14 - Bilişim Dergisi

Transkript

14 - Bilişim Dergisi
TÜRKİYE BİLİŞİM DERNEĞİ
YIL 40 • SAYI 14 4
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
Bilişimle Sürdürülebilirlik
İş Sürekliliği Yönetimi
Kamuda Bulut Bilişim
Prof. Dr.
Turhan Menteş:
Prof. Dr.
Kürşat Çağıltay: Türkiye’de kamu İnternet siteleri vatandaş merkezli değil
14. Kamu Bilişim Platformu
Bilişim okur-yazarlığı seferberliği başlatılmalı
Yeni bir standart: ISO 22301 İş Sürekliliği yönetimi sistemi
TÜRKİ Y E BİLİŞİM DERNEĞİ
YIL 4 0 • SAYI 14 4
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
> TBD YÖNETİM KURULU
Turhan Menteş, Lütfi Varoğlu, Levent Berkman, Koray Özer, Kemal Karakoçak, Türker Gülüm, Serdar Bilecen,
Ekrem Yener, Necati Etlacakuş, Aslıhan Tüfekçi, Erdem Erkul
> TÜRKİYE BİLİŞİM DERGİSİ ADINA
Turhan Menteş Eser ve İmtiyaz Sahibi ve Sorumlusu, Müdür
> YAYIN YÖNETMENİ
Koray Özer
> EDİTÖRLER
Aslıhan Bozkurt Haber, İ. İlker Tabak Genel, Mehmet Ali Köksal Hukuk,
Selçuk Özdemir Eğitim, Talat Postacı KOBİ, Mehmet Yılmazer Kamu BİB, Erdem Erkul E-Devlet, İzzet Gökhan
Özbilgin Güvenlik, Nihal Sandıkçı Müzik, Arzu Kılıç.
> YAZI KURULU
Atilla Yardımcı, Coşkun Dolanbay, Levent Karadağ, Makbule Çubuk, Nezih Kuleyin, Serdar Gunizi, Veysi İşler,
Serdar Biroğul, Ersin Taşçı, Ayfer Niğdelioğlu, Ebru Altunok.
> GÖRSEL TASARIM
Mehmet Pektaş
TÜRKİYE BİLİŞİM DERNEĞİ
Genel Merkez: Çetin Emeç Bulvarı, 4. Cadde No:3/11-12 06450 A. Öveçler-Ankara
Tel. 0312 479 3462, Faks: 0312 479 3467, e-posta: [email protected]
Yazılarla ilgili her türlü hukuki sorumluluk yazarlara aittir.
> İÇİNDEKİLER
03 .... Künye
04 …. İçindekiler
06 .... Yayın Yönetmeninden - Koray Özer
08 .... İnternet abone sayısı 2011’de 14 milyona ulaştı
18 .... Sanal alışverişe “hayalet yazılım” geliyor
20 .... Bilgisayar mühendisleri odası kuruldu
26 .... İnternet, dünyada yüzde 60 yaygın
36 .... İnternet alanında yatırım yapanlar, 5 yıl sıfır vergi ödeyecek
38 .... Türkiye’nin “CERN”i açıldı
40 .... Türk İnternet dizisine ABD’den ödül
42 .... ECDL, MEB-TBD işbirliğiyle verilecek
46 ....Yrd.Doç. Dr. Tüfekci: Avrupa’da birçok ülkede, işe girişlerde ECDL aranıyor
50 .... CEPİS: Kalkınma için işyerleri bilişimcilerle dolmalı
52 .... e-endüstri - PC’lerin geleceği- Eylem Cülcüloğlu
60 .... Akademisyenlerden hükümete FATİH Projesi raporu: Tabletlerin özellikle evlerde
68
BTK Başkanı
Tayfun Acarer
46
Yrd.Doç. Dr.
Aslıhan Tüfekçi
İnternet’e bağlanabilmesi mutlaka sağlanmalı…
66 .... Ne olacak bu Pardus’un hali? - Melih Bayram Dede
68 .... BTK Başkanı Acarer: Genişbant erişim altyapısının güçlendirilmesi gerekiyor-Fatma Ağaç
76 .... TBD: Bilişim sektörüne yönelik her çalışmada desteğe hazırız
82 .... Ufkun ötesi- Bölünerek büyünebilir mi?-Nezih Kuleyin
84 .... 147 yıllık çınar: Uluslararası Telekomünikasyon Birliği-Fatma Ağaç
88 .... Dünya Telekomünikasyon Günü İzmir’de kutlandı
90 .... Simge- KOBİ’lişim - İ. İlker Tabak
94 .... Müzik- Yarışmalar, törenler- Nihal Sandıkçı
96 .... Yeni bir standart-“ISO 22301: İş Sürekliliği Yönetimi Sistemi”- Dr. İzzet Gökhan Özbilgin
102 .. Dünya işçileri, bilişimle örgütlenmeli
Gündem: 14. Kamu Bilişim Platformu
104 .. 14. Kamu BİB’te, “bilişimle sürdürülebilirlik” ele alındı- Aslıhan Bozkurt, Fatma Ağaç
114 .. “Kamu kurumu web siteleri ve kullanılabilirlik” araştırması:
20
Bilgisayar mühendisleri
odası kuruldu
Türkiye’de kamu İnternet siteleri vatandaş merkezli değil
120 .. “Bilişimle süreklilik”, bilişimde sürekliliği tetikler mi?
124 .. İş sürekliliği, bir proje değil, bir süreç, bir yönetim şekli
130 .. Riskler var ama kamu işbirliğiyle bulutu yönetebilir
136 .. Bilişim projeleri, kalkınma yolunda itici bir güç
160 .. Bilişimin öteki yüzü, nereye kadar bilişim?- Dr. Serdar Biroğul
168 .. Teknolojiyi kullanıyoruz ama üretmiyoruz!
172 .. Sosyal medya, örgün ve yaygın eğitimde kullanılmalı
176 .. Apple’dan Türkçe klavye sözü
178 .. Siber Kalkan Tatbikatı 2012 tamamlandı
180 .. e-Devlet Kapısı, IPv6’ye geçti
182 .. Hayvan hakları -Hayvanları koruma kuruluşları,
devlet katında temsil edilmeli- Ebru Çuhacı
84
Uluslararası
Telekominikasyon Birliği
66
Ahmet Kaplan
Merhaba
İklim ve coğrafya gereği güneşi, suyu, ağacı, kuşu, yiyeceği bol bir
ülke olduğumuzdan (artık tartışmaya açık bir saptama bu) keyfine
düşkün ve kendi içine kapalı bir toplumuz. Bu yüzden özellikle ekolojik,
teknolojik ve bilimsel meseleler ucu bize dokunmadıkça fazla ilgi
alanımıza girmez. Örneğin Uluslararası Astronomi Birliği’nin IAU
(International Astronomical Union) 24 Ağustos 2006’de aldığı kararla
Plüton’un gezegenlikten çıkarılmasından ve Güneş Sistemi’nin sekiz
gezegene indirilmesinden sonra sokaklarda ve internette (o zaman
sosyal medya bebekti) çeşitli protesto hareketleri ve tezahüratlar
bekledim(!): “IUA şaşırma sabrımızı taşırma.” ; “Beraber doğduk biz
Koray Özer
bu evrende / Beraber aydınlandık biz bu sistemde / Şimdi kopardılar
[email protected]
seni benden / Hasretim sana, güzel Plüton.” Bunun dışında ozon
deliğinin büyümesi, kuraklık, depereme karşı alınacak önlemler gibi
konularda da ya başımıza iş geldikten ya da eloğlu kıpırdandıktan sonra
biz de düşünmeye başladık. Ancak bereket bilişim sektöründe bu konudaki farkındalık çok daha
yüksek. 17 Mayıs’ta İzmir’de kutlanan Dünya Telekominikasyon Günü (haberi dergi sayfalarımızda),
İnternet Haftası, Bilişim Haftası gibi özel günler ve tabii kuruluşu 1971 olan Türkiye Bilişim
Derneği’nin etkinliklerinde gözettiği uluslararası boyut, hep bu farkındalığın yansıması. 10-13
Mayıs 2012 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen 14. Kamu Bilişim Platform’unda tartışılan
“Kamuda Bulut Bilişim” ve “İş Sürekliliği Yönetimi” gibi konular da şu anda dünya teknoloji ve
iş gündemini de işgal ediyor (Kapak konumuz olan 14. Kamu Bilişim Platform’unu bu sayımızda
ayrıntı bir şekilde işledik). Avrupa Profesyonel Bilişim Dernekleri Konseyi (Council of European
Professional Informatics Societies- CEPIS) Bahar Konseyinde (5-6 Mayıs 2012 Milano) dile getirilen,
kadınlar için teknoloji projelerine önem verilmesi konusu da yine toplantıya katkı veren TBD’nin de
savunduğu görüşlerden (TBD adına Erdem Erkul’un katıldığı bu toplantının haberini de dergimizde
okuyabilirsiniz).
17 Mayıs 1865’te kurulan, 20 kurucusu arasında Osmanlı Devleti’nin de bulunduğu Uluslararası
Telekomunikasyon Birliği (International Telecommunications Union-ITU) bugün 191 devlet üyeliği
ve 700 sektor üyesi olan dev bir oganizasyon. Bu sayımızda başkan yardımcılığı Türkiye tarafından
yürütülen ITU’yü tanıtıyoruz. BTK başkanı Tayfun Acerer ve Bilgisayar Yetkinlik Sertifikası ECDL’in
MEB işletmenlik sertifikasına denklik anlaşmasının yapılması nedeniyle Yrd.Doç. Dr. Aslıhan
Tüfekçi de söyleşi konuklarımızdan. TBD Başkanı Prof. Turhan Menteş’in Meclis Araştırma
Komisyonu’nda yaptığı konuşmanın özetini ve Türkiye’de kamu internet sitelerinin vatandaş
merkezli olmadığını belirten Prof. Dr. Kürşat Çağıltay’ın Kamu Bilişim Platform’u çerçevesindeki
sunumunu da yine dergimizde okuyabilirsiniz.
Artık iş sürekliliğinin de bir standartı var: ISO 22301. Dr. İzzet Gökhan Özbilgin bu standartın nasıl
ortaya çıktığını yazdı... Bülent Özveren’li ve Can Bonomo’lu Eurovizyon yarışmasını bir de sosyal
medya bakışıyla Nihal Sandıkçı’nın kaleminden okuyun, eğleneceksiniz derim. Ayrıca bu sayımıza
“madalyonun diğer tarafını yazan” Nezih Kuleyin, sektöre içinden ama farklı bir şekilde bakan
Eylem Cülcüloğlu, ciddi / mizahi yorumlarıyla İlker Tabak (bu ayki KOBİ yazısı sosyal medyaya
düşecek cinsten), “TÜBİTAK tarafından sanki pardon denilmeye hazırlanan sonu belirsiz milli
işletim sistemimiz “PARDUS”da gelinen son nokta” yı ele aldığı köşesiyle Melih Bayram Dede
ve bilişimle ilgili “kötü” alışkanlıklarımıza yoğunlaşan Serdar Biroğul da kendi renklerini kattı.
Sektörümüzün duayen gazetecilerinden Fatma Ağaç da bundan böyle haber ve söyleşileriyle
bizimle olacak. Ağaç’a hoşgeldin derken artık okunma ve indirme sayısı 10000’e ulaşan Bilişim
Dergisi adına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Koray Özer
6
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
7
İnternet abone sayısı 2011’de
14
milyona ulaştı
8
2012 NİSAN
Türkiye’nin elektronik
haberleşme sektör
büyüklüğü, 2011’de 27.6
milyarı bulurken pazar
gelirlerinde telefon
hizmetlerinden sonra en
büyük payı oluşturan İnternet
hizmetlerinin toplam gelir
büyüklüğü yaklaşık 3.3
milyar TL değerini buldu.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
9
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK),
2011 yılı 4. çeyreğine ilişkin Türkiye Elektronik
Haberleşme Sektörü Pazar Verileri Raporu’na
göre, 2011 yılında Türk Telekom ve mobil
işletmecilerin net satış gelirleri bir önceki yıla
oranla yüzde 7,8 artarak 22,83 milyar liraya
ulaştı. Genişbant internet abone sayısının 8
yılda 755 kat artarak, 2011 yılı sonu itibariyle
14 milyonu geçti.
BTK tarafından yayınlanan pazara ilişkin son
veriler ışığında yapılan değerlendirmelere
göre, Türkiye elektronik haberleşme pazarı
çeşitlenerek büyümesini sürdürüyor. 2011
sonu itibariyle elektronik haberleşme
sektör büyüklüğü 27.6 milyar TL değerine
ulaşırken sektördeki işletmeci sayısı 351, bu
işletmecilere verilen yetkilendirme sayısı 556
oldu.
10
2012 NİSAN
2011’de, xDSL abone sayısının ilk defa
düşmesine karşılık mobil, fiber ve kablo
İnternet abone sayılarında artması İnternet
ve genişbant pazarına ilişkin en dikkat çekici
gelişme oldu. xDSL pazarı toplam 6.776.036
abone büyüklüğüne ulaşırken kablo, fiber ve
diğer erişim teknolojileri de eklendiğinde sabit
genişbant İnternet abone sayısı 7.591.367’ye
ulaştı ve toplam içinde yüzde 54 pay aldı.
İnternet abone sayısı son bir yılda yüzde 63’lük
artışla 14.046.168’e ulaştı. Mobil İnternet,
2011’de tam anlamıyla patladı ve mobil
İnternet yüzde 346 büyüme gösterdi.
Geleceğin erişim teknolojisi olarak kabul
edilen fiberin pazar payı yüzde 3,5 oldu, kablo
üzerinden İnternet hizmeti alan abone sayısı
son zamanlardaki önemli artışlara rağmen
ancak yarım milyona ulaştı. 2 -10 Mbit/
sn arasındaki sabit genişbant aboneliğin AB
ortalaması yüzde 58 iken bu oran Türkiye’de
yüzde 82’ye çıktı. Buna karşılık 10 Mbit/sn
üzeri aboneliğin AB ortalaması yüzde 29 iken
Türkiye’de yüzde 8’e düştü.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
11
Toplam Yıllık Telefon (ses) Trafiği - Milyar Dakika
Dört büyük işletmeci Türk Telekom, Turkcell,
Vodafone ve Avea açısından bakıldığında pazar
büyüklüğü 2011 yılında bir önceki yıla göre
yaklaşık yüzde 7.5 büyüyerek 22,8 milyar TL
düzeyine ulaştı. 2011 yıl sonu itibariyle pazar
payları yüzde 35.2 Turkcell, yüzde 32.3 Turk
Telekom, yüzde 19 Vodafone ve yüzde 13.5
Avea olarak dağılıyor.
Pazarda faaliyet gösteren Türk Telekom ve
mobil işletmeciler haricindeki işletmecilerin
2011 yılı satış gelirleri toplamı 4,8 milyar TL
olarak gerçekleşti.
En büyük pay, yaklaşık yüzde 69 ile İnternet
servis sağlayıcılarına (ISS) ait iken onu
yaklaşık yüzde 10 ile sabit telefon hizmet
sağlayıcıları (STH) ve yüzde 9 ile alt yapı
işletmecileri izliyor.
Dünyadaki gelen eğilime paralel olarak toplam
trafik içindeki payı süreli azalan ve 2005’ten
itibaren mobil trafiğin altına düşen sabit
trafikteki bu eğilim 2011 yılında da devam etti.
2011’de, bir önceki yıla göre yüzde 13 artarak
168,9 milyar dakikaya ulaşan toplam trafik
miktarı içindeki mobil trafiğin payı yüzde 87
gibi oldukça yüksek bir orana çıktı. Diğer bir
deyişle telefon/ses trafiği hızla sabitten mobile
doğru kayıyor
İnternet ve Genişbant pazarı
2011 yılı İnternet ve genişbant pazarına ilişkin
en dikkat çekici gelişme, xDSL abone sayısının
ilk defa düşmesine karşılık mobil, fiber ve
kablo İnternet abone sayılarında artması oldu.
2005’te 1.590.332 olan, 5 yıl içinde yüzde 438
artışla 2010 yılsonu itibariyle 8.561.632’i bulan
İnternet abone sayısı son bir yılda yüzde 63’lük
artışla 14.046.168’e ulaştı.
12
2012 NİSAN
2011, tam anlamıyla mobil İnternet’in patladığı
bir yıl oldu. 2011 yılsonu itibariyle bir önceki
yıla göre mobil İnternet yüzde 346, fiber
İnternet yüzde 73, kablo İnternet yüzde 68
oranında büyüme gösterdi.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
13
Genişbant İnternet Abone Sayısı
2011, tam anlamıyla mobil İnternet’in patladığı bir yıl oldu. 2011 yılsonu itibariyle bir önceki yıla
göre mobil İnternet yüzde 346, fiber İnternet yüzde 73, kablo İnternet yüzde 68 oranında büyüme
gösterdi.
* Sabit, kablo, fiber vb. tüm genişbant erişim yöntemleri ile mobil İnternetin tamamı dahil.
14
2012 NİSAN
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
15
2011 yılı sonu itibariyle bir önceki yılın aynı
dönemine göre yaklaşık yüzde 2’lik bir artış
göstermesine karşın 2011 yılı son çeyreğinde
bir önceki çeyreğe göre yaklaşık 16 bin abone
kaybeden xDSL pazarı toplam 6.776.036 abone
büyüklüğüne ulaştı.
Kablo, fiber ve diğer erişim teknolojileri de
eklendiğinde sabit genişbant İnternet abone
sayısı 7.591.367’ye ulaştı ve toplam içinde
yüzde 54 pay aldı.
İnternet hizmetleri, mobil işletmeciler ve
TURKSAT dışında 70’e yakın işletmeci (ISS)
tarafından sunuluyor.
Elektronik haberleşme pazarı gelirlerinde
telefon hizmetlerinden sonra en büyük payı
oluşturan İnternet hizmetlerinin ISS’ler
tarafından oluşturulan toplam gelir büyüklüğü
2011 sonu itibariyle yaklaşık 3.3 milyar TL
değerine ulaştı.
AB ülkelerinde sabit genişbant perakende
hizmetlerinde yerleşik işletmecilerin payı,
ortalama yüzde 44 iken Türkiye’de yaklaşık
yüzde 81 seviyesinde. Yerleşik işletmecinin
(Turk Telekom-TTNet) pazar payı, son
yıllardaki düşüşe rağmen AB ortalamasının
hâlâ oldukça üstünde seyrediyor.
Sabit Genişbant Hizmetlerindeki Yerleşik ve
Alternatif İşletmeci Payları, %
Türkiye’de 2011 sonu itibariyle genişbant
abonelerinin yüzde 89’u xDSL, yüzde 6’sı kablo
ve kalan yüzde 5’i diğer erişim teknolojilerini
kullanıyor. Son yılların hızla gelişen ve
geleceğin erişim teknolojisi olarak kabul
edilen fiberin pazar payı ise yüzde 3,5 olarak
gerçekleşti. Türkiye’de 3 milyondan fazla eve
ulaşmasına rağmen kablo üzerinden İnternet
hizmeti alan abone sayısı son zamanlardaki
önemli artışlara rağmen ancak yarım milyona
ulaşabildi.
Toplam sabit İnternet abonelerinin
yüzde 6’sını oluşturan bu değer
Hollanda, Belçika, Macaristan, Portekiz
gibi ülkelerde yüzde 30’un üzerinde.
Türkiye’de nüfusa göre sabit genişbant
yaygınlığı yüzde 10,4 iken, AB ülkeleri
ortalaması yüzde 25,6. Ayrıca mobil
genişbant yaygınlığı Türkiye’de yüzde
7,2 iken AB ortalaması yüzde 6,1 olarak
gerçekleşiyor.
AB ülkeleri hanehalkı sabit genişbant
ortalama yaygınlığı, yüzde 61 iken
Türkiye’de 2011 yıl sonu itibariyle
yaklaşık yüzde 41oldu. Türkiye’de
ortalama hanehalkı büyüklüğü 3,97
iken AB ortalama hanehalkı büyüklüğü
2,4. Bu nedenle Türkiye’de hane başına
kullanıcı sayısı AB’ye göre yaklaşık 2 katı
buluyor.
Türkiye’de 2009 yılı Temmuz ayında
verilmeye başlanan 3N hizmetleri
sonrasında 2011 son çeyreği itibariyle
mobil bilgisayardan ve cepten İnternet
16
2012 NİSAN
abone sayısı bir önceki döneme göre yaklaşık
yüzde 14 oranında artıp 6.454.801’e ulaştı.
Sabit İnternet bağlantı hızları kullanılan
teknoloji (ADSL), gelişmiş ülkeler ve OECD
ortalamalarının oldukça altıda kaldı. Buna
rağmen kullanım miktarları hızla artarak
2011 yılı dördüncü çeyreğinde toplam sabit
genişbant İnternet kullanım (indirme ve
yükleme) miktarı yaklaşık 468.000 TByte
olarak gerçekleşti. Bu kullanımın yaklaşık
yüzde 89’u veri indirme, yüzde 1’i veri yükleme
şeklinde oldu.
Sabit genişbant İnternet abonelerinin yaklaşık
yüzde 80’i 8 Mbit/s hıza kadar olan bağlantıyı
sahipken son zamanlardaki 1 Mbit/s’den 8
Mbit/s’ye geçiş devam etti. 2-4Mbit/s hızları
ile 8 Mbit/s’den daha hızlı olan bağlantıların
oranlarının toplamı yüzde 10’a yaklaştı. 2 -10
Mbit/sn arasındaki sabit genişbant aboneliğin
AB ortalaması yüzde 58 iken bu oran
Türkiye’de yüzde 82’ye çıktı. Buna karşılık 10
Mbit/sn üzeri aboneliğin AB ortalaması yüzde
29 iken Türkiye’de yüzde 8’e düştü.
Alternatif işletmeciler yeniden satış, veri akışı
erişimi ve yerel ağın paylaşıma açılması gibi
yöntemler aracılığı ile genişbant hizmetleri
sunuyor. 2011 sonu itibariyle Yerel Ağın
Paylaşıma Açılması (YAPA) ile 8.521 adet, alsat (yeniden satış) yöntemiyle 121.901 adet
bağlantı gerçekleştirildi. Diğer genişbant
bağlantıları ise Veri Akış Erişimi (VAE) yöntemi
ile oldu. Bu değerler özellikle Avrupa pazarları
ile karşılaştırıldığında oldukça düşük kalıyor
ve bu alanda rekabetin yeterince oluşamadığı
anlamına geliyor.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
17
Sanal alışverişe “hayalet yazılım” geliyor
Kayıtdışı ile mücadele için harekete geçen Maliye, e-ticarette yaşanan kayıt dışılığa
Hollanda’dan getireceği “hayalet yazılımla” çözüm bulacak. Otomotiv ve inşaat
sektöründe üretimden satışa her aşama on-line izlenecek.
M
aliye Bakanı Mehmet
Şimşek, 23 Mayıs
2012’de Bakanlıkta
“Kayıt Dışı Ekonomiyle
Mücadele” konulu bir basın
toplantısı düzenledi. Toplantıda
kayıt dışıyla mücadele için
hazırlanan İnternet sitesi
basına tanıtıldı ve kayıt dışıyla
mücadele alanında bir protokol
imzalandı. Kayıt dışılıkla
mücadelenin 2023 hedeflerini
gerçekleştirmek için çok kritik
bir öneme sahip olduğunu
belirten Şimşek, kayıt dışılığın
75 milyonun hakkı hukuku olan
vergiyi kaçırmak olduğunu
söyledi. Kayıt dışılığın Türkiye
ekonomisinin gelişimine
engel olduğunu, o nedenle
geçtiğimiz yıllarda “Kayıt
Dışıyla Mücadele Stratejisi
Eylem Planı”nın hazırlandığını
anımsatan Şimşek, stratejinin
güncellendiğine dikkat
çekip “Kayıt dışı ekonomiyle
mücadele yüksek kurulunu
kurduk” dedi.
Elektronik ticaret (e-ticaret,
sanal ticaret) teknik ve
hukuki alt yapının henüz
olmadığını işaret eden
Şimşek, İnternet üzerinden
yapılan alışverişin kayıt altına
alınması için teknik ve hukuki
alt yapının oluşturulması
gerektiğinin altını çizdi.
18
2012 NİSAN
hale getireceklerini anlatan Şimşek, konuyla
ilgili bürokratlarını da çağırarak ayrıntılı bilgi
verdiği yeni girişimle, İnternet’ten yapılan
alışverişte ödeme sadece kredi kartı ve
posta çekiyle yapılacak. Nakit ödeme yoluyla
yapılabilmesi için ise banka üzerinden nakit
havale sistemine ait yeni kurallar getirilecek.
Söz konusu yazılımın kredi kartı, vb. bilgilerle
çarpraz sorgulamaya olanak sağlayacak bir
sistem oluşturduğu, bunun da kayıt dışılığı
önlediği belirtildi. Otomotivde üretimden satışa
kadar takip yapılacak bir sistem kurulacak.
İnşaat sektöründe de veri tabanı üzerinden
gelişmeler takip edilecek ve denetim
sıklaştırılacak.
Şimşek, “O nedenle en iyi uygulamaya sahip
ülkelerden birisi Hollanda. Hollanda Gelir
İdaresi’nin deneyimlerinden faydalanmak
üzere Hollanda hükümetiyle ortak bir proje
yapılmaya başlandı. Hollanda 5 kez sistem
değiştirdi ve sonunda en etkin sistemi buldu.
Biz de bu yazılımı Türkiye’ye uyarlamayı
değerlendireceğiz. Projenin amacı, kayıt dışı
elektronik faaliyetlerinde vergi altyapısını
oluşturmak, vergi kayıt-kaçağını azaltarak,
e-ticaret yürüten mükelleflerin uyumunu
artırmaktır” diye konuştu.
Çapraz denetim yapıyor
Hollanda’yla bir protokol imzalandığını, yeni
sistemin yılsonuna kadar devreye sokulması
için çalışacaklarını söyleyen Şimşek, yeni
sistemle vergi kayıp-kaçağının önleneceğini
belirtti. Denetimleri sıklaştıracakları ve sürekli
Bakan Şimşek, Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi
(TAKBİS) ile ilgili olarak, ülke genelinde
hizmet veren 957 tapu müdürlüğünden
950’sinin sisteme aktarıldığını ifade etti.
Şimşek, “20 yıldır beklediğimiz projeyi yakında
uygulamaya geçmiş olacağız. Bir an önce tam
devreye girecek” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı e-kooperatif
sistemiyle bütün inşaat sektörüyle ilgili
her şeyin kayıt altına alınacağını söyleyen
Şimşek, bu projeyle inşaat sektöründeki
faaliyetlerin Maliye Bakanlığı olarak çok
yakından izleneceğini anlattı. Şimşek, kayıt
dışı ile ilgili Maliye Bakanlığı’nın www.
kayitliekonomiyegeçiş.com.tr adresi hakkında
bilgiler vererek, bu sitede birtakım anketlerin
yapılacağı ve on-line olarak görüşlerin
alınacağını söyledi.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
19
BİLGİSAYAR MÜHENDİSLERİ ODASI KURULDU
Haber: İ. İlker Tabak
Ankara, 2 Haziran 2012
TMMOB 42. Olağan Genel
Kurulunda, 2 Haziran 2012
Cumartesi günü saat 16.04’te
yapılan oylamada oy çokluğu ile
alınan karar sonucunda Bilgisayar
Mühendisleri Odası kuruldu.
31 Mayıs 2012 günü başlayan
Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB) 42. Olağan Genel
Genel Kurulunda Bilgisayar
Mühendisleri Odası (BMO)
konusunda, 7 bilgisayar mühendisi
delegenin yanı sıra, Elektrik
Mühendisleri Odası (EMO) ve diğer
oda delegelerinin yer aldığı 15
kişilik bir komisyon oluşturuldu.
Komisyon BMO için önerge
hazırlığı yaparak Genel Kurulun
görüşüne sundu.
Genel Kurulda ayrıca EMO’ya
kayıtlı bilgisayar mühendisliği,
bilgisayar bilimleri mühendisliği,
yazılım mühendisliği, bilgisayar ve
enformatik mühendisliği ile kontrol
ve bilgisayar mühendisliği meslek
gruplarının da BMO bünyesine
alınması kararı verildi.
20
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
21
BMO kurulması kararının
hemen sonrasındaki
görüşlerden bazıları…
“Bir komutla geleceği biçimleyip
yönlendirebilen bilgisayar mühendisleri,
kendi yazgılarını da belirleyip yönetmeye
hazır.” Hülya Küçükaras
“Kamu yararına ve çalışandan yana bilişim
politikaları üretmeye talibiz.” Gölay
Şakiroğlulları
“20 yıl kadar önce başlattığımız oda kurma
çalışmamız bugün başarıyla sonuçlandı. Bu
çalışmada emeği geçen, fiziksel ya da manevi
her türlü desteği olan bütün insanlara
binlerce teşekkürler. Eski bir dostumu, şu
an bu hayali göremeyen Şevket Güneş’i de
rahmetle ve saygıyla anıyorum. Büyük bir
destek vermişti. Görememiş olması büyük
bir üzüntümüz. En azından bunu yapmış
olmamız onun mirasına büyük bir saygı
göstermemiz anlamına geliyor. Bundan sonra
bilgisayar mühendisleri odası ile bilgisayar
mühendisleri çok daha rahat çalışma
olanağına sahip olacaklar ve ülkemize daha
verimli hizmet sunacaklar.” Arif Cevizci
“Bilgisayar Mühendisleri Odası çalışması
uzun soluklu bir çalışma oldu. Bilgisayar
mühendislerinin 30 yıllık meslek yaşamında
önemli bir dönüm noktasıdır. Yapacak çok
işimiz var. Hep birlikte çalışacağız.” Oktay
Dursun
“Bugün, bilgisayar mühendisliğinin kimliğinin
oluştuğu günü yaşıyoruz. İlk günden beri
Bilgisayar Mühendisleri Odası çalışmalarına
destek olan Türkiye Bilişim Derneği’nin
(TBD) bundan sonra da her türlü desteğini
sürdüreceğine inanıyorum. TBD Ankara
Şubesi Başkanı olarak her türlü katkıyı
vermeye hazır olduğumuzun da bilinmesini
isterim. Oda kuruluş sürecinde emeği geçen
tüm meslektaşlarımız başta olmak üzere,
bugüne kadar verdikleri desteklerden ötürü
EMO yönetimlerine ve TMMOB delegelerine
bir kez daha teşekkür ederiz.” İ. İlker Tabak
22
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
23
24
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
25
İnternet, dünyada yüzde 60 yaygın
Dünya nüfusu 7 milyar kişiye ulaşırken, mobil yüzde 90,
İnternet ise yüzde 60 oranında yaygınlaştı. Her 3 kişiden 2’si
İnternet kullanıcısı.
26
2012 NİSAN
U
luslararası Telekomünikasyon
Birliği (International
Telecommunications Union-ITU)
tarafından yayınlanan verilere
göre küresel bazdaki tüm krizlere rağmen
elektronik haberleşme pazarı hızlı
gelişmesini sürdürüyor.
Dünya nüfusu, 2011 itibariyle 1.8 milyar
hane ve 7 milyar kişiyi buldu. 1.8 milyar
hanenin üçte birinden fazlası (700 milyon
hane) bilgisayara, üçte biri (600 milyon
hane) İnternet erişimine sahip.
2011 sonu itibariyle Internet kullanıcısı
sayısı 2.5 milyara ulaşırken bunun
yaklaşık 1.7 milyarı genişbant
abonelerinden oluşuyor.
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
27
Bölgeler bazında bakıldığında genişbant aboneliği Avrupa tarafında oldukça hızlı bir gelişme
gösteriyor. Avrupa’da genişbant yaygınlığı sabitte yüzde 26, mobilde ise yüzde 56’ya ulaştı.
Dünya üzerinde en yüksek yaygınlık yaklaşık yüzde 90 ile Güney Kore’de görüldü.
Genişbant yaygınlığının en düşük olduğu Afrika ülkelerinde, mobil genişbant yaygınlığı yüzde
4, sabit genişbant yaygınlığı ise yüzde 1 civarındadır. Sabit genişbant yaygınlığının en yüksek
olduğu ülkeler genelde Avrupa bölgesinde yer alırken mobil genişbant yaygınlığının en yüksek
olduğu ülkeler Asya-Pasifik bölgesinde yer alıyor.
28
2012 NİSAN
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
29
İnternet kullanımında bir yandan yaygınlık artarken diğer yandan bant genişliğinde de önemli
ölçüde artış yaşanıyor.
30
2012 NİSAN
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
31
Gerek teknolojideki gelişmeler ve gerekse kullanımdaki çeşitlenme bant genişliği ihtiyacını
önemli ölçüde arttırıyor. Son beş yılda bu konuda yaşanan olağanüstü gelişmeler sonucu 2006
yılında 11.000 Gbit/s olan bant genişliği 2011 yılında 80.000 Gbit/s değerine ulaştı.
Avrupa’da yaklaşık 90.000 bit/s olan kişi başına düşen ortalama bant genişliği değeri Afrika
ülkeleri için 2.000 bit/s.
Gelişmiş ülkelerde abonelerin çok büyük bölümü 2Mbit/s üzerinde (hatta 10 Mbit/s üzeri)
bağlantı hızına sahipken, gelişmekte olan ülkelerde bağlantı hızları çoğunlukla 2Mbit/s altında.
32
2012 NİSAN
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
33
34
2012 NİSAN
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
35
İnternet alanında yatırım yapanlar,
5 yıl sıfır vergi ödeyecek
Y
Türkiye özel bir teşvik
sistemi oluşturuyor.
İnternet alanında
yatırım yapacak olanlar
kazançları için 5 yıl sıfır
vergi ödeyecekler.
36
2012 NİSAN
eni ekonomide global bir marka
çıkarmayı hedefleyen Türkiye, özel bir
teşvik sistemi oluşturuyor. İnternet
alanında yatırım yapacak olanlar
kazançları için 5 yıl sıfır vergi ödeyecekler.
Ayrıca bu işleri için yaptıkları masrafları diğer
işlerinin vergisinden düşebilecekler.
Milliyet’ten Şükrü Andaç’ın haberine göre,
başta İnternet ve yüksek teknoloji (Ar-Ge)
olmak üzere Türkiye’deki yeni projelere
yatırım yapacak olan risk sermayesi şirketleri
ve melek yatırımcılar buradaki kazançlarından
5 yıl boyunca sıfır vergi ödeyecek, hatta
bu iş için yaptıkları yatırım masraflarını
diğer işlerinden elde ettikleri kazançların
vergisinden düşebilecek.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,
Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonu’nda
görüşülen yeni tasarının yasalaşması
durumunda uygulamaya başlanacak olan
sistemle Türkiye’nin yeni ekonomide global
marka çıkarma adına önemli bir adım
atacağını söyledi. Bu amaç için öne çıkan
girişimciler, Silikon Vadisi (San Jose) ve
Boston’daki üslere gönderilerek global alanda
iş yapmalarının da önü açılacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başta Apple,
Twitter, Facebook olmak üzere teknoloji
devleriyle Silikon Vadisi’ndeki temaslarına
eşlik eden Bakan Ergün, ilgili düzenlemelerin
tasarrufu artırma tarafında da etkili rol
oynayacağını, gerek yurtiçi gerek yurtdışından
bu alana ciddi yatırım beklediklerini ifade etti.
Yerli, yabancı ayrımı yok
Bakan Ergün’ün verdiği bilgilere göre, yeni
düzenleme yatırımcılara şu şartları da
getirecek:
Bu alanda yatırım yapacak fonların payı yüzde
50’yi aşamayacak. Sınır konulmasının nedeni,
geleceği olan projelerin büyük grupların
kontrolüne geçmesini engellemek. Olası
hisse artırımı durumunda devletin sunduğu
vergi avantajı o andan itibaren kalkacak.
Melek yatırımcı olan kişi veya şirketlerin vergi
avantajı 5 yıl sürecek. Tüm koşullar yerli,
yabancı ayrımı olmaksızın tüm yatırımcılara
aynen uygulanacak.
Modelin yurtdışı örneklerine bakarak
hazırlandığını, sürelerin özelikle ABD’deki
modele göre uyarladıklarını bildiren Ergün,
gerek yatırım yapılan girişim gerekse melek
yatırımcı için bu sürenin yeterli olacağını
anlattı.
Melek yatırımcı, risk sermayesi
şirketi nedir?
Henüz yolun başında olan bir girişime,
büyümesi ve gelişmesi için ortak olan kişi veya
kuruluş melek yatırımcı olarak adlandırılırken,
bu işi daha profesyonel olarak yapan büyük
hacimli gruplar risk sermayesi şirketi olarak
biliniyor.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
37
Türkiye’nin “CERN”i açıldı
Yaklaşık 45 milyon liralık bir yatırımla hizmete giren
TAEK’ın Proton Hızlandırıcı Tesisi, kanser ve kalp
hastalıkları başta birçok hastalığın teşhisinde kullanılan
“izotop”ları üretecek.
Yaklaşık 45 milyon liralık bir yatırımla
Türkiye’nin anlamlı bir merkeze kavuştuğunu
dile getiren Başbakan Erdoğan, “Bu
büyüklükte dünyada 20 merkezden bir
tanesine ülkemizi kavuşturduk” dedi.
Türkiye’nin TAEK Proton Hızlandırıcı Tesisi
ile nükleer teknolojiyi, bu teknolojinin
ürünlerini üretme noktasında farklı bir
boyuta yükseldiğini vurgulayan, açılışla birçok
alanda ilklerin yaşandığını belirten Erdoğan,
sağlık alanında ihtiyaç duyulan birçok farklı
maddenin artık Türkiye’de, TAEK’in bu
tesisinde üretileceğini söyledi.
Ankara’nın Saray beldesindeki Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)
Proton Hızlandırıcı Tesisi, 30 Mayıs 2012’de düzenlenen bir törenle hizmete
girdi. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca (TOKİ) inşa edilen
Türkiye’nin ilk proton hızlandırıcı tesisi, İsviçre’deki Avrupa Nükleer
Araştırma Merkezi’nde (Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire
-CERN) yapılan bilimsel çalışmaların benzerleri yapılabileceğinden Türk
CERN’i olarak da adlandırılıyor.
38
2012 NİSAN
Nükleer tıp alanında dünyada çok büyük
ilerlemelerin olduğunu dile getiren Erdoğan,
“Bizler de nükleer tıptaki her ilerlemeyi,
her gelişmeyi, her cihazı Türkiye’de
vatandaşlarımızın hizmetine sunmanın gayreti
içindeyiz” diye konuştu.
Tesisin özellikleri
Proton hızlandırıcı tesisi, kısa yarı ömürlü
radyoizotop üretiminin yapılması ve elde
edilen ürünün, sağlık sektöründe kullanılması
amacıyla inşa edildi. Tesisin faaliyete
geçmesiyle birlikte, kanser ve kalp hastalıkları
başta birçok hastalığın teşhisinde kullanılan
‘izotop’lar artık yurtiçinde üretilecek. TAEK
Proton Hızlandırıcısı Tesisi’nde izotopların
üretimi ile bu alanda dışa bağımlılık ortadan
kalkacak.
Tesis ayrıca, hızlandırıcı teknolojisi alanındaki
araştırma ve geliştirme çalışmalarında
altyapının oluşturulması açısından da
büyük önem taşıyor. Bu tip tesislerin ve
laboratuarların artmasıyla, Türkiye’nin CERN
ve benzeri uluslararası etkinliklerde daha
fazla söz sahibi olması mümkün olabilecek.
TAEK Proton Hızlandırıcı Tesisi, SANAEM
yerleşkesi içerisinde olmasına karşın
fonksiyonel özelliğinden dolayı yüksek
güvenlikli inşa edildi. Proton Hızlandırıcı
Tesisi taban alanı 3 bin 110 metrekare olacak
şekilde 2 katlı ve kısmi bodrumlu olarak inşa
edildi. Ayrıca proje kapsamında taban alanı
315 metrekarelik trafo ve ısı merkezi ile 2
adet giriş kontrol ünitesi bulunuyor. Bodrum
kat, sıvı ve katı atıkların depolanmasına
olanak sağlayacak tankların yer aldığı mahal
olarak tasarlandı. Biriken atıklar, buradan
zemin kata, doğrudan dışarı ile bağlantılı yük
asansörü ile çıkartılacak.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
39
Türk İnternet dizisine ABD’den ödül
İki yıldır yayınlanan
İnternet dizisi Men e Men,
Los Angeles Web Series
Festival’de en büyük üç
ödülün sahibi oldu.
