gerobülten - Akdeniz Üniversitesi

Transkript

gerobülten - Akdeniz Üniversitesi
A k d en i z Ü ni v er s i t es i F en -Ed eb i ya t Fa k ü lt es i
G e r o n t ol o j i B ö l ü m ü
G E R O B Ü LT E N
Y ı l 1, S a y ı 3
0 1 . Ka s ı m 2 0 1 0
İÇİNDEKİLER
Kalkınma ve Yaşlılık
1
Oyun Alanlarına İhtiyacımız var
2
İnsan 250 yıl
Yaşayabilir
2
“III. Türkiye Uluslar
arası Gerontoloji Ödülleri” Töreni
3
Gerontoloji ve Sosyal
Politika
4
Yaşam Uzadı, Yaşam
Koşulları Değişti
4
KALKINMA VE YAŞLILIK
Kalkınmış ülkeler arasına girebilmek için
ekonomi, ticaret ve teknolojide kalkınma
hamleleri gereklidir, ama yeterli değildir.
Kalkınma hamleleri, eğer bilim ve felsefeye,
sanat, din ve ahlaka, hizmete ve siyasete
olumlu yansımalar yapamıyorsa, toplumun
kalkındığı söylenemez.
Toplumsal kalkınmanın çeşitli göstergeleri
vardır. Kimilerine göre borsa endeksleri, kimilerine göre ağır sanayi hamleleri; benim kalkınma endeksim ise yaşlıların durumudur.
Çünkü diğer endekslerin etkileri insanın yaşamına doğrudan veya dolaylı etkileri açıklanabilmektedir.
Türkiye’deki yaşlılar, eğer geçmişteki tüm
kalkınma hamlelerinin canlı göstergeleri olarak tanımlanırlarsa, yaşlıların durumuna bakarak, kalkınma hamlelerimizden “insana”
düşen payın ne kadar olduğunu da görebiliriz.
Yaşlıların çoğunluğu yoksuldur. Demek ki
ekonomik hamlelerden pay alamamışlardır.
Yaşlılar arasında hasta ve bakıma muhtaçlar
çok fazladır. Demek ki sağlık alanındaki kalkınma onlara fayda sağlamamıştır. Dinlenme,
tatil ve kültür etkinliklerinde yaşlılara çok az
rastlıyoruz. Demek ki yaşlılar toplumsal değişimlere uyum konusunda desteklenmemiş,
toplumun dışında kabul edilen varlıklara
dönüştürülmüşlerdir.
Bilimsel kalkınmadan da yaşlılara hiç pay
verilmemiş. Ta ki 2006 yılına kadar Türkiye’de yaşlanma ve yaşlılık diye bir olgu bilimin
konusu olamamış, sadece hastalık kavramına odaklı bir algılayışın kurbanı haline gelmişlerdir. Ama yaşlılık sadece geriatrik bir
olgu değildir.
Gençliğe odaklı siyasetlerin, medyanın ve
bilimin çok haklı gerekçeleri olabilir. Herhalde en güçlü gerekçeleri çocuk ve gençlerin
nüfusumuzun çoğunluğunu meydana getirmeleridir. Fakat bu aynı zamanda bu algılayışın en cılız gerekçesidir. Çünkü çocukların ve
gençlerin yaşlandıklarını dikkate almamaktadır.
Türkiye’nin ekonomide, teknolojide ve sanayide yaptığı kalkınma hamlelerinden kazançlı çıkanlar, aynı zamanda iyi koşullarda yaşlanıyorlar. Onlar, kalkınan ülkemizin mutlu
yaşlananları ve yaşlılarıdır. Ama sayıları çok
azdır.
Toplumsal kalkınma hamlelerine bu açıdan
bakıldığında bu girişimlerdeki verimsizliği
bugünkü yaşlılarda görebiliriz.
