bilgi ekonomisinde işletmelerin yeni zenginliği: entelektüel sermaye

Transkript

bilgi ekonomisinde işletmelerin yeni zenginliği: entelektüel sermaye
BİLGİ EKONOMİSİNDE İŞLETMELERİN YENİ ZENGİNLİĞİ: ENTELEKTÜEL
SERMAYE VE MUHASEBE BAKIŞ AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME
Vasfi Haftacı ∗
Sami Karacan ∗∗
ÖZET
Bilgi alanında ortaya çıkan ilerlemelerin ortaya çıkardığı yeni kavramlardan birisi olan
entelektüel sermaye, bir işletmenin gerçek değerinin bulunmasında yol gösterici olan önemli
unsurlardan birisidir.
Entelektüel sermaye kavramı ile birlikte yönetim anlayışında ortaya çıkan değişiklikler
sonucu, insan herşeyin merkezinde ve çok önemli bir unsur olarak hakettiği yeri almaya
başlamış, entelektüel sermayenin bileşenleri olarak insan sermayesi, yapısal sermaye ve
müşteri sermayesi, işletmelerin değer ve ömürlerini belirlemede üç temel unsur olarak yerini
almıştır.
Entelektüel sermaye konusunda yapılan çalışmaların önemli bir bölümü, entelektüel
sermayenin ölçümü üzerine yoğunlaşmıştır. Günümüzde entelektüel sermayenin ölçülmesi ve
raporlanmasına ilişkin çeşitli yöntemler kullanılmakta, ancak işletmelerin varlık ve kaynak
yapısı hakkında kullanıcılara bilgi sunmak amacıyla hazırlanan finansal tablolar
entelektüel sermayeyi gösterme konusunda yetersiz kalmaktadır. Patentler, şerefiyeler,
markalar, telif hakları gibi maddi olmayan kimi duran varlıklar, satın alındıklarında işletme
bilançolarında gösterilirken, işletmenin asıl değerini yansıtan entelektüel sermaye
unsurları bilançolarda varlık olarak gösterilememektedir. Bunun da nedeni şu anda
kullanılmakta olan finansal raporlama modeli içinde bu bilgilerin elde edilmesinin
olanaksız olmasıdır. Entelektüel sermayenin ölçülmesi ve raporlanması konusunda
geleneksel muhasebenin yetersiz ve eksik kalması nedeniyle, entelektüel sermaye ile ilgili
olarak günümüzde kullanılan geleneksel muhasebe sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve
güncellenmesi gerekmektedir.
“Bilgi Ekonomisinde İşletmelerin Yeni Zenginliği: Entelektüel Sermaye ve Muhasebe Bakış
Açısından Bir Değerlendirme” başlığını taşıyan bu bildiride önce entelektüel sermaye ile
ilgili temel kavramlara ve entelektüel sermayenin ölçülmesinin önemine değinilmiş, daha
sonra da entelektüel sermayenin muhasebe kayıtlarında gösterilip, finansal tablolar
aracılığıyla sunulmasına yönelik kuramsal bilgilere yer verilerek önerilerde bulunulmuştur.
ABSTRACT
The progresses that appear in the area of information has caused many new concepts to come
on the scene. One of these concepts, the intellectual capital, is one of the important elements
that guidelines the mark up of the real value of an enterprise.
The result of changes that appear in the understanding of management along with the concept
intellectual capital, the human being started to take its deserved place in the center of
everything and as a very important element; moreover as the components of the intellectual
capital, the human capital, structural capital and customer capital has taken their places as the
three basic principles in the determination of enterprises’ value and their life span.
Many of the studies that have been made on the intellectual capital were focused on the
measurement of intellectual capital. Today, various methods are used for the measurement
and reporting of intellectual capital. However, the financial tables, that have been made to
present information to users about the wealth and source structure of an enterprise, seem
insufficient to demonstrate the intellectual capital. While some intangible assets like, patents,
amenity values, trademarks, copyrights are shown on the balance sheet of enterprises when
∗
Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, [email protected]
Yrd.Doç.Dr., Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, [email protected]
∗∗
1
they are sold, the elements of intellectual capital, which reflects the real value of an
enterprise, cannot be shown on the balance sheet as wealth. The reason of this is the
impossibility of getting these information in the recently used financial reporting model. The
traditional accounting is insufficient and imperfect in the measurement and reporting of
intellectual capital; therefore, the recently used traditional accounting system has to be
revised and updated for intellectual capital.
In this paper titled “The New Richness of Enterprises in The Information Economy: An
Assessment from The Point of View of Intellectual Capital and Accounting”, first of all, the
basic concepts about intellectual capital and the importance of the measurement of
intellectual capital are mentioned, then theoretical knowledge is given on the demonstration
of intellectual capital in the accounting records and on the presentation of it by financial
tables and finally suggestions are made.
GİRİŞ
Bilgi alanında ortaya çıkan ilerlemeler, beraberinde birçok kavramın da ortaya çıkmasına
neden olmuştur. Bu kavramlardan birisi olan entelektüel sermaye, bir işletmenin gerçek
değerinin bulunmasında yol gösterici olmasının yanısıra işletmenin ölçülmesi ve yönetilmesi
konusunda da önemli bilgiler sunmaktadır.
Entelektüel sermaye 1990’lı yıllardan sonra önem kazanan bir kavram olarak henüz bir
şablona oturtulamamış olsa da, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi
şeklinde sınıflandırılan üç unsuruyla işletmelerin değer ve ömürlerini belirlemede hakettiği
yeri almaya başlamıştır.
Bu bildiride bilgi ekonomisi ve entelektüel sermaye kavramı ile ilgili temel kavramlara,
entelektüel sermayenin ölçülmesine, ve finansal tablolar aracılığıyla sunulmasına ilişkin
temel konulara değinilmiş önemli görülen noktalarda bilgiler verilmiştir.
1. BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞ VE BİLGİ EKONOMİSİ KAVRAMI
Bilgi ekonomisi kavramı ve bilgi toplumuna geçiş süreci pek çok platformun odaklanma
konusu olmuş ve bu platformlarda tartışmaya açılmıştır. Günümüzde yaşanan hızlı teknolojik
gelişme ve değişimler pek çok yeni konunun gündeme gelmesini zorunlu kılmıştır. Bilgi
toplumuna geçiş ve bilgi ekonomisi kavramı gündeme gelen bu yeni konulardandır.
1.1. Bilginin Artan Önemi ve Bilgi Toplumuna Geçiş Süreci
Bilgi toplumuna geçiş süreci başta gelişmiş ülkelerde ABD, Almanya, Fransa, Japonya,
Kanada, İngiltere olmak üzere hızlı bir şekilde başlamış, hızla gelişmekte olan ülkelere doğru
yayılma göstermiştir. Bu süreçle birlikte, gelişmiş ülkelerde emek yoğun ekonomilerden bilgi
yoğun ekonomilere geçiş hızlanmıştır. Bilgi toplumuna geçiş sürecinin başlamasıyla, yeni
kurumlar ve kurallar ortaya çıkmış ve bilgi toplumunun dinamikleri oluşmaya başlamıştır
(Aşıkoğlu, 2003:567). Bilgi toplumuna geçiş sürecinin neden olduğu gelişmeler Drucker
tarafından aşağıdaki gibi özetlenmiştir.
1- Bilginin üretilmesine, erişilmesine ve kullanılmasına katılım yaygınlaşmıştır.
2- Son yirmi beş yıla kadar mal hareketleri hızlı bir şekilde gerçekleşirken günümüzde para
hareketlerinin hızı kıyaslanamayacak derecede mal hareketlerinin hızını aşmıştır.
3- Eğitilmiş insanın önemi ortaya çıkmış ve bu güç, işletmenin varlıkları arasında bir değer
olarak belirtilmeye başlanmıştır.
4- Bilgi toplumunun dinamiklerinden yararlanan işletmeler, üretim ve cirolarını 2-3 kat
arttırırken iş gören sayısında % 25’lere varan azaltmalara gitmişlerdir.
5- Birçok gelişmiş ülke, yirmi beş yıl önce üretilen bir ürün için harcanan çabanın aynı
miktarını, hammaddenin ve işçiliğin daha azını kullanarak üretim miktarını 2.5 kat kadar
fazla mamul üretmeyi başarmışlardır (Önce, 1999:9).
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin yaşandığı günümüzde bilgi de diğer üretim
faktörleriyle birlikte üretime sokularak, stratejik bir rekabet unsuru olarak kullanılmaktadır.
2
Peter Drucker'a göre, kişisel bilgisayarlar aracılığıyla bilgi işleme ve bu bilginin analizinin
yapılması, ondokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başında başka alanlarda
yaşananlar kadar önemli ve köklü bir değişimdir (Drucker, 1998:65).
Drucker 20. yüzyılın ortalarına kadar kolay ulaşılabilir üretim faktörleri olarak büyük önem
taşıyan, emek, sermaye ve doğal kaynakların artık ikinci planda kaldıklarını, bununla birlikte
bilginin günümüzde üretim faktörü anlamında tek anlamlı kaynak olduğunu ifade etmektedir
(Drucker, 1994:70). Nonaka ise, “kesin olan tek şeyin belirsizlik olduğu bir ekonomide
sürekli rekabet üstünlüğünün tek güvenilir kaynağı bilgidir” demektedir (Nonaka, 1999:30).