40
2012 NİSAN
T
ürkiye’nin ilk dijital dizilerinden Men
e Men, 2010 yılı Nisan ayında internet
ve sosyal platformlar üzerinden
seyirciyle buluştu. Bir çağrı merkezinde
çalışan iki karakterin “Erkek erkeğe”
sohbetlerini konu alan dizi Türkiye’de elde
ettiği başarıyı yurtdışına taşıdı. Bir holdingin
çağrı merkezinde çalışan Genco (Genco
Çağlar) ve Murat’ın (Murat Karakaş) komik
maceralarını anlatan dizi, Türkiye’nin en
uzun süreli İnternet dizisi unvanına da
sahip. Men e Men, web dizilerinin yarıştığı
ABD’de düzenlenen Los Angeles Web
Series Festival’e katılan ilk Türk yapımı
olarak, festivalin üç ödülünü aldı.
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Los Angeles
Web Series Festival’de 400’ün üzerinde
proje yer aldı. Men e Men’in de aralarında
bulunduğu 130 yapım finale kalarak, festival
boyunca gösterim hakkını elde etti.Los
Angeles Radisson Hotel’de gerçekleşen
finalde izleyici ve jürinin beğenisine sunulan
Men e Men, “En İyi Komedi Web Dizisi” ve
“En İyi Başrol Oyuncusu” olmak üzere üç
ödüle layık görüldü.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
41
ECDL, MEB-TBD işbirliğiyle verilecek
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü
ile TBD arasında yapılan işbirliğiyle
bilgisayar eğitimleri ve Avrupa
Bilgisayar Yetkinlik Sertifikası (ECDL)
tüm ülkede yaygınlaştırılacak. ECDL,
KPSS kılavuzunuzda yer alan MEB
işletmenlik sertifikasına denk olacak.
T
eknolojideki değişim, edinilen
bilgi ve becerilerin kısa sürede
yetersiz kalmasına ve sürekli olarak
güncellenmesini gerektiriyor. Tüm dünyada
sertifikasyon programlarının önemi artarken
Türkiye’de de bu alanda önemli bir adım atıldı.
Avrupa Birliği’nde (AB) oluşturulan ve 148
ülkede geçerliliği bulunan Avrupa Bilgisayar
Yetkinlik Sertifikası’nın (European Computer
Driving License- ECDL) Türkiye’deki lisans
sahibi olan Türkiye Bilişim Derneği (TBD),
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile işbirliğine gitti.
MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü
ile TBD arasında, 17 Mayıs 2012’de ECDL
İşbirliği Protokolü imzalandı. İmzalanan bu
protokol ile birlikte ECDL, 160 saatlik MEB
Bilgisayar İşletmenliği sertifikası ile denklik
kazanmış oldu.
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç.
Dr. Mustafa Kemal Biçerli, imza töreninde
TBD’nin kurulduğu yıllarda kıymeti fazla
bilinmese bile günümüz Türkiye’sinde çok
önemli fonksiyonu olduğunu, dernek olarak
önemli görevler icra ettiğini söyledi. Hayat
boyu öğrenme faaliyetlerini ülkenin her
tarafına yaygınlaştırma ve hayat boyu öğrenme
oranlarını yükseltmeyi hedeflediklerini
belirten Biçerli, bu hedefi gerçekleştirmek
için sosyal ortak ve paydaşlara ihtiyaçlarının
olduğunu ifade etti. Biçerli, Genel Müdürlük
42
2012 NİSAN
olarak yatay örgütlenmede iyi durumda
olduklarına değinirken TBD ile geliştirdikleri
işbirliğiyle dikey örgütlenmede de önemli
yollar alacaklarına inandığını vurguladı.
AB ülkelerinde yüzde 9.5 olan hayat boyu
öğrenme (HBÖ) çalışmalarının Türkiye’de
yüzde 2.5 olduğunu, bunu yüzde 8’e çıkarmayı
hedeflediklerini bildiren Biçerli, “Hayat
boyu öğrenmenin amacı, bireylerin hayatları
boyunca aldıkları her türlü eğitimin tanınması,
derecelendirilmesi ve AB ülkelerinde de
geçerliliğini sağlanması, önceden öğrenilen
bilgilerin de değerlendirilmesi yoluyla
istihdam edilebilirliğe katkı sağlanmasıdır”
dedi.
İşbirliği, ileride çok büyük olanaklar getirecek
TBD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turhan
Menteş ise, Türkiye’de bilişim kültürünü
yayma misyonu üstlendiklerini ve gönüllülük
esasıyla çalıştıklarını kaydetti. Hayat Boyu
Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün görevleriyle
TBD’nin gönüllü katkı ile yürütülen
çalışmalarının örtüştüğüne dikkat çeken
Menteş, yapılan işbirliğinin ileride çok büyük
olanaklar getireceğini düşündüğünü söyledi.
Türkiye’deki bilgisayar okuryazarlığı alanda
ilk farkındalık oluşturma çalışmalarının TBD
tarafından gerçekleştirildiğini anlatan Menteş,
bilgisayar okuryazarlığı seviyesinin yüzde
80’lere çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.
Menteş, yapılan işbirliğiyle sürecin çok daha
hızlanacağını belirtti.
“MEB ile işbirliği her zaman bizim
hayalimizdi” diyen Menteş, Fatih Projesi ile
üretimi Türkiye’den olacak ürünlere doğru
gidildiğini ama bir yandan da hâlâ nüfusun
yarısının teknoloji ile tanışmadığına dikkat
çekti.
Konuşmaların ardından Biçerli ve Menteş,
işbirliği protokolünü imzaladı.
1739 Sayılı MEB Temel Kanunu ile MEB Yaygın
Eğitim Kurumları Yönetmeliği hükümlerine
dayanılarak hazırlanan protokol kapsamında
gerçekleştirilecek sınavlar için merkezler,
“Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın
11 Temmuz 2008 tarih ve 150 sayılı kararı
HBÖ politikalarının farklı eğitim ve
öğretim sistemleri arasındaki geçişi
ilerletmeyi amaçladığını, böylece kişilerin
ilerleyebileceğini anlatan Biçerli, yaptıkları
faaliyetlerin kalitesini önemsediklerine
işaret ederek “Bu protokol sayesinde bilişim
alanında Avrupa Bilgisayar Yetkinlik Sertifikası
verebilecek hale geleceğiz. Bu, vereceğimiz
sertifikaların değerini artıracaktır. Yurtdışında
istihdam imkânı kovalayabilen insanlarımızın
sayısı çoğaldı. Bu kişiler, bilgisayar
konusunda yetkin olduklarını da bir şekilde
belgelendirirlerse iş gücü piyasasındaki
konumları çok daha güçlenecektir” diye
konuştu.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
43
ihtiyaç duyulan konularda eğitim alma;
STK’ların desteklerini sağlama konularında
sorumlu olacak.
ECDL KPSS klavuzunda yer alacak
Bilindiği gibi bazı mesleklerde MEB bilgisayar
işletmenlik sertifikası KPSS’de önşart
olarak aranıyor. Artık ECDL’i olanlar için
MEB işletmenlik sertifikası alması zorunlu
olmayacak. Çünkü uygulamalı sınavlar
sonucunda verilen ECDL, bundan böyle MEB
tarafından onaylı olarak verilen işletmenlik
sertifikasını ile denk olacak.
Halk Eğitim Merkezleri’nde (HEM)
alınan bilgisayar dersleri sonunda ya da
eğitim alma şartı olmaksızın bilgisayar
yetkinliğine sahip olduğunu düşünenler,
ECDL sınavlarına girerek bilgilerini ölçüp
belgelendirebilecekler. Bakanlık işbirliğinde
tanzim edilen ECDL, kişilere okul ve iş
yaşamında bir ayrıcalık getirirken özellikle
yurt dışına gitme, okuma veya yaşamayı
düşünenlere önemli avantaj sağlayacak.
ile kabul edilen ECDL sınavlarına hazırlık
modüler eğitim programı düzenleyecekler.
Bu programı başarıyla tamamlayanlar
merkezlerce “Bilgisayar İşletmenliği Başarı
Belgesi” verilecek. ECDL için gereken eğitim,
yüz yüze olabileceği gibi TBD işbirliğinde
uzaktan öğretim yöntemi ile de sunulabilecek.
Uzaktan öğretime ilişkin materyal, kaynak,
eğitmen vb. altyapı TBD tarafından
sağlanacak.
148 ülkede, 41 dilde
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Protokol
gereği, müdürlüklerin çalışmaya tam
katılımları; ECDL müfredatının uygulanması;
eğitim ve sertifika sınavları için ortam
hazırlanması; programın standart bir
yetkinlik faaliyeti olarak yürütülmesi ile
Bakanlığa ait mevcut teknik donanım, ölçme
araçları ve diğer olanaklardan gerektiğinde
yararlanılmasını sağlamakla yükümlü. Genel
44
2012 NİSAN
müdürlük ayrıca, ECDL’in geçerliliğini ilgili
kişi ve kuruluşlara bildirecek, protokol
kapsamındaki çalışmada yer alan iş ve
işlemlerin yürütülmesi için gerekli emir,
onay vb. işlemleri hazırlayıp ilgili birim ve
yetkililere ulaştıracak. Eğitimin düzenli ve
verimli yürütülmesi; devamlılığı ve katılımın
yüksek olması sağlayacak gerekli önlem
ve yaptırımları uygulama; eğitim ve sınav
yapılacak merkezlerin kural ve standartlarına
uygunluğunu sağlama, faaliyetleri yerinde
izleme ve denetlemek de Genel Müdürlüğün
yükümlülükleri arasında bulunuyor.
TBD ise, ECDL müfredatına uygun eğitim
materyalinin akreditasyonu; eğitim ve test
merkezlerinin düzenlenmesi ve prosedürlere
uygunluğu; eğitim hizmetinin düzenli ve
verimli yürütülmesi; sınav ve sertifikalandırma
prosedürü; belirlenen koordinatör ve yerel
eğitmenlerin eğitimi; çalışma ara ve sonuç
raporlarının hazırlayıp taraflara sunmakla
yükümlü. Ayrıca ulusal ve/veya uluslararası
kurum ve kuruluşlar ile iş birliği geliştirip
sahibi, Tarım, Orman ve Su Bakanlığı’nın
tüm çalışanlarına ECDL sağlandı. Çek
Cumhuriyeti’nde hükümet, ECDL’yi ana
sertifikalandırma sistemi olarak, Mısır
hükümeti ise ICDL’i en az 1 milyon memurun
bilgisayar becerilerini sertifikalandırmak için
onayladı. Macaristan, öğrenciler için ECDL,
bu sertifikanın ücretsiz ve başarılı edinimine
destek vermeyi taahhüt ederken ECDL
Başbakanlık tarafından destekleniyor. ECDL
İsviçre, 2007’de Birleşmiş Milletler Mülteci
Dairesi (UNHCR) ile bir anlaşma imzaladı,
ECDL/ICDL artık UNHCR’nin bütün dünyadaki
çalışanları için uygulanıyor.
Mayıs 2012 itibari ile tüm dünyada, 148
ülkede, 41 dilde 24 binden fazla test
merkezinde yapılan 47 milyon test sonucu
yaklaşık 12 milyon ECDL / ICDL verildi.
Dünyada ECDL
İngiltere’de Ulusal İngiliz Sağlık Kurumu
(National Health Service -NHS) tarafından
benimsenen ECDL, ülke çapında bütün
NHS personeline sunuldu. ECDL Savunma
ve Eğitim Bakanlıkları tarafından onaylandı
ve personel için benimsendi. İngiliz Kabine
Dairesi ECDL’i kullanırken İngiliz Bilgisayar
Birliği engelli vatandaşlar için ICT’nin
erişilebilirliğini geliştiriyor.
Yunanistan’da Ocak 2006’da çıkarılan
kararname, ECDL Core sertifikasının kamu
sektöründeki bütün çalışanlar için zorunlu
olduğu belirtilirken Hırvatistan’da ilk ve
ortaokullarda bütün öğretmenler ECDL
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
45
Yrd.Doç. Dr. Tüfekci: Avrupa’da
birçok ülkede, işe girişlerde ECDL aranıyor
Gerçekleştirilecek
işbirliğinin,
Türkiye’de hayal
edilen bilgisayar
okuryazarlığına
ulaşmaya önemli
katkı sağlayacağına
inandığını
vurgulayan
Tüfekçi, üç yıl
için geçerli olan
protokolün, her
yıl otomatik olarak
birer yıllık süreyle
uzatılabileceğini
bildirdi.
TBD ECDL’den sorumlu Yönetim
Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslıhan
Tüfekci, MEB Hayat Boyu Öğrenme
Genel Müdürlüğü ile imzalanan
protokol gereği gerçekleştirilecek
işbirliğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
-MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü
ile imzalanan işbirliği protokolü ile TBD
neyi hedefliyor? Protokol kaç yıl süreyle
geçerlidir ve çalışmanın hedef kitlesi
kimlerdir?
eğitimlerin bağımsız bir kuruluş olan ECDL
Vakfı ölçütlerinde değerlendirilerek başarılı
olan kişilerin uluslararası geçerliliğe sahip
olan ECDLsertifikası ile belgelendirmelerini
sağlamayı amaçlıyoruz.
-Bu protokol ile hayata geçireceğimiz
projenin ülkemizde hayal ettiğimiz bilgisayar
okuryazarlığı oranına ulaşmakta önemli
katkıları olacağına inanıyoruz. Türkiye’de
969 adet Halk Eğitim Merkezi (HEM) var
ve bu merkezlerin çoğunda halihazırda
Bilgisayar İşletmenliği kursları veriliyor.
Verilen bu eğitimlerin sonunda adayların
HEM’lerinde ECDL sınavlarına girerek
sertifikalandırılmasını sağlamayı hedefliyoruz.
Böylelikle Genel Müdürlüğün hedefi olan
hayatboyu öğrenmeye katılım oranının
artmasına da katkı sağlamış olacağız.
Protokol üç yıl için geçerli olmakla birlikte
her yıl otomatik olarak birer yıllık süreyle
uzatılacak. Amacımız bilgisayar eğitimleri
ve ECDLsertifikasyonunun tüm ülkede uzun
yıllar boyunca yaygınlaştırılmasına katkıda
bulunmak.
Bilgisayar eğitimi, her kademede (örgün
eğitim ve sonrasında) HEM’lerde olduğu gibi
hayat boyu verilmesi ve gelişen teknolojiyle
de yenilenmesi gereken bir eğitim. Bu
-Protokol çerçevesinde önümüzdeki günlerde
süreç nasıl işleyecek? Ne gibi çalışmalar
yapılacak? Kurslar ne zaman başlayacak,
ne kadar sürecek? Sınavların kural ve
standartları nedir?
-Protokol ile ilgili resmi yazılar il valiliklerine
gönderildi. Bu süreci takiben “Test Merkezi”
olmak isteyen HEM’leri TBD’ye başvuracaklar.
Sınavlar, bilgisayar ortamında, uygulamalı
ve on-line yapıldığı için test merkezlerinin
bir takım teknik koşullara sahip olması
gerekiyor. Bu koşullara sahip olduğu tespit
edilen merkezler, gerekli denetim ve eğitim
süreçlerini tamamladıktan sonra sınav
yapmaya başlayacaklar.
ECDL sınavları, eğitim önşartı olmayan
sınavlardır. Dolayısıyla eğitim almaksızın
bilgisini belgelemek isteyen herkes, doğrudan
kendisine en yakın ECDL test merkezine
başvurarak sınava girebilir. Halen eğitimlerine
devam edenler de eğitimlerinin ardından
sınava girip sertifika alabilirler.
Fatma Ağaç
46
2012 NİSAN
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
47
- ECDL alınabilecek merkezleri MEB
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü mü
belirleyecek? Bu merkezlerin belirlenmiş bir
sayısı var mı?
-MEB ile daha önce başlattığımız bir projede,
37 HEM, ECDL Test Merkezi yapılmıştı.
Önceliği bu HEM’lere vermek üzere, dileyen ve
şartları uygun olan tüm HEM’leri test merkezi
yaparak bu projeyi olabildiğince ülke genelinde
yaygınlaştırmak amacındayız.
-Protokol kapsamında alınacak ECDL’in
önemi nedir? Sertifikalar, sahiplerine ne gibi
yararlar sağlayacak? Türkiye’den ve uluslar
arası alanda sertifikaların denk olacağı
belgelere örnekler verebilir misiniz?
-Günümüzde ülke vatandaşlıklarından
çok, çok uluslu birlik vatandaşlığı, hatta
dünya vatandaşlığından söz ediliyor.
Artık bireyler bırakın doğdukları şehri
doğdukları ülkede dahi eğitim ve iş
hayatlarını sürdürmeyebiliyorlar. Böyle
bir sirkülasyon içerisinde, bireylerin sahip
oldukları yeterlilikleri uluslararası düzeyde
belgelemeleri kaçınılmaz bir durum. ECDL,
bilgisayar kullanımı konusunda bunu sağlıyor.
Şöyle ki; Türkiye’de ECDL sahibi olan biri,
yurtdışına okuma ya da çalışmaya gittiğinde,
148 ülkede iş bulma ya da okula kayıt sırasında
48
2012 NİSAN
kolaylık sağlayabilir. Bu arada Avrupa’da
birçok ülkede, işe girişlerde ECDL arandığını
belirtmekte yarar var.
TBD olarak biz de bu tür bir girişimde
bulunuyoruz. İmzalan bu protokol ile birlikte
“MEB İşletmenlik Sertifikası” na denklik almış
olduk. Ülkemizde de kamuda, işe alımlarda
bazı kadrolar için MEB İşletmenlik Sertifikası
şartı aranıyor. Bundan böyle ECDL sertifikanız
var ise aynı kadrolara müracaat edebilirsiniz.
Böylece kişilere, bilgisayar kullanımını
uluslararası platformda belgelenmesinin yanı
sıra ulusal platformda da aldıkları belgenin
tanınır olmasının yolunu açılmış oldu.
Diğer taraftan önemli bir konu da, AB
çalışmaları kapsamında Bolonya Süreci’nde
yer verilen lisans mezunu her yetişkinin
ileri düzey ECDL sahip olması gerekliliği.
Bu gereklilik, uluslararası yeterlilikler
çerçevesinde her üniversite mezununun ECDL
Advanced düzeyinde bilişim teknolojilerini
kullanabiliyor olmasını gerektirmekte.
Bu protokol ile ECDL Core ile başlanan
temel bilgisayar okuryazarlığı yeterliliğine
daha sonra HEM’lerde düzenlenecek ECDL
Advanced eğitim ve sertifikasyon programları
ile devam edilebilir.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
49
CEPİS:
Kalkınma için işyerleri
bilişimcilerle dolmalı
TBD’nin de üyesi olduğu Avrupa Profesyonel Bilişim
Dernekleri Konseyi, rekabetçi ve sanal ekonominin
başarısı için, çok sayıda BT profesyonelinin iş dünyasında
olması gerektiğine dikkat çekti ve kadınlar için teknoloji
projelerine daha fazla önem verilmesini önerdi.
(BT) sivil toplum kuruluşu (STK) başkan ve
temsilcileri Radisson Blu Hotel’de bir araya
geldi. Toplantıda, Avrupalı bilişim STK’ları
yöneticileri, çevreci bilişim, BT profesyonelliği,
e-yetkinlik ve kadın için teknoloji konularında
deneyimlerini paylaştılar.
A
vrupa Profesyonel Bilişim Dernekleri
Konseyi (Council of European
Professional Informatics SocietiesCEPIS) Bahar Konseyi, 5-6 Mayıs 2012
tarihlerinde İtalya Milano’da Konsey
toplantısını gerçekleştirdi. Merkezi Brüksel’de
bulunan, 33 Avrupa ülkesi ve 350 binin
üzerinde BT uzmanının üyesi olduğu CEPİS’in
48. Konsey toplantısı için Avrupa’nın 25
farklı ülkesinden gelen bilişim teknolojileri
50
2012 NİSAN
Bilişim teknolojileri alanındaki mesleki
gelişmeler ve Avrupa’daki bilişim
topluluğunun etkinliğine yardımcı
olacak stratejileri belirlemek üzere
gerçekleştirilen 48. CEPIS Konseyi’nde,
Avrupa’nın geleceği olan rekabetçi ve sanal
ekonominin, ancak doğru yeteneklerle
donatılan BT profesyonellerinin iş alanlarını
doldurabilmesiyle başarıya ulaşabileceği
belirtildi. Çevreci bilişime dikkat edilmesi
gereğinin altı çizilen toplantıda, kadın için
teknoloji projelerine önümüzdeki dönemde
daha fazla önem verileceği vurgulandı.
Avrupa bilişim politikalarına yön veren
CEPİS’te Türkiye’yi 3 yıldır Türkiye Bilişim
Derneği (TBD) adına temsil eden TBD Yönetim
Kurulu Üyesi R. Erdem Erkul, toplantıya ilişkin
bilgiler verdi. Erkul, CEPİS’te, ülkemizdeki
BT kullanımı ve BT projeleri konusunda
deneyimleri paylaşma olanağı bulduğunu
bildirdi. Ülkemizdeki BT alanındaki gelişme
ve projelerin, Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki
bilişim STK başkan ve temsilcilerinin
oldukça ilgisini çektiğini belirten Erkul,
“Deneyimlerimizi paylaştığımız CEPİS’e üye
ülkeler ile birlikte, çalışabilirlik ve dijital
Avrupa’nın oluşturulması konusunda daha
yakın çalışıyor olacağımız vurgulamak
istiyorum” dedi.
CEPİS’in geleceği, “e-yetkinlik” ve “çevreci
bilişim”de gördüğünü kaydeden Erkul,
toplantıda “e-yetenek” ve “ iş tanımı
eşleşmesi”nin öneminin altını çizdiğini
anlatarak sözlerine şöyle devam etti:
“BT profesyonelliği, rekabetçi ve yenilikçi
ekonominin BİT bağımlılığının giderek
artmasıyla Avrupa için önemli bir büyüme dalı
oldu. Ancak endişelenerek belirtmek gerekir
ki; BT uzmanlarının büyük çoğunluğu, yeni
mezun ve bilgi birikimi açısından yetersiz.
Genel bir kariyer yolunun olmaması ve BT
uzmanlığı tanımı üzerinde Avrupa’da genel
bir mutabakata varılamamasından dolayı BT
uzmanları mağdur oluyor.”
Erkul’un verdiği bilgiye göre, Avrupa’da 350
binin üzerinde BT uzmanını temsil eden CEPIS,
35 üye ülkenin desteğiyle ağını, Avrupa’nın
endüstri uzmanlığı, bireysel profesyoneller ve
akademisyenlerle birleştirip profesyonellik
alanını geliştirecek. İnovasyon ve Değer
Enstitüsü (Innovation Value Institute-IVI) ile
birlikte, Avrupa Konseyi Girişim ve Endüstri
Direktörlüğü’nün finanse ettiği CEPIS,
BT uzmanlığı ve e-yetenek projelerinin1
yönetimini de üstlendi.
CEPIS tarafından yayınlanan bir raporda
kadınların, bazı ülkelerde BT uzmanlarının
sadece yüzde 8 temsil ettiğine dikkat çekilip
Avrupa ülkelerinin acilen cinsiyet dengesizliği
düzeltmesi uyarısı yapılıyor. Akıllı büyüme
ekonomisi için, BT uzmanlarına talebin
artacağı, bu işleri dolduracak yetenekli ve
yeterli insan sermayesinin Avrupa’da 2020
yılına kadar oluşturulmasının hayati olacağına
vurgulanıyor.
SEKTÖRDEN YANSIMALAR
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
51
PC’lerin geleceği
Katlanabilir ekranlardan, bulut
teknolojilerine önümüzdeki 10 yılda,
PC dünyası nasıl şekillenecek?
Bundan 10 yıl sonra nasıl bir kişisel bilgisayar
kullanacağız hiç merak ettiniz mi? Bu soruya
yanıt vermek gerçekten çok zor. Şu an PC
dendiği zaman akla hâlâ ilk önce masaüstü
ve dizüstü bilgisayarlar geliyor ama tablet ve
akıllı telefonlar da hızlı bir şekilde hayatımızda
yer alıyorlar. Diğer taraftan bulut tabanlı
hizmetler de hızlı bir şekilde artıyor. Çok
değil beş yıl önce abonelik tabanlı kurumsal
uygulamaların sayısı bir elin parmaklarını
geçmezken, günümüzde abonelik opsiyonu
sunmayan yazılımlara tuhaf gözlerle
bakıyoruz.
Silikona devam
52
2012 NİSAN
Eskiden işlemcilerde Moore yasası hâkimdi ve
her 18 ayda bir işlemci hızları ikiye katlardı.
Moore yasası, uzun zamandır işlemiyor
bunun en büyük nedeni silikon tabanlı işlemci
mimarisinin limitlerine yaklaşmış olması ve
ısı sorunları. Artık işlemci üreticileri, saat
hızlarını artırmak yerine mimarileri geliştirme
üzerine çalışıyorlar. Nano işlemciler hâlâ daha
emekleme safhasında ve sadece laboratuar
ortamlarına kullanılıyor. Intel ve AMD’nin
yol haritalarına göre, daha uzunca bir süre
silikon teknolojileriyle yetinmek zorunda
olacağımız. Bunun en büyük nedeni maliyetler.
Bir mikroişlemci fabrikası (Central Processing
Unit- CPU) yaklaşık 3 milyar dolara kuruluyor
ve silikon teknolojisi tüm ekosistemi ile
oturmuş bir platform. Nano teknoloji için
işlemcilerden tutun anakartlara, belleklere
kadar her şeyin değişmesi gerekiyor ve bu da
büyük maliyetler anlamına geliyor. İşlemci
üreticileri zaten büyük kârlar elde ettikleri
için mevcut konumlarını korumayı inovasyona
tercih ediyorlar. Intel, işlemci pazarında
bir tekel konumunda ve AMD onun çok
gerisinden geliyor. Rekabetin az olması hızını
yavaşlatıyor.
Eylem CÜLCÜLOĞLU
[email protected]
Geçmişe geri dönüş
PC denince sadece donanımı anlamamak gerekiyor.
PC donanım, işletim sistemi ve yazılımların bir
bütünü. Önümüzdeki 10 yılda işletim sistemleri ve
yazılımların da büyük oranda değişeceği öngörülüyor.
İşletim sistemleri daha mobil olacak, bağlı olmak
daha önem kazanacak ve bulut tabanlı yazılımlar
piyasanın hâkimi olacak. Belki de bulut tabanlı
yazılımların artmasıyla PC’lerde bir geriye doğru
gelişim yaşanacak ve aptal ekranların dönemi geri
gelecek. Çünkü bulut tabanlı bir yazılımı çalıştırmak
için ne güçlü bir işlemci ne de fazla bellek gerekiyor.
Ayrıca yüksek hızlı İnternet bağlantıları sayesinde
sabit sürücü ihtiyaçları da ortadan kalkıyor. Böylece
yakın gelecekte bilgisayarlar, sadece network
bağlantıları olan aptal kutular haline gelebilir. Her
şeyin merkezi sunucularda saklandığı, tam anlamıyla
bir siber uzayla tanışabiliriz. Bu yeni yapı yazılım
korsanlığının da sonunu getireceği için yazılım
firmaları tarafından ciddi olarak destekleniyor. Hatta
gelecekte işletim sistemleri de bulut tabanlı olabilir.
Kullanıcılar işletim sistemi kurmak yerine sadece
İnternet’e bağlanıp bulut tabanlı masaüstlerine
erişebilirler. Bulut tabanlı işletim sistemleri şimdiden
kendilerini göstermeye başladılar. Jolly Cloud
bunlardan en popüler olanı. Bu işletim sistemi,
tamamen web tabanlı ve hem PC’ler hem de IOS ve
Android üzerinde çalışıyor. Yakın zamanda Microsoft
ve Apple bulut tabanlı işletim sistemleri tasarlamaya
başlarlarsa şaşırmamak gerekli.
Önümüzdeki 10 yıl PC’lerin en şekilde olacağını tam
olarak kestiremiyoruz ama şuna eminiz ki şu anki
yapılardan çok farklı olacaklar. PC denince akla şu
an işlemci, bellek ve sabit sürücü geliyor. Gelecekte
ise PC denince akla görüntü ve kullanıcı arabirimi
gelecek. PC’ler kullanıcıları en hızlı şekilde siber
uzaya bağlayan anahtarlar haline gelecekler.
e-endüstri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
53
Katlanabilir
ekranlar
Önümüzdeki dönemde PC’lerde taşınabilirlik
özelliklerinin devrimsel bir şekilde değişeceği
öngörülüyor. Bu değişikliklerin başında
görüntü teknolojileri gelecek. Katlanabilir
ekranlar dizüstü bilgisayarların, tabletlerin
ve akıllı telefonların tamamen değişmesine
yol açacak. Bu alanda Samsung’un çok
ciddi çalışmaları var ve firma, 2011 yılında
Consumer Electronics Show fuarında
katlanabilir ilk ürünlerini gösterdi. Samsung,
yakın zamanda bu ürünleri satışa hazır hale
getirmeyi planlıyor. Katlanabilir ekranların
ortaya çıkması ile tüm notebook pazarı bir
anda değişebilir. Çünkü şu an çoğu kişi yeni
dizüstü alma konusunda isteksiz gözüküyor.
Beş yıl öncesinin bir dizüstü bilgisayarı şu an
piyasadaki tüm uygulamaları çalıştırabiliyor
ve sunulan yenilikler çoğu kişi için yeni
bir bilgisayar almak için yeterli gelmiyor.
Katlanabilir bilgisayarlar ise yeni bilgisayar
almak için ciddi bir motivasyon olabilir.
Tehlikeli tekel,
Google
Mobil işletim sistemlerinden, ofis
yazılımlarına kadar her alana el atan
Google, tehlikeli bir tekel olma yolunda
hızla ilerliyor.
Google, hızla tehlikeli bir tekel olma
yolunda. 1998 yılında Google, sadece
bir arama motoruydu. Şimdi ise
neredeyse İnternet dünyasının her
alanında yer alan devasa bir tekel.
Firmanın tekelleşme yolunda ilk adımı,
2007 yılında DoubleClick firmasını satın
almasıyla başladı. Bu satın almadan
sonra strateji değiştiren firma hızlı bir
büyüme trendine girdi. Google Chrome
web tarayıcısını piyasaya süren firma
kısa bir süre içinde tarayıcı pazarında
yüzde 19 gibi ciddi bir pay elde etti. Şu
an Google Chrome, Firefox’tan sonra
ikinci durumda bulunuyor. Firma
sadece Google Chrome’u geliştirmekle
sınırlı kalmadı. Android OS ve
ChromeOS’u geliştiren firma mobil
pazarda da pazar lideri haline geldi.
Büyük G sizi izliyor
Google, arama motoru pazarının
tartışmasız lideri ama firma bununla
yetinmiyor ve diğer pazarlara da
gözünü dikmiş durumda.
Gelirlerinin tamamına yakınını
reklamlardan elde eden Google, bir
arama motorunun olma ötesinde bir
enformasyon bankası konumunda.
Firma milyonlarca insanın İnternet
arama bilgilerinin de sahibi konumda.
Politik görüşlerinizden, hobilerinize
kadar her türlü bilgiye Google sahip.
Firma bu bilgilerden para kazanma
konusunda da geri kalmıyor. Sizin ilgi
alanınıza göre reklamlar göstererek
büyük kârlar elde ediyor.
ABD’nin tekel konusunda Avrupa’ya
göre daha esnek yasaları bulunuyor.
54
2012 NİSAN
Avrupa Birliği (AB) ise tekelciliğe tamamen
karşı. Google’ın hızlı bir şekilde büyüyerek
rakiplerine saf dışı bıraktığını gören AB,
2011 yılında Google’un tekel olup olmadığı
konusunda bir araştırma komisyonu kurdu.
Google’a yöneltilen en büyük suçlama
ise, reklam fiyatlarını manipule etmesi ve
sitelerin rakip firmalardan reklam almasını
engellemesi. Araştırma hâlâ sürüyor ve henüz
bir karar verilmemiş durumda. Eğer Google
tekel olarak kabul edilirse firmayı milyarlarca
Euro’luk cezalar bekliyor.
Müşterinin önemi yok
Google o kadar güçlü ve büyük ki önünde
kimse duramıyor. Bu büyüklüğünü her zaman
kendi lehine kullanan firma, müşterilerine
ise neredeyse hiç önem vermiyor. İnternet’te
tekel olduğu için Google’de reklam vermek
büyük önem taşıyor. Çoğu firma Adwords
sistemi üzerinden reklam veriyor. Herhangi
bir nedenden Google Adwords hesabınız
kapatılırsa bu hesabınızı geri almanız da
mümkün değil. Hesabınızın neden kapatıldığını
sorduğunuz zaman da Google’dan sadece
“sözleşme şartlarını ihlal ettiniz” yanıtını
alıyorsunuz. Size de hiçbir açıklama
yapılmıyor. Diğer yandan herhangi bir
nedenden dolayı arama motoru sonuçlarından
çıkartılırsanız tüm işiniz iflas edebiliyor.
İnternet Google’ın yaptığı korku hikâyeleriyle
dolu. İşin kötü yanı, Google’a kimse ama
hiç kimse müdahale edemiyor. 38 milyar
dolarlık yıllık geliri, 30 bin çalışanı ve arama
motorunda 66’lık pazar payı ile Google, çoğu
ülkeden daha güçlü konumda. Arama motoru
kullanımı ve Gmail üzerinden elde ettiği kişisel
verilerin değeri ise paha biçilmez durumda.
Çoğu bilimkurgu romanında, dev şirketlerin
gelecekte dünyayı yöneteceğinden söz dilir.
Google, bu hızla büyümeye devam ederse bu
bilimkurgu değil gerçek olacak. Bu kadar
değerli bilgilere sahip, alanında hiçbir firmanın
yaşamasına olanak tanımayan ve gerektiğinde
rakiplerini satın alan bir şirket, istediği her
şeyi yapabilir. Paranın yönettiği dünyada parayı
ve gücü elinde toplayan bir devin önünde
kimse duramaz...
e-endüstri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
55
Facebook balonu
patladı
42 dolardan halka açılan Facebook hisseleri,
31.9 dolara düştü.
Facebook, 2 hafta önce halka açıldı. Aylarca
süren hazırlık evresinden sonra borsaya açılan
firmada beklentiler büyüktü. 421.2 milyon adet
hissesini piyasaya süren firma, beklentileri
yerine getiremedi. Firmanın hisseleri 42
dolardan satışa sunulmuştu. Yatırımcıların büyük
beklentilerle satın aldığı Facebook hisseleri, hızlı
bir şekilde düşüşe geçti. Bu yazı hazırlanırken
son hisse değeri 31.91 dolar seviyesindeydi.
Facebook’tan para kazanmak isteyen yatırımcılar
para kazanmayı bırakın paralarının yüzde
20’sinden fazlasını kaybettiler. Çoğu analiste
göre Facebook hisseleri, aşırı değerli olarak
piyasaya sürülmüştü. Hızlı düşünün nedeni
buydu. Sonuçta her ne kadar 800 milyon
kullanıcıya sahip olsa da Facebook, büyük
kârlar elde eden firma değil. 100 milyar doların
üzerinde bir değer mantıklı değildi. Analistlerin
bu öngörüsü doğru çıktı ve fiyatlar hızla aşağıya
düştü. Çoğu analist Facebook hisselerindeki
düşüşün daha da devam edeceğini öngörüyor.
Facebook, herhangi bir ürün üreten bir firma
değil. Firmanın en büyük katma değerini
kullanıcılar oluşturuyor. Kullanıcıların çoğu
ise ekonomik anlamda çok büyük anlam ifade
etmeyen gençler ve çocuklar. Firma, sadece
reklamlardan para kazanıyor ve reklam alanında
Google’ın çok ama çok gerisinde. Facebook’a
yatırım yapanlar bir bakıma geleceğe ve
hayallere yatırım yaptılar. Büyük yatırımcılar ise
daha tedbirli davrandı ve bu satın almadan uzak
durdu. Beklentilerin gerçekleşmemesindeki en
büyük neden buydu.
Peki Facebook’tan kim kazandı? Kuşkusuz en
büyük kazanan Facebook’un genç sahibi Mark
Zuckerberg oldu. Milyarderler kulübüne giren
Zuckerbeg 17.5 milyar dolarlık bir servetin sahibi
oldu. Zuckerberg dışında zamanında Facebook
hisseleri alan U2 solisti Bono ve Facebook
kurucularından Eduarda Severin büyük
servetlere sahip oldular. Normal yatırımcı ise bu
halka açılmadan deyim yerindeyse havasını aldı.
56
2012 NİSAN
Blackberry kan
kaybediyor
Android ve IOS, Blackberry’nin korkulu
rüyası oldu.
IDC’nin yayınladığı rapora göre 2011 yılında yüzde
13.6 pazar payına sahip olan Blackberry, 2012 yılının
ilk çeyreğinde yüzde 6.4’e geriledi.
Blackberry hızla kan kaybederken
rakipleri IOS ve Android ise büyük satış
rakamlarına ulaşıyor.
Mobile işletim sistemleri pazarında
Google Android yüzde 50.9 ile pazar
lideri konumunda. Android’in büyüme
hızı inanılmaz bir hızda. İşletim sistemi
yüzde 145’ün üzerinde bir yıllık büyüme
oranına sahip. 2012’nin sadece ilk
çeyreğinde 89.9 Android cihaz satıldı.
Android’i yüzde 23 ile Apple IOS takip
ediyor. 2012’nin ilk çeyreğinde 35.1
milyon iPhone ve iPad satıldı.
Apple IOS yıllık yüzde 88.7 büyüme
oranına sahip. Nokia’nın eski tüfek
işletim sistemi Symbian ise, yüzde
6.8 pazar payını elinde tutuyor. Bir
zamanların pazar lideri Blackberry,
yüzde 6.4 pazar payıyla ancak dördüncü
sıraya oturabiliyor. Beşinci sırada ise
ilginç bir şekilde Linux bulunuyor.
Geçtiğimiz çeyrekte 3.5 milyon adet
Linux cep telefonu ve tablet satıldı ve
Linux mobil işletim sistemleri pazarında
yüzde 2.3 paya sahip. Linux’un pazar
payı Windows Mobile ve Windows Phone
7’nin toplamında daha fazla durumda.
Microsoft’un mobil arenadaki pazar
payı sadece yüzde 2.2 seviyesinde ve
ilk çeyrekte 3.3 milyon Windows mobil
cihaz satılmış durumda.
e-endüstri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
57
Windows XP kullanmak
5 kat daha masraflı!
Windows XP, 11 yıllık bir işletim sistemi olmasına rağmen
hâlâ birçok kurum tarafından kullanılmaya devam ediyor.
Microsoft ise Windows XP kullanıcılarını Windows 7’ye
taşımak için elinden geleni yapıyor. İlk önce Windows XP’nin
güncellemeleri iptal edildi.
Son olarak da firma 2014 yılında
Windows XP için güvenlik yamaları
çıkarmayı bitireceğini açıkladı.
2014 yılında Windows XP Microsoft
için tarih olacak. Kullanıcılar ise
hâlâ Windows XP kullanmakta
direniyorlar. Bunun en birinci
nedeni, işletim sisteminin daha
az sistem kaynağı harcıyor
olması. Böylece firmalar, sistem
parklarını yenilemeden Windows
XP kullanmaya devam ediyorlar.
Windows 7’ye geçiş donanım
güncellemeleri anlamına geliyor.
Çoğu şirket de bundan kaçınıyor.
Bu trendi fark eden Microsoft,
geçtiğimiz hafta yeni bir araştırma
yayınladı.
Bu araştırmaya uğraşmaya
yüzde 90 göre, Windows XP
kullanmak, Windows 7’ye göre
5 kat daha masraflı. Bunun
nedenlerinin en başında ise Windows 7’nin siber saldırılara
karşı çok daha korunaklı olması. Yapılan araştırmaya göre
Windows 7 kullanıcıları, Windows XP kullanıcılarına göre
zararlı yazılımlarla daha az zaman ayırıyorlar. Ayrıca sistem
çökmelerinden kaynaklanan zaman kaybı Windows 7’de çok
daha az yaşanıyor.
Microsoft bu avantajlara dikkat çekerek kullanıcıları Windows
7 işletim sistemine geçmeye teşvik ediyor. Yalnız firmanın işi
hiç de kolay değil. IDC’nin araştırmasına göre toplam Windows
kullanıcılarının yüzde 42’sini Windows XP kullanıcıları
oluşturuyor.
Bu yüzden 2014 yılında tüm kullanıcıların Windows 7 ve 8
platformlarına geçmesi pek olası gözükmüyor.
58
2012 NİSAN
iTunes’a ciddi rakip:
Music Hub
Samsung ve Apple rekabeti hız kesmeden devam ediyor.
