Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı

Transkript

Sayı 6 - İbrahim Çeçen Vakfı
1
sayı 06
aralık 2013
Yayın Sahibi
İbrahim Çeçen Vakfı adına
Ayşe Günseli Çeçen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Aslı Türkan Çeçen
Yayın Koordinatörü
Dr. Meral Dinçer
Yayın Danışmanları
Aysel Çeçen Başbuğ
Ruhi Yamaner
Zeynep Çeçen
Koordinatör Yardımcıları
Ayça Jones
Neslihan Arslan
Dergi Tasarımı
Ersin Deniz Durum
Yayın İdare Yeri
Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe
Kızılay / ANKARA
Tel.(0312) 417 82 64
Fax.(0312) 417 82 96
www.icvakfi.org.tr
Baskıya Hazırlık ve Baskı
MB Tanıtım Danışmanlık
www.mbtanitim.com
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Dergideki reklamların sorumluluğu firmalara, yazıların
sorumluluğu yazanlarına aittir. Bu yayının bir bölümü
ya da tamamı yapımcısının izni olmaksızın çoğaltılmaz
ve tekrar yayınlanamaz.
Kapak: İbrahim Çeçen’e Fahri Doktora Töreni
(Prof. Dr. Assen Zlatarov Üniversitesi, Bulgaristan)
Merhaba,
2013 yılı da Vakfımız açısından çok yoğun geçti.
Güzel proje ve etkinliklere imza attık. İşte bunlardan
bazıları: Birçok köy okuluna kırtasiye, giysi, kitap
desteğinde bulunduk, AİÇÜ akademisyenlerinin
ve öğrencilerin sosyal sorumluluk projelerine
katkıda bulunduk, AB Eğitim ve Gençlik Programları
çerçevesinde İspanya evsahipliğinde, İtalya,
Yunanistan ve Romanya’daki partnerlerimizle ortak
projemizi sürdürdük, Japonya Büyükelçiliği ile birlikte
Suvar Köyü İlköğretim Okulunu restore ettik.
AİÇÜ akademisyenlerimizin eserlerini kitap olarak
yayınladık, AİÇÜ’den 39 öğrencinin Erasmus
kapsamında yurtdışında okumalarına destek
olduk, Vakfımızı restore ederek, daha işlevsel ve
bursiyerlerimize uygun çalışma ortamı yarattık,
AİÇÜ’de sporda başarılı olan öğrencilere ve çalıştıran
hocalarına ödül verdik, AİÇÜ Uluslar arası Sosyal
Bilimler Kongresine sponsor olduk, Türkiye çapında
Ağrı İli’nin Turizm Potansiyeli konulu araştırma
yarışması düzenledik, AİÇÜ Engelli Bakım ve
Rehabilitasyon Çalıştayı’na katkı sağladık, 4. AİÇÜ
Personel Gelişim Semineri’ni düzenledik… ve daha
neler, neler..
Bulgaristan’ın Burgaz kentindeki Prof. Assen Zlatarov
Üniversitesi tarafından eğitime sağladığı katkılardan
dolayı Sayın İbrahim Çeçen Bey’e fahri doktoralık
verilmesi bizleri ayrıca onurlandırdı.
2014’ün bizim için ayrı bir önemi var, bu yıl
Vakfımızın 10. yılını kutluyoruz. Aramıza yeni
katılanlarla birlikte toplam 650 bursiyerimizle yine
güzel etkinlikler yapacağız. Yani 2014 faaliyetlerimiz
çok daha etkin, yoğun ve anlamlı geçecek.
Dr. Meral Dinçer
IC Vakfı Müdürü
içindekiler
4
İbrahim Çeçen’e Fahri Doktora Töreni, Bulgaristan
8
AİÇÜ 4. Personel Gelişim Semineri
12
IC Vakfı 2014 Programı Toplantısı
13
Vakfımız’ın Yeni Çehresi
14
IC Vakfı Bursiyer Toplantısı
16
IC Vakfı Seminerleri, ‘‘Başarıya Hazır mısınız?’’
