Bizim işimiz kriz - Banu Noyan İletişim Organizasyon

Transkript

Bizim işimiz kriz - Banu Noyan İletişim Organizasyon
BANU NOYAN’IN KONUĞU
‘‘ Bizim işimiz kriz’’
Üniversite sıralarında
adeta farkında olmadan
seçtiği mesleğinde
müteşebbisliği ile
mesleğinin zirvelerine
ulaşan, bir dönem
organize ettiği konserlerle
müzik dünyasında
damgasını vuran ve
Türkiye’yi çok önemli
show’larla buluşturan ünlü
organizatör Ahmet San,
organizasyon dünyasının
bugününü Banu Noyan ile
birlikte değerlendirdi.
B.N: Bir Ahmet San daha gelir mi?
Gelen bu kadar cesur olur mu? Ben
sizi Özal’a benzetiyorum. Özal’da
Türkiye için çok önemli ataklar yaptı.
Kıymeti bilindi bilinmedi tartışılır ama
sizde Show dünyasına çok önemli
şeyler yaptınız. Sizinle başladı her
şey. Bunun ne kadar kıymeti bilinir
bilinmez bilemiyorum ama bunu
reddetmek gerçeği inkâr etmek
anlamına gelir.
A.S: Benim hâlihazırdaki arkadaşlardan
veya benden önce bu işi yapanlardan
farkım ben müteşebbis bir adamdım.
12
Müteşebbis ne demek; değerleri
satıp üstünden para kazanır, risk alır,
üstüne katma değerler yaratır, bir vade
koyar ve o neticede katma değerleri
oluşturur ve daha fazla para kazanır. Benim meseleye bakışım oydu.
Benden önce Türkiye’de bunu bir tek
rahmetli Egemen Bostancı’nın yaptığına inanıyorum. Türkiye’deki azınlık
levanten dediğimiz, bu show business
işini gerçek anlamda yapan müteşebbis bir isim rahmetli Egemen Bostancı
vardı, ondan sonrada ben olduğuma
inanıyorum.
B.N: O yabancı showlar yaptı mı?
A.S: Hayır ama o da o dönemlerde çok
büyük paralar riske ederek uzun vadeli
düşünüp, inanılmaz bir live, müzik endüstrisini oturttu. Türkiye’de Cumhuriyet Tarihi ile
başlayan gazinolar vardı yıllardır, ondan
sonra da tamamen Egemen Bostancı’nın
yemeksiz live müzik endüstrisinin temellerini atmasıdır. Bende onu bir çıt yukarıya
taşıyıp uluslararası boyuta getirdiğime
inanıyorum.
B.N: Ahmet San’ı biraz anlatsanıza bize,
bu işe nasıl başladığınızı mesela…
www.mallreport.com.tr
BANU NOYAN’IN KONUĞU
A.S: Ben Galatasaray Lisesi mezunuyum.
İzmirli varlıklı bir ailenin oğlu olmama
rağmen talebeliğimde de hep paramı
ben kazandım. Yazları rehberlik yapıyordum. Onlarca kişiyi tanıdım ve yurt
dışına gitmeme sebeptir o rehberlik.
Bizde de bu modaydı, ağabeylerimiz
tatildeki güzel hikâyelerini anlatınca biz
hepimiz rehber olurduk ki Galatasaray’ın
yarısı rehberdir, rehberlik yapmıştır.
Sonra da Paris’e gittiğim vakit, giderken
rahmetli, yine Galatasaraylı bir abim
Engin Kefkef, o dönem Sezen Aksu,
Emel Sayın, Muazzez Abacı’nın menajeriydi. Beni yine rahmetli, rahmetlilerden
gidiyoruz Yener Süsoy’la tanıştırdı ve
Doğan Şener’le. Beni Paris Hey muhabiri
yaptılar üniversiteyi okumaya gittiğimde.
Ve ben orada yine Galatasaraylı abim
Abdi İpekçi olması, Ali Karacan benim
Galatasaray’dan kardeşim olması falan,
ben birde bir ara Milliyet Paris muhabirliği de yaptım. O dönemde de yabancı
sanatçı getirmeye başladım üniversite
1’deyken. Dolayısıyla ben hep müteşebbistim, hep bir şeyleri riske ettim ve
hep bir plan yaparak yaptım. Her işim
bir stratejiye dayalıydı. Ondan egale
edilmem bile maalesef zor gibi geliyor
kendi dalımda. Egom sıfırdır ama doğruya doğru hodri meydandır, bir aksini
söyleyen varsa da görüşürüm, tartışırım.