Bu sefer Samsung, Apple’ın en başarılı ürünü iTunes’a
gözünü dikti. Geçtiğimiz hafta Music Hub adlı ürününü
duyuran firma, Apple’ın bu alandaki tekelini kırmayı
hedefliyor. Bir iTunes klonu olarak nitelendirebileceğimiz
Music Hub, 19 milyon müzik parçasına ulaşıma olanak
tanıyor. Ayrıca kullanıcılar tüm müzik arşivlerini buluta
yükleyerek istedikleri yerden erişebiliyorlar. Spotify
benzeri akışkan müzik servisi de sunan Music Hub’a
ayda 15 dolar ödeyerek erişebiliyorsunuz. iTunes ise aynı
servisi sadece senede 24.99 dolara sunuyor.
Music Hub’ın tek büyük dezavantajı sadece Galaxy S III cep
telefonları ile çalışıyor olması.
Music Hub ile Samsung, Android
platformunun iTunes’u olmayı
hedefliyor. Apple’ın başarısının
ardında iTunes’un büyük payı
bulunuyor. Samsung Music
Hub ile aynı başarıyı Android
platformunda yakalamak istiyor.
Firma donanımsal olarak başarılı
ürünleriyle piyasada büyük pay
elde etmeyi başardı. Music Hub
çözümü ile de içerik alanındaki
eksikliği doldurmayı hedefliyor.
Şimdi akıllardaki en büyük soru ise
Apple’ın büyük bir hamle yaparak
iTunes’ı Android platformuna
taşıyıp taşımayacağı. Eğer Apple
radikal bir karar yaparak iTunes’un
Android versiyonunu çıkarırsa tüm
dengeler değişebilir.
Tabii Google’un Android Market’te
bu uygulamaya izin verip
vermeyeceği de ayrı bir soru
işareti. Henüz hiç bir şey belli değil
ama önümüzdeki dönemde mobil
içerik pazarının kızışacağı aşikâr.
e-endüstri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
59
Akademisyenlerden hükümete FATİH Projesi raporu:
Tabletlerin özellikle evlerde İnternet’e bağlanabilmesi mutlaka sağlanmalı…
A
Düzenlenen bir çalıştay kapsamında
yayımlanan Fatih Projesi raporunda,
projeye özgü özel bir yöneticinin
MEB’den seçilip atanması istendi.
Tablet seçiminde tek seçenek yerine
belirlenen temel özellikleri taşıyan
birden fazla ürün seçilmesine dikkat
çekilen raporda, olabildiğince az
filtrelemeye gidilmesi, öğrenci ve
velilerin bilinçlendirilmesine ağırlık
verilmesi önerildi.
60
2012 NİSAN
nadolu, Atılım, Boğaziçi, Bilkent,
Hacettepe, ODTÜ, Yıldız, Yüzüncü Yıl
üniversiteleri ve Hisar Okulları’ndan
bir grup akademisyen, “Fırsatları
Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi FATİH” Projesi hakkında hükümete öneriler
içeren bir rapor yayımladı. Düzenlenen bir
çalıştay kapsamında yapılan değerlendirmeler
sonucu hazırlanan raporda, FATİH Projesi’nin
yönetimi konusunda daha yapısal bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğu vurgulandı.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu (TÜBİTAK) başkanınca yürütülmesine
karşın projenin asıl sahibinin Milli Eğitim
Bakanlığı (MEB) olduğu ve uygulamaların
büyük ölçüde bakanlık tarafından
gerçekleştirildiği anımsatılan raporda “Bu
projeye özgü özel bir yönetici, MEB içinden
seçilerek atanmalıdır. Bu yöneticinin tek işi,
projenin yürütülmesi olmalıdır. Bu yönetici
TÜBİTAK Başkanı ile eş başkan, ya da ona
yardımcı olabilir” denildi.
Projenin tüm paydaşlara şeffaf ve açık biçimde
sunulması için bir iletişim/halkla ilişkiler
sistemi kurulması, iletişim kanallarını bir an
önce kurması ve profesyonel yardım alınması
önerilen raporda, projenin hem iç hem de
dış değerlendirme ekipleri tarafından sürekli
değerlendirilmesi, yapılan değerlendirmelerin
sonuçlarına göre yeni düzenlemeler yapılması
istendi.
Özellikle öğretmenler ve sınıf içi
uygulamalarla ilgili değerlendirmelerin
MEB’den bağımsız birimlerce (üniversitelerin
eğitim fakültelerince) gerçekleştirilmesinin
projeye ilişkin alınacak geri bildirimlerin
(verilerin) sağlıklı olması açısından önemli
olduğuna işaret edilen raporda, şu ifadelere
yer verildi:
“Tabletlerin İnternet’e çıkışı ve özellikle
evlerde İnternet’e bağlanabilmesi mutlaka
sağlanmalıdır. Bu özellikle dar gelirli aileler
için önemlidir. Belli bölgelerde Wimax ve
benzeri teknolojiler kullanılarak, Evrensel
Hizmet Fonu desteğiyle İnternet’e erişim
sağlanmalıdır. 100 Dolarlık bilgisayar, her
çocuğa bir dizüstü projelerinde gözlem,
bilgisayarı rahatça kullanan öğrenci ve
ailenin hayata bakışının olumlu değişimidir.
Okullar, dar gelirli bölgelerde, bir kamu
İnternet erişim merkezleri (KİEM) gibi
hizmet vermelidir. Öğretmen ve öğrencilerin,
İnternet’i kullanmaları, içerik üretmeleri,
işbirliği yapmaları teşvik edilmelidir. Öğrenci,
öğretmen blogları, okul gazeteleri, ders
wikileri gibi; ve benzeri konularda yarışmalar
gibi.”
FATİH Projesi kapsamında donanımla ilgili
yapılan çalışmaların genelde olumlu olduğu,
İnternet ağ altyapısı ve okul içi yerel alan
ağları ile ilgili çalışmaların iyi bir şekilde
yürütüldüğünü belirten akademisyenler,
“Donanım bu projenin göreceli en kolay
bileşenidir. Maliyeti yüksek ve kamuoyunun
dikkati donanıma odaklanmıştır. Asıl
sorun öğretmenin kazanılması, doğru
içeriğin hazırlanması ve doğru senaryoyla
sunulmasıdır. Bu teknolojiler öğretmen ve
öğrenciye yardım için vardır. Bu noktalara
yeterli özen gösterilmezse, okullarımızın
elektronik çöplükler haline gelmesi riski
vardır” uyarısında bulundu.
Raporda, tabletlerin öğrenciler için sadece
bir ders materyali olmaktan çıkıp hayatlarının
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
61
bir parçası haline gelebileceği, akıllı tahta
ile başlayan projede interaktif tahtaya
doğru yaşanan dönüşümün sürecinin
oldukça başarılı olduğu, sürecin bu noktada
bitirilmemesi, gelişen teknolojiler, öğretmen
ve öğrencilerden gelecek geri bildirimler
ile süreklilik göstermesi gerektiği bildirildi.
İnteraktif tahta ile ilgili sıkıntılara da değinilen
raporda, tabletlerin seçiminde tek seçenek
yerine, pilot uygulamalar sonucu belirlenen
temel özellikleri taşıyan, birden fazla ürün
seçilebilmesi önerildi. “Bu süreçte mümkün
olabildiği ölçüde yerli üretim yapılmasının
teşvik edilmesi ve bu amaçla yerli firmaların
desteklenmesi yararlı olacaktır.
Öte yandan tabletlerin üzerinde bulunan
donanımsal ve yazılımsal kısıtlamalar,
cihazın yalnızca bir tüketim cihazı olmasına
yol açmaktadır. Cihaz üzerinde herhangi
bir üretim, bilgiye erişim ve etkileşimin bu
kısıtlama nedenle istenilen düzeyde olması
önlenmiş olmaktadır. Bu nedenle tabletlerin
İnternet kullanımına, yeni programların
kurulumuna, USB gibi veri giriş çıkışı
sağlayacak kanalların kullanımına açık olması
gerekmektedir” denilen raporda, tabletlerin
öğrenciler için sadece bir ders materyali
olmaktan çıkıp hayatlarının bir parçası haline
gelebileceği, bunun için tabletin İnternet’e
çıkması, gelişimi sağlayacak program ve
içerik yükleyebilmesinin önemine dikkat
çekildi. Akademisyenler tabletler için somut
önerilerini ise şöyle sıraladı:
“
Tabletler ve onların etkin
kullanımı, bu projenin temel amacı olan
fırsat eşitliğinin sağlanması anlamında
oldukça önemsenmektedir fakat kullanım
kısıtlılıkları bu cihazların kişisel bir cihaz
olmasına istenilen yerde, istenilen şekilde,
istenildiği gibi bilgiye ulaşılmasına olanak
sağlamamaktadır. Bir mobil cihazın bütün
esnekliğini ve anlamını kaybetmesine neden
olmaktadır. Çünkü öğrenme sadece okul çatısı
62
2012 NİSAN
altında gerçekleştirilen
bir olay değildir. Serviste,
parklarda, bahçelerde,
evlerinde bu cihazları
gerçekten kullanan
öğrenciler görmek istiyorsak
daha az sınırlayıcı olmalıyız.
Bu haliyle öğrenciler
cihazları zaten çözmüşler
hatta sıkılmaya başlamışlar
gibi görünüyor.
Yazılımlarda yerli ürün ve
üreticiler teşvik edilsin
Tabletler tanıtılırken
z-kitaplar üzerinde fazlaca
durulması amacın yine
gözden kaçmasına neden
olmaktadır. Bu sağlanan
donanımların ve z-kitapların
yalnızca bir araç oldukları
gerçeği vurgulanmalıdır.
Amacımız derste z-kitapları
kullanmak değil bunların sağladığı zengin
öğrenme ortamından faydalanmaktır.
BT öğretmenlerine bu cihazların
etkin kullanımı anlamında büyük görevler
düşmektedir. Bu kapsamda öğretim
teknolojileri konusunda uzman olan bu
öğretmenlerin sorumlulukları artırılmalı ve
daha net bir görev tanımı ile okullarda daha
etkin çalışmalarına olanak sağlanmalı.
Bu noktada Anadolu’da hâlâ daha ciddi
bir öğretmen ve öğrenci kitlesinin sınırlı
bilgisayar okuryazarlığı kabiliyetlerine sahip
olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. BT
anlamında bu öğretmenlerimize ciddi görevler
düşmektedir.
Tabletlerin etkin kullanılabilmesi
anlamında bir diğer önemli yaklaşım da
bu cihazların kullanım yöntemleridir. Artık
bilgisayardan öğrenme (learning from
computer) kavramı yerine bilgisayar ile
öğrenme (learnin with computer) kavramı
ön plana çıkmaktadır. Etkinlik tabanlı
eğitim sistemimizde bu cihazların z-kitaplar
aracılığı ile sadece içeriğin sunumunda
kullanımı yerine, etkinliklerde bu cihazların
kullanımını da teşvik eden zenginleştirilmiş
öğrenme ortamları sağlanmalıdır.
Z-kitaplar ile sağlanan zenginleştirilmiş
içerikler öğrencilerin tabletleri kullanarak
gerçekleştirebileceği etkinlikler ile
bilgiye kendi ulaşmasını, oluşturmasını
sağlamalı. Kendinden bir şeyler katabileceği
simülasyonlar, oyunlar, ders içi dışı aktiviteler
z-kitaplarda yer almalı ya da z-kitaplar bunlar
vb. yöntemler ile desteklenmelidir.”
Sınıf yönetim sistemi ve etkileşimli tahta
işletim sistemi gibi yazılımlarda yerli ürün ve
üreticilerin (pozitif ayrımcılık) teşvik edilmesini
öneren akademisyenler, etkileşimli tahtada
kullanılacak işletim sistemi konusunda yapılan
çalışmaları yeterli bulmadı. Farklı işletim
sistemlerinde donanım ve eğitsel yazılımların
sağlıklı çalışabilmesi için gerekli önlemler
alınmasına dikkat çeken akademisyenler,
etkileşimli tahtanın tüm işletim sistemlerinde
aynı özellikleri desteklemesinin hedeflenmesi
gerektiğinin altını çizdi.
Pardus’un gelişmesi, kamuoyunda bilinmesi
için Fatih Projesi’nin önemli bir fırsat
oluşturduğu vurgulanırken tabletlerde
kullanılan işletim sistemine paralel bir
işletim sisteminin etkileşimli tahtada da
kullanılması seçeneğinin incelenmesi istendi.
İçerik seçiminin öğretmene bırakılmasını
öneren akademisyenler, içerik üretiminde
eğitim fakülteleri ile işbirliği yapılabileceği,
bu süreçte onlardan danışmanlık desteği
alınabileceğini belirti.
MEB, TÜBİTAK ve DPT tarafından eğitimde
Ar-Ge ve içerik geliştirme çalışmaları için
bir destek yapısı kurulması istenirken bu
desteklerin, hem içerik geliştirme açısından
hem de ihtiyaç analizi, değerlendirme ve
kuramsal boyuttaki çalışmaları kapsaması
gerektiğine işaret edildi.
Öğretmenin kazanılması/ projeyi
benimsemesi için önlemler
Raporda konuya ilişkin şu değerlendirmede
bulunuldu:
“Bu projenin başarıya ulaşmasında en kritik
ve önemli unsur öğretmendir. Ders materyali
geliştiren öğretmene her an ulaşabileceği
pedagojik ve teknik destek verilmeli, bu
pedagojik ve teknik destek sürecinde, bizzat
sistemde yer alan Bilişim Teknolojileri
öğretmenlerinde (BÖTE mezunlarından)
yararlanılabilir.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
63
Ancak son bir kaç yılda çok sınırlı sayıda BT
öğretmeni ataması yapılmıştır. Okullardaki
Bilişim Teknolojileri dersi aşamalı bir şekilde
kaldırıldığı için bu dersi verecek öğretmenlerin
atamaları da yapılmamaktadır. Bu nedenle
öncelikle Bilişim Teknolojileri dersi yeniden
bir zorunlu kredili ders olarak programlara
konmalıdır. Bu dersin öğretim programı günün
koşullarına göre yeniden tasarlanmalıdır.
Bilişim teknolojileri öğretmenlerinin görev
tanımları yeniden yapılmalı ve şu anda
atamaları neredeyse hiç yapılmayan BT
öğretmenlerinin atamaları yapılmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığının eğitim fakültelerine
yapacağı ifade edilen etkileşimli tahta
sağlanması olumlu bulunmuştur. (Tablet de
öneriyoruz!). Bu durum, eğitim fakülteleri
öğretim programlarına ve uygulamalarına
yansıtılmalıdır. Öğretim ortamının sadece
etkileşimli tahta ve tablete bağımlı kalmayıp
öğrenme hedeflerini gerçekleştirmeye en
uygun çeşitli araç gereçlerin de amaçlara
uyumlu bir biçimde kullanılmalıdır.
MEB ve YÖK işbirliği yaparak eğitim
fakültelerinin, Fatih projesinde
öğretmenlerden beklenen yeterlikleri
kazandırmalarına yardımcı olacak donanıma
sahip olmalarını sağlamalıdırlar. Ayrıca, bu
yeterlikler doğrultusunda müfredatlar da
güncellemelidir.
Üniversitelerde kendi müfredatını yapamayan
tek fakülte Eğitim fakülteleridir bu da bu
kurumların elini kolunu bağlamaktadır.
Hizmet içi eğitimde uzaktan eğitimden
yararlanılmalıdır. Öğretmenlerin uzaktan
eğitim yoluyla mesleki gelişimlerinin
sağlanması için uygun bir sistem kurulmalıdır.
Bu sistem için gerekirse profesyonel yardım
alınabilir. Kurulacak sistemin en önemli
özelliği geliştirilebilir bir sistem olması
gerektiğidir.
64
2012 NİSAN
Bilişim eğitimi, e-atıklar ve
güvenli İnternet kullanımı
Yalnızca bu projenin başarıya ulaşması için
değil, bilgi toplumu hedeflerine ulaşılması
için öğrencilere sunulan bilişim
eğitiminin süresi ve kapsamı
artırılarak zorunlu hale getirilmeli.
Bilişim herkesin kullanacağı bir
araç olmanın yanında, geleceği
şekillendireceği için bu konuda
uzman kadrolar yetiştirmek hayati
önemdedir.
Temel öğretim programı bilgi
okuryazarlığı, teknoloji kullanımı ve
üretiminde etik değerler, estetik,
mahremiyet, bilgi güvenliği, siber
suçlar gibi konuları içermelidir.
Orta öğretim düzeyinde ise
bilgisayar bilimleri temel kavramları
(programlama, bilgi sistemleri, veri
tabanları, ağ ve bilgi güvenliği, vs.)
kazandırılmalıdır.
e-Atık konusuna dikkat edilmeli
ve planlar yapılmalıdır. Okullarda
önemli sayıda etkileşimli tahta
bulunmaktadır. Proje kapsamındaki
etkileşimli tahtalar kuruldukça
mevcut tahtaların daha geç
kurulacak olan okullara gönderilmesi
konusunda bir sistem kurulmalıdır.
Gerekirse yeni ihalelerde yeni
ürünü sağlayacak firmanın, eskileri
MEB’nın göstereceği okullara
kurması da istenebilir. Benzer
biçimde tabletlerden çıkacak pillerin
geri dönüşümü gibi konularda
planlar yapılmalıdır.
Olabildiğince az filtrelemeye gidilmeli,
öğrencilerin ve velilerin bilinçlendirilmesine
daha fazla ağırlık verilmelidir.
Öğrenciler tabletlerini her yerde özgürce
kullanabilmelidir.”
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
65
Ne olacak bu
Pardus’un
hali?
Okuduğunuz bu satırların
yer aldığı derginin
adı “Bilişim” olunca,
eminim kimse, “Nedir bu
Pardus?” demeyecektir.
İyi ya da kötü, Pardus
hakkında bir fikriniz
olmalı.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT)
teşvikiyle TÜBİTAK’a verilen “milli bir işletim
sistemi mevcuda getirme” görevinin yerine
getirilmesinden doğan bir meyve diyebiliriz
kendisi için. Açık kaynak kodlu, dolayısıyla
Linux işletim sistemini temel alan Pardus
(nam-ı diğer Anadolu Kaplanı), 2003 yılından
bu yana, o dönem adı Ulusal Elektronik ve
Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE),
şimdiki adı Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri
Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) olan
kurum tarafından geliştiriliyor.
2003’te başlayan ve çeşitli sürümlerle
kamuoyunda ses getiren, büyük ilgi gören
Pardus projesinde, 2011’de bir görev
değişikliği yaşandı. Projenin başından bu yana
yönetici olan Erkan Tekman bu görevden
ayrıldı ve kafa karışıklığı işte bu noktada
başladı. Tekman’ın kişisel bloğunda yazdığı
ve projeyi “Devrim” otomobillerinin akıbetiyle
özdeşleştirdiği “Benzin bitti Paşam” yazısıyla,
“Devlet Pardus’ta kepenkleri indirdi” mesajı
verilmeye çalışıldı.
Sonrasında da yazılım geliştirici ekipten
kopmalar başladı. Pardus’ta önemli görevler
alanların “Ben Ubuntu’ya geçtim, siz de
Ubuntu kullanın” mealinde yazılarını gördük
66
2012 NİSAN
üzülerek. Anlaşılan, “bizden sonrası tufan”
anlayışı içselleştirmekte zorluk çekilmemişti.
Bu kafa karışıklığı ve belirsizlik ortamı
sürerken, ne yazık ki, TÜBİTAK doğru dürüst
bilgilendirme yapmadı. “Hayır, Pardus devam
edecek” demedi, diyemedi. Sanırım, görev
değişikliği sonrasında o cephede de neyin nasıl
yapılacağı tam olarak netleşmemişti.
Ortalık toz duman olunca, TÜBİTAK bir çalıştay
düzenlemeye ve “Pardus’ta bundan sonra nasıl
bir haritası uygulayalım?” diye açık kaynak
yazılım camiasına danışmaya karar verdi.
Mart ayında Gebze’de yapılan çalıştay sonrası
yayınlanan sonuç metninde, Pardus projesinin
gelişiminin gerek bireysel gerek kurumsal
sürüm olarak TÜBİTAK öncülüğünde,
topluluğun katılımıyla sürdürüleceği açıklandı.
Buna göre, Pardus’la ilgili kararlar bundan
sonra oluşturulacak Pardus Danışma Kurulu
tarafından alınacaktı. Bu ay (muhtemelen
2 Haziran’da) Pardus’un geleceğine
Danışma Kurulu tarafından yön verilmesi
resmileştirilmiş olacak.
Bu tarih beklenedursun, şu anda kullanımda
olan Pardus sürümünün 2011 tarihini taşıyor
olması ve işletim sistemi çevresinde belirsizlik
ortamının hâlâ sürüyor olması, Pardus
Kullanıcıları Derneği’ni harekete geçirdi.
Derneğin başkanı Av. Nihad Karslı’dan aldığım
bilgiye göre, kullanıcı topluluğu Pardus Anka
adlı bir sürüm geliştirmiş ve bu sürüm yakında
Melih Bayram DEDE
[email protected]
kullanıma sunulacak. TÜBİTAK dışında
geliştirilen Pardus Anka’yla ilgili, halen
Pardus projesinden sorumlu olan Bilişim ve
Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma
Merkezi’nin (BİLGEM) Müdürü Ahmet Kaplan
ile görüştüm. Kaplan, kullanıcı topluluğu
tarafından böyle bir sürümün geliştirilmesinin
doğal bir süreç olduğunu ve kendileri
açısından da memnuniyet verici olduğunu
söyledi. Yine de Pardus Anka ile ilgili son
kararın Pardus Danışma Kurulu tarafından
alınacağını söylemeden edemedi.
Yine Kaplan’dan edindiğim bilgileri aktararak
devam edeyim; Pardus projesi, öyle sanıldığı
gibi sonlandırılmış değil. Sadece yönetim
değişikliği ve yeniden yapılanma sürecinin bir
durağanlığı var. Halen Vestel ile birlikte FATİH
projesi kapsamında okullara dağıtılacak akıllı
tahtalarda Pardus kullanılması için testler
yapılmış ve büyük oranda başarı sağlanmış.
Kaplan’dan bu yılın sonuna kadar uzun dönem
destekli kurumsal bir sürüm çıkarma hedefleri
olduğunu da öğreniyorum. Sadece bununla
da kalmayacak, sunucu, akıllı sistem ve mobil
sürümler ilerleyen dönemlerde geliştirilecek.
Pardus kullanıcı topluluğu ve etkin bir eko
sistem oluşturulması için de planları var
TÜBİTAK’ın. Üniversitelerde etkinlikler,
çalışma grupları, eğitim çalışmaları,
seminerler yapılması planlanıyor.
Her ne kadar, “Pardus öldü, bitti” denilse
de, Ahmet Kaplan’ın şu sözleri gelecek için
bize umut veriyor: “Biz hiçbir şekilde moral
ve motivasyonumuzu yitirmedik. Pardus her
zamankinden daha hızlı koşacak, birincil
hedefimiz bu. Tüm yapılanma süreçlerinde
olduğu gibi biraz sessizlik oluştu. Bu daha
güçlü bir başlangıcın zaman kazanımıydı.”
Bitirirken bir not daha ilave edeyim: Pardus’un
daha önceki yönetimi, Pardus’u TÜBİTAK’ın
daha doğrusu Türk halkının özgürce
kullanabileceği bir ürün olarak görmek yerine,
kendi malları gibi görmek gibi bir yaklaşımı
benimsemişti.
Bir kullanıcının, bilgisayarına Pardus
logosu yapıştırmak için bile TÜBİTAK’tan
izin alması gerektiği gibi uç fikirler havada
uçuşuyor; Pardus Kullanıcıları Derneği,
Pardus kelimesini TÜBİTAK’tan izinsiz olarak
adında kullandığı gerekçesiyle dava ediliyor;
derneğin kurucuları, Pardus sevdasının
bedelini adliye koridorlarını arşınlayarak
ödüyorlardı. Umarım, bundan sonra bu hatalar
tekrarlanmaz ve Pardus, herkesin özgürce
kullanabileceği bir yazılım olarak daha geniş
kitlelere ulaşır.
YENİ MEDYA
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
67
BTK Başkanı Acarer:
Genişbant erişim altyapısının güçlendirilmesi gerekiyor
Evlere kadar fiber kablo döşenmesi ve mevcut altyapının tam kapasite kullanılmasının sektör
açısından önem taşıdığını belirten BTK Başkanı Acarer, bunun için fiber kablo altyapısının
geliştirilmesinin ve baz istasyonları kapasitelerinin artırılmasının çok önemli olduğunu bildirdi.
Fatma Ağaç
TBD
Bilişim Dergisi olarak Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Dr. Tayfun
Acarer ile kurumun çalışmaları, Türkiye’deki
bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün durumu ile
gündemdeki konulara ilişkin bir söyleşi gerçekleştirdik. Evlere
kadar fiber kablo döşenmesi ve var olan fiber altyapının tam
kapasite olarak kullanılmasının tüm sektör açısından önem
taşıdığına dikkat çeken
BTK Başkanı Acarer, “Genişbant erişim oranlarında
meydana gelen artışlar, doğrudan ülkelerin genel ekonomik
büyümelerine artış olarak yansıyor. Dolayısıyla, yalnızca bilgi
ve iletişim teknolojileri sektörünün büyümesi için değil, ülke
kalkınması için de genişbant erişim altyapısının güçlendirilmesi
gerekiyor” dedi.
Geçtiğimiz yıl, bir önceki yıla göre veri trafiğinin yüzde 15
arttığına işaret eden Acarer, veri trafiğinin artmaya devam
etmesi halinde talebin altyapı yatırımlarının önüne geçebileceği
bunun da sıkıntı yaratacağı uyarısında bulundu.
“Güvenli İnternet Hizmeti alma hakkı bir tüketici hakkıdır
ve biz bunu düzenledik. Hizmeti kaç kişinin aldığını takip
etmiyoruz” diyen Acarer, hizmetin içeriklerine ilişkin kriterleri
belirleme komisyonunun çalışmalarına katıldıklarını anlattı.
İnternet’in güvenli kullanımının yalnızca kamu otoritesinin
sağlayacağı bir konu olmadığına işaret eden Acarer, konunun
sivil toplum kuruluşları (STK), İnternet yer ve içerik sağlayıcı
ile kullanıcılarının da talep edeceği, katkı sağlayacağı,
özdenetim yapacağı ve gerekli işbirliklerine girebileceklerini
bir nitelik taşıdığının üzerinde durdu. Bu nedenle yakın işbirliği,
bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına önem verdiklerini
belirten Acarer, Numara Taşınabilirliği Sistemi hakkında da
bilgi verip, bir Türk firmasının yazılımıyla kurulan sistemin
son derece iyi çalıştığını, bölge ülkelerinde de ilgi gördüğünü
kaydetti.
Bilgi teknolojileri ve iletişim sektörünün Türkiye’nin genel
ekonomik büyüme hızından daha fazla geliştiği ve çok iyi bir
noktaya geldiğini vurgulayan Acarer, gelişim trendinin devam
etmesi halinde pek çok konuda Avrupa’da birinci konuma
gelineceğini söyledi.
68
2012 NİSAN
SÖYLEŞİ
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
69
-Numara taşıma uygulamasında beklenen
hedefe ulaşıldı mı? Uygulama sorunsuz
bir şekilde devam ediyor mu? Ya da
yaşanan sorunlar neler?
kendilerinin kurduğu ve güncellemesini takip
ettiği filtre programlar ile kıyasladığımızda
arada çok önemli fark olduğunu görebiliyoruz.
Çünkü bu programlar 2003’ten bu yana ancak
23 bin kadar satılmıştı. Güvenli İnternet
Hizmeti’nde yer alan çocuk ve aile profilinden
-Numara Taşınabilirliği sistemi bir Türk
hangisine ihtiyaç duyuyorsa abone bunu
firmasının yazılımı ile kuruldu. Son derece iyi
İnternet servis sağlayıcısına bildiriyor ve çok
çalışan bir sistem oldu. Bu, övünç verici bir
basit bir işlemden sonra güvenli İnternet
durum. Hatta bildiğim kadarı ile bu yazılım
hizmeti almaya başlamış oluyor. Güvenli
bölge ülkelerinde de ilgi gördü. Türkiye’de
Numara Taşıma uygulaması dünyada bir örnek İnternet hizmeti almaya başlayan abone,
olay teşkil edecek şekilde gerçekleşiyor. Mobil profiller arasında geçiş yapabiliyor ya da
tamamen kullanmaktan vazgeçebiliyor.
abone sayısı 66 milyon, bunun 43 milyonu
numara taşıma uygulamasından yararlandı. Bu Bunu da İnternet servis sağlayıcılar ücretsiz
hiçbir ülkede olmayan bir durum. Bunda, GSM olarak sağlamak zorundalar. Çünkü Güvenli
İnternet Hizmeti alma hakkı bir tüketici
işletmecilerimizin cazip fiyat uygulamaları,
kampanyaları etkili oldu ancak numara taşıma hakkıdır ve biz bunu düzenledik. Güvenli
İnternet Hizmeti’ni kaç kişi almış biz bunu
sisteminin bu kadar büyük sayıda işlemi
takip etmiyoruz. Güvenli İnternet Hizmeti
sorunsuz gerçekleştirmesi de önemli faktör.
için içeriklere ilişkin kriterleri belirleme
Yalnızca cazip tarife uygulamaları değil,
hizmet kalitesinde iyileştirmeler de bu konuda komisyonunun çalışmalarına biz de katılıyoruz.
Bu komisyonun çalışmaları tamamen şeffaf
etkili. Numara taşıma uygulaması başladığı
ve katılımcı bir anlayışla yürütülüyor. Çünkü,
gibi azalmayan bir ilgi ile devam ediyor.
İnternet’in güvenli kullanımı yalnızca kamu
Uygulama ilk başladığında, bir süre sınırı
otoritesinin düzenlemesinin sağlayacağı
yoktu. Bunun bazı sakıncaları görüldü ve üç
ay gibi bir süre sınırı konuldu. Numara taşıma bir konu değil, sivil toplum kuruluşlarının,
uygulaması sorunsuz bir şekilde devam ediyor. İnternet yer ve içerik sağlayıcıların ve
kullanıcıların da talep edeceği, katkı
Sabit numara taşıma daha geç başladı. Henüz
sağlayacağı, özdenetim yapacağı ve gerekli
mobil numara taşımada olduğu gibi bir oran
söz konusu değil. Ancak gittikçe daha fazla ilgi yerlerle işbirliği içinde olacağı bir konudur.
Bu nedenle biz de bu yakın işbirliğine,
görmeye başladı.
bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına
önem veriyoruz. Şu anda bu hizmetin
-Güvenli İnternet Hizmetine ilişkin
uygulaması başarılı bir şekilde devam ediyor.
düzenleme yapıldı, uygulamaya geçildi.
Tüm gelişmiş ülkeler İnternet’in yaşamsal
Hizmetin takibi notasında BTK neler
öneme sahip olduğunun farkında ve İnternet’in
yapıyor? Uygulama ne kadar rağbet
güvenli bir şekilde kullanılmasının ve bilgi
gördü?
güvenliğinin sağlanmasının da bir o kadar
yaşamsal öneme sahip olduğunun bilincinde
-Güvenli İnternet Hizmeti Uygulaması üç aylık
olarak gerekli çalışmaları yapıyorlar.
-Güvenli İnternet Hizmeti Uygulaması üç aylık
bir test sürecinin arkasından geçen yıl 22
-BTK genel anlamda artık düzenleme
Kasım’da başladı. Uygulamanın başlamasının
fonksiyonundan denetim fonksiyonu
üzerinden geçen yedi aya yakın sürede 1
aşamasına mı geçti? Denetimler nasıl
milyon 200 bine yaklaşan abone bu hizmeti
sürdürülüyor. Yeni düzenlemeler
işletmecilerden talep etti. Bu rakamı, 2003
yapılacak mı?
yılından bu yana ücretli bir şekilde abonelerin
70
2012 NİSAN
SÖYLEŞİ
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
71
-Düzenleme çalışmaları kuruluş yıllarında
olduğu kadar yoğunlukta devam etmiyor.
Geçtiğimiz iki yıl içinde düzenleme çalışmaları
yoğun olarak yapıldı Elektronik Haberleşme
Kanunu’nun gerektirdiği değişiklikler ikincil
mevzuatta yeni düzenlemeler gerektiriyordu.
Düzenleme çalışmaları hiç bitmez tabii ancak
denetleme çalışmalarımız da eskisinden
daha yoğun şekilde sürüyor. Tüketici Hakları
Yönetmeliği, Hizmet Kalitesi Yönetmeliği,
Elektronik İmza Yönetmeliği, teknik
düzenleme ve standardizasyon çalışmaları ile
baz istasyonları hakkındaki düzenlemelerimize
ilişkin denetlemeler resen ya da şikâyetler
üzerine gerçekleştiriliyor. Bilgi teknolojileri
ve iletişim sektörü çok dinamik bir sektör.
Her zaman yeni pazarlar açılması, yeni
uygulamalar yapılması söz konusu olabiliyor.
Bu nedenle düzenlemeler her zaman yapılmak
durumunda. Düzenlemesi yapılan alanlar
da bu düzenlemelere uygunluk açısından
denetimlere tabi tutuluyor.
-Her eve fiber erişim konusundaki
görüşlerinizi alabilir miyiz?
-Evlere kadar fiber kablo döşenmesi ve var
olan fiber altyapının tam kapasite olarak
kullanılması tüm sektör açısından önem
taşıyor. Genişbant erişim penetrasyon
oranlarında meydana gelen artışlar, doğrudan
ülkelerin genel ekonomik büyümelerine artış
olarak yansıyor. Dolayısıyla, yalnızca bilgi ve
iletişim teknolojileri sektörünün büyümesi
için değil, ülke kalkınması için de genişbant
erişim altyapısının güçlendirilmesi gerekiyor.
Geçtiğimiz yıl içinde bir önceki yıla göre veri
trafiği yüzde 15 arttı. Bu şekilde giderse talep
altyapı yatırımlarının önüne geçebilir ve bu
da veri haberleşmesinde sıkıntı yaratır. Bu
nedenle fiber kablo altyapısının geliştirilmesi
ve baz istasyonları kapasitelerinin artırılması
çok önem taşıyor. Doğrudan altyapının
geliştirilmesinden kaynaklanmayan yan
maliyetlerin yüksekliği işletmeciler için
dezavantaj yaratıyor. Bu hususta ilgili
72
2012 NİSAN
tarafların duyarlı olması gerekir. Bu konuyu
sayın Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme
Bakanımız da çok yakından takip ediyor.
-Kayıtlı Elektronik Posta (KEP)
Uygulaması için BTK neler yapıyor?
Uygulamaya ilişkin çalışmalar ne
aşamada?
-Elektronik ortamda bilgi veya belge
paylaşımında yaygın olarak kullanılan
elektronik posta (e-posta), iş ve işlemlerin
kesintisiz devam etmesine olanak sağladığı
için önemli bir araç. Ancak gönderilen,
alınan, elektronik olarak arşivlenen veya
basılı olarak saklanan bir e-posta, mevcut
düzenlemeler karşısında hukuki geçerliliğe
sahip değil. Bu tür iletilerin içeriğinin
değiştirilebilmesi, iletinin gönderici olarak
görünen kişi tarafından gönderilmemiş
olabilmesi, iletinin gönderilmiş veya alınmış
olduğunun kanıtlanamaması mevcut sistemin
bilinen problemleri arasında yer alıyor.
Bu nedenle Avrupa Birliği (AB) üyesi bazı
ülkelerin öncülüğünde, e-postaların kaynak
doğrulaması ve teslim edildiğine dair delili
sağlayan bir sistem olarak Kayıtlı Elektronik
Posta (KEP) ve uygulamaları geliştirildi.
Güvenli e-posta hizmetlerinin birlikte
çalışabilirliğinin sağlanması açısından, teknik
formatların, KEP’in işletilme prosedürlerinin
ve elektronik imzanın KEP’de uygulanma
şeklinin belirlenebilmesi için Avrupa
Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü
(European Telecommunications Standarts
Institute –ETSI) tarafından Kasım 2008’de ETSI
TS 102 640 standardı yayımlandı.
6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK)
1525’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan hüküm ile KEP sistemine ilişkin ikincil
düzenlemeleri yapma görevi BTK’ya verildi.
Kayıtlı Elektronik Posta Rehberi ve Kayıtlı
Elektronik Posta Hesabı Adreslerine İlişkin
Tebliğ, Resmi Gazete’nin 16 Mayıs 2012 tarihli
sayısında yayımlanarak, yürürlüğe girdi. Buna
SÖYLEŞİ
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
73
göre, kayıtlı e-posta hesabı adreslerinin yapısı,
kayıtlı e-posta rehberinin oluşturulması,
güncellenmesi, işletilmesi ve kullanılmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla
hazırlanan tebliğ, kayıtlı e-posta sistemini
kuran ve işleten kayıtlı e-posta hizmet
sağlayıcıları ile bu sistemden hizmet alan
tarafları
kapsayacak.
KEP, e-posta haberleşmesinin içeriği ve
bileşenleri itibariyle ileri mesajlaşma
teknikleri, açık anahtar altyapısı ve
kriptolojinin yoğun olarak kullanıldığı, KEP
hizmet sağlayıcıları vasıtasıyla özel bir sistem
üzerinden yapıldığı, kişi ve kurumların bilgi
ve iletişim teknolojilerine olan güvenini
artırmak için gerekli altyapının kurulmasını
amaçlayan bir teknoloji. Bu altyapı üzerinden,
güvenli e-posta haberleşmesinin hukuksal
geçerliliğe sahip olarak yapılması ve güvenli
olarak elektronik belgelerin saklanabilmesi
sağlanabiliyor.
Sosyal ve iş hayatında elektronik ortama
bağımlılığın hızla artıyor ve kâğıt ortamda
yapılan birçok işlemin artık elektronik ortamda
yapılabiliyor olması, ülkemizde de elektronik
ortamdaki işlemlerin güvenli ve hukuki
değere sahip bir şekilde yapılabilmesini
zorunlu kılıyor. Bu kapsamdaki hizmetlerden
biri olan KEP’in gerekli mevzuat altyapısının
oluşturularak verilebilmesinin ülkemizin
bilgi toplumuna dönüşüm yolundaki ivmesini
arttıracak.
-IPv6 Platformu’na geçiş için ne gibi
çalışmalar yapılıyor?
-15 Temmuz 2009 tarihli ve 27 sayılı
“E-Dönüşüm İcra Kurulu” kararı ile BTK, “IPv6
konusunda tüm paydaşlarla işbirliği içerisinde,
ülkemizde IPv6’ya geçişe ilişkin farkındalık
oluşturulması, yol haritasının hazırlaması,
ihtiyaç duyulan tedbir ve politika önerilerinin
geliştirilmesi çalışmalarını yürütmek üzere”
görevlendirildi.
74
2012 NİSAN
IPv4 adresleri, İnternet Tahsisli
Sayılar ve İsimler Kurumu’nun
(Internet Corporation for Assigned
Names and Numbers- ICANN) yaptığı
açıklamaya göre tükenmiş durumda.
Böylece, IPv6 ya geçiş bir seçenek
değil bir zorunluluk haline geldi.
BTK, IPv6’ya geçiş ile ilgili ar-ge
destekli bir proje gerçekleştirdi.
TÜBİTAK Ulakbim, Gazi Üniversitesi
ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
ile birlikte yürüttüğü bu proje, 14
Şubat 2011 de başarılı bir şekilde
sonuçlandırıldı. Bu projenin en
önemli çıktılarından biri, IPv6’ya
geçişi planlayan tüm kurumların,
IPv6’ya hangi yöntemle ve ne
kadarlık bir maliyetle geçebileceği
yönünde bilgi veren bir “Karar
Destek Sistemi” olmasıdır. Kamu
kurum ve kuruluşlarının IPv6’ya
geçişteki “yol haritası” hazırlandı ve
8 Aralık 2010 tarih ve 2010/25 sayılı
Başbakanlık Genelgesi ile bu yol
haritası yayımlandı. Bu yol haritası
ile IPv6 ya geçiş 3 aşamaya ayrıldı,
31 Ağustos 2013 itibarıyla da geçişin
tamamlanması hedeflendi.
-2011 yılında BTK neler yaptı?
2012’de neler yapılması
planlanıyor?
-Türkiye, 2011 yılında bilişim
sektöründe çok iyi bir noktaya geldi.
2011 yılındaki gelişim trendi devam
ederse biz 2012’de pek konuda da
Avrupa’da birinci konuma geliriz.
2012’de kartlı mobil ödeme sistemi
konusu, gündemi daha fazla meşgul
edecek. Çağrı merkezleri sektörünün
yüzde 25 oranında büyüyeceğini
tahmin ediyorum. Bilgi ve iletişim
teknolojileri sektöründe bölgesel
eğitimler ve bölgesel işbirliği
adımları da 2011 yılında olduğu gibi
devam edecek.
