a - k a

Transkript

a - k a
‫األخاء‬
KARDEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ
SAYI: 271– 272 MAYIS – HAZİRAN 2012
OCAK 52 DERGİ 51
YAŞINDA
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK
II. Uluslararası Kaşgarlı Mahmut
Hikâye Yarışması
Irak Etabı
AVRASYA YAZARLAR BİRLİĞİ çatısı altında
toplanan Türk Dünyası Edebiyat Dergileri üyesi olan
ve TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI tarafından
çıkarılan KARDEŞLİK dergisinin yazı kurulu II.
Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması
(Irak Etabı)na bütün edebiyatçılarımızı katılmaya davet ediyor.
Yarışma Şartnamesi;
1-Yarışmaya katılacak hikâyeler aşağıda belirtilen adrese elden veya posta yolu ile teslim edilecektir.
2-Yarışmaya katılacak olan hikâyelerin daha önce hiçbir yarışmada ödül almamış ve herhangi bir yerde
yayımlanmamış olması gerekmektedir.
3-Hikâye konusu serbesttir.
4-Yarışmaya en çok iki ayrı hikâye ile katılmak mümkündür.
5-Gönderilecek hikâyelerin her birinin en az 1.000
(bin) en çok 3.000 (üç bin) kelimeden oluşması
gerekmektedir.
6-Yarışmaya gönderilecek hikâyelerin üzerinde sadece
rumuz bulunacaktır; rumuz dışında yarışmacının
kimliğini belirten her hangi bir işaret bulunması halinde hikâye yarışma dışı bırakılacaktır.
7-Yarışmacı, kimliğini, açık adresini ve biyografisi ile birlikte 1 adet fotoğrafını ayrı bir
zarfa koyarak üzerine sadece rumuzunu yazıp, hikâyenin yer aldığı büyük zarfın içine
koyacaktır.
8-Bilgisayarla 12 punto ve 1,5 satır aralıkla yazılacak. Hikâyeler 6 nüsha olarak gönderilecektir. Ayrıca daha sonra dereceye giren hikâyeler kitaplaşacağı için, hikâyenin konulduğu zarfın içine word formatında hazırlanmış dosya, CD’ye yüklenmiş olarak da gönderilecektir.
9-Yarışmaya katılan hikâye metinleri kesinlikle geri verilmeyecek ve metin sahibi bu konuda hiçbir hak iddia edemeyecektir.
10-Yarışmaya katılan hikâyeler beş kişiden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecektir.
11-Değerlendirmede dereceye giren ilk üç hikâyeye aşağıda gösterilen ödüller verilecek:
Birinciye: 500 $
İkinciye: 300 $
Üçüncüye: 150 $
Bu ödüller Avrasya Yazarlar Birliği tarafından ödenecek. Aynı mislini de KARDEŞLİK DERGİSİ ödeyecek.
(Kalanı sayfa:53’te)
M. Ömer Kazancı
MERHABA
Sevgili okurlar
Bu sayımızla, kuruluşunuz, Türkmen Kardeşlik Ocağının 52. ve derginiz,
Kardeşlik dergisinin 51. yıl dönemlerini kutluyoruz. Öncelikle ocak ve dergiye desteklerinizi esirgemediğiniz için hepinize sonsuz teşekkürlerimizi
bildirmek isterim. Geride bıraktığımız yıllarda, birkaç başarılı çalışmaya imza attıysak, bunu sizden destek alarak yapabildik kuşkusuz. Yolumuza daha
kararlı olarak devam edebilmek için, önümüzdeki yıllarda da, bize güç vereceğinizden eminiz. Eminiz çünkü, ocak ile derginin önemini bizim kadar
algılamakta olduğunuzu biliyoruz. Ocak, Osmanlıların bu topraklardan çekildikten sonra, çektiğimiz çilelere, gördüğümüz zulümlere, karşılaştığımız
haksızlıklara, toplu bir halde hareket ederek karşı çıkabilmek için kurabildiğimiz ilk kuruluştur. Kurulduğu günden haklarımızı savunduğu, sosyal, kültürel ve siyasal hayatımızı renklendirdiği için, hepimizin gözünde ve gönlünde yeri bir, sevgisi birdir. Uzun yıllar da öyle kalacaktır. Yola çıkarken
tek başınaydı. Bu gün eşanlamda veya parti ve siyası örgütler adında, onlarca kuruluşlarımız vardır. Ocak, bütün bu kuruluşlara, kardeş gözüyle bakarak işbirliği yapmakta ve herkese aynı mesafede durmaktadır. Değil ocağın
genel merkezi, tüm şube ve kolları ayni doğrultunun çizgisi üzerinden çalışmalarını yürütmektedir. Şubeler dedik, kollar dedik.. Bunların da genel merkez üzerine hakları vardır.. Dolayısıyla….
Bu sayımızda ocağın, gözlerden uzak gibi gözüken, Bağdat genel merkez
dışındaki kol ve şubelerini, tarihçeleri ve çalışmalarıyla, üç ayrı makalede
karşınıza çıkarıyoruz. Ocağın, ülke genelinde, üç şubesi bulunmaktadır.
Bunlardan Musul ve Erbil şubeleri yetmişli yıllarda açılmıştır. Oysa Kerkük
şubesi bundan yaklaşık iki buçuk yıl önce hayata kavuştu. Her şube, bulunduğu bölgenin koşullarına mahkum olarak çalışmasını sürdürüyor, ancak,
kurulduğu amaçlardan, milli ilkelerden taviz vermeden bunu yapıyor. Şubeler arasındaki ilişkiler, geçen süre içerisinde bir kerteye kadar kopuktu. Bu,
ülkede yaşanan çalkantılı durumlardan ve karışık vaziyetlerden kaynaklanmaktaydı. Son dönemde, karşılıklı olarak yapılan ziyaretler, gösterilen rağbetler yüzenden, yetmişlerdeki tipine dönüşmeye başlamıştır. bunları bu sayıda yayımladığımız yazılardan görebilirsiniz.
Ocak ile derginin yıl dönümlerini kutlamaya ayırdığımız bu sayıda, edebi
yazıların da sayısı az değildir. Bunlar arasında ülke dışından gelen yazılar
da bulunmaktadır. Okurken, ocak ile dergi için uzun ömürler dilemeyi unutmayın. Allahtan yardım, sizden destek, bizden emek. Emeğimizde eksiklik
varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle..
1
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
KADEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT
DERGİSİ
SAYI: 271-272
MAYIS-HAZİRAN/ 2012
——————————————–
Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi
Türk Dünyası
Edebiyat Dergileri Üyesidir
TKO Adına İmtiyaz Sahibi
ve
Genel Yayın Yönetmeni
Dr. Mehmet Ömer Kazancı
mustco2003@ yahoo. com
Yazı İşleri Kurulu
Dr. Necdet Yaşar Bayatlı
Ahmet Ferman
Danışma Kurulu
Vahidettin Bahattin
Dr. Nusret Merdan
Feyha zeynelabidin
Temsilciler
Behçet Gamgin (Kerkük)
Aydın Kerkük (Kerkük)
Adnan Assaf (Tuzhuırmatu)
Yönetim Adresi
Türkmen Kardeşlik Ocağı
Irak-Bağdat– Mustansıriyye Semti
e-posta: tek2mtc@ yahoo.com
Baskı:
Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi
Kerkük
2
1-Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul Kolu: Görsel
Efendioğlu……………………………………....3
2-Türkmen Kardeşlik Ocağı Erbil Kolu: Esat
Erbil……………………………………………..6
3-Türkmen Kardeşlik Ocağı Kerkük Kolu: Ahmet
Abdullah Kervancı………………….…………10
4-Horyatlar: Cengiz Bayraktar………………...12
5-Türkmen Kardeşlik Ocağı ve Milli Mücadelemiz: Sadun Köprülü…………………….…..…14
6-Kerkük Şairleri/ Safi: Ata Terzçbaşı….…….17
7-İbn-î Osman Elmiknasi’nin İstanbul Seyahati/
Mohammed Bakubat: Türkçesi: Nusret
Merdam………………………..………………23
8-Mehmet Akif’in Safahat Eserinde Ahlaksızlık
Eleştirileri: Haydar Dakuklu…..…….………...29
9- Ulusumuzun Şanlı Geçmişiyle İlgili Özetlenen
Önemli Bilgi ve Düşünceler: Muratgeldi
Söylegov…….…………………………………35
10– Telafer Türkmen Halk Edebiyatında Yaygın
Olarak Kullanılan Benzetmeler: Dr. Necdet Yaiar
Bayatlı…………………………………………40
11-Gagavuz Türklerinde İnançlar: Fazıl Mahmut………………………………………….…46
12-Birinci Eşekler Konferansı: Rıza
Çolakoğlu………………..…………………….49
KARDEŞLİK OCAĞI ve
DERGİSİ
15 Mayıs 1960, tarihimizin parlak günlerinden
biridir. O tarihte Türkmenlerin göz ağrısı olarak nitelenebilen Türkmen Kardeşlik Ocağı,
milletin bir takım görkemli şahsiyetleri tarafından kurulmuş, daha sonra, mücadeleye inanan diğer aydın kişilerin katılımıyla çalışmalarını geliştirerek sürdürmüştür. Bugün bile aynı
hızla yoluna devam eden ocağın önemli çalışmalarından biri eliniz altında bulunan bu dergidir. Mayıs 1961 tarihinde yayın hayatına
başlamıştır. Ocak ile derginin yıl dönümlerini
bu sayımız ile kutlarken bize destek veren her
kese teşekkürlerimizi bildiriyoruz.…
Görseel Efend
dioğlu
Musul Kolu Başkanı
B
ı
Git gide Türkmenler
T
ri birleştiriici, bilinçleşştirici, millli değerler etrafında
e
tooplayıcı faa
aliyetlerini
genişleten
n ocak, rejjime göre bir
b tehlike kaynağı
k
olu
uşturuyor ve
v bölgeyi A
Araplaştırm
mak tutumuna karrşı engelleşştirici bir kuruluş olarrak nitelendiriliyordu
u. Bu yüzdeen, rejim üllkenin kuzey kesim
mindeki isyan harekettlerini yatışştırdıktan sonra,
s
Türk
kmenlere yyönelik hun
nharca bir
siyaset yü
ürütmeye başladı.
b
Türrkmenlerin
n kuruluşla
arına baskılar başladıı. Musul şubesi, 1975
yılında, zamanının
n Musul vallisi Halit Osman El-ku
ubeysi taraafından alın
nan bir karrara göre
kapatıldı.
ağğdat’ta Türkkmen Karddeşlik Ocağının hayata geçmesininn üzerindeen
yaaklaşık on yıl
y geçmiştii. Ocak millli
varlığımızıı korumak ve haklarım
mızı elde etmek yolunnda attığı ciiddi adımlaar, gerçekleşştirdiği endder çalışmalarıyla her kesin
k
gözünnde büyümüüş, her kesinn kalbinde geniş bir yeer
tutmaya başlamıştı.
b
Her kes, Türkmenééli
bölgeleriniin her yerinnde ocağın bir
b şubesiniin
açılmasını arzu ediyoordu. Arzu edenler araasında ilk harekete
h
geççenler, Musul Türkmennleri oldu. Bu yöndde ilkin biir komisyoon
B
Biricci Musul şub
besi ocak başşkanı
Türrkmen ailelerriyle bir törende
~3~
oluşturulduu. Komisyoona Abdullaah Mahmut Abdullah
başkanlık etmekteydii. Bağdat’taaki genel Merkez’in
M
yönetim kuurulu üyeleeriyle Ocağğın Musul’dda bir kolunun açılm
ması konusuunda görüşm
meler başlaadı. Genel
merkezin onayını
o
alaan komisyonn, Musul’a dönerek,
Musul Vallisi Halit Abdullhalim
A
m’e konuyla ilgili bir
talep sunduu. Yalnız komisyon
k
taarafından değil,
d
Musul’un ilerii gelen bütüün Türkmenn şahsiyetlerri tarafından imzalaanan talep, fazla bekleetilmeden kabul
k
gördü. Ardınddan Ocak iççin uygun görülen
g
bir yapı
y
kiralandı ve genel
g
kurul ilk toplantıya çağrıldıı. Bu ilk
toplantınınn sonunda yapılan
y
seçim
mde Musul Kardeşlik Ocağınnın başkanlığğına Abdulllah Mahmuut getirildi. Seçimdde ocağın yöönetim kuruulu olarak kazanank
lar sırasıylla şunlardı: Hüseyin Ahmet
A
Peyggamberli
(başkan yardımcısı),
y
Abdulssetttar Sıdık (Maliye
Sorumlusuu) Avni Bayyatlı (sekreeter) , Ahm
met Halil
Sammam, Mehmet Hamza Bayatlı, Selman
Leylanlı, Nurettin
N
Haalil, Dr. İlyaas Abdulkaadir, Abdullah Yussuf Bışar, Fazıl
F
Kennee, Burhan Vali
V köprülü.
Şube, 21 Nisan
N
1971 Tarihinde genel
g
merkeez başkanı rahmeetli Abdullaah Abdurrahhman ve kenndisine
Bağdat’tann eşlik edenn kimi yöneetim kurulu üyelerinin hazır bulunmalarrıyla, Sayınn Musul vallisi Halit Abdulüllhalim taraffından açıldıı.
Şubenin yöönetim kuruulunun ilk çalışması
ç
M
Musul’a
bağlı bütüün Türkmenn bölgeleriini ziyaret etmek
oldu. Ziyaaretten amaç, halkımızzı, ocakla kaynaşk
mayı sağlaamak konuusunda bilinnçleştirmek ve sıkıntılarını dinleyerek, bu sıkıntılaara çözüm yollarıy
nı aramakktı. Bu çalışmayı binlerce toplum
msal ve
kültürel çaalışmalar taakip etti. Buunlar arasınnda, süreklii olarak Türrkmenéli bölgelerini tanıtmak
t
vee
Türkmenleerin hakları ile ilgili paneller, konnferanslar yapmak,
y
Tüürkmen yokksullarının ihtiyaçlarını
i
ı
karşılamakk, Musul Ünniversitesindde eğitim gören
g
Türkm
men örgenciiler için özeel bir yurt açmak,
a
sporr
faaliyetlerii gerçekleştiirmek, dil kursları,
k
şiiir akşamlarıı, edebiyat etkinlikleri
e
düzenlemek
k, Türkmenn
aileleri içinn Musul’unn seyahat yeerlerine gezii yapmak, halay
h
takımı oluşturaraak halk oyun
nlarını can-landırmak gibi faaliyetler hatırddan çıkmayaanlarıdır. Bu
B faaliyetleer yoluyla oocak, halkın
n gönlündee
görkemli bir
b mekân edinmişti.
e
M
Musul’un
büütün Türkm
men ilçe, buucak ve köyylerinde yaşşayan Türk-menleri etrrafına toplayabilmişti. Git gide Tüürkmenleri birleştirici,
b
milli değerrler etrafınd
da toplayıcı,,
bilinçleştirrici faaliyetllerini genişlleten ocak, rejime görre bir tehlikke kaynağı ooluşturuyorr ve bölgeyii
Araplaştırm
mak tutumuuna karşı enngelleştirici bir kuruluşş olarak nitelendiriliyoordu. Bu yü
üzden, ülke-nin kuzey kesimindekki isyan harreketlerini yatıştırdıkta
y
an sonra, Türkmenlere
T
e yönelik hu
unharca birr
siyaset yürrütmeye başşladı. Türkm
menlerin kuruluşlarına baskılar başladı. Musuul şubesi, 19
975 yılında,,
~4~
zamanın
nın Musul valisi Hallit Osman El-kubeysii
tarafındaan alınan biir karara görre kapatıldı. Şubenin o
sırada bütün
b
madddi varlığına el kondu. Bu kararaa
sessiz kalaamadı. Gen
karşı, Türkmenler
T
nel merkezz
başkanı Abdullah Abdurrahm
man ile Mu
usul şubesii
M
m
mahkemeye müracaattaa
başkanı Abdullah Mahmut,
ndığını ilerii
bulunaraak, kararın gerekçesiz olarak alın
süren bir
b iddianam
me sundulaar. Mahkem
mede haklıı
olduklarrı belirlendii ve tekrarddan ocağın açılmasınaa
kara verrildi. Bu olaay, Musul vaalisi ile diğeer yetkilile-ri olduk
kça rahatsızz etmişti. A
Artık ocaktaa yapılmasıı
düşünüleen her faaliyyete izin veerilemiyor, ocağın
o
üye-lerine, ocaktan
o
ayaak kesmek için, her türlü baskıı
uygulanıyordu. Bu yüzden ocaak felç bir duruma
d
gel-di. Rejim
m bununla da yetinm
medi. Zamanla uzanann
tırnaklarrını batırmaadık bir yerr bırakmad
dı. 1977 yı-lında,
ge
erek
Bağda
at’taki
genel
l
merkeze,
gerekse dee
Türkmenn Kardeşlik Ocağı Musul ŞubesiMusul şubesine
ş
tam
m anlamıylaa el koyaraak, yönetim
m
nin önem
mli çalışmaalarından birri, kültür,
kurullarıını değiştirddi ve kendii yobazların
nı bu kuru-edebiyatt ve sanat koonularını önne çıkaran
luşların başına getiirdi. Hatta bbir kısmını,, Türk dün-BAYRA
AK adında 32
3 sayfalık bir dergi
yasına casuslukla
c
suçlayarak, tutuklayıp içeri
i
attı vee
yayınlam
masıdır. Derrgi Türkçe ve
v Arapça
hepimiziin hatırladığğı bir tarihtte, 16. 1. 19
980 tarihin-olmak üzzere iki dildde yayın yappmaktadır.
de, bunllardan Abddullah Abduurrahman, Necdet
N
Ko-Üç yıl önnce yayın haayatına başlayan dergi
çak, Dr.. Rıza Dem
mirci ve Addil Şerif gib
bi önderlikk
her sayısıında ilk olarrak okuduğuumuz yeni
niteliğin
nde olan insaanlarımızı iidam etti.
konulaarla dikkatim
mizi çekmeektedir..
1979 yıılında ocağın başkanlıığına Abdu
ulaziz Avcıı
Dergininn başyazarlığını Haydaar Ali Şagetirilmiişti. İşte o tarihten ittibaren ocaak, adı varr
hın, yazzı işleri müddürlüğünü Mutasüm
M
kendi yo
oktu bir durrum arz etm
meye başlam
mıştı. Faali-Efendi, başyazar
b
yaardımcılığınnı Zennun
yetleri çok
ç mahdut,, çok kısıtlıı olarak apaar topar de-Karabaş yaapmaktadır.
vam ediy
yordu.
2003 tarrihinden sonnra ocak yeeniden hayatta geçirildi,,
tekrardan doğru sahipplerinin elinne geçerek canlandırılldı. Ocağı bu
b yeni döönemde yön
netmek içinn
A
Mahmut
M
kazaandı. Ocaktaa artık eskissinden dahaa
yapılan ilkk seçimde baaşkanlığı Saayın İhsan Abdullah
hızlı, daha etkin faaliyyetler yürütüülmeye başlandı. Bu faaliyetler
f
arrasında külttürel, sosyal faaliyetlerr
yanında, siiyasal faaliyyetler de yeer almaktadıır. 2004 yılıında Sayin İhsan Abduullah vefat edince
e
yenii
bir başkanllık seçimi gerçekleştiri
g
ildi ve Görssel Ahmet Efendioğlu
E
bu sorumluuluğu yüklenme şerefi-ne nail olddu. Ocağınn bugünkü yönetim kuurulu üyeleeri şunlardırr: Dr. Ömeer Fevzi, Dr.
D Mehmett
Merdan, Mehmet
M
Hassan Abdulkaadir, Mehmeet Sait, Abd
dulaziz Selbbi, Mahmut Hüseyin Ceemil.
Ocak, ilk kuruluş
k
tariihlerinde Davvasa
D
sem
mtinde iki kez
k yer değiştirmişti. Ş
Şimdiki bürrosu ise El-Arabi semttindedir. Buuradan çeşitli faaliyetleer ile Türkm
menlere en olumlu hizzmetler sunm
maya çalış-maktadır. Bu
B faaliyetller günden güne çeşitliilik kazanm
makta ve yenni boyutlaraa uzamaktad
dır. Bundann
üç yıl önce çıkarmaaya başladıığımız Bayyrak dergisiini bir örnnek olarak gösterebiliirim. Dergii
Türkmenélli bölgelerinnde ve dışınnda büyük bir
b ilgi ile kaarşılanmaktadır.
~5~
Essat Erb
bil
Erbiil Kolu Başkan
B
n Yardım
mcısı
Böylece Erbil’de, Osmanlılar
O
rdan sonra,, üstünde Türkmen
T
K
Kardeşlik
O
Ocağı yazılı olan bir
Türkçe tabela ilk
k kez asılmıış oldu. Ocağın bütün
n çalışmalarrına rağmeen, bu günee kadar
Erbil’in gööbeğinde asılı
a duran bu
b tabela, başlı
b
başına
a bir kazan
nçtır bizim için. Çünk
kü Erbil’dee
milliyetçilik tablosunu değiiştirdi. Dah
ha önceki dönemlerde
d
e açıkça ve korkmadan
n “ben
Türkmeniim” diyenleerin sayısı azken, bu tabelayı
t
görünce, man
nevi güçlerr bir hayli yükseldi
y
ve
kendileerine dönen
nlerin sayıssı artmaya başladı.
B
iliinen bir gerrçek vardır, sözümü onnunla başlattmak istiyorrum. Irak T
Türkmenlerii olarak kö-küümüz tarihinn derinlikleerine, en eskki zamanlarra dayanır, hatta
h
bu tarrih Sümerlerr döneminee
kaadar uzar. Bütün
B
tarih yaprakları,
y
tarafsız ve taraflı
t
kaynnaklarıyla Süümerlerin kesin
k
olarakk
Orta Asya’’dan geldikllerini tespit etmektedirr. Orası da ezelden
e
Türklerin yurduu olmuştur. Çivi hatla-rının gizem
mli yönleri açıklanıp
a
çöözüldükten sonra, dil uzmanları,
u
S
Sümerlerin
kkullandığı sayı
s
sistemii
ile dil gram
merleri, diliimizde kullandığımızınn aynısı old
duğunu söyllemektedirler. Sümerleeri, bu yüz-den atalarım
mız sayabilliriz.
Onlar ayrıcca, yazıyı iccat ettiklerinne göre, Iraak’ın tüm medeniyet
m
vee yazı dilinnin temelini Türkler at-mıştır deneebilir. Ancaak bu gerçekleri kavram
mayanlar vee kavrayıp sindiremeyenler, Irak Türklerininn
varlığını bu topraklarrda hep gözz ardı etmeyye çalışmışllardır, mahvvetmeye diddinmiştir. Gelip
G
geçenn
rejimler milli
m bayrağım
mızı kaldıraan ve ya daavamızı ben
nimseyenlerii gizli gizli takip etmişştir, bir kıs-mını tutukklamış, uyduuruk iftiralaarla, yargısıız, hesapsız kitapsız haapis cezalarrına çaptırm
mıştır. Hattaa
kimini idam
m sehpalarıına çıkarmışştır. Bu kaddarıyla yetin
nmemiş, kim
mi ırkçı rejiimler Toptaan yok etmee
yollarını bile Türkmenlere denem
miştir. Köyllerimizin baaşına dert açarak
a
bir kkısmını yerlee bir etmiş,,
zorla oradaa yaşayan insanları göçe uğratmışştır. Bazen daha ileri giderek
g
Türrkmenleri biir birine düü
~6~
Türk
kmen kaardeşlik
k Ocağıının yıl
y dönü
ümü mü
ünasebeetiyle, bize bu
u şeref bayrağı
b
ını em
manet eden
e
kurucu li-derleerimizi rahmet
r
tle anarrken, bu em
maneti soonsuza
kadaar koru
uyacağım
mıza vee
ölmeez milleetimize,, meşru
haklaarını eld
de edincceye kaadar verdiğim
v
miz mü
ücadele-den geri
g kallmayacaağımızaa
söz veriyor
v
rum. Biirlik ve
beraaberliğin
n önem
mli oldu-ğunu
u her keese hatırrlatarak
k
ocağıın tüm şubeler
ş
rinde çaalışanları kutluyo
k
orum.
Vedaat Arslan
Erbil Kolu
K Başkaanı
şürmek için aralarına bin türlüü bozguncuuluk
ateşi salmıış ve bu yöönde kalleş komplolar uygulamıştır.. Kısacası, bu ülkedde Türkmenler
kadar hiçbbir millet, asimilasyonn eylemlerriyle
karşı karşıyya bırakılm
mamıştır.
Erbil Türkkmenleri, büütün bu ülkkenin Türkm
menleri gibi, bu komplooların farkıına çok errken
varmıştır.
Erbil’in milli
m
okulu olarak niteelenebilen (Kö(
mür Hanı))'nın kulisleerinde Erbiil Türkmennleri
gençlerini en iyi bir şekilde
ş
yetiiştirmeye çaalışmıştır. Yettişen bu gennçler, ısrarlla milli davvaya
sarılmışlardır.
24
Ocaak
197
70
tariihin
nde
Baaas
rejiimi
Türrkmenlerle Kürtler arassında açıklıık yaratmakk
ve tarih boyunnca birlikte yaşayan bu
u iki milletii
birb
birine düşürrmek için, T
Türkmenlerre, geç veri-len ve erken allınan, kültüürel hakları adında
a
bazıı
hak
klar tanımışştı. Bu karaarın en öneemli tarafı,,
kuşşkusuz ki, bu
b ülkede yyıllarca inkââr edilmeyee
çalıışılan Türkkmenlerin varlığına, dolaylı daa
olsaa, bir itiraaf belgesi oluşturmassıdır. Fakatt
karrardan asıl hedef, kuşşkusuz ki bu
b değildi,,
hed
def, ortada bir
b kargaşallık yaratmaaktı. Bu da-ha sonra anlaaşılmıştı. V
Verilen haklların tatbikk
alan
nına geçmeesinde, işlerr günden güne
g
karışı-yorrdu. Türkçemiz, Latin alfabesiyle değil Arapp
alfaabesiyle okkutuluyor, Türkçe eğ
ğitim verenn
oku
ullara gidenn çocuklarım
mızın aileleerine, “ buu
dilii öğrenen çoocukların geeleceği ne olacak”
o
gibii
korrkular empooze ediliyorrdu ve ne yazık
y
ki, ki-mi aileler bunna inanıyorllardı. Bu kaarışıklık vee
karrgaşalık, enn fazla kenndini Erbil’de gösteri-yorrdu. Milletii bilgilendirrmek, bilin
nçleştirmek,,
burradan önem
m kazanıyorrdu. Fakat bunu kim
m
yap
pacak, kim üstlenecektti. Bu yüzd
den Erbil'dee
bir kültürel kuuruluşunun açılması ön
ngörülmüş-tü. Ve Erbil’inn ileri gelenn şahsiyetleeri bu kuru-un Kardeşlik Ocağı olması üzeriinde birleş-luşu
mişşti. Bu konnuda Bağdaat’taki geneel merkezee
başşvurular başşlatıldı. Bunnu duyan rejim,
r
Erbill
Türrkmenlerinee, bu fikiirden alıko
oyarak, birr
Türrkmen partiisi kurmalarrını önerdi. Kurulmasıı
öneerilen partinnin, Baas ppartisinin bir
b kuyruğuu
olacağını algıllayan Erbbil’liler öneriyi hemenn
ret etti ve Kardeşlik Occağının açıılmasındakii
k
olaraak devam sü
ürdürdü.
çalıışmalarını kararlı
~7~
Erbil şubesinin açılm
ması için İçişşleri Bakannlığına 15 Ağustos 19974 tarihindde bir talepp
R
Drr. Merdan Ali
A döneminnsunuldu. Rahmetli
de ve net olarak 31 Aralık 19774 tarihinde
şubenin aççılışı ile ilk yönetim kuurulu üyelerri
belirlendi. Yönetim kurulu
k
şu şaahsiyetlerdenn
oluşmaktayydı:
1- Hurşit Arslan.
A
2 - Sanan Ahmet
A
Ağa
3 - Hamze Arslan
A
4 - Vedat Arslan
5 - Abdulleetif Çakmakkçı
6 - Salah Merdan.
M
7 - Faysel Köprülü
K
8 - Cemal Hattap.
H
9 - Fuat Faaik Bezirgânn
10 -Kemal Mustafa.
11 - Fahretttin Muhyetttin.
12 - Muhsiin Kareni
13 - Aydınn Arslan
14 - Haydeer Seyit Garrip
Sonradan Sayın Sannan Ağa baaşkan, rahm
metli
Hamze Arssalan başkaan yardımcıssı, Sayın Veedat
Arsalan seekreter, Abbdulletif Çakmakçı
Ç
iddare
müdürü vee Sayın Keemal Mustaafa muhasebbeci
olarak ocakkta görev alldılar.
Böylece Erbil’de ilk kez
k olarak, üstünde Tüürkmen Karddeşlik Ocağğı yazılı ollan Türkçe bir
tabela asılm
mış oldu. Ocağın
O
bütünn çalışmalaarına
rağmen, buu güne kadaar Erbil’in göbeğinde
g
a
asılı
duran bu tabela
t
başlı başına bir kazanç sayyılır.
Çünkü Erbbil’de milliiyetçilik tabblosunu deeğişmiştir. o döönemlerde açıkça
a
ve koorkmadan “ben
“
Türkmenim
m” diyenlerrin sayısı azzdı. Bu tabbeladan manevvi güç alaraak kendilerrine dönenllerin
sayısı artm
maya başladıı.
Türkmen Kardeşlik
K
O
Ocağı
Erbill’de açılır açıla
maz biz Türkmenlere
T
e sosyal, küültürel ve milli
m
bir okul oldu.
o
Buradda tüm Erbbil’in Türkm
men
gençleri, dil
d eğitimi başta
b
olmakk üzere, çeeşitli
eğittimler almaaya başladılar. Bu gün Erbil saha-sınd
da milli varrlığımız uğrrunda mücaadele verenn
gen
nçlerin tümüü, istisnasızz olarak bu ocağın me-zun
nudur. Başlaangıçtan beeri ocaktakii çalışmalarr
aşaağıda gösterrilen hedefflere varmaayı amaçla-mak
ktadır.
1 – Irak'ın toprrak bütünlüğğünü savun
nmak.
2 – Türkmen toplumu
t
ile Irak'lı diğeer toplumlarr
arasındaki karddeşlik ilişkiilerini güçleendirmek.
3 – Gazete, deergi ve kitaap yayınlam
mak, sosyal,,
külltürel ve spportif faaliyyetler düzen
nlemek yo-luy
yla Türkmenn edebiyat ve kültürün
nü yaymakk
ve gençleri buu yöndeki kkabiliyetleriini geliştir-mek
k.
4 – Türkmenn öğrencileerini barınd
dırmak içinn
öğrrenci yurdu açmak, Anna okul, ilko
okul, lise vee
dil merkezleri ve enstitüleeri açmak.
m
5 – Bütün Türrkmen siyaasi parti, sosyal kurum
ve kuruluşlarıını bir araaya getirereek işbirliğii
sağ
ğlamak.
6 – Milli duyygu ve hislleri derinleeştirerek vee
geleceğin güvvencesi olaan gençler sağduyuluu
yetiştirmek.
7 – Her ay döört edebiyatt gecesi düzenleyerek,,
gen
nçlerde yazm
ma, konuşm
ma yetenek
klerini artır-mak
k
8 – Her yıl Tüürkmen Karrdeşlik Ocaağının kuru-luş anısında görkemli
g
töörenler düzeenlemek vee
büttün Türkmenéli bölgeleerinden kon
nakları ağır-lam
mak.
~8~
A lı Tüürkü
Alkışl
Hüsam Hasret
Aynayyı karşılayıpp baktım şakkaklarıma
Ne tez yaşşlanmışım ki,
k henüz kaaç yaşındayıım
Hatıraalar sağladım baktıkça aklarıma
Hüzünllü bir gülüm
mse düştü duudaklarıma
Yenilmeemişim ancaak, yaşam saavaşındayım
m
Kendim
me seslenereek, açı verdiim gönlümüü
Doğannın sarsılmaayan eşsiz güzelliğine
g
Elim
mle karşıladdım aynadakki elimi
Bir saabırla soğutttum içimdeeki yalımı
Duyguumu salı verdim daha daaha engine
Bu günüm biterse de, elbet yaarın gelecekk
Kısmeetimde var ise
i onu da yaşarım
y
ki
Umutluyuum ki bir güün şans yüzzüme güleceek
Benim
mle vadettiğği mutluluğuu bölecek
O zamaan paylaşıp da halkımı okşarım ki
İlk günnden yalnızllığı almamışşım sırtıma
Belimdeeki yük ise, yalnız dostlluk yüküdürr
İlkin dikkat etmiişim çekidekki tartıma
Çelik gibi bir sinee germişim hasretime
Çünkü yaşam
y
dilim
mde alkışlı bir
b türküdürr
Ocağın buu faaliyetlerri 1991 yılına kadar zor
şartlar altıında uygulaanmaktaydı. Ancak ikkinci
Körfez savvaşı sonrası 36. paralellin üstü güvvenli
bir bölge ilan
i
edilincee Erbil’de yeni
y
bir dönnem
başladı. Tüürkmen siyaasi parti vee teşkilatlar ku-
du. Bunlarrın arasındaa işbirliğin
ni sağlayann
ruld
çoğ
ğunlukla occağın Erbil şubesi old
du ve Erbill
Pro
otokolü imzzalanırken IIrak Türkm
men Cephe-sind
de yer alaraak milli müccadeleyi dah
ha etkin birr
şek
kilde sürdürm
meye devam
m etti.
199
96 yılında bazı tatsızllıklar neden
niyle sayınn
avu
ukat Sanan Ağa şubennin başkanlıığından ay-rıld
dı. Bu yüzdden şubede bbir süre idaare boşluğuu
yaşşandı. Amaa ocağın prensipleriine inanann
gen
nçler, ocağı yalnız bıraakmadılar. Er
E geç yenii
bir yönetim kuurulu oluştuurarak, tekraardan ocağaa
den
ngesini kazzandırdılar. Bu günk
kü yönetim
m
kurrulu şu kişilerden oluşm
maktadır.
1- Sn. Vedat Arsalan – Yönetim Kurulu
K
Baş-kanı.
2- Sn. Esat Erbil
E
– Yönetim Kuru
ulu Başkann
Yardımcısıı.
K
Sek-3- Sn. Cevherr Kasap – Yönetim Kurulu
reteri.
4- Sn. Aydın Arslan – Y
Yönetim Kurulu
K
İdaree
Müdürü.
K
Mu-5- Sn. Kemal Mustafa – Yönetim Kurulu
hasebeci.
6- Sn. Adnan Kasap – Yönetim Kurrulu Üyesi.
7- Sn. Hüsam
m Hasret - Y
Yönetim Kurrulu Üyesi.
8- Sn. Abdülkkerim Molllaoğlu - Yö
önetim Ku-rulu Üyesi.
9- Sn. Mehmet Molla Em
min - Yöneetim Kuruluu
Üyesi.
10 – Sn. Cerciz Abbas - Y
Yönetim Ku
urulu Üyesi.
11 – Sn. Selam
m Terzi - Yöönetim Kuru
ulu Üyesi.
~9~
Ah
hmet Ab
bdullah
h Kervancı
K
Kerkük
k Kolu Sekreter
S
ri
b hikaye ile
i başlamışştır. Bağdatt’taki genell
ürkkmen Kardeeşlik Ocağıının her şubbesi özel bir
meerkezin hikââyesini aram
mızda bilmeeyenler yok gibidir. 19559 yılında T
Türkmenleree Kerkük’tee
uyggulanan kattliamdan soonra Bağdatt’ta kurulan ocağın, herr Türkmen bölgesinde bir şubesi-nin kurulm
ması zamanla her kesin isteği halinne gelmişti. Bu istek, heer geçen güün ocağın millet
m
yararı-na gösterdiiği hizmetleerden elde edilen
e
olum
mlu sonuçlard
dan kaynakklanmaktayddı. Kerkük TürkmenleT
ri bu konuda can atmaaktaydılar. Altmışlı yılllardan itibaaren ocağınn Kerkük’te bir şubesin
nin açılmasıı
için girişim
mlerde buluunulmuştur. İlgili makkamlara bu konuda taleepler takdim
m edilmiştiir. Ancak o
talepler hep ret edilmiişti. Talepleerin ret edillmesinin nedenleri günn
ışığı gibi açıktı. Taleepler esasenn müteakipp rejimlerin
n Kerkük’tee
saman altıından su yürütür gibii uygulamaakta olduklaarı siyasetee
aygırıydı. Rejimler
R
Keerkük’ün deemografisinni, yorulmak
k bilmez birr
çabayla deeğiştirmeyee çalışırlarkken, Türkm
menlerin vaarlığını, herr
komploya başvurarak, Kerkük’tee yok etmekk isterlerken
n, Türkmen-leri birçatı altında topplamayı, aynnı hedefe dooğru yöneltm
meyi amaç-layan ocağğın açılmasıına, elbette ki, izin verrmezlerdi. Üst
Ü üste su-nulan talepplerin bir kıısmı cevapssız bile bırakkıldı. Zamaanla her şeyy
anlaşılır olldu. Rejim halktan
h
değiil Allah’tann bile korkm
maz bir gücee
sahip olunca, saman altından
a
su gibi yürütüülen planlarrını gün ışı-ğında uyguulamaya başladı. Şehrii Araplaştırm
ma, Türkmenleri vazi-feye almam
ma, emlakleerine bin biir vesileyle el koyma, vatanı mü-dafaa adınaa savaş cephhelerinin önn sıralarına sokmak gib
bi planlar…
T
~ 10 ~
Kerkük’tee ocağın açıılmasına iziin verilmem
mesi
yüzünden, Kerkükllüler Bağddat’taki ocaağın
etrafına saarılmaya vee elden geleen destekleerini
vermeye devam
d
ettiller. Önemli etkinlikleerde
katkılarını kesmedileer. Tüm yöönetim kurrulu
seçimlerindde ağırlıklarrını koydulaar.
Ancak ocaağın Kerkükk’te bir şubeesinin açılm
ması
hasretini gidermek
g
içiin gözler uffuklara bağğlıydı. Gün geelir şartlar değişir
d
diye bir umut vaardı
gönüllerdee. 2003 yılında eski rejjimin düşüşşüyle birlikte konunun önü
ö
açıldı. İşe başlam
mak
için uzun bir
b süre fikiir alışverişinnde bulunulldu.
Çünkü herr şeyin, buu uzun beklleyişten sonnra,
dağ gibi saarsılmayan bir temel üzerine
ü
oturrtulması isteniiyordu.
Genel merkeze konuuyla ilgili başvurularrdan
sonra, Kerrkük şubesiinin bürosuu için özel bir
konak tem
min edildi. Gerekenler
G
y
yapıldı
ve KerK
küklüler ocağın
o
açılıış töreninee davet ediildi.
Açılış töreeni 24. 10. 2009 tarihinde muhteşşem
bir şekildee yapıldı. Açılış
A
töreniine çok sayyıda
siyası şahssiyatlar, fikiir adamları,, edebiyatçıı ve
şair, üniversite hocalaarı, sivil topplum kurum
m ve
kuruluş başkanları ve yoğun bir vatandaş
v
toppluluğu katılddı. Kuran-ı kerim’den sonra şehiitlerimizin ruuhuna saygıı duruşu ve
v toplu haalde
Türkmen marşını
m
okuumakla başşlayan törennde,
sırasıyla TKO Kerkük
K
şubbesi başkkanı
Abdulhalıkk Hürmüzlüü, genel merkez
m
başkkanı
Dr. Mehm
met Ömer Kazancı,
K
Tüürkmen Meeclis
başkaanı Yunus Bayraktar ve Kerkükk
şubessi başkan yyardımcısı İbrahim
İ
İs-mail Ağa birer kkonuşmada bulundular.
b
.
Sayınn Hürmüzlüü konuşmasında Oca-ğın Kerkük’te
K
biir şubesinin
n açılmasınıı
tarihii bir gün ollarak değerrlendirdi vee
ortalııkta görünüün kültürel ve toplum-sal boşlukları
b
k açısındann
doldurmak
çok önemli oldduğunun altını
a
çizdi..
Kazaancı ise, Karrdeşlik Ocaağının tarihii
değerrini ele alaarak konuşm
masını baş-lattı ve
v ocağın bbir şubesinii Kerkük’tee
açmaak için gennel merkezzden yetkii
alarakk çalışmalarrına sessiz, gürültüsüz,,
tozzu dumana katmadan başlayarak
k, işleri buu
güzzel noktayaa kadar gettiren kurucu
u komiteyee
şük
kranlarını biildirdi.
Törrende üçünncü konuşm
macı Türkm
men Meclisii
başşkanı sayınn Yunus B
Bayraktar oldu.
o
Sayınn
Bay
yraktar, Tüürkmenlerin baba evi olarak
o
vasıff
ettiiği Kardeşllik ocağınınn kuruluş dönemlerind
den
n itibaren Türkmenler
T
rin gerek siiyasi, gerekk
külltürel yaşam
mlarındaki öneme değ
ğinerek, alt-mışşlı ve yetm
mişli yıllardaa Bağdat’ta eğitim gö-ren
n öğrencilerrin, kendileerini milli bir
b duyarlıkk
ve sorumluluuk içerisinnde yetiştirrmelerinde,,
n Kardeşlikk
ocaağın ve ocaak tarafındaan çıkarılan
derrgisinin miilleti kültürrleştirmede,, bilinçleş-tirm
mede, dilleerine bağlı kalmada, tarihimizinn
çeşşitli yanlarııyla ilgili ggerçek bilgiileri öğren-meede, oynadığğı önemli roollere işaret etti.
Daaha sonra kürsüye
k
Keerkük kolun
nun başkann
yarrdımcısı sayyın İbrahim
m Ağa Bayraktar geldi..
Occağın çalışm
malarında iizleyeceği prensipleree
açııklık getirenn Bayraktarr, ayrıca bu çalışmalarıı
gerrçekleştirmeek için düşüünülen mek
kanizmalarıı
birer birer serggiledi.
o
akta-Türrkmenéli TV’si tarafınndan canlı olarak
rılaan törene haazır olmayaan şahsiyetller, kurucuu
hey
yeti, gönderrdikleri messaj ve çiçek buketleriy-le kutladılar.
k
K
Kurucu
heyyet şu kişileerden oluş-maaktaydı:
1-A
Abdulhalik Hüseyin
H
Hüürmüzlü..Baaşkan
2-İİbrahim İsm
mail Ağa..Baaşkan yardım
mcısı
~ 11 ~
3-Ahmet Abdullah
A
Keervancı...sekkreter
4-Edib Ahm
met Cerrah...sayman
5-Bayan Meysun
M
Ahm
met Zeki..üyye
6-Şerefettin Ömer Bezzirgen..üye
7-Celil Meehmet NuriO
Otrakçı..üyee
8-Gassan Abdulmecit
A
..üye
9-Eyup Nuuri Akkoyunnlu..üye
Bu heyet ocağı 8. 12.
1 2010 taarihinde
yapılan seççime kadar yönetti. Buu seçimde kazanannlar ve sıraasıyla görevv alanlar
şunlardır:
1-Abdulhaalik Hüseyin Hürmüzllü (başkan)
2-İbrahim İsmail Ağaa (başkan yaardımcısı)
3-Ahmet Abdullah
A
Keervancı (sekkreter)
4-Edib Ahm
met Cerrah (mali müdüürü)
5-Gassan Adulmecit
A
6-Eyup Nuuri Akkoyunnlu
7-Celil Meehmet Nuri Otrakçı
8-Emel Ceemal Abdulkkadir
9-Yücel Fiikret Dede
Ocağın açıılış tarihindden günümüüze kadar gerg
çekleştirdiğği çalışmalları aşağıdaa sıraladığım
mız
şekilde özeetleyebilirizz:
1-Ocak’ın yönetim kuurulu Türkm
men kuruluuşlaö
rına bazı işşbirliği projjeleri uygulamak için özel
ziyaretlerdde bulunmuşştur.
2-Türkmenn şairleri için şiir akşaamları düzennlemiştir.
3-Türkmenn kadın şairrler için şiiir özel törennler
düzenlemişştir.
4- Ocağın kütüphaneesini zenginnleştirmek için
i
kitap toplaama kampaanyası başlaatmıştır. YurtY
taşların deesteğiyle occakta kurulan kütüphhane
daha sonra okur ve araştırıcılaarın hizmettine
özel bir törrenle açılmııştır.
5- Kale gaazetesiyle ortaklaşa birr karikatür sergisi düzenllenmiştir.
6-Yılbaşı münasebeti
m
yle Türkmeen ilkokul öğrencileri için eğlennce töreni düzenleyeerek
Türkçe eğğitim veren okul yöneeticileri, öğğretmenler ve öğrencilerine armağannlar dağıtılm
mıştır.
Türkmen bayan heykkeltıraş sanaatçılar içinn
7-T
serrgi düzenlem
miştir.
8-Ş
Şehit günü münasebetl
m
leriyle dini menkıbelerr
yap
pılmıştır.
9-K
Kültürel seempozyumllar ve ocağ
ğın başkann
yarrdımcısı İbbrahim Ağaa tarafındaan gençlerii
biliinçlendirmee seminerlerri verilmiştiir.
10--Kerkük ünniversitesinddeki Türkmen öğrenci-ler için tanışm
ma töreni vve mezuniy
yet törenlerii
düzzenlemiştir..
11--Yüksek Öğğretim ve A
Araştırma bakanlığının
b
n
izn
niyle Ocak’tta, İ.T.P ve T.O.E FL sınav mer-kezzi açılmıştırr. Bu Kerküük’te açılan
n ve verdiğii
dip
ploma devleet tarafındann kabul edillen ilk mer-kezzdir. Bilinddiği gibi eskkiden sınav merkezlerii
yallnızca Bağddat, Basra vve Erbil’de bulunuyor-du..
12--Yüksek öğğrenim öğreencileri için
n Tufal vee
IC3
3 kursları düüzenlenmiştir.
14--Türkçe ve İngilizce diil kursları düzenlemişd
tir.
15--Bilgisayarlla ilgili kurssları düzenleemiştir.
16--Her yaş iççin karete sspor kurslaarı düzenle-mişştir.
17--Özel eğitiim kurslarıı düzenlem
miştir. Tüm
m
Türrkmen kuruuluşlarının kkatıldığı ve üç ay sürenn
bu kurslarda genç
g
katılım
mcıların millli kültürle-rini artırmak amaçlanmışt
a
tır.
~ 12 ~
H yatlaar
Hory
Cengiz B
Bayraktar
----------------Memu
ur oldu
Akıbet meemur oldu
Ne milletim
m kurtuldu
u
N yurdum mamur old
Ne
du
18-Türkmeen kardeşşlik ocağı,, Türkmennéli
TV’sinin iletişim
i
konnusunda toppluma sunduuğu
hizmetlerinnden dolayıı, TV’de çalışan kadronnun
onuruna yaaptığı bir şölende TV genel müddürü
ile şube müdürlerini
m
o
ocağın
plakketiyle ödülllendirmiştir.
20- Kerkükk’te Türkçe tabelaları asmaya
a
katkkıda
bulunan bir grup genççleri ödüllenndirmiştir.
21-KKTC cumhurbaaşkanı Raauf Denktaaşın
ölümü dollayısıyla taaziye meraasimi ve daha
d
sonra anmaa töreni düzzenlemiştir.
Türkmen Kardeşlik Ocağının Kerkük
K
şubbesi
her geçen gün etkinliiklerini artırrarak, topluuma
sunduğu hizmetlerini
h
i genişletm
meye çalışıyyor.
Kapısı herr kese açık olduğu gibbi, bu münaasebetle, çalışşmalarını geenişletmek için her önneriye de, herr görüşe de kulak vereeceğini bilddiriyor.
Ocağım
mız iyi niyeetli, gözü pek, milleetine bağlı
b
her kese açıktırr. Ancak
milliyeetçi gibi görünen, milletimize
m
e
kin bağğlayan gruuplara uşaaklık eden,,
kötü am
maçlar peeşinde koşaanlara ke-sinliklee kapalıdırr.
Mamurru olmaz
Niçin mam
muru olmazz
Millete lid
der gerek
Meemurun meemuru olm
maz
Gönlüm
m çekmez
H aşı gönllüm çekmeez
Her
S derdin
Sen
ni yükle yârr
Zaannetme göönlüm çekm
mez
Gönlüm
m çeker
G
Güzel
şey göönlüm çekeer
A
Aşkın
her ttür derdinii
Ben
n çekmem gönlüm çek
ker
Uyaanım
Besti yattıım uyanım
A
Artık
her sööze Kanmam
m
Torpilledim
m o yanım
O yaanım
Ağırlaştıı o yanım
Topa tut iki yanım
Ümit etm
me uyanım
Üsttüne
Altı veren
n üstü ne
H sahipssiz bu dava
Hor,
a
Kaldı kim
mler üstüne
O
Oldu
yadiggâr Kerkük
k
Altı dönd
dü üstüne
Türkmen Kardeşlik
T
K
O
Ocağı
Kerk
kük şubesi başkan yardımcısı
m İsmail Ağğa
İbrahim
Ocağın
n açılış kon
nuşması/ 244. 10. 2009
~ 13 ~
Saduun Köp
prülü
Sadun Kööprülü’nün
n, isteğimiz üzerine yaazdığı bu ya
azıyı kısaltarak sunuyyoruz. Yazııda, Türkmen Kard
deşlik Ocağğının yetmiişlerde millli mücadelee yolunda verdiği
v
emeeklerden söz edilmektedir. O sıralarda
s
occak, Bağdaat’ta yüksek
k öğrenimin
ni gören yü
üzlerce Türrkmen genççlerini barındırmak
ktaydı. Bun
nların arassında sayın Köprülü de
d vardı. Bu
u yazıda, ocak ile ilgilli anılarını
anlatan Köprülü,
K
occağın kültürel ve siyassı açılardan
n gençlerim
mizi nasıl ettkilediğini de
d hatırlatıyor.
I
rak Tüürklerinin Milli
M Mücadeele davalarıı uzun bir taarihe dayanıır. Dillerini, kimliklerin
ni korumakk
uğrundda binlerce kardeşlerinni, babalarıını, çocuklaarını bu mücadele
m
yolundda şehit verrmişlerdir. Bu
B mücadellede Türkm
men Kardeşlik Ocağının rolü çok büyük, katkıları çook büyük ollmuştur. 19
960 yılında kurulan
Türkmen Kardeşlik
K
O
Ocağının
bu yüzden bizzim için bah
ha biçilmezz bir değeri vardırr. Bağdat’a yerleşen aiileler dışındda, yüksek öğrenimini
ö
Bağdat
üniversitelerinde okum
maya Türkm
menéli bölggelerinden gelen
g
bütünn örgencileri kucaaklamaktayddı. Öğrenciller için, büütün gereken
nleri yapmaaktaydı.
Bunlar görrkemli bir tanışma törreniyle başlar, muhteşşem bir meezuniyet
töreniyle biterdi.
b
Bu iki münaseebet arasınddaki mesafee ile zamanı çeşitli
faaliyet ve etkinlikler doldururduu. Bunlardann bir kısmın
nı saymak gerekirg
se, dil kursslar, bilgi şöölenleri, eddebiyat ve şiir akşamlarrını göstereebilirim.
Sadun Köprülü
Ocağa bağğlı ayrıca bir
b öğrenci yurdu varddı. Burası 12 odalı bir evdi.
Maddi durrumu düşükk olan 36 Tüürkmen öğrrencisini baarındırmaktaa ve her
türlü ihtiyaaçlarını karşşılanmaktayydı.
~ 14 ~
Ocak tarafından yayınlanmakta olan Kardeşlik
dergisinin, gerek öğrenciler, gerekse de edebiyatçılar arasında büyük bir yere vardı. Dergiyi
biz öğrenciler, dört gözle bekler, çıktı mı birinci
sayfasından son sayfasına kadar, bir ders kitabını nasıl titizlikle okursak tam öyle birkaç kez
gözden geçirir inceledik. Dergi genç yazarları
unutmazdı hiçbir zaman. Yazı ve şiirlerimizi,
bazen basit düzeltmelerle, bazen de yeniden
yazarak yayımlardı. Dergiye gönderilen ve ya
el ile teslim edilen yazı ve şiirler ihmal edilemezdi. Dergide “bize gelenler” adında bir köşe
vardı. Yayınlanmaya, genç edebiyatçılar tarafından gönderilen şiir ve yazıların kısaca neden
yayınlanmadıkları belirtilir ve her konuya göre
kısa yorumlar yapılırdı. Bu köşede bile adımızı
gördüğümüz zaman, kollarımız havalarda taklak vuran kuşkanatlarına dönüşürdü sevinç ve
gururdan.
Benim ilk şiirim Kardeşlik dergisinin 1968 yılında çıkan bir sayıda yayımlanmıştı. Şiirimi ve
şiirimin altında adımı görünce, çocuk yaşıma
rağmen, işte şimdi adam oldum, şimdi mücadele sırasında yerimi aldım söylemiştim kendi
kendime. Evet, dergi bu duyguyu aşılamıştı
bana o genç yaşta. O tarihten bu yoldan taviz
veremedim. Ocağın o tarihlerdeki yönetim kurulu başkanı şehit ağabeyimiz Abdullah
Abdurrahman, o şiirim yüzünden beni 1969
yılında, üyelik şartlarını atlayarak, ocağın en
küçük üyesi olarak kabul etmişti. Şimdiye kadar o üyelik kimliğimi o günlerden güzel hatıra
olarak saklamaktayım. Kimliğimde aynen şöyle
yazılıdır:
IRAK CUMHURİYETİ
TÜRKMEN KARDEŞLİK KULÜBÜ
BAĞDAT 1960 (KURULUŞ TARİHİ)
Adı: sadun Osman Ateş Köprülü
Mesleği: öğrenci
Adresi: Emani lisesi /Kerkük
Kimlik No: 370
Her ay üyelik bedeli olan 3 Ellilik parayı ocağa
ödemekten gecikmezdim. Daha sonra Saddam
Rejimi tarafından şehit edilen Cevdet Avcı kardeşimizin Kerkük’te Selahattin Caddesindeki
ofisine gider kendi elimle öderdim. Bu kimliği
aldıktan sonra, derginin her sayısında bir şiirimin çıkması için can atmaktaydım. İşte bazen
beğenilen bazen de beğenilmeyen şiirler yazıyordum. Dergide çıkanları, davamıza hizmet
yolunda bir şeyler yaptığımı hissettiriyordu
bana. Bununla mutlu oluyordum. Zamanla elim
altında biriken şiirlerimi kitaplaştırmayı düşündüm. Böylece 1973 ile 1974 yıllarında üst üste
iki kitabım yayımlandı.
Kardeşlik dergisinde çok aydın, kültürlü, milliyetçi insanlarımız yazmakta ve çalışmaktaydı.
Şubat 2000 yılında Hollanda'da Allah'ın rahmetine kavuşan Hâkim Mehmet Hac İzzet bunlardan biriydi. Derginin ilk sorumlu müdürüydü.
Sessiz gürültüsüz çalışmaktaydı. Eski rejim
tarafından binlerce baskılara uğradıysa da mücadeleyi bırakamadı. Korku bilmeden yoluna
devam etti. Dergiden önce üstat Ata Terzibaşı
ile Habip Hürmüzlü ağabeylerimizle birlikte
Beşir gazetesini çıkarmaktaydı. Bu ağabeyimiz
ile binlerce kişiler de vardı. Dergiyi çıkarmakla
görevlendirilenler yayında, bir kültür ordusu
olarak niteleyebileceğimiz edebiyatçı ve yazarlar bulunmaktaydı. Dergide her türlü yazılar,
tarih, edebiyat, folklor, sanat ve saire yazılara
rastlamak mümkündü. Dergi kolektif bir niteliğe sahipti o tarihlerde. O zaman için bu böyle
olmalıydı. Çünkü ortalıkta Kardeşlik, tek basın
organımızdı.
Kardeşlik dergisi başta olmak üzere ocağın
çalışmaları eski rejimi rahatsız etmekteydi.
Zamanla rejimin baskıları ocak ve ocakta çalışanların üzerine dayanılmaz bir şekilde artmaya
başladı. Ocağın daha sonra kimi yetkin kadrolarının tutuklanması ve bunlardan, 16 Ocak 1980
tarihinde, Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza
Demirci, Dr. Necdet Koçak ve Adil Şerif gibi
ileri gelen insanlarımızın idam edilmesini, burada bu baskılara bir şahit olarak göstermek
~ 16~
ELLİ BİRİNCİ YIL DÖNÜMÜ DOLAYISIYLA
Elli bir seneyi geride bıraktıktan sonra hala
seni, ey onur abidesi, gençlerin genci olarak
görüyorum. Düzlük, ovalık değildi yolun.
Dikey inişler, sarp çıkışlardı. Engeller, engebeler, tuzaklar vardı yolunda her zaman.
Elini kolunu hiç mi hiç rahat sallaya sallaya
yürümedin. Hep birileri vardı moralini bozan, yolunu kesmeye çalışan ve Türkmenéli
bölgelerinin en ücra köşelerine kadar varan
sesini susturmak isteyen. Ancak sen, etrafına
sarılan mert insanların gayretiyle yoluna
gözlerini kıpırdamadan cesurca devam ettin
ve bugünkü görkemli konuma vardın. Seni
omuzlarına yükleyerek yola çakan ve bugüne kadar kat ettiğin mesafede sana eşlik eden
tüm yazı kurulu üyelerini, kendi adıma ve
tüm okurlarının adına selamlıyor ve onlara
hep destek olmaya söz veriyoruz.
Dr. Orhan Hasan Hüseyin
istiyorum. Komşu ülkelere casuslukla suçlandıysalar da, tek suçları Türk olmaktı. Onlarla
birlikte yüzlerce de gençler tutuklanmış, kara,
karanlık Abu Garip mahpushanesinde zindanlara atılmıştı. Bunlardan biri de bendim. Aramızda Kerkük Türk Kültür Merkezine devam edelerden şehit İzzettin Terzi, Cengiz paşa, Ercan
oğuz, Sami Hattat, Yasin Kebapçı ve başkaları
da vardı. Bu baskılar insanlarımızın içinde ihti-
yatlı davranılmasını gerektiren bir tür korku
yarattı. İnsanlarımız, o sırada Kültür Merkezinden ayak kesmeyi tercih etti.
Bağdat'ta öğrenci olduğum sırada Türkmen
Kardeşlik ocağının yurdunda dört sene yatılı
olarak kaldım, çok mutluydum. Temiz dava
arkadaşlarımla, birbirimize inanırdık, birbirimize davamıza gönülden yakın olarak bağlıydık,
birlikte her bir alanda çalışarak, gezilere, eğlence törenlerine katılırdık. Köylerimizi, bucaklarımız gezerek, sürekli Türkmen ailelerini ziyaret ediyorduk. Yurtta Türkmenlerin her bir bölgesinden kalan öğrenciler vardı. Ayrıca aramızda halay takımı, piyes takımı oluşturmuştuk. Gayemiz folklorumuzu korumak ve ocak