18
IC Vakfı ve Japonya Büyükelçiliği
‘‘Örnek Okul’’ Projesi
20
Dr. Meral Dinçer, Japonya
27
Yourvid Yes Digital AB Projesi, Yunanistan
28
AB Projemiz ‘’Yourvid Yesdigital’’
Çalıştayı AİÇÜ’de Gerçekleşti
30
IC Holding Haberleri
34
DIA Holding Haberleri
38
Söyleşi, Cafer Varol
40
AİÇÜ’de Başarılı Akademisyenler Ödüllendirildi
42
AİÇÜ’nin Türkiye Çapındaki Örnek Laboratuvarı
46
AİÇÜ’den Kış Manzaraları
48
1. Engelli Bakımı ve Rehabilitasyon Çalıştayı
50
AİÇÜ’nin Yeni Profesör ve Doçentleri
52
‘’Kafkasya Üniversiteler Birliği Uluslararası
Ağrı Sosyal Bilimler Kongresi’’
53
AİÇÜ’ne Yurtdışından Gelen Öğrenciler
54
AİÇÜ Öğrencisinden Örnek Davranış
56
Medeniyetimizde Vakıf Kurumu
60
Erasmus Mektupları
68
Bursiyer Stajları
72
Bursiyerlerimizden
78
IC Mentor
79
1. İçten Bakış Ödüllleri Sahiplerini Buldu
04
12
30
56
SAYIN İBRAHİM ÇEÇEN’E
BULGARİSTAN’DAN
FAHRİ DOKTORA ÜNVANI
Bulgaristan Burgaz Prof. Dr. Assen Zlatarov Devlet
Üniversitesi tarafından, Sayın İbrahim Çeçen
Bey, eğitime yaptığı katkılarından dolayı, ‘’Fahri
Doktoralık‘’ ünvanına layık görüldü. İbrahim Çeçen
Bey, fahri doktora ödülünü Burgaz’da düzenlenen,
üniversitenin 50. Yıl töreninde, üniversitenin rektörü
Prof. Dr. Petro Petkov’dan teslim aldı. Törende Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinin Rektörü Prof. Dr. İrfan
Aslan, İçtaş Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Gökçe ve IC
Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer de hazır bulundular.
4
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
5
İbrahim Çeçen yaptığı
konuşmada bu güzel şehir
Burgaz’da olmaktan mutlu
olduğunu belirterek, kısaca IC
Holding’in tarihçesine değindi.
‘’1969 tarihinde şahıs firması
olarak başlayan iş yaşamım,
bugün 20 bin çalışanı ile
Türkiye’nin sayılı holdingleri
içerisinde yerini almıştır. İnşaat
faaliyetleri ile başladığımız
bu yolculukta bugün turizm,
diyen Sayın Çeçen, ‘’Siz bu
gün üniversitenizin 50. yılını
kutluyorsunuz, biz de bu yıl
kuruluşumuzun 45. yılını
kutluyoruz. Daha nice başarılı
yıllar.” diyerek konuşmasına
devam etti.
İbrahim Çeçen dikkatleri
eğitime çekerek şunları
da belirtti: ‘’ İnanıyorum
ki ülkeler ancak
eğitim seviyelerinin
6
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
yüksekliğine paralel olarak
gelişmişlik seviyelerini
yükseltmektedirler. Dünyanın
sayılı gelişmiş ve kalkınmış
ülkesine baktığımızda,
bütün bu ülkelerin eğitim
seviyelerinin de çok gelişmiş
olduğunu görürüz. Örneğin
Kuzey Avrupa ülkeleri ve
son olarak da Kore örneğini
gösterebiliriz. Kore ikiye
ayrılınca, Güney Koreliler
nasıl kalkınırız yoksulluğu
enerji, deniz liman yapım ve
İşletmeciliği, havaalanı yapım
ve işletmeciliği, inşaata dayalı
sanayi işletmeleri; yurt içinde ve
yurt dışı faaliyetlerini başarı ile
sürdürmektedir. Bulgaristan’da
ise Varna havalimanını yaptık.
Bu güzel şehriniz Burgaz’daki
hava limanını da yeniden inşa
ederek, bambaşka bir yapıya
dönüştürdük. İnşaatımız bitti,
umarım havalimanınız en kısa
sürede hizmete girecektir.’’
nasıl yeneriz diye bir
tartışma başlatırlar. Gelişmiş
kalkınmasını sürekli yükselten
Batılı ülkeleri araştırırlar ve
sonuçta gelişmiş ülkelerin
hepsinde eğitime yaptıkları
yatırım ve bilimsel gelişmeler
karşılarına çıkmış.
