Kendi işinin patronu olmak!

Transkript

Kendi işinin patronu olmak!
bizim aachen
www.bizimaachen.de
regıon
Aachen, Düren, heınsberg ve euskırchen İçİn türkçe dergİ | 13
Bir Konu & Bir Konuk > 16
Yıldıray Reyhanioğlu
Gençlik > 15
Emre Seyrek
Gönüllü Çalışmalar > 14
Alev Tur
Kültür & Sanat > 24
Şinasi Dikmen
İçimizden Biri > 12
Aşkım Ali Erdoğan
Kendi işinin patronu olmak!
Ücretsİz
Haziran / Temmuz 2015
Deutsche-FörderPflege:
“Bize danışmadan karar vermeyin!“
Sigorta alanında
10 yıllık tecrübe
Einfach, unkompliziert und staatlich gefördert.
Üç yıl sigorta ve finans üzerine
meslek yaptıktan sonra, iki yıl
sigorta uzmanlığı eğitimi aldım.
Mit der Deutschen-Förder-Pflege der Barmenia sorgen Sie für
den Fall einer Pflegebedürftigkeit vor. Gleichzeitig sichern Sie
sich die staatliche Zulage.
Ihre Vorteile:
• Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld
in allen Pflegestufen, auch bei Demenz
• Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat
• Service aus einer Hand: Die Barmenia übernimmt alle
Formalitäten und beantragt automatisch die staatliche
Zulage für Sie.
„Sigorta,
hizmet
• Keine
Wartezeit bei Unfällen
• Keineve
Gesundheitsprüfung
und kein Aufnahmehöchstalter
güven demektir...“
Sonrasında özel bir eğitim
alarak işyerlerini sigortalama
Informieren Sie sich.
(ticari sigorta) alanında da
uzmanlaştım. 2013 yılında
Barmenia Krankenversicherung a. G.
almış olduğum sertifika
Hamdi Ceyhan
ile sigorta alanında eğitici
Kaiser-Wilhelm-Ring 27-29
(Ausbilder) olmaya hak
50672 Köln
Kurmuş olduğum
Mobil: (0 15 20) 9 19 19kazandım.
99
[email protected]
temsilcilik ile Aachen, Düren,
www.barmenia.de
Köln ve Düsseldorf şehirlerinde
müşterilerime her türlü sigorta
hizmetini sunmaktayım.
Hamdi Ceyhan
Neden “Bize danışmadan karar vermeyin!“ diyoruz?
Almanya‘da bugün yüzün üzerinde sigorta şirketi ve bu şirketlerin yaklaşık
olarak 250.000 temsilciliği bulunmaktadır.
Sayıların bu kadar yüksek olması, sigorta işlemlerini herkesin yapabildiğini
göstermektedir. Fakat asıl önemli olan, sözleşmeyi imzaladıktan sonra aldığınız
kaliteli ve güvenilir hizmettir.
Bir sorunla karşılaştığınızda ne kadar sürede sigorta temsilcinize ulaşabiliyor
ve temsilcinizden ihtiyaç duyduğunuz destek ve yardımı alabiliyorsunuz?
İşte, bu noktada bizim farkımız! İhtiyaç duyduğunuz anda, 10 yıllık
tecrübemize dayanan hizmetimiz ile hemen yanınızda olmak...
Yeni bir sigorta mı yaptıracaksınız veya mevcut sigortanızı alternatifleriyle
karşılaştırmak mı istiyorsunuz?
Mutlaka bize de sorun. Aynı şartlarda
bizden daha uygun fiyata sigorta hizmeti
bulmanız durumunda, size 100 € değerinde
hediye çeki vermeyi garanti ediyoruz.
Generalagentur Hamdi Ceyhan | Spezialist für gewerbliche Versicherungen
Tel.: 0152 0 91 91 998 | E-Mail: [email protected]
3
İçindekiler
4 aktüel | Üstün Gözler
• Türkiye’deki yakınlarını davet etmek isteyen
kişilerden yabancılar dairesince istenen belgeler
• Suç Mağdurları Yardım Derneği: Weisser Ring
• Simmerath’da müslümanların defin işlemleri
5 gündem
• Almanya ve Türkiye‘de seçme ve seçilme haklarımız
6 Yaşama dair | Füsun Özdemir
• Düşünmek zor iştir!
7 ne? nerede? ne zaman?
• Haziran ve temmuz aylarındaki bazı önemli etkinlikler
8 Fikir fırtınası | Muhsin Ceylan
• Fakirliğin sosyopolitiği ve göçmenlik
10 sudoku sayfası
11 tanıtım sayfası
• MirTec Gmbh - Germany
12 içimizden biri
• Aşkım Ali Erdoğan: “Amacım, fotoğraflarla
gençlerimize özgüven duygusu aşılamak!”
14 gönüllü çalışmalar
• Alev Tur: “Bu dergide benim görmem gereken
birşey var” ile başlayan gönüllü bir çalışma öyküsü...
15 gençlik Sayfası
• O, altın kemerli bir şampiyon: Emre Seyrek
16 bir konu & iki konuk
• Yıldıray Reyhanioğlu “Evsiz gençlerimizin
sayısı artıyor, aileleri bunu mutlaka önlemeli!”
kapak
konusu
18
• Kendi işinin patronu olmak
20 KİŞİSEL GELİŞİM | Hasan Erdal
• Su
21 başka işler yapanlar
• Deniz Şahin: “Aachen’da küçük bir çay dünyası”
22 Yemek Kültürü
• Tost ekmeği sarması, nohut mantısı, İspanyol omleti,
tebbüle, pembe sultan, kırmızı biber salatası, revani
23 bunları biliyor muydunuz?
• Dijital demans (bunama) tüm dünyayı tehdit ediyor
24 Kültür & Sanat
• Kabare sanatçımız Şinasi Dikmen
30 yıl sonra sahneye veda etti...
• “Tipik Alman” sempozyumu
26 Bulmaca sayfası
27 Yalnız değilsin! | Dr. Sıla Yüce Çıtır
• Travma sonrası stres bozukluğu
28 siz ve bURcunuz
• Burçlara göre kadınların ayakkabı
tercihleri ve seçimleri
• Hangi burç nasıl beslenmeli?
29 KADIN sayfası
• İç çamaşırı seçimi önemlidir!
• Doğal çamaşır yumuşatıcısı: Elma sirkesi
• Patateslerin çürümemesi için ne yapmak lazım?
30 Bilmece sayfası
31 çevre sayfası | Hakan Tuc
• Kelaynaklar
32 sağlıklı YAŞLANMA
• Beyninizin erken yaşlanma riskini azaltabilirsiniz!
• Region Aachen Bölgesi‘nde yaşlılık, bunama,
yardım ve bakım sigortası gibi konularda bilgi
almak için başvurabileceğiniz yerler
33 önce sağlık | Dr. Murat Kopuk
• Sırt ağrıları hastalık belirtisi olabilir!
• Saç kıran nedir? Nasıl tedavi edilir?
34 ÇözümLER safası
• Bulmaca, sudoku ve bilmecelerin çözümleri
• Bizim Aachen dergisi reklam, ilan, tanıtım fiyatları
Başlarken
Değerli Okurlarımız,
13. sayımızla yine karşınızdayız. Bizim Aachen Dergisi
olarak, üçüncü yılımıza girdik. Adımızı da “Bizim Region
Aachen” olarak değiştirdik ve dağıtım alanımızı Aachen
ve kasabalarının yanında, Düren, Heinsberg ve Euskirchen şehirleri ile kasabalarını da kapsayan geniş bir alana
yaydık. Bu geniş bölgede yayınlanan tek Türkçe dergi olmak gibi, bir de özelliğimiz var.
“Kendi işinin patronu olmak” gibi bir konuyu başlık olarak aldık bu sayımızın kapağına. Umarız okuduğunuzda
hoşunuza gider; hatta kendi işini kurmak isteyen bazı
okurlarımıza da biraz fikir verir.
Her sayımızda olduğu gibi, yine ilginç konu ve konuklara
yer verdik bu sayımızda. Umarız keyifle okursunuz.
18 Haziran 2015’de Ramazan başlıyor. Üç gün sürecek
bayramın ilk günü ise 17 Temmuz’da. Şimdiden tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı’nı kutlayalım.
İnternet sitemizi yeniledik. Hakkımızda bilmek istediklerinizi ve okuyamadığınız eski sayılarımızı bulabileceğiniz
sitemize de bir göz atın: www.bizimaachen.de
Önümüz yaz... Güneşli güzel günlerin tadını çıkarın ve
kendinize iyi bakın. Tatile gideceklere de şimdiden iyi tatiller dileyelim.
Gelecek sayımız 31 Temmuz 2015 Cuma
günü, yeni konu ve konuklarla çıkacaktır.
Sağlıcakla kalın...
Günal Günal
KÜNYE
Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN
G. Günal, Goerdelerstr. 9, 52066 Aachen
Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44
E-Mail: [email protected]
Internet: www.bizimaachen.de
Yayın Yönetmeni: Günal Günal
Yayın Ekibi: Muhsin Ceylan, Füsun Özdemir,
Dr. Sıla Yüce-Çıtır, Dr. Murat Kopuk, Üstün Gözler,
Funda Şen, Sadık Toraman, Serpil Erdemir,
Selim Atasever, Abdullah Yaşar, Emrah Güngör,
Hasan Erdal, Aykut Kurşuntel, Hakan Tuc.
Baskı: Mainz Druck & Verlag | Aachen
Dergi adeti: 7.000
Yasal uyarılar: Yayınlanan tüm yazı ve fotoğrafların
yasal hakkı firmamıza aittir. Yazılı izin alınmadan hiçbir yerde kullanılamaz; aksi durumlarda yasal işlem
başlatılır. İsim belirtilerek yazılan yazıların, gönderilen fotoğrafların sorumluluğu o kişilere aittir.
Büro saatleri: Hafta içi hergün saat 10 ile 14 arası.
4
aktüel
Türkiye’deki yakınlarını davet etmek isteyen kişilerden
yabancılar dairesince (Auslanderamt) istenen belgeler
Simmerath Mezarlığı
ve müslümanların
defin işlemleri:
Simmerath’da bulunan mezarlıkta müslümanlar için tahsis edilmiş
bir alan yoktur.
Mezarlık dairesi, istek olması durumunda, kefenle defin işlemine
izin vermektedir.
Simmerath mezarlığında cenazelerin yıkanması için bir gasilhane
bulunmamaktadır. Gerekli durumlarda Aachen civarında bulunan diğer kasaba camilerinin gasilhanelerinden istifade edilebilir.
Dergimizin geçmiş sayılarında gasilhanesi bulunan camileri kasaba kasaba tek tek belirtmiştim.
Gerekli durumlarda o sayılarımıza bakabilir veya beni telefonla
arayabilirsiniz.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgileri
almak için başvurulacak yerin iletişim bilgileri şöyledir:
Simmerath Belediyesi
Annemie Theissen
Rathaus
52152 Simmerath
Telefon: 02473 / 607 143
E-Posta: annemie.theissen@
gemeinde.simmerath.de
Okurlarımıza sağlıklı bir yaşam ve
huzurlu, imanlı ölüm diliyorum.
Selam ve saygılarımla...
Üstün Gözler
0178 / 849 05 25
Türkiye’deki herhangi bir yakınınızı
Almanya’ya davet etmek istediğinizde, yabancılar dairesine giderek başvuruda bulunmanız ve bir davetiye
çıkarmanız gerekmektedir.
Bu davetiyeyi çıkarabilmek için yabancılar dairesi sizden bir takım belgeler ister. Bu belgelerin istenmesinde iki temel amaç vardır:
1. Davet ettiğiniz kişi geldiğinde
onun buradaki giderlerini karşılayabilecek misiniz? Kendi geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
2. Davet ettiğiniz kişi geldiğinde evinizde misafirinizin kalabileceği uygun
ortam var mı? Eviniz uygun mu?
İşte sizden istenecek belgeler:
• Müracaat dilekçesi (yabancılar
dairesinden temin edilir)
- Geçerli oturma izinli pasaport
(şayet davet eden kişi Alman
vatandaşı ise kimlik kartı)
• Davet eden kişilerin (beraber
yaşayan çiftler veya evli
çiftler) şayet çalışıyorlarsa iş
sözleşmeleri (Arbeitsvertrag)
• Davet eden kişi emekliyse
emeklilik belgesi (emeklilik
kasasından Rentenbescheid)
• Davet eden kişi işverense firma
belgeleri (Gewerbeanmeldung)
(Bescheiniguung des Steuerberates
über Gewinn) ve eğer bir dernek
ise (Vereinsregisterauszug)
• Davet eden kişinin aile üyelerinin
neyle geçimlerini sağladıkları,
kazanç belgeleri vs. ile izahı
• Kira sözleşmesi (şayet
oturulan ev kendinize aitse
noterden satış sözleşmesi)
• 25 Euro işlem parası
• Davet eden kişinin özel bir
durumu varsa yabancılar
dairesine açıklaması gereklidir.
Davet eden kişinin aylık geliri ve oturduğu evin büyüklüğü göz önünde tutulup buna göre davetyenin tanzimi
yapılmaktadır. Davetiyenin reddi halinde yabancılar dairesinin şartlarına uygun olarak başka bir şahıs tarafından davet müracaatı yeniden
yapılabilmektedir.
Üstün Gözler
Suç Mağdurları Yardım Derneği:
Weisser Ring kamuya yararlı bir dernek olup, 30 yıldan beri haksızlığa uğramış kişilere yardım etmektedir. Derneğin gayesi suçları önlemek değil,
suçsuz insanların menfaatlerini korumaktır. Weisser Ring mağdurlarla ilgili çalışmalarını herhangi bir milliyet
gözetmeksizin yapmaktadır. Haksızlığa uğrayan kişilerin büyük bölümü
haklarının neler olduğunu bilmiyor.
Dernek suç mağdurlarının haklarını en
sık konuşulan dillerde verilen bilgilerle,
Almanya’da yaşayan, Almanca’yı iyi anlayıp, konuşamayan insanlara yardım
etmektedir ve bu hizmet ücretsizdir.
Almanya çapında geçerli olan başvuru
telefonu: 116 006
İnternet adresi: www.weisser-ring.de
5
Gündem
Türkiye’deki Haklarımız
Uzun yıllardır verilen vaatlere rağmen,
ancak göçün 50. yılını geride bıraktığımız bir dönemde, Türkiyedeki genel
seçimlerde, bulunduğumuz yerden oy
kullanma hakkına kavuştuk. Umarız bu
hakkımız, “mektupla oy kullanma yöntemi” ile daha da basit hale getirilir.
Almanya ve Türkiye‘de Seçme ve Seçilme Haklarımız
Almanya’daki Haklarımız
Alman pasaportu olmayan göçmenler yıllardır Almanya’daki genel ve yerel seçimlerde oy kullanamıyor ve sadece seyrediyor.
Geçtiğimiz günlerde Aachen Şehir Meclisi, 5 yıldan fazla bir süredir
Aachen’da yaşayan ve Alman vatandaşlığı olmayan göçmenlerin 2020’de
yapılacak olan yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına kavuşmaları
yönünde, oy çokluğuyla bir karar aldı.
Aachen Uyum Meclisi’nin önerisini dikkate alan şehir meclisi “Burada, yaşadığım yerde seçme ve seçilme hakkımı istiyorum!” (Hier, wo ich lebe, will ich
wählen.) sloganıyla yola çıkıp böylesi bir karar aldı. Aslında 2007’den beri
bu tür sözler verilmekteydi. Şimdi ise,
bunun gelecek seçimlere yetişebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin tamamlanmasına çalışılacağı belirtiliyor.
Benzer bir çalışma 2013 yılından bu
yana NRW eyaleti çapında sürdürülüyor. Oluşturulan bir Anayasa Komisyonu “Katılım - Demokrasinin Yaygınlaştırılması” adı altında eyalette yaşayan
göçmenlere seçme ve seçilme hakkı
verilmesinin anayasal yönleri üzerinde
çalışıyor. Yani bu tür bir hakkın verilebilmesi için anayasadaki gerekli maddede düzenleme yapılması gerekiyor.
Bu nedenle Aachen Şehir Meclisi’nin
büyük bir çoğunlukla almış olduğu ve
Eyalet Anayasa Komisyonu’na iletmiş
olduğu karar çok önemli. Eyalet Anayasa Komisyonu olumlu bir sonuca
varıp yeşil ışık yakarsa, bu karar tüm
Almanya için de bir emsal teşkil edebilecek ve belki bir gün bu gecikmiş
hakkı elde edebileceğiz.
Böylesi bir yasa çıkarsa, artık uyum
meclislerine de gerek kalmayacak.
Sonucu birlikte bekleyip, göreceğiz!
Yurtdışında yaşayan vatandaşların oy
potansiyelini gören partiler yakın bir
zamanda, yurtdışından kendi temsilcilerimizi TBMM’ye gönderebilmek
için yasal düzenlemeler yapacaklarını belirtiyorlar. Umarız bu süreç fazla
uzun sürmez ve oraya kendi temsilcilerimizi kendimiz seçerek yollar ve
haklarımızı aramalarını isteriz.
Rakamlara göre, Avrupa’da yaşayan
vatandaşların nüfus oranı Ankara’daki mecliste yaklaşık 28 milletvekiline
denk geliyormuş. Kabaca bir mantık
yürütürsek, bunun yaklaşık 16 sandalyesi Almanya’da yaşayan bizlere düşüyor. Biraz daha ileri gidersek, Almanya’daki nüfusumuzun yaklaşık yarısının
yaşadığı eyaletimizin hakkına da en az
8 veya 9 sandalye düşüyor. Bu hakkımızı ne zaman alırız bilemeyiz ama umarız uzun sürmez. Bekleyip, göreceğiz.
Türkiye’deki son seçimler nedeniyle
yaşadığımız şehirlerde partiler, gruplar, temsilcilikler oluşturarak propaganda çalışmaları yaptılar. Umarız gelecekte daha demokratik ve hoşgörülü
yapılarla, kalıcı çalışmalar yürütürler.
Özellikle gençlerimizi politikaya özendirmeli ve onlara destek olmalıyız! Onlar, bizim temsilcilerimiz olmalılar...
bizim aachen Abo
Derginiz evinize gelsin!
Ücretsiz olan dergimizi dağıtım
noktalarımızdan elde etme olanağı olmayanlar, pul ve zarf giderlerini karşılamak üzere bize
banka havalesiyle 15 Euro yatırırlarsa, gelecek altı sayımız (iki
adet dergi zarfın içinde) adreslerine yollanacaktır.
Empfänger: FACTOR G Medien
Kontonummer: 1071589723
Bank: Sparkasse Aachen
BLZ: 390 500 00
Önemli: Adınızı ve adresinizi
yazmayı unutmayın!
AUTOWÄSCHE • INNENPFLEGE • POLITUR • AUFBEREITUNG
.
Ali Imdat Akkaya
6
yaşama dair
Herkesin ortalıkta düşünceli düşünceli
dolaşmasına bakarak sıradan bir işmiş
gibi görünse de, çok zor iştir düşünmek.
Çünkü bilgiyi bulmadan ve onu kuşkuyla sorgulamayı bitirmeden düşünmüş
sayılmaz insan. Sıkı disiplin ister...
Merak ister; bilgi edinme çabası ve edinilen bilgiyi doğruluk kaygısıyla sorgulama ister; sorgulanan bilgiden açılan
yeni kuşkuları ve merakları gidermek
için yeniden bilgilenme ve sorgulama inadı ister. Merak, bilgi edinme ve
sorgulama aşamalarını işte böyle titizlenerek geçtikten sonra elimizdeki
konuyu ya da sorunu enine boyuna
düşünmeye başlayabiliriz artık. İnsanlık bilincinde bulduğumuz bilgileri
verimli ve doğru seçilmiş yöntemlerle
irdelediğimizde genellikle düşünme
eylemini bitirip, bir düşünceye varmış
oluruz. İş burada bitse iyi; şimdi de düşüncemizin, başka düşünürlerin kuşku
tezgâhlarına yatırılıp didik didik sorgulanmasına destek olabilecek kadar bilim demokratı kesilmek gerekir.
Bazen düşünme eylemini sonlandırmak için gereksinim duyduğumuz
bilgiyi, insanlık bilinci deposunda bulamayız. Böyle durumlarda yeni bilgi
üretimi için düşünmek zorunda kalırız
ki, düşünme eyleminin en çetin fakat
en yaratıcı biçimidir bu.
Var olan düşüncelerimizi ve düşünme kalıplarımızı biçimlendiren
bilgilerimizi, edindiğimiz yeni bilgi
ve duyumsama yorumuyla süzerek
yeniden oluşturmalıyız. Bu yüzden diyorum düşünmek dünyanın en zor işidir; çünkü hiçbir pakete ve kalıba sığmayan, bilginin memelerini soğuran
süresiz bir akıştır düşünmek…
İnsanın öz doğası iyi olmuş veya
kötü olmuş, bence o kadar da önemli değil; çünkü doğal canlılıkta insanı
tekil yapan en büyük özelliği düşünebilmesidir. Düşünebilen bir canlı iyi mi
kötü mü olacağını seçebilir. Bu yüzden düşünen insanın, iyi ya da kötü
olması onun öz doğasıyla ilişkili değildir. Gelin, bu dünyayı insana yaraşır bir yer yapmak için düşünelim. Gelin, bizi biricik yapan düşünme yetisini
azat edip, onu özgür bilgiyle besleyelim. İnsanları açlar, toklar ve çok toklar
diye sınıflamayalım.
İş hayatta kalmaya kalırsa, yaşamanın bir sürü yolu var. Tarihte insanoğlu buzul çağında bile yaşamayı becermiş. Şimdiyse eksilecek bir maddi
varlığımız yüzünden yaşayamamak-
Düşünmek zor iştir!
tan o kadar korkuyoruz ki, benliğimizi
paranın ve malın kölesi yaparak kendimize yabancılaştık.
Gelin, insan nasıl sevgileşir öğrenmek için düşünelim; sevginin kucağında kendimizi yeniden yapmayı da
düşünelim. Bu dünyada tek başımıza
kalacak olsak bile kendimizi sevginin
eliyle nasıl yeniden yapabileceğimizi düşünelim; çünkü sevgiyle düşünmek, dağı taşı, otu böceği, kurdu kuşu
ve bizi güzel var edebilecek en güçlü
insan eylemidir.