“YETENEKLERLE İŞ YAPARIM”
B.N: Neden show dünyasını seçtiniz?
A.S: Enteresan oldu. Ben Galatasaray
lisesinde okurken bile herkes ya spor ya
da bir iş yapardı, ben de gerçi tiyatro
yapıyordum. Tiyatro kolundaydım ama
baktım ki fazla yetenekli değilim, ticari
genlerim olduğunu düşündüm, bari
ben bu yetenekleri yöneteyim dedim.
Yeteneklerle iş yaparım, sanat ve spor
yeteneğim yok ama ticari becerimi
değerlendireyim dedim. Yani bir nevi
spor ve sanatta beceriksiz olduğum için
girdim demek doğru olacak. Şimdi bir
çocuk vahim okuyor. Paris Sorbonda’da
okudum üniversite parasız. Bir de parada kazanıyordum. İyi tahsil yaptım,
Sorbon’da okurken ayrıca ilk iki yıl
gazetecilik yüksekokulu bitirdim. Sonraki
www.mallreport.com.tr
iki yılda Uluslararası İlişkiler Yüksekokulu
bitirdim ve neredeyse de her hafta sonu
Türkiye’ye sanatçı getirip gazino sahiplerine artist satıp para tahsil ediyordum
19 yaşında yani. Dolayısıyla çok insanları
tanıma fırsatım oldu ve bütün büyük
celebrity’lerle çok zaman geçirdim.
Birçoğuyla hala sıklıkla görüşüyorum.
B.N: Ne kadar tanıdık şeyler, demek
ki böyle oluyor…
A.S: Tabi tabi. İşini seviyorsan eğitmek
zorundasın. Ben 61 yaşındayım, 25
yaşındaki asistanımı eğitmeye çalışıyorum. Sonra diyorum ne uğraşıyorsun.
Öğrenmeye kapalılar. Adım atmaya,
sınırları zorlamaya kapalılarsa bu yaştan
sonra uğraşma diyorum kendime.
B.N: Şansa inanıyor musunuz?
A.S: Çok. Şans tabi insan şartlarını kendi
oluşturuyor ama şans çok önemli özellikle bizim işte. Belki de yüzde ellisi şans
yani.
B.N: Peki şimdi organizasyon dünyasına bakıyor musunuz, kimler bu işi
yapıyor, nasıl yapıyorlar?
A.S: Tabi ki bakıyorum.
“YÜKSEK EGOLAR SANATÇILARDAN
SANATÇI ORGANİZASYONU YAPAN
İNSANLARA SIÇRADI”
B.N: Ne düşünüyorsunuz, bir yerden
bir yere gelebildik mi, geriledik mi?
A.S: Çok fazla kişiler üstünde yorum
yapmak istemiyorum ama maalesef
entertainment sektörünün belli branşları
çok ilerledi. Örneğin televizyonculuk.
Muhteşem ilerledi. Ama live müzik
endüstrisi ve recording endüstrisi yani
kayıt yani plakçılık, kasetçilik ne dersek diyelim o endüstrisi ile canlı müzik
endüstrisi maalesef çok ama çok ama
çok geriledi ve daha da kötüye gidiyor.
Çünkü rol alan belli başlı oyuncular
bence stratejist değiller ve işte o günkü
şeyle yetiniyorlar, succes (başarı) yetiniyorlar ve o succes (başarı) maksimum
öyle olabileceğini sanıyorlar ve de en
önemlisi “ben, ben, ben” diyorlar. Yüksek
egolar sanatçılardan sanatçı yöneten
veya sanatçı yönettiğini sanan hatta
sanatçı organizasyonu yapan insanlara
sıçradı. Sanatçılar kaprislidir, aslında
bende çok fenayımdır o konuda ama
ben profesyonellik nedeniyle kaprisli
gözükürüm. Yani ne denir, empoze
ederim şartları. Ondan dolayı hep o
şartları önceden oturtmaya çalıştığım
için de hep bir savaş ve hep bir kapris
yapıyorum olarak algılanmıştır.