SÖYLEŞİ
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
75
TBD: Bilişim sektörüne yönelik her çalışmada desteğe hazırız
Güvenli İnternet’in uluslar arası bir sorun olduğuna dikkat çeken TBD Başkanı Menteş, bilişim
suçlarıyla mücadele için tüm dünyayla birlikte edilmesi ve uluslar arası işbirliklerine gidilmesi
gerektiğinin altını çizdi. Bilişim sektörünün pek çok bakanlık ve kurum tarafından sevk ve idare
edilmeye çalışıldığına işaret eden Menteş, bu işten tek sorumlu bir bakanlık, bir müsteşarlık bir
teşkilat olmasını istediklerini vurguladı.
Aslıhan Bozkurt
TBMM
Bilgi Toplumu Olma Yolunda
Bilişim Sektöründeki
Gelişmeler ile İnternet Kullanımının
Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı
Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu’nun 3 Mayıs 2012 tarihli
toplantısına Türkiye Bilişim Derneği (TBD)
katıldı. AK Parti Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar’ın başkanlığında gerçekleştirilen
toplantıda, TBD Yönetim Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Turhan Menteş, komisyonun çalışmalarına
da yön verecek “Türkiye’de ve dünyada bilişim
politikaları” konulu bir sunum yaptı. Menteş,
sunumunun ardından Komisyon Başkan ve
üyelerinin çeşitli sorularını yanıtladı.
Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı
Ünüvar, komisyon olarak bilişimin sağladığı
fırsatların artırılması, risklerin azaltılmasını
hedeflediklerini belirtti.
TBD Başkanı Prof. Dr. Menteş, sunumunda
öncelikle derneği tanıttı, bilişim ve Türkiye,
bilişimsizlik maliyeti ve güncel sorunlar
konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Dünyada sadece iki ülkenin (Fransa ve Türkiye)
“Computer” kelimesine kendi dilinde karşılık
bulduğunu söyleyen Menteş, “Bilgisayar”
adının, 1968’de TBD Kurucusu ve Onursal
Başkanı Prof. Dr. Aydın Köksal tarafından
verildiği ve bunun saygıyı da içeren bir
tanımlama olduğunu anlattı. Aynı yıl Köksal’ın
“Bilişim teknikbilimini ulusal bir kalkınma
aracı olarak kullanacağız” dediğini anımsatan
Menteş, TBD’nin Avrupa Profesyonel Bilişim
76
2012 NİSAN
Dernekleri Konseyi’nin (Council of European
Professional Informatics Societies-CEPIS)
üyesi olarak AB’nin üyesi olan tek dernek
olduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre
dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığını
anımsatan Menteş, 212 ülke içinde 74
milyonluk nüfusuyla 17. sırada yer alan
Türkiye’nin sahip olduğu 17 milyon ilk ve
ortaöğretim öğrenci sayısının 155 ülkenin
nüfusundan fazla olduğunu söyledi.
Bilişim okur-yazarlığı seferberliği
başlatılmalı
Bilgi teknolojileri pazarının 33 milyar dolar,
genişbant abone sayısının 8 milyon olduğunu
bildiren Menteş, 27 kamu kurumunun 223
hizmeti e-Devlet Kapısı ile sunduğunu, 135
milyar dolar ihracat, 240 milyar dolar ithalat
(teknoloji ağırlıklı) ile dünyanın 16. büyük
ekonomisi olan Türkiye’nin “Refah Düzeyi”nde
ise 92. sırada olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’de halen nüfusun yarısının teknoloji ile
tanışmadığı, “bilişim okur-yazarı” olmadığını
belirten Menteş, “Avrupa ülkelerinde bilişim
okur-yazarlığı yüzde 70 düzeyindeyken, bizim
bilgisayar ve İnternet erişim oranımız hâlâ
yüzde 48’lerde. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki
okuma-yazma seferberliği gibi şimdi de bilişim
okur-yazarlığı seferberliğinin başlatılması
gerekiyor” dedi.
“Bilişimsizlik maliyeti”ni; “Bilişim
teknolojilerinin hiç kullanılmaması ya da
etkin ve verimli olarak kullanılmamasından
kaynaklanan doğrudan ya da dolaylı kayıplar
nedeniyle katlanmak zorunda olduğumuz
maliyet” olarak tanımlayan Menteş,
Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın ilk 10
ekonomisi arasında yer alması için yılda
ortalama yüzde 8,5 büyümesi gerektiğine
dikkat çekti. Bu büyümenin klasik ekonomik
aktörlerin hiçbiri ile sağlanamayacağı,
sadece bilişim teknolojilerinin etkin ve verimli
kullanımıyla olanaklı olduğunu vurgulayan
Menteş, “Ülkemizi ilk on ülke arasına sokacak
dinamizme sahip tek sektör önceliklendirilmiş,
stratejik sektör olarak ilan edilecek bilişim
sektörüdür. Bu nedenle bir senaryonun
gerçekleştirilmesi gerekiyor. Digital Türkiye
Platformu olarak bu senaryoyu, ‘atılım
senaryosu’ olarak adlandırdık” diye konuştu.
Dijital Türkiye Platformu, Türkiye Bilişim
Derneği (TBD), Türkiye Bilişim Sanayicileri
Derneği (TÜBİSAD), Türkiye Bilişim Vakfı
(TBV), Türk Elektronik Sanayicileri Derneği
(TESİD) ve Elektronik Cihazlar İmalatçıları
Derneği’nin (ECİD) girişimiyle hayata geçirildi.
Platform, Türkiye’nin 2023 hedefleri olarak
belirlediği, “Dünyada ilk 10 ekonomi arasında
yer alan, 500 milyar dolar ihracat yapan, 160
milyar dolar bilişim sektörü büyüklüğüne
ulaşmış, 1 milyon bilişim çalışanını istihdam
eden bir Türkiye” için, öncelikli hedefin bilgi,
iletişim ve elektronik dünyasının “stratejik
sektör” olarak tanımlanması gerektiğini
vurguluyor.
TBMM Araştırma Komisyonu bilişim sektörünü dinliyor
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
77
Bilgi, iletişim ve elektronik
dünyası “stratejik sektör” olarak
tanımlanmalı
*Karmaşık mevzuatlar basitleştirilerek; vergi
çeşitliliği azaltılarak; yazılım üzerindeki tüm
vergi yükleri ortadan kaldırılarak vergi yükü
azaltılmalı.
Menteş, Türkiye’nin öncelikli yol haritası ve
“Kişisel bilgilerin korunması; güvenli
yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:
İnternet ve kamu - özel sektör İşbirliği”ni
* Sektörün muhatap ihtiyacı karşılanıp
güncel sorunlar olarak sıralayan Menteş,
koordinasyon sağlanarak kamuda tek muhatap Kişisel Bilgilerin Korunması Yasası’nın 3 kez
organizasyonu netleştirilmeli. Yazılım ve
TBMM’de kadük kaldığını, özellikle ikincil
hizmet sektörünü destekleyecek politikalar
düzenlemelerin yapılmasının zorunluluk
oluşturulmalı.
olduğunu anımsattı.
Online
hizmet
üretimine
teşvik
verilerek;
*
genişbant ucuzlatılarak; bilişimi tüm ekonomik Bilişim suçlarıyla mücadele için
faaliyetlerde yaygınlaştıracak politikalar
uluslar arası işbirliklerine gidilmeli
uygulanarak talep arttırılmalı,
İnternet güvenliği ile güvenli İnternet
*Evrensel hizmet, Ar-Ge fonlarını kullanarak; kavramlarının birbirine karıştırıldığını işaret
ticarileşen Ar-Ge yatırımları ve innovatif
eden Menteş, sözlerine şöyle devam etti:
şirketleri destekleyecek fonlar, sektöre
“Güvenli İnternet sadece ülkemizin
kullandırılmalı ve girişimcilik desteklenmeli.
sorunu değil, uluslar arası bir sorun.
(Şimdilerde sadece FATİH Projesi için Evrensel
İnternet sitelerinin tek başına Türkiye’den
Hizmet Fonu’nun kullanılması öngörülüyor.)
engellenmesi çok zor. Çünkü filtrelemeler,
Devlet
kurumları
ve
özel
sektör
şirketleri
*
biraz teknik bilgisi olan kişilerce çok kolay
arasındaki haksız rekabet engellenerek;
aşılabiliyor. Bunun için, tüm dünyayla birlikte
standartlar yaygınlaştırılarak rekabetçi bir
‘yönetişim ilkeleri ışığında’ İnternet’teki zararlı
piyasa oluşturulmalı,
içerik ve bilişim suçlarıyla mücadele edilmesi,
78
2012 NİSAN
uluslar arası işbirliklerine gidilmesi gerekiyor.
Bu noktada siber suçlar alanındaki ilk
uluslararası sözleşme olan, 2001’de imzalanan
Avrupa Konseyi Siber Suçlar Sözleşmesi önem
kazanıyor. Bu sözleşme, suçların küresel
özellik göstermesi nedeniyle sadece Avrupa
Birliği’ne üye ülkelere değil, diğer ülkelere
de imzaya açıldı. Bu konuda ciddi çalışmalar
yapılıyor ama bu mücadele, tek başına kamu
otoritesi ve mahkemelerle yapılacak bir
mücadele değil. Biz TBD olarak bu konuda her
türlü desteği vermeye hazırız.”
Sunumun ardından Komisyon Başkanı Ünüvar,
“Bilişimsizlik maliyeti”ni önemsediklerini
belirtip TBD’nin buna ilişkin analizi ve tek
muhatap önerisini öğrenmek istedi. 20 yıl
önce 20 milyar dolar düzeyinde Türkiye’de
“bilişimsizlik maliyeti” hesapladıklarını
anlatan Menteş, şimdi bunun güncellenip
yenilenmesi gerektiğini söyledi. Menteş,
“bilişimsizlik maliyeti”nin çok daha
yükseklerde olabileceğini, çünkü kamu ve
özel sektör hizmetlerinde hem manuel hem
otomatik işlemlerin yapıldığını, bunun da
“bilişimsizlik maliyeti”ni yükselttiğine işaret
etti.
“Kamuda tek muhatap”
organizasyonu netleştirilmeli
Türkiye’nin “bilgi toplumu” olma yolunda,
“30 milyar dolarlık ileri teknoloji ihracatı”
yapmayı hedeflediğini belirten Menteş,
yazılım ve hizmet sektörünü destekleyecek
politikalar oluşturulmasını istedi. Menteş,
bilgi ve iletişim sektörünün ihtiyacını
karşılayıp koordinasyonunu sağlamak üzere
“kamuda tek muhatap” organizasyonunun
netleştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Pek çok bakanlık ve kurum arasında
bilişim sektörünün sevk ve idare edilmeye
çalışıldığına değinen Menteş, tüm sektör
bileşenleri olarak bu işten tek sorumlu
bir bakanlık, bir müsteşarlık bir teşkilat
olmasını istediklerini vurguladı. Savunma
sanayisinin ciddi atılım geliştirdiğini, çünkü tek
muhatapları olduğuna dikkat çeken Menteş,
son olarak getirilen teşvik sisteminde bilişimin
tek başına yer almadığını kaydetti.
Bunun üzerine Komisyon Başkanı Ünüvar,
kendilerinden istenmesi halinde katkı
verebileceklerini bildirdi. Menteş ise,
bilişim sektörünün önceliklendirilmesinin
bir türlü yapılamadığını, Bakanlık veya tek
muhataplık konusunda beklentilerinin çok
yüksek olduğunu, Bakanlık ya da Başbakanlık
düzeyinde bir temsil beklediklerini yineledi.
Komisyon Üyesi CHP Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar, Türkiye’nin teknoloji ile
tanıştığını artık bu hizmetin güvenli bir şekilde
sürdürülmesinin önem taşıdığını bildirip
bu konuda ve 30 milyar dolarlık teknoloji
ihracat için neler yapılabileceğini sordu. TBD
Başkanı Menteş, Güvenli İnternet’in uluslar
arası konsensüsler gerektirdiğini, İnternet
yönetiminin, İnternet Tahsisli Sayılar ve
İsimler Kurumu (The Internet Corporation
for Assigned Names and NumbersICANN) tarafından yapıldığını anlattı. ABD
hükümetinin kontrolünde olan sisteme,
Birleşmiş Milletler’in (BM) müdahale etmek
istediğini ama bunu gerçekleştiremediğini
ifade eden Menteş, siber savaş ve güvenli
İnternet konusunda kesinlikle uluslar arası
anlaşmalar yapılması gerektiğini ancak böyle
bir anlaşmanın da olmadığını belirtti.
Bilişim sektörü, bir ürün geliştirip
milyon satabilir
Beş sektör STK’sının her ay yapılan
toplantılarda neler yapılabileceğini
değerlendirdiklerini söyleyen Menteş, bu
değerlendirmeleri daha önceleri e-Dönüşüm
İcra Kurulu’na sunduklarını ancak kurulun
iki yıldır toplanmadığını bildirdi. Menteş,
“Donanım ve yazılım, yakınsama (convergence)
ile artık ayrılmaz bir durumda. Bilişim sektörü
olarak bir ürün geliştirip milyon satarak
önemli katma değerler yakalayabilme şansına
sahip bir alanız. Örneğin cep telefonlarındaki
bir uygulama milyonlarca satabilir.
İyi bir planlama ile bu noktada doğru adımlar
atılmalı” diye konuştu.
TBMM Araştırma Komisyonu bilişim sektörünü dinliyor
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
79
Komisyon üyesi AK Parti Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun,
devletin alımlarında teknoloji transferi etmesinin normal
olduğunu, Çin, Kanada, İsviçre gibi diğer ülkelerin de
bunu yaptığını söyledi.
Komisyon üyesi MHP Tokat Milletvekili Reşat Doğru ise
güvenli İnternet konusunda yapılması gerekenlere ilişkin
TBD’nin değerlendirmelerini öğrenmek istedi. Bunun
üzerine TBD Başkanı Menteş, öncelikle Türkiye’nin
uluslar arası üyeliklerinin, (örneğin İnternet Hatları
Uluslararası Derneği ‘The International Association
of Internet Hotlines Providers-INHOPE’) artırılması
gerektiğine dikkat çekti. STK’ların devreye girmesi
ve otokontroller olmasını öneren Menteş, güvenli
İnternet ile İnternet güvenliği kavramlarının birbirine
karıştırılmaması gerektiğini belirtti.
“İnternetin güvenli kullanımının 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi
Hakkındaki Yasa ile de devlet yasaklarıyla da sağlamak
pek mümkün değil” diyen Menteş, özel sektörün
kamunun rakibi olmadığını vurgulayarak “Kendi
iç pazarını, özel sektörüne açmayan ülke doğru
yapmıyordur. Biz ülke olarak kendi pazarımızı büyümek
için kullanmıyoruz. Sürekli ithal ürünlerle teknolojik
olarak dışa bağımlı büyümeye çalışıyoruz. Bunu
kırabilmek için hem Ar-Ge hem de eğitim süreçlerini
geliştirmeliyiz” dedi.
Menteş, İnternet ortamında işlenen suçlarda suçluların
yakalanmasında Türkiye’nin bir sıkıntı yaşamadığı,
suçluların yakalandığı, içerik engellenmesinin de
yasalar çerçevesinde gerçekleştirildiğini anımsattı. Çin,
İran gibi ülkelerin ciddi yatırımlar yaparak İnternet’i
engellediğini bildiren Menteş, Türkiye’de çocuk pornosu
üretilmediğini, dışarıdan girişinin engellenmesi
için de uluslararası işbirliğine gidilmesi gerektiğini
belirtti. Menteş, yapılacak işbirlikleri sayesinde hem
zararlı içerik, hem de organize siber suç örgütleriyle
mücadelenin daha verimli olacağını söyledi.
Komisyon Üyesi CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ
Atıcı ise İnternet’in güvenli kullanımının yollarının,
TBMM Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki
Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar,
Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal
Etkilerinin Araştırılması amacıyla kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu tarafından belirlenmesi gerektiğini
vurguladı.
80
2012 NİSAN
TBMM Araştırma Komisyonu bilişim sektörünü dinliyor
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
81
Bölünerek
büyünebilir mi?
B
in dokuz yüz yetmiş beş yılıydı
Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nin önüne asılı olan
pankartta 1.Ulusal Bilişim Kurultayı ve
altında da Bilişim Derneği yazıyordu.
Bilişim sözcüğünü ilk kez duyuyordum
ve bu adla kurulu bir dernek olduğunun
da yeni farkına varmıştım. Sonra önce
derneğe üye olduk sonra da on dört yıl
çeşitli kademelerde yöneticiliğini yaptım.
O zamanlar bilişim sektörünün tüm
gereksinimleri için savaşım verecek olan
tek dernek olarak görüyorduk kendimizi.
Kamu bilişim çalışanlarının sosyal ve
ekonomik hakları için savaşım vermek de
bizim işimizdi, bilgisayarı sarf malzemesi
olarak kabul ettirmek için çalışmak da.
Sayısal uçurumun büyümesine karşı
çıkmak da bizim işimizdi özel yaşamın
gizliliği de.
Sonra bilişim enstitüsü kurarak değişik
disiplinlerden sektörümüze işgücü
kazandırmak kaygısı ile başladığımız
yolculuk Türkiye Bilişim Vakfı, önce
servis büro derneği olmak üzere yola
çıkan hareketin özel sektörü kucaklayan
bir örgüt olma hedefiyle örgütlenmesi
sonucunda da Türkiye Bilgi İşlem
Hizmetleri Derneği (TÜBİSAD) sektörün
temel dernekleri olarak oluştu.
Tamam işte sektörü tüm boyutları ile
kucaklayacak olan örgüt yapısı oluştu
derken yazılımcılar kendi savaşımlarının
daha farklı yürütülmesi gerektiğine
inanmalarından olsa gerek Yazılım
Sanayicileri Derneği’ni (YASAD) kurdular.
Sonra örgütlenme çoklu bölünmeye
uğradı.
82
2012 NİSAN
Nezih KULEYIN
[email protected]
Her ne kadar bazı arkadaşlar bunu,
uzmanlığa dayalı örgütlenme olarak
adlandırıyorlarsa da benim görüşüm farklı.
Şimdi Linux Kullanıcılar Derneğimiz de var
INet-D’miz de. Mobil İletişim Sistemleri
ve Araçları İşadamları Derneğimiz
(MOBİSAD) da var Mobil Servis Sağlayıcı İş
Adamları Derneği (MOBİLSAD) da. Türkiye
Bilişim Sektörü Derneğimiz (TÜBİDER)
de var Türkiye Bilişim Sektörü Dernekleri
Federasyonumuz (TÜBİFED) de. Daha
sıralamaya kalksam yazının sonunda
söyleyeceklerimi söyleyemeyeceğim
korkusu ile elimi tuşlardan çekiyorum.
“Bu kadar çok derneğimiz var ama neyi
çözüyoruz?” sorusuna hep beraber
yanıt aramak zorundayız. Kamu bilişim
çalışanlarının neredeyse kırk yıldan
bu yana süren özlük hakları ile ilgili
sorunlarını mı çözdük, yoksa kişi haklarına
yapılan saldırıları mı? Hâlâ “dijital sözcüğü,
sayısal sözcüğü tarafından tam olarak
tanımlanabiliyor mu?” diye tartışıyorsak
ortak terimler sorununda ne kadar
ilerledik diye düşünmemiz gerekmez mi?
Önemli bir bilişim sektörümüz olduğuna
inanmak istiyorum ama bu sektörün ne
kadar ithal ikamesi yaratığını söyleyebiliriz.
Eğer söyleyemezsek “Kullanıcı ya da
pazarlamacı olmaktan ileriye ne kadar
gittik? ” sorusuna kim yanıt verecek.
Her gün yeni bir dernek kurarak ne kadar
verimli bir iş yaptığımızı sorgulamamız
gerekmiyor mu? Yoksa, “Hücreler
bölünerek çoğalır” öğretisini yaşama
geçirmek için her birimize bir dernek
düşene kadar dernek kurmaya devam mı
edeceğiz?
YENİ MEDYA
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
83
147 yıllık çınar: Uluslararası Telekomünikasyon Birliği
20 kurucusu arasında
Osmanlı Devleti’nin de
bulunduğu ITU, 147. yılını
kutluyor. 191 üye devlet ve
700 sektör üyesi ile dev bir
organizasyon olan Birlik,
BM’ye bağlı uzman bir
kuruluş. ITU Konseyi’nin
2012 yılı oturumuna
Türkiye başkanlık edecek.
Fatma Ağaç
84
2012 NİSAN
M
erkezi Cenevre’de bulunan
ve telekomünikasyon
alanında birçok
standardı belirleyen Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği
(International Telecommunications
Union-ITU), bu yıl kuruluşunun 147.
yılını kutluyor. 17 Mayıs 1865’te
kurulan, 20 kurucusu arasında
Osmanlı Devleti’nin de bulunduğu
Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği, bugün Birleşmiş Milletlere
(BM) bağlı uzman bir kuruluş olarak,
191 devlet ve 700 sektör üyesiyle dev
bir organizasyon. Türkiye, Birliğin
gerek Konsey gerekse büro, genel
kurul ve konferanslarında etkin bir
şekilde yer alıyor.
ITU, karasal, deniz ve uzay ortamlarını
kullanan, telli ve telsiz her türlü
haberleşme, yayıncılık, İnternet, genişbant
ve yeni nesil teknolojilerde standart ile
kalkınma stratejileri geliştirmenin yanı
sıra sayısal uçurumun daraltılması; bilgi
toplumuna dönüşüm; siber güvenlik gibi
önemli konularda, tüm dünyada başta
farkındalık yaratma, bilgilendirme ve
bilinçlendirme olmak üzere, idari ve teknik
içerikli çalışmalar yapılmasına doğrudan
ve dolaylı katkılar veriyor.
17 Mayıs “Dünya Telekomünikasyon ve
Bilgi Toplumu Günü” kapsamında ITU ve
üye ülkeler ilan edilen ana temayı konu
alan çeşitli etkinlikler düzenleniyor,
kutlamalar yapıyor. ITU tarafından 2012
yılında “ICT Sektöründe Kadınların Yeri”
konusu ana tema olarak belirlendi.
Türkiye’de de Dünya Telekomünikasyon
ve Bilgi Toplumu Günü kutlamaları
çerçevesinde, 17 Mayıs 2012’de İzmir’de
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun
(BTK) desteğiyle Tüm Telekomünikasyon
İş Adamları Derneği (TÜTED) tarafından
“ICT Sektöründe Kadınların Yeri” konulu
konferans düzenlendi.
Son yıllarda özellikle sayısal uçurumun
azaltılması, bilgi toplumu ve siber güvenlik
alanında çalışmalar gerçekleştiren ITU,
insanların yaşamlarını bilgi ve iletişim
teknolojileri sayesinde daha güzel hale
getirmek konusuna vurgu yapıyor.
Bilişim ve telekomünikasyonun üst kurum, örgüt ve birlikleri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
85
2012 yılı oturumuna Türkiye başkanlık
edecek
ITU’nun en önemli yönetim organı olan ITU
Konseyi, iki olağan Tam Yetkili Temsilciler
Konferansı arasında, kendisine tanınan yetki
ve sorumluluklar ITU’yu yönetmek, birliğin
faaliyet, politika ve stratejilerinin günümüzün
dinamik, hızla değişen telekomünikasyon
çevresiyle uyumlu olmasını sağlayacak
genel telekomünikasyon politikalarını ortaya
koymakla görevli. Genel telekomünikasyon
politikalarını ortaya koyma, bunu sağlamak
için ITU’nun politika ve strateji planlarını
hazırlama, çalışma programlarını koordine
etme, bütçe ve harcamalarını onaylayan
Konsey, ayrıca, ITU’nun Anayasası,
Sözleşmesi, idari tüzüklerinin ve Tam Yetkili
Temsilciler Konferansları ile Birliğin diğer
konferans ve toplantılarında alınan kararların
uygulanmasını takip ediyor. ITU Konsey
Başkanlığı, bir önceki, mevcut ve bir sonraki
başkanın yer aldığı “troyka-üçlü yönetim”
tarafından yürütülüyor.
Konsey, 1947 yılında Atlantik City’de yapılan
Tam Yetkili Temsilciler Konferansı’nda İdari
Konsey adıyla kuruldu. Konsey üyeleri, ITU
üyesi ülkelerin toplamının yüzde 25’inden
oluşuyor. Üyeler, ITU’nun 5 idari bölgesinde
(A Bölgesi-Amerika Kıtası, B Bölgesi-Batı
Avrupa, C Bölgesi-Doğu Avrupa, D BölgesiAfrika, E Bölgesi-Asya ve Avustralya) yer alan
ülkeler arasından, eşit dağılım sağlayacak
şekilde belirleniyor. Bölgelerin çıkaracakları
üye sayıları, toplam üye sayılarının yüzde 25’i
oluyor. Buna göre yukarıdaki bölgelerin koltuk
sayıları; 8, 8, 5, 13 ve 12 olarak sıralanıyor.
11-21 Ekim 2011 tarihleri arasında Cenevre/
İsviçre’de gerçekleştirilen ITU Konseyi’nin
son yıllık olağan toplantısının oturumunun
Başkanlığı Meksika, Başkan Yardımcılığı ise
Türkiye tarafından yürütüldü. ITU Konseyi’nin
2012 yılında düzenlenecek oturumuna ise
Türkiye Başkanlık yapacak.
2011 ITU Konsey toplantısında ITU’ya yeni üye
olan Güney Sudan dahil olmak üzere, 23 ülke
Bakan ve Bakan Yardımcısı düzeyinde temsil
86
2012 NİSAN
BM ile ilişkileri Genel
Sekreterlik sağlıyor
Halen Dr. Hamadoun Toure
tarafından temsil edilen ITU Genel
Sekreterliği, Birlik faaliyetleri,
konferans ve enformasyon
hizmetleri, uzun dönemli
stratejik planlar ile faaliyetlerin
koordinasyonunu da içerecek
şekilde idari ve mali açılardan
yönetimi gerçekleştiriyor. Birliğin
en üst düzey doküman hazırlama
mercii olarak Genel Sekreterlik;
dokümanların hazırlanması,
basılması ve Birlik yayınlarının
dünya genelindeki alıcılara
ulaştırılması ile de görevli. Ayrıca
Birliğin basın, BM ve diğer uluslar
arası, bölgesel organizasyonlarla
ilişkilerini de Genel Sekreterlikçe
idare ediyor. ITU’nun birlik içi
haberleşmesini sağlayan Genel
Sekreterlik, insan kaynakları ile
ilgili politika hazırlama sürecinde
destek veriyor.
Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği’nin (ITU) belirlediği
çalışma alanları (sektör) ise şöyle
sıralanıyor:
Radyokomünikasyon
Sektörü (ITU-R)
edildi. Ayrıca toplantıya ITU Konseyi üyesi 48
ülkeden, 343 delege, 33 gözlemci ülke ile 7
sektör üyesi katıldı.
Konseyin bu toplantısında; ITU’nun 20122013 dönemini kapsayan iki yıllık bütçesi
onaylandı. Bu toplantıda ayrıca, İnternet
konularının değerlendirileceği 5’nci Dünya
Telekomünikasyon/BİT Forumu’nun 2013
yılında düzenlenmesine karar verildi.
Toplantıda, “İnternet kamu politikaları”
konusunda çalışacak bir çalışma grubu
kurularak, ITU’nun gelecek dönem dünya
konferanslarının tarihlerine karar verildi.
Özellikle 20. yüzyılın ikinci
yarısından sonra kullanımı büyük oranda artış
gösteren telsiz haberleşme sistemlerinin
teknik özelliklerine ve işletim prosedürlerine
karar verilmesinden sorumlu olan ITU-R
sektörü; radyo-frekans spektrumunun bütün
telsiz haberleşme hizmetleri tarafından
mantıklı, eşit, verimli ve ekonomik kullanımını
sağlamak amacıyla çalışmalar yapıyor.
Radyokomünikasyon Sektörü’nün 4 yılda
bir yapılan Dünya Radyokomünikasyon
Konferanslarına (World Radiocommunications
Conference-WRC), ilgili kuruluşların da
katıldığı bir çalışma grubu ile hazırlık yapılıyor
ve bu çalışmalar sonucunda Konferansın
gündemine yönelik ülke görüş ve katkıları
belirleniyor.
Telekomünikasyon Standardizasyon
Sektörü (ITU-T)
ITU Telekomünikasyon Standardizasyon
Sektörü (ITU-T), uluslararası telekomünikasyon
alanında teknik ve işletme standartlarının
geliştirilmesi, telekomünikasyon hizmetleri
için tarife ve muhasebeleşme usullerinin
belirlenmesine yönelik çalışıyor.
Telekomünikasyon Kalkınma Sektörü
(ITU-D)
ITU Telekomünikasyon Kalkınma Sektörü
(ITU-D), tüm dünyada telekomünikasyon
altyapısını genişletici ve yatırımları arttırıcı
önlemler alarak telekomünikasyonun dünyada
eşit olmayan gelişimini en aza indirme ve
önlemekle görevli. Bu amaca erişmek için,
kalkınmakta olan ülkeleri, bilgi ve iletişim
teknolojileri alanındaki uygulamaları için
teknik, mali ve insan kaynağı alanlarında
destekliyor, özellikle gelişmekte olan ülkelerin
ihtiyaçlarına odaklanan programlar geliştirip
yürütüyor.
ITU-D’nin genel politikalarını belirleme,
çalışma metot ve usullerini kabul etmek
üzere 4 yılda bir ITU Dünya Telekomünikasyon
Kalkınma Konferansları (World
Telecommunication Development Conference
-WTDC) düzenleniyor. Bu toplantıların 5’incisi,
24 Mayıs- 4 Haziran 2010 tarihleri arasında
Hindistan’ın Haydarabad kentinde yapıldı.
2002 yılında düzenlenen WTDC Konferansı
ise BTK’nın ev sahipliğinde İstanbul’da
gerçekleştirildi. BTK bünyesinde oluşturduğu
çeşitli çalışma gruplarıyla, koordineli bir
şekilde ITU’nun sektör çalışmalarını yakından
izliyor, faaliyetlerinde sektör önceliklerini
göz önünde tutuyor, düzenlenen yerinde
ve çevrimiçi kurslara personelin katılımını
sağlıyor.
Bilişim ve telekomünikasyonun üst kurum, örgüt ve birlikleri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
87
Dünya Telekomünikasyon Günü İzmir’de kutlandı
17 Mayıs’ta kutlanan
Dünya Telekomünikasyon
Günü etkinlikleri “Bilişim
Sektöründe Kadınların
Yeri ve Etkisi” teması ile
İzmir’de yapıldı.
O
rganizasyona tekrar aday olmasının ardından, Bilgi ve İletişim Kurumu (BTK)
tarafından yeniden görevlendirilen Tüm Telekomünikasyon ve İşadamları
Derneği (TÜTED), İzmir Hilton’da gerçekleştirdiği etkinlikle 2012 Dünya
Telekomünikasyon Günü’nü kutladı.
“TUİK verilerine göre ülkemizde 16-74 yas arasında kadınlar arasında İnternet
kullanımı oranı yüzde 35,3, erkeklerde yüzde 54,9’tir” diyen Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye’deki bölgeler arasındaki gelişme
konusunda da aradaki farkı kapatma amacıyla gerekli çalışmayı yaptıklarını anlattı.
Yıldırım, günün teması olan kadının iş hayatındaki yeri, sosyal hayatındaki yerine verilen
önemi vurguladı ve İzmir’in de bu yöndeki sosyal sorumluluk projelerine öncülük
ettiğini söyledi.
Son 10 yılda gelinen noktanın hiç de mütevazı olmadığına dikkat çeken BTK Kurul
Başkanı Tayfun Acarer, ICT sektöründe kadın istihdamına verilen öneme değindi.
Kadının Türkiye’nin 2023 hedeflerine çok büyük katkılar sağlayacağına inandıklarını
belirten Acarer, “Bilişim sektöründeki istihdamda yüzde 29 artış yaşanırken bilişimdeki
kadın istihdamındaki artış ise yüzde 40 olmuştur” dedi.
TÜTED Yönetim Kurulu Başkanı Adil Zafer Müftüoğlu, Dünya Telekomünikasyon Günü
etkinliklerinin sektörün başarılarının dile getirildiği ve bilgilere yenilerin eklediği bir
bayram olduğunu söyledi.
Avea CEO’su Erkan Akdemir, Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, Türk Telekom CEO’su
Gökhan Bozkurt ve Türksat CEO’su Özkan Dalbay’ın katıldığı ortak panelde “Sektörün
Liderlerinden Bilgi ve İletişimde Kadının Akıl Terine Bakış” konuşuldu. Panelin
moderatörlüğü BTK Kurul Üyesi Galip Zerey tarafından yapıldı.
Etkinlikte, moderatörlüğü BTK Kurum Başkan Yardımcısı Deniz Yanık üstlendiği “2023
Hedeflerine Doğru Sektörde Kadının Yeri” konulu panel ve Yetkilendirme Dairesi
Başkanı Elif Özdemir’in moderatörlüğünde, STK temsilcilerinin katıldığı panelde ise
konu “Sektör Sivil Toplum Örgütlenmesinde Kadının Yeri ve Önemi” oldu
88
2012 NİSAN
Bilişim ve telekomünikasyonun üst kurum, örgüt ve birlikleri
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
89
KOBİ’lişim
İ. İlker Tabak*
[email protected]
Son yıllardaki ekonomik krizlerden çıkış yolu olarak Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Yıllık Değerlendirme Raporları’nda da yer aldığı
üzere, işletmelerin bilişimsizlik maliyetlerinden kurtularak ekonomik düzlüğe çıkması için bilişim teknolojilerine yatırım yapmaları,
bu yatırımların da devlet tarafından teşvik edilmeleri önerilmektedir.
Söz konusu raporlarda [1] “…tüm dünyayı derinden etkileyen ‘Küresel Mali Kriz’ ile ilgili mücadelede, ülkemizde gerçekleştirilecek
faaliyetlerin bir ‘tasarruf politikası’ şeklinde reel sektörün dinamizmini etkilememesi için azami dikkat gösterilmelidir. Bilişim
Teknolojileri sektörüne olumsuz bir şekilde yansıyacak alışılmış tasarruf politikaları uygulanmamalı, yıllardır dile getirilen
Bilişimsizlik Maliyeti öncelikle e-Dönüşüm Türkiye Projesi’ne muhatap kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere tamamen ortadan
kaldırılmalıdır.
“Bu düşünceden hareketle ‘Küresel Mali Kriz’ ile mücadelenin temel unsurunun; BT yatırımlarının topyekün ve derhal
gerçekleştirilmesi ile mümkün olabileceği fikri benimsenmelidir” görüşü savunulmuştur.
KOBİ nedir?
Sizin KOBİ’niz hangisidir?
KOBİ tanımının ellili sayılardan teke inmesinin
üzerinden henüz on yıl geçmedi. KOBİ
konusunda yapılan tanımların çok sayıda
olduğunu, değişik kriterlere ve niteliklere
göre işletmelerin KOBİ sınıfına alındığını
öğrendiğimde aslında çok şaşırmamıştım.
Neyse ki, aklın yolu birdi ve KOBİ tanımı
yeniden yapılarak hangi işletmelerin
KOBİ sınıfında değerlendirilebileceği ve
desteklerden yararlanabileceği kısa sürede
tanımlandı.
Tanım yapmak doğru ve uygun bir adımdı.
Ancak, yapılan tanımı da yaşama geçirmek
tanımın kendisi kadar önemliydi.
KOBİ Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması
Hakkındaki Yönetmelik’teki tanıma göre
KOBİ, 250 Kişiden az yıllık çalışan istihdam
eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali
bilançosu 25.000.000 (Yirmibeşmilyon) TL’yi
aşmayan mikro işletme, küçük işletme ve orta
büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan
ekonomik birimdir. [2]
(*) TBD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
90
2012 NİSAN
SİMGE
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
91
Gerçekte KOBİ, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme midir?
Sizin KOBİ’niz hangisidir?
Kalıcı Olamayıp Batan İşletme (KOBİ)
Kendimin, Oğlumun, Babamın İşletmesi (KOBİ)
Kendin Ol, Başkasına İmrenme (KOBİ)
Kızımın, Oğlumun, Benim İşletmem (KOBİ)
Kredi Organizasyonuyla Batırılan İşletme (KOBİ)
Kriz Ortamında Batan İşletme (KOBİ)
Küçük Oğluma Bulduğum İş (KOBİ)
Küçük Oğlumun Başarılı / Basit İşi (KOBİ)
Küçük Ol, Büyümek İsteme (KOBİ)
Küçük Olamam Büyümek İstiyorum (KOBİ)
Küçük Olduğundan Batırılan İşletme (KOBİ)
Kudretli, Olgun, Babacan İşadamı (KOBİ)
Kurucu Ortağın Başlattığı İş (KOBİ)
Kendine uygun KOBİ tanımını yapan işletme sahipleri bu tanım ile uyumlu vizyonları
ile işlerini yürütmeye çalışmaktalar. Büyümek istemeyen KOBİ’ler bilişim teknolojileri
ile ilgilenmemekte kararlı gözüküyorlar. Bilişim alanında yatırım yapmak bir yana,
bilgisayarı oyuncak olarak bile kullanmak istemiyorlar.
İşletmelerin temel amaçlarının verimlilik düzeyini yükseltmek, kapasite ve kaliteyi
artırmak, maliyetleri düşürmek ve çalışma ortamının koşullarını uygun hale getirmek
olduğu bilinmektedir.
Günümüzde teknolojinin sürekli gelişip değişmesi, sermayenin küreselleşmesinin
de etkisiyle rekabet koşullarının sertleşmesi, işletmeleri, üretim sistemlerini daha
etkin, daha verimli, dolayısıyla daha düşük maliyetle yapılanmaya zorlamaktadır.
(Unutmayalım) Son yıllarda yaşanan küresel mali krizin aşılmasında alınacak önlemlerin
başında, bilişimsizlik maliyetini ortadan kaldırmak, bilişim ve uygulama yazılımı
teknolojilerine yatırım yapmak gelmektedir. Özellikle üretim sektöründeki kuruluşlar
için bir kurumsal kaynak planlama (İng. Enterprise Resource Planning System, ERP)
yazılımına sahip olmak ve başarıyla kullanabilmek yaşamcıl düzeyde önemlidir. [3]
1 Temmuz 2012’de yürürlüğe girecek yeni ticaret yasası ile işletmelerimiz zorunlu olarak
bilişim teknolojilerinden yararlanacak ve ekonomiye verdikleri katkıları bilişimsizlik
maliyetinden kurtulmuş olarak sürdürecekler.
Kaynaklar:
[1] TBD Bilişim’08, 2008 Yılı Değerlendirme
Raporu (Kasım 2008) ve TBD Bilişim’09, 2009 Yılı
Değerlendirme Raporu (Kasım 2009)
[2] http://www.turkforum.net/666872-kobi-nedir.
html (Haziran 2011)
[3] Türkdöküm, Sayı 19, Nisan-Haziran 2011, Sf:6062, Döküm Endüstrisinde ERP Yazılımı, E. Baransel
(Bilişim Ltd) (http://tudoksad.org.tr/assets/
Turkcast/TurkDokum19.pdf)
(*) TBD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
92
2012 NİSAN
SİMGE
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
93
Yarışmalar, törenler…
1. Bonomo, sosyal medyada kazanmış, bundan dolayı mutlu,
Exchange Programı olarak değişebilir. Yeni önerilere de gebe olduğumu
belirtmek isterim. (Nee gebe mi dedim, hayır hayır gebe demek istemedim,
ağzıma biber sürücem.)
mesutmuş. Kutlarım. Amaç da sosyal medyada kazanmaktı,
kim takar Eurovision’ı. Zaten TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin
bile “Birinci olmak istemiyorduk” diye açıklama yapmış. E
Genel Müdür istemiyor, esas oğlan istemiyor, bana n’oluyor?
Sosyal medyayı sosyal bulmayanlar utansın.
7. Bu işlere Oscar’ı örnek alıp nitelik kazandırmaya çalışan ülkemiz
2. Türkiye’den 1 puan bile alamayan İsveçli şarkıcı Loreen
8. Bu yazıdan keskin yargılarla ayrılmayı düşünmüyorum, benim hâlâ
Zineb’in (hatta Zeynep) yarışma tarihinde bir rekora imza
atarak, 372 puanla birinci olması ise yorumsuz ama sorulu:
Acaba biz müzikten anlamıyor muyuz?