tarafında gerçekleştirilen etkinliklere heyecan
tatmaktı.
Bağdat’ın Meydan semtinde Ömer (Umuş)
Kaytavan ve İzzetin Kerküklünün gazinosu
bizim için, ocak yanında, ikinci bir kuruluş
sayılırdı. Oralarda Bağdat'ta yaşayan ve Irak'ın
her yerinden gelen, ister asker olsun, ister işçisi,
ister mamur, ister öğretmen ve ya öğrenci olsun, Türkmenlere mahsus bu gazino, günün
yirmi dört satı, arı kovanı gibi kaynardı. Şu
veya bu sebepten dolayı, ocakta görüşmek istemediğimiz dostlarımızla bu gazinoda buluşurduk. Ocak rejimin adamları tarafından her
zaman göz altındaydı. Gürenler çıkanlar takip
edilmekte ve bazen istihbarat tarafından soruşturmaya çağrılmaktaydı. Bu yüzden Umuş gazinosu bazen tercihimizdi. Dün olduğu gibi bu
günde, Türkmen Kardeş Ocağı hizmetlerini, bu
millet, bu davaya için, imkan dahilinin çok ötesinde sunmaya devam ettiğini biliyorum. Orada
çalışan arkadaşlarımız da bizim gibi ayni milliyetçilik kaynağından su içen insanlardır. Ocağın sağ ellerde olmasını görmekten memnun
kaldığımı, sözümün sonunda bildirmek ister ve
her kese başarılar dilerim.. Ocağımız ile Dergimiz, dünya durdukça dursun Ya-rab…
~ 16~
(H. 1224- H. 1316)
Ata Terziibaşı
H
Hazırlayan:
Ayşe Erdoğan Taşralı*
Sâ‘at beşe vard
dı kadehi atmayalıım mı?
Ol meehveşi âgu
uşa alub yatmayalı
y
ım mı?
Sâfî
AYATI: Sâffî, eserleriylle tanınmış divan şairleerimizdendiir. Şiirde üsttat olduğu kadar
A
k
nesir-dee de mümtaaz bir kalem
m sahibidirr. Hicretin 1224’üncü
1
yılında Kerrkük’te Kalle- Meydann
m
mahallesinde
e doğmuştuur. Babası Molla Derrviş diye taanınan
Mehmed Efendi,
E
vakttinin ileri gelen
g
âlimleerinden idi. İlk tahsilinni mahalle mektteplerinde bitiren
b
Sâfîî, bir aralıkk tarih, coğ
ğrafya ve mantık
m
gibi bazı dersleri
d
de okuyarak ilmini ilerlletmiş ve sonradan
s
ticcarete
atılmıştır. Aynı
A
zamânnda boş vakkitlerini edeebiyata hassr ederek şiiir sanatıyla uğrraşmış ve buu sahada büüyük bir başşarı sağlamııştır. Babasından
kendisine kalan dua--gûyluk beratını yenileeştirmek üzeere bir ara İstanİ
bul’a giden şair, oradda epeyi bir müddet kalmıştır. Sâfî,
S
İstanbbul’da
bulunurkenn enteresan bir iftirayaa tuş gelir. Beraberce
B
yaşadığı
y
Vaaiz lakabıyla tannılan bir hemşerisi, kendi
k
kendinni boğazınd
dan yaralayyarak,
dilsiz gibi mahûd işarretlerle bu meselede
m
Sâfî’yi itham
m eder. Kerkküklü
şair Mehm
med Mihrî başta olmak üzere Sâfî’yi tanıyan bir
b çok kim
msenin
tanzîm ettiiği tezkiye mazbutası
m
ü
üzerine
Sâfî
fî, bu kuram
madan göç hal
h ile
Ata Terzzibaşı
kurtulur.. Bu
B vakayı şair, güzel bir dille üç bin
b beyitlik manzum bir eser
halinde
ve
İfttirânâme
adı
alltında
H
~ 17 ~
canlandırmıştır. Bu meseleden sonra Kerkük’e
dönen Sâfî, burada bir müddet kâtiblik vazifesinde bulunarak bir ara, Kerkük’e bağlı Şivan
ve Karatepe nâhiyelerinde müdürlük bile yapmıştır. Son olarak da Tuzhurmatı nahiyesindeşimdi kaza merkezidir- Emlak-ı Hümâyun muavinliğine alınmıştır. Bu vazifede iken 1311 hicri
yılında fena bir halde ayaklarından romatizmaya tutularak, altı yıl kadar bu hastalığın tesiriyle
yatağa kapanmış, nihayet 1316 hicri yılında
gözlerini hayata yummuştur. Vefâtına, çağdaşı
bulunan Kerküklü şair Kâbil, şu iki beyti tarih
düşürmüştür:
Mahzen-i fazl u hüner Sâfî-i pâkize siyer
Kasvet-i ‘âlemi terk etti visâle yetdi
Çâr tekbîr ile menkut bu tarihi dedim
Pîr-i ferhunde-i etfâl-i ma‘ârif gitti
‫گيتدى معارف اطفال فرخندهء پير‬
Sâfî, temiz kalpli, yüksek değerli olgun bir insan olup, Hicaz’a gitmiş, gönülden hacı olmuştur.
EDEBÎ HÜVİYETİ: Sâfî Türkçe ve Farsçada
yerli şiirin güzel örneklerini vermiş bir şairdir.
Bu hususta mütâlaa ve tahlile lüzum görmeden
kıymet ve değerini biraz aşağıda verdiğimiz
örneklerle belirtmiş bulunuyoruz.. Nesri ise
nazmından daha üstün sayılabilir. Kullandığı
üslub sade ve temizdir. Kendinden önce gelenleri taklid etmekten çekinmiş olan Sâfî, edebî
hayatımızda az çok yeni bir çığır açmağa
muvaffâk olmuş ilk yazardır. Nesirde, tekellüfe
kapılmasına rağmen, sadelik ve yenilik bakımından sağladığı başarılar sayesinde yerlilerce
büyük üstad ünvanını kazanmağı hak etmiştir..
Nesrini âdi ve fenni adlarıyla iki bölüme ayırabiliriz. Bunlardan âdi veye mutâd adını verdiğimiz çeşitli, sanat süsünden mücerred olarak
yazılan nesirdir ki bunun örneğini 1293 Osmanlı-Rus muharebesi dolayısıyla Kerkük halkı
dilinden devlete yazdığı istida sûretinde görmekteyiz. Fenni nesri ise, üzerinde işlemek yoluyla meydana getirdiği edebî nesirdir.
Sâfî’nin yaşadığı çağ, Kerkük’te Osmanlı Türk
edebiyatının en verimli bir devri sayılabilir..
Şairmiz, yukarıda adı geçen Kâbil’den başka
Fâiz ve Kudsî gibi birçok Kerküklü şairlerle de
muasırdı. Aralarında birçok edebî münazaralar
olmuştur. Hele Sâfî ile Fâiz’in birbirlerine yazdıkları ve Sâfî’nin;
Ey Fâiz-i şirin-zebân ey evhad-ı devr-i
zamân
Lutf eyle kadr etme aman celb eyleme meclubumu
başlıklı manzumesiyle Fâiz’in,
Ey Sâfî-i râh vefâ ey neşe-i câm sefâ
Dün yazdığın geldi bana ol penç beyt-i âbdâr
diye başlayan manzum cevap namesi ve müteakip münazaraları edebiyat âlemimizde her vakit
yaşayan bir şaheserdir.
Şair Kudsî ile de birbirlerine samimi hislerle
bağlı bulunmakta idiler. Aşağıdaki gazel, ikisi
tarafından karşılıklı olarak irticâlen söylenmiştir:
S: Ben şehsüvâr-ı kişver-i hüsn ü melâhatim
K: Ben de ki ‘âşıkım sana çok ehl-i hidmetim
S: Ben ‘aklı selb ü fikri yok eyler felâketim
K: Ben de o ‘akl u fikr ile ma‘dum ülfetim
S: Ben zerrem ile dehri kül eyler bir âteşim
K: Ben de anınla lezzet alur cân u tıynetim
S: Ben gamze ile cân alıcı bir musîbetim
K: Ben de ana göğüs gerici zî-icâbetim
S: Ben hiç def‘i mümkün olmayacak derd ü
marazım
K: Ben de kemâl-i şevkle meftûn-ı ‘illetim
S: Ben Sâfîyim kederli ‘alâka hiç istemem
K: Ben de iki gözüm hele Kudsî-i safvetim
Bu münazara hakkında vaktiyle 25/6/953 tarihli
İstanbul Cumhuriyet gazetesinde İsmail Habib
Sevük’ün değerli bir yazısı çıkmıştır.
*
Vaktiyle Kerkük mutasarrıfı bulunan Mazhar
Paşa ile de aralarında geçen bazı manzum muhavereleri yazılmağa değer. Bir defa mutasarrıf
Paşa, Sâfî’den saraya geç gelmesinin sebebini
sorar. Sâfî, Kerkük’ten geçen Hassa ırmağının
taşkın sularının yol vermemesi yüzünden vazifesi başına gelmekte geciktiğini anlatır. Bunun
üzerine Mazhar;
Paşa, fevrî olarak şu beyti inşâd eder:
Hıdmetin îfâ eder mi elde hâzır var iken
Zümre-i küttab içün bir ‘özr-i bârid su gibi
Sâfî de derhal şu beyitlerle karşılığını verir:
Kıl kadar kalmaz bahâna hazret-i Mazhar
eğer
Eylese bir köprü inşâsın velev bir mû gibi
Eylemez kimse ta‘allül ‘özre yer kalmaz hemen
Hıdmet îfâsı içün akub gelürler cû gibi
Yoksa böyle kalsa gitse hâli üzre bu havâ
Her zamân bir ‘özr-i bârid gösterirler su gibi
ESERLERİ:
~ 18 ~
(1) Divân: Tarih, kaside ve gazellerden kurulmuştur. Şairin kendi el yazısıyla bulunan nüsha,
Abbas El-Azzâvi yanında durmaktadır. İstinsah
edilmiş ikinci bir nüshasını vaktiyle Kerküklü
Molla Sâbir yanında görmüştüm..
(2) İftirânâme: Şairin hayatını anlatırken bu
esere de işaret etmiştik. Üç bin beyitli manzum
bir eserdir.
(3) Hikâye: Roman tarzında yazılmış bir eser
olduğu söylenir.
(4) Kıstâs-ı Müstâkîm: Bunun da Protestan
mezhebinde bir papazla aralarında geçen ilmî
bir münazaradan ibâret olduğu anlaşılmaktadır.
(5) Ahbarü’d-Düvel ve Âsârü’l-Evvel: Aslında
Arapça olan bu eserin üç ciltlik Türkçe tercümesidir. (6) Emsile:Türkçe darb-ı meselleri
içine almaktadır.
(7) Lugât-ı Türkiyye: Türkçe yerli sözcüktür ki
kullanılması gittikçe azalan üç bin kadar kelimenin elifbâ sırasıyla izâhını muhtevîdir. Eserin
ön sözü öz Türkçe dille ve yabancı sözcüklerden arı olarak yazılmıştır. Bu kitabın ufak bir
kısımını vaktiyle Molla Sâbir yanında görmüştüm. O zamân bu ırmağın üstünde köprü henüz
yapılmamıştı. Kale cihetinde oturan halk, hükümet dairelerinin bulunduğu karşı yakaya
geçmek için suların çekilmesini beklerdi. Nihayet 1292 hicri yılında mutasarrıf Sâbit Paşa’nın
himmetiyle bir köprü yaptırılmıştır ki tarihini
Sâfî bir şiirle söylemiştir. Bu son dört eseri göremedik.
NESRİNDEN ÖRNEK:
Lugât-ı Türkiyye’sinin mukaddimesi:
“ ögüş ve alkış o eşsiz ve bektaşsız Tanrı’ya
yaraşur ki bunca yaradılmış yaradub her birine
bir dil öğredüb bir ad takdı. Ve tapmak ortaksız
ve yoldaşsız Çalab’a yakışır ki çeşid çeşid nesneler belirdüb ortaya bırakdı. Bunca
yaradılmışın dürlü dürlü düşmanlarını bilür ve
dilemeden dileklerini bitürüb istemeden yiyeceklerini verir. Ve her birinin çağırmadan yardımına erer. Göğün en yukarısı, yerin en aşağısı
düşünüldükçe ve bunlar içinde olan yaradılmış
ûs yetiştirildikçe ikincisi olmayan bir Çalab’ın
işi ve bir Tanrı’nın yaratmış olduğu bilinür.
Bunlar göz önünde turmuş ve her yandan birlik
sesi us kulağını toldurmuş iken andan başkasını
bilmek kendini bilmemekdir ve andan özgeye
kulluk etmek ululuğun bilmemekdir.
O bizi yaratmış iken ayruya kulluk nice yaraşur
ve o bizi yokdan var etmiş iken özgeye kölelik
nice yakşur. Bu ussuzlukdan olmaz mı nedendir.
Kimse yokdur anın gibi ola, ve bir nesne bulunmaz ana beraber gele, o bir nesneye benzemeyen birdir, o bir nesneye benzemeyen birdir,
ve hiçbir büyüğe beraber olmayan79 büyükdür.
Her büyüğü büyük eden odur. Büyüklük anın
yanında pek küçükdür.
Büyüklük büyükdür [büyükdür] büyük Büyüklük yanında kalur pek küçük ve çok çok salavat
ve selam ol beğenüb Muhammed adıyla göndermiş olan elçisine olsun ki gelüb kullarını eğri
büğrü yollardan düz ve toğruluğun en büyük ve
kesdirme yolunu salıverüb ortaklığın putlarını
dağıdub ve kırub ayaklar altına saldıkdan sonra
ortadan kaldırub ezüb, inananlarını oda yakdı.
Ve bize, kendine bir nesne benzemeyen,
yaradıcımızı bildirüb ve birliğin en ulu ışığını
önümüze çeküb bir ovaya burakdı. Ve ol büyüklerin büyüğü olan, Çalab yardımcıları olan
Ebu Bekir, ‘Ömer, ‘Osman, ‘Ali ve başka yoldaşlarından hoşnud olsun..”
*
Mektuplarından iki örnek:
“ Tez tez gönderdiğiniz ve fânâmelerin cevabını
geç geç aldığınızdan mı? Ya bir işe
taldığınızdan mı, muvasâletinizi! Yahud darıldınız mı, yoksa mı usandınız? ‘Acaba ne sandınız?! Sizinle olan muhabbetimi, meveddetimi,
ihlasımı, hukukumu unudacağım? Haşa! Bu
semte göz kuyruğuyla bile bakmayınız.. Takdim-i ma‘ruzatda olan kehâletim, kesâletim
cümleye hafî ise size gün gibi ‘ayândır, varestei beyândır.. Bu kere Bağdad’a teşrifinizde görüşmeden gittiğinize teessüf etdim, telehhüf
etdim, bâdi ne olduğunu anlamak isterdim, amâ
haniya hatırınızda mıdır Dakuk’a, Bâzıyân’a ve
Bağdad’a teşrif etdiğiniz günler yine böyle suret-i tegâfülde vukû‘ bulduğu ve bizim
kesâletimiz gibi bu dahı sizde tabi‘at fevk‘alade
olduğunu hatıra getirdiğim içün anlamak istemedim. Eğer isterseniz ve bizi kandıracak ‘özr
bularsanız yazınız. Lakin kitabın Mazhar Paşa
hazretlerine olan ‘özr-i bâridini kabul etmem.
İşte burasını size evvelce bildürüb hatm-i kelam
eder ve cenâb-ı Mevlâ’dan sıhhat, ‘izzet, rif‘at
ve refâhiyetinizi temennâ eylerim ‘azîzim..”
*
“ .. bu kere olarak sevâd-ı midâdını çeşm-i
iftihârıma kuhlü’l-cevâhir bildiğim hatt-ı
şerîfleriyle bir kıt‘a emir-i sâmilerini aldım,
~ 19 ~
memnuniyetimden bahr-ı meserrete taldım.
Fekki zarfıyla mütâla‘asına med-i nazar-ı hasret
saldım ise, Perdeler çekdi göze eşk-i ciger kanın
Görmeğe hüsn ü hatt u hâline meydân komadı.
Bir zamân işbu hâlile kaldım, gâh oturub, gâhî
uyandım, ve gâh hak-ı dâ‘iyânemde zuhura
gelmiş olan hüsn-i teveccühât-ı Dâ‘i
perverîlerini andım, andıkça âteş-i âlâm-ı firak
ile yandım. Âhirü’l-emr sevine sevine ol
mahbûb-ı mergûbun ve ol mektub-ı muhabbetüslûbun çehre-i elfazından ref‘-i nikâb ve hüsn-i
ma‘ânisinden bir çok meserret iktisâb kılınarak
ve kılındıkça,
‫أ برق بدا من جانب الطور المع‬
‫أم ارتفعت عن وجه سلمى براقع‬
deyü kendimi zat-ı ‘alîleriyle görüşmüş gibi
sandım. Ve işbu hâl müşâhadesinden
mürâselenin nısf-ı muvâsala olduğuna kandım
ve kendi nefsimde icrâ-yı hükmünü görüb inandım. Hiçbir sebebden olmayarak mücerred
kehâlet ve kesâlet yüzünden takdîm-i
ma‘ruzâtda olan kusurumun kederine boyandım. Bir güne ‘özr ve bahaneye meydan bulamadığımdan ve bir vechle vâki‘ olan kusuru sır
ü pinhân edemediğimden koşarak divâr-ı
kaviyü’l-binâ-yı ‘afvınıza dayandım. Artık lutf
u mürüvvet efendim hazretlerinindir.”
Muhlisiniz
Abdullah Sâfî
3 Cemâdîü’s-sâni 1208
*
Mensûr şiir veya secili nesrinden örnek:
“Ey mesned-i Cemşîd ü Cem’e vâris olan sâki-i
meh-rûy u semen-bûy u perî-huy, melek-haslet
u dil-cû, kerem eyle sana bir nebzecik ahvâlimi
ta‘rif edeyim. Bâri kulak tut, bak işit gör nice
bî-bâde işim cümle yamandır, cigerim toptolu
kandır, olalı hayli zamândır. O zamândan ki
dirig-i mey edüb işbu kulundan yetişüb, kol kol
olub leşker-i gam basdı gönül şehrini birden
ferahın eğlenecek yerlerini yakdı, yıkub komadı
âsâr-ı ‘imâret ede tâ birde ‘imâret çıkarub atdı
esasın, yetürüb zühd binâsın, yeniden vaz‘-ı
temel etdi. Rebâba çevirüb işbu temelsiz kadimi
kamet-i pâye işimiz şimdi riyâdır, bilürüm cümle hebâdır gama batmaz mı ferah, yâ buna gülmez mi kadeh, kahkaha etmez mi sürâhi?! Ne
ederlerse şâyân mı değin söyle a zâlim, ne
açıkdır sana hâlim, beni ne hâlete sokdun, ne
desem cümle revâdır, sana meyletme hatadır,
belki cefâdır ki cefâdan haberin yok, nice
üftâdelerin ben gibi var, anlara hergiz nazarın
yok, var ise bir eserin hele sen söyle de gâfil,
çekilür mü bu tegâfül, bu kadar gaflete bâ‘is ne
sebeb ne desen a ?!”
*
“Tut elim kaldır ayağa, vuru ver merhemi dâğa,
ki kalub düşdüm ayakdan, kahr ise besdir, bu
kadar kahra dözülmez, düzelür mü, çekilür mü
ya tahammül olunur mu? Hele sen söyle de
mâhım, kapadı gökleri ahım, kime derdim açayım, ya kime eşkim saçayım?.. Açsam ü saçsam
sorulur mu? Bilirim kimse soran yok, var ise
çâre gören yok. Yine kaldı sana himmet, kadehin lutfuna minnet, ki odur cümle ‘‘ilâcım, ede
ta‘dil-i mizâcım, ola bazar-ı revâcım, kamer ile
vâcım ‫ واجم ايله قمر‬, şeb-i zulmetde sirâcım, gam
u mihnetde neşâtım, ferah u zevk u sürûrum.
Hemi dâfi‘, gamı râfi‘, elemi kâti‘ u sâti‘, ‘ilel-i
‘aşkı muharrık, marazı gussaya nâfi‘, hased u
hırsı müzîl ü kerem ü lutfa müsâ‘id, kederin
‘ırkını kâmı‘, nice hâsiyeti câmı‘, özü fâik, işi
layık, toludur cümle hakâik, ne desem medhe
sezâdır. ‘Acaba böyle mi ya böyle değil mi hele
bir kerre de insaf et sanema..!”
*
“Ne olur meclise gelsen, o hümâ sâyeni salsan,
oturub gülsen, açılsan, kadehi destine alsan, bizi
lutufla suvarsan, ferahın bahrine talsan, gam u
endûhumu dilden çıkarub taşraya kavsan, ‘acaba bir şey olur mu, tokunur mu soyulur mu? Ne
içün böyle edersin, bu reh-i cevre gidersin? Sana layık mı bu etvâr ü bu hâl ü bu gidişler, bu
kadar cevr edişler, su gibi böyle akışlar, gece
ağyar ile tenhada alub verme çakışlar, ne sebeb
nâre yakışlar, yakışur mu, yaraşur mu? Bu kadar muğbeçe zilletde, felaketde, melâletde,
sefâletde kalmayub gelmeyesin, n’oldu ne oldu
deyü sormayasun! Fâidesi ne, kande kadeh, câm
u sürâhi ne eder! Savt-ı muganni nerede,
gulgulü mestânelerin handesi, peymânelerin
kulkulü, mînâ-yı meyin bülbülü! Tanbûr u neyin kande kalub, n’oldu meğer hâtıra gelmez
mi? ‘Aceb böyle unutmak mı olur, cevrini yutmak mı olur! Cevr ü cefâ yetmedi mi, kahr
savub gitmedi mi? Kande o lutf u keremin,
kandedir ihsân-ı cemin? Hayf yazıklar sana kim
vâris-i cemşîd olasın, hüsnde hurşîd olasın, etmeyesin meyl-i vefâ!..”
~ 20 ~
*
“Gülşen-i hüsnün gülüsün, sünbülüsün,
zanbakısın, bezm cihânın mülüsün, neşesisin,
revnakısın,merhamet eyle, kerem et, meclisi
teşrifin ile bir dahı beytü’l-harem et, bendelerin
mahrem et, bezm-i cemâlinle tonat mahfili bağ-ı
irem et. Câmı bırak, sâgarı al tut, kadehi kaseyi
sal birbiri ardınca yürüt, bâdeyi seylü’l-‘arem
et, def döğe ta sînesin, çeng aça tâ turre mi şevk
ile nâlân ede, encümeni vâli ede, kadd-i
kemânın ola ham, zîrîni kanun edeyim, komaya
dillerde elem. ‘Aşk ile mutrib çeke hey sâzına
muzrabine, vey savt-ı muganni ede tayy menzili evc-i feleği bûselik ile getüre raksa ‘umûma
meleği gâh sabâ gâh nevâ bağlaya, gâh beste
Nigâr, rahü’l-ervaha inüb ede muhayyerde karar. Hay ede mestânelerin, huy ede divânelerin,
devr ede peymânelerin, harbde âfâkı tuta
na‘ralar, eflâkı yıka, Zühre temâşâya çıka, cümlesi müdhiş olalar, mey ile bî-huş olalar, hâk
olalar, neşe-dih-i nâk olalar… Sen kalasın
bezmde tek bezm kale cümle sana..”
*
ŞİİRİNDEN ÖRNEKLER:
Musanna‘ na‘tü’l- Nebevî
Bu şiirin ilk sıra mısrâ‘larında tırnak içine alınan sözcüklerden ;
‫أشھد ﷲ انه ال اله اال ھو‬
ikinci sıra mısrâ‘larında
‫ال حول وال قوة اال با العلى العظيم‬
‘ibâreleri belirmekdedir:
Fe‘ilâtün / fe‘ilâtün / fe‘ilâtün / fe‘ilün
..--..--..--..Âb-ı (şehd)-i dehenin gıbtakeş âb-ı hayât
Gül ü (lâ)le ruhunu görse okurlar salavat
Olsun (Allah) mu‘in derd-i firâkın çekene
Kuvvet u (hal)-ı Hudâ vere dile sabr u sebât
Dâne d(âne) dür-i şehvârına lü‘lü‘ meftûn
Serv-i (lâ) şey kadd-i mevzûnuna der cümle
nebât
Uramaz (lâ)f kâşın pâyına kavâs-ı kazâ
Reng-i yâ (kut)-ı lebin vermede la‘le derecât
Oldu dil v(alih) sana bulmadığçün mislin
Harf (lâ) ile ayırdı seni buldu necât
İşbu (illâ) vü ni‘m fıtratını etdim
Hele (billah) senin birliğin etdi isbât
Sâfiyâ (hû) diyelim yâr-i hakîki hûdur
Bûy-ı (la‘li) gibi yok güldeki cennetde sıfât
Bildürüb lutfun ile vahdetin âyâtı bize
Sen (‘azîm) olduğunu bildi bütün mevcudât
*
Fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün
-.---.-Dil verüb ‘aşkınla yandım
Va‘dine kandım inandım
Cevrine durdum dayandım
Ben seni bir doğru sandım
Derdimi bildin a zâlim
Boynuna işte vebâlim
Sormadın bir kere hâlim
Ben seni bir doğru sandım
Halka mahfice ülfet
Bunca inkâra ne hacet
Etdiğin duydum bu sâ‘at
Ben seni bir doğru sandım
Gizli gizli sohbetin hep
Nicelerle ülfetin hep
Anladım keyfiyetin hep
Ben seni bir doğru sandım
Bu haber ey şûh-ı mehveş
Olmuşum yek-pâre âteş
Etmiş ahvâlim müşevveş
Ben seni bir doğru sandım
Sâfîden gayrı ey cân
Lutf kıl gel etme pinhân
Var imiş lutfun yok imkân
Ben seni bir doğru sandım
*
Gazellerinden seçmeler:
fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün
-.---.---.---.‘Aşka düşdün ey gönül bîhûde efgân eyleme
İşbu efgân ile halkı zâr u giryân eyleme
Bunca feryâd eylerim rahm etmez ol kâfir bana
Kimsenin yârin İlâhi nâ-Müselmân eyleme
Çözme zülfün sünbülistân içre ey gül lutf kıl
Anların da ben gibi hâlin perîşân eyleme
Kasd kılmış ‘âşıkın öldürmeğe ol şâh-ı hüsn
Etdiği işden ânı yâ Râb peşîmân eyleme
Çıkmak ister cân halâsı içün tarîk-i ‘aşkdan
Gönlümün yâ Râb bu yolda kârın âsân eyleme
Sâfîyâ cândan geçer her kim kılur cânane meyl
Yâ tama‘ kes cândan yâ meyl-i cânân eyleme
*
Müf‘teilün / fâ‘ilün / müf‘teilün / fâ‘ilün
~ 21 ~
-..--.--..--.Âteş-i hicrân ile sîne kebâb oldu gel
Su der idin eşkime şimdi şerâb oldu gel
Başka kitâb [oldu] gel kıssa-i ‘aşkım benim
Kıssa-i ‘aşkım benim başka kitâb oldu gel
Turfa habâb oldu gel bahr-ı gam içre sırrım
Bahr-ı gam içre sırrım turfa habâb oldu gel
Cânâ ‘azâb oldu gel istediklerin ziyâd
İstediklerin ziyâd cânâ azâb oldu gel
Hâne-harâb oldu gel Sâfî-i bî-çâreniz
Sâfî-i bî-çâreniz hâne-harâb oldu gel
*
mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün
.---.---.---.--Nedir kendim de bilmem sâyeveş bir hükme
mahkûmum
Yed-i nakkaşda güyâ ki bir tasvîr
mersûmum
Ser-â-pâ-yı vücûdumdan ki bir zerre
mikdârın
Hayâl etsem bilinmez n’olduğun bir böyle
ma‘dûmum
Hem insanım deyü da‘vâdayım hem [de] neyim bilmem
‘Aceb ma‘lûm-ı mechûlum ‘aceb mechûl-ı
ma‘lûmum
Neyim dersem o kimdir ben diyen netsem
niçün bilmem
Hülâsâ bir hayâl yâ sırf bir şekl-i
mevhûmum
Bu cehl ile yine da‘vâ-yı ‘ilm etmekdeyim
Sâfî
Husûsâ kendi kendim bilmede çok tıfl-ı
ma‘sûmum
*
Kıta
fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün
-.---.---.---.Bunca etdim ey gönül feryâdı feryâd üstüne
Dönmedi bir gün o zâlim âh kim dâd üstüne
Tiği altından geçürmekdir murâdı kaşlarım
Gör nice şemşîr çekmiş çeşm-i cellâd üstüne
*
Ferd
Mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün
.---.---.---.--Bozulsun bezm-i sâkî câm-ı meclis ser-nigûn
olsun
Kadeh sınsın sürâhi pârelensün bâde hûn olsun
*
Matla
Mef‘ûlü / mefâ‘îlü / mefâ‘îlü / fa‘ûlün
--..--..--..-Sâ‘at beşe vardı kadehi atmayalım mı
Ol dilberi aguşa alub yatmayalım mı
*
KAYNAKLAR:
(1) Divân: Şairin kendi eliyle yazılmış olan divanının biricik nüshası hâfız Molla Mehmed oğlu Molla
Sâbir tarafından istinsah edilerek, asıl nüsha tanınmış tarihçi Abbas Azzavi’ye verilmiştir. Bu divanın
istinsah edilmiş suretini vaktiyle Molla Sabir yanında görmüştüm. İlk sayfasında şairin hayatına dair
yazılan yazıdan istifademiz büyük
olmuştur.
(2) Osmanlılar devrinde Kerkük’te çıkmış olan
Maârif dergisiyle hala çıkmakta olan Kerkük gazetesinin çeşitli sayılarında Sâfi’nin şiirlerine rastlanılmıştır. Bu gazetenin 6/10/1952 tarihli sayısında
yazdığımız yazı, Sâfî hakkında yayımlanmış ilk
yazıdır.
(3) Çeşitli yazma mecmualardan ve güvenilir halk
ağızlarından da ayrıca istifade ettiğimiz olmuştur.
----------------------*Bu çalışma Ayşe Erdoğan Taşralı tarafından Lisansüstü Eğitim, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı, Türk Edebiyatı Bilim Dalı için öngörülen yüksek lisans tezinden alınmıştır. Çalışmada Irak
Türkmenlerinin büyük düşünür ve yazarı Avukat
Atâ Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri adlı külliyat halindeki eseri esas alınmıştır. Bu eser Kerkük şairlerinin tümü hakkında bilgi vermektedir. Antolojik bir
eserdir. Çalışma; “Ön Söz”, “Giriş”, “I. Bölüm”,
“II. Bölüm”, “Sonuç” ve “Kaynakça” kısımlarından
oluşmaktadır.
Çlışmada
Avukat
Atâ
Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri adlı eserinin birinci
cildinin Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktarılmasıyla beraber Irak Türkmen edebiyatı hakkında
kısaca bilgi verilerek, Avukat Atâ Terzibaşı’nın Irak
Türkmen edebiyatındaki yeri, hayatı, sanatı ve eserleri anlatılmıştır. Metnin günümüz Türkçesine aktarımı yapıldıktan sonra çalışmanın başından sonuna
kadar elde edilen bilgiler ışığında değerlendirme
yapılarak bir sonuca varılmıştır. 2007’de Edirne/
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde
yapılan bu çalışmaya Doç. Dr. Ali İhsan Öbek danışmanlık yapmıştır.
Biz 30 sayfadan oluşan Safi hakkındaki bilgilerden yalnız 6 sayfasını ufak değişikliklerle buraya
aktardık.
~ 22 ~
Moham
mmed Bu
ukabut
Sidii Üniverssitesi
Türrkçesi:: Nusreet Merd
dan
M
ohammed bin Osmann El-miknassi’nin (İhrazz El-mulla vel
v Rakib ffi Hac Beyttulharam vee
Ziyaret El--kuds El-şerif vel Halill El-tubaruk
k ve Bikabrril Habib)1, adlı seyahaatnamesindee
Osmanlı devletinin
d
baaşkenti İstaanbul’la onssekizinci yüüzyılın, sekssenli yılların
nda, bu bü-yük İslam şehrinin ressmini büyükk bir dikkat ve titizliklee çizmekteddir.
mlerini geniiş tutarak mimari,
m
eko-Bu seyahattinde, İbn-i Osman, İsttanbul’da onn ay kalmışştır2. İzlenim
nomik, sossyal, siyasal ve fikir aççısından incceliyerek, batı
b ve Arappça eserlerddeki olumsu
uz görüşlerii
silerek adeeta yeni bir izlenim
i
yaraatmıştır.
Tüm dünyanın şehirleerini geride bırakan “M
Muazzam İsstanbul”u göördükten soonra, hayran
n kalır, onaa
hangi isim
mi vermesi karşısında
k
teereddütte kaalır. ‘’Beldee demiş olsaam hakkını yemiş olurrum, sadecee
şehir demiş olsam hakksızlık olur. İklim demeem de doğru
u olmayacaak, çünkü ikklimde umarran yanındaa
harap, buhhran ve serapp’da vardır. Gördüklerrime sıfat ve mana bulmak zordurr. Yerli Hıriistiyan bazıı
din adamlaarına, ne muuazzam bir kent, dediğğim zaman bana: ‘’Buuraya kent ddenmez, dün
nya denir‘’..
Doğrusu burası
b
gerçekk bir dünyaadır. Nefis ve
v gözlerin istediği her şey vardırr. Pazarların
nda her şeyy
bulabilirsinniz. Buradaa milletlerin mahşeri kaalabalıkla mamurdur.
m
V
Vasfında
sınnır, güzelliğ
ğinde emsall
yoktur’’3
Eminiz ki bu hayranlıık, Fas’ta göremediklerini, İstanbu
ul’da gördüüklerinden kkaynaklanm
maktadır4. O
mektedir. Boğaz’dan
B
h iki taraffını ilgiyle anlatmaktaher
a
yüzden gördüklerindeen hayranlıkk ile söz etm
g
saanki birbirinne bağlı aparrtmanları daa yana çekilliyor gibi gö
örünmekte-dır‘’. Deniz tarafina gittiğinde
5
dir. Doğu tarafta
t
Galeeta’dan Boğaza uzanan çarşı ve pazarlar mallaarla dolup taaşmaktadır .
İbn-i Osmaan İspanya ve
v Sicilya’dda gördüklerinin yanınd
da İstanbul ile karşılaşttırdığında, İstanbul’un
İ
muhteşemlliğinden övggü ve gururrla söz etmeektedir.
~ 23 ~
İstanbul’uun büyüklüğğünü ve bayyındırlık duurumunu ölçm
mek için Fass elçisi, duruumu Boğazzdan
öğrenmek amacı ile ‘’’ üç saatlik süren bir deeniz
gezisi yapm
mama rağm
men, kıyınınn etrafına kaadar
ulaşamadım
m. Geçtiğim
m yerler apartmanlar
a
ve
çarşılarla doluydu. Denize
D
yennildim ve geri
g
6
döndüm’’ . Belli ki İstanbul
İ
kıyyısında üç saat
s
gezi, elçiyye İstanbul’’un bayındıırlığı hakkında
ışık tutmuşştur. Normaal durumdaa elçi belki bunun farkınna varmazddı. İstanbul hakkında her
bilgiye meeraklı olduğuu için Surlaar içindeki şehş
rin yüzölçüümü konussu ile ilgili şunları söyylemektedir ‘’7. Bir kapııdan diğer kapıya
k
iki saat,
s
karadan deenizle çevrrilen mesafee ise bir buucuk
sattır. Bu alan içindeeki kara isse yüzölçüm
mün
ancak ¼ nii teşkil etm
mektedir. Diğğer kalan allanlar ise, ancak
a
5 saaatte tamamllanabilir. Sözü
edilen Surla karaya yedi
y
kapı ilee açılmaktaadır.
Her kapınıın önünde bir
b köprü vee bir bekçi varv
dır. Denizee bakan kappıların sayısı ise 24 kaapıdır8. Bu veriler
v
yalnnızca İstanbbul’la ilgiliidir.
Asya yakaasında bulunnan, Galataa ve Üsküddar’ı
kapsamam
maktadır.
İstanbul’u
un emsali yok:
y
İbn-i Osmaan diğer yaandan. ‘’em
msali yok ‘’ dediği İslam
mi mimariniin en gözdde örneği olan
o
9
İstanbul caamilerini ihhmal etmem
miştir . Cam
milerin sayısınnın aklın alm
madığı cinssten olduğu sayıda olduğğunu ifade etmiştir. Onu
O aşan Paadişahların inşa ettiği cam
miler yanında, İstanbull’da
200 camiyye ek olarakk Galata ve Üsküdar’daa da
50 camininn bulunduğğunu belirtm
mektedir10. Bu
arada Ayaasofya’ya müthiş
m
hayrranlığını gizzleyememiş. ‘’İstanbull’un bir haarikası‘’ olaarak
görrdüğünü, Faas ve Endüülüs’te bile bir benzerii
olm
madığına işaaret etmiştirr11.
İbn
n-i Osman, hamamların varlığınıı bir İslam
m
şeh
hrinin uygarrlığına ve büüyüklüğünee her zamann
eşd
değer tutmuuştur. Ona göre İstanb
bul’daki sa-decce sur içersindeki ham
mamların saayısı 177’yii
bullmuştur. Gaalata, Üsküdar ve Kassım paşa’daa
ise yirmi ham
mamın varllığından sö
öz etmekte-12
dir . Önemli dikkat çekkici bir husu
us ise, evle-rin taş yerine ahşapla
a
yappılması husu
usudur. Herr
iki malzemennin parasal yönden eşiit olmasınaa
karrşın ‘’yıkıcıı depremler yüzünden ahşaba
a
rağ-bett gösterilmiiştir. ‘’Anccak yanma tehlikesinee
rağ
ğmen rağbett görmüştürr’’13.
İstaanbul’daki dini ve soosyal tesisller yanındaa
elççi, askeri kışşlaları çok bbeğenmiştir..
İçin
nde bulunann ev, hamam
m, mescit ve
v sakacılarr
yüzzünden oralları adeta bbir kentte beenzetmiştir..
Bu
u kuruluşlarıı anlatırkenn tertibi ve düzeninden
d
n
övg
güyle söz etmektedir.
e
‘’Her askeeri tümeninn
önü
ünde özel bölüm,
b
her aasker grubun
nun barına-ğı karşısında ekili ağaçllar var. Heer grup birr
işarreti, kendi binalarına belli kapılaardan girer-ler. Kapılar boyalı,
b
yerrler döşenm
miş, evlerinn
pen
ncereleri diiğer tarafa açıktır. Her
H kışlanınn
14
gellirinden istiffade edilen bir evkafı vardır
v
.
“İh
hraz” kitabınnın alt yapıı ile verdiği bilgilerdir..
Osm
manlı başkeentinde alt yyapı hakkın
ndaki tanık-lığıı büyük bir önem kazannmaktadır.
İstaanbul bir deniz şehrri olduğund
dan dolayı,,
ken
ntin her tarrafına ulaşm
mak için yo
olcuları birr
yerrden diğer bir
b yere gittmelerini saağlayan de-nizz aracının buulunması şaarttır.
‘’A
Alt yapı konnusunu öneemseyen’’155, İbn-i Os-maan, bir kayıık sahibindden bu alan
nda çalışann
Filikaların sayyısını bilmeediği cevabıını alır. An-cak
k Sultan Muustafa zamaanında16, bu
u sayının 800
17
bin
n olduğunu tespit ederr . Bu rak
kamın birazz
abaartılı olmassına karşınn, Boğaz’d
da bulunann
gem
milerin ve küçük
k
kayıkkların sayıssı büyüktür..
Bu
u hareketlilik, bu sektööre verilen önemi
ö
gös-term
mektedir.
Yin
ne İstanbul’daki alt yaapıya bağlı kalarak li-maanlardan beğğeniyle söz etmektedirr. ‘’bulunann
~ 24 ~
24 kapı lim
mana doğruu açılmaktaadır’’18. Buu da
büyük ekoonomik alannda bir harreketliliğin ifadesidir.
Elçi , ‘’devvletin yücelliğini temsiil eden‘’ Daarphane’yi ziyyaret eder. Orada
O
‘’Doolap denen basb
kı aletlerinni’’ gördüğüüne çok sevvinir. Dolappların sayısı yirmi
y
alet olduğunu
o
sevinçle öğrren19
miş olur .
Ancak bu gezi sırasınnda özelliklle gemi sannayi
tesislerinidden söz etm
memesi dikkkat çekiciidir.
Dr. Binabuud, bunun nedenini
n
bu tesislere daavet
200
edilmediğiine bağlar . Bunun needeni ise İbbn-i
Osman’ın heyetinde bulunan
b
bazzı kişilerin dipd
lomatik aççıdan yaptıkkları hatalarra bağlamakktadır.
da ticari haayat:
İstanbul’d
Bütün bunlara ek olarrak (İhraz) eserinin
e
yazzarı,
çok az gezzginin dikkkat ettiği huususlara dikkkat
etmiştir. İsstanbul’un ekonomik
e
d
durumunu
y
yansıtan Pazarr ve çarşılaara önem veermiştir. İsttanbul’un çarşşılarını beğeeniyle izlem
miştir. ‘’ gennelde çarşılar Cuma günnü kalabalıkklaşırken, buuradaki çarşıllar haftanınn her günü tüm semtleerde
kalabalıktır ‘’21.
Günlük seyyyar pazarlarda ‘’ İpekk elbisesi alltın,
gümüş ve silah‘’ çarrşılarında görmeye değğer.
m
doluup taşmaktaadır.
Kalabalık ve ticari mallarla
Fas’ta kayseriye benzzeyen büyükk, yan sokakkları çok olann bu çarşıda kayıp olan iki dost birrbirlerini zor bulur
b
‘’22. Bu
B tanıklıkk, Osmanlı başb
kenti İstannbul’da o döönemde ticaari hayatın çok
büyük olduuğunu göstterdiği yanıında pazarlaarın
her birisi başka mal ve esnaflıık türüne göre
g
ayrılmaktaaydı. O dereeceye kadaar ki ‘’neyi sorarsan sor, mutlaka birr çarşısını bulursun
b
‘’244.
Limanları ile ünlü İsttanbul ‘’m
milletler ve uy25
garlık duraağı ‘’ idi adeta. İbn-i Osman ticcari
alış veriş hacmini
h
bu izlenimle dile
d getirmekktedir: ‘’ Girren ve çıkannları görürsseniz şaşırırrsanız. Dünyya mallarını taşıyan gem
miler sankii bir
kafileymiş misali girm
mektedir lim
manlara’’26. Ve
sonra ekliyyor ‘’ iskellelerine gireen ve gelennleri
görürsen, bu kentin büyüklüğünü öğrennmiş
olurdun’’277.
Tüm
m bu tanıkklıklar karşıısında İstan
nbul’un bü-yük
k bir tüketim ve ürettim merkezzi olduğunaa
kan
ni oluruz28. Mohammeed Binabud
d’un ulaştığıı
son
nuca göre İstanbul’un
İ
her şeyin deniz yoluu
ile ulaştığı için, tüketici bir toplum
m olduğunaa
karrar vermek güçtür.
g
İbn--i Osman ek
konomik vee
ticaari faaliyetlleri anlatırkken, esnaflarrın üretimi-ne aynı önemii göstermem
miştir29.
Esn
nafçılığın da
d gelişmiş olduğuna bir
b işarette,,
bir Osmanlı prensesinin ddüğün tören
nini anlatır-ken
n ortaya çıkkmaktadır. Törende sü
üvari asker-leriin arkasındda piyade askerler, arklarındann
usttalar, sanayyiciler ve eesnaflar kattılmaktaydı..
Zan
naatçılar elerinde işleerini semb
bolize edenn
altıın ve gümüüşten yapılm
mış aletlerin
ni taşımak-30
tay
ydılar . Kukkusuz esnaff ve sanatkâârları parlakk
bir şekilde teemsil edilm
mesine müsaaade etmekk
eko
onomik ve sosyal alannda bu faalliyetlere nee
kad
dar önem veerildiğinin bbir göstergeesidir.
Kaanaatimize göre
g
İstanbuul’a giren mallar
m
hepsii
ken
ntin yer ihtiyaçlarını kaarşılamak iççin değildir..
Un
nutmamak gerekir
g
ki, İstanbul, uluslararası
u
ı
tran
nsit merkezzi olduğunddan dolayı, gelen mal-larıın belli bir oranı
o
çeşitlii Osmanlı vilayetlerine
v
e
vey
ya yabancı ülkelere
ü
gitm
mektedir.
Elççi ibn-i Osm
man’ın dikkkatini çeken diğer birr
kon
nuda, çarşılarda elma, kkavun, erik
k, üzüm gibii
meeyvelerin seenenin herr mevsimin
nde çarşıdaa
32
bullunup ve satılmasıdır
s
. ‘’berekeetini anlat-maak için kelim
meler kifayyetsiz kalır’’32. Buradaa
çeşşitli vilayetllerin değişiik mevsimler yaşadığıı
~ 25 ~
veya diğer ülkelerden alındığını hesaba katmaz.
Şaşırdığı diğer konu ise “etlerin buralarda soğukta, kış ve karda dahi kaliteli‘’33 olduğuna
şaşar.
İbn-i Osman’a göre tuhafların en tuhafı diye
nitelendirdiği konu ise ‘’İstanbul’daki fiyatlardır’’, bu hususu şöyle dile getirmektedir ‘’ekmek, un ve et fiyatları hiç değişilmemektedir,
kalabalık nüfusa rağmen ne eksilir nede artar’34. Daha şaşırtıcı konu ise “her şeyin deniz
yolu ile gelmesidir’’. Oysaki bir ülkede diğerine taşıma gider yüksek olmasına rağmen, fiyata
yansımamasıdır. “Kıyı ve limanların çokluğu,
geliş –gidişlerinden dolayı kalabalıklar ve bayındırlık durumu, bu saltanatın ne kadar geniş
olduğunun göstergesidir’’35.
Özetlenirse, objektif bir araştırmacı, İbn-i Osman’ın yazdığını okurken, Osmanlı imparatorluğunun başkentindeki ekonomik, sosyal ve
fikir alanlarında ilerlemiş ve gelişmiş bir kentle
karşı karşıya kalır.
Sosyal durumla ilgili olarak, ibn-i Osman İstanbul’daki asayiş durumuna hayrandır. Şehir
her köşesini denetleyen, koruyan ve güvenliğini sağlayan 40 bin polis gücünü beğeniyle değerlendirmektedir ‘’ görevlerini vardiya şeklinde başlar. Bir grubun görev biterken, diğer bir
grup görevi teslim alır.’36. İbn-i Osman şöyle
devam eder “bekçiler gece ve gündüz yiyecek
ve içecek dağıtılır. Ve onlara maaş ödenir’37.
Bu güvenlik sayesinde ‘’Dükkân sahipleri mallarla dolu olan dükkânlarını ve bir şey kaybetmeden bazı işlerini görürler. Oldukça büyük
olan bu şehirde kalabalığa rağmen gürültü hiç
duyulmaz. Bunu ihlal edenler yakalanır ve tedip edilir. Durum böyle olmasaydı, burada her
milleten bulunan insanlar birbirlerini yerdiler38.
(İhraz) da bulunan diğer veriler ise, başkentteki
sosyal veriler konusunda ibn-i Osman sadece
asalet, hayranlık ve uygarlık konularında hep
beğenisini ve hayranlığını dile getirmiştir. Çeşitli milletlerin bir arada kültür ve medeniyet
süzgecinde eridiğini ayrıntılı bilgi yerine İstanbul’u ‘’milletler ve bayındırlık hedefi içinde
bulunduklarını’’40 irdelemekle yetinmiştir. Diğer husustaki tanıklığı İstanbul’un çeşitli soysal
yaşamı ile ilgili araştırmacıların merakını gidermemektedir.
İstanbul’da bir düğün töreni
Anlattıklarından İstanbul toplumu hakkında
önemli bilgiler elde edebiliyoruz. ‘’memleketin
muhteşemliğini‘’ Osmanlı prensesinin düğün
törenini anlatırken hayranlığından söz etmiştik.
Oysaki devlet ve yüksek sosyal sınıflar böyle
olayları nüfuz ve zenginliklerini göstermek için
kullanır.
(İhraz) da Sultanın yeğenin düğün törenini görkemli bir şekilde, devlet àyanın, askeri takımların ve esnafların katılımları ile gerçekleştirmiştir.
Sosyal anlamda düğün alayının geçtiği yol boyunca yollar ve alanlara koltuk ve sandalyeler
konmuştur. İnsanlar o yerleri kiralamak için
birbirleriyle adeta yaraşır durumdaydılar41. O
dereceye kadar ki, bir Türk hanımı bir yer için
40 dinar verdiğine işaret edilmektedir.
Kanımıza göre bu ayrıntılar, İstanbul’un düzenli ve uygar, refah içinde yaşayan bir toplum
olduğunu yansıtmaktadır. Nitekim sosyal münasebetlerde yapılan törenleri halk iyi izlemek
için para ödüyordu. İbn-i Osman’da bu sayede
törenleri çok rahat izlemiştir.
Düğün töreni dolaysıyla düzenli ve uygar toplum olmanın ve başkent İstanbul’da Osmanlı
toplumunun en iyi yansımasıdır. Gerek devlet
protokolü ve katılımcıların uyum ve düzen
içinde iştirak etmeleri büyük bir düzenin sonucunu yansıtmaktadır. Çeşitli rütbede bulunan
Piyade, suvari asker ve subayların büyük bir
düzen içinde katılmaları olağan görülüyorsa da,
sanatkâr ve esnafın katılması anlamlıdır. İbn-i
Osman’ın gördüklerine göre her esnafın altın
veya gümüşten oluşan bir sembolü varmış42.
Bu görüntüde İstanbul’un orta sınıfı ekonomik
ve sosyal anlamda rahat bir durumda olduğu
sonucu ortaya çıkmaktadır. Refah durumu katımcıların değerli madenleri sembolize etmesi
~ 26 ~
yanında, halkın sosyal durumundan razı olduklarını göstermektedir.
İstanbul’un yüksek sınıfını temsil eden devlet
ayànların törene toplu değil tek tek katılmalardır. ‘’her biri durumlarını göz önünde bulundurarak taraftarı ve hizmetinde olanlarla büyük
bir alay şeklinde katılmışlardı’’42. Böyle gösterişli bir şekilde törene katılmak zenginliğin ve
refahın bir göstergesi olması gerekir.
(İhraz) de bulunan diğer ilgi çekici konu ise,
prensesin çeyiziyle ilgi husustur. Elçi, şunları
yazmaktadır ‘’ kafesler dolusu altın, yakut ve
kıymetli taşlar‘’, yetmiş cariye taşıyan katırlar.
Buna ek olarak gümüş eşyaların sultanın kardeşinin kızı olan Kudret’e verilmiştir ‘’ Fas’ta
yayğın olan ölçüye göre 37 kantar tutarındadır.
Yatak ve halı adedini ise varın siz bu duruma
göre kıyaslayın’’44.
Bütün bunlar padişahlık mensuplarının zengin
ve ihtişamlı olduğunun bir göstergesidir. Yoksa
bunun aksi nasıl iddia edilebilir?. İbn-i Osman
bu hususla ilgili olarak ‘’ gelin olan prensesi
taşıyan araba altınla kaplıydı. Önünde giden bir
görevli ise sağa sola altın saçıyordu ‘’45.
Sosyal durumun refahı sadece prensesin düğünü ile sınırlı değildir. (İhraz) kitabı bu yöne ışık
tutmaktadır. Elçimiz, İstanbul’un ( Kâğıthane’nin) çok güzel gezinti yerini büyük bir beğeniyle anlatmıştır. Bu yere 1. sulatan Abdülhamit’in babası Sultan Ahmet’in çok özen gösterildiğine işaret etmektedir. Burada bir kanal,
köprüler ve mermer sandalyeler yerleştirmişlerdir.
Fas elçisi, gördüklerini şu şekilde anlatmıştır ‘’
harika bir manzara, etrafı ağaçlarla çevrilidir.
Bahar mevsiminde halkın uğrak yeridir. Küçük
filikalarla istenilen yere varmış olurlar. Erkekler bir tarafta diğer tarafta ise kadınlar bulunmaktadır ‘’46. Bizim için burada önemli olan
böyle bir alanın belirli düzeyde medeniyet göstermesi ve sosyal bir ihtiyacın karşılanmış olmasıdır. Belli bir refah düzeyi olan sınıfların
toplumsal ve dinsel değerlere sahip olama bilinci içinde gerçekleşmiş olmasıdır.
Kadınların durumu ile ilgili olarak İbn-i Osman
susmayı tercih etmektedir. Prensesin düğün
töreninde zengin bir hanımın töreni izlemek
amacı ile kiraladığı koltuk olayı dışında bu
konu ile ilgilenmemektedir. Onun dışında kadınlarla ilgili bir hususa değinmemektedir. Bunu nedenlerinde araştırmaya gerek yok. Çünkü
o inançlı bir Müslüman’dır ve Müslüman bir
devlette yaşamaktadır. Onun için onda batlıların yaptığı gibi kadın konuları ile ilgilenmesi
beklenemez.
(İhraz)da dini boyutu olan konularla ilgili olarak ‘’ İstanbul halkı Recep ve Şaban aylarına
çok büyük önem verirler. Bu aylarda fakirlere
yardım elini uzatırlar. Kentteki bütün minareler
ışıklandırılır ve 27 inde büyük törenler düzenlerler ‘’47.
Peygamberin doğumu dolayısı ile büyük törenler yapılır. İstanbul’daki bütün minareler ışıklandırılır. Halk Sultan Ahmet caminde resmi
törenlere katılır. Sultanı, devletin ileri gelenleri,
fakih, alimler ve ayànları karşılama töreni yapılır. ‘’ Devletin yetkilileri ve ayànları yerlerine
otururlar. Vezir yanında şeyh-ül- İslam, kadılar
ve fakihler yerlerini aldıktan sonra, Sultan Ahmet yüksek bir yerde oturur ve Cuma namazını
kılar. Caminin dışından mihraba çıkar, orada
bir küçük pencereden halka görünmeden oturur. Pencere her açılışı oturanları selamlamak
anlamına geldiğinden, mescitte bulunanlar saygı ile ayağa kalkalar’’48.
Bu dini tören esnasında İstanbul halkının alışık
olduğu gibi mevlit ve methiyeler okunur. İbn-i
Osman’, bu esnada hoş kokular ve çeşitli buhurlar her yere yayılır. Sonra bu malzemeler
vezir ve şeyh-ül İslam’ın önüne bırakılır. ‘’çeşitli baklava ve şerbetler konur. Vezir, fakihler,
büyük devlet adamları ve daha sonra halka
Medine’den getirilen hurma bereket için dağıtırlar ‘’49.
Bu tören sırasında Sultan hac kafilesinden sorumlu olan yetkiliyi kabul eder. Âdete göre
kafile Hicaz’dan dönüşünde Şama varıldığında
~ 27 ~
ilgili vezirin düzenlediği mektubu Sultana teslim eder.
Toplumsal yönle ilgili olarak Mevlit törenin
sonunda ‘’ İnsanlar yiyip, içip, kokuları sürerek, bütün tabak ve çanakları kırarlar’’50. Doğrusu, bu davranışın nedenini açıklamak, bu
törenlere özenle hazırlamakla bağdaşmamaktadır. Bu belki çok eski bir geleneğin kalıntısı
olabilir.
Akla gelen soru, acaba İbn-i Osman bunun
nedenini, neden sormadığıdır. Bu olayı anlatırken, sadece kınamakla yetinmiştir. Misafirlere
yediklerinden aynı camide bulunduklarına
rağmen neden bir şey ikram etmedikleri ‘’51
sorusu yanıtsız kalıyor.
Osmanlı toplumu:
Çok az şekilde elçi bazı sosyal olaylara değinmektedir. Osmanlı toplumu ile ilgili olarak
Türklerle Araplar arasındaki ilişkiler gözlerinden kaçmamış. Bunu çok iyi bir şekilde irdelemiştir.’’ İçlerinde Araplar sözel ve fiili olarak
bir ayrışım söz konusudur. Allah onları bu beladan kurtarsın ve takva yolunu göstersin ‘’52 .
Önemli olan Osmanlı devletini beğenmiş bir
şahsiyet tarafından bir dereceye kadar tarafsız
bir gözlemin ortaya çıkmasıdır. Oysa birçok
Arapça yazılar sadece Türklerin egemenlikleri
altında olan Arapları nasıl hor gördüklerinin
üzerinde durmaktadır.
Bütün bunlardan şu sonuca varmış oluyoruz.
Özellikle İstanbul toplumunun kapalı bir toplum ve belli bir ırkın imtiyazlı zenginlerin siyasi kontrolü altında olduğunun gerçeğine varıyoruz. Toplumun daha sonra gelen dönemlerde
çöküşünü İbn-i Osman bunu önsözünde değinmiştir.
Bütün bu verilere dayanarak, Fas elçisi
Mohammed bin Osman Elmiknasi 19. yüzyılın
sonlarına doğru İstanbul’un çok gerçekçi bir
şekilde resmini çizmiştir.
Bu yansımaya göre, İstanbul, ekonomik, güvenlik ve sosyal bakımdan, mimari tesisleri ve
alt yapısı ile Akdeniz kentlerinin seviyesinden
ileri bir kent görünümündedir. Böylece Seyahat
kitaplarının Batılıların yayıldığı birçok yanlış
bilgi yerine doğru olan bilgileri ortaya çıkarmaktadır.
Bibliyografya:
‫ حازت ھذه الرحلة على جائزة ابن بطوطة األولى التي يمنحھا مشروع ارتياد اآلفاق في دورته األولى‬1
.‫ ونشرت ضمن منشورات دار السويدي‬،2003 ‫سنة‬
.1787 ‫ ماي‬18 ‫ وغادرھا في‬1786 ‫ يوليوز‬31 ‫ وصل ابن عثمان إلى استانبول بتاريخ‬1
‫ دار السويدي‬،‫طبعة أولى‬...‫ إحراز المعلى والرقيب في حج بيت ﷲ الحرام‬،‫ رحلة المكناسي‬،‫ ابن عثمان‬1
.72-71 .‫ص‬.‫ ص‬،2003 ،‫ بيروت‬،‫ المؤسسة العربية للدراسات والنشر‬،‫ أبو ظبي‬،‫للنشر والتوزيع‬
Benaboud, M., Manouni, M., A Moroccan :‫ انظر‬،‫ محمد بن عبود‬.‫ نتفق في ذلك مع د‬1
Account of Canstantinople , in les provinces arabes à l’époque ottomane ,
Zaghouane, 1987 , p. 44.
.73 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.‫ نفسه‬1
.75 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.76 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.72 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.87-86 .‫ ص‬.‫ ص‬، ‫ نفسه‬1