William James bir keresinde şöyle yazmıştır: “Pek çok insan, düşündüğünü sanır; oysa tek yaptıkları, önyargılarını yeniden düzenlemektir”
Aklımızda zihinsel bir aktivitenin sürüyor olması, düşündüğümüz anlamına gelmez.
Bob Proctor, Zengin Doğdunuz adlı
kitabında şunları yazmaktadır: “Düşünmek, insanoğlunun gerçekleştirebildiği en büyük işlevdir.” Yazar, pek
çok insanın düşünmek olarak algıladığı durumun, aslında yalnızca hatırlama
yeteneğinden, başka bir deyişle eski
filmleri izlemekten ya da eski olayları
yeniden tartışmaktan ibaret olduğunu
söylemektedir.
Düşünmek, ağır bir iştir. Belki de
bu yüzden çok az insan bunu yapmaktadır. Edison daha da ileriye giderek şöyle demiştir: “İnsanın düşünme
zahmetinden kaçınmak için başvurmayacağı taktik yoktur.”
Emerson ise şöyle demiştir: “Dünyadaki en ağır iş nedir? Düşünmek.”
Neden daha çok düşünmüyoruz?
Bence, nedenlerden biri şu; bir şeyler
yapmakla öylesine meşgulüz ki idrak
etmek, kafa yormak ve üzerinde düşünmek için zamanımız yok. Eğlendirilmeye alışmışız. Bilgi bombardımanı
altındayız. Bilgi öylesine hızlı çoğalıyor ve paylaşılıyor ki, çoğunun üzerinde durup düşünmeye zamanımız
kalmıyor. Gerçekten öğrenmemiz
gereken şeyin nasıl düşüneceğimiz
olduğu zaman, TV yorumcularından
siyasetçilere, herkes bize ne düşüneceğimizi söyleyiveriyor. Hızlı yanıtlara ve kolay çözümlere alıştırılıyoruz.
Ama yaşamımızdaki sorun ve zorluklar, öyle kolay ve yalın değildir. Üstünde itinayla düşünmeyi gerektirir.
Okumayı severim. Şuna inanıyorum ki okumanın en büyük yararı bilgi değildir; okurken, ne düşündüğümüzdür.Okumak görmek ve
duymaktan daha yavaş bir eylem olduğundan insana bilgiler arasında
düşünme payı bırakıyor. Bu yüzden,
okumak için neyi seçtiğimizin aslında pek de önemi yoktur. Çünkü bir
müddet sonra düşünmeyi uyaramayan okumadan nasılsa vazgeçeriz.
Okumanın hazzı düşüncelerin gıdıklanmasından gelir.
Amaç, beyinlerimizi bilgiyle doldurmak değildir; beynimizi düşünmek
ve tartmak için harekete geçirmektir.
Kitabın asıl değeri, ara sıra onu bir kenara bırakıp, o ana kadar okuduklarımızın ne anlama geldiğini, yaşamlarımızı nasıl ve neden etkileyebileceğini
düşündüğümüzde ortaya çıkar.
Düşünmemiz gerekir. Seçimlerimiz ve yaşamlarımızın yönü hakkında özenle düşünmeliyiz. Yaşantımız,
geçen zamanlarda tasarlayıp uygulayabildiğimiz düşüncelerimizin toplamından ibarettir. Sahip olduğumuz en
kıt mutluluk kaynağı zamandır. Çünkü
var oluşumuzla sınırlıdır. Düşünmekse
var oluş zamanımızı duyumsatan, dolayısıyla çoğaltan bir eylemdir. René
Descartes bence bunu kavradığı için,
“düşünüyorum, öyleyse varım” demiştir. Bunu anladığını hatırlayan insan,
yaşamının büyük bölümünü düşünerek geçirmeyi yeğlemez mi?
Bence bir canlıyı tek başına insan
yapabilecek özellik, bilgiyi saklanabilir biçime dönüştürebilen düşünme
yetisidir. Canlıyı insan yapan bu muhteşem özelliğin özgürleştirilmesi ve
düşüncenin korkusuzca ifade edilebilmesi bu yüzden çok önemsenmelidir.
Hadi bakalım, bunu
da bir düşünelim...
Füsun Özdemir
7
ne? nerede? ne zaman?
haziran ve temmuz aylarındaki bazı önemli etkinlikler
hıstorıscher jahresmarkt
yıllık tarihsel fuar
3 ve 7 Haziran 2015 arası
16. Multıkultıfest
16. çokKÜLTÜRLü FESTİVAL
14 Haziran 2015 Pazar
Roncalli Sirki tarafından her yıl Kornelimünster’de düzenlenen fuar saat
11:00 ile 22:00 arası ziyaret edilebilir.
Ailece mutlaka en az bir kez görmelisiniz. Ücretsiz...
Festival, her yıl olduğu gibi, yine bir
yürüyüşle başlıyor ve bütün gün süren gösterilerle devam ediyor. 50’den
fazla standla farklı kültürler kendilerini tanıtıyorlar.
2002 yılından bu yana Allianz’da
olmak üzere, 2006 yılından
itibaren de bağımsız bir temsilci
olarak ekibimle birlikte 3000
müşterinin güvenini kazanmayı
başardık.
Güçlü olduğumuz yönlerimiz
müşterilere hizmet vermekle
ve uzmanlığımızla sınırlı değil;
aynı zamanda iş hayatına yeni
başlayanlar ve genç
meslektaşlarımız için yükselme
olanakları sağlayan meslek
eğitimi, sürekli eğitim ve hizmet
içi eğitim de sunuyoruz.
Güveniniz için size teşekkür
ediyoruz!
Tag der ıntegratıon alsdorf
alsdorf uyum günü
13 Haziran 2015 Cumartesi
Saat 14:00’de başlayacak olan etkinlik Denkmalplatz’da gerçekleşecek.
bizim aachen facebook’ta
Bölgemizdeki sosyal ve kültürel etkinlikleri, mümkün olduğunca, Facebook sayfamızdan duyurmaya çalışıyoruz. Bizi oradan takip edebilirsiniz.
Her
anyardima
size
yardima
haziriz
Her
ansize
size
yardima
haziriz
Her an
size
haziriz
Her
an
yardima
haziriz
02405-4089400
Tel.:
0241-18
95400
400
Tel.:Tel.:
0241-18
95 40095
Tel.:
0241-18
www.melan.de
www.melan.de
www.melan.de
www.melan.de
Uniklinik APAG P2
Breslauerstr.,
Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
AmGut
Gut
Wolf,
Aachen
Am GutPauwelsstr.,
Wolf,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Am
Wolf,
Aachen
Breslauerstr.,
Aachen
Debyestr.,
Aachen
Aachen
13.04.
13.04.
13.04.
14.06.
18.05.
18.05.
18.05.
12.07.
27.04.
27.04.
27.04.
28.06.
01.06.
01.06.
01.06.
Termine
folgen!
06.04.
06.04.
06.04.
04.06.
01.05.
01.05.
01.05.
15.11.
toom
toom
toom
toom
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Am Gut
Wolf,Schumanstr.,
Aachen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Schumanstr.,
Würselen
Würselen
20./21.04.
20./21.04.
20./21.04.
25.05. 19.07.
25.05.
25.05.
07.06.
21.06.
11.05.
11.05.
22.06. 23.08.11.05.
22.06.
05.07.
22.06.
02.08.
internet
üzerinden
debasvurabilirsiniz
basvurabilirsiniz
internet
üzerinden
de basvurabilirsiniz
internet
üzerinden
de
Am Kraftwerk
Heerweg, Düren
Bahnhofstr., Alsdorf
Weisweiler, Eschweiler
07.06.
05.07.
14.06.
12.07.
28.06.
26.07.
internet üzerinden de basvurabilirsiniz
Erdinc Dincer
Generalvertretung
Talstraße 15
52249 Eschweiler
Telefon 0 24 03.78 55 45
Telefax 0 24 03.83 93 85
[email protected]
www.ed-allianz.de
8
fikir fırtınası
© Gerd Altmann-pixelio-de
ya da temizlik işlerine gidiyor. VdK
Başkanı Ulrike Mascher, ‘’Kim emeklilik yaşında olmasına rağmen çalışıyorsa, bunu zevk için veya zaman
geçirmek için değil, maddi imkansızlıklarını aşmak için yaptığının farkına
varmak zorundayız’’ derken, politik
aklın bu sürece daha fazla seyirci kalmaması konusunda uyardı. “Politikanın görmediği başka bir gerçek daha
var ki; birçok emekli, kanuni hakları olmasına rağmen utançlarından dolayı
sosyal yardım müracaatı bile yapmıyorlar’’ hatırlatmasında bulunan Başkan Mascher, bu insanların yoksulluk
durumları rakamlara dahil olmadığından, gerçek sayıların çok daha ürkütücü olduğuna dikkat çekti.
Fakirliğin Sosyopolitiği ve Göçmenlik
Yoksulluğun ortaya çıktığı ve yaşandığı ülkelerde bu gelişmenin faktörleri, ülkeden ülkeye değişiklik arzediyor. Federal İstatistik Dairesi’nin son
rakamlarına göre, Almanya’da yoksulluk tehdidi ile karşı karşıya olanların
sayısı 13 milyona dayandı. Bu da, ülke
nüfusunun % 16,1’i demek. Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
de son raporunda, Almanya eleştirilmiş, ekonomik canlanmadan yoksulların payına düşeni alamadığı vurgulanmıştı. OECD aynı raporunda, ülkede
düşük ücretli istihdam alanları ile süreli
sözleşmelerle çalıştırılanların sayısının
yükselişte olduğuna dikkat çekmişti.
Her Beş çocuktan biri
yoksulluk sınırında
Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olan Almanya’da, başta çocuklar
arasında yoksulluğun her geçen gün
dramatik boyutlara yükselmesi, ciddi
sosyal krizlerin, kaotik gelişmelerin işareti. Bertelsmann Vakfı’nın son araştırma sonuçlarına bakıldığında, çocuklar
arasında yoksulluk tehlikesi her geçen
gün tırmanıyor. Devlet yardımları, bu
gidişatın önlenmesinde yetersiz kalıyor. Evet, bu araştırma rakamlarına
göre 15 yaşın altındaki her beş çocuktan biri yoksulluk sınırında yaşıyor.
Yeni bir yoksul grubu: Emekliler
Almanya’da, tüm yoksulluk araştırmalarının sonuçlarına baktığımızda, özellikle düşük ücretli işlerde çalışanların,
tek başına çocuk büyütenlerin, uzun
süreden beri işsizlerin ve göçmen asıllıların ya yoksul ya da yoksulluk riski ile
karşı karşıya bulunduğu dikkat çekiyor.
Bu gruplara bir yenisi daha eklenmiş
vaziyette. Bunlar da, emekliler.
Geçenlerde Alman Sosyal Birliği’nin
(VdK) yaptığı açıklamada, emeklilerin
normal şartlarda yaşayabilmek için küçük yan işlerde çalışmak mecburiyetinde kaldığına dikkat çekilerek, politikacılar eleştirilmiş, emeklilik politikasında
paradigma değişikliği talep edilmişti.
“Emeklili olmuş insanların, temel ihtiyaçlarını giderebilmek için bir iki küçük
yan işte çalışmak mecburiyetinde kalmaları, ihracat şampiyonu Almanya’ya
ne kadar yakışıyor gözden geçirilmelidir’’ denilirken, toplumun alt ve orta
tabakasının giderek fakirleştiğine dikkat çekilip, buna karşı köklü politika
değişiklikleri talep edilmişti.
Her 6 kişiden birinin ya yoksul ya da
yoksulluk sınırında yaşadığı Almanya’
da, emeklilik gelirleri yetmediğinden
yan işlerde çalışmak mecburiyetinde
kalan 65 yaş üstü emeklilerin sayısı, 1
milyona yaklaşmış durumda. Emeklilik
maaşı yetmeyen bu yaşlılar, ya çocuklarına muhtaç oluyor ya da sosyal yardım alıyor. Her geçen gün biraz daha
pahalanan hayat şartları neticesinde
emekli vatandaşlar; kira, elektrik ve
benzeri zaruri giderlerini ödedikten
sonra gıda harcamaları için para yetirememe sorunuyla boğuşuyor.
Bu insanlar da genelde ya gazete dağıtıyor, ya AVM’lerde rafları dolduruyor
Yoksulluğun Sınırı
Bilindiği gibi Almanya’da, ortalama gelirin % 60’ından azını kazananlar, yoksulluk tehlikesi kategorisinde değerlendiriliyor. Yoksulluk tehlikesi ile en
fazla karşı karşıya olan gruplara geri
dönecek olursak; çoğu kadın yalnız başına çocuk yetiştirenler ve eğitim düzeyi düşük mesleksiz fertler. Yoksulluk
tehlikesi ile karşı karşıya olan yeni bir
üçüncü grup da emekliler.
Güney California Üniversitesi bilim insanları, 3 ila 20 yaş arası 1.099 çocuk
ile yaptıkları uzun soluklu bir araştırmada, varlıklı ve eğitimli ailelerin çocuklarının beyinlerinin, daha alt sosyal tabakadan yaşıtlarına göre daha
büyük olduğunu ve bu çocukların
zeka testlerinde daha başarılı olduklarını tespit etmişler. Yani yoksulluk,
çocukların hem fiziki hem de zihni gelişimlerinde doğrudan etken. Araştırmadan çıkan diğer bir sonuçta, sosyal çevrenin beynin erken gelişiminde
büyük rol oynadığı. İyi gelirli aile çocukları ile fakir akranlarının diğer farkları ise; özellikle konuşma ve okuma,
bellek, kararlılık ve mekansal algılama becerileriymiş. Araştırma sonuçlarını yazanlardan Elizabeth Sowell,
“Yaşanılan çevrede, ebeveynlerin gelir düzeyi ya da beslenme veya eğitim
düzeyleri, beyin gelişimini etkiliyor”
derken, ayrıca bunun çocuk, genç ve
hatta orta yaşlı yetişkinler için de geçerli olduğunun altını çiziyor.
Yoksulluk ve demokrasi ilişkisi
Almanya’da seçimlerde sandık başına
9
fikir fırtınası
gitmeyenlerin sayısının devamlı arttığını biliyoruz. Sandıklarda bu oy hakkını kullanmayanların arasında ise
yoksulların ve eğitim düzeyi düşük kişilerin fazlalığı dikkat çekiyor. Gießen
Üniversitesi’nden siyaset bilimci ve
yoksulluk araştırmacısı Ernst U. Huster,
“İşsizlik parası veya sosyal yardım banka hesabıma geldi mi acaba? Çocuğumun okul gezisi için gerekli miktarı nasıl denkleştirebilirim? En ucuz nereden
alışveriş edebilirim? gibi sürekli sorunlarla boğuşan yoksullar, sadece gündelik problemlere yoğunlaşmak mecburiyetiyle karşı karşıya kalınca perspektif
kaybına uğruyor” diyor.
Aslında özellikle fakirlerin ve sosyal
açıdan dezavantajlıların, bu durumlarını düzeltmek için sandığa daha ilgili
davranmaları gerektiği geliyor insanın aklına. Bertelsmann Vakfı’nın son
araştırmalarından birinde, “Yoksul kesimler özellikle siyasi alanda edilgen
bir konumda ve oy verme haklarından yararlanmıyor. Son seçimlerde oy
hakkından yararlanmayan 17 milyon
seçmenin önemli bir çoğunluğunun
dar gelirli veya eğitim düzeyi düşük
vatandaşlardan olduğu gözüküyor”
deniliyordu.
Araştırma sonuçlarına göre, özellikle
sosyal yardıma muhtaçların yoğunlukta olduğu semtlerde, seçime katılım oranı % 43’lerde gerçekleşirken,
sakinleri daha yüksek gelirli mahallelerde bu oran % 88 civarında gerçekleşiyor. Bu rakamlar son iki genel seçimde daha net ortaya çıkmış durumda.
Bertelsmann Vakfı araştırması raportörlerinden Robert Vehrkamp, “Sosyal açıdan zayıf toplum tabakalarında
çok ciddi bir değerler değişimi dikkat
çekiyor. Fakirler, sandık başına gitmeyi
bir vatandaşlık görevi olarak görmüyorlar artık. Bu yoksul kesim, gerekli
doktor muayenelerine bile ilgisiz davranıyor. Dolayısıyla seçim gibi nispeten
soyut bir sürece katılmaları da daha
zor hale geliyor” derken, siyasetçilere
duyulan güvensizliğin artacağını, söz
konusu ilgisizliğin giderek güçleneceğine dikkat çekiyor. Toplumdaki fakir
kesimin,“Oy kullansak ne olacak? Nasıl
olsa onlar bildiklerini yapacak ”diyerek,
sandığa uzak durduğuna dikkat çeken
Vehrkamp, yoksulların lobilerinin olmamasını buna bağlayıp, bunun tam
bir kısır döngü olduğunu vurgularken,
“Seçimlerde oy kullanmak, siyasi katılımın en doğrudan yolu” hatırlatmasını yapıyordu.
Almanya’da fakirlik tehlikesiyle karşı
karşıya olanların başında, toplumun
en alt tabakası ve bunun da en altında
Adımızı İstanbul-Ortaköy‘ün eşsiz güzelliğinden esinlenerek, Ortaköy Events
diye adlandırdık. Hedefimiz, eğlencenizi Ortaköy‘ün kendine has atmosferi
gibi, eşsiz güzel bir atmosfer sunmak.
Ortaköy deyince bazılarımızın gözünde
Mecidiye Camii, Boğaziçi köprüsü veya
sahilde yenen kumpir canlanır. Bazıları-
bulunan göçmenler geliyor. Bu gidişatın düzeltilmesini başkalarından beklemek yerine, edilgenlikten çıkıp, etken
haline gelme yoluna düşmemiz kaçınılmazdır. Buradaki hayatımızın sinir
merkezine doğrudan etki eden bu fakirlik tehlikesi veya haline karşı, asla etkimizin olmadığı ve olamayacağı mesela futbol taraftarlığı veya Türkiye’den
bir siyasi particiliğimize ayırdığımız zamanın bir çeyreğini buralılığımıza ayırıp, bunun sorumluluk ve mesuliyetlerini yerine getirmeye mahkumuz.
Ya mevcuda ağlayıp sızlanmadan razı
olacağız, ya da değişim
için mecburen ayağa
kalkacağız...
Muhsin Ceylan
mız ise, Ortaköy’ün meşhur gece hayatını ve Türkiye‘nin meşhur diskoteği olan
Reina‘yı getirir aklına. Ortaköy Events
adı altında 1 Eylül 2014‘den bu yana Festhalle Oberbruch‘da sizlere hizmet vermekteyiz. On yıllık tecrübemizle size eşsiz bir eğlence sunuyoruz. Bin kişilik kapasitemizle düğün, nişan, kına, sünnet
ve her türlü etkinliklerinizde hizmetinizdeyiz. Ortaköy Events’in amacı sizlere kaliteli hizmet sunmaktır. Salonumuz
ferahtır ve özel otoparkımız mevcuttur.
Yemeklerimizde helal ürünler kullanılmaktadır.
İzin verin, eğlencenize ortak olalım!
10
sudoku sayfası
Sudokuda boş kareler 1 ile 9 arasındaki rakamlarla doldurulur. Bu rakamları yerleştirirken dikkat etmeniz gerekenler:
1’den 9’a kadar her rakam her sütunda, her satırda ve her bölgede sadece bir kez kullanılabilir.
basit
normal
5
5 8 3 4 6
5
8
7
9 4
3 1
9
2 6
4
3 1
5
7
8
2
1
1
6 5
6 7
2
4 8
2 8
5
9
6
Conceptis Puzzles
8
2
6 9
7
9 7
1
5
5 1 3
8
2
9
4
5
3
4
1
9 5 6
7
8
3
7
4
9
8
9
1
6
2
1 4
5
7
4
6
5 7
4
3 2
7
9
8
8 4
5
9
Conceptis Puzzles
6
7
5
3
9
8
4
9
2
2 5 7
1
6
3 5
9
3
5 4 2 7
9
5
1
8
6 8 4 5
9
2
5 8
4
7
7
9 1 3
Conceptis Puzzles
06010016211
8
5
1
4
Conceptis Puzzles
7
5 1
6
1
4
7
6
5
9 4
3
4
5
8
8
5
2
4
1
3
6
1
9
3
8
9
9 7
8
6
3
2
4
8
7
3
1
1
7
4
8
7
7
5
5
7
5
1
8 9
3 6
1
4
2
2
8
5
8
9
5
5
1
7
2
6
9
4
Conceptis Puzzles
7
6
5
4
3
06010014508
3
4
5
8
5
1
3
1
9
06010014509
9
3
5
1
4
9
8
6 1 5 4 2
3
7
4
7
8
5
2
4
6
9
06010015010
Conceptis Puzzles
4
8
2
3
9
5
2 6
9 1
9 7
1 7
6
4
3
8 4
9 2
5
8
6
Conceptis Puzzles
9
9
8
5 3
6 8
3
9
7
1
3
Conceptis Puzzles
2
2
06010015009
2
5 1
Conceptis Puzzles
9
1
3 5
1
5
2
6 8
06010015008
Conceptis Puzzles
06010016210
1
6
8
6 3 9 7 2
06010016209
4
7
1
06010016208
Conceptis Puzzles
5
3
6
7
4
zor
06010015011
3
9 5
8
2
4
7 6
06010014510
8
1
8
5
4
1
3
8
2
Conceptis Puzzles
7 3
1
2
6
4
7
9 8
06010014511
11
tanıtım: mırtec gmbh - germany
35 yıllık otomotiv yedek parça
deneyimiyle Yön Teknik, MirTec GmbH
Germany olarak Aachen’a geliyor.
2012 yılında Aachen ve Sarıyer kardeş şehir projesi henüz sürerken,
Türk-Alman İşadamları Derneği’nin Aachen’a yapmış olduğu ziyaretle başlayan bir hikayesi var MirTec GmbH - Germany’nin. Firmanın öyküsünü, sahibi Halil İbrahim Özdemir beyden dinliyoruz.