“HATAYI HALA KABUL
EDEMİYORUM”
B.N: Peki Ahmet San nasıl birisi aslında?
A.S: Yani esasında saf ve salak biri.
B.N: Estağfurullah.
A.S: Yok yok öyle. Saf ve salak biri ama
bir bakıma da despot biri de. Yani, salak
olduğumu anlayana kadar çok ciddiyim, çok profesyonelim, çok despotum.
Hatayı hala kabul edemiyorum. Niye
kabul edemiyorum, insan hatalarından
ders çıkartır. Genç dimaların bu hatalardan ders çıkartmamasına sinir oluyorum
yani.
B.N: İşlerinizde despot, özel hayatınız
da daha mı yumuşaksınız, yoksa ikisi
birbirine karışıyor mu?
A.S: İkisi karışıyor esasında, çünkü yaptığın işin hele yurt dışıyla da iş yapıyorsan saat mefhumun bile yok. Gece
saat 3’de uyanabiliyorsun çünkü Los
Angeles’da akşamüstü saat 4 falan.
Yani saygılı ve sevgi dolu biri olduğuma
inanıyorum ama dediğim gibi işte beni
sert buluyorlar yani sanatçılarım dahi
Türk sanatçılarıyla menajerlik yaptığım
vakit te öyle bir dalga yaratmışım ki bir
şey konuşmak için bile 3 gün düşünürlerdi.
B.N: Başka bir çaresi de yok
herhalde?
A.S: Evet, yok. Bizim işimiz kriz. Çünkü
oluşmamış bir sektör her an bir kriz
yaşıyorsun ve birbirini anlamayan kişileri
buluşturuyorsun. Sponsorla sanatçı birbirleriyle hiçbir şekilde uyuşması mümkün
olmayan hem yaratılış hem eğitim hem
ticari koşullar falan. Onu patlatmadan
13
BANU NOYAN’IN KONUĞU
işi götürmek lazım. Dolayısıyla iyi bir kriz
yöneticisiyim aslında. Yani starları çok
özümsediğim için nasıl yönetilebileceğini çok iyi biliyorum. Yani ister dünya
starı, ister Türk starı. İyi yönetirim. İyi kriz
yöneticisiyim, iyi celebrity yöneticisiyim.
Dolayısıyla bundan dolayı da etrafı zaman zaman kırdığım olabiliyordu. Belki
de çok fazla despot olduğum için de
Türk sanatçı menajerliğini de sürdürmek
istemedim. Yani neredeyse 10 tane çok
büyük starın aynı anda menajeriydim.
Yani Tarkan, Mustafa, Kenan.
B.N: Demek organizatörler aynı zamanda menajerde olabiliyor?
A.S: Bu sektörde herkese menajer
de diyebilirsin, herkese organizatör
de diyebilirsin ama organizatör farklı,
celebility menajeri farklı, PR’ı farklı. Ben
Türk sanatçı menajerliğine başladığım
vakit Türk sanatçıların organizatörlüğünü
yapmıyordum mesela. Çünkü iki şapka.
Sanatçıyı doğru yönetebilmek için karşı
tarafın sınırlarını zorlamalısın. O sınırları
da zorlarken karşı tarafı da yıkmamalısın,
ama sanatçıda da o beni kullanıyor fikrinin oluşmaması gerektiğine inandığım
için ben tıkandığı vakit organizatörlük yapıyordum yahut yolu açmak için organizatörlük yaptığım oldu. Onun haricinde
sanatçı menajerliğini yaptığım Türk
14
sanatçılarının %80’inin organizasyonlarını
hep başkalarına yaptım. Dolayısıyla karakterim gereği detaycı, biraz agresif de
görüldüm. Şimdi bir unvanlar verilip duruluyor, Genel Müdür, Genel Müdür muavinliği falan. Ahmet San ve asistanları
vardı. Yani ben o onun üstü, bu bunun
üstü değil, ben masa etrafında herkesin
eşit olmasını isterim, kendim dahil. Böyle
bir sistem kurmuşumdur hep. O sisteme
ben de asistanım da eş değer uymak
zorundadır. Öbür taraftan patron olarak
asistanımı dinlerim ama karşı tarafın
hatasını da affetmediğim için hep
böyle asistanlarım biraz gergin olmuştur
benle çalışırken. Ama 2 - 3 asistanım
hariç 25’e yakın benle beraber çalışmış
arkadaşım şu anda Türkiye’nin en iyi
starlarının menajeri, organizatörü falan.