Güney Kore de bunu üzerine
bütçeden en büyük payı
eğitime ayırır ve eğitime
yatırım yapar. Bunun
7
sonucunu otuz yıl sonra
alacağız derler ve gerçekten
otuz yıl sonra ülkede her
şey değişir, eskiden hiçbir
becerisi olmayan toplumda
artık mesleksiz bir kişi bile
yoktur. Eğitimdeki gelişim
Güney Kore’nin dinamik ve
demokratik gelişiminde ve
endüstriyel dönüşümündeki
en temel altyapıyı oluşturur
ve adını en zengin ülkelerin
arasına yazdırırlar.
Yani eğitimde, bilimde,
teknolojide yol kat
edemedikçe, dünya birinci
liginde oynamamız mümkün
değil, bunu hedeflemeyen
ülkeler büyüyemez. İşte
bunun için her şeyin başı
eğitimdir ve eğitime büyük
önem vermeliyiz.
bir birey ve işadamı olarak
kendi ilime ve yurduma
olan bu borcumu ödeme
yükümlülüğünü her zaman
taşıyorum. Bu sorumluluk
duygusu ile yapılacak en
önemli ve anlamlı yatırımın,
“Eğitime verilen destek
olduğu” nu düşünüyorum.”
Ben de eğitimin kalkınmada
ve gelişmişlikte çok önemli
bir rolü olduğuna inanan
1984 yılında şahsen vermeye
başladığım eğitim burslarını
daha kurumsal bir yapıya
oturtmak amacıyla 2004
yılında Vakfımızı kurdum. 10.
yılına giren Vakfımız eğitim,
sağlık, spor, kültür ve sanat
konularında Türkiye’nin pek
çok yerinde başarılı ve hayırlı
hizmetlerini sürdürmektedir.
Türkiye’nin değişik
şehirlerinde 5 ilköğretim
okulu yaptırdık.
sahibi faydalı bireyler olarak
iş hayatına atılmalarının
gururunu yaşıyorum. Bu yıl
da 650 üniversite öğrencisi
Vakfımız tarafından
karşılıksız burs almaktadır.
Bundan böyle de ihtiyacı
olan ve başarılı üniversite
öğrencilerimize burs vermeyi
yine sürdüreceğim.
Ayrıca Vakfımız, Türkiye’nin
her ilinden ihtiyacı
olan başarılı üniversite
öğrencilerine de karşılıksız
eğitim bursu vermekte
olup, günümüze kadar
10 bini aşkın öğrenci bu
burstan faydalanmıştır.
Bursiyerlerimizin birer meslek
45 yıllık meslek hayatımda
yaptığım tüm işlerle hep gurur
duydum ve mutlu oldum,
ancak burada samimiyetimle
ifade etmek isterim ki beni
bugüne kadar en çok etkileyen
projem kendi memleketim
olan Ağrı’ya yapmış olduğum
üniversitedir. ‘’
Törende, Bulgaristan
Prof. Dr. Assen Zlatarov
Üniversitesi Öğrencilerinden
ihtiyaç sahibi olanların da
IC Vakfı bursiyerleri arasına
katılacağının müjdesini veren
Sayın İbrahim Çeçen, Profesör
Doktor Assen Zlaratov
Üniversitesi tarafından verilen
fahri doktora ünvanının
kendisini çok mutlu ettiğini ve
onurlandırdığını vurgulamış,
Başta Rektör Prof. Dr.
Petro Petkov olmak üzere,
rektör yardımcıları ve tüm
üniversiteye teşekkür ederek
konulmasını tamamlamıştır.
AİÇÜ
4. Personel
Gelişim Semineri
IC Vakfı ve Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi işbirliği
ile 18-22 Aralık 2013 tarihleri
arasında IC Hotels Santai’de
seminer organizasyonu
gerçekleştirildi.
IC Vakfı ev sahipliğinde
organize edilen ve Ağrı’dan
gelen üniversitemizin
idari personeline yönelik
seminerin açılışında AİÇÜ
Rektörü Prof. Dr. İrfan Aslan,
Rektör Yardımcıları Prof. Dr.