Steward, “Bilgi; ürettiğimiz, yaptığımız, sattığımız ve satın aldığımız şeylerin asıl bileşeni
haline gelmiş bulunuyor” ifadesiyle bilginin önemini vurgulamaktadır (Steward,1997:13).
Alvin Toffler “Üçüncü Dalga” isimli eserinde toplumsal gelişmeleri açıklarken üçüncü
dalganın en önemli özelliğini; bilginin tüm alanlarda kullanılması, bilgisayarların ve iletişim
sistemlerinin bir enformasyon devrimi yaratması şeklinde ifade etmektedir (Toffler,1999:3538). Bilginin sürekli yenilenmesi, yeni bilgilerin devrim niteliğinde değişimler yaratacak
özelliklere sahip olması, öğrenmenin sürekli bir süreç haline getirilmesini zorunlu
kılmaktadır.
Bilginin üretimin asıl bileşeni haline gelmesi, bilgi yönetimini de işletmelerin asıl görevi
haline getirmiştir. Niteliksiz işgücü, sermaye ve doğal kaynaklar şeklindeki bütün girdiler için
azalan verim kanunu işlerken, bilginin bir girdi olarak üretimde daha yoğun bir şekilde
kullanılması halinde verimlilik artan bir seyir içinde gelişme gösterecektir. Günlük mal ve
hizmetlerin değerinin kaynağını bilgi oluşturmaktadır (Kandiller, 2002:1-2).
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle birlikte işletme çevresinde yaşanan hızlı değişim
ve bu değişimin işletmeler üzerindeki büyük etkisi, yöneticileri yeni yönetim ilkeleri bulmaya
ve bu ilkeleri uygulamaya zorlamıştır.
Değişimi yaratan pek çok unsur içinde en önemlisi insan kaynaklarıdır. İnsan unsuru,
faaliyetleri ve son çıktıyı belirleyen dış müşteriler ile üretimi gerçekleştiren ve onu sürekli
geliştiren olarak odak noktasına oturmuştur. İnsan işletme içinde bilgi toplama ve işleme
kapasitesine sahip, yaratıcılığı ortaya çıkartabilecek olan tek unsurdur. İşletme yönetimi
alanında çalışmaları büyük ilgi toplayan Peter Drucker'a göre; “bütün işletmelerde müşteri
ilişkilerini oluşturan iki temel işlev, pazarlama ve yaratıcılıktır.”(Matheson and Matheson,
1999:111).
Günümüzde muhasebe açısından çok önemli olan çift yanlı işleme yönteminin, bilgiye dönük
değerleri ölçme konusunda çok yetersiz kalması, örgütleri bilgi, beceri, örgütün öğrenme
kapasitesi ve “enformasyon teknolojisi” gibi bilançoda görülmeyen varlıkları
somutlaştırmaya ve tanımlamaya parasal değer vererek veya indeks bazında ölçmeye
yarayacak yöntemleri aramaya itmiştir (Çavuşgil, 1992:226).
Özetlemek gerekirse, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde bilginin, bilimsel
bilgi birikiminde, teknolojide, iletişimde, veri depolamada ve veri iletme hızında elde edilen
çok önemli gelişmeler sonucunda üretime doğrudan katılan bir temel üretim faktörü haline
geldiği görülmektedir. Bilgi, zenginliğin temel kaynağıdır. Ekonomik sistemlerin temel amacı
zenginlik veya refahı arttırmak olduğuna göre, bilgi tüm ekonomik sistemlerin temelinde de
yer almaktadır. Hızlı değişimin neden olduğu belirsiz bir ekonomide rekabet üstünlüğünün
tek güvenilir kaynağının bilgi olduğu söylenebilir (Belyolava, 2003:4).
1.2. Bilgi Ekonomisi Kavramı
Bilgi, kelime anlamı itibariyle;öğrenme, gözlem ve araştırma yoluyla elde edilen gerçek ve
insan zekasının çalışması sonucu ortaya çıkan zihni ürün anlamına gelmektedir (Öge,
2002:177). Bilginin egemen olduğu yeni toplum, aynı zamanda yeni bir ekonominin, bilgi
ekonomisinin doğuşuna da öncelik etmiştir. Bilgi ekonomisi, bilginin temel kaynak olduğu,
bilgi üretimi ve iletiminin yaygınlaştığı, bilgi çalışanlarının çoğunlukta olduğu, sürekli
3
öğrenme ve bilgilenmenin kaçınılmaz hale geldiği yeni toplumsal ve ekonomik düzeni temsil
etmektedir (Belyolava, 2003:6).
Bilgi çağı ile oluşmakta olan yeni ekonomik sistemin özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Bilgi ekonomisi, işletmelerin bilgi teknolojilerini araştırıp geliştirmelerini, üretmelerini ve
kullanmalarını, kısacası bilgi odaklı bir öğrenen organizasyon modelini zorunlu kılmaktadır.
Bilgi ekonomisinin başarılı işletmeleri, entelektüel sermayenin geliştirilmesi için harcanan
çabanın getirisinin bilincinde olan ve gerek parasal yatırımlarla ve gerek yönetim politikaları
ve süreçleri aracılığıyla bu varlıklarını artırmaya kendisini adamış firmalardır. Aynı zamanda
iş gücünün gerektirdiği bilgi donanımını, yaratıcılık, analitik düşünce, eğitime uyum sağlama,
takım çalışmasına uyum, kaliteye ve çalışma düzenine özen gösterme, inisiyatifi
kullanabilme, iletişim becerileri gibi bireysel yetkinliklere sahip olmayı gerektirmektedir
(Belyolava, 2003:11).
1.3. Bilginin Değeri ve Bilgi Yönetimi
Bilgi toplumunu oluşturan dinamiklerin ortaya çıkmasıyla birlikte ekonomide hızlı bir
değişim sürecine girilmiş ve bu süreç geleneksel üretim faktörlerinin sıralanmasında
değişikliğe yol açmıştır. Sanayi ekonomisinde yatırımların önemli bir bölümü makine,
teçhizat, fabrika binası gibi unsurlara ayrılırken bugünün yatırımları bilginin arttırılmasına
veya insan sermayesine sahip olmak için yeterlilik ve uzmanlık geliştirmeye yönelik
olmaktadır (Ertuğrul, 2000a:43).
Bilgi tabanlı sektörler, özellikle bilim ve teknoloji sektörleri diğer sektörlerin çoğundan çok
daha hızlı bir şekilde büyümekte ve pek çok ülkenin ekonomik yapısını şekillendirmektedir.
Bilgi tabanlı mal ve hizmetlere artan talep küresel ekonominin yapısını değiştirirken, bilginin
rekabet avantajı sağlamadaki rolü bütün sektörler için önemli bir yönetim konusu haline
gelmektedir (Belyolava, 2003:12). Görüş birliği sağlanamayan noktalar olmakla birlikte
bilginin ne anlama geldiği konusunda şu noktalarda görüş birliği vardır.
1- Bilgi, günümüz işletmeleri için öncelikli bir rekabet unsurudur,
2- Bilgi, geleneksel olmayan, görünmeyen bir varlıktır,
3-Bilginin geliştirilmesi, dönüştürülmesi ve değerlenmesi “entelektüel sermaye yönetimi”nin
temelini oluşturur (Ertuğrul, 2000a:46).
Bilişim teknolojileri ile beraber hızla değişen iş dünyası ve ekonomi bir çok farklı terim ve
uygulamaları da beraberinde getirmiştir. İşletme yöneticileri hem bilgilerinin değerini, hem
de bu bilgilerden en yüksek geri dönüşü alabilmek için bilgiyi nasıl yönetmeleri gerektiğini
bilmenin artık bir zorunluluk olduğunun farkına varmışlardır. Bilginin kaybolmaması, boşa
harcanmaması, doğru yönlendirilmesi ve üretken olabilmesi için bilgi yönetimi kavramı
ortaya çıkmıştır (Belyolava, 2003:13).
Bilginin yönetilebilir olduğu düşüncesi, öğrenen örgüt, bilgi temelli işletme, maddi olmayan
varlıkların ve entelektüel sermayenin yönetilmesi ilkeleri için temel koşuldur. Bu konulardaki
güncel gelişmeler, işletmelerin artan hızlı değişmelerin neden olduğu rekabetin ve piyasa
düzensizliklerinin üstesinden gelme çabalarını yansıtmaktadır. Çünkü hızla değişen teknoloji
ve artan rekabet, piyasa değişkenliklerinin ve gelecekteki müşteri taleplerinin tahmin
edilmesini zorlaştırmakta, bu nedenle işletmeler etkin bir şekilde rekabet etmenin ve rekabet
üstünlüklerini artırmanın yollarını aramaktadırlar. Bunun için işletmelerin çoğu, sahip
oldukları varlık ve yeteneklerine dayalı stratejiler geliştirme yoluna gitmişler ve böylece zaten
sahip oldukları fakat tam anlamıyla kullanamadıkları iş görenler, bilgi, patentler, telif hakları,
marka, Ar-Ge, lisans anlaşması fırsatları, veri tabanları gibi varlıkların farkına varmışlardır.