3. Eurovision’ın olimpik bir şarkı sporu olarak format
değiştirmesi gerektiği ise benim sorunsalım. Neredeyse tüm
koreografilerin parende atmak üzere kurulu olması yarışmanın
formatıyla ilgili yeni fikirler doğurmama sebep olmuştur. İyi
atlayan kazansın. (Doğum mu dedim, pardon ağzımdan kaçtı.
Doğum demek istemedim.)
4. Bakü’ye yarışma sebebiyle yirmi binin üzerinde turist,
gazeteci ve temsilci gitmiş. Yarışma on sekiz bin seyirci
kapasiteli Chrystal Hall’u ağzına kadar doldurmuş. Yarışmayı
izleyenlerin büyük bir kısmı, bundan bir yıl önce Azerbaycan’ın
nerede olduğunu bile bilmiyormuş. En azından dünya üzerinde
Azerbaycanlı olmayan yirmi bin kişi bu ülkenin nerede
olduğunu öğrendi.
5. Eurovision şarkılarının hayatımızda incir çekirdeğini bile
dolduramamış etkisi sebebiyle bir diğer önerim; gelecek
yıl yarışmaya Burak Özçivit’in (nam-ı diğer Malkoçoğlu)
gitmesidir. Kuzey ülke hatunlarının oylarıyla ihya olacağımızı
hissediyorum. İngilizce miydi Türkçe miydi, sahnede gemi mi
olalım, Voltran’ı mı oluşturalım, darbukayı şarkının sonuna mı
başına mı koyalım derdine son verebilecek bir öneri yaptım
bence. Çok düşündüm bu noktada, sezaryenle çocuk doğursam
bu kadar zorlanmazdım. (Sezaryen demek istemedim.)
6. Kendi sınırlarımıza dönüyorum. Formatına müdahale
edilmesi gereken diğer bir yarışma/tören ise Kral TV Müzik
Ödülleri’dir şahsım nezdinde. Geçtiğimiz aylarda yapılmıştır.
DMC Genel Müdürü Samsun Demir’i tanıma fırsatı bulduğumuz
hatta sırf onu tanımadığım için sanatçı olamadığıma, bir
albümüm bile olamadığına kanaat getirdiğim şahıs. Ödül alan
mühim zatların daha da mühim olmak adına törene gelmemesi
ve kendisinin bu aşamada devreye girip hepsi adına ödülleri
teslim alan kişi olması oldukça dikkat çekicidir. Kendisi en çok
ödül teslim alan kişi unvanını hak etmiştir. Bu sebeple format
değişmese bile yarışmanın adı Kral TV ve Samsun Demir Ödül
94
Nihal Sandıkçı
2012 NİSAN
organizatörlerinin, hâlâ emekleme döneminde olduğunu gözlemlediğimi
saygılarımla arz ederim.
umudum var. Şaşkınlığım da bundan zaten. Belki de ülkemizin üstündeki
tören organize edememe hali bir “Yüzyıllık Yalnızlık” lanetidir ve bir şey
yaparsak geçer. O bir şey bulunana kadar beceriksizliklerimizle yüzleşmek
hem rahatlatır hem de daha iyiye götürür, götürebilir, değil mi?
Ufak gözlem…
1. Ödülünü almak için kürsüye çıkan ya çok sevinir (ki bu camiada çok
sevinmek hafiflik olarak değerlendirilebilir. Mutluluktan ölseniz bile soğuk
duruşunuza zeval getirmeyeceksiniz) ve saçmalar ya da söyleyecek söz
bulamadığı için heyecandan konuşamayarak tek kelâmla puan toplayan
insan olarak anılmayı tercih eder.
2. Çoğu “emeği geçen herkese teşekkür eder” ve gerçekten emeği geçmiş
olanların da emeklerini iki saniyede iç eder. Üç kişinin adını saymayı
beceremez. Belki de tercihi herkese hoş görünmektir, kim bilir. Ben ödül
alacak olsam “Albümüm için gereken parayı çatır çatır besteciye, aranjöre,
klip yönetmenine ödedim. Kimseye borcum yoktur. Bu nedenle annemden
başka teşekkür etmem gereken kimse de yoktur” diyeceğim.
3. Sahneye çıkanlar “yanaktan mı öpüşmeli miyim tokalaşıp bırakmalı
mıyım” çıkmazından yerine dönene kadar çıkamaz.
4. Yılların bir diğer “probleması” ise; sahneye davet edilen kişi işi bittiğinde
geldiği yoldan mı sahne arkasından mı çıkış yapacaktır?
5. Sunucu, iki kişiden oluşur. Çoğunlukla ikisi de birbirinden hoşlanmaz ve
martı gibi ağızdan laf kapma ateşiyle sona doğru kor olurlar.
6. Kadın sunucu öyle dar, öyle rahatsız bir tuvalet giyer ki, izleyen herkes
“Allahım bu kadın gerçekten büyük acılar içinde…” diye piyango bir derde
gark olur.
7. Erkek sunucunun görevi daha çok sahneye gelen hatunların –ki onlar da
öyle dar, öyle rahatsız tuvalet giyenlerdendir- ellerinden tutup düşmelerini
önlemektir.
8. Bu konu gerçekten bir sorun mudur? Tabii ki değil, eğlenmeye
çalışıyoruz şurada. Bir de her Türk gibi ben de eleştirmeyi çok ama çok
seviyorum. Ve her Türk gibi eleştirilmekten hiç mi hiç hoşlanmıyorum.
Sevgilerimle…
MÜZİK
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
95
Yeni bir standart: ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetimi Sistemi: Gereksinimler
Dr. İzzet Gökhan
Özbilgin
K
urumların en etkin bir şekilde yönetmesi gereken
süreçlerden birisi de iş sürekliliğidir. Bir hizmet
kesintisi yaşanmadığında önemi fark edilmeyen bu
süreç, eksikliğinde veya iyi yönetilmediğinde kurumların
yok olmasına kadar gidebilecek büyük etkiye sahiptir.
Aslında iş sürekliliği sadece kurumların değil, bireylerin
dahi yaşamlarını sürdürürken önem vermeleri gereken bir
husustur. Günlük hayatımızda bankacılık işlemleri veya
uçak yolculuğu öncesi mobil check-in gibi birçok iş cep
telefonlarına aktarılmış durumdadır. Aslında teknolojinin
sunduğu bu imkânlardan faydalanırken yaşanabilecek
muhtemel sorunları düşünmek gerekir. Örneğin; yurt dışına
gitmek üzere pasaport kontrolünden geçtikten sonra cep
telefonumuzun pilinin bitmesinden dolayı telefonda bulunan
uçak biniş kartını yetkililere sunamadığımızı düşünürsek,
yaşayacağımız sıkıntının büyüklüğü bu sürecin ne kadar
önemli olduğu göstermektedir. Bu derece yaşamımızı
etkileyen husus kurumların devamlılığı ve etkinliği
için de aynı derecede hayati öneme sahiptir.
Bu yazımızda iş sürekliliği süreci hakkında
kısa açıklamalar yapıldıktan sonra Mayıs
ayında yayımlanan ve uluslararası
kabul edilen iş sürekliliği yönetim
sistemi standardı hakkında
bilgi verilecektir.
96
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
97
İş sürekliliği nedir?
Üst Yönetim Desteği:
İş sürekliliği
çalışmalarına başlanırken öncelikle üst
yönetim seviyesinde onay alınmalı, sistemin
oluşturulması ve yaşatılması aşamasında üst
yönetimin desteğinin sağlanması gereklidir.
Bu süreçler boyunca üst yönetim gerek
raporlarla gerek toplantılarla gerekse
tatbikatların sonuçları ile devamlı olarak
bilgilendirilmeli, süreç içinde tutulması
gereklidir.
İş sürekliliği kavramına ilişkin çok çeşitli
tanımlar bulunabilir. Bu tanımların hepsi
sürecin farklı bir yerine önem göstermekle
birlikte, iş sürekliliği kısaca “önceden
belirlenmiş, kabul edilebilir seviyelerde işlerin
devam edebilmesine yönelik olarak kurumun
karşılaştığı kesintilere kurumun cevap
verebilme becerisi” şeklinde tanımlanabilir.
Bir başka tanımda ise “iş sürekliliği, büyük
ya da küçük organizasyonların işlerinin
aksamasına neden olan kesintilere karşılık
vermesini sağlayacak süreç, karar, kural ve
etkinliklerin tümü” şeklinde ele alınmıştır.
Organizasyonun iş süreçlerinin ne kadar
kesintiyi kaldırabildiği, bu süre zarfında tekrar
süreci çalıştırılabilir konuma getirmek için
neler yapılması ve bu yapılacakları ne kadar
bir sürede yapması gerektiği iş sürekliliği
çalışmalarının temelini oluşturmaktadır.
Bu sayede iş sürekliliği, organizasyonlara
iş kesintileri halinde hayata geçirmeleri için
önceden tanımlanmış, kabul edilebilir düzeyde
yol gösterici uygulamalar sunar.
Yukarıdaki tanımlarda geçen ve gene birçok
iş sürekliliği ile ilgili tanım ve çalışmalarda
geçmekte olan “kesintiler” kavramını ayrıca
değerlendirmek gerekir. Çoğu zaman bu
kavram sadece “felaketler veya kurumun
kontrolü dışında yaşananlar” olarak ele
alınmaktadır. Hâlbuki kurumların bilgisi veya
kontrolü dâhilinde yaşanan çalışmalar dahi
kurumlarda kesintiler yaratabilecektir.
Örneğin bir ağ altyapı değişikliği, hizmet
verilen yer değişikliği veya yeni sürdüğünüz
bir ürüne karşı beklediğinizden çok daha
fazla talep oluşması kurumlarda işlerin
belirlenen düzeyinde devam etmesini
etkileyebilir. Bu bakımdan sadece negatif
değil, pozitif durumların bir başka deyişle
kurumun çalışmalarını iyileştirmeye yönelik
faaliyetlerin dahi iş sürekliliği kapsamında
değerlendirilmelidir.
98
2012 NİSAN
Strateji Planının Bir Parçası Olma:
İş sürekliliği kendi içinde bir süreç değil,
stratejik hedeflere paralel olarak geliştirilerek
stratejik planının bir parçası olmalıdır.
Kurumun işleyişinde aksaklık çıkmaması
için her daim güncel ve ihtiyacı karşılayan bir
durumda olmalıdır.
İş sürekliliği organizasyonu ve
koordinasyonu: İş sürekliliği kurumun
İş sürekliliği vs felaket
kurtarma
İş sürekliliği ile birlikte her zaman dile
getirilen bir diğer önemli konu ise felaket
kurtarma olup, çoğu zaman bu iki süreç
arasındaki ilişki karıştırılmaktadır. Buradaki
en önemli husus bu tanımların net olarak
yapılması gereğidir. Felaket kurtarma planı,
kısaca bir felaket gerçekleştiğinde alınacak
aksiyonları ele alırken, iş sürekliliği planı
ise sadece felaket anı için değil, yukarıda
da açıklandığı gibi, işin gerekliliği gereği,
plan dâhilinde yapılacak kesilmelerde
veya kuruma yönelik pozitif değişimlerde
yaşanacak kesintiler dahi neler yapılacağını
belirlemektedir. İş sürekliği daha çok
“önleyici” stratejileri içerirken, felaketten
kurtarma “düzeltici” kontrol ve aksiyonlardan
yola çıkmaktadır. Bir başka deyişle, felaket
kurtarma planı iş sürekliliği planının bir
alt süreci olarak değerlendirilmeli ve daha
çok bilgi işlem, bilgi teknolojileri birimlerini
ile ilişkilendirilmelidir. Ama her ikisi de bir
km taşı veya varılacak hedef değil, sürekli
geliştirilecek ve işletilecek süreçlerdir.
İş Sürekliliği yönetiminde
kritik başarı faktörleri
İş sürekliliği yönetiminde organizasyon farkı
İş sürekliliği yönetiminde, organizasyon farkı
gözetmeksizin ele alınması gereken temel
hususlar bulunmaktadır. Aşağıda kısaca
açıklanmaya çalışılan bu faktörlerin çoğu
aslında sadece iş sürekliliği değil, her yönetim
sisteminde ele alınması ve uygulanması
beklenmektedir.
birçok bölümünü ilgilendiren bir çalışmadır.
Bu nedenle çalışma grupları oluşturulmalı,
doğru kişiler doğru çalışma gruplarına dâhil
edilmelidir.
Risk analizi ve iş etki analizi: İş etki
analizi bir iş kesintisinin iş üzerinde yaratacağı
etkinin analiz edilme uğraşıdır. İş sürekliliği,
bu çabanın çıktılarına göre oluşturulmalıdır.
Bu analizin doğru yapılması iş sürekliliğinin
olabildiğince doğru olmasını sağlayacaktır.
Analiz sırasında kabul edilebilir kesinti
süreleri, maksimum kesinti süreleri ve
süreçlerin kurum için kritikliği açık bir şekilde
belirlenmelidir. Risk ve iş etki analizine göre
iş sürekliliği stratejileri belirlenmeli ve bu
analizler şartlar değiştiğinde yenilenerek
güncel tutulmalıdır.
Finansal yeterlilik sağlanması:
İş sürekliliği oluşturulurken bütçe iyi
belirlenmeli ve planlanmalıdır.
Altyapı: Gelişen teknoloji ile günümüzde
çoğu kurum bilgi teknolojilerine yüksek
derecede bağımlı hale gelmiştir. Bunun
sonucunda bilgi sistemleri altyapısının iş
sürekliliği ihtiyaçlarını karşılaması ayrı bir
önem kazanmıştır.
Dokümantasyon: Kurumun iş sürekliliği
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
99
planının, iş sürekliliği yönetim kapsamının, kriz planlarının ve olası kriz durumlarında
uygulanacak prosedürlerinin hazır ve güncel olması kritik öneme sahiptir.
Periyodik tatbikatlar: Kurum ve çalışanlarının her daim hazır olabilmelerini sağlamak için
belirli zaman aralıklarında tatbikatlar düzenlenmelidir.
Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri: Kurum çapında
eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin yapılmalıdır.
Güncelleme: Kurumun faaliyetlerinde ve süreçlerindeki her
değişiklik iş sürekliliği planlarına yansıtılmalı, değişen süreçlere ve
faaliyetlere göre planlar güncellenmedir.
ISO 22301 nasıl oluştu?
İş sürekliliği ile ilgili standartların geçmişi 2003 yılında BSI (British
Standards Intitution) tarafından yayımlanan PAS (Publicly Avaible Specification) kuralları ile
başladığı kabul edilebilir. Daha sonra bu rehber geri çekilerek, 2006 yılında resmi bir standart
olan “BS 25999-1:2006 İş Sürekliliği Yönetimi: Uygulama Kuralları” yayımlanmıştır. Bu kurallar
iş sürekliliği yönetiminin çeşitli prosedür, koşul ve politikalarının yönetimini idare etmek için
oluşturulmuştur. İş sürekliliği yönetim sitemine ilişkin ikinci önemli standart ise Kasım 2007’de
yayımlanmıştır. “BS 25999-2:2007 İş Sürekliliği Yönetimi-Gereksinimler” olarak adlandırılan bu
bölümde ise iş sürekliliği yönetimi için olmazsa olmaz gereksinimler belirtilmektedir.
Şimdiye kadar bir İngiliz standardı olan bu standart 15 Mayıs 2012 tarihi itibariyle yapılan
değişikliklerle birlikte 156 ülke tarafından uluslararası standart olarak kabul edilmiş ve “ISO
22301:2012 Societal Security – Business Continuity Management Systems – Requirements”
ismiyle ISO standardı olarak yayımlanmıştır.
Benzer bir süreç, daha önce hepimizin de bildiği ve her geçen gün daha da kullanmaya başladığı
Bilgi Güvenli Yönetim Sistemi standartlarında yaşanmıştı. BS 27999-2 olarak başlayan bilgi
güvenliği süreci daha sonra ISO 27001 olarak hem uygulayıcı kurumların hem de belgelendirme
kuruluşlarının portföylerinde yer almıştı.
ISO 22301 vs BS 25999-2
ISO 22301, kurumu kesintiye uğratacak olaylar meydana geldiğinde kurumun hazırlıklı
olması, cevap verebilmesi ve geri dönebilmesi için dokümante edilmiş bir yönetim sitemine
ilişkin gereksinimleri belirler. Her tipte ve büyüklükte organizasyon için uyarlanabilir olan
bu standart organizasyonun tanınması, yönetimin desteği, planlama, kaynak tahsisi, sürecin
işletilmesi, performans değerlendirmesi ve iyileşme başlıklarında ana maddeler içermektedir.
Organizasyonun anlaşılması, ilgili tarafların ihtiyaç ve beklentilerin belirlenmesi, yönetimin
taahhüdü, iletişim ve uyarı sistemi ve son olarak izleme, ölçme, analiz ve değerlendirme
başlıkları önceki standarda göre belirtebileceğim büyük farklar…Onun dışında kapsamın
belirlenmesi, risk değerlendirme gibi bazı süreçlerde de değişiklikler olduğu görülmektedir.
ISO 22301’e geçiş nasıl olacaktır?
ISO 22301 yaklaşık 160 ülke tarafından onaylanmış bir standart olarak yayımlandı. Daha önce
her ne kadar tüm dünyada uygulanmakta olsa da BS 25999-2 bir İngiliz standardı idi.Kurumlar
Kasım 2012’ye kadar ister bu yeni standardı referans alarak isterlerse mevcut BS2999-2’i
dikkate alarak belgelenme süreçlerine devam edebilecekler. Kasım 2012’den sonra ise sadece
ISO 22301’e göre belgelenme mümkün olabilecek.Mevcut BS25999 standardına sahip kurumlar
ise Mayıs 2014’e kadar kurmuş oldukları sistemi bu yeni standarda göre yükseltmeleri
gerekmektedir.
100
2012 NİSAN
Son olarak…
Uluslararası bir standart olması ile birlikte iş sürekliliği süreci kurumlarda daha öncelikli bir
sürece dönüşecektir. Bugün birçok kurum ve kuruluş birlikte çalışmakta, birbirleriyle ciddi veri
alış verişinde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla organizasyonların kendi iş sürekliliği yeterli olmayıp,
çalıştıkları organizasyonların da bir iş sürekliliği planının olması ve işlemesi gerekmektedir.
Ancak bu şekilde yaşanacak olayların etkisini minimize edebilir. Önümüzdeki süreçte aynı
sektörde çalışan organizasyonların bu kapsamda çalışmalar başlatması önemlidir.
Gerek kamu veya özel sektör gerekse küçük veya büyük tüm kurumlar iş sürekliliği kavramını
çok iyi anlamaları, kavramların içini doldurmaları ve mutlaka ortak dili oluşturmaları
gerekmektedir. Aksi takdirde yapılan tüm çalışmalar, yapılan tüm harcamalar boşa gidecek,
büyük bir zaman ve para kaybına sebebiyet verecektir. Bu aşamada ISO 22301 gibi uluslararası
standartların önemi daha da ortaya çıkmaktadır. Bu standartları herkes okuyup anladığında,
özellikle toplantılarda, seminerlerde sadece ürün bazlı değil, aynı zamanda sürecin yönetimi
ile ilgili teknik hususlar değerlendirildiğinde veya bu standartlarda geçen kavramlar
konuşulduğunda ortak dile kavuşmak çok kolay olacaktır. Bu kapsamda standardın biran önce
bir Türk standardı haline getirilmesi ve Türkçe’ye çevrilmesi gerekmektedir. Hatta iş sürekliliği,
üniversitelerimizde ders olarak dahi işlenebilecek genişlikte ve önemde bir konu olmuştur.
Son söz…Kış olmasaydı bahar bu kadar hoş, sıkıntı olmasaydı refah bu kadar güzel
olmazdı. (If we had no winter, the spring would not be so pleasant; if we did not
sometimes taste of adversity, prosperity would not be so welcome… Anne Bradstreet)
İş Sürekliliği ve üç soru…
1. Aşağıdakilerden hangisi bir organizasyondaki İş Sürekliliği Yönetimini en iyi tanımlar?
a. Etkin bir şekilde yönetilmesi gereken iteratif bir süreçtir.
b. Operasyonel risklerde uzman olan kişiler tarafından yönetilmelidir.
c. İyi bir proje yönetim eşikleri gerektiren bir projedir.
d. Bilgi güvenliği uzmanları tarafından yönetilmelidir.
2. Başarılı bir İş Sürekliliği Planı (İSP) hazırlanırken, son kullanıcının katılımı hangi aşamada
kritiktir?
a. İşlerin kurtarılma stratejilerinin belirlenme aşaması
b. Detay plan hazırlanma aşaması
c. İş etki analizi aşaması
d. Test ve bakım aşaması
3. Felaket Kurtarma Planı
a. İSP’nin teknoloji kısmını oluşturur.
b. İSP’nin operasyonel kısmını oluşturur.
c. İSP’nin fonksiyonel kısmını oluşturur.
d. İSP’nin tamamının koordinasyonunu oluşturur.
CEVAPLAR:
1.a 2.c 3.a
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
101
Dünya işçileri, bilişimle
örgütlenmeli
İnternet ve sosyal medyanın küresel işçi örgütlenmesi ve
direnişinde önemine işaret eden ABD’li aktivist Zeltzer,
örgütlemenin yolunun yeni teknolojilerden geçtiğine
dikkat çekti. Teknolojinin, küresel dayanışmanın zeminini
oluşturduğunu belirten Zeltzer, bilişim işçilerinin uluslararası
bir ağ geliştirmesi gerektiğini vurguladı.
Fatma Ağaç
A
BD’li aktivist, Uluslarası İşletme
Mühendisleri Sendikası (International
Union of Operating Engineers- IUOE)
üyesi Steve Zeltzer, işçilerin teknolojiyi
örgütlenmek, kapitalizmin ise sendikalaşmayı
önlemek için kullandığını söyledi.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara
Şubesi tarafından 5 Mayıs 2012’de düzenlenen
“Bilişim teknolojileri kapital ve emeğin
dönüşümü” konulu toplantıda, teknolojik
dönüşümler ışığında emek örgütlenmesinin
önündeki engel ve olanaklar tartışıldı.
EMO Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen
toplantının moderatörlüğünü yapan EMO
Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Sayman Üyesi
Taylan Özgür Yıldırım, teknolojik devrimin,
kapitalist üretim ve emek süreçlerinde
önemli dönüşüm yarattığını bildirdi. İletişim
teknolojilerinin kitleselleşmede önemli bir
araç olduğuna değinen Yıldırım, işçi sınıfının
dönüşüm ve örgütlenme pratiklerine bilişim
teknolojilerinin etkisini anlattı.
Toplantının davetli konuşmacısı olan
LaborTech’in kurucu ve yürütücüsü Steve
Zeltzer, İnternet ve sosyal medyanın küresel
işçi örgütlenmesi ve direnişinde çok önemli
olduğunu belirterek “Emek hareketinin
küresel çapta örgütlenmesi ve dayanışma
zemininin oluşturulması için yeni teknolojiler
büyük önem taşıyor” dedi.
102
2012 NİSAN
TEKEL işçilerinin yeni teknolojileri
kullanması Türkiye için bir milattı
İşçi sınıfının dünyanın birçok bölgesinde hak
mücadelesi verdiğini anlatan Zeltzer, bu
mücadelelerin birbirinden haberdar olmasının
küresel dayanışma zemininin oluşturulması
açısından önemini dile getirerek sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Mısır fabrika işçilerinden Çin’de çalışan
işçilere kadar her yerde İnternet aracılığıyla
bağlantı kurulmaya başlandı. TEKEL işçilerinin
mücadelesi yeni teknolojilerin kullanılması
bakımından Türkiye için bir milattı. ABD’de
de TEKEL işçilerinin mücadelesi heyecan
yaratmıştı. Dünyanın her tarafında verilen bu
mücadelelerin tek bir mücadele olduğunu
görmemiz gerekiyor. Yeni teknolojiler, bu
farklı emek mücadelelerinin birbirinden
haberdar olarak deneyimlerini paylaşması
ve mücadelenin uluslararasılaşması
bakımından büyük önem taşıyor. Ancak
teknolojinin kullanılması, iki taraflı bir bıçak.
İşçiler mücadelelerini anında videoya çekip
herhangi bir sansür olmaksızın küresel bir
şekilde dünyaya duyurabiliyor, hikâyelerini
anlatabiliyorlar. Öte yandan cep telefonları
aynı zamanda işçilerin nerede olduğunu takip
etmek için de kullanılabilir. Örgütlenmeye
çalıştığınız zaman bu araç yoluyla takip
edilebilirsiniz.”
İşçilerin İnternet ve sosyal medyayı kullanma
konusunda iyi olmadıklarının altını çizen
Zeltzer, işçilerin bu konuda eğitilmesi
gerektiğini belirtti. İnternet üzerinden sunulan
işçi eylemlerinin medya ambargosunu
kırdığını, kapitalistlerin ise işçilerin İnternet
üzerinde bir araya gelmelerini engellemeye
çalıştıklarını vurgulayan Zeltzer konuşmasına
şöyle devam etti:
“Tüm dünyada ortaya çıkan yeni iletişim
teknolojileri, küresel açıdan yeni bir
dayanışmanın zeminini oluşturmaya başladı.
Kapitalist medyanın bize karşı uyguladığı
haber ambargosunu YouTube, Twitter vs.
araçları kullanarak aşabiliyoruz.
Özellikle Afrika’da; Afrika’nın belli
kesimlerinde, nüfusun yüzde 5’inin iletişiminin
olduğu yerlerde çalışan göçmen işçiler,
kendi cep telefonlarıyla dünya ile bağlantılı
durumdalar. Bu insanların İnternet kafeleri
kullanarak birbirleriyle iletişimleri mümkün.
1995 yılında Taşıma ve Genel İşçiler Birliği
Liverpol’da bir grev örgütledi ve İnternet’te
dayanışmanın gerçekleşmesi ilk kez bu grevde
gerçekleştirildi. Avustralya’ya kadar uzanan
dayanışmanın sağlandığı bir grev yaşandı.”
“Örgütlemenin yolu yeni
teknolojilerden geçiyor”
Teknoloji işçilerinin kendi yaptıkları işin
kontrolüne sahip olmadıkları, bazı bilişim
firmalarının sendikalaşmayı engellemek
için dışarıdan geçici işçi aldığını ifade eden
Zeltzer, bilişim işçilerinin uluslararası bir
ağı bulunmadığına işaret ederek bunun
geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
ABD’de grev örgütlemek ve sendikalaşmak
isteyen işçilerin “facebook” ve “twitter”i
kullandıklarını belirten Zeltzer, patronların da
aynı sosyal medyayı eylemlere katılanları işten
kovmak için kullandığını kaydetti. Zeltzer,
insanların, çalışan işçilerin bu araçların daha
etkin olarak kullanımı konusunda eğitilmesi
gerektiğini vurguladı. Yeni teknolojilerin
kapitalist sınıfın icat ettiği araçlar
olduğunu, işçi sınıfına demokratik haklarını
kapitalistlerin sunmayacağını belirten Zeltzer,
“Bir yeni dünya düzeni kurulacaksa bu
yeni dünya düzeni işçiler olacaksa bizim de
İnternet’I, teknolojiyi kullanmaya ihtiyacımız
olacak. İnşa edeceğimiz emek hareketi için
bu teknolojilere ihtiyacımız var. Yüz yüze
gelmeyen, ortak bir mekânda çalışmayan
işçileri örgütlemenin yolu yeni teknolojilerden
geçiyor. Elbette işçi sınıfı kendine özgü
araçları da geliştirmek zorunda” diye konuştu.
Uluslararası İşçi ve İletişim Festivali
LaborComm 2012 için davetli konuşmacı
olarak Türkiye’ye gelen Zeltzer,1983’ten beri
emek temalı televizyon programları hazırlayor
ve belgeseller çekiyor.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
103
14. Kamu BİB’te, “bilişimle sürdürülebilirlik” ele alındı
“Kamuda Bulut Bilişim”, “İş Sürekliliği Yönetimi” ve “Kamuda Bilişim Projeleri Nasıl Hazırlanmalı” başlıklı raporların irdelendiği 14.
Kamu Bilişim Platformu’nda TBD Başkanı Menteş, Türkiye’de ilk “sanal plaket”i, ekranda Bakan Yıldırım’a sundu. Etkinlikte TBD Başkanı
Menteş, “Teknolojik ihtiyaçlar karşılanırken yerli tercihi olmalı” derken, Bakan Yıldırım, “bulut bilişim” alanında tüm tarafların bir araya
gelip yol haritası oluşturulması gerektiğini söyledi.
Aslıhan Bozkurt-Fatma Ağaç
T
ürkiye Bilişim Derneği’nin (TBD) her yıl düzenlediği
geleneksel etkinliklerinden biri Kamu Bilgi İşlem
Merkezleri Yöneticileri Birliği (Kamu-BİB), Kamu
Bilişim Platformu, 10-13 Mayıs 2012 tarihleri arasında
Gloria Golf Otel Antalya’da gerçekleştirildi. Gücünü
ve etkisini, bilişimcilerin birey olarak verdiği gönüllü
desteklerden alan, yıllardır kamu yararına düzenlediği
faaliyetlerle Türkiye’nin bilgi toplumu olma sürecine
katkı veren TBD, bir yıl boyunca yüzlerce kişinin gönüllü
katkısı ve katılımıyla ortaya çıkardığı raporlarına son
biçimini vermek üzere tüm bilişimcileri, 14. Kamu
Bilişim Platformu etkinliğinde bir araya getirdi.
Ülke sorunlarına çözüm üreten bilişimcilerin
birikimlerini paylaştığı, ortak akıl platformu olan
TBD Kamu-BİB, bu yıl “Bilişimle Sürdürülebilirlik”
ana temasıyla düzenlendi. Etkinlikte BİM yöneticileri,
sektör ve uzmanları, bir araya gelerek hazırladıkları
raporları ilgili tüm kesimlerle paylaştı. TBD KamuBİB’in 14. toplantısında, “Kamuda Bulut Bilişim”, “İş
Sürekliliği Yönetimi” ve “Kamuda Bilişim Projeleri Nasıl
Hazırlanmalı” başlıklı raporlar ele alınıp tartışıldı.
Etkinliğin açılışında konuşan TBD Yönetim Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Turhan Menteş, “Teknolojik ihtiyaçlar
karşılanırken yerli tercihi olmalı” derken, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, “bulut
bilişim” alanında politika, strateji ve düzenlemeler için
tüm tarafların bir araya gelip yol haritası oluşturulması
gerektiğini söyledi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
(BTK) Başkanı Dr. Tayfun Acarer ise, siber güvenlik
tatbikatlarını önemsediklerini belirterek, bu yıl için 2
siber güvenlik tatbikatı planladıklarını bildirdi.
104
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
105
Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş
çalışmalarında kamu bilgi işlem
birimleri ve özel sektörün katılımıyla;
bilgi teknolojilerinin etkili ve yaygın
kullanımı, kamu hizmetlerinin etkin
ve verimli sunabilmesi, ulusal bilişim
politikalarının oluşturulmasına katkı
sağlanması, bilgi paylaşımının artırılması,
mesleki dayanışma ve sorunlara ortak
çözümler geliştirilmesi amacıyla TBD
Kamu-BİB, 1997’de kuruldu. Dünyada
başka örneği bulunmayan, tüm kamu bilgi
işlem yöneticilerinin doğal üyesi oldukları
platformun 14. toplantısını Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile
Bilgi Teknolojileri ve BTK ile Digital
Türkiye Platformu da destekledi.
Kamu hizmetlerinin kesintisiz ve
sürekli hizmet verme sürecinde
bilişim teknolojilerinin kullanımının
yaygınlaştırılması, diğer bir deyişle
“bilişimle sürdürülebilirlik”, katılımcılığı
sağlamanın en önemli araçlarından biri
olarak biliniyor. 1980’lerin sonlarına
doğru önem kazanmaya başlayan bir
kavram olan “sürdürülebilirlik”, en basit
tanımıyla, bir toplumun ya da sürekliliği
olan herhangi bir sistemin işlerini;
sistemin hayati bağı olan ana kaynakları
bozmadan, tüketmeden ve o kaynaklara
aşırı yüklenmeden devam ettirebilmesi
yeteneği olarak tanımlanıyor. Günümüzde
ülkelerin kalkınma ve büyümesinin
temel unsurlarından birini oluşturuyor.
Sürdürülebilir büyüme stratejileri
açısından bilişim, tartışılmaz bir öneme
sahip.
TBD Kamu-BİB’in açılış konuşmalarını
TBD Kamu-BİB Yürütme Kurulu Başkanı
Mehmet Yılmazer, TBD Yönetim Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Menteş, Datateknik
Pazarlama ve İş Geliştirme’den Sorumlu
İcra Kurulu Üyesi Uğur Terzioğlu, AlcatelLucent Enterprice Ülke Direktörü
Çağlayan Nur, Turkcell Kurumsal
Müşteriler Bölüm Başkanı Tuğrul Cora ile
BTK Başkanı Dr. Acarer yaptı. Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım
da 14. Kamu-BİB’in açılışına video
konferansla katıldı.
Bilişimcilere yapılan haksızlık
Etkinliğin açış konuşmasını yapan Kamu
Bilişim Platformu Yürütme Kurulu Başkanı
Mehmet Yılmazer, “Büyük bir öngörüyle”
kurulan ve 41 yıllık bir geçmişe sahip olan
TBD’nin görevleri arasında, ulusal bilişim
politikalarının sağlıklı olarak oluşturulmasına
katkı sağlamanın bulunduğunu söyledi. Bu
yıl 14’üncüsü düzenlenen Kamu Bilişim
Platformu’nun (Kamu-BİB), kamunun
teknolojiyle ilgili gereksinim ve sıkıntılarına
çözüm geliştirilmesi için çalıştığını anımsatan
Yılmazer, kamuda birçok önemli bilişim projesi
geliştirildiğini belirtti. İki gün boyunca Ekim
2011’den beri özverili çabalarla oluşturulan 3
106
2012 NİSAN
çalışma grubu raporunun tartışılacağını, değerlendirilip yayına hazır hale getirileceğini
kaydeden Yılmazer, raporların başta kurumlar olmak üzere ihtiyaç duyacağı düşünülen
tüm kesimlerle TBD Kamu-BİB web sayfasında yayımlanarak paylaşılacağını bildirdi.
Kamuda yürütülen ve tüm dünyaya örnek oluşturan büyük bilişim projelerin başarısında
kalifiye “bilişim personeli”nin çalışıyor olmasının en önemli etkenlerden biri olduğuna
işaret eden Yılmazer, kamudaki programcı ve çözümleyicilerden oluşan kalifiye bilişim
personelinin, zaman mevhumu olmadan, her an stresli bir çalışma ortamında, riskli ve
sorumluluk gerektiren işler yaptıklarını anlattı. Yılmazer, “Yaptıkları iş teknik olmasına
rağmen genel idari hizmetler sınıfında olmaları, bunun yanında folklor araştırmacısı,
müze araştırmacısı, kütüphaneci, arşivci, kitap patologu ve sosyolog unvanlı kadroların
teknik hizmetler sınıfında olması biz bilişimcilere yapılan bir haksızlık olduğunu
düşünüyoruz” dedi.
Konu ile ilgili Kamu-BİB olarak çalışma yaptıklarını, rapor oluşturup ilgili yerlere
ulaştırdıklarını bildiren Yılmazer, 14 yıl boyunca zor süreçler yaşadıklarını söyledi.
Menteş: Kamu tarafından tetiklenen bir sektör olmalıyız
TBD Başkanı Turhan Menteş, öncelikle 41.yılını kutlayan dernek ile durumdan vazife
çıkaran özveri ve sadece gönüllülük esasıyla çalışan TBD Kamu-BİB’in çalışmalarından
söz ederek sözlerine başladı. Türkiye’nin 16. büyük ekonomi ve 7. büyük pazar
olduğunu anımsatan Menteş, hükümetin 2023’te dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına
girme, “Türkiye’de 160 milyar dolar sektör büyüklüğü, 30 milyar dolar ileri teknoloji, bir
milyon nitelikli bilişim istihdamı” şeklindeki hedefinin gerçekleşmesinin, yüzde 8.5’lik
büyüme ile sağlanabileceğine işaret etti.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
107
“Son 10 yılda yüzde 4.5 büyüyen Türkiye,
yüzde 6.5’lik büyüme ile mevcut durumunu
sergileyecektir. İlk 10’a büyüme girebilmek
için yüzde 8.5 büyüme sağlanmalı. Bu
büyüme, klasik ekonomik aktörlerin hiçbiri ile
sağlanamaz. Sadece bilişim teknolojilerinin
etkin ve verimli kullanımıyla olanaklı Bu
sadece bilişimdeki ataklarla geliştirilebilir”
diyen Menteş, Türkiye’nin öncelikle yol
haritası çıkarması gerektiğinin altını çizdi.
Menteş, sektör STK’larından oluşan Digital
Türkiye Platformu olarak söz konusu
hedefi yakalamak için neler yapılabileceği
konusunda çalıştıklarını, uzmanlar aracılığıyla
hazırladıkları senaryonun “Atılım içim Bilişim”
adıyla önümüzdeki günlerde açıklayacaklarını
duyurdu.
Türkiye’de son 30 yılda bilişim sektöründe
yüzde 50’lik yatırımla önemli kamu güzel,
dünyaya örnek gösterilen uygulama ve
bilgi işlem projeleri geliştirildiğini ancak
bunların dünyaya pazarlanamadığını
anlatan Menteş, söz konusu büyük kamu
projelerini değerlendirip yaygınlaştırmaya,
ülkeye katma değer sağlayabilecek noktaya
getirilebileceğini kaydetti. Günümüzde büyük
BT projelerinin hazırlanamaz hale geldiğine
dikkat çeken Menteş, bunu sağlayacak
sistem entegratörlerine ihtiyaç duyulduğunu
vurgulayarak şunları söyledi:
“Kamu, özel sektör ile büyük projeler
geliştirmeli ve kamu eliyle proje yapma
kolaycılığından kaçınmalı. Geliştirilen ve
geliştirilecek büyük projelerden oluşan
pazarımızı kendimize açmadan büyüyemeyiz.
Kamu bilgi işlem yöneticileri yerli teknolojik
ürünleri tercih etmeli, teknolojik ihtiyaçlar
karşılanırken yerli tercih edilmeli, kamu
tarafından tetiklenen bir sektör olmalıyız.
Kamu bilişim projeleri sadece satın alma
projeleri değildir. Aynı zamanda hizmet satın
alma projeleridir. Türkiye’de BT’de hizmet
oranı şu anda yüzde 16. Oysa dünyadaki güçlü
ekonomilerde bu oran yüzde 50’nin üzerinde.
Bizimde BT hizmet alımını yüzde 50’nin
üzerine çıkarmamız gerekiyor.”
108
2012 NİSAN
Şartnamelerdeki,
“kurum tarafından
talep edilecek diğer
işlerin yapılması”
şeklindeki maddelerin
kaldırılmasını öneren
Menteş, projelerde
“danışmanlık” ve
müşavir kullanımının
yaygınlaştırılması ve
bunun bir kültür haline
gelmesi gerektiğini
vurguladı.
Menteş, geçtiğimiz
günlerde TÜBİTAK’ta 40
farklı kurum yetkilisinin
katılımıyla 5 yıllık
öncelikli hedeflerin
belirlenmesine yönelik
bir toplantı yapıldığını
anımsattı. Söz konusu toplantıda TÜBİTAK’ın
araştırma ve geliştirme desteklerinin
ele alındığını kaydeden Menteş, bilgi ve
iletişim teknolojileri alanlarındaki projelerin
desteklenmesinin gündeme geldiğini,
gömülü sistemler, makineler arası iletişim,
bulut bilişim, bilgi güvenliği ve kriptoloji
gibi alanlara yönelik teknolojik ürünler
geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Açılışta konuşan Datateknik Pazarlama ve
İş Geliştirme’den Sorumlu İcra Kurulu Üyesi
Uğur Terzioğlu, kurulduğu 1989’dan bu
yana sürekli büyüyen ve bilişim sektörünün
önde gelen sistem entegratörlerinden biri
olan DataTeknik’in, özellikle sağlık, eğitim,
savunma, güvenlik ve telekomünikasyon
alanlarında Türkiye’nin 2023 yılı vizyonuna
katkı sağlayacak önemli proje ve başarılara
imza attıklarını anlattı. Bunu sağlamak üzere
2011’den itibaren inovasyona verdikleri önemi
arttırdıklarını bildiren Terzioğlu, küresel
pazardaki söz sahibi firmaların, Türkiye’deki
yetkin iş ortağı olarak o firmaların ürettiği
güncel teknolojileri; yüksek entegrasyon,
proje yönetimi ve operasyonel yetkinlikleri ile
birleştirerek, müşterilerine anahtar teslim
çözümler sunduklarını söyledi. Türkiye çapında 300’den fazla noktada
yüksek hizmet kalitesi sunduklarını, ISO 9000, 14000, 20000 ve 27001
sertifikalarına sahip olduklarını bildiren Terzioğlu, Interpromedya’nın
Bilişim 500 araştırmasına göre, son 3 yıldır “Sistem Bütünleştirme
Projeleri Yönetimi” alanında lider durumda yer aldıklarına işaret etti.