.37 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.92 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.72 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.144 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
‫ يالحظ في مؤلفات ابن عثمان الثالثة أنه كان شديد االھتمام بما كان يعاينه من منجزات وأعمال تھم البنية‬1
.‫ انظر اإلكسير والبدر السافر‬،‫ مبديا إعجابه بھا وواصفا إياھا بدقة‬،‫التحتية‬
.1774‫ و‬1757 ‫ الغالب أنه يقصد مصطفى الثالث بن أحمد الثالث الذي تولى الحكم بين‬1
.75-74 .‫ص‬.‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.75 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.99 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
Benaboud, M. and Manouni, M., art. cit., p. 50. 1
.133 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.75 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.75 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.71 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.72 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.75 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.74.‫ ص‬،‫ نفسه‬1
Benaboud, M., art., cit., p. 51. 1
Ibid. 1
.100 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.74 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.74 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.74 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬1
.98 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.‫ نفسه‬1
.72 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.100 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.‫ نفسه‬1
.100 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.101 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬1
.105 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.135 .‫ ص‬،‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
.102 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.102 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.103 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
.‫ نفسه‬،‫ اإلحراز‬،‫ ابن عثمان‬1
~ 28 ~
.104 .‫ ص‬،‫ نفسه‬1
Haydar Dakuklu
A
hllak kelimessi, toplumunn omurgası olarak tarif edilebilir. Çünkü ahllak, insaniy
yetin ayaktaa
duurmasını saağlayan en önemli unssurlardan biridir. İnsannlar arası ddüzenin sağ
ğlanması vee
innsanlığın deevamı ancaak ahlak ilee gerçekleşiir. Güzel ahhlakı yaşataan toplumlaar geleceğee
başı dik vee huzurlu birr şekilde gidden toplum
mlardır. Bunu
un tersi duruumu yaşayaan toplumlaar ise zevalee
mahkûm ve
v münhariff toplumlarddır. Nitekim
m güzel ahlaak dışında hiçbir
h
şey tooplumları mutluluk
m
vee
huzura ulaştıramaz. Bunun en iyii delili de Peeygamber Efendimizin
E
n (s.a.v) “Been, ancak güzel
g
ahlakıı
tamamlam
mak için gönderildim.”” şeklindekii sözlerindee tecelli edeer. Allah’ınn son Peygaamberi olann
Hz. Muham
mmed’in (s.a.v) göndeerilme nedennini güzel ahlakı
a
tamam
mlamaya haasretmesi, konunun
k
nee
derecede büyük
b
bir önneme sahip olduğunu göstermekte
g
edir. İşte buu perspektift
ften hareketlle Safahat’ıı
okuduğum
muzda Mehm
met Akif’i daha
d
iyi tanıma imkânı buluruz ve onun örnekk alınacak bir karakteree
ve ahlaka sahip
s
olduğuunu görürüzz.
Toplumun omurgasınıı teşkil edenn güzel ahlaak, Safahat’ın da temel taşını oluştturmaktadırr. Safahat’taa
da güzel ahlakı
a
yaşattan toplum ve şahıslar örnek göstterilerek yüüceltilmiştir. Onu kayb
bedenler isee
ahlaksız ollarak gösterrilip zemmeedilmiştir. İşşte bu bakım
mdan Safahhat, fani düşşünceler ve anlık zevk-ler etrafındda şekilleneen bir şiir kiitabı değil, insaniyetin
i
kaderini beelirleyen ve yaşama sırrrını taşıyann
ahlak değeerlerinin bir bütün halinnde sunulduuğu bir kitap
ptır.
Akif şiirleerinde İslam
miyet’ten vee Türk kültüüründen ald
dığı ahlak değerlerini
d
ön plana çııkararak birr
taraftan tooplumun içiinde bulundduğu durum
mu gözler önüne
ö
seripp toplumu eeleştirir, diğ
ğer taraftann
~ 29 ~
Medeniyett ve modernnleşme adı altında
a
topluuma
zerk edilenn ahlaksızlııkların önünne geçip onnlardan kurtullmanın yolllarını önerirr. Yani ne yapılması ve ne yapılmaaması gerekktiği konulaarında genel ölçekli
ö
bir yaklaşım
y
geetirir. Özelliikle,
“İnsan, an
ncak çalışttığını elde eder.” (Neecm
Suresi, 39.. ayet), “Alllah'ın rahm
metinden ümiü
dinizi kesm
meyin.” (Züümer Suressi, 53. ayet)) ve
“Sen küçü
ük bir varlıkk olduğunu
u sanırsın, ama
a
en büyük âlem, içinde gizlidir.” gibi ayett ve
hadislerdenn hareket edip toplumddaki tembellik,
yeis, kendiini hor görm
me, miskinlik gibi topluumsal hastalıkkların yanınnda cehaleti,, tefrikayı, batıl
b
inançları, yozlaşmayı
y
, taklitçiliğii, yanlış tevvekkülü de tennkit ederekk cehdi, azm
mi, ilmi, üm
midi,
birliği ve hakiki İsllam inancınna bağlanm
mayı
önerir. Birr başka tabiirle Akif Saafahat adlı eserinde, topllumu ölüm
me sürükleyyen hastalıkkları
tesp
pit edip bu hastalıklarddan kurtulu
uş reçetesinii
de yazmaktadı
y
ır.
Bu
u yazıda, Akif’in sahipp olduğu ah
hlak anlayı-şınaa, Safahat’tta yer alan ahlaksızlık anlayışına,,
Akif’in hangii davranışlaarı ahlaksızzlık olarakk
n
eleştir-niteelendirdiğinne ve bu davvranışları nasıl
diğ
ğine dair tesppitler yer allmaktadır.
Meehmet Akiff’in Ahlak A
Anlayışı:
Akif, Safahat’’taki şiirlerinde güzel ahlakı yü-celtterek ahlakssızlığı eleşttirmiştir. Bö
öylece Akiff
karranlıkları yırrtıp toplumdda ışık saçaan bir meşa-le olma görevvini üstlenm
miş bir in
nsandır. Birr
başşka tabirle Akif, topllumu zulüm
m, cehalet,,
zaaaf… v.b. karanlıklard
k
dan kurtarıp
p adaletin,,
ilm
min ve azminn aydınlığınna taşımak için
i
çabala-yan
n bir aydınddır. Zira peyygamberlerrin dünyayaa
gön
nderilme needenlerindeen biri de, toplumlarıı
için
nde bulunduukları cehallet ve karan
nlıktan kur-tarm
maktır. İştee bu noktadda Peygamb
ber Efendi-mizzin (s.a.v.) “Âlimler, ppeygamberllerin varis-leriidir.” şeklinndeki sözü daha açık bir şekildee
anlaşılır. Nitekkim Akif, bbir İslam âlimi
â
olma-masına rağmenn, İslam inaancının temeellerini tüm
m
derrinlikleriyle kavrayan ve toplumu
u aydınlat-mak
kta İslamî değerleri
d
haareket noktası alan birr
mü
ünevverdir. Dolayısıyla
D
a Akif’in ah
hlak anlayı-şı, İslam inanccı çerçevesiinde şekillenmiş ve buu
inan
ncın ahlakîî değerleri ile yeşerm
miştir. Yanii
Akif’e göre ahhlak ile imaan iç içedir. Çünkü Al-lah’a inanan kişi,
k O’na teeslim olup benimsediği
b
i
din
nin ahlakî değerlerini günlük davranışlara
d
a
dön
nüştüren kişşidir. İmanllı insan, Alllah’ın em-retttiği güzellikkleri yerinee getiren vee nehyettiğii
köttülük ve çirrkinlikten ssakınan insaandır. Aksii
takdirde, bu im
manın hiçbirr yararı olm
maz. Günlükk
dav
vranışlara yansımayan
y
bir iman Akif’in
A
gö-zün
nde içeriğinni kaybetmiiş, değersizz ve sadecee
ism
mi olan bir im
mandır. Buu konu hakk
kında “Hatı-ralaar” başlıklı şiirinde şöyyle der;
“O imân hüsn--i hulkun enn büyük hâm
misi olmuş-ken
n
Neemiz vardır fezâilden,
f
nnemiz eksik rezâilden?
~ 30 ~
Demek: İslam’ın ancak nâmı kalmış Müslümanlarda” (s.311)1 .
Düşüncelerini İslam inancına göre tanzim eden
Akif, davranışlarında hep iyiliğe yönelip kötü
olandan sakınmıştır. Ayrıca o, iyiliğe sahip
çıkmak, onu yaşatmak, bunun yanında kötülüklerden uzak durmak ve kötü olan her şeyden
hem kendi neslini hem de gelecek nesilleri koruyarak milleti bilinçlendirmek için çalışmış ve
cemiyetin kurtuluş çaresini güzel ahlakın yükselmesinde bulmuş bir şairdir. Bir şiirinde şöyle
der:
“Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli:
Bir halâs imkânı var: Ahlakımız yükselmeli”
(s.309).
Akif’in Ferdî Ahlak Anlayışı:
Akif, içinde yaşadığı toplumu ve çevresinde
olup biteni çok dikkatli bir şekilde gözlemleyen
ve bu gözlemleri analiz edip görünenin arkasındaki sebepleri gayet net bir şekilde tespit
edebilen gözlemci bir şairdir. Dolayısıyla bireylerin ahlakî sapmalarını kolaylıkla saptama imkânına sahiptir. Nitekim Akif’in Safahat isimli
şiir kitabı, dikkatli bir şekilde okunduğunda,
ferdî bağlamda toplumdaki tüm ahlakî sapmaların tespit edildiği ve bu sapmaların nedenleri ile
çözümlerinin sunulduğu da görülür.
Akif Safahat’taki şiirleriyle ferdî ahlakta meydana gelen her türlü sapmayı eleştirmiştir. Bu
sapmalar, Allah’ın insana doğuştan verdiği fıtrî
faziletlerden sapmalar olabilir. Örneğin Akif,
Allah’ın insana, dünyayı kaplayacak kadar geniş bir kalp ve kâinatı kavrayacak şekilde büyük bir akıl vermesine rağmen, insan kendini
küçük ve işe yaramaz olarak görüp kendi mahiyetine saygı duymayan ya da sahip olduğu değerin farkında olmayıp tembellik, yalan veya
başka kötü alışkanlıklarla, meleklerden üstünken hayvanlardan alçak bir durumda yaşamayı
tercih etmesini eleştirir. Akif, “İnsan” isimli
şiirinde Hz. Ali’nin “Sen küçük bir varlık olduğunu sanırsın, ama en büyük âlem sende
gizlidir.” şeklindeki sözünden hareketle, kendilerini hor gören insanlara, ne kadar büyük yetenekler verildiğini ve üstün özelliklere sahip
olduklarını hatırlatır ve şöyle der:
“Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ
sen,
‘Muhakkar bir vücûdum!’ dersin ey insan, fakat
bilsen.
Senin mâhiyetin hattâ meleklerden daha ulvîdir:
Avâlim sende pinhandır, cihan sende matvîdir”
(s.85).
Bunun yanı sıra Akif, kazanılabilir veya eğitimle öğrenilebilir faziletleri bırakıp kötülük ve
rezalete sapan insanları da eleştirir. Örneğin
ilmin fazileti yerine cehlin zulmetine sarılan
insanları hayvanlara ve ölülere benzeterek sert
bir şekilde eleştirir.
“Diyor Kur’an: ‘bilenler, bilmeyenler bir değil… Heyhât
Nasıl yeksân olur zulmetle nûr, ahyâ ile
emvât!’” (s.155).
“Olmaz ya… Tabiî… Biri insan, biri hayvan”
(s. 217).
Akif, şiirlerinde toplumun ve fertlerin kusurlarını tespit ederek bunları eleştirmekle yetinen
yıkıcı ve tenkitçi bir şair değildir. Tam tersine
kusurları tespit ettikten sonra, bu kusurlardan
kurtulmak için çözüm önerileri sunmanın yanı
sıra ilerlemenin ve kalkınmanın yollarını gösteren bir fikir adamıdır. Örneğin Akif, uyanık
olmama durumuna karşı basiret sahibi ve uyanık olmayı, cehalete karşı ilmi, ye’se karşı ümidi, tembelliğe karşı çalışma ve azmi, durmaya
karşı koşmayı, edepsizliğe karşı edebi, yalana
karşı doğruyu, ihanete karşı sadakati, garbı tek
yönlü anlamaya karşı onu olumlu ve olumsuz
yönleriyle bir bütün olarak anlamayı, yanlış
tevekküle karşı Allah’a doğru bir şekilde inanarak azimle çalışmayı, kötü alışkanlıklara karşı
onlardan uzak durarak iyi alışkanlıklar edinmeyi önerir. Akif Safahat’taki şiirlerinde bireylerin düşmesine ve toplumun gerilemesine neden
Burada aldığımız şiir metinleri şu kaynaktandır: Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Gençlik Kitapevi, Konya, 2008.
1
~ 31 ~
olan yüzlerce kusuru bulmuş ve bu kusurlardan
kurtulmak için çözüm önerileri de sunmuştur.
Akif’in Aile Kurumu Hakkındaki Ahlak Anlayışı:
Aile kurumu, Mehmet Akif’in nezdinde çok
önemli bir yere sahiptir. Çünkü aile hem saadet
ve huzurun hem de eğitimin yuvasıdır. Nitekim
Akif “Mahalle Kahvesi” isimli şiirinde, aile
kurumundaki saadeti, sefayı ve bu müesseseye
ne kadar önem verdiğini açık bir şekilde anlatır:
“‘Hayât-ı âile’ isminde bir ma’işet var;
Saâdet ancak odur… Dense hangimiz anlar?
Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat” (s. 125).
Yukarıdaki mısralardan da anlaşıldığı üzere
insaniyetin huzuru için Allah’ın bağışladığı ve
toplumun çekirdeğini oluşturan aile Akif’e göre
dünyada tek saadet kaynağıdır. Dolayısıyla bu
kurumun bütünlüğünü bozacak veya işlevini
kaybettirecek davranışlara Akif, çok sert bir
şekilde karşı çıkar ve onları eleştirir.
“ ‘âilî bir inkılâb olsun!’ diyen me’yûs olur.
Başka hiçbir şeyden kazanmaz, sâde bir deyyus
olur.
Çünkü ‘çıplak’ inkılâbâtın rezalettir sonu”
(s.222).
Akif’in bu konu hakkındaki şiirlerine bir bütün
olarak baktığımızda Peygamber Efendimizin
(s.a.v.) “Şu iki zayıf hakkında Allah’tan korkun.” şeklindeki sözünü hatırlamaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Zira Akif, şiirlerinde tüm
dikkatini ailedeki çocuk ve kadın unsuru üzerine yoğunlaştırmış ve bu iki unsura iyi davranılmasını istemiştir. Hatta “Mahalle Kahvesi”
isimli şiirinin bir mısrasında “Karın nedîme-î
ruhun, çocukların rûhun” (s. 125) diyerek çocukları insanın kendi ruhuna, eşi ise ruh arkadaşına benzetmektedir.
Dolayısıyla kadınlara karşı kaba davranma,
sudan sebeplerle kadın boşama, kadını dövme,
amel defterinde birçok günah mevcutken İslamiyet’i bahane edip haksız yere birden fazla
kadınla evlenme, boş vaktini aileden uzak, kahvehane veya meyhanede geçirme, çocuklarının
rızkını içki, kumar veya kötü alışkanlıklara harcama şeklindeki davranışları reddedip bu davranışların aleyhinde tavır almaktadır.
Kısacası Akif, aile yapısını bozan her türlü davranışı eleştirir ve “Köse İmam” başlıklı şiirinde,
insanlığın felsefesi olan merhameti anlamak
için ihtiyarlara, kadınlara ve çocuklara çok iyi
muamele edilmesinin gerekliliğini vurgular:
“Üç sınıf halka içim parçalanır, hem ne kadar!
İhtiyarlar, karılar, bir de küçükler; bunlar
Merhamet görmeli, yüz görmeli insanlardan;
Yoksa insanlığı bilmem nasıl anlar insan?”
(s.137).
Akif’in Toplumsal Ahlak Anlayışı:
Mehmet Akif’in Safahat ismindeki eseri dikkatli bir şekilde okunduğunda, Akif’i bir cemiyet
şairi olarak kabul etmemek imkânsızdır. Çünkü
bu eserdeki şiirlerin geneli ev, sokak, çarşı,
kahvehane, meyhane, mektep, cami… v.b. yerlerde bulunan sıradan insanları anlatır ve o insanlara ait yaşantıları yansıtır. Zira Akif sıradan
bir ailenin çocuğu olduğu için, onun şiirlerindeki mekânlar ve o mekânlarda yaşayan insanların durumu ve sorunları masa başında düşünülmüş itibarî sorunlar değildir. Bu sorunlar
toplumda var olan gerçek sorunlardır. Ayrıca
Akif’in yetiştiği dönem, İslam âleminin en çok
kan ve toprak kaybettiği dönemdir. Bu dönemde haçlılar kendi aralarında işbirliği yapıp İslam
âlemini, dinî, siyasî, askerî, ekonomik ve kültürel yönden zayıflatmak hatta yok etmek için
acımasızca saldırmışlardır. Dolayısıyla Akif,
Safahat’ta en çok ve en sert biçimde, çevresindeki tehlikeleri göremeyen basiretsiz insanları
eleştirmiş ve basiret konusu üzerinde durmuştur. Çünkü basiret sahibi olmayan insanlar, çevrelerinde olup bitenden habersiz ve muhitlerindeki tehlikelerin farkında olmadan safça yaşayan insanlardır. Bu insanlar, vatan toprakları
tehlike altında olduğunda ve ülke düşman pençelerinde can çekiştiğinde bile herhangi bir
tehlike yokmuş gibi umursamadan yaşayan ve
gaflet uykusunda olan insanlardır. İşte bu durumda Akif, gerçek bir aydın olarak devreye
~ 32 ~
Çocuklara
Ne odunmuş babanız:
Olmadı bir baltaya sap!
Ona siz benzemeyin,
sonra ateştir yolunuz.
Meşe halinde yaşanmaz,
o zamanlar geçti;
Gelen incelmiş adam devri,
hemen yontulunuz.
Ama dikkatli olun:
Bir kafanız yontulacak;
Sakın aldanmayın:
İncelmeye gelmez kolunuz!
Mehmet Akif Ersoy
girer ve halkı bu gaflet uykusundan uyandırmak
için önce içinde bulunulan durumun vahametini
dile getirerek bu davranışın doğuracağı tehlikeli
sonuçları gözler önüne serer, sonra bu kadar
tehlikeyi görmeyip gaflet uykusunda olanları
açık bir şekilde eleştirir. Akif gaflet uykusunu
ölümden beter, hatta intihar olarak görür. Öyle
bir intihar ki bedelini İslam âlemi en ağır şekilde ödeyecektir:
“Ölüm kolay… Diyebilsek sonunda: “Kurtulduk!”
Bu intihâr, öteden, üç yüz elli milyonluk
Zavallı Âlem-i İslam için elîm olacak!” (s.278).
Akif, İslam âlemindeki gidişatın doğuracağı
sonuçları önceden görür. Dolayısıyla bir aydın
olarak gaflet uykusunda olan insanları uyandırmak için hemen harekete geçer:
“Yıllarca, asırlarca Süren uykudan artık,
Silkin de: Muhitindeki zulmetleri yak, yık!
Bir baksana: Gökler uyanık, yer uyanıktır;
Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!”
(s.218)
Akif, bu kadar tehlikenin içinde ve bütün dünya
uyanıkken hâlâ uyuyanları harekete geçirmek
için zaman zaman onları ağır bir şekilde eleştirir ve onları leşe benzetir:
“Ey, bütün dünya ve mâfihâ ayaktayken; yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allah’tan
utan.” (s.45)
Akif, basiretsizliğin yanı sıra topluma ve toplum bütünlüğüne zarar veren birçok tutum ve
davranışı ahlaksızlık olarak görür ve bunları
sert bir şekilde eleştirir. Akif, mesela modernlik
maskesiyle toplumda içki ve kumar kültürünün
yaygınlaşmasını, toplumda yaygınlaşan merhametsizlik yüzünden insanların birbirlerini
kıskanmalarını ve bencilleşerek birbirlerinden
kopup kolektif yaşamaya yabancılaşmalarını,
kişisel zevk ve çıkarları için aynı toprakları
paylaşan Müslüman kardeşlerinin etini çiğnemelerini, zalim ile mazlumun aynı kefeye konulmasını, insanların korkudan haksızlık karşısında susmalarını, insanların Garbı aptalca taklit ederek kendilerini mütefekkir ve aydın zannetmelerini, insanları ırklarına göre ayırmayı,
Batıya iyi görünmek uğruna kendi din ve ahlak
değerlerini çiğneyen ve çiğneten karanlık aydınların zihniyetini, yeis bataklığına saplanmayı, taklidi yenilik olarak algılamayı, uygarlık
kurup dünyayı yöneten insanlar yetiştiren Medrese ve Darültıbbiye gibi ilmi müesseseleri hor
görüp körü körüne Batıya bağlanmayı, Şarkta
yaygın olan tembelliği, tevekkül adına çalışmayı bırakıp ekmeden biçmek istemeyi, dini kişisel menfaatlere alet etmeyi, edebiyat ve sanata
edepsizlik karıştırmayı, din adına hurafe ve fal
kültürünün yayılmasını, ne Garplı ne de Şarklı
olup ikilemde yaşamayı, pozitif ilim bahanesiyle dine saldırmayı, medrese ile mektep arasındaki çatışmayı, edep, hayâ, onur gibi erdem ve
faziletleri kaybetmeyi, cemiyet ruhundan uzaklaşıp ferdiyete yönelmeyi, toplum içinde tefrika
çıkarıp düşmanın ekmeğine yağ sürmeyi ve
olaylardan ibret almamayı eleştirir.
~ 33 ~
Akif şiirlerinde toplumda yaşayan
fertlerin davranışlarını
eleştirmekle
yetinmemiş,
toplumu yönetenlerin de
birçok davranışını ahlaksızlık olarak görüp eleştirmiştir. Örneğin millet
yokluk ve açlık içinde kıvranırken sefa içinde
yaşayan yöneticileri, Batılı olmak namına dini
ve saltanatı hor gören yöneticileri, Batıya iyi
görünmek uğruna kendi din ve ahlak değerlerini çiğneyen ve çiğneten yöneticileri, boyun
eğmeyi, dilenciliği ve ezikliği siyaset olarak
algılayanları, bilgi ve tecrübesi olmadan devletin başına geçip vatanı ateşe sürükleyenleri,
insan yetiştirmek yerine tüm ihtiyaçları için
Garba koşan yöneticileri ve ülkenin birçok ihtiyacı varken sadece cami ve hocalara yatırım
yapan yöneticileri eleştirir:
“Dilenciler bile senden şereflidir billâh,
Vakârı çoktan unuttun, hayâyı kaldırdın;
Mukaddesâtı ısırdın, Hudâ’ya saldırdın!
Ne hatırâtına hürmet, ne an’anâtını yâd”
(s.257).
“Dilencilikle siyaset döner mi, hey budala?”
(s.260).
Akif Safahat’taki şiirlerinde, medeniyet bayrağı
altında başkalarının topraklarına vahşice saldıran, istilacı, sömürgeci ve başkalarının kutsal
değerlerini hiçe sayan bir zihniyete sahip olan,
çocuk ve kadın ayırmaksızın insanları katledip
şehirleri yakan ve insanları köleleştirmeye çalışan Batıyı da eleştirir:
“ ‘Medeniyet’ denilen vahşete lâ’netler eder,
Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!
Süngülenmiş kanı donmuş nice binlerce beden!
Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisimden,
Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat”
(s.207).
Sonuç
Akif Safahat adlı eseri yazarak İslam âlemine
kalıcılığını ve geçerliliğini hiçbir zaman kaybetmeyen bir eser sunmuştur. Bu eserin özellikle ahlak konusu çerçevesinde işlenmesi, esere
evrensel bir nitelik kazandırmıştır. Yani Safahat’taki ahlakî değerler genel geçer değerlerdir.
Çünkü Akif’in ahlaksızlık olarak nitelendirip
eleştirdiği davranışlar tarih boyunca herkes
tarafından eleştirilmiş ve eleştirilecek davranışlardır. Örneğin ihanet, her toplum için, kabul
görmeyen ve hiçbir zaman kabul görmeyecek
bir davranıştır. Dolayısıyla Akif, yaşadığı toplum ve dönemden hareketle her zaman için geçerli evrensel bir eser yazmıştır. Ancak bu esere, en çok yaşadığı toplumun ihtiyacı vardı.
Çünkü emperyalist Batının dinî, siyasî, askerî,
ekonomik ve kültürel saldırısı karşısında bölünen, özgüvenini kaybeden, yeise teslim olup
çalışmayı bırakan, cehalet ve sefalet içinde sürünen Doğuda ve Doğulu insanlarda, gerçek
dinî ve ahlakî değerler etrafında yeniden toplanma ve toparlanma ihtiyacı vardır. İşte bu
yüzden Akif, dinî ve ahlakî değerlerden hareketle önce topluma ait olmayan ve Batı tarafından empoze edilmeye çalışılan (örneğin Batı,
sürekli Doğulu insanların işe yaramaz ve tembel olduklarını öne sürmesi gibi) düşünceleri
tespit edip bu düşünceleri yıkmaya başladı.
Sonra emperyalist Batının önünde, İslamî ahlak
değerlerinden oluşan ve hiçbir zaman aşılmayacak kadar yüksek bir duvar ördü. Mehmet
Akif’in ördüğü duvar, silah ve ordu yönünden
daha üstün ve daha gelişmiş olmalarına rağmen,
emperyalist Batıyı Çanakkale ve Milli Mücadele savaşlarında kahretti. Dolayısıyla Akif’in
düşüncelerine bugün de ihtiyaç olduğu gibi bu
düşünceler güncelliğini sürdürmektedir………..
~ 34 ~
Dr. Murattgeldi Söyegov
S
v*
Aşkabat//Türkmen
nistan
Saygı değğer okuyucu
ularımızın, “Kardeşlik”
“
dergisinin 2011
2
yılı Eylül-Ekim tarihli 263-264. ve 2012
olan ‘Uzak Yoldan Yak
yılı Ocak-Şubat tarihlli 267-268. sayılarında
s
y
yaımlanmış
kın Yürekteen Bayat ve
nemleriyle İllgili Önemlii Sayfalar‘
Kerkük’tten Söz Ederrsek’ ve ‘Miillî Tarihimiizin Uzak vee Yakın Dön
adlı mak
kalelerimizdeeki özel bilggilerle tanışaarak onlara devam etmeeyi bizden ricada bulun
nanlarının
isteklerin
ni yerine getiirerek aşağııdaki yazılarrı büyük birr millî gururr ve eğilimlee kaleme ald
dık. Çünkü
ulusumu
uzun şan şöh
hretli geçmişşi, diğer halk
karın bilim adamlarını hayran kald
dıran ilginç olaylarla
hınccahınç doludur.
T
b
Grekk Herodot’uun (M.Ö. 490-425)
4
M
Madyes,
arihh ilminin babası
Farrs Ebü’l-Kaasım Firdevvsî’nin (M.S
S. 930-1025
5) Afrasyab olarak
tannıdıkları kahhramanın eski
e
Türkm
mence adı Tonğa
T
Alp Er’dir.
Kaşgarlı Mahmut
M
(111. yüzyıl) meşhur
m
Sözzlüğünün 1. cildinde yedi
y
3.
cildinde isse dokuz yerde
y
Tonğa Alp Er kızı
k
Kaz oğulları Barsgan,
Barman vee Alp Arız’dan söz eddiyor. Kaşggarlı’nın ‘Ajjun Eri’ (Jihhangir)
çağdaş tariihçilerin isee Türkmenlerin eski attaları Sak-S
Skitlerin M.Ö
Ö. 6-7.
yüzyılda yaşamış
y
olaan büyük hükümdarı
h
o
olarak
vasııflandırdığı Tonğa
Alp Er, deevletini Doğğuda Hindisstan ve Çin’e Batıda Irrak ve Mısıır’a kadar genişleeştirmiştir.
Hive hanı ve tarihçisii Abu-l-Gazzi Bahadır Han’nın esski yazılı vee sözlü
‘Oğuzname’lere dayaanarak 17. yüzyılda kaleme
k
aldıığı ‘Türkm
menlerin
Nesil Ağaccı’ eserindee nesilbaşım
mız Oğuz Han’ın Hindiistan ve Çinn’i Irak
ve Mısır’ıı fethetmessinden bahsediliyor. Demek
D
ki ‘Oğuznam
me’lerde
~ 35 ~
D
Dr. Muratgeeldi Söyegoov
Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in
Merv’deki Mozolesi
Oğuz Han tipiyle sadece Asya ve Avrupa Hun
hükümdarları Mao-dun (M.Ö. 209-174) ve Atilla’nın (M.S. 500-553) gerçekleştirdiği savaşlar
değil aynı sırada eski millî kahramanımız
Tonğa Alp Er’in M.Ö. 6-7. yüzyılda yaptığı
askerî hareketler de bir araya getirilmiştir.
*********
Karlık Türkmenlerinin (Kaşgarlı Mahmut’ın
kullandığı terim) kurduğu Karahanlılar devletinde dünyaya gelerek 11. yüzyılda yaşamış
olan büyük dilci ve edebiyatçılarımız Kaşgarlı
Mahmut’a ve Balasagunlu Yusup’a göre
İranî’lerin (Tacikler) Afrasyab dedikleri Tonğa
Alp Er, Türklerin (Turan’ın) ulusal kahramanı
ve meşhur hakan (hükümdar)’dır. Orhon yazılarında (M.S. 8. yüzyıl) Tonğa teğin, Atamalik
Cüveynî’nin (1226-1283) ‘Tarih-e Jihanguşa’
eserinde ise Burku han olarak geçen
Afrasyab’ın
eski
Türkmence
adı
unudulmayarak önde gelen kişilerin şahsî isminde korunmuştur. Bizce Göktürk devletinin
üç hükümdarına baş vezirlik yapan Tonyukuk
ve çok eski Turan hakanı Tonğa Alp Er’in adlarının ilk Ton (Tonğa/Toňa/Tonyu) kısmı
‘arslan, kaplan’ anlamı taşıyan aynı kökün
ürünleridir.
*********
Daha önce Bilge Kağan yazıtını (8. yüzyıl)
edebî-tarihî bir eser şeklinde ilgili başlıklarla
çok sayıda büyük ve alt bölümlere ayırarak asıl
nüshasıyla beraber günümüz Türkmence, Rusça
ve İngilizce çevirilerini Aşkabat’ta basılmakta
olan ‘Miras’ dergisinde (2007 Sayı: 2 Sayfa:
96-121) okuyucuya sunmuştuk. Bu metinler
için kaleme aldığımız Önsöz’de yazıttaki
‘türk(ü)me, b(o)d(u)n(ı)ma’ (güney yüzünün
10. ve kuzey yüzünün 12. satırları) diye yanlış
okunmuş olan mantıksız sözcükleri ‘türkme(n)
b(o)d(u)n(ı)ma’ (Türkmen ulusuma) diyerek
kelime grupu şeklinde doğru okumayı teklif
etmiştik. Orhon yazıtlarının bulunmasının 120.
yıldönümü münasibetiyle Hacettepe Üniversitesi (T.C.) tarafından Mayıs 2010 yılında düzenlenen III. Uluslararası Türkiyat Sempozyumu’nda sunduğumuz bildiride Tonyukuk yazıtından bahsederek aynı teklifte bulunduk (Bkz.
Bildiri Özetleri Kitabı Sayfa: 93-94). Orhon
yazıtlarından başka da 8, yüzyıla ait en az yine
iki abidede yani ‘Tun Dyan’ Çin ansiklopedisinde ve Muğ dağında (Tacikistan) bulunan
Sogtça belgelerde ‘Türkmen’ etnonimine rastlamaktayız. Demek ki Türkmen ulusunun özel
adı, İslamiyet’ten önceki dönemlere ait bir sözcük olarak etimoloji yönden ‘İmanlı yani Müslüman Türk’ anlamıyla ilgili değildir.
********
Göktürk (Runik) Alfabesiyle Çin kağıtına yazılarak Macar bilim adamı Aurel Stein tarafından
1907 yılında Doğu Türkistan’da (Çin) bulunan
ve Danimarkalı Wilhelm Thomsen tarafından
1912 yılında ilk olarak okunup yayınlanan ‘Irk
Bitig’le eski Uygur ve Mani Alfabeleriyle 8.
yüzyılda kaleme alınarak 1911 yılında Prusya
İlimler Akademisi tarafından neşredilen
‘Huastuanift’, tarihte Türkmenlerin eski atalarının bir kısmını oluşturan Dokuz Oğuzların uyduğu Maniheycilik (İki Yıldız) dinine ait eserlerdir. Türkmenceye çok yakın eski bir yazı
diliyle kaleme alınmış olduğu bilinen ‘Irk
Bitig’ ve ‘Huastuanift’ eserleri anlama alanında çağdaş okuyucu büyük bir zorlukla karşılaşmıyor. Ancak bu eserleri modern ‘Irımlar
Yığındısı’ ve ‘Yazıklılarıň Ötünç Dilekleri’
adlarıyla günümüz Türkmenceye çevirirken bir
sürü sözcük ve eklerin denk gelmesinin entere-
~ 36 ~
san ve ilginç olayları meydana getirdiğini görmekteyiz. İlk başta Giriş makaleyi ekleyerek
Latin-Türkmen alfabesiyle ‘Irk Bitig’ ve
‘Huastuanift’i aslı metin ve Türkmence çeviri
şeklinde okuyucuya sunmak, gelecekteki yayınlarımızın söz konusudur.
********
Kaşgarlı Mahmut, 11. yüzyılda kuşkuya hiç bir
yer bırakmadan böyle tekrarlamıştır: ‘Oğuzlar
Türkmenlerdır’, ‘Türkmenler Oğuzlardır’,
‘Karluklar Oğuzlardan ayrıdır ancak Oğuzlar
gibi bunlar da Türkmendirler’. Kaşgarlı’nın
meşhur Sözlüğü’nden daha eski kaynaklara
göre Türkmen adı, en az 8. yüzyıldan bu yana
Oğuz ve Türk adlarıyla eş anlamı taşımıştır. 17.
yüzyılda Hive (Harezm) hanı ve tahihçi Abu-lGazi Bahadır Han’ın, 24 Oğuz Türkmen boyundan hahseden eski yazılı ve sözlü
‘Oğuzname’ler esasında kaleme aldığı eserine
“Şecere-i Terakime” (Türkmenlerın Nesil Ağacı) adı takması boş yere değildir.
Hem Karluk Türkmenleri (Karahanlılar)
hem de Oğuz Türkmenleri (Selçuklular) İslamiyet kabulünden sonra sadece Türkmen adıyla
tanındılar. İslam dinine girmeyen Oğuzları,
müslüman Oğuzlardan (Türkmenlerden) farklılaştırmak için Arap kaynaklarında Guz, Bizans
belgelerinde Uz, Rus tarihsel yıllıklarında ise
Tork terimi kullanmaktatır.
Bizans İmperatoru Romen Diyojen’in Ordusu’nda Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza,
Ermeni askerler ile beraber savaşan örme saçlı
Uz askerlerinin daha sonra Selçuklu Sultanı
Alparslan’ın, Türkmenler ve diğer Müslümanlardan oluşan Ordusu’na katılmış olmasının
nedeni bundan kaynaklanıyor. Selçuklu, aslında
sultanların eskı dedelerinin şahsî ismi (Selcuk)
olarak
Türkmenlerin
kurduğu
Büyük
İmperatorlukda sadece hanedan adını oluşturmuştur.
Orta Çağ’da süperetnos (büyük halk) olarak
kendini gösteren ve dünyaya yayılan Türkmenlerden, bazı araştırmacıların Oğuzlar, Uzlar ve
Selçuklular gibi değişik etnoslar halinde parçalayarak bahsetmesi tarihî gerçeğe aykırıdır.
********
Avrupa Hun Hükümdarı
Attila
Her hangi bir Müslüman bilginin hangi ulusa
ait olduğu meselesinde Orta Çağ’da böyle bir
söz varmış: ‘Eğer yalnız bir dili biliyorsa Arap,
iki dille konuşuyorsa Fars, üç dille yazıyorsa
Türkmendir’. Gerçekten Kaşgarlı Mahmut’un
(11. yüzyıl) iki dilli, adaşı Mahmut ibn Ömer
ez-Zemahşarî’nin (12. yüzyıl) üç dilli ve daha
sonra Türkmenlerin Mısır’da kurdukları Memluklu devleti dönemine ait Ebü Hayyan’ın, İbn
Muhanna’nın ve adı belli olmayan diğer yazarların bir sürü iki ve çok dilli tercüme sözlükleri
bunun örneğidir. Kanaatimizce Eski Çağ’da,
çeşitli nedenlerden dolayı günümüze erişemeden kalan veya henüz bulunamayan Hunca(Türkmence)-Çince sözlükler de kaleme
alınmış olmalıdır.
********
Osmanlı devleti, Merv’den (şimdiki Marı) çıkıp
Anatolu’ya giden Türkmenlerin Kayı boyundan
~ 37 ~
olan Ertoğrul Gazi’nin 1258 yılında doğan
üçüncü oğlu Osman Gazi tarafından 1299 yılında Söğüt’te kurulmuştur. Bundan dolayı, 622
yıl devam eden ve 36 padişahın hükümdarlık
ettiği Osmanlı İmparatorluğunun sınırları dışında kalmış olduklarına rağmen Harezm (Hazar
ötesi) Türkmenleri sonuna kadar bu devleti
kendi yurdu olarak kabul etmişlerdir. Yakın
tarihimizden kısa bir örnek verelim.
1918 yılında Büzmeyin’de (şimdiki Abadan)
kurularak kısa bir süre (üç ay) devam eden
Türkmen (Müslüman) hükümetinde bakanlık
yapan kardeşler Kakacan Berdiyev (1892-1955)
ve Bekki Berdiyev’in (1898-1970) babası halk
arasında iyi tanınan Marılı Emir Haci Berdiyev;
başbakan Oraz Serdar’ın huzuruna çıkmış ve
yeni kurulan Türkmen devletine baş olacak
insanı Dolmabahçe Sarayı’nda Osmanlı kuşağından arayacağım demiştir. Aynı yılın sonbaharında İstanbul’a gelen Emir Haci Berdiyev’e,
Saray’da Sultan VI. Mehmet Vahdeddin’in
huzuruna kabul edilmeden önce, saray içi gelenekleri anlatarak harfiyen uyması ve kabul salonuna girince yere eğilerek sultanın ayağının
öpülmesi talep edilmiştir.
‘Ben Türkmenim. Osmanlı hanedanı Türkmenlerindir. Türkmen geleneğinde böyle bir şey
yoktur’ diyerek razı olmamış ve dolaysıyla kabul salonuna alınmamıştır. Diğer ziyaretçilerin
kabulü sırasında bu olayı işiten Padişah gülümseyerek ‘O zat Türkmen geleneğince doğru
davranmış. Emrederim, gelsin’ demiş ve Emir
Haci Berdiyev’i kabul etmiştir.
********
‘Köroğlu’ destanlarımızın Türkmen varyantının, Türkiye Türkçesine yapılan çevirisiyle
beraber Ankara’da neşrolan 8. ciltten ibaret
baskısını Türkiye, Azerbaycan ve diğer varyantlarıyla karşılaştırınca belli oluyor ki ‘Köroğlu’, büyük ve kapsamlı bir folklorik eser
olarak ilk sırada Türkmen varyantıyla kendini
göstermiştir. Batı Avrupa dillerine eserin ilk
olarak Türkmen varyantı tercüme edilmiştir.
Mesela Sir Aleksander Burnes’in (1805-1841)
1834 yılında Londra (İngilizce) 1849’de ise
Moskova’da (Rusça) yayınlanan ve ilim dünyasında kısaca “Buhara Gezisi” adıyla tanınan üç
ciltten ibaret kitabında ‘Köroğlu’dan ‘Bedev atı
üç gün dört gün saklarlar / Koç yiğidin sayesinde uyklarlar’ satırlarıyla başlayarak üç bentten
oluşan şiirin çevirisi yer almıştır. Türkmen
‘Köroğu’nun 13 tane destanı, 1842 yılında yine
Londra’da Aleksander Chodzko (1804-1891)
tarafından gerçekleştirilen İngilizce daha sonra
Fransızca (1842-1843 ve 1853’te) Almanca
(1842’de ) ve Rusça (1856’da) olarak okuyucuya sunulmuştur.
********
Hayatını ata yurt Türkmenistan’da geçiren Klasik şairimiz Mahtumkulu (18. yüzyıl), söylentiye göre dünyanın çok yurtlarında bu cümleden
Irak’ta da seyahatte bulunarak etgisiyle gözel
şiirler yaratmıştır. Örneğin: ‘Bağdat’ta nar bişse
Turşis’te incir / Herat dek (gibi) hiç yeriň
pistesi (fındık) olmaz’, ‘Bağdat’ta kış olmaz
Kırgız’da tomus / Bulgar’ıň şehriniň yatsısı
olmaz’; ‘Kaba etrabında Şam’da Irak’ta / Meniň sahib cemalımnı gördüň mü?’, ‘Şam Necef’te Mekke Dımşık ilinde / Arz-i Kars’ta
Kerbela’nın çölünde / Ya Rebb haber bilirim mi
Yar senden?’ vb.
********
Büyük Mahtumkulu’nun şiirlerinde diğer tarihî
ve dinî şahıslarla beraber Köroğlu’nun adı da
geçiyor: ‘Kimseler adına Köroğlu taktı / Ama
adaletli sultan kalmadı’. Bundan yola çıkarak
söyleyebiliriz ki bu ana kadar araştırmacılar
tarafından ‘Köroğlu’ destanlarına esas olarak
kabul edilen Celalî Köroğlu, aslında eski kahramanın adını taşıyan çok sayıdaki tarihî şahısların biridir. Düz yazı ve şiirlerden oluşan folklorik bir eser olarak ‘Köroğlu’ destanları özellikle Türkmen varyantı çok eski dönemlere ait
olayların etkisini kendine sindirmiş ve günümüze kadar korumuştur.
*********
Avşar Türkmenlerinden yetişen şair Dadaloğlu’nun (1785-1868) ‘Gündüz hayalimde gece
~ 38 ~
düşümde’ şiir satırından anlaşıldığı gibi Türkmenistan ve Anadolu (bu cümleden Irak)
Türkmenleri de ilgilendiğimiz konudaki aynı
kalıplaşmış
sözleri
kullanmışlardır.
Mahtumkulu’nun okuyucuya ‘Düş’ adıyla tanıtılan meşhur şiiri ‘Bir gece yatırdım tünün yarında’ satırıyla başlıyor. Türkmen âşıkane destanlarında (hikâye) âşık maşuklar uyarken ilk
olarak birbirini düşünde görüyor. Kökleri eski
dönemlere uzanan bu ve diğer nedenlerle ilgili
Türkmence ve Türkiye Türkçesinde uyku ve
düş konusundaki çok sayıda aynı veya değişik
anlamı taşıyan atasözü ve deyimler meydana
gelmiştir.
*********
Türkmenistan’ın 1991 yılında bağımsızlığına
kavuştuğu döneme kadar, 1869 ve 1871 yıllarında gerçekleşen Gökdepe Savaşı’nı Sovyet
propagandası, Türkmen halkının öz vatanının
bağımsızlığını korumak uğrundaki kahramanca
bir hareketi değil de, sanki halkın önüne düşen
han beylerin, işan molların “günahı”, insanların
birbirlerini katletmesine sebep olan bir vaka
olarak göstermeye çalıştı. Rus general ve subayların özellikle general Skobelev’in (Türkmenler O’na “gözü kanlı ayırı sakal general”
diyorlardı) komutanlık yaptığı Rus Ordusu’nun
çok sayıda günahsız insanı öldürdüklerini (bir
daha Rus İmparatorluğu’na baş kaldırmamaları
için) hiçbir zaman söylemediler. Türkmenlerin
savaşta gösterdiği kahramanlığı gelecek nesillerin bilmemelerini istediler. Çünkü kendi geçmişini öğrenen nesillerin, bağımsızlık isteyeceklerinden korkuyorlardı.
Gençliğinde başarılı savaşlara katılmış olan
yaşlı Türkmenler de Çökdepe Savaşı’nda çok
sayıda yavrularının kırılmış olduğunu söylemeyi namussuzluk olarak biliyordular. Söylentiye
göre Göktepe Savaşı’ndan çok geçmeden
Türkmenistan’a gelen bir Rus general, çeviricisinin aracılığıyla köylü Türkmen ihtiyardan
‘Gökdepe Savaşı’nda kaç Türkmen öldü biliyor
musun?’ diye sormuştur. Yaşlı Türkmen bu
soruyu ‘Evet biliyorum Gökdepe Savaşı’nda üç
Türkmen öldü’ diyerek yanıtlamıştır. General
şaşarak sormuş: ‘Neden üç? Daha çok
değilmi?’ Ihtiyar: ‘Yok çok değil. Çünkü o üç
Türkmen gibi insanlar tekrar bu dünyaya gelemeyecektir. Diğer ölenler gibi insanları ise
Türkmen anneler iki üç yıl içinde doğuracaklardır’ yanıtını vermiştir.
*********
Alman asıllı Rusyalı bilginler dilci Vasiliy V.
Radlov (Fridrih Radloff) ve tarihçi Vasiliy V.
Barthold, Türkoloji’de kaynak eserler olarak
tanınan çalışmalarını Rusça ve Almanca kaleme
almışlardır. Alman Türkologlar Albert von Le
Coq, Willi Bang, Annemarie von Gabain,
Johannes Benzing, Gerhard Doerfer kendi araştırmalarını
Almanca,
Rus
Türkologlar
Aleksandr N. Samoyloviç, Sergey E. Malov,
Nikolay K. Dmitriyev, Aleksey N. Kononov,
Nikolay A. Baskakov ise Rusça olarak yayınlamışlardır. Türk halklarından yetişen çok sayıdaki bilginler mesela Moskovalı Edhem
Tenişev ve Kazanlı Mirfatih Zekiyev, Dilara
Tumaşeva, Fuad Ganiyev gibi Tatar dilcilerin
çalışmaları da Rusçadır. Türk lehçelerinin gramer kitapları çoğunlukla Rusça olarak yayınlanmıştır.
Ne yazık ki Türkiye’de (aynı sırada Irak’ta)
Rusça diğer Türk Cumhuriyet ve toplumlarında
ise Almanca bilen bilim adamlarının sayı çok
değildir. Kanaatimizce genç araştırmacıların
gelecekte başarılı çalışmalarıyla Türkoloji’ye
katkıda bulunmaları için ilk sırada en az bu iki
Avrupa dilinin hep ikisini de öğrenerek bilim
alanımızın kaynak eserlerinden orijinal halinde
yararlanmakları şarttır.
********
* Prof. Dr. Muratgeldi Söyegov Türkmenistan İlimler Akademisi, Millî Elyazmaları
Enstitüsünün Baş Araştırma Görevlisi, Aşkabat/Türkmenistan.
~ 39 ~
Drr. Necdeet Yaşar Bayattlı*
kük başta olm
mak üzere, Erbil, Sela-uggün Irak coğğrafyasının çeşitli yerleeşim birimleerinde Kerkü
haattin, Musull, Diyale vee bu illere bağlı
b
onlarca ilçe, nahiyye, kasaba ve köyde yüz
y binlercee
Tüürkmen yaşamaktadır. Bununla biirlikte baştaa başkent Bağdat olmakk üzere Irak
k’ın güney,,
orta ve batıı bölgelerindde de yüzlerrce Türkmenn ailesi mev
vcuttur.
2003 yılına kadar Tüürkiye’de addı en az duyyulan Türkm
men yerleşim birimlerrinden birissi de Musull
iline bağlı Telafer ilçeesidir. Telaffer, 2003 yıllından sonraa Irak’ta yaşanan terör olayları dolayısıyla enn
çok acı çekken Türkmeen bölgesi olmuştur.
o
Musul’un 65. km. battısına düşenn ve içinde 76’ya yakın Türkmen oymüzlü-Pamuukçu;2005:4
48-49) Irak’’taki
mağı bulunnan Telafer,, (bk. Hürm
en büyük ve
v en önemlli Türk bölggelerinden biridir.
b
Telaafer, Sincar Dağı’nın kuzzeyinde ve Sincar’a 555 km. uzağındadır. Eski bir yerleeşim
yeri olan Telafer
T
adınnın Aramicee Tel (tepe) ve Ağbar (ttoprak) keliimelerinin birlleşiminden doğduğu, zamanla
z
Tell-Afar, şek
kline dönüşttüğü
düşünülmeektedir. Anccak yerli hallk bunu Tılaafar olarak telaffuz etm
mektedir (Buluuç; 2007: 2884, Saatçi;20009:80).
Elimizde resmî
r
belgeeler bulunm
mamasına raağmen Telaafer nüfusuunun
350 ila 4000 bin araasında olduuğu söyleneebilir (Telaaferli;2009:99-7).
Telafer’de konuşulann Türkçe, Azerbaycan
A
Türkçesiniin bir koluu olDrr. Necdet Yaşar
Y
Bayattlı
makla birliikte Irak’ın diğer yerleşim birimleerinde yaşay
yan Türkmeenlerin konuştuuğu Türkçeeden biraz farklılık
f
arzz etmektedir. Telafer Türk
T
B
~ 40 ~
çesinde Arapçanın söz varlığı dikkat çeker.
Bunun nedeni Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra bu bölgede yaşayan Türkmenlerin
kimliğini yok etmek ve değiştirmek için uygulanan Araplaştırma politikasıdır.
Türkiye’de Türkmen kültür sahasının en köklü
yerleşim birimlerinden Telafer’in halk kültürü
ve halk edebiyatı hakkında kapsamlı çalışmalar
bulunmamaktadır. Telafer Türkmen bölgesi
içerdiği folklor malzemesi dolayısıyla Türkmen
kültürünün çok önemli bir kaynağı sayılmalıdır.
Bu sebeple bölge, incelenmesi ve araştırılması
gereken bakir sahalardandır.
Çalışmamızda sözlü halk edebiyatında kullanılan benzetmeler, (eğretilemeler), sözlü kaynaklardan derlenmiş, bölge ağız özelliği muhafaza
edilerek Latin alfabesine aktarılmış1 ve her örneğin yanında gereken açıklamalar yapılmıştır.
Benzetmelerin bir kısmı Türkiye Türkçesinde
karşılığı bulunduğu için karşılıkları verilmiştir.
Bir kısmı ise Telafer Türkçesine özgü sözcükleri ihtiva ettiğinden sadece açıklamaları yapılmıştır. Ayrıca benzetmelerin bir kısmı Türkiye
Türkçesinde de çok kullanıldığından ve anlamları açık olduğundan metni verilmekle yetinilmiştir.
Tespit edilen benzetmelerin bir kısmı Telafer
Türkçesinin ağız özelliği bir yana Anadolu
Türk kültür coğrafyasındakilerle tamamen aynı
bir kısmı da anlamca aynı ancak farklı kelimelerle ifade edilmiştir. Bir kısmının da Anadolu
Türk halk kültüründe eş anlamlıları vardır.
Bir kültürde yaşayan atasözleri, deyimler, mecazlar, ikilemeler, benzetmeler gibi dil zenginlikleri o dilin eskiliğine, işlekliğine ve kullanışlılığına işarettir.
Türk sözlü ve yazılı edebiyatında yoğun olarak
kullanılın benzetmelerin Telafer Türkçesinde
tespit edilen örneklerini vermeden önce benzetmeler hakkında kısaca bilgi vermekte fayda
vardır.
1
Edebiyatımızda benzetme, sözü veya konuşmayı daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri
bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatıdır. Benzetme; kişilere bir
özelliğinden dolayı söylenen bir söz, bir “yakıştırma”dır. Bunların lakaplardan farkı, o anda
söylenip unutulması ve lakaplar gibi ismin yerine geçmemesidir. Benzetme ve yakıştırmalar;
atasözleri, deyimler, dualar, beddualar, tekerlemeler, yanıltmacalar gibi klişe sözlerdir. Genellikle
mahalli
hüviyettedirler
(Kaya;2007:152). Benzetmenin aralarında gerçek
veya mecaz bakımından benzerlik bulunan iki
varlıktan zayıf olanı güçlü olanına benzeterek
söze güç katma, etkili kılma sanatı olduğu söylenebilir (Karataş;2007:474).
Türkçede kullanışının geçmişi eski Türkçe yazıtlara kadar uzanan benzetmeler (Aydın;2006:65-72), somutlaştırmak, anlamı güçlendirmek veya anlamayı kolaylaştırmak, bir
şeyi kısa yoldan aktarmak amacıyla sözcüklere
yeni anlamlar yükleyip değişik bir kavramı
yansıtmak üzere (özde benzetmeden yararlanarak) seçilen anlatım yolu olarak tanımlanabilir
(Özdem).
Metin:
‘Accı zeher (ağu, zaqqum) kimi; (Acı zehir
gibi). Bu benzetme “’acı ağu veya zaqqum kimi” şeklinde de kullanılmaktadır. Söz konusu
benzetme içilen veya yenilen bir yemeğin, bir
içeceğin kötülüğünden, üzüntülü bir durumun
verdiği acıdan yakınmak için kullanılır.
Ağırdı qurşun kimi; (Kurşun gibi ağırdı). Bu
benzetme, bir yaranın veya bir sıkıntılı olayın
verdiği acının kurşunun verdiği acıya benzetilmesidir.
Ayağı yanuğ köpek kimi; (Ayakları yanık
köpek gibidir). Hiç durmadan sürekli hareket
eden ve gereksiz de olsa bir şeyleri yapmaya
çalışan insana denir.
Asanttı bir udum su kimi; (Bir su yudumu gibi
kolaydır). Bir işin kolay olduğunu ifade etmek
üzere kullanılır.
Araştırmamızda Arapça ( ‫ )خ‬harfi için (x), (‫ )ق‬harfi için
(q) kullanılmıştır
~ 41 ~
Attı höl tayı kimi; (İnek yavrusu gibi attı).
Telafer Türkmen Türkçesinde inek yavrusuna
höl denir. İnek yavrusu toyluğundan ötürü yerde bulduğu her şeyi sağa sola fırlatır, iter. Söz
konusu benzetme bir insanın değerli bir şeyi
dikkatsizce savurup atmasını dile getirmek üzere kullanılır.
Ayrıldı bez kimi; (Kumaş parçası, bez gibi
ayrıldı). Telafer’de “Seni iki parçaya ayırırım”
anlamında kullanılan bu benzetme kavgalarda
ve tartışmalarda amiyane bir tabir olarak kullanılır.
Bark veriy gögerçın köski kimi; (Güvercinin
göğsü gibi parlıyor). Güvercinin göğüs kısmının parlaklığı bir insanın veya bir nesnenin temizliğini, duruluğunu, saflığını dile getirmek
üzere benzetilerek kullanılır.
Boynı doyız boynı kimi; (Boynu domuz boynu
gibi). Bir insanın iriliğine, şişmanlığına, güçlülüğüne işaret etmek üzere kullanılır.
Büyük hıntır kimi; (Büyük ejderha gibi).
Hıntır sözcüğü Arapça hantire (‫ )حنتيرة‬sözcüğünden gelmektedir. İri cüsseli ancak kafası iyi
çalışmayan insanlar için bu benzetme yapılır.
Berber ’aynası kimi; (Berber aynası gibi).
Berberler iş yerlerindeki aynaları sürekli silip
temizledikleri için aynaları temizdir, parlaktır.
Dolayısıyla bir insanın veya nesnenin temizliğine işaret etmek üzere bu benzetme kullanılır.