Bu arz taraflı veya varlıklara dayalı yaklaşımın uzun dönemli stratejilere etkisi, rekabet
üstünlüğünün sağlanmasında ve sürdürülmesinde kullanılan yeni bir yönetim anlayışı olarak
entelektüel sermaye yönetiminin kilit rolünü ortaya çıkarmıştır (Önce, 1999:11-12).
4
2. ENTELEKTÜEL SERMAYE KAVRAMI
1960’lı yıllarda kullanılmaya başlanan, ancak bugünkü anlamını 1990’lı yıllarda bulan
entelektüel sermaye kavramıyla ilgili olarak aşağıda, entelektüel sermayenin doğuşuna, ilk
söz edildiği günden bugüne kadar çeşitli çalışmalarda yer alan tanımlarına, özelliklerine ve
unsurlarına ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
2.1. Entelektüel Sermayenin Doğuşu, Tanımı, ve Özellikleri
Yaşanan değişim ve gelişimle birlikte, sanayi ekonomisinde yatırımların önemli bir bölümü
fabrika binası, makine, teçhizat gibi unsurlara ayrılırken, günümüzde yatırımların büyük
bölümü bilginin artırılmasına ayrılmakta, yatırımlar beşeri sermayeyi sağlamak için yeterlilik
ve uzmanlık geliştirmeye yönelik olmaktadır (Tetik, 2003: 166-167).
Maddi olmayan varlıklar, şirketlerin bilanço ve gelir tablolarında görülmezler. Ekonominin
globalleşmesi, üretimde ayırt edici bir faktör olarak, şirkete ait özel bilgilerin değerini
artırmış ve bu değişim de iletişim ağlarının ucuz bir şekilde elde edilmesi sağlamıştır.
(Acuner ve Şahin, 2002:40-41). Bu bağlamda, şirketlere asıl rekabet avantajı sağlayan,
müşteri için değer yaratan, rakiplerin sahip olmadığı, taklit edilemeyen ve seçeneği olmayan
entelektüel sermaye gündeme gelmekte, bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin yaşandığı
günümüzde, sanayi toplumunun odak noktasında yer alan finansal sermaye, yerini bilgi
toplumunun en önemli dinamiklerinden birisi olarak ortaya çıkan patent, lisans hakkı, marka,
know-how, işletme adı ve müşteri sadakati gibi kavramlarla somutlaşan entelektüel
sermayeye bırakmaktadır (Öztürk, 2005).
Entelektüel sermaye kavramı ilk olarak John Kenneth Galbraith tarafından 1969 yılında daha
sonra da 1975 yılında Michael Kalecki tarafından kullanılmıştır. Kalecki makalesinde “Acaba
kaçımız son on yılda elde ettiğimiz entelektüel sermayenin farkındayız” (Pena, 2002:180)
ifadesini kullanmıştır.
Özellikle 1990'lı yılların başından itibaren, entelektüel sermaye kavramının popülaritesi ve bu
yöndeki çalışmaların sayısı giderek artmış ve bugünkü anlamıyla entelektüel sermaye
kavramı Thomas Stewart’ın 1991 yılında kaleme aldığı “Beyin Gücü” adlı makalesi ile
gündeme taşınmıştır.
Yapılan ilk çalışmaların temel amacı entelektüel sermaye kavramının tanımlanması,
sınıflandırılması ve ölçülmesi iken, daha sonraki çalışmalarda entelektüel sermaye unsurları,
entelektüel varlıklar ve bunların işletme başarısı üzerindeki etkileri ön plana çıkarılmıştır
(Pena, 2002:180).
Entelektüel kelimesinin kökeni interlectio'dur ve Latince'den gelmedir. İnter, arasında
anlamına gelir ve ilişkiyi içerir, lectio ise, okuma, elde edinilen, ulaşılan, toplanan bilgi
demektir (Arıkboğa, 2003:73). Entelektüel kelimesi bilim, sanat ve kültür alanlarında yüksek
derecede eğitim görmüş kimse ya da aydın kesimini ifade etmede kullanılan bir kavramdır
(Seyidoğlu,1992:230).
En basit şekliyle entelektüel sermaye, “bir organizasyonun bilgi değeri”(Akpınar, 2000:52)
veya duyumsanmayan ve görünmeyen varlıklar olarak bir işletmenin sahip olduğu kayıtlı
bilgiler ve işletmedeki çalışanların bilgi, beceri ve deneyimleri” (Büyükozan, 2002:75)
şeklinde tanımlanmaktadır.
Günümüzde özellikle hizmet sektöründeki işletmelere bakıldığında bilançolarındaki varlıkları
ile piyasadaki değerleri arasında önemli farklar görülmektedir. Buradan yola çıkılarak,
entelektüel sermaye, bir işletmenin sahip olduğu maddi olmayan varlıklardır ve entelektüel
sermaye bir işletmenin defter değeri ile piyasa değeri arasındaki farktır, şeklinde
tanımlamalar yapılmaktadır(Bontis, 1996:3).
OECD, entelektüel sermaye kavramını, "işletmelerin sahip olduğu maddi olmayan varlıkların,
daha açık bir ifadeyle örgütsel sermayenin ve insan sermayesinin ekonomik değeri"
(Nerdrum, 2001:127) olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamada yer alan örgütsel sermaye,
5
işletmenin faydalandığı yazılım sistemlerini, dağıtım kanallarını ve tedarik zincirlerini içine
alırken; insan sermayesi ise işletme çalışanlarının tamamını kapsamaktadır.
İçerisinde sermaye kelimesi geçse de entelektüel sermaye, başlı başına klasik bir muhasebe
ölçütü ya da ekonomik bir terim değildir. Napahiet ve Ghoshal, entelektüel sermayeyi, "örgüt,
entelektüel topluluk ya da profesyonel işletmeler gibi sosyal grupların sahip olduğu bilgi ve
öğrenme yeteneği" (Napahiet, 2002:245) olarak tanımlamaktadır. Boudreau, Ramstad,
Davenport ve Prusck gibi yazarlar ise, özellikle insan kaynakları ve bilgi teknolojileri
yönetimi konularına odaklanarak, entelektüel sermayeyi yönetim faaliyetlerinin geneli ile
ilişkilendirmektedirler. Burada entelektüel sermayenin, hem insan kaynakları yönetimi hem
de bilgi teknolojileri konularını içine alan işlevsel bir kavram olduğu ön plana çıkarılmakta ve
insan kaynakları ile bilgi teknolojileri departmanlarının yönetimsel problemlerine dikkat
çekilmektedir. Boudreau ve Ramstad'ın tanımlamalarında, entelektüel sermaye yalnızca
işletmenin insan kaynakları ve bilgi teknolojileri departmanlarında bulunmaktadır. Bu açıdan
ele alındığında entelektüel sermaye, işbirliği sonucunda oluşan bir etki değil, yalnızca
işletmenin insan kaynakları ve bilgi teknolojileri departmanlarının karşılıklı etkileşimi
sonucunda ortaya çıkan bir olgudur (Mouritsen, 2002:10-11).
Entelektüel sermaye kavramı ile yakından ilgilenen yöneticiler ise, entelektüel sermayenin
finansal tablolara ve hissedar değerine yönelik etkileri üzerinde daha fazla durarak, bu
kavramın tanımlanmasından ziyade ölçülmesine ve yönetilmesine odaklanmaktadırlar.
Entelektüel sermaye gruplarından Thomas Stewart, entelektüel sermayeyi değer yaratmada
kullanılabilecek bilgi, entelektüel mülkiyet ve deneyim gibi her türlü entelektüel malzeme
olarak tanımlamaktadır. Stewart'ın bu alana yönelik en önemli katkısı, entelektüel sermaye
kavramının tanımlanmasında ve ölçülmesinde karşılaşılan güçlüklere dikkat çekmiş olmasıdır
(Bontis, 1998a:65). Skandia AFS Şirketi'nin entelektüel sermaye yöneticisi Leif Edvinsson ve
“Intellectual Capital” isimli eserin yazarı Michael Malone ise entelektüel sermayeyi; insan
sermayesi, yapısal sermaye ile müşteri sermayesi unsurlarından oluşan bir bileşen olarak ele
almakta ve entelektüel sermaye değerinin, işletmenin piyasa değerinden defter değerinin
çıkartılmasıyla hesaplanabileceğine vurgu yapmaktadır (McElroy, 2002:30). Böylece
entelektüel sermaye; yatırımcılar tarafından sıkça kullanılan piyasa değeri/defter değeri
oranının, piyasa değeri eksi defter değeri ile elde edilen parasal tutarı olarak ifade
edilmektedir. Ancak, bu tanımlamada kullanılan parasal ifade, entelektüel sermayeyi
oluşturan unsurların entelektüel sermayenin parasal değeri üzerindeki etkilerini vurgulamada
yetersiz kalmaktadır.