Terzioğlu, “Yıllık ciromuzun yüzde 2’sini Ar-Ge çalışmalarına ayırmış
bulunmakta; bilişim üssü vizyonuna uygun olarak da ulusal e-dönüşüm
projeleri kapsamında yerli üretim ve Ar-Ge fırsatlarını hayata
geçirebilmek için global teknoloji üreticileri ile ortak girişimler üzerinde
yoğun bir mesai harcamaktayız” diye konuştu.
Yıldırım: Bulut Bilişim için tüm taraflar bir araya gelip yol haritası
oluşturulmalı
Kamu Bilişim Platformu etkinliğinin açılışına video konferans ile
katılan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, son
yıllarda bilgi ve iletişim sektörünün en önemli gündem maddelerinden
birinin “Bulut bilişim” olduğunu belirtti. “Bulut bilişim” alanında uzun
vadeli politika, strateji ve düzenlemelerin gerçekleştirilebilmesi için
tüm tarafların bir araya gelerek yeni bir yol haritası oluşturulması
gerektiğinin altını çizen Yıldırım, “Bulut bilişimle ilgili BTK düzenleme
konusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Özellikle bizim kamu bilişim
yöneticilerine tavsiyemiz, kaynak israfının önüne geçilmesi bakımından
bulut bilişime önem vermeleridir” dedi.
“Bulut bilişim”i, kısaca bilişim kaynak ve altyapılarının en etkin bir
şekilde paylaşılması olarak tanımlayan Yıldırım, bulut bilişime önem
verdiklerini, kaynak israfını önleyecek her projeye kapılarının açık
olduğunu bildirdi.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
109
BTK ve bakanlığın, sektörle birlikte bilgi
ve iletişim olanaklarının kapasite ve hızını
artırmak hedefiyle önemli çalışmalar
gerçekleştirdiğini kaydeden Yıldırım,
“Sektörümüzle ilgili politikaları belirlerken,
daima paylaşımcı olmaya gayret gösterdik.
Sivil toplum kuruluşları, sektörde faaliyet
gösteren paydaşlarla iletişim içinde olduk.
Bilgi ve iletişim teknolojileri, çok hızlı gelişen,
yaşam tarzına dönüşen bir sektör. TBD’nin
yaptığı bütün çalışmaların, özel sektör ve
kamuna bilişim teknolojilerinin gelişmesine
fayda sağladığını özellikle vurgulamak
istiyorum” diye konuştu.
Hizmet sektörlerinin kullandığı veri
tabanlarının devasa büyüklüklere ulaştığından
söz eden Yıldırım, bu veri tabanlarının kişilere
ait çok sayıda kişisel veriyi içerdiğini, bu
verilerin güvenlikleri ve güvenilirliklerinin
de önem kazandığını belirtti. “Kamuda ArGe fırsatları ve işbirliğine öncelik verecek
bir düşünce yapısındayız” diyen Yıldırım, BT
iletişim altyapısı olarak güçlü ülkeler arasında
yer aldığımızı ancak veri akışının yeterli
düzeyde olmadığını açıkladı.
Bakanın konuşması bitince TBD Başkanı
Menteş, Türkiye’nin ilk sanal plaketini ekranda
Bakan Yıldırım’a sundu.
Alcatel-Lucent Enterprice Ülke Direktörü
Nur, geleceğin Türkiyesi için atılan olumlu
adımların hep birlikte yaşandığını belirtip
“Özellikle bilişim sektöründe birçok ülkeyi
yakaladık ve neredeyse geçiyoruz. Türkiye
olarak uzakları aydınlatan birçok projeye imza
attık. Gelişmeleri takip ederken bize büyük
sorumluluk düşüyor” diye konuştu.
Bilişim sektöründe bir sonraki kırılmanın
yaklaşık iki ay içinde yakalayacağını
düşündüğünü bildiren Nur, 1 Temmuz 2012
itibariyle ticaret hayatının değişeceği ve
bilişimin öneminin ortaya çıkacağını söyledi.
Turkcell Kurumsal Müşteriler Bölüm Başkanı
Cora ise, TBD’nin büyük bir tutarlılık ve
devamlılıkla yaptığı Kamu-BİB etkinliğinde,
sabit ve mobil yakınsama ile telekomünikasyon
ve bilişimin iç içe girmesi gibi 2 önemli trend
olduğuna işaret etti. Türkiye’de son
yıllarda en büyük yatırımın 3G ve
fiber optik erişime yapıldığını aktaran
Cora, konuşmasında Türkiye ve
dünyada mobil iletişim ve teknolojiye
ilişkin bilgiler verip Turkcell’in mobil
teknoloji ve İnternet yatırımlarını
anlattı.
Acarer: Birçok şirket, ‘Çocuk
Profili’ni kullanmaya başladı
BTK Başkanı Acarer, halen, 39 kamu
kuruluşunda 311 iş ve işleminin
elektronik ortamda (e-devlet
hizmeti) gerçekleştirildiği anlatıp
Bankalararası Kart Merkezi’nin
verilerine göre, İnternet üzerinden
yapılan e-ticaret işlemlerinin
tutarının 2011’de yaklaşık 23 milyar
Lira’ya ulaştığını kaydetti. Acarer,
2023’te toplam ticaretin yüzde 90’ının
e-ticaret olarak yapılacağını bildirdi.
110
2012 NİSAN
Konuşmasında Türkiye’nin
2023 yılı hedeflerine de
değinen Acarer, Türkiye’de
bilgi ve iletişim teknolojileri
(Internet Comunication
Technologies- ICT)
sektörünün yılda ortalama
yüzde 10 büyüdüğünün altını
çizerek, “Yani biz sektör
olarak Türkiye’nin bu hedefi
için üstümüze düşen görevi
yapıyoruz” dedi.
Türkiye’de bilişim sektöründe
Ar-Ge alanında çalışanların
oranının yüzde 5.5 gibi dünya
ortalamasının bile üzerinde
bir rakam olduğunu belirten
Acarer, Türkiye’nin internet
kullanıcı yoğunluğu açısından
Avrupa Birliği ortalamasını
aştığını söyledi. 2011 yılını
Güvenli İnternet Hizmeti’nin
zorunlu olmadığını
anlatmaya harcadıklarını
kaydeden Acarer, “Hiç kimse
zorunlusunuz demedi. 1.1
milyon internet kullanıcısı
bunu tercih etti. Bizim bunu
daha fazla artırma hedefimiz
de yok. İsteyen kullanır,
isteyen kullanmaz. Birçok
şirket, ‘Çocuk Profili’ni
kullanmaya başladı. Özellikle
finansal şirketler. Çünkü bu
profilde, sisteminizin ‘botnet’
(zararlı yazılım bulaştırılmış
bilgisayarlar üzerinden saldırı)
haline getirilmesi mümkün
değil.
Bu nedenle finansal şirketler
olta saldırılarına takılma
ihtimali olmadığı için tercih
ediyorlar” şeklinde konuştu.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
111
Güvenliğe 118 milyar dolar
Dünya genelinde siber suçlarla mücadelenin
maliyetinin yıllık 118 milyar doları bulduğuna
değinen Acarer, Türkiye’nin en önemli iki
gündem maddesinin siber güvenlik ve içerik
güvenliği olduğunu vurguladı. Siber güvenlik
tatbikatlarını çok önemsediklerini bildiren
Acarer, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu yıl iki tane siber güvenlik tatbikatı
yapıyoruz. İlki salı günü (8 Mayıs) başladı
27 Mayıs’ta sona erecek ve İnternet servis
sağlayıcılarla (İSS) birlikte yapılıyor. Bütün
gün boyunca İSS’ler tatbikatlara katılıyor
ve güvenliklerini test ediyorlar. Asıl büyük
tatbikatı da TÜBİTAK, kamu ve özel sektör
kuruluşlarıyla birlikte bu yılın sonunda
yapacağız. Burada amacımız, kuruluşlar
bünyesinde farkındalığın artırılması ve
CIO’ların bu konudaki çabalarına destek
olmak.”
Siber güvenlik ve İnternet’in içeriğinin
güvenliğinin kendileri için önemli gündem
maddelerinden olduğunu belirten Acarer,
DDOS (Dağıtık Servis Dışı Bırakma) ve
“botnet”in (zararlı yazılım bulaştırılmış
bilgisayarlar üzerinden saldırı), çok az bilgiyle
yapılabilir hale geldiğinin altını çizdi. Siber
saldırıların yüzde 93, dolandırıcılığa yönelik
“spam” (istenmeyen e-posta) gönderiminin
iki kat attığına işaret eden Acarer, geçen yıl
İnternet kullanıcılarının yüzde 47’si güvenlik
sorunu yaşadığını kullanıcıların yüzde
30’unun güvenlik nedeniyle İnternet’ten
alışveriş yapmak istemediğini söyledi. Kamu
sektörünün, BT güvenliği ve uygulamalarındaki
etkinliğinin çok önemli olduğunu belirten
Acarer, “yararlanıcı” değil, “paydaş” modelinin
düşünülmesini önerdi.
Özgürel: Devlet çarkımız değişmemek üzere
kurulmuş
Açılışın hemen ardından yapılan “Bilişimle
Sürdürülebilirlik” konulu forumu TBD Yönetim
Kurulu Üyesi Lütfi Varoğlu yönetti. Etkinliğin
öğleden sonraki bölümünde Gazeteci Avni
Özgürel çağrılı konuşmacı olarak katılımcılara
hitap etti. Etkinlikte sohbet etme fırsatı
112
2012 NİSAN
bulduğu yetkililerden Türkiye’nin ne kadar
sağlam, güçlü bir altyapıya sahip olduğu
izlenimi edindiğine değinen Özgürel, “BT’nin
öneminin kavranacağı bir dönem yaşanacağını
umuyoruz. Ancak bilgiden, bilişimden habersiz
kurumlar olduğunu da biliyorum” dedi.
“Devlet çarkımız değişmemek üzere
kurulmuş. Değişim bize hiç uymayan bir
şey” diyen Özgürel, değişimin son derece
önemli bir kavram olduğuna vurguladı.
Büyük Selçuklu Devleti döneminde yazılan
Nizamülmülk (Mülkün Nizamı yani, Devletin
Düzeni), soğuk savaş dönemi, Takrir-i Sükûn
Kanunu (Huzurun Sağlanması Yasası), tek
ve çok partili dönemlerdeki bilgi, bilginin
paylaşılması ve yasaklanmasına ilişkin tarihi
ve ilginç bilgiler aktaran Özgürel, Türkiye’nin
uluslar arası sisteme entegre olmasının tek
aracının bilgi olduğunu belirtti. Özgürel, “Siz
bilgiye dayalı bir ağın temsilcilerisiniz. Ama
henüz size ilişkin yeterince farkındalık yok,
önemsenmiyorsunuz. Başbakan, Ar-Ge’ye ne
kadar önem verdiklerini, kaynakları artırmayı
istediklerini bildiriyor. İnşallah, yeterince
kaynak ayrıldığı bir dönem yaşarsınız” diye
sözlerini bitirdi.
Özgürel’den sonra Dr. Cevat
Şener’in Başkanlığındaki
“Kamuda Bulut Bilişim”
oturumunda Çalışma Grubu
Başkanı Doç. Dr. Oğuz Ergin,
hazırladıkları raporu sundu. İkinci
gün ise, Prof. Dr. Kürşat Çağıltay,
“Türkiye’deki Kamu Web Siteleri
Ne Kadar Vatandaş Odaklı”
konulu oturumda bilgilendirmede
bulundu. “İş Sürekliliği Yönetimi”
konulu oturumu Dr. Ahmet
Sarıcan yönetti ve Çalışma
Grubu Başkanı Erman Taşkın,
grubun çalışmalarını aktardı.
ÖSYM eski Başkanı Prof. Dr.
Ünal Yarımağan’ın yönettiği
“Kamuda Bilişim Projeleri Nasıl
Hazırlanmalı?” konulu oturumda
ise Çalışma Grubu Başkanı Dr.
Altan Özkil, grup olarak hazırladıkları
raporu açıkladı.
Etkinliğin “ana” sponsorluğunu
Alcatel-Lucent, Datateknik ve Turkcell
Superoline üstlenirken Polycom, Raritan
ve SAP “etkinlik” sponsoru oldu. Akfa
Holding, Allied Telesis, Cardtek, ca
Technologies, HP, LST, Microsoft,
NetApp, Netaş, OKİ, Samsung, Vestel
ve ZyXEL “yardımcı” sponsor olurken
BİLSİSTEK, Cisco, Epson, İnfoNet,
Kale Yazılım, Karel ve Profelis etkinliği
“destekleyen” sponsorlar arasında yer
aldı.
“Rekabet ortamında takım çalışması
uygulamaları” temaları kapsamında
Sosyal Etkinlik Çalışma Grubu’nun
koordinasyonunda voleybol, basketbol ve
futbol karşılaşmaları yapılan 14.KamuBİB etkinliği Anadolu Ateşi’nin muhteşem
gösterisi ile sona erdi.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
113
“Kamu kurumu web siteleri ve kullanılabilirlik” araştırması:
Türkiye’de kamu İnternet siteleri vatandaş merkezli değil
ODTÜ’de gerçekleştirilen araştırmada incelenen 33 kamu İnternet sitesinden sadece 9’unun kullanılabilirlik
performansı, “iyi” olarak değerlendirildi. Kamu İnternet sitelerinin kullanımının zor olduğu vurgulanan araştırmaya
göre, hemen hemen tüm e-devlet siteleri, görme engelliler dikkate alınmadan tasarlandı.
K
amu Bilgi İşlem
Merkezleri Yöneticileri
Birliği (Kamu-BİB),
Kamu Bilişim Platformu
etkinliğinin ikinci günü,
ODTÜ Eğitim Fakültesi
öğretim üyesi Prof.
Dr. Kürşat Çağıltay,
“Türkiye’deki Kamu Web
Siteleri Ne Kadar Vatandaş
Odaklı” konulu oturumda
bilgilendirmede bulundu.
Çağıltay oturumda,
Enformatik Enstitüsü
Yüksek Lisans öğrencisi
Suna Durmuş ile birlikte yaptıkları, kamu İnternet sitelerinin
vatandaş merkezli tasarlanıp tasarlanmadığı araştırmasına
ilişkin bilgiler aktardı.
Türkiye’de e-devlet hizmetleri için önemli yatırımlar
yapıldığı, birçok devlet kurumunun hizmetlerini İnternet’ten
sunmaya başladığı bildirilen araştırmada, hizmetlerin
İnternet üstünden vatandaşlar tarafından kullanımında ciddi
sorunlar olduğu, e-devlet sitelerinin vatandaş merkezli
tasarlanmadıklarına dikkat çekildi. Çalışma sonuçlarına
göre, değerlendirilen 33 e-devlet sitesinin yarısında içerik
organizasyonunun sorunlu olduğu saptandı ve bu İnternet
sitelerinde vatandaşların yararlanacağı hizmetlerin
kolay ulaşabilir yerlerde olmadığı görüldü. Bu nedenle
vatandaşların, ihtiyaç duydukları uygulamaları, e-devlet
sitelerinde ararken zaman kaybettikleri ya da bu siteleri
kullanmadıkları vurgusu yapıldı.
114
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
115
Sitesi Başlıkları; Bağlantılar; Veri Girişi–Ekran Tabanlı Kontroller;
Resim ve Çoklu Ortam Elemanları; Arama; İletişim; Üst Veri; Web
Sitesi İçerik Arşivleme; Kişisel Bilgilerin Gizliliği ve Güvenliği ile Web
Sitesi Yayımlanması.
Araştırma sonuçlarına göre İnternet sitelerinin kullanılabilirlik
performansları yüzde 61.2 ile yüzde 88.8 arasında değişiyor. 33
İnternet sitesinin ortalaması ise yüzde 73 oldu. e-Devlet Kapısı yüzde
88,4’lük kullanılabilirlik performansı ile değerlendirme kıstaslarının
pek çoğunu karşılayarak ilk sırada yer aldı. e-Devlet Kapısı’nı yüzde
79,9 ile Cumhurbaşkanlığı İnternet sitesi, yüzde 79,4 ile de Sosyal
Güvenlik Kurumu İnternet sitesi izledi.
Kullanılabilirlik performansı yüzde 75’in üzerinde yer alan sitelerin
“iyi” olarak değerlendirildiği araştırmada, Türkiye İstatistik Kurumu,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı, Başbakanlık, Kalkınma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı
ve Hazine Müsteşarlığı internet siteleri de yüzde 75’in üzerindeki
kullanılabilirlik performansı ile bu kategoride yer aldı. İncelenen 33
kamu kurumu İnternet sitesi içerisinde toplam 9 kamu kurumunun
İnternet sitesinin kullanılabilirlik performansı “iyi” olarak
değerlendirildi.
Hizmetlerini elektronik ortamda sunacak kurumlar, kullanıcılara
en çok yarar sağlayacak bir web sitesi geliştirmek için sistematik
bir çalışma gerçekleştirmeli. Böyle bir çalışma için dikkat edilmesi
gereken konular kısaca şöyle özetleniyor:
Değerlendirilen İnternet sitelerinin yaklaşık
yüzde 30’unda arama fonksiyonu bulunmuyor.
Kalan İnternet sitelerinin birçoğunda ise
arama fonksiyonu etkin bir şekilde çalışmıyor.
Birçok İnternet sitesinde gezinim konusunda
da sıkıntılar yaşanıyor. Çalışmayan ve yanlış
yönlendirilen bağlantılar, açılan sayfalardaki
başlık bilgisinde eksik ve yanlışlıklar
bulunuyor. Bu nedenle kullanıcılar İnternet
sitesi içerisinde kayboluyor ve aradıkları
bilgiye erişemedikleri için İnternet sitesini
tekrar kullanmak istemiyor. Ayrıca, web
sitelerinin örgütlenmesi, kullanıcı merkezli
yapılmıyor, değerlendirilen kurumların web
sitesinin yüzde 51’inde içerik örgütlenmesi
sorunlu.
Ülkelerin e-devlet performansını ölçen ve
her yıl yapılan uluslararası çalışmalardan biri
olan “United Nations e-Government Survey
- 2010” araştırmasına göre Türkiye’nin bu
alandaki yüzde 18.18 olan performansı genel
116
2012 NİSAN
ortalamanın altında oldu. Bu nedenlerle
kurumların vatandaşlara elektronik ortamda
sağladığı iletişim olanaklarını geliştirmesi
gerekiyor. Bu bağlamda kamu kurumlarının
web sitelerinde kullanıcıları yönlendirici
geri bildirimlerin verilmesi, sıkça sorulan
sorulara yer ayrılması, kullanıcıların kurumla
iletişimi için çeşitli yollar sunulması ve
sorulara zamanında yanıt verilerek kullanıcıya
dönülmesi önem taşıyor. Bunların yanı sıra
elektronik banka uygulamalarında olduğu gibi,
çevrimiçi yardım seçeneği de kamu kurumu
web sitelerinde kullanıcı ve kamu kurumu
arasında etkin iletişimin sağlanması için
yararlı olabilir.
33 kamu kurumunun elektronik hizmetleri
aşağıdaki başlıklar altında değerlendirildi:
Erişilebilirlik; Donanım ve Yazılım; Kullanımın
iyileştirilmesi; Ana Sayfa; Sayfa Yapısı;
Gezinim; Yazı Görünümü; Kaydırma Çubuğu ve
Sayfa İçi Gezinim; Sayfa İçi Başlıklar ve Web
Erişilebilirlik:
*Kamu kurumlarının web sitelerini hazırlarken WAI tarafından
geliştirilen Web İçeriği Erişilebilirlik Kılavuzu’nda belirtilen
erişilebilirlik gereksinimleri birinci seviyede karşılanmalı. Görme
problemi olan önemli sayıdaki kullanıcı için uygun yazı büyüklüğü
kullanılmalı ve uygun renk seçenekleri tercih edilmeli. Web
sitelerinde kullanılan çoklu ortam elemanlarının alternatiflerine yer
verilmeli, kullanıcıların klavye tuşlarını kullanarak alanlar arasında
geçiş yapmalarına olanak sağlanmalı.
Yazılım ve donanım:
*Web sitesi tasarlanırken kullanıcıların yazılım ve donanım bilgi ve
deneyim altyapısı düşünülmeli, özellikle sayfanın yükleme süresini
arttıracak uygulamalar çok gerekli olmadıkça kullanılmamalı. Eğer
kullanılacaksa bu uygulamaların kontrolünün kullanıcı tarafından
yapılmasına olanak sağlanmalı.
İnternet sitelerinin farklı tarayıcılarla çalışması kontrol edilmeli,
bunun yanı sıra kullanıcıların hizmete erişebilmesi için ek yazılım
yükleme gerekliliğinden kaçınılmalı.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
117
Kullanımın iyileştirilmesi:
*Kullanıcılar, önemli bağlantılara web
sitesindeki tüm sayfalardan ulaşabilmeli,
işlemlerini bir önceki sayfadaki bilgilere
ihtiyaç duymadan gerçekleştirebilmeli.
Kullanıcı kitlesinin bilişsel seviyesine uygun
olacak bir yazı dili kullanılmalı, teknik
terimlerden ve kısaltmalardan uzak durulmalı.
İnternet sitesinde yardım seçeneği bulunmalı,
yardım içeriği kullanıcıyı bilgilendirecek
ve karşılaşabileceği bir sorun durumunda
yönlendirebilecek kapsamda hazırlanmalı.
Ana sayfa:
*Kamu kurumu web sitelerinde ana sayfa;
uzun yazılardan uzak, tüm önemli bağlantıları
içerecek şekilde hazırlanmalı. Ana sayfa,
kamu kurumunun logosu, site haritası, iletişim
bilgileri ve arama işlevi bağlantılarını içermeli.
Ayrıca web sitesindeki tüm sayfalarda ana
sayfaya erişim için bağlantı bulunmalı.
Sayfa yapısı:
*Web sitesindeki sayfalar arasında tutarlılık
olmalı, farklı sayfa yapıları ve sayfalar
arasında farklı yazı türleri kullanılmamalı.
Okunabilirliği hızlandırmak için satır
uzunluklarının 100 karakteri geçmemesine
dikkat edilmeli. Güncel bilgileri vurgulamak
ve kullanıcıların bu bilgilere erişimini
hızlandırmak için “Yeni”, “Yeni Eklenen”,
“Güncel” gibi etiketler kullanılabilir.
Bağlantılar ve gezinim:
*Web sitesinin gezinim yapısı kullanıcının
bilgiye en kısa sürede ulaşması sağlayacak
şekilde yapılandırılmalı. Gezinim bağlantıları
gruplandırılmalı ve sayfada kullanıcının aşina
olduğu bölümlere yerleştirilmeli.
Sayfa içinde kullanıcıların bilgiye daha kolay
erişebilmesi için uzun sayfalardan kaçınılmalı.
Uzun sayfaların etkin kullanılabilmesi için
çapa bağlantı yapısı, marquee gibi yöntemler
118
2012 NİSAN
kullanılmalı, bunun yanı sıra kaydırma çubuğu
kullanımına dikkat edilmeli. İç içe oluşturulan
kaydırma çubukları kullanımı zorlaştırıyor.
Genellikle gezinimi yavaşlatan yatay kaydırma
çubuğu tercih edilmemeli.
Yazı görünümü:
*Kullanıcıların aşina olduğu yazı türleri
(Kullanıcıların 12 punto Times New Roman,
Georgia, Arial, Helvetica, veya Verdana
yazı türlerini tercih ettikleri bilinmektedir)
kullanılmalı, okuma hızını yavaşlatacak
yazı türleri kullanmaktan kaçınılmalı. Yazı
büyüklüğünü belirlenirken görme zorluğu
çeken kullanıcılar da düşünülmeli. Metin
içerisinden bir bölümün vurgulanması
için kullanılan yöntemlerin gereksiz yere
kullanılması okumayı zorlaştırıyor. Bu nedenle
metnin büyük harflerle, kalın, eğri ve renkli
yazılacağı durumları belirlerken dikkatli
olunmalı. Yazı ile arka plan rengi arasında
bir karşıtlık olmalı ve renk körü kullanıcıların
görmekte zorlanmayacağı renk bileşimleri
kullanılmalı.
Arama:
* Kullanıcılara detaylı arama seçeneği
sunulmalı ve kullanıcıların arama sonuçlarını
filtreleyebilmesine olanak sağlanmalı.
İletişim:
*Kamu kurumunun iletişim adresi, telefon
numaraları, elektronik posta adresi
kullanıcıların web sitesinde kolaylıkla
erişebileceği bir yerde bulunmalı.
Web sitesinin arşivlenmesi:
*Kurumun kâğıt üzerinde olan yazışmaları
nasıl arşivleniyorsa web sitesinin de arşivleri
tutulmalı, tanımlanan aralıklarla web sitesi
içeriği arşivlenmeli.
Kişisel bilgilerin gizliliği ve güvenlik:
*Siteyi kullanan kişilerden onlara ait
özel bilgileri girmeleri isteniyorsa bu
bilgilerin başka kişiler veya kurumlar ile
paylaşılmayacağı garanti edilmeli. Web sitesi
üzerinden kredi kartı ile herhangi bir işlem
yapılması gerekiyorsa en üst seviyede güvenlik
önlemi alınmalı.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
119
“Bilişimle süreklilik”, bilişimde sürekliliği tetikler mi?
Sürdürülebilirliği sağlamak için geliştirilen çözüm ve uygulama örneklerinin konuşulduğu
forumda, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için çok daha fazla iş yapılmasının zorunlu olduğu,
sürdürülebilirlikte bilişimin rolünü yeniden gözden geçirilmesi gerektiği vurgulandı.
A
çılışın hemen ardından yapılan “Bilişimle
Sürdürülebilirlik” konulu forumu TBD
Yönetim Kurulu Üyesi, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı (SSM) Uluslararası İşbirliği Daire
Başkanı A. Lütfi Varoğlu yönetti. Foruma,
Alcatel-Lucent Enterprice Ülke Direktörü
Çağlayan Nur, Datateknik Genel Müdür
Yardımcısı Özden Özben, Polycom Kamu Satış
Müdürü Buğra Çelebi, Raritan 4g İletişim
Teknolojileri Genel Müdürü Yusuf Gökhan
Gülal, SAP Savunma ve Güvenlik Alanı İş
Geliştirme Müdürü Faruk Emre Güngör ve
Superonline’dan Hişam Advan konuşmacı
olarak katıldı.
SSM Uluslararası İşbirliği Daire Başkanı
Varoğlu, tamamen ulusalcı bir politika ile
geliştirilebilecek teknoloji ürünlerinin ihracatı,
2023 hedefleri için satılabilecek mal ve hizmet
envanterinin yapılması önem taşıdığına dikkat
çekti. Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat
hedefi ile ilgili iş ve satış yapmak için herkesin
bugünkü hacmin 4 katı satış ve iş yapmasının
zorunlu olduğunu belirten Varoğlu, bunun
da çok kolay olmadığını söyledi. Bu noktada :
“ticaret envanteri”, “politik sahiplenme” ile
“stratejik erişim ve gösterebilirlik” olmak
üzere üç konunun önemli olduğunu kaydeden
Varoğlu, “Vestel ve Samsung arasındaki fark
önemli. İkisi de bu etkinliğin sponsoru. Güney
Kore’nin Samsung için uyguladığı bütün destek
politikası ve stratejisini yerinde araştırdık.
Vestel’e uyguladık. Bugün Samsung mobil
telefonda nerede, Vestel nerede? Bu durumu
iyi anlama ve ders çıkarmak gerekiyor. Sadece
politik sahiplenme yeterli değil” dedi.
Sürdürülebilirlik konusunda 1990’ların
başında aldıkları SSM’nin kurulması ve yerli
sanayi desteklerine öncelik verme kararının
120
2012 NİSAN
ne kadar doğru olduğunu şimdi gördüklerine
değinen Varoğlu, bugün 400 kişilik yetkin
kadrosu ile danışmanlık alanında kritik bir
değer ortaya çıkardıklarını ve bunun çok güzel
bir model olduğunu söyledi. Aynı modelin
bilişimde sürdürülebilirlik kapsamında
tekrarlanabileceğine inandığını vurgulayan
Varoğlu, “Endüstriyel modeli ortaya çıkarmak
gerekiyor. Apple Store ya da Android Market’te
kaç tane Türk uygulama var, ne kadarlık
satış rakamlarına sahipler takip etmiyoruz.
Uygulamaların tümü yerelleştirilmeye gerek
duyuyor, ancak yerelden uygulama çıkarmakta
zorlanıyoruz. Sistemi zorlayan medya
üzerinden kurulabilecek baskıdır. Ancak bu şekilde politikacılara
karar aldırmak mümkün olabiliyor” diye konuştu.
Geleceği öngören yapılanmalarda sektör temsilcileri de
olmalı
Sözlerine şanslı bir sektör ve şirket olduklarını düşündüğünü
belirterek başlayan Alcatel-Lucent Enterprice Ülke Direktörü
Çağlayan Nur, şanslı konumlarını geliştirmek adına her şeyi
yaptıklarını kaydetti.
“Çok ciddi rakamlara ulaşan Ar-Ge kapasitesi ve kadrosuna sahibiz”
diyen Nur, TBMM Komisyonlarında “kendi ekosistemindeki aktörleri
destekleyecek” ciddi bir teşvik yasası bulunduğuna işaret etti.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
121
Bilişim sektörü olarak “4 değil 8 kat” çalışma
yapılması gerektiğinin altını çizen Nur,
“kamudaki ekranların Vestel olması lazım”
sözleriyle yerli üretimin desteklenmesini
istedi. Ülke envanterinin takip edilebileceği
bütünsel bir yapı ve yaklaşıma sahip olunması
gerektiği vurgusu yapan Nur, sözlerini şöyle
tamamladı:
“Her yaşanan devrimin bir bedeli var. Bugün
İnternet devrimi yaşıyoruz.
2030’da Türkiye’nin çöle döneceği bilgisi
veriliyor. Bu durumda bilişimci olarak uçan
kuşu izlemeli, yer altında, yer üstünde neyimiz
var neyimiz yok sahip çıkıp sürdürülebilirliği
sağlamamız gerekiyor. Her bakanlıkta
yürütülen çalışmaları anında birebir
izlemeliyiz. Geleceği öngören yapılanmalarda
bilişim sektörünün temsilcilerinin de yer
alması gerektiğini düşünüyorum.”
Datateknik Genel Müdür Yardımcısı Özden
Özben, bilgi yıkımı, sürdürülebilirlik, bilişimle
sürdürülebilirlik, bilişimle veya bilişimde
ayrışma üzerine değerlendirmelerde
bulunup kurum politikaları, bilişim hedef
ve yatırımlarına ilişkin görüşlerini açıkladı.
“Bilişim ile süreklilik aslında bilişimde
sürekliliği tetikliyor” diyen Özben, kurumlar
arası acil durum planlama ve politikalarının
belirlenip geliştirilmesini önerdi. Geniş ölçekli
felaketlerde tek tek kurumların iyi işlemesinin
yetmeyeceğine dikkat çeken Özben, “Bu
durumlar, geniş ölçekli politikaları ve stratejiyi
gerektiriyor. İş sürekliliği kurumlar arasında
da tesis edilmeli” dedi.
Bilişimsiz sürdürülebilirlik olmaz
Polycom Kamu Satış Müdürü Buğra
Çelebi ise, müşterilerinin kolayca iletişim
kurmalarını sağlayan video kayıt teknolojileri,
geliştirdikleri sistem ve projeler hakkında
açıklamalar yaptı. Akıllı sınıflar, sağlık ve
adalet sektörleriyle ilgilendiklerini anlatan
Çelebi, ürün çeşitlendirmesi yaparak gelecek
öngörülerinde bulunduklarını, donanımdan
çok yazılım çözümleri sunan bir firma haline
geldiklerini söyledi.
122
2012 NİSAN
Yasal kısıtlamaları azaltacak düzenlemelere
katkı verilmesini isteyen Çelebi, devletinde
sektörün önünde olması gerektiğinin altını
çizdi.
Raritan 4g İletişim Teknolojileri Genel
Müdürü Yusuf Gökhan Gülal da, data center
çözümlerine ilişkin bilgiler verdi. Kamuda
birçok data center kurulduğunu anımsatıp
söz konusu merkezlerdeki sistemlerle
sürdürülebilirliğe yeni katma değerler
sunmayı düşündüklerini bildiren Gülal,
“Sürdürülebilirlilik açısından en önemli
yapılardan biri de akıllı sistemlerdir. Biz
maalesef teknolojiyi artık üretemiyoruz. Yeni
teşviklerle bunu yapabilirsek teknolojiye de
üretmeye başlayabiliriz” dedi.
SAP Savunma ve Güvenlik Alanı İş
Geliştirme Müdürü Faruk Emre Güngör,
sürdürülebilirlilik tanım ve kavramı üzerinde
durdu. “Kaynakların doğru kullanımı
sürdürebilirliliğin temel döngüsü haline geldi”
diyen Güngör, şu değerlendirmede bulundu:
“BT, ekonomik, sosyal ve çevresel risk ve
fırsatların yönetilebilmesi için kritik önem
kazandı. Bilişimsiz sürdürülebilirliğin
olmayacağı noktasında herkes ortak bir
görüşe sahip. Sürdürülebilirlik zinciri
içerisinde bilişimin rolünü yeniden gözden
geçirmek ve etki analizleri ile yeniden
tanımlamak gerekiyor.”
Korban emisyonu konusuna da dikkat çeken
Güngör, konunun ekonomik boyutunu bilişimci
olarak yine bilişimle çözülmesi gerektiğini
vurguladı.
Superonline’dan Hişam Advan, panelistlerin
aktardığı önemli BT projelerinin
gerçekleşmesi için en önemli noktanın altyapı
olduğuna dikkat çekti. Kamuda bilişimde
sürdürülebilirliği sağlama adına yaptıkları
çalışmalar hakkında bilgi veren Advan,
son kullanıcıların hizmet alırken kesinti
yaşamaması için toptan erişim çözümü
sunduklarını söyledi. Advan “Türkiye, bugün
BT’de 53. sırada. 2023’te kaçıncı sırada olmayı
hedefliyor? ”sorusunun yanıtının verilip
gereğinin yapılmasının önemli olduğunu
vurguladı.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
123
İş sürekliliği, bir proje değil, bir süreç, bir yönetim şekli
Kamu açısından önemli ve konuşulması gereken bir konu olan iş sürekliliğinin bir süreç olduğu
vurgulanan oturumda, mevcut durum, standartlar, strateji ve analiz konusunda bilgi verilip
“Kamu-BİB İş Sürekliliği Model” önerisinde bulunuldu.
TBD
Kamu Bilgi İşlem
Merkezleri Yöneticileri
Birliği’nin (TBD Kamu-BİB)
ondördüncü dönem çalışmaları kapsamında,
2. Çalışma Grubu tarafından hazırlanan rapor,
Dr. Ahmet Sarıcan yönettiği, “İş Sürekliliği
Yönetimi” konulu oturumda, Çalışma Grubu
Başkanı Erman Taşkın tarafından katılımcılara
aktarıldı.
Oturumda iş sürekliliğinin önemi, Türkiye’de
durum, Standartlar, Strateji ve analiz,
Planlama, Uygulama ve Kamu-BİB İş
Sürekliliği model önerisi açıklandı.
“İş sürekliliği yönetimi kamu açısından ciddi
bir öneme haiz ve üzerinde konuşulması
gereken bir konu. İş sürekliliği, bir proje
değil bir süreç, bir yönetim şeklidir” diyen
Taşkın, ekonomik etkilerinin ne olduğunun
bilinmediği ancak fazla küçük olmadığının
bilindiği bu konuda koordinasyonun hâlâ çok
iyi yürümediğine işaret etti.
“Ulusal bir standart var mı?”, “Bize özgü bir
çalışma yapıldı mı?”, “İş sürekliliği yönetimini
kamuda kim yapacak? ”, “Bu işin sahibi kim? ”,
“Koordinatör bir üst kurul var mıdır?”, “O mu
bunu yapmalı?” sorularının yanıtlarını etkinliği
izleyenlerle bulmaya çalışıp “Kamu-BİB İş
Sürekliliği model önerisi”ni katılımcılarla
tartışan Taşkın, “Bu, IT biriminin işi değildir. IT
birimi, sürecin önemli bir parçası ve lideridir
ancak konu onu aşar” dedi.
124
2012 NİSAN
Son yıllarda dünyada hızla gelişen ve sıklıkla
“İş Sürekliliği” ile karıştırılan bir kavram
olan sürdürülebilirlik (sustainability),
kısaca, kuruluşların, toplum önünde
ekonomik, toplumsal ve çevresel hedeflerini
belirlemeleri, bu hedeflere erişim durumlarını
düzenli olarak raporlamaları ve zaman
içinde bu hedeflerini daha da üst düzeylere
çıkarmaları olarak tanımlanıyor.
Sürdürülebilirlik kavramını benimseyen
kuruluşlar bu üçlü yapı içinde daha da üst
düzeylere gelerek sahipleri, müşterileri ve toplumun gözünde
saygınlıklarını arttırıyorlar.
Raporda iş sürekliliği, “Önceden belirlenmiş kabul edilebilir
seviyelerde iş operasyonlarının devam edebilmesine yönelik olarak,
olay ve iş kesintilerine tepki gösterebilme ve
planlama için organizasyonun stratejik ve taktiksel becerisi” olarak
tanımladı.
İş sürekliliğinin temel kavramları, metodları ve standartlarının
açıklanıp özetlenmeye çalışıldığı raporda, konunun sadece teorik
arka planı değil uygulamaya yönelik boyutları da ele alındı. Yaygın
hatalara dikkat çeken raporda, uygulamada kullanılabilecek pratik
bilgilere de yer verildi.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
125
İş sürekliliği yönetiminin ne olduğu,
nasıl uygulanacağı ve örnek uygulama
dokümanlarıyla Türkiye’de kamu ve özel
sektör için yön gösterebilecek olan raporda,
“Kurumların bilgisayarlaşma ve otomasyon
seviyesinin yükselmesi ve bunun sonucunda
birlikte çalışabilirlik ihtiyacının artması
kurumların kendi ihtiyaçlarının yanında
bağlı bulundukları kurum ve kuruluşların
da iş süreçlerinin sürekliliğini doğrudan
etkileyebilmektedir. 2000’li yılların başına
kadar olağanüstü durumlara karşı bir yedek
merkez ve veri yedeklemesi kapsamında
önlemler alınması yeterli görülürken,
günümüzde iş ve hizmet sürekliliği odaklı
yaklaşımlar dikkate alınmaktadır. Ancak,
özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında
bu yaklaşım da genel olarak planlamanın
ötesine gidememekte ve bu nedenle etkin
olamamaktadır. Yeterli ve hiç tatbikat
yapılmaması, sürekli iyileştirmenin
gerçekleştirilememesi, personele yeterli
eğitimin ve farkındalığın kazandırılamaması
temel eksiklikler olarak göze çarpmaktadır”
denildi.
“Kaynağı ne olursa olsun, riskleri belirleyen,
analiz eden, etkilerini somutlaştıran ve buna
karşı önlemler ortaya koyan etkin bir iş
sürekliliği çalışması günümüzde tüm kurum
ve kuruluşların kaçınılmaz önceliklerinden
biri olacaktır” vurgusu yapılan raporda, her
kurumun kendi özelliklerine göre farklı bir
plan yapması; beklenmedik durumlara karşı
hazırlıklı olmasına dikkat çekildi.
Raporun strateji ve analiz bölümünde, “İş
sürekliliği, kurumun stratejik hedefleri
açısından çok önemlidir. Bir iş kesintisini
başarıyla yönetemeyen bir kurum mevcut
ve potansiyel müşterilerinin bir kısmını
kaybetmeye mahkûmdur. İş sürekliliğini
sağlayabilmek için fonksiyon bazında değil,
süreç bazında yaklaşıp kuruma süreklilik
kazandırmak gerekir. Bu da kurumun genelini
126
2012 NİSAN
etkileyen daha geniş bir çalışmayı işaret
etmektedir. Bu bağlamda; kurumlar ve
organizasyonlar, iş sürekliliği çalışmalarını
daha etkin ve verimli yürütülebilmek için iş
sürekliliği politikasına sahip olmalıdırlar”
denildi.