Ford ta işçilikten, Ford a yedek parça satan işadamlığına!
Halil İbrahim Özdemir 1951 Afyon
doğumlu. İlk, orta ve teknik liseyi
Akşehir’de bitirdikten sonra 1969 yılında teknik eleman olarak Köln şehrindeki Ford otomobil fabrikasına gelmiş. Fabrikanın kalıp atölyesinde dört
yıl karoseri kalıpçılığı yapmış. Daha
sonra askerlik görevi için Türkiye’ye
dönmüş. Halil İbrahim Özdemir askerlik sonrasında, Bursa’da Oyak-Renault
fabrikasında çalışmış ve 1997’de Georgia Üniversitesi’nden Ekonomi Mühendisliği diploması da almış.
1979 yılı sonunda Bursa- Gürsu’da
eşiyle birlikte Yön Teknik adıyla ilk
atölyesini kurmuş. Bu atölyede ağır
vasıtalar için Türkiye’de üretilmeyen
fren ve debriyaj sistemlerinin üretimini yapmış. O dönemlerde ithalatı yapılamayan bu parçaların Türkiye’deki
üretimini gerçekleştirerek büyük bir
ihtiyaca cevap vermiş.
Automechanika İstanbul 2015
Fuarı’nda MirTec’in ilk standı
1988 yılında üretimin ve talebin artması ve atölyenin yetersiz kalması nedenleriyle, Yalova yolunda 10.000 m2
üzerine bir fabrika kurmuş. Fabrikanın
en temel özelliği ise, Türkiye’deki Ford
ve BMC markalarına fren ve debriyaj
sistemleri tedarik eden ilk firma olmasının yanısıra, kendi alanında yurtdışına ihracat yapan ilk fabrika olması
ve Türkiye’den dünyanın 48 ülkesine
yedek parça ihraç edilmesiymiş.
2006’da İstanbul Tuzla’da 12.000 m2
üzerine yeni bir fabrika inşa ederek,
üretimine oradan devam etmeye başlamış. Tasarımdan, kalıp üretimine, metalli parçadan, döküm, plastik ve kauçuk gibi tüm ürünlere, her şey fabrikanın kendi bünyesinde üretiliyormuş.
Halil İbrahim bey, Türkiye’de zorunlu
hale getirilen “deprem vanası” konusunda da çalışmalar yaparak, piyasada bulunan ve sadece yatay veya dikey konumlarda montajı yapılabilen
vanalara alternatif olarak hem dikey
hem de yatay konumlarda kullanılabilen tek tip vanaları geliştirerek,
2014 yılında ilk örneklerini üretmiş.
Avrupa Birliği ülkelerinde bulunan
müşterilerine daha hızlı ve doğru hizmet vermek amacıyla Avrupa’da bir firma kurma fikri olan ve yer arayışı içine giren Halil İbrahim Bey, Aachen ve
Sarıyer kardeş şehir projesi çalışması
henüz sürerken, Türk-Alman İşadamları Derneği’nin Aachen’a yaptığı bir
ziyaret sırasında, şehri çok beğenmiş
ve Belediye Başkanı Marcel Philipp ve
işadamı Kemal Şahin’in yaptığı tavsiyeleri dikkate alarak, yeni firmasını
Aachen’da 16 Ocak 2013’te kurmuş:
MirTec GmbH Germany...
MirTec GmbH, Aachen-Sarıyer kardeş
şehir projesinden doğan ilk ticari firma.
MirTec GmbH Germany’nin kurulma
amacını, Avrupa’daki müşterilerine
yakın olmanın yanı sıra, Alman standartlarına uygun kalitedeki ürünleri
piyasaya sunduklarını belirten Halil
İbrahim bey, güvenilir, kaliteli ve rekabetçi fiyatlarla Avrupa birliği ülkeleri
başta olmak üzere tüm dünya ülkelerine OEM (Orijinal ekipman) kalitesinde ürünler sunmak olarak belirtiyor.
Sektörle ilgili konularda herkesle diyaloğa açık olduğunu belirten Halil İbrahim bey, başta Almanya olmak üzere
Avrupa’nın çeşitli ülkerinde bayilikler
vermek istediğini de vurguluyor.
• Industrial Products • Automotive Product
• Spare Parts for Commercial Vehicles
Technologie Zentrum
Dennewartstr. 25-27, 52068 Aachen
Tel.: 0241 / 963 28 60
Mobil: 0176 84 18 45 54
E-Mail: [email protected]
www.mirtecgermany.de
12
içimizden Biri:
Gençlerle fotoğraf ve video çekimleri yapan Aşkım Ali Erdoğan:
“Amacım, fotoğraflarla gençlerimize özgüven duygusu aşılamak!”
Aşkım Bey, öncelikle bize biraz
kendinizi tanıtır mısınız?
7 Ocak 1977 Duisburg doğumluyum.
1984’de babamın Hückelhoven’daki
Sophia Jacoba kömür madeninde
işe başlamasından dolayı Hückelhoven Doveren’e taşındık. Evliyim ve
5 yaşında Alp Ali isminde bir oğlum
var. Elektronik üzerine mesleki eğitim yaptım. Matematik ile aram iyi olmadığı için daha sonra restoranlarda,
dondurmacılarda ve bistrolarda garsonluk yaptım. Geçen senenin sonuna doğru, sağlık sorunlarımdan dolayı
çalışmakta olduğum iş yerimden ayrıldım. Parkinson hastasıyım.
Parkinson hastalığı fazla
bilinen bir hastalık değil,
kısaca bu hastalık hakkında
bizi aydınlatır mısınız?
Parkinson hastalığı genelde titreme
hastalığı diye bilinir. Ünlü parkinson
hastaları Muhammed Ali, Michael J.
Fox. Titreme bu hastalığın aslında son
aşamasıdır; ilk semptom olarak kasılmalar başlar. Vücut olarak kasılma. Bazen hapları geç alırsam penguen gibi
yürüyorum. Tıp çok şükür her gün biraz daha ilerliyor, bu hastalığın tedavisi olmasa da, yavaşlatıcı hapları var.
Bir nesil atlayıp öteki nesle geçen bir
hastalıktır ayrıca. Parkinson bana babaanemden miras, ama yine de çok
şükür bu halime. Allah daha kötü durumda olanların yardımcısı olsun.
Fotoğrafçılık ve video çekimi
gibi bir hobiniz var. Bunlar ne
zaman başladı ve nasıl gelişti,
biraz bahseder misiniz?
Benim annem ve babam çok erken
rahmetli oldu. Bana onlardan kalan
en güzel anılar olarak, resimler ve video görüntüleri vardı. Bunları fotokolaj yapayım derken başladı. Daha
sonra benim kendi çocuğuma neler
hatıra olarak bırakacağım diye gelişti. Benim ilk fotomodelim oğlum, ilk
videomuzu beraber çektik. Daha sonra video prodüksiyonlarıma, insan kazanmak amacı ile fotoğraflarla devam
ettim. Benim amacım fotoğraflarla
13
aşkım ali erdoğan
güven vermekti. Kendime, modellerimin o andaki en güzel görüntülerini, yönlerini tanıyıp fotoğraflamayı ve
sergilemeyi görev edindim.
Bu hobilerinizi gençlerle
de paylaşmaktasınız, biraz
bundan bahseder misiniz?
Neler yapmaktasınız?
Gençler fotoğraf ve videoya meraklı, daha doğrusu güzel sanatlara meraklı. Facebook vasıtasıyla resimlerde
güzel poz verebilen genç ya da ihtiyar
kişiler dikkatimi çekerlerse, onları bir
fotoshootinge davet ederim. Resimleri iki tarafta beğenirse Facebook’taki tanıtım sayfam UNIQUE’de sergilerim. Karşılıklı iyi anlaşabilme şartı ile
gelecekteki video reklam projelerime
ya da kısa film gibi projelere onları da
dahil ederim, tabiiki isterlerse.
Bu gençlerden aldığınız
reaksiyonlar nelerdir?
“Wooow, Aşkım abi, bu ben miyim?”
gibi elbette hoş reaksiyonlar. “Bir
daha ne zaman shooting (çekim) yapabiliriz?” diye sorarlar. Bunlar beni
mutlu ve motive eder. Nihayetinde
ben rahatsızlığıma rağmen, sosyal
kalmayı tercih eden bir insanım. Bu
vesileyle bana inanan ve beni her türlü destekleyen arkadaş ve dostlarıma
teşekkür ederim. İyiki varsınız.
Geleceğe yönelik
planlarınız neler?
Yakın bir zamanda, özürlü insanlarla
beraber, bir kısa film çekimine başlıyorum. Kendi oğlum da duyma engelli bir çocuğu oynayacak. Ardından birçok video reklam projeleri ve
yaz geldi, gelecek, bir sürü renkler ve
çiçekler, harika manzaralar, yani bir
sürü fotoshootingler var.
Sizden bilgi almak veya birlikte
birşeyler yapmak isteyen
gençler size nasıl ulaşabilirler?
Facebook’da kendi sayfam var. Orada
çalışmalarımı sergiliyorum: ”unique”...
Cep telefonum 0152 / 339 176 85 ve
mail adresim:
[email protected]...
Buralardan bana ulaşabilirler.
Son olarak eklemek
istediğiniz bir şey var mı?
Hiç kimse nereden gelip, neleri başardığımızı unutmasın ve daima daha
neleri başarabileceğimizi gözardı
etmesin.
Bize zaman ayırdığınız için
teşekkür eder, öncelikle
sağlık ve başarılar dileriz.
Günal Günal
14
Gönüllü çalışmalar: alev tur
15
KÜLTÜR & sanat
Alev Tur
“Bu dergide
benim
görmem
gereken
birşey var”
ile başlayan
gönüllü bir çalışma öyküsü...
Genç ve amatör bir tiyatro grubu: Alem-i Cümbüş
Çoğunun täzatro alaninda hiç bir deneyimi yok henüz ama yolun başındalar
ve çok heyecanlılar. İlk oyunlarını sahneye koymak için düzenli olarak
prova yapıyorlar. Grubun yönetmeni Emrah Beyle ile sizler için görüştük.
Emrah Bey, öncelikle bize biraz
kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. Adım Emrah Güngör. 1985
yılında Ardahan’ın Posof ilçesinde doğdum. 4 yaşındayken ailemle İstanbul’a
taşındık. 2006’dan beri de Alsdorf’ta
yaşıyorum. Evliyim ve bir oğlum var.
Grubun yönetmenisiniz.Bu
konuda tecrübeniz var mı?
Tiyatro yönetmenliği yapmak için
çok iyi bir eğitime sahip olmak gerekir. Daha önce bir yönetmenlik tecrübem olmadı ama İstanbul’da bir dönem tiyatro oyunculuğu yaptım. Şu
an, kurmuş olduğumuz amatör tiyatro grubuna yönetmenlik yapmaya çalışıyorum diyebilirim.
Böyle bir tiyatro grubu kurma
fikri ne zaman ve nasıl oluştu?
Almanya’ya geldigimden beri tiyatroda oynamak istiyorum. Çevremizde Türk Tiyatrosu olmadığından bu
grubu kurmaya karar verdim. Önder
Günay kardeşime bu yüzden çok teşekkür ediyorum. Onunla beraber
gençlerimize örnek olmak adına bu
grubu kurduk.
Grupta şu an kaç kişi var?
Hangi aşamalardan geçti grup?
Grubun ilk etaptaki sayısı 7 idi ve şu
anda 17 kişiyiz ve halen de katılmak isteyenler var. Bu da bizi çok sevindiriyor.
Üzerinde çalıştığınız oyunun
adı ne ve nasıl seçtiniz?
Oyunumuz adı “Kadınlık bizde kalsın”.
Bu bir komedi ve insanlarımızın izlediğinde keyif alacağını umut ettigimiz
bir oyun. Kadınların ülkemizde yaşadığı problemleri komediyle anlatan,
güldürürken de düşündüren bir oyun
olduğu için seçtik.
Provalarınızı nerede ve
zaman yapıyorsunuz?
Provalarımızı Alsdorf Gesamtschule de
yapıyoruz. Salı ve çarsamba akşamları
toplanıyoruz provalar için.
Hazırlandığınız oyunu ne
zaman sahneleyeceksiniz?
Oyunun sahneleneceği tarih maalesef tam belli değil. Grubumuzdaki
çoğu arkadaşımızın hiç tiyatro tecrübesi olmadığından çok iyi hazırlanmamız gerekiyor. Bu da biraz zaman
alacak tabii ki ama umuyorum gelecek yazdan önce sahneye çıkarız.
Bu gruba katılmak isteyenler
olursa, belli bir kriteriniz var mı?
Size nasıl ulaşabilirler?
Grubumuza katılmak isteyen herkesi
bekliyoruz. Herhangi bir kriter aramıyoruz. Bizimle iletişime geçmek isteyenler, internet üzerinden facebook’taki “Alem-i Cümbüş” sayfamızdan
ulaşabilirler.
Grubunuzun geleceğe
yönelik projeleri de var mı?
Tabiiki projelerimiz devam edecek.
Bu projelerin devam etmesi, bizi izlemeye gelenlerin verecekleri tepkiyle orantılı. Eğer büyük bir talep ve
ilgi gelirse, bu bizi cesaretlendirir ve
projelerimiz de devam eder. Bu arada
bize zaman ayırıp derginizde bize de
yer ayırdığınız için, grubumdaki tüm
arkadaşlarım adına size de çok teşekkür ederim. Umarım en yakın zamanda oyunumuzu sahneleriz. Sizleri şimdiden oyunumuza davet ediyorum.
Asıl biz, sizleri böylesi güzel
bir faaliyetde bulunduğunuz
için kutlar, çalışmalarınızda
başarılar dileriz. Oyununuzu
mutlaka izlemek isteriz.
Günal Günal
Emrah
Elif
Yunus
Melike
Betül
Oğuzhan
Hatice
Gülşah
Önder
Emine
Tunahan
Tuba
Kübra
Taşkın
Büşra
Canan
Alev hanım kendinizi
biraz tanıtır mısınız?
1980 Ankara doğumluyum. Antalya’da
büyüdüm. Evliyim ve 12, 10 ve 4 yaşlarında 3 çocuğumuz var.
Tiyatroya nasıl başladınız? Buraya
gelişinize kadar olan hikayeniz?
İlköğrenim yıllarımda bizi öğretmenlerimiz sık sık tiyatroya götürürdü. Oyunu izlerken oyuncuların yerine, kendimi oynarken hayal ederdim hep.
Tiyatroya hayranlık duymaya başlamıştım. Sonra lisedeyken, tenefüste
yapılan “Okulun tiyatro grubu kurulacaktır, katılmak isteyen öğrenciler gelip kaydını yaptırsınlar” anonsuyla ben
tiyatroya başladım. Çalışmalarımızı Allegro Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni; Ümit Atalay Ekmekçi yaptırıyordu.
Uzun soluklu bir eğitimin ardından iki
oyun çıkardık. Turgut Özakman’ın yazdığı “Çürük Elma” ve kendi yazdığımız
“Kızlar Mangası”. Çürük Elma adlı oyunla şu anda 22.’si yapılan, Antalya Liselerarası Tiyatro Şenlikleri’nin 1.’sine katıldık. Liseden mezun olduktan sonra
girdiğim Ankara DTCF Konservatuar sınavını kaybettim. Tiyatro Atölyesi’nde
Muhammet Uzuner ve Arzu Gamze
Kılınç’dan oyunculuk, Oya Yağcı’dan
Tiyatro Tarihi dersleri aldım. Sonra Antalya Devlet Tiyatrosu’nda; Deniz Baytaş, Zafer Kayaokay, Mustafa Avkıran,
Ali Meriç ve Erdinç Dinçer gibi isimlerden; diksiyon, yaratıcı drama, mimik,
hareket, dans ve şan derslerinin ardından oyunculuk sertifikamı aldım ve
ADT’nin sözleşmeli oyuncusu oldum.
Şimdiye kadar kaç
oyunda yer aldınız?
Bugüne kadar oynadığım oyunlar; Çürük Elma, Kızlar Mangası,Eskicinin Tazesi, Mikado’nun Çöpleri, Savaş Düşlerimi Çaldı, Bremen Mızıkacıları, Rumuz
Goncagül ve Öykülerin Azizliği.
Sonra Almanya’ya geliyorsunuz.
Sonra eşimle tanıştık, evlilik kararı-
nın ardından, henüz nişanlıyken eşim
Köln’de Arkadaş Tiyatrosundaki yerimi
hazırlamıştı. Antalya’dan Köln’e geldiğimde, Rumuz Goncagül oyununun,
Goncagül karakterini oynayacağımı
öğrendiğimde havalara uçtum sevinçten. Bu oyunla Danimarka, Avusturya
gibi çeşitli ülkelerde turneler yaptık.
Rumuz Goncagül oyununun yönetmeni Engin Akçelik’i rahmetle anıyorum.
Daha sonra yine Arkadaş Tiyatrosunda, kendi yetiştirdiğimiz, çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu 17 kişilik bir grupla Aziz Nesin’in
öykülerinden derlenen, “Öykülerin
Azizliği” adlı oyunu sahneledik, aynı
zamanda bu oyunun da reji asistanlığını yaptım. Derken eşimin işi nedeniyle Aachen yakınlarında ikamet etmemiz gerekiyordu, 2011 senesinde
Alsdorf’a taşındık. Ben tiyatrosuz kalmıştım. Deli oluyordum. Aachen ve
çevresinde bir Türk Tiyatrosu yoktu.
Daha önce tanıttığımız Alem-i
Cümbüş Tiyatro Topluluğu ile
iletişime geçmeniz nasıl oldu?
Köln’den, Alsdorf’a taşınmamızın üzerinden 4 sene geçti ve ben artık
oyun arşivimden sayfa sayfa şöminede odun tutuşturmaya başlamıştım.
Ümidimi yitiriyordum. O sıralar nereye
gitsem önüme “Bizim Aachen” dergisi
çıkıyor, alıp okumuyorum. Bir akşam
eşim elinde aynı dergiyle eve gelince, kendi kendime; “mümkün değil,”
dedim. “Bu dergide benim görmem
gereken birşey var.” Hemen kapaktaki
içeriklere baktım; “Alem-i Cümbüş Tiyatro Topluluğu ile röportaj, sayfa 15”
ve üstüne bir de bu grubun Aachen’da
değil de Alsdorf’da olması? Bu bir tesadüf olamaz! Sonra grubun kurucusu Emrah Güngör ile iletişime geçtim.
Emrah’ın da “grubu artık dağıtma kararı alıyordum, sen imdadımıza yetiştin” demesiyle, bizi yaradanın ilahi gücünün buluşturduğuna inandık.
Şu anda çalışmalar nasıl gidiyor?
Alem-i Cümbüş’ü oluşturan oyuncu
adaylarının çoğunun geçmişinde tiyatro eğitimi ya da sahne deneyimi olmadığından, oyunu bir kenara bıraktık. Mimik, diksiyon, yaratıcı drama, hareket,
ses çalışmalarına başladık. Bu dersleri
başarıyla tamamlayan arkadaşların sayısına göre bir oyun seçimi yapacağız.
Oyun seçimi ve çalışmalarımız süresince; oyuncu, yönetmen ve yazar Savaş
Aykılıç, ABT Genel Sanat Yönetmeni,
oyuncu Mehmet Özgür’den destek sözümüzü de aldık. Bundan sonrası grubun özveri ve fedakarlığına kaldı. Malum, tiyatro özveri ve fedakarlık ister.
Yaşadığımız çevreyi sanatsal ve
kültürel faaliyetler açısından
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruyu çok geniş kapsamlı alacak
olursak, yaşadığımız ülkede sanata
ve kültüre verilen değer, yapılan faaliyetler nefesimizi kesecek kadar fazla. Zaten Almanların değer yapılarına
her zaman hayranım. Bu ülkede her
milletten insan, kendi kültürünü yaşatmak ve sanatını icra etmek özgürlüğüne sahip. Üstelik de devlet, bunu
yapabilmeleri için maddi-manevi her
türlü desteği sağlıyor. İçimi acıtan tek
şey, burada yaşayan, özellikle de çocuk
büyüten Türk ailelerinin çoğu çocuklarının elinden tutup da bir müzeye, resim sergisine, piyano resitaline yahut
tiyatroya götürmüyor. Oyun konsollarıyla, çocuklarının bütün gün evde ekrana hapsolmasına göz yuman aileler,
çoğunluğu oluşturuyor maalesef.
Geleceğe yönelik kişisel
planlarınız nelerdir?
Ben, ne kadar plan yapsam da, ani karalarla her an akışı değiştirebilecek kadar da esnek bir yapıya sahibim ama
oyunculuk, hayatımın her anında olacak mutlaka.
Okurlarımıza söylemek
istediğiniz bir şeyler var mı?
Evet var. Tiyatro eğitimimize katılmak
isteyenler bize Facebook sayfamızdan ulaşabilirler. Şartlarımız; 25 yaş
üstü bay veya bayan. Başvuruda bulunanlarla ön görüşme yapılacaktır. Bu
arada Bizim Aachen dergisi çalışanlarına bir gönül borcum var. Öncelikle kendi adıma çok teşekkür ederim.
Sayenizde tiyatro yapıyorum yeniden. Ayrıca derginizin içerik ve kapsamı çok başarılı. Tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
Biz de, size başarılar dileriz.
Füsun Özdemir
15
gençlik sayfası
O, Altın Kemerli Bir Şampiyon: Emre Seyrek
Bu sayımızda sizlere Kickboks sporunu ve Almanya’da bu
spor dalında bizleri temsil eden, bir çok başarıya ve kemere
sahip olan Emre Seyrek kardeşimizi tanıtacağız.
Kickboks sporu, farklı tekniklerin içinde yer aldığı bir savunma sporudur. Tamamen iki farklı spor olan Karete ve Muay
Thai’nin bir araya gelmesi sonucunda oluşturulmuş; güce ve
teknik bilgiye dayanan bir dövüş sporudur. En önemlisi aşırı
derece sert bir spor olmasıdır. Rakibinizi yenmek için yüksek
güç gerektiren bu spor, diğer birçok spordan daha fazla enerji
ve güç harcamanızı sağlar. Güce dayalı olan bu sporda tekniği ne kadar iyi öğrenir ve gücünüzü o teknik üzerinde yoğunlaştırırsanız, o kadar başarı sağlamanız mümkün olacaktır.