Yapılan tüm bu tanımlamalara karşın entelektüel sermayenin genel kabul görmüş kesin bir
tanımı bulunmamakta ve sık sık entelektüel mülkiyet, entelektüel varlıklar, maddi olmayan
varlıklar ve bilgi varlıkları terimleri ile entelektüel sermaye eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Entelektüel sermaye bu kavramların tümünden daha kapsamlıdır. Entelektüel sermaye durağan
bir varlıktan çok, işletmenin gereksinimlerine uygulandığında katma değer yaratan dinamik bir
unsurdur (Ertuğrul, 2000b:75).
Entelektüel sermaye için yukarıdaki tanımlamaların, ortak noktalarını içeren şöyle bir tanım
verilebilir (Çıkrıkçı ve Daştan:2002:20):
Entelektüel sermaye; mayasını bilgi, beceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu,
işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısını doğrudan etkileyen ve rakip işletmelerle
kıyaslamada konumunu ortaya koyan sahip olduğu bilgi, bilgi sistemleri, patent, telif hakları
ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan soyut varlıkların bütünüdür.
Özetlemek gerekirse, entelektüel sermayenin konusunu bir işletmenin sahip olduğu
entelektüel boyutun yanısıra işletme kaynaklarının yeni pazarlarda değer yaratıcı amaçlar
doğrultusunda kullanılması, diğer bir ifadeyle işletmenin sahip olduğu yeni fikirlerin ürünlere
ve hizmetlere dönüştürülebilme yeteneği oluşturur.
6
Entelektüel sermayenin özellikleri şöyle sıralanabilir (Çelik ve Perçin, 2000:113):
1- Entelektüel sermaye, işletme bilançosundan tam olarak elde edilemeyen maddi olmayan
varlıkların toplamıdır.
2- Entelektüel sermaye, işletmelerin rekabet üstünlüğünün kalıcılığının sağlanmasının temel
kaynağıdır.
3- İşletmenin entelektüel sermayesinin yönetimi önemli bir yönetsel sorumluluktur.
4-Entelektüel sermayedeki artış veya azalışların, entelektüel performans olarak adlandırılması
mümkündür; ölçülebilir ve görünür hale getirilebilmektedir.
5- Entelektüel sermayeyi ölçmek ve görünür hale getirmek için sistematik bir yaklaşım,
işletmelerin türüne, büyüklüğüne, yapısına, sahiplerine ve coğrafi yerleşimine bağlı
olmaksızın artan bir şekilde değerli hale gelmektedir.
2.2. Entelektüel Sermayenin Unsurları
Entelektüel sermaye unsurlarına yönelik tanımlamaların birbirinden farklı olması,
tanımlamayı yapan kişilerin eğilimlerinin ve yönelimlerinin bir sonucu olarak ortaya
çıkmaktadır. Her bir tanımlama, diğerlerinden bağımsız olarak, muhatabın bakış açısını,
yönelimini ve eğilimini yansıtmaktadır.
Entelektüel sermaye unsurlarının değişik boyutlarda tanımlanması onun yapısının da ortaya
çıkarılmasında etkili olmuştur. Her işletmenin kendisine rekabet avantajı sağlayan değişik
üstünlükleri vardır. Kuşkusuz, stratejik yönetim kavramının güncellik kazandığı yıllardan
itibaren bu unsurlar üzerinde en çok çalışılan faktörler olmuştur. Michael Porter'ın bu
alandaki çalışmaları ve Glueck, Chandler gibi yöneticilerin konuya katkıları büyüktür. Ancak,
burada üzerinde durulan konu, rekabet üstünlüğünü yaratan insan faktörüne ait tüm
zenginliklerin ortaya çıkarılması, paylaşılması, mümkün olduğunca çoğaltılıp, kaybolmasının
önlenmesi ve etkisinin ölçülmesidir.
Entelektüel sermaye unsurları her bir bilim adamınca farklı bakış açısıyla değerlendirilse de
bu unsurlar temelde aynı, sınıflandırmada farklıdır. Aslında, entelektüel sermaye; insan
sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi unsurlarının sinerjik etkileşiminin bir
bileşimidir.
İnsan Sermayesi
Geniş anlamda bir tanım verilmek istenirse insan sermayesi, müşterilerin ihtiyaçlarını
karşılayacak çözümler üretebilme kabiliyeti, çalışanların yetenekleri ve fikir yapılarıdır
(Burkowitz - Acosta, 1998:3).
İnsan sermayesi yeniliklerin kaynağı olduğu için son derece önemlidir ve işletmelerin sınırsız
yenilenme potansiyelini ifade eder. Akıllı işletmeler küresel perspektifte stratejik öğrenme ve
yenilikçi değer dönüşümü ile ifade edilirler ve bu, yapısal sermayenin desteğiyle artar.
Entelektüel sermayenin temeli çalışanların yeteneklerinin toplandığı bir havuz olarak
görülebilir. Ancak, birbirinden bağımsız, birbiriyle ilişki kurmayan bilgi ve yeteneklerini
paylaşmayan kişilerin bu kapasiteyi yarattığı söylenemez.
Kişilerin her türlü becerisi insan sermayesi yaratmaz. Örneğin: rutin işler çok rahatlıkla
otomasyon yoluyla çözülebilir, işletmeler için insan sermayesi yaratma ve kullanma yolu,
çalışanlarının zamanlarının ve yeteneklerinin büyük bir bölümünü yenilik getirici faaliyetlere
yöneltmesidir. İnsan sermayesini geliştirebilmek için öncelikli olarak işletmeler, insanların
bildiği şeyleri daha fazla kullanmalı ve daha çok insan işletme için yararlı daha fazla şey
öğrenmelidir (Koçel,1998:423).
Bünyesinde bulunan insanların sahip oldukları bilgilerden en iyi biçimde yararlanmada
işletmenin kollektif yeteneği olarak da belirtilen insan sermayesinin unsurları aşağıdaki gibi
sıralanabilir (Guthrie, 2001:35) :
- Teknik bilgi (know –how),
- Eğitim,
7
- Mesleki yeterlilik,
- Bilgi üretimine yönelik çalışmalar,
- Yetenek/beceri oluşturmaya yönelik çalışmalar,
- Girişimcilik coşkusu, mucitlik, kabullenici ve reddedici yetenekler, değişimcilik.
Yapısal Sermaye
Yöneticilerin görevlerinden biri bilgiyi işletmenin içine alıp bilginin şirketin malı haline
gelmesini sağlamaktır. Ancak bu şekilde bilginin devamlılığı ve sürekli olarak geliştirilmesi
sağlanabilir. İşletmelerde bilginin işletmeye ait olması sağlanabilirse yapısal sermaye de
yaratılmış olabilir. Steward, yapısal sermayeyi kısaca geceleri eve gitmeyen bilgi olarak
tanımlamaktadır (Steward, 1997:119).
Saint-Onge'ye göre yapısal sermaye işletmenin piyasa beklentilerini karşılama yeteneğidir
(Saint-Onge, 1998:13). Bontis ise, yapısal sermaye, çalışanları optimum entelektüel
performans göstermeleri için destekleyen ve buna bağlı olarak işletmenin optimum
performansı göstermesini sağlayan yapıdır, şeklinde tanımlamaktadır (Bontis, 1998b:66).
Çalışanların yüksek potansiyele sahip olması yeterli değildir. Eğer çalışanlar güçlü bir yapı ile
desteklenmezlerse asla potansiyellerinin tamamını ortaya çıkaramazlar. Bu açıdan ele
alındığında yapısal sermayenin insan sermayesinden daha önemli olduğu ifade edilebilir.
Bilgi yönetimi alanındaki çalışmalar da göstermektedir ki işletmelerde organizasyonel yapı ve
iklim, gelişmeyi etkileyen yapısal sermayeyi yaratan en önemli etmenlerdir.
Yapısal sermaye işletmeye aittir ve bu paylaşılabilir, yeniden üretilebilir. Yapısal sermayeyi
yaratan unsurlara bakıldığında bunların bir bölümünün patentler ve telif haklarıyla güvence
altına alınabilecek olan teknolojiler, buluşlar, veriler vb.leri olduğu görülür. Yapısal
sermayenin bir diğer bölümü ise, strateji, kültür, yapı ve sistemler, örgütsel rutin ve
prosedürlerden oluşur (Steward, 1997:120).
Yapısal sermayenin yaratılamadığı bir işletmede entelektüel sermaye sadece insan
sermayesinden ibaret hale gelir. Yapısal sermaye; etkinlik unsurları, işin yapılma süresi, süreç
olarak yenilikçilik ve bilgiyi kodlayabilme gibi yapıları kapsamaktadır (Bontis, 1998b:66).
Bu yapı aynı zamanda, çalışan başına düşen maliyetleri en düşük düzeye indirir ve kâr
maksimizasyonunu sağlar (Bontis, 1998b:66).