Prof. Dr. İsmail Tufan
KONFERANS
YAŞLANAN TÜRKİYE, YAŞLANAN JAPONYA;
ORTAK SORUN, ŞANS VE SINIRLAR
Konuşmacılar:
Prof. Dr. Hiroko AKİYAMA
Prof. Dr. Abdullah KOÇAK
Yrd. Doç. Dr. Yavuz TANELİ
1 ARALIK 2010
Saat: 13:30-17:00
Yer: Olbia B salonu
Sayfa 2
Y ı l 1, S ay ı 3
O Y U N A L A N L A R I N A İ H T İ YA C I M I Z V A R
Farklılıklarımız Bizi
Güçlü Kılar...
Oyun alanı kavramı ilk bakışta anlaşılamayabilir. Belki
fırsatlardan söz edilmesi
daha uygun görülebilir. Buna
rağmen biz oyun alanının
söylemek istenileni daha iyi
anlatabildiğini düşünüyoruz.
Daha sonra Türkiye’de ünlü
bir futbol takımını da çalıştıran bir Alman teknik direktör,
ilk defa Türkiye’ye geldiğinde
futbol sahalarımızı “patates
tarlasına” benzetmiş, çoğumuzu kızdırmıştı. Ama bu
eleştirinin haklı olduğu biliniyordu. Sahalarımız düzelince
futbolumuz da düzeldi.
Yaşlılıkta da oyun sahalarının
kalitesi var; bugünküler patates tarlasını andırıyor. Bu
yüzden yaşlılık, hiç de iyi bir
yaşam dönemi olarak görünmüyor.
Yaşlı bir insanın hangi oyun
alanlarını düzeltmek gerekiyor?
Birincisi “gelir” olarak tanımlanan oyun alanıdır. Yaşlıların düzenli, geçim sıkıntısı
çekmeden yaşayabilecekleri
gelire ihtiyaçları var.
İkincisi gelir dışındaki maddi
oyun alanlarıdır. Bunlar
konut, eğitim, sağlık ve altyapı olmak üzere çeşitli türlere
ayrılmaktadır.
Bir diğer oyun alanı, sosyal
ilişki, işbirliği ve etkinlik oyun
alanlarıdır. Bu oyun alanında
iletişim, ortak hedeflere yönelik uğraşlar yer almaktadır.
Dördüncüsü öğrenme ve
deneyim ile bağlantılı oyun
alanlarıdır. Yaşlılıkta da insanın gelişmeye, tekamül ve
ilgi alanlarına katılmaya ihtiyacı vardır.
Beşincisi tanzim ve katılım
oyun alanlarıdır. Topluma ,
yaşadığı çevrenin yapılandırılmasına ve kararlara katılım
olmak üzere çeşitli oyun
alanlarında yer almak anlamına gelmektedir. .
Altıncısı ilham ve yenilenme
oyun alanlarıdır. Sağlık durumu ve bedensel özelliklerine
göre yapılandırılması gereken bu oyun alanlarına katılmakla yaşlı birey kendisini
bedenen ve ruhen yenilenmiş ve yaşamın devamı için
ilham ve enerji kazanma
şansını elde etmiş olur.
Sonuncusu ise sosyal oyun
alanlarıdır. Bu oyun alanında
yardımlaşma, dayanışma,
destek kavramlarına bağlı
olanaklar yer almaktadır. Aile
ve komşuluk ilişkileri ve bunlardan sağlanan destekler
sayesinde, yaşlılığın getirebileceği bakıma ve yardıma
muhtaçlığın kısıtladığı oyun
alanlarını mümkün mertebe
genişletme olanakları doğmaktadır.
İ N S A N 25 0 Y I L Y A Ş AYA B İ L İ R
Türkiye’de yedi yıl içinde yaşlı
60 ve üzerindeki bireylerin
sayısı 6 milyondan 10 milyona yükselmiştir (TÜİK, 2002;
2009). 2020 yılında nüfusumuzun en az %15’ni bu yaş
grubunun meydana getireceğinden hareket etmekteyiz.