Kickboks‘un diğer bir çok Uzak Doğu sporunda olduğu gibi;
bir geçmişi, tarihi yapısı, özel bir felsefe mantığı yoktur.
ve kemerimi aldım. Daha sonra 8 kişilik başka bir turnuvada dövüştüm ve
yine kemer aldım.
Kickboks hakkında bize
neler söyleceksin?
Kickboks sadece Almanya’da değil,
dünyada tanınan ve popüler olan bir
spor dalıdır. Kickboks ayaklarla boks
yapmak anlamına geliyor. Güce ve
tekniğe dayanan bir spor. Bu sporun
katagorileri kiloya göre belirlenmekte
ve ben 63 kiloda dövüşüyorum.
Bize biraz kendinden ve bu
spora nasıl başladığından
bahseder misin?
21 yaşındayım ve bu spora 5-6 yaşlarında taekwondo ile başladım. Bir
çok maç yaptım ve birinciliklerim var.
Daha sonra Köln’de devam ettim. Ailemin Euskirchen’e taşınmasıyla ben
orada kickboksa başladım. Kickboksta
12-13 yaşlarımda ilk maçımı yaptım ve
bu maçtan sonra Euskirchen’de Baker
Barakat’la sözleşme imzaladım. Geçen
sene ilk Almanya şampiyonluğumu
Roermonder Str. 77
52072 Aachen
Training: Di./Do. 18.30
Sa. 13.30
Stolberg
Babaya da soralım:
Poyraz Recep Bey, oğlunuz Emre
Seyrek’i bir de sizden dinleyelim.
Ben Almanya’ya turist olarak geldim
ve buralarda kaldım. Türkiye’de uzun
yıllar taekwondo yapmış ve bir çok başarı kazanmıştım. Akabinde boks ve
kickboks yaptım. Bu sporla uğraşıyor
Avci Escrima
Stock- und Waffenkampf zur
Selbstverteidigung mit und gegen
Hieb-, Stich- und Schnittwaffen
– übertragbar auf diverse
Alltagsgegenstände.
Emre son olarak bizlere
neler söylemek istersin?
Şu anda lise son sınıftayım (Abitur) ve
bitirmek üzereyim. Spor, meslek ya da
yüksek okullarda okumak, herşey disiplinli, düzenli ve azimle çalışmanın
sonucu elde ediliyor. Hiç bir başarı tesadüf değildir. Uzun süreli ve sabırlı
çalışmaların yanında, eğer değerli iş
adamları abilerimiz de bizlere destek
olurlarsa, Türk gençleri olarak, her türlü başarıyı, her dalda elde edebiliriz.
Bu kapasite ve azim bizlerde var.
Sana başarılar dileriz.
Abdullah Yaşar
ei en ses g !
Zwochnlo inin
W ste t r a
e
ko o b
Pr
Aachen
Peki bu başarılarının
arkasında kim var?
Kazandığım başarıların arkasında babam ve ailem var.
olmam Emre’ye yol gösterdi ve o da
bu başarılara imza attı. Diğer oğlum
Muhammet Ali 16 yaşında ve boks yapıyor. 10 yaşındaki oğlum Olcayto ise
Alemannia Aachen alt yapısında futbol oynuyor. Yani biz ailecek sporla
uğraşıyoruz ve başarılı olmak için elimizden gelen bütün gayretleri göstermekteyiz. Bir baba olarak ne kadar
arkalarında olsam da maddi olarak çocuklara yetişememekteyiz. Almanya
ve Aachen çevresindeki iş adamlarımıza seslenmek istiyorum: Her türlü spor
dalında başarılı gençlerimize destek
verin ve sponsor olun. Bizim gençlerimiz daha başarılı ve dünya çapında
sporcu olacaklardır.
Avci WingTsun
Waffenlose Selbstverteidigung in allen
fünf Kampfdistanzen – direkt, effektiv,
realistisch und funktionell.
Prämienstr. 249
52223 Stolberg
Training: Mo./Mi. 18.30
Eschweiler
Röthgener Str. 57
(Eingang Mittelstr.)
52249 Eschweiler
Training: Mi./Fr. 18.30
Tel.: 0177/4552191
SELBSTVERTEIDIGUNG
für Frauen, Männer,
Jugendliche und Kinder
pur
www.aachen.wteo.org
16
Bir konu & Bir konuk
“Evsiz gençlerimizin sayısı artıyor, aileleri bunu mutlaka önlemeli!”
Bir süre önce, Aachen’da Caritas’a bağlı Café Platform’da çalışan bir okurumuzdan
e-posta aldık. Kendilerinin evsizlere, barınma, yatak, yemek, giysi ve yıkanma konularında yardım ettiklerini ve son zamanlarda gelenler arasında bizim insanlarımızın sayısında artış olduğunu gözlemlediğini; bu konuda okurlarımızı bilgilendirmek
istediğini yazıyordu arkadaşımız. Ben de Hermannstr. 14 adresinde bulunan Café
Platform’u ziyaret ederek, Yıldıray Reyhanioğlu’nu buldum ve kendisiyle görüştüm.
Yıldıray Reyhanioğlu 1965 Adana doğumlu. 1993’te Almanya’ya gelmiş.
Evli ve iki çocuk babası. 17 yıldır burada çalışmakta.
Yaptıkları hizmetleri anlayabilmem
için bana tüm binayı gezdirerek fikir
edinmemi sağladı. Evsizlerin akşamları yatmak üzere kullandıkları odaları
ve ranzaları, mutfağı, banyo ve çamaşırhaneyi, erzak ve malzeme depolarını, televizyon odasını, bürolarını ve
kafeterya kısmını gezdirdi. Daha sonra bürosunda sohbetimizi sürdürdük
ve bana söylemek istediklerini detaylı
anlatmasını rica ettim.
Yıldıray bey, ofisindeki son on yıla ait
dosyalardaki binlerce kağıdı göstererek, bu kağıtların her biri bir kişiye ait
dediğinde çok şaşırdım. Burada hem
maaşlı elemanları bulunmakta, hem
de gönüllü çalışanları var. Burası herhangi bir şekilde evsiz kalan bir insanın Aachen’da ilk gittiği yer. Daha
sonra bu insanları uygun yerlere yerleştiriyorlar. Bazı durumlarda da çok
uzun bir süre burada kalma imkanı
sunuyorlar. Burada insanların barınma ve tüm temel ihtiyaçları ücretsiz
olarak karşılanmakta, saat 16:30-20:30
arası verilen sıcak yemek ve içecekler sembolik bir ücretle verilmektedir.
Ayrıca burada hafta içi her gün, sabah
9:00’dan itibaren konuşma ve danışma
hizmetleri sunularak, kendilerine nasıl yardımcı olabilecekleri sorulmakta;
bir ev veya iş bulabilmeleri konusunda
yardım edilmeye çalışılmaktadır. Resmi
dairelerle olan işlerinin takibi konusunda yardımcı olmaktalar.
Bunun yanında Yıldıray bey ilginç bir
noktaya daha değindi. Aachen’da evsiz yaşayan ve gösterebilecekleri bir
adresleri olmayan insanların tümünün mektupları buraya geliyormuş.
Kişilerin iki günde bir gelerek veya
arayarak mektuplarını takip ettiklerini söyledi. Evsizlerin bazıları alkol veya
uyuşturucu bağımlısı olsa bile, bu binada kullanmaları kesinlikle yasakmış;
binaya alkol veya uyuşturucu sokmakta yasakmış. Gece saat 22:00’den
sonra yatağa gidilebiliyor, 24;00’den
sonra ise herkesin tamamen sessizlik sağlaması gerekiyor. Sabah belli
bir saatte kalkılarak, yatakhanelerin
17
Bir konu & Bir konuk
ve binanın boşaltılması gerekmektedir. Bu insanların kahvaltılarını nerede
yapacaklarını sorduğumda ise bana,
bu tür kahvaltı imkanı sunulan sosyal kuruluşların adreslerinin, kişilere
verildiği söyledi.
Yıldıray bey, her ay 15-16 gece çalışıp, diğer günlerde izinli. Fakat kendisini buraya o kadar bağlı hissediyor
ki, izinli olduğu sürenin çoğunda da
gelip, buradaki bir çok işi üstlenmekte. Hatta bana 2000 saatin üzerinde
fazla mesaisi olduğunu, işvereninin
bunu ödemeyi istediğinde ise kabul
etmeyerek, bunu sildirdiğini söyledi.
Nedenini sorduğumda ise; bağışlarla ayakta durmaya çalışan bir yerden
böyle bir parayı almayı uygun görmediğini belirtti.
Sohbetimiz asıl konumuza; bizim insanlarımıza geliyor. Yıldıray beye,
bizim insanlarımızın sayısının arttığını söylerken neyi kastettiğini so-
ruyorum. İşe başladığı yıllarda
Aachen’da evsiz 1 veya 2 Türkün yemek yemeğe veya kalmaya geldiğini,
oysa bugün bu sayının çok arttığını
söyleyerek, bizim insanlarımızın da
yer aldığı bir liste gösteriyor ve bunların genellikle genç kız ve erkekler olduğunu belirtiyor. Gelme nedenlerini
sorduğumdaysa, bu sorunun onlara
direk sorulmadığını, her ne sebeple
gelirlerse gelsinler, kapılarını onlara
açtıklarını, fakat gene de nedeni tahmin edebildiklerini söylüyor. Bu nedenlerin başında da aile içi geçimsizlik, şiddet, anne baba baskısı yatıyor.
Hatta başka şehirlerden gelenler de
oluyor bazen. Ailelerin bu konularda
daha duyarlı olmaları, çocuklarını evden kaçıracak durumlara getirmemeye özen göstermeleri gerektiğini, sorunlara daha farklı çözümler üretmek
gerektiğini vurguluyor.
Aachen’daki
Yeminli Mali
Müsaviriniz
.
Tecrübeli
Güvenilir
Profesyonel
Yıldıray beyin anlattıklarından yola
çıkarak, aile içinde hoşgörü eksikliği,
iletişim sorunları ve benzeri nedenlerin yaratacağı olumsuzlukların, en
son aşamasının neler olabileceğini
sanırım gözünüzde canlandırabildik.
Arkadaşımızın bir de ricası var. Bağışlarla ayakta kalmaya çalıştıklarını,
okurlarımızdan durumu uygun olanların kendilerine bağış yapmalarını,
bağış yapabilecekleri hesap numarasını iletmemizi istiyor.
Alıcı (Empfänger): Café Platform
Banka: Sparkasse Aachen
Banka Kodu (BLZ): 39050000
Hesap No (Konto): 200 71 77
bir anlayıs. ile
sizlere hizmet
vermeye hazırız!
Günal Günal
Dipl.-Kauffrau (FH)
RukIye Alper
Steuerberaterin
Heinrichsallee 68
52062 Aachen
Tel: +49 241 990 215-0
Fax: +49 241 990 215-29
[email protected]
Korrektur2-RukiyeAlper-Kanzleischild.indd 1
17.04.14 13:24
www.steuerkanzlei-alper.de
18
Kapak konusu:
Her yıl yayınlanan istatistikler Almanya’da Türkiye kökenli insanların açmış oldukları iş yerlerinin ve firmaların sayısının sürekli artmakta olduğunu gösterir. Bu
rakamları gördüğümüzde sevinir ve gururlanırız. Misafir işçilikten, kendi iş yeri sahipliğine... Fakat kapatılan ve hatta iflas edenlerin sayısı da bir o kadar yüksektir.
Bu yazımda sizlere bir işyerinin nasıl açılacağı, nerelere başvurulup, hangi formların doldurulacağı gibi şeyleri anlatmayacağım.
Hepimizin içinde kendi iş yerini kurup, patron olmak arzusu bulunur. Hele günümüzde, daha az insana daha çok iş yaptırılan iş yerlerinde çalışmak yerine, kendi
iş yerini açıp, az da olsa, kendi yağıyla kavrulmak daha mantıklı gelir. Fakat burada rastgele bir iş yeri açma fikrine kapılmak yerine, daha mantıklı düşünerek,
araştırma yaparak karar vermek çok çok önemlidir. Anadolu insanı oldukça cesurdur. Bir karar verir ve işe girişir. Hatta çoluk çocuk bütün aile o işe destek olur.
İlk iş yerlerimizin ortaya çıkışı
Genç nesillerimiz, yaşadıkları şehirlerde geçmişte hiçbir iş yerinin bizlere
ait olmadığı dönemleri hatırlamazlar.
Misafir işçi olarak gelenlerimizden bazıları, burada kalıcı olduklarını farkettiklerinde, bizlere ait ilk iş yerleri oluşmaya başladı. Bir evin bodrumunda,
tanıdıkları için sucuk yaparak başlanan bir süreçten, bugünkü Avrupa’nın
en büyük sucuk markası olmaya kadar sayısız örnekler verilebilir.
Derneklerin, camilerin bir köşesinde insanların saçlarını kesenler, berber
dükkanları açtılar. Eskiden tatil dönüşleri bavullarla getirilen, bulgur, pirinç
v.s. gıda ürünlerinin eksikliği, marketlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Kilise ve okulların ufacık salonlarında yapılan düğünlerden, gerçek
anlamda düğün salonlarına gelindi.
Büyük şehirlerden başlayarak, küçük
şehirlere doğru yayıldı bu gelişme.
Köln konsolosluğuna gidenlere, dönerken baklava, lahmacun, pide sipariş edilen günleri, hatırlayanlarınız
vardır mutlaka.
İnsanların kendi işlerini kurma konusundaki isteklerinin yanı sıra, son
dönemlerde giderek artan işsizlik
nedeniyle de bu yöne yöneliniyor.
Almanya’da işsizlik oranları sürekli artıyor. Türkiye kökenlilerin işsizlik oranı
dikkat çekici boyutlara vardı. Mesleki
eğitim yetersizliği ve dil sorunu işsizliğin temel faktörlerinin başında gelmektedir. Bu nedenle de insanlarımız
kendi işlerini kurma çabasına girerken, genelde belli bir mesleki eğitim
gerektirmeyen işlere yönelmekteler.
Bir dönem en popüler işler Türk
Marketi, dönerci açmakken, daha
sonra “export”çular, kahvehaneler,
restaurantlar, berber ve kuaförler, cep
telefonu dükkanları, internet kafeler
açmak vs. birbirini izledi. Bunların bir
kısmı kendi alanlarında başarılı olurken, bazıları da kapandı veya iflas etti.
Günümüzde çok başarılı olmuş firma ve işyerlerimiz olduğu gerçeğini de
unutmadan, başarısız olup kapanmak
durumunda kalan veya iflas edenlerin
nedenleriyle devam edelim.
“Boş bir dükkan buldum,
kirası da çok uygun”mantığı
İş yeri açmak isteyen insanlarımızın
ilk çıkış noktası bu oluyor. Ne iş ya-
pacağı, nasıl yapacağı, nedense ikinci planda düşünülüyor. Tam hesabı
kitabı yapılmadan girişilen bu tür serüvenlerde başarısız olma olasılığı da
tabiî ki yüksek olmaktadır. Oysa bir iş
yeri açmaya karar verildiğinde, önce
piyasa araştırması yapılarak, o işe ihtiyaç olup olmadığı, o işi yapacak tecrübe, eğitim ve maddi birikimlerimizin yeterli olup olmadığı, rakipleriyle
hangi farklılıkları ortaya koyacağı tam
hesaplanmalıdır. O iş yeri açıldıktan
sonra ortaya çıkacak bir çok farklı gider vardır. Vergiler, sigortalar, maaşlar vs. gibi bunlar devreye girdiğinde
sürpriz olmaması, önceden hepsinin
biliniyor olması ve hatta gerekiyorsa
bir yerlere danışılması en doğrusudur.
İş yeri sahiplerinin bazıları, kendilerinin ve birlikte çalıştıkları aile üyelerinin emeklerini, maaş ve sosyal kesintilerini hesaba katmaz, çünkü hepsi
ailedendir. Oysa ki bir iş yerinde baba-anne ve üç çocukları çalışıyorlarsa, toplam gelirleri, her birinin başka
bir yerde çalışması halinde alabileceği
maaşların toplamından fazla olmalıdır. Ay sonunda elinde, işçisine verdiği
paradan daha azı kalan patron sayısı azımsanmayacak kadar çok. Sosyal
yardım almak zorunda kalan iş yeri sahipleri dahi var.
Emekliliği de düşünmeliyiz!
Herhangi bir işyerinde çalıştığımızda emekli sigorta primlerimiz otomatikman yatırılır.Oysa kendi iş yerinizi açtığınızda böyle bir zorunluluk
yoktur ve tamamen sizin isteğinize
kalmıştır. Bunu kendinizin düşünüp
başvurmanız gerekir. Fakat bir çok iş
yeri sahibi emeklilik primi ödemez,
bu parayı gereksiz masraf olarak görür ve geleceği aklına hiç getirmez.
Oysa bugün kadar, yaşlanınca veya
çalışamaz duruma gelindiğinde sabit
bir emekli maaşı almayı da, hesaba
katmak gereklidir.
Küçük olsun, benim olsun!
Başkasının yanında çalışacağıma, kendi iş yerimi açar, az da kazansam idare
ederim; küçük olsun, ama benim olsun mantığı, maalesef gerçek yaşamda geçerli değildir. Örneğin, marketleri
ele alalım. Geçmişte belli sayıda Türk
marketi varken, giderek sayıları arttı
ve rekabet yükseldi. Oysa piyasadaki
talep aynı, çünkü buradaki nüfusumuz
ortada. Nüfusumuz sabit olduğu için
de, her bir markete düşen müşteri sayısı, her yeni market eklendiğinde azalmaktadır. Halbuki, benim olsun, küçük
19
kendi işinin patronu olmak!
olsun yerine, birkaç ortak güçlerini birleştirerek bir Aldi veya Lidl ayarında
market açabilirler. Bu konuda Ruslar’ı
örnek gösterebiliriz. Rus girişimcileri
süper market konusunda örnek teşkil
edebilecek bir girişimde bulundular ve
“etnik Pazar” dediğimiz, kendi insanlarına yönelik iş yeri açarken güçlerini
birleştirerek tek bir isim altında, bir çok
yerde aynı standartlarda marketler açtılar ve büyük başarı elde ettiler. Bizde
ise maalesef böyle bir anlayış yerleşmedi. Oysa günümüzde büyük Alman
marketleri etnik pazarı fark ettiler ve
buradaki potansiyeli görerek Türk reyonu, İtalyan reyonu vs. oluşturuyorlar.
Yakın bir gelecekte, küçük marketlerin
bunlarla rekabet şanslarının tamamen
ortadan kalkacağı aşikar görünüyor.
Birlikten, kuvvet doğar!
Döner üretimimiz bugün Almanya’da
hatırı sayılır bir yere sahip. Örneğin
dünya çapındaki hamburger firmalarını sollamış durumda. Hamburgerden daha fazla döner tüketilmekte.
Buna rağmen, hamburgerde olduğu
gibi belli bir markamız yok; bir marka, bir zincir oluşturamadık. Oysa, bu
sektördekilerden bir bayilik sistemi
oluşturmalarını ve marka olmalarını
beklerdik. Umarız yakında bu tür girişimler görürüz. Güçlü olmak için, birleşmek kaçınılmaz. Ortaklık, kuralları
baştan, hukuksal yollarla çizildiğinde,
çok daha karlı olabilir.
Dernekleşmek önemlidir!
Aynı işi yapan insanlarımız bir araya
gelerek, o işin kalitesi, maliyeti, satışı ve hizmeti konularında fikir alış
verişleri yapabilmeli ve ortak bir tavır sergilemelidirler. Maalesef bugün
bundan çok uzaktayız. Bölgemizde
herhangi bir iş kolunda esnaf derneğimiz bulunmamakta, iş yerleri müşteri çekebilmek amacıyla, fiyat ve kaliteden ödün vererek, rakibi bitirmeye
yönelik davranışlar sergilemektedir. O
3’e satıyorsa, ben 2,80’e satarım mantığı, hem rakibinizi hem de sizi bitirmenin başlangıcı olabilir.
Önünde bir takım sıfatlar bulunan “iş adamları” derneklerimiz de,
üyelerinin çoğu aslında esnaflardan
oluşsa da maalesef bu ihtiyaca cevap
verememektedirler.
Hesabınızı iyi yapın!
Bir iş yeri açtığınızda maliyeyle olan
tüm işlerinizi muhasebeciniz veya
mali müşaviriniz üzerinden yaparsınız. Onlar sizin devlet karşısındaki eliniz, kolunuzdur. Genelde ucuza
muhasebemizi tutacak kişiler bulma
eğilimindeyiz. Oysa, iyi bir muhasebeci bularak, onun söylediklerine dikkat
etmeliyiz. Muhasebecimiz bu ay, bu
yıl fazla vergi ödeyeceksin, bir takım
giderler göstermelisin dediğinde, giderimizi düşürmek için altımıza pahalı arabalar almak yerine, iş yerlerimize
yatırım yaparak, teknelojiyi takip etmeliyiz. 30 bin euroluk dükkanı olan
bir esnafın, 100 bin euroluk bir araba sürmesinin de bir mantığı yoktur,
bunu artık anlamalıyız.
Nasıl yaşamak istiyorsun!
Bir çok iş veren, yoğun iş gücüne dayanan iş yerleri açmaktadır. Örneğin
bir imbis haftanın yedi günü açık olmak zorundadır. Bir market sahibi
haftanın altı günü çalışmak zorundadır. Sabahın çok erken saatlerinden,
gecenin geç vakitlerine kadar süren
bu yoğun tempo, insanların özel yaşamlarının kalmamasına sebep oluyor. Ailelerine, çocuklarına ve hobilerine zaman ayıramıyor, istedikleri
gibi yaşayamıyorlar aslında. Oysa hafta sonunu evde geçirmek, akşamları evde olmak gibi düşünceniz varsa,
buna uygun sektörler seçmelisiniz.
Müşteriniz kimler olacak?
