t.c. inkilap tarihi ve atatürkçülük 8
Transkript
t.c. inkilap tarihi ve atatürkçülük 8
T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI (AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU) T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 8 Ders Notu Hazırlayan Mehmet BAĞCI ANKARA-2014 MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU DERS NOTLARI DİZİSİ H a y a t B o y u Ö ğ re n m e Li f eLong L e a r ni n g Copyright © MEB Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölüm leri izin alınm adan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Dizgi : Nazmi KEPİR Resim - Grafik : Nuh ARLIER TTK İnceleyen : Abdulkader GEMİ İSTİKLÂL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın verleri "toprak!" diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatam. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır Hakk'a tapan, milletimin istiklâl! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cam, cânâm, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatammdan beni dünyada cüda. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğnem aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman vecd ile bin secde eder -varsa" taşım, Her cerihamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu havasızca akm. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarmdan da yakm. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey sanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmıhlâl: Hakkıdır hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl! Mehmet ÂkifERSOY ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hâzineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur! MUSTAFA KEMAL ATATÜRK SUNU “Eğitim” kavramı yaşam boyu süren çok önemli bir etkinliktir. Eğitim süreci ilk çağlardan beri sürekli olarak gelişim göstermektedir. Teknolojinin gelişim göstermesiyle birlikte, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri eğitim sürecinde hızla kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde pek çok problemin çözümünde eğitimin etkin bir şekilde kullanılması gereklidir. Pek çok çaba ve çözümün içinde, bilişim teknolojisi geleneksel araçlar arasından sıyrılarak öne çıkmaktadır. Öne çıkan bu teknolojiyle birlikte gelişen ve önemini giderek artıran yöntemlerden birisi de yer, zaman ve yaş sınırlaması olmayan uzaktan eğitimdir. “Uzaktan eğitim” yolu ile eğitim görmekte olduğunuz Açıköğretim Lisesi’nde, Genel Müdürlük olarak sizlere sunduğumuz hizmetlerden birisi de ders notu mahiyetindeki kitaplanmızdır. Uzaktan eğitim ilkelerine uygun olarak hazırlanan bu ders materyali lise müfredat programlarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Hazırlanan bu ders notlarımız, müfredat programlarında meydana gelen değişikliklere paralel olarak yemlenmekte ve güncelleştirilmektedir. Bu ders notundan yararlanacak olan öğrencilerimize başarılar diliyor, ders notlarının hazırlanmasında emeği geçen tüm Genel Müdürlüğümüz çalışanlarına teşekkür ediyorum. Doç.Dr. Mustafa Kemal BİÇERLİ Genel Müdür SUNUŞ Değerli Açık İlköğretim Okulu Öğrencileri; T.C. İnkîlap Tarihi ve Atatürkçülük 8 Ders Notu, öğretim programları çerçevesinde ders kitaplarına yardımcı kaynak olarak düşünülmüştür. Bu ders notu, sizlerin düzeyi göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Elinizdeki ders notu, uzaktan eğitim ve öğretim tekniklerine uygun bir şekilde hazırlanmıştır. Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri, ders notunuzu dikkatlice okuyup anla maya çalışınız. Ders notundaki tanımları ezberlemeden kavramaya çalışınız. Tanımları kavramaya çalışırken sizler için hazırlanan sorulardan yararlanınız. Sorulara cevap veremediğiniz takdirde, ilgili konuya tekrar dönüp yeniden çalışınız. Çalışmanızda sizlere yardımcı olmak amacıyla, konuyla ilgili dikkat çekilmesi gereken yerler çeşitli sembollerle gösterilmiştir. Ders notunuzun içinde, sizleri çalıştığınız konuya daha çok yaklaştıran, düşündüren ve öğrendiğiniz konuyu hemen pekiştirmenizi sağlayacak çeşitli sorular hazırlandı. Bu sorulan hazırlamaktaki amacımız, ünitede geçen konu ve kavramları daha iyi öğrenmenizi sağlamaktır. Ders notunuzun içinde çeşitli tanım ve kavramlar verildi. Bu tanım ve kavramları dikkatli okumalı, daha iyi öğrenmek için de kendi cümlelerinizle ifade etmelisiniz. Ayrıca siyasi konulara çalışırken mutlaka tarih atlasından yararlanınız. Ders notunuzdaki konuların zihninizde daha kalıcı olması ve yeniden anımsamanıza yardımcı olması için bölüm sonlarında özet oluşturuldu. Özeti dikkatlice okuyunuz. Bunun yanında öğrendiklerinizi sınayabilmeniz ve karşılaştırma yapabilmeniz için bölüm sonlarında o bölümde geçen konularla ilgili değerlendirme soruları da düzenlendi. Her konunun başında yer alan “ Bu Bölümün Amaçları” ve “ Nasıl Çalışmalıyız?” bölümlerini de dikkatlice okumalısınız. Çünkü bu bölümlerde, ders çalışırken gereksinim duyacağınız “ Neyi, nasıl öğreneceğim?” sorularının yanıtlarını bula caksınız. Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri; düzenli ve planlı çalışmak sizi başarıya götürecektir. Hepinize başarılar dilerim. Mehmet BAĞCI İÇİNDEKİLER 1. İŞTE BENİM LİDERİM ........................................................................... 3 2. MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI ......................................... 7 3. İZ BIRAKAN KENTLER ......................................................................... 10 4. MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ..................... 12 ÖZET ............................................................................................................ 14 TEST I ............................................................................................................ 16 1. SONUN BAŞLANGICI............................................................................. 23 2. İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ..................... 30 3. BİR MİLLET UYANIYOR ....................................................................... 31 4. YENİ BİR DEVLET DOĞUYOR............................................................. 40 5. TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANTLAŞMASI........................... 44 6. SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI L İD E R ............................................. 45 ÖZET ............................................................................................................ 48 TEST II ............................................................................................................ 50 1. KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ ............. 55 2. BATI CEPHESİ SAVAŞLARI ................................................................... 60 3. EĞİTİM DAVASI....................................................................................... 65 4. HER ŞEY VATAN İÇ İN ............................................................................. 66 5. ADIM ADIM ZAFERE ............................................................................. 68 6. SİYASİ ZAFERLERİMİZ ......................................................................... 71 7. BU VATAN BÖYLE KAZANILDI ........................................................... 75 ÖZET ............................................................................................................ 77 TEST III ............................................................................................................ 79 ÜNİTE IV ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR 1. SON NOKTA: ULUSAL EGEM ENLİK................................................... 88 2. BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ....................................................... 90 3. EKONOMİK BAĞIMSIZLIK.................................................................... 93 4. CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA........................................... 96 5. CUMUHURİYET’E GİDEN Y O L............................................................. 98 6. DEVLETİN LAİKLEŞMESİ..................................................................... 101 7. DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER ................................................. 106 8. ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA................................................................... 109 9. HER ŞEY HUKUKLA VAR....................................................................... 112 10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI .............................................................. 116 11. DENİZLERDE EGEMENLİK.................................................................... 118 12. HEDEF MUSTAFA KEM AL...................................................................... 119 13. TARİHE TANIKLIK EDENLER................................................................ 121 14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK ............................................................ 123 15. ŞEHİT KUBİLAY........................................................................................ 125 16. CUMHURİYET KEN Tİ.............................................................................. 127 17. MİLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE .................................................................... 129 18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE .................................................. 131 19. O ARTIK ATATÜRK .................................................................................. 134 20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE .................................................... 135 21. HERKES İÇİN SAĞLIK ............................................................................ 136 22. BOZKIRDA TARIM.................................................................................... 137 23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE S P O R .............................. 140 24. DAİMA İLERİ ............................................................................................ 142 ÖZET ............................................................................................................ 145 TEST IV ............................................................................................................ 147 ÜNİTE V ATATÜRKÇÜLÜK 1. HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE................................................................... 155 2. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU............................. 156 3. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI ..................... 158 4. ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI.. 160 5. ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI TEMEL ESASLAR...................................................................................... 176 6. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ..................................................................... 178 7. BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK..................................... 180 8. KUTSAL EM ANET................................................................................... 183 ÖZET ............................................................................................................ 185 TEST V ............................................................................................................ 187 1. TÜRK DIŞ POLİTİKASI........................................................................... 193 2 LOZAN’DAN KALANLAR ...................................................................... 195 3. HEP ONUNLAYIZ..................................................................................... 201 ÖZET ............................................................................................................ 204 TEST VI ............................................................................................................ 206 1. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI........................................................................... 211 2. TÜRKİYE'DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI............................... 214 3. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER . . . 217 4. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA TÜRKİYE ........................... 219 5. YURT SAVUNMASINDA TÜRK O RD U SU........................................... 224 - KIBRIS SORUNU ................................................................................ 225 İÇ VE DIŞ TEHDİTLER........................................................................... 226 - TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ .............................................................. 227 7. SSCB'NİN DAĞILM ASI........................................................................... 229 8. KÖRFEZ SAVAŞLARI............................................................................... 232 9. ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN Y E R İ............... 234 10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB) ........................................................................... 237 ÖZET ............................................................................................................ 242 TEST VII ............................................................................................................ 244 YANIT ANAHTARI............................................................................................ 249 SÖZLÜK ............................................................................................................ 251 KAYNAKÇA...................................................................................................... 258 KRONOLOJİ...................................................................................................... 259 6. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 U N IT E I BİR KAHRAMAN DOĞUYOR KONULAR 1. İŞTE BENİM LİDERİM 2. MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI 3. İZ BIRAKAN KENTLER 4. MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ ÖZET TESTİ TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 D®* BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite sonunda; * Mustafa Kemal’in çocukluk dönemini ve içinde bulunduğu ortamın sosyal ve kültürel yapışım, * Atatürk’ün öğrenim hayatı ile askerlik hayatma ilişkin olay ve olguları, * Atatürk’ün cephelerdeki başarılarım, * Atatürk üzerinde etkileri olan kentleri, * Atatürk’ün 1919 yılma kadar üstlendiği görevleri ve bu görevlerin kendisini Millî Mücadele liderliğine nasıl hazırladığım öğreneceksiniz. BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALISINIZ? 0ta * Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyabilirsiniz. * Sorulan cevaplayınız. * Uyarıları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenebilmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz. 2 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE I BÎR KAHRAMAN DOĞUYOR İŞTE BENÎM LÎDERÎM Atatürk’ün doğup büyüdüğü ve gençliğinin önemli bir bölümünü geçirdiği Makedonya, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya bakan yüzüdür. Burası Avrupa’da meydana gelen gelişmeleri en çabuk hisseden bir bölgedir. Çeşitli dillerdeki gazete ve dergiler fikir alışverişinde önemli bir rol oynamaktadır. Mustafa Kemal, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği bu ortamda, devletin zayıflığım, halkın beklentilerini ve azınlıkların ayrışmalarını gördü. MAKEDONYA On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru “can çekişen hasta adam”ın en zayıf yeri Makedonya’dır. Avusturya -Macaristan İmparatorluğu Selanik’e inmek, Yunanistan kuzeye, Sırbistan güneye doğru açılmak, Bulgaristan genişlemek istemektedir. Sırp, Bulgar ve Rum çeteleri Makedonya dağlanndadır. Çarşılar onlanndır. Refah onlanndır. Türklerin kuru bir efendiliği vardır. Azınlıktaki aydınlan yurtlarında acaba kaç yıl daha kalabilecekleri kaygısmdadırlar. Osmanlı Avrupa’sı gençliği hep bir tehlike ürpertisi içindedirler. Bu ortam, Müslüman ve Türk çocuğunun vatan ve millet duygularım pek erken uyandınr. Ordu aydınlarında bir uyanış vardır. Onlara göre de baş çare saray istibtadım yıkıp memleketi meşrutiyet rejimine kavuşturmaktır. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 28 . (Düzenlenmiştir.) to r Sizce “Hasta adam” sözüyle kim kastedilmektedir? Neden? <*r Türk aydinlarma göre Osmanlı Devleti bulunduğa durumdan nasıl kurtulabilirdi? Atatürk’ün Ailesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk,1881 yılında Selanik’te Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi’nde bugün müze olan üç katlı bir evde dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından dedesi, Kızıl Hafız Ahmet Efendi; anne tarafından dedesi ise Feyzullah Efendi’dir. Mustafa Kemal’in hem baba, hem de anne tarafından soyu Rumeli’nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu’dan göç ettirilerek yerleştirilen Türklerden gelmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün baba soyu, Karaman’dan gelerek Manastır Vilayeti’nin Debre-i Balâ Sancağı’na bağlı Kocacık’a yerleşmişlerdir. 3 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kocacık, bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nde Arnavutluk sınınna yakın olan Debre şehrine bağlı bir nahiyedir. Aile sonradan Selanik’e göç etmiş; Ali Rıza Efendi de muhtemelen 1839’da Selanik’te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet Emin’in taşıdığı “Kırmızı” lâkabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan Kocaak’ın da gösterdiği üzere, Mustafa Kemal’in baba taralından soyu Anadolu’nun da Türkleşmesinde önemli rol oynayan “Kızıl-Oğuz” yahut “Kocacık Yörüklerinden” gelmektedir. ATA’NIN KÖYÜ Manastır Atatürk’ün anılarıyla yaşıyor Atatürk’ün doğup büyüdüğü yerler Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da Konya/Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve bundan dolayı Rumeli’de “Konyarlar” olarak anılan Yörüklerindendir. Aile ilk olarak Selanik ile Manastır arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” Nahiyesi’ne yerleşmiştir. Daha sonra Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza’ya göç etmiştir. Ali Rıza Bey’in el yazısı (senet) TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal’in ailesi orta halli bir Türk ailesidir. Babası Ali Rıza Bey, önceleri evkaf (vakıf) memurluğu yapmış daha soma ise memuriyetten ayrılarak kereste ticareti ile uğraşmıştır. Mustafa Kemal’in anne ve babası aydm görüşlü olup çocuklarının eğitimine büyük önem vermişlerdir. Mustafa Kemal’in Makbule ve Naciye dışındaki kardeşleri çok küçük yaşlarda ölmüşlerdir. Naciye’nin de çocuk yaşmda ölümüyle sadece Makbule hayatta kalmıştır. Mustafa Kemal, ailesinde gördüğü mutlu, huzurlu aile hayatmm önemini kavramış ve kendisi de aile hayatına büyük önem vermiştir. Bu konudaki düşüncelerini, “Sosyal hayatın kaynağı, aile hayatıdır. Ailenin kadın ve erkekten kurulduğunu açıklamaya gerek yoktur.” ve “Eşini mutlu edebilecek herkes evlenmelidir... Çoluk çocuk sahibi olmalıdır... çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır.” diyerek dile getirmiştir. Mustafa Kemal, düşüncelerim sözle ifade etmekle yetinmemiş kendi yaşantısında da göstermiştir. Mustafa Kemal, o dönemde uygulanan kuralların aksine nikah törenine Latife Hanım ile birlikte katılmıştır. Eşi Latife Hanım’a büyük değer vermiş ve yurt gezilerine onunla birlikte çıkmıştır. Mustafa Kemal, annesi ve kızkardeşi Öğrenim Hayatı Mustafa Kemal, 1887’de başladığı ilköğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde devam etti. Fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selanik’te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebine geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Mustafa Kemal, bu okulda okurken babası öldü. Ali Rıza Efendi’nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selanik yakınlarındaki Langaza’da bulunan Rapla çiftliğinde kâhyalık yapan kardeşi Hüseyin Efendi’nin yanma yerleşti. Çiftlik hayatı nedeniyle Mustafa’nın öğrenimi bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selanik’e dönerek teyzesinin yanında, öğrenimine bıraktığı yerden devam etti. Mustafa Kemal, Şemsi Efendi İlkokulundan sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesine devam etti. Bu okulda okurken annesinden gizli Selanik Askerî Rüştiyesinin sınavlarına girdi ve kazandı. Mustafa, askerî okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, yetenekleri ve zekâsı karşısında hayran kaldığı genç öğrencisinin adına “Kemal” ismini ilave etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu. Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 1896’da Manastır Askerî İdadisine girdi. Burada Ömer Naci ile arkadaşlık etti. İlerde ünlü bir hatip olarak tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal’in hitabet ve edebiyat sevgisinde önemli rol oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal etmiyor; yazlan izinli olarak Selanik’e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu. Manastır Askerî İdadisi (Lisesi) Atatürk’ün öğrenim gördüğü Manastır Askerîİdadisinin bugün hangi ülkenin sınırlan içinde olduğunu öğreniniz. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başan ile bitirerek 1899’da İstanbul’da Harp Okuluna girdi. Üç senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 1902’de bu okulu teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine İstanbul’da Harp Akademisinde devam etti. 11 Ocak 1905 tarihinde de kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu. MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI İstanbul Harp Akademisinden kurmay subay olarak mezun olan Mustafa Kemal, stajım yapmak üzere Şam’da bulunan 5. Ordu’nun emrine atandı. Burada görev yaptığı sırada “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu (1906). Beyrut, Yafa, Kudüs ve Selanik’te cemiyetin şubelerini açtı. Kıdemli yüzbaşı rütbesini aldığı 1907 yılında Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhına atandı. Ancak Mustafa Kemal’in görev yeri Selanik’te idi. Selanik’e geldikten sonra burada faaliyette bulunan ve meşrutiyeti ilan ettirmek için çaba harcayan İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı. Daha sonra ordunun politikadan ayrılması gerektiği fikrinin kabul edilmemesi üzerine bu cemiyetten ayrıldı. İttihat ve Terakki Cemiyetinin çabalan sonucu padişah II. Abdülhamit 23 Temmuz 1908’de meşrutiyeti yeniden ilan etmek zorunda kaldı. Böylece II. Meşrutiyet Dönemi başlamış oldu. Yeni dönem başlayalı henüz bir yıl bile olmamışken İstanbul’da meşrutiyet yönetimine ve yemliklere karşı olanlar gerici bir ayaklanma çıkardılar. 13 Nisan 1909 tarihinde çıkan ve 31 Mart Olayı olarak adlandırılan bu ayaklanma, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Padişah II. Abdülhamit isyanı bastıramadığı hatta çıkışında rolü olduğu gerekçesi ile tahttan indirildi. Mustafa Kemal Trablusgarp’ta Mustafa Kemal, 1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı. Aym yıl Trablusgarp’m işgali üzerine bir grup arkadaşıyla birlikte Osmanlı Genelkurmayından izin alarak gizlice Trablusgarp’a gitti. Tobruk ve Deme bölgelerinde görev aldı. 22 Aralık 1911 ’de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı’m kazandı. 6 Mart 1912’de Deme Komutanlığına getirildi. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Bilgi Kutusu Mustafa Kemal ilk askerî başarısını Trablusgarp’ta kazanmıştır. Yerli halkı öıgütleyerek İtalyanlara karşı büyük başarılar elde etmiştir. Mustafa Kemal’in rütbesi burada iken binbaşılığa yükseltilmiştir. Trablusgarp Savaşı sonunda İtalyanlarla Uşi Antlaşması imzalanmıştır (15 Ekim 1912). Bu antlaşma ile Kuzey Afrika’daki son Osmanlı topraklan İtalyanlara bırakılmıştır. Ayrıca Oniki Ada geçici olarak İtalyanlara verilmiştir. Mustafa Kemal, 1912 yılının Ekim aymda Balkan Savaşı başlaymca Gelibolu’da bulunan Bahr-i Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğüne atandı. Bu atama üzerine Gelibolu’ya geldi. Bu cephede bir süre soma Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına getirildi. Bu görevde iken Dimetoka ve Edirne’nin düşmandan geri alınışında büyük hizmetler yaptı. 1913 yılında Sofya Ataşemiliterliğine (askerî ataşeliğine) atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ataşemiliterlik görevi Ocak 1915 ’te sona erdi. I. Dünya Savaşı’nm başlaması ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi üzerine Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ’da görevlendirildi. 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazım geçmeye kalkan İngiliz ve Fransızlar ağır kayıplar verince Gelibolu Yanmadası’na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915’te Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen Anbumu’na çıkan düşman kuvvetlerim Conkbayın’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başansı üzerine albaylığa yükseltildi. Anafartalar Grubu Komutam Mustafa Kemal 9-10 Ağustos ’ta Anafartalar ’da, 17 Ağustos’ta Kireçtepe’de, 21 Ağustos’ta da ikinci kez Anafartalar’da düşmanı püskürterek büyük zaferler kazandı. Mustafa Kemal’in askerlerine verdiği “ Size, ben taamız emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.” emri cephenin kaderini değiştirdi. Mustafa Kemal ve askerleri yazdıklan kahramanlık destanıyla Çanakkale’nin geçilemeyeceğini tüm dünyaya kanıtladı. Mustafa Kemal ilk kez basmda (Tasvir-i Efkar, 29 Ekim 1915) TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal Çanakkale Savaşlarından sonra 1916’da Edime ve Diyarbakır’da görev aldı. 1 Nisan 1916’da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis’in geri alınmasını sağladı (8 Ağustos 1916). 1917’de Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra hastalandı. Viyana ve Karlsbad’a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutam olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Ateşkes Anlaşması’ıun imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Yıldırım Ordulan Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip Harbiye Nezaretinde (Bakanlığında) göreve başladı. 'Çanakkale muharebat-ı beyiyesinde fevkalade yarat İrktin görülen ve emri müdafaadaki iktidar ve mahareti ile bihakkın ihrazı şanu şeref eyleyerek boğazlan ve makamı hilafeti kurtaran kumandanlarımızdan celadeti furiyye ve havârıkı hamaset ile mümtaz MİRALAY MUSTAFA KEMAL BEY EFENDİ* l ı } ıSj^jl/î 3y / —t,* j :»' J.I C—ir J;' *-) v i* Gazete (Tasvir-i Efkar) haberinin detayı Görev aldığı her cephede üstün başarılar elde eden Mustafa Kemal, özellikle askerî çevrelerce Çanakkale Savaşlarındaki başarılarından sonra tanınmıştır. Trablusgarp Savaşı’ndan itibaren gösterdiği üstün cesaret, öngörü ve özgüven onu doğal bir lider durumuna getirmiştir. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra yurdun her bir yanı işgale uğrarken İstanbul Hükümeti ve padişahın duyarsızlığı Türk milletinin ümitsizliğe kapılmasına neden olmuştu. Mustafa Kemal, bu dönemde de halkına ışık ve ümit olmayı başarmıştır. Kimsenin Türk ulusuna güvenmediği, bağımsızlığı düşünmediği bir ortamda bağımsızlığın tek çözüm yolu olduğunu savunmuştur. Mustafa Kemal İstan bul’da bulunduğu sürede padişah dâhil her çevreden insanla görüşmüş ve İstanbul’dan kaldığı sürece ülkenin kurtuluşu için bir şey yapılmayacağı kanısına varmıştır. Şişli’deki evinde arkadaşları ile toplantılar yapmış ve Anadolu’ya geçme karan almıştır. m * Atatürk'ün askerî alanda başarılı olmasında neler etkili olmuştur? Açıklayınız. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal’e göre ülkenin kurtuluşu, ancak düşman etkisinden uzakta, Anadolu’dan yönetilecek millî direniş ile sağlanabilirdi. Bunun için de geniş yetkilerle donatılmış olarak resmî bir görevle Anadolu’ya geçmenin önemli olduğu kanaatindeydi. Aynı fikri paylaşan yakın arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) Ankara’da 20. Kolordu Komutanıydı. Bir diğer arkadaşı Kâzım Karabekir de Erzurum’da bulunan 15. Kolorduya atanmıştı. Her ikisi de mücadelenin Anadolu’dan yürütülmesinde işbirliği yapmak hususunda Mustafa Kemal ile görüş birliği içindeydi. Mustafa Kemal Anadolu’ya resmî bir görevle geçme fırsatı ararken buna İngilizler vesile oldu. Bu dönemde Karadeniz Bölgesi’ndeki Rumlar çeteler kurarak Türk halkına saldırıyorlardı. Bölge halkı ise kendini savunmaya geçmişti. İngilizler bu durumu Türkler Rumlara saldırmış gibi göstermeye çalıyorlardı. İstanbul Hükümetinden bölgede güvenliğin sağlanmasını istediler. Mustafa Kemal’in İstanbul’daki çalışmalarından rahatsız olan hükümet de onu 9. Ordu Müfettişi olarak atadı (30 Nisan 1919). Mustafa Kemal Osmanlı Genelkurmayındaki arkadaşlarının yardımı ile elde ettiği geniş yetkilerle 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Türk milleti ile Mustafa Kemal’in kaderini birleştirecektir. Mustafa Kemal kurtuluş yolunda Türk milletinin umudu ve önderi olacaktır. Bu başlangıç onu Türk Kurtuluş Savaşı’nm da lideri yapacaktır. Kurtuluş Savaşı’mn “Başkomutan”ı olacak olan Mustafa Kemal, Sakarya ve Başkomutan Meydan savaşlarını kazanarak Türk milletini özgürlüğe kavuşturacaktır. İZ BIRAKAN KENTLER Mustafa Kemal’in düşünce hayatının oluşmasmda yaşadığı kentlerin büyük etkisi olmuştu. Mustafa Kemal’in doğup büyüdüğü Selanik Makedonya’nın en gelişmiş şehriydi. İşlek bir limana sahipti. Avrupa ile demiryolu bağlantısı vardı. Şehirde çeşitli din, mezhep ve ırk mensuplan bir arada yaşamaktaydı. Selanik’in deniz ve demir yolu bağlantısının bulunması, ticaret merkezi olması, renkli etnik yapısı, şehirde Batı etkilerine açık çeşitli fikir akımlarının yerleşmesine elverişli bir ortam yaratmıştı. Dolayısıyla Mustafa Kemal çok genç yaşta her türlü yeni fikre açık bir ortamda kendini geliştirme imkânı bulmuştu. Manastır Askerî İdadisinde Mustafa Kemal’in fikirleri ve ilgileri daha bir belirginleşmiştir. Arkadaşlarından Ömer Naci onda şiir, edebiyat ve hitabet merakı uyandırmıştır. Bu yolla Namık Kemal’i tanımış ve ondan ciddi şekilde etkilenmiştir. Mustafa Kemal’in şiir ve edebiyata eğilimini gören hitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey onu çağınp: “Bak oğlum Mustafa, şiiri falan bırak, bu iş senin iyi bir asker olmana mani olur, diğer hocalarınla da konuştum. Onlar da benim gibi düşünüyorlar...” sözleriyle onun şiirle uğraşmasını yasaklamıştı. Fakat Mustafa Kemal’de güzel söylemek ve güzel yazmak hevesi hayatının sonuna kadar devam etti. Askerî lisede Mustafa Kemal’in önem verdiği konulardan biri de Fransızcaydı. Daha askerî rüştiyede iken Fransızca öğret meni Yüzbaşı Naküyiddin (Yücekök) Bey onunla ilgilenmişti. Mustafa Kemal bir kur may subaym mutlaka yabancı bir dil öğrenmesi gerektiğine inanıyordu. Ancak lisanı zayıftı. Yabancı dilini geliştirmek için Selanik’e her gidişinde özel kurslara devam etti.Yakın arkadaşı Fethi (Okyar)’nin de desteği ile Fransız ihtilali’nin öncüleri Voltaire (Volter), J.J. Rousseau (Russo) gibi fîlozoflan tamdı ve onların fikirlerinden etkilendi. Bu okulda Mustafa Kemal’i çok etkileyen derslerden biri de tarih oldu. Tarih öğretmeni ıo TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kolağası Mehmet Tevfîk Bey geniş kapsamlı bir tarih görüşü ile Mustafa Kemal’e yeni ufuklar açtı. Lisede başlayan tarih sevgisi gittikçe gelişti ve ölümüne kadar devam etti. Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşumunda Türk tarihinin yanı sıra Türk kültürünün derin etkisi olmuştur. Aklı ve bilimi kendine rehber edinen Mustafa Kemal, Türk kültürü ve tarihinden aldığı güçle Türk milletinin geleceğini belirlemiştir. Bu düşünceleri onun ilkelerine de yansımış ve Türk milletinin geleceğine ışık tutmuştur. Lise öğrenimi sırasında, Mustafa Kemal’i en fazla etkileyen olay 1897 Türk-Yunan Savaşı oldu. Türk ordusunun savaş meydanında parlak bir zafer kazanmasına rağmen banş masasında zararlı çıkması Türk milletini üzmüştü. Bu savaş o sıralar 16 yaşlarında olan Mustafa Kemal’de coşkun bir yurt sevgisi uyandırdı. Bir arkadaşı ile gönüllü olarak savaşa katılmak için girişimde bulunduysa da bu arzusunu gerçekleştirme imkânım bulamadı. Ancak sonsuz yurt sevgisi bundan böyle Mustafa Kemal’in en belirgin özelliklerinden biri oldu. Atatürk’ün yaşadığı Selanik ve Manastır kentleri İstanbul’da Mustafa Kemal’in fikrî gelişmesi hızlanmış ve siyasal bir nitelik kazanmıştır. Akademi öğretmenleri dil bilen, iyi yetişmiş, seçkin öğretim elemanlarından oluşuyordu. Burada o, bir taraftan mesleki bilgilerini geliştirirken diğer taraftan devletin kaderiyle ilgili konularda arkadaşlarım uyarma gayreti içinde olmuştur. Akademideki sınıf arkadaşı Asım Gündüz’e göre Mustafa Kemal, Fransızcasım ilerletmek için Fransız bir bayan öğretmenden ders alıyor, Paris’teki Jön Türk gazeteleri ile Fransızca gazeteleri getirirterek okuyordu. Düşüncelerini de arkadaşlarına açarak onlan etkilemeye çalışıyordu. Bu amaçla Harp Okulunda başladıktan el yazısı ile dergi hazırlama işine tekrar başladılar. Dergi az kullanılan bir dershanede hazırlanıyor, elden ele dolaştırılıyordu. Ancak bir süre sonra durum akademi komutanı tarafından öğreni linçe derginin yayımına son verildi. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal’in de öğrenim gördüğü İstanbul Harp Okulu Mustafa Kemal’in hayatında önemli olan kentlerden birisi de Sofya’dır. Mustafa Kemal İttihat ve Terakki yönetimince âdeta ülkeden uzaklaştırmak amacı ile Sofya’ya askerî ataşe olarak atanmıştır (1913). Mustafa Kemal, buradaki Türklerle yakından ilgilenmiş, onların birlik ve beraberlik içinde bulunmaları için yoğun çaba harcamıştır. Aynca bu ülkenin Osmanlı Devleti ile ilgili düşüncelerini düzenli olarak İstanbul’a rapor etmiştir. Mustafa Kemal, burada Avrupalı devletlerin temsilcileri ile fikir alışver işlerinde bulunmuş, dünyadaki gelişmeleri yakından izleme fırsatı bulmuştur. m * Yaşadığı şehirler Mustafa Kemal'in düşünce hayatına nasıl katkıda bulunmuştur? 4. MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı başlaymca savaşa girilmemesi yönünde büyük çaba harcamış ancak sonuç alamamıştı. İttihat ve Terakki yönetiminin ülkeyi yıkıma götürdüğünü görmüş, Osmanlı Devleti savaşa girdikten soma da cephede görev almak için Genel Kurmaya müracaat etmişti. Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nda cepheden cepheye koşmuş, Çanakkale’de, Kafkaslarda, Suriye’de büyük başarılar elde etmiştir. Vatan ve millet aşkıyla yaptığı bu görevlerde askerî yeteneklerini en üst düzeyde ortaya koymuştur. Özellikle Çanakkale onun tüm dünyaca tanınmasını sağlamıştı. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Daha öğrencilik yıllarında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu yakından izleyen Mustafa Kemal bağımsızlık, özgürlük, demokrasi gibi fikirleri savunmaya başlamıştı. Şam’daki görevi sırasında kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin toplantıların da vatanın ve milletin kurtarılması, millî egemenliğin sağlanması düşüncelerini dile getirmişti. Mustafa Kemal’in bu düşüncelerindeki haklılığı Mondros Ateşkes Anlaşması ve somasındaki işgallerle ortaya çıktı. Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. Çok geçmeden 38 yaşmda bir asker olan Mustafa Kemal işte o karanlık günlerde milletine rehber oldu. Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’yi başlattı ve başanya ulaştırdı. Atatürk’ün bu başarısında Türk milletine duyduğu sonsuz güven vardı. Türk milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına tüm kalbiyle inanmıştı. Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele’nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun’a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşa’ya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten soma “Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir.” diyordu. EskişehirKütahya Savaşlarından soma Yunanlılar Ankara’ya doğru ilerlemeye başladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki “Milletimizi esn etmek isteyen düşmanlan, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır.” sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve kararlılığım gösteren başka bir örnektir. C<T Atatürk’ün 1919 yılma kadar üstlendiği görevler, M illî Mücadele’deki liderliğine nasıl yansımış olabilir? 13 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET Türk milletinin lideri Mustafa Kemal 1881 yılında Selanik’te doğdu. Mutlu bir çocukluk dönemi geçirdi. Babası Ali Rıza Bey sürekli okumasını öğütledi. Ailesinden aldığı eğitim ile kendisi de aileye büyük önem verdi. Eşi Latife Hanım ile evlenirken nikâh törenine birlikte katıldı. Yurt gezilerine giderken eşini de yanında götürdü. İlköğrenimini Şemsi Efendi İlkokulunda bitirdi. Babasımn ölümü üzerine eğitimine bir süre ara vermek zorunda kaldı ise de Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır Askerî İdadisini bitirdi. 1899 yılında İstanbul Harp Okuluna girdi. 1902 yılında teğmen olarak okulunu bitirdi ve kurmay sınıfına ayrıldı. 1905 ’te Harp Akademisinden kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu ve ilk görev yeri olan Şam’daki 5. Orduya atandı. Daha öğrencilik yıllarında iken ülke sorunları ile ilgilenen Mustafa Kemal Şam’da “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu. Daha sonra bu cemiyet, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşti. Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşumunda Türk tarihi ve kültürü ayn bir yer tutmaktadır. O, Türk tarihinin araştırılması ve Türk kültürünün geliştirilmesi için büyük çaba harcamıştır. Onun düşüncesinin oluşumunda Avrupa ile etkileşim hâlinde olan Makedonya’nın o dönemdeki sosyal, kültürel ve siyasi durumu önemli bir yer tutmaktadır. Yabancı düşünürlerden özellikle Rousseau’dan ve Türk düşünürler Ziya Gökalp ve Namık Kemal’den etkilenmiştir. Cephelerde ilk görevini Trablusgarp’ta alan Mustafa Kemal ilk başarısını da burada kazanmıştır. Çanakkale Savaşlarında hem savaşın hem de dünyanın kaderim değiştirmiştir. Bu savaşlar sonucunda Birinci Dünya Savaşı uzamış, Rusya savaştan çekilmiştir. Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaşı’nda görev aldığı Kafkas Cephesi’nde de Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtarmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile Türk vatanı parçalanıp işgal edilmeye başlayınca Mustafa Kemal çareler aramaya başladı. Tek kurtuluşun Anadolu’da ve Türk milletine dayanan yeni bir devlet kurmak olduğuna karar veren Mustafa Kemal, 1919 yıh Mayıs ayında Anadolu’ya geçti. Bu zamana kadar aldığı görevler ve başarılan onu Türk milletinin lideri ve kurtancısı hâline getirdi. 14 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına ise “Y” yazınız. ( ) 1. Atatürk Manastır’da doğmuştur. ( ) 2. Mustafa Kemal Volter’in düşüncelerinden etkilenmiştir. ( ) 3. Mustafa Kemal ilk askerî başarısını Trablusgarp’da kazanmıştır. ( ) 4. İttihat ve Terakki Cemiyetini Mustafa Kemal kurmuştur. ( ) 5. Mustafa Kemal Atina’da askerî ataşelik görevi yapmıştır. ( ) 6. Hareket Ordusunun kurmay başkanı Mustafa Kemal’dir. ( ) 7. Mustafa Kemal öğrencilik döneminde gazete çıkarmıştır. ( ) 8. Şemsi Efendi Okulu geleneksel öğretim metotlarım uygulayan bir okuldu. ( ) 9. Ali Rıza Bey, Mustafa Kemal’in modem eğitim veren bir okulda öğrenim görmesini istiyordu. ( ) 10. Türk-Yunan Savaşı Mustafa Kemal’i etkileyen olaylardan biridir. 15 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TESTİ 1) Aşağıda adlan verilen okullardan hangisi Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü okullar arasında ver almaz? A) B) C) D) 2) Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman nerede, hangi görevde bulunuyordu? A) B) C) D) 3) Kanal Cephesi Suriye Cephesi Çanakkale Cephesi Kafkas Cephesi Aşağıdakilerden hangisi Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü kentler arasında ver almaz? A) B) C) D) 16 Mustafa Kemal’in bu cemiyete lider olmak istemesi İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin meşrutiyete karşı olmalan 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılamamış olması Mustafa Kemal’in ordunun politikadan ayrılmasını istemesi Mustafa Kemal aşağıdaki cephelerden hangisinde görev almamıştır? A) B) C) D) 5) Şam-5. Ordu Komutam Trablusgarp- Deme Komutam Sofya-Askerî Ataşe Çanakkale-19. Tümen Komutam Mustafa Kemal, Şam’da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyetini İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleştirmiştir. Ancak daha soma kendisi bu cemiyetten ayrılmıştır. Bu ayrılışın nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) 4) Selanik Askerî Rüştiyesi Manastır Askerî Rüştiyesi Manastır Askerî İdadisi İstanbul Harp Akademisi İstanbul Selanik Manastır Sofya TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 6) Atatürk’ün fikirlerinin oluşmasında etkili olan faktörler hangi seçenekte doğru verilmiştir? A) B) C) D) 7) Mustafa Kemal ilk askerî başarısını hangi cephede kazanmıştır? A) B) C) D) 8) Albay Kurmay yüzbaşı Binbaşı General Mustafa Kemal Atatürk’ün aile hayatı ile ilgili verilen bilgilerden hangisi dosru değildir? A) B) C) D) 10) Çanakkale Kafkas Trablusgarp Makedonya Mustafa Kemal, askerî öğrenimini bitirdiğinde rütbesi ne idi? A) B) C) D) 9) Türk tarihi ve kültürü- savaşçılık-akılcılık Akılcılık-bilim- savaşçılık Akılcılık-askerlik-kültür Türk tarihi ve kültürü-akılcılık-bilim Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dı. Babası Osmanlı Devleti’nde üst düzey bir memurdu. Makbule Hanım yaşayan tek kardeşiydi. Ailesi Rumeli’ye yerleştirilen Yörüklerdendi. Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarından soma hangi göreve atanmıştır? A) B) C) D) Sofya Askerî Ataşeliğine 19. Tümen Komutanlığına Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına VII. Ordu Komutanlığına 17 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 11) I. Manastır Askerî İdadisine girişi n . Hareket Ordusu Kurmay Başkanlığına getirilişi m . Selanik Askerî Rüştiyesine girişi IV. Harp Okuluna girişi Mustafa Kemal’in hayatı ile ilgili yukarıda verilen olaylann kronolojik sıralaması aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) B) c) D) ı-ıı-m -ıv n -m -ıv -ı m - 1- ıv -n ıv -ın -ı-n 12) Mustafa Kemal binbaşı rütbesine hangi savaş sırasında terfi etmiştir? A) B) C) D) Trablusgarp Savaşı I. Balkan Savaşı Çanakkale Savaşı Sakarya Savaşı 13) Mustafa Kemal Şam’da bulunduğu sırada hangi cemiyeti kurmuştur? A) B) C) D) İttihat ve Terakki Cemiyeti Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Hürriyet ve İtilaf Fırkası Jön Türkler Cemiyeti 14) Meşrutiyet yönetimine karşı İstanbul’da çıkan ayaklanma hangi ordu tarafından bastırılmıştır? A) B) C) D) Yeniçeri Ordusu Yıldınm Ordusu Hareket Ordusu Kuvayımilliye 15) Aşağıda verilen kentlerden hangi ikisi Mustafa Kemal tarafından Birinci Dünya Savaşı sırasında işgalden kurtarılmıştır? A) B) C) D) 18 Muş-Bingöl Bitlis-Van Muş-Van Bitlis- Muş TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 16) Mustafa Kemal’in Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin görüşü aşağıdakilerden hangisi ile örtüşmektedir? A) B) C) D) Savaşa kesinlikle girmeliyiz. Savaşı Almanlar mutlaka kazanacaklar. Almanların yanında yer almalıyız. Savaşm dışında kalmalıyız. 17) 20. yüzyıl başlarında Balkanların durumu için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) B) C) D) Batılı ülkeler ile sürekli iletişim hâlinde olduğu Yeni fikirlerin önce burada tartışıldığı Batılı devletlerin çekişme alanı olduğu Kültürel yönden geri kaldığı 19 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 U N IT E II MİLLÎ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER KONULAR 1. SONUN BAŞLANGICI 2. İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ 3. BİR MÎLLET UYANIYOR 4. YENİ BİR DEVLET DOĞUYOR 5. TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANILAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920) 6. SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI LİDER ÖZET TESTE 21 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? * * * * * * * H âl Bu ünite sonunda; Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin durumunu, savaş sonrası topraklarının paylaşılması ve işgale uğramasını, Mondros Ateşkes Anlaşması’na karşı Osmanlı yönelimi, Mustafa Kemal ve Türk halkının tutumunu, Kuvayımilliye, millî cemiyetler ve millî varlığa düşman cemiyetleri, Misakımillî, TBMM’nin açılması ile ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık fikrini, Hiyanet-i Vataniye (Vatana İhanet) Kanunu’nu ve uygulanışını, Sevr Antlaşması’na Mustafa Kemal ve Türk halkının tepkisini, Millî Mücadele’nin örgütlenmesi aşamasında ortaya çıkan sorunlara Mustafa Kemal’in bulduğu çözüm yollarım öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALISINIZ? * Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyunuz. * Sorulan cevaplayınız. * Uyanları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanınız. 22 ÜNİTE II MİLLÎ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER 1. SONUN BAŞLANGICI Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Paylaşılması Sanayi İnkılabı sonucunda yaygınlaşan sömürgecilik hareketleri nedeniyle Avrupah devletler arasında başlayan ekonomik çekişme siyasi çekişmeye dönüştü. Bu durum dört yıl sürecek olan Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük hazırlayıcısı oldu. 1. 2. 3. 4. 5. Birinci Dünya Savaşı’nm Nedenleri Avrupalı devletler arasındaki sömürge elde etme yarışı Fransa’nın 1871 ’de Almanya’ya yenilmesi ve maden bakımından zengin olan Alsace-Lorraine (Alsas Loren) Bölgesi’ni geri almak istemesi İngiltere’nin Rusya’yı Balkanlarda serbest bırakması ile Avusturya -Macaristan'ın çıkarlarının zedelenmesi Avrupalı devletlerin birbirlerine karşı silahlanması Almanya’nın İngiliz sömürgelerini tehdit etmesi Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı D evleti’nin siyasi ve ekonomik durumu hakkında bilgi toplayınız. I. Dünya Savaşı’mn temel nedeni; Fransız ihtilali ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi ve Sanayi İ nkılabı ile ortaya çıkan sömürgecilik yarışıdır. İngiltere ile Almanya arasındaki ekonomik rekabet ise savaşın en önemli nedenidir. Avrupa ülkeleri arasındaki çıkar çatışmaları devletlerin kendi aralarında gruplaşmalarına neden oldu. Avrupah devletler; İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya) ve İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya) olmak üzere iki gruba ayrıldılar. 23 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 28 Haziran 1914 tarihinde meydana gelen bir olay Avrupa’da oluşan bu gruplar arasındaki çekişmeyi savaşa dönüştürdü. Sırbistan’ı ziyaret eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı suikast sonucu öldürüldü. Bunun üzerine Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan’a savaş ilan etti (28 Temmuz 1914). Rusya, Sırbistan’ın yanında yer aldı. Fransa da Rusya’yı destekleyince Almanya, Rusya ve Fransa’ya savaş ilan etti. Daha sonra İngiltere, imzalamış olduğu anlaşma gereğince Fransa ve Rusya’nın yanında savaşa katıldı. İtalya bir süre tarafsız kaldı. Güney Anadolu kıyılarına yerleşmek ümidiyle taraf değiştirdi ve İtilaf grubuna katıldı. Savaş devam ederken değişik zamanlarda Romanya, Yunanistan, Brezilya, Portekiz ve ABD, İtilaf Devletleri yanında savaşa girdiler. Bulgaristan ile Osmanlı İmparatorluğu da İttifak Devletlerinin yanında yer aldılar. Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaşa Girmesi Osmanlı İmparatorluğu savaş başladığı zaman tarafsızlığım ilan etti. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmemesi İtilaf Devletlerinin işine geliyordu. Çünkü onlar cephelerin genişleyip savaşm yayılmasını istemiyorlardı. Almanya ise Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa kendi yanında girmesini istiyordu. Böylece İtilaf Devletlerine karşı yeni bir cephe açılacak, bu sayede İngiliz ve Rus birliklerinin Osmanlı cephesine kaydırılmasıyla Almanya'nın Avrupa’daki yükü hafifleyecekti. Aynca Almanya, Boğazlar İtilaf Devletlerine kapatılacağı için Ortadoğu’da egemenliği İngilizlere kaptırmayaca ğını düşünüyordu. Osmanlı Devleti ise Harbiye Nazın Enver Paşa ve diğer bazı yetkililerin savaşı Almanya’nın kazanacağına inanmaları, kaybedilen toprakların geri alınacağının düşünülmesi, İngiltere’nin Balkan Savaşlarında Osmanlı Devleti’nin karşısında yer alması ve Rusya’nın yayılmacılığına göz yumması sebebiyle Almanya’ya yaklaştı. Akdeniz’deki İtilaf Devletleri donanması önünden kaçan Breslau (Breslav) ve Goben (Goben) adlı Alman gemileri Osmanlı himayesine alındı ve bunların satm alındığı açıklandı. Uluslararası hukuka göre Alman gemilerinin silahsızlandınlıp personelinin de gözaltına alınması gerekiyordu. Ancak bu gemiler Osmanlı donanması ile birlikte Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını bombaladı. Rusya’nın bu olay üzerine savaş ilan etmeden Osmanlı Devleti’ne saldırması ile Osmanlı Devleti de savaşı girmiş oldu. Cepheler <or Osmanlı Devleti Bilinci Dünya Savaşı ’nda birden çok cephede savaşmıştır. Bunun nedeni ne olabilir? 1. Kafkas Cephesi Kafkas Cephesi, Rusya’nın Kafkaslar’dan saldırması üzerine Enver Paşa yöneti mindeki Osmanlı ordusunun Rusya’ya karşı açtığı taarruz cephesidir. Sarıkamış’ta soğuk hava şartlan sebebiyle yaklaşık doksan bin asker şehit verilmiştir. Ruslar Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan’ı ele geçirmişlerdir. Çanakkale Savaşlarından sonra TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 16. Kolordu komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa Rusları yenmiş, Bitlis ve Muş’u kurtarmıştır (1916). 1917’de Bolşevik İhtilali çıkınca Rusya savaştan çekilmiştir. Sovyet Rusya ile imzalanan Brest-Litowsk Antlaşması ile Kafkas Cephesi kapandı (3 Mart 1918). Bu antlaşmaya göre: Sovyet Rusya daha önce 1878 Berlin Antlaşması ile aldığı Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’ne geri verdi. Mustafa Kemal Çanakkale’de 2. Çanakkale Cephesi Çanakkale Cephesi, İtilaf Devletlerince ekonomik durumu bozuk olan Rusya’ya yardım etmek ve Boğazlan ve İstanbul’u alarak Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak amaçlanyla açılan bir cephedir. Çanakkale Boğazı’na yapılan saldın 18 Mart 1915 ’te püskürtüldü. Daha sonra 25 Nisan 1915’te başlayan kara savaşlarında Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordusu Anafartalar, Conkbayın ve Anbumu savaşlarım kazandı. Böylece Gelibolu Yanmadası’nm düşman eline geçmesi önlendi. 123- <or Sonuçlan: Mustafa Kemal’in Çanakkale Zaferi’ndeki komutanlığı onun askerî dehasını ispatlamıştır. Birinci Dünya Savaşı uzamıştır. Rusya’da çarlık rejimi yıkılmış ve yerine sosyalist bir sistem kurulmuştur. Başa gelen yeni yönetim ise savaştan çekilmiştir. Çanakkale Zaferi *nin Türk m illeti için önemi nedir? Açıklaymız. 25 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DÜŞMANDAN KAÇILMAZ Mustafa Kemal, Çanakkale’de verilen mücadelenin bir bölümünü şöyle anlatmaktadır: Mustafa Kemal alaya kısa bir istirahat verip, Conkbayın’na yönelir. Yanında birkaç subay vardır. Önce atlı sonra yaya olarak Conkabayın’na vanlır. Görülen manzara şudur: Bir Türk Müfrezesi Conkbayın’na koşarak çekilmektedir. Mustafa Kemal derhal müdahale eder: - Niçin kaçıyorsunuz? - Efendim, düşman! - Nerede? - İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterirler. - Düşmandan kaçılmaz. - Cephanemiz kalmadı. - Cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak, yere yat, komutunu verir. Gerideki birliklerinin marş marşla oraya gelmelerini emreder. Takip eden düşman birlikleri de yere yatmak zorunda kalırlar. 57. Alayın birlikleri yetişince, derhal saldırıya geçilir ve tümenin diğer alaylarını da hareket sahasına yakınlaştırır. Aynca 27. Alaya da hücum emri verir. Mustafa Kemal, askere taarruz etmeyi değil, ölmeyi emretmiştir. Onlar da vatanları uğruna ölümüne saldırırlar. Düşman birlikleri geriye atılır. Hatta bir kısmı paniğe kapılarak sandallara koşarlar. Anzak Kolordu Komutam birliklerinin geri alınmalarım teklif eder. Amiraller bunun için en az 3 gün gerektiğini belirtince İngiliz Başkomutanı Hamilton (Hemıltm) birliklerden direnmelerini ister. Gece olunca Anzaklar yeni birliklerle takviye edilir. Ertesi günü saldırıyı tekrarlarlar. Mustafa Kemal de iki piyade alayı takviye alır, taarruza kalkar. Ancak eldeki kuvvetin azlığı, askerin aşın yorgunluğu, karşı tarafın devamlı takviye alması ve güçlü donanma desteği, arazinin durumu, düşmanı denize dökmeye mani olur. Fakat Conkbayın’m tutulmuş, düşman baskım boşa çıkarılmış, Boğazm açılması önlenmiş, düşmanlar bir kıyı şeridine âdeta hapsedilmiştir. Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal, s. 26. Çanakkale Zaferi Mustafa Kemal'in hangi kişilik özelliklerini göstermektedir? 3. Kanal, Suriye-Filistin ve Irak Cepheleri Kanal Cephesi, İngiltere’ye sömürgelerinden gelecek yardımlan önlemek ve Süveyş Kanalı’m ele geçirerek İngiltere’yi Mısır’dan çıkarmak amacıyla Almanların yönlendirmesi ile açılmıştır. Osmanlı ordusu bu cephede istediği sonuçlan alamamıştır. Kanal Cephesi savaşlarının kaybedilmesi ile geri çekilen Osmanlı ordusu Filistin-Suriye bölgesinde yeni bir cephe oluşturmuş, buradaki çekiliş ise Mustafa Kemal tarafından İngilizlerin Suriye’nin kuzeyinde durdurulması ile son bulmuştur. Irak Cephesi ise İngiüzlerin kara yoluyla hem Ruslara yardım etmek hem de bölge petrollerine sahip TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 olmak istemeleri nedeniyle İngilizler tarafından açılmıştır. Osmanlı ordusu Basra’dan çıkarma yapan îngilizlere karşı bazı başarılar elde ettiyse de cephedeki çekiliş 11 Mart 1917’de Bağdat’ın İngilizlerce işgal edilmesiyle son bulmuştur. Aynca Osmanlı birlikleri Galiçya, Romanya ve Makedonya’da İttifak Devletlerine yardım amacıyla savaşmışlardır. 4. Savaşm Sonu ve Antlaşmalar Savaştan çekilen ilk devlet Sovyet Rusya oldu. Sovyet Rusya’nın savaştan çekilmesiyle üstünlük İ ttifak Devletlerine geçti. Ancak ABD’nin İ tilaf Devletleri yanında savaşa girmesiyle dengeler yeniden değişti. İttifak Devletleri tüm cephelerde yenilmeye başladı. Bunun üzerine ilk olarak Bulgaristan ateşkes isteyerek savaştan çekildi. Daha soma ise Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekildiler. I. Dünya Savaşı’nm sonunda İtilaf Devletleri ile Bulgaristan Neuilly (Nöyyi), Almanya Versailles (Versay), Avusturya Saint-Germain (Sen Cermen), Macaristan Trianon (Triyanon), Osmanlı İmparatorluğu da Sevr (10 Ağustos 1920) antlaşmalarım imzaladılar. 5 .1. Dünya Savaşı’nm Sonuçlan İttifak Devletleri I. Dünya Savaşı’nda yenildi. Savaş sonrasında Avrupa’nın sınırlan değişti. Çok uluslu imparatorluklar yıkıldı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalandı. Avustuıya, Macaristan, Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya devletleri kuruldu. Osmanlı Devleti’nden aynlan Ürdün, Arabistan, İrak, Suriye bağımsız devlet oldu. Avrupa’da monarşi yönetimleri yıkılarak cumhuriyet rejimleri kuruldu. I.Dünya Savaş’mdan soma Osmanlı topraklan İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi.Türk milleti bu işgalleri kabul etmeyerek Kurtuluş Savaşı’m başlattı. Bu savaştan zaferle aynlan Türk milleti yeni bir devlet kurdu. I. Dünya Savaşı’mn getirdiği maddi ve manevi zararlar devletleri barış arayışına yöneltti. Dünya banşını sağlamak amacıyla “Milletler Cemiyeti” kuruldu. Sömürgecilik nitelik değiştirip mandacılık yayıldı. MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI (30 EKİM 1918) VE SONRASI GELİŞMELER 1. Mondros Ateşkes Anlaşması TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5. İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki bütün gemi tamir vasıtalarını kullanacaklardır. 6. Toros tünelleri İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir. 7. Hükümet yazışmaları dışında telsiz, telgraf ve kabloları İtilaf memurları tarafından denetlenecektir. 8. Memleketin ihtiyacı karşılandıktan sonra geriye kalan kömür, akaryakıt ve deniz levazımının, Türkiye kaynaklarından satm alınması için kolaylık gösterilmesi sağlanacaktır. 9. Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta bulunan muhafız kıtaları en yakın İtilaf kumandanına teslim olunacaklardır. 10. Trablus’ta ve Bingazi’de bulunan Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır. 11. Osmanlı hükümeti, İttifak Devletleriyle bütün ilişkilerini kesecektir. 12. Vilayat-ı sittede (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas) karışıklık çıkması hâlinde adı geçen vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkım İtilaf Devletleri saklı tutacaklardır. (24. Madde). Yukarıda bazı maddeleri verilen Mondros Ateşkes Anlaşması 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır. Ateşkes anlaşması olmasına rağmen içerik olarak Türk Devleti’nin yok edilerek topraklarının paylaşılmasını amaçlamaktadır. Anlaşma imzalanır imzalanmaz İtilaf Devletleri Türk topraklarım işgal etmeye başladılar. Mondros’tan Sonra Gerçekleşen İşgaller İngiltere Musul, Urfa, Antep, Maraş Fransa Adana ve çevresi İtalya Antalya, Konya Yunanistan Paris Banş Konferansından sonra İzmir’i işgal etti. 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri donanmaları İstanbul Limam’na demirleyerek İstanbul’u denetim altına aldılar. İngilizler aynca İzmit, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum’a asker çıkardılar. İngilizler yaptıkları yeni bir anlaşma ile Urfa. Antep ve Maraş’ı Fransızlara devrettiler. Mondros Ateşkes Anlaşması sonrasında Türk topraklarının işgal edilmesi karşısın da Türk halkının nasıl bir davramş göstermesini beklerdiniz? Açıklaymız. İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı devam ederken Türk topraklarım paylaşmak için birçok anlaşma yapmışlarıdır. Bunların en önemlileri Sykes-Picot (Sayk-Piko), St. Jean De Maurienne (Sen Jan dö Möriyen) ve Mc Mahon (Mak Mahon) anlaşmalarıdır. Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra gerçekleşen işgallerin hiçbiri tesadüf olmayıp daha I. Dünya Savaşı devam ederken imzalanan bu gizli antlaşmalara dayanmaktadır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ınKufr ■voıası ►leninakan (Gurmj) ■ * Emııum Kırjenır Kıbrıs *RWSffl>AA MAkjlan TtftU# rrM.rwiARMijcal errtûJYtftUn Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Türk yurdu 2. Paris Banş Konferansı (18 Ocak 1919) Amerika Birleşik Devletleri Başkam Wîlson I. Dünya Savaşı’na girmeden önce 8 Ocak 1918’de kendi adıyla bilinen ilkelerini açıklamıştı. Wilson İlkeleri’ne göre; a. b. c. ç. Banş antlaşmalan açık olacak. Yenenler yenilenlerden toprak almayacak, Osmanlı İmparatorluğumda, Türklerin oturduklan bölgelerin bağımsızlığı sağlanacak, Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme için tam ve engelsiz bir fırsat sağlanacak, Boğazların uluslararası garanti altında bütün devletlerin ticaret gemilerine açılması sağlanacak, Büyük ve küçük ulusların, siyasal bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin karşılıklı güvenliğinin garanti altına alınması amacı ile bir millet teşkilatı kurulacaktı. Savaş sonrasında bu ilkeler galip devletler tarafından kendi çıkarlan doğrultusunda yorumlanmış ve savaş sonunda yapılan antlaşmalarda dikkate alınmamıştır. I. Dünya Savaşı soması imzalanacak banş antlaşmalarının esaslarım belirlemek üzere Paris’te bir konferans toplanmıştır. Konferansta İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti ile ilgili esasları belirlememişler ancak Batı Anadolu'nun (İzmir ve çevresi) Yunanlılarca işgal edilmesini kararlaştırmışlardır. İtilaf Devletlerinin savaş sırasında kendi aralarında yaptıktan gizli anlaşmalarda bu bölge İtalyanlara verilmişti. Bu durum nedeniyle konferansta İtilaf Devletleri arasında ilk anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. İngiltere kendi çıkarlan gereği bölgede güçlü bir İtalya yerine kontrol edebileceği Yunanistan’ın varlığım istemektedir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 , — Halk sessiz ve üzgün seyretti mtmrnnm ^ 15Mnııs19WPöTenieHk1 İSTİKLAL HARBİ GAZETESİ İzmir dün işgaledMi U^nru UlLkaiu- İzmir’in işgalini haber veren bir gazete (Daha sonraki yıllarda yeni Türk harfleri ile düzenlenmiştir.) Yunanlılar Paris Banş Konferansı kararlarına dayanarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmiş, kısa sürede işgal alanlarını genişletmişlerdir. Yunanlıların amacı Megalo İdea’yı gerçekleştirmek yani büyük Bizans’ı yeniden kurmaktır. İzmir’in işgali İstanbul Hükümeti ve padişah tarafından olağan karşılanmıştır. Hatta İzmir valisi aracılığı ile işgale karşı konulmaması istenmiştir. Bunun üzerine Türk halkı müdafaa-i hukuk cemiyetleri kurmuş, protesto mitingleri düzenleyerek işgallere karşı çıkmıştır. m * Mustafa Kemal Türk topraklanma işgal edilmesine karşı nasıl bir tepki göstermiş olabilir? 2. İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK DÜŞÜNCESİ Mustafa Kemal Paşa, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imza edilmesinden sonra (31 Ekim 1918) Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi ise de artık yapacak bir şey kalmamıştı. 7 Kasım 1918 tarihinde bu Grup Komutanlığının da padişah iradesiyle kaldırılması üzerine Adana’dan ayrılan Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a geldi. Artık Türkiye, ateşkes şartlarım yaşıyordu ve kendisi de Harbiye Nezareti emrine verilmiş bir ordu komutam idi. Vatan ve milletin içinde bulunduğu şartlar ağır idi. Osmanlı Devleti büyük savaş sonunda, mağlup bir devlet olarak 30 Ekim 1918’de “Mondros Ateşkes Anlaşması” adı verilen, şartlan ağır bir anlaşma imzalanmıştı. Bu anlaşma şartlarına dayanılarak yurdun birçok yed galip devletlerce işgal edilmiş, ordumuz dağıtılmış, bütün silah ve cephaneye el konulmuştu. Osmanlı ülkesi tamamen parçalandığı gibi, Türk’ün ana yurdu, Anadolu da galip devletler arasında paylaşılıyordu. Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul da fiilen işgal edilmişti. İstanbul ve İstanbul Hükümeti İtilaf Devletlerinin baskı ve kontrolü altında idi. İstanbul Hükümeti, Anadolu’ya sadece nasihat heyetleri göndererek halkı işgaller karşısında sükunete davet etti. Neticenin banş görüşmeleri ile alınacağını, galip devletlere silahla karşı konulamayacağını ilan ederek işgallerin geçici olduğu bildirildi. Anadolu’nun her şehrinde yabancı subaylar dolaşıyor, İtilaf Devletleri temsilcisi sıfatıyla direktifler veriyorlardı. Yunanlılar da İzmir’i işgal hazırlıklanyla meşguldü; bu 30 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 yolda büyük çaba harcıyorlar, İtilaf Devletlerini ikna etmeye çalışıyorlardı. Nihayet, 15 Mayıs 1919’da bu gayelerine eriştiler. Mustafa Kemal, olayların bu şekilde gelişeceğini önceden sezmişti. Nitekim Mondros Ateşkes Anlaşmasından beş gün sonra, 5 Kasım 1918’den itibaren Harbiye Nezaretinden ordulara terhis emirleri gelmeye başladı. Atatürk, aynı gün Adana’dan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya ilk uyan telgrafım çekti: “Ciddî olarak arz ederim ki gereken tedbirleri almadıkça orduyu terhis etmeyiniz! Şayet ordulan terhis edecek ve İhgilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak düşman ihtiraslannm önüne geçmeye imkân kalmayacaktır.” Bu, Atatürk’te, her şey bitti zannedilen bir zamanda da kurtuluş ümidinin sönmediğim, pek çoklannın düştüğü ümitsizliğe asla kendisini kaptırmadığım gösteriyordu. Fakat Mustafa Kemal Paşa taralından yapılan bütün bu haklı itirazlar etkisiz kaldı ve ordunun terhisine devam edildi. Çünkü genel kanaat, İtilaf Devletleri ile herhangi bir mücadeleye giremeyeceğimiz, böyle bir mücadelenin aleyhimize sonuçlanacağı idi. O hâlde yapılması gereken Mondros Ateşkes Anlaşmasr’nın şartlannm yerine getirilmesiydi. İstanbul Hükümetinin görüşü ve davranışı bu idi. Mensup olduğu Türk milletini ve vatanım canından çok seven Mustafa Kemal için bu durumu kabullenmek mümkün değildi. Daha sonraki gelişmeler Mustafa Kemal’in vatanı ve milleti için canım bile vermekten çekinmeyeceğini ortaya koymuştur. İşgaller karşısında İ stanbul Hükümeti ile Atatürk'ün düşünceleri arasındaki farklılıkları belirtiniz 3. BİR MİLLET UYANIYOR Padişah ve hükümetini saran bütün umutsuzluğa rağmen milletimiz, haksız işgallere karşı koymak için her çabayı gösteriyordu. Yurdun çeşitli yörelerinde düşmanla yerel kuvvetler arasında çarpışmalar oluyordu. Diğer taraftan işgalcilere karşı koymak ve kurtuluş çareleri aramak için Anadolu’da yer yer Kuvayımilliye adı verilen millî teşkilatlar oluşturuluyordu. Alaşehir, Balıkesir gibi yerel düzeyde toplanan kongreler millî cemiyetlerin örgütlenmesine yardımcı oluyordu. Ancak bütün bu kuruluşlar, ayn ayn çalışmaları nedeniyle istenilen ölçüde etkili olamıyorlar, bütün memleketi kapsayan bir hareket ve birlik gösteremiyorlardı. Bölgesel direnme hareketlerine öncülük eden Müdafaa-i Hukuk, Muhafaza-i Hukuk, Reddi İlhak gibi cemiyetlerin yanı sıra özellikle İstanbul’da güya kurtuluş çareleri arayan yüzlerce cemiyet kurulmuştu. İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti, Türk-Fransız Muhipleri Cemiyeti, Cemiyet-i Akvam, bunlardan bazılarıdır. Bu cemiyetlerin amaçladıkları kurtuluş çareleri değişikti. Bir kısmı İhgilizlerin, bir kısmı Fransızların himayesini istiyordu, bir kısmı Amerikan mandasını öneriyordu. Bir kısım kimseler de Mondros Ateşkes Anlaşması gereğince padişah ve halife için egemenlik hakkı tanınan küçük bir bölgede Osmanlı Devleti’ni sembolik olarak devam ettirme düşüncesinde idiler. Memleketin içinde bulunduğu karışıldıktan yararlanmak isteyen bazı cemiyetler de vatan topraklan üzerinde millî birliği parçalayıcı faaliyetlere girişmişlerdi. 31 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Bu durum karşısında ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi. Tarih kültürü çok geniş olan ve tarihten sonuç çıkarmasını çok iyi bilen Atatürk, gerçek karan sezmekte gecikmedi. Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak idi. Atatürk’e göre önemli olan Türk milleti’nin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıydı. Ne kadar zengin ve refah içinde olur sa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevki inden yüksek bir muameleye layık görülemezdi. Yabancı bir milletin himaye ve efendiliğini kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, acizlik ve miskinliği iti raftan başka bir şey değildi. Hâlbuki Türk’ün haysiyet ve gururu çok yüksek ve büyüktü. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyiydi. Öyleyse MillîMücadele’nin parolası “Ya istiklal ya ölüm!” olacaktı. Azınlıkların Kurduklan Cemiyetler Uzun yüzyıllar Türk toplumu içinde hür ve rahat yaşamış olan azınlıklar, yer yer gizli cemiyetler kurmuşlardı. Bunların gayesi asayişi bozarak, Mondros Ateşkes Anlaşması’mn 7. maddesinin uygulanması için bahaneler yaratıp hak kazanmak ve Avrupa devletlerinin müdahalelerim sağlayarak yurdumuzun çeşitli bölgelerinin işgalim kolaylaştırmaktı. Bu cemiyetlerden bazılan şunlardı: a. b. c. Mavri Mira Cemiyeti: Doğrudan Yunanistan hükümetine bağlı olan bu cemiyet İstanbul Rum Patrikhanesinde kurulmuştur. Cemiyet Bizans İmparatorluğu’nu yeniden diriltmeyi amaçlamıştır. Pontus Cemiyeti: İnebolu’dan Batum’a kadar olan bölgede bir Pontus devleti kurmayı amaçlamıştır. Hmçak Komitası: Mavri Mira Cemiyeti ile de işbirliği hâlinde olan bu cemiyet Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir Ermeni devleti kurulmasını amaçlamıştır. Millî Varlığa Düşman Cemiyetler Azınlıkların kurduğu cemiyetlerin yanında, millî çıkarlarımızla bağdaşmayan, millî birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla Türkler tarafından kurulan cemiyetler de vardı. Bu cemiyetlerin en bilinenleri şunlardır: a. b. c. Kürt Teali Cemiyeti: Merkezi İstanbul’da olan bu cemiyet yabancı devletlerin yardımı ile bazı doğu illerimizde ayrılıkçı bir yapılanmayı amaçlamıştır. Teali İslam Cemiyeti: İngilizlerin yardımları ile İstanbul medreselerinin müderrisleri tarafından kurulmuştur. Hilafet ve saltanatı korumayı amaç edinmişler, halkın dinî duygularım istismar etmişlerdir. İngiliz Muhipleri Cemiyeti: İngiliz mandasını savunan bu cemiyet İstanbul’da kurulmuştur. Millî harekete karşı eylemlerde de bulunmuştur. Bir kısım aydınlar da Amerikan mandasını istiyorlardı. Bunlardan başka memleketin hemen her yerinde Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Sulh ve Selamet Cemiyeti örgütlenmişlerdi. 32 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Millî Cemiyetlerin Kurulması İstanbul Hükümeti, Türk davasını ele alıp yürütecek durumda değildi. Bütün bu felaketlere karşı kayıtsız ve seyirci kalmıştı. Bu koşullar altında örgütsüz ve başsız kalan Türk milleti, kurtuluş görevinin kendisine düştüğünü anladı, bizzat çalışmaya karar verdi. Vatansever Türk evlatları, yurdun dört bir yarımda millî duygulara dayanan cemiyetler kurdular. a. b. c. ç. d. Trakya-Paşaeli Cemiyeti: Edirne’de kurulan bu cemiyet Trakya’nın Yunanistan’a katılmasını önlemeyi amaçlamıştır. Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul’da kurulmuştur. Erzurum ve Elâzığ’da şubeleri vardır. Doğu illerimizin Ermenilere verilmesini engellemek için çalışmalar yapmıştır. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti: Karadeniz Bölgesi’ndeki Pontusçu faaliyetlere engel olmak için çalışmalarda bulunmuştur. İzmir Reddi İlhak Cemiyeti: İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği duyulunca İzmirli vatanseverler bu cemiyeti kurarak İzmir’in işgaline engel olmak istemişlerdir. Millî Kongre Cemiyeti: Türk milletinin haldi davasını dünya kamuoyuna basın-yayın yoluyla duyurmak amacım gütmüştür. Dağınık hâlde birbirinden bağımsız hareket eden millî cemiyetler, Mustafa Kemal’in önderliğinde, onun birleştirici ve bütünleştirici gücü sayesinde Sivas Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. m * M illi cemiyetlerin “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altmda bkleştirilmesi Türk Kurtuluş Savaşı ’m nasıl etkilemiş olabilir? Açıklayınız. ” Mustafa Kemal Anadolu’da İstanbul’da bulunduğu sırada yurdun kurtuluşu için çeşitli çareler arayan Mustafa Kemal, burada sonuç alınamayacağını anlayınca Anadolu’ya geçmeye karar verdi. Anadolu’da Türk milleti ile birlikte hareket edecek ve kurtuluşu sağlayacaktı. İstanbul’da arkadaşları ile birçok defa toplantı yaptı ve kararım onlarla da paylaştı. Kendisine teklif edilen 9. Ordu Müfettişliği görevini kabul ederek Anadolu’ya geçti. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, buradan ordu komutanlarına gönderdiği telgrafla ordunun dağıtılmamasım istedi. Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal, burada hem bir genelge yayımladı hem de İzmir’in işgalini protesto için düzenlenen mitinge katıldı. Yayımladığı genelgede, işgallerin mutlaka miting, basın-yayın yoluyla protesto edilmesini ve mitingler esnasmda azınlıklara zarar verilmemesini istedi. Çünkü böyle bir durumun işgallere haklılık kazandıracağını biliyordu. Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919) Havza’dan Amasya’ya giden Mustafa Kemal, yanma gelen arkadaşları Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa ile birlikte Amasya Genelgesi’ni hazırlayıp yayımladılar. Bu genelge için Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa’mn da telgrafla onayım aldılar. 33 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Amasya Genelgesi’nde aşağıdaki hususlar yer alıyordu: Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. Merkezî hükümet, üzerine aldığı sorumluluğun gereğim yerine getirememekledir. Bu durum milletimizin yok olduğu izlenimini vermektedir. Milletin istiklalini, yine milletin azim ve karan kurtaracaktır. Duruma çare bulmak, milletin hak isteyen sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak bir millî heyetin kurulması çok gereklidir. Anadolu’nun her suretle en emin yeri olan Sivas’ta millî bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. Her ilden milletin güvenim kazanmış üç delegenin hemen yola çıkarılması gerekmektedir. Her ihtimale karşı durumun millî bir sır hâlinde tutulması gereklidir. Amasya Genelgesi’nin kaleme alındığı Amasya Saraydüzü Kışlası Amasya Genelgesi, Kurtuluş Savaşı’na bir başlangıç ve millî egemenlik yolunda atılmış ilk adımdır. Bu genelge ile Kurtuluş Savaşı’nm gerekçesi, yöntemi ve programı ortaya konulmuştur. Mustafa Kemal bütün komutan ve valilere gönderdiği diğer bir genelge ile de, milletin içinde bulunduğu feci durumu anlatarak, halkın mitingler yapmaya ve işgalleri protesto etmeye devam etmelerini istedi. A N A D O LU 'D A MİLLÎ HÜKÜMET KURULACAK Amasya toplant/srnd-a, aTeşkilâtı askeriye ve mi/İrYGMiin ıJgaedilemeyeceğine, memleketin müştereken müdaafasmakarar verildi D .uiAnr<d canına İtina otfi* ■«mi «ı»n ■ ıraan in un eaıın A jnufrı topİıneıJvı aaoMc ıfcşâ.Y. AL ru Vırû* E&-1L öntift nlurırh M a «ru» (*1BM iın r lu UMİa pqt(Nlr knurun di H p lıu m ı feprMbHrtlfrıtf a4u - r„ -7 Ttçıs im iİU İ vJi ^l-Mklıı Jf AmL'j M ıû r. rm tirddı lu*k mnimkırisdM crçtknM âjılmr J»«3 K m m nı K M Ü M if O •>*k> 4'<ŞH ‘•"'Uıy H İm t un-ulnlm tlı Siuınıi Unuma Kaıgrr u n n 19 cim. i n i ı l n.lr .ytUvı jjutüv H u n u n ] b Ccm* riım i ı>lrT4 Sjvfcfc * ,vWottu• rubanl* tu maâlclr r» k-Vt a cnlıS u lır Hücık V# h&İ- İA$k râmÇ'-nlfn y ı l-clri./e* Ur -Urklıadic. sm u t iİH İk i Vutlâfm ifama! P*}* r;ıt»i-»j* ,p ‘rj Bu Amasya Genelgesi’nin ilanından sonra Mustafa Kemal’in hedeflerini gösteren gazete haberleri m TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Millî Kongreler Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) Amasya Genelgesi’nin yayımlanmasından soma İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’i ısrarla İstanbul’a geri çağırmıştır. Vatanın kurtuluşu konusunda kesin kararlı olan Mustafa Kemal bu çağrılara uymamış, 8/9 Temmuz 1919 gecesi hem müfettişlik görevinden hem de çok sevdiği askerlik mesleğinden istifa etmiştir. Mustafa Kemal Erzurum Kongresi öncesinde Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak Erzurum'da (Temmuz 1919) Mustafa Kemal müfettişlik görevinden ayrılmasına rağmen Anadolu’daki askerî ve sivil yöneticiler onun emrinde çalışacaklarını açıkladılar. Mondros Ateşkes Anlaşması’mn bir maddesi ile Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulması amaçlanmıştı. Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu duruma engel olmak için Erzurumda bir kongre topladı. Mustafa Kemal, sivil olarak katıldığı kongrede kongre başkanlığına seçildi. Bu kongrede yurdun kurtuluşu ile ilgili önemli kararlar alındı. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Kongrede alınan kararlar şunlardır: Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür; vatanın çeşitli parçalan birbirinden ayrılamaz. Yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümetinin dağılması hâlinde, millet hep birlikte kendim savunacak ve direnecektir. Vatanın istiklâlini korumaya Merkezî Hükümetin gücü yetmediği takdirde, amaca ulaşmak için bir geçici hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri, millî kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplantı hâlinde değilse, seçimi Temsil Heyeti yapacaktır. Kuvayımilliye’yi etken ve millî iradeyi egemen kılmak esastır. Hdstiyan ahaliye siyasi egemenlik ve sosyal dengeyi bozucu ayncalıklar verilemez. Manda ve himaye kabul olunamaz. Millî Meclisin derhal toplanması ve hükümet işlerinin meclisin denetimine konulmasını sağlamak için çalışılacaktır. Kongre bir Temsil Heyeti seçerek dağıldı. Bu heyetin görevi, kongrede alman kararlan uygulamaktı. Temsil Heyeti başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Kongre 35 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 sonunda Mustafa Kemal şu sözleri söylemiştir: “Tarih kongremizi, ender ve büyük bir eser olarak kabul edecektir.” Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) Çağrısı Amasya Genelgesi ile yapılmış olan Sivas Kongresi, yurdun dört bir yanından gelen delegelerin katılımı ile toplandı. Sivas Kongresi’nde Anadolu’da ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün müdafaa-i hukuk cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi. Memleketi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için derhal Millî Meclisin toplanması gereği bildirildi. Milletin kaderinin bu meclisin denetimine bırakılması kararlaştırıldı. Sivas Kongresi Temsilciler Heyeti, Eylül 1919 Kongre sırasında bazı delegeler, içinde bulunduğumuz durumdan yalnız kendi gücümüzle kurtulacağımızdan şüphe ederek, Amerikan mandasının kabulünü istediler. Uzun tartışmalardan sonra manda fikri reddedildi. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi kararlarım genişleterek, bu kararlara bütün ülkeyi kapsayan bir nitelik kazandırması bakımından tarihimizde büyük öneme sahiptir. Üyelerinin, yurdun hemen hemen her bölgesinden olması sebebiyle de bütün milletin tek vücut hâlinde birlik olduğunu dünyaya ilan eden millî bir kongredir. Erzurum Kongresi sonunda oluşturulan Temsil Heyetinin üye sayısı artırıldı. Mustafa Kemal bu heyetin de başkanlığına seçildi. Sivas Kongresi’nde Manda Tartışmaları! Şimdi, Efendiler, Kongre’de manda konusunda yapılmış olan görüşme ve tartışmaları elden geldiğince, olduğu gibi yüksek heyetinize dinletmeye çalışacağım: Dört yüz ilâ beş yüz milyon lira borcumuz var. Bu parayı kimse kimseye bağışlamaz; bize bunu ödeyiniz diyecekler; hâlbuki bizim gelirimiz bunun faizine bile yeterli değildir. O zaman güç bir durumda kalacağız; bunun için bağımsız olarak yaşamaya malî durumumuz elverişli değildir. Soma, yanı başımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmiş hükümetler var; onların ihtirasları karşısında mahvoluruz. Parasız, ordusuz ne yapabiliriz? Onlar uçakla havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz. Onlar TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 savaş gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz. Bu şartlar altında bugün bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi bölüşürler. Vasıf Bey, konuş masını şu sözlerle bitiriyordu: . . . İstanbul’daki Amerikalılar: “Mandadan korkmayınız. Milletler Cemiyeti tüzüğünde yeri vardır diyorlar.” İşte bütün bunlardan dolayı İngiltere’yi kendimize sürekli düşman Amerika’yı da en az kötülük gelebilecek bir devlet olarak kabul ediyorum. Eğer uygun bulursanız, buradan İstanbul’daki temsilciye ‘bir mektup yazıp gizlice bir heyet göndermek için bir torpido isteyebiliriz. Eylül’ün dokuzunda sah günü yapılan toplantıda, manda meselesine dokunan Rauf Bey’in zabıtlara geçen konuşması aynen şöyledir: Bu manda konusu üzerinde şimdiye kadar gerek basm ve gerekse başka çevreler tarafından birçok sözler söylendi. Gerçi yüksek heyetiniz dış destek prensibini kabul buyurmuş ise de, bu desteği kimden isteyeceğimiz açıklanmadı. Bunun Amerika olduğu dolaylı olarak anlatılıyorsa da, bence doğrudan doğruya belirtilmesinde bir salonca olamaz! www.kho.edu.tr/atasayfa Amerikan mandasmm kabulünü isteyenlerin gerekçeleri nelerdir? Siz bu görüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Mustafa Kemal, bu ve benzeri olaylar karşısında ümidini hiçbir zaman yitirmedi. Sabırlı ve kararlı hareket ederek ikna gücüyle herkesi bağımsızlık düşüncesi etrafında birleştirdi. Mustafa Kemal, yapılması gerekenleri kongre kararlan hâline getirmekle Millî Mücadele’yi Türk milletine mal etmiş, milletiyle bütünleşmiştir. Kurtuluş düşüncesi tüm yurda yayılarak topyekun bir mücadeleye dönüşmüştür. Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal Paşa’nın amacı en kısa zamanda Anadolu’da millet temsilcilerinden oluşan bir meclis toplamaktı. Bu meclisin kuracağı hükümet ile Millî Mücadele’yi bir merkezden idare edebilecekti. Bu sıralarda İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti ile anlaşma zemini arayordu. İstanbul Hükümeti temsilcisi Salih Paşa’yı Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Amasya’ya gönderdi. Tarihimizde “Amasya Görüşmeleri” olarak bilinen bu görüşmelerde İstanbul Hükümeti bir Millet Meclisi toplanmasını kabul etti. Mustafa Kemal, Meclisin Anadolu’da toplanmasını istemesine rağmen, Meclis 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Fakat İngilizlerîn ve İstanbul Hükümetinin baskısı sebebiyle olumlu bir çalışma gerçekleştiremedi. Sadece Erzurum ve Sivas kongrelerinin esaslarım “Misakrnıillî” hâlinde kabul ve ilan etti. Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’da Temsil Heyeti üyeleri ile beraber Ankara’ya gelmişti. Artık Mîllî Mücadele Ankara’dan yönetiliyor, İstanbul’daki asker ve sivil birçok vatansever, Bağımsızlık Savaşı’nda görev almak üzere Ankara’ya geliyordu. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Aşağıda M illîMücadele ’y e önemli katkıları olan Atatürk'ün yakın arkadaşlarmdan Kazım Karabekir ile Cevat Abbas Gürer hakkında bilgi verilmiştir. Siz Atatürk'ün yakın arkadaşlarmdan kimleri tamyorsunuz? Mustafa Kemal'in M illî Mücadele'nin hazırlık döneminde yaptığı çahşmalar Kurtuluş Savaşı 'm nasıl etkilemiş olabilir? Açıklaymız. Kazım Karabekir (1882 - 1948) Kurtuluş savaşı komutanlarından Kazım Karabekir İ stanbul'da doğdu. Mehmed Emin Paşa'nm oğludur. İlköğrenimini İstanbul, Van, Harput ve Mekke'de tamamladıktan sonra, 1896'da İ stanbul Fatih Askeri Rüştiyesi'ni, 1899'da Kuleli Askeri İ dadisi'ni, 1902'de Harbiye Mektebi’ni ve 1905'te de Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni bitirerek yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı. İki yıllık kıta stajım Manastır'da yaptı. İttihat ve Terakki'nin Manstır örgütünün kurulmasına katıldı. 1907'de kolağası (önyüzbaşı) rütbesi alarak İ stanbul Harbiye Mektebi, tabiye öğretmen vekilliğine atandı. İttihat ve Terakki İstanbul örgütünün kurul masında görev aldı. II. Meşrutiyetten sonra Edirne’de II. Ordu 3. Fırka (tümen) erkân-ı harfliğine (kur maylığına) atandı. 31 Mart 1909 ayaklanmasında Hareket Ordusu'nda görev aldı. 1910 Arnavutluk ayaklanmasının bastırılması harekâtında çalıştı. 14 Nisan 1912'de binbaşılığa yükseldi. Balkan Savaşı'nda Trakya sınır komiseri olarak görev yaptı. 1914'te kaymakam (yarbay) rütbesiyle Birinci Kuvve-i Seferiye komutanlığıyla İran ve ötesi harekâtıyla görevlendirildi. Bir süre soma İstanbul Kartal'da 14. Fırka komutanlığına atandı ve Çanakkale'ye gönderildi. Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı üç ay savaştıktan sonra miralaylığa (albay) yükseldi. Buradan, İstanbul'da I. Ordu erkân-ı harbiye başkanlığına, sonra Galiçya’ya gidecek ordunun ve ardından Mareşal Von der Goltz'un erkân-ı harbiye başkanlığına atanarak Irak’a gitti. 1916'da Kutü’l-Amare’yi kuşatan 18. Kolordu komu tanlığına getirildi ve burayı aldıktan soma Irak'ta İ ngilizler'le çarpıştı. 1917'de Diyarbakır'daki 2. Kolordu komutanlığına getirildi ve Van, Bitlis, Elaziz (Elazığ) cephelerindeki n . Ordu komutanlığına vekâlet etti. 1918'de Erzincan ve Erzurum'u Ermeniler'den ve Ruslar'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini ve Karakilise'yi (Karaköse) kurtardı. Aynı yıl mirliva (tümgeneral) oldu. Mondros Mütarekesi sırasında sadrazam olan Ahmed İzzet Paşa'nm erkân-ı harbiye-i umumiye reisliği (genelkurmay başkanlığı) önerisini kabul etmeyerek Anadolu'da görev almak istedi. Önce Tekirdağ'daki 14. Kolordu komutanlığına, ardından da Erzurum'daki 15. Kolordu komutanlığına atanmasını sağlayarak Nisan 1919'da göreve başladı. Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi'nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Savaşı'nda Edime milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermeniler'in eline geçen Sankamış, Kars ve Gümrü kalelerini geri alarak 15 Kasım 1920'de Ermeni ordusunu kesin olarak yendi Ermeni hükümetiyle Ankara hükümeti adına Gümrü Antlaşması'm imzaladı. Kars'ın alınmasıyla ferikliğe (korgeneral) yükseldi. Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya hükümetleriyle Kars Antlaşması görüşmeleri ni yürüttü. Kurtuluş Savaşı'nın bitiminden sonra I. Ordu müfettişliğine atandı, 1923’te İstanbul milletvekili oldu. 1924fte, TBMM'deki Dörtler Grubu’nu destekledi. Ardından askerlikten ayrılarak Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın başkanlığına seçildi. Parti 3 Haziran 1925'te Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi yaşamına on iki yıllık aradan sonra, 6 Ocak 1939'da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946’da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken öldü (26 Ocak 1948). CEVAT ABBAS GÜRER (1887-1943) Mustafa Kemal’in başyaveri olan Cevat Abbas, 1887 yılında Niş’te doğdu. Mustafa Kemal ile Samsun yolculuğuna seçilenler arasındaydı. Harp Okulu’nu 1908 yılında bitirdi. İtalya, Balkan ve I. Dünya savaşlarında bulundu. Üsteğmen rütbesiyle katıldığı Çanakkale Savaşı’nda, Mustafa Kemal, Cevat Abbas’ı emir subayı olarak karargâhına aldı. 1916’da yüzbaşılığa yükseldi. 16 Mayıs günü Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru’na binerken, merkezi Erzurum’da bulunan 9. Ordu Müfettişliği başyaveriydi. Cevat Abbas, Samsun’dan Erzurum’a varıncaya kadar Mustafa Kemal’in yazışma işlerini yönetti. Sivas Kongresi’nde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti mensuplarının Meclis-i Mebusan seçimlerine girebilmeleri görüşü benimsenince Bolu’dan milletvekili seçildi ve İstanbul’a gitti. Meclis-i Mebusan dağıtıldıktan sonra Ankara’ya döndü ve Birinci TBMM’ye Bolu milletvekili olarak katıldı. Erzurum’da istifa etmesiyle son bulan askerlik hayatı, 1920’de yeniden başladı ve yüzbaşı rütbe siyle Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Yozgat Ayaklanması’mn bastırılmasında gösterdiği çalışmalarından dolayı kendisine İstiklal Madalyası verildi. Rütbesi 1923’te binbaşılığa yükseltildi. 1924’te kurulan İş Bankası’mn kurucuları ve hisse sahipleri arasında Cevat Abbas da vardı. Cevat Abbas Gürer 1941 yılına kadar milletvekilliği yaptı. Mustafa Kemal’le ilgili hatıralarım, Ebedi Şef Kurtarıcı Atatürk’ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak (1939) adlı kitapta topladı. 1943 yılında Yalova’da öldü. 39 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 4. YENİ BÎR DEVLET DOĞUYOR Amasya Görüşmeleri’nde İstanbul Hükümeti ile vanlan anlaşma sonucu seçimler yenilendi ve Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Bu son toplantıda Erzurum ve Sivas kongreleri kararlarına dayanan önemli kararlar alındı. 1. 2. 3. 4. 5. 6. Misakımillî Kararlan 30 Ekim 1918’de ateşkes imzalandığı vakit Osmanlı Devleti’nin, düşman ordularının istilası altında bulunan ve Arapların çoğunluk teşkil ettikleri toprakların mukadderatı halkın özgürce verecekleri oya göre tespit edilecektir. Osmanh-İslam çoğunluğu ile meskun bulunan kısımların genel topluluğu hiçbir nedenle aynlık kabul etmez bir bütündür. Halkın oyu ile ana vatana katılmış olan Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum) için gerekirse tekrar halkın serbest olarak oyuna müracaat edilmesini kabul ederiz. Türkiye banşına bırakılan Batı Trakya’nın hukuki durumunun saptanması da yerli halkın tam bağımsızlık içinde özgürce verecekleri oya uyularak yapılmalıdır. Osmanlı Hükûmeti’nin merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden korunmalıdır. İtilaf Devletleri ile kararlaştırılan esaslar içinde azınlıkların haklan gibi, Müslüman ahalinin de aynı haklardan faydalanmalan sağlanmalıdır. Millî ve ekonomik gelişmemiz için siyasi, adli, mali gelişmelerimize engel olacak kısıtlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır. Misakımillî Kulesi - Anıtkabir: Misakımillî Kulesi’nin içinde bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konmuş dört elden oluşan bir kabartma yer almaktadır. Kabartma, Türk vatanının kurtarılması için içilen millet andım ifade etmektedir. Nusret Suman’ın eseridir. Kulenin duvarlarında Atatürk’ün Misakımillî ile ilgili özlü söz leri yazılıdır. Kulenin ortasında Anıtkabir’de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzala maları için imza kürsüsü yer almaktadır. Aynca aktüel panolarda Anıtkabir’de yapılan önemli törenlere ait fotoğraflar sergilenmektedir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Misakımillî kararlarının kabulünden sonra 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul îtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edildi. Bu şartlar altmda Meclis de faaliyet gösteremeyeceğini anlayarak dağıldı; zaten bu sıralarda milletvekillerinin bir kısmı da îngilizler tarafından tutuklanmış bulunuyordu. Mustafa Kemal, İstanbul’un işgali üzerine valiliklere ve kolordu komutanlıklarına talimat vererek Ankara'da toplanacak olağanüstü yetkilere sahip bir meclise yeni temsilciler seçmelerini bildirdi (19 Mart 1920). Seçimler hızla sonuçlandı. Nihayet 23 Nisan 1920’de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal, millet iradesini ve egemenliğini temsil eden bu Meclise ve onun hükümetine de başkan seçilerek artık Türk Bağımsızlık Mücadelesi’nin her bakımdan lideri oldu. Ancak memleketin içinde bulunduğu şartlar, kendisinin omuzlarına yüklenen görev gerçekten çok ağırdı. Tarihten silinmek istenen bir milletin ölüm kalım savaşının, istiklal mücadelesinin liderliğim yapıyordu. m * Atatürk ilk Meclisin neden Ankara *da açılmasını istemiştir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılması 23 Nisan 1920 Cuma günü, Meclisin en yaşlı üyesi olan Sinop Mebusu Şerif Bey Meclis Başkanlığına getirilmiş, böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi açılarak görevine başlamıştı. Mustafa Kemal, Meclise Ankara milletvekili olarak katıldı. Mecliste ilk sözü alarak Mondros Ateşkesi’nden o güne kadar, Türk milletinin geçirdiği mücadele safhalarım anlatarak “Hayat demek mücadele, müsademe demektir. Hayatta başan, mutlaka mücadelede başarıyla mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete, güce dayanan bir durumdur.” demiştir. Büyük Millet Meclisinin ilk binası 41 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye Büyük Millet Meclisi, başkanlığına Mustafa Kemal’i seçti (24 Nisan 1920). Mustafa Kemal’in başkanlığında ilk Bakanlar Kurulu oluşturuldu (3 Mayıs 1920). Bu hükümete, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denildi. Meclisin açılmasıyla Millî Mücadele hukuki bir temele ve millî egemenlik temeline dayandırılmıştır. Mustafa Kemal millî egemenlik ilkesini hem işgalci güçleri yurt dışına atmak, hem de işbirlikçi İstanbul hükümetlerini meşruiyet temelinden mahrum etmek için çok başanlı bir şekilde kullanmıştır. TBMM, dört bir yandan saldınya uğrayan vatan topraklarım savunmak ve tam bağımsızlığa ulaşmak için Mustafa Kemal’e sağlam ve yasal bir dayanak oluşturmuştur. m * Atatürk ülkenin işgal altında bulunduğu bir dönemde neden TBMM’nin açılmasını istemiştir? Açıklayımz. Meclisin açılması ile tüm sorunlar çözümlenememişti. Bu defada çeşitli nedenlerle çıkmış olan ayaklanmalarla uğraşılmak zorunda kalınmıştır. Büyük Millet Meclisi Hükümetine Karşı Ayaklanmaların Nedenleri a. Uzun süren savaşların halkı yorgun düşürmesi, b. İtilaf Devletlerinin ve İstanbul Hükümetinin halkı TBMM’ye karşı kışkırtmaları (İstanbul Hükümetinin Anadolu üzerinde otorite kurmak için din elden gidiyor propagandasını yapması, İtilaf Devletlerinin Millî Mücadele’nin padişah ve halifeye karşı yapıldığı şeklindeki propagandaları), c. İngilizlerin Boğazların iki tarafında da tampon bölge oluşturmak istemeleri, d. Kuvayımilliye’nin disiplinsiz davranışları, halktan zorla para ve mal toplaması, e. Bazı Kuvayımilliye liderlerinin TBMM’nin otoritesine ve düzenli orduya karşı çıkması ve orduya katılmak istememesi, f. Asker kaçaklarının otorite boşluğundan yararlanmak istemesi, g. Bazı kişilerin manda ve himaye istemesi, h. Azınlıkların işgallerden yararlanarak bağımsız devlet kurma çabalan. İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Kışkırtmaları ile Çıkan Ayaklanmalar 1. Kuvayı İnzibatiye Ordusu (Halife Ordusu): Kuvayımilliye’ye karşı İstanbul Hükümetince İngilizlerin yardımlan ile kurulmuştur. İzmit ve Geyve çevresinde etkili olmuştur. Ayaklanma Ali Fuat Paşa tarafından bastırılmıştır. Kuvayı İnzibatiye birliklerinin bir kısmı Kuvayımilliye’ye katılmıştır. 2. Anzavur Ayaklanması: Jandarma emeklisi Ahmet Anzavur ve İtilaf Devletleri tarafından Çanakkale Boğazı’run kontrolünü sağlamak için çıkarılan ayaklanmadır. Ayaklanma Balıkesir, Biga, Gönen, Manyas ve Susurluk çevresinde yayılmıştır. Ayaklanmayı Çerkez Ethem bastırmıştır. 3. Bolu-Düzce ve Adapazan Ayaklanması: Boğazların kontrolünü sağlamak için İngilizlerin desteği ile çıkarılmıştır. Ayaklanma, Çerkez Ethem’in yardımlan ile Ali Fuat Paşa ve Refet Bey tarafından bastırılmıştır. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 4. Yozgat Ayaklanması: Osmanlı hanedanına bağlı ayanlardan olan Çapanoğullan Yozgat’ta, Aynacıoğullan ise Zile’de ayaklanmışlardır. Ayaklanma millî güçler tarafından bastırılmıştır 5. Konya Ayaklanması (Bozkır Ayaklanması): Delibaş Mehmet, hükümet binasını basmış ve binaya el koymuştur. Millî güçler tarafından ayaklanma bastırılmıştır (22 Kasım 1920). 6. Afyon Ayaklanması: Yunanların kışkırtması sonucu Çopur Musa Afyon’da “Din elden gidiyor.” diyerek ayaklanmıştır. Kuvayımilliye güçleri ayaklanmayı bastırmıştır. Azınlıkların Çıkardıkları Ayaklanmalar Fransızların desteği ile Ermeni İntikam Alayı Adana ve çevresinde ayaklanmış, halka saldırılar düzenlemiştir. Ayaklanma Güneydoğu Anadolu’ya da yayılmıştır. Millî Mücadele’nin kazanılması ile ayaklanmalar bastırılmıştır. Karadeniz Bölgesi’ndeki Pontusçu Rumlar, Trabzon’da Pontus devleti kurma düşüncesiyle ayaklanmışlardır. İngilizler tarafından desteklenmişlerdir. Kurtuluş Savaşı boyunca en uzun süren ayaklanma, Pontus ayaklanmasıdır. Ayaklanma Şubat 1923’te bastınlabilmiştir Kuvayımilliyeci Olup Somadan Ayaklananlar 1. Demirci Mehmet Efe Ayaklanması: Denizli, Burdur, Dinar ve Çal çevresinde çıkmıştır. Ayaklanmayı I. İnönü Savaşı’ndan önce Refet Bey bastırmıştır (30 Aralık 1920). 2. Çerkez Ethem Ayaklanması: Kütahya, Gediz ve Demirci çevresinde çıkmıştır. Düzenli orduya katılmak istemeyen Çerkez Ethem, I. İnönü Savaşı sırasında düzenli orduya saldırmıştır. I. İnönü Savaşı’ndan sonra ayaklanma tamamen bastırılmıştır (1921). Çerkez Ethem ve arkadaşları Yunanlılara sığınmıştır. TBMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler 1. İstanbul Hükümeti ile haberleşmeyi kesmiştir. 2. İstanbul Hükümetinin yapacağı tüm işleri geçersiz sayacağım açıklamıştır. 3. Meclis, Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarmıştır. Bu kanunu uygulamak için İstiklal Mahkemelerini kurmuştur (11 Eylül 1920). Buna göre Büyük Millet Meclisinin meşruluğuna karşı ayaklanmaya yönelik sözle yazıyla karşı çıkan veya fesat hareketlerine girişenler vatan haini sayılacaklar, idam dâhil ağır şekilde cezalandırılacaklardı. Bu İ stiklal Mahkemeleri iç isyanları çıkartanları, asker kaçaklarım, bölücülük yapanları, savaş soması cumhuriyet rejimine karşı olanları, Sevr Antlaşması’m imzalayanları yargılamıştır. 4. İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin etkisiyle Şeyhülislam Anadolu hareketine karşı bir fetva yayımlamıştır. Bu fetva ile Mustafa Kemal ve arkadaşları asi olarak nitelendirilmiştir. Buna karşılık Ankara Müftüsü Rifat (Börekçi) Bey ile yüzlerce din adamı karşı fetva yayımlayarak Millî Mücadele’nin haklılığım dile getirmişlerdir. 43 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Ayaklanmaların Sonuçlan: Ayaklanmalar Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasını geciktirmiş ve zorlaştırmıştır. Cephelerde doğan boşluklardan dolayı düşman ilerlemiştir. Ayaklanmalar can ve mal kaybma sebep olmuştur. Ulusal birliğin oluşmasını geciktirmiştir. Ayaklanmaların çıkması TBMM’nin otoritesini zayıflatmış; ama bastırılması otoritesini güçlendirmiştir. 5. TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920) Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin topraklarım paylaşma konusunda kendi aralarında uzlaşamamışlardı. Bu nedenle Osmanlı Devleti ile banş antlaşması imzalamamışlardı. Uzun süren görüşmelerden sonra 1920 yılında banş antlaşmasını hazırladılar. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm itirazlarına rağmen İstanbul Hükümeti Sevr Antlaşması’m imzaladı. Bu antlaşmaya göre; Osmanlı topraklan İstanbul ve Anadolu’nun küçük bir bölümü olarak sınırlanıyordu. Boğazlar her türlü geçişe serbest olacak ve Boğazlan uluslararası bir komisyon yönetecekti. İzmir ve Doğu Trakya Yunanlılara verilecekti. Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacaktı. Konya, Antalya ve çevresi İtalyanlara, Çukurova Fransızlara verilecekti. Arap ülkeleri İngiliz ve Fransızlarca bölüşülecekti. Kapitülasyonlardan bütün İtilaf Devletleri yararlanacaktı. Osmanlı ordusu 50.700 kişi ile sınırlandırılacaktı. Sevr Antlaşması’mn bu ağır koşullarına göre Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu. Sevr Anüaşması’na Tepkiler İstanbul Hükümeti antlaşma taslağındaki bazı şartların kabul edilemez olduğunu bildirdi. Bu arada Yunanlılar, Balıkesir, Bursa ve Edirne’ye; İngilizler de Bandırma ve Mudanya’ya asker çıkardılar. İstanbul Hükümeti, “ Tamamen yok olmaktansa İstanbul ve Anadolu’da küçük fakat yine de bir devlet olmak daha iyidir.” düşüncesindeydi. İ stanbul’da toplanan Saltanat Şûrasında Topçu Feriki (Korgeneral) Rıza Paşa dışında herkes antlaşma şart larının kabul edilmesini destekledi. Bu karar üzerine de bir Osmanlı heyeti Sevres (Sevr)’de banş antlaşmasını imzaladı. (1 0 Ağustos 1920 ) Sevr Antlaşması, Türk milletine yaşama hakkı tanımıyordu. Ancak antlaşma Türk milleti üzerinde olumsuz bir etki yaratmadı, aksine vatanın işgaline karşı mücadele azmini kamçıladı. Sevr Antlaşması’na göre; İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğunu parçalamışlar, ülke topraklarım ve zenginliklerini kendi adralannda paylaşmışlardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, İ stanbul Hükümeti ile yapılacak bir banşın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilemeyeceğini; Türklerce kabul 44 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 edilebilecek olan barışın, onun tek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile yapılması gerektiğini ilan eden bir beyanname yayımlamıştı. Türkiye Büyük Meclisinde 19 Ağustos 1920 tarihinde yapılan toplantıda, “Sevr Banş Antlaşması’m imzalayanların ve onaylayanların vatan haini ilan edilmeleri” karan alındı. Sevr Antlaşması Mebusan Meclisi tarafından onaylanmadığı için hukuken geçersiz sayıldı. 6. SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI LİDER İstanbul’da bulunduğu sırada kurtuluşun Anadolu’da olduğunu anlayan Mustafa Kemal, arkadaşlanyla, askerî ve sivil yetkililerle çeşitli görüşmeler gerçekleştirmişti. Bu gönişmeler sonucunda, İstanbul’da bir sonuç alınamayacağına iyice kanaat getirmişti İstanbul Hükümetinin kendisine önerdiği müfettişlik görevini kabul ederek Anadolu’ya geçti. SevrAntlaşması Türk vatanseverlerinin direnme gücünü kamçılayarak, tek çarenin işgalcilerle mücadele ederek onlan yurttan kovmak olduğu noktasında birleştirdi. ÇANAKKALE KAHR AM ANI MUSTAFA KEMAL Atatürk Diyor ki Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı doldu ran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. Ben Türk ufuklanndan bir gün kesinlikle bir güneş doğacağına, bunun sıcaklık ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki bunu âdeta gözlerimle görüyordum. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 115 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Anadolu insanı ile asker ve sivil yöneticiler arasında yorgunluk ve yılgınlık içerisinde olanlar vardı. Önce bunların moral yönünden desteklenmesi ve kurtuluşa inandırılmaları gerekiyordu. Uzun yıllar süren savaş Türk halkına yokluk, yorgunluk ve ümitsizlik getirmişti. Bu yorgun toplumu ancak Mustafa Kemal ayağa kaldırabilirdi. Ve böyle de oldu. Onun bilmez tükenmez enerjisi ve özgüveni bağımsızlık meşalesini tutuştur du. Genelgeler yayımlarken, kongreler toplarken çok çeşitli engellerle karşılaştı ama hiç bir engel onu yıldıramadı. Zaman zaman en yakınlan bile ümitsizliğe kapıldı, o ise hep inandı ve inandırdı. Mustafa Kemal, Havza’da halk arasında mitinge katıldı, Amasya’da yayımladığı genelge ile bağımsızlık bildirgesini açıkladı. Erzurum’da ve Sivas’ta tam bağımsızlık ve cumhuriyet ilkelerine işaret etti. Bütün bunlan işgalcilerin ve İstanbul Hükümetinin engelleme çalışmalarına rağmen gerçekleştirdi. Millî güçlerin varlığım ve Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarım Amasya’da İstanbul Hükümetinin temsilcisine de kabul ettirdi. Atatürk Diyor ki Cümleniz (hepiniz) hatırlarsınız ki, Sivas Kongresi’nde milletin iradesini temsil etmek üzere bir kurul oluşturulmuştu. Ben o kurulun başkam idim. Biraz önce açıkladığım makam sahiplerinin bir temsilcisi, Bahriye Nazın Salih Paşa, millet tem silcileriyle karşı karşıya gelmeyi kabul ederek İstanbul’dan buraya Amasya’ya gelmişlerdi.” “Ben milletin varlığına saygı şartım esas olarak içeren bir anlaşmayı o temsilciye burada imza ettirmiştim.’’ www.amasya.gov.tr (düzenlenmiştir.) Mustafa Kemal, kendi sözleri ile Kurtuluş Savaşı’mn örgütlenme dönemini şöyle açıklamaktadır: Atatürk Diyor ki İzmir dramından sonra idi ki milletimiz gerçekten duygulandı, uyandı ve derin uçuruma sürüklendiğini anladı. Ve ondan sonra hukukunu kendisi savunmaya karar verdi. Şüphesiz ki bunu yapabilmek için bir şekil almak, örgütlenmek gerekirdi; zaten her taraftan örgüt ve şekillenme daha evvel başlamış idi. Fakat evvela Erzurum ve bundan sonra Sivas kongrelerinde genel birliğimiz oluştu. Erzurum ve Sivas kongrelerinin bildirge ve tüzüğünün içeriği önemlidir. Benim görüşüm milletvekilleri İstanbul’a gitmeseydi, Meclis-i Mebusan orada toplanmasaydı, dışanda güvenli bir yerde toplanıp orada bütün memleketi, bütün milletin, başkentin alın yazışım korumuş olsaydı, İstanbul işgal olunmazdı. İstanbul’un işgaline tek sebep, hükümetin bir takım anlamsız ve çürük görüşlere saparak irade zayıflığı göstermiş olmasıdır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 120 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal, yaptığı ve başardığı işlerin önemini disiplinli çalışma, yılmama, ve en önemlisi insana güvenme olarak belirtmektedir. O, gerek Birinci Dünya Savaşı gerekse Kurtuluş Savaşı sürecinde karşılaştığı güçlüklerin hiçbirinde yılgınlık göstermemiştir. Koşullan çok iyi değerlendirmiş, imkânsızı başarmıştır. Keskin zekâsı, yaratıcı düşüncesi, sorunlara çözüm bulma becerisi ve bütünleştiriciliği onu daima başardı kılmıştır. Atatürk Diyor ki Ben, bir işte nasıl başarıh olacağımı düşünmem; o işe neler engel olur, diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş kendi kendine yürür. Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Durumu iyice belirlemek, sonra bu durum karşısında alınacak önlemlerin ne olduğuna karar vermek. Bu karan bir kere verdikten sonra artık acaba yapayım mı,yapmayayım mı, diye kararsızlık göstermemek, duraksamadan karan uygulamak ve başaracağıma inanarak uygulamak! Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 469-470 Mustafa Kemal M illî M ücadeleyi örgütlerken hangi sorunlarla karşılaşmıştır? Örneklerle açıklayınız. Mustafa Kemal'in karşılaştığı güçlüklerden yılmaması onun hangi özellikleri ile ilişkUendiıilebilir? 47 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET Avrupalı devletler arasında 19. yüzyıldan itibaren başlayan ekonomik ve siyasi çekişmeler onların İtilaf (İngiltere, Rusya, Fransa) ve İttifak (Almanya, İtalya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu) olmak üzere iki gruba ayrılmalarına neden olmuştu. Bu gruplaşma 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’mn çıkmasına yol açmıştı. Osmanlı Devleti’nde yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri Almanya’nın yarımda savaşa girilmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Bu sayede son dönemlerde kaybedilen toprakların geri alınacağım belirtiyorlardı. Ancak Osmanlı Devleti Almanya ve bağlaşıklarının yanında girdiği savaşı kaybetti. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile Osmanlı Devleti kendini kayıtsız şartsız düşmana teslim etti. Avrupah devletler daha önce gizlice belirledikleri paylaşım planlarım ortaya koydular. Özellikle anlaşmanın 7. maddesi ile yurdumuz işgale açık hâle getirildi. Yurdumuzun işgale uğramasını Mustafa Kemal ve Türk milleti kabul etmedi. Kuvayımilliye ruhu ile hareke eden Türk halkı millî cemiyetler kurarak işgallere karşı direniş başlattı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasından sonra Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleriyle Anadolu’da millî bilinç uyandırıldı ve sistemli hareket edilmeye başlandı. Türk halkı cemiyetler aracılığı ile kendim savunmaya çalışırken gerek azınlıklar gerekse Millî Mücadele karşıdan kurdukları çeşitli cemiyetlerle işgalleri desteklediler. Misakımillî’mn kabulü ve Büyük Millet Meclisinin açılması Türk milletinin bağımsızlık umutlarım iyice artırdı. Olaylan çok iyi kontrol eden ve yönlendiren Mustafa Kemal, bağımsızlık ateşini her geçen gün daha da kuvvetlendirdi. Meclisin açılmasından sonra çıkan ayaklanmaları bastırmak ve asker kaçaklarım cezalandırmak için Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edildi. Bu kanunun uygulana bilmesi için de İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İstanbul yönetimince imzalanan ve Türk milletinin ölüm fermam olan Sevr Antlaşması TBMM ve Türk milleti tarafından kabul edilmedi. Bu antlaşmayı imzalayan ve onaylayanlar vatan haini sayıldı. Millî Mücadele’nin örgütlenme süreci Mustafa Kemal’in dâhice yönetimi ve yönlendirmesi ile başarıyla sonuçlandı. Artık hedef Türk yurdunun işgalden tamamen kurtarılmasıydı. 48 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına başma “Y” yazınız “D” yanlış olanlann ( ) 1. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti resmen soma ermiştir. ( ) 2. Osmanlı Mebusan Meclisi Sevr Antlaşması’m kabul etmemiştir. ( ) 3. Mavri Mira azınlıkların kurduğu bir cemiyettir. ( ) 4. İstiklal Mahkemelerinde asker kaçaklan yargılanmamıştır. ( ) 5. Mustafa Kemal Temsil Heyeti başkanlığı yapmıştır. ( ) 6. İtilaf Devletleri TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmalan desteklememişlerdir. ( ) 7. Amasya Görüşmeleriyle İstanbul Hükümeti millî güçleri tanımıştır. ( ) 8. İstanbul, Sivas Kongresi sonucunda işgal edilmiştir. ( ) 9. Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi örgütlerken hiçbir güçlükle karşılaşmamıştır. ( ) 10. Millî cemiyetler Sivas Kongresi’nde birleştirilmiştir. 49 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TEST II 1) Aşağıdakilerden hangisi Çanakkale Savaşlarının sonuçlan arasında ver almaz? A) B) C) D) 2) Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda müttefiklerine yardım amacıyla aşağıdaki cephelerden hangisine asker göndermiştir? A) B) C) D) 3) Havza Genelgesi Amasya Genelgesi Erzurum Kongresi Sivas Kongresi Mondros Ateşkes Anlaşması ile başlayan işgallere karşı oluşan tepkilerden hangisi diğerlerinden önce ortaya çıkmıştır? A) B) C) D) 50 Havza Genelgesi’nde Amasya Genelgesi’nde Sivas Kongresi’nde Erzurum Kongresi’nde Kurtuluş Savaşı’nın yöntem ve gerekçesi ilk kez aşağıdakilerden hangisinde belirtilmiştir? A) B) C) D) 5) Kafkas Cephesi Kanal Cephesi Galiçya Cephesi Filistin Cephesi Manda ve himaye ilk kez nerede reddedilmiştir? A) B) C) D) 4) İstanbul işgale uğramıştır. Birinci Dünya Savaşı uzamıştır. Rusya’da ihtilal çıkmıştır. İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçememişlerdir. Millî cemiyetler Kongreler Kuvayımilliye Düzenli ordu TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 6) Mustafa Kemal, ülke bütünlüğümüzün tehlikede olduğunu aşağıdakilerden hangisiyle halka açıklamıştır? A) B) C) D) 7) Aşağıdaki millî cemiyetlerden hangisi Adana çevresinde Ermenilere karşı mücadele etmiştir? A) B) C) D) 8) İngiliz Muhipleri Cemiyeti Pontus Cemiyeti Wilson Prensipleri Cemiyeti Kilikyalılar Cemiyeti Aşağıdakilerden hangisi Amasya Genelgesi ile sağlanmak istenen temel amaçtır? A) B) C) D) 9) Havza Genelgesi Sivas Kongresi Amasya Genelgesi Erzurum Kongresi Doğu Karadeniz’de Pontus devleti kurulmasını engellemek Padişahı ve halifeyi içinde bulunduğu baskıdan kurtarmak Kuvayımilliye birliklerini birleştirerek düzenli ordu kurmak Halkın ulusal bağımsızlık mücadelesine katılımım sağlamak Aşağıdakilerden hangisi Erzurum Kongresi’nin aldığı kararlar ile ulusal bir meclis gibi hareket ettiğinin göstergesi olamaz? A) B) C) D) Ulusal iradenin egemen kılınacağı kararını alması Geçici bir hükümet kurulması gerektiğini vurgulaması Doğu Anadolu’daki direniş cemiyetlerini birleştirmesi Vatanın bölünmezliğini kabul etmesi 10) Aşağıdakilerden hangisi Son Osmanlı Mebuslar Meclisinde kabul edilen Misakı millî’nin kararlan arasında ver almaz? A) B) C) D) Geçici bir hükümet kurulmalıdır. Boğazların güvenliği sağlanmalıdır. Batı Trakya’da halkoylaması yapılmalıdır. Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır. 51 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 11) 16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgal edilmesi ve Meelis-i Mebusamn dağıtılması aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır? A) B) C) D) İstanbul Hükümetinin kurtuluş için harekete geçmesi Saltanatın kaldırılması TBMM’nin açılması Kuvayımilliye’nin oluşması 12) TBMM’nin aldığı kararlardan hangisi, güçler birliği ilkesinin benimsendiğinin kanıtıdır? A) B) C) D) TBMM’nin üstünde güç yoktur. Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanmıştır. Hükümet kurmak gereklidir. Padişah, meclisin düzenleyeceği yasaya göre yerini alacaktır. 13) Aşağıdaki antlaşmalardan hangisi imzalandığı hâlde yürürlüğe girmemiştir? A) B) C) D) Lozan Antlaşması Sevr Antlaşması Atina Antlaşması Gümrü Antlaşması 14) Mustafa Kemal, Amasya Görüşmeleri’nde, Osmanlı Meclis-i Mebusanmm İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiğini söylemiştir. Mustafa Kemal’in yukarıdaki düşüncesinin haklılığı aşağıdakilerden hangisiyle anlaşılmıştır? A) B) C) D) Misakımillî’nin kabul edilmesiyle TBMM’nin açılmasıyla Amasya Görüşmeleri’nin yapılmasıyla İstanbul’un işgal edilmesiyle 15) Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’mn hazırlık döneminde, aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmıştır? A) B) C) D) 52 Millî cemiyetlerin birleştirilmesine Amasya Görüşmeleri’nin yapılmasına Temsilciler Kurulunun oluşturulmasına Güçlü bir devletin koruyuculuğu altına girilmesine TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 UNITEIII KONULAR 1. KURTULUŞ SAVAŞFNDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ 2. BATİ CEPHESİ SAVAŞLARI 3. EĞİTİM DAVASI 4. HER ŞEY VATAN İÇİN 5. ADIM ADIM ZAFERE 6. SİYASİ ZAFERLERİMİZ 7. BU VATAN BÖYLE KAZANILDI ÖZET TEST m 53 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Küf* BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? * © 1 Bu ünite sonunda; * Kurtuluş Savaşı’nda. Doğu ve Güney cephelerinde yapılan mücadelelerin sebep ve sonuçlarını, * Batı Cephesi’nde Kuvayımilliye birliklerinin faaliyetlerim ve düzenli ordunun kurulmasının önemini, * Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı ortamda Atatürk’ün Maarif Kongresi yaparak Türkiye’nin millî ve çağdaş eğitimine verdiği önemi, * Türk milletinin millî birlik, beraberlik ve dayanışmasının ifadesi olarak Tekâlif-i Millîye Kararlan’mn uygulamalarım, * Sakarya Meydan Savaşı’mn ve Büyük Taarruz’un kazanılmasında Atatürk’ün rolünü, * Türk milletinin Kurtuluş Savaşı sürecinde elde ettiği askerî başarılarının ulusal ve uluslararası etkilerini, * Örnek eser incelemeleri yaparak dönemin toplumsal olaylarının sanat ve edebiyat üzerine yansımalarım öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALISINIZ? * Konu ile ilgili neler bildiğinizi “Ben bu konuda neler biliyorum?” sorusunu kendinize sorup düşününüz. * Konuyu okuyunuz, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarınız. * TV, radyo programlarım izleyerek, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşınız. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE in 1. KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ Kurtuluş Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ermenilerle, Güney Cephesi’nde Fransız ve beraberinde getirdikleri Ermenilerle, Batı Cephesi’nde ise Yunanlılarla savaşılmıştır. Doğu Cephesi 19. yüzyılın ikinci yansına kadar Osmanlı vatandaşı olarak huzur içinde yaşayan Ermeniler, bu dönemden sonra Rusya ve İ ngiltere’nin kışkırtmasıyla sorun hâline gelmiştir. Ermeni sorunu Rusların Berlin Antlaşması’na Ermenilerle ilgili bir hüküm koydurmasıyla da uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır (1878). Bu tarihten sonra Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla örgütler kurmuşlar ve halkı silahlandırarak isyana teşvik etmeye başlamışlardır. I.Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nin açılması üzerine Ermenilerle Ruslar iş birliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmasıyla Türklere saldırmaya başlamışlardır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, halkın ve askerin güvenliği için 27 Mayıs 1915 tarihinde Sevk ve İskan Kanunu’nu çıkararak Ermenilerin bir kısmım yine bir Osmanlı toprağı olan Suriye ve Lübnan’a göç ettirmiştir. ( ) Kazım Karabekir Paşa I. Dünya Savaşı devam ederken Rusya’da ihtilal çıkınca, Ruslar, Doğu Anadolu’da işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan bir Ermeni Devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Rusların çekilmesinden sonra Türk ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Türk topraklarım işgal etmeye başladılar. Ermeniler Wîlson Ökelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlardı. Gümrü, İğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar olan yerleri işgal ettiler. 55 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Ermeni işgal ve saldırılanımı artması üzerine TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutam Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı (9 Haziran 1920). 28 Eylül 1920’de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri taarruza geçtiler. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı. Savaşı kaybeden Ermeniler banş istemek zorunda kaldılar. 2/3 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi. Gümrü Antlaşması’na göre Ermeniler; 1. Sevr Antlaşması’rnn geçersiz olduğunu kabul etmişler, 2. Doğu Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir. Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alandaki ilk siyasi başansıdır. Misakımillî’nin doğu sınırlan gerçekleştirilmiş ve Türk halkının ordu ve TBMM’ye olan güveni artmıştır. Aynca barışın sağlanmasıyla, bu cepheden önemli sayıda asker, silah ve cephane Batı Cephesi’ne aktarılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda Türk m illeti topyekûn bir mücadele vermiştir. Aşağıda Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Kara Fatma ’ya ait kısa bir biyografi yer almaktadır. Siz de Kurtuluş Savaşı’nda mücadele etmiş yerel kahramanlarımızı araştırarak çevrenizdekilerle paylaşınız. Erzurum’da doğdu. Subay Derviş Bey’le evlenip Balkan Savaşı’na katıldı. I. Dünya Savaşı’nda 9-10 kadınla Kafkas Cephesi’ne gitti. Eşleri Ermenilerce şehit edilmiş kadınlarla Ermenilere karşı çarpıştı. Millî Mücadele Döneminde oğlu, kızı ve kardeş leriyle beraber Bursa ve İzmit’in düşman işgalinden kurtarılması için çalıştı. 300 kişiyi aşkın müfrezesiyle Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebelerine katıldı. Üsteğmen rütbesiyle emekli oldu. Emekli maaşım Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM’ce kendisine tekrar aylık bağlandı. 1955’de Erzurum’da öldü. www.tsk.mil.tr/anitkabir/baskahramanlar 56 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Doğu Cephesi’nin TBMM için önemini açıklaymız. Güney Cephesi Savaşları Mondros Ateşkes Anlaşması’nın koşullarına aykın olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı; Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler. Fransa ile İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma yaparak Orta Doğu’yu nasıl paylaşacaklarım belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz man dası, Suriye ve Lübnan da Fransız mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti. Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırıyorlardı. Sivas Kongresi’nde alı nan karar gereğince yörede Kuvayımilliye kurularak halkın direnişe geçmesi sağlanmıştır. Güney Cephesi’nde işgalcilere karşı yürütülen mücadelede bölge halkının özellikle Kuvayimilliye birliklerinin önemli bir rolü vardır. Şahin Bey ve Karayılan en bilinen Kuvayımilliye liderlerindendir. KARAYILAN Asıl adı Mehmet olan Karayılan; Gaziantep’in 40 km kuzeyinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi Höcüklü köyü Elifler mezrasında 1888 yılında doğmuştur. Karayılan, hayvan sürüleri bulunan ve çevresine göre zengin sayılan bir köylü ailesine mensuptu. Karayılan’ın babası 1904 yılında Ermeni eşkiyalan tarafından obasına yapılan baskın sırasında şehit edilmişti. Bu tarihte Karayılan 16 yaşındaydı. Genç yaşta yalnız kalan Karayılan, kendi kendine okuma yazmayı öğrenmiş, bir süre köy imamlığı yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Cephesi’nde savaşmış, çeşitli yararlıklar göstermiş ve çavuşluğa terfi ettirilmiştir. Bu savaşta ayağından yaralanarak Malatya Hastanesi’nde tedavi edilen Karayılan, daha sonra köyüne dönmüştür. Hükümet kuvvetleriyle birlikte eşkiya Bozan Ağa ve adamlarım dağıtmıştır. Antep savaşı şiddetlenince çetesiyle Karabıyıklı’da düşmana ilk ve kesin darbeyi indiren Karayılan, Kuvayımilliye safına katılmıştır. Daha sonra Dülük köyüne gelerek şehri kuşatan Fransız çemberini yarmış ve Antep’e girmiştir. Kendisine Şıhın Dağı’ndaki (Sarımsak Tepe) Fransızlan püskürtmesi emri verilen Karayılan, bu çarpışmada (24 Mayıs 1920 tarihinde) şehit düşmüştür. Bu olayla birlikte Karayılan ismi, Antep halkım temsil eden kahramanlardan biri olmuştur. www.gaziantep.gov.tr 57 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Antep Savunması Fransızlar, Antep’i İngilizlerden devraldıktan sonra, Ermenilerin taşkınlıklanna seyirci kaldılar. Bu durum üzerine, ulusal kuvvetler Çatalmazı Boğazı’nda Fransızlara saldırdılar. Fransızlar bölgeyi elde tutmak için yeni kuvvetler getirmeye başladılar. Antep’te Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bir şubesi açıldı. Üsteğmen Salih, “Şahin” takma adıyla Kuvayımilliye Komutanlığı’na getirildi. Ulusal kuvvetler Antep’e ilerleyen 1.000 kişilik bir Fransız birliğini yendiler. Antep’te sıkışan Fransızlar ise yardım istediler. Bunun üzerine güçlü silahlarla donatılmış bir Fransız kuvveti Antep’e doğru yola çıktı. Şahin Bey emrindeki zayıf kuvvetlerle bunlara saldırdı, sonuna kadar savaşarak Fransız süngüleri altında şehit oldu. Ulusal kuvvetler saldırılarını durdurmadılar. Fransızlara her yerde saldırdılar. Ancak bu kuvvetler bir komuta altında değildi. Bu sebeple Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal’in emriyle Antep’e gelerek Kuvayımilliye Komutanlığı’nı üstüne aldı. Antep halkı 1 Nisan 1920 tarihinde Fransız ve Ermenilere karşı ayaklandı. Fransızlar çok üstün kuvvetlerle Antep’e saldırdılar, yoğun top ateşine tuttular. 19 Nisan’da ulusal kuvvetler Mağarabaşı Savaşı’nda büyük başan elde ettiler. 11 Ağustos’ta Fransızlar büyük yardım alarak Antep’e yeniden saldırmaya başladılar. Antep’e bir ültimatom vererek iki saat içinde teslim olmasını, silahların bırakılmasını, tazminat verilmesini istediler. Türk topraklarım işgal ve tahrip eden Fransızların bu isteği Antepliler tarafından reddedildi. Teslim olma istekleri reddedilince Fransızlar şehri yine top ateşine tuttular. ŞAHİN BEY Asıl adı Mehmet Sait olan Şahinbey 1877’de Gaziantep’te doğmuştur. 1899’da Yemen’e er olarak gitmiştir. Yemen’de gösterdiği başarıdan sonra başçavuş olmuştur. 1911’de Trablusgarp Savaşlarına gönüllü olarak katılmıştır. Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Romanya, Filistin cephelerinde savaşmıştır. 1917 Ekiminde ise Sina Cephesi’nde görev almış ve rütbesi teğmenliğe yükselmiştir. Bu arada İngilizlere esir düşmüş ve 1919’a kadar M ısır’da kalmıştır. Mütarekeden sonra İngilizler Türk esirlerini serbest bırakmışlar ve Şahin Bey de 13 Aralık 1919’da İstanbul’a gelmiştir. Ali Rıza Paşa kabinesinde Harbiye Nazın olan Cemal Paşa’ya müracaat ederek Antep’e yakın olan Birecik İlçesi Askerlik Şube Başkanlığı’na tayin olmuştur. Fransızların Antep ve yöresini işgal etmeleri üzerine Şahin Bey Fransızlara karşı milis kuvvetleri ile birlikte karşı koymuştur. 4 Şubat 1920’de Kilis yoluna hâkim olan milis kuvvetleri, telgraf hatlarını tahrip ederek Fransızların Kilis ile her türlü irtibatım kesmişlerdir. Bu esnada Antepliler, cephane ve erzak göndermişlerdir. Fransızlar, 18 Şubat’ta bu yoldan geçmeyi bir daha denemişler fakat Şahin Bey kuvvetlerince mağlup edilerek Kilis’e geri çekilmişlerdir. Fransızlar Şahin Bey’in kuvvetleri üzerine son kez top ve makineli tüfeklerle saldırdılar. Top ve mermi yağmuru altında sadece tüfekle karşı koymanın ölümle neticeleneceğini anlayan Şahin Bey’in kuvvetleri geri çekilmeye başladı. Şahin Bey’in yakınında bulunan arkadaşları birlikte çekilmek için ısrar ettiler. O, çekilmeyi her defasmda reddetti. Elmalı Köprüsü taşlarım kendine siper ederek Fransızlara ateş etmeye devam etti. Şahin Bey 28 Mart 1920 tarihinde şehit oldu Antep şehri kadım, çocuğu, yaşlısıyla ve çok az bir ulusal kuvvetle; bıçak, taş, sopa, balta, av tüfeği gibi basit silahlarla, 15.000 kişilik, modem silahlarla donatılmış Fransız ordusuna karşı kahramanca savaştı. Açlık ve cephanesizlik yüzünden Antep on bir aylık bir direnmeden sonra 9 Şubat 1921 ’de teslim oldu. Bu kahramanca direnişi karşısında TBMM, daha savaş devam ederken Antep’e “Gazi” unvanım verdi ve şehrin adı “Gaziantep” oldu. Maraş Savunması îşgai ettikleri Güney Anadolu şehirlerinde Ermenilerle birlikte Türk halkına karşı onur kinci davranışlarda bulunan Fransızlar, 1920 yılı başından itibaren Maraş’a yeni birlikler getirmeye başladılar. Bu kuvvetler Türk saldınlanyla yıpratılmaya başlandı. Fakat Fransızların, yollan üzerindeki Türk köylerinde yaptıklan kötü uygulamalar Türk halkım topluca direnişe itti. 20 Ocak 1920 tarihinde Maraş’m ileri gelenlerini tutukla maya ve hükümet binasını işgale başlayan Fransız birliklerine halk ateş açtı ve onlan geri püskürttü. Fransız birlikleri şehri yoğun top ateşine tuttu. Türk direnişi, yeni kuvvetler getiren Fransızlar karşısında yılmadan sürdü. Maraş halkı ellerinde yeterli silah, cephane, yiyecek ve ilaç olmaksızın, soğuk kış şartlarında en modem silahlarla donatılmış Fransız birlikleri karşısında mücadele etti. Sütçü İmam’ın başlattığı ve Maraş halkının kahramanca yürüttüğü mücadele karşısındaMaraş ’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Maraş adı TBMM karan ile 1973’te Kahramanmaraş olarak değiştirildi. Urfa Savunması Ocak 1919’da Urfa’yı işgal eden İngilizler, ekim aymda şehri Fransızlara terk ettiler. Fransızlar, bütün yörede olduğu gibi, işgal ettikleri Urfa’da da Ermenilere dayanarak Türk halkına karşı onur kinci davranışlara başladılar. Ermenilerin intikam duygulanyla yaptıklan bütün taşkınlıklara göz yumdular. 29 Aralık 1919’da buraya atanan Yüzbaşı Ali Saip (Ursavaş), Mustafa Kemal’in emriyle Fransızlan buradan çıkarmak için çalışmaya başladı. Ulusal kuvvetler 7 Şubat 1920’da Urfa’daki Fransız Komutanlığına kesin bir uyan vererek şehrin 24 saat içinde boşaltılmasını istediler. İstekleri yerine 59 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 getirilmeyince Türk kuvvetleri Urfa’ya girdiler. 9 Şubat’ta silahlı çatışma başladı. Fransızlar şehri terk etmeyi reddettiler. Bu arada İngilizler Batı kamuoyunda Türk halkının direnişini, Müslümanların Eımenileri katlettikleri şeklinde duyuruyorlardı. Oysa Fransız ve Ermeniler Maraş’ta, Türk halkım kadm-çocuk demeden katlediyorlardı. Mart ayı başlarında Urfa direnişi zayıflamaya başladı. Bazı Urfahlar Mustafa Kemal Paşa’ya başvurarak (19 Mart 1920) kolordunun hemen yardıma gelmesini, halkın direniş gücünün tükendiğini bildirdiler. Mustafa Kemal Paşa, 13. Kolorduya gereken emrin verildiğini, Fransızların da çok zor durumda olduğunu belirterek direnmenin sürdürülmesini istedi. Kolordu Urfa’ya gereken yardımı yapamadığı hâlde, daha fazla direnme gücü kalmayan Fransızlar 11 Nisan 1920’de silah ve cephaneleriyle Urfa’yı terk ettiler. Urfa’ya TBMM karan ile 1984 yılında Şanlıurfa adı verildi. Fransızlar halkın direnişi sonucunda askerî harekâtlarım durdurduktan sonra Sakarya Zaferi’nin ardından TBMM ile Ankara Antlaşması’m yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar. Antalya, İsparta ve Konya’yı işgal eden İtalyanlara karşı ise cephe açılmadı. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanlan etkiledi. İtalya Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu tamamen terk ettiler. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndekı mücadele, halkın kahramanca direnişi sayesinde başarıyla sonuçlanmış oldu. Güney Cephesi savaşlarının kazanılmasında Kuvayımilliye ’nin rolünü değerlendiriniz. 2. BATI CEPHESİ SAVAŞLARI Kuvayımilliye Nedir? Kuvayımilliye, Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri ve Anadolu’da ilerlemeleri üzerine kurulan ve düşmana karşı savaşan kuruluşlardı. Kuvayımilliye birlikleri, düzenli ordu kumlana dek Kurtuluş Savaşı’nda çete ve silahlı savunma kuruluşları olarak büyük yararlılıklar gösterdi. Kuvayımilliye adı, önceleri İzmir bölgesinde bulunan silahlı direnişçilere verildiği hâlde sonralan bütün millî hareketi kapsayacak şekilde kullanıldı. Kuvayımilliye işgalcilere karşı halkın tepkisi sonucu kurulmuştu. Kuvayımilliyenin amacı; hiçbir devletin ve milletin egemenliğini kabul etmeden, milletin kendi bayrağı altında özgür ve bağımsız yaşamasını sağlamaktı. Kuvayımilliye bölgesel özelliğinin yanı sıra sivil bir yönetim altında savaşan kişilerden oluşuyordu. İzmir bölgesinin efeleri, Güneydoğunun direnişçileri Kuvayımilliyeciler idi. Millî Mücadele’nin başında bir direnme hareketi olarak ortaya çıkmış olan bu bölgesel kuruluşlar, daha sonra TBMM’nin kurulması ile birleştirilmiş ve I. İnönü Savaşı sırasında da tamamıyla düzenli orduya dönüşmüştür. Ancak Kuvayımilliye ruhu Kurtuluş Savaşı ve inkılaplar süresince yaşmaya devam etmiştir. 60 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 KuvayımUliyecilerden bir bölümünün düzenli ordu birliği hâline getirilişi. Resimde Albay Bekir Sami Bey’in yönetimindeki Bursa Birliği görülmektedir. Kuvayımilliye birlikleri yurt savunmasında özellikle Batı Cephesi’nde önemli görevler üstlenmişlerdir. Vatansever Türk halkı kendiliğinden teşkilatlanarak düşmana karşı koymaya başlamıştır. Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden eli silah tutan herkes mücadeleye katılmıştır. Bu birlikler ilk dönemlerde düşman ilerleyişini yavaşlatmalardır. Kurtuluş Savaşı’nm örgütlenme döneminde bunların başma komutan olarak eğitimli subaylar gönderilmiştir. Örneğin; Sivas Kongresi’den sonra Ali Fuat Paşa Batı Anadolu Kuvayımilliye Umum Komutanlığına atanmıştır. Benzer örgütlenme Güney Cephesi’nde de gerçekleştirilmiştir. Atatürk Diyor ki Aydın Cephesi’nde, kutsal vatanı istila etmeye çalışan düşmanla Kuvayımilliye çarpışmakta ve her kanş toprağına vatana bağlı ve özverili evlatlarının cesetlerini gömmektedir. Hiçbir kuvvet, hiçbir yetki, tarihin emrettiği bu görevden milletimizi engelleyemeyecektir. Kuvayımilliyemizin etkin egemeni, ancak millet ve yüksek millî amaçlardır; başka hiçbir birey ve topluluk etkili olamaz. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 122 Tüm iyi niyet ve çabalar rağmen Kuvayımilliye güçleri ile düşmanın yurttan atılamayacağı anlaşılmıştır. Bunun üzerine TBMM düzenli ordunun kurulmasına karar vermiştir. Kuvayımilliye güçlerinin önemli bölümü düzenli orduya katılmış ve bağımsızlık mücadelesi sistemli bir şekilde yürütülmeye başlanmıştır. m * Kuvayımilliye *den düzenli orduya niçin geçilmiştir? w TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kurtuluş Savaşı’nın kaderini belirleyen savaşlar Batı Cephesi’nde gerçekleştirilmiştir. Bu cephedeki savaşlar TBMM tarafından kurulan düzenli ordular tarafından Yunanlılara karşı yürütülmüştür. Birinci înönü Savaşı (6 - 10 Ocak 1921) Kuvayımilliyecilerden olan Çerkez Ethem, düzenli orduya katılmayı reddederek ayaklanmıştı. 1921 yılı başlarında gerçekleşen bu olaydan yararlanmak isteyen Yunan ordusu, 6 Ocak 1921 ’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek Eskişehir ve Afyon yönünde saldınya geçmişti. Amaçlan, Eskişehir’i ele geçirip demir yolu ulaşımım kontrol altına almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Albay îsmet Bey komutasındaki Türk ordusu 10 Ocak 1921 ’de kendinden sayı ve silah bakımından üstün olan Yunan ordusunu İnönü’de durdurmayı başarmıştır. TBMM Başkam Mustafa Kemal, Birinci İnönü Savaşı'nm geçtiği alanı gezerken (Bozüyük, 10-15 Şubat 1921) Bu savaşm kazanılmasıyla TBMM Hükümeti yurt içi ve yurt dışında saygınlık kazanmıştır. Milletin TBMM ve orduya güveni artmıştır. İtilaf Devletleri Londra’da konferans düzenlemek zorunda kalmışlardır. Bu zaferden sonra Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Birinci İnönü Savaşı’m başanyla yöneten İsmet Bey’in rütbesi albaylıktan generalliğe yükseltilmiştir. İkinci İnönü Savaşı (23 Mart -1 Nisan 1921) Londra Konferansı’nda teklif edilen önerilerin TBMM Hükümetince kabul edilmemesi üzerine, İtilaf Devletleri isteklerini Türklere zorla kabul ettirebilmek için Yunanhlan Bursa ve Uşak üzerinden tekrar saldırttılar. Türk kuvvetleri karşı saldınya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nm üstün yönetimi başarının elde edilmesinde etkili oldu. 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa yönünde TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 geri çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de İkinci kez yenildiler. Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya çektiği kutlama telgrafında,“Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs (kötü) talihini de yendiniz!” diyerek zaferin önemini dile getirmiştir. n. İnönü Zaferi’yle TBMM Hükümeti varlığını Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı arttı. Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı. Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar. înönü Savaşlarının Türk tarihindeki önemini açıklaymız. TBMM Başkam Mustafa Kemal, İkinci İnönü Zaferi’nden sonra Batı Cephesi Komutam îsmet Paşa ile konuşurken (Haziran 1921) Kütahya - Eskişehir Savaşları (10 -24 Temmuz 1921) İnönü Savaşlarının kazanılmasından soma Türk ordusunun saldırı girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede yeniden başladı (10 Temmuz 1921). Bu durumda Mustafa Kemal Paşa fazla kayıp verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin batı tarafında durarak yeni bir saldın için hazırlıklara başladılar. Kütahya-Eskişehir Savaşlan sonunda; 1. Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır. 2. Meclis tarafından Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921 ’de başkomutanlığa getirilmiştir. 3. Mustafa Kemal’e üç ay süreyle Meclisin yetkileri verilmiştir. TC. ÎNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 İstiklâl Marşı’nın Kabulü “Şairlerimizin dikkatine: Milletimizin dahili ve harici istiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklâl Marşı, Umur-u Maarif Vekâleti Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 ( 23 Aralık 1920) tarihine kadar olup bir heyet-i edebiye (edebiyat kurulu) tarafından, gönderilen eserler arasından seçilecek tir ve kabul edilen eserin güftesi (sözü-şiiri) için beş yüz lira ödül verilecektir. Aynca beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka (yarışma) açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’da Büyük Millet Meclîsi Maarif Vekâleti (MEB) ne yapılacaktır.” www.meb.gov.tr/belirligunler/istiklal_marsi/index_istildal.html (Düzenlenmiştir.) 3 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır. 1920 yazı içinde ülke topraklarının büyük bir bölümü işgal altındadır. Ankara düzenli bir ordu kurma çalışmaları içindedir. İstanbul Hükümeti Mondros Ateşkes hükümleri gereğince orduyu terhis etmiştir. Yeni bir ordu kurma çalışmalarında ise sayısız güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Meclis Hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek güçleri de harekete geçirme çabasındadır. Yayımlanan gazeteler halkı işgal güçlerine karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. Gazete ve dergilerden önemli miktarları hükümet tarafından satın alınarak cephelere yönlendirilmekte, mitingler düzenlemekte ve camilerde vaazlar verilmektedir. İstiklâl Marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir. İstiklâl Marşı’nın yazılmasının kararlaştırılması üzerine gazetelere yukarıdaki ilan verilmiştir. Son şiir gönderme tarihî olan 23 Aralık 1920’ den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri inceler ancak içlerinde İstiklâl Marşı olabilecek bir eser bulamaz. Bakan Hamdullah Suphi, Mehmet Akif’in ödül konulması nedeniyle yarışmaya katılmadığını öğrenince, 64 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğim belirtir ve yarışmaya katılmasını ister. Mehmet Âkif, Eğitim Bakam Hamdullah Suphi’nin 5 Şubat 1921 tarihli mektubu üzerine İstiklâl Marşı yazmak için Ankara’da çalışmalara başlar. İstiklal Marşı 17 Şubat 1921 tarihinde Hakmiyeti Milliye ve Sebilürreşat gazetelerinde yayımlanır.... 12 Mart 1921 ’de TBMM’de millî marş olarak kabul edilir. Paltosu olmayan Âkif kazandığı beş yüz liralık ödülü, yoksul kadın ve çocuklara yönelik bir hayır kurumu olan “Darülmesai” ye bağışlar. IIII İstiklâl Marşı’mızın 1930 yılından beri söylenen bestesi Osman Zeki ÜNGÖR’e aittir. 3. EĞİTİM DAVASI Türk halkının topyekûn ölüm kalım mücadelesine giriştiği ve Sakarya Savaşı’mn hazırlıklarının yapıldığı dönemde, 1922 Temmuz’unda, Başkumandan Mustafa Kemal’in bizzat katılmış olduğu Maarif Kongresi, büyük önderin, millî kurtuluşun gerektirdiği çok yönlü mücadeleler arasında eğitim davasına verdiği hayati önemi göstermesi bakımından derin bir anlam taşımaktadır. o Kurtuluş Savaşı ’nın en ş iddetli günlerinin yaşandığı bir ortamda Atatürk'ün MaarifKongresi’ni düzenlemesi onun hangi kişilik özelliklerini göstermektedir? Atatürk Diyor ki ... Eğitimlerin hedef ve amaçlan başka başkadır. Ben burada yalnız yeni Türk Cumhuriyeti’nin yeni kuşağa vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle ifade ettikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım... Bir de millî eğitim esas olduktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlarım da millî yapmak zorunluluğu tartışmadan uzaktır. Millî eğitim ile geliştirmek ve yükseltmek istenilen genç beyinleri, bir taraftan da paslandıncı, uyuşturucu, hayalî fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak gerekir... Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 234 65 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk, düşmanın taarruzu ve hızlı ilerleyişi karşısında Ankara’da toplanacak Maarif Kongresi’nin ertelenmesi yolundaki önerileri reddetmiş ve 15 Temmuz 1921 ’de Kongre’yi bir konuşma ile açmıştır. Bu konuşmasmda Atatürk, savaşa ve bütün maddi imkânların düşmanı kovmak için kullanılması zaruretine rağmen, “millî” ve “çağdaş” bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin programa bağlanmasını istemiş; o güne kadar izlenen eğitim usullerinin yol açtığı zararları anlatmıştır. Savaş ortasındaki bu kongrede Atatürk’ün söylediği şu sözler, kültür ve eğitime verdiği önemin, milletine beslediği inancın belirgin bir ifadesidir: “Silahıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü İkincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.” Mustafa Kemal, savaş şartlarına rağmen eğitime gereken önemi vermiş, bu tutu munu yaşadığı sürece de devam ettirmiştir. 1928 yılında gerçekleştirilen “Harf İnkılabı” sürecinde kara tahtanın başma geçerek halka yeni harfleri öğretmiştir. Yine bu süreçte “Başöğretmen” unvanın kabul etmiştir. Her fırsatta eğitimin önemine değinen Mustafa Kemal, millî ve çağdaş bir eğitim için yenilikler yapmıştır. Atatürk eğitim işleri ile sürekli ilgilenmiştir. Mustafa Kemal'in m illî ve çağdaş eğitime önem vermesinin nedenleri neler olabilir? 4. HER ŞEY VATAN İÇİN Atatürk Diyor ki Ankara’daki çalışmalarım, yalnız, ordunun insan ve taşıt araçları bakımından gücünün artırılması, yiyecek ve giyeceğinin sağlanıp düzene konmasıyla ilgili tedbirler almak ve hazırlıklar yapmakla geçti. Nutuk, Bugünkü dille yayına hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ. www.atam.gov.tr Atatürk yukarıda belirttiği çalışmaları gerçekleştirmek için hangi kararlan almış olabilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Birinci ve 1 kinci İ nönü savaşlarının kazanılmasından sonra Türk ordusu Yunanlılara karşı taarruzda bulunmuştur. Ancak bu taarruz başarılı olmamış ve ordu muz Sakarya Irmağı’mn doğusuna çekilmek zorunda kalmıştı. Bu durum ordumuzun özel likle malzeme bakımından desteklenmesi gerektiğim ortaya çıkarmıştı. Başkomutan Mustafa Kemal, ordunun ihtiyaçlarım kısa bir sürede ve düzenli olarak sağlayabilmek için Tekalif-i Milliye olarak bilinen emirleri yayımladı. Tekalif-i Millîye Emirleri (7-8 Ağustos 1921) 1- Her kazada bir Tekalif-i Millîye komisyonu kurulacaktır. 2- Tüccar ve ahalinin elindeki çamaşırlık bez, erkek elbisesi yapmaya elverişli her çeşit kumaş ile astar, meşin, sahtiyan, çarıklık, deri, mıh, hayvan malzemesinin yüzde kırkma, bedeli sonra verilmek üzere el konacaktır. 3- Her ev, bir kat çamaşır, bir çift çorap ve çarık hazırlayacaktır. 4- İnsan ve hayvan yiyeceklerinin yüzde kırkma bedeli sonra verilmek üzere el konacaktır. 5- Nakil vasıtaları ayda bir kereye mahsus olmak üzere 100 km kullanılacaktır. 6- Ordunun yiyeceğine ve giyeceğine yarayan bütün metruk mallara el konacaktır. 7- Muharebeye elverişli bütün silahlar üç gün içinde teslim edilecektir. 8- Akaryakıt, kamyon lastiği, muharebe malzemesinin yüzde kırkma el konulacaktır. 9- Silah ve malzeme yapan zanaatçıların isimleri tespit edilecektir. 10- Her çeşit araba ve hayvanın yüzde yirmisi alınacaktır. http://farabi.selcuk.edu.tr Tekalif-i Millîye Emirleri incelendiğinde M illî Mücadele’nin hangi koşullarda yürütüldüğü söylenebilir? Türk halkı ordusuna yardım için her türlü fedakârlığı yapmıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal Tekalif-i Millîye Emirleri’ni yayımladıktan sonra Türk milleti vannı yoğunu ortaya koymuştur. Tabloda görüldüğü gibi kadın erkek, genç yaşlı, hatta çocuk demeden ordusunun yardımına koşmuştur. Her türlü imkânım kurtuluş için sefer ber edip büyük bir özveri örneği göstermiştir. Tekalif-i Millîye emirlerini uygulamak istemeyenler ve Millî Mücadele aleyhinde bozgunculuk yapanlan yargılamak için Kastamonu, Samsun ve Konya’da İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. 5. ADIM ADIM ZAFERE Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos - 13 Eylül 1921) Türk ordusu Kütahya-Eskişehir Savaşları sonrası Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekilmekle askerî bakımdan büyük bir avantaj elde etmişti. Türk kuvvetleri düşman taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakarya’nın doğusunda yeniden düzenlenerek savun ma gücü artırılmıştı. Yunanlılar ise mevzilerini genişletmişler, ulaştırma şartlan zor bir arazide ilerlemek ve takviye yapmak zorunda kalmışlardı. Sakarya Nehri’nin gerisine çekilme, halkta karamsarlığa neden olmuş ve Mecliste de bunun belirtileri ortaya çıkmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nm muhalifleri; “Ordu nereye gidiyor, millet nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır, o nerededir? Bu çok acı veren durumun ve yürekler acısı görünümün gerçek sorumlusunu ordunun başmda görmek isterdik.” diyerek Mustafa Kemal Paşa’yı eleştirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921’de Büyük Millet Meclisine verdiği bir önerge ile başkumantanlığı kabul ettiğini bildirdi ancak Meclisin elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti. Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşa’nm muhalifleri, kendisine başkomutan unvanını ve Meclisin yetkilerini kullanmak hakkım önce vermek istemediler. Ancak unvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı. Başkomutanlık görevine getirilen Mustafa Kemal Paşa savaş hazırlıklarını tamamladıktan sonra cepheye hareket etti. Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiğini kırdı. 23 Ağustos’ta başlayan savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sanlı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı. 23 Ağustos’tan 13 Eylül’e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün devam eden Sakaıya Meydan Savaşı’ndan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde cepheyi terk etti. Atatürk Diyor ki Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her kanş toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yarımdaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur. Nutuk, Bugünkü dille yayma hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ, www.atam.gov.tr 68 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal'in bu emimin Sakarya Savaşı’ıun kazanılmasındaki etkisi nedir? Sakarya Meydan Savaşı, ikinci Viyana Kuşatmasından bu yana devam eden gerilemenin durdurulduğu ve ileri gidişin başladığı bir dönüm noktası oldu. Bu zafer, bütün memlekette günlerce süren sevinç gösterilerine ve heyecanlı kutlamalara vesile oldu. Meclis, 19 Eylül 1921’de kabul edilen bir kanunla, Türk milletinin bir şükranı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya mareşallik rütbesi ve gazilik unvanım verdi. Z M Û tfN İN 27D0.D Hattı sathılllUUaiaavardır. 0 satıh bütün vatandır. Vatanın her karı; toprağı, »atandasın kanıyla ıslanmadıkça. >. terk Genelkurmay Başkanlığının Sakarya Zaferi için bastırdığı afiş Sakarya Zaferi, TBMM Hükümetinin dış ilişkilerinde güç ve itibarının artmasına neden oldu. Sakarya Zaferi’nden soma, 13 Ekim 1921 ’de Sovyet Rusya (Kafkas Cumhuriyetleri) ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı. Sakarya Zaferi, askerlik ve politika balonundan da Kurtuluş Mücadelemiz’in önemli bir merhalesi oldu. Kurtuluş Savaşı’nm son savunma savaşı olan Sakarya Meydan Savaşı’nın diğer önemli sonuçlan şunlardır: Düşmanın saldın gücü tükenmiş, Türk topraklarım ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmiştir. TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır. İtalyanlar Anadolu’dan tamamen çekilmiştir. Büyük Taarruz (26 Ağustos-30 Ağustos 1922) Sakarya Savaşı’ndan soma kamuoyunda ve TBMM’de taarruz için sabırsızlık başlamıştı. Ancak düşmanı yurttan atabilmek ve kesin darbeyi vurmak için iyi hazırlanmak gerekiyordu. Bunu çok iyi bilen ve kavrayan Mustafa Kemal ordunun hazır olması için taarruzu erteledi. İlgililere de gereken açıklamaları yaptı. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 “Ordumuzun karan, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yanm hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi gidermeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu. Mustafa Kemal Paşa, ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir’e davet etti. Böylece Yunanlıların ve işgal devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti. Gerekli görüşme ve çalışmalan tamamlayan Mustafa Kemal 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’mn yatımda Genelkurmay Başkam Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutam İsmet Paşa (İnönü) bulunuyordu. Büyük Taarruz topçuların saat 5:30’daki ateşi ile başladı. 26 Ağustos günü Türk ordusunun taarruzu, Genelkurmay Başkanlığınca TBMM’ye bildirildi. Bu haber Meclisi coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile oldu. 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi. 27 Ağustos’ta Afyon, 8. Tümen tarafından kurtanldı. Afyon kurtuluşun şanlı müjdecisi olmuştu. Başkomutanlık karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargâhı Afyon’a taşındı. Türk ordusu çok hızlı hareket etmişti. Yunan ordusu geri çekilmekte bile sıkıntı çekmeye başlamıştı. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz’un son safhası tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir. Genelkurmay Başkanlığının “30 Ağustos Zafer Bayramı” İçin bastırdığı afiş TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda (30 Ağustos 1922) düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nm ateş hatlan arasında bizzat idare ettiği savaşta yok edilmiş veya esir edilmişti. Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam başan ile uygulanmıştı. 30 Ağustos 1922’nin gurur verici zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen düşmanın takip edilmesini ve üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesini uygun buldu. Tarihî “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emrini 1 Eylül 1922’de verdi. Yunanlılar, İzmir’e doğru kaçmaktaydı. Başta Yunan ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere çok sayıda Yunan askeri esir alınmıştı. Ordumuz 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi ve Kadife Kale’ye bayrağımızı çekti. İzmir’de askerlerimiz coşku içinde karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmir’in kurtuluşunu Belkahve’den seyretti. Büyük Taamız’ım başarıyla, sonuçlanmasında Mustafa Kemal'in rolünü açıklayınız . Bu zafer: Türk milletinin kendine güven duygusunu yükseltmiştir. Misakımillî büyük ölçüde gerçekleştirilmiş, düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır. Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve Çanakkale Boğazlarım işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmak için çaba harcamaya başladılar. 18 Eylül 1922’de bütün Batı Anadolu’yu Yunanlılardan kurtaran Türk ordusu İngiliz işgalinde bulunan Marmara Bölgesi’ne yönelmişti. Yeni bir savaşı göze alamayan İtilaf Devletleri ateşkes teklifinde bulundular. Yoğun görüşmeler sonucu 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması’yla, Edime dahil Trakya, Marmara Bölgesi ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarılmış oldu. 6. SİYASİ ZAFERLERİMİZ Mustafa Kemal Paşa askeri alanda elde ettiği başarılan, siyasi zaferlerle tamamlamıştır. Cephede olduğu gibi masa başında da Türk milletinin yararım gözetmiş ve onu adım adım tam bağımsızlığa ulaştırmıştır. Atatürk sayesinde yeni Türk Devleti uluslararası arena da onurlu ve saygm bir devlet olarak yerini almıştır. Londra Konferansı (21 Şubat 1921) I. İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye karar verdiler. Sevr’i gözden geçirerek Türk milletine kabul ettirmeyi planlıyorlardı. Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldı. Osmanlı delegeleri arasında Ankara Hükümetinin temsilcisinin de bulunması istendi. İtilaf Devletleri böyle davranmakla İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında çıkacak ikilikten yararlanmayı amaçlamıştı. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TBMM Hükümetini Londra Konferansı’nda temsil eden Bekir Sami (Kunduh) Bey (Sol başta) Mustafa Kemal ise davetin doğrudan TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan çağn yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi. îtilaf Devletleri İtalya aracılığıyla Ankara Hükümetini de konferansa davet ettiler. TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey, Türk milletinin Misakımillî ile belirlenmiş haklarından taviz vermeyeceğini belirtti. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler. Konferansta Ankara Hükümetine önerilen banş esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi. Konferans bir sonuç almamadan dağıldı. Ancak Yunanlıların sürekli olarak “Türkler banş istemiyor” şeklindeki tezleri bu konferansa katılmakla geçersiz hâle getirilmiş oldu. Bu konferansın TBMM Hükümeti açısından çok önemli bir siyasi kazanımı oldu. Bu kazanım Yeni Türk Devleti’nin İtilaf Devletlerince resmen tanınmasıdır. Afganistan Antlaşması (1 Mart 1921) Afganistan Antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde müzakere için Moskova’da bulunan Türk heyeti ile bağımsızlığım henüz kazanmış Afganistan temsilcileri arasında imza lanmış bir dostluk antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya göre; Bu iki kardeş devlet ve millet, birbirlerini bağımsızlıkların tanıyacaklardır. Taraflardan birine yapılacak saldın diğerine de yapılmış sayılacak ve saldınyı ortadan kaldıracaklardır. Kültürel bağlan güçlendirmek için Türkiye’den Afganistan'a öğretmen ve subay gönderilecektir. Moskova Antlaşması (16 Mart 1921) Birinci İnönü Savaşı’rnn kazammlanndan birisi de 1920 yılı Mayıs ayından beri diplomatik ilişkilerin sürdüğü Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması’mn imzalanmasıdır. Moskova Antlaşması’na göre; Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazandı. Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misakımillî’yi tamdı. İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım karan alındı. Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer cephelere kaydırılma imkânı doğdu. Moskova Antlaşması ile ilk kez büyük bir devlet Misakımillî’yi tanımıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kars Anlaşması (13 Ekim 1921) TBMM Başkam Mustafa Kemal Rus ve Azerbaycan temsilcileri ile birlikte (1921) Moskova Antlaşması doğu şuurlarımız ile ilgili bazı sorunlar bırakmıştı. Yurdun işgalcilerden tamamen kurtarılması için yoğun çabanın harcandığı bir dönemde TBMM Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmaması gerekiyordu. Sovyet Rusya da kendisine bağlı Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti ile anlaşmasını istedi. Sakarya Zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı. Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) Birinci ve ikinci İnönü savaşlarının kazanılmasından sonra Fransızların TBMM Hükümetine karşı tavırlarında değişiklik meydana gelmişti. Fransızlar bir anlamda Türk milletinin esir, ülkesinin ise sömürge yapılamayacağım anlamışlardı. Sakarya Zaferi’nin kazanılması TBMM Hükümeti ve onun ordusu hakkındaki son tereddütleri de ortadan kaldırdı. Fransızlar TBMM Hükümeti üe anlaşma isteklerini büdirdiler. Yapılan Ankara Antlaşması’na göre; TBMM ile Fransa arasındaki çatışmalar sona ermiş, bugünkü güney sınırımız (İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir. Hatay için özel bir yönetim biçimi uygulanması kararlaştırılmıştır. Buradaki Türklere geniş haklar tanınmıştır. Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır. Ankara Antlaşması, TBMM Hükümetinin diplomatik bir zaferidir. Bu zaferle Fransa Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Devletleri bloku parçalanmıştır. Güney Cephesi kapanmış, bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne kaydırılma imkânı ortaya çıkmıştır. 73 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mudanya Ateşkes Anlaşması (11 Ekim 1922) Büyük Taarruz kazanılıp 9 Eylül’de İzmir’in kurtarılmasından sonra Türk ordusu, 18 Eylül’de de tüm Batı Anadolu’yu işgalden kurtarmıştı. Türk ordusu daha sonra Boğazlar, İstanbul ve Trakya’yı geri almak için bu yönde harekete geçti. Bunun üzeri ne İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ye bildirdiler. 3 Ekim’ de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi olarak İsmet Paşa gönderildi. Yunanistan görüşmelere katılmadı. Sonradan ateşkes metnini imzaladı. Mudanya Ateşkes Anlaşması’mn imzalandığı, günümüzde müze olan bina Mudanya Ateşkes Anlaşması’na göre; Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmalara son verilecektir. Yunanlılar 15 gün içinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklar, Türkiye, banş sağlanıncaya kadar burada emniyet ve asayişin sağlanması için sekiz bin jandarma bulunduracaktır. Boğazların durumu banş antlaşmasıyla saptanacaktır. İtilaf Devletlerinin kuvvetleri banş antlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da kalacaklardır. 1^ Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Türk diplomasisi büyük bir zafer kazanmıştır. Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak banş konferansının hazırlıklan üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktır. Bu anlaşmayla Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmış, Misakımillî ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Banş antlaşmasıyla da uluslararası güvenceye alınacaktır. Aynca İstanbul ve Boğazların TBMM Hükümetine bırakılması ile de Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sürecinde elde edilen askerî başarıların ulusal ve uluslararası etkinliklerini değerlendiriniz? TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 7. BU VATAN BÖYLE KAZANILDI Bir milletin hayatında önemli olan olayların izleri o milletin kültürel hayatma da yansımaktadır. Sosyal bir varlık olan insan olayları bir bütün olarak yaşar ve ortaya koyduğu eserlere de yansıtır. Bu edebiyat olur, sinema olur ya da heykel olur. Türk Kurtuluş Savaşı da daha çok edebiyatımıza (şiir, roman, hikâye) yansımıştır. Yaban, Küçük Ağa ve Türk’ün Ateşle İmtihanı gibi edebî eserler bunun en çarpıcı örnekleridir. Aşağıda Kurtuluş Savaşı Dönemini anlatan bir romanın özeti yer almaktadır. KÜÇÜK AĞA Dünya Savaşı resmen sona ermiş ancak Osmanlı Devleti üzerindeki olumsuz etki leri devam etmektedir. Savaş sonrası birçok asker gazi olarak memleketlerine dönmüş tür. Bu erlerden biri de savaşta kolunu kaybetmiş Salih adlı Akşehirli bir askerdir. Memleketine döndüğünde çok ş eyin değiştiğim görür. Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve Türk halkı ş imdi birbirinden soğumuştur. Salih’in samimi arkadaşı olan Niko da bir Rum’dur ve gelişmelerden o da etkilenmiştir. Yunan ve İngiliz ordularının işgal haberleri gelmekte ve iki halkın birbirine olan düşmanlığı artmaktadır. Salih ise yüzyıllardır Osmanlı himayesinde rahatça yaşayan Rumların bu davranışını bir ihanet olarak görmekle beraber arkadaşı Niko’dan kopama maktadır. Rumlarla olan dostluğu kasabalı tarafından fark edilir ve kasabalı Salih’i dışlar. Salih artık sürekli Niko ve onun arkadaşlarıyla beraberdir. Artık Osmanlıya ve padişaha olan güveni de sarsılmıştır. Öte yandan halk işgallere tepkisiz kalmama kararı almıştır fakat bunun kimin önderliğinde yapılacağı belirsizdir. Salih günler geçtikçe kendi kasabalısının tepkisini çekmiş ve artık istenilmeyen biri olmuştur. Bu sırada kasabaya İ stanbullu Hoca adında bir hoca gönderilir. İstanbul’dan gönderiliş amacı kasabada padişaha ve Osmanlı’ya bağlılığı sağlamaktır. Hoca gerçekten de çok etkili bir insandır ve halkın büyük beğenisini kazanır. Vaazlarda cemaate Osmanlı padişahı lehinde düşüncelerini aktarmaktadır. Bu sırada memlekette kurtuluş ümidi olabilecek bir örgüt kurulmaktadır. Kuvayımilliye adı verilen bu örgüt Anadolu’da işgalleri önlemek için kurulmuştur. Fakat Kuvayımilliyenin işi çok zordur. n TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Memlekette işgallere karşı veya işgallerden yana birçok örgüt vardır. Kuvayımilliye önce bu örgütleri kendi tarafına çekmeli veya ortadan kaldırmalıdır. Hocanın vaazları da Kuvayımilliye ilkelerine ters düşmektedir. Hoca her fırsatta padişaha bağlılıktan bahsetmektedir, Kuvayımilliye ise padişahtan kurtulmak, yeni bir yönetim kurmak amacım gütmektedir. İşte bütün bunlar nedeniyle Kuvayımilliyeciler ile Hoca arasında bir zıtlaşma meydana gelir. Hoca ise halka kendini çok sevdirmiştir. Çünkü her yönüyle iyi ve doğru bir insandır. Fakat Hoca da kendi içinde bir yandan yaptığı işin gerçekten doğru olup olmadığım sorgulamaktadır. Olaylar gelişirken Salih ise unutulmuşluk ve terkedilmişlikten bir kaçış olarak Kuvayımilliyeye katılmaya karar verir. Onu bu karan vermeye zorlayan başka bir şey ise yakın arkadaşı Niko’nun da sonunda Osmanlıya karşı savaşta yer almasıdır. Salih bu ihanetin öcünün peşinden koşacak ve Kurtuluş Mücadelesinde büyük rol oyna yacaktır. Kuvayımilliyeciler, Hoca hakkında ölüm emri çıkartır. Hoca halkın zorla masıyla Akşehir’den kaçar ve çete reislerine sığınır. Kuvvacılar Hocayı bulması için Salih’i görevlendirir. Hoca ise şimdi hangi tarafta yer almak gerektiğinin hesabım yap maktadır. Kuvayımilliye ise her geçen gün başan kazanmakta ve güçlenmektedir. Salih Hoca’yı bulur ve onu Kuvva yararına çalışmaya ikna eder. Bu sırada Hoca, Salih’ i bilgi almak için Akşehir’e yollar. Akşehir’de ise Hoca öldü bilinmektedir. Oysa Hoca hayattadır ve yeni kimliği “Küçük Ağa” ile Kuvva yararına çalışmaktadır. Hoca’nm Kuvva yararına çalıştığı haberi Salih tarafından Akşehir’de sadece Kuvvacı olan birkaç kişiye duyurulur ve memnuniyet yaratır. Hoca, Çerkeş Ethem’in düzenli orduya katılmamak için çıkardığı isyanı sonuçsuz bırakarak millî kuvvetlere en büyük hizmetini vermiş olur. Memleket zafere doğru gitmektedir ve bu noktada Ankara ve Melis’e büyük iş düşmektedir. Küçük Ağa, Fevzi Paşa ile birlikte Akşehir’e gelir ve burada da tanın madığını ve Küçük Ağa olarak bilindiğini görür. Eşi ve çocuğu hakkında bilgi alır ve çocuğunu bulur fakat eşinin durumu kötüdür. Eşine geldiğini haber eder fakat kadın ölmek üzeredir ve oğlunu Hoca’ya emanet ettiğini söylemekle kalır. Günler sonra da ölür. Hoca daha sonra Ankara’ya döner ve mücadeleye devam eder. Tank BUĞRA m * (4 T m * Yukarıdaki romana göre Türk inşam Kurtuluşu Savaşı fndan nasıl etkilenmiştir? Kurtuluş Savaşı ’nı konu alan sanat ve edebiyat eserlerini araştırıp bu eserlerde toplumsal olaylarm nasıl ele almdğım inceleyiniz? Siz Kurtuluş Savaşı *m filme alsaydmız nasıl bir afiş hazırlardınız? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET Birinci Dünya Savaşı devam ederken Rusya’da rejim değişikliği meydana gelmişti. Bunun üzerine Rusya, savaştan çekilmiş ve işgal ettiği Türk topraklarım boşaltmıştı. Ruslar çekilince Kafkasya’da bir devlet kurmuş olan Ermeniler bu yerleri işgal ettiler. TBMM, Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi komutanlığına atadı. Ermeniler yenilgiye uğratıldı ve Gümrü Antlaşması ile Doğu Cephesi kapandı. Mondros Ateşkesi’nden soma güney bölgelerimiz önce İngilizler daha soma Fransızlar tarafından işgal edildi. Özellikle Maraş, Urfa ve Antep halkı gösterdiği üstün vatan müdafaası ile Fransızlan mağlup etti. Fransızlar Ankara Antlaşma’sı ile bölgeyi tamamen boşalttı. Batı Cephesi’nde düşmana karşı önce Kuvayımilliye birlikleri ile mücadele edildi. TBMM tarafından kurulan düzenli ordu burada İsm et Bey komutasında Birinci ve İkinci İnönü savaşlarım kazandı. Özellikle Birinci İnönü Savaşı’mn önemli siyasal sonuçlan oldu. Afganistan ve Rusya ile antlaşmalar imzalandı. TBMM Hükümeti Londra Konferansı’na davet edilerek hukuken tarımdı. Başkomutan Mustafa Kemal emrindeki Türk ordusu önce Sakarya Savaşı’m, daha sonra ise Büyük Taarruz’u kazanarak Türk milletinin bağımsızlığım sağladı. Sakarya Zaferi sonrasında Ankara ve Kars antlaşmaları imzalandı. Mustafa Kemal’e TBMM tarafından Sakarya Savaşı’ndan soma “gazi” unvanı ile “mareşal” rütbesi verildi. Kurtuluş Savaşı’nda Türk milleti büyük bir fedakarlık gösterdi. Canım ve malım ordusunun emrine vermekten çekinmedi. Türk milletinin bu üstün fedakârlığı edebiyat ve sanat eserlerine de yansıdı. 77 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına “Y” yazınız. ( ) 1. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’dır. ( ) 2. Güney Cephesi Kars Antlaşması ile kapanmıştır. ( ) 3. Birinci İnönü Savaşı’m Kuvayımilliye birlikleri kazanmıştır. ( ) 4. Londra Konferansı ile TBMM hukuken tanınmıştır. ( ) 5. Sakarya Zaferi son savunma savaşıdır. ( ) 6. Tekalif-i Millîye Kararlan Birinci İnönü Savaşı’ndan önce alınmıştır. ( ) 7. Batı Cephesi savaşlarının kazanılması sonucu Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır. ( ) 8. “Yaban” Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir romandır. ( ) 9. TBMM ilk siyasi başarısının Gümrü Antlaşması ile elde etmiştir. ( ) 10. İtalyanlar Anadolu’yu Sakarya Zaferi’nden soma boşaltmışlardır. 78 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TEST m 1) Aşağıdaki ifadelerden hangisi, Kuvayımilliye ’yi doğru olarak tanımlamaktadır? A) B) C) D) 2) TBMM’nin oluşturduğu öncü birliklerdir. İşgallere karşı halkın oluşturduğu direniş birlikleridir. Osmanlı ordusudur. Padişaha bağlı muhafız birlikleridir. Kurtuluş Savaşı’mn başladığı yıllarda, işgallere karşı Batı ve Güneydoğu Anadolu’da Kuvayımilliye adı verilen silahlı direniş birlikleri oluşturulurken, Doğu Anadolu’da bu tür bir gelişme görülmemiştir. Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) 3) Ekonomik kaynakların yeterli olmaması Bölge halkının İstanbul Hükümetini desteklemesi Ermenilere karşı Kuvayımilliye’nin yeterli olacağma inanılmaması Bölgede düzenli ordu birliklerinin bulunması Gümrü Antlaşması’nın sonuçlan ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) B) C) D) Doğu sınırının belirlenmesinde etkili olmuştur. Ermeni sorunu hukuken sona ermiştir. Moskova Antlaşması’mn imzalanmasına zemin hazırlamıştır. İtilaf Devletleri banş önerisi getirmiştir. 4) İtilaf Devletleri Kurtuluş Savaşı sırasında, - Anadolu’da ayaklanmalar çıkmasında etkili olmuşlardır. - Misakımillî karanmn alınması üzerine İstanbul Hükümeti üzerindeki baskılarını artırmışlardır. - Londra Konferansı’na TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümetini de çağırmışlardır. İtilaf Devletlerinin bu girişimleri ile gerçekleştirmek istedikleri amaçlar arasında aşağıdakilerden hangisi ver almaz? A) B) C) D) Kurtuluş Savaşı’m engellemek Barışı bir an önce sağlamak Türk milleti arasında ikilik çıkarmak İşgalleri kolaylaştırmak 79 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5) TBMM Hükümetinin Londra Konferansı’na katılmasının amaçlan arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) B) C) D) 6) Kuvayımilliye birliklerinin aşağıdakilerden hangisi karşısında başansızlığa uğraması düzenli orduların kurulmasını zorunlu kılmıştır? A) B) C) D) 7) İstanbul Hükümeti ile işbirliği yapmak Bağımsızlık savaşı verdiğimizi dünya kamuoyuna açıklamak Hukuki varlığını İtilaf Devletlerine kabul ettirmek Banş yanlısı olduğunu kanıtlamak İngiltere Yunanistan Kuva-i İnzibatiye Fransa Sovyet Rusya ile TBMM arasındaki ilk görüşmeler Mayıs 192Q’de başladığı hâlde, Moskova Antlaşması Birinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından sonra 16 Mart 1921’de imzalanmıştır. Antlaşma sürecinin uzaması aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) B) C) D) 8) TBMM’nin İstanbul Hükümetiyle ilişkilerini koparması İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıklarının sona ermesi Meclise karşı çıkan ayaklanmaların devam etmesi Rusya’nın Anadolu hareketinin başarısından emin olmaması TBMM Hükümeti, Birinci İnönü Savaşı’ndan soma Londra Konferansı’na katıldı. Konferans devam ederken Sovyet Rusya ile de Moskova’da görüşmeler yapıldı. TBMM Misakımillî’nin Sovyet Rusya tarafından kabul edilmesini sağladı. Buna göre; I. Doğu sınırında güvenlik sağlanmıştır. II. Sevr Antlaşması’nm geçersizliği Sovyet Rusya tarafından kabul edilmiştir. III. Düzenli ordu çahşmalan başlatılmıştır. IV. TBMM dış politikada etkili olmaktadır. bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir? A) iv e III B) II ve m C) m ve IV D) I,E v e IV 80 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 9) H. İnönü Zaferi’nden sonra Türk ordusu, Batı Cephesi’nin güneyindeki Yunan kuvvetlerini yok etmek için Aslıhanlar ve Dumlupınar’a doğru harekete geçti ancak Yunan kuvvetlerini mağlup edemedi. Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? A) B) C) D) Saldırının geç başlatılmış olması Yunanlıların İngilizlerden askerî destek alması Türk ordusunun saldın gücünde olmaması Türk ordusunun ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması 10) Sakarya Savaşı’nın kazanılmasından sonra Fransa TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzaladı. Fransa’nın antlaşmayı imzalamak için Sakarya Savaşı’mn sonucunu beklemesinin nedeni aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) B) C) D) Sevr Antlaşmasının imzalanmasına karşı çıkması Misakımillî’yi kabul etmesi TBMM’nin gerçek gücünü görmek istemesi Kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkması 11) Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı’ndan sonra orduyu taarruz için hazır hâle getirmek istemiştir. Aşağıdakilerden hangisi bu amaçla yapılan hazırlıklardan biri değildir? A) B) C) D) Başkomutanlık kanunu ile tanınan sürenin uzatılması Orduya taarruz eğitimi verilmesi Ulusal güçlerin seferber edilmesi Saltanatın kaldınlması I. TBMM H. İstanbul Hükümeti HE. Fransa IV. Yunanistan V. İtalya Yukarıdaki siyasi güçlerden hangileri, Mudanya Ateşkes görüşmelerine katılmamıştır? A) B) C) D) I ve V II ve in m ve IV EveIV 81 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 13) Aşağıdakilerden hangisi, Fransızların Güney Cephesi’nde başarısızlığa uğradığının bir kanıtı olarak gösterilemez? A) B) C) D) Maraş ve Urfa’nm halk tarafından kurtarılması Antep’in Fransızlara karşı 11 ay direnmesi İşgal ettiği yerleri Ankara Antlaşması ile boşaltması Ermenilerle işbirliği yapması 14) Mustafa Kemal’in 7-8 Ağustos 1921 ’de yayımladığı Tekalif-i Millîye Emirleri’nin bazı maddeleri şunlardır: - Yiyecek maddelerinin yüzde kırkına el konulacak, Sahibi bulunamayan yiyecek ve giyeceklerin tamamına el konulacak, Taşıt araçlarının yüzde yirmisine el konulacak. Bu maddelere bakıldığında Tekalif-i Millîye Emirleri ile ilgili olarak; I. Ordunun ihtiyaçlarım karşılamaya yöneliktir. II. TBMM tarafından yayımlanmıştır. m. Ulusal kaynakların kullanılması amaçlanmıştır. bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir? A) B) C) D) YalnızI Yalnız EH i veI I I I ve II 15) Sakarya Savaşı sonucunda; - Kafkas Cumhuriyetleri ile 13 Ekim 1921 ’de Kars Antlaşması imzalandı. Fransa ile 20 Ekim 1921 ’de Ankara Antlaşması imzalandı. İngiltere ile 23 Ekim 1921 ’de Esirlerin Değişimine ilişkin Sözleşme imzalandı. Bu gelişmeler dikkate alındığında aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) B) C) D) 82 Batı sının belirlenmiştir. Sevr Antlaşması’nm geçersiz olduğu anlaşılmıştır. Güney sının Fransızlarla yapılan anlaşmayla belirlenmiştir. Doğu Cephesi kapanmıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 16) Mudanya Ateşkes Anlaşması’mn bazı maddeleri şunlardır: I. TBMM ile Yunanlılar arasındaki savaş sona erecektir. H. Doğu Trakya Yunanlılar tarafından boşaltılacaktır. HE. İstanbul TBMM yönetimine bırakılacaktır. Bunlardan hangileri Osmanlı Devleti’nin hukuken sona erdiğinin İtilaf Devletleri tarafından da kabul edildiğinin kanıtıdır? A) B) C) D) Yalnız I Yalnız E Yalnız m IveE 17) Kurtuluş Savaşı devam ederken Ankara’da Maarif (Eğitim) Kongresi toplanmıştır. Mustafa Kemal’in açış konuşmasını yapması ve kongreye büyük önem vermesi onun hangi özelliğiyle doğrudan ilişkilidir? A) B) C) D) Gerçekçi oluşuyla Eğitimci kişiliğiyle Açık sözlülüğüyle Mantıklı oluşuyla 18) Aşağıda verilen isimlerden İstiklal Marşı ile ilgili olanlar hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? A) B) C) D) Rıza Nur- Mehmet Âkif Mehmet Âkif - Mustafa Necati Mehmet Âkif - Osman Zeki Osman Zeki - Hamdullah Suphi 83 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 84 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 UNITEIV ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR KONULAR 1. SON NOKTA: ULUSAL EGEMENLİK 2. BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ 3. EKONOMİK BAĞIMSIZLIK 4. CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA 5. CUMUHURİYET’E GİDEN YOL 6. DEVLETİN LAİKLEŞMESİ 7. DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER 8. ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA 9. HER ŞEY HUKUKLA VAR 10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI 11. DENİZLERDE EGEMENLİK 12. HEDEF MUSTAFA KEMAL 13. TARİHE TANIKLIK EDENLER 14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK 15. ŞEHİT KUBİLAY 16. CUMHURİYET KENTİ 17. MİLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE 18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE 19. O ARTIK ATATÜRK 20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE 21. HERKES İÇİN SAĞLIK 22. BOZKIRDA TARIM 23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE SPOR 24. DAİMA İLERİ ÖZET TEST VI 85 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * 86 Bu ünite sonunda; Millî egemenlik anlayışının güçlendirilmesi sürecinde saltanatın kaldırılmasının önemini, Sevr ve Lozan antlaşmalarım karşılaştırarak Lozan Antlaşması’nm sağladığı kazanından, İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlan, millî iktisat anlayışım ve tasarruf bilincim, Ankara’nın başkent oluşunun gerekçelerini, Türkiye’de demokrasi rejiminin gerekleri açısından cumhuriyetin ilan edilmesini, 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunların gerekçelerini ve toplum hayatında meydana getirdiği değişimleri, Atatürk’ün çok partili siyasi hayata verdiği önemi, Şapka ve Kıyafet İnkılabım, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, miladî takvim ve uluslararası saat uygulamasının kabulünün millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma yönünden önemini, ölçü ve tartıların değişmesinin çağdaşlaşmaya etkisini, Hukuk alanındaki gelişmeleri, Medeni Kanun’un Türk aile yapısmda ve kadının toplumdaki yerinde meydana getirdiği değişiklikleri, Şeyh Sait îsyam’mn çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı uluslararası ilişkilere etkisini, Kabotaj Kanunu’nun millî egemenlik haklan ve Türk denizciliğinde meydana getirdiği gelişmeler balonundan önemini, Mustafa Kemal’e suikast girişiminin cumhuriyete yönelik tehditler içinde yer aldığım, Büyük Nutuk’un söyleniş amaçlarını, içeriğim ve tarihsel niteliğini, Harf inkılabının önemini, eğitimin yaygınlaştırılmasında ve çağdaş Türk toplumunun oluşturulmasında Millet Mekteplerinin rolünü, Menemen Kubilay Olayı’nı, Türk milletinin cumhuriyet yönetimindeki kararlılığını ve bu olaym çok partili siyasi hayata etkisini, Şehir incelemesi yoluyla Cumhuriyet Döneminde mimarlık ve şehir planlaması alanında yapılan çahşmalan, Atatürk’ün millî kültür ve millî kimlik oluşturmak ve geliştirmek için dil ve tarih alanında yaptığı çalışmalan, 1933 Üniversite Reformu’ndan hareketle Atatürk’ün bilimsel gelişme ve kalkınmaya verdiği önemi, Soyadı Kanunu’nun kabulünün gerekçelerini ve Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verilmesinin millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma yönünden önemini, Atatürk’ün kadınlara sağladığı sosyal ve siyasal haklan dönemin çeşitli ülkelerindeki kadın haklanyla karşılaştırarak bunun Türk kadınına sağladığı yararları, Atatürk Döneminde sağlık alanında yapılan işleri ve bunların devletin temel görevleri olduğunu, TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 * Atatürk Orman Çiftliği örneğinden yola çıkarak Atatürk'ün modem tanmın gelişimine ve çevre bilincine verdiği önemi, * Örnek olaylardan yararlanarak Atatürk’ün sanata ve spora verdiği önemi, * Onuncu Yıl Nutku'ndan hareketle yapılan inkılapları, Atatürk'ün geleceğe yönelik hedeflerini ve Türk milletinin özelliklerini öğreneceksiniz. * Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten yararlanarak açıklayınız. * Sorulan cevaplayınız. * Konuyu daha ayrıntılı öğrenebilmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanabilirsiniz. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE IV ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR 1. SON NOKTA: ULUSAL EGEMENLİK Atatürk Diyor ki Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 94 Kurtuluş Savaşı sonucu ulusal bağımsızlık elde edilmişti. Egemenliğin ulusa ait olduğu düşüncesi, daha Kurtuluş Savaşı’mn örgütlenme aşamasında dile getirilmişti. Öyle ki Amasya Genelgesi’nde “Milletin bağımsızlığım, yine milletin azim ve karan kurtaracaktır.”, Erzurum Kongresi’nde de “Ulusal güçleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.” şeklinde ifade edilmişti. TBMM’nin açılması ile de “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur.” ilkesi somutlaşmıştı. Fakat padişah ve İstanbul Hükümeti hâlâ varlığım koruyordu. Bu durum sanki ülkemizde ikili bir yönetim varmış izlenimi veriyordu. İtilaf Devletleri de bu durumdan yararlanmak istediler. Banş esaslarının belirleneceği Lozan Konferansı’na hem TBMM Hükümetini hem de İstanbul Hükümetini ayn ayn davet ettiler. İtilaf Devletlerinin Lozan Konferansı ’na Ankara ve İstanbul hükümetlerini birlikte davet etmelerinin amacı sizce ne olabilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TBMM’nin ilk binası. Sadrazam Tevfik Paşa, TBMM’ye bir telgraf göndererek İstanbul Hükümetinin işbirliğine hazır olduğunu bildirdi. Bu istek Mecliste çok sert tepkilere yol açtı. Bu davranış, ülkeyi ikiye bölmek isteyenlerin yeni bir politikası olarak nitelendirildi. İtilaf Devletlerinin çifte daveti, Mustafa Kemal Paşa’ya saltanatın kaldırılması için büyük bir fırsat verdi. 30 Ekim 1922’de TBMM’ye “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığım, yeni bir Türk Devleti’nin doğduğunu, Anayasaya göre, egemenliğin ulusa ait bulunduğunu” bildiren bir önerge verdi. Görüşmeler 1 Kasım’a kadar sürdü. Bu süreçte saltanatın kaldırılmasına karşı çıkanlar oldu. Mustafa Kemal, padişahlıkla halifeliği birbirinden ayırarak padişahlığın kaldırılması, halifeliğin ise kalması şeklinde bir çözüm yolu buldu. Bundan sonraki gelişmeleri Mustafa Kemal Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır. “Üç komisyon bir odada toplandı. Başkanlığına Hoca Müfit Efendi’yi seçti. Konuyu görüşmeye başladılar. Şeriye Komisyonunda bulunan hoca efendiler, hilafetin saltanattan ayrılamayacağım, bilinen safsatalara dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmek için serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar görünmediler. Biz, çok kalabalık olan bu odanın bir köşesinde tartışmaları dinliyorduk. Bu şekildeki görüşmelerin istenilen sonuca varmasını beklemek boşunaydı. Bunu anladık. Sonunda karma komisyon başkamndan söz istedim. Önümüzdeki sıranın üstüne çıktım. Yüksek sesle şu konuşmayı yaptım: “Efendim, dedim, hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından, hiç kimseye ilim gereğidir diye, görüşme ve tartışmayla verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğullan, zorla Türk mîlletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardır. Bu zorbalıklarım altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk milleti bu saldırganlara isyan ederek ve artık dur diyerek, hâkimiyet ve saltanatım fiilen kendi eline almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan, millete saltanatım, hâkimiyetim bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele, zaten oldubitti hâline gelmiş olan bir gerçeği kanunla ifade den ibarettir. Bu mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun olarak ifade edilecektir. Fakat belki de bazı kafalar kesilecektir. Mustafa Kemal’in bu konuşmasından sonra komisyon, öneriyi kısa sürede sonuca bağladı ve yapılan oylama ile Meclis 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasına karar verdi. Hilafetin devamı ve Osmanlı hanedanından birisinin Meclis tarafından bu göreve getirilmesi kabul edildi. 