Hepsi de diyor ki Ahmet Bey, Ahmet abi
haklıymışsınız. İyi ki öyle olmuşsunuz ki
biz çok iyi yetişmişiz diyorlar, aslında bir
çoğunu hatırlamıyorum ama çok seviniyorum. Kolay işler değil yani o sektörün
ilk etaplarında organizasyon nasıl olur,
bir sanatçı nasıldır, security’si ne olmalı,
back stage’leri ne olmalı göründüğü
kadar kolay değil.
“ŞARTLARI OLUŞTURMADIĞIM
VE YÖNETMEDİĞİM HİÇ BİR İŞTE
YOKUM”
B.N: Peki şimdi ne yapıyor Ahmet
San?
A.S: Ahmet San sıkıldı. Müzik organizasyonlarından sıkıldı. Müzik prodüksiyonlarından sıkıldı. Sebebi artık koşullar
beni hoşnut etmiyor ve de kişilere bağlı.
Yani birisi iner-çıkar senin bütün projen
güme gider. Onun için sinema ile ilgili
bir farklı işe soyundum. Çünkü sinema
bir ekip işidir. Bugün dizide bir sanatçı
biraz başını mı kaldırdı hemen dizide
öldürüyorlar. Dolayısıyla proje yürüyüp
gidiyor. Single person’a bağlı olmayan
bir ekip işi olan sinema sektöründe bir
proje üzerinde 2-2,5 yıldır çalışıyorum.
Yine Dünya çapında bir proje olacağına
inanıyorum. Çok kısa süre içerisinde de
Türkiye ve Dünya kamuoyuna olması gerektiği gibi partnerlerimle ve dahil olan
kişilerle birlikte projemi açıklayacağım.
Dolayısıyla son sözüm; şartları oluşturmadığım ve şartları yönetemediğim hiç bir
işte yokum.
B.N: Bende öyle düşünüyorum.
A.S: Bu da belki biraz manevi doyumdan. Hiç gitmediğim Dünya ülkelerinde
bile çok samimi arkadaşlarım var. Bu
yaptığım meslekten dolayı. Çok mutluyum yaptıklarımla. Ticari olarak mutlu
muyum, değilim. Bu eforları kırk yıl başka
sektörlerde harcasaydım belki çok daha
varlıklı olabilirdim ama kendimi tatmin
etme açısından çok doğru iyi ki yapmışım diyorum.
B.N: Mutsuz olduğunuz noktalar olduğunu biliyorum?
A.S: Evet, yani Gloria Gaynor’ı açık hava
tiyatrosuna getirmiş biri. İlla ‘ya epeydir
görüşmüyoruz buluşalım Ahmet’ dedi.
Yemeğe götürdüm diye rahatsız oldu
adam.
B.N: Çok doğal.
A.S: Toto Cutugno geçen gün konsere gelmiş, bin yıllık arkadaşım. ‘Ahmet
muhakkak buluşalım’ dedi. ‘Telefonlaşalım seninle Milano’da’ buluşuruz
diyorum. Neden dersen? Gelsem çünkü
rol çalacağım, gerek yok. Dolayısıyla
dostluklarım devam ediyor ama Julio,
o kadar para içerisindesin, 10 bin kişilik
spor salonu konserinde ne işin var?
Dolayısıyla mutsuz ayrıldı falan. Kendisi
milyar dolar sahibi hala tercihlerini para
için yapıyorsa güle güle. Dolayısıyla ben
konser organizasyonunda ve diğer bütün
organizasyonlarda şartları koyduğum ve
yönettiğim işlerde her zaman yaparım,
istersem de çok iyi de yaparım yani.
B.N: Buna şüphe yok. Buna şüphesi
olan var mı acaba?
A.S: Eee yani.
B.N: Bence yok. Yok yok, yok canım
yok. Olamaz böyle bir şey.