Yeni iş yeri açanların çoğu hedef kitle olarak, Türkiye kökenli insanları düşünüyor hep. Oysa potansiyel müşteri
kitlemizi Almanları da kapsayacak şekilde belirlemeliyiz. Örneğin dönerci
açmak yerine bir fritten dükkanı açmak daha mantıklı olabilir mi? Her ne
kadar döner çok tüketilse de, Almanya’daki genel nüfus, patates kızartmasını dönerden daha fazla tüketmektedir. Üstelik fritten, maliyet ve emek
olarak, dönerden çok daha az zahmetlidir ve kar marjı çok daha yüksektir.
Nüfusun % 10’una mı, % 100’üne mi
hitap edeceğinize karar vermelisiniz.
Son dönemde revaçta olanlar
Son dönemde kiosklar ve nargile barlar mantar gibi türedi. Fakat değiştirilen yasalar nedeniyle bu sektörlerin
geleceği yok gibi görünüyor.
Son dönemlerde ise aynı anda
bir çok hasta, özürlü, yaşlı taşımacılığı yapan firma kuruldu. Çok mantıklı
girişimler bunlar. Çünkü piyasada talep var ve başarı şansları fazla.
Yaşadığımız çevrede Rus ve Polonyalıların dahi “Evde yaşlı bakımı”
firmaları varken, bizim hiç yok. Oysa
yaşlımız artıyor. Geleceği olan bir
alan; birileri umarız bu işe de girer.
Kadınlarımız sahnede!
Son dönemlerde, bayanlar, yetenekleri ölçüsünde işyerleri açmaya başladılar. Onlara buradan bir önerimiz var:
Hangi sektörde olursanız olun, erkeklerin bugüne kadar başaramadıkları
dernekleşmeye önem verin.
“Başka işler yapanlar”
Belki fark etmişsinizdir, dergimizin ilk
sayısından bu yana “başka işler yapanlar” diye bir sayfamız var. Bu sayfamızı, alanlarında tek olan insanlarımıza
ayırmaya çalışıyoruz. Rakipleri yok ve
yeni bir iş yapıyorlar. Bu sayfalar reklam amaçlı değil, bir para talebiyle yapılmıyor. Buradaki tek amaç, insanlarımıza, özellikle de gençlerimize, yeni
perspektifler sunarak, değişik iş kolları seçmeleri, bu konularda gerekli eğitimleri almaları ve yeni bir işler yaparak
piyasada daha kalıcı olmaları konusunda yardımcı olmak, fikir vermek.
Sonuç
İş yeri açma fikriniz varsa, en azından
şu soruları sorun kendinize:
• Gerçekten piyasada olmayan
bir eksiği kapatacağınıza inanıyor
musunuz?
• Bu alanda bir tecrübeniz var mı? Bu
alanda bir eğitiminiz var mı?
• Piyasa araştırması yaptınız mı?
• Birden beklenmedik giderler çıktığında, maddi olarak hazır mısınız?
• İlk kez bir iş yeri açacaksanız, her
hangi bir yerden bilgi ve danışmanlık hizmeti aldınız mı?
• Tek başınıza yapmak yerine, tanıdığınız birileriyle daha büyük başlama
fikrini düşündünüz mü?
• Bir muhasebeciyle konuşup, başlangıçtaki işlemleri görüştünüz mü?
• Bankanızla konuştunuz mu?
• Eğer kredi alacaksanız, bir araştırma
yaptınız mı?
• Piyasadaki rakipleriniz karşısında artı
ve eksi yönlerinizi düşündünüz mü?
• İş yerinizin tanıtımını nasıl yapmayı
düşünüyorsunuz?
• İşler umduğunuz gibi gitmediğinde,
daha fazla zarara uğramadan kapatma cesareti gösterebilecek misiniz?
Hala kendi iş yerinizi kurmak istiyor musunuz? Karar sizin!
Günal Günal
20
KİŞİSEL GELİŞİM
Evrenin pozitif enerjileriyle ve içinde
bulunduğumuz bahar aylarının bütün
güzelliğiyle sizleri selamlıyorum...
Su
Bu sayıda önem derecesine göre ,
dünya ve fiziksel yaşam için en önemli ikinci element, yaşamsal sıvımız su
mottosunu (şiarını) ele alacağız...
Su, ruhsal dinginlik (ses), fiziksel enerji ve sakinleştirici olarak da kullanılır.
İslam’da suyla abdest alma, temizliğin yanısıra vücudun rahatlamasını, tembellikten kurtulma ve enerji
kazanılıp,namaza daha çok yoğunlaşılmasını sağlar.
Dünyamızın 3/4’ü sularla
kaplıyken, vücudumuzun da
3/4’ünü sıvılar oluşturmaktadır!
Dünyanın % 70’inin (1,4 milyar km3)
sularla kaplı olmasına rağmen toplam
suyun % 2,5’i (35 milyon km3) kullanılabilir nitelikteki tatlı sulardır. Kokusuz, tatsız bir bileşik ve renksiz olarak
tanımlanmasına rağmen kızıl dalga
boylarında ışığı hafifçe emmesi nedeniyle, doğal bir mavi renge sahiptir.
Dünyada bir yılda kullanılan tatlı suların toplamı 3,8 milyar litredir. Bu suların yaklaşık % 70’i tarımsal, % 20’si
endüstriyel ve % 10’u ise evlerde kullanılmaktadır. Söz konusu toplam tatlı
su kullanımı içinde, gıda ve içecek sanayilerinin payı sadece % 0,18 kadardır.
Bir insanın sıvı tüketimini etkileyen
birden çok faktör vardır. Bu yüzden
bu konuda, insanın vücut yapısını,
yaşadığı ortamı, günlük aktivitelerini, sağlık koşullarını göz önüne almak
gerekir. Fakat genel bir hesaplama
yapmak gerekirse, sağlıklı bir insanın
günlük tüketmesi gereken sıvı miktarı kilosunun % 2,87’si kadardır. Örnek
65 kiloda ve sağlıklı bir insanın uygun
hava koşullarında tüketmesi gereken
sıvı miktarı 65 x 2,87 / 100 kadar yani
1,87 litre kadardır.
Sağlıklı bir insanın vücut ağırlığının %
65 -70’i sudur. Kaslarımızın ve kalbimizin %75’i, beynimizin ve böbreklerimizin %83’ü, akciğerlerimizin %86’sı ve
gözlerimizin %95’i sudan oluşur. Kemiklerimizin bile %22’si sudur!
Ortalama bir yetişkin gün içinde, terleme, idrar, hareket hatta uyku yolu
ile 2,5 - 3 litre sıvı kaybeder ve bu yerine konmazsa vücut susuz kalır ve
ciddi sorunlar başgösterir.
pH, suyun asit ve baz durumunu gösterir. İzin verilen pH değeri 5,5 ile 8,5
arasındadır. Kaliteli su, sağlıklı bir hayat demektir.
hissetmeden yapılan en güzel aktivitelerdir. Sabahları önce ılık ve sonrasında soğuğa yakın bitirilen duş, sizi güne
enerjik ve formda olarak başlatacaktır.
Suyun insan vücudunda çok önemli
işlevleri vardır. Bunlardan başlıcaları:
• Su biyolojik bir çözücüdür ve bu çö-
zücü rolüyle, vitaminlerin ve minerallerin hem vücutta taşınmasını hem de
çözülmesini sağlar.
• Su vücut sıcaklığının düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar.
• Derinin nemlenmesinde, toksinlerin
atılmasında ve vücudun temizlenmesinde temel bir görev üstlenir.
• Böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır.
• Kayganlaştırıcı bir madde olması nedeniyle birçok organın gerektiği gibi
çalışmasını sağlar.
Su, sabahları uyanıldığında ve yatmadan önce oda sıcaklığında (ayakta içildiğinde direk oniki parmak bağırsağına geçtiğinden) oturarak, yemekten
yarım saat öncesi ve sonrasında ve 3
yudumda, cam bardak veya cam şişeden içilmelidir.
Ayrıca aklınızda bulunsun, suyun kaynatıldığı çaydanlıkların dibini kaplayan, kirece benzeyen tabakayı sakın
kazımayın! Aksine korumaya çalışın,
çünkü kaynayan su bekletildiği için,
suyun içindeki maddeler dibe çöker.
Kirece benzer tabaka filtre görevi yaparak bu maddelerin tutulmasını sağlar. Bu şekilde su yumuşaklığını korur.
Su, ne kadar yumuşarsa, tadı ve içimi
de o kadar güzel olur.
Su, Wellness & SPA dünyasında da en
çok kullanılan elementtir. Duş ve banyo yaparak; deniz, göl ve termal havuzlara girerek, vücudumuzun en büyük
solunum yapan organı deri aracılığıyla
da, sudan faydalanabiliriz. Suyun içinde yapılan, aerobik ve jimnastik hareketleri, sakatlanmadan ve yorgunluk
Dünya ve bütün canlılar için hayati
öneme sahip ve kısıtlı olan su tasarrufuna evden başlayabilir, en azından
kendi adınıza sorumluluk gereği hem
dünya rezervlerine hem de aile bütçenize faydalı olabilirsiniz. Örneğin;
• Günlük harcamamızın % 40’ı banyodadır. 5 dakikalık bir duş sırasında ortalama 60 litre su harcarsınız. 4 kişilik
bir ailenin her bir ferdi, duş süresini 1
dakika azaltırsa, yaklaşık yıllık 18 ton
su tasarruf edersiniz.
• Diş fırçalarken ya da tıraş olurken,
kullanmadığımız halde açık bıraktığımız su gideri, yılda kişi başı ortalama
12 tondur. 4 kişilik bir ailede bu rakam
ortalama 48 tondur.
• % 15-20’si çamaşır yıkamak için kullanılır. Az su kullanan, ekonomi seçeneğinde, tam dolu olarak kullanılan makinalar yıllık 17 ton su tasarrufu sağlar.
• Bulaşık makinasını arasıra kullanmak, lavaboda biriktirilen suda sebze ve meyveleri, bulaşıkları yıkamak
yılda 14 ton su tasarrufu sağlar.
• Tuvaletde 12 litrelik su depolarının,
8 litreye ayarlanmasıyla, 4 kişilik bir ailede yıllık 22 ton su tasarrufu sağlanır.
“20. yüzyıl’da petrol, devletler ve şirketler
için ne ifade ettiyse, 21. yüzyıl’da da ülkelerin varlık düzeyini belirleyecek, değerli
bir meta olan su, aynı değerde olacaktır.” öngörüsüyle yola çıkan devletler,
hükümetler, sektördeki ulus ötesi şirketler ve uluslararası örgütler bir araya gelerek, 1996 yılında “Dünya Su
Konseyi”ni kurmuşlardır. Konseyin kuruluş amacı, dünya genelinde devletleri ve suyu yönlendirecek temel politikaları bu yapı içinde belirlemektir. Bu
da gelecekte suyun dünya ve insanlar
için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Hasan Erdal
Yaşam Koçu
21
başka işler yapanlar: Deniz Şahin
gibi değil de, daha çok misafir gibidirler bizim yanımızda. Kendilerini evlerinde gibi hissedenler dahi var diyebilirim. Çocuklarımızın büyümesine şahit
olmuş, yıllardır devamlı gelen müşterilerimiz var. Fırsat buldukça onlara
zaman ayırıp, sohbet ediyorum. Yurt
dışından gelenler de var. Türkiye’den
gelen turistler de var mesela.
Şu çay, bu hastalığa iyi gelir
falan denir. Sağlık sorunu
olan kişiler de geliyor mu?
Aachen’da Küçük Bir Çay Dünyası
Deniz Şahin, genç ve tecrübeli bir girişimci. Üç çocuk annesi olduğu halde, eşi
Ali Şahin ile uzun seneler önce işletmeye başladıkları çay dükkanlarına dört elle
sarılan bir iş kadını. Kendisiyle Aachen’da Elisengalerie’de bulunan dükkanlarında buluştuk. Birlikte yeşil çayımızı yudumlarken bakın bize neler anlattı...
Merhaba Deniz Hanım.
Aachen’de çay satan bir dükkan
açmak nereden aklınıza geldi?
Çaylarınız hakkında neler
söyleyebilirsiniz? Kaç çeşit
çayınız var mesela?
Okul gezisiyle Hamburg’a bir geziye
gitmiştik. Orada görmüş olduğum
bir çay dükkanı benim aklımda kaldı. Büyüyünce bir çay dükkanı açacağım diye, her zaman söylerdim
kendi kendime. Asıl mesleğim hemşirelik benim. Bir gün tesadüfen bir
Ronnefeldt firma elemanı ile tanıştık ve ardısıra gelen bir çok tesadüf
bize değişik kapılar açtı. Bu durum
Düsseldorf’ta bir dükkan açmaya kadar gitti. Aachen’da açmış olduğumuz
bu dükkan, yine o elemanın tavsiyesi
üzerine oldu. Tam 17 senedir de buradayız. Eşim ile işletiyoruz.
Şu an yaklaşık 250-300 çeşit arası çayımız bulunmaktadır. Bu rakam mevsimlere göre değişiyor. Kış veya yaz
mevsimine göre çay çeşitlerimiz var.
Bu konuda gerçekten profesyoneliz.
En sevilen çay, genelde aromalı yeşil
çaylar oluyor. Bunun yanı sıra doğu
Hindistan kökenli Assam çay çeşitleri
de seviliyor. Aslında her çayın seveni
var ve çeşit sayısımız hala az gibi. Bir
de kahve bölümü ekledik. Pastalarımızı da ben kendim yapıyorum.
Bir aile dayanışması yani?
Müşterilerimiz çok çeşitli diyebilirim.
Öğrenciler olsun, akademisyenler olsun çok rağbet gösteriyorlar. Yaş ortalaması daha çok olgun yaşa kaçıyor.
Fakat, bu durumun en güzel yanı, bu
kişilerin çocukları veya torunlarının da
geliyor oluşu. Müşterilerimiz, müşteri
Evet. Ben ikiz çocuklarımızın küçük olması nedeniyle ilk başlarda, gerek hafta sonları gerekse tatil zamanlarında
veya muhasebede yardım edebiliyordum. Sonra üçüncü çocuğumuz olunca daha da zorlaştı bu durum. Bir de
ağır bir rahatsızlık geçirdim. Şimdi çok
şükür iyiyim. Her şey yavaş yavaş başladı. Bir iki masa ve biraz çay ile. Kimse bize bir şey öğretmedi. Biz kendi
kendimizi geliştirdik. İlk başlarda çok
zorlandık, çünkü burada bir kaç tane
çay dükkanı bulunuyordu. Yabancıları
dönerci veva manav olarak tanıyorlar
fakat çay satan Türk tanımıyorlar.
Müşterilerinizi genelde kimler
oluşturuyor? İletişiminiz nasıl?
Burada çalışmak için zaten bu konuda
da bilgi sahibi olmak gerekiyor. Biraz
doktor, biraz eczacı gibi mesela. “Kulağım ağrıyor, boğazım ağrıyor. Şöyle
veya böyle bir çay istiyorum” diyenler
çok. Tabiiki tedavi amaçlı bir şeyler yapamayız, fakat sıkı bir kontrolde üretilmiş bitkisel çaylarımızla, insanlara
yardımcı olabiliyorsak ne mutlu bize.
Okuyucularımıza, yaşam
tecrübenizden hareketle
söylemek istediğiniz
herhangi bir şey var mı?
Ben, özellikle kadınlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Kendi ayakları üzerinde olmak o kadar güzel bir
şey ki. Bahaneler bulup, bu gerçekten
uzak durmasınlar. Yok çocuğum var,
yok kendime güvenim yok gibi. Annelik
de elbette güzel bir duygu. Fakat çalışıp kendi paralarını ellerine alma yollarını mutlaka denesinler. Her şeyi eşlerinden beklemesinler. Sadece evde
kalmasınlar. Hiç kimse seni anlamaz
böyle bir durumda. Yapıyorsunuz, direniyorsunuz fakat kimse çıkıpta “iyi
yaptın” demiyor. Fakat toplum içerisinde bu durum farklı. Kendinden daha
emin ve bilinçli oluyorsun. Hayatta her
şeyi yapabilir insan. Yeter ki istesin.
Vermiş olduğunuz içten
cevaplar için teşekkür eder;
başarılarınızın devamını dileriz.
Funda Şen
22
Yemek kültürü
Önümüz yaz... Herkesin malzemelerini kolayca bulabileceği, basit tarifler seçtik sizler için. Hoşunuza gideni deneyin deriz.
Tost Ekmeği Sarması
Nohut Mantısı
İspanyol Omleti
Malzemeler: 10 dilim tost ekmeği,
200 gr kıyma, 1 kuru soğan, 1 kırmızı biber, 1/2 çay bardağı sıvıyağ, pulbiber, tuz. Bulamak için: 2 yumurta, 1
su bardağı galeta unu, biraz sıvıyağ.
Hazırlanışı: Soğanı ve biberi ayıklayıp
yıkayın ve minikçe doğrayın. Sıvıyağda biraz kavurup kıymayı ilave edin.
Salça, baharatlar ve tuzu ekleyip biraz
daha kavurun. Tost ekmeğini merdane
ile açın ve içine kıymalı harçtan koyup
sarın, açık olan kısımlarını parmağınızla içine bastırıp sıkıştırın. Önce yumurtaya sonra galeta ununa bulayıp kızgın
yağda kızartıp servis edin.
Malzemeler: 1,5 su bardağı nohut, 1/2
soğan, 1/2 çay bardağı zeytinyağı, 1 ÇK
sebzeli çeşni, 1,5 su bardağı yoğurt, 2
diş sarmısak, 1 adet lavaş ekmeği, tuz.
Servis için: Dolmalık fıstık, kimyon
Hazırlanışı: Haşlanmış nohutu kıyılmış
soğanla zeytinyağında kavurun. Üzerine sebzeli çeşni ve tuzu ekleyip karıştırın. Soğumaya bırakın. Lavaşı kare
kesip, önceden ısıtılmış 1800 fırında kızarana dek tutun. Servis tabağına alıp,
üstüne nohutu ekleyin. Ayrı bir yerde
yoğurt ve kıyılmış sarımsağı karıştırın
ve nohutun üzerine gezdirin. Dolmalık fıstık ve kimyon serpip, servis yapın.
Malzemeler: 3 adet patates, 2 adet
soğan, 4 yumurta, 8 ÇK zeytinyağı, tuz.
Hazırlanışı: Patates ve soğanları temizledikten sonra küçük şekilde doğrayın. Tencereye önce soğanları alarak
zeytinyağında, kısık ateşte 7-8 dakika
pişirin. Patatesleri de ekleyerek biraz
daha yağ ilave edin. Orta ateşte, patatesler yumuşayana dek ara sıra karıştırarak pişirin. Patatesler yumuşadığında, ateşten alıp süzün. Ayrı bir
kapta yumurtaları çırpın ve tuzu ekleyin. Patates ve soğanla karıştırın. Kısık
ateşte 2 dakika, sallayarak pişirin. Altüst yaparak diğer yüzünü de pişirin.
Revani
Malzemeler: Keki için: 4 yumurta, 1.5 su bardağı irmik, 1.5 su bardağı un, 1 su
bardağı yoğurt, 1 su bardağı sıvı yağ, 1 paket kabartma tozu,
Şerbeti için: 5 su bardağı toz şeker, 5 su bardağı su, 2-3 damla limon suyu
Hazırlanışı: Revaninin kekini pişirmeden önce, şerbetini hazırlayın. Bunun
için su ve şerbeti kaynatın. Piştikten sonra içine biraz limon ekleyin. (Vanilin
sevenler, şerbetin veya kekin içine bir paket vanilin ekleyebilir.) Kekin malzemelerinin hepsini mikser ile karıştırın. İyice yağlanmış kalıba dökün. Önceden
ısıtılmış, büyük boy kare borcamda 180o fırında üzeri pembeleşinceye kadar
pişirin. Kek pişerken, şerbet de soğuyacaktır. Kek fırından çıkar çıkmaz, şerbeti üzerine dökün. Kekin şerbeti iyice emmesi için üzerine kürdanla delikler
açabilirsiniz.
Tebbüle
Pembe Sultan
Kırmızı Biber Salatası
Malzemeler: 1 kahve fincanı bulgur,
4 su bardağı yeşillik (ince doğranmış
nane, maydanoz, fesleğen, taze sarmısak), 1 adet soğan, tuz, 1 ÇK zeytinyağı, 2 ÇK nar ekşisi.
Hazırlanışı: Bulguru sıcak suyla ıslatıp, şişirin. Soğanı ince doğrayın. Bulgur, yeşillikler, soğan, zeytinyağı, nar
ekşisi ve tuzu karıştırıp servis yapın.
Malzemeler: 1 kg kırmızı pancar, 250 g
yoğurt, 4 YK mayonez, 2 sarımsak, tuz.
Hazırlanışı: Yoğurt, rendelenmiş sarımsak, mayonez ve tuzu bir kapta
karıştırın. Kabuğu soyulmuş ve rendelenmiş pancarın suyunu sıkdıktan
sonra karışıma ekleyin ve karıştırıp
servis tabağına alın ve üstünü maydanoz veya nane ile süsleyin.
Malzemeler: 4-5 kırmızı biber, 1 kase
yoğurt, 2 diş sarımsak, 1 ÇK zeytinyağı, tuz, pul biber.
Hazırlanışı: Biberlerin içleri çıkartılır ve
fırında közlenir. Kabukları soyulup doğranır. Yoğurt çırpılır, sarımsaklar ezilir ve
tuzlanır ve karışım doğranan biberlerin
üzerine eklenir ve üzerine zeytinyağı
gezdirilir. Pul biber ile süslenir.
23
© www.dikomm.at
bunları biliyor muydunuz?
Dijital Demans (Bunama) tüm dünyayı tehdit ediyor
Dijital Bunama Nedir?
Demans (bunama) genellikle beyni etkileyen, bellek ve konsantrasyon bozulmasına yol açan, yaşla ilgili bir hastalıktır. Demans tanısı konan yaşlılar
genellikle unutkandır ve telefon numaraları, iletişim bilgileri ve insanların isimleri gibi en basit şeyleri bile
hatırlamakta çok zorluk çekerler.