Bunun sebebi nüfus yapısındaki değişimlerdir. 1960 –
2002 döneminde 60+ kuşağı %57, 80+ kuşağı %266
artarken, yakın gelecekte bu
rakam %1000’lerle fırlayacaktır (Tufan, 2007).
Yaşam süresi 10 yılda ortalama 2,5 yıl uzayan insanın
125 yıl yaşayabileceğinden
hareket edilmektedir. Şimdiye kadar en az beş kişinin
115 yıl sınırını aştığı ve yaşı
100’ü aşan bireylerin devamlı çoğaldıkları görülmektedir.
Fransız bir kadının neredeyse 123 yıl yaşadığı saptanmıştır (Rott, 2006).
Ülkemizde yer yer farklı nüfus yapıları da ortaya çıkmaya başlamıştır. Mesela Aydın’da nüfusunun %17’den
fazlasını yaşı 60 ve üzerindeki bireyler meydana getirmektedir. Bu kentimizin bazı
ilçelerinde bu %23’ü aşmaktadır (TÜİK, 2008). Bu yüzyılın ortalarında ülkemizin
nüfusunun 100 milyonu
aşması beklenmektedir.
Bunun %30’nu yaşlılar meydana getirecektir (Tufan,
2007).
Stanford Üniversitesinden
Biyolog ve Demograf
Shiripad Tuljapurkar’a göre
2010 – 2030 döneminde
yaşam süresi ortalama 25 yıl
daha uzayacaktır. Yani bu
bilim adamı – en azından
endüstri ülkeleri için – ortalama yaşam süresini 150 yıla
taşımaktadır. Hatta uzun
vadede insanın 250 yıl yaşa-
yabilecek seviye erişeceğini
ve bu öngörüsünün realiteden uzak olmadığını vurgulamaktadır (Kruse, 2007).
OECD-ülkelerinde 2020 yılında 3 kişiden biri 60 yaşını
aşmış olacak, Türkiye gibi
endüstrileşen ülkelerde yaşam süresi 82 yıla, 2050
yılında 85’e yıla yükselecektir. 2000 yılında doğan kız
çocuklarının %50’i 22.yüzyılı
görebilecektir (Horx, 2003).
2040 yılında endüstri kadınların ortalama yaşam süresinin en az 95 yıl, 2060 yılında
100 yıl olacağı tahmin edilmektedir (Rott, 2004).
G e r o B ü l te n
Sayfa 3
III. U LUSLARARASI TÜRKİYE G ERONTOLOJİ
ÖDÜLLERİ
III. Uluslararası Türkiye Gerontoloji Ödülleri sahiplerini buldu. Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü, Nazilli Belediyesi, Nazilli
Ticaret Odası ve Ulusal Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Derneği’nin işbirliği
düzenlenen Uluslararası Türkiye Gerontoloji Ödülleri’ne layık görülen kişi ve
kuruluşlar 15 Ekim 2010 tarihinde kamuya duyuruldu. Ödül töreni 1.2.Kasım 2010 tarihleri arasında Nazilli’de yapılmıştır. Törene yurt içi ve dışından politika, iş dünyası ve bilim camiasından kişiler katılmıştır.
III. Türkiye Uluslararası Gerontoloji Ödüllerinin bu yılki sahipleri şunlardır:
Prof. Dr. GERHARD NAEGELE
University Of Dortmund, Germany
BİLİM ÖDÜLÜ
Prof. Dr. BİLGEN TANELİ
GeroPsikiyatrist
BİLİM ÖDÜLÜ
Yrd. Doç. Dr. AYŞE CANATAN
Gazi Üniversitesi
TEŞVİK ÖDÜLÜ
UGUR DÜNDAR
Araştırmacı Gazeteci Yazar
UYGULAMALI HİZMET ÖDÜLÜ
HALUK ALICIK
Nazilli Belediye Başkanı
BÖLGESEL GERONTOLOJİ GİRİŞİM
ÖDÜLÜ
GÜLTEKİN KILINÇ
Nazilli Ticaret odası Başkanı
ESRA TÜZÜN
Gazeteci
UYGULAMALI HİZMET ÖDÜLÜ
BASIN ÖDÜLÜ
“Yaşlanma sürecinin uygun
şekilde kavranabilmesi (…)
bilimsel disiplinlerin
sınırlarının ötesine taşan
işbirliğini ve bu olgunun
bedensel, psişik ve sosyal
boyutlarını dikkate alan
araştırmaları gerekli
kılmaktadır” (Lehr 1979) .