“İş sürekliliği politikası” ise, “İş sürekliliği
ilkesini ve iş sürekliliği ile ilgili yönetimin
beklentilerini iletmek için hazırlanan uzun
vadeli ve yaşam döngüsü odaklı yazılı bir üst
yönetim belgesidir” şeklinde tanımlandı. Pek
çok kuruluşun, bir organizasyon çapında
iş sürekliliği politikası ihtiyacına şüpheci
yaklaştığı kaydedilen raporda, kurumun iş
süreçlerinin ne kadar kesintiye tahammül
edebildiği ve süreçleri tekrar çalışır duruma
getirmek için ayrıntılı mevcut durum, risk, iş
etki analizi yapması önerildi.
Beklenmedik durum senaryoları
Raporda konunun ele alındığı bölümde şu
bilgiler yer aldı:
“Araştırmalara göre beklenmedik bir durumla
karşılaşmış, firmaların her beş tanesinden
ikisinin faaliyetlerini sürdüremediği,
sürdürebilenlerden üç tanesinden birinin
iki yılsonunda faaliyetini durdurduğu ortaya
çıkmıştır. Bu tür durumlarda kaybedileni
ölçmek zor olmaktadır.
9 ülkede toplam bin 750 BT yöneticisi ile
yaptığı anketten oluşan bir rapora göre, hâlâ
şirketlerin ve kamu kuruluşlarının yaklaşık
dörtte üçü, olası bir BT krizinin ardından
bilgisayar sistemlerini veya verilerini tam
olarak düzenleyemeyecek durumdadır.
Araştırma, şirketlerin yüzde 74’ünün ağlarını
tam olarak toparlayabilecekleri konusunda
kendilerine çok güvenmediğini ortaya
koymakta, katılımcıların yüzde 54’ü 1 yıl içinde
veri kaybettiğini veya sistemlerinde çökme ile
karşılaştığını kabul etmektedir.”
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
127
Koordinasyon konusunda “Oluşturulması
düşünülen ülke bilgi sistemi içerisinde, kamu
kurum ve kuruluşlarının taşra ve merkez
birimleri arasında çevrimiçi (on-line) bilgi
akışı sağlanmalıdır. Günlük faaliyetler içinde
üretilen tüm bilgiler İnternet aracılığı ile
yetkiler çerçevesinde paylaşılmalıdır. Bu veri
paylaşımının alt yapısı güçlendirilmelidir, veri
erişim hızları artırılmalıdır” denilen raporda,
kurumlar arasında iletişimin gerek teknik ve
gerekse yönetim anlamında tek bir terminoloji
ile sağlanması önerildi.
Raporda, “İş sürekliliğinin sağlanmasında
bilgi teknolojilerinin rolünün yüksek
olmasından dolayı çalışmaların BT bölümü
tarafından yapılması ve sorumluluğunun da BT
bölümünde olması gerektiği inanıcı yaygındır”
vurgusu yapıldı. İş sürekliliği için kurum içinde
mümkün olduğu kadar üst seviye yönetim
tarafından temsil edilmesi, tüm çalışma
grupları ile birlikte çalışarak iş sürekliliğini
sağlayacak bir ekip kurulması istendi.
Hangi standardı ve rehberi
seçmeliyiz?
Kamu-BİB iş sürekliliği model önerisi olarak,
raporda şu ifadeler kaydedildi:
“İş sürekliliği için oluşturulan standartlardan
öne çıkan uluslararası kabul gören BS 25999
standardı (ve onun devamı ve halefi olacak
olan ISO 22301) öncelikle değerlendirmeye
alınabilir. Bu standartların kullanımında
rehber niteliğinde ITIL ve COBIT’in ilgili
bölümleri kullanılabileceği gibi yine ISO
tarafından yayınlanan ve listesi yukarda verilen
standart ve rehberler kullanılabilir.
İş sürekliliği göreceli olarak yeni bir alan olup
sektördeki gelişmelere paralel olarak özellikle
son 20 yıl içerisinde gelişmeler göstermiş
ve standartlar oluşmaya başlamıştır. Diğer
alanlarda olduğu gibi iş sürekliliği konusunda
da başlangıçta ülkeler kendi standartlarını
ve en iyi uygulamalarını içeren kılavuzlarını
128
2012 NİSAN
oluşturmuşlardır.
BS 25999 bunlar
arasında öne çıkan ve
kendini kabul ettiren
standart olarak göze
çarpmaktadır.”
Raporun sonuç
bölümünde ise şöyle
denildi:
“Süreklilik sadece
felaketlere odaklanan
bir konu değildir.
Felaket öncesi, felaket
sırasında yapılacaklar
ve felaket sonrası
yapılacakları kapsayan
bir disiplindir.
Literatürde konu
ele alınırken felaket öncesi sistem tasarımı
erişilebilirlik süreci, kapasite yönetimi
süreci, bilgi güvenliği yönetimi süreci dikkate
alınmadan doğrudan kesinti durumlarına
odaklanılmaktadır. Kesinti olduktan sonra
veya felaket yaşandıktan sonra yapılacaklar
genelde kurum için en pahalı yöntemleri içerir.
Genellikle kesinti öncesi sağlam ve kesintiye
dayanıklı sistem kurma maliyeti kesinti
sonrası kurtarma, kesinti sonrası maliyetler ve
prestij faktörleri dikkate alındığında çok daha
kolay ve düşük maliyetlidir.
her küçük kesinti felaket riskini taşır.
Bu kurumlarda her kontrolsüz değişiklik
sürekliliği ve yapılan süreklilik yatırımlarını
tehdit eder. Her başarısız geçiş/sürüm felaket
boyutuna varabilecek olayları da beraberinde
getirir. Konfigürasyonun yönetilmediği
sistemlerde ise iş sürekliliği planları ve
uygulaması, dayanacağı kararlı sürüm
hakkında bilgi sahibi olunmaması halinde işe
yaramaz birer dokümana dönüşecektir.
Süreklilik bir ürün ya da yedeklilikle ilgili bir
teknoloji değildir. Bu ve benzeri teknolojilerin
yüksek erişilebilirlik için doğru ve verimli
kullanımını da içinde barındıran başlı başına
bir yönetsel konu (finans, satış, üretim vb.)
olarak ele alınmalıdır. Altyapı yatırımları
doğru bir risk ve iş etki analizi olmadan
istenilen sonuçları veremez. Bu anlamda iş
sürekliliği yönetim sistemi kurulmadan ve
gerekli süreçler kurulup işletilmeden altyapı
yatırımları yapılarak oluşturulmuş felaket
kurtarma merkezleri atıl yatırımlar olma
riskini barındırırlar.
Süreklilik bir alt süreç değildir.
Diğer bütün tasarım ve operasyon
süreçleriyle koordineli çalışması
gereken ve üst yönetimin doğrudan
kontrolünde yürütülen bir
‘yönetim sistemi’dir. Süreklilik
plan dokümanından ibaret bir
dokümantasyon çalışması değildir.
Kurumlarda sıkça rastlanan bir diğer
yanlış uygulama da, senaryo bazlı
planların dokümante edilmesinin iş
sürekliliği olarak ele alınmasıdır. Bu
dokümantasyon bir yönetim sistemi
olarak kurulan iş sürekliliğinin faydalı
ve gerekli bir parçası da olsa onlarca
faaliyetten sadece birini oluşturur.
Danışmanlık ve belgelendirme
kurumlarının odaklandığı deliller
genellikle doküman düzeyinde
olduğundan kurumlarda iş sürekliliği
zaman içersinde dokümantasyon
çalışmasına dönüşme riski taşır.”
Süreklilik bir proje değildir. İş sürekliliği
sistemi kurmak için yapılan çalışmalar ilk
başta proje olarak başlayabilse de devamında
bunun kritik bir iş süreci olarak üst yönetimin
önemli işlerinden biri haline gelmesi
gerekmektedir.
Bu süreç, tasarım süreçlerinin yanı sıra
zorunlu olarak olay yönetimi, problem
yönetimi, değişim yönetimi, konfigürasyon
yönetimi ve sürüm yönetimi süreçlerinin
desteğini gerektirir. Bu operasyon süreçlerinin
verimli ve etkili olarak çalışmadığı kurumlarda
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
129
Riskler var ama kamu işbirliğiyle bulutu yönetebilir
Kamu kurumlarına özel bulut bilişim altyapısı kurulması istenirken, kamudaki bulut bilişim
altyapısını tanımlama, yönetme ve eşgüdümü sağlamak amacıyla bağımsız bir Türkiye Bulut
Kurumu kurulması önerildi.
TBD
Kamu-BİB’in on dördüncü
dönem çalışmaları
kapsamında, 1. Çalışma
Grubu’nun (ÇG1) hazırladığı rapor, Dr. Cevat
Şener’in Başkanlığındaki “Kamuda bulut
bilişim” oturumunda, Çalışma Grubu Başkanı
Doç. Dr. Oğuz Ergin tarafından sunuldu.
“Kamuda bulut bilişimin” kullanılmasına
yönelik bilgiler sunan oturumunda açılışında
Dr. Şener, bulut bilişimin her yerde
konuşulduğunu, bir gerçek olarak hayatın bir
parçası olarak bugünün teknolojileri arasında
yer aldığını belirtip “İnternet üzerinden verilen
her şey bulut değildir” dedi.
“Bulut Nedir? Bulut Bilişim Nedir? Hizmet
ve Kurulum Modelleri, Yararları, Riskler ve
Risk Yönetimi, Dünya ve Türkiye’deki Durum,
Türkiye İçin Fırsatlar, Ulusal ve Uluslararası
Mevzuat, Kamunun Buluta Geçişi” konularını
irdeleyen Çalışma Grubu adına sunum yapan
Doç. Dr. Ergin, bulut bilişimin kamu ortak
kullanım ortamı olarak kullanılabileceğine
dikkat çekti.
Raporun giriş bölümünde, bilişim sektörü
ile ilgili kaynak ve çevrelerde giderek daha
fazla duyulmaya başlayan bir terim olan bulut
bilişim kısaca, “bilişim aygıtları arasında ortak
bilgi paylaşımını sağlayan hizmet” olarak
tanımlandı. Bulut bilişimin, iş gücü kaybı ve
maliyetleri azaltmasının yanı sıra, yüksek
verimlilik ve esneklik sağlayabildiği belirtildi.
130
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
131
Geleceğin vazgeçilmez modeli
“Kamu kurumlarına özel bulut bilişim altyapısı
kurulması giderek daha fazla üzerinde
durulan bir düşüncedir. Yabancı ülkelerde
örnekleri görüldüğü gibi, Türkiye’de de kamu
kurumları kendi bilişim gereksinimlerini tek
bir ‘Kamu Bulutu’ kurarak karşılayabilir.
Her ne kadar kamu kurumlarının alabileceği
hizmetler aslında yerli veya yabancı özel
şirketler tarafından karşılanabiliyor olsa
da, kamu kurumlarının duydukları güvenlik
gereksinimleri nedeniyle, kamunun
kendi bulutunu oluşturması kurumların
bulut bilişimin sağladığı olanaklardan
yararlanmasının önünü açacaktır.”
Bulut bilişim, getirdiği olanaklarla kamunun
bilgi işlem gereksinimlerinin sağlanmasında
pek çok yönden yeni fırsatlar sunuyor. Önde
gelen gelişmiş ülkelerin kamuda bilişimi
yönetmek için bir sonraki yol olarak belirlediği
bulut bilişim; maliyet, esneklik, yönetim ve
verimlilik konularında önemli ilerlemeler
sağlıyor. Kavram olarak, “altyapı ya da
uygulamanın uzaktan hizmet olarak alınması”
demek olan bulut bilişim özel, genel, karma
ve topluluk olmak üzere dört farklı biçimde
uygulanabiliyor.
Kamunun bir bulut oluşturması sürecinde “bu
görevi kimin üstleneceği” üzerinde durulduğu
belirtilen raporda, Türkiye’de genel kamu
bulutunu oluşturma ve yönetmek için Türksat
veya TÜBİTAK’ın sorumlu olmasının yanında
üçüncü bir model olarak da yeni bir “Türkiye
Bulut Kurumu” kurulması önerildi. Türksat
ve TÜBİTAK’ın “kendilerine yasalarla verilmiş
farklı görevleri olması nedeniyle kamu
bulutunu yönetmeleri çok verimli bir seçenek
olmayabileceği” kaydedilen raporda, “yalnızca
bulut bilişim konusunda uzmanlaşacak
bir kurum, diğer başka görevleri olan
kurumlara göre kamu bulutunu çok daha etkin
yönetebilir” denildi.
1990’larda İnternet’in ortaya çıkışıyla beraber
paket program halinde satılan yazılımların
yerini İnternet üzerinden hizmet olarak
sunulan yazılımlar aldı. Eş zamanlı olarak
genişbant altyapılarının da gelişmesiyle
birlikte daha önceleri bilinen bir teknoloji
olmakla beraber maliyet etkin bir çözüm
olmadığı düşünülen “bulut bilişim” önem
kazanmaya başladı. Bu alan için ayrılması
düşünülen bütçeler ve elde edilecek
kazançlara ilişkin yapılan hesaplamalar bulut
bilişimin geleceğin vazgeçilmez bir modeli
olacağını gösteriyor.
Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Güney
Kore, Japonya, Avrupa Birliği’ndeki (AB)
ülke uygulamalarının aktarıldığı raporda,
Türkiye’deki duruma ilişkin örnekler de verildi.
Kamuda başarılı örnekler olarak Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı
Ulusal Yargı Ağı Projesi’nden (UYAP) söz
edildi.
Konusunda uzmanlaşacak bir
kurum
Kamu kurumlarına özel bulut bilişim altyapısı
kurulması istenen raporda şunlar kaydedildi:
132
2012 NİSAN
Bir kamu bulutunun oluşturulması için kamu
kurumları arasındaki eşgüdümü sağlayacak
bir kuruma gereksinim duyulduğuna dikkat
çekilen raporda, tamamen kamudaki bulut
bilişim altyapısını tanımlamak, yönetmek
ve eşgüdümü sağlamak amacıyla bağımsız
bir Türkiye Bulut Kurumu kurulması
önerildi. Bu kurumun kamudaki bilgi işlem
harcamalarını azaltıp kaynakların daha verimli
kullanılmasına yararı olabileceğine işaret
edildi.
Standartlara uygun bir şekilde buluta çıkmanın önemli olduğunu
vurgulayan Ergin, Türkiye’nin, bazı kamu kurumlarının özel
çabaları ve uygulamaları sonucu bulut bilişim konusunda geride
olmadığını söyledi. Ergin, “Bu yeni kavram, devlette de yeni bir
yapılanmayı getirecektir. Riskler var ama kamu işbirliği içinde
bulutu yönetebilir. Eğer bir Türkiye Bulut Kurumu kurulacaksa
bunu işleri başından aşkın kurumlara bırakmayıp kuruma biz talip
olmak durumundayız” diye konuştu.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
133
Bulutta riskler şunlar:
Raporda bulutun yararları şöyle sıralandı:
Gereksinimlerin kısa sürede gerçekleşmesi
Verimlilik
Ortak kaynak kullanımı
Gereksinimlere göre kaynak ataması
Yönetim kolaylığı
-Uzaktan yönetim sayesinde sisteme erişebilme sistemi
izleme ve sistemi yönetme
Hizmet kalitesi ve sürekliliği
-Daha az fakat uzman personel
Sınırsız esneklik
-Hizmetin istendiğinde kullanılması
-İşteki artma ve azalmalara anında cevap verebilme
-Uzaktan Yönetim
Çevrecilik
-Enerji maliyetleri artmakta
-Ortak kullanım enerji verimliğini artırmakta
Daha düşük karbon salınımı
Maliyeti düşürme
-Ortak kaynak kullanımı
Daha az donanım ve yazılım
Daha az işletme maliyeti
Daha az fakat nitelikli personel
Ölçek ekonomisi
Fırsatlar
134
2012 NİSAN
Kamu kurumlarına özel bilişim
altyapısı kurulması
-Her kamu kurumu kendi
sistem odasını oluşturmasına
gerek kalmayacak
-Fiziki mekân, jeneratör/UPS,
soğutma gibi problemler için
ortak çözüm
İzlenebilen teknik altyapı
-Çalışma saatleri
-Kamuda proje yönetimi
-Ücret politikası
Maliyet Tasarrufu
-Ortak Kaynak Kullanımı
-Ölçek Ekonomisi
Kaynakların Verimli Kullanımı
Yüksek Esneklik
-Hizmetin istendiğinde
kullanılması
-İşteki artma ve azalmalara
anında cevap verebilme
-Uzaktan Yönetim
Veri güvenliği ve gizliliği
Ortak kullanılan kaynaklar ve veriler
Hizmet sağlayıcılar ile paylaşılan bilgiler
Dinamik kaynak yönetimi sırasında işletim
sistemi tarafından sadece mantıksal seviyede
silinen veriler
Çözüm?
-Şifreli veri saklama
-Sanal yerel ağlar kullanımı
-Ağ içi güvenlik duvarı kullanımı
Hizmet Sağlayıcı Bağımlılığı
-Hizmet sağlayıcılar arası belli bir
standart bulunmuyor
-Veri formatları, hizmet arayüzleri
Yönetim Arayüzü ve Uzaktan Erişim
-Internet tarayıcıların ve uzaktan
erişimin güvenlik sorunları
Bant Genişliği ve Veri Transferi
-Yeterince bant genişliği
kullanılmalı
Yazılım Lisanslama
-İşlemci, bellek, depolama alanları
dinamik olarak değişebiliyor
-Lisans sayısı kullanılan makine
sayısının çok üstüne çıkabilir
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
135
Bilişim projeleri, kalkınma yolunda itici bir güç
Masum perdelere işaret edilip metodolojinin eksiksiz uygulanması istenen Kamu-BİB raporunda, kamu
bilişim projeleri başarı oranlarına ilişkin akademik değerlendirme çalışmalarının teşvik edilmesi önerildi.
TBD
Kamu Bilgi İşlem Merkezleri Yöneticileri
Birliği’nin on dördüncü dönem çalışmaları
kapsamında, 3. Çalışma Grubu (ÇG3)
tarafından hazırlanan rapor; ÖSYM eski Başkanı Prof. Dr.
Ünal Yarımağan’ın yönettiği “Kamuda Bilişim Projeleri Nasıl
Hazırlanmalı?” konulu oturumda, Çalışma Grubu Başkanı Dr.
Altan Özkil tarafından açıklandı.
“Bilişim teknolojileri ile kalkınma için yapılan bilişim
projelerinin, kalkınma yolunda ayak bağı değil, itici bir güç
olması” amacıyla çalışan grubun hazırladığı raporda, BT’nin
iş ve meslek yaşamındaki yerinin anlatıldı, proje yönetimi
yaşam döngüsü ve metodoloji önerisi yapıldı. Rapor, kamuda
bilişim projesi gereksinimini ortaya çıkaran iç ve dış nedenleri,
projelerin hazırlanma süreci, paydaşları, projeyi başarıya
götürmek için dikkat edilmesi gereken adımlar, değerlendirme
ve önerileri içerdi. Masum perdelere işaret edilen raporda,
metodolojinin eksiksiz uygulanması, kısa devrelerden uzak
durulması, bariyelerin anlaşılması ve proje hazırlığı öncesinde
gerekli önlemlerin alınması istendi. Başarılı bir bilişim projesi
için üst yönetim desteğinin şart olduğu vurgulanan raporda,
kullanıcının direnç, ilgisizlik ve isteksizliğinin olumsuz
etkileri olduğu kaydedildi. Mücbir nedenler (Doğal afetler,
sosyal patlamalar, hastalık, getirilen yasaklamalar, büyük
ekonomik krizler), firma baskıları, siyasi irade değişimi nedeni
ile projeye olan desteğin kesilmesi, deneyimlerin yeterince
yansıtılamaması ve koordinasyon eksikliği bilişim projelerinin
gerçekleştirilmesi sürecini yavaşlatan ve hatta durduran önemli
bariyerler olarak raporda belirtildi.
136
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
137
Türkiye’de bilişim projelerinin
başarılı
Oturumun açılışında proje hazırlamanın
çok zor olduğunu belirtip aşılması gereken
çok engel olduğunun altını çizen Prof.
Dr. Yarımağan, “Kamunun denetlenmesi
gerektiğine inanıyorum” dedi.
BT projelerinin başarısına ilişkin çalışmalarda
iki alt başlık daha olması gerektiğine dikkat
çeken Yarımağan, bunları “Bilişim ana
(master) planı”, “Bilişim projeleri kurumsal
gelişmenin bir aracı” şeklinde açıkladı.
Yarımağan, Türkiye’de bilişim projelerinin
başarılı olduğunu, farkındalıklar, az kaynaklar
ve olanaksızlıklarla çok büyük projelerin
başarıldığını gördüğünü söyleyip o proje
yöneticilerini kutladı.
“Gelişme için değişeceksiniz, değişip
dönüşeceksiniz” diyerek 3. Çalışma Grubu’nun
hazırladığı raporu sunmaya başlayan Dr. Özkil,
Türkiye’deki bilişim projelerinin başarılarına
ilişkin araştırmalar yapılmadığını anımsattı.
Genelde kamuda dönüşüm için belirlenmiş bir
süreç olduğuna değinen Özkil, “Bir projenin
sürdürülebilir olduğunun daha başında
düşünülüyor olması gerekiyor. Bariyerlerin
bilinip üzerinde ciddi düşünülmesi de diğer bir
önemli konu” diye konuştu.
Özkil, TBD’nin ön ayak olduğu bir platformda,
akademisyenlerin bir araya gelip araştırmalar
yapılmasını konuşabileceğine değindi.
Değerlendirme çalıştayları, teşvik
ve teknik destek
BT projelerinin yaşam döngüsüne ilişkin
raporda, “Farkındalığın artırılması sağlanmalı;
yaygınlaştırma çalışmaları planlanmalı;
eğitimler verilmeli; kamu bilişim projeleri
öz değerlendirme çalıştayları teşvik
edilmeli ve teknik destek verilmeli; yönetici
versiyonu hazırlanmalı; geliştirilen dokümanı
esas alacak ‘bilişim projeleri izleme ve
138
2012 NİSAN
değerlendirme metodolojisi’ geliştirilmeli ve
kamu bilişim projeleri başarı oranlarına ilişkin
akademik değerlendirme çalışmaları teşvik
edilmeli” tekliflerinde bulunuldu.
Bilişim projelerinin başarılı bir şekilde
gerçekleşme oranlarının düşük olmasının
nedenlerinin incelendiği raporda, en
büyük nedenin metodoloji eksikliği olduğu
vurgulandı. Raporda başarılı bir bilişim
projesi için üst yönetim desteğinin şart
olduğu, proje hazırlık ve yönetim sürecinde
mevzuatın kimi zaman projenin yürütülmesine
olumsuz etkiler oluşturduğu, kullanıcı direnci,
ilgisizliği ve isteksizliğinin de projenin başarısı
üzerine olumsuz etkileri olduğu saptandı.
Ayrıca, bilişim projelerinin maliyetlerinin
doğru olarak tahmin edilmesi, geliştirilen
modüle ilişkin personelin eğitilmesi, uygun
yetenekte personelin görevlendirilmesi ve
sürekliliğinin sağlanmasının da kolay olmadığı
belirtildi. Bilişim teknolojilerinin izlenmesi ve
değerlendirilmesi, bilişim projelerinde güncel
ve uygun teknolojilerinin seçimi, projenin tamamlanması sürecinde
seçilen teknolojinin güncelliğini yitirmesi, projenin süresinin tahmini
ve planlanan zaman diliminde projenin gerçekleştirilememesi bu
kapsamda karşılaşılacak diğer zorluklar olarak raporda yer aldı.
Mücbir nedenler, firma baskıları, siyasi irade değişimi nedeni
ile projeye olan desteğin kesilmesi, deneyimlerin yeterince
yansıtılamaması ve koordinasyon eksikliği bilişim projelerinin
gerçekleştirilmesi sürecini yavaşlatan ve hatta durduran önemli
bariyerler olarak raporda kaydedildi.
Bir metodoloji olmalı ve eksiksiz uygulanmalı
“Bilişim teknolojileri sadece bilişim alanındaki uzmanların değil, tüm
çalışanların bir şekilde dâhil olduğu, kurum genelinde tüm personeli
etkileyen yatay bir fonksiyon haline gelmiştir” denilen raporda,
bilişim projelerinin hazırlanmasına yönelik izlenmesi gerekli bir
metodolojinin mutlaka olması ve eksiksiz uygulanması gerektiğinin
altı çizildi. Raporda kamu bilişim proje gereksinimini ortaya çıkaran
iç nedenler; mevzuat değişiklikleri, üst yönetim tarafından öngörülen
talepler, kurum bünyesinden gelen talepler ve iç denetim faaliyetleri
olmak üzere dört; dış nedenleri ise, mevzuat değişiklikleri, dış
denetim faaliyetleri ve teknolojide meydana gelen değişimler olarak
üç ana grupta toplandı.
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
139
“Başarılı bilişim projesinin özelliklerini dar
bir kapsamda, birkaç etkene bağlayarak
incelememek gerekir. Her bilişim projesinin
başarısı kendi içinde değerlendirilmelidir.
Bazı projelerin sonucunda elde edilen kâra
göre başarı değerlendirilmesi yapılırken,
bazı projelerde, önceden belirlenmiş proje
takvimine uyulup uyulmadığı çok önemlidir.
Bazı projelerde ise zaman, maliyet ve
bahsettiğimiz tüm ölçütlerin dışında sosyal
sorumluluk projesi kapsamında yapılan bir
bilişim projesi olması nedeniyle, kullanıcılara
sağladığı yarara göre başarı değerlendirilmesi
yapılmalıdır” denilen raporda başarısızlıkların
sadece maliyet ve zamanla ilişkili değil, bu
süreçte genellikle birbirini etkileyen birçok
nedenden kaynaklandığı bildirildi.
Başarı için, birlikte çalışma,
işbirliği ve iş bölümü kültürü
devreye girmeli
Değişim ve gelişimin ağırlıklı olarak bilişim
projelerinin gerçekleştirilmesiyle sağlandığı
belirtilen raporda, bir projenin iyi planlanması,
kaynaklarının doğru olarak kullanılması,
geliştirme sürecinde gereken önlemlerin
zamanında eksiksiz alınması, muhtemel
risklerin hem görünürlülüğünün hem de
yönetilebilirliliğinin sağlanabilmesi için Proje
Yönetim Enstitüsü tarafından hazırlanmış,
“Project Management Book-PMBOK” gibi
bir rehber, model ve standartlara ihtiyaç
duyulduğu anımsatıldı.
Geliştirilen metodoloji kapsamında proje
hazırlık süreci, sırasıyla; proje gereksiniminin
tanımlanması, proje gereksiniminin analiz
edilmesi, proje ön olurluğunun yapılması,
proje olurluğunun hazırlanması, proje
tanımlama dokümanın tamamlanması,
ihale yönetim sürecinin uygulanması, proje
yönetim planının hazırlanması ile projenin
140
2012 NİSAN
sürekliliğinin sağlanması ve konfigürasyon
yönetimi, alt süreçlerinden meydana geldi.
Raporun sonuç ve öneriler bölümünde şu
ifadelere yer verildi:
“Özellikle kamuda gerçekleştirilen bilişim
projelerindeki başarı oranının artırılması
için, çalışma grubumuz tarafından öngörülen
metodoloji ışığında, projeyi öneren,
sahiplenen, proje için kaynak sağlayan çalışan
ve yöneticilerden oluşmuş birbirleri ile uyum
içinde çalışacak kurum ve kuruluşların,
proje başarı durumuna göre motive
edilmesini sağlayacak ya da başarısızlıkları
durumunda sebep ve sonuçlar üzerinden
hesap vermesine yönelik esas ve usuller
tanımlanmalıdır. Projenin kurum dışında,
özel sektör bünyesinde gerçekleştirilmesi
durumunda da yine
başarı durumu esaslı
motivasyon ve hesap
sorma mekanizmasının
oluşturulması,
özellikle başarısızlık
durumunda ihalelerden
yasaklanmaya varacak
boyutlarda çeşitli
mekanizmaların
geliştirilmesi büyük
önem taşımaktadır.
Böylece proje başarısı
için, birlikte çalışma,
işbirliği ve iş bölümü
kültürü devreye girmiş
olacaktır.”
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
141
142
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
143
144
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
145
146
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
147
148
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
149
150
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
151
152
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
153
154
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
155
156
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
157
158
2012 NİSAN
Gündem : 14. Kamu Bilişim Platformu
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
159
Bilişimin öteki yüzü,
nereye kadar
bilişim?
Dr. Serdar Biroğul
[email protected]
T
eknolojik ilerlemelere paralel olarak
bilişimde gerçekleşen uygulama ve
gelişimlerin hızına yetişmek artık neredeyse olanaksız hale geldi. Her geçen
gün birçok yeni uygulamalar ortaya çıkıyor ve
bunlarla ilişkili birçok veriler meydana geliyor.
Bu kadar hızla büyüyen bilişim dünyasında kimileri bu dünyanın içinde kaybolurken kimileri
de uzaklaşmayı tercih eder hale gelmişlerdir.
Teknolojik gelişmelerin içinde var olan insanlar dahi bu gelişmelere ayak uydurmakta çok
zorlanıyorlar. Bilişim alanındaki teknik bilgiler
ise en fazla 3 yıl sonra güncelliğini yitirmektedir. Böylesi bir devingenlik içinde bu alanda
çalışan insanların süreli olarak kendi teknik
gelişimlerini devam etmeleri hem zor hem
de yorucudur ve bu kişiler kısa süre içinde bu
alandan uzaklaşıyorlar.
160
2012 NİSAN
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
161
Gelişen teknoloji ve bilişim uygulamaları
yaşantımızı daha da kolay hale getirmesine
karşılık beraberinde de 5 veya 10 yıl sonra
ortaya çıkacak yan etkileri de beraberinde
getiriyor. Daha doğmamış çocuklar için
sosyal ağ hesapları açılırken, gerçekleştirilen
uygulama ile anne karnında ki çocuğun tekme
darbesini bu ağlara ileti olarak gönderen
sistemler hızla artıyor. Ülkemizde bile 8
yaşındaki ilkokul çocuklarının el ile yazmayı
ret ederek, yerine tablet bilgisayarlarda
bulunan sanal klavye ile yazmayı tercih
etmesi, Çin’de iphone alabilmek için böbreğini
satan insanların olması, sosyal ağlarda çok
fazla vakit geçirerek bebeğiyle ilgilenmeyi
unutan annelerin olması düşündürücüdür.
Teknolojik ürün ve uygulamalar hayatımıza
bu kadar girmişken aslında varlık yaşantımız
da değişiyor. Bilişim alanındaki teknolojik
gelişmeler bankacılık sektöründe de hızlı
şekilde yerini alıyor. Zaten gelişen teknolojinin
sıkı takipçilerinde biri de bankalardır.
Ancak buradaki sorunda tamamen sanal
olan işlemlerin hatta kayıtların fiziki olarak
ispatının artık giderek ortadan kalkmasıdır.
Yani banka hesabınızdaki varlığınızı gösteren
değerler sadece sayısal rakamlardan ibarettir.
Bu sektöre yapılacak olan siber bir saldırı
sonucunda varlığınızın bir anda sıfırlanması
söz konusu olabilir hatta komplo teorisi
olarak gözükse de borsalar çökertilebilir,
üretim yapan santraller ve fabrikalar
durdurulabilir. Bu senaryo aslında “Zor
ölüm” serisinin son filminde de değinildi.
Artan sanal çözüm yaklaşımları aslında bir
anda tüm dünyayı sarabilecek olan bir sanal
krize ve çöküşe de götürebilmesi artık hiç de
ütopik bir yaklaşım değildir. Yine bankacılık
sektöründeki uygulamalara bir örnekte
ATM makinelerinde artık kart yerine sadece
parmak izi ile işlemlerin gerçekleştirilmesidir.
Bu durum tabi ki insan hayatını daha da
kolaylaştıracak bir uygulamadır ancak ya
bu uygulamayı kullanan kişinin güvenliğinin
daha da açık hale geldiği unutulmamalıdır.
Bilişim uygulamalarında önemli ve üzerinde
durulması gereken nokta sistem ve uygulama
güvenliğinin sağlanmasıdır.
Ülkemizdeki tüm üniversitelerin hızlı bir
şekilde kendi yapılarında uygulamaya
başladıkları uzaktan eğitimde gerçekleştirilen
eğitimin kalitesi ve örgün eğitime göre
avantajlarının neler olduğu başka bir
araştırma konusudur. Ayrıca “second life” gibi
uygulamalar sanal dünyada sanal karakterler
ile sanal eğitim ortamlarının oluşturulması
yeni yaklaşımların sergilenmesine olanak
sağlıyor.
“Suretler (Surrogates)– Yapay Zekâ (Artificial
Intelligence)– Ben Robot (I Robot)” gibi bilimkurgu filmlerindeki olguların gerçekleşmesi
hiç de hayal ürünü değildir artık. Geçen
gün İsviçre’de yapılan gösterimde bilim
adamları düşünceyle kontrol edilebilen
robot uygulamasını yaptılar. Bu uygulama da
kısmı felçli bir hastanın başına yerleştirilen
bir başlık ile 100 km uzaktaki bir robotu
kontrol etmesi sağlandı. Ancak tüm bu
filmlerin üzerinde durdukları nokta böylesi
ilerlemiş teknolojinin içinde var olan insanın
ruhsal, anotomik ve düşünsel düzeylerinin
incelenmesidir. Hepsinin ortak sonuç noktası
bu kadar çok ilerleyen teknolojinin aslında
insan olgusunu kötü yönde etkilediğidir.
162
2012 NİSAN
Bilişim dünyası beraberinde büyük veri
kaynaklarını da oluşturdu. Bu kadar çok
veri trafiğinin kontrolü, yönlendirilmesi ve
güvenliğinin sağlanması giderek önemli
hale geliyor. Bu verilerin kötü amaçlı
bilgisayar uzmanlarınca ele geçirilmesi
çıkan yeni yazılım uygulamaları ile daha
da kolay hale geldi. Zaten bu ele geçirilen
verilerin kullanılması ise hem kişileri hem de
kurumları çok zor durumda bırakabilmektedir.
Bu noktada şunu hatırlatmakta yarar var;
Amerikan Haber Alma Teşkilatı gibi yüksek
güvenlikli sistemlere dahi çok fazla saldırı
yapılıyor ve hatta bazıları başarılı oluyor. Bu
tür saldırılar Türkiye’deki devlet kurumlarına
ve üniversite sayfalarına da sık sık yapılıyor.
Süreli yapılan saldırıların sonunda elbette
ki sistemlerin arka kapıları bulunmaları
muhtemeldir. Herkes şu an için teknolojiyi
kullanma yarışı içindeyken en önemli olan
sistemin arka tarafında yapılan işlemlerin
neler olabileceğini hiç bilmiyor. Masumca
bir site üzerinden girilen veriler hemen
indeksleniyor ve sınırsız bir hafızaya sahip
olan sanal dünya da kayıt altına alınıyor.
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
163
Sanal dünya adeta bilgi evreni olarak varlığını
sürdürüyor. Önceleri “bilgiye sahip” olma
önemli bir faktörken şimdi her yerdeki
“bilgiyi kullanma” önemli hale geldi. Bu
şekilde olunca insanlar beyinlerini kullanma
oranlarını en alt seviyeye çekti. “Nasıl olsa
ben istediğim bilgiye İnternet’ten ulaşırım ve
uygularım düşüncesine” sahipler. Buradaki
bir tehlike de artık her yerden istenilen bilgiye
ulaşmak mümkün olmasına rağmen var olan
bu bilgilerin doğruluğunun kontrol edilemiyor
olmasıdır. Hızla artan oranda kalitesi ve
doğruluğu düşük bilgi çöpleri oluşuyor.
Teknolojik uygulamaların zamanın görecelilik
değerini de iyice kısalttığı ortadadır. Aynı
anda birçok şeyi yapmaya çalışırken aslında
zaman yetmediği için her şey eksik kalıyor.
Çünkü yarın uyandığımızda birçok şey
yeniden değişmiş olacak. İnsanoğlu bu
kadar çok değişen ve hızla ilerleyen teknoloji
içinde her zaman geri kalıyor. Değişim
değişimi oluşturmuş ve insanın artık kontrol
edemeyeceği bir zorunlu yaşam anlayışı
olmuştur.
Günlük yaşamın hızlı ve zamanın algı
düzeyinde azaldığı yaşam temposunda bireyin
yakın çevresindeki kişilere (aile, akrabalar,
arkadaşlar vb.) yeterince zaman ayırması
mümkün olmuyor. Batı toplumlarına göre aile
ve arkadaşlıklara önem veren toplumuzda bu
zedelenmelerin etkisi daha fazla hissediliyor.
Günümüzde hemen her evde yer alan
bilgisayarların yaşamın tam merkezine
yerleşmiş olması ile birlikte insanları
İnternet’e bağımlı hale getiren uygulamaların
(sosyal ağlar, oyunlar, vb.) artması ile yüz yüze
sosyal iletişim de azalıyor (Özen ve Sarıcı,
2010).
164
2012 NİSAN
Lise çağındaki gençler ellerindeki akıllı
telefon veya bilgisayarlarla kendilerini sanal
dünyaya adamış ve gerçeklikten uzak bir
yaşam idame etme noktasına geldi. Sadece
sanal bir karakter için kavga edenler veya
oyun başında ölenler bile mevcut. Okul
başarısı ve sosyal ağ kullanımı konusunda
yapılan çalışmalara bakıldığında, sosyal
ağlarda vakit geçiren gençlerin motivasyon
düzeyinin düştüğü, bu sitelerde fazla vakit
harcamalarının başarıları üzerinde olumsuz
sonuçlar doğurduğu ve sosyal ilişkilerine zarar
verdiği tespit edilmiştir (Şahin ve Sarı, 2009).
Okullarda öğrencilere verilen araştırmaların
ve ödevlerin nasıl yapıldığını söylemeye dahi
gerek yoktur sanırım. Bir sürü ödev sitesi
mevcut ve istenilen her konuya ait bir sürü
araştırma yazısı bu alanlarda bulunuyor.
Bu sitelere giren öğrenciler sadece yazıları
alıyor ve içeriğine bile bakmadan ne olduğunu
bilmeden öğretmenlerine teslim ediyorlar. İşte
gençlerimizdeki bir sorunda artık eğitimdeki
kalitenin hızlı düşüyor olmasıdır. Çünkü
öğrenci neyi nasıl yaptığını bilmiyor ve eğer
bir şey sorarsanız da nasıl olsa İnternet’te
bulurum düşüncesiyle bilgiyi öğrenmeye
çalışmıyorlar. Bu da beyin kapasitesinin
kullanım yüzdesini düşürüyor.
Ayrıca sanal dünyada veya sosyal ağlarda
paylaşılan kişisel her bilgi, video, ileti
insanların farkında olmadan bu siteleri
izleyen gözler tarafından kişinin gerçek
profil yapısının oluşturulmasında örnek
veri olarak kullanılıyor. Şu an itibariyle
büyük kuruluşlarda işe alım için müracaat
eden adayların sosyal ağlardaki veya
İnternet üzerinde yaptıkları aktivitelere
bakılarak kişilerin analizleri yapılıyor. Ayrıca
unutulmamalıdır ki bir kere sanal dünyada
yapılan bir aktivite adeta sonsuza kadar o
alanda yer alıyor. Bir sitede size ait olan bir
yazının dahi o site içeriğinden kaldırılması için
büyük bir hukuk savaşının verilmesi gerekiyor.
Bilişim alanındaki hukuk tüm dünyada tam
olarak oturmuş standart bir yapıya sahip
değildir. Bilişim kaynaklı yenilikler ve olgular
o kadar hızla artmaktadır ki devletlerin
hukuksal yapılanmaları bu hıza yetişemiyor.
1-4 yaş aralığındaki çocuklara bakıldığında
ise adeta doğuştan elektronik cihazlara karşı
bir becerileri ve ilgileri olduğu görülüyor.
Artık birçok evde çocuğa yemek yedirilirken
dahi televizyon ya da İnternet’ten bir şeyler
izletilerek çocukların ilgileri o tarafa çekiliyor.
