiltere olmak üzere sözü geçen ülkelerin Türkiye yanına çekilmesi önem
kazanacaktır. Söz konusu taksimin hayata geçmesi halinde KKTC’de süratle
iyileşme sağlayacak, ekonomik ağırlıklı çok yönlü bir eylem planı konusunda
hazırlık yapılmalıdır.
SONUÇ
Sonuç olarak, tarih boyunca Kıbrıs’ın önemi azalmamış hatta gittikçe
artmaktadır. Bununla beraber dün olduğu gibi bugün de ada gene büyük güçlerin
oyunlarının bir parçası olarak çözümsüzlük içinde beklemektedir. Büyük güçlerin
eğilimlerine bakarak Kıbrıs’ın geleceği ile ilgili öncelik sırasına göre ve biri olmadığı
takdirde diğerinin gündeme gelebileceği üç senaryo söz konusudur; (1) AB içinde
başlangıçta Rum hakimiyetinde daha sonra AB potasında asimile olmuş bir Kıbrıs.
(2) ABD garantörlüğünde fedaral devletlerin oluşturuduğu bir konfederal Kıbrıs. (3)
Adanın bölünmesi. Hegemonik güç merkezleri adaya hiçbir zaman kalıcı bir barış ve
huzur getirmemiştir ve getirmeyecektir. Onları öngördüğü çözüm ve müdaheleler
7
adanın iki halkına da zarar vermiştir. Adadaki iki halkın bir egemen çatı altında
yaşaması için de gerekli ortak değerler yetersizdir. Bu nedenle adanın tarafları
varlıklarını devam ettirebilmek için kendi yollarına devam etmelidir. Bunun için de
Türk ve Rum tarafı adaya barış ve huzur getiren bugünkü statükoyu örnek almalı ve
taraflar kendi güçlü federal devleti muhafaza ederken gevşek bir konfederasyon
dahilinde işbirliğine gitmelidir. Ancak, birleşme kaçınılmaz ise Türkiye kendi
stratejik çıkarlarını ve Türk tarafının varlığını garanti etmeden herhangi bir çözüme
onay vermemelidir.
REFERENCES
Diez, Thomas. (2002), The European Union and the Cyprus Conflict: Modern
Conflict, Postmodern Union, Manchester University Press, New York.
HAK. (1995), Kıbrıs’ın Dünü Bugünü Yarını, Harp Akademileri Basımevi, 1995,
İstanbul.
Henn Francis. (2007), Cyprus: The Geo-Strategic Dimension, Contemporary
Review, (Summer 2007).
Joffee, George. (2001), European Multilateralism and Soft Power Projection in the
Mediterranean, Centre for International Studies, Cambridge University.
Katsinaris, Stephen. Cyprus: Washington Seeks New Military Base, Green Left
Weekly, (June 9, 2004).
Nazemroaya, Mahdi Darius. Russian Base in Syria, a Symmetrical Strategic Move,
Global Research, (July 28, 2006).
Sayın, Fatih Mehmet. (2008), Solution of the Cyprus Problem and Turkish Position,
Journal of Qafqaz University, Number 24.
Secretary General/High Representative and the Commission. (June 2001), EU
Programme for the Prevention of Violent Conflicts, endorsed by the Göteborg
European Council.
Uslu, Nasuh. (2004), The Cyprus Question As An Issue of Turkish Foreign Policy
and, Turkish-American Relations: 1959-2003, (Nova Yayınları), İstanbul.
Yılmaz, Sait. (2006), 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat (Security and Intelligence
in the 21 st Century), ALFA Yayınları, İstanbul.
Yılmaz Sait. Küresel, Bölgesel ve Ulusal Düzeyde Türkiye için Yeni Bir Yaklaşım (A
New Approach for the Turkey), Cumhuriyet Strateji Dergisi Yıl: 3, Sayı: 152, (26
Mayıs 2007).
Yılmaz, Sait. (2007), Güç ve Politika (Power and the Policy), ALFA Yayınları,
İstanbul.
Internet Sites:
8
Alemdar,
Şakir:
Strategic
Importance
of
Cyprus,
Web
Sitesi:
http://sakiralemdar.blogcu.com/strategic-importance-of-cyprus_34101351.html
(Access, Oct 5, 2009).
Iason Athanasiadis. (2004). US Seeks Major Military Base On United Cyprus,
Asia Times Online, http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/FD10Ak04.html
(Access, Oct 5, 2009).
9

Benzer belgeler

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız. garantörlüğü; Türkiye’ninkinin yerini tutmayacağından, iki ülke ilişkileri bozulduğunda iyice anlamını yitirecektir. KKTC, büyük ölçüde Türkiye’ye bağımlı olarak ekonomisini sürdürecektir. Söz konu...

Detaylı