A.S: Bazı şeyleri zor anlatıyorum yani,
nefret te ediyorum, bunları hissediyorum bazı ortamlarda. Dünyanın en
www.mallreport.com.tr
BANU NOYAN’IN KONUĞU
büyük liderini getirmişim. Sponsorum
bir anda diyor ki; O dünyanın en büyük
lideri de İstanbul’da arkadaşı var ve o
İstanbul’daki arkadaşının evine akşam
yemeğine gidecek. Dünyanın en büyük
liderine işini yapmış, normal ötesi de
servislerini sağlamış, ben Ahmet San
olarak ona nasıl diyebilirim ki sen akşam
Türk dostunun yemeğine gitme. Vay
efendim niye yemeğine gitmişte, kendisinin o sponsor olanın boğaz kenarında
evi varmış, niye onun evine gelmemiş.
Şimdi bunu anlatmaya çalıştım ama
arada o şirketin zaten benden rahatsız
olan insanları falan, adama yetiştirdiler,
doldurdular. İşte bu Ahmet’tir. O firmanın
sahibinden de para almıştır. Senin evine
değil bak oraya götürmüş. Bunu bile o
koskoca Türkiye’nin en önemli firmalarından birinin başındaki, sahibi olan, yönetim kurulu başkanı olan adama anlatamıyorsan ve de inanıyorsa ve yapmış
olduğumuz sözleşmedeki bazı boşlukları
aleyhime kullanıp hukuken üstüme de
geliyorsa lanet ediyorum. Kendi kendime sus diyorum. Eski Ahmet San olsa
onun o borsadaki hisselerini sarsacak
derecede adamı öyle bir zora sokarım
ki kendi bile nereye düştüğünü bilmez.
Benimde kendimden korktuğum böyle
bir tarafım var. Onun için aman abi ben
kimseyle muhatap olmayayım. Aynı dili
konuştuğum sanatçı varsa sanatçıyla iş
yapayım, birileri varsa onlarla iş yapayım. Yoksa aman uzak dursun! Çünkü 61
yaşındayım, kırk yıldır da akla gelebilecek her türlü insanı tanıdım. Hayatıma
her türlü insan direkt ve ya endirekt
girdi. Kimse bulaşamadı, kimse tehdit
edemedi ama çok çelmeler takmaya
çalıştılar. Kendimi çok iyi zırhladım her
konudan, eğitimden hukuka varıncaya
kadar. Zırhlandığım için ürküyorum. Yani
olmaması gereken boyutlara girmemen
lazım diyorum. Aman Ahmet boş ver. Bu
davayı da kaybet gerekirse, bu yaştan
sonra yanlış. Ee o zaman hep kendinden taviz vereceksen bu işi yapma.
Maalesef Türkiye’deki en büyük firmaların
sahiplerini tanıdım. Onun içinde bu işleri
yapmak istemiyorum.
www.mallreport.com.tr
B.N: Ne kadar enteresan, bu sektör
insanı bu hale getiriyor. Sizi en iyi
anlayan eşinizdir herhalde, neler
yaşadı sizinle?
A.S: Tabi, ben 76 yılında evlendim.
75’de tanıştım. 1 yıl içerisinde evlendim
ve işte 38 yıl. Çocuğumuzda yok. Birbirimizi çocuk gibi yetiştirdik. Konserlerime
bile gelmez.
B.N: Allah Allah! Ne işle uğraşıyor.
Çalışıyor mu?
A.S: Dekoratör. Yani zaman zaman geldi. Mesela ilk 93 yılında statta konser yapacağım. Kulis diye bir şey yok. Farelerin
dolaştığı yerde mesela Micheal Jackson, Elton John için öyle bir kulisler yaptı
ki Micheal Jackson’dan Elton John’una
herkes o kuliste pozlar verdi sandalyelerine, koltuklarına falan bayıldılar.
B.N: Nelerden zevk alıyorsunuz?
A.S: Şimdi maalesef konser seyredemiyorum. Kulübe gidemiyorum. Bir de yatılı
okuduğum için içkide içmediğimden,
çok hızlı yemek yerim. Yani bir yere
yemeğe gidiyorsun herkes otururken bitti
yemeğin. Orada da için daralıyor müzik
başladığı vakit. İstanbul’da bir dönem
3-5 tane yer açtım, ürktüm. Yorulmuşum orada da. İşletmecilik de yormuş.