Peki; bu gerileme belirtilerinin 20’li,
30’lu yaşlardaki gençlerde gözlenmeye başladığını söylesek ne derdiniz? Araştırmacılar bu erken demans için yeni bir sözcük ürettiler:
Dijital demans.
Güney Kore’de ergenlerin ve genç
erişkinlerin, giderek artan miktarda
dijital demans belirtileri gösterdiklerini biliyor muydunuz?
Bilim insanları, gençlerde gözlenen
dijital demansı, akıllı telefonların aşırı
kullanımına bağlıyorlar. Bilgisayar ve
televizyon önünde çok uzun zaman
harcayan ve çok fazla dijital oyun oynayanlar gittikçe artan miktarda dijital demans belirtileri göstermeye
başladılar. Dijital teknolojinin aşırı kullanımı beyine zarar verip, gençler arasında geçici hafıza kayıplarına neden
olmaktadır. Gençlerin akıllı telefonlara bağımlılığı hafıza, konsantrasyon
ve dikkat süresini düzenleyen beynin
bir parçasını olumsuz etkilemektedir.
Dijital Teknoloji Beyne
Zarar mı Veriyor?
Güney Kore, dijital teknoloji alanında
benzeri görülmemiş bir büyüme gösterdikten sonra, dijital demans vakalarının sayısında endişe verici bir artış
bildirdi. Seul’de Denge Beyin Merkezi, akıllı telefonların aşırı kullanımının
gençler üzerindeki etkisini incelemek
için bir çalışma başlattı. Güney Kore’de
gençlerin teknolojik cihazlara çok büyük bağımlılıkları olduğu ve bunun
beyin fonksiyonlarını etkileyerek demansın erken belirtilerine yol açtığı sonucuna varıldı. Araştırmaya göre Güney Kore’deki gençlerin % 64’ünden
fazlası akıllı telefon kullanmaktadır ve
Seul’daki her 5 kişiden 1’i günde yedi
saatten fazla süreyi akıllı telefon kullanarak geçirmektedir. Ayrıca, Güney
Kore % 83’ün üzerinde kolay internet
erişimi ile dünyanın en yüksek internet
erişimi olan ülkelerden biridir.
Beynin sağ tarafı bellek, dikkat, düşünme, duygu ve fikirlerin işlenmesi gibi bilişsel fonksiyonları destekler.
Öte yandan, beynin sol yarımı mantık ve muhakeme ile bağlantılıdır.
Uzmanlara göre dijital cihazların aşırı
kullanımıyla sol beyin aşırı çalışırken,
sağ beyin çok az kullanılır. Uzun zaman boyunca beynin bu kısımlarının
az kullanımı hafıza sorunlarını ortaya
çıkarmakta ve dijital demans belirtilerine yol açmaktadır. Akıllı telefonların sık kullanımı beynin düzgün büyümesini engeller. Akıllı telefonların
çıkışıyla bilgi artık kolayca bu cihazlarda saklanabilir ve daha sonra tek
bir dokunuşla bu bilgilere erişilebilir,
bu sayede de artık bir şeylerin hatırlanmasına gerek yoktur. Teknolojinin
bu şekilde kötüye kullanılması beyin
gelişimine zarar vermektedir ve gençler arasında gittikçe artan unutkanlığa neden olmaktadır.
Los Angeles’daki California Üniversitesi
araştırmacıları tarafından yapılan başka bir çalışmada uzun süre mesajlaşma
ve bilgisayarda vakit geçirmenin zayıf
hafıza ve düşükkonsantrasyondan sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Güney Kore’de doktorlar, çocukların
ve gençlerin akıllı telefonlara ve Play
Station, Xbox gibi oyunlana olan bu
bağlılıklarından dolayı oldukça endişeliler. Dijital teknolojiye gereğinden
fazla değer vermek ve bu teknolojinin
hayatımızın daha derinlerine girmesi gibi sebepler dolayısıyla gençlerde
rapor edilen bilişsel fonksiyon kayıpları ile ilgili raporlar artmaktadır. Genellikle ciddi bir kafa travması geçiren
ya da yaşlılarda gözlenen bu bilişsel
gerileme belirtilerinin artık gençlerde
gözlenmesi oldukça endişe vericidir.
Bir Alman nörolog olan Dr. Manfred Spitzer, yazdığı kitabı “Dijital
Demans” da teknolojiye olan bağımlılığın kötü etkilerini vurgulamaktadır. Yazar, cep telefonu ve
dizüstü bilgisayarların bu yoğun
kullanımının, bir çocuğun beyin
gelişimi üzerinde olumsuz etkiye
sahip olabileceğinden bahsederek,
Almanya’da sınıflarda, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarların ve benzeri
teknoloji araçlarının kullanımına müdahale edilmesi gerektiğini vurgulanmaktadır. Kullanımlarının azaltılması
için yetkililere çağrıda bulunmuştur.
Şu anki bulgular, aşırı dijital teknoloji
kullanımı ile bilişsel bulgular arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Bu günlerde teknoloji mutlak bir zorunluluk
haline gelmiştir ancak aşırı kullanımının getireceği zararlar düşünülmeli
ve daha sağlıklı hobiler bularak vakit
geçirmeye çalışılmalıdır.
24
Foto © www.yeniposta.de
kültür & Sanat:
Kabare sanatçımız Şinasi Dikmen
30 yıl sonra sahneye veda etti...
Almanya’da 30 yıl Almanca kabare yapan ve bu alanda ilk isim olan Şinasi
Dikmen, kurucusu olduğu “die Käs”de son kez sahne alarak bir dönemi
kapattı. Alman medyasında gösteri yaptığı yıllar kadar vedası da geniş yer
bulan Dikmen, bundan böyle sahneye çıkmayacağını ama yazılarına devam
edeceğini bildirdi. Bizim Aachen dergisi olarak Frankfurt’ta Şinasi Dikmen ile
yaptığımız ve geçmiş yılların kısa bir dökümünü içeren söyleşiyi sunuyoruz.
“Almanları güldürmek istiyorsan, onları namuslu
bir şekilde eleştireceksin. O zaman gülüyorlar...“
Bir talep olmadan, öyle davet
falan da almadan 30 yıl önce
sahneye çıktınız, hemen
ardından Muhsin Omurca ile
Knobi Bonbon’u kurdunuz.
Sonra da yalnız devam
ettiniz. Nasıl oldu?
Evet, hiçbir Alman sanatçı bize bir
çağrı falan yapmamıştı. Çeşitli hicivtaşlama öykülerim ünlü kabareci Dieter Hildebrandt’ın hoşuna gitmişti.
Onun cesaret vermesiyle oldu. Biz,
Muhsin Omurca ile meşhur olmanın
kolaylığının gerçekten pek farkına varamadık. Hiç zorluk çekmedik. Daha
sonra tiyatrom “die Käs” ile yaşadığım
zorluklara bakıyorum da…
Ne getirdiniz bu dile?
Biz Almancaya, bu dilde daha önce
olmayan resimleri, deyimleri, kişileri,
Almanların varlıklarından haberdar
olmadıkları, aslında gördükleri ama
varlıklarını algılayamadıkları tipleri
getirdik. Şunu dedik: “Biz buradayız,
beni görmemene imkan yok arkadaşım! İşine gelir veya gelmez, ama ben
manav olarak buradayım, berber olarak buradayım, çöpçü veya entelektüel olarak da, kabareci olarak da buradayım. Ben bu ülkenin insanıyım.”
Böyle dedik. Aslında bizim bu ülkeye yaptığımız en büyük katkı, o. “Was
guckst du lan?” diyoruz. Türkçenin “Ne
bakıyosun lan? ” deyimini Almancaya
soktuk. Böyle bir ifade daha önce yoktu ki Almancada. Dilin kalitesi, yani
getirdiğimiz şeylerin kalitesi elbette
tartışılır, ama dil sonuçta kabul edilen
bir şeydir. Bir ifade bir dilde kabul edildiği anda, o dil zenginleşir. Almancada Latince var, Fransızca var, şimdilerde daha çok İngilizce var, ama kusura
bakmasınlar Türkçe de var.
Almanların gülme biçimlerine
müdahale mi etmiş oldunuz?
Gülme biçimlerini zenginleştirdik,
ona hiç şüphe yok. Kendi benliğine güveni olmayan hemen kaybolur, kendi benliğine güveni olan da
bu ülkeyi kabullenir. Dediğimiz gibi
de oldu. Kendi benliğine güveni olan
insanlar bu ülkeyi kabullendiler, ama
kendileri kaybolmadı. Kendilerine güveni olmayanlar ise kayboldu. Biz Türk
seyirciye güven getirdik, kendilerini
sahnede görmelerini, kendi kendilerini eleştirmelerinin hiç de kötü bir
özellik olmadığını, hatta eleştirinin
gelişmenin temeli olduğunu gösterdik. Çoğunluk kültürünün altında yok
olmaya karşı tek önlemin, sanat olduğunu göstermeye çalıştık. Bu arada
Almanlara belli tiplere gülme hakkını
da vermiş olduk.
Hangi noktalarda Alman
kabarecilerden daha
farklı oldunuz?
Biz başka bir dili Almanların düşünce hayatına soktuk. Bu, önce seyirciyi
biraz rahatsız etti. Mesela ünlü kabareci Dieter Hildebrandt, karşısındaki
seyircinin Dieter Hildebrandt’ın bildiklerini bildiğinden hareketle sahneye çıkıyordu, biz ise Alman seyircinin bir şey bilmediğinden yola çıktık.
Alman’a “Sen Türkler hakkında hiçbir
bok bilmiyorsun, ama ben sana öğreteyim” demedik. İki kültür arasındaki
farklılıklara işaretle, Alman seyirciye
başka davranış biçimlerinin de yaşama hakkı olduğunu gösterdik. Onun
düşünce ve algılama boyutunu değiştirdik. Çıkış noktamız buydu. Böylece
Alman’ın Türk bilgisini tamamladık.
Türkiye hakkında, buradaki insanlarımız hakkında bilgiler verdik.
Ya genç kuşak?
Burada yetişen çocuklar, Türk kültürünü bizim kadar bilmiyorlar. Onlar Türk
kültürünü sanki ikinci elden yaşamışlar. Biz ise Alman kültürünü ikinci elden yaşadık. Bizim gençler daha çok
Almanca ve Almanya’yı biliyor. Ama
onların getirdikleri tiplemeler kendi insanlarının tiplemeleri; Alman ve
Türk tiplemeleri. O bakımdan da aramızda bir fark var.
İki toplumun birbirine gülme
25
Şinasi Dikmen
Türkiye’de bizi Almanca izleyen seyirciyle, buradaki Alman seyirci arasında korkunç bir entelektüel fark vardı. Türkiye’dekilerin entelektüel gücü
çok dar; bilgisi az, ama önyargı çok.
Türkiye’dekilerin de buradaki Türklerin de çok “düşman” var kafalarında.
Türk seyirciye bir şey anlattığımızda,
hele yanında Alman seyirci de varsa,
kendisine saldırıldığını düşünüyordu hemen. “Bana saldırıyor, beni rezil ediyor bunlar” falan diyordu. “Biz
Türklerin şerefiyle oynuyor” diyordu.
Oysa amaç o değil ki. Ben sahneye
Türklerin zayıf yanlarını getirdiğimde, amaç Almanlara “Bizim sizden altta kalır bir yanımız yok. Bizim de zayıflıklarımız var. Onlardan biri de işte
bu” falan diyordum. Ben Türkiye’nin
turizm ve tanıtma bürosu değildim.
Ben sanatçıydım. Doğru bildiklerimi,
yanlış dediklerimi, “Aman Türk toplumu bunu ayıplar, yok Türk devletinin
resmi görüşüne uymaz” diye tartışmadım kafamda. Kendime söyleyebileceğim doğruları, seyirciye söylemezsem kendime hakaret etmiş
olurum. Amaç, insanın her türlü baskıdan özgür düşünebilmesini teşvik
etmek, böylelikle toplumsal özgürleşmeyi sağlamak. Bağlarından kurtulmalarını sağlamak. Ben sanatçı olarak
bu görevimi yapmazsam, devletten
mi bekleyeceğiz özgür olmamızı?
Amacım birisini, başkasının önünde
rezil etmek değildi. Zaten entelektüel seyirci, sahnede söylenenlerin rezil
etmek değil, eleştirmek için yapıldığının hemen farkına varır. Biz seyirciyi kafasının içindeki düşmanlardan
özgürleştiriyorduk aslında. O kafasının içindeki düşmana hiç olmazsa bir
sempatiyle bakmasını istiyordum. Hicivdeki amaç da zaten odur.
Foto © www.diekäs.de
denklemini, siz içinden yaşadınız.
Gözlemleriniz neler?
Yıllar içinde bir fikriniz
oluşmuştur mutlaka: Türkler mi,
Almanlar mı daha çok gülüyor?
Alman insanı Türklerden daha çok
gülüyor. Türkler ikili sohbetlerde çok
güler, ama Türkler mesela arabasıyla yola çıktığında çok saldırgan, bencil... Politikacısı, işadamı, polisi... Git
Türkiye’ye, görürsün... Türk dışarıya
galiba gülmek için çıkmıyor, sanki savaşa gidiyor. Almanları güldürmek biraz daha kolay. Almanları güldürmek
istiyorsan, onları namuslu bir şekilde
eleştireceksin. O zaman gülüyorlar...
Türkiye’deki Türkler ise kaba mizaha,
yani belden aşağıya gülüyorlar. Tek
taraflılar. Genelleme olarak söylüyorum. Buradaki Türkler ise biraz daha
serbest yaşıyorlar. Buradaki Türklerin
entelektüel dünyası daha geniş, daha
açık. Bir de azınlık olmanın getirdiği
şeyler var. Azınlık olmak insanı dünyaya daha geniş cepheden baktırıyor.
“Demokrat olalım, ezmeyelim başkalarını” derken kendini savunmak zorunda. Çünkü ezilen kendisi olabilir.
Buradaki Türkler yapıyor bunu. Ama
Türkiye’dekilerin böyle bir sorunu yok.
Söyleşi için teşekkür ederiz.
Bayilikler verilecektir!
“Tipik Alman” Sempozyumu
PoliTeknik Gazetesi ve Çokyönlü Eğitim Derneği, “Tipik Alman” “Göçmen”
lerin Alman Toplumu Hakkında Bilmesi Gerekenler başlığı altında bir
sempozyum düzenliyor. Kamuoyuna açık etkinlik, 13 Haziran’da Duisburg-Essen Üniversitesi’nin Essen yerleşkesinde yapılacak. Sempozyumu
düzenleyen PoliTeknik Yayın Yönetmeni Zeynel Korkmaz, bu yılki toplantıda, günümüz Alman toplumunu
ve onun farklı görünümleriyle mevcut kültürel yapılarını tarihsel oluşumları çerçevesinde ele alacaklarını bildirdi. Korkmaz, “Sempozyum,
Almanya’nın kültürel özgünlüklerini,
bu özgünlüklerin Fransa, Türkiye, İngiltere ve ABD ile karşılaştırmasını içeriyor. Yeni tasarıları da tartışmaya açıyor” diye konuştu. Sempozyumla ilgili
geniş bilgiye www.politeknik.de
adresinden ulaşılabiliyor.
Sağlık için özel içecek
İçerdiği üzüm çekirdeği özü,
L-Arginin, ginkgo gibi doğal bitki
özleri ve B vitaminleri nedeniyle
• Kasları güçlendirir
• Vücuda faydalıdır
• Konsantrasyonu artırır
Telefon: 0157 30 70 60 07
E-Mail: [email protected]
www.amorplus18.de
26
bulmaca saYfasI
27
yalnız değilsin!
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Merhaba değerli okuyucular,
Bu sayıda anksiyete bozukluklarına
travma sonrası stres bozukluğu ile devam edeceğiz.
Travma sonrası stres bozukluğu, tanımından da anlaşılacağı üzere kişinin
ruhsal travma yaratan bir olay sonrasında verdigi stres tepkisidir. Peki nedir ruhsal travma yaratan olay ve ardından verdiğimiz stres tepkisi?
Hepimizin hayatında bizi üzen, sıkıntılı
anlar yaşamamıza neden olan olaylar
vardır, ancak bu olayların ruhsal travmaya yol açması için, bizi veya bir yakınımızı, ölüm veya yaralanma durumu
ya da tehlikesi nedeniyle dehşet içinde bırakması ve bizde yoğun çaresizlik hislerine neden olması gereklidir.
Aslında travma sonrası stres bozukluğu Vietnam Savaşından dönen askerlerin savaşta karşılaştıkları travmatik
olayları tekrar tekrar yaşaması, olayları uzaktan veya yakından hatırlatan
durumlardan şiddetle kaçınmaları,
uykusuzluk, dikkatsizlik, sinirlilik, kolay irkilme, aile ve sosyal ilişkilerinde
güçlükler yaşadıklarının gözlenmesiyle 1980 yılında Amerikan Psikiyatri
Birliğince DSM III’de tanımlanmıştır.
Ruhsal travma yaratan olayların en
bilinenleri yangın, deprem ve sel gi-
bi doğal afetler, ölümcül hastalıklar,
trafik kazaları, işkence, tecavüz ve
savaşlardır.
Bu tür olayları yaşayanların bir kısmı
olayların sonuçlarıyla başedebilirken,
bir kısmı ise düşlerinde ve günlük yaşamında olayı tekrar tekrar yaşar, çabuk sinirlenir, başkalarının kendisini
anlamadığını düşünür, dikkatini bir
konu üzerinde toplamakta zorlanır,
yoğun bir uykusuzluk ve kaygının eşlik
ettiği kolay irkilme haliyle olayı hatırlatan durumlardan uzak durmaya çalışır.
Bu belirtilerin, olaydan sonraki birkaç
hafta yaşanması doğaldır ancak uzun
sürdüğü, kişinin eğitimini, iş ve aile
yaşamını sekteye uğrattığı noktada
hastalıktan söz etmemiz gerekmektedir. Bazı kişilerde travma sonrasında
depresyon, panik ve suçluluk duyguları ortaya çıkabilir. Kişi bu olumsuz
duygularla başedebilmek için alkol ve
madde kullanımına yönelebilir.
Peki kimler travma sonrası stres
bozukluğu için risk altındadır?
Çalışmalar, kadınların erkeklerden daha fazla risk altında olduğunu gösteriyor. Daha önce ruhsal travma yaşamış
olmak ve kişinin ek bir psikiyatrik hastalığının olması da riski arttırıyor. Ayrıca
kişi travmayı ne kadar şiddetlı yaşamışsa, travma sonrası stres bozukluğuna
yakalanma riski de o oranda artıyor.
Tedavide kişinin semptomlarına yönelik antidepresan, benzodiazepin
ve beta bloker gibi ilaçlar ile akut dönemde destekleyici psikoterapi olmak üzere bilişsel-davranışçı psikoterapiler kullanılmaktadır.
Travmatik olay hiç yaşanmamış gibi
davranan, yok sayan kişilerde hastalığın iyileşme süresi ne yazık ki uzuyor.
Yine bazı kişiler sorunlarının kendi yetersizlik veya güçsüzlüklerinden kaynaklandığını düşündükleri, insanlara
güvenmedikleri, umutsuz oldukları,
olayları yeniden hatırlamak istemedikleri, yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmedikleri, tedavi
olanaklarından habersiz oldukları
veya bu olanaklara nasıl ulaşacaklarıyla ilgili bilgi sahibi olmadıklarından
hastalık süregen bir hal alıyor.
Oysa biliyoruz ki, yaşadığı sorunlar
hakkında konunun uzmanı kişilerle
iletişime geçen, kendini önemseyen,
bilinçli ve yardıma açık kişiler çok daha
hızlı iyileşiyorlar.
Lütfen kendinizi önemseyin ve
kendinize sahip çıkın.
Psikiyatrist Doktor
Sıla Yüce Çıtır
Alexianer Krankenhaus
Aachen
Tel: (0241) 47701 15000
Borçsuz bir hayat mümkün!
Telefon:
0241 / 903 94 04
ınternet:
www.schuldnerberatung-ac.info
e-mail:
[email protected]
Büro adresimiz:
Dennewartstr. 17 (3. kat)
(Europaplatz’da
Technologiezentrum’un yanı.
Jülicher Str. tarafından gelenlerin
Ludwig Museum durağında
inmeleri gerekmektedir).
Büro saatlerimiz:
Pazartesi 0900 -1200 ve 1500 -1600
Salı
0900 -1200 ve 1400 -1600
Çarşamba 0900 -1200 ve 1400 -1600
Perşembe 0900 -1200 ve 1400 -1600
Cuma
0900 -1200
28
siz Ve BURcunuz
Hangi burç nasıl beslenmeli?
Burçlara göre kadınların ayakkabı tercihleri ve seçimleri
Burçlar kişiliğimizin yanı
sıra bedenimiz ve yeme
alışkanlıklarımızı da etkiliyor.
Burcumuza göre beslenerek
sağlıklı bir yaşam sürebiliriz.
Koç (21 Mart / 20 Nisan)
Mevsimine uygun ve renkli ayakkabıları severek giyer. Hareketli Koç kadınının rahat bir koşu ayakkabısı her
zaman dolabında bulunur. Ancak kırmızı, turuncu, sarı ve göz alıcı ayakkabılar onun sevdikleri arasında yer alır.
Ateş Grubu Burçları:
Koç, Aslan ve Yay
Ateş, sıcaklığı temsil ettiği için bu
gruba dahil burçlar bol baharatlı
yiyecekleri severler. Sarımsak, zencefil ve acı biberler tam onlara göredir. Sağlıklı beslenmek için koyu
yeşil yapraklı sebzelere yönelmeleri gerekir. Ispanak, roka gibi besin değeri yüksek gıdaları tüketmeye odaklanmalıdırlar.
Toprak Grubu Burçları:
Boğa, Başak ve Oğlak
Yemeyi aşkla seven burçlardır. Sık
sık kilo problemleri ya da mide rahatsızlıkları yaşayabilirler. Kalori
hesabı yaparak meyve ve sebzelere
ağırlık vermeleri gerekir. Yoğurt tüketimi de önemlidir. Baharat olarak
kimyon kullanmaları mide problemleri için iyi bir önlem olabilir.