İnsan sermayesinden daha önemli olan yapısal sermaye işletmeden işletmeye farklılık
göstermekle birlikte örgüt içerisinde yapısal sermayeyi oluşturan unsurlar aşağıdaki gibi
sıralanabilir (Önce,1999:29):
- Patentler,
- Yönetim felsefesi,
- Telif hakları,
- Örgüt kültürü,
- Yönetim süreçleri,
- Dizayn hakları,
- Ticari sırlar,
- Bilgi sistemleri,
- Ticari amblemler,
- Ağ sistemleri,
- Hizmetle ilgili amblemler.
- Finansal ilişkiler.
Müşteri Sermayesi
Bugün işletmelerin faaliyetlerine yön veren önemli unsurlardan birisi müşterilerdir. Doğal
olarak işletmelerin faaliyetlerini yönlendiren bu unsurun işletmenin öz değerleri içine
katılması faydalı olur.
Pazarlama alanında yapılan araştırmalarda görülen önemli bir gerçek; “yeni müşteri bulmanın
mevcut müşteriyi elde tutmak” tan daha pahalı olduğudur (Mucuk, 2001:15). Yeni müşteri
bulmanın yüksek maliyeti yanında yeni müşterilerin belirli bir süre için işletmenin eski
müşterilerinden daha az alım yaptıkları ve dolayısıyla daha düşük kâr yarattıkları
görülmektedir (Reichheld-Sasser, 1990:106). Müşteri bağlılığı yaratmanın avantajları sadece
yeni müşteri kazanmanın yüksek maliyetinden kaynaklanmaz. Eski müşterilerin mal veya
hizmeti tanımasının yanısıra işletmenin müşteri hakkındaki bilgilere sahip olması
8
problemlerin azalmasına neden olurken diğer taraftan mal veya hizmetten memnun olan
müşteriler aynı hizmetlerden yararlanabilmek için daha yüksek bedeller ödemeye razı olurlar
ve uzun vadede bedava reklam yapılmış olur. Bu reklam bizzat müşterilerin kendi çevrelerine
verdikleri bilgiyi içerdiğinden diğerlerinden daha inandırıcıdır (Reichheld-Sasser, 1990:107).
Bu gerçekten hareketle, birçok işletme müşteri bağlılığı yaratmak için faaliyetlerini yeniden
gözden geçirip düzenlemektedir.
Entelektüel sermaye uygulamalarında öncü işletme olan Skandia tarafından müşteri
sermayesi, müşteri ilişkilerinin bugünkü değeri olarak ifade edilmektedir. Bu değer, bireysel
araçlarla değil ancak dinamik bir ilişki ile yükselebilir.
Pazarlama kanalları bilgisi ve müşteri ilişkileri müşteri sermayesinin ana temasını
oluşturmaktadır. Müşteri sermayesi, işletmenin geçmişteki maddi olmayan (intangible)
varlıklarından kaynaklanan potansiyeli ifade eder. Bu varlıklar; müşteriler, tedarikçiler, devlet
veya ilgili endüstri kuruluşlarının içine yerleşmiş olan bilgiyi içermektedir. Bu sermayede,
pazarlama kanalları bilgisi, müşteri bilgisi, tedarikçilerle ilişkiler kadar, endüstri birlikleri ve
devletin etkisinin de anlaşılması gerekmektedir (Reichheld-Sasser, 1990:107).
Entelektüel sermaye çalışmalarının yapıldığı işletmelerde müşteriye olan yaklaşım geleneksel
işletmelerden daha farklı bir görünüm kazanmıştır. Örneğin, Skandia'da müşteri geçici olarak
ilişki kurulan kişi ya da kuruluşlar değil karşılıklı ilişkilerle değer yaratılabilecek bir yatırım
olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, müşteri ilişkileri işletmenin potansiyel kazançları,
başarısı ve değerlendirilmesinde değer yaratıcı bir bölüm olarak görülmektedir (Saint-Onge,
1998:16).
Müşteri sermayesinin unsurları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Guthrie, 2001:35):
- Markalar
- İşle ilgili işbirliği
- Müşteriler
- Lisans anlaşmaları
- Müşteri sadakati
- İstenen nitelikteki sözleşmeler
- İşletme adı
- Franchising anlaşmalar
- Dağıtım kanalları
3. ENTELEKTÜEL SERMAYENİN ÖLÇÜLMESİ VE FİNANSAL TABLOLAR
ARACILIĞIYLA SUNULMASI
Entelektüel sermaye konusunda yapılan çalışmaların önemli bir bölümü, entelektüel
sermayenin ölçümü üzerine odaklanmış durumdadır. Bir şeyi yönetebilmenin ilk koşulu onu
etkin bir şekilde ölçmeyi sağlayacak sistemlerin kurulmasıdır. Bu nedenle, entelektüel
sermayenin yönetilebilmesi için entelektüel sermayenin önce görülebilir sonra ölçülebilir hale
getirilmesi gerekir. Eğer ölçülebilirse sürekli iyileştirme ve gelişme için entelektüel
sermayenin yönetilmesi mümkün hale gelebilir (Petrash, 1998:6). Ölçümün gerçekleştirilmesi
ile birlikte, işletmedeki süreçlerin çıktılarla olan bağlantısını daha açık olarak görebilme ve
bunu etkinleştirebilmek için gereken yönetim araçlarını geliştirebilme şansı ortaya çıkar
(Burkowitz-Acosta, 1998:4).
3.1. Entelektüel Sermayenin Ölçülme Gerekliliği ve Karşılaşılan Güçlükler
İşletmelerin değerini belirlerken kullanılan defter değeri kavramı son yıllarda ciddi aşınmaya
uğramıştır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, yaklaşık son otuz yıl içinde birçok
işletmenin defter değeri ile piyasa değeri arasındaki fark gittikçe artmaktadır. Bu fark bilgi
yoğun işletmelerde geleneksel üretim işletmelerine göre daha yüksektir (Bradley, 1998:1).
Gerçekte yönetim sisteminin temelini oluşturan sermaye getirisi ve hisse başına kâr gibi
geleneksel finansal ölçütler işletmelerin gerçek performanslarını göstermekten uzaktır. Bu tür
muhasebe temelli yaklaşımlar, entelektüel sermayenin değer yaratma ve performans
değerlendirme sistemi içerisindeki önemini vurgulamakta yetersiz kalmaktadır. İşletme
yöneticilerinin çoğu, kullanabilecekleri entelektüel sermayenin değerini tam olarak
ölçemediklerinden, işletmelerinin kaynak yapılarını yanlış algılayabilmekte, bu nedenle
9
entelektüel varlıklar etkin olarak yönetilememekte ve değer yaratma süreci bundan zarar
görmektedir (Brooking:175).
Entelektüel sermayenin ölçülmesini gerekli kılan başlıca nedenler aşağıdaki gibi sıralanabilir
(Brooking:177);
• Yöneticilerin işletmelerin değer yaratan unsurlarını anlamalarını kolaylaştırmak,
• İşletme performansının değerlendirilmesinde kullanılacak güvenilir bir değerlendirme
aracı elde etmek,
• Finansal kaynak bulma süreci içerisinde, işletmelerin ödeme güçlerinin
belirlenmesinde kullanılacak güvenilir bir ölçüt elde etmek.
Entelektüel sermayeyi oluşturan unsurların değerinin hesaplanmaması aşağıdaki sorunları
ortaya çıkarmaktadır (Eustace-Mortensen, 1998: 2-4):
• Özellikle ileri teknoloji endüstrilerinde sermaye pazarlarında ortaya çıkan hatalar,
• Sermaye pazarlarında düşük değerleme ve kayıplar,
• Şirket enformasyon yetersizlikleri,
• Makro ekonomik raporlamada yanlışlıklar.
Entelektüel sermaye unsurları arasındaki ilişkinin henüz tam olarak anlaşılamaması,
işletmenin sahip olduğu entelektüel sermayenin artırılması için kullanılan yöntemlerin sürekli
olarak değişkenlik göstermesi ve entelektüel sermaye ile finansal performans arasındaki
ilişkinin tam olarak kurulamaması, entelektüel sermayenin ölçülmesinde zorluklar oluşturur
(Sullivan, 2002:77).
Entelektüel sermayenin ölçülmesinde karşılaşılan en önemli sorun, hesaplamalarda hem nicel
hem de nitel ölçütlerin bir arada kullanılması sonucunda ortaya çıkar.
Nitel ölçütler, varsayımlara ve kabullere dayalı olup, genellikle ölçümü yapılacak unsurun ya
da davranış biçiminin kesin ya da sayısal olarak ifade edilemediği durumlarda
kullanılmaktadır. Nicel ölçütler ise, sayılarla ifade edilebilen, üzerinde tartışmaya gerek
olmayan ve kesinliği herkes tarafından kabul edilen somut göstergelerdir.
Tatmin dereceleri, entelektüel varlıkların kalitesi, pazar payı tahminleri, kapsamlılık, vizyonstrateji uyumu ve değer kategorisi nitel ölçütlere; yatırım miktarı, getiri miktarı, maliyetler,
çalışanların yaşı ve cinsiyeti nicel entelektüel sermaye ölçütlerine örnek olarak gösterilebilir.
3.2. Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi
İşletmeler için çok değerli bir varlık ve rekabet avantajı sağlamada vazgeçilmez bir araç
haline gelen entelektüel sermayenin değerinin bilinmesi ve etkin bir şekilde kullanılması
büyük önem taşır. Bu aşamada entelektüel sermayenin ortaya çıkarılması, ölçülerek
rakamlara aktarılması gerekir.