Çengem kimi; çenge, parmaklar yukarı doğru
olarak elin alabileceği ölçüde, avuç dolusu anlamına gelir (Hürmüzlü;2003:118). Bazen de
çengem yerinde pençe de kullanılır. Bu benzetme bir şeyin yumağa benzediğini ifade etmek üzere kullanılır.
Çily hüşşü kimi; (Sert, iri çakıl taşlar gibi). Bir
şeyin, nesnenin sertliğini ifade etmek üzere
kullanılır.
Dardı qabir kimi; (Mezar gibi dardır). Bir
evin, odanın veya herhangi bir mekânın küçüklüğüne ve darlığına işaret etmek için kullanılır.
Derin behir kimi;(Derin deniz gibi). Bir mekânın genişliğini ifade etmek üzere kullanılır.
Deste bozan kimi; (Düzen bozan gibi). Bir
ortamın huzurunu, sitemini, düzenini veya bir
planın gidişatını bozan insanlar için kullanılır.
Dilenci aşı kimi; (Dilenci yemeği gibi). Dilenciye her ev farklı bir yemek verdiğinden yemeği çeşit çeşit olur. Bu yüzden sofrada çeşitli
ancak az miktarda yemek bulunduğu zaman bu
benzetme kullanılır.
Dingildedi darı denesi kimi; (Mısır tanesi gibi
sıçradı, hopladı). Çarçabuk, hızlı hareket etme
eylemini ifade etmek üzere kullanılan bir benzetmedir.
Dişi kerki kimi; kerki Telafer Türkçesinde
ziraat ve tarım işlerinde yeri kazan alete verilen
isimdir. Bu yüzden iri dişli insanların dişi bu
alete benzetilir.
Doymış yarma aşı kimi; (Dolmuş irmik yemeği gibi). Çok tembel insanlar için kullanılır.
Düz avıç ortası kimi; Düz yerler için kullanılan bir benzetmedir.
Düz tel kimi; bir işin engelsiz ve iyi bir şekilde
gittiği zaman kullanılır.
Eli şaxra qanadı kimi; Şaxra: eskiden tarım
işlerinde kullanılan alettir, bu alete Telafer
Türkmen Türkçesinde çüt süren de denilir. Söz
konusu benzetme eli iri olan insanlar için kullanılır.
Eridi mum kimi; (Mum gibi eridi) bir musibet,
bela, acı yüzünden günden güne sararıp solan,
zayıflayan insanlar için kullanılır.
Fasallı qız; güzel, zarif, ince belli, uzun boylu
kızlar için kullanılır.
Geçti şımşat kimi; (Şimşek gibi geçti) Şımşat
Telafer Türkçesinde şimşek anlamındadır. Söz
konusu bu benzetme hızlı hareketli insanlar için
kullanılır.
Ğezeb kimi; (Gazap gibi). Sürekli sorun yaratan insanlara ğezep/gazap denir.
Gözı qırmızı qan çanağı kimi: (Gözleri kan
çanağı gibi kırmızıdır). İnsan kızınca gözleri de
kızarır. Bu yüzden söz konusu benzetme çok
kızan insanlar için kullanılır.
Gözden sürme oğırrıyan kimi; Gözden sürmeyi çalan anlamındadır. Çok hareketli, işini
~ 42 ~
çabuk yapan, rızkını her yerden sağlayabilen
veya yakalanmadan hırsızlığı büyük bir becerilikle yapanlara denir.
Cehennem odı kimi; (Cehennem odu gibi).
Çok ateşli veya sıcak şeylere denir.
Hemze’nin boz beygiri kimi; (Hamza’nın boz
beygiri gibi). Bilindiği gibi Hz. Hamza peygamber efendimizin amcasıdır. Rivayetlere göre Hz.
Hamza’nın bir boz beygiri varmış, Hz. Hamza’nın her dediğini yapmasa da ondan korktuğundan sesini çıkarmadan ve karşı çıkmadan her
şeyi yaparmış. Bu yüzden Telafer Türkmenleri
bir işi birisine yaptırmak için ilgili şahıs yapmak
istemezse de yapmalıdır, anlamını ifade etmek
üzere bu benzetmeyi kullanır.
Xınna qaşşuğu kimi; (kına kaşığı gibi). Kına
Türk inanç sisteminde adanmış olmanın işaretidir. Bunun içindir ki asker adayına, kurban edilecek hayvana, evliliğe aday olan gençlere kına
yakılır (Kalafat;2008:286). Bu münasebetlerde
kullanıldığı için kınanın kaşığı elden ele dolaşır. Bunun üzerine ortada çok dolaşan insanlar
veya sürekli ortalarda bulunan nesneler için söz
konusu benzetme kullanılır.
Xençer yarası kimi; (Hançer yarası gibi).
İbinmiş tavuğ kimi; (Islanmış tavuk gibi). Bilindiği gibi tavuk suya düşünce çırpınarak etkisiz hale gelir. Çıkarıldıktan sonra da etkisizliği
ve güçsüzlüğü devam eder. Hastalık veya herhangi bir sebep dolayısıyla güçsüz, halsiz kalan
insanlar veya hayvanlar için söz konusu benzetme kullanılır.
İmşağ ipek kimi; (Yumuşak ipek gibi)
İnce qıl kimi; (ince kıl gibi)
İril xaral kimi; xaral, keçi kılından işlenmiş
büyük çuvala denir (Hürmüzlü;2003:193). Dolayısıyla kendi bedeninden daha büyük bir bedende elbise giyenlere bu benzetme yapılır.
İtı ıldırım kimi; (Keskin yıldırım gibi). Çok
süratli bir şekilde işini yapan insanlar için kullanılır.
Kehliyen köpek kimi canıma saldırı; Çok
yorulan ve koşan köpek gibi saldırgan insanlar
için kullanılır.
Kellesi qaban kimi; Kafası büyük insanlara
denir.
Kellesi mazı kimi; Küçük kafalı insanlara denir. Bu benzetme mazı kelleli şeklinde de kullanılır.
Kesti xıttı kimi; Xıttı, Telafer Türkmenleri
arasında uzun boylu bir salatalık türüne verilen
addır. Söz konusu salatalık türü diğer salatalık
türlerine göre oldukça kolayca kesilir. Bu yüzden herhangi bir zorluk çıkarmadan kesilen
veya parçalanan nesneler için bu benzetme kullanılır.
Kirpigi qamış kimi; (Kirpikleri kamış gibi).
Uzun kirpikli insanlara işaret etmek üzere kullanılır.
Köskı qalxan kimi; (Göğsü kalkan gibi). İri
göğüslü, cüsseli erkekler için kullanılır.
Qaçaxçı beygiri kimi; (Kaçakçı beygiri gibi).
Kaçakçılıkta kullanılan beygir her türlü çetin
yollardan geçtiği için, olur olmadık yerlere düşünmeden, düzensizce giren insanlar da kaçakçı
beygirine benzetilir.
Qaçley tuluğ kimi; Tuluğ: su, yağ, ayran gibi
sıvıları koymak için kullanılan önü yarılmadan
çıkarılmış
koyun
derisidir
(Hürmüzlü;2003:341). Söz konusu nesne sağa sola öne
arkaya sallandığı için biraz geniştir. Bunun üzerine kalçası geniş insanlar için bu benzetme
yapılır.
Qanı axıy şorba kimi; (Kanı çorba gibi akıyor). İnsan vücudunun herhangi bir yerinden
akan kana denir.
Qere is kimi; (kara/siyah is gibi). Bilindiği gibi
is dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke
anlamındadır (TS;2005:980). Bu yüzden herhangi bir kirli nesne görüldüğü zaman bu benzetme kullanılır.
Qaraqoş hükmü kimi; Eskiden Musul’un
Karakoş nahiyesinde yaşayan Karakoş aşiretinin başkanının veya ağasının emirleri halk tarafından itiraz edilmeden ve sebebi sorulmadan
uygulanırdı. Dolayısıyla uygulanması zorunlu
olan kararlar için bu benzetme kullanılır.
~ 43 ~
Qarnı ülbe kimi; ülbe (‫ )علبة‬Arapça bir sözcük
olup kutu anlamındadır. İri göbekli insanların
karnını kutuya benzetmek için söz konusu benzetme kullanılır.
Qazı qatırı kimi; (Kadı katırı gibi). Eskiden
her hâkimin özel bir katırı vardı. Kimse de bu
katıra dokunmaya cesaret edemezdi. Bu benzetme şımarık çocuklar, düşünmeden her istediğini yapan ve burnu havada dolaşanlar için
kullanılır.
Qılavdı peynir kimi; Qılav sözcüğü hem Erbil
hem de Telafer Türkçesinde şişman anlamında
kullanılır. Peynir de dolgun bir görünüme sahip
olduğundan kilolu insanlara peynir gibi şişmandır
anlamında olan bu benzetme yapılır.
Qırmızı çiçek kimi; (Kırmızı çiçek gibi). Bir
şeyin, nesnenin, insanın güzelliğini ifade etmek
üzere kullanılır.
Qırıldı aşşuğ torbası kimi; (Aşık torbası gibi
kırıldı).
Qohy fattıs kimi; Fattıs Arapça kökenli bir
sözcük olup ölü hayvanlara denir. Dolayısıyla
pis kokulu insanlara bu benzetme yapılır.
Quvatlı doyuz kimi; (Domuz gibi kuvvetli).
Çok güçlü insanlara bu benzetme yapılır.
Oğıny mısreh kimi; (Topaç gibi dolanıyor).
Sürekli dolanan ve dolaşan insanlara bu benzetme yapılır.
Mercemek tayı kimi; (Mercimek parçası gibi).
Çok ince ve nazik olan nesneler için kullanılır.
Mor mehsab kimi; Telafer Türkçesinde Mehsab,
yaşlı kadınların başörtüsüne verilen addır. Yaşlı
kadınlar özellikle sevdikler biri vefat edince bu
başörtünün mor renklisini başlarına bağlarlar.
Dolayısıyla çok çirkin ve bir acıya çağrışım yapan bir nesne görünce bu benzetme kullanılır.
Naqışlı Adar Nisan çiçegi kimi; (Mart ve Nisan ayında çıkan süslü çiçekler gibi) güzel eşyalara çağrışım yapmak üzere kullanılır.
Sarrad delügü kimi; Telafer Türkçesinde elek,
un için kullanılan alete denir. Sarrad ise elekten
biraz daha büyük olur ve bulguru elemek için
kullanılır. Ğarbıl da buğdayın taşını ayrıt etmek
için kullanılan alettir. Söz konusu benzetme,
birisini delik deşik etmek için kullanılan bir
tehdit cümlesidir.
Sarı kürküm kimi; Hastanın sararan yüzüne
benzetme yapmak için yapılır.
Savığ qar kimi; (Soğuk kar gibi). Birisi güzel
ve rahatlayıcı bir haber duyunca söz konusu
haber için bu benzetme yapılır.
Sesi havan topu kimi; (Sesi havan topu gibi).
İğrenç bir sese sahip ve çok yüksek bir ses tonuyla konuşan insanlar için bu benzetme yapılır.
Sepildi duz kimi (Tuz gibi serpildi).
Sıcağ od kimi;(sıcak od gibi), Kötü haber duyulduğunda bu benzetme yapılır.
Sürme yemiş köpek kimi; (Sürme yemiş köpek gibi). Sürme yiyen köpeklerin kudurduğuna
inanılır. Dolayısıyla sürekli bağırıp çağıran,
durmadan kavga ve sorun çıkaran insanlara bu
benzetme yapılır.
Sirinçağ sabun kimi; (Sıyrılacak sabun gibi).
Kaygan zeminler için kullanılan bir benzetmedir.
Şirin bal kimi; (Bal gibi şirin)
Söndü çırax kimi; (Çırak gibi söndü). Çok
güçlü ve sağlıklı olup aniden hastalanan ve yatağa düşen insanlara denir.
Turşi yaptı xamur kimi; (Hamur gibi turşu
yaptı). Çok güzel turşu yapan insanlar için kullanılır.
Uzattı Pas kimi; Bu benzetme türü Irak’ta sadece Telafer Türkmenleri arasında bilinir. Bu
benzetmenin kökeni 1920 yılında Telafer’de
gerçekleştirilen Kaçkaç 2 olayına kadar uzanmaktadır. Söz konusu olayda Telafer Türkmenleri, Telafer kalesini bir karargâh olarak kullanan İngiliz askerlerine saldırmış, kalede bulunan kırk kumandanı öldürmüş ve cesetleri yere
2
~ 44 ~
Osmanlı Devleti hâkimiyetinden çıktıktan sonra Irak,
İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Vatanseverlik ve
ulusalcılığa bağlı olan Telafer Türkmenleri İngilizlere
karşı 4 Temmuz 1920’de bir ayaklama başlatmıştır. Bu
ayaklama kısa bir süre sonra İngilizler tarafından bastırılmışsa da Irak’ın geleninde büyük yankı yaratmıştır.
Bu ayaklamaya Kaçkaç adı verilmiştir. Bu ayaklanma
ile ilgili daha detaylı bilgiler için bk. (Saatçi; 2003:185189; Ertuğrul; 2006:132-137).
uzatmıştır. Bu kumandanlar içinde Pas adlı bir
başkumandan da bulunduğundan kavgada birisi
dövülüp yere uzatılırsa onun için bu benzetme
yapılır.
Yalğuz bayğuş kimi; (Yalnız baykuş gibi)
Halk inançlarında baykuş uğursuz bir kuş sayılır. Çünkü ölümün habercisi olduğuna inanılır.
Bu yüzden sürekli yalnız uçar ve evlere konar.
Hiç gülmeyen, topluma katılmayan ve sürekli
asık suratlı olan insanlara bu benzetme yapılır.
Yany pallut közi kimi; (Kestane közü gibi
yanıyor). Bir nesnenin, bir şeyin yandığını veya
acı çektiğini veya vücudun bir parçasında
meyadana gelen yaranın verdiği acıyı dile getirmek üzere kullanılır.
Yaşıl Zılq kimi; (Yeşil pazı gibi). Bir nesnenin
yeşilliğini ifade etmek üzere kullanılır.
Yumru qoz kimi; (Yuvarlak koz gibi). Bir
şeyin, nesnenin yuvarlak olduğunu ifade etmek
üzere kullanılan bir benzetme türüdür.
Yüngüldü çöp kimi; (Çöp gibi hafiftir). Bir
şeyin, nesnenin hafif olduğunu ifade etmek
üzere kullanılan bir benzetme türüdür.
Vezir Azzam’ın oğlu kimi; Telafer Türkmenleri arasında Mısır’ın azizi yani Firavun’un
oğlu gelse bile bu işi yapmam anlamında kullanılır. Eskiden Firavunun oğlu babasının otoritesinden yararlanarak istediği her şeyi yaptırırmış. Söz konusu bu benzetmenin kökeni de
buradan gelmektedir.
Zalım qudurmuş köpek kimi; (Kudurmuş
köpek gibi). Sebepsiz bir şekilde insanlara saldıran kişilere denir.
Zehmet iğnede quyu qazmağ kimi; iğneyle
kuyu kazar kadar zor. Bir şeyin, bir işin çok zor
olduğunu dile getimek için kullanılan bir benzetmedir.
Sonuç:
Konuşma ve yazı diline estetik kazandıran benzetmeler, Telafer Türkçesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu benzetmelerin bir kısmının kökeni eski asırlara bir kısmı ise yakın
geçmişte vuku bulan olaylarla bir kısmı da halk
inançlardan yola çıkılarak açıklanmaya gayret
edilmiştir.
Metinlerin özellikle Telafer Türkçesinin ağız
özelliği muhafaza edilerek verilmesinin sebebi
günümüze kadar Telafer Türkçesi ile ilgili hiçbir çalışmanın yapılmamasındandır. Bu çalışmada yer alan metinler dil araştırmaları açısından bir ham metin niteliği taşımaktadır.
Benzetme metinlerinin bir kısmı Türkiye Türkçesi ile aynilik göstermesi Türkçenin ve Türk
kültürünün birliğini sergilemektedir.
Telafer Türkmenlerine yönelik Araplaştırma
politikaları ve Telafer Türkmen Türkçesindeki
Arapçanın baskın söz varlığına rağmen Türk
dilinin zenginliğine işaret eden sanatlı kullanımlar kültür birliğimizin ortak paydaları şeklinde günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
KAYNAKÇA:
AYDIN, Erhan; “Eski Türk Yazıtlarında Benzetme İlgisiyle
Kurulmuş Cümleler Üzerine”, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi S. 21, Y.2006/2, s.65–72.
BULUÇ, Sadettin; “Telafer Türkçesi Üzerine”, Türk Dili
Araştırma Yıllığı 1973–1974, Ankara ün. Basımevi, 1974,
s.49.
ERTUĞRUL, Ümit; Irak Türkleri ve Türkiye, Kerkük Vakfı
Yay., İstanbul 2006.
HÜRMÜZLÜ, Habib; Kerkük Türkçesi Sözlüğü, Kerkük
Vakfı Yay., İstanbul 2003.
HÜRMÜZLÜ, Habib-PAMUKÇU, Ekrem; Irak’ta Türkmen
Boy ve Oymakları, Global Strateji Enstitüsü Yay., Ankara
2005.
KARATAŞ, Turan; Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, 3.baskı, Akçağ Yay., Ankara 2007.
KALAFAT, Yaşar; Türk Kültürlü Halk İnançları: Dedem
Korkut Aşağı Eller, Berikan Yay., Ankara 2008.
KAYA, Doğan; Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 2007.
ÖZDEM, Yavuz; “Benzetme, eğretileme, imge ve işlev ilgisi”,
http://yazimhane.com/modules.php?name=Forums&file=viewt
opic&t=170
SAATÇİ, Suphi; Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri,
Ötüken Yay., İstanbul 2003.
SAATÇİ, Suphi; Irak Türkmen Boyları, Oymakları ve Yerleşme Bölgeleri, Kerkük Vakfı Yay., İstanbul 2009.
TELAFERLİ, Ahmet; “Telafer’de Gelenek ve Görenkler”,
Kardaşlık Dergisi, S.43, Y. 2009/11, s.6–7. Türkçe Sözlü,
TDK Yay., 10.baskı, Ankara 2005
* Bağdat Üniversitesi Diller Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi
~ 45 ~
Fazııl Mah
hmut
aggavuzlar, yaa da Gök-oğğuzlar, bugüün Moldovaa Cumhuriyeti’nde, Gaggağuzeli Özzerk Devle-tinnde, kuzeyddoğu Bulgaaristan'da vee Ukrayna'd
da yaşayan,, Hıristiyanlık inanışın
nda olan birr
Tüürk topluluuğudur. Gaggavuzların çoğunluğu
ç
Ortodoks mezhebine
m
bağlıdır. Ancak
A
Orto-doks olmayyan bir kısıım Gagavuzz da vardır.. Ortodoks olmayan Gagavuzlar,
G
Katolik ve Subbotnik,,
Avengelisttlerden oluşşmaktadır. Subbotnikle
S
er domuz etti yemez vee şarap içmeezken, bir kısım
k
Orto-doks Gagaavuz’un da domuz
d
eti yemediği
y
vee ayrıca bir kısmında
k
errkek çocukllarda sünnett gibi etkin-liklerin de olduğu bilinmektedir.. Ortodokslaar komünizzm sonrası, diğer eski Sovyet halk
klarında ol-duğu gibi, inançlarını daha rahat uygulayabilir hale gelm
mişlerdir. Biz
B bu yazım
mızda Gagav
vuz Türkle-rinin kimi inançlarınaa ışık tutacaak ve bunlarrı bizdekilerrle karşılaşttırmaya
çalışacağızz.
Mezar ve ölüm:
e
mezzarı baMezarlara taş dikilir. Ölü mezara konulduğğu zaman, erkekse
şına haç biiçiminde birr ağaç, kanddınsa ağaçtaan bir kazık dikilir. Birr kaç ay
sonra mezara taş dikiilir. Mezarıı ziyaret eddenler mum
m yakarlar. Ölü en
güzel elbisseleriyle göömülür. Şayyet ölü evleenmemiş bir kız ise gelinlik
g
elbiseleriylle gömülür,, gömüldükkten sonra mezarına
m
birr tesri su döökülür.
Bu adet biizde de vardır. Ölü 3, 9, 20, 40 günlerinde
g
hatırlanır
h
v sofra
ve
yapılır. Rüüyada ölü köötü bir duruumda görülüürse, sabah ölünün mezzar taşı
yanına yiyecek ve içeccekler konuulur, sadakalar da gizli olarak dağıtılır.
Kurban:
Fazıl Mahmut
M
Gagavuzlaar bizde olduuğu gibi çeşitli yollarlaa kurban yaapılmaktadır. Kurbanlıklar özellikle
ö
sağğlık için keesilir. Ayrıcca bir evin yeni yapılm
masına
başlarken temeline
t
kuurban kanı akıtılır.
a
Kurrban, koç, teke
t
ve horuuz gibi
G
~ 46 ~
Gagavuuzya Bayrağğı
hayvanlar olabilir. Ukrayna’da,
U
kurbana kanlı
k
dere. Papazı Demetrioov, kurban âdetinin Alltaylardan geeldiğini söyylemektedirr. Kurbanlların
içinde Allaahlık kurbaanı serbest olarak dolaaşır.
Kimse onuu, bahçesinnden kovm
maz, hangi gün
kesilirse etinden
e
yer,, en önemli kurban günü
g
Perşembe günüdür.
g
Albastı:
Bizde olduuğu gibi Gaggavuzlarda algelini, alkkızı,
albastı ile inançları
i
vaardır. Kimileeri bunlarınn ölü
kişiler oldduğuna inannır. Kadın doğum yapptığı
zaman onuu kötü ruhhların etkisiinden korum
mak
için yastığıı altına makkas, odasınaa süpürge kooyulur, odadaa 40 gün mum
m
yakarrlar. Çocukkları
korumak için
i
erkek çocuklar mavi
m
kundaağa,
kızlar ise kırmızı
k
kunddağa sarılır.
Doğum:
Dünyaya yeni
y
gelen çocuğa 40 gün sonraa ad
verilir. Çoccuğun göbeeği kesildiktten sonra, kesik
len parça ileride
i
çocuuğun ne olm
ması isteniyoorsa
ona göre muamele
m
göörülür. Eğeer çiftçi olm
ması
isteniyorsaa bitki ile illgili, terzi olmasını
o
istteniyorsa makkas ile ilgili bir şeyler okunur. Addam
kesilen gööbek bir kâğıt
olmasını isteniyorsa,
i
k
parçasına sarılır.
s
Çocuuğun ilk dişini gören kişi,
k
çocuğa heddiye vermekk zorundadıır.
Göz-nefes ve ya nazaar:
Bizde yeşil Gagavuzlaarda kara gözlülerin
g
naazarından korkkarlar. Bizdde nazara uğğrayan insaanlar
seyitlere, mollalara
m
vee din hocalarına başvuurur.
Gagavuzlaarda ise papaazlara başvuurur.
Hayır:
İslaam ülkeleriinde olduğğu gibi Gaagavuzlardaa
hay
yırlı işler yapılır. Haayır olması amacıylaa
çeşme, pınar ve köprüleer yapılır. Hemen
H
herr
köy
y ve kasabada olduğu ggibi kırlardaa da bir çokk
kuy
yular vardırr. Büyük G
Gagavuz şaiiri; Karaço-ban
n’ın beşelmaa köyünde bbulunan meezarı yanın-da bir
b kuyu meevcuttur. kuuyunun etraafında ağaç-lar dikilmiştir. Murat isteyyen kadınlaari bu ağaç-laraa kumaş parrçaları bağlar. Bu adet ve gelenekk
inan
ncı Tuzhurm
matu’da da vardı ve du
ut ağaçları-na kumaş
k
parççaları bağlannırdı.
Evllilik:
Evllilikte kızlarrın bekâretiine önem veerilir, bekârr
olm
mayan dul bir
b kadın vveya evlilik
k yaşını ge-çirm
miş, söz geelişi, 30. yyaşlarında olan
o
kızlaraa
düğ
ğün yapılm
maz, bunlaraa gelinlik giydirilmez.
g
.
Kızzın bekâr olduğu
o
koluuna bağlan
nan kırmızıı
duv
vaktan anlaşşılır. Evleneen kız bakirre ise, oğlann
evi kızın babasına kırmızzı şarap gön
nderir. Geli-ne çeyiz getirm
mek, oğlan da ev yapm
mak zorun-dad
dır. Kız kunndakta çeyiiz sandıkta derler. Ev-lenm
me çeşitleriinden biri dde, kız kaçırrmadır. Bu-na kaçkın evllenme deniir. Bu kaçırmada kızz
ken
ndi arzusuyyla erkek evvine gider. Bir başkaa
yoll daha zorlaa kaçırmak vs. Evlilik
k çağını ge-çirm
miş kızlara kalık kız dderler. Bizd
de ise otur-mu
uş kız veya yerinde
y
kalm
mış kız deniir.
Yağmur:
mında yağ-Tarrımla uğraşan Gagavuzzların yaşam
mu
urun önemli yeri vardırr. Mevsim kurak
k
oldu-ğu zaman yağğmur duasıı yapılır. Yağmur
Y
boll
yağ
ğdığı zamann durmamaası için de dua edilir..
Follklorik olarrak yağmurru durdurm
mak için birr
dairre çizilir, buu daire iki ççizgi ile dörrde bölünür,,
çizg
gilerin kesiştiği noktayya üç kez bıçak
b
sapla-nır,, böylece yaağmurun duuracağına in
nanılır.
Edeebiyatçı dosstum Mehm
met Bayat’taan öğrendi-ğim
me göre Gaggavuz ve Ç
Çuvaş Türkllerinde içkii
harram değilmiiş. Bir yandan namaz kılınır
k
diğer,,
bir yandan da içki içilir. İslam dinin
nde içkininn
harram olduğunnu söyleyenn Bayat görre her şeyinn
hessabı ayrıdır.
Ka
aynaklar
~ 47 ~
Gagavuzlar
Toplam nüfus
250bin - 300bin
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Moldova:167,500
Ukrayna: 32,000
Yunanistan: 30,000
-1-
Türkiye: 15,000
Evcezi ben yapacam
Bulgaristan: 3,000
Romanya: 1,500
Kazakistan: 1,000
Diller
Gagavuz Türkçesi
Din
Hıristiyanlık
1-Türk Edebiyatı Dergisi Şubat 2002 sayı 34 s.
32-33
2-Türk Dünyası, Tarih Dergisi 1994 Mart sayı;
87 s. 21, 22, 23.
3-Eski Türk Yazıtları Kitabı, Ankara1987 sayfa; 798 Hüseyin Namık Orkun.
Gagavuzca
Dionis Tanasoglu
---------------Böcek, böcek gel bana
Bir laf söyleycäm sana
Yapacam bän bir evcäz
Sän taşı bana kumcaz
Sän taşı bana sucaz
Sän taşı bana otçaz
Sän da orda yaşaycan
-2-
Şiirlerimdä
Mina Köse
Şiirlerimdä gün sevda
Hep işledi canımda,
Zerä ömür sevdasız,
Nicä insan saalıksız
Şiirlerimde bulacan
Dolu şarapla filcan
Saalın olsun dünnedä
Hem can lafın dilindä
Şiirlerimdä ekili
Derin saygı ihtärä
Hem ii duygu –bu belliHalkların kardaşlıına.
Şiirlerimdä çalıştım
Dooruluk için çok kondum,
Kötüledim yalanı,
Kucakladım insannı.
Çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz yeri,
Gagavuzya bölgesinde yaşayan Gagavuzların konuştuğu dildir. Yaklaşık iki yüz
elli bin kişi tarafından konuşulmaktadır.
Türkiye Türkçesi'ne en yakın Türk dilidir.
Bazı dilcilere göre "Türkiye Türkçesinin
Rumeli ağızlarından biri", bazı dilcilere
göre ise Azerice veya Türkmence gibi,
bağımsız bir batı grubu Türkçesi olan
dildir.
Bu dilini özelliğine ve yazıda kullanılan
harflerine tanık olmak için
Karşıdaki şiir örneklerini veriyoruz.
~ 48 ~
Rızaa Çolak
koğlu
Mevsim ilkkbahar, çevvre çimenlikk, her uctan,, her bucakttan eğerli eğğersiz, dizgginli dizginssiz, kuyruk-lu kuyrukssuz, kulaklı,, “kemmi”, rengine booyuna posun
na bakmadaan, yoklamaaya uğramad
dan, kimlikk
sorulmaksıızın, birbirinnden seçilm
meden eşekleer yuvarlak, yayvan birr alana yüzlleşiyorlar
- neler var acaba?
- genel konnferans?
- ne zamann başlayacakk?
- saat olmaadığı için beelli değil.
Her köşe her
h taraftan eşekler yuvarlak sahaada yerlerin
ni aldıktan sonra
s
belirsiz bir saattee konferanss
başladı
Genç bir eşşek:- ne zam
mana kadar biz eşek kaalacağız?
Yaşlı bir eşşek:- madem
mki, eşek yaaratılmışız eşek
e
kalacaağız
Kara eşek:- aslımızın adam oğlu neslinden tüürediğini zaannediyorum
m
Kuyruksuzz eşek:- Alllah kahretsin (Darvin’ii) adam olm
mak için kaçç milyon yıl dahha bekleyecceğiz?
Alaca eşekk:- dedeleriimden duydduğuma görre eski zam
manlarda birr eşek
adam olmuuş
-Ak eşek:- diğer yarattıklarda da bize
b benzeyyenler var
Kemmi eşek:- tabiatın kanunu budur,
b
bu eşek
e
o insan
n, biri kuzuu, biri
yılan.
Bir koduk (sıpa) osuraarak, anıra anıra
a
meydaanı çark dön
nüyor.
Rıza Çollakoğlu
Titiz eşek :- bir az sessinizi kısın, sesimiz kurranda mevcu
uttur
Bir budala eşek :- benn anırsam daa aynı anırm
masam da ay
ynı
Boz eşek:-- Ah, başım
mızın belasıı bu adam oğlu,
o
keşkee eşek yarattılmasaydık
~ 49 ~
Bir ihtiyar eşek:- hayır tanrı mahlûkatı ayrı ayrı
yaratmış, yaratıkların birbirine hizmet ettikleri
tanrının iradesidir.
Gözü perdesiz eşek:- benim gözüme adam kılığında eşek, inek, katır, deve, domuz, kurt, köpek, geyik, bokalamun, hamam böceği ve daha
başka yaratıklar görünüyor
Kör eşek :- mademki :- eşeğiz boyuna hakkımız
gidecektir.
Hamal eşeği :- ben dünyaya gözümü açtığım
günden beri yüküm arkamdadır
Çiftçi eşeği :- ben yıl on iki ay dinçlik bilmem,
ya saban ya saman, ya dendün ya odun çekerim
Sakka eşeği :- benim işim ha su çekmek, çamura batmak
Dink eşeği :- dünyanın yuvarlak olduğunu sanıyorum
Su dolabı eşeği :- bende öyle düşünüyorum
Yine o koduk osurarak anıra anıra meydanı
çark dönüyor
Kulağı dik eşek :- hakkımız nerede?!
Çevel eşek :- ne zaman adam olduksa o zaman
hakkımızı alacağız
Kayacı eşeği :- yeter bunca zülüm ve işkence,
başımızın çaresini bulmalıyız
Yine boz eşek :- Ah, başımızın belâsı bu insan
oğlu, keşke eşek yarantılmasaydık
Duru eşek :- şükür ki, eşek yaratıldık, yoksa
ellerimiz kanlı oldurdu
Zâyif bir eşek :- ben öldükten sonra tekrar dünyaya gelsem, yine eşek donunda gelmek isterim
.... İlahi beni mazlum et de zalim etme.
Orta yaşlı eşek :- canım gam değil eşek yaratılmamız Allaha mahsus bir şey, ancak kendisine hizmet ettiğimiz insanoğlu keşke kadrimizi
bilseydi, taşımadığım yük kalmadı, yaşlıları, iki
canlı kadınları iş yerine yetiren ben, hastaları,
yılan çalanları köyden şehre götüren ben.
Dağ eşeği :- benimde sırtımda nice nice büyük
kelleliler, çıplak alınlılar, aç gözlüler sarp kayalardan yüksek dağlardan, keçi yolunu izleyerek,
hududu geçtiler, şimdi kimi muhtar olmuş, kimi
Baykuş Ürktü
Kevser Sakı Bağvan
-------------------Kâhyanın damı üstünde
Bir baykuş geceleyin
Bağırmaya başladı
Mollanın yorumu;
Baş kapıyı kapatın
Öte yandan
Yeni bir kapı açın
Üç gün sonra
Kâhya öldü
Baykuş ürktü
Arka tarafta yeni
Bir kapı vardı
köy mollası, kimi de tapu müdürü, kim benim
vayımdadır, kim beni arıyor, kim yüzüme bakıyor
Renksiz eşek :- ben bu görüşlerin hiç birisinden
yana değilim, tek bildiğim varsa, dünya kuvvet
dünyasıdır, kuvvet nerede hakta orada, kuvvetsizin yaşamakta hakkı yoktur, her asırda her
yerde orman yasası hakim, saçma lakırdılara,
boş sözlere kulak asmayın, birbirinin etini yiyen, kanını sömüren insanlardan neler umuyorsunuz, madam ki, emir kuluyuz, madam ki,
işgal altındayız elimizden ne gelir?
Gün battı, kurt kuş sustu, yavaş yavaş karanlık
karıştı, her hangi bir sonuca varılmadan, gelecekte belirsiz bir tarihte ikinci konferans yapılmak üzere her eşek geldiği yere ayrıldı.
Açıklamaları:
1. Kemmi :- kulağı kesik
2. Çevel :-felç, aksayan
~ 50 ~
ağğdat'ta farkllı üniversiteelerden mezzun olan Tü
ürkmen öğrrencileri içiin Türkmen
n Kardeşlikk
Occağı ile Türrkmen Öğreenci ve Gennçler Birliğ
ği ortaklaşa olarak, 21.. Nisan 201
12 tarihindee
bir mezuniyett töreni düzzenledi. Ocaağın Fuzuli salonunda düzenlenen
d
törene yüzü
ün üzerindee
öğrenci kaatıldı. Bunlaar arasında Kufa ve Necef gibi Bağdat’ın
B
dıışından geleen öğrencileer de vardı..
Türkiye'ninn Bağdat Büyükelçiliğ
B
ği temsilcisii Altay Cey
ylanoğlu, Tüürkmen Kaardeşlik Ocaağı Başkanıı
Mehmet Ömer
Ö
Kazanncı ve çok saayıda öğrenncilerin velilleri ile Türkkmen şahsiyyetlerinin kaatıldığı me-zuniyet törreni, şehitleerin ruhlarınna Fatiha suuresinin ok
kunmasıyla başladı. Daaha sonra sıırasıyla Dr..
Sabah Kerkküklü, Dr. Yahya
Y
Bayaatlı ve eski ses
s sanatçım
mız Yasın Yahyaoğlu
Y
bbirer konuşm
ma verdiler..
Dr. Sabah ocak adına mezun olann öğrencilerri tebrik edeerek dava yolunda
y
öğrrencilerin üsstüne düşenn
görevlerin büyük olduğunu
D Yahya Kardeşhatırlattı. Dr.
lik Ocağınnın bu törenni üstenmesinden dolayı,
d
öğreencilerin
adına teşeekkürlerini belirtti.
Yasın Yahhya-oğlu isee, öğrencilik dönem
minden sonnra hayat
yolunun güüllerle düşeeli olmadığını hattırlatarak, öğrenciö
lerden milllet ve meemlekete
ciddi bir şekilde hizzmet etmek için, yolun
y
başınna şimdi
koyulduklaarını söyleddi.
B
~ 51 ~
Kara VVahap
DA
AL
Bir gül dahha yükledim
m
mın kaburgassına
Geççmiş yaşam
Kökenim ddamar damarr
Görm
mez oldu kaalbim çarpm
masını
Geççmiyor gülllerin yeşilleerine
Yapprak
M
Merhabasın
çekmek içiin
B .. böyleci durumlard
Be
da
Yaşam çok zor
Yakkarılar bile iiçmez kesin
nlikle
E azından duymak içiin
En
Nereyye yönelsem
m gül içindir yaşam
EKM
MEK
Duygularrım acıktı
Kış ağacıına döndü
Oradan beeri duydum
Gerçek doost ekmek
Ekmek m
maddesidir
Sular gibi ccereyan eden
n
Damarlarım
mızdaki kan
n
İnsan eekmektir
Ekkmek insanna borclu değil
Ekkmek aç kaarınlara inen
nde
Gökkten yere (...) inmiş gib
bidir
Törenin ikkinci fıkrasıında mezunn olan öğreencilere armağanlar dağıtıldıktan
d
n sonra hazzır bulunann üniversite
hocalarıylaa ortaklıfotooğraflar çekkildi. Daha sora törenin eğlenceli bölümünne geçildi. Kerkük’ten
K
n davet ediİ
Yalnıız ile Küççük Ömer,
len ses sanatçıları İmat
y
ve böllgelerinden birer şarkı
Türkmenélli’nin tüm yöre
seslendirdiiler. Şarkılaara öğrencileer halaylarlaa eşlik etti. Tören yaklaaşık dört saaat sürdü.
~ 52 ~
II. Ulusllararası Kaşşgarlı Mahm
M mut
Hikâyye Yarıışması
Irrak Eta
abı
Birinci sayyfadan devam
m…..
12Yarrışmada ödüül kazanan hikâyelerinn her türlü hakları
h
Karddeşlik dergiisi ile Avrassya Yazalarr
Birliğine ait
a olacaktır..
13Yarrışmada birrinciliği kazzanan hikâyye Türk Dün
nyası (25 ülke
ü
ve bölgge) katında birincilerlee
yeni bir yaarışmaya girrecek ve uluuslararası biir jüri tarafıından yeni bir
b değerlenndirme ile II. Uluslara-rası Kaşgarrlı Mahmutt Hikâye Yaarışması derreceleri açık
klanacaktır.
14Hikkâyelerin ulluslararası değerlendir
d
rilmesinde şu
ş yol takipp edilecektir: 25 jürid
de dereceyee
giren birincilerin hikââyeleri, Türkkiye Türkçeesine çevrileecek ve yarışmanın yappıldığı değişik ülkeler-den Türkiyye Türkçesii bilen yazaarlar arasındda kurulacaak uluslararrası jüri taraafından değ
ğerlendirmee
yapılacaktıır.
15Uluuslararası deeğerlendirm
mede ilk üçe ve mansiyo
on ödülü veerilecektir.
Uluslaraarası Ödülleer (TL)
Birin
nciye: 10.0000
İkincciye: 7.500
Üçün
ncüye: 5.0000
Man
nsiyon: 25000
Tarihler: Hikâyelerrin Son Tesllim Tarihi: 30
3
Ağusstos 2012
Dereeceye Girenllerin Açıklaanması: 30 EyE
lül 20012
Ödüll Töreni (Tüürkmen Karrdeşlik Ocağğı):
Ekim
m 2012
Uluslararası Değğerlendirmee: Kasım 20012
Uluslararası Ödüül Töreni(T
Türkiye): Arralık
20122
Her kesee başarılar dileğimizlee
A
Adres:
D Mehmeet Ömer Kaazancı
Dr.
T
Türkmen
K
Kardeşlik
O
Ocağı
Bağğdat / El- Mustansiriy
M
yye semti
‫ن‬
‫العنوان‬
‫الدكتوور محمد عممر قازانجي‬
‫لتركماني‬
‫ناددي االخاء الت‬
‫ستنصرية‬
‫ حي المس‬/‫بغدداد‬
~ 53 ~
‫ر‬
‫بيراقـــدار‬
‫صــــادق ب‬
‫ببھـجت ص‬
‫نالحظ ان الھزل‬
‫ظ‬
‫الطويل صحف الھھزل والكاريككاتير ‪.‬‬
‫ل‬
‫سارھا‬
‫صحافة العراقية عبر مس‬
‫شھد العراق في تأريخ الص‬
‫ش‬
‫صحافتنا وادى‬
‫سه ومقوماته ‪ ،‬وقد لعـــب دوراً كبيراً ففي تأريخ صح‬
‫الصحف لــه اســـس‬
‫ف‬
‫االھادف والكاريكاتير البناءء في‬
‫الجتماعي ‪،‬‬
‫السياسي والنقدي واال‬
‫ي‬
‫اول من أدخل فــن الكاريكااتير‬
‫لللمجتمع خدممات جلى ‪ ،‬ووتعتبر صحاففة الھزل ل‬
‫في العراق عددد من كتاب‬
‫الناجحـــة وقد برز ي‬
‫ة‬
‫حف‬
‫الصحف‬
‫من أھم‬
‫الذي اصبح في دنيا الصحاففة العالمية ن‬
‫ھھـذا الفن ي‬
‫كناس الشوارع"‬
‫صحفي كتب النقد الساخر وبتتوقيع " س‬
‫ي‬
‫االفكاھة والھززل ويعتبر ااالستاذ ميخائئيل تيســـي أبرز‬
‫حبھا ومديرھھا "المسؤل‪:‬‬
‫‪ 1925‬جاء في ترويستھا "صاح‬
‫‪1‬‬
‫ووصدرت جرريدته بأسم "ككناس الشوارع" بتأريخ ‪1‬نيسان‬
‫حمـد صاحب الممكنسـة المثلثثــة وزعيم ففرقة الكناســــين فيما بيــــن النھرين‬
‫د‬
‫ف بأبي‬
‫سي المعروف‬
‫مميخائيل تيــس‬
‫االمع المال عبود الكرخي صاحب جريدة اللكرخ ‪.‬‬
‫جوين وتحت االرض " واللشخص ع‬
‫ووالبرين والج‬
‫الكرخي صاحب جرريدة )الكرخ( ومن كتاب‬
‫ي‬
‫عبود‬
‫شاعر المال ع‬
‫ووأصــدر عبددالقادر الممـييز جريدته )ابوحمـد( والش‬
‫ستعاراً بأسـم‬
‫خـذ لنفــسه توقيعـــا ً مس‬
‫موسـى الشابنندر الذي اتخ‬
‫الفكاھة والھزل مو‬
‫ة‬
‫علوان ابو شرارة( ‪.‬‬
‫) ن‬
‫متعددة منھا "بياع شـراي" و‬
‫ة‬
‫الذي كتب في ببداية االمر ببتوقيع‬
‫ونـوري ثابت ي‬
‫خادمكــم المععلوم" و"جدووع ابن دوخــة" الى ان اس‬
‫خجة خـان" و" خ‬
‫" ة‬
‫ستقـــر على‬
‫بـه‪.‬‬
‫حبز بـوز( اللذي اشتھر ه‬
‫لقب )ح‬
‫صحافة الھزل‬
‫جريدته "حبززبوز" يمثل االركن األھم ففي تأريخ ص‬
‫والواقع ان تأريخ ج‬
‫ع‬
‫والكارريكاتيــر في االعراق ‪.‬‬
‫ألمـــع اولئك الكتااب واكثرھم مقدرة في مممارسة ھذا‬
‫ع‬
‫وكان نوري ثابت يعتبر‬
‫اللون من الكتاب ‪ ،‬ويقول رووفائيل بـطي في كتابه )االصحافة في العراق( "‬
‫النفوس تمازجه تععابير دارجة‬
‫س‬
‫محبب الى‬
‫وحبزببوز كاتب خففيف الظل ‪ ،‬اسلوبه ب‬
‫صادق بيراقدارر‬
‫بھجت ص‬
‫الف طبقاتھم‬
‫الناس على اختال‬
‫على السنة س‬
‫عند اللناس ‪ ،‬مطععمة باالمثال السائرة ى‬
‫~ ‪~ 49‬‬
‫ووتحليھا حكاييات ونوادر ممما يتناقله الج‬
‫جمھور ويختززن‬
‫ففي ذاكرته منھا محصووال وافراً " وموضوعااتھا‬
‫س صورا حيية من المجتتمع‬
‫االشيقة التي كانت تعكس‬
‫ســن‬
‫وتعبر عند احس‬
‫بر‬
‫االبغدادي تمثثله أصـــدق تمثيل‬
‫تتعبيـر ‪.‬‬
‫جعـه‬
‫نوري ثابت شجع‬
‫ي‬
‫ووالريب ان النجاح الذي حققــه‬
‫تحاكي جريدة "ققره‬
‫ي‬
‫خاصة‬
‫اصـدار جريدته الخ‬
‫ر‬
‫على‬
‫ع‬
‫ت موضوع اعجابه وبالففعل‬
‫ككــوز" الترككية التي كانت‬
‫ااسـتطاع ان يحصل عللى امتياز فااصـدر جرييدته‬
‫االمشھـــورة )حبز بوز( ‪.‬‬
‫عددھـا االول في ‪29‬ايلول ‪ ،1931‬وكانت‬
‫ووقد صـدر ع‬
‫والحكايات الشعبية وللغة‬
‫ت‬
‫ل‬
‫سوعة لالمثال‬
‫حبزبوز موس‬
‫ح‬
‫االكتابة فيھا مبسـطة ممدعمـة بالككلمات الداررجة‬
‫حيفة‬
‫ســـتھا )صح‬
‫ووالفكاھة الععذبـــة وجاء في ترويس‬
‫حب‬
‫حـــدة ‪ ،‬صاح‬
‫سخة آنة واح‬
‫عية( ثمن النس‬
‫ففكاھية اسبوع‬
‫ل نوري ثابــت ‪ ،‬طبع ففـي‬
‫ااالمتياز والممديرالمـــسؤل‬
‫ممطبعــة الرياان بغداد ‪ ،‬كاان يحررھـا من الغالف االى‬
‫االغالف موززعا مواھبه على صفحاتھا وال يعاوونه‬
‫صر جرجيس فقد‬
‫حاتم الكرخي اوالسيد ناص‬
‫أأحــد ‪ ،‬اما ح‬
‫ن‬
‫ككان‬
‫يشـرفان على شــؤوون الجريدة االدارية ‪ ،‬وولقد‬
‫سماء المستعاارة‬
‫نوري ثابت مجمموعة من االس‬
‫ي‬
‫ااستخدم‬
‫سوم‬
‫للمقاالته ‪ ،‬وتععتبر أول جرريدة عراقية تستخدم الرس‬
‫سعاد‬
‫عبدالجبار محمود وس‬
‫ر‬
‫الكاريكاتيرية ومن رسامييھا‬
‫ة‬
‫ا‬
‫سليم ومصطففى طبــرة‪.‬‬
‫س‬
‫ل يقدمھا الى القراء قائالً ‪:‬‬
‫في عددھا االول‬
‫وولقد كتب ي‬
‫القة‬
‫صحيفة أدبية فنيـــة )على طول( العال‬
‫" ان ھذه الص‬
‫ستغفر ﷲ اللعظيم( بالسيياسة واالحزاب‬
‫للھا )توبة اس‬
‫فقط خادم الجمميع‬
‫حبزبوز ط‬
‫ممطلقا ً ‪ ،‬ان حبزبوز وح‬
‫على ﷲ اتكاالي‬
‫صحيفتي وع‬
‫وراء تحســـين ص‬
‫ء‬
‫ووسـاع‬
‫ووخير معين وونصـــير "‬
‫شتراكات تشككل جزاً كببيراً من ھمموم‬
‫ووكانت االش‬
‫التنبيھـــات و التعليققات‬
‫ت‬
‫حبزبوز وكتتب العديد ممن‬
‫ح‬
‫سالة فكتب لبععض المشترككين‬
‫وضاق اخيراً بالمس‬
‫ق‬
‫حولھا‬
‫ح‬
‫ممتھكمـــا ً ‪:‬‬
‫الت‬
‫" لقد قررنا ننھائيا اسقاط حقنا عما بذمتكم من بدال‬
‫نفرض ھذه المببالغ‬
‫ض‬
‫جريدة وذلك بان‬
‫ااشتراك الجر‬
‫ح موتانـا ! فالرجاء من‬
‫)صــدقات( على ارواح‬
‫حضراتكم ن‬
‫ح‬
‫ان تقرأوا الفاتتحة على اروواحھم ولكم منا‬
‫نوري ثابت‬
‫ي‬
‫الف فاتحة على ارواح موتاككم اسكنھم ﷲ جنان الخلد‬
‫سميع مجيب " ‪.‬‬
‫خرة انه ع‬
‫ومتععھم بنعيم االخ‬
‫ثابت في السلييمانية سنة ‪ 18977‬الب‬
‫ولـــد نوري بت‬
‫ـد‬
‫ة‬
‫عربي من‬
‫بي‬
‫محلة بني سعيد – شارع الككفاح ‪ ،‬كان‬
‫عاد ابوه الى‬
‫في الجيش الترركي ‪ ،‬ثم ع‬
‫والده مـــقدما ً ي‬
‫ه‬
‫خل مدرسة‬
‫شدية ‪ ،‬ثم دخ‬
‫بغداد فادخله الممدرسة الرش‬
‫د‬
‫دخل )االعداد‬
‫ل‬
‫عدادية الملكيية في بغدداد ثم‬
‫االع‬
‫العس‬
‫سكري( ثم انتققل الى المدررسة الحربية في االستانة‬
‫حيث تخرج ضاببطا ً في اوائل الحرب العاللمية االولى‪،‬‬
‫ث‬
‫الحرب فقد حارب ففي الدردنيل‬
‫ب‬
‫في ھذه‬
‫حيث اســــھم ي‬
‫ث‬
‫وقاتل في معرككة جنه قلعة وجرح في رجليه ثم‬
‫ل‬
‫القـــــفقاس ‪ ،‬واصيب‬
‫س‬
‫التحق بعدھا بالفررقة الذاھبة اللى‬
‫ق‬
‫في ييـــده بطلقة ننارية وعاد الى االستانة ثم عاد الى‬
‫بغــدداد ‪ ،‬وعمل ممدرسا ً في مددرسة الجعفرية والتفيض‬
‫دار المعلمين‬
‫وثانووية المركزيية ‪،‬وعين مدرسافي ر‬
‫فيھا ثم انتقل مفتشــا ً في‬
‫وتعھھد بالحركة الكشفية ا‬
‫ف‬
‫وزاررة‬
‫المعـــارف ‪ ،‬ثم اننتقل الى ووظيفة مدير‬
‫كركوك لعدم رضـا السلطة عن كتاباته ‪ ،‬ثم‬
‫ك‬
‫سطة‬
‫متوس‬
‫قانون اسمتــــه )‬
‫صدوره ن‬
‫الوظيفة على اثر ص‬
‫ة‬
‫فصل من‬
‫ل‬
‫ط‬
‫ذيل قانون‬
‫انضباط موظفي الددولة( ‪ .‬ممــا اضطر الى‬
‫متياز اصدار‬
‫يم طلبــا ً الى وزارة الداخللية لمنحه امت‬
‫تقد م‬
‫~ ‪~ 50‬‬
‫صحيفة فكاھھية اسبوعيةة باســـم )أ‪.‬حبزبوز( ح‬
‫ص‬
‫حيث‬
‫تتعتبر من اطول صحف الھزل و النقد الھاددف‬
‫حيث المستوييين‬
‫عمـــراً‪ ،‬وممن ابرزھا قمــة من ح‬
‫ع‬
‫الشاعر جميل صددقي‬
‫ر‬
‫االنقدي و الھززلي ‪ ،‬وقـــد حياه‬
‫صيدة ‪:‬‬
‫االزھاوي بقص‬
‫في الطعام‬
‫كالملح ي‬
‫ل‬
‫الھزل في الكالم‬
‫ومـــــره نمـــير‬
‫قليله كثـــــير‬
‫ه‬
‫ورب ھـــــزل جــد‬
‫عقاب حمــد‬
‫رب ع‬
‫طرائئف الھزال‬
‫كالــدرر االغوالي‬
‫صيدة ‪:‬‬
‫ككما حياه الشااعر عبدالكرييم العالف بقص‬
‫غـــــدوت تقاس‬
‫ممالي اراك وغ‬
‫سي‬
‫أللم القصــيدة ددون كـــل النناس‬
‫ففلئن اصبت )ببذيل( قانون اتي‬
‫فان اصبت برراســه في الرراس‬
‫فا‬
‫ھھون عليك فلس‬
‫ست اول من غدا‬
‫ضراس‬
‫ھددف السھام وومضغة االضر‬
‫صدور الجريدة ســـت سـنوات وواصـدرت ممنھا‬
‫ر‬
‫ددامت‬
‫منھـــا بتأريخ ‪5‬تمموز‬
‫ا‬
‫‪ 303‬اعداد ووصدر آخر عـدد‬
‫مدى‬
‫لم يصرعه الممرض الوبيل لظل على مد‬
‫‪ ،19288‬لو م‬
‫القالم المميزة في مجال اللنقد والفكاھــــة‪،‬‬
‫سنوات من اال‬
‫س‬
‫ببعد ان اتم ززواجه في ككركوك من ارملة زميل في‬
‫صابه مرض الســـل ھو ووزوجتـــه ‪ ،‬من‬
‫االمدرسة اص‬
‫ض السل يتــــسرب اليه من‬
‫ززواجه ھـــذذا بدأ مرض‬
‫‪،19‬‬
‫اودى بحياته يومم االربعاء ‪938/10/122‬‬
‫ززوجته ى‬
‫توفيت زوجته تزووج ثانية بعد سنتين من اابنة‬
‫ت‬
‫عندما‬
‫ع‬
‫ستة‬
‫يعش اكثر من س‬
‫خالته ورزق بولد اسماه )ثابت( لم ش‬
‫خ‬
‫نوري ثابت ايضااحا ً‬
‫ااشھر ‪ ،‬وفي جريدة العراق نشر ي‬
‫عدد‬
‫خر صدور ع‬
‫جريدته يعتذر اليھم عن تأخ‬
‫االى القراء ج‬
‫جيعته بثابت حيث يقول ‪" :‬‬
‫االسبوع بســــبب فج‬
‫ع‬
‫ذذلك‬
‫ت قرائه الكرام اليخفي عليليكم‬
‫ممن حبزبوز الى حضرات‬
‫اان سيدنا عززرائيل عليه السالم ابى اال ان يفارققني‬
‫ن اتمكن من اھدائكم شيئا ً من‬
‫مانته فعليه لن‬
‫حتى تسلم اما‬
‫ح‬
‫خ‬
‫االھزل و الفككاھة وجثة ثاابت لم‬
‫تتفسخ بعد ‪ ،‬لذا من‬
‫السبوع ‪ ..‬سووف‬
‫االضروري تتأخر حبزبوزز في ھذا اال‬
‫خنة‬
‫اانسج لكم ھؤالء وفكااھة من دمموعي الساخ‬
‫طن‬
‫ووحسرات قلببي المكلوم ااسأله تعالى ان ينفع الوط‬
‫ببكتاباتي وانا وانا اليه الراجعون " ‪.‬‬
‫يتمنــى ان يكون ووقـــد اقترب‬
‫ى‬
‫ســألله احــد القراء عما‬
‫رات فأجابـــه بممقالة ساخرة‬
‫موسم الخي ت‬
‫سم الربيع ‪ ،‬مو‬
‫موس‬
‫يتمنـــى ان يصبح حماراً حراً طليقا ً غير‬
‫ى‬
‫فقال‪ :‬انه‬
‫غير مقيد بقيود‬
‫وان يكون ر‬
‫مقيـــــد برشمة ووال بلجام ن‬
‫طيع بمأل حرريته كحمار‬
‫العقل والتفكير ‪ ،‬فانه سيســـط‬
‫ل‬
‫ان ييرفع ذيله وييشمخ براسه ويكشر عن انيابه ناھقاً‬
‫ويرككض معنفصـــــا ً ‪...‬‬
‫رغم ان العمر اللصحفي لنورري ثابت احد عشرعام ‪،‬‬
‫م‬
‫سعيد ورغم‬
‫جامع بني س‬
‫انتھت بوفاته وودفنوه في ج‬
‫ت‬
‫االغتيال ووفاة زوجته االولى‬
‫ل‬
‫العقببات من محااولة‬
‫سل الذي تسللل اليه اال ه‬
‫وولدده ومرض الس‬
‫انه ترك ثروة‬
‫خالل خدمته‬
‫االدب الھزلي‪ ،‬لقد حاز خ‬
‫ب‬
‫واسععة في‬
‫سكرية على ارربعة اوسمة في الجيش اللعثماني ھي‬
‫العس‬
‫سام حرب مدااليه سي( و)وسام ليقات مداليه سي(‬
‫)وس‬
‫الصليب الحديدي الماني( و)وس‬
‫ب‬
‫و) ووسام‬
‫سام بشنجي‬
‫رتبة مجيدي( ‪.‬‬
‫ة‬
‫سقـــوط النظـــام صـــدرت ففي بغـــداد‬
‫ط‬
‫وبعــــد‬
‫جالت منھـــا‬
‫صحف والمج‬
‫محافظات فييض من الص‬
‫والمح‬
‫جرييدة حبزبوز االيـــوم جاء ففي ترويســـتتھا ) جريدة‬
‫ستقلة فكاھية ساخرة( ـبـ ‪8‬صفحات‬
‫يوميية عامة مس‬
‫االمتياز "طالب‬
‫ز‬
‫ب‬
‫وصاحب‬
‫ر‬
‫التحرير‬
‫س‬
‫رئيس‬
‫ســـوي" وع‬
‫الموس‬
‫على غرار جريدة حبزببوز لنوري‬
‫ثابت ‪...‬‬
‫ت‬
‫المص‬
‫صــــــادر‬
‫صحافة في‬
‫*الص‬
‫العراق –‬
‫روفاائيل‬
‫بطـــــــي‬
‫*حببزبوز‪-‬‬
‫جميل الجبوري‬
‫ل‬
‫جلة العاملون‬
‫*مج‬
‫في النفط‬
‫*مج‬
‫جلة بغـــداد‬
‫جميل‬
‫–ج‬
‫الجبووري‬
‫~ ‪~ 51‬‬
‫تتقرير من إإعداد‪ :‬آيددن كركوك‬
‫للثقافات والفنون الععالمية األول‬
‫ت‬
‫بابل مھرجان ببابل‬
‫مثقف( أقيم في محافظة ل‬
‫تتحت شعار )انت بابلّي إإذن انت ف‬
‫متعدد االبعاد‬
‫جھات الشعبيية‪ .‬وقد كان المھرجان مت‬
‫ظة بابل والج‬
‫بمحافظ‬
‫ف‬
‫ووبدعم من وزارة الثقافة والحكومة اللمحلية‬
‫المھرجانات العالمية ووبجھود مشكوورة من قبل‬
‫ت‬
‫الدباء التركمان مع‬
‫الدبي ل ء‬
‫ل الثقافي واال‬
‫ووالمحاور‪ .‬وبغية التواصل‬
‫في مجال الشععر مشاركة ففعالة فيه فقد‬
‫التركماني وخاصة ي‬
‫ي‬
‫الدب‬
‫لمان العراقي أن يكون لال‬
‫االنواب التركممان في البرلم‬
‫جدت التأريخ‬
‫اللغة العربية مج‬
‫جمته الى ة‬
‫كوك ومنور ممال حسون ببقصائد بلغة األم مع ترجم‬
‫شارك االديباان آيدن كركو‬
‫ش‬
‫من الدول العربية واألدباء‬
‫ألدباء العرب من عدد ن‬
‫حبھم الدائم لككركوك الحبييبة‪ .‬وكان لأل‬
‫في العراق وح‬
‫والتركمان ي‬
‫الدول ‪.‬‬
‫طي تلك ل‬
‫ااالجانب مشارركات واسعةة اضافة الى ففناني وخطاط‬
‫قصيدتھا فنالت عن ھذا الزي‬
‫ان تظھر بالززي الشعبي اللتركماني اثناء القاء‬
‫د‬
‫األدبية منور ممال حسون ن‬
‫ووقد أرتات أل‬
‫خاصة االجانب‪ .‬ھھذا ومن أجل التواصل مع المشاركين وومعرفة انطبااعاتھم حول‬
‫ة‬
‫حضور‬
‫القصيدة اعجاب الح‬
‫ة‬
‫ووتلك‬
‫ممشاركة الترككمان في ھذه التظاھرة الثثقافية والفنية أجرينا حواررات ولقاءات صحفية مع البعض منھم ‪.‬‬
‫فأجاب‪:‬‬
‫ب‬
‫عن شعوره بإش‬
‫الدكتورعلي شاله اللمشرف على المھرجان ع‬
‫ر‬
‫سألنا‬
‫س‬
‫شتراك التركممان فيه وألول مرة‬
‫العربية حتى يسمع‬
‫ة‬
‫شوريين ليقررأؤ بلغتھم وبباللغة‬
‫تركمان وأكراد وآش‬
‫ن‬
‫شعراء‬
‫مصراً من البداية على دعوة ش‬
‫ر‬
‫ كنت‬‫طنية‪.‬‬
‫من لحمته الوط‬
‫العراق بلد متعدد لالثقافة والقوميايات وھذه التععددية تزيد ن‬
‫ق‬
‫صدقائنا في العاالم ان‬
‫ضيوفنا واص‬
‫ض‬
‫*ماذا تعني إققامة المھرجاانات العالمية بالنسبة لكم ؟‬
‫ھذه القطعة من‬
‫ضارات االنساننية ومنھا ه‬
‫حته‪ ،‬وإنما ھھو مھد الحض‬
‫ھم ليس الن اللنفظ يجرى تح‬
‫ان العراق مھم‬
‫ أنا اعتقد ن‬‫ضمن احتراممك لبابل أن‬
‫بابل البد لك وض‬
‫ومن ھنا عندما تأتي الى بل‬
‫تسمى بالبابل‪ .‬ن‬
‫ااالرض التي نقف عليھا و التي ى‬
‫تجمع بين ما‬
‫على جانب وواحد من الجووانب وانما تج‬
‫تتنشأ فعالية ثققافية عالمية كبرى بأسمھھا‪ ،‬ھذه الفعاليية ال تقتصرع‬
‫ن‬
‫ھو حوار حضاارات‪ .‬لذلك ننحن‬
‫تشكيلي وبين ما و‬
‫ي‬
‫ن ما أدبي وفنني و‬
‫ھھو اكاديمي ووفكري وبين‬
‫سعيدون بأن تنطلق‬
‫كل عام أسماء جديدة وسعيددون أكثر باننننا‪ ،‬رغم كل‬
‫ھھكذا فعالية لببابل‪ ،‬ومصررون على أن نواصل وأن نستقطب ل‬
‫تورية‪ .‬اعتقد‬
‫سقوط الدكتاتو‬
‫حضرت الى العراق للمرة االولى بعد س‬
‫عو أسماء عاللمية كبرى ح‬
‫االمعوقات استتطعنا ان ندع‬
‫انب الى حد بعييد‪.‬‬
‫واعتقد اننا نجحنا ففي ھذا الج ب‬
‫د‬
‫تواصل العراق مع العالم‬
‫ل‬
‫العادة‬
‫االمر ضروري ال‬
‫ببأن ھذا ر‬
‫ي‬
‫وطلبنا منه أن يعررف نفسه لقررأنا فقال‪:‬أنا محمد‬
‫نا‬
‫األديب محمد الغزي من تونس‬
‫ووالتقينا مع أل‬
‫العزي شاعر من‬
‫والتأمل‪ ،‬من خالل‬
‫ل‬
‫الشعرية الحديثة‪ ،‬باللنظر‬
‫ة‬
‫طف على ظااھرة‬
‫شعرية و أنعط‬
‫ن المجاميع الش‬
‫اصدرت عدداً من‬
‫ر‬
‫تتونس‪،‬‬
‫االعديد من الدرراسات بحكمم عملي أستاذاً متخصصا ً ففي النقد األدببي في الجامععة التونسية ‪.‬‬
‫*ھل ھذه الزيارة ھي األوولى التي تقوممون بھا الى االعراق ‪.‬‬
‫~ ‪~ 47‬‬
‫لوطن‬
‫عشق الو‬
‫ كال الزيارات متعددة ‪،‬وولي اصدقاء عديدون ھنا في‬‫ض‬
‫ھھذه‬
‫االرض الجميلة‪ ،‬وكنت من الذين يھتممون‬
‫شعرية العراقيية منذ بداياتھھا ونحن نعررف‬
‫ببالتجربة الشع‬
‫أأن الحداثة اللشعرية كان لھا نصيب كبير ويمكن ان‬
‫رض‬
‫ننتحدث حتى عن ريادة لللحداثة الشعررية في األ ض‬
‫االعراقية ‪.‬‬
‫شاركات في المھرجان التي اقيمت في‬
‫*ھل لكم مش‬
‫االعراق من قببل ؟‬
‫لدعوة ھي اوولى ل‬
‫مھرجان بابل‪ ،‬وسععدت‬
‫ن‬
‫ كال ھذه الد‬‫حبة واالصدقااء ومن الشعرراء‬
‫ككثيراً للقاء الككثير من االح‬
‫ألول مرة ‪.‬‬
‫اايضا ً الذين تععرفت اليھم أل‬
‫حبذا‬
‫* أن لقبكم الععزي يوحي للنا داللة تارييخية عريقة ح‬
‫للوتحدثنا عن ذلك ؟‬
‫شرق‬
‫ ما أعرفه ھھو أن االغزازز ھؤالء قد ققدموا من الشر‬‫ااالوسط الى شمال افريقياا وكانوا‪ ،‬وككما نقرأ ذلك من‬
‫االكتب التأريخ‬
‫خية‪ ،‬فرسانا ً تقدموا العدديد من الجيووش‬
‫عسكرية بل أدبية ثقاافية‬
‫ة‬
‫ما قوة ليست ففقط‬
‫ووفي وقت ا‬
‫وبعض ھؤالء استقرروا‬
‫ككبرى في كاممل شمال افرريقية‪ .‬ض‬
‫حمل‬
‫واألسر التي تح‬
‫ففي تونس‪ .‬وللنا العديد من العائالت أل‬
‫في الجمھوريية التونسية تسكن في قررية‬
‫ھھذا اللقب ي‬
‫حمام االغزاز ‪.‬‬
‫شرف على الببحر أسمھا ح‬
‫جميلة جداً تش‬
‫ج‬
‫*ثم استدرك قائالً ‪...‬‬
‫خوة‬
‫على بعض االخ‬
‫ انا سعيد جداً بأنني تعرفت ى‬‫جھودھم الثقافية وننحن‬
‫م‬
‫االتركمانيين الذين اقدر لھم‬
‫ننعرف ما لھذذا القومية من وجود حضارري وثقافي ليليس‬
‫سط‪،‬‬
‫ففي العراقية ففحسب‪ ،‬بل ممعظم منطقة الشرق االوس‬
‫بعض‬
‫صداقة مع ض‬
‫على عالقة ص‬
‫جداً أن أكون ع‬
‫وويسعدني د‬
‫صة لتبادل اللخبرات وتبابادل‬
‫ستكون فرص‬
‫االشعراء وس‬
‫البعض‪.‬‬
‫االنصوص بينننا حتى نزدادد تعرفا ً على بعضنا ض‬
‫~ ‪~ 48‬‬
‫آيدن كرككوك‬
‫‪------------------------‬‬‫تركماني ھائم أنا‬
‫ي‬
‫شاعر‬
‫ش‬
‫‪...‬اإل عشق الووطن‬
‫مومي كلﱠھا ‪.‬‬
‫أنسى ھ ُمو‬
‫حين وضعتني أمي‪ :‬ھمس أبى تكبيرة ففي يمنايا‬
‫ح‬
‫سرى ‪ ...‬ترنممت أمي رباع‬
‫وفي اليس‬
‫عية‬
‫وحملتتني عشق الووطن أمانةً ‪.‬‬
‫‪..‬‬
‫عنقي ‪.‬‬
‫مقدسة في ع‬
‫طاقة فوق طاقة‬
‫أمانة أمدّتني ة‬
‫ة‬
‫ي‬
‫انفاسي‬
‫عطّرت‬
‫وحين وضعتني ط‬
‫بعبق التراب ‪.‬‬
‫ِ‬
‫ُھدھد مھدي‬
‫ووبدأت ت د‬
‫طن ‪.‬‬
‫ضبةً بحب الوط‬
‫وتترنم ‪ ...‬أناشيد مخض‬
‫ربتني أمي‬
‫ھكذا ي‬
‫والددموع تنھمر من مقلتيھا‬
‫األئمة وأولياء بغدداد‬
‫ة‬
‫وھي تععدد لي‬
‫ي‬
‫البغدادي‬
‫جنيد‬
‫جوادين الى ج‬