Hava Grubu Burçları:
İkizler, Terazi ve Kova
Beslenme düzeni konusunda problem yaşarlar. Bazen yemek yemeyi
bile unuttukları olur. Bu nedenle
düzenlerine dikkat etmeleri gerekir. Ara öğünler ile beslenmelerini desteklemelidirler. Badem, ceviz gibi kuruyemişler bunun için
elverişlidir.
Su Grubu Burçları:
Yengeç, Akrep ve Balık
Ruh haline göre yeme alışkanlıkları değişebilir. Çok mutsuzken çok
yiyebilecekleri gibi, çok mutluyken de fazla kaçırabilirler. Bu nedenle ruh sağlıklarını iyi yönetmeleri gerekir. Protein almalıdırlar. Et
dışındaki protein kaynaklarına yönelmeliler. Vitamin takviyesi yapmaları da gerekebilir.
Boğa (21 Nisan / 21 Mayıs)
O her zaman en yüksek platformlu
topuklarla güzel görünür ve bir şekilde onları incelikle yürümenin kolay görünmesini sağlar. Zebra şeritli
ve leopar desenli ayakkabılar da oldukça şık durur. Önemli olan kaliteli
bir ayakkabı olmasıdır.
İkizler (22 Mayıs / 21 Haziran)
Çok ayakkabısı olacaktır. Bantlı sandaletleriyle bile çekici olduğunu düşünür. Bağlı ayakkabıları da oldukça
sevimli bulacaktır.
Yengeç (22 Haziran / 23 Temmuz)
Sevecen, duygusal ve nazik Yengeç
kadını için, gladyatör tipi sandaletler
bir çift muhteşem görünümlü ayak
demektir. Sevdikleriyle zaman geçirirken rahat etmek ister.
Aslan (24 Temmuz / 23 Ağustos)
Şık olmayı ve yaşamayı sever; ayakkabı oldukça önemlidir. Çünkü ayakkabı
kötü olursa, bütün kıyafet batabilir.
Cesur renklerde, gösterişli, topuklu ve
marka ayakkabıları tercih edecektir.
Başak (24 Ağustos / 23 Eylül)
Göze hoş görünen detaylarla mükemmel olan bir ayakkabı arayacaktır. Lacivert, krem, beyaz gibi renkler Başak insanlarının modaya el atmasıyla
favori olmuştur. Ayrıca siyah da onlar için oldukça uygundur. Dantel bir
ayakkabı, Başak için çok özel olacaktır.
Terazi (24 Eylül / 22 Ekim)
Rahatlık ve çekicilik bir arada olduğunda, terazi kadını için ideal olan
ayakkabıya ulaşmış olursunuz. Çift
renkli ayakkabılar, çekici görünen
ama aynı zamanda rahat olan ayakkabılar, onun tercihidir.
Akrep (23 Ekim / 22 Kasım)
Bir ayakkabı ne olursa olsun, önce çekici olsun. Onun dolabında pek çok
siyah topuklu ayakkabı bulabilirsiniz.
Yüksek topuklu çizmeler, ayakkabılar
onun için oldukça iyi seçimlerdir.
Yay (23 Kasım / 20 Aralık)
Temel kelime rahatlık olacaktır. Bir
Yay kadını için moda, eğer ona keyif
veriyorsa oldukça eğlencelidir ancak
rahatlığıyla mutlaka birleşmelidir.
Oğlak (21 Aralık / 18 Ocak)
İşe gidip gelirken rahat edebileceği bir
ayakkabı verin Oğlak kadınına, onun
için şıklık kadar, sağlıklı ve rahat olması
da önemlidir. Klasikle modern arasında, kullanımı kolay ve içinde rahat edebilecekleri topuklular onlara göredir.
Kova (19 Ocak / 20 Şubat)
Bir Kova kadını için ayakkabıların
renkleri önemlidir. Bacakları ve kıyafeti güzel gösterecek ayakkabılar giyerler. Bazen rahat olmasa da, güzel
göstermesi yeterli olacaktır. Seksi ve
renkli ayakkabıları Kova kadınlarına
rahatlıkla sunabilirsiniz.
Balık (20 Şubat / 21 Mart)
Balık burcu insanının ayaklarıyla ilgili şikâyetleri fazladır, bu yüzden
ayakkabının rahat olması ve konforlu olması çok önemlidir. Babet, spor
ayakkabı, az topuklu ayakkabılar balık kadını için idealdir.
29
kadIn saYfasI
İç çamaşırı seçimi önemlidir!
Üzerimize giydiğimiz kıyafetlerin
seçiminde hepimiz çok titiz davranırız. Ancak iç çamaşırı söz konusu olduğu zaman, bir çok noktayı gözden
kaçırır, ihmal ederiz. Oysa içimize giydiğimiz bu özel çamaşırları seçerken,
dış giysilerimizden daha titiz davranmamız gerekir. Neden mi?
Pamuklu kumaş çok önemlidir. İç
çamaşırı satın alırken, öncelikle kumaşına dikkat etmek gerekir. Özellikle hassas cilde sahip olan kişilerin
buna mutlaka özen göstermeleri gerekir. Bazı kadınlarda iç çamaşırının,
lastik yerinin deriyle temas ettiği bölgede allerji meydana gelebilir, hatta
bu bölgelerde baskı nedeniyle kaşıntı
veya kızarıklık da oluşabilir. Bu nedenle kişiler, neye allerjilerinin olduğunu
ve hangi iç çamaşırların kendilerine
uygun olduğunu önceden belirlemeli. Ayrıca, iç çamaşırların vücudu rahat
ettirecek nitelikte olmalarına dikkat
etmek gerekir. Çamaşırların vücudu
sıkması durumunda, o bölgedeki yağ
dokusunda bazı kayıplara yol açabilir. Bunun yanında, baskı oluşan deri
bölgelerinde temastan dolayı egzama
gibi rahatsızlıklar meydana gelebilir.
Herkesin göğüs yapısı birbirinden
farklıdır. Uygun sütyen seçerken, çok
sıkı olmamasına ve lastiğin tene temas etmemesine dikkat etmek gerekir. Çünkü, eğer lastik açıktaysa, lateks
alerjileri meydana gelebilir.
Kadınların özellikle külot seçiminde hassas davranmaları gerekiyor. En
sık görülen jinekolojik sorunlar şiddetli kaşıntı, yanma hissi, sık idrara
çıkma, idrar yaparken yanma, cinsel
ilişki sırasında ağrı, kötü kokulu akıntı gibi belirtiler, vajinal enfeksiyonlara
işaret eder. Böyle sorunlarla karşı karşıya olan kadınların, çamaşır seçimine
de dikkat etmeleri gerekiyor.
Doğal çamaşır yumuşatıcısı: Elma sirkesi
Pek çok kişi çamaşırlarının yumuşak olması
için yumuşatıcı kullanır. Ancak yumuşatıcılar
çok miktarda kimyasal içerir. Halbuki ekolojik
çamaşır yumuşatıcısı olarak kullanılabilen doğal maddeler de var. Bunların içinde de en iyisi
sirkedir. Elma sirkesi yıkama öncesinde çamaşır makinesinin yumuşatıcı bölmesine konulur.
Böylece sirke hem çamaşırların üzerindeki deterjan kalıntılarını yok eder, hem de çamaşırın
yumuşacık olmasını sağlar. Makineye atılan sirke sanıldığı gibi kokmaz. Çamaşır kuruyunca kokusu kaybolur. Ayrıca sirkeyi, lavanta yağı gibi esanslarla karıştırıp
kokulandırmanız da mümkün.
Patateslerin çürümemesi için ne yapmak lazım?
Patates her evin vazgeçilmezidir. Patatesi, fazla miktarda alıyorsanız, daha
uzun süre filizlenmeden ve çürümeden saklayabilmeniz için, size çok basit bir öneride bulunalım. Özellikle
yaz aylarında fazla miktarda patates
aldıysanız ve çürümesini istemiyorsanız, çözümü hiç de zor değil. Çözümü
elma: Patates torbasının içine 1 adet
elma koyun. İçine koyduğunuz elma, patatesin 8 hafta,
yani 2 ay boyunca filizlenmesini ve büzüşmesini önleyecek, taze kalmasını sağlayacaktır.
Yaz aylarında özellikle naylon içeren çamaşırlardan uzak durmak önem
taşıyor. Çünkü terleme nedeniyle oluşan mantar enfeksiyonları yaz aylarında daha sık görülüyor. Uzmanlar
özellikle kalçaların arasına giren ve
pantolonda izi belli olmasın diye tercih edilen slipleri fazla tercih etmemek gerektiğini belirtiyor. Çünkü bu
slipler, eğer giyilen pantolon sentetikse veya sentetik karışımından oluşuyorsa ve kişinin sentetiğe karşı
duyarlılığı varsa, ciltte yine bazı egzamaların ortaya çıkması kolaylaşıyor.
Renkli iç çamaşırı alırken, kumaşı
renklendirmek için kullanılan boyalara dikkat etmek gerekiyor. Çünkü
bazı boyamalarda, içeriğinde kansorejen madde bulunan boyalar kullanılabiliyor. Bu nedenle aldığınız iç
çamaşırların doğal boyalarla renklendirilmiş olup olmadığını öğrenin. İç
çamaşırların yıkanması da büyük bir
özen gerektiriyor. Deterjanlara karşı
alerjisi olan kişiler, az miktarda deterjanla bile rahatsızlık hissedebiliyorlar.
Böyle durumlarda kullanacağınız deterjanın özelliğine ve yıkadıktan sonra çamaşırlarınızı iyi durulamaya özen
gösterin.
30
bilmece saYfası
1 ile 25 arasındaki sayılar
Kibrit çöpü sorusu - 1
Ali’nin doğum günü ne?
Aşağıda boş yerlere bazı sayıları yerleştirmeniz gerekiyor. Oniki sayı verilmiş, siz kalanları yerleştireceksiniz.
Burada önemli olan sayıları yerleştirdiğinizde her satır ve her sütundaki
sayıların toplamları 65 olmalı.
Aşağıdaki kibritlerden sadece birinin yerini değiştirerek bir üçgen ve
üç dörtgen elde edebilir misiniz?
Ali ile yeni tanışan Ayşe ve Veli, Ali'nin
doğum gününü öğrenmek istiyorlar.
Ali ise onlara 10 tane ihtimal veriyor;
15 Mayıs - 16 Mayıs - 19 Mayıs
17 Haziran - 18 Haziran
14 Temmuz - 16 Temmuz
14 Ağustos - 15 Ağustos - 17 Ağustos
Daha sonra Ali, Ayşe’ye hangi ay doğduğunu, Veli’ye de ayın kaçında doğduğunu gizli olarak söylüyor. Yani
Ayşe sadece ayı biliyor, Veli de sadece günü. Daha sonra şöyle bir konuşma geçiyor;
Ayşe: Ali’nin doğum gününü bilmiyorum, ama biliyorum ki Veli de bilmiyor.
Veli: İlk başta Ali’nin doğum gününü
bilmiyordum ama şimdi biliyorum.
Ayşe: O zaman ben de biliyorum!
O zaman Ali’nin doğum günü ne?
14
20
2
8
10
4
22
16
18
24
6
Ortadaki sayılar
12
Aşağıdaki işlemlerde ortaya öyle sayılar gelmelidir ki iki taraftaki sayılarla
belirtilen işlemler yapıldığında aynı
sonuç çıkmalıdır.
Üçgen işlemi
Aşağıdaki sayıları, dairelerin içine
öyle yerleştirmelisiniz ki, her kenardaki sayıların toplamı 24 olsun.
1
7
3
7
4
8
5
9
6
14 +
x8
25 -
+ 19
20 +
x5
14 :
-5
44 -
x3
39 :
- 10
2x
+ 17
3x
+ 38
Sayıları yerleştirin
Dört işlemi kullanarak size verilen 2, 2, 2, 3, 3, 3, 3, 4, 9 sayılarını uygun yerlere
koyarak eşitliği sağlayınız. Bir de ipucu verelim: İlk sayı 9.
x
:
+
:
+
-
:
+
= 4
Uygun olan harf
Aşağıdaki soru işareti olan yere kırmızı harflerden hangisi gelmelidir?
A F H K N ? (O, S, T, V, Z)
Kibrit çöpü sorusu - 2
Bir kibritin yerini değiştirerek eşitliği
sağlayabilir misiniz?
Ortak harfler
Aşağıda boş olan yerlere gelen ortak
harfler
sizce ne
olabilir?
ANS
I
ANS
KÝ
ANS
ÝN
KÝ
ÝR
ÝN
RAR
ÝR
MER
RAR
MER
KÝ
ANS
ÝN
KÝ
ÝR
ÝN
RAR
ÝR
MER
RAR
A
NAK
A
IM
NAK
KET
IM
VET
KET
T
VET
T
A
NAK
A
IM
NAK
KET
IM
VET
KET
T
VET
P
I
HOÞ
P
GI
HOÞ
AY
GI
MA
AY
MA
MER
T - KUR ES - SAR - KAS - KUR
ES - SAR - KAS
U
YE
U
S
YE
AK
S
GU
AK
UÞ
GU
UÞ
U
ES - SAR - KAS - KUR ES - SAR - KAS - KUR
a
b
c
CÝR
LÝF
CÝR
SEBE
LÝF
BÝR
SEBE
KEME
BÝR
R
LOG
R
LOG
d
A
EL
A
OZ
EL
ETE
OZ
ÝNO
ETE
ÝNO
KEME
e
L
T
M
U
Y
U
S
Y
A
S
G
A
U
G
Resimdekiler ne olabilir? Aşağıda nesnelerin sadece küçük bir bölümleri görülmektedir. Bunlar sizce ne olabilir?
CÝR
LÝF
CÝR
SEBE
LÝF
BÝR
SEBE
KEME
BÝR
KEME
I
IP
H
P
G
H
A
G
M
A
31
çevre sayfası
Kelaynaklar
Sizlerle bu sayfada, çevre sorunları,
dünyada nesli tükenen hayvanlar
gibi konuları elimden geldiğince
paylaşacağım. Bu sayımızda bir
kuş türünü, onun yokoluş sürecini
ve neslinin kurtarılması çabalarını
anlatmak istiyorum. Gelecek sayıda
da arıların dramını ele alacağım.
Kelaynaklar, Urfa ilinin Birecik ilçesinde, Fırat nehrinin doğu yakasında,
kaya oyuklarında yuvalanırlar.
Tüysüz kırmızı bir yüz ve kafa, kıvrık
kırmızı bir gagaya sahip. İri, parlak, cilalı, siyah kuşlardır. Başlarında tüy olmaması nedeniyle bu adı almışlardır.
Siyah tüyleri güneş ışığının farklı açılarında parlak yeşil, kavuniçi ve mor
rengini alır.
Bu kuşların 1,8 milyon yıl öncesinden
kalan fosilleri bulunmuştur. Dinazorlar
çağını görmüş bu türün, bu duruma
düşmesi, hem üzücü hem de düşündürücüdür. Bir zamanlar Avrupa’nın
Alp dağlarında da varlığını sürdüren
bu kuşlar, 300 sene önce cadılarla ilişkilendirildikleri için batıl inanç yüzünden tamamen nesilleri tüketilmiştir.
Dünyada yok olma sürecine girmiş ve
sadece Birecik’te varlıklarını sürdüren
bu göçmen kelaynak kuşları tamamen yok olmaması amacıyla koruma
altına alınmışlardır. Yanlış tarım politikaları sonucunda kurutulan sulak
alanlar ve böcek öldürmek amacıyla
tarlalarda kullanılan ağır kimyasallar,
bu kuşların neslini tükenmenin eşiğine getirmiştir. 1954 yılında Birecik’te
600 çiftten fazla kelaynak kuşu vardı. DDT ilaçlarının tarım arazilerinde
uygulanmasından sonra, 1962 yılında
toplam 130 çift kaldıkları tespit edilmiştir. 1972 yılına kadar bunların hiçbiri yumurtlamamıştır. 1973 yılına gelindiğinde ise sadece 26 çift kelaynak
kuşu kaldığı saptanmıştır. 1982 yılında
da 17 tane kuş geri dönmüştür ve doğal ortamda bunların 6 çifti üremiştir.
Aynı familyadan sayılan bu kuşların
bir benzeri ise Kuzey Afrika’da Fas’da
yaşamaktadır. Her ne kadar birbirlerine benzeseler de aralarında genetik,
görüntü ve davranış farklılıkları vardır. Fas’taki kelaynaklar göç etmezken,
Türkiye’deki topluluklar göç eder. Şimdiki adlandırmasıyla ‘Sevgililer Günü‘
olan 14 Şubat tarihinde kelaynakların
Birecik’e göç etmesi dikkat çekicidir.
Daha 50 yıl öncesine kadar üremek
için geldikleri Birecik’te, gökyüzünün
kelaynak kuşlarıyla kaplandığı bilinir.
Şubat’ın ilk haftasında Birecik’te etkinlikler yapılır, esnaflar ve Fırat kıyısındaki kayıkçılar başta olmak üzere o gün
ilçede bayram havası yaşanırdı. Bir çok
yörede bereket sembolü olarak bilinir
kelaynaklar.
Dünya’da şu anda 110 adet kelaynak
kuşu Birecik’te, 400 adet Fas’ta ve yaklaşık 2000 adedi ise hayvanat bahçelerinde koruma altına alınmıştır. Bu kuşların yok olmaması ve gelecek nesillere
aktarılması için ilçe kaymakamlığınca
tüm olanaklar seferber edilerek, sivil
toplum örgütleriyle de işbirliği yapılarak çalışmalar en iyi şekilde sürdürülmektedir. Birecik Kaymakamlığı
ile Çevre ve Orman Bakanlığı arasında 2007 yılında iki adet protokol imzalanmıştır. Ümidimiz ve temennimiz
bu projelerin sağlıklı bir şekilde uygulanması ve gözetilmesidir.
Bir dahaki yazıma kadar
esenlikler diliyorum.
Hakan Tuc
AACHEN EXPRESS LIEFERSERVICE
%100 Natural Ginsengkaffee
Almanya genelinde bayilikler
verilecektir.
www.sexcaffee.de
Kayan yazı reklamlarıyla
cironuzu artırın!
Renkli, her ebatda
uygun fiyatlarla...
Farklı ölçülerdeki
LED panellerimizle
bol ışık ve elektrikten
tasarruf ediniz!
Aachen Rakı Bayisi
Uygun fiyat, hızlı servis.
Toplu siparişler için bir
hafta önce arayınız!
Tel: 0241 / 412 122 23 Mobil: 0176 902 34 300 Mail:[email protected]
32
SAĞLIKLI YAŞLANMA
Beyninizin erken yaşlanma riskini azaltabilirsiniz!
erken yaşlanmasını önleme açısından,
önemli bir oran olarak ortaya çıkıyor.
Beynin erken yaşlanmasına
neden olabilen riskler
Bütün organların fonksiyonlarını düzenleyen, vücudun efendisi beynimiz,
16 risk faktörü nedeniyle normalden
daha erken yaşlanıyor. Beynin hızlı yaşlanmasına neden olan 4 genetik faktör dışında kalan 12 riske karşı,
önlem almak mümkün. Beynimizin
erken yaşlanmasının önüne geçmek
için “Beyin Erken Yaşlanma Risk Analizi”, herkesin kendisine yaparak önlem
alabileceği bir konudur.
Beynin yaşlanması genetik mekanizmaların kontrolü altındadır. Bundan
dolayı, her kişide beyin yaşlanması
farklıdır. İnsanların bir bölümünde
biyolojik yaşlanma, beyin işlevlerine,
beynin yaşlanmasına erken yansıyabildiği gibi bazı kişilerde daha geç
beyin yaşlanması görülebilir. Beyin
yaşlanmasına katkıda bulunan diğer
unsurlar arasında yaşam biçimi, beslenme tarzı ve hastalıklar yer alır. Genetik faktörleri yok edemeyiz ancak
diğer risk faktörlerini analiz ederek ve
önlem alarak beynimizin erken yaşlanmasını önleyebiliriz”
Älter werden in Aachen
Hackländerstr. 1, Aachen
Tel.: 0241 / 432-50 28
Pflegestützpunkt / StädteRegion
Zollernstr. 10, 52070 Aachen
Tel.: 0241 / 51 98-50 67
Pflegestützpunkt / AOK
Karlshof am Markt, Aachen
Tel.: 0241 / 46 41 18
DemenzNetz StädteRegion
Aachen e. V.
Löhergraben 2, Aachen
Tel.: 0241 / 51 00 21 21
Pflegestützpunkt / AOK
Frankentalstr. 16, Stolberg
Tel.: 02402 / 10 41 25
Beynin erken yaşlanmasına
neden olan 16 risk faktörü var
Beyin yaşlanmasında çok önemli bir
konu da, bilinenlerin büyük bir bölümü bizim tarafımızdan kontrol edilebilecek risk faktörleridir. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre ortaya
konulan Erken Beyin Yaşlanması Risk
Envanteri’nin bilinmesi toplum ve birey sağlığı açısından önem taşıyor. Erken beyin yaşlanmasının ortaya konmasının Alzheimer hastalığı ve diğer
demanslar, depresyon, aile içi huzursuzluklar, erken emeklilik gibi konularda, erken tanı değeri var. Bu faktörlerle
ilgisi olmayanlara oranla, erken beyin
yaşlanması için riskimiz var demektir. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına
göre ortaya konulan bu 16 faktörden
ilk dördü şu an için bizim kontrolümüz
dışında (genetik) görünüyor ama geri
kalan 12’si, alınacak tedbirlerle ortadan kaldırılabilecek ya da sınırlanabilecek risk faktörleri. Dolayısıyla % 75
oranındaki risk faktörlerine etki ederek, beyin sağlığımız açısından, beynin
1. Ailenizde Alzheimer hastalığı ya da
herhangi bir türden bunama
(demans) hastası varsa!
2. Alzheimer, demans ya da bunama
ile ilgili yapılan genetik testlerde
annenizden ya da babanızdan
gelen 19. kromozomunuzun
hastalık taşıdığını söyleyen (APOE4)
tek ya da her ikisinden gelen çift
gen parçacıklarınız varsa!