Özellikle 1990'lı yıllardan itibaren yoğun bir biçimde entelektüel sermayeyi ölçmek için
modeller ve yöntemler oluşturulmaya çalışılmakta, entelektüel sermayeyi ölçmeye yönelik
olarak geliştirilen, çeşitli işletmeler tarafından kullanılan değişik yaklaşımlar bulunmaktadır.
Bu yaklaşımlardan bir bölümü entelektüel sermayenin işletme düzeyinde belirlenmesine, bir
bölümü ise entelektüel sermayenin unsurlarına göre saptanmasına yöneliktir (Çıkrıkçı ve
Daştan, 2002:22). Henüz bu alanda tek ve kesin bir yöntemden söz edilemese de entelektüel
sermaye, yapısı gereği değişik işletmelerde değişik biçimlerde ele alınabilmekte, bu nedenle,
işletmelerin farklı uygulamaları inceleyerek kendilerine özgü bir model geliştirmeleri uygun
olabilmektedir.
3.2.1. Entelektüel Sermayenin İşletme Düzeyinde Ölçülmesi
Entelektüel sermayeyi işletme düzeyinde ölçen yöntemler, işletme performansı içinde
entelektüel sermayenin payını kabaca ortaya koymakla birlikte entelektüel sermaye
unsurlarını ve bu unsurlarda oluşan gelişmeleri göstermezler. Bu yöntemler arasında;
- Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı,
- Piyasa Değeri İle Defter Değeri Arasındaki Fark,
10
- Tobin’in Q Oranı,
- Maddi Olmayan Varlık Değerlerinin Hesaplanması.
şeklinde önerilen yöntemler bulunur. İşletmenin bütününe yönelik olan bu yöntemlerin özü,
sahip olunan entelektüel sermaye değerini, piyasada hisse senetleri aracılığıyla işletmeye
biçilen değerin işletmenin denetlenmiş finansal tablolarındaki değeri ile karşılaştırarak
belirlemektir (Çıkrıkçı ve Daştan, 2002:22).
3.2.2. Entelektüel Sermayenin Unsurlarına Göre Ölçülmesi
Entelektüel sermayenin unsurlarını raporlamaya dayalı ve entelektüel sermayeyi oluşturan
unsurlardan insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesinin her birinin alt
unsurları ile birlikte tek tek finansal açıdan ölçülmesini ifade eden bu yaklaşımlar, daha önce
açıklanan ve finansal verilerin kullanıldığı yaklaşımların aksine, entelektüel sermayeye nitel
ve nicel bir fiyat etiketi koymak yerine, işletmenin entelektüel sermayesini oluşturan unsurları
bulmayı ve bu unsurlarda zaman içinde oluşan gelişmeleri izleyerek, işletme içi ve işletmeler
arası karşılaştırmalara olanak verecek şekilde raporlamayı amaçlar.
Bu raporlamada Dengelenmiş Skor Kartı, Skandia Pusulası, Maddi Olmayan Varlıklar
Cetveli gibi tablolar kullanılabilir.
3.3. Entelektüel Sermayenin Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması
Finansal tablolar, bir kurumun varlık ve kaynak yapısını, faaliyet sonuçlarını, dönem kârının
oluşumunu ve kullanımını gösterecek şekilde muhasebe ilke ve kurallarına uygun olarak
düzenlenen tablolardır. Özellikle temel finansal tablolar olarak adlandırılan bilanço ve gelir
tablosu gibi finansal tabloların düzenlenme amacı, bu tablolarda yer alan bilgilere gerek
duyan ilgili çıkar gruplarına bu bilgilerin sunulması ve işletme/kurum hakkında bilgi
edinilmesinin sağlanmasıdır. Ancak işletme değerinin bir bütün olarak ve gerçek değeriyle
görülebilmesi için entelektüel değerlerin de bu finansal tablolara aktarılması gerekir.
3.3.1. Entelektüel Sermayenin Muhasebe Kayıtlarında Gösterilmesi
Türkiye'de 1994 yılında Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile yürürlüğe giren
Tekdüzen Hesap Planı'nda maddi olmayan varlıklar “26 Maddi Olmayan Duran Varlıklar”
hesap grubunda 260 Haklar Hesabı, 261 Şerefiye Hesabı, 262 Kuruluş ve Örgütlenme
Giderleri Hesabı, 263 Araştırma ve Geliştirme Hesabı, 264 Özel Maliyetler Hesabı şeklinde
yer almaktadır. İşletmelerin entelektüel varlıklarının bir bölümünü temsil eden bu hesapların
işletmenin bütün entelektüel sermaye varlıklarını temsil ettiği söylenemez. Tekdüzen Hesap
Planında entelektüel varlıklara ilişkin olarak açıkça hesap ya da hesaplar belirtilmediğinden
bu tür varlıklar, bugün kullanılmakta olan muhasebe sistemi içinde kayıt altına
alınamamaktadır.
Konuyla ilgili olarak yukarıda belirtilen 261 Şerefiye hesabının da kısmen yetersiz kaldığı
söylenebilir. Şöyle ki, şerefiye hesabı için hesaplanan değer, genellikle bir işletmenin
devralınması halinde ortaya çıkan piyasa değeri ile defter değeri arasındaki pozitif farktır. Bu
fark işletmenin varlık değerleri arasında şerefiye hesabında muhasebeleştirilir. Ancak her ne
kadar soyut bir değeri dikkate alarak yapılabilecek bu tür kayıtlar entelektüel varlıklara örnek
oluşturabilse de entelektüel sermayeyi tümüyle karşılamaktan uzaktır. Çünkü şerefiye hesabı
faaliyetine devam eden bir işletmenin değil, daha çok satın alınan bir işletmenin defter değeri
ve piyasa değeri arasındaki pozitif değeri ifade eder. Oysa entelektüel varlıklar sadece satın
alınan işletmeler açısından değil, belki ondan daha çok faaliyetini verimli olarak sürdüren
işletmeler için söz konusu olur. Diğer yandan faaliyet sonuçlarına göre bu değerin her yıl
artması gündeme gelebilir.
Belirtilen bu nedenlerden ötürü, entelektüel varlıkların gösterilmesinde Tekdüzen Hesap
Planında boş bırakılan hesapların kullanımı uygun olabilir. Bu durumda varlık değerleri için 2Duran Varlıklar hesap sınıfında yer alan 26 Maddi Olmayan Duran Varlıklar hesap grubu
içindeki 265 ya da 266 nolu boş bırakılan hesaplar kullanılabilir. İstenirse bu hesaplar için
11
entelektüel varlıkların unsurlarına göre alt hesapların açılması da düşünülebilir. Diğer yandan
entelektüel kaynakların kaynaklar içinde yer alan boş bırakılan hesaplar aracılığıyla
muhasebeleştirilmesi de uygun düşebilir. İşletmelerin kendi kaynakları olduğu göz önüne
alındığında entelektüel kaynaklar 5-Özkaynaklar hesap sınıfı içinde yer alan 50-Özsermaye
hesap grubundaki 504-509 nolu hesaplarda gösterilebilirler.
Belirtilen hesapların kullanılması ile entelektüel varlıkların muhasebe kayıtlarında
gösterilmesine ilişkin yevmiye kayıtları aşağıdaki gibi düzenlenebilir.
Entelektüel varlıklarda artış olması halinde;
___________________ / _________________
265 ENTELEKTÜEL VARLIKLAR HESABI
XXX
265.01 İnsan Sermayesi Varlıkları
265.02 Yapısal Sermaye Varlıkları
265.03 Müşteri Sermayesi Varlıkları
504 ENTELEKTÜEL SERMAYE HESABI
XXX
504.01 İnsan Sermayesi
504.02 Yapısal Sermaye
504.03 Müşteri Sermayesi
__________________ / ___________________
Entelektüel varlıklarda azalış olması halinde;
___________________ / _________________
504 ENTELEKTÜEL SERMAYE HESABI
XXX
504.01 İnsan Sermayesi
504.02 Yapısal Sermaye
504.03 Müşteri Sermayesi
265 ENTELEKTÜEL VARLIKLAR HESABI
XXX
265.01 İnsan Sermayesi Varlıkları
265.02 Yapısal Sermaye Varlıkları
265.03 Müşteri Sermayesi Varlıkları
__________________ / ___________________
Yapılan açıklamalardan hareketle, entelektüel varlıkların gösteriminde Tekdüzen Hesap
Planımızda yer alan boş hesaplar kullanılması ile mevcut yetersizliğin kısmen de olsa
giderilebileceği söylenebilir. Yukarıda şekli olarak gösterilen muhasebe kaydı işletmenin
entelektüel varlıklarında meydana gelen her değişme sonrasında yapılmalıdır. Bu şekilde
yapılan kayıtlar sonucunda gerek işletmenin entelektüel varlıklarının değerinde meydana
gelen değişiklikler izlenebilecek, gerekse de ilgili tablolarda entelektüel varlıklar gösterilerek
çıkar gruplarının daha doğru bilgi edinmesi sağlanacaktır.