Dediğim gibi yemek harici hiçbir şeyden
böyle vay ne güzel, ne hoş zevk almıyorum.
B.N: Peki Türkiye’de star var mı?
A.S: Çok.
B.N: Mesela?
A.S: İsim vermem. Çok var ama hiç biri
de çünkü devamı var. Çünkü hiç biri
de olması gereken yerde değil ama
15
BANU NOYAN’IN KONUĞU
oldukları yere tabii olduklarına inanmaları en kötü. Bugün saçı dağınık, kirli,
Cezayirli Rasit Taha geliyor Türkiye dahil
15 ülkede yılda, yurtdışında yalnız Fransa
haricinde 50-60 tane konser veriyor. 70
küsür yaşındaki adam Paris’te Théâtre
Şanzelize’de soldout 5 konser veriyor.
Toto Cutugno geliyor burada İstanbul’da
soldout konser veriyor. Yani bütün bu
pazarları düşündüğün vakit bizimkiler 100
yerine bu yıl 150 alayım. Kim ne yaptı,
nerde? Halbuki 70’e çık, yılda 5 bin kişi
yerine 75 bin kişiye live performans yap
falan filan, yani onun için hepsi ‘mış’ gibi
star esasında. Gerçek star kapasiteleri
var ama kullanamıyorlar.
“TÜRKİYE’DE ÇOK MÜHİM
STARLAR VAR”
B.N: Sizin için herhalde önemli olan
sanatçının ne kadar çok halka inip
konser verdiği değil mi? Bu sizin için
çok önemli?
A.S: Bir de yılsonunda elde ettiği maddi
ve manevi kazanç. Yani kendini kapatarak 100 lira alacağına, doğru açarak
200 lira al ama 4 misli iş yap. Fiyatları
ona göre oluştur. Yani bu bir müteşebbislik işidir değil mi? Şimdi menajerler
bekliyor aman Banu aradı, şey konseri
Kanyon, 300 isteyelim.
B.N: Evet, evet aynen öyle.
A.S: Ya dur 300 isteme, 100 iste de bunu
her haftaya döndürelim.
B.N: Bunları nasıl yazacağız?
A.S: Öyle olaylar oluyor ki yaptığım işten
iyice soğuyorum. Örnek geçenlerde;
Athena 19 Mayıs konseri. Bir menajeri
var. Dövmediği kaldı oradaki insanları.
Şimdi sen doğru brif edeceksin. Başkan
gelecek, 3’üncü şarkı, 5’inci ya da 50’inci
şarkıda teşekkür edecek, çiçeğini verecek. Yanında da 3 kişi gelecek. Tamam
mı kardeşim? Tamam. Artık bunu strese
sokmaya gerek yok ki. 3 yerine 5 kişi gelmiş. Menajeri sahnede. Alanda var 25
bin kişi. Bir kadın. Tanımıyorum da. Nasıl
bağırıyor kulisin orada merdivenlerde. Bir
adamı itiyor. Şimdi böyle menajer olursa
nasıl iş olur bilemiyorum yani. Tamam
çok önemli Athena’nın menajerisin,
16
bravo. Yaldızlı şeyler verelim, plaketler,
hediyeler. Paranı alıyorsun, görevini yapıyorsun. Bütün bunlar işleri soğutuyor. Ha
bunun çözümü yine sanatçılar. Yerlerde
sürünmeye başladılar. Bir kaç sene sonra
bir tokat yiyip bir silkinebilirler diye düşünüyorum.
B.N: Yani, keşke öyle olsa.
A.S: Türkiye’de çok mühim starlar var.
Dünya pazarına gidebilecekken kendi kozaları içerisinde kalmayı tercih ediyorlar ve
o vardıkları aşamanın en önemli aşama
olduğunu sanıyorlar ve de en iyi kendilerinin yönettiğini sanıyorlar.
B.N: Herkesin akrabası menajeri zaten.
A.S: Tabi tabi… Abla, teyze, abi. Yani
bu Mustafa Sandal’da da böyleydi,
Tarkan’da da böyleydi. Sanatçılar, starlar
dahil taşra yönetim zihniyetini kullanıyorlar.