600 yıllık Osmanlı saltanatı böylece tarihe karışıyor, laik ve ulusal cumhuriyetin önündeki en büyük engel ortadan kaldırılıyordu. Sultan Vahdettin İstanbul’dan ayrılırken Son Osmanlı padişahı Vahdettin 16 Kasımda, İngiliz komutan Harrington’a yazdığı bir yazı ile İstanbul’da hayatının tehlikede olduğunu bildirerek “İngiltere devlet-i fehimanesinin himayesinde” bir an önce güvenli bir yere götürülmesini istedi. İsteği kabul edilen Vahdettin bir İngiliz savaş gemisi ile İstanbul’dan ayrıldı. Meclis 18 Kasım’da toplanarak Osmanlı ailesinden Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Saltanatın kaldnlmasmı m illî egemenlik açısmdan değerlendiriniz . 2. BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ Türk milleti Mustafa Kemal önderliğinde başlattığı Kurtuluş Savaşı’m başarı ile sonuçlandırmıştı. İdam fermam demek olan Sevr Antlaşmasından başarısının ve bağımsızlığının tescillendiği Lozan Antlaşması’na uzanmıştı. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Aşağıdaki haritayı inceleyerek Sevr ve Lozan antlaşmaları ile belirlenen sınırlan karşılaştırınız. Ar*0*1r ~~1 SEVR r AimASMffSNA GORE I SMIRLAR (Z D ««AZLAR BÖLGESİ VUNAH İDARE BÖLGESİ C D I ITALVAN İDARE BÖLGESİ WGJl IZ N Û * u Z M L O E S I L___1 FRANSIZ N U f UZ BÖLGESİ CZD OSMANLI DEVLETİ W SOMA G O « t f RUtNtSTAVA AVRICACAK VE * LOZAN ANILAŞMASINA GORE < SINIRLAR B BOĞAZLAR BÖLGESİ I— - t ASKERSİZ BÛİG E Sevr ve Lozan antlaşmalarına göre Türk Devleti’nin sınırlan 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Sevr Antlaşması’nın bazı maddeleri: İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak ancak Türkiye, antlaşma hükümlerine uymazsa, İstanbul Türklerin elinden alınacaktı. Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı, banş ve savaş zamanında bütün ticaret ve savaş gemilerinin ulaşımına açık olacaktı. Boğazlar, kurulacak olan uluslararası “Boğazlar Komisyonu” tarafından yönetilecekti. Komisyonun özel bir bayrağı, özel bir bütçesi ve kendine özgü bir örgütü olacaktı. İzmir ile Ege Bölgesi’nin büyük kısmı, Ege adalan (Onüri Ada hariç), Doğu Trakya'nın tümü Yunanistan’a verilecekti. Osmanlı Devleti, Libya ve Oniki Ada üzerindeki bütün haklarından İtalya yararına vazgeçecekti. Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacaktı. Osmanlı ordusu terhis edilecekti. Ancak, iç güvenliği sağlamakla görevli olarak 50.700 kişilik bir kuvvet bulunabilecekti. Kapitülasyonlar, Müttefik Devletler yararına yeniden yürürlüğe konulacak ve genişletilecekti. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1. 2. 3. 4. 5. 6. Lozan Banş Antlaşması’mn bazı maddeleri: Boğazlardan geçişler, Türkiye başkanlığında kurulacak uluslararası bir “Boğazlar Komisyonu” tarafından düzenlenecektir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır, Meriç Nehri olacak ve Yunanistan Türkiye’ye savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı verecektir. Türkiye-Suriye sının, Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)’nda olduğu gibi kabul edilecektir. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır. Boğazların her iki yakası askerden anndınlacaktır. Bunun dışında, askerî konularla ilgili hiçbir kısıtlama getirilmeyecektir. Ülkede yaşayan bütün gayrimüslimler Türk vatandaşı kabul edilecektir. SEVR’İ BİLMEK LOZAN’I ANLAMAK Lozan’la kazanılanlar değerlendirilirken Sevr’le neler kaybettiğimiz unutulmamalıdır. Lozan’da masaya oturan yeni devletin, art arda girilen savaşlarda gençlerini yitirmiş yoksul nüfusu, harap topraklan, yorgun (ama her şeye rağmen savaşa hazır) ordusu vardır. Savaşlar tüm kaynaklarımızı yok etmiştir. Ama Kurtuluş Savaşı ve Lozan’da verilen büyük mücadelede başardı olunmuştur. Sevr’e razı olan, teslimiyetçi, yalvaran tutum, yerini Kurtuluş Savaşı’m gerçekleştiren, gerekirse tekrar savaşa hazır yürekli insanlara bırakmıştır. Türk ulusu huzur içinde yaşayabileceği yurdunu her şeyi göze alarak büyük fedakârlıklarla kurtarmıştır. Türkleri bir ulusa dönüştürmeyi başaran, savaşı ve banşı planlayan, uygulayan, gerçekleştiren Mustafa Kemal’dir. Gülnihal Bozkurt, Atatürk Araştırma Merkezî Dergisi. www.atam.gov.tr Sevr ve Lozan antlaşmalarının maddelerini kararlaştırınız . Lozan Banş Antlaşması ile elde ettiğimiz kazanımlan değerlendiriniz. Atatürk Diyor ki Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir... Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 119 Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir. Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 84 Atatürk'ün yukanda verilen sözlerini okuyarak, Sevr ve Lozan antlaşmalarım değerlendiriniz . TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Lozan Banş Antlaşması’mn imza töreni 3. EKONOMİK BAĞIMSIZLIK Atatürk Diyor ki “Yeni Türkiye’mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Ekonomi demek, her şey demektir; yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onlann hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir.” www.izmir.gov.tr Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurtuluş Savaşı’nı başarı ile tamamladıktan sonra ülkenin kalkınması için çaba harcamaya başladı. Bu amaçla 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Bu kongrede Atatürk ne devletçi ne de özel sermayeye dayalı herhangi bir hazır reçete önermemişti. Ekonomik bağımsızlığa önem veren Atatürk, çeşitli yöntemlerin incelenip tartışılmasından sonra sonuca gidilmesini ve yeni bir model geliştirilmesini istemişti. Bu kongrede ilk kez Türk ekonomisi ayrıntılı bir şekilde tartışıldı. Atatürk kongrenin açılış konuşmasmda “Siyasal, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.” diyerek ekonomik bağımsızlığın önemine işaret etti. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1. 2. 3. 4. 5. Bu kongrede; Sanayinin teşvik edilmesi, Bir program dâhilinde demir yolu yapımı, Hızla fabrikalaşmaya geçilmesi, Millî sanayi kollarının kurulması, Özel girişime destek sağlayacak ve kredi verecek devlet bankasının kurulması gibi önemli kararlar alınmıştır. Kongre kararlan incelendiğinde yeni Türk Devleti’nin ekonomi politikası hakkında neler söylenebilir? Mustafa Kemal Kongrede (4 Şubat 1923) Kongrede ayrıca “Misak-ı İktisadi” diye bilinen “Ekonomi Andı” kabul edilmiştir. Bu anda göre; siyasal bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlığın esas olduğu vurgulanmıştır. Atatürk bunun önemini şu sözleri ile açıklamıştır. “Bugünkü savaşımlarımızın amacı, tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamlığı ise ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin mâliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca, o devletin bütün hayati kuru luşlarında bağımsızlık felce uğramıştır. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar. Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart, bütçenin ekonomik yapı ile orantılı ve denk olmasıdır. Bu nedenle, devlet yapışım yaşatmak için dışarıya başvurmaksızın mem leketin gelir kaynaklarıyla yönetimi temin çare ve önlemlerini bulmak gereklidir ve mümkündür. En üst derecede tutumluluk, millî özelliğimiz olmalıdır.” Atatürk’ün sözünden yola çıkarak tasarrufile tutumluluk arasındaki ilişkiyi açık layınız. BİLGİ KUTUSU Ekonomi Andı (Misak-ı İktisadi)’ndan bazı maddeler 4. Madde - Türkiye halkı kullandığı eşyayı mümkün olduğu kadar kendi yapar. Çok çalışır, zamandan, servetten ve ithalatta israftan kaçar. Millî üretimin artmasını sağlamak için gereğince geceli gündüzlü çalışmayı prensip edinmiştir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 11. Madde - Türkler hangi meslek sınıfından olurlarsa olsunlar, birbirlerini candan severler. Meslek ve bölümler olarak el ele vererek birlikler kurar, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için, seyahatler ve birleşmeler yaparlar. 12. Madde - Türk kadım ve öğretmeni, çocuklarım “Ekonomi Andı”na göre yetiştirir. A. Afet inan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, s. 105-106 m * Siz de bir “Ekonomi Andı”hazırlamış olsaydınız nelere öncelik verirdiniz? Genç Türk Devleti’nin ekonomi politikalarım bu kongrede alınan kararlar belirledi. Kongre öz kaynaklarımıza yönelmeyi ve kalkınmayı amaçlıyordu. Sonraki süreçte bu doğrultuda bir yapılanma gerçekleştirilmiş ve atıhmlara girişilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Uşak Şeker Fabrikasına ait hisse senedi ve fabrikanın kurucuları m * m * Yakın çevrenizde Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarına ait sanayi kuruluşu var mı? Varsa hangi alanda faaliyet göstermiştir? Aşağıdaki tabloya göre ekonomide hangi alanlara öncelik verildiğini söyleyebilirsiniz? W TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyetin ilk yıllarına ait bazı ekonomik faaliyetler 4. 1924 Türkiye’nin ilk özel bankası olan Türkiye İş Bankası kuruldu. 1926 Uşak Şeker Fabrikası açıldı. 1927 Sanayiyi Teşvik Kanunu kabul edildi. 1928 Kırıkkale Mermi Fabrikası üretime geçti. 1933 Sümerbank ve Etibank kuruldu. 1934 Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulamaya konuldu. 1939 Karabük Demir ve Çelik Fabrikası açıldı. CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA BİLGİ KUTUSU Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti’nin Ankara’ya gelmesi ile Ankara Kurtuluş Savaşı’mn merkezi olmuştur. 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılmasıyla yeni Türk Devleti’nin temeli Ankara’da atılmıştır. Lozan Banş Antlaşması’mn TBMM tarafından onaylanmasından soma, İstanbul 23 Eylül 1923’ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923’te İstanbul’un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. İsmet Paşa (İnönü) Ankara’nın başkent olmasını öngören önergeyi 9 Ekim 1923’te on dört arkadaşı ile birlikte TBMM’ye verdi. İsmet Paşa, Ankara’nın hükümet merkezi olması konusunu acil bir sorun olarak görmekte ve Lozan’dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir. İsmet Paşa’ya göre, Ankara'nın başkent olması iç ve dış çeşitli Kızılay Meydam’ndan bir görünüm TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 sebeplere dayanmaktadır: “Lozan'da Batı dünyasının murahhasları, mütehassislan, diplomadan ile görüşüyorum. Bunlar İstanbul Hükümetini İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorum. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askerî bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla emniyetsiz. Bu vaziyetteyiz. Lozan Antlaşmasıyla elde edebildiğimiz neticeler ve tarihî şartlar bizi endişeye sevk ediyor. Aynca Anadolu'nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz”. İsmet Paşa’ya göre; Ankara'nın hükümet merkezi olması meselesinin hilafetle bir ilgisi yoktur. Fakat Ankara hükümet merkezi olunca, hilafet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor: “Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz, Fakat Ankara’nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul’da bulunması, ondan kurtulmak için aynca bir temel vasıta olacaktır.” Teklif edilen Anayasa maddesi gayet kısadır: “Türkiye Devletinin makam idaresi Ankara şehridir.” (Türkiye Devleti’nin idare merkezi Ankara’dır.) Ancak teklif edilen kanun maddesinin gerekçesi, Ankara’nın yeni Türkiye’nin merkezi olması gereğini açıklamaktadır. Gerekçe özetle, yeni Türkiye’nin varlığının, ülkenin kuvvet kaynaklanılın gelişmesinin sağlanması, Anadolu’nun merkezinde başkent tesis etmek lüzumunu açıklıyor ve coğrafî ve stratejik durum, iç ve dış güvenlik de bunu gerekli görüyordu. 13 Ekim 1923’te TBMM’de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi, cumhuriyetin ilam için de bir adım atılmıştır. Bu, aynı zamanda Millî Mücadele’nin başından beri uygulanan Ankara’nın İstanbul’a hâkim olacağı esasının bir sonucudur. www.ankara.gov.tr Atatürk ve İsmet Paşa W TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki Ankara, hükümet merkezidir ve sonsuza dek hükümet merkezi kalacaktır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 294. m * Ankara ynm yeni Türk Devleti 'nin başkenti olmasmm gerekçeleri nelerdir? 5. CUMUHURİYET’E GİDEN YOL 29 Ekim 1923’te TBMM’de Mustafâ Kemal’in anayasa değişikliğiyle ilgili bir kanun tasarısı görüşüldü. Bu tasanda 1921 Anayası’mn birinci maddesinin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” cümlesinin eklenmesi isteniyordu. Görüşmeler sonunda kanun tasansı oy birliği ile kabul edildi. Böylece yeni Türk Devleti’nin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlendi. Aym gün Mustafa Kemal oy birliği ile cumhurbaşkanı seçildi. Atatürk Diyor ki Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk; o, on yaşım doldururken demokrasinin bütün gereklerim sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftandır. Samimi ve haklı olmak şartıyla her fîkre hürmet ederiz. Her görüş bizce saygıya değerdir. Yalnız, karşı çıkanlarımızın insaflı olması gerekir. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 186. Günümüz Ankara’sından bir görünüm Yandaki tabloyu inceleyerek cumhuriyete giden süreci değerlendiriniz. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Milletin Karan: Cumhuriyet Amasya Genelgesi ilan edildi.“Vatanın bütünlüğü, milletin 22 Haziran 1919 bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığım yine milletin gayreti ve karan kurtaracaktır.” 7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi kararlan açıklandı. “Kuvayımilliye’yi etken ve irade-i milliyeyi egemen kılmak esastır.” Kuvayımilliye’den amaçlanan millî kuvvetler, milletin bağrından çıkacak millî bir ordu idi. Bu ordu, milletin kutsal amacı uğrunda, milletin arzu ve eğilimleri yönünde mutlaka zafere ulaşacaktı. Millî iradeyi hâkim kılmak aynı zamanda demokratik bir esastı. Bu esasta cumhuriyet rejiminin ilk kıvılcımlarım sezmemek mümkün değildi. 11 Eylül 1919 Sivas Kongresi kararlan açıklandı. İstanbul Hükümetinin millet çıkarlarına aykırı herhangi bir karar veya davranışına milletin kayıtsız kalmayacağı, gerektiğinde millî iradeye dayanan bir hükümetin derhal kunılacağı belirtildi. 23 Nisan 1920 Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı. “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” ilkesi hayata geçirildi. 1 Kasım 1922 Saltanat kaldırıldı ve kişisel egemenliğe son verildi. 29 Ekim 1923 Cumhuriyet ilan edildi ve var olan sistemin adı konuldu. Cumhuriyet, devlet başkanının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi esası ve egemenliğin millete ait olması demektir. Cumhuriyet hem devlet hem de hükümet şeklidir. Cumhuriyet devlet şekli olarak egemenliğin bir kişi ya da zümreye değil, bütün topluma, milletin tümüne ait olmasıdır. Hükümet şekli olarak ise seçim ilkesinin benimsendiği, başta devlet başkam olmak üzere devletin başlıca temel organlarında görevli kişilerin seçim ilkesine göre belirlendiği, yaşam boyu ve veraset sisteminin reddedildiği bir hükümet şeklidir. Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nda 29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle bir hükümet şekli olarak ifade edilmiş, ancak 1924,1961 ve 1982 anayasalarında bir devlet şekli olarak belirlenmiştir. Cumhuriyet, yönetimin her türlü soy yoluyla geçiş yolunu ortadan kaldırmakta ve hükümet işlerinin seçim yolu ile yapılmasını sağlamaktadır. Cumhuriyette işbaşma gelen idareciler, sınırlı bir süre için görev alırlar. Cumhuriyet halkın hükümeti olup ve böyle bir hükümette idare edenler halkın çıkarlarım göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Demokrasi ile cumhuriyet birbirine yakın iki kavramdır. Demokrasi, devletin en yüksekten en aşağıya kadar bütün basamaklarında, halkın egemenliğini kabul eder. Cumhuriyet ise demokrasinin en gelişmiş şeklidir. 99 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyette kamu yaran düşüncesi, halkın kendi hür iradesini kullanması ve kendisini idare edecek insanlan serbestçe, bağımsız olarak seçmesi esastır. Dolayısıyla cumhuriyet, tek bir kişi veya zümrenin çıkarlarına değil, doğrudan doğruya kamu yararına dayanan ve bu esaslara göre yönetilen devlet şeklidir. Cumhuriyet idaresinde yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirini denetlemesi, dengeli ve güçlü bir devlet yönetiminin kurulmasını sağlar. Cumhuriyet ve demokrasi bu şekilde güvence altına alınmış olur. Atatürk Diyor ki Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki onun ismi cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensuplan, kendilerinin milletten ayn olmadıklarım ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 188 . C U M H U R İY ET B A Y R A M IN IZ KUTLU O LS U N “Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir,” Cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini yukarıdaki sözleriyle en kısa ve en açık şeküde belirten Atatürk, cumhuriyeti demokrasi, banş, insan haklan, halk egemenliği, düşünce ve kanaat özgürlüğü gibi evrensel temeller üzerine kurmuştur. Çağdaş, demokratik ve laik temeller üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni en büyük eseri olarak göstermiştir. 1. 2. 3. Cumhuriyet’in ilam ile; Devletin adı belli olmuştur. Devlet başkanlığı sorunu çözülmüştür. Kabine sistemine geçilerek hükümet kurmada ortaya çıkan sorunlar ortadan kaldırılmıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 m * Cumhuriyetin ilam ile Türkiye'de demokrasinin gelişimi arasmdaki ilişkiyi açıklaymız? 6. DEVLETİN LAİKLEŞMESİ Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) BİLGİ KUTUSU Halifelik İslam devletlerinde devlet başkanlığı anlamında kullanılırdı. Halife devlet işlerinin yanı sıra din işlerinden de sorumlu idi. İslam Devleti’nde Hz. Muhammed’in ölümünden soma ilk dört halife bir tür seçimle işbaşma geldiler. Ancak Emeviler Döneminde ise halifelik babadan oğula geçen saltanat hâlini aldı. İlerleyen dönemde İslam ülkelerinde birden fazla halife unvanım taşıyan devlet başkanlan ortaya çıktı. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, 1517 tarihinde M ısır'ı ele geçirince burada bulunan Abbasi halifesini ve kutsal emanetleri İstanbul'a getirdi. Bazı tarihçilere göre bu olay halifeliğin Osmanlılara geçmesi olarak kabul edilmektedir. Ancak Osmanlı padişahları 18. yüzyıla gelinceye kadar halife unvanım kullanmadılar. Devletin zayıfladığı dönemlerde Müslümanları bir arada tutmak için kullandılarsa da istedikleri sonucu elde edemediler. Kurtuluş Savaşı’mn kazanılmasından soma 1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırılmıştı. Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in ülkeyi terk etmesinden soma, Osmanlı ailesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçilmişti (18 Kasım 1922). Hükümet tarafından Abdülmecit Efendi’ye sadece Müslümanların halifesi unvanım kullanması bildirildi. Halife Abdülmecit Efendi’nin, zamanla hükümetin talimatlarının dışına çıktığı görüldü. Halife devlet başkam gibi davranmaya başladı. Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Aynca planlanan inkılapların yapılabilmesi ve devletin laikleşmesi için halifeliğin kaldırılması bir zorun luluk hâline gelmişti. Bu sebeplerden dolayı 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı. Demokratik ve laik toplum düzenin oluşturulması yolunda önemli bir aşama daha kaydedilmiş oldu. Devletin çağdaş ve laik bir hukuk devleti olması için aynı gün başka yasal düzenlemeler de gerçekleştirildi. Din eğitimi, vakıfların yönetimi ve savunma alanlarında yeni düzenlemeler gerçekleştirildi. Atatürk Diyor ki Son günlerde Meclisçe kabul edilen kararlar, milletçe olağan ve gerçek bir şekilde zaten arzu edilmekte olan konulardır. ... Millet bunlan içten bir dille ve doğal bir biçimde istiyordu. Gerçek kurtuluş ve esenliğe karar vermiş olan bir milletten de başka çeşit eğilim beklenemezdi. Bu kararlar millet ve ülke için herhâlde çok hayırlıdır ve çok az zamanda bütün bu iyilikler görülecektir. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-ÜL www.atam.gov.tr TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 m ıı Ş'LEPA 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunlarla Şeriye ve Evkaf Vekâleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılarak yerine din işlerinin yürütülmesi, halkın din eğitimi ihtiyacının karşılanması amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, vakıf mallarının korunması ve bunların amaçlarına uygun kullanımlarının sağlanması için de Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Erkan-ı Harbiye Nezareti (Savaş Bakanlığı) kaldırılarak yerine askerlik işlerinin düzenlenmesi, savunma hizmetlerinin yürütülmesi için Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Eğitim Tek Çatı Altında Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitimde de büyük sorunlar yaşanmaktaydı. Geleneksel eğitim kurumlan olan medreseler, işlevlerini tamamen kaybetmişlerdi. Islahat çalışmalan sonuç vermemiş, eğitim alanındaki olumsuz tablo ortadan kaldırılamamıştı. Medreselerin yanı sıra Batı tarzı okullar açılmış ancak bu okullar ile medreseler birbirlerine zıt eğitim veriyorlardı. Öte yandan azınlık ve yabancı okullan ise daha değişik eğitim yöntemleri uyguluyordu. Her eğitim kurumu kendi amaçlan doğrultusunda insan yetiştirmeye çalışıyordu. Bütün bu okulların bağlı olduğu kurumlar da çok farklıydı. Maarif Vekâleti ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti bunların en önemlileriydi. Atatürk Diyor ki ... Türk milleti, evlatlarına vereceği eğitimi okul ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki cins kuruma bölmeye bugünkü günde katlanabilir miydi? Eğitim ve öğretimde birlik olmadıkça aym fikirde, aym düşünüş biçiminde bireylerden oluşmuş bir millet yapmaya imkân aramak boş şeylerle uğraşmak olmaz mıydı? Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 234. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Genç Türkiye Cumhuriyeti eğitim alanındaki olumsuzluktan sürdüremezdi. Eğitim millî olmalı, akla, bilime uygun olmalı ve çağdaş olmalıydı. Aynca düşünce özgürlüğünün temeli olan laik anlayışa dayanmalıydı. Bütün bu gerekçelerle TBMM’de 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Bu yasa ile ülke genelinde faaliyet gösteren tüm eğitim kurumlan Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Okulların tamamı devlet denetimine alındı. Çağdaş, özgür düşünceli, aklı, bilimi esas alan insanların yetiştirilmesi amaçlandı. 3 Mart 1924yasalarının Türk toplumuna sağladığı yararlar nelerdir? Hatırlayalım... Atatürk, düşmanın taarruzu ve hızlı ilerleyişi karşısında Ankara’da toplanacak Maarif Kongresi’nin ertelenmesi yolundaki önerileri reddetmiş ve 15 Temmuz 1921’de Kongre’yi bir konuşma ile açmıştır. Bu konuşmasmda Atatürk, savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı kovmak için kullanılması zaruretine rağmen, “millî ve çağdaş” bir eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin programa bağlanmasını istemiş; o güne kadar izlenen eğitim usullerinin yol açtığı zararları anlatmıştır. Savaş ortasındaki bu kongrede Atatürk’ün söylediği şu sözler, kültür ve eğitime verdiği önemin, milletine beslediği inancın belirgin bir ifadesidir: “Silahıyla olduğu gibi dimağıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti İkincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.” Atatürk öğrencilerle Eğitimde çağdaşlaşma amaçlanırken bunun nasıl gerçekleştirileceği de belirlenmiştir. Bunlar millî eğitim sisteminin esaslan ve eğitimde göz önünde bulundurulacak ilkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimde göz önünde bulundurulacak ilkeler; cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik ve inkılapçılıktır. Eğitim politikası, devletimizin dayandığı bu temel ilkelere uygun olmalıdır. Cumhuriyetçilik ilkesi sayesinde, cumhuriyetin en iyi yönetim biçimi olduğu öğretilmelidir. Bu eğitimin sonucu TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 olarak da demokrasimiz gelişip güçlenecektir. Eğitimde milliyetçilik ilkesi, millî birlik ve beraberliğimizin korunması, millî çıkarlarımızın savunulması, halkçılık ilkesi ile eğitimin yaygınlaştırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Laik eğitimle, akılcı ve bilimsel eğitim hedeflenmektedir. Devletçilik ilkesi, eğitimin devletin kontrolünde olmasını, planlanmasını ve denetlenmesini amaçlamaktadır. Eğitimde uygulanacak inkılapçılık ilkesi ile de yeniliklere açık, toplumun ihtiyaçlarına göre gelişen bir eğitim hedeflenmektedir. Millî Eğitim Sistemimizin Esasları Öğretim Birliği Öğretim birliği ile eğitimdeki ikilik sona erdirilmiş, medreseler kapatılmış ve bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Karma Eğitim Atatürk kadınların sosyal ve ekonomik hayatta aktif rol alması gerektiğini düşünerek “bir milletin erkeği ve kadım ile bir bütün oluşturduğunu, kadınların da yüceltilmesiyle bir milletin yücelebileceğini” savunmuştur. Atatürkçülükte Türk milletinin kalkınabilmesi için kadın ve erkeğin eşit şartlar altında çalışması şarttır. Bunu gerçek leştirmek için eğitimin bütün kademelerinde kız ve erkek çocukların eşit olarak karma bir eğitim görmeleri sağlanmıştır. Atatürk öğrencilerle Eğitimin Yaygınlaştırılması Devletin başlıca görevlerinden biri, eğitimin geniş halk kitleleri arasında yaygınlaştırılması ve bilgisizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Atatürk’e göre, millî eğitim ışığı memleketin en derin köşelerine kadar ulaşıp yayılmalıdır. Bilgisizlik yok edilmeli, eğitim yetişkinleri de kapsamalıdır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 İlköğretimin Zorunlu ve Parasız Olması Bir milletin çağdaşlaşmasında, bütün vatandaşların okuryazar olmasının büyük bir rolü vardır. Bu sebeple, ülkede herkesin ilköğretimde eğitim-öğretim görmesi zorunludur ve ilköğretim parasızdır. Öğretimde Teori ve Uygulamanın Birlikte Yürütülmesi Atatürk, öğretimde teori ve uygulamalım birlikte yürütülmesini hedeflemiştir. Atatürk bu amacım 1937 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasmda şöyle açıklar: “ Arkadaşlar! Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş memleket olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kuramlarında değil, düşüncelerde de köklü bir inkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa bir zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız. Bu teşebbüste başarı ancak iyi bir planla ve verimli bir şekilde çalışmakla mümkün olur.” Öğretim Programlarının Sosyal Hayatın İhtiyaçlarını ve Çağm Gereklerini Karşılaması Bir toplumda eğitimin başarılı olabilmesi, öğretim programlanılın sosyal hayatın ihtiyaçlarım ve çağm gereklerini karşılaması ile mümkündür. Bu anlamda eğitim, yalnızca bilgi vermeye ve ezberciliğe dayalı olmamalıdır. Hayata ve beceri kazandırmaya yönelik olmalıdır. Deney yapma imkânı sağlamalı, bilgisayar kullanımına önem vermelidir. Bu konuda ileri ülkelerin ulaştığı çağdaş eğitim yöntemleri ve donanımı kullanılmalıdır. Öğretim Programlarının Millî ve Bilimsel Olması Atatürk’e göre eğitim programlan her şeyden önce millî olmalıdır. Çünkü Türk milliyetçiliği temelleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşaması buna bağlıdır. Türk çocuklan millî bilinç ile yetişirse, Türk Devleti’nin ve milletinin geleceği de güvence altma alınmış olur. Bunun yanında eğitim ve öğretim programlan temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem veren, bilim alanındaki en yeni gelişmeleri göz önünde tutan bilimsel esaslara göre düzenlenmelidir. Atatürk bu konu ile ilgili görüşlerini şöyle açıklamaktadır. “Türkiye’nin eğitim ve öğretim siyasetini her derecesinde tam bir açıklık ve hiçbir tereddüde yer vermeyen kesinlikle ifade etmek ve uygulamak gerekir. Bu siyaset her anlamıyla millî bir nitelikte gösterilebilir.” Eğitim ve Öğretimde Disiplin İlkesi Atatürk’e göre eğitim ve öğretimin başansı disipline bağlıdır. 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasmda görüşünü şöyle açıklamıştır: “Hayatın her çalışma aşamasında olduğu gibi, özellikle eğitim aşamasında da asıl başanyı düzen getirir. Müdürler ve öğretim kurullan düzeni sağlamak, öğrenciler ise düzene uymak zorunluluğundadır.” TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 "Eğitim dir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce bir sosyal toplum hâlinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder.“ M.Kemal ATATÜRK Eğitimde Öğretmenin Önemi ve Rolü Atatürk, eğitim alanında başarıyı etkileyecek en önemli unsurun öğretmenler olduğunu görmüştür. Öğretmenlik mesleğine layık olduğu değeri vermiştir. Başöğretmen Atatürk, öğretmenlere “Öğretmenler! Yeni kuşağı, cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni kuşak, sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin beceriniz ve öz veriniz derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet fikir, bilim, teknik ve beden yönünden kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni kuşağı, bu özellik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.” Türk M illi Eğitim Sistemi ’nin temel esasları nelerdir? Bu temel esaslarm amacı ve önemi nedir? 7. DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER Aym görüş ve düşüncede olan insanlar bir siyasi parti çatısı altında birleşip ülke yönetimine talip olurlar. Çağdaş demokrasilerin gelişip yaşayabilmesi için siyasi partiler mutlaka gereklidir. Siyasal partiler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu gerçeği gören Atatürk her konuda olduğu gibi bu konuda da Türk milletine öncülük etmiştir. Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasal partisini kurmuştur. Atatürk Diyor ki Millî egemenlik esasına dayanan ve özellikle cumhuriyet yönetimine sahip bulunan memleketlerde siyasal partilerin varlığı doğaldır. Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur. Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.372. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasal partisi olan Halk Fırkasmm temelleri Sivas Kongresi’nde oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine dayanmaktadır. TBMM’nin açılmasından sonra Mustafa Kemal Mecliste Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubunu kurmuştu. Bu grup daha soma 9 Eylül 1923’te Halk Fırkasına dönüşmüştür. Cumhuriyetin ilanından soma adım Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) olarak değiştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk yapmayı planladığı inkılapları bu partinin programına koymuştur. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Fırkası, özellikle TBMM’de inkılapların gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcamıştır. Ülke yönetiminde 1950 yılına kadar söz sahibi olmuştur. Mustafa Kemal özellikle hükümet çalışmalarının denetlenmesi için muhalefet partisinin olmasına büyük önem vermiştir. Bunun için iki defa deneme yapılmış ancak başarılı olunamamıştır. KAYIT YOK 5ARTYOK EGEMENLİK MİLLETİN! Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kumcularından bir grup (Adnan Bey, Kazım Karabekir Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve cumhuriyetin ilanından sonra ülkede çağdaşlaşma yönünde önemli adımlar atılmaya başlandı, inkılapların hızlı gelişimi Kurtuluş Savaşı’mn önder kadrosu arasında da görüş ayrılıklarına neden oldu. Mustafa Kemal ile görüş ayrılığına düşenler 1924 yılının sonlarında Cumhuriyet Halk Fırkasından ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Partisi)m kurdular. Partinin kurucuları arasında Rauf (Orbay) Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Adnan (Adıvar) Bey gibi milletvekilleri vardı. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal bu yeni girişimi çok olumlu karşıladı. Demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi için muhalefet partisi mutlaka gerekliydi. Bu parti ekonomide liberalizmi, eğitimde millî olmayı amaçladığım belirtiyordu. Ancak parti tüzüğüne koymuş oldukları “Dinî inançlara ve fikirlere saygılı olunacağı” maddesi inkılaplara ve cumhuriyet rejimine karşı olanlara cesaret verdi. Kurucularının tüm iyi niyetlerine rağmen parti, rejim karşıtlarının sığmağı hâline geldi. 1925 yılı Şubat aymda çıkan Şeyh Sait İsyanı’na bu parti üyelerinden bazılarının da katılması üzerine parti 3 Haziran 1925 tarihinde hükümet karan ile kapatıldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası Atatürk Diyor ki Atatürk’ün Serbest Cumhuriyet Partisinin kuruluş günlerinde Fethi Okyar’a söyledikleri: “Memlekette muhalif bir parti oluşturmak gereklidir. Böyle bir parti kurulursa Mecliste tartışma daha serbest olur. Örneğin siz, böyle bir partinin başına geçerseniz bildiklerinizi serbestçe Mecliste söylersiniz; bu yolla uygulamada görülen birçok hataların önü alınmış olur”. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.362. Fethi Okyar başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu -1930. Fethi Okyar, Adnan Menderes ve diğer arkadaşlarıyla Atatürk, demokrasinin yerleşmesi için halkın genel eğilimlerinin yakından izlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla çok partili rejimin yerleşmesini istemişti. Yakın arkadaşı Ali Fethi (Okyar) Bey’den yeni bir parti kurmasını istemişti. Bu istek üzerine 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Serbest Cumhuriyet Fırkası liberalizmi savunan bir muhafelet partisi olarak siyasi mücadeleye başladı. Programına göre parti, cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik esaslarına bağlı kalacaktı. Parti aynca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınların siyasi haklara sahip olmasını da savunuyordu. Parti, Cumhuriyet Halk Fırkasının ekonomideki devletçi görüşüne karşı liberalizmi savunuyordu. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Serbest Cumhuriyet Fırkası süratle gelişti. Fethi Bey’in Ege gezisi, hükümet, inkılaplar ve laiklik aleyhine gösteriler yapılmasına vesile oldu. Bütün önlemlere rağmen rejime karşı olanlar ortaya çıktılar. Bu düşüncedeki insanlar bu partiyi bir sığmak olarak kullanmaya başladılar. İnkılaplar, cumhuriyet hatta Mustafa Kemal aleyhinde çalışmalar yapmaya başladılar. Olaylar Fethi Bey’in kontrolünden çıkmış ve onu Mustafa Kemal Paşa ile karşı karşıya getirecek bir noktaya ulaşmıştır. Aym dönemde belediye seçimleri dolayısıyla Mecliste büyük tartışmalar yaşanmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkası, büyük çoğunlukla Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kazanılan seçimlerde baskı yapıldığım iddia ederek hükümeti sert bir şekilde eleştirmiştir. Serbest Cumhuriyet Fırkası yöneticileri, tehlikeli ve istenmeyen bir yönde gelişen muhalefet nedeniyle partiyi 18 Aralık 1930’da kapatmışlardır. Böylece çok partili siyasi hayata geçiş için yapılan ikinci deneme de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. m * m * Atatürk çok partili siyasi hayata neden önem vermiştir? Atatürk Döneminde çok partili siyasi hayata geçiş için yapılan denemelerin başarısız olmasımn nedenleri nelerdir? 8. ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA Çağdaşlaşma, yaşanılan zamana uyum sağlamak, en iyi yönetimi, en doğru hukuk kurallarım benimseyip uygulamaktır. Toplumun her bakımdan ilerlemesini ve kalkınmasını sağlamaktır. Cumhuriyetten önceki dönemde çağdaş uygarlığın gerisinde kalan Türk toplumunu ilerletmek gerekiyordu. Atatürk’e göre çağdaş uygarlıktan yoksun kalan bir millet yok olmaktan kurtulamazdı. Bu nedenle çağdaş uygarlığa ulaşma yolunda her engeli aşmak, millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak gerekiyordu. Kıyafette Yenilik Atatürk Diyor ki Memleket kesinlikle çağdaş, uygar ve yepyeni olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün özverimizin faydalı bir sonuç vermesi buna bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı, uygardır; tarihte uygardır, gerçekte uygardır. Fakat ben, sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi söylüyorum; uygarım diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, fikriyle, düşünüş biçimiyle uygar olduğunu kanıtlama ve gösterme zorunluluğundadır. Uygarım diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, aile yaşamı ile, yaşayış tarzı ile uygar olduğunu göstermek zorunluluğundadır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 197 ve 225. Osmanlı toplumu farklı uluslardan oluşuyordu. Bu uluslar kendi örf ve âdetleri ile dinsel inançları doğrultusunda giyiniyorlardı. Toplumdaki bu uyumsuzluğun giderilmesi için kıyafet inkılabı zorunlu hâle gelmişti. Bu amaçla halkın görünümü ve kıyafeti ile ilgili yasal değişiklikler yapıldı. 109 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Şapka İnkılabında halka öncülük etmiştir. Atatürk her konuda olduğu gibi Türk halkına kıyafet konusunda da önderlik etti. Ona göre Türk toplumu her yönüyle çağdaş ve medeni olmak zorunduydı. 23 Ağustos 1925’te Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin ilk işaretini verdi. Bölge halkı kendiliğinden bu kıyafetleri giymeye başladı. Atatürk, Ankara’ya döndükten soma da bu uygulamanın yasal düzenlemesi yapıldı. 25 Kasım 1925 tarihinde “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” kabul edildi. Daha soma, cüppe ve sarık giymek yasaklandı, bu kıyafetleri giyme hakkı yalnız din adamlarına tanındı. Kıyafet inkılabıyla halk arasındaki ikilik ortadan kaldırılarak millî birlik ve beraberliğin sağlanması yönünde önemli bir adım daha atılmış oldu. Atatürk Diyor ki Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı başlık. Bunu açık söyle mek isterim: Bu başlığın ismine şapka denir. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 225. Atatürk, yukarıda verilen sözü ile çağdaş kıyafetin ve görünümün tanımım yapmış, Türk halkının nasıl giyinmesi gerektiğini belirlemiştir. Kıyafet Kanunu Dün■m— Mecliste Edildi -- =*---------Kabul — Herhangi bîrdin ve mezhebe mensup olursa olsunlar ruhanileri! mübet ve ayinleri, haricinde ruhani kisve taşımsıları yanaktır Kıyafet kanununun esasları | Metot i trçfm î Kanun şu ferde veya bu teşekküle kar Teşkilât ve saylav seçi şı alınmış bir tedbir değildir, umumidir | mi yasaları değişecek Bir gazete haberi (4 Aralık 1934) TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Gazete haberinden de anlaşılacağı gibi kıyafet inkılabı herhangi bir topluluğa karşı yapılmamış, kıyafet yoluyla ayrıcalık elde edilmesinin önüne geçilmiştir. Bu inkılap aynı zamanda birleştirici ve bütünleştirici olmuştur. Tekke ve Zaviyeler Kapanıyor Osmanlı toplumunda kültür ve eğitim açısından önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla eğitici özelliklerini yitirmişler, dinsel sömürünün, yenilik karşıtlığının simgesi hâline gelmişlerdir. Çağdaşlaşmayı amaçlayan Türk milleti için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılmalıydı. Atatürk Kastamonu’da 30 Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; “ Ölülerden yardım istemek, uygar bir toplum için ayıptır. Var olan tarikatların amacı kendilerine bağlı olan kimseleri dünye vi ve manevi yaşamda mutluluğa eriştirmekten başka ne olabilir? Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın alevi karşısında filân veya falan şeyhin yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye toplu luğunda varlığım asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.” 30 Kasım 1925 tarihinde tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır. Çağdaş Uluslarla Birlikte Türkiye Cumhuriyeti ’nde ilk dönemler Osmanlı Döneminden kalan ölçü ve tartı birimleri ve bunlarla ilgili aletler kullanılıyordu. Uzunluk ölçü birimleri olarak arşın, endaze, adım, kulaç vb. kullanılıyordu. Ağırlık ölçü birimi olarak da okka, batman, çeki gibi birimler esas almıyordu. Ancak bunların hiç birisinin belli bir standardı yoktu. Bu durum özellikle ululararası ticarette büyük sıkıntılara neden oluyordu. Öte yandan saat, takvim ve hafta tatili düzenlemeleri de çeşitli sorunlara yol açıyordu. Bütün bu kar gaşaya son vermek için birtakım düzenlemeler yapıldı. 111 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Eski dönemlerde kullanılan bir tartı aleti 26 Aralık 1925 tarihinde 1 Ocak 1926’dan geçerli olmak üzere Miladi Takvim, 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlar, 26 Mart 1931’de Ölçüler Kanunu ile de ağnlık ölçüsü olarak kilogram, uzunluk ölçüsü olarak metre kabul edildi. Cuma günü olan hafta tatili ise 1935 yılında pazar gününe alındı. Kıyafet inkılabı, tekke ve zaviyelerin kapatılması, ölçü saat, takvim, rakam ve hafta tatilinde yapılan değişikliklerin temel amacı nedir? , 9. HER ŞEY HUKUKLA VAR Devletlerin işleyişlerini devam ettirebilmeleri, vatandaşların hak ve görevleri çerçevesinde hayatlarım sürdürebilmeleri için hukuk kurallarına ihtiyaç vardır. Bu kurallar anayasa ve yasalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa, bir devletin temel kurumlanmn nasıl işleyeceğini belirleyen, bazı ülkelerde yazılı, bazılarında ise yazısız genel kabul görmüş kurallar bütünüdür. Anayasa denilen bu kurallarla aynca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Devletin temel kanunudur. Vatandaşların temel hak ve görevlerini bildirir. Yasalar anayasaya aykın olamaz. “ Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.” (1921 Anayasası 1. madde) Yeni Türk Devleti ilk anayasasını 20 Ocak 1921 tarihinde kabul etmiştir. Bu anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine, yeni bir devletin kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığım sağlayan bir eserdir. Yeni anayasa aym zamanda millî egemenliği hâkim kılan ve vatanın kaderine millî egemenliğin temsilcisi Büyük Millet Meclisinin el koymasmı sağlayan ve onun yasallığını da tanıtan, hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir. 1921 Anayasası’nın 1. maddesine 29 Ekim 1923’te “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.” maddesi eklenerek cumhuriyet ilan edildi. Türkiye Cumhuriyeti’inde TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 daha sonra 1924, 1961 ve 1982 yıllarında yeni anayasalar yapıldı. Atatürk ilkeleri ise 1937 yılında anayasadaki yerini aldı. 1982 Anayasası 1. Madde - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. 2. Madde - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. 3. Madde - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşındır. Başkenti Ankara’dır. 4. Madde - Anayasanın l ’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Toplumlann huzur ve mutluluk içinde yaşayabilmeleri ve devletin de siyasal varlığını koruyabilmesi için hukuk kurallarına gereksinim vardır. Devlet aynı zamanda kendisine yüklenilmiş olan görevleri yerine getirirken de birtakım hukuk kurallarına uymak zorundadır. Yine vatandaşlar da gerek kendi aralarında gerekse devletle olan ilişkilerinde belli kurallara göre davranmak zorunluluğundadır. Mustafa Kemal Atatürk hukukun önemini şu sözleriyle belirtmiştir. “İnsanlar, huzur ile, vicdan özgürlüğü ile çalışmak gereksinimindedir. Bu ise toplumu yöneten devlette ve hükümette adaletin kesin şekilde egemen olmasıyla mümkündür. Bunu temin edecek şey, adliyemizdir. Bir memlekette adalet olmazsa, o memlekette anarşi var demektir, orada hükümet yok demektir. Adalet yasalarla yerine getirilir/’ TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Döneminde yeni bir devlet kurulmuş, cumhuriyet ilan edilmiş ve çağdaşlaşma yolunda önemli adımlar atılmıştı. Tam bağımsız, çağdaş bir toplumun oluşabilmesi için hukuk alanında da düzenlemeler yapılmalıydı. Öncelikle hukuk birliğinin sağlanması ve çağdaş bir hukuk sistemine geçilmesi gerekliydi. m - Osmanlı D evleti’nde hukuk birliği olmadığını biliyor muydunuz? Osmanlı Devleti’nde hukuk ş eri ve örfi kurallara dayanıyordu. Azınlıklarla yabancı ülke vatandaşlarına ise farklı hukuk kuralları uygulanıyordu. Medeni Hukuk Medeni Kanun, Türkiye’de laik bir hukuk sisteminin başlangıcım teşkil etmiştir. Bu kanun ile toplumsal alanda kadın erkek eşitliği sağlanmış, kadınlara istediği mesleği seçme hakkı verilmiş, resmî nikâh mecburi hâle getirilmiş, tek eşle evlilik sistemi benimsenmiş, kadınlara miras konusunda eşitlik ilkesi getirilmiş, boşanmalarda kadın güvence altına alınmış ve kadınlara da boşanma hakkı verilmiştir. Çağdaş hukuk devleti olmanın baş koşulu, toplum içinde erkeğe olduğu gibi kadına da sosyal, kültürel ve siyasal haklarım tanımak, bu haklara saygı göstermekti. Çağdaşlaşmanın ve çağdaş bir toplum olabilmenin yolu ve yöntemi bu idi; çünkü kadın haklan insan haklarının da aynlmaz bir parçasıdır. İnsan kavramının kadın ve erkek birlikte oluşturmakta, bu kavrama her iki cins birlikte anlam kazandırmaktadır. İşte bu anlayışla hareket eden Atatürk, Türk kadınına, yüzyıllarca ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarım kazandırdı. Bu yasal düzenlemelerden sonra Türk kadım sosyal hayat içerisinde hak ettiği yerini aldı. Eğitim ve iş hayatında bundan sonra Türk kadınım görmek mümkün oldu. Atatürk Diyor ki Kadınlarımızın her millette olduğu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek önemi olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bizim milletimizde kadın, eskiden bu önemi, gerçekten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla kanıtlamıştır ki, cidden yüksek erdemler göstermişlerdir... Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 227. Türk Medeni Kanunu’nun kabulünden sonra; Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Ceza ve İflas Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, Deniz Ticaret Kanunu vb. kanunlar kabul edilmiştir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Medeni nikâh yasal bir zorunluluktur. Hukuk alanındaki düzenlemelerle hukuk birliği sağlanmış, çağdaş bir hukuk sistemine geçilmiştir. Bu düzenlemeler Türk toplumunun güven içerisinde yaşamasını, hayata daha güvenli bakmasını sağlamıştır. Çağdaşlaşma yönünde önemli bir adım atmış olan Türk toplumu bundan sonra kendi millî kimliğini daha güçlü hissetmiş ve toplumsal hayatta yarınlara emin adımlarla ilerlemiştir. S ^ s rî tı> * ' U K İ u M il3 SI P; «( £ t T "" -i t Türk kadını Atatürk'e daima minnettardır. W TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BİLGİ KUTUSU Ülkemizde hukukçu yetiştirmek için 1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi açılmıştır. Atatürk bu okulun açılışında “Büsbütün yeni yasalar meydana getirerek eski hukuk esaslarım temelinden sökmek girişimindeyiz. Ve yeni hukuk esaslarıyla, alfabesinden öğrenime başlayacak bir yeni hukuk kuşağım yetiştirmek için bu kuru luştan açıyoruz. Cumhuriyetin yaptırımı olacak bu büyük kuruluşun açılışında duyduğum mutluluğu, hiçbir girişimde duymadım ve bunu belirtmek ve ifade etmekle memnunum.” Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 219. Okul 1948 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde “Hukuk Fakültesi” adım almıştır. Hukuk alanında yapılan yeniliklerin Türk toplumuna sağladığı yararlan açıklayınız. 10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI Şeyh Sait, 13 Şubat 1925’te Ergani ilçesine bağlı Eğil bucağının Piran köyünde isyan çıkarmıştır. İsyancılar bir süvari alayını da pusuya düşürdükten sonra, Elazığ’ı almışlardır. Daha soma asiler, Diyarbakır’a yürüyerek şehri ele geçirmek istemişlerse de bundan bir sonuç alamamışlardır. Olaym başlangıcında, Ali Fethi Okyar Hükümeti isyanı bölgesel ve çabuk bastırılacak bir olay olarak değerlendirmiştir. Ancak isyanın hızla yayılması; Diyarbakır, Elazığ ve Genç vilayetlerini içine alması ve genişlemeye başlaması nedeniyle hükümet bir ay süre ile bölgede sıkıyönetim ilan etmiştir. Şeyh Sait isyanı yeni kurulan laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ve inkılaplara karşı çıkarılan bir isyandı. Şeyh Sait olayının ayrıca İngilizlerle de ilgisi vardı. Lozan’da çözümlenemeyen Musul sorunuyla ilgili 1924 yılında İstanbul’da toplanan konferansın sonuç vermemesi üzerine konunun Milletler Cemiyetine götürülmesi gerekiyordu. İngiltere bir taraftan Musul halkının Türkiye ile birleşmek isteğini önlerken, diğer taraftan da Türkiye dâhilinde isyan ve kargaşalık çıkararak Türkiye’nin siyasal istikrarım sarsmaya çalışıyordu. İsyanı bastıramayan Ali Fethi Bey (Okyar) başbakanlık görevinden ayrılmış, yeni hükümeti ismet Paşa kurmuştu. Yeni hükümetin ilk işi, isyan karşısında hükümete yetki veren Takrir-i Sükun Kanunu ve biri Ankara’da diğeri isyan bölgesinde olmak üzere iki İstiklal Mahkemesi kurulması hakkındaki kanunu TBMM’den çıkarmak olmuştur. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki Biz, büyük bir devrim yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski kurumlan yıktık. Bunların binlerce tarafları vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak gerek. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert önlemlere başvurulmuştur. Bize gelince, devrimi koruyacak önlemlere daha çok muhtacız. Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara kaderlerini ve yaşamlarım emanet eden insanlardan oluşmuş bir topluluğa, uygar bir millet gözüyle bakılabilir mi? Milletimizi yanlış anlamda gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kurumlar, yeni Türkiye Devleti’nde, Türk Cumhuriyeti’nde devam ettirilmeli miydi? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına en büyük ve karşılanması imkânsız yanılgı olmaz mıydı? Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 210 ve 213. Takrir-i Sükûn Kanunu, Şeyh Sait isyanı ve Cumhuriyet’e yönelen diğer tehditleri ortadan kaldırmak amacıyla 4 Mart 1925 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yapılan planlı askerî harekât sonucunda isyancılar yenilmiş ve elebaşlan yakalanmıştır. Suçluların İstiklal Mahkemesinde yapılan yargılan esnasında, asilerin sözde dini ve şeriatı kurtarmak perdesi arkasında, memleketi parçalamayı amaçladıklan belirlenmiştir. Sonuç olarak Şeyh Sait ve diğer bütün elebaşılar hak ettikleri cezalan almışlardır. Diyarbakır’da bulunan İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kendi bölgesi içinde bulunan bütün şubelerinin kapatılmasına karar vermiş, Ankara’daki İstiklal Mahkemesi de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adına yapılan propagandalarda dinin ve dince mukaddes olan şeylerin, siyasal amaçlara alet edildiğim belirleyerek bu fırkanın durum ve çalışma tam hakkında hükümetin dikkatini çekmiştir. J Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız^ u ıis jj.jJ L ) JıJ jjl.jiıJs y j i/jjy jjjjjy d jjjjü js j geleceğin ışık şpçan çiçekleri anlardır. Ü j J j j j V jjj J J J jjj Türk gençliği Cumhuriyet’e daima sahip çıkacaktır. Diyarbakır ve Ankara İstiklal Mahkemelerinin kararlarını dikkate alan Cumhuriyet hükümeti, Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanarak, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının bütün şube ve merkezlerinin kapatılmasına 3 Haziran 1925 tarihinde karar vermiştir. V TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki; Şeyh Sait isyanından sonra bir “Aydınlatma Kurulu” oluşturarak Anadolu’yu dolaşmaya karar veren İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği’nin telgrafına cevabı: Kurulunuzun oluşmasını memnuniyetle karşıladım. Memleketin aydın gençliğinin bağnazlık ve gericiliğe karşı mücadelesindeki yüksek görevini idrak ile girişim alanına geçmesi, takdire değerdir. Düzenleyeceğiniz kurulların memleket içinde seyahati, en büyük bilim ocağına, memleketimizi yalandan inceleme fırsatım da vereceğinden aynca faydalıdır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 299. Atatürk gençlere daima güvenmiştir. 11. DENİZLERDE EGEMENLİK Kabotaj, bir ulusun kendi karasuları içinde kalan millî deniz çevresini kullanması (ya da kullandırtması) hakkı olarak bilinir. Kabotaj tekeli, 19 Nisan 1926 tarihli Kabotaj Kanunu ile yasallaştırılmıştır. Yasanın yürürlüğe giriş tarihi 1 Temmuz 1926’dır. Kabotaj hakkı, Osmanlı Devleti zamanında verilen kapitülasyonların kaldırılması sonucu elde edilmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması ise Lozan Banş Antlaşması’nın 28. maddesi ile sağlanmıştır. 1 Temmuz günü ülkemizde her yıl kabotaj bayramı olarak kutlanmaktadır. Kabotaj hakkı, Cumhuriyet Türkiye’sinin elde ettiği uluslararası başanlann başmda gelir. Bu hak sayesinde ulusumuz dünya denizlerine açılma yolunda sağlam bir adım atmıştır. Bugünkü deniz ticaret filomuz kabotaj hakkı sayesinde oluşturulmuştur. Yine, limanlarımızın gelişmesinde ve özerklik kazanmasında kabotaj hakkının önemli katkılan bulunmaktadır. Türk toplumu kabotaj hakkım elde ettikten sonra bilinçli bir şekilde denizle uğraşmaya başlamıştır. Kabotaj hakkı Türk ticaret denizciliğinin başlangıcıdır denilebilir. Bu hakkın elde edilmesinin en önemli sonuçlarından birisi de kendi karasularımızda egemenliğimizi tam anlamıyla tesis etmemizdir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Bu gün 1 Tem m uz IKabotai ve Denizcilik bayramı] Denizcinin bayramı kutlu olsun Atatürk Diyor ki En güzel coğrafi durumda ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmayı bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız. Kabotajın bu yıl içinde, sadece ve tamamen Türk bayrağına dönüşü fiilen gerçekleşmiştir. Bu olayı övünerek anmak isterim. Bu olay, yüzyıllarca süren engellere karşı, ancak millî yönetimin elde edebildiği başarılardandır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 387-388. 12. HEDEF: MUSTAFA KEMAL Kurtuluş Savaşı kazanılıp cumhuriyet ilan edildikten soma hızla inkılaplar yapılmaya başlanmıştı. Çağdaşlaşma yolundaki inkılaplardan rahatsız olan gruplar inkılapları engelleme çabalarından sonuç alamayınca haince bir plan yaptılar, inkılapların lideri ortadan kaldırılırsa amaçlarına ulaşabileceklerdi. 16 Haziran 1926 Çarşamba günü İzmir’e gitmek üzere seyahatte bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapacakları ihban üzerine, suikastı fiilen yapmakla görevli olanlar, suç vasıtaları olan bomba ve silahlarıyla birlikte yakalanmışlardır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk, cumhuriyetin sonsuza kadar yaşayaca ma inanmıştır. Suikastçılar, aylardan beri birtakım özel tertibat ile her ne olursa olsun Gazi’ye karşı suikast yapmayı ve bu suretle de hükümeti devirmeyi kararlaştırmıştı. Suikastı hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına mensup bazı kimselerdi. En önemli rolü oynayanlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından İzmit Milletvekili Şükrü Bey ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal’di. Suikast önce Ankara’da tasarlanmış, Erzincan Milletvekili Sabit Bey’le Faik Bey’in müdahaleleri ile önlenmiş, daha soma Bursa’da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir’de gerçekleştirilmesine karar verilmişti. 16 Haziran 1926’da İzm ir’e gelmesi beklenen trenin gelmemesi üzerine, suikastçıları deniz yoluyla kaçıracak olan Giritli Şevki durumu İzmir Valisine ihbar etmiş ve suikastçılar silahlan ile birlikte yakalanmışlardır. Yapılan sorgulamalarda suikast olayının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının bazı mensuplan ile ilgili bulunduğu ortaya çıkmış ve eski İttihat ve Terakki mensuplarının da bu olayın tahrik ve düzenleyicileri oldukları anlaşılmıştır. Amaçlan, Mustafa Kemal Paşa’yı iktidardan düşürmekti. Bunda başanlı olamayınca İttihat ve Terakkinin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlanyla suikast teşeb büsü hazırlıklarına girişmişlerdi. Olayla ilgisi olduğu anlaşılanlar İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanarak cezalandırıldılar. Kurulan İstiklal Mahkemesinde yargılanan suçlular gerekli cezaya çarptırıldılar. m * Mustafa Kemal'e yapılan suikast girişiminin asıl hedefi nedir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki Sonuçsuz bırakılan öldürme girişimi nedeniyle topluluklardan, kuruluşlardan, görevlilerden, komutanlardan, subaylardan, milletvekillerinden, bütün arkadaş ve vatandaşlarımdan aldığım, içten üzüntülerim dile getiren mektuplar ve telgraf yazılarından dolayı çok duygulandığımı belirtir, onlara teşekkürlerimi sunarım. Alçak girişimin benim kişiliğimden çok, kutsal cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüce ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna kuşku yoktur. Bu nedenle, genelde gösterilen duygularla cumhuriyet ve ilkelerimize olan bağlılığın ne derece sonsuz olduğuna bir kez daha inandım. www.atam.gov.tr 13. TARİHE TANIKLIK EDENLER Mustafa Kemal Atatürk, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Partisinin 2. Olağan Büyük Kongresinde Nutuk’u okumuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün 36 saat süren ve “1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:” diye başlayan konuşması “Gençliğe Hitabe” ile son bulmuştur. Atatürk Nutuk’u okurken Kurutuluş Savaşı kazanılmış, birçok inkılap hızla gerçekleştirilmişti. Zaman zaman bu süreçle ilgili itirazlar, hatta karşı çıkışlar yaşanmıştı. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek nesilleri yaşanan süreci tam ve doğru olarak ancak birinci ağızdan öğrenebilirdi. İşte Nutuk, Atatürk tarafından yaşananları belgeleri ile ortaya koymak, yapılanları milletle paylaşmak için yazılmış ve okunmuştur. Atatürk Nutuk’ta anlattığı olayları belgeleri ile açıklamıştır. Anlattıklarım yazışmalar, telgraflar, kongre ve meclis tutanakları gibi birinci elden belge ve kaynaklara dayandırmıştır. Kurtuluş Savaşı’mn hangi koşullarda kazanıldığı, inkılapların hangi güçlüklere rağmen gerçekleştirildiğini bütün yalınlığı ile gözler önüne sermiştir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Nutuk’un en önemli özelliklerinden birisi de Atatürk’ün sorumlu bir devlet adamı olarak yaptıklarım milleti ile paylaşmasıdır. Bunun yanı sıra âdeta halkına neyi niçin yaptığım açıklamakta onlara bir tür hesap vermektedir. Bu durum onun açık sözlülüğünün, dürüstlüğünün milletine olan güven ve itimadmm göstergesidir. Nutuk’un en çarpıcı bölümlerinden birisi de bitiş bölümü yani “Gençliğe Hitabe”dir. Atatürk bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi tehlikelerle karşılaşabileceğini ve ne tür ihanetlere uğrayabileceğini işaret etmiş ve yapılması gerekenleri ortaya koymuştur. Bu kutsal emaneti de Türk gençliğine bırakmıştır. Bunu, “Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten herşey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün umudum gençliktedir!.. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sîzindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!” sözleriyle dile getirmiştir. Nutuk'un Türk milleti için önemi nedir? Mustafa Kemel Nutuk’u neden Gençliğe Hitabe ile bitirmiştir? BİLGİ KUTUSU Gazi, Nutuk üzerindeki telif hakkım Türk Hava Kurumuna bağışlamıştır. Kitabın yurt içinde ve yurt dışında basım ve satış işleriyle bu kurum yetkilendirilmiş ve henüz kurulmuş olan bu kurumun gelişmesinde Nutuk’un satışından elde edilen gelir çok önemli rol oynamıştır. Nutuk Türkçe, Almanca, Fransızca, İngilizce ve Rusça basılmıştır. Nutuk'un yabancı dillerde de basılmasının nedenleri ne olabilir? ü TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK Tekirdağ Harf İnkılabı Anıtı 1929 yılına ait bir MUlet Mektepleri. Şehadetnamesi (Diploması) Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra inkılapların gerçekleştirilmesi daha çabuk olmuştur. Özellikle eğitim alanında önemli inkılaplar yapılmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği sağlanmış, medreselerin kapatılması ve tüm okulların Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması ve denetim altına alınması ile eğitimdeki çok başlılık sona erdirilmiştir. Şimdi yapılması gereken ise eğitimin yaygınlaştırılmasıydı. Bunun için de halkın kolayca okuyup yazmasını sağlayacak bir alfabenin kabul edilmesi lazımdı. Atatürk bu konuyu daha önceden düşünmüş, tasarlamış hatta bu konudaki görüş lerini açıklamıştı. Atatürk, “Efendiler! millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık bir yol karışıklığı kalmamalıdır. Bir de millî eğitim gerçekleştikten soma onun dilini, metodunu, araçlarını da millî yapmak zorunluluğu tartışılmazdır.” diyerek alfabe değişikliğinin işaretini vermişti. “Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir sosyal topluluğun yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez. Bundan insan olanlar utanmalıdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçle doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz.” Atatürk bu konuşmalardan birincisini 1924 yılında, İkincisini ise 1928 yılının Ağustos aymda yapmıştı. Mustafa Kemal'e göre harfinkılabı neden gerçekîeşmeliydi? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk harf inkılabının tüm gerekçelerim halka anlatmış ve göstermişti. Nihayet 1 Kasım 1928 tarihinde “Yeni Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkmdaki Kanun” kabul edilmiştir. Yeni harflerin öğretilmesi, okuma yazmanın yaygınlaştırılması amacıyla “Millet Mektepleri Talimatnamesi” 24 Kasım 1928’de Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Aynı gün Mustafa Kemal, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul etmiştir. Millet Mektepleri 1 Ocak 1929 tarihinde faaliyete geçmiş ve kısa sürede yüz binlerce kişi okuma yazma öğrenmiştir. Başöğretmen Atatürk bu süreçte bizzat tahta başına geçmiş ve halka okuma yazma öğretmiştir. Aşağıdaki sözleri ile de öğretmen lerin ve yaptıkları işin önemine vurgu yapmıştır. “Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.” Harf İnkılabını haber yapan bir gazete (Büyük Millet Meclisi ilk toplantısını yapmış ve Gazi hazretleri tarihî nutuklarını söylemişlerdir. Daha sonra Türk harfleri oybirliği ve alkışlarla kabul edilmiştir.) Harf inkılabı Türk kültür hayatının gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Okuma ve yazmayı öğrenen toplumun kültür düzeyi yükselmiştir. Eğitimin yaygınlaş ması, ortak bir kültür dilinin oluşmasını sağlamıştır. Eğitim düzeyi arttıkça toplumun çağdaşlaşması daha hızlı gerçekleşmiştir. <*r Harfİnkılabının ve M illet Mekteplerinin eğitimin yaygınlaştırılması ve çağdaş Türk toplumunun olüşturulmasmdaki rolü nedir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 15. ŞEHİT KUBİLAY Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile denenen çok partili siyasi hayat Şeyh Sait isyanı nedeniyle başarısız olmuştu. Ancak tam bir demokrasi aşığı olan Mustafa Kemal, çok partili siyasi hayatın varlığım gerekli görüyor ve çok arzuluyordu. Bu nedenle yakın arkadaşı Fethi Bey’e bir parti kurdurmuştu. Ancak bu parti de rejime ve inkılaplara karşı olanların sığmağı hâline gelmişti. Fethi Bey yurt gezilerinde gördüğü taşkınlıklardan hiç hoşnut olmadı ve kendi partisini kapattı (17 Kasım 1930). 23 Aralık 1930 tarihinde çıkan olay Fethi Bey’i haklı çıkarmıştı. Menemen’de Derviş Mehmet ve yandaşlan halkı da kışkırtıp “Şeriat isteriz.” diyerek bir isyan çıkardılar. Olay yerine gelen Öğretmen Asteğmen Kubilay Bey şehit edildi. Hükümet olaya el koydu. Yapılan yargılamalar sonucu suçlular hak ettikleri cezalara çarptırıldılar. Mustafa Kemal Atatürk bu konudaki düşüncelerini ve orduya başsağlığı dileklerim şu sözleriyle belirtmiştir: Menemen’de, son zamanlarda meydana gelen gericilik girişimi esnasmda, Yedek Subay Kubilay Bey’in görev yaparken uğradığı sonuçtan cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Kubilay Bey’in şehit oluşunda gericilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki halktan bazılarının alkışla tasvip edici bulunmalan, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir olaydır. Vatanı savunma için yetiştirilen, yurtiçi her siyaset ve anlaşmazlığın dışında ve üstünde saygıdeğer bir durumda bulunan Türk subayının gericiler karşısındaki yüksek görevinin, vatandaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına şüphe yoktur. Menemen’de, halktan bazılarının hatalan bütün milleti elemlendirmiştir. İstilanın acılığım tatmış bir yörede, genç ve kahraman yedek subaym uğradığı saldınyı, milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast saydığı ve bu işe yeltenenlerle, ön ayak olanlan, ona göre izleyeceği kesindir. Hepimizin dikkati, bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlıkla ve hakkıyla yerine getirmeye yönelmiştir. Büyük ordunun kahraman genç subayı ve cumhuriyetin ülkücü öğretmen topluluğunun değerli üyesi Kubilay’m temiz kam ile cumhuriyet, yaşama gücünü tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 215-216. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Öğrenciler Kubilay Olayı’m protesto ediyor. Kubilay olayı bütün yurtta nefretle karşılanmıştır. Türk halkı bu olayı lanetlemiş; üzüntüsünü, inkılaplara ve rejime bağlılığım düzenlediği mitinglerle dile getirmiştir. Bu hain olay ülkemizde çok partili siyasi hayat için gerekli ortamın henüz oluşmadığım ortaya koymuştur. Gerek Terakkiperver Cumhuriyet Partisi gerekse Serbest Cumhuriyet Partisi rejim ve inkılap karşıtlarının sığınağı hâline gelmiştir. Her iki denemenin sonunda büyük acılar yaşanmıştır. Ne yazık ki Mustafa Kemal, çok istemesine rağmen sağlığında bir daha çok partili siyasi hayat denemesine girişmemiştir. C E L A L B A Y A R Ü N İV E R S İT E S İ __________ R E K T Ö R L Ü Ğ Ü ________________________________________________________ PANEL 76, YILINDA MENEMEN OLAYI ve KUBÎLAY R M U J Ü NJLK Ç o ç 'Er İ M İ Çılııf , Vıri Doç O Irlifı M l î « V ıttf* » •fıd Q>; O Uo.>v 12Aralık 2004, Cuma T1» 44il*ypn*ı*D*mlr«l Huttu* Utrkfiı Kubilay Olayı gönümüzde de bütün yönleri ile değerlendirilmektedir. Mustafa Kemal'in ve Türk halkının tepkileri dikkate almdığmda Menemen Olayı 'nm asıl hedefi nedir? Bu tepkiler hangi kararîıhgı ortaya koymaktadır? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 16. CUMHURİYET KENTİ BİLGİ KUTUSU Cumhuriyetin ilanını izleyen yıllarda, başta yeni başkent Ankara olmak üzere ülkemizin tüm kentleri yoğun biçimde imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu dönemde Ankara hızla çağdaş ve modem bir kente dönüştürülmüş ve başkentte çok sayıda kamu binası inşa edilmiş, yeni yol ve bulvarlar açılmıştır. Aynca sosyal yaşam mekânlan kurgu lanmıştır. Bu tür yenilikler başkent Ankara ile sınırlı kalmamış, tüm Anadolu kentlerine yayılmıştır. Cumhuriyet Döneminde Anadolu kentlerinde planlı imar etkinliklerinin gerçekleştirilmesi, gelişmekte olan Türkiye’nin hem kentsel hem de toplumsal açıdan hızla çağdaş ve batılı bir ülkeye dönüştürülmesi ve modernleştirilmesi çabalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet Döneminde imar yönünden büyük gelişme kaydeden kentlerimizden birisi de Balıkesir’dir. Balıkesir, cumhuriyet öncesi dönemde kentleşme açısından oldukça geri kalmış bir kasaba görünümündedir. Balıkesir’de yoğun imar faaliyet lerinin başladığı dönem cumhuriyetin ilanım izleyen yıllardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Balıkesir Balıkesir, Cumhuriyet Dönemindeki kentsel ve toplumsal yenilenmeyi oldukça kolay kabul etmiş görünmektedir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Balıkesir’de 20 yılda 106 okul binası yapılmış, vilayetin her tarafında yollar ve çeşitli eserler inşa edilmiştir. Merkezde Şehir (Salih Tozan) Sineması, Vali Konağı, Hükümet Binası, Atatürk Parkı (çocuk bahçesi, tenis kortu ve yüzme havuzu ile Anadolu’nun en güzel parklarından biri) en güzel örneklerindendir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Parkı (Kentte 1934 yılında açılan park, kadın ve erkeklerin bir araya gelebilecekleri ilk eğlence alanlarından biridir.) Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde görülen modem imar girişimlerinin yeni kamu binaları, yeni yollar ve yeni konutlar olmak üzere üç eksen doğrultusunda ortaya çıktığı görülmektedir. Cumhuriyet Dönemi yapılarından vali konağı ve Gazi İlkokulu Cumhuriyet Döneminde mimari alandaki değişimler Türk halkının cumhuriyetle beraber tüm yönleri ile çağdaşlaşmasının bir göstergesi olmuştur. Türk halkı kültürel alandaki değişimini sosyal hayatına da yansıtmıştır. Balıkesir şehri örneğinden yola çıkarak Cumhuriyet Döneminde mimarlık ve şehir planlaması alanmda yapılan çahşmalar ve bu çahşmalarm amacı hakkmda neler söyleyebilirsiniz? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 17. MÎLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE Atatürk Diyor ki Türkiye Cumhuriyeti ’nin temeli kültürdür... Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı eğitmektir. Yine insan enerjisiyle ve fakat doğanın ona ilgi gösterildikçe tükenmez yardımıyla yükselen, genişleyen insan zekâsı, sınırsız kavrayış anlamında “insanım” diyen bir özel nitelik kazanır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 298. Atatürk’ün yukarıda yer alan sözünden hareketle kültürün insan yaşamındaki önemini belirleyiniz . Mustafa Kemal Atatürk, millî kültürün korunması ve geliştirilmesinin gereğine ve önemine inanıyordu. Bunu gerçekleştirmek için de gerekli olan kuramların oluşturulmasına öncülük etmiştir. Millî kültür konusunda yapılacak çalışmalar için öngörülen ve açılan kurumlar Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu idi. Çünkü millî kültürün temelini dil ve tarih oluşturuyordu. Türk tarihi araştırılacak ve Türk milletinin köklü ve zengin bir tarihe sahip olduğu ortaya konulacaktı. Çünkü Cumhuriyet Dönemine kadar Türk tarihi ya bir hanedan tarihi ya da Türklerin Müslüman olmalarından somaki dönemler esas alınarak anlatılıyordu. Oysaki Türk milleti şanlı bir geçmişe sahipti. Onun tarihi karanlıkta bırakılamazdı. Yeni çalışmalarda hem Türkiye hem de Türk tarihinin araştırılması hedeflenmişti. Türk milleti Türkiye’den de geçmişinden de özellikle Orta Asya’dan ayn düşünülemezdi. Bütün bu gerçekleri göz önüne alan Atatürk 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdurdu. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Ankara’da Birinci Tiîrk Tarih Kongresi sırasında kongre delegeleri ile (8 Temmuz 1932) m TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türk Tarih Kurumunun ilk önemli çalışmaları arasmda “Türk Tarihinin Anahatlan”, ortaöğretim kurumlan için dört ciltlik “Tarih Kitabı”, Anadolu’da gerçekleştirilen “Kazı Raporlan” gibi eserlerin yayımlanması yer almaktadır. Kurum aynca 1932 ve 1937 yıllarında Birinci ve ikinci Türk Tarih Kongrelerini toplamış ve Türk tarihinin bilimsel temeller çerçevesinde her yönü ile tartışılmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk Türk tarihinin araştınlm ası ve önemine ilişkin düşüncelerini her fırsatta dile getirmiştir. Atatürk Diyor ki Bizim Türk milletimiz, eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay yaylasmda yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ uzaklan görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Milletimiz, ufak bir aşiretten ana vatanda bağımsız bir devlet kurduktan başka batı âlemine, düşman içine girdi ve orada çok büyük güçlükler içinde bir imparatorluk kurdu. Ve bunu, bu imparatorluğu altı yüz yıldan beri tam bir hayranlık ve büyüklükle devam ettirdi. Bunu başaran bir millet, elbette yüksek siyasi ve İdarî niteliklere sahiptir. Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle olamazdı. Ben gelip geçici bir insanım, bir gün öleceğim. Büyüklüğüne ve üstün yeteneklerine inandığım Türk ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin! Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 273, 276 ve 282. BİLGİ KUTUSU Mustafa Kemal Atatürk tarih eğitiminin ve öğretimin tamamen objektif, bilimsel temeller ve akademik bir disiplin çerçevesinde yürütülmesi için 1935 yılında Ankara ’da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesini kurdurmuştur. Kültür, tarih ve dil arasındaki bağı çok iyi bilen Atatürk, Türk dilinin araştırılmasına da büyük önem veriyordu. Çünkü dil, millî kültürün ifadesi ve millî birlik ve beraberliğin en büyük dayanağı idi. Cumhuriyet Dönemine gelinceye kadar Türk dili doğudan ve batıdan gelen dillerin etkisi altında kalmıştı. Yöneticilerle halk arasmda dil bakımından büyük uçurumlar oluşmuştu. Türk toplumu arasındaki iletişim bozukluğunu gidermek ve millete kendi kimliğini yeniden kazandırmak gerekiyordu. İşte Atatürk bu amaçlarla 1932 yılında Türk Dil Kurumunu kurdurdu. Toplanan dil kurultaylarında Türk dilinin yabancı kelimelerden arındırılması ve bu yabancı kelimelere Türkçe karşılık bulunması çalışmalan yapıldı. Atatürk bu konuda da önder olmuş ve önce geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulmuştur. Hatta bu konuda bir “Geometri Kılavuzu” hazırlamış ve bu eser çoğaltılarak okullara dağıtılmıştır. Atatürk Türk diline verdiği önemi çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarda dile getirmiştir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TÜRKİYE Türk Dil Kuramunun kuruluşunun 75. yıldönümü anısına hazırlanan posta pulu (2007). Atatürk Diyor ki “Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet örgütümüzün dikkatli, ilgili olmasını isteriz. Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığım korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Dil Kurumu en güzel ve verimli bir iş olarak türlü bilimlere ait Türkçe terimleri belirlemiş ve bu şekilde dilimiz, yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır.” Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 260-262. m * D il ve tarih alanında yapılan çahşalann m illî kültürümüzün ve m illî kimliğimizin geliştirilmesine kalkılan neler olmuştur? 18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE Cumhuriyetin ilanından sonra eğitim alanında önemli gelişmeler kaydedilmişti. 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği sağlanmış, medreselerin kapatılması ile de eğitimdeki ikilik sonra erdirilmişti. Eğitimdeki yenileşme çabalan çerçevesinde Darülfünun-u Osmanî adlı yüksek öğretim kurumu İstanbul Darülfünunu adı altında yeniden yapılandırılmıştı. Ancak cumhuriyetin ilk yıllarında kendisinden çok şey beklenen İstanbul Darülfünunu, istenilen sonucu verememişti. Darülfünun çeşitli konularda eleştiriye uğramaya başlamıştı. Sonuçta İstanbul Darülfünununun kapatılarak yerine çağdaş yeni bir üniversite kurulmasına karar verilmiştir. Atatürk’ün direktifleri ile İstanbul Darülfünunu kapatıla rak yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. 1933 yılında yapılan üniversite reformu ile üniversite hem yapı hem de çalışma şekli bakımından köklü bir yenileşme amaçlan mıştır. Hazırlanan yönetmelik ile tıp, hukuk, edebiyat ve fen fakültelerinden oluşan üniversite, araştırma yapmak, millî kültür ve yüksek bilgiyi genişletmek, yaymaya çalışmak, devlet ve ülke hizmeti ve işleri için uzman elemanlar yetişmesine yardımcı olmak görevi ile yükümlü kılınmıştır. Atatürk, İstanbul Üniversitesinin açılışı 131 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 dolayısıyla kendisine çekilen telgrafa şu karşılığı vermiştir: ‘İstanbul Üniversitesinin açılmasından çok sevinç duydum. Bu yüksek bilim ocağında, kıymetli profesörlerin elinde Türk çocuğunun eşsiz zekâ ve eşsiz yeteneğinin çok büyük gelişmelere erişeceğine inanıyorum.” Atatürk İstanbul Üniversitesinde İstanbul Üniversitesi yerleşkesinden bir görünüm İstanbul Üniversitesi dört fakülte ile kurulmuş, İlahiyat Fakültesi kaldırılmış, onun yerine Edebiyat Fakültesi içinde bir “İslam Tetkikleri Enstitüsü” kurulmuştur. Yeni üniversitenin kurulması ile çağdaş bir yüksek öğretim amaçlanmıştır. Bu amaçlar; TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk devrimlerini benimseyen yeni kuşaklar yetiştirmek ve çağdaş uygarlık düzeyine yükselmek için üst düzeyde insan gücü yetiştirmek, Üniversiteyi köhne düşünce ve inançlardan ayırmak, Darülfünuna göre daha etkin bir işleyiş ve bilimsel çalışma sağlamak, daha yeterli bir araştırma ve öğretim ortamı yaratmak, daha etkili bir denetleme getirmek olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin bilime açılan kapısı 1. 2. 3. 4. İstanbul Üniversitesi günümüzde amaçlarım; Cumhuriyet ilkelerinin ve değerlerinin koruyucusu olmak, Deneyimli dev bir öğretim kadrosuyla eğitim vermek, Eğitimimizle ve bilimsel çalışmalarımızla ulusal ve uluslararası alanda tanınmak, Türk kültürünün canlı örneği olmak vb. olarak açıklamaktadır. Üniversitelerin ülkemizin gelişmesine katkısı nedir? Bu katkıyı sağlamak için üniversitelerin hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 19. O ARHK ATATÜRK Aşağıdaki gazete haberinde Mustafa Kemal7e TBMM tarafından “Atatürk”soyadı verilişinden söz edilmektedir. Siz bir gazeteci olsaydınız habeıi nasıl verirdiniz? VriT*FEK b -fc-. m ATATUHK HKemâl n lxatU önderimi! bu «oy adı m ildi llı.Mik «illrt U^İİMiiu b a 40* Ur Bir gazete haberi (25 Kasım 1934) Mustafa Kemal önderliğinde başlayan Türk çağdaşlaşması her alanda kendini göstermiştir. Siyaset, toplum, eğitim ve hukuk alanlarındaki çağdaşlaşma çabalan millî kültür, millî benlik ve millî birlik alanlarında süıdürülmüştür. Millî benlik çalışmalarında Atatüık, hiçbir zaman soy anlayışım ön plana çıkarmamış daima kültür birliğim esas almıştır. Toplum içerisinde bireylerin kendilerini daha rahat tanımlamaları ve tanınmaları için de yasal bir düzenleme yapılması ihtiyacı duyulmuştur. Çünkü bu döneme kadar insanların bir soyadı yoktu. Bireyler baba veya aile adlan ya da lakaplan ile tanınmaya çalışılıyordu. Bu da miras, tapu kaydı, okul kaydı, askerlik gibi çeşitli konularda kanşıkhklara neden oluyordu. Bütün bu sorunlan ortadan kaldırmak için 21 Haziran 1934 tarihinde “Soyadı Kanunu” kabul edildi. Bu kanun ile her Türk ailesi, bir soyadı alacaktı. Bu ad genel ahlaka aykırı olamayacak ve Türkçe olacaktı. Mecliste Büyük Bir Gün Sınıf farkını gösteren Unvanlar yıkıldı Lâkap ve unvanların kaldırılmasına dair kanun dün Meclisten çıktı. Müşüre Mareşal, Paşaya General denilecektir. A ğa, Hacı, Hoca, Ef. Bey, Hanım yok A dın onunegefm ek şartii/ic er k işiye *' Baifft kadına da *rB agant). denecek Bir gazete haberi (27 Kasım 1934) Yukarıdaki gazete haberinde aynı kanun çerçevesinde yapılan düzenlemelerden söz edilmektedir. Bu düzenlemelerin amacı, toplumda kullanılan unvanların sınıf farklılığına neden olmasının önüne geçmektir. Her konuda eşit bir Türk toplumu oluşturmaktır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE Sosyal hayatta kadınların gerektiği şekilde yer almamasının ne tür sorunlara neden olduğunu bilen Mustafa Kemal Atatürk, kadın haklan konusunda radikal değişimler yapmıştır. Mustafa Kemal’le birlikte, kadının başta eğitim olmak üzere, çalışma hayatında, siyasette, toplumsal yaşamda ve aile yaşamında eşit haklara sahip olarak yerini alması için gereken tüm çalışmalar yapılmıştır. Bu değişimler, yasalarla güvence altına alınmış ve her alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan hemen soma başlatılan hukuk devrimi çalışmalarında Atatüık, “Medeni hukuk ve aile hukukunda izleyeceğimiz yol, ancak uygarlık yolu olacaktır.” sözüyle hedeflerim göstermiştir. 7 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınlarımıza o günkü koşullara göre en ileri düzeyde, bireysel ve toplumsal haklar tanınmıştır. Medeni Kanun, birey ve aile hukuku yönünden Türk kadınının uygar dünyadaki yerini almasının belgesidir. 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun çıkarılmasıyla, Tanzimat Döneminden kalma ikili eğitim sistemi kaldırılıp, ulusal ve çağdaş eğitimin temelleri atılmıştır. Bu kanun, kadım ve erkeği ile Türk ulusunu çağdaşlaştırma yolunda önemli bir adım olmuştur. 3 Nisan 1930’da kabul edilen Belediyeler Kanunu ile kadınlarımız ilk defa seçmen olma hakkına kavuşmuşlardır. Türk kadım, 26 Ekim 1933’te muhtar seçme ve köy İhtiyar heyetine seçilme hakkım elde etmiştir. 5 Aralık 1934’te çıkarılan yasa ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. 1935 yılı seçimlerinde Meclis’e 18 kadın milletvekili girmiştir. Meclis İntihabı Yenileme Karan Verdi v f i İ s n M İ l n ö n û n i i ı i ;f i j x f - l « * ı r l - c r i .T i r l c L j i l m l f j ı n . ılır iı m f i l i . i l i lı _ ı ,L k ı i n k ı l a b ı r m u j ı ı f -ıı y u l m - l ; b u r u - ı r t d i r , Tiirk kadınnıın yükte-k hıliki u r ij h. i j ^ r ,. , r r _ V - - r r _ - . M d c I i i . h ,» d i m l ı m a a y L v ^ u m r k itrir . ............... ı ı . ı i l «i ■« j■ ■■ ı F t-h m jıic k u t k u m ı v c r ı l m c u h a k l ı u ı c i a " " " l i u « b J ,,, k i İ r M i l i _ S H r ı - y l * - i t l i f . ı k İ . ı L . l Ib m I « - K i i ' -* lj .L « J j ı .s « ı r T*n*h !«■■■. l « ı A tim ■ j - . L u / K ^ lr d A lın ^ R a ş f r a k j n Is e t l i d iy û r k â ; ■V ı k L l a h # tU U -± i «kil-., k n u . liA ıi" ’.'ZZST. s h ^ İii m - L LbVi k V İ b i b I t t i j I t i la - ı L r a r r r b ! ■ _ - îü —- 1 Afim* I j i i u ı Bir gazete haberi (4 Aralık 1934) Atatürk, Türk kadınının siyasi haklarım elde etmesiyle ilgili olarak bir konuşmasında şöyle demiştir: “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasal yaşamda bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınım, artık tarihlerde aramak gerekecektir. Türk kadım evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda belediye seçim lerinde deneyimim yapan Türk kadım, bu kere de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor.” 135 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türk kadınlan, pek çok ülkedeki kadınlardan daha önce toplumsal ve siyasal haklarım elde etmiştir. Kadınlar oy verme hakkım Fransa’da 1946, İtalya’da 1948, Belçika’da 1948, Yunanistan’da 1952, İsviçre’de 1971, Portekiz’de 1976, Japonya’da 1950’de elde ederken Türk kadınlan bu haklarına daha 1930’lu yıllarda kavuşmuştur. Atatürk, “Uygar memleketlerin bir çoğunda kadınlardan esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir, onu yetki ve başarıyla kullanacaktır.” diyerek kararlılığım belirtmiştir. m * Türk kadınlarının sosyal ve siyasal haklarına kavuşmasının önemi nedir? Türk kadınlarının pek çok Avrupa ülkesindeki kadınlardan daha önce bu haklan elde etmesini nasıl değerlendiriyosunuz? 21. HERKES İÇİN SAĞLIK Atatürk Diyor ki “Sağlık ve sosyal yardım hususlarında her zaman takip ettiğimiz gaye şudur: Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hâle getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir hâlde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi.” http://www.sabem.saglik.gov.tr Türk milletine bağımsızlığım kazandıran Atatürk milletin sağlığı ile de yakından ilgilenmiştir. Yukandaki sözünde de belirttiği gibi milletin sağlım tehdit eden bütün hastalıklar ortadan kaldırılmalıydı. 1920 yılında TBMM açılıp hükümet kurulunca ilk oluşturulan bakanlıklardan birisi de Sağlık Bakanlığıydı. Bu dönem, sağlık mevzuatım geliştirmek, cepheden gelen yaralılan tedavi etmek, iç ve dış göçmeni yerleştirmekle geçmiştir. İlk sağlık bakam olan Dr. Adnan Adıvar, merkezde Hıfzıssıhha Dairesi, taşrada ise sağlık müdürlükleri kurmuştur. Dr. Adnan Adıvar’m ayrılması ile Sağlık Bakanlığı görevine, Dr. Refik Saydam atanmıştır. Dr. Refik Saydam aralıklı olarak 1937 yılına kadar süren bakanlığı süresince, ülkemizin sağlık hizmetlerinin kuruluşuna ve gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır. Dr. Refik Saydam’ın bakanlığı döneminde; Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılmıştır. Sağlık hizmetlerinin plan ve programı ile yönetiminin tek elden yürütülmesi ve koruyucu hekimliğin devlet görevi olması benimsenmiştir. Dr. Saydam, tedavi edici hekimliğin ise yerel yönetimlerin hizmeti olması gerektiğim savunmuştur. Dr. Saydam, sağlık hizmetleri için insan gücü ihtiyacım karşılamak üzere Tıp Fakültesi mezunlarına mecburi hizmet uygulaması başlatmıştır. Sıtma, frengi, trahom, verem, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele programlarım yürürlüğe koymuştur. Yapılan kanuni düzenlemelerle; koruyucu hekimlik kavramı getirilmiş, yerel yönetimlerin hastane açmalan teşvik edilmiştir. Dolayısıyla 1923-1946 yıllan arasmda ağırlıkla bakanlığın koruyucu hizmetlere öncelik vermesi hedeflenmiş, tedavi edici hizmetler yerel yöne timlere bırakılmıştır. Her ilçede hükümet tabipliği kurulmuş ve verem, sıtma, frengi, trahom, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklara yönelik programlar yürütülmüştür. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BİLGİ KUTUSU 1923’te İzmir’de, 1927’de ise İstanbul’da veremle mücadele cemiyetleri kurulmuştur. 1928 yılında Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kurulmuştur. Bu kurum özellikle aşı ve serum ihtiyacının karşılanması ve üretimi konusunda büyük hizmetler vermiştir. 1930 yılında Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılmıştır. 1934 yılında İstanbul Sanatoryumu açılmıştır. Sağlık alanındaki çalışmaları yakından izleyen Atatürk, bu konudaki düşüncelerini de sık sık dile getirmiştir. “Sağlık örgütümüzde, memleketin gereksinimlerine uygun amaç ve çaba açık olarak görülmektedir. Cumhuriyet Hükümetinin başlı başma bir esas olarak başarıyla izlediği sağlık savaşımına, gittikçe araçlarını artıran bir genişlikle devam olunması gerekir ve önemlidir.” Heybeliada Sanatoryumu Türkiye’nin ilk verem hastanesi olup 12 Haziran 1924’de Atatürk’ün emriyle açılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllannda sağlık alanında yapılan çalışmaları değerlendiriniz. 22. BOZKIRDA TARIM Atatürk, kazandığı eşsiz zaferlerle ülkeyi bağımsızlığa kavuşturduktan soma, başta ekonomi olmak üzere diğer alanlarda da ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine yönelik düşünce ve görüşlerim ortaya koymuş ve bunları yaşama geçirmek için çaba sarf etmiştir. Atatürk; “Millî ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi isabetle amaca ulaştırabilmek için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım siyaseti uygulamak ve onun için de her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimini kurmak lazımdır.” görüş ve direktifleri ile tarımın ve tanmsal kalkınmanın Türkiye ekonomisindeki yerini ve önemim vurgulamıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk tarımın modem araçlarla yapılmasını teşvik etmiştir. Atatürk köylüye yardımcı olmak ve tarımı geliştirmek için önce yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamıştır. Bu amaçla 1925 yılında aşar vergisi kaldırılmış, 1926’da köylüye toprak mülkiyeti tanınmıştır. Devlet tarımı geliştirmek için çeşitli önlemler aldı. Tarım kredi kooperatifleri aracılığı ile köylüye ucuz kredi sağlandı. Üretim ve pazarlamada kooperatifçilik özendirildi. Köylüye gübre, ilaç, pulluk, traktör vb. konularda destek sağlandı ve tarımın modernizasyonuna destek olundu. Köylüye damızlık hayvan ve kaliteli tohum dağıtıldı. Ziraat okulları açıldı. Modem tarım yöntemlerinin tanıtılması için örnek çiftlikler kuruldu. Bu çiftliklerden birisi de kuruluşunda Atatürk’ün büyük katkısı olan Atatürk Orman Çiftliği’dir. Atatürk doğayı ve yeşili tutku derecesinde severdi. Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluşunda da “Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasım öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasmda olduğunu fark etsin.” felsefesiyle hareket etti. Atatürk Orman Çiftiiği’nin kuruluşunun en önemli nedenlerinden biri; bozkır ortasına kurulmuş Başkent Ankara halkının rahatlıkla gezebileceği, nefes alacağı, yaz, kış yeşil kalabilecek bir cennet, bir doğa güzelliği yaratma arzusu ve özlemiydi. m Atatürk, Orman Çiftliği’nde TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk bu kararım gerçekleştirmek üzere 1925 yılının ilkbaharında, ülkenin tanınmış tarımcılarını köşke çağırtarak Ankara civarında modem bir çiftlik kurmak istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verir. Bu uzmanlar arasında bulunan bir tarımcımız o günkü anılarım şu şekilde aktarmaktadır. “Çiftlik yeri için öyle uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başka doğal özellikler araştırmaya gerek görmemiştik. Sebep de basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri. Ağaç yok, Su yok, hiç bir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve uygun koşullar taşıyan yerler nasıl bulunabilir. İncelemelerimiz bittiği zaman sonucu büyük şefe arz ettik. Kendileri elleri ile bu günkü çiftlik yerinin bulunduğu yeri işaret ettiler ve sordular. -Burayı gezdiniz mi? Buranın bir çiftlik kurulması için gerekli olan nite liklerin hiç birini taşımadığım, bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkmdaki ortak kanaatimizi söyledik. Atatürk’ün bize cevabı şu olmuştur. İşte istediğim yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak, hem çorak hem de fena bir yer. Burayı biz ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecektir?” Atatürk çiftliğin kuruluş çalışmalarında da bulunmuştur. Görülüyor ki Atatürk, tarım uzmanlarından en iyi toprak değil, en kötü toprak raporunu alabilmek için faydalanmıştır. Onun aradığı bir çiftlik arazisi değil, büyük yurt yapışım kurarken, insan ile toprak arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan denklemi, şartların hemen hiç uygun olmadığı bir noktada dahi halletmenin mümkün olduğunu kanıtlamaktı. Atatürk Orman Çiftliği’nin şimdiki yerini seçtiği zaman, arazinin verim durumu hakkında yerli ve yabancı uzmanların görüşünü istemişti. Davet edilen uzmanların verdikleri raporlar içinde bu topraklar üzerinde herhangi bir tarım faaliyetinin yapılamayacağını iddia edenler olduğu gibi bu toprakların sıkı bir mücadele ile ıslah edilebileceğini söyleyenler de vardı. Tarım Bakanlığı uzmanlarından Schmit (Şimit), Orman Çiftliği arazisinde tarım imkânları hakkında verdiği raporda; “Bu öyle bir teşebbüstür ki elverişsiz toprak ve iklim koşullan altında burada ya sabır tükenir yahut da para.” demiştir. Uzmanların bu olumsuz görüşleri, onun Ankara’da bir çiftlik kurma konusundaki azmini azaltacak yerde daha da pekiştirmeye hizmet etmiştir. Atatürk ağaç bile yetişmeyen bir yerde insanın nasıl yaşayabileceğini kendi kendilerine soran ve Ankara’nın devlet merkezi (başkent) oluşunu affedilmez bir hata 139 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 sayan insanlara yepyeni bir mucize daha göstermek istiyordu. O, bu şekilde aynı zamanda hem Türkiye tarımına modem bir çiftliğin örnek yöntemlerini hediye etmek hem de bazı durumlarda ilmin dahi gerçekleşmesini mümkün görmediği girişimlerin de gerçekleştirilebileceğini kanıtlamak istiyordu. 1925 yılının Haziran ayında Atatürk Orman Çiftliği törenle açıldı. Çiftlikte modem ve bilimsel yöntemlerle üretim yapıldı. Çeşitli bitki ve tanm ürünleri yetiştirildi. Ziraat konusunda uygulamalı eğitim verildi. Tüm bu çalışmalarla hem Türk çiftçisine örnek olundu hem de tarımın gelişmesine katkıda bulunuldu. Atatürk Orman Çiftliği’nde modem tarım araçlanya ziraat yapıldı. <or Cumhuriyet Döneminde tanmı geliştirmek için hangi çalışmalar yapılmıştır? 23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE SPOR Türk mîlletinin her yönden gelişip yükselmesini arzu eden Atatürk, Türk mîlletinin sanat ve kültürde de çığır açması için gereken çabayı göstermiştir. Atatürk, Türk sanatının araştırılmasını, Türk toplumuna ve dünyaya tanıtılmasını istiyordu. Bunun için imkânlar sağladı, yol gösterdi, teşvik etti. Sanatı ve sanatçıyı övücü sözler söyledi. “ Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhur başkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız.”, “Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.” Güzel sanatlar, bir milletin duygu, düşünce, görgü ve zevkinin bir yansımasıdır. Sanat, milletleri birbirine yaklaştıran önemli bir kültürel etkinliktir. Bir milletin güzel sanatlarda ileri gitmesi, o milletin diğer milletler tarafından kolayca tanınmasını sağlar. Bir milletin kültür seviyesi, meydana getirdiği sanat eserleri ile ölçülür. Güzel sanatlara önem veren milletlerin dünya görüşleri de değişir. Güzel sanatlar alanında eser veren milletler, diğer milletler karşısında saygınlık kazanırlar. Bu nedenle sanat alanındaki başarılar, millî kültürün yükselmesinde önemli rol oynar. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Sanatkârlarına önem veren toplumlar her zaman gelişmişler ve yükselmişlerdir. Atatürk, “ Yaşamlarım büyük bir sanata adayan bu çocukları sevelim...” diyerek toplumun sanata ve sanatkârlara önem vermesi gerektiğini vurgulamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren güzel sanatların bütün dallarında gelişmeye önem verildi. 1924 yılında Ankara’da Musiki Muallim Mektebi, İstanbul’da ise Güzel Sanatlar Akademisi ile Devlet Resim ve Heykel Müzesi açıldı (1937). Avrupa’ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için öğrenci gönderildi. İstanbul Resim Heykel Müzesi Atatürk Döneminde ressamlar yurdun dört bir yanına gönderilmişler ve yeni eserler meydana getirmişlerdir. Bu eserler daha sonra Ankara’da “İnkılap Sergisi” adı altında sergilenmiştir. Konusu “Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri” olarak belirlenen sergi bizzat Atatürk’ün katılımı ile açılmıştır. Atatürk, 1934 yılında İkincisi düzenlenen “inkılap Sergisinde bir heykeli incelerken görülmektedir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1936’da Ankara Devlet Konservatuvan kuruldu. Tiyatro için yurt dışından uzmanlar getirildi. Böylece çağdaş Türk sanatının oluşması sağlandı. İstanbul Resim Heykel Müzesi Güzel sanatlarla ruh sağlığının korunup gelişeceğine inanan Atatürk, spor yoluyla da beden sağlığının geHştirilmesine önem vermiştir. Sözleri ve davranışları ile Türk halkım spora özendirmiştir. “Türk sosyal yapısında spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor yaşamım yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yanşmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. 'Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur’ sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.” sözü Atatürk’ün bu konuya ne kadar önem verdiğini ortaya koymaktadır. Atatürk üstün komutanlık, devlet adamlığı ve inkılapçılık özelliklerine sahip olmanın yanında sanata ve spora da düşkün, çok yönlü bir liderdi. Atatürk yüzme sporunun yanı sıra ata binmeyi de çok severdi. m Atatürk sanat ve spora neden önem vermiştir? r 24. DAİMA İLERİ Mustafaf Kemal Atatürk Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yıl döneminde “Onuncu Yıl Nutku” adı verilen tarihî konuşmasıyla Türk inkılabım değerlendirmiş ve geleceğe yönelik hedeflerini belirtmiştir. ONUNCU YIL NUTKU Türk milleti! Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetindir. Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun birlik ve beraberlik içerisinde büyük bir karalılıkla hareket etmesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklatma sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da önemle belirtmeliyim ki yüksek bir insan toplumu olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini, yorgunluk bilmeyen çalışkanlığını, yaratılıştan sahip olduğu zekâsını, ilme bağlılığım, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî idealimizdir. Türk milletine çok yaraşan bu ideal, onu, insanlığa hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, başardı kılacaktır. Büyük Türk milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok söz lerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki millî ideale, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni dünya, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan somaki gelişmesiyle, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türk milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramım daha büyük şerefler le, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamam gönülden dilerim. Ne mutlu Türk’üm diyene! Mustafa Kemal ATATÜRK, Ankara, 29 Ekim 1933 1. 2. 3. 4. 5. Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’na göre; Yapılan işlerin en büyüğü nedir? Elde edilen başanda kimlerin katkısı vardır? Türk milletinin özellikleri nelerdir? Atatürk’ün en büyük hedefi nedir? Türk milletinin birlik ve beraberlik içerisinde hangi hedeflere ulaşabileceğini maddeler hâlinde yazınız. 1919 söylerdiniz? yılından 1933 yılma kadar geçen süreci siz değerlendirecek olsaydınız neler TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET 1920 yılında TBMM’nin açılması ile ulusal egemenlik yolunda büyük bir adım atılmıştı. Kurtuluş Savaşı’mn kazanılmasından sonra da saltanat kaldırıldı. Artık ulusal egemenlik tam anlamıyla gerçekleşmişti. Uygulamada var olan ancak adı konulmayan cumhuriyetin ilam ile de devlet başkanlığı sorunu çözüldü. Devletimizin adı, yönetim şekli ve hükümet kurma yöntemi belirlendi. Bu sayede demokrasinin gerekleri uygulamaya konuldu. Birinci Dünya Savaşandan sonra Osmanlı Devleti’ne imzalatılan ve Türk milletinin idam fermam olan Sevr Atlaşması’nın uygulanmasına izin verilmedi. Kurtuluş Savaşı başan ile bitirilerek Türk milletinin siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığının tescili olan Lozan Antlaşması imzalandı. Genç devletin başkenti de Kurtuluş Savaşı’mn idare merkezi olan Ankara olarak belirlendi. 1924 yılı Mart aymda kabul edilen yasalar ile Türk milletinin ve Türk devletinin laikleşmesi ve çağdaşlaşması yolunda önemli adımlar atıldı. Atatürk demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesi için çok partili siyasi hayata ilişkin uygulamalara büyük önem verdi. Ancak bu uygulamalar tahriklerle çıkan Şeyh Sait İsyanı, Menemen ve Kubilay Olayı nedeniyle sonuçsuz kaldı. Siyasal alandaki inkılaplara büyük önem veren Atatürk, hukuk alanında da büyük bir devrim yaptı. Medeni hukuk, ticaret ve ceza hukuku bunlardan bazdandır. Kıyafet inkılabının yapılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, uluslararası ölçü ve takvimin kabulü çağdaş Türk toplumunu oluşturma çabalarının bir sonucudur. Öğretim Birliği Yasası, medreselerin kapatılması, Yeni Türk Harflerim Kabulü ve millet mekteplerinin açılması eğitimi çağdaşlaştırmak ve eğitim düzeyini yükseltmek için yapılmış bir dizi inkılaptır. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurununum kurulması ise Türk milletine kendi millî benliğini kazandırma çalışmalarına en güzel örnektir. Atatürk eğitim, kültür ve toplumsal alanda inkılaplar yaparken toplumun refahım sağlayacak ekonomik inkılapları da gerçekleştirmiştir. Türkiye İktisat Kongresi ve bu kongrede kabul edilen Ekonomi Andı, Kabotaj Kanunu, Sanayiyi Teşvik Kanunu, aşar vergisinin kaldırılması, Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması ekonomi alanında yapılan inkılaplara en güzel örneklerdir. Atatürk bu inkılapları yaparken halkına karşı daima açık sözlü olmuş, gerek Nutuk gerekse cumhuriyetin ilanının onuncu yılında söylediği nutku onun bu özelliğini ortaya çıkarmıştır. 145 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanlann başma “D”, yanlış olanların başma “Y” yazınız. ( ) 1. Saltanatın kaldırılması ile devlet başkanlığı sorunu çözülmüştür. ( ) 2. Lozan Antlaşması ile yeni Türk devletinin bağımsızlığı tanınmıştır. ( ) 3. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet sanayileşmeyi teşvik ederken tarımı ihmal etmiştir. ( ) 4. Yeni Türkiye’nin ekonomi politikası Türkiye İktisat Kongresi’nde belirlenmiştir. ( ) 5. Ankara’nın başkent olması cumhuriyetin ilanından soma gerçekleşmiştir. ( ) 6. Cumhuriyetin ilam ile kabine sistemine geçilmiştir. ( ) 7. Karma eğitim, millî eğitim sistemimizin esaslarından biridir. ( ) 8. Halifeliğin kaldırılması devletin laikleşmesinin bir aşamasıdır. ( ) 9. Cumhuriyet Halk Fırkası ilk muhalefet partisidir. ( ) 10. Musul’un kaybedilmesinde Şeyh Sait İsyam’nın etkisi olmuştur. ( ) 11. Türk Medeni Kanunu İtalya yasaları esas alınarak hazırlanmıştır. ( ) 12. Millet Mektepleri yeni Türk harflerinin halka öğretilmesini amaçlamıştır. ( ) 13. İnkılap Sergileri ile sanatın özendirilmesi amaçlandırılmıştır. ( ) 14. Denizlerde egemenlik Türkiye İktisat Kongresi ile sağlanmıştır. ( ) 15. Refik Saydam’ın sağlık bakanı olduğu dönemde Hıfzıssıhha Dairesi kurulmuştur. 146 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TEST IV 1) Aşağıdakilerden hangisi saltanatın kaldırılmasının nedenlerinden değildir? A) B) C) D) 2) Aşağıdakilerden hangisi Lozan Antlaşması ile ilgili doğru bir bilgi değildir? A) B) C) D) 3) İtilaf Devletleri ilk kez TBMM’yi tanımıştır. Boğazların yönetimi uluslararası bir komisyona bırakılmıştır. Birinci Dünya Savaşı resmen son bulmuştur. Misakımillî büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Türkiye İktisat Kongresinde Misak-ı iktisadi kabul edilmiştir. Aşağıdakilerden hangisi Misak-ı İktisadi’nin gerçekleştirilmesi için yapılanlardan biri değildir? A) B) C) D) 4) Saltanatın demokratikleşmeye engel olması İstanbul yönetiminin Millî Mücadele’ye engel olmak istemesi Abdülmecit Efendi’nin devlet başkam gibi davranması Lozan Banş Görüşmelerine İstanbul Hükümetinin de çağrılması Devletçilik ilkesinin uygulanması İş Bankasının kurulması Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kabul edilmesi Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi Aşağıdakilerden hangisi Ankara’nın başkent olarak seçilmesinin nedenlerinden biridir? A) B) C) D) Son Osmanlı Mebusan Meclisinin burada toplanması iklim koşulların elverişli olması Cephelere yakın olması TBMM’nin burada açılması 147 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5) Yukarıdaki şemanın merkezine ne getirilebilir? A) B) C) D) 6) Atatürk Döneminde çok partili hayata geçme girişimleri hangi amaca yöneliktir? A) B) C) D) 7) TBMM’nin açılması Cumhuriyetin ilam Saltanatın kaldırılması Lozan Antlaşması’nm imzalanması Devletçiliğin güçlenmesi Laiklik anlayışının yerleşmesi Demokrasinin güçlenmesi Halife yanlılarının engellenmesi İngilizlerin Şeyh Sait îsyam’m desteklemesinin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Çok partili düzen çalışmalarım engellemek B) Musul görüşmelerinde istediği sonucu almak C) Halk Partisi muhaliflerini örgütlemek D) Halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkmak 8) Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de laik devlet düzenine geçişin ilk aşaması olarak kabul edilebilir? A) B) C) D) 148 Medreselerin kapatılması Şeriye Vekaletinin kaldırılması Saltanatın kaldırılması Tekke ve zaviyelerin kapatılması TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 9) Türkiye Cumhuriyeti’nde açılan ilk yüksek okul olan Hukuk Mektebinin amacı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) Çağdaş hukukçular yetiştirmek Yüksek öğrenimi teşvik etmek Hukuk birliğim sağlamak Anayasa hazırlıklarım tamamlamak 10) Aşağıdakilerden hangisi, Türk Medeni Kanunu’nun getirdiği yeniliklerden biri değildir? A) B) C) D) Kadın erkek eşitliğinin sağlanması Kadınların her mesleğe girebilmesi Öğretim birliğinin sağlanması Boşanma hakkının kadınlara da verilmesi 11) 1931 yılında kurulan Türk Tarih Kurumu çalışmalarında, Türk tarihini çok daha eski dönemlere giderek dünya tarihi çerçevesinde incelemeye özen göstermiştir. Türk Tarih Kurumunun bu çalışmalarının; I. Türklerin dünyanın en eski uluslarından biri olduğunu ortaya koymak, n . Türklerin tarihin akışında belirleyici bir millet olduğunu kanıtlamak, m. Asya uygarlığının oluşumunda Türklerin etkili olduğunu göstermek, IV. Osmanlı tarihim derinlemesine incelemek amaçlarından hangilerine yönelik olduğu söylenebilir? A) B) C) D) Yalnız IH Yalnız IV IveH I ve İÜ 12) Tevhid-i Tedrisat Kanunu aşağıdakilerden hangisiyle ilgilidir? A) B) C) D) Öğretim kurumlannm devletin kesin denetimine alınması Yabancı okulların denetlenmesi Medreselerin düzenlenmesi Üniversitelerin açılması 13) Atatürk’ün dil ile ilgili çalışmalarının ilk amacı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farklılıkları kaldırmak Türkçeyi bilim dili hâline getirmek Türk dilinin gelişmesini sağlamak Türkçeyi yaratıcı işlek bir dil hâline getirmek 149 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 14) Kişilerin devlet ile olan işlerinde karışıklık yaşanmasını engellemek, toplumda ayrıcalık belirtilerini ortadan kaldırmak amacıyla 1934’te bazı yasalar çıkarılmıştır. Aşağıdakilerden hangisi, bu amaca yönelik uygulama veya kararlardan biri olarak gösterilemez? A) B) C) D) Hoca, ağa, paşa gibi unvanların yasaklanması Yabancı, ırk ve millet adlarının soyadı olarak alınmaması Her ailenin Türkçe soyadı kullanması Büyücülük ve falcılık gibi faaliyetlerin yasaklanması 15) Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer devletlerle olan ekonomik ilişkilerinde kolaylık ve uyum sağlamak için yapılan çalışmalardan biridir? A) B) C) D) Ölçü ve tartı sisteminin değiştirilmesi Tekke ve zaviyelerin kapatılması Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi Türk Tarih Kurumunun kurulması 16) Cumhuriyet Döneminde yapılan, I. Halifeliğin kaldırılması n . Tekke ve zaviyelerin kapatılması m . Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi gibi inkılaplar, aşağıdakilerden hangisini gerçekleştirme amacına yöneliktir? A) B) C) D) Devletçi ekonomi Tek parti yönetimi Laik devlet düzeni Ulusal birlik 17) Atatürk bir konuşmasmda; ‘Toplumun bir yansı, diğer yansı ile eşit değilse, bilgisiz kalırsa o millet ilerleme imkânı bulamaz, geri kalır.” demektedir. Atatürk’ün bu sözünde vurguladığı eşitsizlik aşağıdakilerden hangisiyle ortadan kaldırılmıştır? A) B) C) D) 150 Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi Medreselerin kapatılması Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 18) Kabotaj Kanunu, Osmanlı Devleti Döneminde görülen aşağıdaki uygulamalardan hangisine karşı çıkarılmıştır? A) B) C) D) Azınlıklara hoşgörü ile davranılmasına Azınlıklara ülke yönetimine katılma hakkı tanınmasına Yabancılara ekonomik ve siyasal ayrıcalıklar tanınmasına Hristiyanlara devlet memuru olabilme hakkı verilmesine 19) Aşağıdakilerden hangisi, Harf İnkılabının yapılmasına gerekçe olarak gösterilemez? A) B) C) D) Arap harflerinin ses yönünden Türkçeye uymaması Arap harfleri kullanımının laik devlet düzenine geçişi engellemesi Arap alfabesindeki sesli harflerin yetersiz olması Arap alfabesinin Türkçenin yazılmasını ve okunmasını zorlaştırması 20) Cumhuriyet Döneminde tarımı geliştirmek için bir dizi çalışmalar yapılmıştır. Aşağıdakilerden hangisi bu çalışmalardan değildir? A) B) C) D) Tarım Kredi Kooperatiflerinin kurulması Aşar vergisinin kaldırılması Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması 21) Üniversite reformu çerçevesinde ülkemizde ilk olarak hangi üniversite kurulmuştur? A) B) C) D) İstanbul Darülfünunu İznik Medresesi Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İstanbul Üniversitesi 22) Halk sağlığını korumak amacıyla ve aşı üretimi yapmak üzere kurulan kurum aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Numune Hastanesi Verem Savaş Dispanseri Sanatoryum Hastanesi 151 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE V ATATÜRKÇÜLÜK KONULAR 1. 2. 3. 4. 5. HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI TEMEL ESASLAR 6. TÜRKİYE CUMHURİYETİ 7. BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK 8. KUTSAL EMANET ÖZET TEST V TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? * * * * * * * * * * * * * * * * * 'm Bu ünitede sonunda; Atatürkçülüğün amaç ve niteliklerini, Dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak dünyada ve ülkemizde Atatürk’ün düşünce sisteminin oluşmasmda etkili olan olayları, Millî güç unsurlarının Atatürk’ün yönetim anlayışındaki yerini ve önemini, Cumhuriyetçilik ilkesinin önemini ve cumhuriyet yönetiminin Türk toplumuna sağladığı faydalan, Cumhuriyetin Türk milletine kazandırdığı vatandaşlık temel hak ve sorumluluklarım, Atatürk’ün milliyetçilik İlkesinden yola çıkarak millî birlik ve beraberliğin önemini, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” özdeyişinden hareketle “Ne mutlu Türk’üm diyene !” ifadesinin anlam ve önemini, Millî egemenlik, eşitlik, adalet ve demokratik hak kavramlarının halkçılık ilkesindeki yerini, Devletçilik ilkesinin devlete siyasi, sosyal ve kültürel alanda yüklediği görevleri, Ulusal ve uluslararası faktörlerin devletçilik ilkesinin benimsenmesindeki etkisini, Laiklik ilkesinin devlet yönetimi, hukuk ve eğitim sistemi ile sosyal alanda meydana getirdiği değişimlerden yola çıkarak bu ilkenin temel esaslarım, inkılapçılık ilkesinin Türk ulusunun m illî kültür değerlerini geliştirerek çağdaşlaşmasının bir aracı olduğunu, Atatürk ilkelerinin amaçlarım ve ortak özelliklerini, Atatürkçü düşünce sisteminden yola çıkarak, Atatürk ilke ve inkılaplarım oluşturan temel esasları, Atatürk ilkelerinin modem Türkiye’nin kuruluşu ve gelişmesindeki yerini ve önemini, Türk Millî Mücadelesi’nin ve Atatürkçülüğün, bağımsızlık savaşı veren mazlum milletlere örnek olduğunu, Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkma ve devamlılığım sağlama konusunda kişisel sorumluluklarınızı öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALISINIZ? # tü * Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?” diye sorup düşünün. * Konuyu okuyun, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarın. * TV, radyo programlarım izleyin, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşın. 154 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE V ATATÜRKÇÜLÜK 1. HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra ülke genelinde çağdaşlaşma yolunda büyük bir seferberlik başlatıldı. Bu çalışmalar belli bir program dâhilinde gerçekleştirildi. Bu program Atatürkçülük olarak ifade edilen Atatürkçü düşünce sistemine dayanıyordu. Atatürkçülük ülkemizi bir ışık gibi aydınlatmaktadır. Atatürkçülük; temel ilkelerim Atatürk’ün belirlediği, Türk ulusunun, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde ileri bir toplum olarak çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını hedefleyen, devlet yönetiminde millet egemenliğini ilke olarak benimseyen, Türk ulusunun tüm insanlık içinde bağımsız, eşit ve onurlu bir biçimde yer almaşım amaçlayan bir düşünce sistemidir. Bu sistem, Türk toplununum gereksinim ve isteklerinden doğmuş; devlet yaşamına, düşünce yaşamına, ekonomik yaşama, toplumun temel kurumlarına ilişkin gerçekçi düşünce ve ilkeleri içeren ulusal bir çağdaşlaşma, değişim ve dönüşüm modelidir. Atatürk çağdaşlaşma konusundaki kararlılığı, “Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de çağdaş, bu nedenle batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş millet hangisidir? Bir doğrultuda yürümek kararında olan ve hareketinin, ayağmda bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür!” sözüyle dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi Atatürkçülüğe dayanmaktadır. Devletimiz Atatürkçülük temelleri üzerinde yükselmiştir. Türk ulusunun devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olması yine Atatürkçülük sayesinde gerçekleşmiştir. Çünkü Atatürkçü düşünce sistemi esas itibariyle demokrasi ve özgürlüğe dayalı bir sistemdir. Demokrasinin olmazsa olmazı olan çok partili siyasi hayat Atatürk’ün sağlığında birkaç kez denenmiştir. Bu yolla hem halkın yönetime katılması hem de farklı düşüncelerin mecliste temsil edilmesi amaçlanmıştır. Atatürkçü düşünce sistemi sadece halkı yönetime katmayı amaçlamamış, onun çağdaşlaşmasını da sağlamıştır. Siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki gelişmeler Atatürkçü düşünce sayesinde gerçekleşmiştir. 155 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Çağdaş eğitime Atatürkçülük sayesinde ulaştık. (Hamdullah Suphi İlköğretim Okulu- Ankara) Atatürkçülük, Türk milletinin gereksinimlerinden doğmuş, Türk millî kültürüne, alda ve bilime dayalı olarak gerçekleşmiştir. Atatürkçülük, temel insan hak ve özgürlüklerine büyük önem vermiş, bireysel hak ve özgürlükleri de güvence altına almıştır. İnsanlığın mutluluğuna ve banşa önem veren Atatürkçülük, bu özellikleriyle evrensel bir nitelik kazanmıştır. Atatürkçülük gelişmeye ve yeniliklere açık dinamik bir düşünce sistemidir. Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Adeta vücudun organları gibidir. Birisi eksik olduğu zaman diğerlerinin de tam olduğu savunulamaz. Atatürk ilkeleri birbirinden ayn düşünülemez, tek tek değerlendirilemez. m * Atatürkçülüğün amaç ve İlkeleri nelerdir? < *r Atatürkçülüğün akla ve bilime dayanmasının önemi nedir? Açıklayınız. 2. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasmda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum, dönemin olayları, Atatürk’ün yetiştiği ortam, yerli ve yabancı bazı düşünürlerin fikirleri ve dünyadaki demokratikleşme hareketleri gibi faktörler rol oynamıştır. Osmanlı Devleti’nin çöküşü yapılan ıslahatlara rağmen durdurulamamıştı. Fransız İhtilali ile yayılmaya başlayan milliyetçilik akımı da devletin siyasi yönden çöküşünü hızlandırmıştı. Avrupa’nın önde gelen devletleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya milliyetçilik fikrim kullanarak Osmanlı Devleti’nde yaşayan azınlıkları kışkırttılar. Bağımsız devlet kurma düşüncesinde olan azınlıklar her geçen gün yeni bir ayaklanma çıkarmaktaydı. Siyasi yönden adeta kıskaca alınan Osmanlı Devleti, Sanayi inkılabı’m gerçekleştirememesi ve kapitülasyonlar nedeniyle de ekonomik yönden büyük sıkıntılar 156 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 çekmekteydi. Kaybedilen savaşlar da ekonominin iyice çökmesine neden olmuştu. Osmanlı Devleti 20. yüzyıla bu ve benzeri sıkıntılarla girmişti. Tüm bu olumsuz gelişmeler yanında Osmanlı Devleti Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramamıştı. Avrupa bilimsel, siyasal ve ekonomik yönden gelişirken Osmanlı Devleti her geçen gün daha geriye gidiyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün doğup büyüdüğü ortamda Avrupa’nın etkilerim ilk önce ve en etkili hisseden Makedonya idi. Mustafa Kemal burada Osmanlı Devleti’nin en zor günlerine tanık oldu. Azınlık ayaklanmaları, devleti hızla çöküşe doğru götürü yordu. Hürriyet ve demokrasi fikirlerinin de yoğunluk kazandığı bu bölgenin kültürel ortamı Mustafa Kemal’i derinden etkiledi. Daha öğrencilik yıllarından itibaren devletin ve milletin kurtuluşu için çareler aramaya başladı. Devletin siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve askerî yönden iyileştirilmesi için fikirler üretiyordu. Mustafa Kemal tüm sorunların Türk milletinin kendi öz kaynaklan ve kendine güveni ile çözümleneceğini belirtiyordu. Atatürk askerî okulda öğrenim gördüğü sırada, pek çok kitap okuyup, dünyada meydana gelen siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel gelişmeleri izledi. Aynca zamanın en önemli dili olan Fransızcayı öğrendi. Osmanlı Devleti’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlarla yakından ilgilendi. Başta, Ziya Gökalp olmak üzere, bazı aydınlar tarafından savunulan Türkçülük fikri, Mustafa Kemal’i büyük ölçüde etkiledi. Atatürk’ü fikirleri ile etkileyen Ziya Gökalp Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti fiilen yıkılmış, topraklan işgal edilmiş, milletin bağımsızlığı tehlikeye düşmüştü. Türk milletinin kurtuluşu için bir yol bulunması gerekiyordu. Atatürk’e göre bu yol, Türk milletinin hür ve bağımsız bir şekilde yaşayabileceği yeni bir devlet kurmaktı. Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasmda Türk milletinin hangi değerleri etkili olmuştur? Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, başlatılan Kurtuluş Savaşı milliyetçilik fikrinin ürünüydü. “Ya istiklâl ya ölüm.” parolasıyla başlatılan Millî Mücadele, millî 157 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurmayı amaçlıyordu. Türk milletinin bağımsızlığına kavuşturulması Atatürk’ün en büyük ideali idi. Atatürk, gücünü tarih boyunca bağımsız yaşamayı ilke edinmiş olan Türk milletinden aldı. Türk milleti Mustafa Kemal’in önderliğinde bağımsızlık mücadelesi verirken padişah ve İstanbul Hükümeti kurtuluştan ümitlerini kesmişlerdi. Padişah ve İstanbul Hükümeti işgalci devletlerin isteklerini yerine getirerek varlıklarım sürdürmeyi amaçlamışlardı. Hatta Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine engel olmak için her türlü çabayı harcıyorlardı. Milletimizi benliğine ve egemenliğine kavuşturarak demokratik bir düzen içinde çağdaşlaşmasını sağlayan Atatürkçü düşünce sistemi; çeşitli olayların akıl yoluyla değerlendirilmesi ve tarih bilinciyle yorumlanmasıyla oluşmuştur. 3. ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI Türk tarihi ve Türk kültürüne dayanan Atatürkçülük gücünü Türk milletinden almaktadır. Atatürk’ün yönetim anlayışının temelinde etkili olan bu güç; siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel ve askerî güç olarak ortaya çıkmaktadır. Zaten Atatürk’ün yönetim anlayışı herşeyden önce kendi millî gücümüze dayanmayı öngörmektedir. Kurtuluş Savaşı’nm kazanılması, tam bağımsız ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması millî güç sayesinde gerçekleşmiştir. a. Siyasi Güç Siyaset; devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak tanımlanabilir. Öte yandan belirli bir amaca ulaşmak için izlenen yola aynı tanımlama getirilebilir. Siyasi gücün dayandığı ilkeler: millî egemenlik ve bu millî egemenliğin demokrasinin gelişmesi için kullanılmasıdır. Siyasi güç demokrasi ile birleştiği zaman daha anlamlı olmaktadır. Siyasi güç millî egemenliğin kullanımı ile kendini gösterir. Siyasi güç, Atatürkçü düşünce sisteminin en önemli unsurudur. Siyasi gücün varlığı demokrasinin varlığı demektir. Ulusal egemenliğin uygulanması da yine siyasi güç aracılığı ile olmaktadır. Siyasi gücün zayıflaması ya da yokluğu devletin ve demokrasinin varlığının tehlikede olduğunu göstermektedir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 b. Ekonomik Güç Sanayi ekonomik gücün bir parçasıdır. Siyasi hedeflere, ancak ekonominin sağladığı güç desteği ile ulaşılabilir. Atatürkçülüğün hedefi olan güçlü ve bağımsız bir devlet ancak güçlü bir ekonomi ile sağlanır. Bundan dolayı ekonomik güç siyasi gücün en büyük yardımcısıdır. Atatürk ekonomik gelişmenin millî temeller üzerine oturtulmasını ve milletten kaynaklanan bir güç olmasını istemiştir. Askerî zaferlerin ekonomik zaferlerle pekiştirilmesini, tek başına askerî başarıların bir anlam ifade edemeyeceğini belirtmiştir. Bu konunun önemini şu sözüyle dile getirmiştir: “Güzel vatanımızı fakirliğe, memleketimizi haraplığa sürükleyen çeşitli sebepler içinde en kuvvetli ve en önemlisi, ekonomimizde bağımsızlıktan yoksun olmamızdır. Memnunluğa ve övünmeye değer ki, bu bağımsızlığı bugün fiilen elde etmiş bir durumda bulunuyoruz. Ancak, fiilen sahip olduğumuz bu bağımsızlığı, düşmanlarımıza şeklen ve resmen de onaylatmak gerek mektedir. Devletin ve milletin son hedefi, işte bu noktayı sağlamaya yönelmiştir. Kuvvetle ümit ediyoruz ki, bu noktayı sağlamada başarı kazanılacaktır. Bu nokta o kadar önemli ki, onu kesinlikle elde edeceğiz!” c. Askerî Güç Türk ordusu, tarihten gelen köklü uygulamaları, yenileşmenin öncüsü ve millî bağımsızlığımızın koruyucusu olarak Atatürkçü düşünce sisteminin temel unsurlarından birisidir. Vatanın korunması ve milletin bağımsızlığının devam ettirilmesi Türk ordusu sayesinde gerçekleştmlmektedir. Türk ordusu cumhuriyetin ve millî egemenliğin de koruyucusudur. Atatürk “Sağlam bir devlet yaşamı için, ordunun gerekliliğine kanıt aramak gereksizdir. Etrafındaki devletler silahlı oldukça, hayır, dünya yüzünde bir tek silahlı devlet bulundukça görevini bilen bir devlet, bütün antlaşmalara rağmen ve bütün antlaşmalarla beraber kendi güvenliğini her şeyden evvel kendi kuvvetine dayandırır.” sözüyle bu durumun önemini vurgulamıştır. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Resim 5. 6: Türk ordusu askerî gücün temel unsurudur. m r Sizce askerî güç ile ekonomik güç arasmda nasıl bir ilişki vardır? d. Sosyo-Kültürel Güç Sosyo-kültürel güç iyi bir eğitim almış, donanımlı ve kültürel birikime sahip insan ların oluşturduğu bir güçtür. Atatürk sosyo-kültürel gücün artması için eğitim ve kültür alanında çalışmalar yapılmasını gerekli görmüştür. Atatürk eğitimin ve eğitimli insanın önemim “Eğitim ve öğretim, millet olmanın, bayındır bir vatan kurmanın temel şartıdır. Dünyanın, olacağma akıl erdiremediği büyük ve millî bir mücadeleyi başarmış olan Türkiye, olmaz gibi görünen bu önemli ve çok büyük savaşı da başarıyla sonuçlandıracaktır. Bunda hiç kimsenin şüphesi olmasın.” sözüyle vurgulamaktadır. m * M illî güç unsurlarının Atatürk'ün yönetim anlayışmdaki yerine örnekler veriniz. 4. ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI A. Cumhuriyetçilik İlkesi ve Türk Milletine Kazandırdıkları 29 EK IM 'D E CUMHURİYETİMİZ İÇİN: £ t # / W Resim 5.7: Cumhuriyet coşkudur. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyet, ulus egemenliğini esas alan, kişi ya da grup egemenliğine izin vermeyen yönetim şeklidir. Bu yönetim şeklinde halk yöneticilerini belli süreler için kendisi seçer. Egemenliğini de bu seçtiği temsilciler aracılığı ile kullanır. Seçilen yöneticiler belli bir gurubun ya da belli bir bölgenin değil tüm ulusun ve bütün ülkenin temsilcisidirler. Ülkemizde halkın temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaparlar. Egemenlik TBMM çatısı altında tecelli eder. Atatürk cumhuriyet rejimim diğer rejimlerden şu sözleriyle ayırmaktadır: “Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.” Atatürk cumhuriyet rejimini şöyle tanımlamaktadır. “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. ... Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli, cumhuriyettir.” Atatürk tarafından bu şekilde nitelendirilen cumhuriyet, onun cumhuriyetçilik ilkesinin temelini oluşturmuştur. Cumhuriyetçilik ilkesi yeni Türk Devleti’nin yönünü belirlemiştir. Demokrasi cumhuriyetçilik ilkesi sayesinde ülkemizde yerleşip kökleşmiştir. Yönetim sisteminde cumhuriyetçilik ilkesini esas alan Türkiye Cumhuriyeti, gücünü milletten almaktadır. Devletimizin nitelikleri T.C. Anayasasının 2. maddesinde açıkça belirtilmektedir: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklanna saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Atatürk ise cumhuriyetin niteliklerini, “Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir...” şeklinde ifade etmiştir. Resim S.8: Egemenlik TBMM’de kendini gösterir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyet yönetimi Türk milletine o zamana kadar elde edemediği hatta düşünemediği haklar ve yararlar sağlamıştır. Her şeyden önce cumhuriyet yönetimi ile kul anlayışı yerini vatandaş anlayışına bırakmıştır. Devlet ve vatandaş ilişkileri yasal çerçeveler içerisinde düzenlenmiş, yöneticilerin keyfî uygulamaları son bulmuştur. Vatandaşlık hak ve özgürlükleri de yasalar ile koruma altına alınmıştır. Öte yandan millet devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olmuştur. Cumhuriyet Türk milletine maddi ve manevi yönden büyük yararlar sağlamıştır. Atatürk bu konuda “Cumhuriyet, Türk milletinin refah ve yükselmesi yolunda yüzyılların görmediği başarılara erişti. Milletin eğilimlerini ve gereksinimlerim bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişme gereklerini gerçekleştirmekte cumhuriyetin az zamanda elde ettiği sonuçlar, cumhuriyet yönetiminin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeye yeterlidir. Asla şüphe yoktur ki, cumhuriyetin gelecek evlatları, bizden daha çok refaha erişmiş ve mutlu olacaklardır.” demiştir. BİLGİ KUTUSU 1982 Anayasası’na göre kamu güvenliği ve kamu sağlığı söz konusu olduğunda kanunlar çerçevesinde özgürlükler sınırlandırılabilir. Türk halkı cumhuriyetin kendisine getirdiği hakların yamsıra yüklediği sorumlulukların da farkındadır. Cumhuriyetin varlığını koruyup sürdürebilmesi, vatandaşlık haklarının kullanımı yanında vatandaşlık görevlerinin de yerine getirilmesi ile mümkündür. Kanunlara uymak, askerlik yapmak, vergi vermek ve oy kullanmak başta gelen sorumMuklanmızdandır. m * Anayasa ’m ızı inceleyerek vatandaşlık hak ve sorumluluklanmızm neler olduğunu belirleyiniz. ÜRKİYE CUMHURİYETİ Cumhuriyetin tüm bu yararlarına rağmen ne yazık ki ona zarar vermek isteyen iç ve dış düşmanlar olabilecektir. Atatürk bu tehlikeyi daha sağlığında görmüş ve Türk gençliğini uyarmıştır. Gençliğe Hitabe’de yer alan "... İstikbalde dahi, seni bu hâzineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!...” sözleri bunun en açık kanıtıdır. Resim 5 .9 : Gençlik atasının ümidini boşa çıkarmayacaktır. Atatürk cumhuriyeti tehdit eden en büyük ve vahim tehlike olarak iç düşmanlan göstermektedir. “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerim, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.” Atatürk her alanda olduğu gibi cumhuriyetin korunup kollanması konusun da da Türk gençliğine duyduğu güveni dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin geliştirilip yükseltilmesini Türk gençliğinden istemiştir. Bu konudaki düşüncelerini de Büyük Nutuk’unun sonunda; “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” şeklinde ifade etmiştir. Atatürk yine cumhuriyetin sonsuza kadar yaşayacağım şu sözleriyle belirtmiştir. “Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki, devrimci Türkiye Cumhuriyeti’ni benim kişiliğimde var zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her anlamı ile büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Değerli evlatlarının elinde daima yükselecek, sonsuza dek yaşayacaktır.” “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.” Cumhuriyetçilik ilkesi Türk milletine neler kazandırmıştır? Bu kazanından sürdürebilmek için üzerimize düşen görevler nelerdir? B. Milliyetçiliğin İfadesi: Ne Mutlu Türk’üm Diyene! Atatürkçülüğün en önemli ilkelerinden biri de milliyetçiliktir. Bu ilke, Millî Mücadele’nin doğuşunda ve başanya ulaşmasında en önemli rolü oynamıştır. Yeni Türk Devleti milliyetçilik İlkesi sayesinde millî bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Atatürk milliyetçiliği Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de Türk milleti arasındaki birlik ve beraberliğin temel taşıdır. Atatürk millî birlik ve beraberliğin önemini şu sözü ile özellikle vurgulamıştır: “Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasmda ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve yeteneklerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canım ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma aracıdır. Bu sebeple, Türk ulusunun yönetiminde ve korunmasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz ülküdür. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Resim 5. 10: Atatürk daima milleti ile iç içe olmuştur. Atatürkçü düşünce sistemi, Türk milletini dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir toplum olarak kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre de, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, ırkçılık esasma dayanmaz. Ona göre ırkı, kökeni, dini ve inancı ne olursa olsun kendini Türk hisseden herkes Türk’tür. Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişi ve “ Türkiye Cumhuriyetim kuran Türkiye halkına Türk milleti denir...” sözü bunun en belirgin delilidir. Bu anlayış içinde her Türk vatandaşının amacı, Türk milletinin mutluluğu, birlik ve beraberliği için çalışmak, bu kutsal vatanı daha güzel, daha bayındır hâle getirmektir. Bu nedenle millî sınırlarımız içinde, millî varlığımızı yükseltmeye çalışmak Atatürk milliyetçiliğinin esasıdır. Atatürk milliyetçiliği Türk milletini sevmeyi, yüceltmeyi ve onun refahı için çalışmayı amaçlamaktadır. Türk vatandaşlarım birleştiren bu anlayış, vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı ile milletin birliğini esas almaktadır. Bu nedenle Atatürk milliyetçiliği birleştirici ve bütünleştirici bir özellik taşımaktadır. Millî birlik ve beraberliğin temel kaynağı olan milliyetçilik, Türk milletinin bağımsızlığım kazanmasında ve Türk inkılabının gerçekleşmesinde etkili olmuştur. Atatürk milliyetçiliğinde millî birlik ve beraberliği güçlendiren unsurlar millî eğitim, millî kültür, dil, tarih, Türklük şuuru, Misakımillî ve manevi değerlerdir. Atatürk aşağıda verilen sözleri ile bu unsurlara vurgu yapmıştır. Atatürk Diyor ki Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, Türk Cumhuriyeti’nin temel dileği olarak temin edeceğiz... Millî Eğitim Bakam olarak millî kültürü yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir. Türkiye’nin eğitim ve öğretim siyasetim her derecesinde tam bir açıldık ve hiçbir tereddüde yer vermeyen kesinlikle ifade etmek ve uygulamak gerekir. Bu siyaset her anlamıyla millî bir nitelikte gösterilebilir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığım korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmak zorunluğundayız. Bizim Türk milletimiz, eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay yaylasmda yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ uzaklan görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 247, 233, 316, 260 ve 273 Atatürk milliyetçiliği, aym zamanda insanlık ülküsünün ve insan sevgisinin de simgesidir. Atatürk bunu “Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.” sözüyle açıklamıştır. Bu bakımdan, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı hiçbir zaman bencil bir milliyetçilik değildir; aksine bu anlayış, bütün insanlığa sevgiyle yaklaşmaktadır. Atatürk milliyetçiliğine göre, Türk vatandaşlan her şeyden önce kendi milletinin varlığı ve mutluluğu için çalışacak, fakat başka milletlerin de huzur ve refahım düşünecektir. Atatürk milliyetçiliği ırkçılığa karşı olup banşçı, akılcı, çağdaş, demokratik ve laik bir dünya düzeni hedeflemektedir. “Yurtta banş, cihanda banş” İlkesi, Atatürk milliyetçiliğinin bu insancıl yönünü işaret etmektedir. Atatürk milliyetçiliği Kurtuluş Savaşı’mn temel dinamiğidir. Bunun yanı sıra Türk inkılabının da gerçekleştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Türk milletini çağdaş uygarlığa taşıyan saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilam, öğretim birliğinin sağlanması gibi inkılaplar bu ilke sayesinde gerçekleşmiştir. Millî kültürümüzü geliştirmeyi hedefleyen yeni Türk harflerinin kabulü, Türk Tarih ve Türk Dil kurumlannın kurulması gibi inkılaplar bu ilkenin gereği olarak ortaya çıkmıştır. « r Atatürk m illiyetçiliği Türk milletine neler kazandırmıştır? Örnekler veriniz. C. Eşitliğin Göstergesi: Halkçılık Halk, bir ülkede yaşayan, aym kültür özelliklerine sahip, aym uyruktaki insan topluluğudur. Türk halkı, Türk milletini ifade etmektedir. Atatürk’ün halkçılık İlkesi, Türk toplumunda sınıf ayrımı yapmamakta, bütün millet bireylerinin yasalar önünde eşitliğim esas almaktadır. 165 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki Türkiye Cumhuriyeti halkım ayn ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve sosyal hayat için iş bölümü itibariyle çeşitli mesleklere aynlmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir. Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf hâlinde değil; aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçlan birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir. İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir. Atatürkçülük I, s. 95 ve 93. Atatürk’ün halkçılık anlayışı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir Türkiye’yi amaçla maktadır. Türk toplumunda bir sınıfın diğer sımf veya sınıflar üzerinde egemen oluşu, Atatürk’ün halkçılık ilkesi ile bağdaşamaz. Çünkü Atatürkçülüğün halkçılık anlayışı, bütün millet bireylerini ayrılık gözetmeksizin memleketin öz evladı kabul etmek, onların temel hak ve özgürlüklerim güvence altına almak, devlet yönetimine eşit olarak katılmalarım sağlamak, onlan yasa önünde eşit tanımak kuralına dayanır. Atatürk Türk halkına değer verir, dertlerini dinlerdi. Millet bireyleri arasında ayrıcalık tanımayan bu ilke, millî egemenliğin ve millî iradenin milletten kaynaklandığını göstermesi bakımından demokrasi anlayışını da simgeler. Bu ilkede “Millete efendilik yoktur; hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” m * 166 Halkçılık ilkesinin eşitliğe verdiği önemi açıklayınız. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Halk yararına bir siyaset izlemeyi öngören halkçılık ilkesi Türk milletinin hayatma yön vermiştir. Türk halkı daha Kurtuluş Savaşindan itibaren demokratik bir yönetime sahip olmuş ve egemenliğini eline almıştır. Türk milleti kanun önünde eşitliği bu ilke sayesinde kazanmıştır. Ülke kaynaklannın eşit olarak kullanılması ve millî gelirin adaletli dağıtılması halkçılık ilkesi ile mümkün olmuştur. Herkes devlet hizmetlerinden eşit şeküde yararlanabilmiştir. Türk halkının birey olarak haklarım arayabilmesi, anayasanın kendisine tanıdığı dilekçe hakkım kullanabilmesi de yine halkçılık ilkesi sayesinde olmuştur. Madde 74 Vatandaşlar... kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. T.C. Anayasası -1982 Görüldüğü gibi Türk halkının insanca yaşaması, birey olduğunu fark etmesi ve yasalar önünde eşit haklara sahip olması halkçılık ile gerçekleştirilmiştir. Türk milleti bu ilke ile sosyal, hukuki, ekonomik ve siyasal haklarını kazanmıştır. m * Halkçılık ilkesinin dayandığı esasları belirleyiniz. D. Ekonomik Refah İçin Devletçilik Atatürk’ün ekonomi alanındaki görüşlerini belirten devletçilik ilkesi, yurdun en kısa zamanda kalkınması sürecinde, özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı bazı işleri devletin üzerine alması esasına dayanmaktadır. Yeni Türk Devleti kurulduğu zaman ekonomik kaynaklar çok kısıtlıydı. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında yoğunlaşan savaşlar da ekonomiyi olumsuz etkilemişti. Savaşlar nedeniyle ülke harap olmuştu. Vatandaşın elinde ise sermaye yok denecek kadar azdı. Ulaşım ve ticaret yabancıların elindeydi. Böyle bir durumda ekonomik kalkınmayı gerçekleştirecek yol ve yöntemler belirlenmeliydi. A TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyetin ilk yıllarında özel sektör eliyle büyüme planlanmıştı. Fakat yerli girişimcilerin elinde yeterli sermaye olmaması kalkınmada yeterince hızlı ilerlemeyi sağlayamıyordu. 1929 ekonomik bunalımının da etkisiyle devletin üretime bizzat girmesi ilkesi benimsendi. Ekonomide devlet halk işbirliğini öngören devletçilik ilkesi uygulanmaya başlandı. 1933’te Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ve 1934’ten itibaren başarıyla uygulandı. BİLGİ KUTUSU 1929 yılında Amerika'da başlayan ekonomik kriz, Avrupa’ya sıçramış ve başta sanayileşmiş büyük ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkise altına almıştır. Bu kriz neticesinde binlerce insan işsiz kalmış, binlerce banka batmıştır. 21 Ekim 1929’da yatırımcıların senetlerini bozdurması sonrası patlak veren ve 24 Ekim 1929’da borsayı dibe vurduran bu bunalımla devletlerin yapılanmaları ve görevleri de değişmiştir. 1929 ekonomik bunalımına kadar devletler polis devlet olma özelliğindeydi. Yani devletlere iç ve dış güvenliği sağlamak dışında bir görev biçilmemişti. Şu anda devletlerin verdiği hizmetlerin çoğu eğitim, sağlık, yol, su, elektrik vb. özel sektörün elindeydi. Devletler ekonomiye hiçbir şekilde etki etmezdi. Ancak bu krizin patlak vermesinden sonra devletin müdahale etmediği ekonominin düzelmediği görülmüş ve devlet denilen tüzel kişilik de en büyük tüketici ve üretici konumuna gelerek ekonomik etkinliğin içine girmiştir. Karabükte faaliyet . F a b r i k a n ı n k u ru la c a ğ ı « h a d i «iradiden hummalı brç a lış m a g ö z e çarpıyor, in ş aata k u m e n bajlan dj ^ n fa a l K a r .b ıık ıH .m ıJ ) Y « k .n b ir amtUj « r i |/ < w l « n ıııd*, p«ıh n >«n l*n n m k u ru ld u iu Bir gazete haberi (17 Haziran 1937) Atatürk’ün devletçilik ilkesi herhangi bir yabancı görüşe bağlı olmaksızın, Türk milletinin ve Türk Devleti’nin ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu ilkenin, her ekonomik faaliyetin yalnız devletin kontrolünde olmasını öngören düşünüş ve yöntemlerle hiçbir ilgisi yoktur. Tam tersine, kişisel girişim ve faaliyet, uygulamada ekonomik ilerlemenin esas kaynağı olarak kabul edilmektedir. Devlet özel teşebbüsü daima desteklemekte ve teşvik etmektedir. Ekonomik faaliyetlerde özel teşebbüsün yetersiz kaldığı durumlarda devlet yatırım amacıyla ekonomik faaliyetlere katılmaktadır. Çoğunlukla da bu girişimler özel sektör devlet işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Bunun sonucu olarak ekonomide devlet vatandaş işbirliği öncelikli hedefler arasında yer almaktadır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Bireylerin ekonomik alandaki özgürlük ve girişimleri önünde devletin kendi faaliyetleri ile bir engel oluşturmaması, demokrasi anlayışının en önemli esasıdır. Ancak bireysel girişim ve faaliyetin yetersiz kaldığı noktada devlet faaliyetinin sının başlamalıydı. Atatürk, devletçilik ilkesini şu şekilde açıklamaktadır: “Türkiye’nin uyguladığı devletçilik sistemi, on dokuzuncu yüzyıldan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin gereksinimlerinden doğmuş, Türkiye’ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel girişimlerim ve faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin bütün gereksinimlerini ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk vatanında yüzyıllardan beri bireysel ve özel girişimlerle yapılamamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve kısa bir zamanda yapmayı başardı. Bizim izlediğimiz bu yol, görüldüğü gibi, liberalizmden başka bir yoldur.” Görülüyor ki Atatürk’ün devletçilik anlayışı, kalkınma sürecinde olan Türkiye’nin ekonomi siyasetinde devleti, yapıcı ve yönetici olduğu kadar düzenleyici bir unsur kabul etmektedir. Bu anlayışta devletin müdahalesinden çok, ekonomiyi birey ve devlet işbirliği ile geliştirmek amaçlanmıştır. Bu yolla mümkün olan az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındır hâle getirmek hedeflenmiştir. Milletin genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde, özellikle ekonomik alanda devletin müdahalesi öngörülmüştür. Kalkınma süreci içinde durum ve şartlara göre, bireysel girişimin yanı sıra kamu yararının söz konusu olduğu alanlarda devlete de görev yükleyen Atatürk’ün devletçilik ilkesi, ekonomik alanda “karma ekonomi” kavramıyla ifade edilmektedir. Yeni ziraî kalkınma programı yapılıyor K o m b in a la rın kurulması şimdilik tehir e d il di , k ü ç ü k ziraat mektepleri k u r u l a c a k A n k a r a 16 i H . ü u s İ ) - Z . r . i t V r k i -1 g*çU m ciy« k a d jf u r » i k o m b iıu l.r t r , t ı ^ i i . ________ « j > h ı r « s r l ı İ M ^ k t i r #tı bir u r a î k alk ın m a pro gram ı h a u r b - k ılalın ın k u r u l m a tehir td ilm k tir. Y en i program d a kom binalar yurdun Ifâıjktır Bu program ikinci U^rin ayın* ti»d#r U m u m h n m ı j v e k a t‘i f e k J ml ı l * m » î b ü n y e s in * UTgım b ir ştki\ mıf bulunacaktır. Programın tatbikine t». (Drvomı 1! tart m y l* ) Bir gazete haberi (17 Haziran 1937) Yukarıdaki gazete haberlerinden yola çıkarak devletin ekonomi ile ilgili hangi düzenlemeleri yaptığını söyleyebilirsiniz? TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Nazilli Kumaş Fabrikası’nda “İşte, halka canlılık yeten gerçek musiki!” Ekonomik kalkınmada alt yapı oluştuktan, özel sektörün mali yönden girişim imkânlan geliştikten sonra, devlet zorunlu olarak ekonomik müdahale ve faaliyetlerini sınırlayacak, bu girişim ve faaliyetleri özel sektöre ve rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisine bırakacaktır. Atatürk Diyor ki Güzel vatanımızı fakirliğe, memleketimizi haraplığa sürükleyen çeşitli sebepler içinde en kuvvetli ve en önemlisi, ekonomimizde bağımsızlıktan yoksun olmamızdır. Memnunluğa ve övünmeye değer ki, bu bağımsızlığı bugün fiilen elde etmiş bir durum da bulunuyoruz. Ancak, fiilen sahip olduğumuz bu bağımsızlığı, düşmanlarımıza şeklen ve resmen de onaylatmak gerekmektedir. Devletin ve milletin son hedefi, işte bu noktayı sağlamaya yönelmiştir. Kuvvetle ümit ediyoruz ki, bu noktayı sağlamada başan kazanılacaktır. Bu nokta o kadar önemli ki, onu kesinlikle elde edeceğiz! Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 375 Ekonomide devletçilik anlayışmm oluşmasında etkili olan iç ve dış faktörlernelerdir? Açıklayınız. Devletçiliğin ekonomik yönünün yanmda sosyal özellikleri de dikkat çekmektedir. Çalışanların sosyal ve sağlık haklanmn güvence altına alınması, meslek sahiplerinin aym haklara sahip olması, kültürel yönden geliştirilmeleri ve yönetimde söz sahibi olmaları devletçilik ilkesinin gereklerindendir. Ülkemizde devletçilik ilkesini uygulanması ile halkımız ekonomik açıdan büyük yararlar elde etmiştir. Devlet desteği ile ekonomi canlandırılmış ve bunun halka yansıması sağlanmıştır. Bu dönemde uygulanan politikalar ile tarım, ticaret ve sanayi atılımlan gerçekleştirilmiştir. Öncelikle tarımı geliştirilmesi için köylünün üzerinde ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırılmıştır. Yine tarımın geliştirilmesi için örnek üretim çiftlikleri kurulmuştur. Atatürk Orman Çiftliği bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Sümerbank (Bursa -Merinos Yünlü Dokuma Fabrikası) Bugünkü sanayimizin temelleri yine o dönemde atılmıştır. Sanayileşmede özel sektörün desteklenmesi için 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu kabul edilmiştir. 1933 yılında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı 1934 yılından itibaren başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Bu plana bağlı olarak ülke genelinde birçok fabrika açılmıştır. Sanayileşmedeki bu gelişmeler hizmetlerin halka ulaşmasın kolaylaştırmıştır. Bu çalışmalar neticesinde de devletimizin sosyal yönü ön plana çıkmıştır. E. Düşüncelerimin ve inançlarımın Güvencesi: Laiklik Laiklik, genel anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinî inançların devlet yönetiminde ve siyasette rol oynamamasıdır. Atatürk Diyor ki Biz din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmıyoruz. Millet ve devlet işlerinin Kâbesi, millî egemenliğin belirdiği Büyük Millet Meclisidir. Din işlerinin mihrabı ise insanların, kişilerin vicdanlarıdır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 193 Osmanlı Devleti din kurallarına göte yönetiliyordu. Bu durum sosyal hayatta ve devlet yönetiminde bazı sıkıntılara neden oluyordu. 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ortaya çıkan düşünce akımlarının etkisi ile bazı düzenlemeler yapıldı. Padişah n. Mahmut’un “Tebamdan (halkımdan) Müslümanları camide, Musevileri havrada, Hristiyanlan ise kilisede tanımak isterim” sözü bu uygulamalara bir örnektir. Ancak bunlar yeterli olmadı. Bu düzenlemelerin yapılmasında özellikle Fransız İhtilali ile yayılan laiklik düşüncesi etkili olmuştu. Türk milleti gerçek anlamda laikliğe cumhuriyet yönetimi ile kavuştu. Bu dönemde laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti ’nin ve çağdaş Türk toplumunun temel ilkelerinden biri olarak benimsenmiştir. Çünkü laiklik ilkesi millî egemenliği, akılcılığı ve bilimi esas alır, devlet ve toplum hayatını ona göre düzenler. Laiklik devlet yönetimine dinî kural ve görüşlerin karıştırılmaması yanında, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit davranılmasın! amaçlamaktadır. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Bu bağlamda laiklik ilkesi vatandaşların düşünce ve inanç özgürlüğünü garanti altına almaktadır. Eğitimin laik, akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi, bu ilkenin başlıca unsurları arasında yer alır. Laiklik bu nitelikleriyle toplumda fikir ve inanç aynlıklannın düşmanlığa dönüşmesini önleyen, vatandaşları hoşgörülü davranmaya yönel ten, bu nedenle ülkede birlik ve beraberliği sağlayan temel unsurlardan biridir. Laiklik aym zamanda dinî duygu ve düşüncelerin istismar edilmesine, insanların inançlarının sömürülmesine şiddetle karşı çıkar ve buna izin vermez. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bu konu üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Laiklik anlayışında din; devlet ve dünya işlerine karışmayacak, vicdanlardaki yüksek ve kutsal yerini koruyacaktır. Laiklik dinsizlik, din düşmanlığı, dine baskı, dine saygısızlık değildir ve bu anlamlarda yorumlanamaz; tam tersine laiklik dinin her türlü çıkar hesaplarından uzak tutulması, siyasete âlet edilmemesidir. Atatürk “Din, gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.” sözüyle bu konuya vurgu yapmıştır. Atatürk’ün aşağıdaki sözleri de laikliğin sağladığı din ve vicdan özgürlüğünün önemim ve dinin hiçbir zaman siyasete âlet edilmemesi gereğini vurgulamaktadır: Atatürk Diyor ki Her birey istediğim düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasal bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerim yapmak veya yapmamak hak ve özgürlüğüne sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına egemen olunamaz. Vicdan özgürlüğü sınırsız ve sataşılmaz, bireyin doğal haklarının en önemlilerinden tanınmalıdır. Afet înan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazılan, s. 470 Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi ne bir din, ne de mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiçbir zaman siyaset aracı olarak kullanılamaz. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 192 Din ve vicdan hürriyetine büyük önem veren Atatürk’ün bu hassasiyeti anayasalarımıza da yansımış ve din ve vicdan hürriyeti yasal güvence altına alınmıştır. Atatürk Diyor ki Bizim dinimiz, akla en uygun ve en doğal bir dindir. Ve ancak bu nedenledir ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal yaşamında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde varlığım korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarım eşit olarak öğrenmek zorundayız. Her birey dinini, din duygusunu, imanım öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da Okuldur. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Din, bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir, özgürdür. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz, din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, amaca ve eyleme dayanan bağnaz hareketlerden sakmıyoruz ve buna asla meydan vermeyeceğiz. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 329, 327 Atatürk'ün yukardaki sözünden hareketle onun din veîslam dini hakkmdaki düşüncelerini belirleyiniz. ı Bu tablo laiklik: sayesinde gerçekleşmiştir. Laiklik ilkesinin vazgeçilmez esaslarından birisi de farklı inanç ve düşüncelere saygılı olmaktır. Yukarıdaki haberde yer alan yapı laiklik sayesinde elde edilen hoşgörünün bir sonucudur. Ülkemizde laiklik ilkesinin yerleşmesi ile Türk halkı önemli kazanımlar elde etmiştir. Çağdaşlaşma ve iç banş bu ilke ile gerçekleştirilmiştir. Yine kanunlar önünde eşit muamele göımek bu ilkenin kazammlanndandır. İnsanların düşünce ve vicdanlarının özgür olması, millî birlik ve beraberliğin sağlanması, Türk milletinin yarınlarına daha güvenle bakması laiklik ilkesi sayesinde olmuştur. Laiklik ile fikir ve düşünce özgürlüğü arasındaki ilişkiyi açıklayınız. ? TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 F. Daima İleriye Atatürk Diyor ki Devrim (inkılap), mevcut kurumlan zorla değiştirmek demektir. Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumlan yıkarak yerlerine, milletin en yüksek uygar gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumlan koymuş olmaktır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 203. Atatürk’ün yukanda ifade ettiği gibi inkılapçılık Türk milletini geri bırakmış olan kurumlan kaldırarak yerlerine, milletin çağm gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlan koymaktadır. Bu nedenle Atatürk’ün inkılap anlayışı, eskiyi, kötüyü, çirkini yıkıp yerine yeniyi, iyiyi ve güzeli getirmektir. Bu anlayış, bilim ve tekniğin ışığında sürekli bir çağdaşlaşmayı öngörür. Bu nedenledir ki atılımlarda kararsızlık ve şüphe yerine inanç ve değişmez karar söz konusudur. Atatürk’ün inkılapçılık ilkesi Türk toplumunu her yönüyle çağdaş bir toplum hâline getirmeyi amaçlıyordu. Atatürk bu hususu şu sözleriyle belirtmektedir: “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkım tamamen çağımıza uygun ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum hâline ulaştırmaktır. Devrimlerimizin temel İlkesi budur.” ‘ ilk okulların okuma kitapları T ek k ıla p ve d ı| d e v Timinin g id i j | şin e u ygu n olarak Kultur Bakanlı* j ın ın h a sırla ttığ ı ilk okul Okunan k ita p la rın d a n 3 uncıi ve 4 üncu *f- ' , n ıf ın k ilm n D ev ırl B aaım avinde buraya k o y d u fu m u ı reaım lerinı a d ın d a olduğu gib i renkli nakle * d e m c d ijım ıı için iııtllüyoru*. Bit f ü ı e l k apakların içi de öled en l,* . ri co c u k la ftm u o»!*yip - Eğitim alanındaki yenilikler hep devam etmiştir (Bir gazete haberi, 27 Ekim 1935) İnkılapçılık ilkesi kalıplaşmayı, durağanlığı, köhneleşmeyi, çağm gerisinde kalmayı önlemek, dinamik bir inkılap anlayışım sağlamak ve sürdürmek için benim senmiştir. Atatürk ülkenin geri kalmışlığının bütün sorumluluğunu sadece dış güçlere değil, ülkeyi iyi yönetemeyen Osmanlı yönetimine de yüklemiştir. Türk ulusunun Batıdaki gelişmelerin dışında kalmasına ve yeterince çalışmamasına da bağlamıştır. Yalnız çağdaşlaşmanın sağlanması için değil, çağdaş yaşamın sürekliliği için toplumun da değişime açık olması gerektiğim vurgulamıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Y e n i ziraî kalkınma p r o g r a m ı y a pılıyor K o m b i n a la r ın kuru lm azı şimdilik tehir e d il d i, k ü ç ü k zira a t m ek te p le ri k u ru la c a k AnVtr* İS <Hiuuj1) — Zir**t VrhJ İç li b ir u r «i k * U u n m * p r o * r u m h a a rlf jrteaktır. Bu profram Uutıcl leffln » y ır t» k«d»r um»mlj.nrai| r e k » t 1 f*ltl Lnl a l - Tarım alanındaki gelişmeler artan bir hızla devam etmiştir (Bir gazete haberi, 17 Haziran 1937) BİLGİ KUTUSU Atatürk ilkeleri 5 Şubat 1937 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer almıştır. Daha sonra yapılan 1961 ve 1982 anayasalarında da aynen korunmuştur. Atatürk inkılapları, Türk milletinin her alanda çağdaşlaşmasını amaçlamıştır. Bu nedenle inkılaplar belli bir alanla sınırlı kalmamıştır. Eğitim, sanat, ekonomi, hukuk, toplumsal yaşam vb. alanların tamamında yenileşme gerçekleştirilmiştir. Atatürk inkılaplarına sürekliliği de onun “İnkılapçılık İlkesi” kazandırmıştır. Atatürk ilkelerinin özünde durağanlık değil dinamizm vardır. Bu dinamizm ise inkılapçılık İlkesi sayesinde elde edilmiştir. Türk milleti çağdaşlaşmayı amaçlarken, millî kültürünü ve değerlerini geliştirmeye de temel hedef olarak benimsemiştir. Atatürk Türk milletini çağdaş uygarlık yolunda ilerletirken onu hiçbir zaman sahip olduğu tarihî ve kültürel bağlarından koparmamıştır. Zaten Atatürkçülük kültürel değerlerine, geleneklerine bağlı, aynı zamanda çağdaş ve ileri bir toplumu hedeflemektedir. Kendi benliğinden kopmadan gelişmeyi amaçlamaktadır. Aşağıda yer alan sözleri de Atatürk’ün bu uygulamalarının açık bir göstergesidir: Atatürk Diyor ki Kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler, Türkiye Cumhuriyeti ’nin ulusal çehresini, kesin çizgileriyle ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, güzel, bilimsel müzik ve teknik kuramlarıyla kadım erkeği her hakta eşit, modem Türk toplumu, bu son yılların eseridir. Türk ulusu, ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırlan ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek gücü ve erdemi, uluslararasmda tanınır. Türk ulusuna doğuştan rengini veren bu devrimlerden her biri, çok geniş tarih sel dönemlerin övünebileceği büyük işlerden sayılsa yeridir. Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 205 m * İnkılapçılık ilkesi ile m illî kültürümüzün korunup geliştirilm esi arasmdakı ilişkiyi açıklaymız. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5. ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI TEMEL ESASLAR Kurtuluş Savaşı’nın başlamasında ve başanya ulaşmasında Atatürkçü düşüncenin büyük rolü olmuştur. Savaştan sonra ise ülkenin kalkınması ve milletin çağdaşlaşması Atatürkçü düşünce ve Atatürk ilkeleri sayesinde gerçekleşmiştir. Atatürk, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda hedeflediği tüm inkılapları bu ilkeler ışığında gerçekleştirmiştir. Atatürk ilkelerinin amacı, Türk milletinin millî birlik ve beraberlik içinde onurlu ve mutlu bir hayat sürmesini sağlamak, bunun için de bağımsız ve güçlü bir Türkiye yaratmaktır. Atatürk ilkeleri Türk milleti için daima iyi ve güzel olanı amaçlamıştır. Bu amaçların en başta gelenleri ise akim ve bilimin öncülüğünde çağdaşlaşma ve millî kültürü geliştirmektir. Atatürk ilkeleri dogmalardan uzak olup akıl ve bilimi esas almıştır. Atatürk ilkeleri, ülke gerçeklerinden, Türk milletinin gereksinim ve isteklerinden, Türk tarihinden kaynaklanmaktadır. İlkelerin oluşumunda ve ortaya çıkışında taklit ve zorlama yoktur. Bu bakımdan, bireysel ya da yabancı bir düşünce değil, milletimizin ortak arzu ve eğilimlerinin simgesi olan bir düşüncedir. Yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim olduğunu kabul eden Atatürkçülük, akılcılığa ve bilime verdiği değer nedeniyledir ki çağdaşlaşma yolunda bugün olduğu gibi gelecekte de geçerliliğini koruyacaktır. Atatürk Diyor ki Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale pozitif bilimdir. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve tekniktir. Bilim ve tekniğin dışında yol gösterici aramak dalgınlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır. Ben manevi miras olarak... hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım bilim ve akıldır. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 88 Atatürk çağdaşlaşmayı Türk milleti ile birlikte gerçekleştirmiştir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk İstanbul Haydarpaşa Gan’nda çok sevdiği halkı ile Atatürkçü düşünce içinde birbirine bağlı bir bütünü oluşturan Atatürk ilkeleri, akla ve bilime dayanmaktadır. Bağımsızlık, millî egemenlik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, halkçılık, devletçilik, inkılapçılık, barışçılık ve akılcılık Atatürkçü düşünce sis teminin temel ilkeleridir. Bu ilkeler, gerek anlamlan, gerekse amaçlan bakımından bir biri ile çok yakından ilişkili, birbirini tamamlayan ilkelerdir. Hepsinin amacı, Türk mil letini en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine eriştirmeye yöneliktir. Atatürk ilkeleri, tümüyle akılcı ve gerçekçi bir temele oturmuşlardır; çünkü Türk milletinin özellikleri, bugünkü ve yarınki gereksinimleri göz önüne alınarak çağdaş yaşamın gereklerim uygun olarak belirlenmişlerdir. Uygulamaya da yansıyarak Atatürk inkılaplarında somutlaşmışlardır. Atatürk ilke ve inkılaplarının dayandığı birtakım esaslar vardır. Bu esaslar şunlardır: Millî tarih bilinci Vatan ve millet sevgisi Bağımsızlık ve özgürlük Egemenliğin millete ait olması Millî kültürün geliştirilmesi Türk toplununum çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması Türk milletine inanmak ve güvenmek Millî birlik ve beraberlik ve ülke bütünlüğü m TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Vatan sevgisi ona hizmetle ölçülür , . " tıs Atatürk için vatan sevgisi hava gibi su gibi temel bir ihtiyaçtı. 6. TÜRKİYE CUMHURİYETİ Atatürk’ün en büyük ideali millî sınırlar içinde, millî birlik duygusuyla kenetlen miş uygar bir toplum oluşturmaktı. Atatürk’ün bu ideallerinin somutlaştığı Atatürkçü düşünce sitemi ve onunla bir bütün oluşturan Atatürk ilkeleri, daha Kurtuluş Savaşı sırasında Türk milletinin gideceği yönü belirlemiştir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenme döneminde ulusal egemenliğe büyük önem vermiştir. Kongrelerin toplan ması ve TBMM’nin açılması bunun en büyük göstergesi olmuştur. Esas itibariyle Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine girişmesi de milliyetçilik idealinin doğal bir sonucudur. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk’ün “Benim hayatta yegâne övüncüm, servetim Türklükten başka bir şey değildir... Bana, insanlar üstünde bir doğuş yöneltmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” sözü de bunun en açık kanıtıdır. Atatürk’ün etrafında kenetlenen Türk milleti millî birlik ve beraberliğini sağlamış ve bağımsızlığım elde etmiştir. Türk milleti bağımsızlığını elde ettikten sonra asıl mücadelesini çağdaşlaşma yolunda vermiştir. Önce ulusal egemenlik önündeki engelleri kaldırmış ve yönetimi eline almıştır. Saltanatın kaldırılmasından soma cumhuriyetin ilam bunun en önemli aşaması olmuştur. Günümüzde de ulusal egemenlik TBMM çatısı altında kendim göstermektedir. Millî egemenlik TBMM’de kendini göstermektedir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Cumhuriyetin ilanından sonra Türk milleti Atatürk ilkelerinin ışığında çağdaşlaşmasını ve modernleşmesini gerçekleştirmiştir. Milliyetçilik ilkesi ile tarihini, kültürünü, dilini ve eğitimini çağdaş duruma getirmiştir. Halkçılık ilkesi sayesinde yasalarım, hukukunu modernleştirmiş, halkın bir bütün ve yasalar önünde eşit olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Laiklik ilkesi Türk milletinin düşünce, fikir ve inanç yönünden özgürleşmesini sağlamıştır. Devlet yönetiminin akıl, bilim ve hukuk kurallarına dayandırılması sağlanmıştır. Devletçilik ilkesi ile ekonomik bağımsızlığını ve gelişimini tamamlamış, Türk milleti daha mutlu ve müreffeh bir hayata kavuşmuştur. İnkılapçılık ilkesi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin modernleşmesinin sürekliliğini sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı oluşturma ideali doğrultusunda bölgesinde ve dünyada banşın en önemli temsilcisi olmuştur. Atatürk ilkeleri ile devletimiz ve milletimiz her zaman çağdaşlığa ve gelişmeye doğru yürümeye devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşamasında Atatürk ilkelerinin rolünü açıklayınız. Çağdaşlaşma her alanda kendini göstermiştir. 7. BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK Atatürk Diyor ki “Bugün, günün ağardığım nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu uluslarının uyanışım da öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüklerine kavuşacak olan daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları, şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelik olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen başarılı olacaklar ve kendilerini bekleyen bağımsızlığa kavuşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine ulusların aralarında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeden yeni bir uyum ve işbirliği çağı hakim olacaktır.” Ahmet Remzi, Atatürk ve Şark Dünyası. Tarih ve Coğrafya Dünyası Dergisi, Sayı 9-10, s. 299 (Düzenlenmiştir). TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 “Bu kadar büyük çapta bir ileriyi görüşün, bu derece isabetli olarak tahakkuk etmiş (gerçekleşmiş) olması, eşine tesadüf edilmeyen müstesna bir hadise diye kabul olunmalıdır.” M ısır'm eski Türkiye elçisi Ahmet Remzi 1933 yılında bu sözüyle Atatürk’ün uzak görüşlülüğünü çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. Bu durum Atatürk’ün henüz bağımsızlığım kazanamamış ya da yeni kazanmış milletler tarafından nasıl görüldüğüne bir işarettir. Atatürk, İran Şahı Rıza Pehlevi ile Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Anadolu’da emperyalistlere karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış ve başanya ulaştırmıştır. Türk Millî Mücadelesi, 20. yüzyılda emperyalizme karşı indirilen ilk büyük darbedir. Mustafa Kemal zaferden sonra, Tüık milletinin çağdaşlaşması için siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bir dizi inkılap gerçekleştirmiştir. Böylece Mustafa Kemal milletinin kaderini değiştirmiş, yeni bir dönemi başlatmıştır. Mustafa Kemal hem emperyalizme karşı verdiği kurtuluş savaşı hem de devrimci yönleriyle, kendi döneminde ve daha sonrasında geri kalmış ve sömürge durumundaki bütün milletlere ve aydınlarına esin kaynağı olmuştur. Mustafa Kemal’in mazlum milletlere ilk etkileri Türk milleti ile beraber emperyalist Batılı devletlere karşı giriştiği Millî Mücadele ile başlamıştır. Millî Mücadele’nin yapıldığı tarihlerde dünyada 300 milyon Müslüman sömüıge durumundaydı. Müslüman olmayanlarla beraber dünya nüfusunun üçte ikisi sömürgeydi. Mustafa Kemal, Türk milletinin giriştiği mücadelenin yalnız kendisi için olmadığım, “bütün mazlum milletlerin” davası olduğunu şu sözleriyle belirtiyordu: “Türkiye’nin bugünkü mücadelesi, yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, büyük ve mühim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğu milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.” TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Muhammet! Ali Cmnah (1876-1948) ONLARIN GÖZÜYLE Pakistan’ın kurucusu Muhamed Ali Cinnah, Mustafa Kemal ve Tüıkiye’nin kendilerine ilham kaynağı olduğunu şöyle vurgulamıştır: “Türk Kurtuluş Hareketi’nin lideri Mustafa Kemal Atatürk bütün dünya için bir ömektir. Onun ölümü ile yalmz İslam alemi değil, bütün dünya tarih boyunca yaşamış en büyük insanlardan birini kaybetmiştir.” Hindistan lideri Nehru da Mustafa Kemal’in yalnız Müslüman Hintliler tarafından değil Hindular tarafından da sevildiğim vurgulamış ve “Kemal Paşa benim kahramanımdı.” demiştir. Hintli Müslümanlar Mustafa Kemal’e ve Türk milletine duydukları sevgi sonucu Millî Mücadele’ye maddi ve manevi yardımlarda bulunmuşlar, aynca İngiltere nezdinde somut girişimlerde bulunarak Türkiye’ye açık destek verdiklerim ortaya koymuşlardır. Tunus Devlet Başkam Habib Burgiba da Atatürk’ün yaptığı mücadelenin etkisine kapılanlardandır. Atatürk’ün zaferlerim örnek alarak kendi milletim de aym yola sevk edip edemeyeceğim ta Sakarya Savaşı’ndan itibaren düşünmeye başladığım vurgulayarak, Atatürk gibi davranmak onun gibi olmak istediğim dile getirmiştir. Afgan Kralı Emanullah Han da Atatürk’ün sadece Türkiye için değil bütün Doğu milletleri için de büyük bir örnek olduğunu vurgulayan liderlerdendir. turkoloji.cu.edu.tr Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Afgan Kralı Amanullah Han ile TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BİLGİ KUTUSU Atatürk mazlum milletlere sadece bağımsızlığın kazanılmasında değil, çağdaş laşma yolunda da örnek olmuştur. Birçok lider sosyal, siyasal ve toplumsal alanda Atatürk’ü ve yeni Türk devletini örnek almış ve ülkemizde gördükleri yenilikleri kendi ülkelerinde uygulamaya çalışmışlardır. Bu durum Atatürk'ün hangi kişilik özelliklerini göstermektedir? Türk Kurtuluş Savaşı ve Türk inkılabının esir m illetlere örnek olmasını, Türk inkılabınım evrenselliği açısmdan değerlendiriniz. 8. KUTSAL EMANET Benim gelecekteki H nelle^m i j ıKrW-r.f-rı g rn ç l+ rl11 Bir tü r» bu m e n it t e t i ilrin citıi benli anlamış b- r çcn^lıge lxraJt»n$ınn Içjn çok rrırmnun uç mMudum _ Resim S. 26: Atatürk ülkemizin geleceğim gençliğe emanet etmiştir. Atatürk ilke ve inkılaplarının Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyeti için yaşamsal bir önemi vardır. Çünkü Türk milleti ve devleti bu ilke ve inkılaplar sayesinde çağdaş ve modem bir yaşam ve yönetim tarzı elde etmiştir. Ulusal egemenliğin kazanılması, düşünce ve inanç özgürlüğünün sağlanması, sosyal hayatta eşitlik yine Atatürk ilke ve inkılapları aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Çağdaş eğitim, akılcı hukuk sistemi, insana hizmeti amaçlayan ekonomi modeli bu sistemin bir ürünüdür. Türk milleti kendisine insanca bir yaşam tarzım armağan eden Atatürk ilke ve inkılaplarına daima sahip çıkacaktır. Özellikle gençler bu konuda daha özverili ve özenli olacaklardır. Atatürk Nutuk’unun son bölümünde özellikle bu konuya dikkat çekmiş ve “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” sözüyle de Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkma görevini gençlere vermiştir. Türk milleti kendi varlığı için büyük öneme sahip Atatürk ilke ve inkılaplarına daima sahip çıkacak ve onları sonsuza kadar yaşatacaktır. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Diyor ki Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanlann bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum. www.atam.gov.tr Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanış nedeni olmalıdır. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir. Atatürkçülük I, s. 337 Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz! Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 296 Size göre Türk gençliği Atatürk ilke ve inkılaplarını korumak için neler yapmalıdır? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürkçülük Türk milletinin bugün ve gelecekte huzur ve refahım amaçlamaktadır. Devlet yönetiminde akim ve bilimin esas alınması, ulusal egemenliğin hâkim kılınması, bu düşünce sayesinde gerçekleşmiştir. Atatürk’ün düşünce sistemini oluşturmasında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel durum etkili olmuştur. Cumhuriyet yönetimi ile yurttaşlık haklarına kavuşulmuştur. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti cumhuriyetçilik ilkesi ile gerçekleştirilmiştir. Milliyetçilik ilkesi üe “Ben Türküm” diyen herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kabul edilmiştir. Her türlü ayrımcılık reddedilmiştir. Bu ilke ile millî birlik ve beraberlik sağlanmıştır. Halkçılık ilkesi ile sınıf ayrımı reddedilmiş, herkes yasalar önünde eşit duruma getirilmiştir. Halkın ekonomik ihtiyaçları karşılanmış, sosyal devletin gerekleri yerine getirilmiştir. Laiklik ilkesi ile vatandaşların düşünce ve inanç özgürlükleri sağlanmış, devlet yönetiminde akıl ve bilim esas alınmıştır. İnkılapçılık ile Atatürkçülüğe dinamizm kazandırılmış, Türk milletinin daima gelişmesi öngörülmüştür. Atatürk ilkeleri Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuş, Türk milletinin huzur ve refahım amaçlamıştır. Atatürk ilkelerinin temelinde Türk tarihi, Türk kültürü, millî birlik ve beraberlik ve Türk dili yer almaktadır. Modem Türkiye, Atatürk ilke ve inkılapları sayesinde oluşmuş ve geliştirilmiştir. Türk inkılabı ve Atatürkçülük mazlum milletlere örnek olmuştur. Onlar da bağımsızlık mücadelesine başlamış ve başarılı olmuşlardır. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını koruyabilmesi için Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmak ve devamım sağlamak her Türk vatandaşının asli görevleri arasmda yer almaktadır. 185 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına ise “Y” yazınız. ( ) 1. Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasında Türk kültürünün ve Türk tarihinin etkisi vardır. ( ) 2. Yabancı düşünürler Mustafa Kemal’i etkilememiştir. ( ) 3. Millî egemenlik ekonomik gücü artıran bir unsurdur. ( ) 4. Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri Anayasa’mızda belirtilmiştir. ( ) 5. Oy kullanmak hem hak hem de görevdir. ( ) 6. Cumhuriyetçilik ilkesi ulus egemenliğini esas almaktadır. ( ) 1, Atatürk Cumhuriyete yönelebilecek tehlikeleri Onuncu Yıl Nutku’nda belirtmiştir. ( ) 8. Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağh olan herkes Türk’tür. ( ) 9. Halkçılık ilkesi Atatürk’ün ekonomi ile ilgili görüşlerini içermektedir. ( ) 10. Devletçilik ilkesi Atatürk’ün siyasetle ilgili görüşlerini içeren bir ilkedir. ( ) 11. Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. ( ) 12. Atatürk’ün inkılapçılık anlayışı sürekli yenileşmeyi öngörmektedir. ( ) 13. Atatürkçü düşünce Doğu milletlerini etkilemiştir. ( ) 14. Atatürk ilkeleri birbirinden bağımsız ilkelerden oluşmaktadır. ( ) 15. Atatürk ilke ve inkılapları iç ve dış tehdit unsurlarının önemli hedeflerinden biridir. 186 TEST V 1) Atatürkçülükle ilgili olarak aşağıda verilen yargılardan hangisi doğru değildir? A) B) C) D) 2) Aşağıdakilerden hangisi Atatürk'ü etkileyen olay ve kişilerden biri değildir? A) B) C) D) 3) Gençliğe emanet etmiştir. Askerlere emanet etmiştir. Yöneticilere emanet etmiştir. Öğretmenlere emanet etmiştir. Aşağıdaki olaylardan hangisi millî egemenliği kesinleştirmiştir? A) B) C) D) 6) Ekonomik güç Siyasal güç Askerî güç Sosyo-kültürel güç Atatürk cumhuriyeti öncelikli olarak; A) B) C) D) 5) Fransız İhtilali Bolşevik İhtilali Ziya Gökalp J. J. Rousseau Yurt savunması ile ilgili olan millî güç unsuru hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? A) B) C) D) 4) Kişi hak ve hürriyetlerine önem verir. Yurtta ve dünyada banşı esas alır. Akla ve bilime dayanır. Sosyal sınıflan esas alır. Halifeliğin kaldınlması Amasya Genelgesi’nin yayımlanması Cumhuriyetin ilam Misakımillî’nin kabulü Aşağıdakilerden hangisi vatandaşlık görevlerimiz arasında ver almaz? A) B) C) D) Vergi vermek Askerlik yapmak Demek kurmak Oy kullanmak 187 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 7) Türk Medeni Kanunu’nun kabulü Atatürk’ün hangi ilkesi ile doğrudan ilgilidir? A) B) C) D) 8) Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi ile ilgili değildir? A) B) C) D) 9) Halkçılık Devletçilik Cumhuriyetçilik İnkılapçılık Türk milletini sevmeyi esas alır. Türk milletini diğer milletlerden üstün görür. Millî birlik ve beraberliği amaçlar. Millî egemenlik ilkesine dayalıdır. “Benim değersiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.” Atatürk bu sözü ile aşağıdakilerden hangisine vurgu yapmıştır? A) B) C) D) Cumhuriyet yönetiminin kendisine bağh olduğuna Cumhuriyetin daima var olacağma Cumhuriyetin kişilere bağh olduğuna Gençliğe olan güvenine 10) Toplumsal eşitlik, Atatürk ilkelerinden hangisiyle doğrudan ilişkilidir? A) B) C) D) İnkılapçılık Cumhuriyetçilik Laiklik Halkçılık 11) Saltanatın kaldırılmasının aşağıdaki Atatürk ilkelerinden hangisiyle ilişkisi olmadığı söylenebilir? A) B) C) D) 188 Milliyetçilik Laiklik Devletçilik Cumhuriyetçilik TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 12) Siyasi ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferle taçlandmlmazsa meydana gelen zaferler payidar (kalıcı) olamaz, az zamanda söner.” Atatürk’ün yukarıdaki sözü onun hangi ilkesinin temelini oluşturmuştur? A) C) B) D) Devletçilik Halkçılık Milliyetçilik Lâiklik 13) Atatürk ilkeleri ile ilgili olarak aşağıda verilen yargılardan hangisi yanlıştır? A) B) C) D) Evrensel ve barışçıdır. Türk milletini ihtiyaçlarından doğmuştur. Akılcı ve bilimseldir. Geçici bir süre için benimsenmiştir. 14) Yeniliklerin sürekliliğini zorunlu gören Atatürk ilkesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Milliyetçilik B) Cumhuriyetçilik C) Halkçılık D) İnkılapçılık 15) Aşağıda adlan verilen devlet adamlarından hangisi Atatürk’ün düşünce sistemini ve bağımsızlık mücadelesin örnek almamıştır? A) B) C) D) Enver Sedat Muhammed Ali Cinnah Amanullah Han Habip Burgiba 189 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 UMITEVI ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ KONULAR 1. TÜRK DIŞ POLİTİKASI 2 LOZAN’DAN KALANLAR 3. HEP ONUNLAYIZ ÖZET TEST VI 191 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENCEĞİZ? * * * * * * © 1 Bu ünite sonunda; Lozan Barış Antlaşması’mn Türk dış politikasının gelişimine yaptığı etkileri, Atatürk Dönemi Türk dış politikasının temel İlkelerini ve amaçlarını, Lozan Banş Antlaşması ’ından sonra Türk dış politikasını, Atatürk’ün Hatay’ı ülkemize katmak konusunda yaptıklarım ve bu uğurda gösterdiği özveriyi, Atatürk’ün ölümü üzerine yayımlanan yazılı ve görsel kanıtlardan hareketle onun kişisel özellikleri ile fikir ve görüşlerinin evrensel değerini, Türk ulusunun ulu önderine ebedî bağlılığım ve minnet duygularım ifade etme yönündeki çabalarım öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALIYIZ? * Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?”diye sorup düşününüz. * Konuyu okuyunuz, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarınız. * TV, radyo programlarım izleyiniz, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşınız. 192 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÜNİTE VI ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ 1. TÜRK DIŞ POLİTİKASI Lozan Banş Antlaşması, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı sayılır. Çünkü Batılı devletlerle yeni Türk devleti arasındaki bütün ilişkiler, bu antlaşma ile yeniden düzenlenmiştir. Bu antlaşma ile Türk Devleti’nin, uluslararası alanda bağımsız, bütün devletlerle eşit, onurlu bir varlık olduğu tanınmış ve kabul edilmiştir. Lozan Banş Antlaşması’nın Türk delegasyonu tarafından imzalanan sayfası Lozan Banş Antlaşması’na göre Türkiye sınırlan TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 191. sayfadaki haritada, Türkiye’nin Lozan Barış Antlaşması sonucu oluşan sınırlan ve komşuları görülmektedir. Türk milleti Misakımillî sınırlan içinde bağımsız yaşamak, komşularıyla iyi ilişkiler kurarak varlığım sürdürmek amacındadır. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, dünya devletleriyle banş ve huzur içinde yaşamayı gaye edinmiştir. “Millî hudutlar içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı devam ettirmek, millet ve memleket gerçek saadet ve ümranına çalışmak.” “ Medeni cihandan medeni ve insani muameleye ve karşılıklı dostluğa intizar etmek.” Atatürk’ün bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi Türk Devleti’nin iç ve dış siyaseti tamamen yapıcı ve banşçı bir fikre dayanıyordu. Bu fikir sonraları “Yurtta banş, cihanda banş.” özdeyişiyle ifade edilmiştir. Atatürk'ün “Yurtta banş, cihanda banş.99sözü ile Türk dış politikası arasında nasıl bir ilişki kurabilirsiniz? Açıklayınız. “Dürüst ve açık olan dış siyasetimiz bilhassa sulh fikrine dayanır. Miletler arası herhangi bir meselemizi sulh vasıtasıyla halletmeyi aramak bizim menfaat ve zih niyetimize uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki emniyet prensibine ve onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyorum.” Atatürk ve İngiltere Kralı 8. Edward Atatürk'ün bu sözünden hareketle Türkiye'nin dış politikasına yön veren ilkelerin neler olduğunu söyleyiniz. Atatürk, tarih bilgisinin diplomasideki önemini bildiğinden bu alanda çok okur ve gerekli dersleri çıkarırdı. Geleceğe yönelik plan ve programlarım da bu bilgi ve birikimleri doğrultusunda yapardı. Atatürk ülkeler arasında diyaloğa açık, güvene dayalı ilişkilerin kurulmasına özen göstermiştir. Güçlü ve dinamik kişiliğinin sonucu TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 aktif bir dış politika izlemiştir. Bu politikanın amacı Türkiye’nin bağımsızlığının özenle korumasına yönelikti. Lozan Banş Antlaşması’mn öngördüğü dengenin korunması, yeni Türk Devleti’nin hedeflerinden biri oldu. Atatürk, millî dış politikada Türkiye’nin güvenliğim ve milletin çıkarlarım korumayı amaçlamıştır. Bu politika aym zamanda hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir anlayışı öngörmektedir. Atatürk’ün düşüncede millî dış politika politikanın başlıca ilkeleri şu şekilde sıralanabilir: a. b. c. d. e. f. g. h. Bağımsızlığı her şeyin üstünde tutmak, Gerçekçilik ve banşı esas almak, Türkiye’nin millî çıkarlarım esas almak, Milletler arası ilişkilerde eşitliğe dayanan karşılıklı ilişkiler, dostluklar ve ittifaklar kurmak, Millî dış politikayı yürütürken daima iç kamuoyunu dikkate almak, aym zamanda dünya konjonktörünü göz önünde bulundurmak, Başka devletlerin iç politika ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek, Dış politikada, diplomaside bilim ve teknolojiyi yol gösterici olarak kullanmak, Yurtta ve dünyada banşa önem vermek. Yukarıda esasları verilen Türk dış politikası Atatürk’ün sağlığında titizlikle uygulanmıştır. Temel niteliği gerçekçilik olan Türk dış politikasında Türkiye’nin çıkarlarından ödün verilmemiştir. Dünyada gelişen olaylar da dikkate alınarak Irak sının belirlenmiş, Boğazlar sorunu çözümlenmiş, komşu ülkelerle paktlar imzalanmıştır. Türkiye dünya banşmda ve diplomasisinde söz sahibi olabilmek için Milletler Cemiyetine katılmıştır. 