GERONTOLOJİ
Gerontoloji, yaşlanma
ve yaşlılığın bedensel,
psişik, sosyal, tarihsel
ve kültürel yönlerinin
tarifi, açıklaması ve
modifikasyonu ile
ilgilenir. Yaşlanma
açısından önemli olan
ve yaşlılığı yapılandıran
çevreler ve sosyal
kurumlar da buna
dâhildir (Baltes &
Baltes, 1992, S.8).
[email protected]
GE RON T OLOJİ
VE
S O S YA L P O L İ T İ K A
Gerontoloji sosyal politikalara öneriler getirmek amacıyla da hareket eden
bir bilim dalıdır. Bu yüzden teorik ve uygulamalı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Nasıl ki sosyal politikaların görevi yaşlanan insanı sosyal risklere karşı korumaksa, Gerontoloji de aynı görevi bilimsel açıdan üstlenmektedir. Yaşlanma süreçlerine müdahale ederek yaşlılığı yapılandırmak, başarılı yaşlanma süreçlerini yapılandırmak ve yaşam memnuniyeti yüksek
yaşlıları çoğaltmak, Gerontolojinin temel hedefleridir. Sosyal politikaların
da aynı hedefleri takip ettiği kabul edilirse, Gerontoloji ve sosyal politikalar arasındaki bağlantılar iyice belirgin hale gelmektedir.
YAŞAM UZAMADI, YAŞAM KOŞULLARI DEĞİŞTİ
Uzun ömürlülük aslında yeni bir olgu değil; her çağda yaşam süresi diğer
insanlardan daha uzun olan kimselere rastlanmıştır. Yeni olan tek şey,
bugün ileri yaşlara erişenlerin sayısındaki artıştır. Tarihin ünlü isimlerinden bazılarının kaç yıl yaşadıklarını biliyoruz. Bugün bile bazı ülkelerde bu
yaşa erişebilme olasılığı düşüktür. Örneğin Afrika ülkelerinin bazılarında
ortalama yaşam süresi 50 yılın altındadır. Tabloda adı geçen devlet adamı ve filozofların, aynı zamanda dönemlerinin sosyoekonomik statüsü
yüksek kişiler olduklarını dikkate alırsak, azami yaşam süresinin, bireyin
yaşam koşullarıyla ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde de en kısa
ömürlü insanların, öncelikle yoksul kesimlerden geldikleri bilinmektedir.
Genel olarak bütün dünyada yaşlıların çoğaldığı da görülmektedir. Yani
yaşam koşullarında genel bir iyileşme şüphesiz yaratılabilmiştir. Ancak
bununla yetinemeyiz, çünkü yaşam koşullarındaki bu iyileşmenin paylaşımındaki adaletsizleri de ortadan kaldırmalıyız.
Adı
Yaşadığı Dönem
Eriştiği Yaş
Konfiçyüs
İ.Ö. 551 – 471
80
Buddha
İ.Ö. 560 – 480
80
Hippokrates
İ.Ö. 460 – 377?
83
Platon
İ.Ö. 427 – 347
80
Aristoteles
İ.Ö. 384 – 322
62
Epikür
İ.Ö. 341 – 270
71
Cicero
İ.Ö. 106 – 43
63
Galen
İ.S. 129 – 199
70

Benzer belgeler

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı Gerontoloji yeni bir bilim dalıdır, ama insanın yaşlanma ve yaşlılığa ilgisi eski çağlara kadar gerilere uzanmaktadır. Antikçağın filozofları, hekimleri ve politikacıları bu konuyla ilgilenmişlerdi...

Detaylı