3. Ailenizde uzun yıllardan beri
tedavi görmekte olan bir şizofreni
ya da depresyon hastası varsa!
4. Şizofreni, depresyon,
tanısı aldıysanız!
5. Bilinç kaybına neden olan
tek, bilinç kaybına neden
olmasa da birkaç kez kafa
travması yaşamışsanız!
6. Uzun zamandır alkolle aranız iyi ise!
7. Şeker, tansiyon ve yüksek
kolesterolünüz varsa!
8. Sigara içiyorsanız!
9. Eğer kalp hastasıysanız ya da
bir kalp atağı geçirmişseniz!
10. Beyin damar hastalığı geçirdiyseniz!
11. Tiroid beziniz yeterli çalışmıyorsa!
12. Kansızlık sorununuz varsa ve
kanınızda B12 vitamini düşükse!
13. En az haftada 2 kezden,
ortalama olarak da 30 dakikadan
az egzersiz yapıyorsanız!
14. Tuz ve karbonhidrat çok alıyorsanız!
15. Çalıştığınız işte ya da evde
yeni şeyler öğrenmiyorsanız!
16. Okula gitmediyseniz ya da
okulu bitirdikten sonra kitap
sayfası açmamışsanız!
Region Aachen Bölgesi‘nde yaşlılık, bunama, yardım ve bakım
sigortası gibi konularda bilgi almak için başvurabileceğiniz yerler:
Demenz-Servicezentrum
Regio Aachen/Eifel
Bahnhofstr. 36-38, Alsdorf
Tel.: 02404 / 94 83 47
Pflegestützpunkt Kreis Düren
Bismarckstr. 16, Düren
Tel.: 02421 / 22 15 17
Pflegestützpunkt / AOK
Aachenerstr. 30, Düren
Tel.: 02421 / 95 62 99
Pflegestützpunkt / AOK
Promenadenstr. 1-3, Jülich
Tel.: 02461 / 68 22 99
Beratungs- und
Vermittlungsstelle
Kreis Heinsberg
Valkenburgerstr. 45, Heinsberg
Tel.: 02452 / 13 55 03
Pflegestützpunkt
Kreis Euskirchen
Jülicher Ring 32, Euskirchen
Tel.: 02251 / 15 521
Pflegestützpunkt / AOK
Kaplan-Kellermann-Str. 2-6,
Euskirchen
Tel.: 02251 / 70 31 17
33
önce sağlık
Her yaş grubunda ortaya çıkabilen sırt
ağrıları, kas incinmesi gibi basit bir nedenle oluşabilirken, bazen de kalp hastalıkları ve omurga eğriliği gibi ciddi
hastalıkların belirtisi olabiliyor. Özellikle sabit bir bölgede devam eden sırt
ağrıları, ciddiye alınmadığı takdirde diğer hastalıkların tanı ve tedavisini geciktirebilir. Sırt ağrısı; boyun alt ve arka
kısmı, omuzların arka kısımları, kürek
kemikleri çevresi ve bele kadar uzanan
geniş bir alanı kapsıyor. Yapılan geniş
çaplı araştırmalara göre her 5 kişiden
birinin sorunu olan sırt ağrısı, hemen
her yaş grubunda ortaya çıkabiliyor.
Bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte görülme sıklığı gün geçtikçe artan sırt ağrısı, kimi zaman kas
incinmesi gibi basit bir nedenle oluşurken, kimi zaman ise fibromiyaljiden
osteoporoza kadar çeşitli ciddi hastalıkların habercisi olabiliyor.
Masa başında çalışanlar risk altında
Son yıllarda bilgisayarın hayatımıza
daha fazla girmesi nedeniyle özellikle
genç ve orta yaştaki kişilerde sırt ağrıları sıklıkla görülmektedir. Genellikle sırt
bölgesindeki kaslarda, ağrının basınçla
tetiklendiği rahatsızlık, daha çok masa
başı çalışan kişileri etkilemektedir.
Yaygın vücut ağrısı özellikle sırt bölgesinde ağrı yapıyor
Kadın hastalarda daha sık görülen yumuşak doku romatizması (fibromiyalji) boyun ile sırt bölgesi başta olmak
üzere yaygın vücut ağrısına neden olmaktadır. Sırt fıtığı da ağrı nedenidir.
Boyun ve bel fıtığına göre daha seyrektir. Daha çok sırtın alt bölgesinde
görülmektedir.
Sırt ağrıları hastalık
belirtisi olabilir!
Omurga eğriliği sırt
ağrısıyla karışmasın
Çocukluk ve genç erişkinlik dönemlerinde omurganın üç boyutta eğrilmesi olarak adlandırılan “skolyoz” sırt ağrısıyla kendini belli etmektedir. Bu sırt
ağrıları hareketle artan, dinlenmeyle
geçen özelliktedir.
Gece başlayan sırt ağrılarına
dikkat etmek gerekiyor
Yaşlı ve kadın hastalarda kemik erimesi
(osteoporoz), sırt kemiklerinde kırılmalar ve sırt ağrısına neden olmaktadır.
Omurgaları tutan omurga tümörleri
gibi hastalıklar da sırt ağrısına neden
olabilir. Bu nedenle; ağrı gece başlıyorsa, sürekli ya da şiddetliyse ve hastada
kilo kaybı varsa zaman kaybetmeden
doktora başvurmak gerekmektedir.
Romatizmal hastalıkların
belirtisi olabilir
Kürek kemiğine vuran sırt ağrıları,
kalp krizinin belirtisi olabilir. Gece uykudan uyandıracak şiddetteki ağrılar
(romatizmal hastalıklar), eklem şişmeleri gibi şikayetler de sırt ağrısına neden olmaktadır.
Saç kıran nedir? Nasıl tedavi edilir?
Tıp dilinde ‘alopesi areata’ olarak adlandırılan saçkıran, saç
köklerini etkileyen ve genellikle bozuk para büyüklüğünde, yuvarlak parçalar halinde, yer yer saç dökülmesine neden olan bir rahatsızlıktır. Saçkıranın farklı türleri vardır ve nadir olarak da
vücuttaki tüm kılların dökülmesine neden
olur.Saçkıran bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Bağışıklık sistemi vücudu dışarıdan gelen
tehditlere karşı korumak için tasarlanmıştır.
Ancak bazı kişilerin bağışıklık sistemi dışarıdan gelen tehditlerin, hastalıkların dışında vücudun kendisine karşı da saldırıya geçer. Bağışıklık sisteminin bu kendi
kalesine karşı yaptığı saldırılardan kaynaklanan hastalıklara
otoimmün hastalıklar denir ve saçkıran da bunlardan biridir.
Saçkıran kadın erkek ayrımı yapmaz. Hastalığı her ne kadar
halk arasında saçkıran olarak adlandırsak da, saç dökülmesi
dışında sakal, kaş, kirpik dökülmesi de görülebilir. Saçkıran
kalıtsal olabilir ama bulaşıcı bir hastalık değildir.
Zona hastalığının belirtisi
sırt ağrısı olabilir
Sinir uçlarının iltihaplanması sonucu ortaya çıkan zona hastalığı hiçbir
belirti vermeden sırt ağrısıyla kendini gösterebilir. Tüm bunlarla birlikte,
kilo ve boy endeksine göre göğüsleri büyük olan kadınlarda da sırt ağrısı
görülebilmektedir.
Uzun süren sırt ağrıları
mutlaka araştırılmalı
Sırt ağrısının altı aydan fazla devam
etmesi, sırtta bir yaralanma veya zedelenme meydana gelmesi veya doktorun başka bir rahatsızlıktan şüphelenmesi halinde gerekli tetkiklerin
yapılması önemlidir. Sırt ağrısının
araştırılmasında; kan tahlili, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya
MR gibi görüntüleme tetkiklerinin
yapılması gerekmektedir. Kas incinmesine bağlı sırt ağrılarının çoğu birkaç günde kendiliğinden geçer. Ağrıyı azaltmak için ağrı kesici veya kas
gevşetici ilaçlar kullanılabilir. Sırt ağrısı farklı diğer hastalıklardan kaynaklanıyorsa ağrıya sebep olan rahatsızlığın tedavi edilmesi gerekir.
Sırt ağrısından korunma önerileri
• Stresten kaçınmak, kilo vermek, sırt
ve karın kaslarını güçlendirmek için
egzersiz yapmak, ani hareketlerden
veya kas zorlamalarından kaçınılmak
önemlidir.
• Sırtüstü yüzmek, yoga, pilates gibi
spor aktiviteleri, özellikle sırt ağrısı çekenler için yararlı olacaktır.
• Güneş, deniz, sıcak kum ve kaplıcalar çok faydalıdır. Soğuktan mümkün
olduğunca korunulmalıdır.
Saçkıranın nedenleri:
Genel olarak genetik, bağışıklık sistemi, stres gibi nedenler sayılabilir.
Saçkırandan dökülen saçlar yeniden çıkar mı?
Dökülen saçlar yeniden çıkabilir ama bu sonuç, saçkıran bir daha tekrarlamayacak anlamına gelmez. Bazı kişilerde saçların tamamı
dökülmüş olsa bile hepsinin yeniden yerine
geldiği görülür. Bazı vakalarda ise dökülen
saçlar ne yazık ki yeniden çıkmaz.
Saçkıran nasıl geçer?
Hayatında yalnızca bir kez saçkıran olmuş ve
saçları da yeniden çıktıktan sonra bir daha bu sorunu hiç
yaşamamış kişiler vardır. Bazı hastalar ise yıllar boyu saçkıranla mücadele etmek zorunda
kalır. Saçlar dökülür, çıkar ve bir zaman sonra
yeniden dökülme olur.
Dr. Murat Kopuk
Psychosomatische Medizin
Ameos Klinikum Inntal
34
çözümler Sayfası
30 Bilmece sayfası
26 Bulmaca sayfası
1-25 arasındaki sayılar Ali’nin doğum günü ne?
14
20
21
2
8
10
11
17
23
4
1
7
13
19
25
22
3
9
15
16
18
24
5
6
12
Kibrit çöpü sorusu - 1
Üçgen
işlemi
8
6
4
1
9
7
3
7
5
Ortadaki sayılar
14 +
25 20 +
14 :
44 39 :
2x
3x
10 sudoku sayfası
6
3
7
8
9
5
4
1
2
1
5
8
3
4
2
6
7
9
2
4
9
1
7
6
3
8
5
7
8
4
2
3
9
1
5
6
5
9
2
4
6
1
7
3
8
3
1
6
5
8
7
2
9
4
9
7
5
6
1
4
8
2
3
4
2
3
7
5
8
9
6
1
8
6
1
9
2
3
5
4
7
9
8
1
3
6
7
5
2
4
7
6
4
5
2
9
1
3
8
5
2
3
1
8
4
9
7
6
8
1
7
6
9
5
2
4
3
3
5
6
7
4
2
8
1
9
4
9
2
8
3
1
6
5
7
6
4
5
9
1
3
7
8
2
1
3
8
2
7
6
4
9
5
06010016208
1
7
6
2
5
8
9
3
4
8
2
9
6
3
4
7
1
5
5
4
3
1
7
9
6
2
8
6
5
2
4
8
3
1
9
7
9
1
4
7
6
2
8
5
3
7
3
8
9
1
5
4
6
2
2
9
1
3
4
7
5
8
6
4
6
5
8
2
1
3
7
9
5
4
9
7
1
8
6
2
3
2
1
7
6
4
3
5
9
8
6
8
3
9
5
2
1
4
7
1
9
6
2
8
7
4
3
5
3
7
5
1
9
4
2
8
6
4
2
8
3
6
5
7
1
9
9
3
4
5
2
6
8
7
1
7
5
2
8
3
1
9
6
4
3
8
7
5
9
6
2
4
1
8
3
1
4
9
7
6
2
5
4
6
9
5
2
3
7
1
8
7
5
2
6
1
8
4
9
3
3
1
6
9
8
2
5
4
7
5
4
7
1
3
6
9
8
2
2
9
8
7
4
5
1
3
6
9
7
3
2
6
4
8
5
1
1
8
5
3
7
9
2
6
4
1
6
9
4
7
5
3
8
2
5
3
7
2
6
8
9
4
1
8
2
4
3
1
9
5
6
7
6
9
1
8
5
3
7
2
4
7
5
3
6
2
4
8
1
9
4
8
2
7
9
1
6
3
5
2
1
6
5
3
7
4
9
8
3
7
8
9
4
2
1
5
6
9
2
6
5
3
7
8
1
4
3
5
8
4
2
1
6
7
9
4
6
9
2
5
3
7
8
1
2
8
1
7
4
6
9
5
3
5
3
7
9
1
8
2
4
6
7
1
2
8
6
4
3
9
5
6
9
3
1
7
5
4
2
8
8
4
5
3
9
2
1
6
7
06010016211
4
2
1
3
8
6
5
9
7
6
5
7
4
9
1
2
3
8
8
4
6
1
2
3
7
5
9
7
3
2
9
6
5
1
8
4
5
1
9
7
4
8
6
2
3
1
8
3
2
5
7
9
4
6
2
7
4
6
3
9
8
1
5
6
2
4
8
5
1
3
7
9
9
4
5
1
8
6
2
7
3
9
6
5
2
4
1
3
8
7
8
4
1
3
7
6
9
2
5
2
7
3
8
9
5
4
6
1
7
1
8
9
6
2
5
4
3
6
9
2
4
5
3
1
7
8
5
3
4
1
8
7
2
9
6
3
2
7
6
1
9
8
5
4
4
5
9
7
3
8
6
1
2
6
1
3
2
7
9
5
8
4
5
9
2
8
3
4
6
7
1
7
8
4
5
6
1
2
3
9
8
5
7
6
1
2
9
4
3
2
4
1
9
5
3
8
6
7
3
6
9
7
4
8
1
2
5
9
7
8
3
2
5
4
1
6
1
2
6
4
9
7
3
5
8
9
8
3
6
2
5
1
4
7
5
2
1
7
3
4
9
8
6
6
4
7
1
9
8
2
3
5
1
7
5
8
6
2
3
9
4
8
6
9
4
1
3
7
5
2
2
3
4
9
5
7
8
6
1
4
9
8
2
7
6
5
1
3
7
5
6
3
8
1
4
2
9
2
1
8
6
4
9
5
7
3
4
6
5
8
3
7
1
2
9
1
8
3
4
9
5
7
6
2
9
7
4
2
8
6
3
1
5
6
5
2
7
1
3
9
8
4
5
4
6
9
7
8
2
3
1
3
2
7
1
5
4
8
9
6
8
9
1
3
6
2
4
5
7
06010015011
1
8
6
5
2
4
7
3
9
06010014509
06010015010
7
3
9
5
2
1
6
4
8
9
6
5
8
1
4
3
7
2
06010014508
06010015009
06010016210
1
7
4
6
8
9
5
3
2
3
9
8
5
7
2
4
6
1
06010015008
06010016209
8
6
1
4
7
9
3
5
2
2
7
9
4
5
8
3
6
1
4
3
5
1
8
6
7
9
2
06010014510
3
1
2
5
4
9
6
7
8
06010014511
2
3
5
7
11
13
17
19
x8
+ 19
x5
-5
x3
- 10
+ 17
+ 38
Ayşe‘nin söylediği “Ben Ali’nin doğum
gününü bilmiyorum, arna Veli‘nin de
bilmediğini biliyorum“ cümlesinden
anlıyoruz ki Ayşe, Veli‘nin bilmediğinden emin. Bu demek ki Mayıs ya da
ANS
Haziran ayında doğmuş olamaz.Çünkü Veli, Ali‘nin ayın hangi günü doğduKÝ
ğunu biliyor ve ayın 19‘u sadece Mayıs
ÝN
seçeneğinde var; ayın 18‘i de sadece
Haziran‘da var. Yani başka bir deyişle
ÝR
eğer Ayşe’ye Ali Mayıs ya da Haziran
demiş olsaydı, Ayşe Veli‘nin bilmediğinRAR
den emin olamazdı. Çünkü Ali Veli’ye 18
MER
veya 19 demiş olabilir. Bu açıklamanın
ardından Veli de anlıyor ki Ayşe’ye söylenen ay Mayıs ya da Haziran olamaz.
Geriye 3 seçenek kalıyor: 16 Temmuz,
15 Ağustos, 17 Ağustos... 14 Ağustos
A
ve 14 Temmuz olamaz, çünkü Veli “evet
artık biliyorum” diyor. Ali ona 14 demiş
NAK
olsaydı hangi ay olacağını bilemeyeceIM
ğinden “biliyorum” demezdi. Veli “biliyorum” dedikten sonra, Ayşe anlıyor ki
KET
tarih 16 Temmuz. Çünkü eğer kendisiVET
ne Ağustos söylenmiş olsaydı tam tarihin ne olduğuna emin olamayacaktı. Bu
T
yüzden cevap 16 Temmuz!
Uygun olan harf
Ortak harfler ES - SAR - KAS - KUR
Harflerin hepsi üç
çizgiden oluşuyor.
Doğru cevap Z.
Kibrit çöpü sorusu - 2
Sayıları yerleştirin
9 x 3 : 3 + 3 : 4 + 3 - 2 : 2 + 2 = 4
CÝR b) Kalemtraş,
Resimdekiler ne olabilir? a) Kesilmiş elma,
c) İskambil kağıdı, d) İlaç tableti, e) Kibrit kutusu.
LÝF
Reklam / İlan Fiyatlarımız *
SEBE
1 kez
3 kez
6 kez
BÝR (% 25 indirim)
(% 10 indirim)
€
750 €
Arka Kapak 1.000 € 900 KEME
600 € 540 €
450 €
1/1 Sayfa
350 € 315 €
262 €
1/2 Sayfa
250 € 225 €
187 €
1/3 Sayfa
200 € 180 R
€
150 €
1/4 Sayfa
150 € 135 €
112 €
1/6 Sayfa
LOG
120 € 108 €
90 €
1/8 Sayfa
* Bütün fiyatlar baskıya hazır haldeki reklamlar
içindir
LÝZ
ve üstüne yasal geçerli vergi (% 19 MwSt.) eklenir.
BET
TANITIM: Firma, işyeri, hizmet veya ürün tanıtımları (bir
kez olmak kaydıyla) 1 veya 1/2 sayfa olarak
(yukarıdaki fiGRAM
yatlarla) yapılır. Bize göndereceğiniz yazı, logo, resimler
ve iletişim bilgilerinizle (Telefon, faks, E-Mail, internet vb.)
sizin için sayfa tasarımını ücretsiz yapıyoruz. Daha fazla
bilgi için bizi arayabilirsiniz.
MUHA - GA Z - DÝYA - J E
Bunlar ve daha fazlasını uygun fiyatlarla bizde bulabilirsiniz!
Çanak Antenler
65 cm 19,90 €
80 cm 29,90 €
100 cm 39,90 €
120 cm 59,90 €
DiseqC şalter
2-1 6,90 €
4-1 7,90 €
LNB
Tek çıkışlı 6,90 €
Çift çıkışlı 9,90 €
Dört çıkışlı 19,90 €
Kelepçeli dirsek
25 cm 15,90 €
40 cm 17,90 €
50 cm 19,90 €
Dirsek
25 cm 9,90 €
35 cm 13,90 €
45 cm 18,90 €
50 cm 19,90 €
HD
Digital Receiver
39,90€’dan
başlayan
fiyatlarla
Balkon direği
29,90 €
Kablo
100 metre 120dB
19,90 €
Adalbertsteinweg 263, 52066 Aachen
Tel.: 0241 / 56 84 245
www.satboerse24.de
pizzeriapontpascha
türkisch - italienische küche
AB 4,00 € GROSSE
STUDENTENPIZZEN
immer dauer- &
menüangebote
PONTSTRasse 114-116, 52062 AACHEN, TEL.: 0241 / 40 25 57
ÖFFNUNGSZEITEN: So.-Do. 11:00-01:00, FR. & SA. 11:00-03:00
www.pontpascha.de
Taşfırın‘da pide ve lahmacun
Roermonder Strasse 335
52072 Aachen-Laurensberg
Grill • Restaurant • Café
Süt danası ve hindi döner
Meşhur dövme yayık ayran
Mangalda ağzınıza layık taze balık ve kebap çeşitleri
Şark Köşesi
Zengin salata çeşitleri
Taşfırın‘da pizza çeşitleri
Şelale
Çocuk Oyun Alanı
Tereyağlı baklava
Taşfırın‘da künefe
Özel toplantı ve eğlencelerinizi
kutlayabileceğiniz 80 kişilik
özel bölümümüz mevcuttur.
Telefon: 0241 / 170 11
www.marmarisgrill.de
Tüm etlerimiz
helal kesimdir!
Zengin mutfağımız ve güleryüzlü personelimizle
siz sayın müşterilerimizin her zaman hizmetinizdeyiz!
Ücretsiz Otopark

Benzer belgeler

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Günal Günal Yayın Ekibi: Muhsin Ceylan, Füsun Özdemir, Dr. Sıla Yüce-Çıtır, ...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen G. Günal, Goerdelerstr. 9, 52066 Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Günal Günal Yayın Ekibi: Muhsin Ceyl...

Detaylı

konuşuyoruzama nece konuşuyoruz?

konuşuyoruzama nece konuşuyoruz? Ihre Vorteile: • Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld in allen Pflegestufen, auch bei Demenz • Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat • Service aus einer Hand: Die Barmenia übern...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Sahibi: FACTOR: G MEDIEN & IDEEN G. Günal, Goerdelerstr. 9, 52066 Aachen Tel.: 0241 / 990 78 68 Fax: 0241 / 990 787 44 E-Mail: [email protected] Internet: www.bizimaachen.de Yayın Yönetmeni: Gün...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Ihre Vorteile: • Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld in allen Pflegestufen, auch bei Demenz • Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat • Service aus einer Hand: Die Barmenia übern...

Detaylı

Indir / Oku - Bizim Aachen

Indir / Oku - Bizim Aachen Ihre Vorteile: • Private Pflege-Ergänzungsversicherung: Pflegemonatsgeld in allen Pflegestufen, auch bei Demenz • Staatliche Förderung: 5 Euro pro Monat • Service aus einer Hand: Die Barmenia übern...

Detaylı