‫من الج‬
‫متنقلة ‪ ...‬اللى كربالء واالنجف األشررف ‪...‬‬
‫ھذه ھوويتي التي وررثتھا من ي‬
‫أمي‬
‫وحب آل البيت‪،‬‬
‫حب الوطن ُ‬
‫َ‬
‫في أصالتنا العرراقية‬
‫وحب ُك ﱠل مماله داللة ي‬
‫ُ‬
‫ممن دجلة والففراتْ وقلعة ككركوك ونھر الخاصة‬
‫ابنك البار يا تورركمن إيلي‬
‫ك‬
‫فداك أنا ‪....‬‬
‫ك‬
‫سواك‬
‫والدم القدسي وال ووطن لي‬
‫أال ‪ ...‬فأسممعوني‬
‫الوطن الجريح‬
‫ن‬
‫ال تذبحوا‬
‫سميات الفدراللية واالقليم‬
‫بمس‬
‫والتي تمزق أركانهُ‬
‫الجرح ‪ ..‬أنادي !‬
‫ح‬
‫من أأعماق‬
‫ي‬
‫وطني ‪ ....‬عصي على القسمة‬
‫دس لشھدائه‬
‫س‬
‫واللخلد المق ُ‬
‫س‬
‫واللخلد‬
‫المقدس لشھدائه‬
‫ُ‬
‫صالحي‬
‫عبد البباقي الص‬
‫خاص بالمبادئ‬
‫التعليم وعلى اعدااد مھني ص‬
‫م‬
‫على قسط واففر من‬
‫االمعلم الذي ييقوم بعملية االتعليم يجب أن يحصل ع‬
‫وعلى مھارة في استخدام األدووات الالزمة للقيام به‪.‬‬
‫ھا التعليم ى‬
‫التي يعتمد عليھا‬
‫ووالمفاھيم ي‬
‫ھھذا يعني أن يكون المعلم خبيراً‬
‫وال يكفي أن يععرف المعلم‬
‫االبتكار والمبادئة ال‬
‫ر‬
‫عادية في‬
‫ة‬
‫جة غير‬
‫تربويا ً يتمتع بدرج‬
‫يا‬
‫االھداف التربوية‪،‬‬
‫ف‬
‫سه في‬
‫أن يكون أيضا ً قادراً على أأن يفكر بنفس‬
‫لك له أھمية ‪ ،‬بل يجب ن‬
‫سية ولو أن ذلك‬
‫االمادة الدراس‬
‫تكون عنده المعلوممات المھنية‬
‫جب أن ن‬
‫حقيق ھذه االھھداف‪ .‬لكي ييقوم بدوره يج‬
‫في البرنامج التتعليمي في تح‬
‫ووفي دوره ي‬
‫مواد التعلم لكي يحقق األغرراض المرجووة‪ ،‬واستخدام اساليب التتدريس التي‬
‫الزمة النتقاء وتنظيم د‬
‫ووالمھارة الال‬
‫الجية وقياس‬
‫واستخدام الطرق العال‬
‫م‬
‫ف وتشخيص المشكالت واالصعوبات التلتعليمية للتالمميذ‬
‫تتسمح بتحيق ھذه االھداف‬
‫المذاكرة المرغوب ففيھا والقيام بععددكبير من أأوجه النشاط التي لم تكن معروفة في‬
‫ة‬
‫تتحصيل التالمميذ وبث عاددات‬
‫م‬
‫جب أن يشتممل اعداد الممعلم على تعللم وسائل القيياس‬
‫االبرنامج التععليمي في المماضي‪ .‬لذا يج‬
‫والتقويم وتشخيص‬
‫الطرق كفايةً في‬
‫ق‬
‫لتحديد اكثر‬
‫د‬
‫علم التالميذ‪ ،‬والتحصيل ووالتدريب عللى أساليب اللبحث والتجرريب‪،‬‬
‫صعوبات تعل‬
‫ص‬
‫كما يجب أن يتضمن اعدداده أيضا ً درراسة للنظام‬
‫في التربية‪ .‬كم‬
‫الطرق العلمية ي‬
‫ق‬
‫ستخدام‬
‫االتعليم والتعللم‪ ،‬وعلى أس‬
‫ااالجتماعي ومكان وعالقةة المعاھد التععليمية بالمجتممع ككل‪.‬‬
‫وفي النمو في‬
‫في عملية التعللم وفي عمليية التعلم ي‬
‫أن يستمر ي‬
‫وينبغي لكل معلم ن‬
‫التي يمكن عن‬
‫ووسائل والطرق ي‬
‫ل‬
‫جتمع‬
‫المعرفة والفھم والمھاارة‪ ،‬وأن يفھھم طبيعة المج‬
‫التالميذ‪.‬‬
‫ذ‬
‫طريقھا تتربية‬
‫صة بالتدريس والتغيير في‬
‫يساير في تعليمه تطور المعلوومات الخاص‬
‫تطيع ان ير‬
‫حتى يستط‬
‫ومطالبه‪ .‬أن يقوم الممعلم الناشئ بمسؤولياته وواعداد نفسه‬
‫ه‬
‫ظامنا االجتمااعي‬
‫طبيعة نظ‬
‫تعيينه وھو معد اعداداً‬
‫عاتق التعليم‬
‫ضعيفا ً فأن ھذا يلقى على ع‬
‫يف‬
‫ه‬
‫عند بدء‬
‫جيداً د‬
‫للتدريس في أثناء اللخدمة‪ .‬وفي‬
‫س‬
‫االستمرار في اعداد ننفسه‬
‫ر‬
‫على‬
‫مسؤولية مساعدته عل‬
‫ة‬
‫العداده المھنني‪ .‬وبما أن‬
‫التدريس استمراراً ال‬
‫س‬
‫األولى في‬
‫ى‬
‫سنوات‬
‫الحقيقة تتعد خبرة الس‬
‫اعداداً ناقصا ً ينبغغي أن يكمل‬
‫د‬
‫حيث يبدأ حيااته المھنية وھو معد‬
‫المعلم محدود ح‬
‫اعداد م‬
‫الباقي الصالحي‬
‫ي‬
‫عبد‬
‫الخدمة العداده ترببويا ً ومھنيا ً‪.‬‬
‫ة‬
‫في أثناء‬
‫التدريب والتعليم ي‬
‫ب‬
‫االستمرار في‬
‫ر‬
‫عن طرييق‬
‫االشراف الفني والترربوي‪.‬‬
‫ف‬
‫الحاجة الى‬
‫ة‬
‫ستدعي‬
‫وھذا يست‬
‫~ ‪~ 45‬‬
‫كما ينبغي على المعلم بوصفه عضواً في ھيئة‬
‫التدريس ان يدرك ايضا ً انه اليُعلم بمعزل عن‬
‫اآلخرين فالعالقات المتداخلة بين ميادين المعرفة‬
‫المختلفة واھداف التعليم تتطلب منه ومن المعلمين‬
‫اآلخرين أن يتعاونوا على تطوير ما يقدمون من تعليم‬
‫حتى يساھم عمل كل منھم في تحقيق وظائف التربية‬
‫وأھدافھا في المدرسة وذلك من خالل قيامھم بتعليم‬
‫وتربية التالميذ ليقوموا بدورھم في بناء المجتمع الذي‬
‫يعيشون فيه‪.‬‬
‫يعني أن التعليم توفير الخبرات الالزمة لتنمية‬
‫امكانيات كل طفل حتى يستطيع أن ينمي نفسه‬
‫والمجتمع الذي يعيش فيه الى الذروة‪.‬‬
‫ويعني أن التعليم في االنظمة االجتماعية ان يكون‬
‫المعلمون على وعي بالديمقراطية وبوظائف واھداف‬
‫المراحل التعليمية ومكانھا في النظام الديمقراطي‪.‬‬
‫ويتطلب تحقيق ھذه االھداف والوظائف فھما ً لطبيعة‬
‫فترة الطفولة والمراھقة ومشكالت االطفال والشباب‬
‫خالل اعدادھم ليصبحوا اعضاء نافعين في مجتمعنا‬
‫الحديث‪ .‬والتعليم الجيد يعامل كل طفل وكل شاب‬
‫كفرد له قدراته وحاجاته الخاصة وكعضو في النظام‬
‫االجتماعي كما أنه يستخدم طرقا ً علمية لتشخيص‬
‫مشكالت التالميذ واساليب أفضل لتقويم تحصيله‬
‫ومعرفة الحقائق والمھارات‪ ،‬لذا يتطلب االمر اعداد‬
‫ووضع المناھج والمقررات التي تالئم حاجاتھم وذلك‬
‫بتخطيط وتنفيذ الوحدات الدراسية التي تبدو حيوية‬
‫ومثيرة الھتمامھم ووضع الطرق الكفيلة لمساعدتھم‬
‫على حل مشكالتھم التعليمية وتحسين الطرق التي‬
‫يتبعونھا في المذاكرة‪ ،‬كما ينبغي اتباع الطرق الحديثة‬
‫في التدريس وفي عرض المادة التدريسية على‬
‫التالميذ باستخدام المعينات السمعية والبصرية‬
‫ووسائل ايضاح اخرى متقدمة في جميع مراحل‬
‫الدراسة‪.‬‬
‫يتطلب التعليم ايضا ً مجھوداً لتنمية أوجه النشاط‬
‫الخارجة عن المنھج والتي تعين على تربية التالميذ‬
‫وتعليمھم‪.‬‬
‫كما يتطلب من التعليم ايجاد الوسائل ووضع المناھج‬
‫الخاصة لتوجيه الفرد حتى يصبح برنامجه التعليمي‬
‫مناسبا ً لحاجاته وقابليته البدنية مثل البرامج التعليمية‬
‫والتدريبية لذوي االحتياجات الخاصة حتى يستطيع‬
‫الفرد من ھذه الشريحة من المجتمع من االنسجام‬
‫والتالؤم مع المجتمع‪.‬‬
‫كما أن اعداد التعليم يتطلب عملية االشراف التربوي‬
‫والفني وأن يكون دور المشرف التربوي مرشداً‬
‫ومستشاراً للمعلمين وناصحا ً ومنسقا ً وليس مفتشا ً‬
‫ألجل العقاب وعدم تقبل الرأي اآلخر بل يجب أن‬
‫يعمل المشرف مشجعا ً ومثيراً لنشاطھم في محاولتھم‬
‫لتحسين العملية التعليمية‪.‬‬
‫ألن المفھوم الديمقراطي لالشراف ھو مبدأ التعاون‬
‫واشتراك المعلمين والمشرف في حل مشكالت التعليم‬
‫ومعوقاته ووظيفة االشراف ھي تحسين االساليب‬
‫والطرق التربوية‪ ،‬واالشراف ركن اساسي في تحسين‬
‫عمليتي التعليم والتعلم‪.‬‬
‫والتعليم الجيد في الوقت الحاضر يھتم بتنمية القدرة‬
‫على التفكير وحل المشكالت وتنمية االتجاھات والمثل‬
‫العليا‪.‬‬
‫واختيار الوسائل المناسبة لتقويم نتائج التعليم والتعلم‪.‬‬
‫~ ‪~ 46‬‬
‫ؤجل‬
‫شھدد مؤ ل‬
‫مش‬
‫نادية ممحمود الككاتب‬
‫صيرت كل األحالم‬
‫ت‬
‫للم ال يتوقف الزمن عند ھذه اللحظة التي‬
‫على كتفه واصببعي تكتب‬
‫رأسي الملقى ى‬
‫حلما ً‪ ،‬والحلم أشبعه مشھدد‪ ،‬مشھد ي‬
‫ح‬
‫حظة‪ ،‬ورجععت روحي اللى‬
‫على ظھره أأحبك‪ .‬ما أكررم العمر أن عجل بزائرره االخير اللح‬
‫ع‬
‫رزم بطاقات‬
‫شذاه ال ُمتفرد‪ .‬تععبت من م‬
‫ببارئھا راضيية مرضيةً‪ ،‬ووبقي رأسي على كتفه يععب من ه‬
‫خاذل ويموت‬
‫تمتھنه‪ ،‬سرعان مما ألمح نابا "براقا" فاتخا‬
‫ه‬
‫حب او‬
‫الفشل يداھمني كللما الحت عييون تھَ ُم بالح‬
‫ل‬
‫االفشل‪.‬‬
‫البيوت ومدرجات الجامعة في‬
‫ت‬
‫يتجاوز الخيال او الرھان او بالككونات‬
‫ز‬
‫حب‪ ،‬الحب الذذي ال‬
‫وواموت وانا ااحيا بوھم الح‬
‫سنواتي المضيئة‬
‫ي‬
‫حولي‪ ،‬اما اناا فقد شغلني ووأطفأ‬
‫عمر من ھم ح‬
‫شھوة بصلة‪،‬‬
‫لجؤ "انساني" " بحت" ال ييمت لعالم الش‬
‫الى صدره ؤ‬
‫ھھل يعلم حبيببي الذي انتظررته طويال "ان لجوئي ى‬
‫او برغبة الن‬
‫العيون التي مرت عل ّي بحب و‬
‫ن‬
‫شرات‬
‫والتي ھمشت عش‬
‫ففقط عيناه جااءت مطابقة للبصمة اختزننھا قلبي ي‬
‫صفات‪ ،‬ونلت به شھادتي‬
‫جامعة المواص‬
‫خرج ايام الجا‬
‫الذي قدمته للتخ‬
‫طابق بحثي ي‬
‫صل ان ق‬
‫حصل‪ ،‬وحص‬
‫االتطابق لم يح‬
‫شرف‪ .‬فرحتي ه‬
‫االجامعية‪ .‬بل انه تعدى بققية البحوث بمرتبة ف‬
‫به يومھا عرففتني دموع اللفرح‪ ،‬دموع الفرح التي‬
‫ص حبيبي‬
‫أأنحدرت تواً ووبللت قميص‬
‫شته وأدخلت‬
‫سمه‪ ،‬إني طالبة مبدعة‪ ،‬أدھش‬
‫االلجنة التي اووصت بطبع بحثي كتب لي احد اعضاائھا‪ ،‬والذي للم يذكر إ ه‬
‫ضمن ارواقي‬
‫سين قد تأتي بابالطفرات االببداعية‪ .‬واني لطفره‬
‫حفظت رسالته ض‬
‫ت‬
‫جھود التدريس‬
‫االفرح الى قلببه‪ ،‬ذلك ان ج‬
‫ي درجي ثماانية عشر عااما ً‪ ،‬أقرأھا ككلما إجتاحني الحنين الى ايام الزمن اللجميل‪ ،‬وانا‬
‫ااالثيرة‪ ،‬وناممت عزيزة في‬
‫الحب‪.‬‬
‫صار‪ ،‬زمن الال‬
‫حرب والحص‬
‫طفاء فرضه عل ّي زمن الح‬
‫سنواتي المضيئة بانط‬
‫ي‬
‫أأعبر‬
‫فال أجمل من‬
‫بكل الضوء‪ ،‬ال‬
‫ضمه ومتأكدة ان نُفخ في الصور فإننا سننس ُل معا ً الى ربنا‪ ،‬ل‬
‫للكني مضيئه االن وانا أض‬
‫االحب وال أرققى‪.‬‬
‫‬‫احبك‬
‫ك‬
‫ وانا ايضا "أحبك"‬‫ضرة ال عالققة لھا بكم اللسنوات التي مرت‪ ،‬وإن‬
‫لروح تبقى نض‬
‫تأخرت‪ .‬يقال ان الر‬
‫ت‬
‫مما أجمل التوواقيت االلھية وان‬
‫اضاءتي‪ ،‬ويحسبني‬
‫ي‬
‫سب على قدر ساعاتھا المتتوھجة‪ .‬وھاھھي ساعاتي‪ ،‬أخشى أن ال يعي حبيبي سر‬
‫ااألعمار تحس‬
‫ستوعب كيف ألمرأة مثلي أن تنتظر سااعتھا كل ھذا الوقت‪ .‬والووقت أثمن ما ي ُخسر‪ .‬كنت‬
‫ققد جننت إن ككنت أنا ال اس‬
‫ضراء‪ .‬والن‬
‫ظر شارة خض‬
‫يصارع رغباته بكببرياء‪ ،‬وينتظ‬
‫ع‬
‫ساذجة حين البستهُ حلل التكامل‪ ،‬ولم يكن سوى ررجل‬
‫س‬
‫أحبھا‪.‬‬
‫ا‬
‫تعلم طالبته المبددعة انه‬
‫ستاذ دون ان م‬
‫ققرا َءه االخر دون شارة‪ ،‬حُلھة البطل‪ ،‬سافر األ ذ‬
‫عالقة باردة‪،‬‬
‫الرجال‪ .‬وانتظر كمما ينتظرون أن يطرق اللحب باب ع‬
‫ل‬
‫الغربة‪ ،‬وتزوج بععقله‪ ،‬كما يتززوج‬
‫ة‬
‫إإبتلعته‬
‫الذاكرة‪.‬‬
‫ر‬
‫حب واقام اوتتادهُ في‬
‫العقل‪ .‬وانتصر الح‬
‫للينتصر ل‬
‫حبيبي‪ ،‬وكأني آراه أول مرة‪،‬‬
‫ي‬
‫أستاذي‪ ،‬ما عاد أستاذي إنه‬
‫‪،‬‬
‫أعددت بحثا ننما فوجدتهُ يُنيناقش في مؤتتمر دولي بررأسه‬
‫أأبصر قلبي‪ ،‬ووجاءت عيناهه مطابقة‪.‬‬
‫الحس وأخطأ اللممس وجاء الھھمس ھل تتزووجيني؟‬
‫طل حلة س‬
‫لة ان نزع البط‬
‫سأتحول الى تمثال المحالة‬
‫~ ‪~ 44‬‬
‫سماعيل الصفار‬
‫عالء إس‬
‫ث‬
‫وباحث‬
‫كااتب‬
‫عليھا"‪ .‬ومن‬
‫المناطق المتنازع ع‬
‫ق‬
‫حات غريبة ممثل "‬
‫أليام بمصطلح‬
‫سياسية ھذه األ‬
‫ييتغنى بعض الطارئين عللى الحياة الس‬
‫مع إشتقاقتھا‪ ،‬ع‬
‫االمؤسف حقا ً أن ال نجد من يتصدى لھھا او يألو جھھداً في ردھا ااو يضعھا ع‬
‫على األقل‪ ،‬ففي موضعھا‬
‫حة الدكتورفااضل حسين‬
‫فالمصطلح تم أستعارتته من أطروح‬
‫ح‬
‫المثل‪.‬‬
‫دون أن )يسوقھھا بتبنتھُا( كمما يقول ل‬
‫االصحيح ن‬
‫ألنكليزية‪ -‬التتركية وفي اللرأي العام(‬
‫الدبلوماسية العراقية األ‬
‫ة‬
‫في‬
‫الموصل‪ :‬دراسة ي‬
‫ل‬
‫شكلة‬
‫ووالتي ھي بععنوان‪) -:‬مش‬
‫الثة أطراف‪،‬‬
‫لدراسة أنَ المصطللح يتناول ثال‬
‫ة‬
‫إذ نالحظ من ھذه ا‬
‫جامعة آنديانا األمريكية‪ .‬ذ‬
‫أأنجزت عام ‪ 1952‬في ج‬
‫ف‬
‫كما يرد ذلك واضحا ً في عنوان األطرروحة‪،‬‬
‫يختلف كل طرف عن اآلخر باالھوية والصففة الدولية وبووجھة النظر‬
‫الحديث )عراقيا ً‪-‬‬
‫ث‬
‫الستعمال التتداول ّي عندما يكون‬
‫النسبة واأليفاء لال‬
‫ھي بنفس س‬
‫طبعا ً‪ .‬أذن الدداللة وافية‪ ،‬ولكن ھل ي‬
‫ط‬
‫خصوصا ً بالممجال العام‪،‬‬
‫غير حميدة‪ ،‬خ‬
‫ولكن فقدان التووازن صفة غ‬
‫العراقي عميقة كن‬
‫ي‬
‫شعب‬
‫عراقيا ً(؟؟! ننعم معاناة الش‬
‫ع‬
‫الخبز لخبازته( كممال يقال‪.‬‬
‫واللي مو أھله! فلفلنعطي ز‬
‫ّي‬
‫ب بالنار )‬
‫ألنه أشبه ما ييكون كاللعب‬
‫أل‬
‫****‬
‫العرب واألكراد‬
‫ب‬
‫شخصيات اجتماعية ورجال القبائل من‬
‫ت‬
‫آالف العراقيين ممن‬
‫أجتمع ف‬
‫حمود الحفيد‬
‫جزائري ومح‬
‫عبدالكريم الج‬
‫والتركمان ممنھم‪ :‬السيد محمد سعيد الحبوبي وع‬
‫ونامق بك الھماونندي وضياء‬
‫ق‬
‫عبدﷲ بك الييعقوبي‬
‫علي قيرداروع‬
‫وأحمد خانقاقاه ومحمد عل‬
‫القوات األنكليزية‬
‫ت‬
‫بك نائب أززميت‪ ..‬وتووجھوا الى اللجنوب العرراقي لصد ززحف‬
‫ستمراً في ثوورة العشرين ألن إعالن‬
‫ومنھم من كان مس‬
‫م‬
‫أستجابة لفتووى أعالن اللجھاد‪،‬‬
‫عثمانيين ولم ي ْ‬
‫يكن األنكليز‬
‫دوي المدافع بين الحلفاء والعث‬
‫حيث توقف ي‬
‫الھدنة عام ‪1918‬م ث‬
‫صل‪ ،‬فبعد االھدنة بدأت‬
‫خارج مدينة الموص‬
‫ج‬
‫طوا إلتون ككوپري وھم أيضا‬
‫بعد قد ت ّخط‬
‫الية الموصل‬
‫خلي عن وال‬
‫سمة‪ ...‬األنكلييز أقنعوا "كللي ُمصو" بالتخ‬
‫سياسية والقس‬
‫عالء إسماععيل الصفار الخرائط الس‬
‫ومعروف أن التأميم عام ‪1972‬‬
‫ف‬
‫كركوك‪.‬‬
‫ك‬
‫من نفط‬
‫صة فرنسا ن‬
‫لھم‪ ،‬مقابل ضمان حص‬
‫شمل كل الشرركات عدا حص‬
‫ش‬
‫صة فرنسا‪ ..‬لماذا؟!!‬
‫~ ‪~ 41‬‬
‫نالحظ كم للمقاصد األقتصادية وما يشكله من حافز وقته بالمصالحات وال يبغى خدمة مصالح الكرد في‬
‫ودافع بالسياسة حيث تعتمد أساليب مبطنة ال تفصح كركوك من خالل الدعوة لتفعيل أو معالجة وضع‬
‫عنھا أثناء السجاالت ‪ ..‬لماذا تم األبقاء على حصة الحدود االدارية المتنازع عليھا‪ .‬والحق يقال!! أنه‬
‫فرنسا بال تأميم‪ ،‬وھل لعالقة الصداقة بين النظام اليوم لو تم أعادة قضاء چم چمال الى كركوك )علما ً‬
‫السابق وشيراك من دور في ھذا الجانب‪ ..‬وھل بانه سبق وان اعيد للسليمانية عام ‪ (1970‬فان حزب‬
‫االتحاد الوطني سوف يفقد أصوات مناصريه في ھذا‬
‫االوضاع الشخصية أثمن من مصالح البالد‪..‬‬
‫القضاء‪ .‬ولربما يفقد السليمانية بكاملھا‪.‬‬
‫****‬
‫أقنع اإلنكليز الشيخ محمود الحفيد بتأسيس ****‬
‫)حكمدارية( بالسليمانية يكون ممثالً لالنكليز فيھا‪ ،‬فلم يقول أدموندز الضابط السياسي والمفتش اإلداري‬
‫يوافق على ذلك‪ .‬فأراد االنكليز أضعاف نفوذه القوي بوزارة الداخلية‪ ،‬في العشرينات‪ ،‬وھو صاحب الكتاب‬
‫وتشتيت تأييد العشائر الكردية له‪ ،‬فتم نفيه‪ .‬والتركمان المعروف‪" :‬كرد وترك وعرب" والكالم له‪) :‬في‬
‫في كركوك لم يؤيدوا تتويج الفيصل ملكا ً للعراق صفحة ‪ 239‬و ‪ (240‬أن سكان مدينة كركوك‪ ،‬زمن‬
‫بوصفه قاد ما يعرف بـ "الثورة العربية" لضرب كتابة تلك السطور‪ ،‬يبلغ )‪ (25‬ألفا ً معظمھم من‬
‫العثمانيين‪ .‬وتطلعوا لحكم جمھوري ألنھم اعتبروا التركمان وربعھم من األكراد والقليل من العرب‬
‫"الملكية" نموذجا ً أنكليزيا ً لحكم العراق‪ .‬واألنكليز والنصارى واليھود‪ .‬ويعود فيورد في صفحة ‪254‬‬
‫أيضا كانت لديھم مخاوف من التركمان‪ ،‬من وجودھم ايضا ً ‪) :‬أن التعليم اإلداري مختلف في كركوك عما‬
‫ھو عليه في السليمانية‪ .‬فمع أنه لم يتم ضمهُ رسميا ً‬
‫وتطلعاتھم بعودة "العثمانيين"‪..‬‬
‫الى مملكة الفيصل اال انه كان يدار وكأنه ضُم أليھا‬
‫****‬
‫ولألسباب المنوه عنھا أقدم الحاكم السياسي لإلدارة فعالً‪ .‬فاستعمال اللغة التركية لم يقتصر على الشؤون‬
‫البريطانية في السليمانية‪ ،‬والمستر ولسن الحاكم الرسمية المحلية بل تعداه الى المخابرات مع بغداد‬
‫المدني العام‪ ،‬بفك قضاء چمـچمال مع نواحيھا‪ ،‬وكان جميع موظفي المدينة من سكانھا(‪.‬‬
‫وھي‪ -:‬أغجلر ‪ ،‬سنكاو وقادركرم‪ ،‬التابع لمتصرفية ****‬
‫السليمانية وربطھا بكركوك‪ .‬والمالحظ ان ھذه مع عملية الض ّم األداري لقضاء چمـچـال‪ ،‬فقد بدأت‬
‫المناطق مناطق كردية‪ ،‬بمعنى أن الغالبية العظمى من تتوفر فرص عمل لدى شركة النفط‪ .‬فقد التجأ العديد‬
‫سكانھا من األكراد‪ .‬وقد تم ربطھا أداريا ً بمتصرفية من الفالحين الكرد الفقراء أللتماس العمل فيھا وذلك‬
‫كركوك ال مراعاة لمصلحة تخص "الشعب العراقي" لندرة فرص العمل في األلوية العراقية األخرى‪،‬‬
‫و إنما بغية تحقيق مآرب األنكليز في أضعاف نفوذ وكذلك ھربا ً من ضغط األغوات األقطاعيين وتسلطھم‬
‫الشيخ محمود اوالً وأضافة مكون سكاني كردي الى و استبدادھم‪ ،‬كما يرد ذلك في مذكرات بھاء الدين‬
‫كركوك ثانيا ً‪ .‬الن كركوك‪ ،‬كمجتمع مدني‪ ،‬ووجھائھا نوري‪ ،‬وابتعاداً الصراعات القبلية‪ .‬ھذه الظروف‬
‫من المثقفين‪ ،‬كانت لديھم من الوعي والنضج ما خلقت موضوع الھجرة والھجرة الداخلية‪ ،‬اي بين‬
‫يؤھلھم أن يكونوا على دراية لما يخطط له االنكليز األلوية العراقية‪ ،‬وبالذات المدن التي صارت تشكل‬
‫في تنصيب الفيصل ملكا ً على العراق‪ .‬فاالنكليز وبھذه مجاالً حيويا ً يستقطب الباحثين عن فرص العمل‪،‬‬
‫والطالبين للحياة الكريمة‪ .‬يورد عبدالرزاق الھاللي‬
‫الخطوة ضربوا اكثر من عصفور بحجارة واحدة‪.‬‬
‫في كتابه )صفحة ‪ (170‬جدوالً خاص بتعداد سكان‬
‫****‬
‫أن عملية التصرف بالحدود االدارية الغراض األلوية لعام ‪1947‬م مبينا ً فيه اعداد المھاجرين الى‬
‫سلطوية لم تبدأ عام ‪1968‬م وانما سبقت ھذا التاريخ‪ .‬مدن مثل بغداد والبصرة وكركوك والموصل كانت‬
‫صحيفة ھاولير بوست تنتقد الرئيس الطالباني‪ .‬تنحو كاآلتي‪:‬‬
‫‪ 15900‬نسمة‬
‫ھذه الصحيفة بالالئمة على مام جالل بانه يمضي مدينة بغداد الكبرى‬
‫~ ‪~ 42‬‬
‫شعر‪ :‬واحد عززيز‬
‫ر‬
‫ترجمة‪ :‬أنور حسن موسى‬
‫ككم قاسيت‬
‫في ھذذا العالم الجاحد‬
‫اعرف اني لو مت‬
‫ف‬
‫ستبقى امالي مزھرة‬
‫ى‬
‫واان لم تزھر‬
‫فانھا ستحضر يوما‬
‫حتما‬
‫مثل شجرة سرو‬
‫ل‬
‫ى‬
‫شاعر مھما تلظى‬
‫قلب الش‬
‫سيظل ينبض‬
‫س‬
‫لو ضاقت االالرض علي ما ررحبت‬
‫لو عميت عيناي‬
‫من البكاء على الناس‬
‫س‬
‫ساضحك مرة‬
‫وابكي مرة‬
‫للكن سوف احيا‬
‫المجانين‬
‫ضى‬
‫ال ييكترثون بما مض‬
‫وال باالحياة التي افتقددوھا‬
‫ھجرنھم‬
‫وال بحبييباتھم اللواتي ھج‬
‫اننھم يشبكون ط‬
‫فقط‬
‫اياديھھم بركبھم في الممحنة‬
‫ياتي وال ياتي‬
‫ظرون الذي ي‬
‫وينتظ‬
‫الذيين حشروا في اللوديان‬
‫يينتظرون السيل االعرم‬
‫والورردة التي ادركھا الخريف‬
‫تنتظر الربيع الققادم‬
‫واالبناء الغياررى‬
‫اليفكروون اال بالوطن وولغة امھم‬
‫اما الجبناء‬
‫سييفرطون بتراب االوطن‬
‫ويؤثرون العاار‬
‫على العزة والشررف‬
‫ع‬
‫نسمة‬
‫الموصل‪ 12700 :‬نس‬
‫ل‬
‫سمة‪ /‬مدينة ككركوك‪ 28000:‬نسمة ‪/‬ممدينة‬
‫البصرة‪ 43000 :‬نس‬
‫ة‬
‫ممدينة‬
‫كركوك يفوق عددھھم الى المدن الكبيرة االخررى بسبب تووسع صناعة‬
‫ك‬
‫صرة و‬
‫إإذ يالحظ أن عدد المھاجررين الى البص‬
‫ن فرص العممل‪.‬‬
‫االنفط فيھما ووما وفرتھا من‬
‫سكانھاعاام ‪ 1947‬المھاجرين مننھا الذين ھھاجروا اليھا النسبة المئئوية لغير الككركوكليين‬
‫المدينة‬
‫ككركوك‬
‫‪217697‬‬
‫)‪(000000‬‬
‫‪42669‬‬
‫)‪(0000‬‬
‫‪(15000‬‬
‫‪1‬‬
‫)‬
‫‪%19,6‬‬
‫فعالً حتى ذلك االتأريخ وفي‬
‫من كركوك ال‬
‫ھاجرين منھا لعدم وجود ممن ھاجر ن‬
‫خلو حقل المھا‬
‫والمالحظة ممن الجدول خ‬
‫عام ‪1959‬م‬
‫االحقيقة بدأت الھجرة من كركوك أثر احداث گارووباغي وتزايددت في السنوات التي تلتھھا خصوصا ً ع‬
‫ث إرتأت الععديد من العووائل التركماانية القدوم الى بغداد و السكن في مناطق الك ْم‬
‫ببعد مجزرة كركوك حيث‬
‫للسالم والھدوء‪،‬‬
‫عرف بميله ال‬
‫التركماني المتمدن و الذي ف‬
‫ي‬
‫وواألعظمية ووراغبة خاتوون وغيرھا للطبيعة المجتتمع‬
‫حفاظ عليھم‪.‬‬
‫وواالھتمام بتععليم أبناءه والح‬
‫القرن فما بالك بالذذي تال تلك اللظروف التي عاشھا البلد‬
‫ت المبكرة واللتي تتعلق بمننتصف ن‬
‫جانب من البيانات‬
‫ھھذه ھي ب‬
‫طمس ھويتھم‬
‫حضور ابناءھا وط‬
‫ر‬
‫من كركوك‪ ،‬للتقليل‬
‫بعض المناطق التركمانية ن‬
‫ك ارتباط ض‬
‫وما تبع ذلك من سلسلة فك‬
‫بينما نحن بأمس‬
‫معاول الھدم ا‬
‫ل‬
‫العراق نحمل‬
‫ق‬
‫االتركمانية وتتغيير الطرز المعمارية والثقافية لتلك المناطق‪ ..‬أنننا في‬
‫ي لحد اآلن‬
‫طاغية ولم ع‬
‫أخالق الطاغية ووتوجھات الط‬
‫ق‬
‫الزلنا نتبنى‬
‫نا‬
‫الطاغية فلماذا‬
‫ة‬
‫االحاجة الى البناء‪ .‬فقد ذھب‬
‫نع ﱠ‬
‫أربيل‪..‬‬
‫ھدم مباني قلعة كركوك وأھممل قلعة ل‬
‫االعبرة من طغغيان الطاغيةة وكم أسھمنا في صناعته وھو من م‬
‫تعريب كركوك وواليوم تكريدھھا‪.‬‬
‫ب‬
‫بباألمس‬
‫~ ‪~ 43‬‬
‫سون‬
‫منور مال حس‬
‫ر‬
‫عمق زاوية من القلب و‬
‫أن نفارق من استقر في أع‬
‫عنا‪ ..‬و ھي ن‬
‫قد تكون صعببة ‪ ..‬لكننا نتققبلھا رغما ع‬
‫إإنھا معادلة د‬
‫األرض‪ ،‬و إذا ل‬
‫ض‬
‫تتجذر فيھا ‪ ..‬مثل الجذرة العنيدة التي استقرت في رحم‬
‫بسيل جارف ينتززعھا من توأممھا الروحي‬
‫سيان مھما ھررم الزمن‪.‬‬
‫)التراب(‪.. .‬للكن التواصل الروحي يطررق باب النس‬
‫ذات بھاء ‪ ..‬متععددة الثمار ‪ ..‬كل غصن‬
‫شجرة وارفة األغصان ت‬
‫فريال عزت( الرااحلة إلى الخللود ‪ ،‬كانت ش‬
‫ففقيدتنا ) ل‬
‫وجماال وعطرا‪.‬‬
‫ال‬
‫ييمنح ثمرة تغغاير األخرى رونقا‬
‫لتبث سيمفونية تبحر في القلووب قبل اآلذان‪.‬‬
‫جمل منھا ث‬
‫ق أحالھا األج‬
‫تتتناغم فيھا الممواھب لتعانق‬
‫بھاء لوحات ‪ ،‬منحت لھا‬
‫الشعر والفن في بھ‬
‫ر‬
‫حتضن‬
‫أجنحة التحليق في فضاءات تح‬
‫ة‬
‫حالمھا‬
‫الحياة فوھبت ألح‬
‫ة‬
‫عانقت‬
‫ع‬
‫عت فيھا أناملھھا بحكمة‪.‬‬
‫شاعريتھا‪ ،‬لتببدو قصيدة ممرسومة أبدع‬
‫ننفحات قصائددھا و ألوان ش‬
‫شاعرتنا الفقيددة من تداعيايات الحياة ووقسوة فراق‬
‫يؤجج دواخل ش‬
‫لعل مما كان جج‬
‫تصب ما تفرزه كوامنھا عببر مداد قلمھھا إلى جسد‬
‫ب‬
‫وحيدتتھا )برتان( جعلھا‬
‫عدد الصحف والمجالت‪،‬‬
‫شعرية في ع‬
‫الراحلة نتاجاتھا الش‬
‫ة‬
‫شرت‬
‫قصائئدھا ‪ .‬فقد نش‬
‫صفحاتھا ما‬
‫األوفر من النشر ككان لمجلة )اللھالل( ‪.‬فقد ننشرت على ص‬
‫ر‬
‫ولعل الحظ‬
‫متعمق في ھذذا العنوان ‪،‬‬
‫صل( ‪ .‬والمت‬
‫عنوان )حلقات وص‬
‫ن‬
‫جاد ببه يراعھا و تحت‬
‫ألخرى حيث‬
‫الخيال لتعبر به إللى الضفة األ‬
‫ل‬
‫بنت جسرا من أجنحة‬
‫يدرك أنھا قد ت‬
‫ك‬
‫القلب‪ .‬فطرزت متتون كتاباتھا‬
‫جمر في ب‬
‫غربة توقد الج‬
‫توأمھھا الروحي) ببرتان ( في غ‬
‫تعرف السكون ‪.‬‬
‫سرات ال ف‬
‫بآھات حرى وحس‬
‫ت‬
‫الفراق ‪ ،‬تناجيھا ‪....‬كي تطفئ‬
‫ق‬
‫فھا ھھي تناجي )بررتانھا( التي استقرت في حضن‬
‫شوقھا إليھا‪:‬‬
‫ظمأ ش‬
‫منور ممال حسون‬
‫وبلغت والدك في‬
‫ت‬
‫شواقك‬
‫"أما عن لوحاتك ‪ ،‬ففي أماكنھھا على الجداار ‪ .‬جمعت أش‬
‫ھالل ص‪ 27‬اللعدد ‪77‬‬
‫القبر الزھور واللبخور " الھال‬
‫ووضعت له على بر‬
‫ت‬
‫المزار ‪،‬‬
‫ر‬
‫~ ‪~ 39‬‬
‫المرحوممة فريال عزت بين إبنھا الدكتتور صايغين‬
‫وإبنتتھا برتان‬
‫تھادنه تراه يتيتسلل خلسة إلى‬
‫وحين تكابر جرحھا و تھ‬
‫طلقھا تنھيدة تتراكمت عليھ‬
‫أأعماقھا فتط‬
‫يھا أنفاس حللمھا‬
‫االمؤجل‪:‬‬
‫أأالن فقط استتطيع أن أحررر صيحاتي من صدري ممما‬
‫يئن من عبء األألنفاس المترراكمة ‪ .‬فمنذ أمد‬
‫ييحمل و ن‬
‫يكن بمقدوري أن اجمعھا باقة تعلو في‬
‫ببعيد لم ن‬
‫حدى‬
‫ي في حد ذاتتھا كانت إح‬
‫صورة تنھيددة طويلة ھي‬
‫ص‬
‫جلة ‪.‬‬
‫أأحالمي المؤج‬
‫و لكونھا أما تمنح الحب بسخاء ‪ ،‬نرراھا مرة تحااور‬
‫خرى الھثة تھمس في أذن‬
‫ررفيقة أيامھا )برتان( وأخ‬
‫االزمن ‪ ،‬ليععيد لھا لحظااتھا التي افللت بفراقھا للھا‪:‬‬
‫غھا من صوتتك‪..‬‬
‫ضع سماعة اللھاتف وأفرغ‬
‫االھالل " أض‬
‫ووينزل كالدوااء من أذني الى قلبي مبباشرة " الھھالل‬
‫مانيتھا الحقة حتّمت لھا أن‬
‫العدد ‪ 75‬تركما‬
‫د‬
‫ص‪21‬‬
‫ي وداعة األييام ‪ ..‬وما كفّت‬
‫تتناجي مدينتھھا الغافية في‬
‫جا و‬
‫التي تترنح غنج‬
‫شرايين قلبھا عن النزف لكركوك ي‬
‫ش‬
‫ألرجواني ‪..‬‬
‫ن بابا كركر األ‬
‫ددالال وھي الممخصبة بلون‬
‫بكركوك في قصائددھا وبثت ي‬
‫ك‬
‫تتغنت‬
‫في متون لوحااتھا‬
‫ت اآلن يتيممة تنادي أنامملھا‬
‫األزلي بفرشاة باتت‬
‫ي‬
‫عبقھا‬
‫ع‬
‫ي قصيدة )غززل صريح(‪:‬‬
‫ببغصة ‪ .‬رسممت مدينتھا في‬
‫إن مرت عليك العھود‬
‫و ن‬
‫تبقين شامخة ي‬
‫ن‬
‫في العلياء‬
‫لن ترركعي‪..‬فأنت الزھو و اإلبااء‬
‫فيك‪ /‬يفوح من تبرك األلق ووالكبرياء‪.‬‬
‫العيش الرغيد ك‬
‫ش‬
‫خضب وجه االسماء‬
‫تترنح نيرانك األززلية دالال‪ /‬لتخ‬
‫ح‬
‫و لتتمنحھا لون الورود‪ /‬ستتبقين رائعة بھية بحفظ‬
‫حد الودود‬
‫الواح‬
‫ھي أأوال و أخيرا أثبتت تركماننيتھا كأم فاض‬
‫ضت وجدانھا‬
‫حقة التي ننھضت بمسئئوليتھا‪ .‬فقد‬
‫بنبع األمومة الح‬
‫شرته مجلة يللدز العدد‪1/‬‬
‫عبرت عن ذلك في حوار نش‬
‫ت‬
‫حزيرران ‪:2008‬‬
‫حمد ﷲ كثيررا ألني ت‬
‫" اح‬
‫قمت بدوري كأأم تركمانية‬
‫على القيم و الممبادئ ‪ .‬فھيأأتھم أعضاء‬
‫تربي أوالدھا ى‬
‫ي‬
‫فخورة بھم " ‪.‬‬
‫ة‬
‫لمجتمعھم و أنا‬
‫م‬
‫نافعيين‬
‫ذراعيك لتحتضني‬
‫ك‬
‫حي‬
‫أيتھا الصديقة اللراحلة ‪..‬افتح‬
‫صوب مدينتك ‪ ..‬امسحي‬
‫عي بقلبك ص‬
‫الخلوود ‪ ،‬واشرع‬
‫لنا )برتان( و اھمسي لھا‪.‬‬
‫نصفك المتبقي ا‬
‫ملك دمع فك‬
‫بأنامل‬
‫سأعود لك ظ‬
‫" فرراقي حلم‪ ..‬س‬
‫ظال ألتقاسم معك ذكرى‬
‫زھوراً تنتظرنا‬
‫جمع لك و‬
‫ضي وعبق ااآلتي ‪ ..‬وألج‬
‫الماض‬
‫المنزل "‬
‫ل‬
‫حديقة‬
‫في ح‬
‫الھالل( للوحيدة ) برتان( ‪:‬‬
‫سؤال وجھته مجلة ) ل‬
‫في س‬
‫ساط الريح ستتوجھين مسارره نحو‪!!...‬‬
‫ت على بس‬
‫لو ج‬
‫جلس ِ‬
‫في شرايينھا‪.‬‬
‫فتح الضيق ي‬
‫قالت‪ :‬إلى داخل ققلب أمي‪ ،‬ألفت‬
‫ت‬
‫برتان ‪ ..‬التي عببرت عن غص‬
‫ن‬
‫صتھا وألمھا في األمسية‬
‫حاد النساء‬
‫االستتذكارية للفققيدة‪ ،‬والتي أقامھا اتح‬
‫وتحدثت واألسى ييعصر قلبھا‬
‫ت‬
‫الترككمان في العرراق‪،‬‬
‫حديثھا ‪ ،‬ى‬
‫ودمووعھا تسبق ح‬
‫حتى تجسد أمام عيني مشھ ٌد‬
‫حزنھا ‪!!..‬‬
‫حي جراح حز‬
‫أنك تمدين أنك ببوداعة لتمسح‬
‫! ك‬
‫رحممك ﷲ يا فقيددتنا الراحلة إللى أحضان الخلود ‪ ..‬لقد‬
‫جرحا ال يندممل ‪ ..‬لكنك‬
‫تركت في أعماقننا غصة و ج‬
‫ت‬
‫من الذكريات‬
‫عانقت السمو‪ ،‬ووھبت لنا نفخات ن‬
‫ت‬
‫سجل الخالدات ‪..‬حتما‪..‬‬
‫ميلة فسجلك التاريخ في س‬
‫الجمي‬
‫~ ‪~ 40‬‬
‫أسن سامي عزيز‬
‫اللوحة من ابدااع الفنانة ن‬
‫صة قصيررة‬
‫قص‬
‫‪:‬‬
‫ب‬
‫القصاب‬
‫زككي‬
‫يستحيل الوصول اليھا إال عن‬
‫ل‬
‫عدت من الععصور القديممة‪ ،‬من التارييخ المدفون أأغلب معالمهه‪ ،‬من الحياة التي‬
‫ع‬
‫التي قد تكتشف عن طريق المختصين ‪ ....‬عدت ن‬
‫الكتب المصفوفة ففي المكتبات واآلثار ي‬
‫طريق ب‬
‫ط‬
‫من ھذا الزمن‬
‫الشباع تأمالتتي النفسية ‪.‬‬
‫ي مشاعري ففي حد ذاتھا شعبة ضيقة االفق وغير وافية تماما ال‬
‫ببذھنية أوسع أفقا فبدت لي‬
‫ت‬
‫النظرات واآلمال ‪ ...‬لقد‬
‫ت‬
‫جوھري‪ ،‬وبدوونھا ال أستطييع أن أستمر بتلك‬
‫ال شك أن اإلننسانية أمر ج‬
‫شعرت بعد رحلتي‬
‫والمتطور ‪...‬‬
‫ر‬
‫عالم اليوم المتغغير‬
‫وبأنني أصبحت أككثر الماما بعا‬
‫ي‬
‫ازداد صفاء‬
‫نسان قد د‬
‫االطويلة بأن استيعابي لإلنس‬
‫ن‬
‫ضايا‬
‫مطالعتي على شؤون الحيااة من أفق واحد من القض‬
‫وكنت قد طاالعت كثيرا وولم تقتصر مط‬
‫والشؤون االجتماعية‬
‫المواضيع الثقافية والعلمية وتلك التطورات الحاصلة واللمنتشرة من‬
‫ع‬
‫وانما تعدت ذلك الى كثير ممن‬
‫ا‬
‫ففحسب‬
‫جلة المباشرة‬
‫حول نظرتي ففي الحياة‪ .‬إن مھمتي العاج‬
‫ضائية واالنتررنيت التي كاننت من أوجه التفاؤالت حو‬
‫االخدمات الفض‬
‫جب أن أنتفي‬
‫فبادىء ذي بدء يج‬
‫ء‬
‫ث العالمية وأن أتحوط لھھذه األحداث بأحسن ما يممكن ‪،‬‬
‫أتفاعل مع األحداث‬
‫ل‬
‫ھھي أن‬
‫اليه وھو ھدف‬
‫حيد الممكن أن أسعى ه‬
‫سي باعتبارھھا الھدف الوح‬
‫حاتي واحاسيس‬
‫ستقالل طموح‬
‫أأي شك في ھھدفي الى اس‬
‫ف‬
‫جذريا عن األھداف‬
‫ا‬
‫ييختلف‬
‫صور والتارييخ التي كنت فيھا ‪ .‬ولكننني أعتقد بأنه يمكن القيام بخطوة بدائيية مع ذلك ‪،‬‬
‫كنت أتأمل ففيھا عبر العص‬
‫ألحداث جرفتنتني إلى قلب‬
‫قيق فكرتي تللك ‪ ،‬الن األ‬
‫ي نحو األمام‪ .‬ولكن لم يتتيسر لي تحقي‬
‫يمكن دفع أفكاري‬
‫ككما أنه ن‬
‫صور‬
‫جدتني واقعا في ھذا الدواممة فور وصوولي من العص‬
‫لخوف واآلالم والممأساة االنسانيية‪ .‬بل لقد وج‬
‫ددوامة ا ف‬
‫ة‬
‫ي! حيث قدممت عدة آراء حول مشارييع تتعلق بموققفھم من الجووانب‬
‫القديمة إلى االعصر الحالي‬
‫المختلفة من الحياة‪،‬‬
‫حمة التي أقررھا كل التعالليم واالديان السماوية ‪..‬‬
‫مفاھيم االنسانية واحترام قدسيتته ‪ ،‬وتلك المودة والرح‬
‫م‬
‫وومنھا‬
‫وولدھشتي فقد لقيت تأييدا بباالجماع حوول ذلك المطللب ‪ ،‬لقد سررت جدا في الواقع من ھھذا التأييد الض‬
‫ضخم الكبير؟‬
‫النداءات لم تفھم عللى حقيقتھا‪.‬‬
‫ت‬
‫كان ھذه‬
‫يوحي الي بأن ن‬
‫شعور مليئ بالعذاب كان ي‬
‫ر‬
‫ت ذاته‬
‫وولكن مزقت قلبي في الوقت‬
‫تلك تمنيات ال تنسجم مع‬
‫ضھم ‪ ،‬ولعل ھؤالء اآلخررون ظنوا لك‬
‫ضا لدى بعض‬
‫إن شعاري وھدفي الق كرھا غامض‬
‫إلى من حيث جئت منه ! وھكذا فان ققراري حول انتقالي إلى‬
‫ضل طريقة ھھي انتقالي ى‬
‫أأفكارھم ‪ ،‬وولذا فان أفض‬
‫جدا ‪...‬‬
‫االعصور القدييمة الصعبة أأصبح قريبا ج‬
‫شري إال إنني قد فشلت وأظن بأني ال‬
‫المقدمة للجنس البش‬
‫ة‬
‫ضرات‬
‫الدروس والمحاض‬
‫س‬
‫ته تلك‬
‫وولست أدرى مدى ما لقيته‬
‫صور التي ال تعرف عنه‬
‫خرى إلى العص‬
‫نعم قررت أن أأسافر مرة اخ‬
‫أأنتقد كرھھم للي في أية مناناسبة‪ .‬ھا أنا ققررت ‪ ...‬م‬
‫~ ‪~ 37‬‬
‫إإال في كتب التاريخ ‪ ،‬فجمعت‬
‫ح‬
‫حاجاتي وحمملتھا فوق ناققتي التي‬
‫جئت بھا ‪ .‬ففاتجھت نظرري حول‬
‫ج‬
‫ممدينتي‪ ،‬واللناس ظلوا واقفين‬
‫حولي ‪...‬‬
‫ح‬
‫ففقلت ‪...‬‬
‫ققلت الوداع ‪...‬‬
‫االوداع‬
‫حيل ومن‬
‫رافعا يدي بسالم الرح‬
‫غير نطق ففھم يحسون تعبيري‬
‫غ‬
‫ككأنما يسمععون؟ وردووا أيضا‬
‫االوداع ‪...‬‬
‫غير نطق‬
‫االوداع ‪ ...‬أيضا من غ‬
‫ووأنا أيضا قممت أحس ما بداخلھم‬
‫‪....‬؟ وظلوا واقفين‬
‫سيطر عليناا وحتى‬
‫والسكون س‬
‫صباح اليوم الثاني من غير أي‬
‫ص‬
‫صوت‪ .‬وفي ذلك الصباح‬
‫ص‬
‫ح ‪ ،‬وفي‬
‫ت نحوي‬
‫تتمام الساعة االثامنة توجھت‬
‫ثثالث تلميذات يحملن حقائبھن‬
‫االمدرسية فأعطين حقيبتھن‬
‫جعن ؟‬
‫ووحملتھا إلى ناقتي ‪ ،‬فتراج‬
‫ل سويا ؟‬
‫ققلن ھل تأتين معي لنرحل‬
‫بصوت واحد ‪ :‬نح‬
‫ت‬
‫ففردو‬
‫حن انتقلنا‬
‫خلد وأما الحققائب فال‬
‫إإلى العالم الخ‬
‫ممكان لھا ففي العالم الرھيب!‬
‫ألنك أھلھا ‪....‬‬
‫ففخذھم معك أل‬
‫انتن من سمفونييتي فماذا‬
‫ففقلت‪:‬إذن ن‬
‫تتسألن ؟‬
‫ففقلن ‪ :‬نسأل ببأي ذنب قد ققتلنا ؟!‬
‫وواختفين بععد ذلك‪،‬‬
‫فانفجر‬
‫االسكون بينننا جميعا إللى بكاء‬
‫ببصوت عال ‪...‬‬
‫عدت إلى العصور‬
‫وعندھا ع‬
‫االقديمة‪ ،‬إللى التاريخ المدفون‬
‫أأغلب ‪...‬‬
‫جوھر التمميز بين فناان و أخر‬
‫خيال ھو ج‬
‫الخ‬
‫وھذذه اللوحة وغيرھا االتي ننشررھا في ا‬
‫ھذا‬
‫جلة فيھا ممن الخيال الكثير ه‬
‫لكنه‬
‫العدد من المج‬
‫د‬
‫ليس خياال ناابعا ً من الووھم وإنما من ب‬
‫صلب‬
‫س‬
‫اي منا‪.‬‬
‫أحالم ي‬
‫سامي عزيز‬
‫ي‬
‫عة الشابة أسن‬
‫حية للمبدع‬
‫تح‬
‫~ ‪~ 38‬‬
‫صة قصيررة‬
‫قص‬
‫نااجح ح‬
‫صالح‬
‫سائلة ‪:‬‬
‫عاد الرجل اللى الدار بوجهه غير الوجه الذي خرج ببه ‪ .‬تلقته امررأته بقلق متسا‬
‫ع‬
‫ ماذا أرى ؟ ھل أنت بخيير يا عبد الرح‬‫حمن ؟‬
‫وھو ال يكاد يقف على قدميه ‪ .‬عادت امرأتته من جديد تتتساءل ‪:‬‬
‫ل واجما و‬
‫جل بكلمة‪ ،‬ظل‬
‫للم ينبس الرج‬
‫مرتجف ‪:‬‬
‫ف‬
‫صوت‬
‫طق فقال بص‬
‫لماذا ال تتكلم ؟‪ ....‬أخيرا نط‬
‫لك مكروه ؟ لم‬
‫ ھل حدث ك‬‫عليھا الجزع ‪:‬‬
‫رجاالت األمن ‪ ...‬اضطربت الممرأة وقد بدا ع‬
‫ت‬
‫الحقني وأظننه من‬
‫ ثمة رجل يال‬‫حقك مثل ھذا االرجل ؟‬
‫ ماذا تقول ؟ ولماذا يالحق‬‫ ال أدري ‪.‬‬‫ لعله مجرد ظن أو وھم ‪.‬‬‫وحينما جلست في‬
‫ا‬
‫طوت خطوة كان ھو وررائي‪،‬‬
‫بعينين كعيني صققر وكلما خط‬
‫ن‬
‫ ال ‪ ..‬لقد ررأيته وھو يرراقبني‬‫أن تفارقني نظرراته ‪.‬‬
‫شجرة دون ن‬
‫االمقھى كان ھھو غير بعيد يقف خلف ش‬
‫تخيفني ‪.‬‬
‫ي‬
‫ أنت‬‫ بل أنا الخائئف أكثر من االخوف نفسه ‪.‬‬‫ أيكون أحد قد وشى بك ووشاية كاذبة ؟‬‫زمن الرعب والذذل ‪.‬‬
‫جائز في ھذا الزمن ‪ ..‬ن‬
‫ كل شيء ج‬‫صار اللعين ‪.‬‬
‫من جراء الحص‬
‫ لعلك قلت ككلمة في السيااسة تشير بھا الى الظلم الوواقع علينا ن‬‫ومع ذلك فنحن‬
‫طعم الحياة ‪ ،‬ع‬
‫أجل لقد أفقدنا اللحصار م‬
‫ستاءون من االحصار‪ ،‬ل‬
‫ ال أدري‪ ،‬للكني أعرف أأن الجميع مس‬‫أن تكون للجدرران آذان تسممع ھمساتنا ‪ ..‬أي مذلة !‬
‫الحقيقة‪ ،‬خائفون ن‬
‫ة‬
‫ن قول‬
‫خائفون‪ ،‬ترتععش أبداننا من‬
‫خ‬
‫ انك يا عبد الرحمن اليومم غيرك عن كل يوم ‪.‬‬‫طفيء فيه ھذا الحماس الممتوقد قائلة ‪:‬‬
‫ كفانا صمتا وكفانا ھوانا ‪...‬أشفقت علليه المرأة علييه من نفسه ففحاولت أن تط‬‫ تعال واستررح وال تجھد نفسك أكثر ممن طاقتھا ‪.‬‬‫أطيق ما يحدث ‪.‬‬
‫ لم أعد ق‬‫ايجاد حل الزممتك ‪ ,‬أترى ھذا الرجل الذي يالحقك يريد لك سووءا بأمر من‬
‫ن نفكر في يج‬
‫يقول أنه يجب أن‬
‫ العقل ل‬‫االسلطة ‪.‬‬
‫ ان حياتنا ككلھا مرھونة ببحماقات ھذه السلطة ‪.‬‬‫األيام ‪.‬‬
‫سجد ھذه م‬
‫ أرى أال تذھھب الى المسج‬‫~ ‪~ 34‬‬
‫****‬
‫راح يحسب لكل خطوة حسابھا سيما أن رجل األمن‬
‫ما زال يالحقه ويراقبه في خطواته ھذه وحتى في‬
‫جلسته التي يجلسھا في المقھى عصر كل يوم ‪ .‬ماذا‬
‫تراه يفعل وھو في ھذا الموقف الطاريء عليه ؟ ھل‬
‫حياته في خطر؟ ھل السلطة تھدده بذنب لم يقترفه ؟‬
‫أال يكفيه ھذا الحصار الذي أفقده القدرة على البقاء حيا‬
‫في معترك الحياة ‪ ..‬حصار طال أمده على أبناء‬
‫الوطن جميعا ليذلھم ويرعبھم في آن واحد ‪.‬‬
‫وكلما فكر من جديد انتابته الھواجس ‪ ..‬أي احساس‬
‫باأللم وأية تعاسة ! كيف انقلب النعيم الى شقاء وكيف‬
‫تبددت أيامه الجميلة في ساعة من ساعات الزمن لتقتل‬
‫البقية الباقية من أحالم كانت تراوده ‪.‬‬
‫****‬
‫جاء ثالثة رجال من زبانية السلطة الى الدار ‪ ,‬طرقوا‬
‫الباب ‪ ,‬فتحه لھم ‪ ,‬قيدوه وأخذوه معھم ‪ ,‬ثم اقتادوه الى‬
‫زنزانة ولم يمض وقت طويل حتى بدأ التحقيق معه ‪.‬‬
‫ أنت متھم بمناوئة الحكومة ‪.‬‬‫ أنا !‬‫ اعترف قبل أن تنالك اجراءات رادعة ‪.‬‬‫ اني بريء ‪.‬‬‫ تتآمر على الدولة وتقول أنك بريء ‪.‬‬‫ أنا مواطن بسيط لم أسيء الى أحد في حياتي ‪.‬‬‫ ولكنك أسأت الى الدولة بثرثرتك ولدينا أدلة على‬‫سوء طويتك ‪.‬‬
‫ أتراني قمت بعمل مناويء للدولة دون أن أعرف !‬‫ اعترف قبل أن ينالك العقاب ‪.‬‬‫ أنا بريء ‪.‬‬‫****‬
‫عادوا به الى الزنزانة وبدأ فصل جديد من التعامل‬
‫معه‪ ،‬تلقى أنواع التعذيب بشجاعة رغم الصرخات‬
‫التي ندت عنه‪ ،‬وأغمي عليه عدة مرات لكنه كان‬
‫جلدا‪ .‬وفي الزنزانة كانت وطأة الحر شديدة عليه في‬
‫موسم صيف ساخن‪ ،‬وفي كل ليلة يرى كوابيس‬
‫مفزعة حلما أو يقظة‪ ،‬ويذكر امرأته ‪ ..‬يذكرھا بشغف‬
‫وشوق ويذكر معھا ابنتيه الصغيرتين فيريد أن يقبلھما‬
‫ولكن كيف !‬
‫ومرت عليه أيام قاسية مع الجالد الذي ھو ضحيته‬
‫لينتقم منه دون مبرر االنتقام البشع مع أنه لم يكن‬
‫خصما له ‪ ,‬أي عداوة يحملھا في قلبه مع أنه لم يعرفه‬
‫ولم يره يوما ‪ ،‬أتراه صيادا يتالعب مع فريسته اللعبة‬
‫البشعة القاتلة !‬
‫****‬
‫في ساحة السجن توطدت عالقته بسجين كانت تھمته‬
‫ھي األخرى باطلة ‪ ,‬قال له ‪:‬‬
‫ في سيماء وجھك أرى براءة وأي براءة‪ ،‬وقد انشرح‬‫لك صدري أول ما رأيتك ‪.‬‬
‫ أنا اآلخر أبادلك الشعور نفسه ‪.‬‬‫ حسنا قل لي يا عامر ھل سنمكث في السجن طويال ‪.‬‬‫ ال أتوقع خيرا من ھذه الزمرة الظالمة ‪ ،‬كم من‬‫األبرياء يساقون الى حتفھم كل يوم ‪.‬‬
‫ أنا أيضا ال أرى أمال في النجاة ‪.‬‬‫ ربما نقبع ھا ھنا زمنا طويال ھذا اذا لم يكن حكم‬‫الموت قد أتخذ قراره مسبقا ‪.‬‬
‫ حكم الموت ! ھكذا بسرعة‪ ..‬بأي ذنب وبأية جريمة!‬‫ جريمة حب الوطن ‪.‬‬‫ أنت تمزح ‪.‬‬‫ ھل أنت خائف من الموت ؟‬‫ لي أسرة من يعيلھا بعدي ‪.‬‬‫ لست وحدك من له أسرة ليس لھا أحد‪ ،‬وكل الذين‬‫القوا حتفھم تشردت أسرھم وضاعت في غياھب‬
‫الظلمات ‪.‬‬
‫ أحقا انتھت العدالة ؟‬‫ أجل يا صاحبي انتھى كل شيء في ھذا الزمن‬‫الصعب ‪.‬‬
‫ أراك خائفا من الموت ‪.‬‬‫ ال ‪ ..‬كلنا في النھاية نموت ‪.‬‬‫ ولكن ليس بمثل ھذه الميتة المجحفة ‪ ..‬ھذا موت قبل‬‫أوانه رغم ايماني بالقدر‪ ،‬ثم ليت كان ھذا الموت في‬
‫معركة عادلة مع عدو يريد تدنيس الوطن ‪.‬‬
‫ ھكذا يراد بنا وھكذا آلت اليھا األمور ‪.‬‬‫****‬
‫زاده حديث صاحبه حيرة وحزنا‪ ،‬ھو ليس خائفا من‬
‫الموت ولكن ليس بيد جالد قذر حرفته صناعة الموت‬
‫على من يشاء ‪.‬‬
‫~ ‪~ 35‬‬
‫إلى سامي المقام‬
‫أبزر عباس‬
‫ال تجاملني بمعسول الكالم‬
‫إنني أدمنتُ ألفاظ الغرام‬
‫ال تحاول أسر قلبي فأنا‬
‫قد كسرت القيد وأنفك اللجام‬
‫أنا إنسانيتي ال تشتري‬
‫إن لي حريةً فوق الغمام‬
‫كذب كل إدعاءاتك لي‬
‫كذب ھذا التصابي والھيام‬
‫كذب حتى ابتساماتك لي‬
‫كذب حتى التحايا والسالم‬
‫أتراني لعبة أم دمية‪.‬‬
‫أتراني بؤرة‪ ،‬منفضة ‪،‬‬
‫تطفئ النيران فيھا وتنام‬
‫ْ‬
‫نھجك‬
‫أيھا النفعي يا من قد جعلت النفع‬
‫ْ‬
‫نفسك‬
‫أنت حتى عندما تعشقني تعشق‬
‫أنت حتى عندما تجلس قربي‬
‫ْ‬
‫وقتك‬
‫تقضي‬
‫إنما تجلس كي‬
‫َ‬
‫أنا في نھجك ال أقدر أن أكل‬
‫ْ‬
‫قبلك‬
‫أو أشرب‬
‫ْ‬
‫قبلك‬
‫أنا ال أقدر أن أدخل أو أخرج‬
‫أنا حتى عندما أجلس في سيار ٍة‬
‫ْ‬
‫خلفك‬
‫أجلس‬
‫أنا حتى الحلم ال أقد ُر‬
‫ْ‬
‫دونك‬
‫أن أحلم‬
‫أنا في نھجك مخلوق ضعيف كال َفراش‬
‫أنا في نھجك ال أصلح إال للفِراش‬
‫أنا في عينك ال أقوى على كسب المعاش‬
‫أنا في نھجك ال يمكن لي أن أتكل ْم‬
‫أنا في نھجك ال يمكن لي أن أتعل ْم‬
‫أنا حتى عندما تشتمني ‪ ..‬تضربني‬
‫حقي أن أشكو‬
‫ليس من‬
‫َ‬
‫أو أن أتألم‬
‫أنا ال يسمح لي حتى البكاء‬
‫أنا في عينك شي ٌء عاب ٌر‬
‫أنا في عينيك عا ٌر‬
‫تتحاشى عندما تذكرني‬
‫والغاصب‬
‫أيھا الصاخب والغاضب‬
‫ُ‬
‫والناھب‬
‫والقاطب والسالب‬
‫ُ‬
‫والشاطب‬
‫والواھب والكاتب‬
‫ُ‬
‫والراغب والراھب يا سامي المقام!‪...‬‬
‫أيھا الصائد والبائد والوائ ُد‬
‫والقائد والرائد والخال ُد‬
‫والصامد والراشد والماج ُد‬
‫والعابد والساجد والزاھد يا نسل الكرام‬
‫النساء‬
‫أيھا الشارب من دمع‬
‫ْ‬
‫اإلماء‬
‫أيھا اآلكل من لحم‬
‫ْ‬
‫وعاء‬
‫أنت يا من تحسب األنثى‬
‫ْ‬
‫تقذف األقذار فيه وتنا ْم‬
‫سيدي ھذا حرا ْم‬
‫سيدي أرجوك فكر لحظة‬
‫فأنا إنسانة مثلك‬
‫والمعدن من ھذا الرغا ْم‬
‫جاحد أنت لفضلي دائما ً‬
‫ومع الجاحد ال يجدي المال ْم‬
‫أ يھذا أالزدواجي أما‬
‫آن أن تظھر لي بعض احترا ْم‬
‫فأنا إنسانة مثلك‬
‫والمصدر من نفس الرغا ْم‬
‫وفي ظلمة الليل وھو قابع في زنزانته تراءت له الصورة من جديد ‪ ..‬صورة امرأته وابنتيه الصغيرتين ‪ ..‬يعز‬
‫عليه حقا فراقھم ‪ ..‬الفراق مر شديد الوطأة على النفس‪ ،‬وأي فراق ھو ‪ ..‬فراق أبدي فيه حسرة وخوف وفزع ‪.‬‬
‫ومع ذلك راح يردد مع نفسه بأنه ليس وحده في مثل ھذه القضية وأن حشدا من األبرياء تغتالھم يد الجالد كل يوم‬
‫‪ ..‬كما تراءى له فجر جديد يحمل في طياته شمسا ساطعة ومعھا نسيم الحرية العبق ‪.‬‬
‫~ ‪~ 36‬‬
‫ة‬
‫قصيرة‬
‫قصة‬
‫صرت مرددان‬
‫نص‬
‫ننھض من نوممه ‪.‬‬
‫حنفية التي تققع في‬
‫خ‪ ،‬أبصر الح‬
‫ممن زجاج اللنافذة المتسخ‬
‫الحوش وحولھا عددة دجاجات‪ ،‬تشرب الماء‪ ،‬وھي‬
‫ش‬
‫ووسط‬
‫القطرات التي‬
‫ت‬
‫على‬
‫تترفع رؤوسھھا إلى السماءء شكرا ع‬
‫كان ولدا‬
‫تتذھب بظمئھھا كما كانت تقول له أممه عندما ن‬
‫غرا‪.‬‬
‫غ‬
‫فاندفع الديك‬
‫ع‬
‫حاول أن يغممض عينيه ثاانية ليواصل النوم‪،‬‬
‫ح‬
‫جلجلة ‪،‬طويلةة وقوية ‪ .‬تمننى لو كان قرريبا منه ليرقععه بفردة من ننعاله‪.‬‬
‫ففي صيحة مج‬
‫والذي ال بد أن يننتھي ببصقة‬
‫سين‪ ،‬الذي ال يقل إزعاجا عن صوت االديك ‪ ،‬ي‬
‫اارتفع صوت سعال جارھھم الحاج حس‬
‫كبيرة من البللغم‪.‬‬
‫يتوسطھا قدر كبير ممن الحمص‬
‫ا‬
‫وھاب بعربته اللتي‬
‫ب‬
‫سينطلق‬
‫ككان يعلم ماالذي يحدث ففي الخارج ‪..‬فبعد قليل س‬
‫الل االنتظار‬
‫الصباح المبكر ‪ ،‬ففيروحون خال‬
‫ح‬
‫عمال منذ‬
‫االمسلوق إلى حيث محطةة العمال اليومميين‪ ،‬الذين يينتظرون ال‬
‫طبق من الحممص وقطعة خبز ‪.‬‬
‫يتناوللون فطورھم المؤلف من ط‬
‫نقليات المدينة ‪ ،‬لتذھب بعد‬
‫ت‬
‫تتأخر سيارة حمددي في طرييقھا إلى‬
‫ر‬
‫وسووف لن‬
‫بين كركوك وببغداد‪.‬‬
‫األلف في رحلة ن‬
‫ظار ربما في االسفرة ف‬
‫انتظ‬
‫سلطانھا على كل مككان والتي ستتتحول إلى ناار كاوية في‬
‫ا‬
‫بدأت الشمس تفررض‬
‫ت‬
‫عز الظھيرة‪.‬‬
‫أحس بطنين في أذنيه وكأنه إنذار موجه إإليه من مخه بأن يتوقف من أن يعب‬
‫س‬
‫رفاق السوء من‬
‫تقول له أمه عن صحبة ق‬
‫مساء ‪ ،‬وأن يتوققف كما ل‬
‫الخممرة كل ء‬
‫كل مساء إلى‬
‫في الشرب ل‬
‫اندفاع وحيدھا ي‬
‫ع‬
‫سؤولية‬
‫سرسرية( الذيين تحملھم مس‬
‫)الس‬
‫الحد الذي يسقط ففيه كل ليلة ككالصريع إلى فراشه‪.‬‬
‫د‬
‫صباح ‪ ،‬ليبيعه‬
‫خبز الطري ‪ .‬أمه كعادتھا تخبز كل ص‬
‫ارتففعت من التنوور رائحة الخ‬
‫حتى ينتھي من آآخر رغيف‬
‫جلس ساعات طويلة ى‬
‫ھو إلى سوق )القورية( ويج‬
‫نصررت مردان‬
‫لديه‪.‬‬
‫~ ‪~ 32‬‬
‫كان معتادا عند حلول المساء االنطالق صوب‬
‫الحانات والبارات الرخيصة ليرتشف ماشاء له من‬
‫الخمرة‪ .‬وھي لحظات ممتعة بالنسبة له‪ .‬فكل من‬
‫حواليه تطفح على وجھه ابتسامه ‪ ،‬ماتلبث أن تتحول‬
‫إلى ضحكات عالية ألتفه األسباب على ضوء النكات‬
‫والقفشات المتبادلة‪ .‬حيث أن الكؤوس الطافحة كفيلة‬
‫أن تقلب أكثر الوجوه عبوسا وقمطريرا إلى وجوه‬
‫سعيدة مترعة بالحبور والمرح الذي يستمر حتى بعد‬
‫مغادرتھم للحانة في طريق العودة إلى بيوتھم‪،‬‬
‫واستغراقھم في نوم عميق ال تقطعه إال شمس نھار‬
‫جديد ‪ ،‬وصوت الحياة الذي ينطلق من الشوارع‬
‫واألزقة والسيارات والبيوت‪.‬‬
‫دخلت أمه إلى غرفته إليقاظه العتقادھا بأنه ال يزال‬
‫نائما ‪.‬بادر إلى تحيتھا ‪:‬‬
‫ـ صباح الخير يا أمي ‪.‬‬
‫اقتربت منه وجلست قرب رأسه ‪ ،‬وھي تقول له ‪:‬‬
‫ـ لقد استيقظ ضيفك ياولدي ‪.‬‬
‫لم يفھم ‪،‬فھو ككل مساء رجع من الحانة لوحده إلى‬
‫البيت ‪ .‬لكنه ألفى نفسه يسألھا ‪:‬‬
‫ـ أي ضيف يا أمي ؟‬
‫قالت له بھدوء ‪:‬‬
‫ـ الجندي األمريكي ‪.‬‬
‫نظر إليھا باستغراب وھو يجلس متحفزا على فراشه ‪:‬‬
‫ـ في بيتنا جندي أمريكي !‬
‫واقتنع من مالمحھا بأنھا تتكلم الحقيقة ‪ ،‬وأن شيئا‬
‫ماحدث ليلة أمس‪ .‬حدث ال يتذكر تفاصيله ‪ .‬انطلقت‬
‫تروي له التفاصيل ‪:‬‬
‫ـ لقد أتيتما معا إلى البيت ‪ ،‬كان يلبس لباسه العسكري‬
‫‪،‬وأنت كنت تلح عل ّي في إكرامه ألنه ضيف ‪،‬وواجب‬
‫الضيف إكرامه‪ .‬لم تكتف بذلك بل بدأت تشرف على‬
‫إعداد فراش نظيف له في غرفة الضيوف ‪..‬وكان ھو‬
‫دائم الضحك ‪ .‬كان يبدو عليكما وكأنكما تعرفان بعض‬
‫منذ زمن طويل‪.‬‬
‫أراد أن يقطع الشك باليقين فأسرع نحو غرفة‬
‫الضيوف ففوجيء ھناك به‪ .‬كان في بدلته العسكرية‬
‫عندما رآه أسرع إليه مصافحا وشاكرا‪ .‬لم يكن يعلم‬
‫من االنكليزية إال عبارات محدودة ‪ ،‬لكنه فھم أن‬
‫الجندي يشكره‪.‬‬
‫كانت الحيرة ال تزال تحتل مساحات واسعة من‬
‫تفكيره‪ .‬ماذا تحدث مع الجندي األمريكي السكير‬
‫طوال الليل‪ .‬ماالذي قاد األمريكي إلى تلك الحانة‬
‫الرخيصة الشعبية وقد سمع بأن للجنود األمريكان في‬
‫المدينة كل مزايا التسلية في معسكرھم ؟‪ ..‬وكيف‬
‫واتته الشجاعة في أن يرافقه إلى منزله ؟ ‪ ..‬ھتف من‬
‫أعماقه ‪ :‬إنھا الخمرة ‪.‬‬
‫لم يبد عليه أي أثر من مشاعر الود واأللفة التي بدت‬
‫عليه لحظة لقائه بالجندي األمريكي في الحانة ‪ .‬كان‬
‫يبحث عن كلمة مناسبة عندما صافحه األمريكي الذي‬
‫قال له‪ ،‬أنه سيرجع إلى المعسكر‪ ،‬وان سيارة‬
‫عسكرية ستأخذه ‪.‬‬
‫لم يمر على وقوفھما أمام الباب إال لحظات حتى‬
‫أطلت سيارة في رأس الزقاق ‪ .‬ثمة من نساء الجيران‬
‫كان ينظرن من حلف أبوابھن نصف المواربة‬
‫بفضول ‪.‬رفع الجندي يده له من داخل السيارة‬
‫مودعا‪ ،.‬فقابله بالمثل‪.‬‬
‫انطلقت السيارة العسكرية مسرعة وكأنھا تريد أن‬
‫تتحرر بأسرع وقت ممكن من الزقاق الضيق‪.‬‬
‫استغرب من كيفية عثورھم على ھذه المحلة المنسية‬
‫القديمة‪ .‬لكنه تمتم في نفسه " إنھم األمريكان‪ ،‬ال يخفى‬
‫عليھم شيء"‪.‬‬
‫رجع بمشاعر متناقضة وكأنه فقد توازنه ‪ .‬كانت‬
‫األزمنة واألمكنة تتداخل في أعماقه ‪ ،‬بينما كان شقيقه‬
‫الذي استشھد في إحدى غارات الطائرات األمريكية ‪،‬‬
‫ينظر من خالل صورته المعلقة بعينين ثابتتين‬
‫صوب الباب الخارجي الذي خرج منه الجندي‬
‫األمريكي ‪.‬‬
‫‪10.11.2011‬‬
‫~ ‪~ 33‬‬
‫طفى‬
‫فارووق مصط‬
‫عن غنائھا اللشواق‪ ،‬تلك البالد التي ال يكف النھھر عن الصدداح ألشجار‬
‫تتلك البالد التتي ال يكف البوح فيھا ع‬
‫الكثير من روانق‬
‫ر‬
‫شربت‬
‫أن التقيھا ‪ ،‬وتش‬
‫سمعت عنھا االكثير قبل ن‬
‫حكي عن المووصل التي س‬
‫االغابات‪ ،‬عن تلك البالد اح‬
‫القرن المرتحل ‪،‬‬
‫سينيات ن‬
‫تعين في شركة نفط )عين ززالة( في خمس‬
‫ي )عبد الرحييم( الذي ن‬
‫طريق شقيقي‬
‫ممغانيھا عن ط‬
‫على مطاعمھا‬
‫الموصل وتعرفه ى‬
‫ل‬
‫يحدثنا عن نزالته إلى‬
‫ا‬
‫سنوية‬
‫ففعندما كان ييھبط كركوك في إجازته الشھرية والس‬
‫سواقھا القديممة العابقة بأففاويه توابلھا ‪ ،‬ومعالمھا‬
‫طيھا وكان يففصل بدالته عندھم‪ ،‬وأس‬
‫االمشھورة وممشاھير خياط‬
‫ص إعجابه ببنھرھا الذي ينصف المديينة إلى ساحللين‪ :‬األيمن وواأليسر‪ ،‬وتممضي األيام‬
‫االحضارية وففوق ذلك يقص‬
‫العربات التي تجرھھا الخيول أماام دارنا في‬
‫ت‬
‫وقفت عربة من تلك‬
‫ت اذكر جيدا كيف ت‬
‫سنون ومازلت‬
‫ووتتدحرج الس‬
‫أنيق مھندم يحممل حقيبة دبلووماسية َوقُ ﱢد َم‬
‫صف الستينياات ثم نزل ممنھا رجل ق‬
‫منتص‬
‫يحضر لنيل درجة‬
‫ر‬
‫األستاذ )عمر الطاللب( وھو طاالب دراسات عليا‬
‫ذ‬
‫إلينا بأنه‬
‫ا‬
‫شقيقي )فائق مصطفى( ھناك وجاء‬
‫الدككتوراه في اللقاھرة وقد تتزامل مع ش‬
‫ومصادر تخص‬
‫اجل البحث واللتداول في أمور ص‬
‫بكركوك من ل‬
‫ك‬
‫لزياارته‬
‫سوف التقيه كثيررا فيما بعد‬
‫عمر الطالب( الذي ف‬
‫أطرروحتيھما ‪ ،‬والدكتور )ع‬
‫وانشر الكثير من كتاباتي في مجلة )الجاممعة( وجريددة )الحدباء(‬
‫ر‬
‫بالمموصل‬
‫صفحاتھما الثقافية ‪.‬‬
‫ا‬
‫وكاان ھو مشرفا ومسؤوال ن‬
‫عن‬
‫أكملت دراستي اللجامعية عام‬
‫ت‬
‫سقط أيام أخرريات من تقوييم العمر وأككون قد‬
‫وتس‬
‫عن المدھش‬
‫برار جدييدة والبحث ع‬
‫إلى السفر وعنااق‬
‫خلي شوق ى‬
‫‪ 1967‬وفي داخ‬
‫ٍ‬
‫سكع في شووارع العالم‬
‫ضارية والتس‬
‫شواخص الحض‬
‫والتعرف على الش‬
‫ف‬
‫والففاتن‬
‫صالح فائق( – يقيم في‬
‫صديقي الشاعر )ص‬
‫ي‬
‫اتفق مع‬
‫احد األيام ق‬
‫الكببير‪ ،‬ففي د‬
‫ضعنا مخططاً‬
‫الوققت الحاضر ففي بالد الفليببين – أن نزوور كل مدن العراق فوض‬
‫التالي وبدراھمنا‬
‫في اليوم ي‬
‫بالبصرة وبالفعل ي‬
‫ة‬
‫لنا أن نبدأ من االموصل وننتتھي‬
‫فاروق مصطفى‬
‫ق‬
‫حافلة متوجھة إللى الموصل‬
‫ة‬
‫القلييلة ولكن بشووقنا العارم إإلى األسفار صعدنا‬
‫وبممجرد وصوولنا إليھا وتدبيرنا مكانا لنا لإلقامة اننطلقنا إلى‬
‫~ ‪~ 29‬‬
‫حفھا‬
‫وطفنا حول متاح‬
‫ا‬
‫شوارعھا وممقاھيھا وسيننماتھا‬
‫ش‬
‫ووانتظرنا يوممين أو أكثر لفتح أبوابه إال إن ھذا البباب‬
‫يء‬
‫بحجة وجود ترمميمات فيه وككان أجمل شي‬
‫ة‬
‫للم يفتح‬
‫جنح وانبھاررنا بھذا الممعلم‬
‫ھھو زيارتنا للثور المج‬
‫أليام الثالثة التي مكثتھا في‬
‫االنينوي‪ ،‬أتخييل أن ھذه األ‬
‫حب‬
‫داخلي ‪ ،‬ھذا الح‬
‫ي‬
‫سخت لي حببھا في‬
‫االموصل رس‬
‫قادمات ‪،‬‬
‫ت‬
‫ستمر إلى سننوات‬
‫الذي سوف يس‬
‫االمستھام ي‬
‫ضمن‬
‫بالد الجزائر ض‬
‫حال إلى د‬
‫عام شددت الرح‬
‫وولكن بعد م‬
‫تدريسية من قبل وزارة التربية ووجاء تعييني في‬
‫ة‬
‫ببعثة‬
‫ف‬
‫صغيرة‬
‫الشرق الجزائري في بلدة ص‬
‫ق‬
‫أأقصى‬
‫تعرف بـ‬
‫)كالما( القرريبة من مديننة )عنابة( الساحلية ‪ ،‬ووفي‬
‫ھھذه المدينة تتعرفت على شابين موصلليين يعمالن في‬
‫عبد‬
‫ننفس المضماار الذي أوفدت من اجله ‪ ،‬احدھما )ع‬
‫خر )احمد( وعن طريقھھما بدأت أعييش‬
‫االستار( واألخ‬
‫حنينھما وأتواقھما إليھا ووال‬
‫من حكايات ح‬
‫االموصل ن‬
‫حيھا‬
‫ااستطيع أن أنسى مرويااتھما عنھا ووعن ضواح‬
‫أن التقي بھما فقد‬
‫صدد الحديث عنھما أمل ن‬
‫ووطالما أنا بص‬
‫لعراقية وعنففوانا من الننبل‬
‫من النخوة الع‬
‫ككانا قمة ن‬
‫وومرتق ًى من االشھامة‪.‬‬
‫عنابة( تمور‬
‫كانت مدينة )ع‬
‫ت‬
‫في أواخر الستتينيات‬
‫بالبععثات العرببية التدريس‬
‫سية‪ ،‬فثمة مصريون‬
‫طينيون وتوانسة فساحة‬
‫وسووريون وعرااقيون وفلسط‬
‫)الكوور( قلب عننابة تكتظ بھھم وھم يتزاح‬
‫حمون على‬
‫موائئد مقاھيھا الممظللة ببذخ أأشجارھا األففريقية ‪ ،‬في‬
‫شادة بين عراققي واخرين وتناھى إلينا‬
‫يوم ما وقعت مش‬
‫تجووز على‬
‫خانا العراقي قد ْاھين وتج‬
‫بان صديقنا وأخ‬
‫إلى )عنابة( ببأجمعنا من‬
‫ذاك ھبطنا ى‬
‫حقوققه عند ك‬
‫البلداات المجاوررة واجتمعنا وفي مقدممتنا الشابان‬
‫ندور المدينة شاررعا فشارعا نبحث عن‬
‫صليان ر‬
‫الموص‬
‫األخ العراقي ا‬
‫ألنصاف خ‬
‫المعتتدين اؤالء أل‬
‫فأنا كلما أتذكر‬
‫حمد أتذكر معھما اللحممة العراقية‬
‫عبد الستار واح‬
‫ظلت البعثات‬
‫العراقية والشجاعة العراقية وظ‬
‫ة‬
‫خوة‬
‫واألخ‬
‫العربية التعليمية تتحدث طوييال عن ھذه الوقفة التي‬
‫حدنا بجبال اللعراق وھضب‬
‫وقفنااھا وكأننا توح‬
‫ضباته وانھاره‬
‫وسھھوله واھواره ‪.‬‬
‫مصطفى( في كلية‬
‫ى‬
‫شقيقي الدكتور )ففائق‬
‫ي‬
‫مع تعيين‬
‫الترببية ‪ /‬جامعة الموصل عاام ‪ 1978‬انففتح لي باب‬
‫الشھر الواحد أققوم بزورة‬
‫ر‬
‫الزياارات فكنت في‬
‫صل وربما بزورتين وبددأت أتعرف المدينة عن‬
‫للموص‬
‫قرب وأعيشھا ببالطول والعررض واألعمماق ‪ ،‬كنت‬
‫ب‬
‫أغادر داره في المجموعة قبل الساعة الثامنة وال‬
‫جنحة الظالم عليھا ‪ ،‬لقد‬
‫أعود إليھا إال بععد رفرفة أج‬
‫د‬
‫أتشرب عتاقتھا وااكتشفت فيھا‬
‫ب‬
‫توحددت بعراقتھا وبدأت‬
‫سكعاتي النھااية وذوباني في االظالم‬
‫مدينة صالحة لتس‬
‫ة‬
‫طب الطري الذي تفرزه سينماتھا ھذذه السينمات‬
‫الرط‬
‫التي كانت لي مثابات اتمااھى في عووالمھا وھي‬
‫خيوط يفاعتي ‪ ،‬ووتربطني بحباال مراھقتي‬
‫ط‬
‫تشدنني إلى‬
‫شاف كل ھذه‬
‫عرفت سعادة سخية باكتش‬
‫عترف إنني ع‬
‫‪ ،‬اع‬
‫حة اإلضاءة‬
‫صاالت التي ھي بمثابة زوايا صالح‬
‫الصا‬
‫صالة وأخرى‬
‫المخيلة ‪ ،‬وبين ص‬
‫ة‬
‫اليھااج الخيال وابھاج‬
‫في كتبھا ‪ ،‬ال عجب ادخل‬
‫تستلققي مكتبة واددعة أمينة ي‬
‫صاللة وأغادرھا إلى مكتبة وانا اتابط ككتبا ‪ ،‬فكنت‬
‫أحس وانا أُمطر بلذاذات وسععادات غير ممرئية ولكنھا‬
‫س‬
‫حة ‪ ،‬وكانت‬
‫طيور الجارح‬
‫سراب من الط‬
‫تغزو جسدي كأس‬
‫و‬
‫عندما وقعت على مكتبة )أقرا( التي‬
‫طتي أعظم ع‬
‫غبط‬
‫عددتتھا بيتا أمنا للصديقاتي الككتب ‪ ،‬ولم اھببط الموصل‬
‫وتمتعت بمرآھا وال ادري أيتھا‬
‫ت‬
‫عليھا‬
‫إال ووقد ترددت ع‬
‫~ ‪~ 29‬‬
‫طتك‬
‫النكسار وغط‬
‫غزاك اال‬