Vizyonunda kaldıkları müddetçe iyi ama
Dünya starlarına hiçbir zaman ulaşamayacaklar. Kim diyorsan da isim saymama
gerek var mı? Türkiye’deki manşetlere
çıkan starlara bakıp her birini alt alta yazabilirsin. Bunu söylememe gerek yok.
B.N: Ama kızacaklar size, nasıl baş
edeceksiniz?
A.S: Ben isim vermiyorum ki.
B.N: Kim üstüne alınacak bakalım.
A.S: Kötü de söylemiyorum ki. Hak ettikleri
değere hiçbir zaman ulaşamayacaklar.
Taşra mekanizmasını, taşra vizyonunu, taşra
yönetim vizyonunu bırakmadıkları müddetçe hiçbir zaman hak ettikleri değere
ulaşmadıkları gibi ulaşamayacaklar da.
Kimdir bunlar? Türkiye gündemdeki star
adlandırılan sanatçıları alt alta yaz, bana
isim söylettirme. Doğruda bu. Bugün hala
söylüyorum. Onlarca olmasa bile bir kaç
sanatçı var. Kenan Doğulu, Burak, Sezen,
Nükhet… Bunlara her gün onu söylüyorum.
Kenan’a onu söylüyorum. Burak’a onu söylüyorum. Bana göre Burak Jose Carreras’la
dünya operalarında boy gösterebilecek
bir çocuk mesela. İlk menajeri olduğumda
‘Ne istiyorsun?’ dedim, ‘Sarah Brahmanile
sahneye çıkmak hayalim’ dedi. 4 ay sonra
Sarah Brahman’la konser verdi AKM’de. Kadın bile hoş oldu yani. Ne kadar muhteşem
ses. Orkestra şefi bile Londra’ya davet etti.
Ahmet San…
gibi takip ettiı mesleğimi o günlerde seçmişim
Küçücüktüm bir Ahmet San vard
ün benim
bug
,
ık duyduğum işte o Ahmet San
ğim, mesleki becerilerine hayranl
konuğum…
evazı, kültürlü,
iyetle gelirim diyecek kadar müt
Ofisime davet ettiğimde memnun
r neler…
nele
a
dünyayı takip etmiş ve dah
eğitimli, gezmiş, görmüş, yaşamış,
n bu duyguZate
, bu sohbet bitmesin istedim.
Uzun uzun sohbet ettik hiç gitmesin
bilirdi ki
ttire
Ahmet San’dan başka kimler hisse
yu idolüm olan Betül Mardin ve
mek,
dinle
im
ğu gibi gerçekten bitmesin isted
bana… Tıpkı Betül Hanım’da oldu
bile
s
nefe
rim
tlarım hep anlatsınlar ben dinle
hiç konuşmadan dinlemek… Üsta
Ne
’ı.
San
et
işesiyle ve zevkle dinledim Ahm
alırken bir şey kaçırmamak end
i ama keşke
ak istedim hep ‘estağfurullah’ ded
tecrübe! Gıpta ettim, asistanı olm
günümüzar
kad
er öğrensem dedim. Her ne
olsam, yanında dolaşsam bir şeyl
insanların
liksiz
esin yapabildiğini sandığı, nite
de özellikle son birkaç yıldır herk
on’u
Pard
iş.
bu
iş haline gelse de öyle değil
‘organizatörüm’ diye dolaştığı bir
olübe
tecr
n
şeyi
iğinde işinize yarayacak tek
olmayan ve başınıza bir şey geld
ncile
öğre
en
etm
mı gibi bizim işimiz “kriz”… Öğr
duğu bir iş bizimkisi… Kendi tanı
ken
gere
ası
urm
reklamcı dergisinin sayfasını dold
riyle, pazarlamacı sattıklarıyla,
ip çıkıveriyorlar
n ‘haydi organizatör olalım’ dey
reklamlarıyla uğraşması gerekirke
kapmaya
iş
an
meslektaşlarım biz üstatlard
yollara… Gençlere mesaj; genç
i siz gelin beni dinleyin.
değil iş öğrenmeye çalışalım had
Teşekkürler üstadım…
www.mallreport.com.tr

Benzer belgeler