2. LOZAN’DAN KALANLAR Lozan Banş Antlaşması, Misakımillî’yi büyük ölçüde gerçekleştirebilmişti. Bununla birlikte Musul sorununun çözülmesi, İrak sınırının belirlenmesi konferans sonrasında Türkiye ve İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakılmıştı. Batı Trakya’nın Yunanistan’da kalmasına engel olunamamıştı. Ancak ne kadar zor şartlar altında diplomatik bir savaş verildiği düşünülecek olursa Lozan Banş Antlaşması’nm Türkiye için bir zafer sayılması gerekir. Lozan Banş Antlaşması ile çözülemeyen sorunlardan biri de yabancı okullar sorunu idi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı okullar hiçbir kayıt ve kontrol altında değildi. Lozan Banş Antlaşması ile bu okulların bazı koşullarla Türkiye’de çalışmalarına izin verilmişti. Cumhuriyet Döneminde yabancı okullara tanınan ayncalıklar ortadan kaldınldı. Yabancı okullarda Türkçe öğretim yapılması, Türkiye aleyhine yayınlar olmaması ve bu okulların Millî Eğitim Bakanlığına bağlı müfettişlerce teftiş edilmesi şartı konuldu. Bu şartlara itiraz eden yabancı okullar kapandı ve ülkede eğitim birliği sağlanmış oldu. 195 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Resim 6.3: Merzifon Amerikan Koleji Türkiye, Lozan Banş Konferansında Musul’un Misakımillî sınırlar içinde olduğunu belirterek kendisine bırakılmasını istemişti. İngilizler ise Musul’un Irak Hükümetine ait olduğunu ileri sürdü. Bu sorun, Türkiye ile İngiltere’yi ilgilendirdiği için antlaşmadan soma çözülmesi uygun görüldü. 1924’te İngilizlerle İstanbul’da görüşmeler başladı fakat bir sonuca ulaşılamadı. Bunun üzerine konu Milletler Cemiyeti Konseyine bırakıldı. Konseyin de bir karar verememesi üzerine Lahey Adalet Divanına gidildi. Nihayet İngilizlerle 5 Haziran 1926’da Ankara’da bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Irak ile olan bugünkü sınırlar tespit edildi. Musul, Irak Hükümetine bırakıldı. Irak’a ait petrol vergi gelirlerinin %10’unun 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi kararlaştırıldı. Yurt dışında Musul için gösteri yapan Türkler Lozan Banş Konferansı’nda Türkiye ile Yunanistan arasındaki azınlıklar meselesinin mübadele (değiş-tokuş) yoluyla hâlledilmesi kararlaştırılmıştı. İstanbul’da yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler, anlaşma gereği mübadelenin dışında kalacaktı. Bu bağlamda Anadolu’da ve Doğu Trakya’daki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki Türklerin 400 bin kadarı da Türkiye’ye nakledildi. Lozan Banş Antlaşması, yeni Türk Devleti için siyasi bir zafer olmasına rağmen çözümlenmesi gereken bazı sorunlan da ortaya çıkardı. Antlaşmaya göre Boğazlar, TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinden ayrılıyor ve askersiz bir bölge olarak kabul ediliyordu. Banş ve savaş zamanlarında ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi serbest bırakılıyordu. Aynca Boğazların yönetimi başkanlığım Türkiye’nin yaptığı, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya’dan oluşan uluslararası bir komisyona bırakılmıştı. Mukaveledün gece imzalandı ve ordu muz sabaha karşı Boğazları işgal etti Montrödeki delegeler Türk siyasetinin zaferini şiddetle alkışlayarak“sayenizde büyük bir sulh âbidesinin \ temelini attık,, dediler Montrö Zaferi kutlu Olsun ! A tatürk TürklyeSİ, şan dolu tarihine bir sayfa d ah a kattı Ordumuz Çanakkaleye tam 2 de, Mukavele Karadeniz Boğazına da 3 de ayak bastı Nasıl Bir gazete haberi (21 Temmuz 1936) Boğazlar ili ilgili antlaşma maddeleri 1936 yılma kadar yürürlükte kaldı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da birçok siyasi değişiklikler oldu. Boğazların korunmasını üstlenen devletlerden İtalya, Habeşistan’a saldırdı. Japonya, Milletler Cemiyetinden çekildi. Avrupa’da yeniden savaş rüzgârlan esmeye başladı. Avrupalı devletlerin silahlanmaya başladıklarım gören Atatürk, Boğazlar sorununu kesin olarak çözmeye karar verdi. Türkiye, Millet Cemiyetine başvurarak Lozan Antlaşması’ndaki Boğazlara ait hükümlerin değiştirilmesini istedi. Bunun üzerine İsviçre’de Montreaux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi imzalandı (20 Temmuz 1936). Bu sözleşmeye göre; 1. 2. 3. 4. Boğazlar kayıtsız şartsız Türk egemenliğine bırakıldı. Türkiye Boğazlar çevresinde, istediği kadar asker bulundurabilecekti. Savaş zamanında Boğazlardan geçişlere bazı sınırlamalar getirildi. Banş zamanında ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebilecekti. Montrö Boğazlar Sözlemesi, Boğazlar üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kesin egemenliğinin kurulmasını sağlamıştır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk, Boğazların Türk egemenliğine geçmesini şu sözlerle ifade etmiştir: “Tarihte birçok defa tartışma ve tutku sebebi olan Boğazlar, artık tam anlamı ile Türk egemenliği altında, yalnız ticaret ve dostluk ilişkilerinin ulaşım yolu hâline girmiştir.” Hatay’ın Ana Vatana Katılması Banş yoluyla kazanılan siyasi zaferlerden biri de Hatay’ın ana vatana katılmasıdır. Ankara Antlaşması ile Fransızlara bırakılan Hatay’da özerk bir yönetim kurulacak ve ve Fransa buradaki Türklerin haklarım koruyacaktı. Fakat Fransızlar, antlaşmanın bu koşullarına uymadılar. Özellikle Hatay’da Türk kültürünü yok etmeye çalıştılar. Hâlbuki Hatay’ın çoğunluğu Türk’tü ve Türkçe resmî dil olarak kalacaktı. Hatay’m ana vatana katılmasına çok önem veren Atatürk “Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz.” sözüyle bu bölgenin Türkiye’ye katılması için gereken çabayı göstereceğini vurguladı. Atatürk bu sözlerini 1938 yılında güney illerine gerçekleştirdiği bir gezi ile destekledi Atatürk hasta olmasına rağmen saatlerce ayakta ordunun geçit törenini izledi. Bu konuda ne kadar kararlı olduğunu tüm dünyaya gösterdi. 1936 yılında Fransa, mandası altında olan Suriye’nin bağımsızlığım tanıyıp Hatay’ı da bu devletin egemenliğine bıraktı. Bu durum karşısında Türkiye de Milletler Cemiyetine başvurarak Hatay’m geleceğine Hatay’da oturanların karar vermesini istedi. Öneri kabul edilerek Fransa ile Türkiye arasında görüşmeler başladı. Sonunda Hatay’da bağımsız bir Türk devletinin kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Bir anayasa hazırlanarak seçimler yapıldı ve Bağımsız Hatay Devleti kuruldu (2 Eylül 1939). Bu tarihten sonra Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler devam etti ve sonunda Hatay’m Türkiye’ye bağlanması kabul edildi. Bunun üzerine Hatay Millet Meclisi Türkiye ile birleşme karan aldı (23 Haziran 1939). 7 Temmuz 1939’da da Hatay Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili hâline geldi. Hatay’ın Türkiye’ye katılması Atatürk’ün dış politikadaki büyük başarısının bir göstergesidir. A niakyada dün 80,000 Türkün sevi/ıç avazeleri saatlerce ufukları kapladı; " Var ol A ta tü rk !„ Ordumuzun Antakyaya girişi çok güzel ve çok heyecanlı oldu Şam siyasileri gallel yetişiri Jfmimp tr fm ı fliumrJı, Tir A &4v*rajuu J û ftm n jpıvrtı im i n-ık ranvajgrı, « r i JurıymMı MÜmti M İUıJfefi U ı m ı t ^ M ia rtiu Şam matbuatı anlaşma aleyhinde neşriyata başladılar S*ım hukün.rlirle l*r lıW | * r |r r 4 r r r k feukubvr.ua Şanghayda tahim Türk bayrağından gökyüzü görünmüyor! hâdiseler Oldu, bin A n | « l i j r w İ » | u f ü r l c r a r a b a l a r ı n ı ıjr « J u y . ı l a l u i ı c t ı a i j l n d i , K il i k h â l l 1 8 bipi t a « t il J i l HH İ M b u n a lü lu mn o' l m a d ı k ı s ö y le n in c e t e e s s ü r le r in d e n * j l » < j ı l * r Bir gazete haberi (8 Temmuz 1939) Af, B,|, TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girmesi Atatürk bölge ve dünya barışına katkıda bulunmak için her türlü çabayı göstermiştir. Bu çabalan sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin çıkarlarım daima gözetmiştir. Lozan Banş Antlaşması’mn imzalanmasından somaki süreçte yapılan yeniliklerle Türk milleti ve devleti çağdaş bir kimlik kazandı. Türkiye devletlerarası ilişkilerde izlediği siyasetle bölgesinde banşçı ve güvenilir bir devlet haline geldi. Bu durum Batılı devletlerin Türkiye’ye karşı tutumlarım değiştirmelerine neden oldu. Bu dönemde komşu olan ve olmayan devletlerle dostluk ve ticaret antlaşmaları imzalandı. Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamak için yaptığı çalışmaların yanında dünya barışını korumak ve geliştirmek için gösterdiği gayret dünya devletlerinin Türkiye’ye olumlu yaklaşmalarına neden oldu. Dünya banşımn korunmasında gösterdiği gayreti gören Milletler Cemiyeti, 1932’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cemiyete resmen davet etti. Türkiye 18 Temmuz 1932 tarihinde Miletler Cemiyetine üye oldu. Aşağıda Atatürk’ün Milletler Cemiyetine girişimizde izlediği politikayı konu alan bir belge yer almaktadır. ı*i S/C' W V A .O m . m ı * » - m I»lf M* . »«*. A U D IG V I O f K A TIO K ? ncnU L u — b r tt t iîîM f o n n n tüt I .h ./m | I ı<CC4SW l tin hlifiılm ıl- * -.s joi U tatU . i H i r ı l lı , A n ın ı, Vtitla* fe*»trr. h i |* ı u , <IW» l lfi|> U . NCMrt, Cm.muMj, PlIlMİ, ti Pfi n i f I» Uh** **'!••»» to H U lf *N l Ifc u n H U ıL i«f ı» M H I m h f k l ı l l fitpVM It Lm i h «I h u m w< |İ M M m tNNUl »4II» M r tk tk r C tm ty m m n h ır O j m cim m u ünyanın cıı büyük uluslararası ıuf>]ulu£uru Türkiye'nin katılması için yapılan önen karşısında Gazi .Muntafa Kntul joylc dedi; ■Bifvumuyı düşünmüyoruz. fakat davet edcrierse kat ılırız.' * Topluluk, ‘ BajM inıu zorunluluğunu' uygulamaktan ilk kez vazgeçti ve 43 üyenin oybirliğiyle, Türkiye'nin topluluğa davet edilmesine karar verdi. Bu davet özetine Türkiye, Milletler Cemiye!i’nc katılmayı kabul etti. Yıl I9A2 idi D ^»> 1, içm rurtyvyr r Bu belgeye göre Atatürk'ün izlediği dış politika ilkeleri hakkında neler söylenebilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk, bir konuşmasında dünya milletlerinin barışa olan ihtiyacım şöyle açıklar: “Dünya ve dünya milletleri arasında sükûn ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsm huzurdan mahrumdur.” m * m * Türkiye, Atatürk döneminde dünya barışma katkıda bulunmak için neler yapmıştır? Türkiye, dünya barışma katkı sağlamak amacıyla hangi teşkilatlara üyedt? Araştırınız. Komşu Devletlerle İş Birliği Dünya devletleri arasında barışın sağlanması amacıyla gösterilen çabalar çoğu zaman yeterli olmadı. Devletler arasında imzalanan banş ve güvenlik anlaşmaları sürekli banşı sağlayamadı. Milletler Cemiyetinin bu alandaki çalışmalan da çatışmalan önleyemedi. Özellikle Avrupalı devletler arasında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra silahlanma yanşı başladı. Almanya üe İtalya’nın Balkanlar ve Orta Doğu’ya yönelik izlediği yayılmacı politikalar Balkan devletlerini endişelendirdi. Bu durum Balkan devletleri arasında bir güç birliğinin oluşmasma zemin hazırladı. Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya arasında devam eden görüşmeler sonucunda Balkan Antantı imzalandı (9 Şubat 1934). Bu antantla taraf devletler sınırlarım koruma altına almış oldular. Cumhurbaşkanı Atatürk, Beylerbeyi Sarayı’nda düzenlenen Balkan Festivali’nde (2/3 Eylül 1936) Balkan Antantı ile batı sınırlarını güvence altına alan Türkiye, diğer komşu devletlerle de iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı imzalandı (8 Temmuz 1937). Pakta göre taraf devletler, sınırlarda güven liği sağlayacak ve bölgede banşı koruyacaktı. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 <*r Türkiye ’nin komşularıyla yaptığı antlaşmalar; Türkiye ’nin izlediği dışpolitikanın hangi esas ve ilkelerine dayanmaktadır? 3. HEP ONUNLAYIZ Atatürk, tarihin en önemli liderlerinden biridir. O askerî dehası, komutanlığı, devlet adamlığı ve inkılapçılığıyla bütün mücadelelerinde başardı olmuş, bu başarısıyla dünya tarihine geçmiştir. “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.” Hayatı boyunca çok sevdiği milleti için çalışan Atatürk, 1938 yılının Ocak aymda yaptığı Yalova ve Bursa gezisi sırasında hastalandı. Doktorlar bir müddet dinlenmesini salık verdiler. Fakat Atatürk, çalışmalarına devam etti. 1938 yılının Mayıs aymda, güney illerinde bir inceleme gezisine çıktı. Bu gezide iyice yorgun düşen Atatürk tekrar hastalandı. 26 Mayıs’ta Ankara’ya geldi, birkaç gün dinlendikten sonra tedavi ve dinlenmek için İstanbul’a Dolmabahçe Sarayı’na gitti. Doktorların bütün çabalarına rağmen hastalığı gittikçe artıyordu. Atatürk vasiyetini yazarak kendisine ait İş Bankası hisselerinin gelirlerinin bir bölümünü Türk Tarih ve Türk Dil kurumlanna bıraktı. Karaciğerlerinden rahatsız olan Atatürk, cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılmayı planlıyordu. Ağır hasta olan Atatürk’ün Ankara’ya gitmesine doktorlar izin vermediler. Atatürk’ün hazırladığı konuşma metni Başbakan Celal Bayar tarafından okundu. Bu konuşmasında ülkeyi kurtaran Türk ordusunun, ülkeyi koruma görevini daima sürdüreceğini belirtti. 8 Kasım günü Atatürk’ün sağlık durumu daha da kötüleşti. 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 9’u beş geçe büyük kurtarıcı Atatürk hayata veda etti. Hükümet bu acı haberi bir bildiri ile millete duyurdu. Bu kara haber, Türk milletini derin bir üzüntüye düşürdü. 16 Kasım 1938’de Türk bayrağının örttüğü tabutu, bir katafalk üzerinde Dolmabahçe Sarayı’nm Büyük Tören TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Salonu’na konuldu. Halkın ziyareti için sarayın kapılan açıldı. Bütün İstanbul halkı büyük kurtancısına son saygı görevini yapmak için saraya koştu. KURTARICIM VE EN BÜYÜK EVLADINI KAYBETTİN Türk milleti sen sağ ol! Meclis Bugün yeni Cûmhurreisini seçiyor Bir gazete haberi (11 Kasım 1938) “Arkadaşlar! Asırlar pek nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki o büyük dâhiyi aramızda Türk milleti yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasma karşı elden ne gelir?” Lloyd George (İngiltere Başbakanı) Lloyd George (Loyd Corc), bu sözü niçin söylem iş olabilir? Atatürk’ün naaşı 20 Kasım 1938 Pazar günü Ankara’ya getirildi. Cenaze, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, devlet ve ordu ileri gelenleri, yabancı devlet temsilcileri ve halk tarafından karşılandı. Atatürk’ün tabutu Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde hazırlanan katafalka konuldu. Ankara halkı, katafalkın önünden saygı ile eğilerek geçti. Ertesi gün yapılan törenin ardından Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Elveda Büyük Atatürk İstanbul bugün gözyaşları içinde Ebedî Atasım Ankaraya teşyi ediyor isHntotoı» Mndu Y avuz zırhlısı bu sa b ah aziz naaşı [Mf flalirt | ham ilen lim anım ızdan ay rılacak Bir gazete haberi (19 Kasım 1938) Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir yapılıncaya kadar on beş yıl geçici kabirde kaldı. 10 Kasım 1953’te büyük bir törenle sonsuzluğa dek dinleneceği Anıtkabir’e nakledildi. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk’ün ölümü tüm dünyada büyük yankı uyandırmış, onun ölümü ile ilgili haberler yapılmış ve onu takdir eden mesajlar yayımlanmıştır. ATATÜRK İÇİN DEDİLER Kİ “ATATÜRK ÖLDÜ, DÜNYA FAKİR DÜŞTÜ.” Bir Macar gazetesinden “Atatürk’ün yaptığı inkılaplar o kadar büyüktür ki bunların büyüklüğü karşısında dünya hâlâ hayrettedir.” Soir “O, Türk milletinde pek derin bulunan millî his gibi kuvvetli bir manivelayı istediği gibi kullanmayı bilmiştir.” Alber Saro “Hiçbir kimse bu muzaffer general, bu yılmaz ıslahatçı, bu kahraman, bu çok popüler adam kadar halkın kalbine yakın olmamıştır.” Petit Parisien Atatürk İçin Tarih Coğrafya Dünyası, Sayı 9-10, s. 311. Yukarıda verilen sözlerde Atatürk'ün hangi özelliklerine vurgu yapılmıştır? S iz Atatürk'ü anlatsaydmız neler söylerdiniz? Millî matemimiz ve cihan Do>t m em leketlerde b a y ra k la r yarıya H er ta ra fta n taziye te lg rafları Rrrlm. 11 ( H i h h İ ) — A lu a a D r » ‘et K rm H ıiltf. 1 <ı<kı>f B u » M d l * M <x■ İm R flu Abdulkalık bu l ı ı o e telgrafı ı ' l m l T u f li )* » '» b u ru l r ı l r m ı la r,i« « d a A r r .■ft âr.n la t.v d e n a ı k- 4 -T m ıjfıf H ıtlrvm « n n lt dûn v r b vıu o b y u p l *««#w<rlrriA b a t ık la n r u i M ild m latif tir Ruiun matbaa*, A!at<i»kun olumû hahtnnı b u ı^ İ bajlıkl^r A s d ı ^ yaıirU . l . n r | r ^ 1p nı)Jf bulkfcanfc«yaa dctJrl rtiaı Mil rf'mrı flıcrm f, D f f k l N *r«n D i M aranrr L»ı>dıl*n jıam nı w H**K»f* Umumi K ltö * H ı n r ıj n N ttm xıv*d* A 4 N l^ « r l Ij L-uIunmı-tUrHı# Piri», I I FronnJa Aİir»j kfl- ( a a .) — Havai d.fı^aı. Pa n ı. A t at utkun a\ununu feaırul bir h frw .m il k* rıhım a t* Butu» ter. A U tu rk r nı'i*t»afilıd ««vPal*f w* |a 14*10% S* 1 H | f l Bir gazete haberi (12 Kasım 1938) indirildi. geliyor Gidiyor G id iyo r. A ta m ış gidiyor, o k a d ir a rrd ığ i »• o kadar »*yiJ* d if i lila n k u ld a n ebrdıjryen gidiyo r. 11 yıld a n be n her gelişinde bayram « e « h , her gidişinde h u ıu n d u ra n . » H ' l > « » h a ırrtın i çeken lrla ab u l, a rlık . A ta y ı, A fatını b ir daha ( o m i y r f r k Ş im d i. |u «a lırla rı yazarken. cnu. Iıla n bu ld a g ördüjuro | ü » ler, ±>ayalı*ıda b ırrr b irer canlanıyor. 191(1 ili inci teşrini! Y ıld ırım orduları grupu kum andanlığın ııtifa rd ıp lıta n bu la «»m a n . ilk defa, onu M e<lıu M e b 'u ıa n d ı gorm uşlum - I ı . r l Paşa kabinen çekılmı*. y e rin » I\ ım a d F e 'id jalım p ti. A h m a k lığ ı mı hainliğinden, yokıa hain* ligi mı ahm aklığından daha ü ılu n olduğunu tayın r» m rk kolay o lm ıyan keım opolit re tatluu I r r n f i ruhlu S adıraram . M utar t k r ahkamının cığnenmeaın* »et çıkarm ak şori* d ürtün , galıb d c y le llm atana a d -U l- h n k » . teşvik ediyordu- O rd u dağılıl* m ışlı .,l* h a# - » J ' 1 ■ • » j» M a tlU . Üm ıd rİJİık * « la frık a « ı » d e ıd ı l ı i » » l « r d a . *»hai<r4a k v td m la rd a . »miırnenleed-e harbîn r r m ı ı l u k r ^ * . hark rıU * rı«d a k ı .» . .. t .m aİlerin m e .'u l.rrt *■ ka. bahallert .b a tın d a m u * * <^kal » U r t u » « beyhude münakaşa lar ca rrvan e dıru rd u K u r tu l» , yolunu aramağı du,unen kim .* yoklu. Hu kara günletin b ih n d », a irıl l n ,o m ^ »arışın, m avi * 0 »İU, ta rif, narin lakal «a a riık b ir adam. m »b utlara.' _ Ben H a r b i, » N a rın oltaydım . r » « ı y » l ı kurtararak led b irle n hem .n a lg d im - ö y la . . . m »a n n a llığ in il gibi herşay bit miş, hiçbir iım ıd kalm am ı» d e ğ ild in diyordu. O »a ın ın k ı m eb 'u tlan n çoyu km çelik iradeli i"**m l **h ral,a rla rd ı; o kadar k ı baa. m eb 'u .la r, onun bu »aa U r.ni m «»k ı *« ikbal k ın ına atfediyorlardı. K im olduğunu .«»a n la ra t«y — dan yordum E __ A nafartalar kahram anı Muatafa Kem al ra|aA lflD I N D A V E R [ L i f i n aatı/eı* ı « + “ l Bir gazete köşe yazısı (19 Kasım 1938) ■ F TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET Kurtuluş Savaşı başan ile sonuçlandıktan sonra imzalanan Lozan Banş Antlaşması ile Türk Devleti tüm ülkeler tarafından tanınmış oldu. Atatürk bu süreçte yeni Türk dış politikasını akla, bilime uygun olarak yeniden düzenledi. Türk milletinin ve devletinin çıkarlarım korumayı esas alan ancak diğer milletlere ve devletlere saygıyı esas alan bir politika benimsedi. Önce Lozan Banş Antlaşmasında çözümü sonraya bırakılan Irak sının ve Boğazlar sorununu dünya konjoktörünü ve Türk milletinin yararlarım dikkate alarak çözümledi. Dünya banşım korumak için Milletler Cemiyetinin davetini kabul ederek Türkiye’yi cemiyete üye yaptı. Komşulan ile Balkan Antantı’m ve Sadabat Paktı’m imzaladı. Hatay’m Türkiye’ye katılması için büyük çaba harcadı ve fedakârlıklarda bulundu. Bu çabalan onun ölümünden sonra da olsa Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını sağladı. Atatürk ömrünün sonuna kadar Türk milleti ve devletinin hizmetinde çalıştı. 1938 yılında çok hasta olmasına ve doktorların istirahat önerilerine rağmen yurt gezilerine çıkarak ülke sorunları ile ilgilendi. Çok istemesine rağmen Cumhuriyetin 15. yıl kutlamalarına katılamadı. Hastalığı ilerledi ve 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı. Gerek Türk milleti gerekse diğer milletler onun dünya banşına ve insanlığa yaptığı hizmetleri dile getirmişlerdir. 204 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına “Y” yazınız. ( ) 1. Lozan Banş Antlaşması ile Türkiye, dünyadaki diğer devletlerle hukuki olarak eşit konuma gelmiştir. ( ) 2. Hatay sorunu, Atatürk’ün ölümünden önce çözülmüştür. ( ) 3. Atatürk’ün dış politikasının temel özelliği gerçekçiliktir. ( ) 4. Sadabat Paktı, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında imzalanmıştır. ( ) 5. Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyetine davet üzerine katılmıştır. 205 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TEST VI 1) Lozan Konferansı’nda Irak sının belirlenememiş, sonraya bırakılmıştı. 1925 ’te Türkiye İngiltere ile görüşmelere başlamış, ancak İngiltere Musul’u vermemekte direnmiştir. Ancak Türkiye çıkan iç karışıldıklar yüzünden Musul’la ilgilenememiş ve sonunda Musul, Irak sınırlarında kalmıştır. Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir? A) B) C) D) 2) Atatürk’ün “Komşuları ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin esasıdır.” sözüyle eşleşen özdeyiş hangisidir? A) B) C) D) 3) Yabancı okullar sorunu Musul sorunu Azınlıklar sorunu Kapitülasyonlar Hatay dışında Türkiye- Suriye simimin belirlendiği antlaşma aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) 206 Ne mutlu Türk’üm diyene! Türk övün çalış güven! Yurtta banş dünyada banş. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Aşağıdakilerden hangisi Lozan Banş Antlaşması ile çözüme kavuşturulamayan sorunlardan biri değildir? A) B) C) D) 4) Türkiye, Musul’u geçici olarak Irak’a bırakmıştır. İç sorunlar, Türkiye’nin dış politikasını olumsuz etkilemiştir. Musul sorunu Milletler Cemiyetinde çözümlenmiştir. Musul, Lozan Konferansı’nda Irak’a bırakılmıştır. Ankara Antlaşması Mudanya Antlaşması Londra Konferansı Montrö Sözleşmesi TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5) Lozan Banş Antlaşması’na göre Boğazlar, bir komisyon tarafından yönetilecek ve Türkiye Boğazlan silahlandırmayacaktı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre ise Boğazlar Türkiye’ye devredilecek, silahlandırabilecek, ticaret gemilerine açık olacaktı. Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) B) C) D) 6) Balkan Antantı’mn imzalanmasına neden olan gelişme aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) 7) Afganistan Suriye Türkiye Irak Atatürk’ün “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz.” sözleri aşağıdakilerden hangisi ile ilgilidir? A) B) C) D) 9) Almanya ve Îtalya’nm Balkanlarda izlediği politika İngiltere’nin Balkanlara müdahalesi Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık Yunanistan ile Romanya arasındaki anlaşmazlık Aşağıdakilerden hangisi Sadabad Paktı’na üye olan devletlerden biri değildir? A) B) C) D) 8) Lozan Banş Antlaşması’nda Türkiye’nin egemenlik haklarının kısıtlandığı Montrö Sözleşmesi ile Türkiye’nin egemenlik haklarım elde ettiği Montrö Sözleşmesi ile Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki haklarım kaybettiği Boğazların uluslararası su yolu olarak kabul edildiği Kıbns Musul Batı Trakya Hatay Aşağıdakilerden hangisi Balkan Antantı’na üye olan devletlerden biri değildir? A) B) C) D) Bulgaristan Yunanistan Yugoslavya Romanya 207 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 10) Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün ölümünden sonra gerçekleşmiştir? A) B) C) D) 208 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması Sadabad Paktı’rnn imzalanması Balkan Antantı’rnn oluşturulması İkinci Dünya Savaşı TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 UNITE VII ATATÜRK'TEN SONRA TÜRKİYE: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI KONULARI 1. 2. 3. 4. 5. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI TÜRKİYE'DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER İKİNCİ DÜNYA SAVAŞFNDAN SONRA TÜRKİYE YURT SAVUNMASINDA TÜRK ORDUSU - KIBRIS SORUNU 6. İÇ VE DIŞ TEHDİTLER - TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ 7. SSCBNİN DAĞILMASI 8. KÖRFEZ SAVAŞLARI 9. ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN YERİ 10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB) ÖZET TEST VII 209 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ? Bu ünite sonunda; * İkinci Dünya Savaşı'mn sebep, süreç ve sonuçlarının Türkiye'ye etkilerini, * Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçişi hızlandıran gelişmeleri, * Türkiye'nin dünya üzerindeki konumunun öneminden yola çıkarak İkinci Dünya Savaşı sonrası değişen ülkeler arası ilişkileri, * İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye'de meydana gelen toplumsal, kültürel ve ekonomik gelişmeleri, * 1945 sonrası insan hak ve özgürlükleri ile demokratik anlayışın gelişimine yönelik uygulamaları, * Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemini ve görevlerini, * Türkiye Cumhuıiyeti'nin temel niteliklerine yönelik iç ve dış tehditlere karşı korunması gereğini, * SSCB'nin dağılmasının dünyaya ve ülkemize etkilerini, * Türkiye ve yakın çevresindeki eneıji kaynaklarının siyasi ve ekonomik önemini, * Körfez Savaşlarının Türkiye'ye siyasi, sosyal, askerî ve ekonomik etkilerini, * Doğal kaynaklardan verimli şekilde yararlanmaya yönelik projeleri ülkemizin kalkınma politikalarım, * Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel gelişimini öğreneceksiniz. NASIL ÇALIŞMALIYIZ? 0ta * Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?” diye sorup düşünün. * Konuyu okuyun, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkann. * TV, radyo programlarım izleyin, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşm. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 UNÎTE v n ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI 1. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan banş antlaşmaları ülkeler arasında kalıcı bir banş sağlayamadı. Banşı korumak için kurulmuş olan Milletler Cemiyetinin de galip devletlerin istekleri doğrultusunda hareket etmesi yeni bir savaşı kaçınılmaz hâle getirdi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupah devletler arasında silahlanma ve üstünlük yanşı yeniden başladı. Bu dönemde, Avrupah devletler geniş ölçüde dünyaya hâkimdi, Afrika ve Asya’nın büyük bölümünde sömürgelere sahipti. İngiltere’nin eski gücünü kaybetmeye başlaması, Almanya’nın ihtiyaç duyduğu kömür ve petrol havzalarına sahip olma isteği Avrupa’yı yeni bir savaşm eşiğine getirdi. Almanya, 1919 yılında imzaladığı Versay Antlaşması ile büyük toprak kayıplarına uğramıştı. Ekonomik, siyasi ve askerî gücünü büyük ölçüde kaybeden Almanya bu antlaşmayı tanımadığını ilan etti. Kendisi gibi yayılmacı bir politika takip eden İtalya ve Japonya ile ittifak yaptı. İkinci Dünya Savaşı Almanların 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etmesi ile başladı. Bu işgal hareketlenilin sonunda Avrupa’nm büyük bölümü Almanların eline geçti. 1941’de Sovyetler Birliği Alman ordulan tarafından istila edildi, Japonlar Amerika Birleşik Devletleri’ne saldırdı. Bu çatışmalar, savaşm dünya savaşma dönüşmesine yol açtı. Bu topyekûn bir savaştı ve bu savaş Mihver ve Müttefik devletlerini karşı karşıya getirdi. AVRUPADA H A R P B A Ş L A D I Alman Ordulan H arbiBtrakipPoİnny a T e r h t i t n c z l e r s e İrigrtterr. Vr Franta Ordular i Derhal H ü f b t GirtCtkUr A l m a n - L e h H arbi Ş id d e tle D e v a m E d iy o rl Alflifter* V t F v \uud Buudn U m u m lS e fffb * tlih I& tfe n 41 r K a J a r S û İ û İAA iA ır . F r â v u ı r JKu-ir h fr m J A İta la ır tiû < 5 r/J le fu r * İ/jan f V f r w 1 0* ^4 Atm m ü n M ŞtÂrt İUw*u T ıîr k iv * h e İn ^ ıltr r e —t6 J -J— r ■ -II__J.'| hKi ı :fta1 . U _ LA________ ■___ I . ' - . K k İiW m /M K u |: ■ u■u r - '.J .ı- .Tjijh1.Iib mm.. J/jmj■ f l ' t j f r ş t A lt U M İ j l l I ** CMa* MHa r - ^ . m M f . İM T İy m I - t m ğ i n i L Mıh» «i J Û J _U| Ar.ıumdaki Dtrvlluk L O N D R A T A H L İ Y E E D İLD İ rv. Hral at »7E- M G kcA i fuarın Bulsa Pûlınytfd 'M İTıır İlil EM ‘t e r ; E E E S İ M™ Tmw*r*U*i Vcr*«*u>ı *«" m l"İFİ' m? w‘.m PZ— ------- BcmtBrdtmimZltil™ B ı l a n k l l , 10.  l ,T ı..i l ü K f l Bir gazete haberi (2 Eylül 1939) Mihver Devletler: Almanya’nın İtalya ve Japonya ile oluşturduğu birlik. Müttefik Devletler: İngiltere, Fransa, SSCB ve ABD tarafından Mihver Devletlere karşı oluşturulan birlik. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mihver Devletler, savaşın başında büyük zafer kazandılar. 1942 yılı sonunda Avrupa’nın büyük bölümü Alman egemenliği altına girdi. Aynı tarihte Japonya’mn hükmettiği topraklar daha da genişledi. 1942 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin savaşa girmesi çatışmaları doğuya ve Büyük Okyanus’a yaydı. Böylece savaş, bir dünya savaşma dönüştü. 1943 yılında Müttefik Devletlerin iş birliği sonucunda Mihver güçleri tüm cephelerde durduruldu. Bu durum savaşm dönüm noktasını oluşturdu. 1943 yılında İtalya, 1945’de ise Almanya, yenilgiyi kabul etti. ABD’nin 1945’in Ağustos aymda Japonya’mn Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atom bombası atması üzerine Japonya da teslim olmak zorunda kaldı. Böylece ikinci Dünya Savaşı sona ermiş oldu. Bu savaş sırasında milyonlarca sivil ve asker hayatım kaybetti. Ş ehirler yerle bir oldu. Almanya ve Japonya’mn sömürge yönetimleri son buldu. Demokratik olmayan yönetim sistemlerinin dünyaya getirdiği felaketler görüldü ve demokratik yönetimlerin yaygınlaşması için çabalar arttırıldı. ikinci Dünya Savaşı yıllarında Avrupalı ve Amerikalı liderler Atatürk Diyor ki “ Çok zaman geçmeden Avrupa’da bir fırtına kopacak, bu müthiş kasırga, dünyanın her tarafına yayılacak ve insanlık genel bir savaş felaketinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşacak! Bu kanlı, tehlikeli durumda tarafsız kalmak, savaşa katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir engele çarptırmadan yöneterek savaş dışında ve banş içinde yaşamaya çabalamak, bizim için hayati önem taşımaktadır.” Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 451 Atatürk'ün İkinci Dünya Savaşı 'm önceden tahmin etmesi onun hangi özelliğini göstermektedir?Atatürk bu savaşta Türkiye ’nin nasılhareketetmesigerektiğini belirtmektedir? îkinci Dünya Savaşı çıktığında Türkiye Atatürk’ün yurtta banş, dünyada banş ilkesi doğrultusunda tarafsız kalmaya özen gösterdi. Fakat Mihver ve Müttefik devletlerin savaşa katılması yönündeki baskılan nedeniyle zorluklarla karşılaştı. Almanya, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeydi. Fransa ve İngiltere, Türkiye ile askerî bir ittifak istemekle birlikte, Türkiye’nin şart koştuğu para ve savaş malzemesini sağlamak konusunda zorlanıyorlardı. Türkiye ise ordusunun savaşa hazır olmadığım öne sürerek kendisi bir saldınya uğramadıkça savaş dışında kalmak istiyordu. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye’nin savaşa ginnesi yönündeki baskılar, 1943 başlarında artmaya başladı. Müttefik Devletler, Türkiye’nin Almanya ile ilişkilerini kesmesini ve kendi yanlarında savaşa katılmasını istediler. Türkiye ise mümkün olduğunca savaşm dışında kalabilmek için büyük bir çaba harcadı. Savaşm Müttefiklerce kazanılmasının belli olduğu bir dönemde de siyasi yönden yalnız kalmak istemeyen Türkiye, önce Mihver Devletler ile ilişkilerini kesti, 1945 yılında da Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Ancak fiilen savaşmadı. Türkiye’nin bu tutumu, ikinci Dünya Savaşı’mn sonunda Birleşmiş Milletlere kurucu üye olma şansım verdi. H ıJ i!iı^ _ !i£ » !t> ı4 * n T*pJsn 'tH'I'H M .trf M" İnim .' 411 rvfin Tıah-tfj ün>ıtnr A lm anya ile olan münasebetlerimiz d ü n gece yarısından itibaren kesildi tfftrph-n fbv+fcl Yr m ır ıh ı ırp » 11 hiıdm-tern bir t v ıh ç n ıu t i, k u n 'tı bu t a r t n n*tı*ı» **rfc.«+#n ı*i*ı« ıı B m v v M m î z d e d i k i; bu karar harp kararı değildir harp kararma münkalıpafcp olmayı^ı karıüar afa ba£İ ıdıt ! ■ kınar « ilh a k tık k> IsrAi «r h 4 * tk b -r k a m İÇ B r t A h A m h p h w fın J i Bir gazete haberi Türkiye'nin ikinci Dünya Savaşı ’na girmemek için gösterdiği çabayı nasıl değer lendiriyorsunuz? Türkiye yaklaşık altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle çok zor duruma düştü. Bu savaştan hem uzak kalmaya çaba harcadı, hem de artan ekonomik sorunlarına çözüm aramak zorunda kaldı. Savaş yıllarında sanayi üretimi azaldı, tanm ürünleri fiyatlan arttı. Bozulan ekonomiyi düzeltmek için varlık vergisi gibi ekonomik önlem ler alındı. Bu yıllarda güvenlik nedeniyle karartma uygulamalan yapıldı. Kamu güven liği ve sağlığını korumak için bazı bölgelerde belli bir saatten sonra sokağa çıkma yasağı uygulandı, salgın hastalıklara karşı karantina tedbirleri alındı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında İsmet İnönü ve İngiltere başbakanı Winston Churehill (Vinstrn Çörçil) TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 2. TÜRKİYE’DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI İç Politika durumu n Tek eksiğimiz hükümet partisin in karşısında başka p a rti bulunmamasıdır „ Milli Şef: T ek dereceli olma tını ûled ijiu n â 1947 seçiminde milletin çoltlukU vereceği oylir iktidan tayin edecektir- dediler Bir gazete haberi (4 Kasım 1945) Atatürk’ün sağlığında çok partili hayata geçmek için denemeler yapılmış ancak başarılı olunamamıştı. İkinci Dünya Savaşı’mn getirdiği sıkıntılar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan haklan ve demokratikleşme yönünde yeni çabalan ortaya çıkardı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra banşı korumak için kurulmuş olan Birleşmiş Milletler Örgütünün kuruluş belgesinde insan haklarına ve demokratikleşmeye vurgu yapılmıştı. BM’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Türkiye demokratikleşme konusunda gerekli çalışmalan başlattı. Çok partili siyasi yaşama geçiş aşamasında ilk siyasi parti 1945 yılında kurulan Millî Kalkınma Partisidir. 1946 yılı içinde ise ondan fazla siyasi parti kurulmuştur. Bunların içinde en dikkat çekeni özellikle ekonomi hakkmdaki görüş farklılıklan nedeniyle CHP’den ayrılan Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuad Köprülü ve Adnan Menderes tarafından kurulan Demokrat Partidir. Aynı yıl ilk defa çok partinin katıldığı bir seçim yapılmıştır. DP bu seçimden sonra Mecliste temsil edilmiş, ancak CHP iktidan devam etmiştir. 1950 seçimlerinde ise Demokrat Parti iktidara gelmiştir. Yeni bîr ! ^Demokrat Partisi partiye doğru Celâl Bayar Hun C H, P don çekildi Bir gazete haberi (4 Aralık 1945) resmen teşekkül etti B. < -ela! Bayar dün gazetecilerle görüştü— Y eni partinin programı Bir gazete haberi (8 Ocak 1946) 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, 1954 ve 1957 yıllarında yapılan seçimleri de kazandı. Ülkemizde 1946 yılında başlayan demokratik hayat ve bu sistemi yerleştirme çabalan 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yıllarında gerçekleştirilen askerî müdahalelerle kesintiye uğradı. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Demokratik hayatın sürdürülebilmesi için bireylere düşen görevler sizce nelerdir? İnsan Haklarının Gelişimi 20. yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı insan haklan açısından büyük ihlallere neden olmuştu. Özellikle ikinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş yıllarında yaşanan ihlaller İnsan haklarının yasalarla koruma altına alınması ihtiyacım doğurmuştur. Bu amaçla da 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler, İnsan Haklan Evrensel Bildirgesini 1948 yılında kabul etmiştir. Buna bağlı olarak da 1950 yılında Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi kabul edilmiştir. Aşağıda İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi’nin bazı maddeleri, verilmiştir. İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi’nin Bazı Maddeleri (1948) Madde 1: Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Madde 2: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir kural vb. fark gözetilmeksizin bütün haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir. Madde 3: Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. Madde 4:Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır. Madde 5: Hiç kimse işkenceye... haysiyet kinci cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz. Madde 7: Kanun önünde herkes eşittir. Madde 9: Hiç kimse keyfî olarak tutulamaz, alıkonulamaz veya sürülemez. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Birleşmiş Miletler Cemiyetinin getirdiği kurallar insan haklarının sadece ihlal edilmemesini değil sosyal, ekonomik ve siyasal anlamda geliştirilmesini de öngörmektedir. Ülkemizde de bu yönde birtakım çalışmalar başlatılmış ve özellikle çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Aşağıdaki tabloda Türkiye’de 1945-1960 döneminde insan haklan konusundaki bazı gelişmelere yer verilmiştir. Türkiye’de İnsan Haklan İle İlgili Gelişmeler 18 Temmuz 1945 Millî Kalkınma Partisi kuruldu. 5 Haziran 1946 Cemiyetler Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Böylece parti ve demeklerin kurulması yolu açıldı. 7 Ocak 1946 Demokrat Parti kuruldu. 21 Temmuz 1946 İlk çok partili seçimler yapıldı. 16 Ekim 1946 İhsan Haklan Cemiyeti kuruldu. 1950 Demokrat Parti seçimleri kazanarak iktidar oldu. 1952 Türkiye İşçi Sendikalan Konfederasyonu (Türk-İş) kuruldu. 1954 Türkiye Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesini imzaladı. 1961 1961 Anayasası yürürlüğe girdi. BİLGİ KUTUSU Ülkemizde 1961 Anayasası’nda işçilere grev hakkı verilmesi, üniversitelerin özerk hâle getirilmesi gibi insan hak ve özgürlükleriyle İlgili yeni açılımlar yer aldı. Sonraki yıllarda Türkiye, uluslararası sözleşmelerde öngörüldüğü biçimde insan haklarım koruma ve geliştirmeye yönelik faaliyetlere devam etti. Bu doğrultuda 1990 yılında TBMM bünyesinde İnsan Haklarım İnceleme Komisyonu kuruldu. 2000 yılında 81 il ve 850 ilçede “İnsan Haklan İl ve İlçe Kurullan” kuruldu. Sivil toplumun da temsil edildiği bu kurullar, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapmaktadır. Kurullar, öncelikle idarenin uygulamalarında vatandaşlara hoşgörü ve nezaketle yaklaşılmasını sağlamakla ve insan haklan ihlallerinin önlenmesi için gerekli çalışmalan yapmakla yükümlüdür. 2001 yılında insan haklanyla ilgili çalışmaların yürütülmesi amacıyla Başbakanlık bünyesinde İnsan Haklan Başkanlığı kuruldu. http://ttkb.meb.gov.tr/ Sizce Türkiye'de insan haklarını geliştirmek amacıyla başka hangi çalışmalar yapılabilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 3. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER Yukarıdaki haritada Türkiye'nin dünya üzerindeki konumu görülmektedir. Türkiye'nin üç kıtanın arasmda bir köprü görevinde bulunması sizce ülkemize ne gibi avantajlar sağlamaktadır? Birinci ve ikinci Dünya savaşlarında aynı tarafta yer alan ABD ve SSCB yönetim şekilleri ve ekonomik sistemleri açısından çok farklı özellikler göstermekteydi. ABD demokratik bir yönetim ve serbest bir ekonomiyi benimserken SSCB devlet kontrolünde ki ekonomi ve yönetimde tek parti idaresine dayanan sosyalist sistemi benimsemiştir. Her iki devlet de dünya ülkelerini kendi görüşleri doğrultusunda şekillendirmek için büyük çaba harcamışlardır. Bu durum özellikle ikinci Dünya Savaşindan soma kendi ni iyice hissettirmiştir. 1990 yılına kadar sosyal, siyasal ve ekonomik alanda süren bu rekabet ve gerginlik dönemi “Soğuk Savaş Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Dünya bu dönemde ABD ve SSCB’nin başım çektiği iki kutba ayrılmıştır. Türkiye, bütün baskılara rağmen ikinci Dünya Savaşina fiilen girmemişti. Jeopolitik konumu kendi durumunu iyi tespit etmesini ve uygulayacağı dış politikayı belirlemesini gerektiriyordu. Savaş sonrasında SSCB’nin Türkiye’den toprak ve Boğazlarda üs talebi oldu. Türkiye Sovyet baskı ve isteklerine karşı toprak bütünlüğü ile bağımsızlığım güven altına almak için Batı bloğuna yanaştı. BİLGİ KUTUSU İkinci Dünya Savaşindan soma ABD ve Sovyetler Birliği arasmda çıkan soğuk savaşta Türkiye aktif olarak ABD’nin yarımda yer aldı. Bunun karşılığında ABD’den daha fazla ekonomik yardım ve savunma alanında destek gördü. ABD Başkam Truman kendi adıyla anılan Truman Doktrini doğrultusunda Türkiye’ye ve Yunanistan’a önem li bir mali yardım yaptı. ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde sağladığı maddi destek le bu durum iyice belirgin hâle geldi. 217 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ABD öncülüğünde bir araya gelen Kanada ve 10 Batı Avrupa ülkesi, Sovyet tehdidine karşı ortak bir askerî güç oluşturmaya karar verdiler. 4 Nisan 1949’da 12 devlet ABD’nin Washington kentinde toplanarak Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)’m imzaladılar. Yapılan antlaşmaya göre NATO’ya üye ülkelerden birine yapılan bir saldın tüm üye ülkelere yapılmış sayılacak, birlikte karşı konulacaktı. NATO amblemi NATO, saldın amacı ile kurulmuş bir pakt değil, savaşı önleyici, tamamen caydıncı özelliklere sahip bir savunma paktıdır. Kuruluşundan bugüne kadar üyelerinden herhangi birinin saldınya uğramamış olması da bunun delilidir. NATO, askerî olduğu kadar üyeleri arasında siyasi, iktisadi, kültürel ve sosyal alanlarda iş birliğini ön görür. Soğuk Savaş Döneminde ABD ve SSCB’yi karşı karşıya getiren önemli olaylardan biri Kore Savaşı’dır (1950). ABD kontrolündeki Güney Kore’ye SSCB kontrolündeki Kuzey Kore’nin saldırması ile çıkan savaşta Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası güce asker göndermiştir. Türkiye Kore’ye TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 asker göndererek ABD ve SSCB’yi karşı karşıya getiren bu savaşta aktif rol oynadı. Türkiye’nin savaşta gösterdiği üstün başan değerini bir defa daha kanıtladı. Bu ise, Türkiye’nin NATO üyeliğine yapılan itirazları büyük ölçüde giderdi. Türkiye 1952 yılında NATO’ya kabul edildi. Soğuk savaş ortamında ABD öncülüğünde kurulan NATO’ya karşılık, SSCB de etkisi altındaki Doğu Avrupa devletleri ile 1955 yılında Varşova Paktı’nı kurdu. Bu iki güç arasındaki rekabet, nükleer silahlanma yarışını hızlandırdı. «T Türkiye'nin NATO’ya üye olmasının nedenleri nelerdir? Açıklayınız. (< r NATO’nun Türkiye'ye sağladığı faydaların neler olduğunu belirtiniz. Türk askeri Kore'de 4. ÎKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA TÜRKİYE 1946-1961 Dönemi Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na girmemiş fakat bu savaştan fazlaca etkilenmişti. Savaş sırasında alman ekonomik önlemler ülkede önemli sıkıntılara neden olmuştu. Türkiye, özellikle coğrafî konumu nedeniyle ABD ve SSCB gibi iki süper gücün arasında kalmış ve bu güçlerden ABD tarafına yaklaşmak zorunda kalmıştı. Bu gelişmeler, Türk siyasal yaşamım olduğu kadar ekonomik ve kültürel yaşamı da etkilemişti. Ülkede demokratikleşme çabalan artmış, insan haklan ile ilgili alanlarda ve iş hayatmda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Siyasal yaşamda parti ve demeklerin kurulabilmesinin önü açılmış (1946), yeni siyasi partiler ve Gazeteciler Cemiyeti bu dönemde kurulmuştur. Türkiye 1954 yılında Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’ni imzalayarak demokratik leşme yolunda önemli bir adım daha atmıştır. ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde başlattığı ekonomik yardımlar, Türkiye’nin ekonomik alanda gelişmesine katkıda bulunmuştur. Alman dış yardımlar sayesinde tarımda makineleşmeye geçilmiş ve üretim artmıştır. 1950-1960 döneminde alman önlemlerle de nüfus artış politikası desteklenmiştir. 219 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nüfiıs artış politikasının uygulanma nedenleri neler olabilir? Sayım yılı 1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 2008 Toplam nüfus (milyon) 13,6 16,6 17,8 18,8 20,9 24,0 27,8 31,4 35,6 40,3 44,7 50,7 56,5 67,8 71,5 Yıllık ortalama artış hızı yaklaşık (%) - 2,1 1,95 1 2,2 2,8 2,85 2,5 2,5 2,5 2,1 2,5 2,2 1,8 1,3 Türkiye'de sayım yıllarına göre toplam nüfiıs ve yıllık ortalama artış hızı (TÜÎK, 2009) Bu dönemde, büyük kentlere yapılan göçlerin nedenleri neler olabilir? Türkiye bu dönemde serbest bir ekonomik hayata geçişi sağlamak için de Batılı ülkelerin benimsediği ekonomik modeli uygulamaya başladı. Bu yıllarda alınan önlemler, ekonomik sıkıntıları ortadan kaldıramadı. Kırsal kesimde yaşayan nüfus, bu dönemde kentlere göç etmeye başladı. Özellikle büyük kentlere yapılan göçler sonucu, kent nüfusu artmaya başladı. Artan nüfusa karşılık istenen ekonomik gelişmenin sağlanamaması üzerine bu defa da nüfus artış hızının düşürülmesi için çalışmalar yapıldı. Göç hem kentin hem de köyün yapışım değiştirmiştir. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1950 yılında Türkiye’de iş başında bulunan hükümet, sosyal alanda da bazı düzenlemeler yaptı. Çalışanların haklarını düzenleyici yeni kanunlar çıkardı. Cemiyetler Kanunu’nda yapılan değişiklikle TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu)’in kurulması sağlandı. Tüddye’nm ilk renkli filminin afişi Ekonomik hayattaki değişikliklere ve tüketim kapasitesinin artmasına bağlı olarak Türkiye’de gündelik hayatta yeni adetler ve ürünler ortaya çıktı. 1953 yılında Türkiye’nin ilk renkli filmi olan “Halıcı Kız” gösterime girdi. 1960’larda modada hazır giyim geniş kitleler tarafından benimsendi. Değiştirilen Türk Ticaret Kanunu ile ülkedeki şirket ve holding sayısı arttı. Sanayi alanında büyük hamleler başladı. Bu çalışmalar sonucu 1960’lı yıllarda ekonomide olumlu gelişmeler belirgin olarak kendini gösterdi. 1961- 2002 Dönemi 1961 Anayasası’yla Türkiye’de toplumsal ve siyasal alanda demokratikleşme hareketleri başladı. Anayasa’nm hak ve özgürlük sistemi sayesinde ülkede kamuoyu rejimi kurulabildi. 1961 Anayasası’nrn sağladığı yeniliklerden başlıcalan şunlardır: Anayasa Mahkemesi kuruldu. Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Hak ve özgürlükler genişletilerek anayasal güvence altına alındı. Radyo ve televizyonlar ile üniversitelere özerklik verildi. İşçilere grev hakkı verildi. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 1971 tarihli bir film afişi 1974 yılında düzenlenen Kıbrıs Barış Harekâtı iç ve dış politikamızı olumsuz etkiledi. Banş Harekâtı sebebiyle ABD ve Batılı devletlerin Türkiye’ye uyguladığı ambargo, ekonomik sıkıntılara neden oldu. Ülkede insanlar günlük ihtiyaçlarım karşılayamaz duruma geldiler. 24 Ocak 1980’de bir ekonomik istikrar programı uygulamaya konuldu. Ancak bu program da ülkedeki sıkıntılara çözüm olamadı. 1983 yılından itibaren uygulamaya konulan ekonomi politikaları, kamuoyundan geniş bir destek gördü, Türkiye dünya pazarlarına açıldı. 1990’lı yılların başmda yemden ekonomik sıkıntılar ve enflasyon görülmeye başlandı. Bu dönemde kırsal kes imden kentlere doğru yoğun göçler yaşandı. 1990’Lı yıllarda görülen ekonomik sorunların yanı sıra ülkede önemli gelişmeler de yaşandı. İletişim ve ulaşım alanında yeni atılımlar gerçekleştirildi. Özel radyo ve televizyonların sayısı çoğaldı. Türkiye’nin dış dünyaya açılımı kolaylaştı. Toplumda bilinçli bir kamuoyu oluştu. Bunların yanı sıra bu dönemde bazı olumsuz gelişmeler de görüldü.. Televizyonların çoğalması, sinema ve kültürel etkinliklere olan ilgiyi azalttı. Bu dönemde köyden kente doğru yaşanan yoğun göçler, kentlerde birtakım hizmetlerin aksaması ve yeterli hizmetlerin verilememesi gibi sorunlara neden oldu. Kentlerde işsiz lik, gecekondulaşma, çarpık kentleşme gibi sosyal, çevresel, ekonomik ve kültürel sorunlar fazlalaştı. ( * r 222 1990’h yıllarda ülkemizde önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler olmuştur: Bu gelişmelerin sonraki yıllara etkisi nasıl olmuş olabilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 BİLGİ KUTUSU Bir Bakışta Gelişen Türkiye Cumhuriyet Döneminde eğitim, sağlık, sanayi, spor ve sanat alanlarında başlayan gelişmeler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte de devam etmiştir. Bu gelişmeler günümüzde de artarak devam etmektedir. Cumhuriyetin eğitimli insan yetiştirme hedefi doğrultusunda ortaya konulan çabalar meyvesini vermiş ve eğitimde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Ülkemizde okullaşma oram hızla artmıştır. 1997-1998 öğretim yılından itibaren ilköğretim sekiz yıla; 2005-2006 öğretim yılından itibaren orta öğretim dört yıla çıkarılmıştır. Okul öncesi eğitimin tüm yurtta zorunlu olması için çalışmalar devam etmektedir. Hatta bazı illerde uygulanmaya başlanmıştır. Yüksek öğretim devlet üniversitelerinin yanı sıra özel ve vakıf üniversiteleri aracılığı ile hızla gelişmektedir. Sağlık alanındaki çalışmalar; sağlık kurumlanmn çağdaş hâle getirilmesi, uzman eleman ihtiyacının karşılanması ve hizmetin vatandaşların ayağına götürülmesi şeklinde yürütülmektedir. Tıp alanında önemli bilim insanları yetiştirilmiştir. Gazi Yaşargil dünyaca ünlü tıp doktorlanmızdandır. 1950’li yıllara kadar ulaşımda demiryolu ön plana çıkmış iken daha sonra kara taşımacılığı önem kazanmıştır. Günümüzde ise kara taşımacılığının yanı sıra demiryolu ve hava taşımacılığı önem kazanmıştır. Gidiş ve gelişi ayrılmış yollar, uluslararası standartlarda yapılan otoyolların yanı sıra demiryollarının ıslahı ve hızlı trenin hizmete girmesi önemli gelişmelerdendir. Hava taşımacılığı ise devlet ve özel sektör kurumlan ile büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bu dönemde sanat ve sporda da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Türk halkı sporun banşa olan katkılarına büyük önem vermekte ve bu yönde çaba harcamaktadır. Güreş ve halterdeki bireysel başarıların yanı sıra futbol takımının dünya ve Avrupa şampiyolannda elde ettiği dereceler dikkat çekmektedir. Dünyanın en önemli basketbol ligi kabul edilen NBA’de (ABD) Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu gibi sporcularımız ülkemizi başanyla temsil etmektedir. Türk sineması uluslararası organizasyonlardan aldığı ödüllerle başarısını kanıtlamaktadır. Müzikteki Eurovision (Erovizyon) birinciliği, edebiyattaki Nobel ödülü ülkemiz adına elde edilmiş diğer önemli başarılardır. Türkiye, Cumhuriyet Döneminde başlayan sanayileşme hamlesini daha ileriye götürmüş, kendi ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında ihracatta da önemli adımlar atmıştır. Özellikle otomotiv sektöründe bölgesinin ihracatçı ülkesi hâline gelmiştir. 223 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 5. YURT SAVUNMASINDA TÜRK ORDUSU Atatürk, cumhuriyetin on beşinci yılında Türk ordusuna şu mesajı vermiştir: Atatürk Diyor ki “Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlanm taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketin en buhranlı ve zor anlarında eziyetten, felaketten, belalardan ve düşman işgalinden onu nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modem silah ve araçlan ile donatılmış olduğun hâlde görevini aym bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.” Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 864 . m * Atatürk, mesajında Türk ordusunun hangi görevlerinden söz etmiştir? Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetlerini Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının, bağımsızlığının ve geleceğinin teminatı olarak gömlektedir. Türk ordusu, devletimize yönelebilecek her türlü tehlikeye karşı koyabilecek üstün bir güce sahiptir. İç ve dış tehlikelere karşı yurdumuzun güvenliğini sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görevini de yerine getirmektedir. Aynca yangın, sel, deprem gibi felaketlerde milletine yardımcı olmaktadır. Bunun yanında ülkemizin kalkınmasında üzerine düşen görevi de yapmaktadır. Türk ordusu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalarak milletiyle el ele çalışmalarını sürdürmektedir. Atatürk’ün “Yurtta banş, dünyada banş.” İlkesi, Türk dış politikasını belirleyen en önemli prensiptir. Bu ilke, yurt içinde huzur ve güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletler arasmda banş ve güvenliği hedefler. Hem iç politikanın hem de dış politikanın temel dayanağım oluşturur. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri, yurt içinde banşı ve güvenliği sağladığı gibi dünyada da barışın sağlanmasına katkıda bulunur. Bu bağlamda Türkiye, NATO ve Birleşmiş Milletler kararlan doğrultusunda 1950 yılında TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kore’ye günümüzde de Bosna-Hersek, Kosova, Afganistan ve Lübnan’a asker gönde rerek barışa hizmet etmiş ve etmeye devam etmektedir. Kıbrıs Sorunu Kıbns Adası, 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedildi. Ada, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında toplanan Paris Banş Konferansı sırasında İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni desteklemesi karşılığında geçici olarak İngiltere yönetimine bırakıldı. Birinci Dünya Savaşı başlaymca İngiltere Kıbns’ı kendi topraklarına kattığım ilan etti. Osmanlı Devleti bu durumu protesto etmekle yetindi. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra toplanan Lozan Banş Konferansı’nda yeni Türk Devleti Kıbns’m İngiltere’ye ait olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşindan sonra ise Yunanlılar, adayı kendilerine bağlamak istediler. Yunanistan’m desteğini alan Kıbnslı Rumlar, saldınya geçerek Türkleri öldürmeye başladılar. Türkiye, bu duruma karşı çıkarak Kıbnslı Türlderin haklarım uluslararası alanda korumaya çalıştı. 1959’da yapılan Londra Antlaşması ile Kıbns Federal Cumhuriyeti kuruldu. 1960’lı yıllarda Kıbnslı Rumlar, Kıbns’ı Yunanistan’a bağlamak ve Türkleri adadan çıkarmak için sürekli baskı yaptılar. Türk köylerini basıp yağmaladılar. Türkiye, bu durum karşısında garantörlük hakkım kullanarak banşı sağlamak ve Rumların Türklere yaptığı saldınlan durdurmak amacıyla 1974 yılında adaya çıkarma yaptı. Rumların saldırılarına engel oldu. Rumların uzlaşmaz tutumu üzerine adanın kuzeyinde Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu (1983). Türk Silahlı Kuvvetleri, adadaki Türklerin güvenliğini sağlamak için Kıbns’taki varlığını hâlen sürdürmektedir. Kıbns Adası’nda Türklerle Rumlar arasında yapılan görüşmeler Rumların olumsuz tutumu nedeniyle bir sonuca ulaşamamıştır. MEHMETÇİK KIBRISlfL Harekât,sabaha karşı saat S 'd e başladı Türk paraşütçüleri Yeşil Adaya indi M tide akıyönetim ilin edildi KARARI ECEVIT AÇIKLADI " K ı b r ı s ' a barış İçin g id i y o r u z , , Bir gazete haberi (20 Temmuz 1974-Yıldırım baskı) Kıbns Banş Harekâtindan sonra Avrupalı devletler ve ABD Türkiye’ye askerî ve ekonomik ambargo uygulamıştır. Bu durum karşısında Türkiye, savunma sanayisini güçlendirmek için ASELSAN, TAİ, HAVELSAN, ROKETSAN gibi kurumlar oluştu rarak elektronik, havacılık, yazılım ve füze imalatı alanlarında çalışmalara başlamıştır. 225 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk Döneminde kurulan Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) modernleş tirilmiştir. Türkiye, Atatürk’ün belirlediği dış politika doğrultusunda dünya barışım arzulamaktadır. Bunun için dünyanın hangi yerinde olursa olsun banş politikalarım desteklemekte, gerekirse askerî birliklerle uluslararası güçlere katkı yapmaktadır. m * Türkiye'nin başka ülkelere asker göndermesi dünya banşma nasıl katkı yapabilir? 6. İÇ VE DIŞ TEHDİTLER Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle dünyadaki önemli ülkelerden biridir. Ülkemiz Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği bir bölgede bulunmaktadır. Bir tarafında zengin petrol yataklarına sahip Orta Doğu ülkeleri, diğer tarafında ise Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri yer almaktadır. Sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan birbirinden farklı ancak ürettikleri ürünler yönünden birbirine muhtaç bu iki bölge arasındaki yollar ülkemizden geçmektedir. T.C. ANAYASASI Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Anayasamızın ilk üç maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Anayasamızın 2. maddesini inceleyerek bu maddenin neden değiştirilemeyeceğini açıklayınız. Ülkemiz stratejik bakımdan dünyanın kritik bir bölgesinde yer almaktadır. Her şeyden önce önemli deniz yollarına sahiptir. Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin, Akdeniz’e ve açık denizlere ulaşabilmelerini sağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlan ülkemizin sınırlan içindedir. Bu da ülkemizin stratejik önemini artırmaktadır. Bu özelliklerinin yanı sıra Türkiye, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahiptir. Tanmsal üretimi yeterlidir. Sanayide de önemli gelişmeler kaydetmiştir. Genç ve dinamik nüfiıs potansiyeliyle önemli bir avantaja sahiptir. Laik ve demokratik yapısıyla böl gesinin en güçlü devletlerinden biridir. Türkiye, dünya güç dengesinde de önemli bir yere sahiptir. Güçlü bir Türkiye’yi istemeyenler, ülkemizde yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Ülkede anarşi ve terör ortamı yaratarak devlet otoritesini sarsmayı, toplumu yönetüemez hâle getirerek ülke bütünlüğünü parçalamayı amaçlamaktadırlar. Ülkemizi içten bölerek zayıflatma ve ele geçirme taktiği uygulanmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda millî birlik ve beraberliğimizi bozmak amacıyla açık ya da gizli birçok çalışma yürütülmektedir. Bu çalışmalardan biri misyonerlik adı altında yürütülen faaliyetlerdir. Bu kişiler çalışmalarım yaparken insanların maddi ya da manevi sıkıntılarından yararlanmak tadırlar. 226 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Onlara yardım ediyormuş görüntüsü altında kendi siyasal, sosyal ve ekonomik amaçlarım gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye konumu ve sahip olduğu özellikler nedeniyle terör örgütlerinin de hedefi olmaktadır. Bu örgütler bazen yurt içinde bazen de yurt dışında faaliyet göstermektedirler. Bu öıgütler Cumhuriyet yönetimine son vermeyi ve ülkemizi parçalamayı amaçlamaktadırlar. Devletin temel niteliklerim yok etmek istemekte ve insan hak ve hürriyetlerini kısıtlamaya çalışmaktadırlar. En fazla kullandıkları yöntem şiddet yolu ile insanları sindirmek ve amaçlarına ulaşacabilecek uygun ortam yaratmaya çalışmaktadır. Ülke bütünlüğü ve devletin varlığı açısından bir diğer tehdit unsuru da irticai faaliyetlerdir. Bu faaliyet mensuplan da çağdaş değerlere karşı çıkıp, akla ve bilime aykın eylemler gerçekleştirmektedirler. Dolayısı ile her türlü gelişme ve yeniliğe karşı durmaktadırlar. Türkiye, komşularına ve diğer ülkelere kanşı dostluk esasına dayalı bir dış politika izlemektedir. Ancak bazı devletler, ülkemizi bölmek, parçalamak ve rejimimizi yıkmak amacıyla yıkıcı ve bölücü örgütlen desteklemektedirler. Amaçlarına ulaşmak için de değişik faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Ülkemize yönelen iç ve dış tehditlere karşı ne tür önlemler alınabilir? Türk-Ermeni İlişkileri Osmanlı Devleti kurulduğu dönemde Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler, devletin hoşgörülü ve koruyucu siyasetiyle yüzyıllarca Türklerle birlikte mutlu bir hayat sürdüler. Anadolu’nun içinde farklı yerlere dağıldılar, genellikle de İstanbul’a yerleştiler. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nde devlet memuru olma, istedikleri yerlere yerleşme ve ticaret yapma hakkına sahiptiler. Osmanlı vatandaşı olarak Türklerle aynı haklara sahip olduklarından devletin yüksek makamlarında görev aldılar. Sosyal hayattaki rahatlıklarının yanı sıra dinlerinin gereklerini serbestçe yerine getirdiler, dillerini serbestçe konuştular. Ermenilerin Türklerle birlik ve beraberlik içinde yaşamalan 19. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Bu yıllarda Osmanlı Devleti’ni yıkmak isteyen devletlerin kışkırtmalan ile Doğu Anadolu’da Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır. Anadolu’yu bölmek isteyen Rusya, Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenileri ayaklandırmaya çalışmıştır. Rusların ve İngüMerin desteğini alan Ermeniler, Ermeni devleti kurmak için örgütlenerek Osmanlı Devleti’ne karşı isyan başlatmışlardır. 1905 yılında Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e bir suikast düzenlemişler ancak başardı olamamışlardır. Avrupah devletlerin desteğiyle Anadolu’da olaylar çıkarmış, karışıklıklara neden olmuşlardır. 227 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 F iK s tin t g e rilla fa n n s iia h la n n ı Eurnirtıgı Itıım kesitmade, A5AİA « li ı« W .ı t Im M HM -ı» Bir gazete haberi Ermeni olaylan Birinci Dünya Savaşı sırasında daha da arttı. Değişik cephelerde savaşan Osmanlı ordusunun zayıf düşmesini fırsat bilen Ermeniler, bağımsızlık düşüncesiyle Türk ordusuna ve halkına saldırmaya başladılar. Yurdun çeşitli yerlerinde katliamlara giriştiler (1915). Bu olaylar üzerine Osmanlı Devleti, Sevk ve İskân Kanunu çıkararak olaylara karışan Ermenilerin güney illerine göç ettirilmelerine (tehcirine) karar verdi. Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalamasından soma Türk birlikleri, Kafkasya’dan çekilmek zorunda kaldı. Bu bölgede bir Ermeni Devleti kuruldu. Ermeniler, Doğu Anadolu’nun da kendilerine verilmesini isteyerek 1920 yılında Türklere karşı saldınya geçtiler. Ermeni saldınlanm Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu durdurdu. Ermeniler, bu durum karşısında banş istemek zorunda kaldı. 2-3 Aralık 1920’de TBMM Hükümeti ile Ermeniler arasında Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Ermeniler işgal ettikleri yerleri boşalttılar. 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması ile Türkiye-Ermenistan sının belirlendi. Ancak Ermeniler 1915’de yaşanan olaylan çarpıtarak bu olayların sorumlusu olduğunu iddia ettikleri Türk devlet adamlarına suikast girişimlerinde bulundular. Örneğin 1921 yılında Berlin’de Talat Paşa’yı öldürdüler. 1970’li yıllarda ise Türk diplomatlarına yapılan suikastlar çoğaldı. Ermeni terör örgütü ASALA, 1973 yılında Los Angeles (Los Encılıs) kentinde Türk diplomatlarından Mehmet Baydar ve Bahadır Demir’i öldürdü. Ermeni terör örgütünün faaliyetleri saldın, baskın, yaralama ve cinayet olaylanyla devam etti. ASALA, 1980’li yılların ortalarına kadar süren yüzlerce saldında 46 Türk diplomatım öldürdü, çok sayıda kişiyi yaraladı. (< T 228 ASALA ’nm Türk diplomatlarına yönelik saldırılanımı amacı ne olabilir? TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Atatürk, 1 Mart 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmada Ermeni sorunu ile ilgili şunlan söylemiştir: “Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşmasıyla en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın dostluk bağlan memnuniyetle tekrar kuruldu.” c*r Atatürk’e göre Ermeni sorununun ash nedt? Günümüzde Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler, 1915 olaylan ile ilgili iddialarım gündemde tutarak Türkiye’ye kabul ettirme girişimlerine devam etmektedirler. 7. SSCB’NİN DAĞILMASI Rusya’da çarlık yönetiminin 1917 yılında yıkılmasından sonra yerine kurulan Sovyet yönetimi, birçok ülkeyi egemenlik altına alarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğini oluşturmuştu. Bu birlik 20. yüzyılın son çeyreğinde dünyada gelişen siyasi değişimler sonucu dağıldı. Soğuk Savaş Döneminde ortaya çıkan iki süper güç devri (ABD-SSCB), SSCB’nin dağılmasıyla sona erdi. ABD, tek süper güç olarak kaldı ve dünya politikasındaki etkinliğim artırdı. 1991 yılında SSCB’yi oluşturan cumhuriyetlerden birçoğu bağımsızlığını ilan etti. Bu cumhuriyetler içerisinde Türk Cumhuriyetleri de yer almaktadır. Türkiye’nin bu cumhuriyetlerle tarihî ve kültürel bağlan bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Türk Cumhuriyetlerine her türlü desteği vermektedir. 229 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye, gerek bulunduğu coğrafi konum gerekse bölge ülkelerindeki çeşitli topluluklarla olan akrabalık bağı nedeniyle Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar gibi yakın çevresinde ortaya çıkabilecek karışıklıklardan doğrudan etkilenecektir. Türkiye, diğer yandan dünya petrol rezervlerinin büyük bölümünü oluşturan Orta Doğu petrolleri ile Orta Asya doğal gazının dış pazarlara ulaşımım sağlayacak bir bölgede yer almaktadır. Orta Asya ülkelerinden Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahiptir. Ancak bu ülkelerin denize çıkışı yoktur. Azeri petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Türkiye üzerinden dünya piyasalarına ulaştırılmaktadır. Rusya ile Türkiye arasmda da Mavi Akım Antlaşması imzalanmış ve Karadeniz’in altından geçen bir boru hattı ile Türkiye, Rusya’dan doğal gaz satm almaya başlamıştır. Türkiye, Orta Asya ve yakın çevresindeki ülkelerle iş birliğine büyük önem vermektedir. Yeni kurulan Türk Cumhuriyetleriyle iş birliğini artırmakta, her alanda anlaşmalar imzalanmaktadır. Bu amaçla Türkiye’de Başbakanlığa bağlı Türk îş Birliği ve Kalkınma İdaresi (TİKA) Başkanlığı kurulmuştur. TİKA’nm önderliğinde başlatılan çalışmalar sonucu birçok iş adamımız Orta Asya T İK A ülkelerinde ve Rusya’da önemli yatırımlarda bulunmuşlardır. Türkiye, özellikle Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini geliştirmeyle çalışmaktadır. Soğuk Savaş somasmda Türkiye için başka bir iş birliği bölgesi de Balkanlar olmuştur. Bu bölgede Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk gibi ülkelerde demokrasi ve piyasa ekonomisine geçiş süreci başlamıştır. 1990 yılında Yugoslavya’nın dağılması ile bağımsızlıklarım ilan eden Bosna- Hersek ve Makedonya gibi ülkeler, Türkiye ile iş birliği arayışına girmişlerdir. Yüzyıllarca Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde kalan Balkan devletleri ile Türkiye’nin tarihî ve kültürel bağlan bulunmaktadır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mostar Köprüsü Bosna Hersek, 15. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılmıştır. Burada yer alan Türk eserlerinden birisi de Mostar Köprüsü’dür. Bu köprü, 1992’de Bosna Hersek’te başlayan iç savaş sırasında Hırvatlar tarafından yıkılmıştır. TİKA, UNESCO ve Dünya Bankası’mn desteğiyle Türkiye’nin öncülüğünde yeniden yapılmış ve 2004 yılında hizmete açılmıştır. Mostar Köprüsü, 2005 yılında Dünya Ortak Miras listesinde yerini almıştır. Avrupa ve Asya’da yaşanan siyasal değişimler, Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve askerî ilgi alanlarının daha da çeşitlenmesine yol açmıştır. Bu bölgelerde, iş birliği potansiyeli ve yeteneği, Türkiye’nin uluslararası siyaset ve ekonomideki ağırlığım artırmıştır. Bu etkilere bağlı olarak Türk girişimcileri, piyasa ekonomisine geçen Orta Asya ve Balkan ülkelerine yatırımlar yapmışlardır. Türkiye’nin yakın çevresindeki devletlerle kurduğu siyasi ilişkiler, ekonomik iş birliğinin de kurulmasına yardımcı olmuştur. Türkiye, Karadeniz ve Balkanlarda ekonomik iş birliğini artırmak amacıyla Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün kurulmasına öncülük etmiştir. Bu örgüte Türkiye, Bulgaristan, Romanya Arnavutluk, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Moldova, Ukrayna, Yunanistan ve Rusya Federasyonu katılmıştır. Örgütün amacı, üye ülkeler arasında ekonomi, ulaştırma, haberleşme, ticaret, turizm, madencilik vb. alanlarda iş birliği sağlamaktır. Bunlann yanı sıra üye ülkeler arasında dostluk ve iyi komşuluk iüşkilerinin geliştirilmesi de hedeflenmektedir. TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 PosLa. (Özel Gün Zarfı) KARADENtZEKONOMİK İŞBİRLİĞİ IX. DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANTISI İSTANBUL, 30 NİSAN 1997 Post (First Da}1Cover} NINTH MEETIMj OF MINISTERS OİF FOREIGN AFFAIRS OF THE BLACK SEA ECONOMIC COOPERATION İSTANBUL, 30 April 199? c*r Türkiye ’nin çevre ülkelerle iyi ilişkiler kurması ülkemize ve bölgemize neler kazandım? 8. KÖRFEZ SAVAŞLARI Körfez Savaşı, 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başladı. Irak, zengin petrol yataklarına sahip Kuveyt topraklarının kendisine ait olduğunu iddia ediyordu. BM Güvenlik Konseyi Irak’ın bu işgalim kabul etmedi ve derhal Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini istedi. Irak’ın kabul etmemesi üzerine çok uluslu müttefik güçler askerî müdahalede bulundu. Irak, Kuveyt’ten çekilmek zorunda kaldı. Savaş sonrası BM Güvenlik Konseyi, Irak’a ağır ekonomik ve siyasi koşullan kabul ettirdi. Bu gelişme ler üzerine Irak ekonomisi çok zayıfladı. I. Körfez Savaşı görüntüleri TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Körfez Savaşı 1990-91 ’ S. 1990'ılj Kuveyt'in isjuJi Petml bol fiden Hava sa ld ım ı ------- ► Şuhsi I 9 9 I de gerçeklemen İ3M « U m u Kurtlenıı ycıle>inı jfanl.ni Askerden anndınlnıı; hcd£e BM’ılı Ifak'j ucu* Yj.vjf ı koydufu bolceler Türkiye, Körfez Savaşı’nda BM Güvenlik Konseyi5nin aldığı kararlara uyarak Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattım kapattı. Irak ile olan bütün ticari ilişkilerini de kesmek zorunda kaldı. Bu savaş yüzünden Türk ekonomisi önemli ölçüde etkilendi. Türkiye sadece Irak’la olan ticaret gelirini değil, Irak üzerinden bölge ülkelerine yaptığı ticaret gelirini de kaybetmiştir. Bu müdahale ile Irak merkezî yönetimin zayıflaması sonucu Irak’ın kuzeyinde denetimden uzak bir bölge oluştu. Bu bölge özellikle Türkiye’ye karşı girişilen terör faaliyetlerinin merkezi oldu. Türkiye’nin bu durumun önüne geçmek için harcadığı çabalar ülkemize ekonomik ve sosyal yükler getirdi. Türkiye bölgedeki terör faaliyetlerinin son bulması için daima Irak’ın toprak bütünlüğünden yana bir politika izlemiştir. Irak’ın kitle imha silahlan ürettiğini iddia eden ABD, 20 Mart 2003’te Irak’a yemden savaş açtı. Çoğunluğunu ABD ve İngiltere askerlerinin oluşturduğu koalisyon gücü Irak’taki yönetimi yıktı. Orta Doğu’daki gerginlikler ve savaşlar, bölgede önemli bir ülke olan Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Her savaş sonrasında ülkemizdeki enflasyon ve işsizlik artma eğilimi göstermiştir. c*r Körfez Savaşlarının Türkiye ekonomisini etkilemesinin nedenleri nelerdir? 233 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 9. ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN YERİ Atatürk Diyor ki Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin, özgür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Türkiye bu kalkınmada, iki büyük kuvvet dizisine dayanmaktadır.Toprağının iklimleri, zenginlikleri ve başlı başma bir servet olan coğrafi vaziyeti ve bir de, Türk milletinin, silah kadar, makine de tutmaya yaraşan kudretli eli ve millî olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda, tarihin akışım değiştirir yiğitlikle beliren, yüksek sosyal benlik duygusu... Bundan sonra pek önemli zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zafer süngü zaferleri değil, ekonomi ve bilim ve kültür zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa yöneltmiş sayılamaz. Bu zaferler, ancak gelecek zaferimiz için değerli bir dayanak hazırlamıştır. Askerî zaferlerimizle gururlanmayalım. Yeni bilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım. Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti, bir ekonomik devlet olacaktır. Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 384. Atatürk'ün sözlerini dikkate alarak güçlü bir Türkiye için ekonominin önemini açıkîayımz. Ekonomi, devletlerin ana uğraşları ve politikaları arasmda yer alır. Her ülke, halkının zenginleşmesi, kaliteli ve ucuz ürünler kullanabilmesi için çeşitli ekonomik önlemler alarak uygular. Devlet yönetiminde, siyasi rejim kadar ekonomik kararlar da önemlidir. Günümüz dünyasında, devletlerin yürüttüğü politikaları, önemli ölçüde ekonomik durumları belirlemektedir. Ekonomik yönden güçlü olan devletler, siyasi alanda da güçlü duruma gelmektedir. Ekonominin gelişip güçlenmesinde doğal kaynakların önemli bir yeri vardır. Ülkelerin doğal kaynaklarım yeraltı ve yer üstü sulan, topraklar, ormanlar, maden yataklan ve eneıji kaynaklan oluşturur. Bu kaynaklara sahip olan ülkeler, dünya ekonomisinde ve siyasetinde söz sahibi olmaktadırlar. Yeryüzünde sınırlı olan bu kaynaklar bakımından ülkemiz oldukça zengindir. Türkiye’nin özellikle yeraltı ve yer üstü kaynaklan bakımından zengin olması ülkemiz için büyük şanstır. Türkiye; demir, bakır, krom, bor, toryum vb. yeraltı kaynaklarına; orman, taş, toprak ve su gibi yer üstü zenginliklerine sahiptir. Bu kaynaklar gerektiği gibi değerlendirilip kullanıma sunulduğu zaman ülkemiz dünya ülkeleri arasmda itibarını artıracak ve uluslararası ilişkilerde söz sahibi olacaktır. Türkiye ’nin sahip olduğu doğal kaynaklarm ülkemiz için önemini belirtiniz. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Ülkelerin gelişmesinde eneıji kaynaklarının büyük önemi vardır. Bu nedenle ülkelerin gelişme düzeylerinin belirlenmesinde üretilen ve tüketilen enerji miktarı da dikkate alınır. Günümüzün en önemli doğal kaynaklan petrol ve doğal gazdır. Ülkemizde doğal gaz ve petrol üretimi yeterli değildir. Bu nedenle Türkiye doğalgaz ve petrol ihtiyacım dış ülkelerden karşılamak zorundadır. Türkiye, gerçekleştirdiği uluslararası projelerle enerji kaynaklarının dünya piyasalarına dağıtılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Dünyanın en zengin petrol havzalarından biri olan Hazar çevresinin petrolü, Bakü- Tiflis- Ceyhan Projesi’nin gerçekleşmesiyle Ceyhan üzerinden dünyaya ulaştırılmaktadır. Türkiye bu proje sayesinde önemli gelir elde etmektedir. Aynca bu hattın açılmasıyla petrolün Boğazlar üzerinden taşınmasının önüne geçilmiş ve Boğazlar petrol taşımacılığının ortaya çıkardığı tehlikelerden de korunmuştur. Türkiye uluslararası projelerin yanı sıra ülke içinde de önemli projeleri gerçekleştirmekte dir. Bu projelerden biri de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’dir. GAP kapsamında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali yer almaktadır. Su gücünün tükenmeyen ve ucuz bir kaynak olması, Türkiye’nin gelecekte bu eneıjiden büyük ölçüde yararlanmasını kaçınılmaz hâle getirmektedir. GAP'm Türkiye ekonomisine katkıları neler olabilir? 235 İ"!Xa.'u Stanfcıd tto^mcru Adr# C w 1 ıjrfl^ p ? .7M IMm¥ A K i : ıı •Tıj.'ır^ri Ketarr f"| *HCRHİ f**rtya _J Ergîjnı KMcnf E-’.ıC u r âuıK^ru'üLjı AA AÇIKLAMALAR * Gümüş yatağı AftnyaîcfcJan A Potanslvül artın sahalar van üıün darcft ûlhn Türkiye’nin başlıca doğal kaynaklan Aşağıdaki harita yardımıyla ülkemizde en fazla bulunan madenleri belirleyiniz. rOnovdv TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Türkiye kuruluşundan itibaren doğal kaynaklarını ülke kalkınması için kullanmaktadır. Bu uygulamayı kurumsal hâle getirmiş ve bu doğrultuda çeşitli kurumlar oluşturmuştur. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), ETİBANK, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) bu amaçla kurulmuş olan en önemli kuramlardır. Aşağıda ülkemizin sahip olduğu doğal kaynaklarından bazılarına ait bilgiler yer almaktadır. Bor Türkiye, dünyadaki en zengin bor yataklarına sahiptir. Kırka (Eskişehir), Bigadiç (Balıkesir) ve Emet (Kütahya) çevresinde zengin bor yatakları vardır. Dünya’daki bor rezervlerinin yaklaşık %70’i ülkemizde bulunmaktadır. Bor, sanayide çok çeşitli alan larda kullanılmaktadır. Özellikle nükleer alanda; jet yakıtı, sabun, deterjan, tekstil boyası yapımında; kâğıt sanayisi vb. alanlarda kullanılmaktadır. Toryum Türkiye, toryum bakımından oldukça zengin sayılır. Toryum nükleer yakıt maddesi olarak kullanılabilen bir kaynaktır. Sivrihisar (Eskişehir) civarında zengin toryum yatakları bulunmaktadır. Petrol ve Doğal Gaz Yüzyılımızın en önemli enerji kaynaklandır. Ülkemiz petrol ve doğal gaz yönünden zengin değildir. Ülkemizde petrol, Güneydoğu Anadolu’da; doğal gaz Trakya’da çıkanlmaktadır. Rusya Federasyonu’ndan ithal edilen doğal gaz, elektrik üretiminde ve konutların ısıtılmasında kullanılır. Yurdumuzda petrol ve doğal gaz arama çalışmaları devam etmektedir. Su Gücü Su gücü, eneıji üretiminde büyük önem taşımaktadır. Akarsularımızın yatak eğimi fazla, akış hızı yüksektir. Bu da hidroelektrik üretimi açısından oldukça elverişli bir durumdur. Su gücünün elverişli olması nedeniyle baraj ve hidroelektrik santrali yapımına önem verilmiştir. Baraj yapım çalışmalan günümüzde de devam etmektedir. Doğal kaynakların ülkemizin kalkınmasındaki yeri ve önemi nedir? Ülkemizin ekonomik gelişmesini artırmak için bu kaynaklardan nasıl yararlamlabilir? 10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB) Türkiye ’nin AB 'ye girmek istemesinin nedenleri nelerdir? Avrupa’da birlik kurma düşüncesi, Avrupa ülkeleri arasında dayanışmayı ve banşı sağlamak arzusuyla ortaya çıktı. 1951’de altı Avrupa ülkesi (Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa, İtalya ve Lüksemburg) kömür ve çelik üretimini birleştirerek Avrupa 237 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Kömür ve Çelik Birliğim kurdular. 1957’de Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kuruldu. Bu birlik, Avrupa ülkeleri arasında ekonomik iş birliğinin gelişmesini, gümrüklerin yavaş yavaş ortadan kaldırılmasını ve ortak dış ticaret tarifelerinin belirlenmesini öngörüyordu. AET’nin kısa zamanda gösterdiği ekonomik büyüme diğer Avrupa ülkelerini de topluluğa katılmaya yöneltti. Bu topluluk daha sonra üyeleri arasında siyasi bütünleşmeyi de öngören Avrupa Birliği (AB) adım aldı. İngiltere, İrlanda, Danimarka 1973’te AB’ye üye oldular. Bu ülkeleri Yunanistan (1981), İspanya ve Portekiz (1986) izledi. AVRUPA SAH N ESİN D E TÜRKİYE A ç ıt ı} K û n u f m -a t ıt a n r H . O ğ u z D tm fr m fp Murat Mercan M M ^ ı »•rnmmt mm. OmutöyvMtn Aüfl/«Mn/ı)r; MLOr.A*m*fcfhrv» PreıM >Jlasrsm vf JU »( T-nJftJf &■ İ m in » MCBtMuhpm T>*ÖOfJC*CanpO Ki j ■*« IMAHıMmolıjh muat—mwwphf OMbM m p y »Ört * »* . Of. J>r* A » ı M ü h cn d İM İik O d ito ry u m u 2 yŞubat 200 9 AB;H*r y d n û y to A'Ğtn Z ' y ’ AM M M K i M h n M Û*n*tm m * ı« * ılın ' 2$ Şubat 2009 AB v # T O tltfy’d» Toplum-D*viei ’A İı* M fn ' »» rcttyvd» ptrhû I M u M t m ı ı B j H i M f l ı lı ı ı y 'AtM1fM *+A&Jflâ^rr^1" AB vw T ü rk ty f ntn Orf P&Titlkâtr 40 ve rOrttyv EfcöJTom/sV '4innvHklTHt*'U(kw4^W ‘H H v f^p- m J ı^ ı,^ ı '^ı fi» 1 Of « tlH M t l H W 1986’da imzalanan Avrupa Tek Senedi, iç sınırların ortadan kaldırıldığı bir Pazar oluşturdu ve birlik içindeki ekonomik iş birliğini güçlendirdi. 1992’de imzalanan ve 1 Ocak 1993’de yürürlüğe giren başka bir antlaşma ise birlik için tek para birimini (Euro) ve Avrupa vatandaşlığım öngörüyordu. AB, sorunlarına rağmen pek çok ülkeyi çekmeye devam etmektedir. Avrupa Birliğinin genişleme politikası doğrultusunda üye sayısı artmış ve hâlen üyelik için bekleyen ülkeler bulunmaktadır. Türkiye’de AB’ye üye olmak isteyen ülkeler arasında yer almaktadır. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Aşağıdaki tabloda Tüıkiye-AB ilişkilerinin belli başlı dönüm noktalan yer almaktadır. 1959 31 Temmuz: Türkiye, AET’ye ortaklık için başvurdu. 1963 12 Eylül: Türkiye ile AET5yi Gümrük Birliği’ne götürecek ve tam üyeliği sağlayacak olan Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalandı. 1964 1 Aralık: Ankara Anlaşması yürürlüğe girdi. 1970 23 Kasım: Gümrük Birliği’ne ilişkin kuralları içeren Katma Protokol Brüksel'de imzalandı. 1971 1 Eylül: Katma Protokol'ün ticari hükümleri "Geçici Anlaşma11 ile yürürlüğe konuldu. AB Türkiye’den ithal sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergileri ni ve miktar kısıtlamalarını -tekstil ürünleri hariç- kaldırdı. 1978 11 Ekim: Türkiye, Dördüncü Beş Yıllık Plan süresince Gümrük Birliği yüküm lülüklerinin dondurulması ve aym dönem için yaklaşık 8 milyar dolarlık yardım yapılması talebinde bulundu. 1982 22 Ocak: Avrupa Parlamentosu, Türkiye-AET Anlaşması’nın askıya alınmasını Konsey ve Komisyon’dan istedi, ilişkiler fiilen donduruldu. 16 Eylül: Tüıkiye-AET Ortaklık Konseyi toplandL Böylece 12 Eylül 1980 tarihinden 1986 itibaren dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişkilerinin canlandırılması süreci başladı. 1987 14 Nisan: Türkiye, AT (Avrupa Topluluğu)’ye, tam üye olmak üzere müracaat etti. 1999 11-12 Aralık: Helsinki’de gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Zirve Toplantısında Türkiye’ye adaylık statüsü tanındı. 2001 8 Mart: AB Bakanlar Konseyi, Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi’ni kabul etti 2004 6 Ekim: İlerleme Raporu ve rapora bağlı tavsiye belgesi yayımlandı. Söz konusu belgelerde Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde karşıladığı belirtilerek birliğe katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunuldu. 17 Aralık: AB devlet ve hükümet başkanlan Zirve toplantısında Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilmiş ve katılım müzakerelerine 3 Ekim 2005 tarihinde başlanmıştır. http://www.abgs.gov.tr 239 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 AB’nin gelişme düzeyinin giderek yükselmesi, uluslararası politik sistemdeki ağırlığını ve etkinliğini de artırmaktadır. Türkiye’nin Batı dünyası içinde yer alması açısından Avrupa Birliğine tam üye olması ülkemizin, vazgeçilmez bir hedefi olarak kabul edilmiştir. Türkiye; AB’ye üye olduğu zaman tarım, hizmet ve emek yönünden zenginliğini AB ülkeleri ile paylaşacak ve bu paylaşım ülkemize ekonomik ve sosyal refah olarak geri dönecektir. Öte yandan Batının bilim ve teknolojisi ile bütünleşmemiz ülkemize önemli yararlar sağlayacaktır. Günümüzde AB’ye üye olan ülke sayısı yirmi yediye yükselmiştir. Aşağıdaki tabloda son dönemlerde AB’ye üyelik başvurusunda bulunan ülkelerin durumları görülmektedir. AB Üyeliğine Başvuru Tarihi Müzakere Başlangıç Tarihi Üyelik Tarihi Bulgaristan 14 Aralık 1995 Şubat 2000 1 Ocak 2007 Çek Cumhuriyeti 17 Ocak 1996 Mart 1998 1 Mayıs 2004 Estonya 24 Kasım 1995 Mart 1998 1 Mayıs 2004 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 3 Temmuz 1990 Mart 1998 1 Mayıs 2004 Hırvatistan 21 Şubat 2003 3 Ekim 2005 Letonya 13 Ekim 1995 Şubat 2000 1 Mayıs 2004 Litvanya 8 Aralık 1995 Şubat 2000 1 Mayıs 2004 Macaristan 31 Mart 1994 Mart 1998 1 Mayıs 2004 16 Temmuzl990 Şubat 2000 1 Mayıs 2004 Polonya 5 Nisan 1994 Mart 1998 1 Mayıs 2004 Romanya 22 Haziran 1995 Şubat 2000 1 Ocak 2007 Slovakya 27 Haziran 1995 Şubat 2000 1 Mayıs 2004 Slovenya 10 Haziran 1996 Mart 1998 1 Mayıs 2004 14 Nisan 1987 3 Ekim 2005 Ülke Malta Türkiye - - TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 m * Türkiye ’nin AB üyeliğinin gecikm esi hakkında neler düşünüyosunuz? m * Türkiye *nin Avrupa Birliğine tam üye olması için yapılması gerekenlernelerdir? Finlandiya İsveç Estoııya Letonya Litvanya Hollanda Polonya Almanya BelÇİka ' Çek Cum Lüksemburg S '° Vakya A vusturya Fransa M acaristan „ Romanya Slovenya Bulgaristan İtalya Türkiye Portekiz İspanya Yunanistan Avrupa Birliği Üye Ülkeleri TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 ÖZET I. Dünya Savaşı sonrasında yapılan banş antlaşmalan kalıcı banşı sağlayamamıştır. Bu antlaşmalardaki olumsuz koşullar Avrupa’da yeni bir savaşm çıkmasına neden olmuştur. II. Dünya Savaşı 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya saldırması ile başlamıştır. İlk başta Mihver Devletler (Almanya-İtalya-Japonya) başanlı olmuş ancak ABD’nin savaşa girmesi ile İtalya 1943’de, Almanya ve Japonya ise 1945’te teslim olmuştur. Türkiye bütün baskılara rağmen savaşa fiilen katılmamıştır. Buna rağmen Türkiye II. Dünya Savaşı yıllarında öncelikle ekonomik alanda büyük sıkıntılar yaşamıştır. n . Dünya Savaşı sonrası dünya ülkeleri arasında askerî (NATO-Varşova Paktı) ve ekonomik kutuplaşmalar başladı. Soğuk Savaş Dönemi olarak bilinen bu dönem 1990’lı yıllarda SSCB’nin dağılmasına kadar devam etti. Ülkemizde çok partili siyasi hayat 1945’te başlamıştır. DP 1950 seçimlerinde iktidara gelmiştir. 1950’li yıllarda ekonominin dış yardımlarla desteklenmesi sonucunda halkta kısmi rahatlama gözlemlenmiş ancak bu durum uzun sürmemiştir. n . Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda köklü değişiklikler yaşandı. Köyden kente göç yoğunlaştı ve kentlerde işsizlik ve konut sorunları ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri 1950 yılından itibaren dünyanın birçok yerinde banşı korumak amacı ile görev yapmaktadır. Kore, Somali, Kıbns, Bosna-Hersek ve Afganistan bu bölgelerden bazılandır. Türkiye coğrafi konumu ve sahip olduğu yeraltı ve yer üstü kaynaklan nedeniyle dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Bulunduğu konum itibanyla ekonomi kaynaklı çatışmalara yakın bir bölgede bulunmaktadır. Bu durum da Türkiye’nin dış politikasını etkile mektedir. Türkiye ulusal ve uluslararası projelerle ekonomik ve siyasi gücünü her geçen gün artırmaktadır. Sahip olduğu güç potansiyeli ülkemizii iç ve dış tehditlere maruz bırakmaktadır. Türkiye 20. yüzyılın ikinci yansından itibaren ekonomik ve kültürel açıdan kendisine hedef seçtiği AB’ye girebilmek için bir dizi düzenlemeler yapmaktadır 242 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 DEĞERLENDİRME SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başrna D, yanlış olanların başına Y yazınız. (...) 1. Mihver Devletler, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, İtalya ve Japonya'nın oluşturduğu müttefiklerdir. (...) 2. İkinci Dünya Savaşı ABD’nin savaşa girmesiyle sona ermiştir. (...) 3. Türkiye, ikinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında savaşa katılmıştır. (...) 4. NATO, Soğuk Savaş Döneminde ABD öncülüğünde kurulmuştur. (...) 5. Marshall Planı çerçevesinde yapılan yardımlar Türkiye ekonomisini geliştirmiştir. (...) 6. 1961 Anayasası ile hak ve özgürlüklere sınırlamalar getirilmiştir. (...) 7. Türkiye doğal gaz ve petrol balonundan zengin bir ülkedir. (...) 8. Gümrü Antlaşması, Türkiye ile Rusya arasmda imzalanmıştır. (...) 9. Türkiye, Avrupa ve Asya arasmda bir köprü durumundadır. (...) 10. Türkiye, Gümrük Birliğine 1996 yılında girmişti. 243 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 TEST v n 1. Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı’mn nedenlerinden biridir? A) B) C) D) 2. İngiltere’nin eski gücünü kaybetmesi Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi Sovyetler Birliği’nin Alman ordusu tarafından istila edilmesi Japonya’nın ABD’ye saldırması Aşağıdakilerden hangisi Mihver Devletlerden biridir? A) ABD B) İngiltere C) İtalya D) Polonya 3. Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı’mn sona ermesine neden olmuştur? A) B) C) D) 4. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na katılmamak için ileri sürdüğü gerekçelerden biri değildir? A) B) C) D) 5. ABD’nin savaşa katılması Almanların Avrupa’nın büyük bir bölümünü ele geçirmesi Müttefik Devletlerin savaştan çekilmesi ABD’nin Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atması Ordusunun savaşa hazır olmadığı Ülkede iç karışıklığın yaşandığı Fransa ve İngiltere’nin gerekli yardımı yapmadığı Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırının olmadığı Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, savaşın Müttefik Devletlerce kazanılacağının belli olması üzerine Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiştir. Kısa süre sonra da savaş sona erince savaşa girme tehlikesinden kurtulmuştur. Bu durum, uluslararası alanda Türkiye’ye hangi avantajı sağlamıştır? A) B) C) D) 244 AB’ye girme Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatını kurma NATO’ya üye olma BM’ye kurucu üye olma TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 6. Türkiye çok partili siyasi hayata hangi yılda geçmiştir? A) B) C) D) 7. Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntıların göstergelerinden biri değildir? A) B) C) D) 8. Karartma uygulaması Tarım ürünlerinde fiyat artışı Sanayi üretiminde gerileme Varlık vergisi uygulaması İkinci Dünya Savaşı’ndan soma barışı korumak, ortak askerî bir güç oluşturmak amacıyla kurulan teşkilat aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) 9. 1945 1946 1949 1950 NATO BM KEİ AB Aşağıdakilerden hangisi Soğuk Savaş Döneminde ABD’nin Türkiye’ye yaptığı yardımlardan biri değildir? A) B) C) D) Ekonomik yardım Teknik destek Askerî yardım Turizm yatırımı 10. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra demokratikleşme yolundaki çabalardan biri değildir? A) B) C) D) İnsan Haklan Sözleşmesi’nin imzalanması Nüfiıs artış politikasının uygulanması Gazeteciler Cemiyetinin kurulması Çok partili siyasi yaşama geçilmesi 11. Aşağıdakilerden hangisi, 1950’li yıllarda Türkiye’nin sosyal alanda yaptığı düzenlemelerden biri değildir? A) B) C) D) Demokrat Parti hükümetinin kurulması Çalışanların haklarım düzenleyen kanunların çıkanlması TÜRK-İŞ’in kurulması Çalışanlara hafta sonu tatili tanınması 245 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 12. Aşağıdakilerden hangisi 1960 Anayasası’mn getirdiği yeniliklerden biridir? A) B) C) D) Devlet Güvenlik Mahkemesinin kurulması Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi Eğitim hakkının tanınması Serbest dolaşım hakkının tanınması 13. İç ve dış tehlikelere karşı yurdumuzun güvenliğini sağlayan kurum aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) Anayasa NATO BM Türk Silahlı Kuvvetleri 14. Türkiye, Kıbns Harekâtı’ndan sonra ASELSAN, TAİ, HAVELSAN gibi kurumlan oluşturmuştur. Türkiye’nin bu kurumlan oluşturmasının amacı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) Silahlanma yarışında ilerlemek Yeni iş alanlarım açmak Savunma sanayisini güçlendirmek Ekonomiye katkı sağlamak 15. Güçlü bir Türkiye istemeyen bazı güçler, Türkiye’yi zayıflatmak ve bölmek için birtakım faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Aşağıdakilerden hangisi, bu güçlerin faaliyetlerinden biri değildir? A) B) C) D) Sağlığa zarar verici yayınlar yapmak Misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak Kültürel ve millî değerleri yok etmek Ülkede anarşi ve terör ortamı yaratmak 16. Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Mavi Akım projeleri ile enerji kaynaklarının Anadolu üzerinden dünya ülkelerine taşınmasına yardımcı olmaktadır. Türkiye’nin bu tutumu, aşağıdakilerden hangisini hedeflediğini göstermektedir? A) B) C) D) 246 Dünyada eneıji tasarrufu sağlamayı Anadolu’da eneıji kaynaklarını artırmayı Uluslararası enerji politikalarında etkin olmayı Eneıji kaynaklarım kontrolü altına almayı TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 17. Türkiye, yeraltı ve yer üstü kaynaklarından daha fazla yararlanmak için projeler geliştirmektedir. Buna göre, aşağıdakilerden hangisine önem verildiği söylenebilir? A) B) C) D) Doğal kaynakların devlet tarafından işletilmesine Doğal kaynak rezervlerinin tespit edilmesine Doğal kaynakların çeşitlendirilmesine Doğal kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesine 18. Aşağıdakilerden hangisi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün amaçlarından biridir? A) B) C) D) Üye ülkeler arasında askerî güç birliği sağlamak Üye ülkeler arasında ekonomi, ulaştırma vb. alanlarda iş birliği sağlamak Üye ülkeler arasında sınır çatışmalarına son vermek Üye ülkeler arasında ortak para birimi oluşturmak 247 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 248 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 YANIT ANAHTARI (DOĞRU YANLIŞ) ÜNİTE I 1. Y 2. D 3. D 4. Y 5. Y 6. D 7. D 8. Y 9. D 10. D ÜNİTE V 1. D 2. Y 3. Y 4. D 5. D 6. D 7. Y 8. D 9. Y 10. Y 11. D 12. D 13. D 14. Y 15. D ÜNİTE m 1. D 2. Y 3. Y 4. D 5. D 6. Y 7. D 8. D 9. D 10. D ÜNİTE II 1. D 2. D 3. D 4. Y 5. D 6. Y 7. D 8. Y 9. Y 10. D ÜNİTE VI 1. D 2. Y 3. D 4. Y 5. D ÜNİTE IV 1. D 2. D 3. Y 4. D 5. Y 6. D 7. D 8. D 9. Y 10. D 11. Y 12. D 13. D 14. Y 15. D ÜNİTE VII 1. D 2. Y 3. Y 4. D 5. D 6. Y 7. Y 8. Y 9. D 10. D 249 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 YANTT ANAHTARI ÜNİTE I l.B 2. C 3. D 4. A 5. D 6. D 7. C 8. B 9. B 10. A 11. C 12. A 13. B 14. C 15. D 16. D 17. D ÜNİTE V 1. D 2.B 3. C 4. A 5. C 6. C 7. A 8. B 9. B 10. D 11. C 12. A 13. D 14. D 15. A 250 ÜNİTEH 1. A 2. C 3. D 4. B 5. C 6. C 7. D 8. D 9. C 10. A 11. C 12. B 13. B 14. D 15. D ÜNİTE m l.B 2. D 3. D 4. B 5. A 6.B 7. D 8. D 9. C 10. c 11. D 12. D 13. D 14. C 15. A 16. C 17. B 18. C ÜNİTE VI l.B 2. C 3. D 4. A 5. C 6. A 7. B 8. D 9. A 10. D ÜNİTE IV l.C 2. A 3. A 4. D 5. B 6. C 7. B 8. C 9. A 10. C 11. D 12. A 13. C 14. D 15. A 16. C 17. D 18. C 19. B 20. C 21. D 22. A ÜNİTE VII l.B 2. C 3. D 4. B 5. D 6. A 7. A 8. A 9. D 10. B 11. A 12. B 13. D 14. C 15. A 16. C 17. D 18. B TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 SÖZLÜK alaturka : anayasa : antant : ASALA asayiş : : ataşemiliterlik : bahriye beşeriyet beyanname : : : Bolşevik İhtilali : celadet cephe cihan çarlık : : : : çavuş damping darbe demokrasi dogma A Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca, alafranga karşıtı. Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağım gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasi. Devletler arasında bir veya birkaç anlaşmalım imzalanmasıyla oluşan ittifaklara verilen ad. 1975-1985 yıllan arasında faaliyet gösteren Ermeni silahlı örgütü. Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik. Bir ulusun yabancı ülkelerdeki elçiliklerinde görevli askerî uzman. B Bir devletin deniz güçlerinin ve kuruluşlarının bütünü. İnsanlık. Bir kimsenin resmî bir kuruluşa herhangi bir durumu bildirmek için verdiği çizelge, bildirge. Çarlık Rusyası’nda Gregoryen takvimi’ne göre 25 Ekim 1917 ’de, (Miladi takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd’daki Kışlık Saray’ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliğinin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir. Ekim Devrimi olarak da bilinir. C -Ç Yiğitlik, kahramanlık. Üzerinde savaşm sürdüğü bölge. Dünya. Rus imparatorlarının ve Bulgar krallarının hakimiyetindeki ülkeler. : Onbaşıdan sonra gelen ve görevi manga komutanlığı olan erbaş. D : Düşürmek, indirmek. : Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi. : Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık. : Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi. 251 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 E ebediyen : Sonsuz olarak, sonsuzluğa kadar, ecnebi : Yabancı, daha çok Batıldan anlatır. ekmek karnesi : ikinci Dünya Savaşı’mn devam ettiği yıllarda yoksulluk nedeniyle halkın ekmeğim alabilmesi için gerekli belge, emperyalizm : Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık. etabli: Yerleşmiş, sakin. İstanbul’da yerleşmiş Rumlar veya Batı Trakya’daki Türkler için kullanılır, evrensel : Bütün insanlığı ilgilendiren, alemşümul. F fıtri filinta filo gazi general : Doğuştan. : Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük tüfek. : Bir arada ve bir komuta altında bulunan savaş gemilerinin veya uçaklarının bütünü. G : Savaştan sağ olarak dönem kimse. : Kara ve hava kuvvetlerinde albaylıktan sonra gelen ve mareşalliğe kadar olan yüksek rütbeli subaylara verilen genel ad. H hakimiyet halife halkoylaması hanedan heyet hükümran 252 : Egemenlik. : 1. Müslümanların imamlığı ve din koruyuculuğunu yapmakla görevli kimse. 2. Hükümdar, : Halkın türlü siyasi ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu veya olumsuz görüşünü belirlemek için başvurulan oylama, plebisit, referandum. : Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile. : Kurul, : Egemen. idadi ideoloji : : ihtilal : iktisat ilham ilke : : : İ Lise derecesindeki okul. Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefî, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü, Bir devletin siyasi teşkilatım, kanuni şekillere riayet etmeden değiştirmek üzere zorla yapılan halk hareketi, Ekonomi Esin Temel düşünce, temel inanç,umde, unsur, prensip. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 inkılap inkişaf irade iskan istibdat istihkam istiklal istila itilaf itimat itina ittifak jeopolitik : Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yalpan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform. : Geliştirme, geleşim. : Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç. : Yurtlandırma. : Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm. : Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer. : Bağımsızlık. : Bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirme. : Anlaşma, uyuşma, uzlaşma. : Güven. : Özen, ihtimam. : Anlaşma, uyuşma, bağlaşma. Oy birliği. J : Coğrafya, ekonomi, nufüs vb.nin bir devletin politikası üzerindeki etkisi. K Bir ülkenin iskele veya limanlan arasında gemi işletme işi. Başka bir şeyin yerine geçen. Üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve kar amaçlı kullanıldığı, malların üretim, dağıtım ve fiyatının arz talep mekanizmasıyla serbest piyasada özgürce belirlendiği bir ekonomik sistem. Bir ülkede yurttaşların zararına olarak yabancılara verilen ayncalık haklan. 1. Bir birlik veya kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve bölümlerinden oluşan kuruluş. 2. Ordunun uzun bir süre veya geçici olarak konakladığı yer. Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arasında yer alan rütbe. Değişik sayıda tümen ve savaş destek birliklerinden kurulu büyük askeri birlik. Alt kurul. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, gizli düzen. Tuzak. Topluluğa bir konuda bilgi vermek amacıyla yapılan konuşma. Uluslar arası bir sorununun çözülmesi için yapılan toplantı. Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı. kabotaj kaim kapitalizm : : : kapitülasyon : karargah : kolağası kolordu : : komite komplo : : konferans : kongre : konsolos : Yabancı ülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarım 253 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 kurmay Kuvayımilliye liberal koruyan, bağlı bulunduğu hükümete siyasal ve ticari bilgileri veren dış işleri görevlisi, şehbender. 1. Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla bitirmiş subay, erkâmhaıp. Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan (subay). Kurtuluş Savaşı’nda Türk direniş örgütlenmelerine ve güçlerine verilen ad. Serbest ekonomiden yana olan kimse. M maarif vekaleti maarif manda manevra mareşal Marshall Planı matbuat meşru meşrutiyet Mihver Milli Mücadele Misakımillî misilleme 254 Eğitim Bakanlığı. Eğitim. Bir devletin başka bir devletin yönetimine girip dış işlerinde yetkisiz, iç işlerinde bağımsız olma durumu. Tatbikat. En yüksek askeri rütbe. ABD Dışişleri Bakam George Marshall’m kendi adıyla anılan, 1947 yılında Harward Üniversitesinde yaptığı konuşmasıdır. Bu konuşmada, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş ve kapsamlı bir program önermiştir. Basm. Kabul görmüş. Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu. Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi. İkinci Dünya Savaşmda müttefik devletler bloğuna karşı Almanya, İtalya ve Japonya'nın oluşturduğu blok. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış Osmanlı Devleti’nin savaşı kazanan devletlerce paylaşılması sonucunda Misakımilli sınırlan içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm milletçe girişilen savaş. Kurtuluş Savaşı. 12 Ocak 1920’de İstanbul’da çalışmalarına başlayacak ve tarihe son Osmanlı Mebusan Meclisi olarak geçecek olan parlementoyu oluşturan milletvekillerinin bir kısmına, Ankara’da bir eylem planı çerçevesinde çok önemli bir “misak”(yemin)tan söz edilmiştir. 28 Ocak 1920 tarihinde Misakımillî Son Osmanlı Mebusan Mebusan Meclisi kabul edilmiştir. Bu misak ileride, Türk Kurtuluş Savaşı’nın siyasi programı ve cumhuriyet Türiyesi’nin dış politikasının dayandığı temellerden biri olacaktır. Kötü bir davranışa aynen verilen karşılık. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 miting muharebe muhit muhtıra mukavele mutasarrıf muvaffakiyet mübadele Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti müspet müstesna mütareke müttefik naaş NATO nazır nutuk nüfuz objektif önerge özerklik pakt parti payidar : Gösteri amacıyla veya bir olaya dikkati çekmek için genellikle açık yerlerde yapılan toplantı, : Savaş, : Çevre, yöre, etraf. : Herhangi bir şeyi hatırlatmak, uyarmak amacıyla yazılan yazı. : Sözleşme. : Osmanlı Devleti’nde bir idari birim. : Başarı. : Değiş tokuş etmek. : Mondros Ateşkes Anlaşm asından soma Anadolu’nun ve Rumeli’nin çeşitli şehirlerinde, işgallere karşı kurulan millî cemiyetler, : Olumlu. : Bir bütünün veya kuralın dşında olan, kural dışı, : Ateşkes. : Bağlaşık. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile tek kutuplu hâle gelen dünyada ABD yandaşlarına verilen ad. N : Ölen insanın vücudu, ceset. : Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, ikinci Dünya Savaşı soması oluşan politik ayrımda, ABD önderliğinde Ruslar’a karşı, Almanya’yı dışarıda bırakacak bir yapılanmayı gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş örgüt, : Bakan, : Söz, konuşma, : İçine geçme. O-Ö : Nesnel. : Meclis, kongre vb. resmî bir toplantıda, herhangi bir konu veya sorunla ilgili olarak bir öneride bulunmak için üyelerden biri veya birkaçı tarafından başkanlığa verilen, oya sunularak karar verilmesi istenen yazıh kâğıt, takrir, : Bir topluluğun, bir kuruluşun ayn bir yasaya bağlı olarak kendi kendim yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi. P : Antlaşma. : Ortak düşünce ve görüşteki kişilerin oluşturduklan siyasal topluluk, fırka. : Kalıcı, sonsuza kadar yaşayacak olan. R TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 reform rejim rezerv riyaset rüştiye : Toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen kurumlan, bazı prensip ve şekil değişiklikleri koyarak çağm seviyesine göre yeniden düzenleme. : Yönetme, düzenleme biçimi, düzen. : Saklanmış, biriktirilmiş şey. : Başkanlık. : Ortaokul derecesinde olan eğitim kurumu. saltanat sanatoryum : : seferberlik : sevk Soğuk Savaş : : sosyalist sömürge : : suikast şiar şuur : : : S-Ş Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması. Özellikle veremli hastaların iyileştirilmesi için kurulmuş sağlık kuruluşu. Bir ülkenin silahlı kuvvetlerini savaşa hazır duruma getiren, ülkenin ekonomisini, yönetimini savaş gereklerine uyacak duruma sokan hazırlık ve önlemlerin tümü. Gönderme, götürme. Sovyet Bloğu ülkeleri ile Batılı güçler arasında 1945’den 1990’a kadar devam etmiş olan uluslararası siyasi ve askerî gerginlik. Genel kabule göre soğuk savaş Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Berlin Duvarı’nın yıkılması ile sona ermiştir. Toplumcu. Bir devletin kendi ülkesinin sınırlan dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik veya siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke, müstemleke, koloni. Gizlice cana kıyma ve kötülük etmeye kalkışma. Ülkü, düstur. Bilinç. T taarruz tahammül takat tebarüz tekke teokrasi terhis terörizm teşkilat tevazu 256 : Saldın. : İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma, katlanma. : Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hal, derman, kuvvet. : Belirme, görünme. : Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh. : Siyasi iktidarın, Allah’ın temsilcileri olduklarına inanılan din adamlarının elinde bulunduğu toplumsal, siyasi düzen, din erki. : Askerlik ödevini bitirenleri ordudan bırakma. : Siyasi, dinî ve ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren davranışlar. : Örgüt. : Alçak gönüllülük. TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 tezahür Toprak Reformu topyekûn Truman Doktrini Turanizm tümen : Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma. : Hükümet tarafından başlatılan ya da desteklenen tarımsal alanların mülkiyetinin yeniden dağıtılması. : Eksiksiz, toplam, topla olarak. : 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry Truman tarafından Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış plan. Truman Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet düşmanlığının bu yeni politikada temel esas olduğunu ilan etmiştir. Bu doktrin ile Amerika Birleşik Devletleri “komünizm tehdidi’* altındaki devletlere mali ve askerî yardım yapacağım açıklamıştır. : Türk kavimlerini bir devlet veya bir birlik hâlinde birleştirmeyi amaçlayan bir ideoloji. : Tugayla kolordu arasında yer alan birlik. U-Ü Umumi Üniforma : Genel. : Silahlı kuvvetlerin resmi giysisi. Aynı işi yapanların giydikleri, tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi. V vakar Varlık Vergisi velayet veliaht : Ağırbaşlılık. : İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de 1942 yılında hükümet tarafından alman bir kararla, takdir komisyonlarının itiraz edilemeyen Varlık Vergileri tespiti. Varlık vergisi, o zaman devletin ikinci Dünya Savaşı’nda Alman veya Rus işgaline karşı yeterli finans sağlamak amacıyla kararlaştırılmıştır. Uygulama 6 ay sonra kaldırılmıştır. : Velilik, otorite. : Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra tahta geçmeye aday olan kimse. yarbay yasama Y : Orduda rütbesi binbaşı ile albay arasında olan subay. : Yasa koyma, yasa yapma. zabit zaviye Z : Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker. : Küçük tekke. 257 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 KAYNAKÇA Ahmet Remzi, Atatürk ve Şark Dünyası (makale), Tarih ve Coğrafya Dünyası Dergisi, Sayı 9-10, İstanbul, 1959. Akşam Gazetesi, 8 Ocak 1944. Atatürk Diyor ki, MEB, İstanbul, 1980. Atatürk, Kemal, Nutuk (1919 - 1927), Bugünkü dille yayma hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ (www.atam.gov.tr) Atatürkçülük I-IQ, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1984. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-ID, Bugünkü dille yayma hazırlayanlar: Prof. Dr. Ali SEVİM, Prof. Dr. M. Akif TURAL, Prof. Dr. İzzet ÖZTOPRAK. Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayi A.Ş. Basımevi, İstanbul, 1938. Aybars, Ergün, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Zeus Kitabevi, İzmir, 2006. Bozkurt, Gülnihal, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 56, Cilt XIX, Temmuz 2003 (Özel Sayı). Coğrafya 2002, TÜSİAD Yayınlan, İstanbul, 2002. Cumhuriyet Gazetesi, 19 Kasım 1938,12 Kasım 1938,2 Kasım 1945. Çaycı, Abdurrahman, Gazi Mustafa Kemal, Atam Yayınlan, Ankara, 2002. Çil, Faruk, Atatürk İlke ve İnkılaplan, Güven Kitap Yaym Dağıtım, İstanbul, 2006. Gaye, Birol, Bir Batı Anadolu Kasabasının Modem Bir Kente Dönüşümünün Hikâyesi: 1940-1960 Yıllan Arasında Balıkesir’de İmar Etkinliklerine Genel Bir Bakış, Balıkesir Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 25 Kasım 1934. Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 26 Kasım 1934. Hürriyet Gazetesi, 20 Temmuz 1974. İkdam Gazetesi, 2 Eylül 1939. Karacan, Ali Naci, Lozan, Milliyet Yayınlan Tarih Dizisi, İkinci Baskı, Temmuz 1971. Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yayınlan, İstanbul, 1955. Kocatürk, Utkan, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2. baskı, Atam Yayınlan, Ankara, 2005. Kurun Gazetesi, 27 Ekim 1935. Millî Eğitim Dergisi, (Üç Aylık Eğitim ve Sosyal Bilimler Dergisi), Sayı 160, Güz-2003. Milliyet Gazetesi, 27 Kasım 1934. Milliyet Gazetesi, 4 Aralık 1934. Son Posta Gazetesi, 17 Haziran 1937 (2). Son Posta Gazetesi, 21 Temmuz 1936. Son Posta Gazetesi, 8 Temmuz 1939. Tarih 2002, TÜSİAD Yayınları, İstanbul, 2002. Tarih- Coğrafya Dünyası, Sayı 1-2,19 Mayıs 1961 (Atatürk’ün babasımn el yazısı). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I-H, Atam Yayınlan, Ankara, 2001 Ulus Gazetesi, 11 Kasım 1938, 3 Ağustos 1944,4 Aralık 1945. Vakit Gazetesi, 25 Aralık 1930. 258 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 KRONOLOJİ 1881 1896 1899 1902 24 Temmuz 1908 13 Nisan 1909 28 Eylül 1911 8 Ekim 1912 15 Ekim 1912 23 Ocak 1913 30 Mayıs 1913 27 Ekim 1913 28 Temmuz 1914 2 Ağustos 1914 1 Kasım 1914 1 Aralık 1914 1915 18 Mart 1915 27 Mayıs 1915 9 Ocak 1916 1 Nisan 1916 1917 3 Mart 1918 2 Nisan 1917 8 Ocak 1918 4 Ekim 1918 14 Ekim 1918 30 Ekim 1918 13 Kasım 1918 18 Ocak 1918 30 Nisan 1919 15 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Selanik'te doğumu Mustafa Kemal’in Manastır Askeri Lisesine girmesi Mustafa Kemal’in İstanbul Harp Okuluna girmesi Mustafa Kemal’in kurmay smıfma ayrılması İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesi 31 Mart Olayı Trablusgarp Savaşı’mn başlaması Balkan Savaşlarının başlaması Uşi Antlaşması Bab-ı Ali Baskınının yapılması ve İttihat ve Terakkinin yönetimi ele geçirmesi Londra Antlaşması’nm imzalanarak Birinci Balkan Savaşı’na son verilmesi Mustafa Kemal'in Sofya'ya askerî ataşe olarak atanması Birinci Dünya Savaşı’mn başlaması Osmanlı Devleti’nin Almanlarla gizli bir ittifak antlaşması imzalaması Rusya'nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi Osmanlı ordularının Kafkas Cephesi’ni aşarak, Rusya'ya saldırması Ruslann Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan kentlerini ele geçirmeleri İngiliz-Fransız donanmalarının Çanakkale Boğazı’m geçmeye çalışmaları ve Türk ordusunun zaferi Ermenilerin Suriye'ye göç ettirilmesiyle ilgili kanunun kabulü İngilizlerin Gelibolu Yanmadası’m boşaltması Mustafa Kemal'in rütbesinin generalliğe yükseltilmesi Rus Çarlığı’nın yıkılması, Bolşeviklerin Rusya'ya egemen olması Rusya ile Osmanlı Devleti ve bağlaşıklan arasında Brest Litowsk Antlaşması’nm imzalanması ABD’nin Almanya'ya savaş ilan etmesi Wilson Prensipleri’nin yayımlanması Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun ateşkes istemesi Ahmet İzzet Paşa’mn hükümeti kurması Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması Antlaşma Devletleri donanmalarının ve Mustafa Kemal'in İstanbul’a gelişi Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris Banş Konferansı'mn başlaması Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişliğine atanması İzmir'in Yunanlıların tarafından işgali TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı İstanbul'da Sultan Ahmet Meydanında yapılan büyük miting Havza Genelgesi’nin yayımlanması Amasya Genelgesi Mustafa Kemal Paşanın Erzurum'a gelişi Mustafa Kemal Paşa’mn askerlikten istifa etmesi Erzurum Kongresi’nin başlaması Erzurum Kongresi’nin sona ermesi Sivas Kongresi Damat Ferit Paşa'mn sadrazamlıktan ayrılması Amasya Görüşmelerinin yapılması Mustafa Kemal’in Temsil Heyeti üyeleri ile Ankara’ya gelmesi Son Osmanlı Mebusan Meclisinin toplanması Misakımilli'nin Osmanlı Mebusan Meclisinde kabulü Fransızların Maraş'tan çıkarılması Son Mebusan Meclisi'nin Vahdettin tarafından resmen kapatıldığının ilan edilmesi San Remo Konferansının başlaması 18 Nisan 1920 18 Nisan-25 Haziran 1920 Kuvayıinzibatiye'nin Geyve yakınlarında Kuvayımilliye birliklerine yenilmesi TBMM’nin açılışı 23 Nisan 1920 Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun kabul edilmesi 29 Nisan 1920 Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyetin TBMM adına 11 Mayıs 1920 Moskova'ya gönderilmesi Yunanlıların Batı Cephesi’nde Uşak ve Bursa yönlerine 22 Haziran 1920 saldırıya geçmeleri Sevr Antlaşması’mn imzalanması 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’m imzalayanların ve onaylayanların 19 Ağustos 1920 TBMM'ce vatan haini ilan edilmeleri İstiklal Mahkemelerinin kurulması 11 Eylül 1920 Anzavur’un yenilip İstanbul'a kaçması 16 Kasım 1920 TBMM ile Ermeniler arasında Gümrü Banş Antlaşması'nın 3 Aralık 1920 imzalanması Çerkeş Ethem'in Kütahya dolaylarındaki düzenli kuvvetlere 27 Aralık 1920 saldırması Yunanlıların İnönü mevzilerine saldırması 6 Ocak 1921 Birinci İnönü Zaferi 10 Ocak 1921 Yeni Türk Devleti'nin ilk Anayasasının kabulü 20 Ocak 1921 Anlaşma Devletlerinin İstanbul Hükümetini Londra 2 Şubat 1921 Konferansı5na çağırmaları Antep'in düşman eline düşmesi 9 Şubat 1921 Londra Konferansı'mn toplanması 21 Şubat 1921 Gürcistan ile Batum Antlaşması'nın imzalanması 23 Şubat 1921 Afganistan ile TBMM arasında antlaşma imzalanması 1 Mart 1921 İstiklal Marşı’mn TBMM tarafından kabulü 12 Mart 1921 19 Mayıs 1919 23 Mayıs 1919 29 Mayıs 1919 22 Haziran 1919 3 Temmuz 1919 8 Temmuz 1919 23 Temmuz 1919 7 Ağustos 1919 4-11 Eylül 1919 4 Ekim 1919 20-22 Ekim 1919 27 Aralık 1919 12 Ocak 1920 28 Ocak 1920 11 Şubat 1920 11 Nisan 1920 260 TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 16 Mart 1921 31 Mart 1921 5 Temmuz 1921 10-24 Temmuz 1921 5 Ağustos 1921 7-8 Ağustos 1921 23 Ağustos 1921 12 Eylül 1921 19 Eylül 1921 13 Ekim 1921 20 Ekim 1921 6 Mayıs 1922 26 Ağustos 1922 30 Ağustos 1922 2 Eylül 1922 9 Eylül 1922 18 Eylül 1922 11 Ekim 1922 28 Ekim 1922 1 Kasım 1922 17 Kasım 1922 18 Kasım 1922 20 Kasım 1922 4 Şubat 1923 17 Şubat 1923 1 Nisan 1923 23 Nisan 1923 24 Temmuz 1923 9 Eylül 1923 11 Ağustos 1923 2 Ekim 1923 13 Ekim 1923 29 Ekim 1923 3 Mart 1924 20 Nisan 1924 19 Mayıs 1924 17 Kasım 1924 13 Şubat 1925 17 Şubat 1925 Sovyet Rusya ile Türkiye arasmda Moskova Antlaşması'nm imzalanması İkinci İnönü Zaferi’nin kazanılması İtalyanların Anadolu'dan askerlerim çekmeleri Kütahya-Eskişehir Muharebeleri Mustafa Kemal'in TBMM tarafından Başkomutanlığa getirilmesi Tekalif-i Milliye Buyruklan'nın yayımlanması Sakarya Meydan Muharebesi’nin başlaması Sakarya Zaferi'nin kazanılması Mustafa Kemal Paşa'ya mareşallik rütbesi ve gazilik sanının verilmesi Kafkas cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması'nm imzalanması Fransızlarla Ankara Antlaşması'nm imzalanması Başkomutanlık Kanunu süresinin meclisce tekrar uzatılması Büyük Taarruzdun başlaması Başkumandan Meydan Muharebesi Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis'in tutsak edilişi Türk ordusunun İzmir’e girişi Batı Anadolu'nun düşmandan temizlenmesi Mudanya Ateşkes Anlaşması'mn imzalanması Antlaşma Devletlerinin Osmanlı Devleti İle TBMM Hükümetini birlikte banş konferansına çağırmaları Saltanatın Kaldırılması Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılması Abdülmecit Efendi’nin TBMM tarafından halife seçilmesi Lozan Konferansı’mn başlaması Lozan Görüşmelerinin kesilmesi İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verilmesi Lozan Görüşmelerinin yeniden başlaması Lozan Banş Antlaşması’nm imzalanması Halk Fırkasının kuruluşu İkinci Dönem TBMM’nin toplanması İstanbul'un kurtuluşu Ankara'nın başkent olması Cumhuriyetin ilam Halifeliğin kaldırılması - Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü Yeni Anayasa5nın TBMM Tarafından Yürürlülüğe Konması İngilizlerle İstanbul'da Irak sınır sorununun görüşülmesine başlanması Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulması Şeyh Sait Ayaklanması Aşar Vergisi’nin kaldırılması 261 TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 4 Mart 1925 3 Haziran 1925 5 Kasım 1925 25 Kasım 1925 30 Kasım 1925 26 Aralık 1925 17 Şubat 1926 2 Mart 1926 5 Haziran 1926 16 Haziran 1926 1 Temmuz 1926 28 Mayıs 1927 1 Ekim 1927 1 Kasım 1928 10 Haziran 1930 12 Ağustos 1930 17 Kasım 1930 3 Haziran 1930 23 Aralık 1930 1 Nisan 1931 15 Nisan 1931 12 Temmuz 1932 18 Temmuz 1932 1 Ağustos 1933 9 Şubat 1934 21 Haziran 1934 24 Kasım 1934 5 Aralık 1934 20 Temmuz 1936 5 Şubat 1937 9 Temmuz 1937 2 Eylül 1938 10 Kasım 1938 30 Haziran 1939 1939 1 Eylül 1939 24 Ekim 1945 7 Ocak 1946 4 Nisan 1949 10 Kasım 1953 31 Temmuz 1959 12 Eylül 1963 262 ; V. •• , Tak r-i Sükun Kanunu’nun kabul edilmesi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması Ankara Hukuk Mektebinin açılması Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun çıkarılması Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Kanunu’nun kabulü Miladi Takvimin kabulü Medeni Kanunun kabulü Maarif Teşkilatı Kanunu'nun kabul edilmesi Ankara Antlaşması'nın imzalanmasıyla Irak ve Musul sorunlarının çözümlenmesi İzmir'de Atatürk'e suikast girişiminin engellenmesi Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girmesi Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun kabul edilmesi İkinci Dönem TBMM’nin sona ermesi Yeni Türk Harflerinin kabulü Yunan Başkanı Venizelos'un Türkiye'yi ziyareti ve iki komşu devlet arasında dostluk ilişkilerinin gelişmesi Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulması Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılması Kadınlara Belediye Seçimlerine katılma hakkı verilmesi Menemen Olayı Ölçü ve tartı birimlerinin değiştirilmesi Türk Tarih Kurumunun kurulması Türk Dil Kurumunun kurulması Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girmesi İstanbul Üniversitesinin kurulması Balkan Antantı’nın imzalanması Soyadı Kanunu’nun kabulü Mustafa Kemal'e Atatürk soyadının verilmesi Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi Montrö Sözleşmesinin imzalanması Atatürk İlkelerinin Anayasaya eklenmesi Sadabat Paktı’mn imzalanması Hatay Devletinin kurulması Atatürk'ün ölümü Hatay'ın Türkiye topraklarına katılması Karabük’te ilk demir-çelik işletmesinin açılması İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması Demokrat Partinin kurulması NATO’nun kurulması Atatürk'ün naaşınm Etnografya Müzesi’nden alınıp, Anıtkabir'e nakledilmesi. Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’nu üyelik için başvurması. AET ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8 7 Kasım 1982 1991 2003 3 Ekim 2005 Anayasanın halkoyu ile kabul edilmesi Birinci Körfez Savaşı İkinci Körfez Savaşı ve Irak’ın işgali AB ile katılım müzakerelerine başlanması. 263 TÜRKİYE HARİTASI G Ü R C İ S T A N 'İN ..ARDAHÂh*— •*' . TRABZON .î. *|ZEC İC İ''--. m y % rö ll