‫االمكتبة العتيددة أأنت باقية أم‬
‫ِ‬
‫ت التالشي كما ھي كل أشيائنا الجمميلة‬
‫ل‬
‫االھزائم‬
‫ودخل ِ‬
‫كحال السينمات اللتي‬
‫ل‬
‫طريقھا إلى الغياب‬
‫تتمضي في ط‬
‫عبق‬
‫خرى ‪ ،‬ومازللت أتنفس ع‬
‫حدة تلو األخ‬
‫اانطفأت الواح‬
‫جات‬
‫ي المدوزن مع تدحرج‬
‫ااإليقاع الحيااتي الموصلي‬
‫سق‬
‫إليقاع المموس‬
‫طرقات وأزققة المدينة ‪ ،‬اإل‬
‫االضحى في ط‬
‫ت الفاغمة اللتي تضوع من‬
‫بباالزياء والثيثياب والنكھات‬
‫اقنص غمائم مثثقلة‬
‫ي وكأنني ص‬
‫صغيرة ‪ ،‬امشي‬
‫االمطاعم الص‬
‫صر الشاع‬
‫ببدھشتھا وببذاختھا وأبص‬
‫عر )ذا الننون‬
‫صفحات رواية ) ولييمة‬
‫ت‬
‫ااالطرقجي( ووھو يثب من بين‬
‫ل يقرأ في كتتاب أشعاره في‬
‫حر( وما زال‬
‫إلعشاب البح‬
‫إل‬
‫ساحة ) الكوور( في مديينة عنابة اللمتوسطية‪ ،‬ھھذه‬
‫س‬
‫التي دوخت ممليحاتھا وروونقت فضاءااتھا‬
‫ااألشعار ي‬
‫تتماوج مع ھبات النسيم لتسققط نجاواھا في‬
‫ج‬
‫ووھي‬
‫ممسامع البحر ‪.‬‬
‫اھبط سوق النجففي بحثا عن أصدقائي بااعة‬
‫وواراني ط‬
‫صفتھا اسألھم عن ) حبيب بن‬
‫االكتب الجواليين على أرص‬
‫أأوس الطائي( وھل يا ترى‬
‫ى مرا من أممامھم مع شاعر‬
‫ككركوك الحمميم ) سركون بولص( ووھما يتحاورران‬
‫ألي (‬
‫سم ) بعد ي‬
‫خير يحمل اس‬
‫في نص لألخ‬
‫وويتجادالن ي‬
‫أأمثولة أبي تمام وھو االذي استھلهُ بقول الشاعر‬
‫ن الظل في اللضحى " ‪.‬‬
‫االموصلي " أألذ مصافاة من‬
‫عطاءھا‬
‫" وھا ھي أبيياته تتحسب ع‬
‫ت‬
‫وكل بيت ررسول ا ٍ‬
‫ق إلينا‬
‫من بعيد ‪ ،‬يععرف الطريق‬
‫طريق إليه "‬
‫وال نجھل الط‬
‫ت كلماتھھما‬
‫ببقلبي الثمل ابحث عنھماا ألمطر بتوھجا ِ‬
‫طفئ‬
‫ي سأتفيأ شجررتيھما ‪ ،‬وأط‬
‫ووامشي وعزائي فيه أنني‬
‫ُ‬
‫قھى‬
‫صعلك أالن مقھ‬
‫واسكت أنينه البواح ‪ ،‬أتص‬
‫شجا داخلي و‬
‫ش‬
‫شف‬
‫صباحي وارتش‬
‫التحمم بنشوة الجلوس الص‬
‫)البجاري( ال‬
‫شايه المھيل وانا ارقب الضحى المووصلي الذي له‬
‫ش‬
‫خبز‬
‫الشاي وضوعة الفطائر الممسكرة والخ‬
‫ي‬
‫ننكھة‬
‫في تنانيرھا االطينية‪ ،‬ثم أجد بابا للننھر‬
‫االمحمص ي‬
‫جدي‬
‫يقاسمونني أقداح وجد‬
‫ي‬
‫صحبة الشعرراء‬
‫ييخرج منه ص‬
‫سھوبا من التووق‬
‫صل بالداً من الصباح وس‬
‫ووارى الموص‬
‫االذي يتقوت للحم حنيني ثمم أرى النھر ييتدفق شعوبا من‬
‫ويلبسونھا اقمصة الدففلى‬
‫ا‬
‫ااألطفال يدحررجون مسراتتھم‬
‫ووقفافيز الياسممين ‪.‬‬
‫سين يحيى أوغلو‬
‫ياس‬
‫‪---------------------------------‬‬‫ي‬
‫عطر ھھذا‬
‫أ ّ‬
‫ٍ‬
‫ي‬
‫ياسيدتي‬
‫عطر الوادي سيال‬
‫ع‬
‫وأ ى‬
‫نحنى‬
‫وسال للھضاب‬
‫ل‬
‫رتقى التل‬
‫وأ ى‬
‫ووجبل الحب له قد‬
‫انحنى‬
‫ي عطر ھذا يياسيدتي‬
‫أ ّ‬
‫حبه وطنا‬
‫اورقت كلمات ح‬
‫قت‬
‫اي عطر ھذا يياسيدتي‬
‫لحبه مسكنا‬
‫اوجد الخلد به‬
‫د‬
‫جد الخلود‬
‫ولحبيب ارتقى مج‬
‫ب‬
‫لم يغغادر قلبك أومسكنه‬
‫ھو عطر وفااء للحبيب‬
‫ھل و‬
‫ھو الحب وقلببك مكمنه‬
‫ام و‬
‫اي عطر ھذا يياسيدتي‬
‫يلھم االروح ويرووي البدن‬
‫‪31‬‬
‫حاوره ‪ /‬فاضل االحالق‬
‫منھا )صرمالي‬
‫سط الثقافي التركماني ‪ ،‬صدرت له روايات ا‬
‫جى قاص و روائي معرووف في الوس‬
‫حمزة حمامج‬
‫ح‬
‫شرتا في جرييدة يورد‪ ،‬و‬
‫أما ) أفسون( و) يورغون قوتا( فقد نش‬
‫جي قدح ( ا‬
‫ببابوج( و ) ببياز خوروز ( و ) يدينج‬
‫ييعتبره معظم المثقفين بأنهه احد ابرز اللقصاصين و الروائيين التتركمان ‪ ،‬ا‬
‫لما تحمل اشتغاالته السردية من عمق و‬
‫عام ‪ 1945‬و‬
‫لجريحة التي ولد فيھا م‬
‫ل متمرس ‪ ،‬و قد كتب ممصورا مدينتته كركوك الج‬
‫تتأثير و تطوييع اللغة بشكل‬
‫سلس أخاذ ‪ ،‬و د‬
‫من محالت و أززقة و اماكن و قاطنيھا باباسلوب س‬
‫أحمد آغا ( و ماا جاورھا ن‬
‫ممنطقة ) مد‬
‫فد كان شاھدا‬
‫حزانھا ‪ ..‬لم‬
‫حصا ناقدا لككل االحداث و الشخوص بتطلعاتھا و افراحھا و اح‬
‫فاح‬
‫بل بعين ص‬
‫باسلوب المؤرخ او السياسي ‪ ،‬ل‬
‫ب‬
‫يككتبھا‬
‫القاص و الروائي مالمسا كل‬
‫ازمات و تعقيدات التي عاشھا‬
‫ت‬
‫التي احتوتھا و ما يتعلق بھھا من‬
‫اللتطورات ي‬
‫يركض و يلھث للتجسيدھا و ااستحضارھا في معظم‬
‫ض‬
‫فقد كان‬
‫فععال ‪ ،‬لذا د‬
‫الذين خالطھم و تعامل معھم‬
‫المحيط الذي عاشه و الناس ن‬
‫ط‬
‫ذلك ھو‬
‫سردياته ‪ ..‬ك‬
‫س‬
‫من نسيج الواققع او من ابدداع الخيال ‪ ..‬تأثر بھم بففاعلية داخل‬
‫سواء كانوا ن‬
‫س‬
‫عوالمھم و بؤؤسھم و ھناءءاتھم التي ال نھاية لھا‪ .‬ان قصصه القصيرة و‬
‫ع‬
‫التحدي و الصراع‬
‫ي‬
‫ررواياته استھدفت الحراك الفكري انبثاققا من قدرته على‬
‫‪ ...‬التحدي مع الزمن الذي ااستأصل من طفولته و ريععان شبابه مبباھج اللھو و‬
‫سية ‪ ،‬لتراكم المحبطات و المنغصات المعاشية و‬
‫سيرته الدراس‬
‫اللتسلية‪ ،‬و مس‬
‫التي رغم عنفھھا و فساوتھا‪ ،‬دخل حمامج‬
‫الجتماعية تي‬
‫اال‬
‫جي في صراع حاد معھا‬
‫دبية من شوامخ القصص و‬
‫بين اآلف الصففحات األ ة‬
‫حثا عن ذاته المستلبة ن‬
‫بح‬
‫سرديات عمالقة االددب التركي‬
‫ت‬
‫اللروايات العرربية و العالممية و من بيينھا‬
‫فائق (‪.‬‬
‫كمال ‪ ،‬جتين آلتاان‪ ،‬سعيد ق‬
‫)ييشار كمال ‪ ،‬اورھان ل‬
‫~ ‪~ 26‬‬
‫اللم ‪ ،‬اغالبه‬
‫استكانة فأنا رغم مما يروعني اال‬
‫نة‬
‫ھذه لليست‬
‫ايامي التي تظللھھا الھموم ‪،‬‬
‫في ااعماقي في زحمة ي‬
‫جري كالنھر‬
‫سياق غريب تج‬
‫ضي في ق‬
‫صور االيام تمض‬
‫ر‬
‫الغاررق في الظلممة ‪ ،‬مشاھد مضطربة ككأنھا شموع‬
‫تذوب على مھل ‪....‬‬
‫ب‬
‫منولوج احدى شخووصك ‪ ..‬؟‬
‫ج‬
‫كالمك ‪ ،‬ام‬
‫ك‬
‫_ ھھل ھذا‬
‫أعيش باألمس و أدعو امسي‬
‫سياب ‪ :‬ش‬
‫انا كما يقول الس‬
‫* ا‬
‫تعبت ليس فقط ممن المرض ببل ما يحمله‬
‫الغدا ‪ ..‬نعم ‪ ،‬ت‬
‫الظالم من انزالقاات روحية ‪ ،‬عالقات‬
‫م‬
‫ھذا العالم‬
‫التناقضات و النوازع و االبتذال و العالقات‬
‫ت‬
‫سة‬
‫فريس‬
‫حترام ‪...‬‬
‫النفعيية و عدم االح‬
‫صصك و رواياتك ‪ ..‬؟ و‬
‫كل ھذه في قص‬
‫ھل صورت ل‬
‫_ ل‬
‫ھل لطفولتك و البيئة التى عايشتھا و مرجعياتك‬
‫الثقاففية لھا اثرھا في ذلك ‪ ..‬؟ ‪..‬‬
‫قاسية و ظروفي كانت أشد ‪،‬‬
‫ة‬
‫بيئتي كانت‬
‫* باللتأكيد ‪ ..‬ي‬
‫مرحلة المتوسطة‬
‫ة‬
‫الدراسة بعد‬
‫ة‬
‫ألسبااب قاھرة ترركت‬
‫عايشت ھذا‬
‫‪،‬عمللت في الحممام القريب ممن بيتنا و ع‬
‫كذلك المحالت و االزقة ‪،‬‬
‫العالم بمكانه و ناسه و ك‬
‫م‬
‫منطققة احمد آغا و صاري كھيية و سوق الھھرج‬
‫و بس‬
‫سبب الفقر و العوز و اللبؤس عانى البعض من‬
‫ع‪ ،‬ھناك من كان يعيش‬
‫ازمات و اشكاالت و نوازع‬
‫ت‬
‫على االوھام ‪ ،‬س‬
‫سعادته القصووى مختزلة في لفة كباب‬
‫بـ ) الصمباق ( و الطرشي ‪ ...‬و نساء يحلممن برغائب‬
‫غير محدودة ‪ ،‬ببقصور و ابھھة االميرات ‪ ،‬و الحذاء‬
‫الذھببي ‪..‬‬
‫فيھا كل ما ھو ممبتذل و نقي‬
‫جسدت صوررا واقعية ا‬
‫_ ج‬
‫و جمميل ‪،‬تجاھد ففي توطين التتوافق مع النففس ‪ ،‬مكتفية‬
‫بألقنااعة ‪ ،‬حيث يستحيل البييت القديم الممتھريء في‬
‫لنزوات و مثالب و‬
‫ت‬
‫ضن‬
‫روائح زنخة و حاض‬
‫ح‬
‫زقاق تنث‬
‫ق‬
‫حالم ‪ ..‬ھل كنت تحلم‬
‫عقد الى مكان يشرق باالح‬
‫باليوتتوبيا ‪ ..‬؟‬
‫كل شيء الى عالم ناصع‬
‫*جمميل ان نحلم و يتحول ل‬
‫بالبيااض ‪ ،‬الحلم ال يحتاج ى‬
‫الى ضريبة ‪ ،‬ھھو يمتد الى‬
‫االحاسيس تتفجر و‬
‫س‬
‫الحياة ‪،‬‬
‫ة‬
‫مانھااية ‪ ،‬يمنحك معنى‬
‫على كل ‪ ،‬فى الننھاية يتحول‬
‫تندلق في سكون االليالي ‪ ،‬ى‬
‫ق‬
‫الى ثثرثرة ال مجددية مع النفس‪.‬‬
‫ستقبل القصة و الرواية الترركمانية ‪ ..‬؟‬
‫_ ككيف ترى مس‬
‫استلبه القلق و داھھمته‬
‫ه‬
‫ل الذي‬
‫حمامجي ضمن الجيل‬
‫ي‬
‫ككان‬
‫فتات االيديولوجييات‬
‫تتسارع االحداث الكارثية و عاش ت‬
‫سوى‬
‫العراق الحديث سو‬
‫ق‬
‫يء في‬
‫تستطع فعل أي شي‬
‫االتي لم طع‬
‫عليه‬
‫الم ‪ ..‬واخيررا المرض الذي حل ع‬
‫االجراح وأآلال‬
‫ضيفا ثقيال افقده الكثير ممن الحيوية و العطاء‪ .‬دخل‬
‫ض‬
‫النھا وسيلة اللتعبير األھم منذ‬
‫حمامجي عاللم الرواية ال‬
‫ح‬
‫يضا‬
‫قرض الشعر ايض‬
‫الى يومنا ھذا‪ ،‬رغم انه ض‬
‫ننشأتھا و ى‬
‫الشباب المحدثين الذذين‬
‫ب‬
‫ففكان من ضممن نخبة الشععراء‬
‫تنتحب (‬
‫ب‬
‫شبابة في شفاه الريح‬
‫سنوات شبابھم ) شب‬
‫ت‬
‫ككانت‬
‫شاعرعبد ﷲ اللبردوني ‪.‬‬
‫كما يقول الشا‬
‫اان حمامجي خلق شخصيااته كحاله الذي استقر علييه ‪،‬‬
‫وھي الفئة التتي لم تستطع ان تفعل شيئئا سوى الصممت‬
‫ظار‬
‫جس‪ ،‬و االنتظ‬
‫ااو الصراخ اللداخلي‪ ،‬و التترقب و التوج‬
‫ممن ينوب عننھا ليخرجھا من المأزق الذي ھي فييه ‪،‬‬
‫ظل مكابرا وآآمن‬
‫الفتراضية ظ‬
‫ررغم انه مع شخوصه اال‬
‫ل ملح ‪ ..‬و استطاع ان يببقى‬
‫ببالتفاعل و اللصراع بشكل‬
‫مرضه الذي ھده‬
‫عن التناقض ‪ ..‬ورغم مر‬
‫وواعيا بعيدا ع‬
‫بآخر و‬
‫شكل او ر‬
‫جودا و ان بش‬
‫ممن الصميم ‪ ،‬ال زال موج‬
‫نفسه ان يبعده المرض عن الفعل االبداعي‬
‫ييحز في ه‬
‫طلق‬
‫سابق ‪ ،‬و اثنااء محاورتي معه كان يط‬
‫ككعھده في الس‬
‫به التي يلھبھا الھجير ‪ ..‬قال ‪:‬‬
‫اابتسامة تشي مكنونات قلبه‬
‫~ ‪~ 27‬‬
‫* القصة أو الرواية تحتاج الى‬
‫فيض من االحاسيس‪ ،‬الى كاتب‬
‫يمشي على ارض صلبة كما يقول‬
‫القاص )ادوار الخراط (‪ ،‬لدينا كم‬
‫كبير من الشعر‪ ،‬و بالمقابل ال‬
‫يملك االدب التركماني الحديث‬
‫اال القليل من القصص والروايات‪،‬‬
‫ھناك استسھال لدى البعض في‬
‫كتابة الشعر و بشكل خاص‬
‫الخوريات‪ ،‬ھذا امر مؤسف‪،‬‬
‫الشعر التركماني عظيم بشعرائه‬
‫الرواد الكبار منذ عشرات السنين‪،‬‬
‫يجب ان نحترم ھذا التراث الثر و‬
‫ال ننظر الى الشعر بأنه مجرد‬
‫)تصفيط كلمات(‪ ،‬ان ھذا يصيب‬
‫ادبنا الحالي بالھزال و الضمور‪،‬‬
‫ھذا الكالم ينطبق ايضا على‬
‫بعض الذين يكتبون القصة‪ ،‬كاتب‬
‫القصة يجب ان يمتلك ثقافة عالية‬
‫و متمكنا من اللغة و يشق طريقه‬
‫بشكل اعمق‪ ،‬الى خبرة و تجربة‬
‫متكاملة‪ ،‬الشعراوالقصة و الرواية‬
‫فن و طاقة ابداع‪.‬‬
‫_ باالضافة الى حمزة حمامجي ‪،‬‬
‫من ھم افضل كتاب القصة‬
‫التركمانية ‪..‬؟‪..‬‬
‫* قليلون من يكتبون القصة‬
‫الحديثة‪ ،‬وانا اعتز بھؤالء‪ :‬الزميل‬
‫العزيز الراحل عصمت اوزجان‬
‫و د‪ .‬نصرت مردان و د‪ .‬محمد‬
‫عمر قازانجي و جالل بوالت‪..‬‬
‫عبد العزيز سمين البياتي‬
‫‪------------------------------------------‬‬
‫كنت حراً أطلق للرياح أفكاري‬
‫بال رمح وخنجر وبال سيف بتا ِر‪.‬‬
‫حمار ھزيل‬
‫صرة خرقاء‬
‫ماء‬
‫كسرة خبز وكوز ْ‬
‫كانت عدة أسفاري‪.‬‬
‫أجوب البالد عرضا ً وطوال‬
‫أطوي أيامي شروقا ً وافوال‬
‫أحمل عقلي وجلدي وسفر أشعاري‪.‬‬
‫طليقا ً كنت أبقر بطون القفار‬
‫بعصا عجفاء‬
‫وذبالة قنديل زيته دمي‪.‬‬
‫كم على الطوى سھرت‬
‫أقتات على جمرة قلبي‬
‫ومن ذوب دموعي شربت‬
‫زاحفا ً أقطع دربي‪..‬‬
‫لكنما جحافل الغربان‬
‫في أسوأ زمان‬
‫على أعواد الجھل علقوني‬
‫حيا ً سلخوا جلدي‬
‫وبالدم عمدوني‪..‬‬
‫عال الورس وجنت ّي‬
‫وأنا أقول لجالدي‪:‬‬
‫الشمس حين تغرب تصفر‬
‫لكنھا غداً تعود‪ ..‬تشرق من جديد‪..‬‬
‫~ ‪~ 28‬‬
‫وحيداللدين بھاءالدين‬
‫عقد الخمسينات الفائتات آتيا ً ھو وعائلته‬
‫القس يوسف سععيد مدينة كرككوك في د‬
‫مستطيع أن اجزم ممتى ھبط س‬
‫ع‬
‫غير‬
‫غ‬
‫صالته الدينية والرروحية بطائففته الصغيرة‬
‫ته‬
‫سريان االرثوودكس بھا؛ وليوطد‬
‫س كنيسة الس‬
‫ممن مدينة المموصل؛ ليرأس‬
‫حافة والثقافة الجارية‪ ،‬إثبااتا ً لحضوره‬
‫ن جانب ثان ٍ موھبته في االندماج في حركة الصح‬
‫يرام‪ ،‬ويكرس من‬
‫‪،‬‬
‫على ما‬
‫ع‬
‫صرين بغية‬
‫تعرف الى َم ْن كان ھناك من طرازه ممن الشعراء الحداثويين ووالكتّاب المعاص‬
‫وواعالما ً لحرصه على التع‬
‫وفي ما تشغلھم‬
‫ممجالستھم وممكاشفتھم قرباً؛ او مراسلتھھم ومحاورتھھم بُعداً؛ في ما تراودھم ممن أمنيات وورغبات‪ ،‬ي‬
‫مباھج الحضارة وممعطيات المععرفة االنسانيةة‪ ،‬ناھيك بمثببطاتھا‪..‬‬
‫ج‬
‫من‬
‫من ھنا‪ :‬لست بقادر على تذكر اللمكان والزماان اللذين جررى فيھما التتعارف بيني‬
‫الذي جمعنا على غير موعدة في مرفأ الفككر والشعر؛‬
‫سف سعيد ثم َم ْن ھذا ي‬
‫وبين يوس‬
‫بتأن ‪ ...‬على االيام‬
‫وعلى سُددة الصداقة ووالزمالة؛ لنوككاب واآلخروون؛ القافلة اللسائرة ٍ‬
‫جدانيا ً‬
‫وعقالنيا ً‪..‬‬
‫ثم تواصالً وجد‬
‫إكتسب تععارفنا تآلفا ً م‬
‫ا‬
‫مع آخر بعضا ً آخر في الممكتبة العامة‬
‫يوسف سعيد يزوورني وحده ببعضاً؛ أو ع‬
‫ف‬
‫كان‬
‫كذلك كان يأتيني بصحبة الشااعر العاطفي والبوھيمي‪ :‬سيف الدين‬
‫بھا أميناً؛ ك‬
‫وكنت ا‬
‫دارتي او يباغتني‬
‫ي‬
‫القلعة وبھا‬
‫ة‬
‫بأبي عفاف؛ متكللفين صعود ددرجات‬
‫الخطيب؛ المكنّى ي‬
‫سينما "اطلس"‪..‬‬
‫ا‬
‫الك ّواء على قلععه لي؛ على ناصية‬
‫حل الفنان ك‬
‫في محل شقيقي الراح‬
‫أما مالقااتنا في الطرييق؛ أو ھنا ووھناك؛ كالككنيسة التي توولى أمرھا؛ فكانت على‬
‫وحيدالدين بھاءالين‬
‫ن‬
‫قدر‪..‬‬
‫وأحدث التطلعات‬
‫ث‬
‫شعرية‬
‫آخر المنطلقات الفكرية والش‬
‫طل على ر‬
‫ففي ھذا المناخ كنا نط‬
‫~ ‪~ 20‬‬
‫الحضارية والبشرية؛ كما كانت حواراتنا في قضايانا‬
‫وأھتماماتنا أو في معالجاتنا لمشكالتنا وطموحاتنا؛‬
‫وھي تشغل أذھاننا؛ وتصوغ مواقفنا‪ ،‬وتفترس اوقاتنا؛‬
‫ْ‬
‫لكن في الوقت نفسه كلنا أمل وعمل‪..‬‬
‫إنما نوه يوسف سعيد باسلوب مكثف؛ بھذا الذي كنّا‬
‫فيه وعليه في واحد ٍة من رسائله العديدة اذا قال‪" :‬أول‬
‫أديب ناقشته وعاشرته؛ وزرته في داره ھو أنت‪..‬‬
‫ذكريات كركوك ستبقى بصمات إصبع من ذھب على‬
‫تاريخ مخيّلتي‪......‬‬
‫في مطلع شھر مايس عام ‪ 1957‬وبحلول عيد‬
‫االضحى تلقيت من يوسف سعيد رسالة داخلية ضمنھا‬
‫عواطفه الناضحة بالدعاء والوالء‪ ،‬والدالة على متانة‬
‫العالقة التي تغذي نفوسنا‪ ،‬جاء فيھا‪ " :‬يقول علماء‬
‫النفس إن االسم يمثّل شخصية الفرد والحق أنني‬
‫أتوسم فيكم من الفرائد القالئل الذين يحملون عكاز‬
‫االدب في الحياة والتھنئة التي تضطرم في فؤادي ال‬
‫تحلم اال بتقديم شعور االخاء الى حبكم الصادق؛ فلك‬
‫شوقي الذي يحدوه الحب األكيد بمناسبة العيد المبارك‬
‫ولوالدكم الشيخ ودي وتھاتي الخ‪....‬‬
‫م ّر عام وبعض عام فاذا رسالة مماثلة لما قبلھا‬
‫تدركني من يوسف سعيد وھي تنطوي على أبلغ‬
‫عبارات التھنئة المصحوبة بالتحية والمحبة والمقرونة‬
‫بالوفاء والصفاء‪ .‬وفي ھذه الفترة صدرت له باكورته‬
‫"المجزرة االولى" اضطلعت بطبعھا عام ‪1958‬‬
‫مطبعة الشمال بكركوك؛ فوافاني بنسخة منھا ھدية؛‬
‫دعتني الى ازجاء التھنئة بھا؛ والشكر الجزيل اليه‪..‬‬
‫وما ْ‬
‫إن ح ّل العقد الثالث من شھر ايلول من عامنا ھذا؛‬
‫حتى أطلّ ْ‬
‫ت علينا صحيفة " البشير" لمحررھا‬
‫والمشرف العام عليھا المحامي عطا ترزى باشي‬
‫لتكون المطبوعة الثالثة بعد صحيفتي‪" :‬كركوك" و‬
‫ُ‬
‫عتمت ان التحقت بھا التولى تبعة تحرير‬
‫"اآلفاق" ما‬
‫الصفحة األخيرة منھا؛ وكان من الطبيعي والحالة‬
‫ھذه؛ ان افاتح َم ْن اتوسم فيه روح التعاطف والتشارك‬
‫من اصدقائي واصفيائي الكتّاب والشعراء؛ ان‬
‫يعاضدوھا باسھاماتھم وانتاجاتھم وكان يوسف سعيد‬
‫واحداً منھم؛ فاذا ھو يلب ّي الطلب فيرسل ال ّي برسالة‬
‫صارحني عبرھا بقوله‪ " :‬يا حبذا لو تجعلوني مساعداً‬
‫لكم في الكتابة؛ وعوضا ً عن ذلك ارجو ارسالھا؛ لي‬
‫بمقال عن "جبران خليل‬
‫اي كل عدد يصدر‪ ...‬وأرفقھا‬
‫ٍ‬
‫جبران" سرعان ما اخذ طريقه الى النشر‪ ...‬انظر‬
‫"البشير" ‪ 6/16‬كانون الثاني عام ‪ -1959‬واذ ذاك‬
‫كان ينشر في صحيفة "األفاق" ‪..‬‬
‫على ھذا النمط دام حالنا؛ وتتابع مشوارنا؛ حتى اندلع‬
‫ما سمي ثورة الرابع عشر من شھر تموز عام ‪1958‬‬
‫؛ فاذا الموازين تنقلب والخفايا تنكشف والنفوس‬
‫تتباغض والمصالح تتضارب؛ واذا القس يوسف سعيد‬
‫بقناعة منه؛ او لحاج ٍة في نفس يعقوب‪ ،‬يضلع في‬
‫ركب العھد الجديد‪ ..‬ھذا العھد الذي جعل يحبل‬
‫المفاجآت والخصومات؛ ويندر بالصدام وااللتحام بين‬
‫ھذا وذاك‪ ..‬بين مختلفي المآرب والمشارب‪..‬‬
‫من الغرائب التي لم اكن اتصورھا؛ أن ارى يوسف‬
‫سعيد ذات ضح ًى ينتصب واقفا ً فوق سيارة كبيرة؛‬
‫بھيئته المعتادة يخطب في الجمھور المحتشد في‬
‫الشارع العام خطبة سياسية تغاير الثوابت والقيم‬
‫المعمول بھا في المجتمع والمدينة‪ ،‬م ّما جعله مضغة ً‬
‫في افواه الناس وعرضة لسخريتھم من تصرفه كرجل‬
‫دين؛ بينما وجدتني أخالفه واتحاشاه في ما بعد على‬
‫القرب ليسود آصرتنا فتور وخور ولكنني لم أوثر‬
‫قطيعته على البعد إحتراما ً لرأيه وارادته؛ وھو فيھما‬
‫ح ّر وعنھا مسؤول‪ ...‬مع ھذا كله ومن غير انتظار‬
‫تلقيت في منتصف شھر مايس عام ‪ 1962‬رسالة منه‬
‫بمناسبة حلول عيد االضحى نصّ فيھا‪ ":‬أتقدم اليكم‬
‫باسمى التھاني القلبية راجيا لك اشواطا جديدة في‬
‫عوالم األدب وفتوحات جديدة في دنيا القلم والفكر وانا‬
‫اعھدكم أدبيا ً ال يك ّل يراعه عن السير في سطور‬
‫الورق وتحبير الصفحات الى ماء المعرفة وينبوع‬
‫الحكمة‪ ..‬الخ‬
‫في خالل ھذا العام صدر كتابي "من أدب التركمان"‬
‫وكان يقتضي االنصاف ان انھد باھداء نسخة منه الى‬
‫يوسف سعيد الذي ما كان ر ّد فعله اال االحسان ال ّي‬
‫والمتمثل في مقالة مكثفة نشرھا في صحيفة بغدادية ال‬
‫اتذكر اسمھا بقدر ما اتذكر اسم صاحبھا وھو عبد‬
‫القادر البراك؛ تقييما ً لكتابي المتواضع؛ ولشخصي‬
‫الضعيف‪ ..‬قديما ً قال ابو الطيب المتنبي‪:‬‬
‫ْ‬
‫أحسن الى الناس تستعبد قلوبھم‬
‫فربما استعبد االنسان إحسان‬
‫~ ‪~ 21‬‬
‫* * *‬
‫حر ّ‬
‫بالتنويه بان يوسف سعيد من افر‬
‫ه‬
‫ي‬
‫ح‬
‫فرازات مسايررته‬
‫ُ‬
‫ما بدا يوجس منه‬
‫المعت ثثم قلقه من ا‬
‫االعھد الجديد كما‬
‫شھد مواقف اآل‬
‫وھو يلمس ويشھ‬
‫خيفة" ؛ و‬
‫خ‬
‫آلخرين منه وال‬
‫على‬
‫اياه؛ ان ازمع ع‬
‫عارفوه ومريدوه وتجاھلھم ؛‬
‫ه‬
‫سيما‬
‫س‬
‫ارض ﷲ الواسععة؛‬
‫ااالنتقال مكررھا ً أو مرغمما ً الى ض‬
‫تتغييراً‬
‫شدانا ً‬
‫للمكان الصاخب‪ ....‬السائد من حواليه؛ ونش‬
‫ن‬
‫ي‪..‬‬
‫للالستجمام الففكري والنفسي‬
‫طالع‬
‫ف سعيد كركوك في مط‬
‫فقد غادر يوسف‬
‫ممھما يكن د‬
‫حزم؛ الى بيرووت‬
‫عام ‪ 1964‬ووكله عزم وح‬
‫شھر نيسان ع‬
‫ش‬
‫شغل باله؛ وييتخلل حاله؛ بل‬
‫إعالمي ما كان يش‬
‫ي‬
‫ددون‬
‫طويه‬
‫ددون ان يوددعني باعترافه‪ ..‬ﷲ أدررى بما تط‬
‫االدخائل‪..‬‬
‫ظرة‬
‫سالة غير منتظ‬
‫طت عل ّي رس‬
‫ووفي وسط ھذذا الشھر ھبط‬
‫ن ففضتھا‪ -‬وأأنا ذاھب بھا كل‬
‫وومبردة من اللمانيا؛ وما ان‬
‫ستاذ‬
‫يوسف سعيد‪ :‬اس‬
‫ف‬
‫حتى أدركت أنھھا من‬
‫ممذھب‪ -‬ى‬
‫ستھلھا ‪" :‬‬
‫فرانكفورت اس‬
‫االعلوم السرياانية بجامعة فر‬
‫انني لم اراك – كذا – وانا اودع كركووك؛‬
‫ييؤسفني ي‬
‫صة وحسرة‪ ..‬وتركت بيرووت‬
‫ووھذا ما ترك في قلبي غص‬
‫صلت فرانكفوررت عصراً‪..‬‬
‫صباحا ً ووص‬
‫ص‬
‫ففاستقبلت في المطار من قبل استاذين يمثالن الجاممعة‬
‫الستاذان من القسم الشرققي يعرفان الللغة‬
‫وومديرھا‪ ،‬واال‬
‫ية والتركية‪ .‬استلمت غررفة‬
‫االعربية ويقررآن السريانية‬
‫ي مكتبة ترككية بحتة تجااور‬
‫خاصة لي باالمطالعة وھي‬
‫خ‬
‫االمكتبة الشرققية‪.‬‬
‫قھا وفتحھا‪ .‬ثم يستطرد ‪ :‬ھنا‬
‫حرية في غلقھ‬
‫للي مطلق الح‬
‫سافرة‪ ..‬حبّ مكشوف‪ ..‬ح‬
‫ففي فرانكفوررت حرية س‬
‫حياة‬
‫طيع ان اقول‪ :‬ما نراه عندننا فضيلة عنددھم‬
‫طلقة‪ .‬واستط‬
‫ط‬
‫سبة‬
‫إإفك وبھتان والخمر يترع بكثرة فھھو الماء بالنس‬
‫االينا‪ ..‬انھم شعب يحب الحياة وال يؤمن بنظررية‬
‫ن انظر الى ھذه األمور وال‬
‫وانا كرجل دين‬
‫االتشاؤم‪ .‬ا‬
‫ستغراب لعقييدتي انھا اللحضارة ولوونھا‬
‫ييأخذني االس‬
‫حضارتھم يغذذون لبانتھم" الخ‪..‬‬
‫ففلندعھم في ح‬
‫في ما‬
‫صت من ھذا ومن ما تررامى ال ّي ي‬
‫غير اني خلص‬
‫غ‬
‫سمي‬
‫سف سعيد وففق الى العممل بعقد رس‬
‫ببعد ان يوس‬
‫ببجامعة فرانككفورت‪ ،‬استتاذاً للعلوم االسريانية وأممينا ً‬
‫للمكتبتھا او ما شابه ذلك؛ ووانه ابقى ھذا الس ّر لنفسه بال‬
‫إإفشائه او احااطة غيره به علما ً‪.‬‬
‫طويلة بل لم‬
‫ك؛ فلم تكن ط‬
‫او مھمته ھناك‬
‫أما مدة عمله و‬
‫تتع ّد السنة حتى آذنت باالنتھھاء؛ لتحمله على العودة‬
‫الى كركوك يزاوول سلطته الدينية ووظييفته الدنيوية‬
‫من جھة ومن‬
‫كان؛ ھذا ن‬
‫بالكنييسة االرثودككسية كما كا‬
‫االدبي في المدار‬
‫ي‬
‫شرع يعمد الى ننشاطه‬
‫جھة أخرى ع‬
‫جانب رفاقه وواخدانه عبر االيام؛ ومن‬
‫المتاح له؛ والى ج‬
‫ح‬
‫خالل اللقاءات والمكاتبات‪..‬‬
‫ل‬
‫سعيد لم يكن واضعا ً في بباله؛ وال في‬
‫على ان يوسف س‬
‫السياسي والخالف‬
‫ي‬
‫حساببه بأنه سيفااجأ بان الممناخ‬
‫سحبان على‬
‫الفكرري ما زاال يغغلفان اجواء كركوك وينس‬
‫عنك الخاص‪ -‬بآثارھما‬
‫ك‬
‫الشاررع العام‪ -‬دع‬
‫صدائھما‪..‬‬
‫واص‬
‫طفق يحس به ممن عب ٍء؛ وويواجھه من‬
‫بفعل من ما ق‬
‫ٍل‬
‫ف؛ عاودته فككرة الھجرة ممرة اخرى؛ ووقطع أسبابه‬
‫قرف‬
‫بوطننه العراق مضطراً؛ نناھيك بايحاءءات عقدته‬
‫ضي القريب‪..‬‬
‫المتررسبة في دخيللته منذ الماض‬
‫بيروت راغما ً ال‬
‫ت‬
‫سعيد الى‬
‫د‬
‫من ھنا شخص يوسف‬
‫راغبا ً آمالً ال ضاامنا ً‪..‬‬
‫ب‬
‫شعاع الفكري‬
‫الموصوف باال ع‬
‫ف‬
‫د‬
‫البلد‬
‫وفي ھذا‬
‫سعيد يحاول ان يجّسد‬
‫كان يوسف س‬
‫حضاري ن‬
‫والح‬
‫يحقق رجاءه تحت سقف‬
‫ضوره بكل حررية وقدرة ليح‬
‫حض‬
‫االدباء والشعراء‬
‫ء‬
‫الى كبار‬
‫خالل تش ّوقه ى‬
‫ل‬
‫ي؛ من‬
‫زمني‬
‫التشارك والترابط ممعھم الى جاانب الكتابة‪.‬‬
‫ك‬
‫إيغاال في‬
‫ال‬
‫والمجالت المحلية؛ ح‬
‫ت‬
‫حف‬
‫شر في الصح‬
‫والنش‬
‫حتى ان البير‬
‫طبع له؛ من‬
‫يب" اللبنانية ط‬
‫جلة " األد ب‬
‫أديب صاحب مج‬
‫ب‬
‫غير علم منه دديوانا ً‬
‫صغيراً اطلق علليه "الموت‬
‫ر‬
‫واللغغة" واھدى لال ّي نسخة منه مرصعا ً إياھھا‪ " ..:‬وحيد‬
‫الدين بھاءالدين ‪ ..‬االنسان الذي تعزينني ذكرياته‬
‫ن‬
‫~ ‪~ 22‬‬
‫كركوك‬
‫الحبيبة‪.‬‬
‫المخلص‬
‫جداً‬
‫الطيبة في‬
‫‪.1968/11/18‬‬
‫أسرعت الى االجابة عنه مقدراً لطفه‪ ،‬مقّيما ً شعره‬
‫فقلت‪" :‬الموت واللغة" أمامي‪ ..‬أمعن النظر واعمل‬
‫الفكر في مطاويه وھي تتناھى بي عقالً وقلبا ً عبر‬
‫الوجود والمتاھات وفي رحلة الحياة السرمدية على‬
‫نحو لم أشھد نظيره من قبل في كثير من الكتب‬
‫الحديثة التي طالعتھا‪.‬‬
‫إنك ھائم على وجھك ْ‬
‫كمن أذھله ما به عما يضطرب‬
‫حواليه‪ .‬انك باحث عن اسرار وذخائر ْ‬
‫كمن ال يكتفي‬
‫بما عنده من مزيد‪ .‬إنك حائر بين ھذا وذاك؛ تريد ان‬
‫تقول شيئا ً يفور في اعماقك؛ فتقوله تارةً بقو ٍة متناھية‬
‫حتى يسيل ھّداراً كالموجة؛ ويعييك االفصاح عما‬
‫احتبس في خباياك بفعل ما تراكب وتكاثف تارة ً‬
‫اخرى ‪ ..‬الخ‬
‫ولكن ما كان غير منتظر – وھو فريسة الغربة‬
‫ّ‬
‫ليفت في عضده ويكدر حسه‪ ،‬فقد‬
‫والوحدة – حدث‬
‫تنوسي طوراً؛ وتجوھل طوراً آخر لعل ٍة او لغيرھا‬
‫بالرغم من تصبرّه وتحديه‪ ،‬ثم إصراره على ما كان‬
‫من شأنه حتى تسنى له الخروج راغبا ً والجئا ً الى‬
‫السويد عام ‪ 1970‬لتتوزع أيامه بين التأمالت’‬
‫واالنتاجات؛ والزيارات‪..‬‬
‫وجاءتني منه رسالة غير متوقعة‪ " :‬لم اكتب اليك من‬
‫بيروت‪ ..‬كنت معذبا ً نفسيا ً‪ ..‬كنت غريبا ً في ھذا العالم‪.‬‬
‫اعتقدت ان بيروت ستروي ظمأي؛ لكن ظمأي كظمأ‬
‫وتشردت وارتحت في عذابي وانتجعت جيداً‬
‫ُ‬
‫االيائل‪..‬‬
‫في اكتشافاتي‪ .‬تمكنت من التحرر من المادة واسوح‬
‫معذبا ً‪ ..‬اسرتي معي؛ واخيراً‬
‫ْ‬
‫إستقرت ب ّي قصائد‬
‫الحياة في السويد‪ ..‬بلد الثلوج والصقيع‪....‬‬
‫ْ‬
‫ھبت أعاصيره الفكرية من جھة‬
‫وفي رسالة جديدة؛‬
‫واشتعلت براكينه النفسية من جھ ٍة ثانية؛ وھو يفصّل‬
‫القول تفصيالً؛ خالصا ً له من ما ينوء تحت ثقله وفعله‬
‫بينما الكآبة فيه صامتة ولسان حاله؛ انعتاق وانطالق‬
‫من كل قيد احترازي‪ "..‬تسألني لماذا ودعت بيروت‬
‫الى السويد كنت اعاني بشدة حزنا ً بحرياً؛ وھنا تجدد‪..‬‬
‫ال شئ سوى انني لم اخلق للمنافسة ولم اكن في يوم ما‬
‫شاعراً‪ .‬انني يجب ان التھم قشور الحياة وھم ّي ان‬
‫اغرق ذاتي في بحر المطالعة‪ .‬ويظھر ان الجو الذي‬
‫اعيشه يجب ان يقوم على المنافسة والمشاكسة‬
‫واالنتقام‪ .‬كان ھم ّي يوم كنت في كركوك أن اصل"‬
‫بيروت ولما اكتشفتھا ﱡ‬
‫بت اطمع في سفرة اخرى وفي‬
‫ْ‬
‫فحلت رحالي ھنا‪ ..‬الصمت ھو كل‬
‫مكان أجمل خلقيا ً‪.‬‬
‫ما املكه؛ كاألبله أسير في الشوارع ال افقه اللغة‬
‫ولست بقادر على إتقانھا في يوم ما كما أريد‪ ..‬جيد ھنا‬
‫ان تعيش ولكن الجودة تحتاج الى ملح المحادثة‬
‫والحوار‪..‬‬
‫ْ‬
‫طالت بعثت اليه بكتابي الجديد‪" :‬‬
‫بعد فترة ربما‬
‫شخصيات من أدبنا المعاصر" الصادر بحلب عام‬
‫‪ 1971‬ثم اردفته بكتابي األخر" نظرات في الكتب"‬
‫المطبوع ببغداد عام ‪ 1970‬تكريسا ً لصداقتنا وما لبث‬
‫ان ساق ال ّي رسالة شائقة َعبْر مجلة "االديب" اللبنانية‬
‫تموز عام ‪ 1972‬ورد بين ثناياھا‪ :‬ھكذا تحسست ذاتي‬
‫وانا التھم كتابك" شخصيات من االدب المعاصر‪ " :‬اذ‬
‫حولت الى القارئ خالصة الثمرة واعطيته رشفة فيھا‬
‫من رحيق الحياة؛ أحسنت اختياراً واختياراً" ثم‬
‫يواصل استطراداً‪ ":‬واخيراً وصلتني منك في كتاب‬
‫دعوته " نظرات في الكتب" أكاد من سطور مؤلفك‬
‫الھام جداً أتحسس لون ايامي معك في كركوك‪ ،‬يوم‬
‫عقدنا بصحبة ادباء المدينة أولى جلسات االدب‬
‫وتحاورنا طويالً وانغرست اصابع المناقشة في بحوث‬
‫ج ّد رائعة‪ ..‬صوتك في مؤلفيك الجديدين عبارة عن‬
‫صنّاجة رمادية اللون تسبح بانفاسھا اثواب الغروب‬
‫من بيادر قرية وادعة؛ دمت معطاء واسلم‪ ..‬السويد ‪...‬‬
‫يوسف سعيد‪.‬‬
‫والظاھر ان حماس المراسلة في ما بيننا والمحاورة‬
‫في ما كانت تنازعنا اذ ذاك بتلقائية وشفافية؛ وفي‬
‫ذلك الوقت بالذات؛ أتاح لنا االسترسال ال االرتجال‪..‬‬
‫االنسجام ال االنفصام في ما نروم ونحوم حوله على‬
‫القربُ ؛ ونشير اليه ونحرص عليه من اھتمامات‬
‫وامنيات على البعد؛ تسريةً عن نفوسنا الظامئة؛‬
‫وترسيخا ً لحضورنا الراھن‪.‬‬
‫وبعد ر ّد ٍ ؛ على احدى رسائلي الضافية بجوابه " ان‬
‫تلويحة واحدة من تربة الوطن تكفي لتشل بنك اآلمال‬
‫المكتسبة من ديار الغربة‪ ..‬والغربة عندي غربتان‪:‬‬
‫غربة الرحيل من مدينة الخرى في ذات الوطن أيضا ً‬
‫لھا اضبارة خاصة بالمأساة كما فعل الزمن بك‬
‫~ ‪~ 23‬‬
‫ونحرني أنا؛ وھجرة خارج حدود الوطن المھم اني‬
‫أحسّ ان كركوك تعرفني صخورھا قبل أُناسھا‬
‫وبشرھا واعتقد جازما ً لو ودعت كركوك الى بغداد‬
‫لكانت مالقاتي مع االالم النفسية ذاتھا كما حدث في‬
‫بيروت‪ .‬ويح المثالية كم ھي قاسية ومخيفة ورھيبة‪..‬‬
‫لقد اذاقتني أطايب البؤس والكھنوت بحد ذاته مھنة‬
‫شاقة جداً‪ .‬ماذا اكتب اليك من بُعدي؟ أنا أحتاجك‬
‫احتياج االرض للشمس؛ لتكتب ال ّي عن شؤون األدب‬
‫وتياراته ‪ ..‬الخ ‪..‬‬
‫دفعني ما آل اليه حاله ومصيره وما اكتنفھا من اقبال‬
‫وادبار‪ ..‬إندفاع وانكفاء‪ ،‬الى اكتناه الس ّر الخف ّي الذي‬
‫اكرھه على الھجرة الى السويد؛ فاذا به ال يتردد وال‬
‫يراوغ في جوابه ذي الطابع الفلسفي‪ " :‬كل ما أملكه‬
‫من حواس باطنية‪ ،‬استنفر ذاته وحمي دمه؛ الوطن‬
‫ذلك االفق المحل ّى بدرر المجد‪ ،‬ولكن ھل نسيت ان‬
‫األديب يتمرّد حتى على نفسه‪ ،‬وأعباء جسده حتى‬
‫شعوره أحيانا ً بصلبه لبضع من الساعات‪ .‬أنا ثائر لم‬
‫يعد ھذا العالم يسعني أو أنا ذلك االنسان الذي يبحث‬
‫عن " المدينة الفاضلة التي خطط أسسھا افالطون‬
‫وعلق عليھا الفارابي‪ ،‬ويظھر ان العالم عبارة عن‬
‫صنم جميل ولكنه صامت ال ينطق وال يجيب وستبقى‬
‫مدني الداخلية أصدق شيء لي في ھذه الحياة‪ ،‬منھا‬
‫اھدم ذاتي ومنھا أتكون وارتقى واحوم ثم أعانق أثداء‬
‫أبديتي الطويلة"‪.‬‬
‫ليس من الموضوعية في شيء والواقعية‪ ،‬ان أُزعم ان‬
‫ھذا الجواب الطافح بالمثالية والتفلسف؛ استطاع ان‬
‫يقنعني اقناعاً؛ العتقادي ان في طيّه ما ھو أھ ّم من ما‬
‫ساقه ال ّي بل ما ھو أخطر وأظھر من ما تجرّأ على‬
‫التصريح به الى صديق وثيق الصلة به؛ عليم بحركاته‬
‫وسكناته‪..‬‬
‫ْ‬
‫تصرفت ايام؛ حتى حان وقت الكتابة اليه بحكم ثقافة‬
‫التراسل والتحاور التي تش ْد ازرنا وتؤلف بيننا‪ ..‬بعثت‬
‫اليه برسالة تحفل بما كان يراودني حينذاك تارةً‪،‬‬
‫ويتناھى ال ّي‪ ،‬من ھنا وھناك؛ تارةً أخرى‪.‬‬
‫ي اجابته المستطاعة ھبوط المن‬
‫فما لبث ان ھبطت عل ﱠ‬
‫والسلوى وبھا استھل‪ :‬رسالتك االخيرة المتأخرة‬
‫وصلت‪ّ ..‬‬
‫بت في قلق لتأخرھا؛ ھذا االرھاق في الحس‬
‫يكاد ان يذيب فينا المھجة‪ .‬اكتب ال ّي دائما ً في ذاتي‬
‫سما ًء لھا غيوم زرقاء كزرقة السماء؛ أو كزرقة البحر‬
‫ُ‬
‫عدت من اقصى جنوب‬
‫او كزرقة عين الحسناء‪..‬‬
‫السويد بعد ان عقدت قرآت شاب على شاب ٍة قادمة من‬
‫تركيا‪ ..‬والسويد لم يبلغ من نحو حضاري ما بلغه‬
‫الربيع ھناك حضارة أبدية استمرارية‪ ،‬تأملت ھناك‬
‫طويالً؛ اصغيت الى صوت النھر‪ ،‬الى االنسان الذي‬
‫يجدد حياته بالصمت‪ ..‬ولما عدت وجدت رسالتك؛‬
‫فجرت في اعماقي ألف ترتيلة والف مج ٍد واحلى‬
‫حياة؛ أليس النك زرت كركوك التي ارتشفت ع ّز‬
‫شبابي بھا‪ .‬وحيد يكاد صوت كركوك؛ المدينة التي‬
‫عاشتنا وعشناھا‪ ..‬مارستنا ومارسناھا كالماء؛‬
‫كالزمن؛ كالغد‪ ،‬كالخبز ‪ ،‬كاللغة‪ .‬ھل تشيخ كركوك‪..‬؟‬
‫ثم ينتقل الى موضوع ذي اھمية بالنسبة اليه قائالً‬
‫بصراحةً ‪ :‬سأرحل الساعة عصراً بعد اسبوع الى‬
‫البرازيل ألح ّل ضيفا ً على مھندس مليونير من العراق‬
‫اسمه سامي القُدسي؛ ساكتب عنه مؤلفا ً ضخما ً‪ .‬دعاني‬
‫على حسابه وضيفا ً على أسرته‪ ،‬وسأبقى ھناك شھراً‬
‫كامالً‪ ،‬بعدھا أعود" ‪.‬‬
‫فجأة توقفت المراسالت بيننا؛ لتختنق في زحمة الحياة‬
‫اصواتنا المتتالية المتعالية‪ ،‬فلم يعد الواحد منا يعرف‬
‫او يدرك شيئا ً عن اآلخر؛ شاء أم أبى‪..‬‬
‫ومن غرائب االتفاق‪ ،‬ان القى يوسف سعيد وقرينته‬
‫بعد ھاته االعوام ومعھا آخران ممن ُعرفا من‬
‫"جماعة كركوك االدبية" مثل سركون پولص الذي‬
‫حيّاني بكل حبور؛ وصالح فائق‪ :‬ھذا الذي لم اعرفه‬
‫من أول نظرة لوال ان يذكرني ھو بتلمذته عل ّي في‬
‫المدرسة المركزية المشھورة ؛ وكلھم مدعوون الى‬
‫مھرجان المربد الشعري المنعقد في الربع األول من‬
‫عام ‪ 1988‬؛ في فندق "مليا منصور" والذي شارك‬
‫فيه يوسف سعيد بقصيدة "الصمت" التي جلبت‬
‫االنظار ونبھت االفكار؛ ذلك انه عندما ارتقى المسرح‬
‫تس ّمر في مكانه اليريم‪ ..‬ال يلتفت يمنةً أو يسرةً؛ ال‬
‫ينبس ببنت شفة؛ فاذا وقد آمال راسه وقلّص مالمحه‪،‬‬
‫وأرخى عينيه؛ واغرقھما في الحضور؛ فاذا التصفيق‬
‫الحا ّد والمستديم يرتفع عاليا ً من كل الجوانب؛ ليستثير‬
‫النفوس ويطرق الرؤوس؛ ويسريل المستمعين‬
‫والمستمعات بأردية الوقار والسكينة‪.‬‬
‫~ ‪~ 24‬‬
‫ااكبر الظن ان‬
‫صمت"‬
‫ققصيدة "الص‬
‫للم يكن فيھھا ما‬
‫ييحمل المرء على‬
‫ااالستغراب‬
‫بقدر ما ن ّم‬
‫وواالستفھام بق‬
‫الذاتي‬
‫على المنزع التأملي والتووحد‬
‫ع‬
‫عنصر الزمن؛ الذي تمي ّز به‬
‫ثثم التخيل الھھارب من ع‬
‫بعض‬
‫صوداً في ض‬
‫ييوسف سعيد وكثف عليه مدلوالً ومقص‬
‫طبيعي‪..‬‬
‫ساته ورسائلهه على نحو ط‬
‫اانتاجاته وجلس‬
‫وذاك بفعل التكررار‬
‫ك‬
‫ن ھذا‬
‫كان الربط بين‬
‫ممن ھنا ن‬
‫ووالتداعي حاللة ْ‬
‫وان شئت فقل ظاھرة ذات بال‪ .‬يققول‬
‫سائله ال ّي ‪ ":‬فحلت رحاللي؛‬
‫ييوسف في وواحدة من رس‬
‫االصمت كل ما املكه" ‪ 1972/5/7‬ووفي رسالة تتالية‬
‫مردداً ؛ " الى االنسان الذذي يجدد حيياته‬
‫د‬
‫ييفصح‬
‫‪1972/8/16‬م وفي اخرى ينبض وجددانه‬
‫ببالصمت ‪1‬‬
‫عبارة عن صنم للكنه‬
‫ة‬
‫ممعقبا ً على ككالم وارد‪ ":‬العالم‬
‫ب‪..‬‬
‫طق وال يجيب‬
‫صامت ال ينط‬
‫ص‬
‫ضمونا ً وداللةً ‪..‬‬
‫ممھما يكن ممن شيء فاللصمت مض‬
‫عالم‬
‫أمرئ الى اآلخر؛ من ع‬
‫ن‬
‫وثقافةً؛ يختلف من‬
‫ة‬
‫أأرضية‬
‫ٍ‬
‫االى جاھل؛ من مفكر االى مؤدب؛ من كاتب الى‬
‫وجھه يقول‪ ":‬بككثرة‬
‫ه‬
‫شاعر؛ فاألممام علي ك ّررم ﷲ‬
‫ش‬
‫الصمت تكوون الھيبة" وويقول العالممة احمد تيممور‬
‫الم‪ ،‬ونحن نتتكلم‬
‫بباشا‪ ":‬الصممت اكثر ثرااء" من الكال‬
‫ت" أما المفككر الغربي ووليم‬
‫يفيض بنا الصمت‬
‫حينما ض‬
‫ح‬
‫ت ّ‬
‫فنون الكالم"‪..‬‬
‫فن من ن‬
‫ھھنري فيري‪ ":‬إن الصمت‬
‫سعيد‬
‫ھھذا ويحسن بي االلماع الى مشارككة يوسف س‬
‫ببدعوة رسميية الى مھررجان المربد الشعري ھھذا‪،‬‬
‫الم؛ ببغداد‪ ،‬أففرز‬
‫ببعض مسؤولي الثثقافة واالعال‬
‫وولقاءه ض‬
‫جديد له عنواننه "مملكة الققصيدة – درااسة‬
‫طبع كتاب ج‬
‫ط‬
‫حتى‬
‫طالع عليه ح‬
‫‪ ..19‬لئن لم يتح لي االط‬
‫شعرية ‪988‬‬
‫ش‬
‫ضمن‪ -‬كما ققبل‪ -‬عرضا ً‬
‫آلخر؛ انما تض‬
‫اآلن لسبب او آل‬
‫وتحلليالً‬
‫ة‬
‫لشاعرية حميد سععيد‪ ..‬وتساررعت االيام‬
‫أمل في رجعة‬
‫الفق بارقة ل‬
‫ان تكون في اال‬
‫حقت دون ن‬
‫وتالح‬
‫سعيد‪..‬‬
‫صل بيني وبين يوسف د‬
‫سل والتواص‬
‫التراس‬
‫في اح‬
‫حدى الفضائييات وذات ليللة؛ طالعني ييوسف سعيد‬
‫حفل التأبيني الذي اقامه‬
‫وھو يلقي كلمة ممؤثرة في الح‬
‫صفائه ونظرائه في السوويد للشاعر‬
‫ورھھط من رص‬
‫ص؛ ھذا الذي ھاجر وطنه‬
‫سرگون پولص‬
‫شط المـتألق س‬
‫الناش‬
‫ستعيد ذكريااته ويناجي‬
‫ليغتررب وليلعق جراحه ويس‬
‫وحدتته ووحشته؛ والذي توفى في الثالث والعشرين من‬
‫شھر األول عام ‪..20077‬‬
‫ر‬
‫** *‬
‫‪ 2012‬قرأت في‬
‫‪2‬‬
‫صبيحة التاس‬
‫في ص‬
‫سع من شھر شباط‬
‫حيل يوسف‬
‫البغدادية نبأ رح‬
‫حيفة "الكلمة الحرة" غ‬
‫صح‬
‫سعيد في احد مستتشفيات استولكھولم بالسوويد عن عمر‬
‫د‬
‫الموت" صدق ﷲ‬
‫ت‬
‫يناھز الثمانين‪" ....‬وكل نفس ذائقة‬
‫ز‬
‫ظيم‪..‬‬
‫العظ‬
‫وبعد فان ھذا الذي تسنى لي تسطيره واللتركيز عليه‬
‫د‬
‫الوانا ً وظالالً؛ ال يعدو ان يككون جزءاً ييسيراً وليس‬
‫يوسف سعيد عبَرْ‬
‫وانطباعاتي عن ف‬
‫ي‬
‫ي‬
‫ذكرياتي‬
‫كبيراً عن‬
‫ْ‬
‫ھاتيك االعوام؛ وقد‬
‫تالشت ابعادھا مككانا ً وزماناً؛‬
‫ك‬
‫ل؛ إصداراته‬
‫وكنت او ّد ان ان اتناول بالدررس والتحليل‬
‫ت‬
‫وتركھا من بعده ال لشي ٍء اال‬
‫ا‬
‫شرة؛‬
‫التي قاربت العش‬
‫لكونھھا عالمةً ففارقة على وجوده ثقاافياً؛ وعلى‬
‫ضوره انسانياً؛ اال أن المشككلة التي عرق ْ‬
‫قلت مھمتي؛‬
‫حض‬
‫باكورته "المجزرة‬
‫ته‬
‫اال من‬
‫خلو مكتبتي االمتواضعة ال‬
‫ھي خ‬
‫االوللى" وكتابه الثاني "المووت واللغة" وقد المعت‬
‫يء ال يعطيه‪..‬‬
‫اليھمما‪ ..‬فاقد الشي‬
‫كركوك ‪،‬‬
‫ك‬
‫‪ 193‬وكان رئيسا روحيا للطائفة السرياان في‬
‫سعيد في المووصل عام ‪32‬‬
‫ولد األب يوسف س‬
‫سريان‬
‫السبعينات وعاش في مدينة سودررتاليا قرب ستتوكھولم راعييا لكنيسة الس‬
‫ت‬
‫غادر الى السويد اووائل‬
‫ك‬
‫كركوك‬
‫شعراء‬
‫صدرات الشععرية ‪ ،‬وكان من جماعة ش‬
‫له اللعديد من االص‬
‫سويد‪.‬‬
‫الخلود مطلع آذار ‪ 2012‬في الس‬
‫د‬
‫الى دنيا‬
‫رحل لى‬
‫~ ‪~ 25‬‬
‫القيسي‬
‫ي‬
‫شام‬
‫ھش‬
‫سنة الى سنة ‪ ،‬تقاوم االنطففاء‬
‫من س‬
‫وترتققي‬
‫ھي الشجررة بقامة وضييئة‬
‫وھھي السحابة تتسير نحو كلماات‬
‫التستفز ‪.‬‬
‫ز‬
‫مستتبشرة‬
‫شلق( عرفت مننذ البداية األخ‬
‫)قارداش‬
‫خاء‬
‫وعررفت كيف توررق‬
‫فآبار بابا كرككر مسلة ضوئئية‬
‫تج‬
‫جري كما الزممان‬
‫التتعطل ووال تغادر المديينة‬
‫ا‬
‫انھا أبجدية الطرييق‬
‫االنسان ‪.‬‬
‫ن‬
‫حيث يحلم‬
‫تنھض ث‬
‫في ھذذا العالم أساط‬
‫طير‬
‫وأغص‬
‫صان‬
‫وأسماء تعززف‬
‫سب في االمتح‬
‫وال ترس‬
‫حان‬
‫وفي ھذا العالم بالددي‬
‫كركوك‪،‬‬
‫ك‬
‫ي ھذا العالم مددينتي ‪،‬‬
‫وفي‬
‫بحجم الشممس تظھر نجم‬
‫جمة‬
‫وتظھر مس‬
‫سرة‬
‫وتقول كل الح‬
‫حب‬
‫وتمض‬
‫ضي‬
‫قارداشلق (‬
‫ق‬
‫وفي كل سنة جديددة )‬
‫نھا النھار‬
‫كأنھ‬
‫يوققظ النداء األبددي‬
‫ويوولد‬
‫ھكذذا ھي دائما ‪ ،‬مبتسمة ‪ ،‬تعللو مرة إثر مررة‬
‫عبر عزف ق‬
‫يأتلق‬
‫ر‬
‫وع‬
‫عبر مدار يدل على أيام‬
‫تخررق األسوار ‪،‬‬
‫وھھي إقامة‬
‫ويقظ‬
‫ظة ترد على ككل األسئلة‬
‫ت‬
‫بكل‬
‫نظرات النجوم ‪،‬‬
‫وھھي قارداشلق‬
‫ال تتكف عن الزھھو‬
‫وال تكف عن أحال‬
‫ال‬
‫الم إضافية‬
‫توللد كاملة ‪.‬‬
‫شمعة جديدة‬
‫إنھا اليوم تشعل ش‬
‫ا‬
‫شقا ً أليفا‬
‫شعل اليوم عش‬
‫وتش‬
‫يعررف موعده مننذ الوالدة ‪.‬‬
‫على نوافذ المددينة‬
‫ھا ھھي السلسلة اللجميلة تطل ع‬
‫على آفاق الذاككرة لتتسع‬
‫وع‬
‫وتبقى ‪،‬‬
‫) قا‬
‫قارداشلق ( أھھال‬
‫قارداشلق ( مح‬
‫) قا‬
‫حطة‬
‫وممحبة ماطرة ‪.‬‬
‫~‪~19‬‬
‫الللوحة للفنانة أسن سامي عزيز‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫خ‬
‫إرتأينا استطالع أرراء نخبة من األدباء والمثثقفين في‬
‫ا‬
‫إذ نحتفي بمجلة األخاءء في ذكراھا الواحد والخممسين‬
‫ظات تخدم‬
‫كركوك‪ ،‬لننتعرف على إإنطباعاتھم ووارائھم عنھاا‪ ،‬وماتعنيھا للھم‪ ،‬وما تجوود بھا أنفسھھم من مالحظ‬
‫الالمحدود‪ .‬فسطرت‬
‫د‬
‫حتفاظ بالمكاننة التي حققتھھا لنفسھا عببرعطاء كتابھھا‬
‫مسيرتھا وتتجعلھا اكثر عزما ً في االح‬
‫صل لھا‪،‬‬
‫بالتقدير و االممتنان على دعمھم المتواص‬
‫ت التي نشكررھم عليھا‪ ،‬وونتوجه لھم با‬
‫يراعھم ھذه الكلمات‬
‫م‬
‫لنا‬
‫بھجت غمكين(‬
‫لھم مزيداً من االتقدم والعطااء‪ ) ....‬ت‬
‫متمنين ھم‬
‫سرحي محمدد خضر‪:‬‬
‫االشاعر والمس‬
‫األماني واآلماال‪:‬‬
‫شعر مدارس وجامعات وققصورا من أل‬
‫األخاء تبني من بيوت الش‬
‫وتج ارب ووق ا‬
‫عبيرالفنون وتس طر ف ي ص فحا تھ ا قص ص ج‬
‫ن‬
‫ي تتنفس ثقافة وتستنشق مننھا‬
‫نصف قرن وھي‬
‫أكثر من ف‬
‫ان ‪.‬وتبن ي م ن بي وت الش عر م دارس‬
‫طني ة عراقي ة ھ م التركم ن‬
‫راق وقومي ة وط‬
‫ئ ع واح داث وط ن يحم ل اس م الع ق‬
‫االق الم الح رة ووتخ رج م ن‬
‫ات وقص ورا م ن االم اني واالم ال ‪.‬فھ ي ملتق ى ق‬
‫وجامع ت‬
‫القص ة والنق اد‬
‫اب وكت اب قص‬
‫اقس امھا اللورقي ة واقس اامھا االدبي ة عش رات الش عراء والكت ب‬
‫الى ا لصحفيين كما انھا استتقطبت‬
‫الكثير الكثير من االقالم المھمة في ت اريخ‬
‫ر‬
‫اضاقة ى‬
‫الدب العرب ي ال ذين كان ت لھ م مواق ع‬
‫ديث واالدب الترركم اني واال‬
‫عراقي الح ث‬
‫االدب العر‬
‫عش ناه وتش ربنا م ن نجوم ه‬
‫ارخ الكثي ر م ن فص ول االم س ال ذي ش‬
‫ومواق ف وكتاب ات خ‬
‫الدروب لكل االجي ال ذل ك االم س الجمي ل لال ذي ترج ل س‬
‫ب‬
‫ضاؤو ا‬
‫الذين اض‬
‫بس رعة عن ا‬
‫زدان حض ورھا‬
‫حاض رة وا ن‬
‫والسبعينيات وكانت ض‬
‫ت‬
‫ت‬
‫الستينيات‬
‫صر‬
‫الفترة الذھبية عص‬
‫ة‬
‫في‬
‫وس طرت اس مھھا ب ين اھ م الممج الت الثقاففي ة العراقي ة‬
‫محافل الثمانينيات بك ل ق وة س‬
‫ل‬
‫في‬
‫انذاك ‪.‬‬
‫~ ‪~ 15‬‬
‫الت‬
‫حص ار مث ل اغل ب المج ال‬
‫تعثرت في زمن الح‬
‫ت‬
‫وولكنھا‬
‫االنقط اع او التوق ف‬
‫ط‬
‫عل ى‬
‫االعراقي ة الت ي اجب رت ع‬
‫ت ولكنھ ا ع اادت بع د االلفلفي ة‬
‫بش كل متف اوت‬
‫ااوالص دور ش‬
‫رب اك‬
‫االثانية تحاول أن ت نھض م ن جدي د ورغ م ك ل اإل ب‬
‫االذي حصل ببعد االحتالل‪ ،‬االّ أنھا أعلننت عن وجوددھ ا‬
‫احة الثقافي ة وببك ل اس تقالللية‪ ،‬بعي داً ع ن‬
‫ف ي الس ة‬
‫سياسية‪ ،‬محاففطة على ھوييتھا األدبية ووق د‬
‫االمزايدات الس‬
‫تتص درت بالووانھ ا الزاھي ة وازدان ت ببص فاتھا الملوون ة‬
‫ور م ن ع دد واال ى‬
‫الفن ي المتمي ز ال ذي يتط ر‬
‫ب اإلخراج ن‬
‫ب لھا والدارتھھا الناجحة اللت ي‬
‫ااخر‪ .‬وھذا التتطور يحسب‬
‫االخ اء‬
‫المجلة الى ھذه اللمكانة المرمووقة‪ .‬انھ ا خ‬
‫أوصلت ج‬
‫تأس س‬
‫‪ 1961‬بع د أن س‬
‫‪1‬‬
‫)قارداش لق( الت ي إنطلق ت ع ام‬
‫ونح ن‬
‫ي ع ام ‪ 1960‬ونتمن ى ح‬
‫اء التركم اني‬
‫ن ادي األخ ء‬
‫ننحتفي بھا أن تصبح مجلةة نصف شھررية‪.‬‬
‫االشاعر والقااص طلعت اللبياتي‪:‬‬
‫تتھنئ ة تركمماني ة البن ة الص حاافة التركماني ة‬
‫)قارداشلق(‬
‫إن المجل ة ص احبة األل ق‬
‫تق دم بالتھ اني‬
‫المتميز‪،‬أ ق‬
‫خالص ة للع امملين‬
‫الحارة والخ‬
‫فيھ ا م ن مح ررين ونتممن ى‬
‫لھ ا التط وور وان تح تتفط‬
‫الروح العالي ة و اللثق ة‬
‫ح‬
‫بتلكم‬
‫الغالي ة وان تط ل عل ى‬
‫العين لھ ا والق اررئين‬
‫المط ن‬
‫ذاك عھ دنا بھ ا ‪.‬‬
‫ب ذات البھج ة والطلع ة البھي ة ف ك‬
‫و)قارداش لق( االخ اء مجلل ة ثقافي ة وع‬
‫عص رية تجت ذب‬
‫والص ادقة وخ دام‬
‫واص حاب الكلم ة الح رة لص‬
‫االق راء ص‬
‫جس ور‬
‫طة توركمن ايللي وتم د س‬
‫االحقيقة على امتداد خارطة‬
‫للتواصل الصميمي‬
‫ي من خالل ھذذه المجل ة واللت ي‬
‫صل‬
‫ممتينة‬
‫تتجد طريق ا س ھال ال ى الققل وب وبھم ة االق الم الش رريفة‬
‫جتاز الس نين س نة بع د س نة‪،‬‬
‫وورجاالت االدب والفكر تج‬
‫ترتق ي باض طراد‪ ،‬وتس توعب بموض وعااتھا‬
‫ووراح ت ق‬
‫اآلف الق راء ممم ن ينش رون عل ى ص فحااتھا‬
‫وودراس تھا آل‬
‫قارداش لق‬
‫ش‬
‫سبيل الى صففحات‬
‫وصب‪ ،‬يتلمسون الس‬
‫‪،‬‬
‫ببتؤدة‬
‫عة أنيقة وملوننة ولوح ات ففني ة‬
‫ببإخراج فني ففريد‪ ،‬وطباع‬
‫ور فاع ل ف ي الس ا ح ة االددبي ة وبم ن‬
‫وتحط ى بحض ر‬
‫ط‬
‫ين امث ال وحيددال دين بھ اء‬
‫يكت ب فيھ ا م ن ادب اء المع ن‬
‫نص رت م رداان وف اروق‬
‫دين د محم د م ردان د ص‬
‫ال ين‬
‫الموفق‪.‬‬
‫ق‬
‫وغيرھم وﷲ‬
‫م‬
‫طفى‬
‫مصط‬
‫القاص ناجح صاللح‪:‬‬
‫ص‬
‫لعمرري ھي مجللة لھا ثبات الرأي‪ ،‬ومنھھج التمسك‬
‫صالة‪.‬‬
‫باألص‬
‫صف قرن يضااف اليه عام‬
‫نص‬
‫حينما أطلت‬
‫من الزمن ح‬
‫على قرائھا‬
‫مجللة االخاء ع‬
‫من خطواتھا‬
‫وھي واثقة ن‬
‫ي‬
‫لتترك بصماتھا‬
‫ك‬
‫صينة‬
‫الرص‬
‫في النفوس المتعطشة‬
‫لالررتواء من مننھلھا العذب‬
‫حر ولغتھا‬
‫عبقھا الساح‬
‫وع‬
‫صينة في تللك األجواء‬
‫الرص‬
‫حاسة التذوق األدبي ‪.‬‬
‫عنھا لكل من له ح‬
‫التي ال غنى ا‬
‫ورغ‬
‫غم أنني لم أتتعرف على ھھذه المجلة اال في وقت‬
‫خارجة عن اررادتي اال أنھا جذبتني بما‬
‫خر ألسباب خ‬
‫متأخ‬
‫حه من موض‬
‫تطرح‬
‫ضوعات صاددقة في كل ففنون األدب‬
‫من ممقال وقصة ووشعر ونقد‪.‬‬
‫طق به القلم وما يسطره‬
‫انھا في الواقع تررجمة لما ينط‬
‫والمجتمع والطبيعة ‪.‬‬
‫ع‬
‫فرد‬
‫شاعر تجاه الفر‬
‫من أحاسيس ومش‬
‫جاب ألحيي‬
‫ومن ھذا المقام وومن ھذه الذكررى أقف باعج‬
‫طرة متمنيا‬
‫أسرة تحرير الممجلة بھذه االمناسبة العط‬
‫ة‬
‫االستمرار على ھذا النھج من الععطاء ‪ ,‬كما‬
‫ر‬
‫جلة‬
‫للمجل‬
‫ي‬
‫أحيي أصحاب اللقلم الحر واللرأي الرشيد الذين أدلوا‬
‫بدلوھھم في ھذا المضمار لتلتعطي المجللة في آخر‬
‫طاف ثمارھا الليانعة ‪.‬‬
‫المط‬
‫على القلوب‬
‫عالم له تأثيرره وسحره ع‬
‫عالم األدب ع‬
‫ان ع‬
‫وعلى العقول التتي تتفاعل ممعه ‪ ,‬لتكون‬
‫ى‬
‫التي تتذوقه‬
‫صال معه ووعلى عالقة‬
‫عقول على وص‬
‫ھذه القلوب والعق‬
‫انفصال بعدھا ‪.‬‬
‫ل‬
‫حميممة ال‬
‫الخاء تمضي من عمرھا ھذه السنين‬
‫جلة كمجلة اال‬
‫ومجل‬
‫البقاء والعطاء‪ ،‬لعمري ھي‬
‫ء‬
‫من أجل‬
‫الطوويلة تكافح ن‬
‫لرأي‪ ،‬متمسككة بأصالتھا‪ ،‬مثلھا كمثل‬
‫مجلة لھا ثبات الر‬
‫ة‬
‫~ ‪~ 16‬‬
‫سخة‬
‫ألرض‪ ،‬راس‬
‫امتدت فروعھا اللى أعماق األ‬
‫ت‬
‫شجرة‬
‫ش‬
‫ترفض التراجع أو التوقف‪ ،‬حامملة رسالتھا الى‬
‫ققوية‪ ،‬ض‬
‫ااألعالي ‪ ،‬مؤؤدية دورھا الريادي لتععلن كلمتھا ددون‬
‫أرض‬
‫خوف أو ترردد‪ ،‬كلمة ھي بمثابة ووتد على ض‬
‫خ‬
‫االواقع ‪.‬‬
‫ثثم ماذا بعد ذللك ؟‬
‫فكرھا ‪..‬‬
‫ا‬
‫طباعتھا وفي‬
‫ا‬
‫اانه التجديد ففي حروفھا ووفي‬
‫حديا‬
‫حر متالطم األمواج متح‬
‫جدف في بح‬
‫االقلم الحر يج‬
‫تقيده أغالل وال‬
‫جيجه ‪ ،‬القلم الحر ال تق‬
‫صخبه وضج‬
‫ص‬
‫ضد قوى العبوودية‬
‫يرفع صوته في كل حين ض‬
‫أأصفاد‪ ،‬ع‬
‫ووالظلم والطغغيان ‪ .‬وھا أننا أبسط يدي الى كل األياادي‬
‫قلمي مع كل األققالم‬
‫وال تھدم‪ ،‬وھا أأنا أبسط ي‬
‫االتي تبني ال‬
‫طان ‪ .‬فھنيئا ممرة‬
‫ال لتقدم األوط‬
‫في الحرية سبيال‬
‫االتي ترى ي‬
‫الخاء لكي تددوم‬
‫صدور مجلة اال‬
‫أأخرى بمناسببة ذكرى ص‬
‫طالع‬
‫صفحاتھا ويط‬
‫ظاللھا الوارففة على كل ممن يتصفح ص‬
‫ظ‬
‫حروفھا ويستتوعب فكرھاا ‪.‬‬
‫ح‬
‫صاب اوغلو‪:‬‬
‫االكاتب محمد خورشيد قص‬
‫لنمنح حبنا بل كل حبنا لمجلتنا الرائئدة )قارداشللق(‬
‫جامعتھا‬
‫خرجنا من ج‬
‫ووان نساھم ففيھا بعد أن تخ‬
‫حين اشعر بأننني‬
‫من حين لح‬
‫في حاجة ماسة للمطاالعة‬
‫عباء‬
‫من مشاكل وأع‬
‫بالرغم ن‬
‫الحياة اليوومية واألزممات‬
‫العديدة التتي نعيشھا منذ‬
‫فترة طوييلة تمتد للعدة‬
‫طوال‪ ،‬وباألممس‬
‫سنوات ط‬
‫جلتنا‬
‫بعد أن عللمت بان مج‬
‫لعدد‬
‫والتي صدر الع‬
‫ي‬
‫االتركمانية اللرائدة )قاردداشلق(‬
‫في مايس من العام ‪ 1961‬نستعد لالحتتفاء‬
‫ااألول منھا ي‬
‫ان طوت ورائھا‬
‫خمسين لصدوورھا بعد ن‬
‫ببالذكرى الخ‬
‫خول‬
‫ننصف قرن من العطاء واالزدھار وتستعد لدخ‬
‫عامھا األول بعد الخمسيين من عمررھا المديد ‪ ،‬لذا‬
‫ع‬
‫اامتلكتني رغببة قوية لمطاللعة األعداد االقديمة من مج‬
‫جلة‬
‫كتبي‬
‫جميع التركممان )االخاء( وفتحت ابوااب خزانة كت‬
‫ج‬
‫وبدأت اتصفح أورراق‬
‫جلداتھا ت‬
‫ووامتدت يدي إلى إحدى مج‬
‫شوق لقراءة‬
‫جلة المتھرئة ببكل حرص وولھفة‪ ،‬وانا بش‬
‫المجل‬
‫كانت لھا دور‬
‫كل حرف وكل سطر منھا و التي ت‬
‫ريادي في الحياة األدبية والثقاافية التركمانيية‪ .‬وتذكرت‬
‫ي‬
‫حن في مراح‬
‫مدى لھفتنا في وقتھا‪ ،‬ونح‬
‫حل الشباب‬
‫صبر لصدور‬
‫األوللى ‪ ،‬ننتظر ممطلع كل شھھر بفارغ الص‬
‫عدد جديد منھا‪ .‬كنا نطالع المجلة من االغالف الى‬
‫الف ونحفظ االقصائد والررباعيات المننشورة على‬
‫الغال‬
‫نبقى بعد ذلك ننعد االيام وااالسابيع في‬
‫حاتھا ثم ى‬
‫صفح‬
‫خالل ھذه الممجلة تعرفنا‬
‫انتظاار العدد الجدديد ‪ ...‬ومن خ‬
‫الى تاريخ امتنا التركمانية وعراقة الترركمان على‬
‫ارض وادي الراففدين وألالف السنين قبل الميالد‪ ،‬كما‬
‫ض‬
‫تعرففنا على انوواع الشعر والعروض والموازين‬
‫اكثرية االدباء والممثقفين من رواد النھضة‬
‫ة‬
‫وعلممنا ان‬
‫التركية أمثال أمير‬
‫ة‬
‫صول‬
‫الثقاففية والعربية كانوا من اص‬
‫عر النيل حاافظ إبراھيم‬
‫شوقي‪ ،‬وشاع‬
‫عراء احمد ش‬
‫الشعر‬
‫صة أمثال عمييد الرواية الععربية الحائز‬
‫وكذللك رواد القص‬
‫حفوظ والرووائي الكبير‬
‫نوبل نجيب مح‬
‫ل‬
‫على جائزة‬
‫القدوس واللغوي االمبدع الدكاتررة مصطفى‬
‫س‬
‫احساان عبد‬
‫وقاسم أمين رائد‬
‫م‬
‫جواد ومصطفى لطفي المنفللوطي‬
‫د‬
‫ومن خالل ھذه‬
‫وغيرھم كثير‪ .‬ن‬
‫م‬
‫حرككة تحرير الممرأة‬
‫جلة تعرف الععالم على الثثقافة التركماانية وتراثھا‬
‫المجل‬
‫ضارتھا‪ ،‬ھذه الحضارة االتي امتدت‬
‫وفلكللورھا وحض‬
‫الميالد ألكثر من‬
‫د‬
‫عماق التاريخ وقبل‬
‫بجذوورھا الى اع‬
‫االف السنين ‪ ،‬كما تعرفوا على الدول واإلمارات‬
‫ف‬
‫الل األعوام‬
‫حكمت العراق خال‬
‫ت‬
‫الترككمانية الستة التي‬
‫الدية ‪ ،‬كما علمنا بان أككثرية علماء‬
‫‪1508-12227‬ميال‬
‫تركية وتركمانية‬
‫ة‬
‫االسالمية كانوا من اصول‬
‫ة‬
‫ضة‬
‫النھض‬
‫البد لنا نحن‬
‫امثال البيرومي ووالسرخسي ووالفارابي ‪ ..‬فال‬
‫ل‬
‫ساسية للشعب العراقي أن‬
‫الترككمان‪ ،‬احد الممكونات األس‬
‫صدور مجلتنا‬
‫الذكرى الواحد واللخمسين لص‬
‫ى‬
‫ناخذ من‬
‫وحافزاً يدفعنا الى‬
‫ز‬
‫من الدروس ووالعبر‬
‫االخااء‪ ،‬العديد ن‬
‫االعتتزاز بھذه الممجلة التي ارست دعائم اممتنا الثقافية‪.‬‬
‫وان نعيد قراءة ارثنا القوممي لنزداد فخ‬
‫خراً بأمجاد‬
‫وان نمنح حبنا بل كل حبنا‬
‫وبطووالت امتنا اللتركمانية ن‬
‫لمجلتلتنا الرائدة )ققارداشلق( ووان يساھم فييالق الكتاب‬
‫التركمان اللذين تخررجوا من جاممعة االخاء‪،‬‬
‫ن‬
‫واالددباء‬
‫في اغناء صفحااتھا بكل ماتتمت بصلة االى تاريخنا‬
‫جيد ‪ ،‬والبدء ببتطوير قدراتنتنا ومواھبنا ببغية انطالق‬
‫المجي‬
‫~ ‪~ 17‬‬
‫شرق‬
‫مة في بناء الممستقبل المشر‬
‫االكوامن المبددعة للمساھمة‬
‫جة الى طاققات‬
‫المتنا‪ ،‬الن قضيتنا الترركمانية بحاج‬
‫ال‬
‫حياة الناس وتطووير‬
‫علة في ة‬
‫االجميع في اللمشاركة الفاع‬
‫لوقائع االشياء ووتبصيرھم للألحداث وررسم‬
‫ع‬
‫ففھمھم‬
‫ممعالم الطرييق لسعادة الشعب الترركماني وستببقى‬
‫المبدعة ‪..‬‬
‫ة‬
‫القالم‬
‫خاء مفتوحة اامام جميع اال‬
‫صفحات االخ‬
‫ص‬
‫قبل ننتظر صددور‬
‫وونبقى نحن التركمان‪ ،‬كمما كنا من ل‬
‫جمر‬
‫االمجلة وبصوورة دورية ممنتظمة على أحر من الج‬
‫‪ ...‬وكل عيد وومجلتنا بألف خير‪.‬‬
‫االكاتب أحمد مھدي بيات‪:‬‬
‫الزال الدم )ااإلخائي( يجرري في عروققي وسيبقى‬
‫حط‬
‫دون أن يضنيھا قح‬
‫نصف قررن ال زاالت‬
‫سير‬
‫"االخاء"‪ ،‬وھي تس‬
‫سائداً‬
‫بقبعة المھاابة ‪ ،‬ثوبا س‬
‫عقال‬
‫التركمانية كلھا ع‬
‫للثقافة ك‬
‫جدانا ً‪ ،‬فھي الغغذاء‬
‫وقالبا ووج‬
‫الروحي الكامل الددسم‬
‫للوعي الثثقافي والقوومي‬
‫صرة‬
‫لجيل بعد جيل واآلص‬
‫عبر‬
‫لكتابات ولوعات ممثقفينا والمرككبة الھادرة ع‬
‫ت‬
‫االمتينة‬
‫بثقة وجدارة للبللوغ‬
‫ننصف قرن ممضى والتي نستقلھا ة‬
‫إإلى مصاف الثقافات الممحلية واإلقلييمية الھادفة ‪...‬‬
‫بوي‬
‫إلخاء" مزرككشة بصدق حنوھا األبو‬
‫ووالزالت "اإل‬
‫نبض‬
‫ختلج فؤاده ض‬
‫على الجسد االتركماني وآآالمه وما يخ‬
‫ع‬
‫االبراءة عن القھر المستديم في عقله بوسيلة أبجدديتنا‬
‫االجميلة‪ .‬وكمما زينت من قبل فھي تززين اآلن‪ ،‬أيينما‬
‫شائج‬
‫حلت أو ارتتحلت‪ ،‬منصةة الثقافة الترركمانية بوش‬
‫ح‬
‫طلع بھمة كواددرھا إلى إزااحة‬
‫االحب والود ووالسلم ‪ .‬وتط‬
‫عات‬
‫المزيد من اإلبداع‬
‫د‬
‫االعوائق عن طريقھا في تحقيق‬
‫سامي عزيز‬
‫اللوحة من اببداعات الفناننة أسن مي‬
‫ضوء ذلك أال ييحق لفكري‬
‫الثقاففية في المستققبل‪ .‬وفي ض‬
‫خائي( يجري‬
‫في خيمتھا ماددام )الدم االخ‬
‫أن يتتبوء مقعده ي‬
‫يقول موالنا جالل الدين الروومي في حق‬
‫عروقي؟ ل‬
‫في ع‬
‫سك في "مععرفته" فھو‬
‫معرففة اآلخر‪ -:‬ال ترھق نفس‬
‫ھرم أصالته‪.‬‬
‫م‬
‫يكشف لك عن جوھره بِقِد َِم‬
‫ف‬
‫~ ‪~ 18‬‬
‫اإلبدداع‬
‫أن ترى ما ال ييراه اآلخرون‬
‫لوفة‬
‫طريقة غير مألو‬
‫أن تررى المألوف بط‬
‫وظھورھا في بناء د‬
‫ا‬
‫ھو تنظيم األففكار‬
‫جديد انطالقا ً من‬
‫عناصر مموجودة‬
‫االبداع طااقة عقلية ھائلةة‪ ،‬فطرية في أساسھا‪،‬‬
‫في انتمائھا‬
‫في نمائھا‪ ،‬مجتممعية إنسانية ي‬
‫اجتماعية ي‬
‫جديدة تعجب‬
‫الت بأساليب جد‬
‫على حل المشكال‬
‫ھو القدرة ع‬
‫السامع واالمشاھد‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫خ‬
‫جتيين البزركاان‬
‫صدر عن المرركز العام لننادي أالخاء‬
‫شلق( التركماننية التي تص‬
‫خاء ) قارداش‬
‫ن لمجلة أالخ‬
‫أنا أحد القراء المواظبين‬
‫الكاديمي الترركماني المعرروف الدكتور محمد عمر‬
‫يترأس تحريرھا أال‬
‫االتركماني الععراقي في الععاصمة بغداد والتي س‬
‫خبة من الص‬
‫كما تضم ھيئة تحريرھا نخ‬
‫قازانجي ا‬
‫صحافيين الترككمان الرواد المتميزين ممنھم الكاتب والصحافي‬
‫شمعة منيرة‬
‫وحقيقة فاني أعتبر ھذه المجلة ش‬
‫ة‬
‫جالء‪.‬‬
‫من السادة أالج‬