3.3.2. Entelektüel Sermayenin Finansal Tablolarda Gösterilmesi
İşletme hakkında gerekli stratejileri geliştirecek yönetimin bilgi gereksiniminin, tarihi maliyet
esasına dayalı ve daha çok maddi ağırlıklara ağırlık veren bir muhasebe sistemi ve bu
sistemce hazırlanan finansal tablolarca karşılanması mümkün değildir. Bunun nedeni mevcut
muhasebenin tarihi maliyet temeline dayalı sunduğu bilgilerle ortaya konulan işletme değeri
ile piyasanın işletmeye biçtiği değer arasında büyük farklar oluşabilmesidir. İşletme değerini
doğru bir biçimde ortaya koyamayan bilgilerle geleceğe yönelik alınacak kararların sorunlar
oluşturma olasılığı yüksektir (Çıkrıkçı ve Daştan, 2002:18). Dahası söz konusu bilgiler,
sadece yöneticilerin geleceğe yönelik kararlarıyla sınırlı kalmayıp, yatırımcılar, kredi
kuruluşları, ortaklar gibi bütün çıkar gruplarının kararlarını da yakından ilgilendirir ve etkiler.
İşletme ile ilgili karar alıcıların doğru hareket etmeleri açısından, işletmelerin kendi
bünyelerinde zamanla üretip sahip oldukları, temelini bilgi, enformasyon ve deneyimin
12
oluşturduğu know-how, patent, telif hakkı, örgüt kültürü ve marka gibi entelektüel değerlerin
finansal tablolarda gösterilmesi gerekir.
İşletmenin sahip olduğu entelektüel varlıkların finansal tablolarda gösterilebilmesi için
mevcut temel finansal tablolar kullanılabileceği gibi, “Entelektüel Varlıklar” adı altında ayrı
bir tablo da düzenlenebilir. Mevcut temel finansal tablolar kullanılarak entelektüel varlıklar
aktifte maddi olmayan duran varlıklar içinde, entelektüel kaynaklar da pasifte özsermaye
içinde gösterilebilir.
AKTİF
………….İŞLETMESİNİN 31.12…….TARİHLİ BİLANÇOSU
PASİF
I. DÖNEN VARLIKLAR
III.KISA VADELİ YAB.KAYNAKLAR
II.DURAN VARLIKLAR
IV.UZUN VADELİ YAB.KAYNAKLAR
Maddi Duran Varlıklar
V.ÖZKAYNAKLAR
Maddi Olmayan Duran Varlıklar
Özsermaye
Entelektüel Varlıklar
Entelektüel Sermaye
Bilançonun düzenlenmesinde isteğe bağlı olarak entelektüel varlıkların unsurlarına göre
ayrımı da dikkate alınarak, entelektüel sermaye unsurları olan insan sermayesi, yapısal
sermaye ve müşteri sermayesine ilişkin bilgiler de rapor edilebilir.
Eğer entelektüel varlıkların finansal tablolar aracılığıyla sunulmasında mevcut bilanço
kullanılmaz da yeni bir tablo oluşturulmak istenirse, bu durumda da aşağıdakine benzer bir
entelektüel varlıklar tablosu oluşturulabilir.
ENTELEKTÜEL VARLIKLAR TABLOSU
Entelektüel Sermaye Varlıkları
Entelektüel Sermaye Kaynakları
İnsan Sermayesi Varlıkları
İnsan Sermayesi
Yapısal Sermaye Varlıkları
Yapısal Sermaye
Müşteri Sermayesi Varlıkları
Müşteri Sermayesi
VARLIK TOPLAMI
KAYNAK TOPLAMI
Ayrı bir tablo düzenlenmesi halinde entelektüel varlıklar toplamı ile entelektüel kaynaklar
toplamının doğal olarak birbirine eşit olması gerekecektir. Daha ayrıntılı bilgilerin yer
almasını sağlamak ve çıkar gruplarını da daha fazla bilgilendirmek amacıyla entelektüel
varlıkların ayrı bir tablo olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı söylenebilir.
Entelektüel varlıkların finansal tablolar aracılığıyla sunulmasında ister mevcut finansal
tablolar kullanılsın, isterse de yeni bir entelektüel varlıklar tablosu kullanılsın, ilgili
açıklamaların finansal tablo dipnotlarında verilmesi, böylece çıkar gruplarının
bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
Kuşkusuz entelektüel varlıklar bilançoda yer alırken gelir tablosunu da etkileyecek, bir
anlamda bu varlıkların da vergisinin ödenmesi gündeme gelecektir. Ancak bu konuyla ilgili
olarak bir işletmenin entelektüel varlıklarının vergisini ödediği için değer kaybını azaltmak
anlamında belki başlangıçta ortaya çıkan entelektüel varlık rakamının vergi matrahının
bulunmasında göz ardı edilmesi düşünülebilir. Ancak işletmenin faaliyetini sürdürdüğü
ardışık yıllarda oluşan entelektüel varlıklardaki pozitif değişmeler vergiye etki ettirilmelidir.
İşletmelerin kazançlarını elde etmedeki yeteneklerinin bir bölümünün de entelektüel
varlıklardan oluştuğu düşünülürse, bu durumun normal olduğu söylenebilir. Çünkü
entelektüel varlığı yüksek olan işletme piyasada daha fazla rekabet edebilme, daha verimli
çalışabilme gibi pozitif durumlarıyla daha fazla kâr elde edebilecektir.
Diğer yandan işletmenin faaliyet sonuçlarını kâr ya da zarar olarak ortaya koyan gelir
tablosunda entelektüel varlıklara ilişkin bilgilerin de yer almasının işletmenin kârının ne
kadarlık bir bölümünün normal faaliyetler sonucunda, ne kadarlık bölümünün de sahip olunan
entelektüel varlıklar sonucunda ortaya çıktığını belirlemede önemli rol oynayacağı
düşünülebilir.
13
SONUÇ
İşletmeler küreselleşen dünyada rekabet güçlerini artırmak ve yeni stratejiler geliştirmek için
farklı kaynaklara yönelmek zorundadırlar. İşletmelerin elindeki en önemli zenginlik kaynağı
olan insan gücünün bu anlamda kullanılmak istenmesi entelektüel sermaye kavramını
doğurmuştur. Bugünün işletmelerinin daha üstün duruma gelmeleri ve daha etkin stratejiler
geliştirebilmeleri için insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesinin
değerlendirilmesi yani entelektüel sermayenin ortaya çıkarılması ve ölçülmesi son yıllarda
önem taşıyan bir konu olmuştur.
Uluslararası alanda yerini alarak ekonomik anlamda gelişmesini tamamlamak isteyen bir
yandan da Avrupa Birliği uyum sürecini yaşayan Türkiye açısından entelektüel sermaye
kavramına önem verilmesi gerekmektedir.
Ortaya çıkarılması ve etkin bir şekilde ölçülmesi, işletmelerin her türlü sorununun çözümü
olmamakla birlikte, entelektüel sermaye günümüzde başarıyı doğrudan etkileyen en önemli
etmenlerden birisidir.
Maddi unsurların yanında maddi olmayan unsurları da içeren entelektüel sermayenin ortaya
çıkarılması ve ölçülmesi kolay değildir. En basit şekliyle, işletmelerin defter değerleri ile
piyasa değerleri arasındaki fark olarak tanımlanan entelektüel sermaye, işletmeler tarafından
ölçülememekte ve piyasa aktörlerinin bilgisine sunulamamaktadır. Ancak günümüzde
işletmelerin piyasa değerleri ile defter değerleri arasındaki farkın aşırı derecede artmış olması,
piyasa aktörlerinin daha fazla bilgilenmesi ve işletmenin gerçek rekabet gücünün belirlenmesi
açısından entelektüel sermayenin ölçülmesi zorunlu hale gelmiştir.
Örgütlerin bünyesinde çalışan insanların yarattığı değerlerin, şirket stratejilerinin, şirket
yapılarının, kullanılan sistem ve iş süreçlerinin, müşteriler ve toplumla ilişkilerinin başarılı bir
biçimde yönetilebilmesi için entelektüel sermayenin fark edilmesi, çözümlenmesi,
saklanması, yayılması ve uygulanması gereklidir.
Entelektüel sermayenin etkin olarak kullanılması, örgüte rekabetle birlikte katma değer
yaratma, örgütün kredi bulma gücünü finansal kurumlar nezdinde artırma, nitelikli çalışanları
bünyesine toplama, işletme ile ilişki içerisinde bulunan satıcıların ve müşterilerin
bağlılıklarını artırma gibi konularda da çeşitli avantajlar sağlar.