Bu noktada izletilen programın ne olduğunun
ise anne-baba için bir önemi yoktur. Burada
amaç çocuklarının uslu durmaları veya
yemeği yemesinin sağlanmasıdır. Bu belki ilk
bakışta önemsiz bir durum olarak gözükse de
ilerleyen yıllarda çocuklarda ciddi kişilik ve
psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına
neden oluyor. Adana Numune Hastanesi Ruh
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikiyatrist
Dr. Sümer Öztanrıöver, uzun süre TV
izleyen çocukların özendikleri karakterlerle
özdeşleşmeleri sonucu başka dünyada
yaşama sürecine yöneldikleri, bu durumun öz
güvenleri ve hayata bakış açılarını olumsuz
etkilediğini belirtiyor. Öztanrıöver ayrıca
televizyonun görsel ve işitsel özelliklerinin
anneler için iyi bir bakıcı işlevi gördüğünü
belirtiyor. Süreli olarak devam eden bu
yaklaşım çocuklarda adeta madde bağımlılığı
yaratıyor. Özellikle küçük çocuklarda uzun
süreli televizyon izlenmesi çocuğun trans
konumuna geçmesinden dolayı kendine güveni
olmayan, bağımlı ve ilgi alanları kısıtlı, sanal
dünyada yaşama eğilimli birey oluşumuna
zemin hazırlıyor.
Psikolog Merve Tepeli Yürüten de; eğer bir kişi
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
165
zaman kavramını yitirecek kadar vaktini bilişim
veya sanal gerçeklikte harcayabiliyorsa,
yemek yemek, uyumak, okula gitmek, ders
çalışmak, sosyalleşmek gibi davranışları sanal
dünyayla arasında bir engel olarak görüp
bütün bunlara ilgisini kaybetmişse, durumun
artık patolojik bir sürece girdiğini belirtiyor.
Kişi sanal dünyada tüm bu faktörlerden
uzaklaşmış, tamamen gerçeklikten uzak bir
dünya yaratabiliyor. Bunun sonucunda da
daha izole bir yaşam, esas sorunların üstü
kapatılarak devam edebiliyor, bunun sağlıksız
bir durum olduğunun bilincinde de olunamıyor.
Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel
El Kitabının yeni basımında (DSMV) İnternet
bağımlılığının da özgül bir ruhsal bozukluk
olarak tanımlanması planlanmaktadır. Son
dönemde bu konuda giderek daha fazla
çalışma yapılıyor, İnternet ve teknoloji
bağımlılığının yaygınlığı konusunda gün
geçtikçe daha fazla bulgu elde ediliyor.
Tabi ki bu süreli devam eden yaşantı
sonucunda insanlar sanallaştıkça kendi öz
benliklerini de unutuyorlar. İletişimi kopuk,
antisosyal ve kendilerini ifade etmekten
bir o kadar uzakta olan bir gençlik hızla
geliyor. Teknolojinin hızla gelişmesi ve
kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla
birlikte insanlarda hızla bireyselleşiyor.
Bireyselleşen insan topluma yabancılaşıyor
ve gittikçe yalnızlaşıyor. Bu durumun devam
etmesinde de insanlar korkularıyla baş başa
kalmaya başlıyorlar. Bu korku en çok da
gençleri etkiliyor. Gençler okul korkusu ve
gelecek kaygısıyla yaşar hale geliyorlar. Bu
korkularla baş edemeyenlerin sayısı da hızla
artıyor ve stres yüklü psikolojik sorunlar
yaşamaya başlıyorlar. Ayrıca bu korkularıyla
yüzleşmek istemeyenler ise umarsızlaşmakta
166
2012 NİSAN
ve geleceğe dair hiçbir hedefi olmayan yarı
sanal robotik insan davranışları sergiliyorlar.
Şu anki gençlik daha özenle incelendiğinde
çoğunluğunun genellikle içe kapalı, sıkılgan
ve etrafına yabancılaşmış bireyler olarak
aramızda yer aldığı görülebilir. Bu gençlerin
ilerleyen zamanlarda toplumsal yaşamda
iletişim kopuklukları üzere kurulan bir sosyal
çevrede nasıl bir sosyal etki ve yapı içinde
olacakları araştırılmalıdır? İşte bu sorunun
cevabı 10 yıl içinde belli olacaktır.
Okulun ve ailelerin bilinçli olmaları,
çocuklarını teknolojiyle mümkün olduğu
kadar geç tanıştırmaları, en başından doğru
bir strateji uygulamaları çeşitli uzmanlar
tarafından öneriliyor. Avrupa Birliği tarafından
kabul edilen Isparta Valiliği, Süleyman
Demirel Üniversitesi, İl Milli Eğitim ve Emniyet
Müdürlüğü’nün ortak olarak gerçekleştireceği
“Parmaklarımızdaki Tehlike” ismiyle
hayata geçirilecek olan projeyle, ilköğretim
okullarındaki öğrencilere sanal dünyanın
zararları ve İnternet başında boşa geçirilen
zaman ve sanal dünyadaki ahlaki bozukluklara
dikkat çekilmesi amaçlanıyor (http://
parmaklarimizdakitehlike.com). Tüm diğer
bağımlılıklarda sonuç önemliyken, bilişim ve
sanal dünyaya olan bağımlılıkta süreç oldukça
önemlidir. Böyle hassas bir dönemde herkesin
uzmanlar tarafından bilinçlendirilmeleri çok
önemlidir.
Gelişen teknolojinin insan hayatını
kolaylaştırdığı kadar insan olma olgusunu
da değiştirdiği çok açık ortadadır. Hayatını
teknolojiye endekslemiş olan insanoğlunun
nasıl bir evrimleşme sürecinde olduğu uzun
zaman alan ciddi araştırmalar sonucunda
ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktır.
Özen, Ü. & Sarıcı, M. B. K. (2010). Yalnızlık Olgusu ve Sanal Sohbetin YalnızlığınPaylaşımına Etkisi:
Üniversite Öğrencileri Üzerinde bir Araştırma. AtatürkÜniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi: 24.
Şahin, M. & Sarı, S. V. (2009). Basında “Facebook İstismarı” ve Toplumdaki Yansımaları. Süleyman
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: 9, p. 51-69.
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
167
Teknolojiyi kullanıyoruz ama üretmiyoruz!
Alternatif Bilişim Derneği, TBMM’de
Türkiye’nin “teknoloji kullandığı ama
üretmediği gerçeği”ne dikkat çekti, İnternet
Kurulu Başkanı Özeren “Danışmanlık ve
Destek Hattı”nı uygulamak istediklerini
açıkladı. Komisyon Başkanı Ünüvar ise, tüm
kamunun birer çocuk portalı açmalarını
önerdi.
168
2012 NİSAN
TBMM
Bilgi Toplumu Olma Yolunda
Bilişim Sektöründeki Gelişmeler
ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve
Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma
Komisyonu, Mayıs ayında da bilişim sektöründeki
ilgili sivil toplum örgütlerini (STK) ve yetkili kişileri
dinlemeye devam etti. Komisyonda sunum yapan
Alternatif Bilişim Derneği Türkiye’nin “teknoloji
kullandığı ama üretmediği gerçeği”ne dikkat
çekerken İnternet Kurulu Başkanı Özeren, İnternet
güvenliği konusunda “Danışmanlık ve Destek
Hattı” projesini uygulamaya geçirmek istediklerini
açıkladı. Komisyon Başkanı Ünüvar ise, tüm kamu
kurumlarına, resmi İnternet sitelerinde, kendi faaliyetlerini çocukların anlayacağı dille anlatmalarını
sağlayacak birer çocuk portalı açmaları önerisinde
bulundu.
AK Parti Adana Milletvekili Necdet Ünüvar
başkanlığında 2 Mayıs 2012’de gerçekleştirilen
komisyon toplantısında, “Günümüz dünyasında
İnternet’in sunduğu fırsatlar” konulu sunum yapan
Nil Türkiye Genel Müdürü Yücel Bağrıaçık, dünyada
elektriği olmadığı halde 50 milyon insanın İnternet’e
cep telefonuyla bağlandığını söyledi. Bağrıaçık’ın
verdiği bilgiye göre; her 5 çiftten birisi İnternet’te
tanışıyor, boşanmaların yüzde 20’si ise İnternet ile
ilgili bir nedenden kaynaklanıyor.
Alternatif Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Rıza Keleş ve dernek temsilcisi Doç. Dr. Melih
Kırlıdoğ da aynı gün komisyona bilgi verip Avrupa
Komisyonu tarafından İnternet’in sivil ve politik
katılıma etkisini ölçmek için yürütülen “CivicWeb”
projesinin verilerini sundu. Keleş, Türkiye’de bağlı
cihaz sayısının ve bazı sosyal medya sitelerine
olan üyeliklerin yüksek olmasına karşın, “İnternet
kullanım becerisi” bakımından çok gerilerde
bulunduğuna dikkat çekti.
TBMM Araştırma Komisyonu bilişim sektörünü dinliyor
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
169
“İnternet ve BİT görmezden
gelebileceğimiz bir olgu değil”
“CivicWeb” projesinin verilerine göre,
Türkiye’de kullanıcılar; yıllık 13 milyar dolar
büyüklüğe sahip olan sanal porno sektörü ile
sanal oyun, romantizm ve çöpçatan sitelerine
ilgi duymuyor, daha çok haber, sanat ve
edebiyat sitelerini tercih ediyor. Ankete
göre, Türkiye’de gençlerin en çok İnternet’te
ilgilendiği ve ilginç bulduğu 5 web sitesi türü
sırasıyla; haberler, filmler, müzik, sanat,
edebiyat ve sağlık.
Doç. Dr. Melih Kırlıdoğ da Türkiye’nin
“teknoloji kullandığı ama üretmediği gerçeği”
ile yüz yüze olduğunu vurguladı.
Dernek komisyona şu önerilerde bulundu:
*
170
Türkiye’de çocuk ve ailelerinin İnternet
2012 NİSAN
güvenliği ve sayısal okuryazarlık konularında
eğitilmeleri gerekiyor. Bu konudaki çabalar
sadece devlet tarafından değil, sivil toplum
örgütleri, medya ve üniversiteler tarafından da
gerçekleştirilmeli.
*
İnternet’in güvenli kullanımı konusunda
kolay kullanılabilir yazılımlar, eğitim
materyalleri ile çevrimiçi eğitim siteleri,
İnternet servis sağlayıcılar ve diğer kurumlar
tarafından ücretsiz bir şekilde ailelerin
kullanımına sunulmalı.
Okullarda da derslerin içine konu ile ilgili
*
içerikler eklenmeli.
*
Türkiye vatandaşlarına güvenli İnternet
sunmak için daha demokratik yöntemler
geliştirmeli.
“İnternet ve
BİT görmezden
gelebileceğimiz
bir olgu değil.
İnternet ve
BİT’e tavrımız
kaçmak veya
saklanmak
değil ondan
yararlanmak
olmalıdır” diyen
Keleş, bunun
için sadece
donanım
teminine değil
çok daha
kapsamlı bir
politikalar
bütününe
ihtiyaç
olduğunu,
sayıca yetersiz
olan İnternet’in
toplumsal,
kültürel ve
psikolojik
olumlu ve/
veya olumsuz
etkilerini
gösterecek bilimsel araştırmaların
üniversitelerde yapılmasını istedi.
Keleş, “Altını önemle çiziyoruz, teknik
çözümler güvenlik sağlamaz; bireyi
pasifleştirir, asla üretici kılmaz. Üretici
olamayan, kullanım becerileri ve olanakları
geliştirilmeyen nesillerin üzerlerindeki
toplumsal kültürel etkiler uzun vadede
negatif olacak. Dublin Teknoloji
Enstitüsü’nden Brian O’Neill, yeni medya
kullanımının sınırlandırılması yerine,
sorumlu davranışların, dijital yurttaşlığın
geliştirilmesini öneriyor” diye konuştu.
Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi
Başkanı Emin Sadık Aydın tarafından
sunulan bilgilere göre ise Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan başka bir
araştırmada, İnternet kullanıcıları en çok
çevrimiçi haber, gazete ve dergi okuduklarını
belirtti.
Güvenli İnternet Danışmanlık ve
Destek Hattı
Komisyonun 15 Mayıs 2012 tarihli
toplantısında, bir sunum yapan İnternet
Kurulu Başkanı Serhat Özeren, kullanıcılara
İnternet güvenliği konusunda bilgi vermek ve
destek sağlamak amacıyla “Danışmanlık ve
Destek Hattı” projesini uygulamaya geçirmek
istediklerini açıkladı.
Yapılan araştırmaların, çocukların ve
gençlerin İnternet kullanımında istenmeyen
içeriklere maruz kaldığını ve bu durumla başa
çıkmakta zorlandıklarının tespit edildiğini
belirten Özeren, hattın pedagojik eğitim almış
teknoloji sertifikalı çağrı merkezi personeli ile
danışmanlık hizmetleri vereceğini bildirdi.
Bazı cep telefonu üreticilerinin Türkiye’de
3-4 kişilik personelle milyarlık işlemler
yaptıklarını anlatan Özeren, bu şirketlerin,
10-15 yıldır faaliyet göstermelerine rağmen
Türkiye’ye hiçbir katkısı olmadığını ifade
ederek “Bu şirketlerden en azından İnternet’i
geliştirme fonu adı altında bir kesintiyle bir fon
oluşturulabilir. Bu fon da İnternetin gelişmesi
için kullanılabilir” dedi.
Kurumlar faaliyetlerini çocuklara
anlatmalı
Komisyonun 16 Mayıs 2012’de toplantısında
ise, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve
Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Çocuk
Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkilileri sunum
yaptı. Komisyon Başkanı Ünüvar, toplantının
sonunda, belediyeler de dahil olmak üzere
bütün kamu kurumlarına, resmi İnternet
sitelerinde, kendi faaliyetlerini çocukların
anlayacağı dille anlatmalarını sağlayacak birer
çocuk portalı açmaları önerisinde bulundu.
TBMM Araştırma Komisyonu bilişim sektörünü dinliyor
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
171
Sosyal medya örgün ve yaygın eğitimde kullanılmalı
ODTÜ “Kampüs Teknolojileri Günleri” etkinliğinde,
sosyal medyanın uzaktan eğitime destek olabileceği,
uzaktan eğitimin sosyal medya üzerinden de
yapılabileceği sonucuna varılırken TBD, TBV ve
üniversitelerin işbirliğiyle YÖK’ten bağımsız bir yapı
tarafından uzaktan eğitimin standardının oluşturulması
önerildi.
M
illi Eğitim Bakanlığı (MEB) ve
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ )
işbirliği ile 14-16 Mayıs 2012’de “ODTÜ
Kampüs Teknolojileri Günleri” düzenlendi.
ODTÜ Kültür Kongre Merkezi’nde ilki
gerçekleştirilen etkinlik, kamu ve özel sektör
yetkilileri, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
eğitimde kullanılmasıyla ilgili bilgi ve
deneyimlerini paylaştıkları bir platform oldu.
172
2012 NİSAN
“Sosyal medya uzaktan eğitimde kullanılabilir
mi?” sorusunun tartışıldığı etkinlikte, sosyal
medyanın uzaktan eğitime destek olabileceği
ve sosyal medya üzerinden de yapılabileceği
sonucuna varıldı.
“Kampüs Teknolojileri Günleri”, ülkemizde
eğitim teknolojileri alanında sunulması,
tartışılması gereken tüm teknolojik ve
kavramsal olguları irdelemek amacıyla yapıldı.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
173
2. Ulusal Uzaktan Eğitim ve e-Öğrenme
Çalıştayı’nda, sosyal medyanın aynı zamanda
sosyal bir ortam demek olduğu ve sosyal
medyanın kurumsal yapılarda kurallarının
konularak kullanılması önerilirken İnternet’e
kural konulamayacağı, sosyal ortamlarda
öğrenmeye engel olunamayacağına dikkat
çekildi. İnternet bağımlılığına işaret edilirken
uzaktan eğitimin engellilere önemli fırsatlar
sunarken bir yandan da engellileri içeriye
mahkûm kıldığına işaret edildi.
STK-üniversite işbirliğiyle uzaktan
eğitimin standardının oluşturmalı
İki bine yakın ziyaretçinin katıldığı etkinliğin
açılış konuşmalarını ODTÜ Eğitim Fakültesi
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi
(BÖTE) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Soner
Yıldırım, İntel Türkiye Genel Müdürü Burak
Aydın, MEB (Yenilik ve Eğitim Teknolojileri
Genel Müdürlüğü –YEĞİTEK) Genel Müdürü
Mahmut Tüncel ve ODTÜ Rektörü Prof.
Dr. Ahmet Acar yaptı. Etkinliğin çağrılı
konuşmacıları ise Kati Tuurala ve İntel
Global Pedagoji Danışmanı Dr. Sabine Huber
oldu. Etkinlikte, öğretmen, öğrenci ve ilgili
kuruluşlara akıllı yazı tahtaları, dijital not alma
sistemleri, eğitim içerik yazılımları, eğitimde
simülasyon ve oyun teknolojileri konularında
ücretsiz eğitim de verildi
Etkinlikte şu toplantılar gerçekleştirildi:
Uzaktan Yükseköğretimin Karakteristikleri
Araştırması; Uzaktan Yükseköğretimin
Sorunları Çalıştayı; 2’nci Ulusal Uzaktan
Eğitim ve e-Öğrenme Çalıştayı Üniversite
Çalışma Grubu, 2’nci Ulusal Uzaktan Eğitim
ve e-Öğrenme Çalıştayı Çalışma Grubu;
Eğitimde Simülasyon ve Oyun Teknolojilerinin
Kullanılma Prensipleri; Uzaktan
Yükseköğretimin Geliştirilmesi Çalıştayı ile
174
2012 NİSAN
Üniversitelerin Bilgi Teknolojileri Altyapıları.
15 Mayıs 2012’de öğleden sonra
gerçekleştirilen ve oturum başkanlığını
Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Ankara Temsilcisi
Dr. Aydın Kolat’ın yaptığı 2. Ulusal Uzaktan
Eğitim ve e-Öğrenme Çalıştayı’na bildiri
sunan Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesinde Bölüm Başkanı Doç.
Dr. Gonca Telli Yamamoto, “Sosyal medya
uzaktan eğitimde kullanılabilir mi?” konusunu
irdeledi. “Sosyal medyayı hem örgün hem de
yaygın eğitimde kullanılmasını öneriyorum”
diyen Yamamoto, ABD’de öğretmenlerin
öğrencileriyle sosyal medya ile iletişime
geçmelerini engelleyecek yasal düzenlemeler
yapıldığını bildirdi.
Fatih Projesi’nin yeni ve eski kuşaklar
arasındaki farkı değiştireceğine işaret eden
Telli Yamamoto, “Gerçek anlamda öğrenmeyi
öğrenmiş halde gelen öğrenciler daha fazlasını
isteyecek. Öğrenmenin sınırları artık çok
genişlemiştir. Bilgi çağında bilginin paylaşımı
sınırsız. Global bir boyutta çalışıyoruz. Doğru
bir yaklaşımla sosyal medya uzaktan eğitimde
kullanılabilir” diye konuştu.
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) İstanbul Şube
Başkanı Levent Karadağ da, Sosyal Medyada
Öğrenim konusunda mevcut durum ve
deneyimler, sorunlar ve öneriler içerikli bir
değerlendirme yaptı.
Karadağ, e-eğitimlere sosyal medyanın
eklenmesini istedi.
TBV Ankara Temsilcisi Dr. Aydın Kolat,
üniversitelerde sosyal medyanın kesinlikle
kullanılmamasını düşünenlerin yok gibi
olduğunun altını çizdi.
Sosyalleşmenin tanımının değiştiğini belirtip
İnternet hastalıklarının çıkacağına değinen
Kolat, “Uzaktan eğitim sosyal medyada
kullanılmalı ama sosyal medyayı nasıl
kullanılacağı da öğrenciye anlatılmalı” dedi.
Çalıştayda, Yardımcı Doç. Dr. Gülser Acar
Dondurmacı, Günseli Özkan ve Ali Şahin’in
hazırladığı “Üniversitelerde ölçme ve
değerlendirme” araştırması da açıklandı.
TBD İstanbul Şube Başkanı Karadağ,
Türkiye’de toplam 20 kadar kuruluşta ölçme
ve değerlendirme yapıldığını bildirirken, TBV
Ankara Temsilcisi Kolat, uzaktan eğitimin
standardının oluşturulmasını, bunun TBD,
TBV ve üniversitelerin işbirliğiyle YÖK’ten
bağımsız bir yapı tarafından yürütülmesini
önerdi. Kolat, bilimsel verilere dayalı olarak
uluslar arası sertifikaları da esas alan uzaktan
eğitim standartları, temel metodoloji ile ölçme
ve değerlendirmenin belirlenmesi gerektiğini
belirtti.
Bu arada etkinlikte, 14-16 Kasım 2012’de “4.
Uluslararası Gelecek İçin Öğrenme Alanında
Yenilikler Konferansı”nın, (e-Öğrenme
(Future-Learning2012) yapılacağı da
duyuruldu.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
175
Apple’dan
Türkçe klavye
sözü
Cumhurbaşkanı Gül’ün teknoloji
devleriyle buluştuğu gezisinin Apple
durağında Türkçe klavye gündeme
geldi. Apple CEO’su Gül’e söz verdi.
C
umhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Silikon
Vadisi turunda ilk durak dünyanın bir
numaralı teknoloji devi Apple’dı. 25
Mayıs 2012’de katı kurallarıyla ün yapan
şirket diğerlerinin (Google, Facebook, Twitter,
Microsoft) aksine merkez kampusündeki
buluşmada Cumhurbaşkanı Gül ve Türkiye’den
gelen beraberindeki sınırlı sayıdaki ziyaretçiyi
ağırladı. Ev sahibi isim Apple’ın CEO’usu Tim
Cook oldu.
Milliyet Gazetesi’nden Şükrü Andaç’ın
aktardığına göre Gül-Apple buluşmasında
176
2012 NİSAN
ilginç diyaloglar yaşandı. Bunlardan biri de
Apple’ın mobil ürünlerinde yaşanan Türkçe
karakter sıkıntısı oldu. Tablette iPad ve cep
telefonunda iPhone sanal tuş takımında
Türkçe karakterlerin olmadığı, tuş takımına
bunun ne zaman konulacağı sorulduğunda
Tim Cook, konu hakkında bilgisi olmadığını
iletti. Ziyaretçilerden birinin iPad’ini alarak
incelediğinde Türkçe karakterlerin tam
takımda (açılan ekranda) olmadığını, ancak
klavyede bir önceki harfin üzerine basarak ek
işlemle bunun yapılabildiğini gören Cook, bu
sorunu çözeceklerini ifade etti.
Toplantının ana gündem maddesini Türkiye’de
geçtiğimiz aylarda başlatılan “Fırsatları
Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi FATİH” Projesi oluşturdu. Türkiye’nin yerli
tablet PC projesi 8 milyar dolarlık bir işe
karşılık geliyor ve Apple’ın da aralarında
bulunduğu dünya devleri bu konuyla oldukça
yakından ilgili.
Tablet PC projesinin detaylarına oldukça
hâkim olduğu gözlenen Apple ekibinin
iPad’lerden nasıl eğitim yapıldığına, yeni
nesil teknolojilerin eğitimde nasıl yararlı
kullanıldığına ilişkin sunumu katılımcıları
oldukça etkiledi.
Türkçe klavye sorunu nedir?
Apple mobil cihazların 200’den fazla yeni
özellik barındıran iOS5 işletim sisteminin
deneme sürümünde Türkçe karakterlerin
bulunduğu F ve Q klavyeler yer almış, ancak
son kullanıcı sürümü yayımlandığında bu
özelliğin sistemden çıkarıldığı ortaya çıkmıştı.
Apple’ın bu tercihinin teknik aksaklıklardan
kaynaklandığı bildirilmişti.
Yazı, görsel, video ve animasyon tabanlı
elektronik ders kitaplarının öğretmenler
tarafından hazırlanarak sınıfa gelecek olması
projenin geleceği hakkında fikir verdi. Tim
Cook’a hitaben yapılan konuşmayla FATİH
projesi için üretim işi de dahil olmak üzere
Apple tarafı Türkiye’ye davet edildi. Tim Cook,
bu konuyla oldukça yakından ilgilendiklerini ve
projeye hazırlandıklarını ifade etti.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
177
Siber Kalkan Tatbikatı 2012 tamamlandı
12 ISS’in katılımıyla
gerçekleştirildiği tatbikatta,
uluslararası işbirliğinin önemine
dikkat çekilip ulusal düzeyde
farkındalık oluşturulması, etkin
koruyucu önlemler alınmasının
zorunluluğu vurgulandı.
178
2012 NİSAN
B
ilgi Teknolojileri
ve İletişim
Kurumu (BTK)
tarafından “Siber
Kalkan Tatbikatı-2012” adı
altında gerçekleştirilen
tatbikatın tamamlanması
dolayısıyla JW Marriott
Otel’de 29 Mayıs 2012’de
bir toplantı düzenlendi.
Toplantıya, Uluslararası
Telekomünikasyon
Birliği (International
Telecommunications
Union-ITU)
Telekomünikasyon
Geliştirme Bürosu Başkan
Yardımcısı Dr. Yury G.
Grin, BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer, yerli
ve yabancı uzmanlar ile işletme temsilcileri
tatbikata ve siber güvenlik konularına
ilişkin değerlendirmelerde bulundular.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
koordinasyonunda 8 Mayıs’ta başlayan Siber
Kalkan Tatbikatı, İnternet trafiğinin yüzde
99’dan fazlasını taşıyan 12 İnternet servis
sağlayıcının katılımıyla gerçekleştirildi.
Toplantının açılışında konuşan Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım, nükleer füzeler, bankacılık sistemi,
nüfus bilgilerinin elde edilmesi, savunmaya
yönelik altyapının felç edilmesi gibi konuların
geçmiş dönemlerdeki fiziki savaşlardan çok
daha büyük tahribatlar yapacak kapasiteye
ulaştığını ifade etti. Yıldırım, ‘’Basit bir
yazılımla bütün sistemleri, her şeyi allak
bullak edebilirsiniz. Yapılan bir çalışmaya
göre, 2010 yılında dünyada 3 milyar saldırı
gerçekleşti. 2011’de bu sayı 5,5 milyara
çıkmış’’ dedi.
Bütün altyapıların, tesislerin, durumun
vahametinin gittikçe ciddi hale geldiğine
dikkat çeken Yıldırım, ‘’Eskiden ‘boş ver yalan
dünya’ diyorduk, şimdi ‘boş ver sanal dünya’
diyemiyoruz.
Çünkü sanal dünyada yapılacak saldırı, atak,
tüm hayatımızı bozuyor. Birey olarak değil,
ülke olarak da ciddi sorunlar yaşayabiliyoruz.
Bırakın ülkeyi, dünya güvenliği de tehdit
altında. O yüzden uluslararası işbirliği
çok önemlidir. Bunun yanında ulusal
düzeyde mutlaka farkındalık oluşturmakla
beraber etkin koruyucu tedbirleri almak
mecburiyetindeyiz’’ diye konuştu.
Siber saldırılara karşı vatandaşların yapması
gerekenleri anlatan Yıldırım, BTK’nın İnternet
servis sağlayıcıların saldırılara hazır hale
gelmesi için çalışmalar yaptığını söyledi.
Kurumsal işbirliğinin gelişmesi gerektiğinin
altını çizen Yıldırım, İnternet altyapısının
emniyetli hale getirilmesi için hizmet
sağlayıcıların yakın işbirliği halinde çalışmaları
gerektiğini bildirdi.
ITU Telekomünikasyon Geliştirme Bürosu
Başkan Yardımcısı Dr. Grin, uluslararası
işbirliği yapıldığında siber saldırılara
karşı sürdürülebilir ve koruyucu ortam
yaratılabileceğini belirtti. Doğru yönetimle
korumanın gerçekleştirileceğini ifade
eden Grin, uluslararası düzeyde prensip
oluşturulması için uluslararası çabaların
gösterilmesi gerektiğini kaydetti.
BTK Başkanı Tayfun Acarer ise bugün her
bireyin İnternet’e bağlı iki ürün kullandığını,
2015’te ise her bireyin 7 ürün kullanacağının
tahmin edildiğini bildirdi. Geçen yıl Türkiye’de
internet kullanıcılarının yarıya yakınının
güvenlik sorunu yaşadığını anlatan Acarer,
bu yılın sonunda bu rakamların daha da
artacağına işaret ederek zaman kaybetmeden
azami koşulları belirleyip bakanlığın
uhdesinde milli bir mevzuatın hazırlanmasını
istedi.
Güvenlik konusunda tüm işletmelerin uzman
personelden ibaret siber güvenlik birimleri
kurmasının zorunlu hale geldiğini vurgulayan
Acarer, bu konuda düzenleme yapılması
gerektiğini söyledi. Acarer, bu yıl sonunda,
bakanlık koordinasyonunda kamu ve özel
sektör kuruluşlarıyla geniş bir siber güvenlik
tatbikatı daha yapacaklarını açıkladı.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
179
e-Devlet Kapısı, IPv6’ye geçti
Türksat tarafından
işletilen e-Devlet
Kapısı’nın sunucu ve ağ
altyapısı, IPv6’ya hazır
hâle getirildi.
T
ürkiye’nin bilgi toplumuna
geçiş sürecinde önemli bir
kilometre taşı olarak 18
Aralık 2008’de açılan e-Devlet
Kapısı, Avrupa Birliği (AB) Projesi
olan “Government Enabled
with IPv6” (GEN6) kapsamında
IPv6’ya geçti. GEN6 projesi ile
AB ülkelerindeki kamu bilişim
altyapıları ve e-devlet hizmetlerine
IPv6 desteğinin sunulması
amaçlanıyor. Projeyle birlikte,
birden fazla ülke tarafından kullanılan
sistemlere ve altyapılara da IPv6 desteği
sağlanacak. Artık, kamu hizmetlerinin
sunulduğu e-Devlet Kapısı da (www.turkiye.
gov.tr), IPv6 üzerinden hizmet verecek..
Başbakanlık Genelgesi ve GEN6 projesi
kapsamında yapılan çalışmalar doğrultusunda,
Türksat A.Ş. tarafından işletilen e-Devlet
Kapısı sunucu ve ağ altyapısı IPv6’ya hazır
hâle getirilerek 8 Mayıs 2012’den itibaren IPv6
üzerinden hizmet vermeye başlandı. Türksat,
dünya üzerinde 1600’e yakın firmanın katıldığı
6 Haziran 2012’de yapılacak olan IPv6 açılış
gününde Türkiye’yi temsil edenler arasında
yer alacak.
Proje kapsamında, Almanya, İspanya,
Hollanda, Slovenya, Yunanistan, Lüksemburg,
Çek Cumhuriyeti ve Türkiye’de kullanımda
olan e-devlet bilişim altyapıları ile
uygulamaları arasından pilot uygulama
olarak seçilenlere IPv6 desteği sağlanacak.
Söz konusu projeyle, mevcut altyapılara IPv6
desteği verilirken elde edilen deneyimin
diğer uygulamalara örnek olacak şekilde
belgelenmesi hedefleniyor.
e-Dönüşüm Türkiye İcra Kurulu’nun Temmuz
2009 tarih ve 27 sayılı kararı ile Türkiye’de
bilişim alanında IPv6 sistemine geçişe yönelik
farkındalık oluşturulması için çalışmalara
başlanıldı.
180
2012 NİSAN
TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma ve
Geliştirme Projelerini Destekleme Programı
ile kabul edilen “Ulusal IPv6 Protokol Altyapısı
Tasarımı ve Geçişi Projesi” kapsamında kamu
kurumları ve kuruluşları için IPv6’ya geçiş
planı, 08 Aralık 2010 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan Başbakanlık Genelgesi ile başladı.
e-Devlet Kapısı’nın kurulması, işletilmesi
ve yönetilmesi görev ve sorumluluğu 20
Nisan 2006 tarihli ve 26145 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren,
24 Mart 2006 tarihli ve 2006/10316 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile Başbakanlık adına
Ulaştırma Bakanlığı’na verildi. 10 Ağustos
2006 tarih ve 26255 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Başbakanlık Genelgesi gereği,
kamu hizmetlerinin elektronik ortamda, ortak
bir platformda ve vatandaş odaklı sunumu
için iş süreçlerinin gözden geçirilmesi, içerik
yönetimi, entegrasyon ile ilgili standartlar ve
gerekli hukuki düzenlemeler konusundaki
çalışmalar, Ulaştırma Bakanlığı’nın
koordinasyonunda ve ilgili kamu kurum
ve kuruluşlarının etkin katılımıyla Türksat
Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş.
tarafından yürütülüyor. e-Devlet Kapısı ile,
AB’nin bilgi toplumu ve e-devlet standartlarına
uygun ve hem teknolojik olarak hem de kalite
olarak daha gelişmiş bir e-devlet mimarisinin
oluşturulması ve vatandaşlara 7/24 kesintisiz
hizmet sunulması için gerekli çalışmaların
yapılması hedefleniyor.
BİLİŞİM AJANDASI AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
181
Hayvanları koruma kuruluşları,
devlet katında temsil edilmeli
18. ve 19. yüzyıllarda evcil hayvanlara yapılan eziyeti
önlemek amacıyla hayvan hakları hareketi, başlatılırken
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1978’de Paris’te
ilan edildi.
Ebru Çuhacı
Eğitim Uzmanı, HAYTAP Ankara Gönüllüsü
[email protected]]
HAYTAP
olarak, hayvanları
sevmeden önce, yaşayan
tüm canlıların yaşam hakkına saygı duymayı
benimsedik. Bir önceki sayımızda Hayvan
Hakları konusunda bilgi vermiştik. Şimdi ise
hayvan haklarının tarihçesinden kısaca söz
etmek istiyoruz.
Hayvan hakları hareketi, 18. ve 19. yüzyıllarda
evcil hayvanlara yapılan eziyeti önlemek
amacıyla başlamıştır. 18. yüzyılda deneysel
yaklaşımla birlikte hayvan deneylerinin kabul
edilebilirliği, hayvanların çektiği acılara
karşı bir tepki yaratmıştır. Hayvan haklarının
savunularak, hayvanların çektiği acılara son
verilmesi hedeflenmiştir. Özellikle hayvanlar
üzerinde yapılan deneylerin sonlandırılması
için 1863 yılında İngiltere’de hayvan hakları
savunulmuştur. İlk antiviviseksiyonist kuruluş
1875’te Londra’da The Victoria Street Society
adıyla kurulmuştur. Antiviviseksiyonistler
canlı hayvanların zarar gördüğü deney, eğitim
ve test çalışmalarına karşı çıkanlar olarak
tanımlanabilir.
1883 yılında Amerika’da ilk antiviviseksiyonist
dernek kurulmuştur. Daha sonra ise, 1875’te
“Society for The Protection of Animal from
Vivisection”, 1879’da German League Against
Scientific Animal Torture, 1883’te American
Antivivisection Society gibi dernekler
kurularak bilimsel deneylerde hayvanların
182
2012 NİSAN
kullanımına açıkça karşı çıkılmıştır.
İngiltere’de ilk kurulan The Victoria Street
Society sayesinde “Cruelty to Animals ActsHayvanlara İnsancıl Davranma Yasası”
çıkarılmıştır. Almanya’da 1933 tarihli yasa
ile hayvanların sadece kendi doğal varlıkları
olarak korunmaları sağlanmıştır. 1966 yılında
da Amerika’da çıkarılan Hayvan Gönenci
Kanunu, 1985 yılında laboratuar hayvanları
için iyileştirilmiş standartlar olarak yeniden
düzenlenmiştir. Böylelikle deney hayvanlarının
yaşam koşulları düzenlenerek cerrahi
müdahaleler sırasında anestezik ilaçların
kullanımı sağlanmıştır.
Türkiye’de ise hayvanseverler 1912 yılında
“Himaye-i Hayvanat Cemiyeti” adıyla bir araya
gelmişlerdir. Atatürk’ün isteğiyle, cemiyetin
adı 1923 yılında “Türkiye Hayvanları Koruma
Derneği” olarak değiştirilmiştir. Daha sonraki
yıllarda Hayvanları Koruma Derneği(1955),
İstanbul’da Doğal Hayatı Koruma
Derneği(1975) vb. dernekler kurulmuştur.
Günümüzde de HAYTAP bünyesindeki
derneklerle hayvan hakları çalışmaları devam
etmektedir. 5199 sayılı Hayvanları Koruma
Kanunu ile hayvan hakları konusunda da
önemli bir adım atılmıştır.
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi 15
Ekim 1978’de Paris’te UNESCO Merkezi’nde
törenle ilan edilerek açıklanmıştır.
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
183
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi
1. Tüm hayvanlar eşit doğar ve eşit yaşama hakkına sahiptirler.
2. Tüm hayvanların saygı görme hakkı vardır. Bir tür hayvan olan insan, diğer
hayvanları yok edemez. Hayvanları kendi çıkarı için karşılıksız kullanamaz.
3. Hiçbir hayvana kötü ve zalimce davranılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi
zorunlu ise bu, bir anda ve acı çektirilmeden yapılmalıdır.
4. Vahşi hayvanlar kendi doğal çevrelerinde yaşama ve çoğalma hakkına
sahiptir. Eğitim amacıyla bile olsa vahşi hayvanlar özgürlüklerinden mahrum
bırakılamaz.
5. Evcil hayvanlar, uyumlu bir biçimde ve özgürlük içinde yaşama hakkına
sahiptir. İnsanların kendi çıkarları için evcil hayvanların yaşama koşullarında
yapacakları her türlü değişiklik, haklara aykırıdır.
6. Evcil hayvanlar, doğal yaşama sürelerine uygun uzunlukta yaşama hakkına
sahiptir.
7. Tüm çalışan hayvanlar (at, eşek…) iş süresinin sınırlandırılması, işin daha az
yorucu olması, güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.
8. Hayvanlara fiziksel ya da psikolojik acı çektiren deney yapmak, hayvan
haklarına aykırıdır.
9. Beslenmek için bakılan hayvanlar barındırılmalı, taşınmalı ve ölümleri de
korkutmadan ve acı çektirmeden olmalıdır.
10. Hayvanlar, insanlar tarafından eğlence amaçlı kullanılamazlar. Hayvanların
seyrettirilmesi ve hayvanlarla gösteri yapılması, hayvan onuruna aykırıdır.
11. Zorunlu olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi, yaşama karşı işlenmiş bir
suçtur.
12. Çok sayıda vahşi hayvanın öldürülmesine neden olan safariler ve av
partileri, hayvanlara karşı yapılmış bir soykırımdır. Doğal çevrenin kirletilmesi,
yıkılıp yok edilmesi de soykırıma eşdeğerde alçakça bir davranıştır.
13. Hayvanların ölüsüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanların öldürüldüğü
şiddet sahneleri, sinemalarda ve televizyonlarda yasaklanmalıdır. Ama
hayvanlara yapılan saldırıları kınamak amacında olan filmlerde bu sınırlama
yoktur.
14. Hayvanları koruma kuruluşları, devlet katında temsil edilmelidir. Hayvan
hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.
Görüldüğü üzere hayvanların deneylerde kullanılmasını protesto etmek için
başlatılan hayvan hakları hareketinin vizyonu genişleyerek, petshop, sirk, av,
hayvanat bahçesi, kürk vb. hayvan haklarına müdahale edilen ortamlar içinde
günümüzde aktif olarak savunulmaktadır.
Gerçek şu ki, hayvan çiftliklerinde üretim için hayvanlara yaratılan yaşam
koşulları, hayvanların hayvan dövüşü için yetiştirilirken kullanılan yöntemler ve
deneylerde acı veren çalışmalar hayvanların yaşamı ve yaşam hakkına saygı için
ortadan kaldırılmalıdır.
Sevmek ve saygı duymakla başlar her şey.
184
2012 NİSAN
Kaynaklar:
http://www.ejvs.selcuk.edu.tr/cms/dokuman/34/7-e0.pdf
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/179940.asp
http://www.haytap.org
AYLIK BİLİŞİM KÜLTÜRÜ DERGİSİ
185
2012 TBD Bilimkurgu Öykü Yarışması:
10 Tvit’lik Bilimkurgu Öyküleri”
“
Günümüzde iletişimin en önemli araçlarından biri sosyal medya. Bu ortamda
edebiyat yapıtları da zaman, kişi ve yer sınırlaması olmadan kolayca
paylaşılabiliyor ve üretilebiliyor. Öyküler de sosyal medyada paylaşılması en kolay
edebiyat ürünlerinden biri.
Bu yıl Bilimkurgu Öykü Yarışması’nın yola çıkış sloganı “10 tvit’lik bilimkurgu
öyküleri”. Sosyal medyanın etkili araçlarından biri olan Twitter’da bilindiği
gibi bir defada en fazla 140 karakterlik bir metin, tvit (tweet, İng. cıvıldama)
paylaşılabiliyor. En fazla karakter kullanılarak yazılmış 10 tvit’te toplam 1400
karakter bulunuyor. Biz de Türkiye Bilişim Derneği olarak, klavyesine güvenen
yazarlarımızı en fazla 1400 karakterden oluşan kısa ya da çok kısa bilimkurgu
öyküleriyle yarışmamıza katılmaya davet ediyoruz.
Türkiye Bilişim Derneği

Benzer belgeler