‫االتركماني الككبير أالستاذ نصرت مردان وغيره ن‬
‫على مواضيع ثثقافية وأدبية‬
‫الحتوائھا ى‬
‫الذي تعاني منه الثقافة التركممانية حاليا‪ ،‬ال‬
‫حة من الظالمم الدامس ي‬
‫تتضيء مساح‬
‫فان التزام ھذه‬
‫حضاري المتممدن للمجتمع التركماني ففي العراق‪ ،‬وفي رأيي اللشخصي ن‬
‫تعكس الوجه الح‬
‫ررصينة س‬
‫والحزبية التركمانية ھھو الذي ساھھم الى حد ما‬
‫ة‬
‫سية‬
‫جاذبات السياس‬
‫جال عملھا وببعدھا عن التج‬
‫االمجلة بأالستتقاللية في مج‬
‫ففي نجاحھا ووتألقھا اضافة الى الخبرة أأالعالمية واللصحافية ي‬
‫التي تتمتع بھا ھھيئة التحرير التي تشرف على اصدار‬
‫زمن كان فيه للثثقافة التركماننية من شعر‬
‫زمن جميل ن‬
‫ھھذه المجلة‪ ،‬مجلة ) قارداشلق ( حين أقرأھا تعود بي الى ن‬
‫شكل طوال تتاريخه ومنذ‬
‫خاء التركماني ش‬
‫أن نادي األ ء‬
‫وسحره‪ .‬واليختلف اثنان على ن‬
‫ه‬
‫ووأدب وموسييقى رونقه وببھاؤه‬
‫الجتماعي أو‬
‫في الجانب أال‬
‫بارزة في حياة الممجتمع التركمماني سواء ي‬
‫ة‬
‫تتأسيسه قبل ممايقارب من نصف قرن عالمة‬
‫حاوالت التي بذلھا النظام‬
‫ضالي من تارريخ شعبنا اللتركماني في العراق‪ ،‬وررغم كل المح‬
‫في الجانب النض‬
‫االثقافي أو ي‬
‫تيان بشخصيات موالية له بععد اعدام القادة التركمان األربعة الشھدداء ) الزعيم‬
‫ي عبر اإل ن‬
‫لتسييس ھذا النادي‬
‫س‬
‫االسابق‬
‫ورجل أالعمال ع‬
‫ل‬
‫عبد ﷲ عبد االرحمن والدككتور نجدت قوجاق والدككتور رضا دممرجي‬
‫ع‬
‫عادل شريف( في بدايات‬
‫قافي تحول في‬
‫حزن أن ھذا النادي الث ي‬
‫ثثمانينات القررن الماضي ففان أالمور لم تسر كذلك على ھواه‪ ،‬والشيء المح‬
‫االعراس فيه‬
‫خصص القاممة حفالت ال‬
‫أأواخر التسعيينات من القررن الماضي الى نادي مھھمش كان عباارة عن ناد خ‬
‫جتمع التركمااني من القاط‬
‫نخبة خيرة من ررجاالت المج‬
‫ففقط‪ .‬وبعد اللعام ‪ 2003‬ووبفضل ة‬
‫طنين في العااصمة بغداد‬
‫ضارية الممثلة‬
‫ستعاد النادي ممجده وتألقه اللسابق ليعود كما كان طواال تاريخه الوواجھة الحضا‬
‫اس‬
‫العراق بكل أطيافھھم وتوجھاتھھم‪ ،‬وقد تطوررت أحوال النادي بعد توولي الدكتور‬
‫ق‬
‫لترركمان‬
‫صية فالرجل‬
‫جاملة الشخص‬
‫سة ھيئته اإلددارية وھذا الكالم ليس ممن قبيل المج‬
‫قاززانجي لرئاس‬
‫النادي اال لمرات ممعدودة بعد االعام ‪2003‬‬
‫ي‬
‫خصية ولم أزر ھذا‬
‫التتربطني به أيية عالقة شخ‬
‫أرى حجم التطوور الذي يشھدده من خالل زياراتي له‬
‫وففي فترات متبتباعدة‪ ،‬اال أننني كنت ى‬
‫عية والثقافية‬
‫طات أالجتماع‬
‫ناحية العمران أو من ناحية التتأثيث أو من ناحية النشاط‬
‫ة‬
‫سوواء من‬
‫شخصيات أكاديمية ممثل الدكتور‬
‫ت‬
‫حاجة ماسة اللى‬
‫تي ينظمھا‪ .‬ووحسب تصووري فاننا بح‬
‫التي‬
‫ولى مسؤولية ادارة مؤسساتننا التركمانية ففي العراق وأنا في رأيي أأن من أراد‬
‫قاززانجي لتت ى‬
‫اكسير النجاح(‪.‬‬
‫شر ويتعلم من الدكتور قازاانجي ) ر‬
‫عمل يعھد به اليه‪ ،‬فليستش‬
‫نجاح في أي ع‬
‫جتين البززركان النج‬
‫~ ‪~ 14‬‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫خ‬
‫صمت عبد المجيد ر‬
‫بكر‬
‫الددكتور عص‬
‫ستاذ القانون في جامعة جيھان األھلية‬
‫الدولة )سابقا( وأست‬
‫ة‬
‫مجلس شورى‬
‫مستشار ورئيس س‬
‫جي المحترم‬
‫العزيز األستاذ الددكتور محمد عمر قازانج‬
‫ز‬
‫من األخ‬
‫عندما تلقيت رسالة رقيقةة بالبريد األللكتروني ن‬
‫ع‬
‫خاص بمناسبة‬
‫قارداشلق( يعلمني باالتھيؤ ألصدار عدد ص‬
‫ق‬
‫األخاء )‬
‫ء‬
‫ررئيس نادي األخاء ورئئيس تحرير مجلة‬
‫عوام مضت‬
‫خيالي الى أع‬
‫للكتابة عن ھذه المناسبة ‪،‬فقد سرحت بخ‬
‫ة‬
‫عوني‬
‫صدورھا‪،‬ويدع‬
‫ممضي)‪ (51‬سنة على ص‬
‫مايس من عام ‪ ، 19661‬ومن ثم تواصل‬
‫من المجلة في شھر س‬
‫‪،،‬وتذكرت ككيف كان لنبأبأ صدور الععدد األول ن‬
‫أعظم األثر في نففسي‪ ،‬وكنت‬
‫م‬
‫صدورھا شھھريا‪،‬حيث كناا‪ ،‬ونحن في ذلك الوقت ففي كركوك‪،‬ع‬
‫ص‬
‫على مقاعد الددراسة‪،‬‬
‫لنا للنشر في اللمجلة‪ ،‬حيث‬
‫أول محاولة ا‬
‫سطرا سطرا‪ ،‬وجاءت ل‬
‫في كل عدد ‪،‬س‬
‫أعدادھا بأنتظام وأقررأ ما ينشر ي‬
‫ا‬
‫أأتابع‬
‫الثالثة ‪ 1963‬ثم ممقاال بعنوان‬
‫ة‬
‫في العدد)‪ (1،2‬السنة‬
‫ألھتمام بھا( ي‬
‫التركمانية ووجوب األ‬
‫ة‬
‫صة‬
‫ننشرت مقاال ببعنوان )القص‬
‫العدد )الخامس السنة الثالثة ‪ (1963‬ومق‬
‫د‬
‫صر( في‬
‫)الغزل في االشعر التركمماني المعاص‬
‫مقاال بعنوان )رسالة الى‬
‫‪ 19‬وتعريفا بكتاب )عماالقة الشعر اللتركي( لمؤلفلفه المرحوم‬
‫ث من السنة الرابعة ‪964‬‬
‫ككركوك( في العدد الثالث‬
‫من السنة الربععة ‪ ،1964‬وككانت السنة اللدراسية )‪19663‬ـ‪(1964‬‬
‫صالح الدين الھرممزي في العددد السادس ن‬
‫ح‬
‫ااألستاذ‬
‫حيث قبلت في كلية الحقوق بجامعة بغدااد فأنصرفت الى دراسة‬
‫في حياتي‪ ،‬ث‬
‫سننة حاسمة ي‬
‫صلة الدراساات العليا في القانون‪ ،‬فأننھمكت بالحياياة القانونية ووالتأليف في‬
‫القاانون ثم مواص‬
‫جال القانون ووبلغ عدد مؤللفاتي المطبوعة في بغداد والقاھرة وبييروت )‪ (32‬كتابا وأكثر‬
‫مج‬
‫المجالت القانونية ففي بغداد واللقاھرة‪ ،‬كما‬
‫ت‬
‫بحثا ودراسة وممقالة نشرت في‬
‫ن )‪ (50‬ا‬
‫من‬
‫بغداد من وزارة‬
‫صدر في د‬
‫حرير لخمس ممجالت قانوننية كانت تص‬
‫ضو ھيئة تح‬
‫تووليت مھام عض‬
‫وبيت الحكمة ووجمعية القانوون المقارن‬
‫ووزارة التعليم العالي والبحث العلمي ت‬
‫ة‬
‫الععدل‬
‫قارداشلق( قد أثرت‬
‫ق‬
‫خاء )‬
‫وأتحاد الحقوقيين العراقيين‪ ،‬وأعترف ھنا بأأن مجلة األخ‬
‫د‬
‫الععراقية‬
‫أكبر األثر في ممواصلة الكتاابة والتأليف‬
‫لنا للكتابة ر‬
‫شرا ‪ ،‬وكان لتشجيعھا ا‬
‫فينينا تأثيرا مباش‬
‫تحياتي الى السادة‬
‫ي‬
‫وأأن كانت أغللب كتاباتي ففي عالم القاننون‪،‬وبھذه الممناسبةأبعث بأحر‬
‫الدكتور‬
‫حرير و جمميع العاملين متمنين لھم دوام الموفققية والفالح‬
‫ضاء ھيئة التح‬
‫رئيس وأعضا‬
‫صمت عبد المج‬
‫عص‬
‫جيد بكر‬
‫وممواصلة أصددار المجلة‪.‬‬
‫~ ‪~ 13‬‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫من اليمين‪:‬‬
‫من األعضاء‪ .....‬الصف األول ن‬
‫خاء التركماني لللرعيل األول ن‬
‫صورة أمامم لوحة نادي األخ‬
‫من اليمين‪:‬‬
‫عزالدين ‪،‬ھاشم ققاسم الصالحي‪ .‬االصف الثاني ن‬
‫نوري ‪ ،‬نجم الدين ع‬
‫ي ‪ ،‬محمد ي‬
‫د‪ .‬أنور علي‬
‫ي‬
‫عبدالغني‬
‫جمند آوجي ‪ ،‬سععدالدين‬
‫ضل خضر ‪ ،‬أرج‬
‫فاض‬
‫حي ناظم تتوفيق*‬
‫د‪ .‬صبح‬
‫أقل من سنة إننقضت على واقعة مجزررة كركوك لال ُمريعة التي‬
‫صرم‪ ،‬وبعد ل‬
‫ستينيات من االقرن المنص‬
‫ففي مطلع الس‬
‫المجزرة التي كانت‬
‫ة‬
‫حت ظاللھم‪ ،‬تتلك‬
‫خرين كانوا منضوين تح‬
‫بحق التركمان على أيدي اللشيوعيين وآخ‬
‫أُقـْتـ ُ ِرفـَت حق‬
‫عي وأحزاب‬
‫حزب الشيوع‬
‫ظلت ميالة للح‬
‫ت موازين سيياسة "الزعيم عبدالكريم قااسم" والتي ظ‬
‫ممن بعض نتائئجھا أن قلبت‬
‫وبينما كنا تالميذ ببالثانوية يوم )‪ 14‬نيسان‬
‫ا‬
‫ألحمر‪،‬‬
‫ذلك الحزب األ‬
‫أأخرى معروففة بتوجھاتھاا اليسارية الممتآلفة مع ك‬
‫ى ترركمانيا ً تحت‬
‫ھم بعض الفرح‬
‫عمامنا وأخواالنا وقد ع ّم م‬
‫جدنا آبا َءنا وأع‬
‫‪ ،(1961‬وج‬
‫حة وھم يتحددثون بفخر بأأن منتد ً‬
‫شلق أوجاغي" ))والذي ككان يفترض أن يس ّمى "بيت اإلخاء‬
‫نادي اإلخاء الترركماني‪ -‬تورركمن قارداش‬
‫ممس ّمى " ي‬
‫العراق الحديث‪ ،‬ووذلك قبل أن‬
‫ق‬
‫"((‪ ،‬قد إنبثق ففي "بغداد" الحبيبة إلى اللوجود للمرة األولى في تتأريخ‬
‫االتركماني (‬
‫طقة باللغتين التركية والعرربية‪ ،‬والتي‬
‫مجلة "قارداشلق‪/‬اإلخاء" الناط‬
‫صفحات ة‬
‫حة عظيمة ص‬
‫صحوب بفرح‬
‫ننقرأ بفخر مص‬
‫بزھو ونحن في‬
‫و‬
‫ستشعرنا‬
‫خالل شھر )آيار‪ ...(19611‬إس‬
‫بعددھا األول ل‬
‫ا‬
‫إإخترقت بجدارة الصمت الثقافي الترككماني‬
‫أمسى يجد لذاته‬
‫ى‬
‫األصل ربما‬
‫ل‬
‫ودورھم في بناء ووطنھم‬
‫ھم‬
‫العمر‪ ،‬وتحسسنا أن تأريخ الترركمان العراقيين‬
‫‪،‬‬
‫ممقتبل‬
‫أن أصحاب الققومية الثالثة ووسط أرض‬
‫إستعادت ذاكرتھا وررأت أخيراً ن‬
‫ت‬
‫صرة قد‬
‫طريقاً‪ ،‬وأن الدولة العراقيية المعا ة‬
‫ط‬
‫الراففدين ينبغي أن تكون لھھم مؤسسة تممثل كيانھم المشھود له عبر تأريخ‬
‫صر‪ ،‬وذلك عد‬
‫العرراق القديم واللوسيط والحدديث والمعاص‬
‫س وإفتراءات‬
‫بعد طول تنا ٍ‬
‫عاءات ومزاعم حاول البلبعض من اللعراقيين طررحھا لغايات مشبوھة ال‬
‫وإدع‬
‫حدوود لھا‪ ،‬ولسنا في مجال الببحث عنھا‪.‬‬
‫فقد سبقنا من‬
‫كنا في غاية اللشوق إلى ھھذا المنتدى اإلجتماعي‪ -‬الثقافي‪ ،‬د‬
‫عام )‪(1961‬‬
‫ض بھذه األمنية إالّ ففي خريف ع‬
‫أص‬
‫صدقائنا الكثيروون‪ ،‬ولكنا لم نَحْ َ‬
‫الخامس الثانوي آآتين إلى "بغغداد" إبتغاء‬
‫س‬
‫حين إستحصلنا على "بكالووريا"‬
‫ن‬
‫ق‬
‫صبحي ناظم توفيق‬
‫ي‬
‫د‪.‬‬
‫حيث إحتضننا مبننى النادي الككائن في ح ّي‬
‫في الكليات واللمعاھد‪ ،‬ث‬
‫قديم للقبول ي‬
‫التقد‬
‫~‪~9‬‬
‫ن دار‬
‫"العيواضية" المك ّون من‬
‫سعة وحديقة غنّاء‬
‫ممستأجرة واس‬
‫ساحة‬
‫مس‬
‫ذذات‬
‫أأكبر‪ ،‬بل تشررفنا بالسالم على‬
‫"الدكتور مردان عللي"‪-‬‬
‫ررئيس الھيأة اإلدارية للننادي‬
‫ضائھا‬
‫أعض‬
‫ممن‬
‫ووعدد‬
‫ووشخصيات تركمانية ككانوا‬
‫في أروقة الننادي‬
‫ممتواجدين ي‬
‫ففي تلك األمسية‪ ،‬وممنھم‬
‫"الدكتور عببدالقادر سليممان‪،‬‬
‫االدكتور أررجمند آووجي‪،‬‬
‫ي‪ ،‬الدكتور ررضا محمود ده‬
‫ناجي أحمد حمدي‬
‫االدكتور ي‬
‫سيد جالل عززيز النقيب‪ ،‬السيد المحاممي‬
‫مميرجي‪ ،‬الس‬
‫عزالدين ‪-‬مدير اإلذاعة‬
‫ن‬
‫حبيب ھرمزللو‪ ،‬السيد جممال‬
‫ح‬
‫االتركمانية‪ ،‬اللسيد نجم الديين عزالدين‪ ،‬المھندس جممال‬
‫السيد أرشد ھرمززلو‪ -‬الطالب ففي كلية الحقووق‬
‫خضر‪ ،‬د‬
‫خ‬
‫ووالمذيع باإلذاعة التركممانية‪ ،‬وعدد آخر تخوننني‬
‫سمائھم‪ ...‬واللذين رحّبوا بنا‬
‫على إستذكار أس‬
‫ذذاكرتي ى‬
‫خير ترحاب وأكرمونا خيير إكرام‪ ،‬وأج‬
‫خ‬
‫جلسونا ليتفھّمموا‬
‫ممنا رغباتنا وسط الدراسات الجامععية التي نرروم‬
‫الته‬
‫صاصه ومجاال‬
‫حسب إختص‬
‫خوضھا ليكوونوا ‪-‬كل ح‬
‫خ‬
‫الطالب أو ذاك ووفقا ً‬
‫لب‬
‫ووأصدقائه وززمالئه‪ -‬داعمما ً لھذا‬
‫ى ترك كل ممنا مبنى الناددي‬
‫إلمكاناته وممعارفه‪ ،‬حتى‬
‫إل‬
‫المه بالقبول في‬
‫وعلى شبه يقين بأأن آماله وأحال‬
‫ممزھواً ى‬
‫االمؤسسة الععلمية أو المھھنية ستتحقق‪ ،‬ومفتخراً ببأن‬
‫من يدعمه معننويا ً‬
‫شخصيات التتركمانية ن‬
‫ھھناك من الش‬
‫وويدفعه بزخم ملحوظ نحو المستقبل‪.‬‬
‫تتلك كانت الببداية في أوائئل عقد الستيينيات من القررن‬
‫خاء‬
‫االعشرين‪ ،‬ووبعد أن كانت أفضال "بيت اإلخ‬
‫االتركماني" تتتوالى على الجميع بتدااخل ))معنوي‪-‬‬
‫وبعض‬
‫ض‬
‫سياسي‬
‫إإجتماعي – ثقافي‪ ،‬والككثير من الس‬
‫االمادي((‪ ...‬فمن الناحيةة المادية فققد تشكل "ققسم‬
‫الب‬
‫مستلزمات سكن الطال‬
‫ت‬
‫ل‬
‫الئق يحتوي كل‬
‫دداخلي" ق‬
‫سام‬
‫توعبھم األقس‬
‫االجامعيين التركمان مممن ال تستو‬
‫االداخلية لجاممعة بغداد‪ ،‬وكانت إداررة النادي تددفع‬
‫البعض‬
‫مقبولة تُ َسـيّر ض‬
‫ة‬
‫شھرية‬
‫لللمتعففين منھھم إعانات ش‬
‫طلق‬
‫دون إعالن مط‬
‫حياتھم اليوميةة ومن ن‬
‫ممن أمور ح‬
‫بحق العديد ممن العوائل‬
‫ق‬
‫ألسممائھم‪ ،‬كما الحال‬
‫الترككمانية المحتتاجة التي كانت تتسلّم مساعدات‬
‫المعنوية فحدث وال‬
‫ة‬
‫حي‬
‫متواضعة‪ ...‬أما النواح‬
‫ة‬
‫شھررية‬
‫ج‪ ،‬ففي كل )‪ 14‬تموز( يُـقام إستذككار شعري‬
‫حرج‬
‫وأدبي مصحوبا ً بمنقبة نبوية إلحياء الذكررى السنوية‬
‫ي‬
‫ك‪ ،‬يُدعى إليھھا جميع عواائل الشھداء‬
‫لمجززرة كركوك‬
‫بشكل خاص ووشخصيات ومسؤولون وأصحاب‬
‫ل‬
‫مناص‬
‫صب عليا لددى الدولة االعراقية‪ ،‬بيننما يحضره‬
‫ومحبّوھم‪ ،‬ألن‬
‫حشوود من الترركمان وأصددقاؤھم ح‬
‫عوة كانت مفتووحة للجميع‪.‬‬
‫الدع‬
‫سم الدراسي‬
‫ألخرى‪ ،‬ففي بدء الموس‬
‫أما المناحي األ‬
‫للكليايات والمعاھھد يُحتفى بممناسبة إنخرراط وجبات‬
‫الطالب التركمان ‪-‬فتيانا ً‬
‫وفتيات‪ -‬لدى ھذه‬
‫ت‬
‫ب‬
‫جديددة من‬
‫سسات العلميية‪ ،‬ويُدعى إلليھا أولئك الذذين تخرّجوا‬
‫المؤس‬
‫في تلك السنة ووقد أضحى ممعظمھم ضبباطا ً إحتياط‬
‫ضرھا الطالب التركمان الجامعيون‬
‫مجنّدين(‪ ،‬ويحض‬
‫) جن‬
‫في جميع مراحللھم الدراسية‪ ،‬وذلك إبتغا‬
‫غاء التعارف‬
‫ض‪ ،‬حيث يقدم رئيس‬
‫والتززامل بين ببعضھم البعض‬
‫ة‬
‫النادي والبعض ممن أعضاء ھھيأته‬
‫ي‬
‫اإلدارية ھدايا ثمينة‬
‫شھادات تخررج ذات مستتويات عالية‬
‫صلين على ش‬
‫للحاص‬
‫تفوق الجيد‪.‬‬
‫ق‬
‫حتفاء السنوي األعظم‪ْ ،‬إذ‬
‫وفي خريف كل عام كان اإلح‬
‫ي‬
‫حت مس ّمى‬
‫حديقة النادي تح‬
‫قة‬
‫كبرى في‬
‫ى‬
‫تُقام حفلة‬
‫سي‪ /‬ليلة كرركوك"‪ْ ،‬إذ ككانت الحفلة‬
‫"كركوك كجه س‬
‫السنووية األوسع واألعظم وواألبھى من األخريات‪،‬‬
‫س‬
‫مساء يوم‬
‫أولى فقراتھا ا‬
‫حيث تبتدئ ى‬
‫ث‬
‫الخميس وال تضع‬
‫~ ‪~ 10‬‬
‫جر‬
‫حين يكون فج‬
‫جانبا ً إالّ بعد )‪ (8‬ساعات ح‬
‫أأفراحھا ب‬
‫‪ ...‬كانت مواككب‬
‫االجمعة قد ح ّل وبان أفققه األبيض ‪.‬‬
‫ن كل حدب وصوب تمتتلئ‬
‫تتركمان العرراق تتدفق من‬
‫ببھا حافالت الركاب وقدد ش ّدت رحالھا إنطالقا ً من‬
‫صل‪ ،‬تلعفر‪ ،‬رش‬
‫"كركوك‪ ،‬أرربيل‪ ،‬الموصل‬
‫شيدية‪ ،‬سالممية‪،‬‬
‫جرداغلي‪ ،‬كوومبتلر‪ ،‬يحياووه‪،‬‬
‫آآلتون كوبروو‪ ،‬تركالن‪ ،‬ج‬
‫طوز‪ ،‬يارمجهه‪ ،‬آمرلي‪ ،‬ققره‬
‫ببالوه‪ ،‬تازة‪ ،‬طاووق‪ ،‬ط‬
‫الء‪،‬‬
‫سعدية‪ ،‬جلوال‬
‫به‪ ،‬قزلرباط‪/‬س‬
‫غان‪/‬كفري‪ ،‬بيات‪ ،‬قرة تبه‬
‫غ‬
‫خانقين‪ ،‬مندالي‪ ،‬بلدروز‪ ،،‬جصان‪ ،‬بددرة‪ ،‬قره غوول‪،‬‬
‫خ‬
‫سوا ًء أكانت بقاعا ً تركماانية‬
‫الحلة" وغيرھا س‬
‫ة‬
‫ببعقوبة‪،‬‬
‫ن التركمان ققد من تلك اللتي‬
‫أأصيلة وذات أغلبية أو أن‬
‫إإستقروا بأووساطھا في عموم الووطن العراققي‪،‬‬
‫ووأصحابھا فررحون يرتدوون ‪-‬ھم ونسااؤھم وأوالدھھم‪-‬‬
‫أأزياء شعبية تركمانية ويح‬
‫حملون فوق ررؤوسھم الفتتات‬
‫طنھم‬
‫تتمجّد قومھم األصيل وتأأريخھم المشھھود في وطن‬
‫ل ليشغلوا الشارع الرئييس‬
‫حطّون الرحال‬
‫االعزيز‪ ،‬فيح‬
‫صر‬
‫عية منذ عص‬
‫للحي "العيوااضية" وشووارعه الفرع‬
‫االخميس وحتتى صبيحة اللجمعة‪ ...‬وال أعتقد أن عاائلة‬
‫حيھا‬
‫ص من سكنة بغغداد وضواح‬
‫حدة وباألخص‬
‫تتركمانية واح‬
‫ئ‪ ،‬والذي لم ييكن‬
‫ل إالّ لطارئ‬
‫عن ھذا الحفل‬
‫ككانت تغيب ع‬
‫حاب‬
‫صيات التركممانية وأصح‬
‫شھر الشخص‬
‫أأحد من أش‬
‫شعراء واألددباء‬
‫االمناصب اللعالية في الدولة والش‬
‫شاھير المطرببين‬
‫أى عنه‪ ،‬كما الحال مع مش‬
‫االتركمان ين ى‬
‫جي‬
‫في حينه‪ ،‬بدءاً من "عبدالوواحد كوزه ج‬
‫االتركمان ي‬
‫ممد قاليي‪ ،‬أككرم‬
‫ل آي‪ ،‬د‬
‫أأوغلو‪ ،‬عبداالرحمن قزل‬
‫سين‬
‫خرالدين أرككيج‪ ،‬فايق نجار‪ ،‬تحس‬
‫طوزلو‪ ،‬فخ‬
‫ط‬
‫محمد أحمد أربيلللي‪،‬‬
‫د‬
‫ككركوك أوغللو‪ ،‬ساطع كووبرلو‪،‬‬
‫جي‪ ،‬علي ققلعه لي" وسواھم‪ ،‬والذذين‬
‫ييونس دميرج‬
‫يطرب الجميع ممعھم من دون إستثناء‬
‫ب‬
‫ت‬
‫ت‬
‫الخوريات‬
‫ث‬
‫حيث‬
‫والمقامات واألناشيد‬
‫غاني اللذيذة التي تطلقھھا حناجرھم‬
‫واألغ‬
‫البديععة‪ ،‬حتى تددفع أحاسيس العديد من‬
‫الغفير إلى الرققص وسط‬
‫ر‬
‫ضور‬
‫الحض‬
‫ألھل والعائلةة‪ ،‬والبعض‬
‫الحدييقة وبين األ‬
‫يندفع نحو ذلك االمسرح الكبيير من دون‬
‫ع‬
‫حفل منحسراً‬
‫ستشعر بإحراج ما دام الح‬
‫أن يس‬
‫وسط بني قومه ووجلدته‪ ،‬وال تتوقفھم سوى‬
‫ط‬
‫أبيات الشعر الترككماني التي تتتغنى بأمجاد‬
‫ت‬
‫الترككمان وتأرييخھم وإعتززازھم بلغتھھم الجميلة‪،‬‬
‫حاالت اإلعتققال والسجن‬
‫ضوا له من ح‬
‫وكذللك ما تعرض‬
‫طق النائية والتي تُ ﱢو َجت‬
‫والنفي إلى المناط‬
‫ي‬
‫والتععذيب‬
‫فرضت أوزارھا‬
‫ت‬
‫الل المذبحة التي‬
‫بالقتل العام خال‬
‫ل‬
‫الدمووية عليھم أأواسط شھر )تموز ‪ (19558‬والتي‬
‫عند إلقائھا بين‬
‫تنھمر مدراراً د‬
‫ر‬
‫ضرين‬
‫كانت دموع الحاض‬
‫ت‬
‫وأخرى‪ ...‬والواقع أن جميع ترككمان العراق‬
‫ى‬
‫إسترراحة‬
‫حفلة السنوية‬
‫نحو حلول مووعد تلكم الح‬
‫كانووا يتطلعون نح‬
‫التي ع ّدوھا ليلة ممن ليالي العممر كونھا ال تتتكرر سوى‬
‫مرة في العام الوااحد‪.‬‬
‫ستأجر "بيت‬
‫فصل الربيع من كل عام‪ ،‬يس‬
‫وحين يحل ل‬
‫ن‬
‫يسير من حافال‬
‫ر‬
‫الترككمان" عدداً غير‬
‫الت الركاب‬
‫أو المتنزھات‬
‫أحد البساتين و‬
‫ماعية إلى د‬
‫لتسييير سفرة جما‬
‫بعقوبة عادةً‪ ،‬بينما يھاتف‬
‫حي بغداد أو بع‬
‫في إإحدى ضواح‬
‫التركمان المستقرين‬
‫ن‬
‫جميع‬
‫أحد أعضاء الھيأأة اإلدارية ج‬
‫في "بغداد" واللمناطق المتاخمة لھا ليؤؤكد لھم أو‬
‫فرة‪ ،‬إذ يُخَـيﱠررون بين أن‬
‫يذكررھم بالموعد المحدد للسفر‬
‫أمام النادي في‬
‫يتنقلووا بسيارتھم الخاصة أو ييحضروا م‬
‫جماعيا ً‪ ...‬ولكن تلككم السفرات‬
‫ي‬
‫طالق‬
‫عة معينة لإلنط‬
‫ساع‬
‫تركمان بغداد‪ ،‬بل‬
‫ن‬
‫تختصر في يوم ما على‬
‫ر‬
‫جميعا ً لم‬
‫ع‬
‫كانت تتدفق نحو‬
‫حشوداً من بققاع تركمانية أخرى ت‬
‫ان ح‬
‫موقع السفرة لتلتنض ﱠم إلى بني قومھم وتشاركھم‬
‫ع‬
‫ذلك اليوم الذي لم يكن يتككرر –عادة‪-‬‬
‫حھم في ك‬
‫أفراح‬
‫في السنة‪ ....‬ووال أبالغ في‬
‫سوى مرة أو رببما مرتين ي‬
‫ى‬
‫‪ (1000‬تركماني‬
‫‪1‬‬
‫القول إن ذكرت أن ما يربو على )‬
‫ل‬
‫في موقع السفررة‪.‬‬
‫طيلة النھار ي‬
‫كانووا يتواجدون ط‬
‫كان الدوام الرسممي للھيأة اإلدارية حوالي )‪ (3‬ساعات‬
‫من دون إستثناناء وسط مكااتب صغيرة‬
‫مساء كل يوم ن‬
‫ء‬
‫~ ‪~ 11‬‬
‫خلية النحل خ‬
‫تتعمل أشبه بخ‬
‫خدمةً للتركماان ومن رواتب‬
‫إستحقاقات مادية‪ ،‬ببما فيھا الخ‬
‫ت‬
‫أأو‬
‫خميس والجممعة‬
‫كانت أروقة مببنى‬
‫وواألعياد والععطل الرسميية‪ ،‬فقد ت‬
‫االنادي شتا ًء وحديقته صييفا ً تكتظ بالترركمان طيلة أأيام‬
‫خميس والجممعة‬
‫ااألسبوع‪ ،‬ووتبلغ الذروةة ليلتي الخ‬
‫ص أمام تلك الھيأة إالّ القددوم‬
‫عياد‪ ،‬فال مناص‬
‫ووالعطل واألع‬
‫الت يومية‪ ،‬على الرغم من‬
‫لمسائي بمعدال‬
‫إإلى الدوام الم‬
‫أأن جميعھم كانت لديھمم إلتزامات الدوام الرسم‬
‫سمي‬
‫حين‬
‫فيھا حتى يح‬
‫الدولة التي كانووا يعملون في‬
‫ة‬
‫ببدوائر‬
‫ر‬
‫طباء‬
‫فيما على األط‬
‫االعصر‪ ،‬ما‬
‫الحضور في عياداتتھم‬
‫ضاء –على سببيل‬
‫ض من األعض‬
‫حتى أن البعض‬
‫االمسائية‪ ...‬ح‬
‫ضوية بـ))زوواج‬
‫خابه لھذه العض‬
‫حى يشبّه إنتخ‬
‫االمزاح‪ -‬أضح‬
‫طالق من بعدده((‪.‬‬
‫ككاثوليكي ال ط‬
‫ضمن‬
‫ى الثقافي ببل كان ض‬
‫للم يھمل الننادي المنحى‬
‫طت أمانتھا إلى‬
‫سه مكتبة أناط‬
‫شأ بُ َعي َد تأسيس‬
‫أأولوياته‪ ،‬فأنش‬
‫االطالب في ككلية الحقوق "أرشد ھرممزلو"‪ ،‬وإحتووت‬
‫الت‬
‫صحفا ً ومجال‬
‫ففي رفوفھا ممؤلفات ودواووين شعر وص‬
‫وودوريات متتنوعة باللغة التركية –الققديمة والحدييثة‪-‬‬
‫ووباللغتين العرربية واإلنكلييزية وسواھا‪ ،‬والتي تح ّوولت‬
‫ضعة أعوام إإلى مكتبة ذذات صيت في‬
‫ببإنقضاء بض‬
‫"بغداد" والععراق ومرتعا ً خصبا ً للباح‬
‫حثين والمتابععين‬
‫صر‬
‫ففي التأريخ القديم والووسيط والحدييث والمعاص‬
‫للتركمان العاللم عموما ً وووسط بالد الرافدين على ووجه‬
‫االخصوص‪.‬‬
‫إلخاء" على أي‬
‫لم يععتمد "نادي اإل‬
‫ج‬
‫دعم من‬
‫خارج اإلشتراكاات‬
‫الشھھرية التي ييدفعھا أعضااؤه‬
‫بين يدي ال ُممحاسب مقاابل‬
‫صوالت رسممية ومختوممة‪،‬‬
‫وص‬
‫ضافةً إلى ما كاان محدداً بديننار‬
‫فإض‬
‫عراققي واحد ألي تركمااني‬
‫))البعض(( ممن األثرياء‬
‫يحمل ھوية الناادي‪ ،‬فإن )‬
‫ل‬
‫خاء لتسيير أأمور ناديھم‬
‫الترككمان كانوا يغدقون بسخ‬
‫العديد من كبار‬
‫يد‬
‫عن أن‬
‫الشھھرية واليوميية‪ ،‬فضالً ع‬
‫حطّون في ھھذه المؤسسة‬
‫ظفين وصغاررھم كانوا يح‬
‫الموظ‬
‫حمل إسم قوومھم زھاء ‪ %10‬من‬
‫حيدة التي تح‬
‫الوح‬
‫رواتتبھم شھرياً‪ ،‬كما كانوا ييتبرعون ألج‬
‫جلھا في أية‬
‫سبة تفتح إداررتھا باب التبررع ألي طاررئ أو خالل‬
‫مناس‬
‫فالت السنوية‪.‬‬
‫المنااسبات واإلحتتفاءات والحفال‬
‫بيت اإلخاء الترركماني" من‬
‫لم يتتغير شيء يذذكر في " ت‬
‫حيث األسس والمبادئ والمررتكزات بعد اإلنتخابات‬
‫ث‬
‫القانوونية الثانية اللتي أجريت ببعد إنقضاء )‪ (4‬سنوات‬
‫على سابقتھا‪ ،‬واللتي فاز فيھا "الزعيم‪/‬العمميد المتقاعد‬
‫ى‬
‫عبدﷲ عبدالرحممن" برئاسة الھيأة اإلداررية‪ ،‬ولربما‬
‫ﷲ‬
‫ألمور النادي‬
‫ضل لتفرّغ "أببو فاروق" أل‬
‫تطور نحو األفض‬
‫ر‬
‫وعدم إنشغاله بددوام رسمي وإلتزامات‬
‫م‬
‫بشكل تام‬
‫ل‬
‫مسائئية وليلية كمما كان عليه "الدكتور مرردان علي"‬
‫المديير العام بوزارة الصحة ح‬
‫حينئذ‪ ...‬فيمما تأسس في‬
‫صل" برئاسة‬
‫ثان بممدينة "الموص‬
‫تلك الحقبة نا ٍد ترركماني ٍ‬
‫السيد "عبدﷲ ممحمود‪/‬أبو ككمال" الذي أقدم على‬
‫د‬
‫مشھودة في سبيل جممع كلمة ترككمان "قضاء‬
‫ة‬
‫خطووات‬
‫تلعفر ومدينة المموصل" والببقاع التركماننية المحيطة‬
‫ر‬
‫بھما وعموم محاففظة "نينوى" وسط بوتقة واحدة‪ ،‬وقد‬
‫ق في ھذا اللشأن كثيراً‪ ،‬وكنت شاھد عيان على‬
‫توفـ ّ َ‬
‫البحث في ھذه األمور على‬
‫ث‬
‫سأترك‬
‫ذلك‪ ....‬ولكني س‬
‫أكثر مما أطلت‬
‫سواي كي ال أطييل على المتاببع الكريم ر‬
‫ي‬
‫ضمن ھذه السطوور‪.‬‬
‫من‬
‫جبھة التركماننية العراقية ففي سوريا و‬
‫• ممثل الج‬
‫لبنان‬
‫يسان ‪2012‬‬
‫‪ 6‬نيس‬
‫~ ‪~ 12‬‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫خ‬
‫غالب‬
‫حسين علي غ‬
‫ن‬
‫خر لقاء تلفزييوني أجراه اللكاتب مع الممرحوم الدكتوور مردان عللي‬
‫إستتنبطت ھذه اللمقالة من آخ‬
‫قبل ووفاته بفترة ووجيزة‬
‫حوم الدكتور‬
‫أن يأتي اليوم الذي تعود ففيه الى اعشااشھا‪ ،‬والمرح‬
‫طانھا فالبد ن‬
‫ھاجرت الطيور وبععدت عن اوط‬
‫ت‬
‫ممھما‬
‫كركوك في بداية ااالربعينيات ممن القرن المماضي‪ ،‬عاد الى احضان‬
‫ك‬
‫ممردان علي الذي غادر ممرتع صباه وومولده‬
‫باحثا ً عن العلم ثم معلما ً له‬
‫ا‬
‫طويلة جاب فيھا مشارق االرض وممغاربھا‬
‫طاء كركوك بعد رحلة ط‬
‫أأرضه المعط‬
‫مرتع الطيب‪...‬‬
‫جوار ربه ودفن ففي ھذا ال تع‬
‫وأبناء جلدته ثم إنتتقل الى ر‬
‫ء‬
‫خدم بلده‬
‫حيد‪ :‬كيف يخد‬
‫ووھاجسه الوح‬
‫سنة ‪ . 1923‬تععلم االلف باء من خالل‬
‫حسين ‪،‬منطقة اللسقاخانه ة‬
‫حلة آخي س‬
‫المرحوم من مواليد كركوك‪ ،‬مح‬
‫م‬
‫ككان‬
‫القرأن الكريم في الكتاتيب التتي كانت منتتشرة آنذاك ثثم صحبه )اللمال صابر ككركوكلي( قاارئ الموالد‬
‫ن‬
‫ددراسة‬
‫الى مدرسة القلععة االبتدائية لينھل فيھا ممن منابع العللم والمعرفة التي قادته اللى الثانوية اللمركزية في‬
‫االمشھور ى‬
‫التي انھاھا بتفووق ايضا ً في‬
‫في كلية الطب في بغداد ي‬
‫ككركوك ليتخررج فيھا بالعاام ‪ 1941‬بمرراتب عالية أھھلته للقبول ي‬
‫طبيبا ً لغاية اننھاء الخدمة‬
‫عراقي الباسل ليخدم فيھا ط‬
‫صفوف الجيش العر‬
‫ف‬
‫له في‬
‫عام ‪ 1947‬لليكون اول ممحط رحال ه‬
‫ع‬
‫ق‬
‫أربيل شمال‬
‫حافظة ل‬
‫تعيينه طبيبا ً في مح‬
‫ه‬
‫اااللزامية في ‪ 1949‬التي صدر فيھا أوول أمر‬
‫العراق‪ ،‬ثم رئيسا ً للصحة فيھا‬
‫مستشفى فيھا‬
‫عايش الواقع الصحي األلييم ھناك من عدم توفر مس‬
‫ففي العام ‪ .1954‬وخالل سني خدمته في أربيل ع‬
‫مستشفى أربيل االعام‪.‬‬
‫مرض التدرن بشككل مخيف ھنناك‪ ،‬فعمل عللى أنشاء ت‬
‫ووتفشي ض‬
‫ثاني‪:‬‬
‫ممع فيصل الثا‬
‫حيث تعرض‬
‫وقد روى لنا الدكتور مرددان علي حادثة وقعت له في محافظة اربيل حينما كان رئيسا ً لللصحة فيھا ح‬
‫صايف شمال‬
‫أستجمام الى مص‬
‫في زيارة ج‬
‫حبة الوصي عبداالله ي‬
‫ل الثاني( الذذي كان بصح‬
‫مملك العراق آنذاك )فيصل‬
‫معاينته فكان أن استدعي‬
‫حضور الطبيب لمع‬
‫ر‬
‫الشاب الى وعكة صحية استددعت‬
‫ب‬
‫االعراق الجمييلة‪ ،‬تعرض الملك‬
‫~‪~6‬‬
‫لفحص‬
‫الدكتور مردان ص‬
‫ر‬
‫وتشخيص‬
‫ص‬
‫جاللته‬
‫ظھر‬
‫مرضه فكان ان ظ‬
‫صاب‬
‫جاللته مص‬
‫ان ج‬
‫بمرض الربو في‬
‫الصدر‪ ،‬من النو‬
‫‪،‬‬
‫نوع‬
‫النادر‪ ،‬فكان عليه أن‬
‫يتخذ قراراً سرريعا ً‬
‫طررق‬
‫فأختارممن‬
‫العالج أصعبھا ووھو‬
‫زرقة بأبرة حدديثة‬
‫تؤدي آنيا ً إما الى‬
‫عالج المريض فووراً‬
‫فيصل الثاني‬
‫ﷲ‪،‬‬
‫ينقله الى رحمة ﷲ‬
‫أو ه‬
‫فجازف فزرقه إالببرة‬
‫ف‬
‫بدقة ووروية‪ ،‬وشاءءت‬
‫من فراشه معاافئ‬
‫ض الملك ن‬
‫عناية ﷲ أن ھبّ المريض‬
‫ع‬
‫اللة‬
‫للحاضرين‪ .‬وسأله جال‬
‫ن‬
‫فكانت فرحة كبيررة‬
‫ممشافئ‪ ،‬ت‬
‫تركماني من كركووك‬
‫ي‬
‫االملك عن ققومه فقال‪ :‬انه‬
‫ھھاجسه الوحييد ھو خدمة الوطن وھذا االشعب اآلمن‪.‬‬
‫صحة‬
‫‪ 195‬نال شھھادة الماجستتير في الص‬
‫ففي عام ‪56‬‬
‫جامعة كولوومبيا بنيويوررك في الوييات‬
‫االعامة من ج‬
‫االمتحدة االمرريكية حيث ُعرض علليه ھناك الببقاء‬
‫ووالتعيين وتم اغراءه بالممادة اال أنه ررفض وعاد الى‬
‫ببلده‪.‬‬
‫ببعد عودته اللى أرض الووطن صدر أممر تعيينه مديراً‬
‫المراض الص‬
‫للمستشفى اال‬
‫صدرية في اللعام ‪ 1975‬ثم‬
‫لعام‬
‫ممديراً للخدماات الطبية العام في ‪ 19660‬وفي الع‬
‫طب‬
‫سة مدينة الط‬
‫ير عام لمؤسس‬
‫‪ 19699‬تم تعييينه اول مدير‬
‫سه‪ ،‬وبأمر من‬
‫االتي أشرف على بنائھا وثأثيثھا بنفس‬
‫ھورية آنذاك المرحوم أحممد حسن البككر‪.‬‬
‫ررئيس الجمھو‬
‫حسن بأن افكارره و مشاريععه‪،‬‬
‫‪ 19‬وحين أحس‬
‫ففي عام ‪976‬‬
‫االتي كان يألووا جھداً كبيراً في أبداعھا لغرض تطووير‬
‫عما ً‬
‫في مؤسسة مددينة الطب‪ ،‬ال تلقى دع‬
‫االخدمات ي‬
‫العلى قرر إحالة نفسه االى‬
‫وومساندة من المراجع اال‬
‫سنم رئاسة فررع‬
‫س فيھا‪ ،‬ويتس‬
‫االكلية الطب ليقوم بالتدريس‬
‫على‬
‫ي العام ‪ 19979‬احيل ع‬
‫المجتمع فيھا‪ .‬وفي‬
‫ع‬
‫طب‬
‫ط‬
‫االتقاعد‪.‬‬
‫مع ررئيس النظام السابق‪:‬‬
‫من ذكريات الدككتور مردان علي في أثثناء رئاسته‬
‫سسة مدينة الطب‪ ،‬حدث وأن جاءه يوما ً رئيس‬
‫لمؤس‬
‫ظام السابق ص‬
‫النظا‬
‫صدام حسين حينما كان ننائبا ً لرئيس‬
‫مجلس قيادة الثوورة المنحل‪ ،‬والذي كان ددائم الزيارة‬
‫س‬
‫جراء عملية جراحية له‬
‫طالبا ً منه أج‬
‫الى المؤسسة‪ ،‬ط‬
‫اليسرى من ذقنه‬
‫ى‬
‫جھة‬
‫ٍالستتئصال )شاممة( في الج‬
‫وأخررى في خده األيمن‪ .‬وقد أخبره الدكتتور مردان‪،‬‬
‫ليس جراحا ً‪ ،‬اننه يعلم ان ھذ‬
‫غم من انه س‬
‫بالرغ‬
‫ھذا النوع من‬
‫النتأئج‪ ،‬حيث قد‬
‫ج‬
‫حمودة‬
‫حية غير مح‬
‫العملليات الجراح‬
‫ؤدي وفي احياان كثيرة ى‬
‫ت ي‬
‫الى سرطان في موضع‬
‫أصرعلى أجراء‬
‫صله‪ ،‬اال أن صدام ر‬
‫شامة( المستأص‬
‫)الش‬
‫ل‬
‫العمللية‪ ،‬وعلى اللفور تم استدعاء‬
‫وتشكيل كادر طبي‬
‫صص للقيام بھذلك‪ .‬ويذككر منھم‪ :‬الدككتور عزيز‬
‫متخص‬
‫محممد شكري وزھير البحراني وأختصاص‬
‫عبد الكريم ‪ (...‬الذي مما أن زرقه‬
‫التخدديرالدكتور)ع‬
‫حتى انھار صدام وفقد وعيه‪.‬‬
‫بأبرة التخدير المووضعية ى‬
‫ة‬
‫طبي‪ .‬اال ان‬
‫على الكادر الط‬
‫صيبه مرت ع‬
‫فكانت دقائق عص‬
‫ت‬
‫الدكتتور عبد الكرريم عالج المموضوع بعلممه ودرايته‪،‬‬
‫وغادر المستشفى وونجا الكادر‬
‫ر‬
‫صبية‬
‫فنھض صدام بعص‬
‫ض‬
‫من ككارثة كادت ان تطيح بأعنناقھم‪.‬‬
‫نادي االخاء الترككماني‪:‬‬
‫ي‬
‫يبدو ان النظام الذي كان يققوده رئيس االوزراء في‬
‫لكريم قاسم محرجا ً أممام الشعب‬
‫‪ 19960‬عبد الك‬
‫أقام من اقواس النصر في ممدن توركمن‬
‫الترككماني بما م‬
‫آيلي أحتفا ًء بالذككرى االولى لقيام النظام الجمھوري‪،‬‬
‫ة‬
‫كان قد كوفئ ممن قبل‬
‫زمرة ضالة من الفوضويين‬
‫بالقتل والسحل‬
‫ل‬
‫على النظام آآنذاك‪،‬‬
‫ى‬
‫حسوبين‬
‫المح‬
‫شھدتھا مدينة‬
‫شع مجزرة ش‬
‫الشجارفي ابش‬
‫والتععليق على اال‬
‫كرككوك التركماانية‪ .‬كان ھھذا النظام ينتظر من‬
‫يوافق عليه فوراً تكفيراً عن‬
‫ق‬
‫طلب لكي‬
‫الترككمان أي ب‬
‫بالنظام في خالل‬
‫م‬
‫ذنوبه وغسالً لللعار الذي لحق‬
‫به‬
‫وكركوك‪ .‬فكان ان‬
‫ك‬
‫صل‬
‫جازر الوحشيية في الموص‬
‫المج‬
‫خبة من الممثقفين ومن‬
‫تقدم الدكتور مرردان مع نخ‬
‫حكومة على‬
‫مختللف المناطق التركمانية ببطلب الى الح‬
‫شمل الكثير من‬
‫جتماعي في بغغداد يلم ل‬
‫فتح نا ِد ثقافي إج‬
‫تركت كركوك وونزحت الى‬
‫ت‬
‫العوائل التركمانيية التي‬
‫جور وبطش الفوضويين الذي كانوا‬
‫بغداد ھربا ً من ج‬
‫د‬
‫~‪~ 7‬‬
‫‪ -2‬شارك ضمن الوفد العراقي الى مؤتمر طھران‬
‫يمسكون بزمام االمورفي كركوك آنذاك بل أن‬
‫للتعليم الطبي عام ‪1962‬‬
‫)الزعيم األوحد( سارع الى ارسال ممثل عنه في حفل‬
‫‪ -3‬اشترك في مؤتمر أمراض المناطق المجاورة‬
‫أفتتاح النادي الذي إتخذ بناية قديمة في منطقة‬
‫الدولي الذي عقد في تالتحاد السوفيتي‬
‫)العواضية( مقراً له‪ ...‬وما ان مرت سنة واحدة فقط‬
‫)السابق(عام ‪1961‬‬
‫والنادي يقوم بدوره الريادي في احتضان وخدمة كافة‬
‫‪ -4‬المشاركة في االجتماعات العامه السنوية لمنظمة‬
‫القابليات الفنية واالدبية والرياضية حتى بادر‬
‫الصحة العالمية في االعوام ‪-1965‬‬
‫القائمون على اموره بأصدار مجلة ثقافية شھرية تعنى‬
‫‪1969‬و‪1976‬‬
‫بالثقافة واالدب التركمانيين‪،‬بل ان ھذه المجلة الفنية‬
‫‪ -5‬مثل وزارة الصحة العراقية في أجتماعات أقليم‬
‫أستقطبت عدداً من االدباء العرب العراقيين الكبار‬
‫شرقي البحر االبيض المتوسط لمنظمة الصحة‬
‫الذين ساھموا برفدھا بمقاالت شھرية منتظمة‪ .‬كما قام‬
‫النادي بأستئجار بناية قريبة من مقره ليكون قسما ً‬
‫العالمية في عام ‪1968‬‬
‫داخليا ً يأوى الطلبة التركمان الوافدين من مدن‬
‫‪ -6‬مثل وزارة الصحة العراقية في أجتماعات اللجنه‬
‫وقصبات توركمن آيلي للدراسة في جامعة بغداد‪ .‬كل‬
‫الصحية لجامعة الدول العربية عام ‪1968‬‬
‫‪ -7‬ترأس الوفد العراقي الجتماعات الصليب االحمر‬
‫ھذه كانت بجھود تلك النخبة وعلى رأسھم الدكتور‬
‫الخاصة بالمنازعات المسلحة في جنيف عامي‬
‫مردان‬
‫‪1976-1974‬‬
‫أنجازاته خالل الوظيفة‪:‬‬
‫ تنظيم االدارة الصحية في أربيل عامي ‪ -8 1954‬ترأس الوفد العراقي الجتماعات مؤتمر الصليب‬‫االحمر حول السالم والخدمات الطبية والذي عقد في‬
‫و‪1955‬‬
‫بلغراد عام ‪1975‬‬
‫ تخطيط ووضع التصاميم لمستشفى أربيل الحالي‬‫ نتظيم أدارة الخدمات الطبية المتدھورة ‪1960‬‬‫حياته االجتماعية ‪:‬‬
‫* كان متزوجا ً وله محمد ونوين ونھال وآيتن‬
‫ تشريع قانون االمانه الدورية لالطباء الخرجين‬‫* كان يھوي سماع الموسيقى التركية الكالسيكية وال‬
‫الجددعام ‪1960‬‬
‫ تظيم توزيع االطباء الى محافظات العراق بشكل‬‫سيما أغاني منير نورالدين سلجوق وزكي موران وله‬
‫لقاءات عديدة معه وأمل صاين‪ .‬ومن التركمان يطرب‬
‫عادل‬
‫ألصوات الراحل عبد الواحد كوزهچي اوغلو والرائد‬
‫ فتح دورات أختصاصيه لألطباء وأنشاء مدارس‬‫عبد الرحمن قزل آي‬
‫التمريض في المحافظات‬
‫* كان يعشق قراءة االدب التركماني من خالل‬
‫ تشريع قانون مؤسسة الخدمات الصحية الريفية في‬‫العراق عام ‪1964‬‬
‫مؤلفات الكاتب الكبير عطا ترزي باشي‪.‬‬
‫ لعل أھم منجزللدكتور مردان علي كان تأسيسه‬‫* له بحوث ومقاالت كثيرة في مجال أختصاصه نشر‬
‫لمؤسسة مدينة الطب في أواخر عام ‪ 1969‬والذي تم‬
‫في العديد من الدوريات الرصينه وكانت له زاوية‬
‫تكليفه شخصيا ً من قبل رئيس النظام آنذاك المرحوم‬
‫خاصة في مجلة االخاء )قارداشلق(‬
‫* قدم وألكثر من سنتين)البرنامج الصحي(من خالل‬
‫أحمد حسن البكر بھذا الواجب وكان أول رئيس لھذه‬
‫االذاعة التركمانية التي بدأت بثھا في شباط ‪. 1959‬‬
‫المؤسسه‪.‬‬
‫*إنتقل الى رحمة ﷲ بتاريخ ‪/26‬كانون الثاني‪2010/‬‬
‫المؤتمرات العربية والدولية‪:‬‬
‫‪ -1‬ترأس الوفد الصحي لوزارة الصحية الى الصين‬
‫ودفن في كركوك ‪...‬‬
‫عام ‪1959‬‬
‫~‪~8‬‬
‫ملف‬
‫خاص‬
‫خ‬
‫حــلقــة األوللـى"‬
‫"الـح‬
‫التركماني في العرراق‬
‫ي‬
‫تاريخ الشعب‬
‫ث المھم في خ‬
‫الحدث‬
‫حبيب الھرمززي‬
‫ب‬
‫وبدءاً من ھذا العدد مذكررات األستاذ الفاضل‬
‫حلقات ء‬
‫شر وعلى ح‬
‫ھيئة تحرير الممجلة أن تنش‬
‫تسر ة‬
‫مرتا ببھا واھم‬
‫خاء التركمانني وعن مج‬
‫ن نادي األخا‬
‫حبيب الھھرمزي عن‬
‫جلة األخاء والمراحل االتي ّ‬
‫ليلة لقضاياننا الثقافية‬
‫األول الذي قدم خدمات جلي‬
‫حبيب الھرممزي من اللرعيل ل‬
‫محطاتھما‪ .‬واألستاذ ح‬
‫صف السبعيينيات من‬
‫في المجلة واالنادي منذ تأسيسھما وحتى منتص‬
‫والقومية عبر عمله الدؤوب ي‬
‫من المؤسساات الثقافية و الفكرية خارج العراق بعد ھذا التاريخ‪.‬‬
‫ي العديد ن‬
‫القرن المااضي‪ ،‬ثم في‬
‫لھرمزي‬
‫حبيب الھ‬
‫شر من شھر‬
‫يوم الرابع عش‬
‫كركوك الرھيبة التتي ارتكبت ففي مساء م‬
‫ك‬
‫جزرة‬
‫افرزت مج‬
‫ايام بلياليھا والققت ظالال قاتممة على تلك‬
‫‪ 1958‬والتي استمررت ثالثة م‬
‫‪1‬‬
‫يوليو لعام‬
‫تموز‪ /‬و‬
‫اجتماعية وسياسية ووثقافية بالغة‬
‫ة‬
‫المدينة الوادعة وسكانھھا المسالمين‪ ،‬افرزت نتاائج‬
‫سحل والنھب‬
‫مشاھد القتل والسح‬
‫د‬
‫فقد أدت‬
‫لدى الشعب التلتركماني في العراق‪ .‬د‬
‫األھمية ى‬
‫وايضا الھلع لدى‬
‫ا‬
‫آلسى‬
‫من الحزن واآل‬
‫والترويع ففي تلك االياام السوداء اللى موجة ن‬
‫العوائل التركمانية‬
‫ل‬
‫الكثير من‬
‫ر‬
‫نتائجھا ھجرة‬
‫ا‬
‫وكان من‬
‫التركمان ففي مدينتھم ككركوك‪ ،‬ن‬
‫شك ان ھذه الھھجرة وترك‬
‫خبة متعلمة وممثقفة‪ ،‬وال ش‬
‫بمن فيھا من نخ‬
‫صمة بغداد ن‬
‫الى العاص‬
‫نفذتھا‪ .‬ولسنا‬
‫لتلك المجزرة ونف‬
‫خططت ك‬
‫المدينة كاننت من اھم مما استھدفته اللجھات التي خ‬
‫‪1‬‬
‫المؤلم ‪ ،‬غير انننا نكتفي ھنا‬
‫لم‬
‫اليجابية لھذا الحدث‬
‫النتائج السلبية واال‬
‫ج‬
‫ھنا بصدد تقييم‬
‫حدثت ھزة كببيرة في ضممير الشعب اللتركماني ودففعت بمثقفيه‬
‫بالقول ان المجزرة اح‬
‫ن "‪) "Kerkükk Katliamı Neleer Doğurdu‬ماذا اففرزته مجزرة كرركوك من نتائج(‪ ،‬مجلة قارداشلق ‪ /‬األخاء‪،‬‬
‫صدد مقالنا المعنون‬
‫‪ - 1‬انظر بھذا الص‬
‫‪ ، 1‬ص ‪.18‬‬
‫ااستانبول‪ ،‬العدد ‪ 3‬السنة ‪1999 ، 1‬‬
‫~‪~3‬‬
‫ومفكريه الى البحث عن سبل لتوعية الشعب وزيادة‬
‫تكاتفه وسعيه لنيل حقوفه السياسية والثقافية‬
‫واالجتماعية المھضومة حتى ذلك التاريخ‪.‬‬
‫وھكذا اجتمعت نخبة من المثقفين التركمان بينھم‬
‫اطباء وعسكريون متقاعدون ومحامون وتجار‬
‫واساتذة جامعات وطالب‪ ،‬واجمعوا على ضرورة‬
‫المطالبة من السلطات الرسمية بمنحھم ترخيصا‬
‫لتأسيس كيان سياسي تلتف حوله الجماھير التركمانية‬
‫ويكون الصوت المدافع عن حقوقھا ويعمل على‬
‫توحيد الكلمة بينھا ويدافع عن كيان وحقوق ھذه‬
‫الشريحة التي ابتليت قبل ذلك ومنذ تأسيس دولة‬
‫العراق بالكثير من المظالم والمذابح والتھميش‬
‫واإلقصاء‪.‬‬
‫واسفرت تلك االجتماعات عن ضرورة مطالبة رئيس‬
‫الوزراء عبد الكريم قاسم الذي كان يمسك بيده مقاليد‬
‫الحكم في العراق انذاك‪ ،‬بالسماح بتأسيس حزب‬
‫سياسي تركماني يتولى تحقيق االھداف المنوه بھا آنفا‪.‬‬
‫وقد سمعت شخصيا من بعض النخبة التي اخذت على‬
‫عاتقھا تحقيق ھذه المھمة ان عبد الكريم قاسم اجاب‬
‫بان الظروف السائدة ال تسمح بتأسيس حزب ولكنه‬
‫يوافق على تأسيس اية منظمة اجتماعية وثقافية قد‬
‫تؤدي الغرض من ما استھدفته تلك النخبة‪ .‬على انني‬
‫استدرك قائال ان ھذه المعلومة غير مؤكدة في ھذه‬
‫الجزئية وال تستند اال على السماع‪ .‬وليت من له‬
‫اطالع حقيقي حول ھذه النقطة ان يقوم بتنويرنا بما‬
‫لديه من معلومات حولھا‪.‬‬
‫وھكذا نشأت فكرة تأسيس كيان يخدم المصالح‬
‫والحقوق التركمانية في العراق قاطبة‪ .‬واتفق الجمع‬
‫بعد عدة اجتماعات على تسمية ھذا الكيان بإسم "نادي‬
‫األخاء التركماني "‪ 2‬وعلى إعداد مسودة النظام‬
‫الداخلي للنادي وتقديم الطلب الى وزارة الداخلية‬
‫للحصول على اجازة تأسيس ھذا الكيان‪.‬‬
‫ولعل تسمية ھذا الكيان بـ )النادي( كان إلبعاده عن‬
‫المقوالت السياسية في تلك الظروف البالغة الدقة‬
‫وحصره في اطار ثقافي واجتماعي خوفا على الكيان‬
‫الذي سينشأ من التقلبات اليسياسية‪ .‬اما تسميته بإسم‬
‫‪ - 2‬سمي ھذا الكيان باللغة التركية بإسم‪TÜRKMEN KARDEŞLİK :‬‬
‫‪OCAĞI‬‬
‫)اإلخاء( فانھا كانت تسمية موفقة جدا ترمي الى‬
‫توجيه رسالة ھامة الى كافة مكونات الشعب العراقي‬
‫بلزوم نبذ العنف والتسلط والتھميش والى تآخي ھذه‬
‫الشعوب خدمة للعراق ككل‪.‬‬
‫صدرت موافقة وزارة الداخلية على تأسيس " نادي‬
‫اإلخاء التركماني " بتاريخ السابع من شھر مايس لعام‬
‫‪ 1960‬واكتسب " النادي" الشخصية المعنوية منذ‬
‫ذلك التاريخ ولحد ھذا اليوم‪ ،‬فتكون ھذه المؤسسة قد‬
‫جاوزت اآلن الخمسين من عمرھا‪ ،‬وتعتبر بذلك من‬
‫أقدم وأعرق مؤسسات المجتمع المدني في العراق‬
‫واطولھا عمرا‪ .3‬ول ّخص النظام الداخلي للنادي اھدافه‬
‫وغاياته بانه يتمثل في‪ " :‬صيانة الجمھورية العراقية‬
‫وتعزيز كيانھا الديمقراطي ‪ ...‬والعمل على توثيق‬
‫عالقات األخاء بين المواطنين التركمان وسائر‬
‫القوميات في الجمھورية العراقية "‪.‬‬
‫وكان ان اجتمعت الھيئة العامة لھذه المؤسسة‬
‫وانتخبت اول ھيئة ادارية لھا مؤلفة من تسعة اعضاء‬
‫بما فيھم رئيس الھيئة الدكتور مردان علي‪ ،‬وھم على‬
‫التوالي ‪ :‬الدكتور مردان علي‪ ،‬عبد القادر سليمان‪،‬‬
‫جالل النقيب‪ ،‬نجم الدين عز الدين‪ ،‬كمال امين‬
‫صاري كھية‪ ،‬الدكتور ياسين عبد الكريم‪ ،‬الدكتور‬
‫رضا دميرجي‪ ،‬سعد الدين عبد الغني‪ ،‬فاضل خضر‪.‬‬
‫وحسب علمي ان جميع ھؤالء االعضاء قد انتقلوا الى‬
‫رحمة ﷲ تعالى ما عدا زميلنا العزيز االستاذ جالل‬
‫النقيب الذي اتمنى له موفور الصحة ودوام العمر‪،‬‬
‫حقا انه كان يقوم بمھام سكرتارية الھيئة االدارية خير‬
‫قيام وطوال اعوام عديدة‪.‬‬
‫وال بد ان اشير وانا ابحث عن اعضاء الھيئة االدارية‬
‫للنادي الى انني لم اكن ضمن الھيئة المؤسسة للنادي‬
‫وال من بين الھيئة االدارية األولى‪ ،‬وذلك ألنني لم‬
‫اكن قد انتقلت من مدينتي كركوك التي كنت امارس‬
‫المحاماة فيھا الى مدينة بغداد للعمل كموظف في‬
‫احدى الوزارات اال في الشھر العاشر من عام ‪1960‬‬
‫الذي تأسس فيه النادي‪ .‬على انني شاركت كعضو في‬
‫الھيئة االدارية الثانية التي تم انتخابھا بتاريخ ‪14‬‬
‫‪ - 3‬انظر التحقيق الصحفي الذي اجراه كاتب ھذا المقال والذي يحتوي‬
‫على معلومات مفصلة حول النادي في اوائل تشكيله ‪ :‬مجلة اإلخاء‬
‫البغدادية‪ ،‬العدد األول‪ ،‬مايس ‪ ،1961‬ص ‪.10‬‬
‫~‪~4‬‬
‫نيسان‪ /‬ابريل من عام ‪ ،1961‬وكسكرتير تحرير او‬
‫عضو لسنوات عديدة واكبت فيھا جميع نشاطات‬
‫النادي واالحداث التي مرت في تلك السنين بحلوھا‬
‫ومرّھا‪ ،‬مثلما شاركت في ھيئة تحرير مجلة األخاء‬
‫"‪ 4‬التي بدأ النادي بإصدارھا اعتبارا من شھر مايس‬
‫لعام ‪.1961‬‬
‫وبإلقاء نظرة على الھيئة االدارية الثانية‪ ،‬نجد ان ستة‬
‫من االعضاء السابقين قد احتفظوا بعضويتھم في‬
‫الھيئة بينھم الرئيس المرحوم الدكتور مردان علي‪،‬‬
‫وان الھيئة الجديدة ضمت ثالثة اعضاء جدد ھم‬
‫المرحوم محمد الحاج عزت والمرحوم عبد ﷲ نوري‬
‫وكاتب ھذه المذكرات حبيب الھرمزي‪ ،‬وھو الوحيد‬
‫الذي ال زال على قيد الحياة اضافة الى االستاذ جالل‬
‫النقيب‪ .‬رحمة ﷲ على ھذه الكوكبة التي تصدرت‬
‫العاملين لتحقيق التضامن التركماني العراقي وخدمته‬
‫سياسيا وثقافيا واجتماعيا وتعريفه بسائر مكونات‬
‫الشعب العراقي العزيز‪.‬‬
‫ولعل من المفيد ھنا ان اعرّف ھذه النخبة الطيبة‬
‫بكلمات قليلة واقول انه‪ :‬كان الدكتور مردان علي‬
‫يتولى انذاك منصب مدير عام الخدمات الطبية‬
‫بوزارة الصحة‪ ،‬وكان عبد القادر سليمان مفتشا عاما‬
‫في وزارة التربية وتولى منصب رئيس الھيئة‬
‫االدارية للنادي ورئيس تحرير "اإلخاء" وفصلته‬
‫طغمة البعث من عضوية النادي )ولذلك قصة‬
‫غريبة(‪ ،‬وكان جالل النقيب مدرسا ثم مفتشا في‬
‫وزارة التربية‪ ،‬وكان نجم الدين عز الدين موظفا في‬
‫المديرية العامة للكمارك‪ ،‬وكان كمال امين صاري‬
‫كھية ضابطا متقاعدا في الجيش العراقي برتبة عقيد‪،‬‬
‫وكان الدكتور ياسين عبد الكريم استاذا للتاريخ في‬
‫جامعة بغداد وكان من مؤسسي الدار الوطنية للوثائق‪،‬‬
‫وكان الدكتور رضا دميرجي مديرا عاما في وزارة‬
‫الزراعة واعدم من قبل النظام العراقي في عام ‪1980‬‬
‫على النحو الذي قد يعرفه الجميع‪ ،‬وكان سعد الدين‬
‫عبد الغني مھندسا زراعيا وموظفا في وزارة‬
‫الزراعة‪ ،‬وكان فاضل خضر موظفا في مديرية‬
‫السكك الحديد العامة‪ ،‬وكان محمد الحاج عزت محققا‬
‫عدليا في وزارة العدل ثم تدرج في المناصب‬
‫القضائية الى ان اصبح رئيسا لمحاكم كركوك‪ ،‬وكان‬
‫عبد ﷲ نوري ضابطا متقاعدا في الجيش ورئيسا‬
‫لقسم خدمات االسعاف في وزارة الصحة‪.‬‬
‫ومما يبعث على الفخر واالعتزاز ان ھذه المؤسسة‬
‫االجتماعية استمرت على تقديم تلك الخدمات‬
‫المشرّفة نحوا من ستة عشر عاما متواصلة في كافة‬
‫النواحي الثقافية واالجتماعية والتعليمية والطالبية‬
‫والسياسية‪ ،‬الى ان استولت طغمة من انصار حزب‬
‫البعث المنحل على مقدرات النادي بقرار صدر من‬
‫وزارة الداخلية تضمن )انتخاب!( ھيئة ادارية جديدة‬
‫للنادي من قبل الوزارة! واستمرت تلك الحقبة‬
‫المظلمة التي خبت فيھا اشعاعات ھذه المؤسسة‬
‫الثقافية واحتجبت خاللھا مجلة االخاء التي كانت‬
‫تصدرھا لمقاطعة الكتاب والقراء معا لھا‪ ،‬الى حين‬
‫زوال ذلك العھد إثر االحتالل االمريكي للعراق‬
‫والذي اسفر عن تولي جمع من المثقفين التركمان‬
‫القاطنين ببغداد أمر اعادة الحياة الى " النادي "‬
‫بترميم البناية واعادة انشاء مكتبته وتاسيس اللجان‬
‫التي تتولى الفعاليات فيه واعادة اصدار مجلة "‬
‫اإلخاء " التي عادت الى النور ونھضت بعد كبوة‬
‫استمرت خمسا وعشرين عاما! لتواصل تقديم‬
‫خدماتھا من جديد‪.‬‬
‫وأملي ان تتسع صفحات " اإلخاء " في االعداد‬
‫القادمة لتسطير عشرات بل مئات من األحداث التي‬
‫واكبتھا خالل عملي في كل من النادي ومجلة اإلخاء‬
‫منھا السارة ومنھا المؤلمة‪ ،‬ومنھا الطريفة ومنھا‬
‫الغريبة‪ ،‬وان اتمكن من ان اسرد للقراء االعزاء‬
‫تفاصيل احداث تعتبر جزءا من التاريخ التركماني في‬
‫تلك الحقبة‪ ،‬سواء التي تتعلق بنشاطات النادي او‬
‫اصدار مجلته او األحداث السياسية وغير السياسية‬
‫التي ينبغي ان ال تبقى طي الكتمان وان يطلع عليھا‬
‫الباحث والمثقف والكاتب والسياسي التركماني في‬
‫ھذا العھد وما يليه من اجيال‪.‬‬
‫‪ - 4‬سأفرد حلقات خاصة عن مذكراتي حول كل من النادي ومجلة "‬
‫االخاء " في االعداد القادمة بإذن ﷲ وبقدر ما تسمح به صفحات المجلة‬
‫وما يسمح به القائمون عليھا‪.‬‬
‫~‪~5‬‬
‫بمحل ة المص لى ببكرك وك ع اام ‪ .1987‬أككمل ت الدراس ة االبتدائي ة‬
‫امي عزي ز ل‬
‫وول دت الفنان ة التركماني ة أس ن س ي‬
‫ود قس م التربي ة الفني ة ف ي ذل ك الوق ت‬
‫ووالمتوس طة ف ي مس قط رأس ھا ودخل ت معھ د إع دااد المعلم ات ولع دم وج د‬
‫‪2‬‬
‫وتخرجت عام‬
‫ت‬
‫خول إلى قسمم اللغة االنكلييزية‬
‫ااضطرت الدخ‬
‫‪ 2009‬بامتياز ‪ .‬فتتحت عينيھا للترى والدھا االفنان سامي‬
‫أثرةً بوال دھا وببع دھا ب دأت‬
‫ن ويرسم اللووحات الفنية ففعشقت ھ ذا اللف ن الزاھ ي الجمي ل مت ر‬
‫عزيز خضر يمزج األلوان‬
‫ع‬
‫وملموس من خالل للوحاتھا التي‬
‫س‬
‫والى حد يومنا ھھذا وبشكل واقعي‬
‫عام ‪ 2003‬ى‬
‫ببمتابعة أسلوببه وخطواته االفنية منذ م‬
‫تترسمھا باستممرار ‪ .‬ومن ممشاركاتھا الففنية ‪:‬‬
‫وك عل ى قاع ة‬
‫التركمان ف ي كرك ك‬
‫ن‬
‫شامل الذي أقاممه اتحاد الفناننين‬
‫المعرض الفني الشا‬
‫ض‬
‫ت في‬
‫‪ 2005‬شاركت‬
‫‪ -1‬في عام ‪5‬‬
‫قشلة كركوك‬
‫الفنان عببد الواحد كوززجي في ة‬
‫المع رض الفن ي التش كيلي التتح اد‬
‫‪ -2‬ف ي ع ام ‪ 2006‬ش ارركت ف ي ع‬
‫حص لت‬
‫العراق ي وكم ا ص‬
‫ق‬
‫ھيد أي دن‬
‫طلب ة الترركم ان عل ى قاع ة الش د‬
‫طر ‪.‬‬
‫على مستوى اللمحافظة والقط‬
‫على المرركز األول عل‬
‫فني ة ف ي المع ررض‬
‫ام ‪ 2007‬ش ارركت ف ي ع ددة لوح ات ي‬
‫‪ -3‬ف ي ع م‬
‫التشكيلي األول لجمعيية التشكيليين العراقيين فررع كركوك ‪.‬‬
‫تربي ة‬
‫تقديرية من السيد الممدير الع ام لتر‬
‫ة‬
‫عدة جوائز وشھھادات‬
‫‪ -4‬نالت ة‬
‫كركوك ورئيس جمعيية التشكيليين العراقيين‪.‬‬
‫الذي أقامه تي ار اإلص الح ال ووطني‬
‫ض الفني ي‬
‫المشاركة في المعرض‬
‫ة‬
‫‪-5‬‬
‫وكرمت بشھادة تقديررية ‪.‬‬
‫الفن انين‬
‫أقام ه اتح اد ن‬
‫رض ال ذي م‬
‫‪ 20‬المش اركةة ف ي المع ض‬
‫‪ -6‬ف ي ‪009‬‬
‫إبراھيم إسماعيل‪.‬‬
‫م‬
‫التركمان على قاعة اللشھيد‬
‫ن‬
‫تعبيري ة ف ي المع ررض‬
‫ي‬
‫ات فني ة‬
‫‪ -7‬ف ي ع ام ‪ 2010‬س اھھمت بلوح ت‬
‫درس ف ي‬
‫الس نوي الش امل ف ي كرك وك أمنييتھ ا ف ي الحي اة أن ت س‬
‫عل ى‬
‫معھ د الففن ون الجميل ة لتط وير قاابليتھ ا الفني ة والتع رف ع‬
‫عام ة‬
‫دارس الفني ة العاللمي ة وخدم ة للمس يرة الفنني ة للع راق ع‬
‫الم س‬
‫وكركوك خاصة ‪ .‬و تتسر ھيئة تحرري ر المجل ة ان تنش ر ف ي ھ ذا‬
‫ك‬
‫بعضا ً من لوحاتتھا االبداعية‪.‬‬
‫العدد ض‬
‫~‪~2‬‬
‫في ھذا العدد‬
‫*لوحة االبداع‪ :‬الفنانة أسن سامي عزيز‪2................‬‬
‫*م ذك رات ص ح ف ي ت رك م ان ي ع ن ن ادي االخ اء‬
‫التركماني‪ :‬حبيب الھرمزي‪3...............................‬‬
‫*الدكتور مردان علي رئيس اول ھ ي ئ ة اداري ة ل ن ادي‬
‫االخاء التركماني‪ :‬حسين علي غالب‪6....................‬‬
‫*ذكريات الستنيات ف ي ن ادي االخ اء ال ت رك م ان ي‪ :‬د‪.‬‬
‫صبحي ناظم رفيق‪9.........................................‬‬
‫*دور مجلة االخاء في حياتي‪ :‬د‪ .‬عصمت عبدال م ج ي د‬
‫بكر‪13.........................................................‬‬
‫*مجلة االخاء رؤية موضوعية‪ :‬جتين البزركان‪14....‬‬
‫*االدباء والكتاب ماذا قالوا عن مجل ة االخ اء‪ :‬ب ھ ج ت‬
‫غمكين‪15......................................................‬‬
‫*ف ي ك ل س ن ة ج دي دة )ق ارداش ل ق(‪ :‬ش ع ر‪ :‬ھش ام‬
‫القيسي‪19......................................................‬‬
‫*يوسف سعيد و كركوك الحبيبة التي ال تش ي خ‪ :‬وح ي د‬
‫الدين بھاءالدين‪20............................................‬‬
‫*حوار مع القاص و الروائي حمزه حمام ج ي‪ :‬ف اض ل‬
‫الحالق‪26.....................................................‬‬
‫*مأساة الشاعر التركمان ي نس ي م ي ال ب غ دادي‪ :‬ش ع ر‪:‬‬
‫عبدالعزيز سمين البياتي‪28.................................‬‬
‫*الموصل بالد البوح الجميل‪ :‬فاروق مصطفى‪29.....‬‬
‫*ضيف المساء‪ :‬قصة‪ :‬د‪ .‬نصرت مردان‪32............‬‬
‫*كلنا نموت في النھاية‪ :‬قصة‪ :‬ناجح صالح‪34..........‬‬
‫*عدت من‪ ..‬الى‪ :‬قصة‪ :‬زكي القصاب‪37...............‬‬
‫*الراحلة فريال عزت و توأمھا الروحي برتان‪ :‬م ن ور‬
‫مال حسون‪39.................................................‬‬
‫*التأثيرات الديمغراف ي ة و ك رك وك‪ :‬ع الء إس م اع ي ل‬
‫الصفار‪41.....................................................‬‬
‫*من الشعر االذرب ي ج ان ي ال م ع اص ر‪ :‬ت رج م ة‪ :‬أن ور‬
‫حسن موسى‪43...............................................‬‬
‫*مشھد مؤجل‪ :‬قصة‪ :‬نادية محمود الكاتب‪44...........‬‬
‫*المعلم و التعليم‪ :‬عبدالباقي الصالحي‪45................‬‬
‫*تقرير عن مھرجان بابلعن الثقافات و الفنون العالم ي ة‬
‫االول‪ :‬آيدن كركوك‪47.....................................‬‬
‫*رائد صحافة الھزل و الكاريكاتيرفي العراق‪ :‬ب ھ ج ت‬
‫صادق بيرقدار‪49............................................‬‬
‫القراءة أفضل وسيلة لتنشيط الذاكرة‬
‫وإدامتھا‬
‫نادي األخاء التركماني‬
‫=============‬
‫األخاء‬
‫مجلة ثفافية و أدبية عامة‬
‫العدد‪272 - 271:‬‬
‫مايس‪ -‬حزيران ‪2012‬‬
‫————————‪-‬‬
‫صاحب االمتياز نادي االخاء التركماني‬
‫رئيس ھيئة التحرير‬
‫الدكتور محمد عمر قازانجي‬
‫‪[email protected]‬‬
‫ھيئة التحرير‪:‬‬
‫الدكتور نجدت يشار البياتي‬
‫أحمد فرمان‬
‫الھيئة اإلستشارية‪:‬‬
‫االستاذ وحيدالدين بھاءالدين‬
‫الدكتور نصرت مردان‬
‫السيدة فيحاء زين العابدين البياتي‬
‫ممثلي المجلة‪:‬‬
‫بھجت غمكين‪ /‬كركوك‬
‫آيدن كركوك‪ /‬كركوك‬
‫عدنان عساف‪ /‬طوز خورماتو‬
‫طبعت المجلة في مطبعة فضولي في كركوك‬
‫أول مؤسسة تركمانية‬
‫وضع لبناتھا األولى‬
‫نخبة من خيرة‬
‫الشخصيات التركمانية‬
‫عام ‪ . 1960‬يضطلع‬
‫بدور ريادي في نشر‬
‫الثقافة التركمانية‬
‫وتوثيق آواصر األخوة‬
‫والمحبة بين التركمان‬
‫وبقية مكونات المجتمع‬
‫العراقي بأطيافه‬
‫المختلفة من خالل‬
‫نشاطات ثقافية و‬
‫أجتماعية متنوعة‪.‬‬
‫يتمتع بشخصية معنوية‬
‫مستقلة وله فروع في‬
‫كل من أربيل و الموصل‬
‫و كركوك ‪ .‬يتولى إصدار‬
‫مجلة األخاء باللغتين‬
‫العربية و التركية منذ‬
‫عام ‪ 1961‬ويعنى بنشر‬
‫نتاجات المبدعين‬
‫والمفكرين التركمان‬
‫بمناسبة الذكرى ‪52‬‬
‫لتأسيس النادي والذكرى‬
‫‪ 51‬لصدور مجلة األخاء‬
‫نتقدم بتھانينا الحارة‬
‫لشعبنا الصامد والصبور‬
‫ونعرب عن إعتزازنا‬
‫وتقديرنا لكل الذين‬
‫ساھموا في إرساء قواعد‬
‫ھذه المؤسسة وبناء‬
‫مجدھا التاريخي التليد‬
‫ودعموا المجلة ومسيرتھا‬
‫الثقافية بنتاجاتھم الفكرية‪.‬‬
‫ونعدھم على مواصلة‬
‫الدرب بھمة ال تلين‪،‬‬
‫نستمدھا منھم‪ ،‬خدمة لھذا‬
‫الوطن وتأكيداً على أننا‬
‫جز ُء ال نتجزء منه‪ ،‬لنا ما‬
‫لالخرين من حقوق و‬
‫واجبات‪ ،‬مھما تأخرت‬
‫ھذه الحقوق وأثقلت تلك‬
‫الواجبات الكھول‪....‬‬
‫الھيئة اإلدارية للنادي‬
‫وھيئة تحرير المجلة‬
‫واع من القراء‪،‬‬
‫إذا سمعت بمجل ٍة يعود إليھا الفضل في تنشئة ٍ‬
‫جيل ٍ‬
‫وفي تخريج كوكب ٍة من المثقفين المل ّمين بلغتھم وآدابھم وتأريخ‬
‫أمتھم المجيد‪ ،‬بأدق تفاصيلھا‪ ،‬دون أن ينتظموا في معھد او‬
‫مدرسة تدرس علوم اللغة واألدب والتاريخ‪ ،‬فإعلم أن تلك المجلة‬
‫ھي مجلة األخاء التي تصدر عن النادي منذ مايس من عام ‪1961‬‬
‫دونما توقف‪ ،‬وإن أولئك الخريجين ھم األدباء والشعراء‬
‫والمثقفون التركمان الذين يحملون اآلن مشاعل الفكر الم ّتقد في‬
‫ً‬
‫كافة‪.‬‬
‫الساحة السياسية والثقافية‬
‫‪KARDEŞLİK‬‬
‫مجلة ثقافية وأدبية عامة تصدر باللغتين التركية والعربية‬
‫العدد‪ / 272-271/‬مايس ‪ -‬حزيران ‪2012 /‬‬
‫مل ف‬
‫بمنا خاص‬
‫سبة‬
‫نادي ا تأسيس‬
‫مجلته ال ألخاء و‬
‫رائد‬
‫األخ ة مجلة‬
‫اء‬
‫لوحة بريشة الفنانة التركمانية أسن سامي عزيز‬
‫المساھمون في ھذا العدد‬
‫حبيب الھرمزي‪ ،‬د‪ .‬صبحي ناظم رفيق‪ ،‬وحيدالدين بھاءالدين‪ ،‬حمزة حمامجي و فاضل‬
‫الحالق‪ ،‬ھشام القيسي‪ ،‬فاروق مصطفى‪ ،‬د‪ .‬نصرت مردان‪ ،‬ياسين يحيى أوغلو‪ ،‬ناجح‬
‫صالح‪ ،‬عبد العزيز سمين البياتي‪ ،‬زكي القصاب‪ ،‬منور مال حسون‪ ،‬آيدن كركوك‪ ،‬أنور‬
‫حسن موسى‪ ،‬عالء إسماعيل الصفار‪ ،‬نادية محمود الكاتب‪ ،‬وآخرون‬
‫نادي األخاء التركماني ‪ -‬المركز العام ‪ -‬بغداد ‪ -‬العراق‬