Günümüzde entelektüel sermayenin ölçülmesi ve raporlanmasına ilişkin birtakım yöntemler
kullanılmakla birlikte işletmedeki kaynakların yapısı, nerede ve nasıl kullanıldığına ilişkin
kullanıcılara bilgi sunmak amacıyla hazırlanan finansal tabloların yetersiz kaldığı
söylenebilir. Markalar, telif hakları ve bilgisayar yazılımları gibi bir bölüm maddi olmayan
duran varlıklar satın alındıklarında işletme bilançolarında görülmektedir. Önemli olan
işletmelerin asıl değerini yansıtan entelektüel sermaye unsurlarının da bilançolarda
tümüyle görülmesidir. (Örneğin işletmedeki prim değerlerinin, günümüzde önemi gittikçe
artan şerefiyenin de şu anda kullanılan finansal raporlama modeli içinde ele alınabilmesi
oldukça zordur.) Özetle söylenirse entelektüel sermayenin gerek tanımı, gerekse kapsamı,
ölçülmesi ve raporlanması konusunda geleneksel muhasebe yetersiz ve eksik kalmaktadır.
Bu yetersizliği gidermek amacıyla işletmenin sahip olduğu entelektüel varlıkların işletmenin
maddi varlıklarına benzer şekilde muhasebe kayıt sistemine eklenmesi ve düzenlenen
finansal tablolarda yer almasının sağlanması, entelektüel sermaye ile ilgili olarak günümüz
muhasebe sisteminin yeniden gözden geçirilerek güncellenmesi, güçlü bir rekabet stratejisine
sahip olabilmek için sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin yaşandığı günümüzde, bilgi
şirketi olmak, etkin yönetimi ve yönetilenlerin yönetime katılımlarını sağlamak, bir işletme
kültürü oluşturmak gibi dönüşümlerin işletmelerde oluşturulması gerekir. Ancak bu
dönüşümü başaran işletmeler gelecekte söz sahibi olabilirler.
İşletme bünyesinde ortaya çıkarılan ve etkin şekilde yönetilen entelektüel sermaye ve bu
kavramın etrafında geliştirilecek yeni yönetim modellerinin sinyalleri bugünden
14
verilmektedir. Geleceği bilgi temelli yönetim modellerinin şekillendireceğinden hiç kuşku
duyulmamalıdır.
YARARLANILAN YAYINLAR
Acuner, Taner ve Şahin Kader Tan (2002) “Entelektüel Sermayenin Ölçülebilirliği Üzerine Heuristic (sezgisel)
Bir Araştırma”, 10.Ulusal Yönetim Organizasyon Kongresi Bildiri Kitabı.
Akpınar, Ali Talip(2000),“Entellektüel Sermaye Kavramı”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Sayı:1, Kocaeli.
Arıkboğa, Şebnem(2003),Entellektüel Sermaye, Derin Yayınları, Yayın No:30, İstanbul.
AŞIKOĞLU, Meral Rıza(2003),Bilgi Toplumuna Geçiş Sürecinde Entelektüel Sermayenin İşletmenin
Piyasa Değerine Etkisi, Anadolu Üniversitesi İİBF Yayını, Eskişehir.
Belyolava, Maye(2003),Entelektüel Sermayenin Firma Değerine Etkisinin Ölçülmesi ve Değerlendirmesi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Finansman Bilim Dalı,
Ankara.
Bontis, Nick(1996),“There’s A Price On Your Head: Managing Intellectual Capital Strategically”, Business
Quarterly,
Bontis, Nick(1998a),”Intellectual Capital”, Journal Management Rewiew,Vol.3.
Bontis, Nick(1998b),“Intellectual Capital: an Exploratory Study That Develops Measures and Models”,
Management Decision, 36/2.
Bradley, Keith(1998),“Financial Reporting and Intellectual Capital”, Measuring and Valuing Intellectual
Capital Conference, 4-5 November, New York.
Brooking, Annie,Intellectual Capital, International Thomson Business Pres.
Burkowitz, Wendi,Acosta, Steven(1998),“Benchmarking Intellectual Capital Measurement Practices”,
Measuring & Valuing Intellectual Capital Conference 16-17 June, London.
Büyüközkan, Gülçin(2002), “Entellektüel Sermaye Yönetimi”, KalDer Forum.
Çavuşgil, Tamer(1992),“Entelektüel Sermaye ve Entelektüel Örgüt”, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Dergisi, C.2, Sayı:2.
Çelik, Arzum Eken ve Perçin, Selçuk(2000),“Entelektüel Sermayenin İşletme Bazında Ölçülmesi ve
Değerlendirilmesi”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Sayı:2.
Çıkrıkçı, Mustafa ve Daştan, Abdülkerim(2002),“Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar Aracılığıyla
Sunulması”, Bankacılar Dergisi, Sayı:43.
Drucker, Peter F.(1998),Fırtınalı Dönemlerde Yönetim, Çev: Bülent Toksöz, İnkılap Kitabevi, Yönetim
Dizisi, İstanbul.
Drucker, Peter F.(1994),Kapitalist Ötesi Toplum, Çev: Belkıs Çorakçı, İnkılap Kitabevi, Yönetim Dizisi,
İstanbul.
Ertuğrul, Murat(2000a),Entelektüel Sermayenin İşletme Değeri Üzerine Etkisi ve Bir Uygulama,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi SBE, Eskişehir.
Ertuğrul, Murat(2000b),“Bilgi Çağında İşletmelerin Yeni Kaynağı: Entelektüel Sermaye”, Active Yönetim.
Eustace, Clark, Mortensen, Jorgen(1998),“Managing and Accounting for Intellectual Assets”, Measuring and
Valuing Intellectual Capital Conference, 4-5 November, New York.
Guthrie, James(2001),“The Management, Measurement and The Reporting of Intellectual Capital”, Journal of
Intellectual Capital, Cilt.2, Sayı:1.
Kandiller, Rıza(2002),“İktisadi Faaliyetlerde Bilginin Değeri ve Önemi”, http://www.foreigntrade.gov.tr
/ead/DTDERGI/nisan2000/ktsad.htm.
Koçel, Tamer(1998),İşletme Yöneticiliği, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.
Matheson, David, Matheson, Jim(1999),Akıllı Örgüt, Çev: Meral Tüzel, Boyner Holding Yayınları, İstanbul.
McElroy, Mark(2002),”Social Innovation Capital”, Journal of Intellectual Capital,Vol.3.
Mouritsen, Jan(2002),“Economical Value Added Versus Intellectual Capital”, Management Accounting
Research, Vol.9.
Mucuk, İsmet(2001),Pazarlama İlkeleri, Türkmen Kitabevi, İstanbul.
Napahiet, Janine(2002),Social and Intellectual Capital, Academy of Management Proceedings.
Nerdrum, Lars(2001),“Intellectual Capital”, Journal of Intellectual Capital,Vol.2.
Nonaka, Ikujiro(1999),“Bilgi Yaratan Şirket”, Bilgi Yönetimi, Çev: Gündüz Bulut, Mess Yayınları, Yayın
No:293, İstanbul.
Öge, Serdar(2002),“Entelektüel Sermaye, İşletmeler İçin Yeni Bir Değer”, Atatürk Üniversitesi İİBF Yayını,
C.16, Sayı:5-6.
Önce, Saime(1999),Muhasebe Bakış Açısı İle Entellektüel Sermaye, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları
No:1100, Eskişehir.
Öztürk, Osman(2005),“Entelektüel Sermaye, Tanımı, Unsurları ve Ölçülmesi”, E-Yaklaşım, Sayı:20.
15
Pena, Inahi(2002),“Intellectual Capital and Business Start-up Success” Journal of Intellectual Capital, Vol.3
No.2.
Petrash, Gordon(1998), “Managing Intellectual Capital for Profit”, Measuring and Valuing Intellectual
Capital Conference, 16-17 June, London.
Reichheld, Frederick F., Sasser, Jr. W. Earl(1990),“Zero Defections: Quality Comes to Services”, Harvard
Business Review.
Saint-Onge, Hubert(1998),“Human, Structural and Customer Capital”, Measuring & Valuing Intellectual
Capital Conference 16-17 June, London.
Seyidoğlu, Halil(1992),Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, Güzem Yayınları, No:4, Ankara.
Steward, Thomas A.(1997),Entelektüel Sermaye, Çev: Nurettin Elhüseyni, Mess Yayınları, İstanbul.
Sullivan, Patrick(2002),Value-Driven Intellectual Capital, JohnWiley&Sons Pres.
Tetik, Nevzat(2003),“Entelektüel Sermaye:Kapsamı, Ölçülmesi ve Raporlanması”, Vergici ve Muhasebeciyle
Diyalog, Sayı:184.
Toffler, Alvin(1999),Üçüncü Dalga, Çev: Ali Seden, 3. Baskı, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul.
16

Benzer belgeler

Bankaların Entelektüel Sermayesi ile Finansal Performansı

Bankaların Entelektüel Sermayesi ile Finansal Performansı ondokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başında başka alanlarda yaşanan diğer değişimler kadar önemli ve köklü bir değişimdir (Drucker, 1998, s. 65). Drucker 20. yüzyılın ortalarına kadar ko...

Detaylı

Print this article - Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi

Print this article - Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi Yaşanan değişim ve gelişimle birlikte, sanayi ekonomisinde yatırımların önemli bir bölümü fabrika binası, makine, teçhizat gibi unsurlara ayrılırken, günümüzde yatırımların büyük bölümü bilginin ar...

Detaylı