Benzer belgeler

األخاء

األخاء TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI

Detaylı

د - Önceki

د - Önceki çalışacaktır. Kısa bir zaman içerisinde size, bu sayfa yoluyla vereceği merhabalar, benimkinden daha sıcak olacak ve bu SON merhabamın size çektirdiği bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla dol...

Detaylı

Cabool kurumsal gazetesi

Cabool kurumsal gazetesi varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle..

Detaylı

األخاء

األخاء Kısacası güzelliklere susamışlar için bu sayımız bir tas serin su.. Sevgilerimizle..

Detaylı

Kardaşlık - Bizturkmeniz.com

Kardaşlık - Bizturkmeniz.com mesleğini sürdürdü ve sayısız öğrenci yetiştirdi. Disiplinli ve sıkı bir eğitimci olan Akkoyunlu, ders müfredatı dışında öğrencilerine vatan ve millet sevgisi aşıladı. Türkmenlik bilinci ve millî d...

Detaylı

Kerkük - Bizturkmeniz.com

Kerkük - Bizturkmeniz.com sesini duyuracak bir derneğin kurulmasını şiddetle arzu ediyorlardı. Onların desteği ile böyle bir derneğin kurulması için İstanbul’da ikamet eden Türk vatandaşı hemşehrilerimizi bu işe ikna etmek ...

Detaylı