Telat Yanık, Prof. Dr. Fahri
Bayıroğlu, Genel Sekreter Ali
Fuat Açıkgöz, Strateji Daire
Başkanı Ali Demirel, SKS Daire
Başkanı Murat Tok ve idari
personelin yanı sıra IC Vakfı
Müdürü Yrd. Doç. Dr. Meral
Dinçer bir araya geldi.
8
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Açılışta konuşma yapan
Yrd. Doç. Dr. Meral Dinçer,
IC Holding’in 45 yıl süresince
yaptığı bazı önemli
projelerden söz ettikten sonra,
IC Vakfı’nın çalışmalarından
bahsetti. Her yıl IC Vakfı’nın
üniversite ile işbirliği içinde
akademisyenlere veya idari
personele yönelik seminer
düzenlemekten memnuniyet
duyduklarını belirtti.
AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. İrfan
Aslan ise konuşmasında,
IC Vakfı’nın her yıl
düzenlediği gelişim
seminerlerinin faydasından
söz ederek, bu yıl da
üniversite idari personeline
yönelik yapılmasının ayrı bir
önem taşıdığını vurguladı.
9
Üniversiteyi üniversite
yapan akademisyenlerin çok
önemli olduğunu, ancak her
kademede farklı görevler
üstlenen idari personelin
de bir üniversitenin
kurumsallaşması ve
sistemin başarılı yürümesi
açısından büyük önem
arzettiğini söyledi.
Konuşmasının ardından
Üniversiteye yaptıkları
desteklerden dolayı Vakfa
teşekkür plaketi sundu.
SKS Daire Başkanı
Murat Tok ve YÖNED
Danışmanlık Genel
Müdürü Filiz Demiröz’ün
koordinasyonunda
gerçekleştirilen seminerde;
Maliye Bakanlığı, Taşınırlar
Şube Müdürü Ramazan
Yılmazer Taşınır Mal
Yönetmeliği ve KBS
konusunda eğitim verdi.
Taşınır Mal Yönetmeliği
Uygulaması ve Yönetmelikte
Yapılan Değişiklikler, Taşınır
Kayıt Kontrol Yetkililerinin
Görev ve Sorumlulukları, Yıl
Sonu Sayım Devir İşlemleri,
Envanter Çalışmalarında
Uyulması Gereken
Esaslar, Taşınır GirişÇıkış İşlemleri, Muhasebe
Kayıtlarına Alınması, Kamu
Harcama ve Muhasebe
Bilişim Sistemi Uygulamalı
Eğitim, KBS Uygulamalı
Eğitim konularında 2 gün
boyunca yoğun bir program
uygulandı.
KİK Eski Uzmanı, EÜAŞ Genel
Müdür Yardımcısı İrfan Yılmaz
ise Kamu İhale Mevzuatı ve EKAP
Eğitimi konularında eğitim verdi.
İhale Komisyonları, Uygulamalı
Yaklaşık Maliyet Hesaplamaları,
İdari ve Teknik Şartname
Hazırlanırken Dikkat Edilecek
Hususlar, Yasak Fiil ve
Davranışlar ile Yaptırımlar,
Tekliflerin Değerlendirilmesi, Hak
ediş İnceleme Usulleri, 6011 Sayılı
Torba Yasa ve 6098 sayılı Borçlar
Yasasının İhale Mevzuatına
Yansımaları, İhaleye Katılımda
Yeterlilik Kuralları gibi konularda
2 gün boyunca süren eğitim, soru
cevap ve uygulamalarla daha aktif
ve etkin bir şekilde sona erdi.
Seminer sonunda tüm
katılımcılara sertifikaları
dağıtıldı. AİÇÜ idari personeli
seminerde verilen eğitimin
yanı sıra birbirlerini tanıma ve
kaynaşma imkanı buldu.
10
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
11
IC VAKFI 2014 PROGRAMI TOPLANTISI
IC Vakfı Yönetim Kurulu
bir araya gelerek 2013”te
yapılanları gözden geçirerek,
IC Vakfı ve Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’nin 2014’te
yapabileceği etkinlik, proje ve
işbirliğini geliştirme yollarını
değerlendirdi. IC Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Günseli Çeçen,
Vakıf Yönetim Kurulu Üyeleri
Aslı Çeçen, Zeynep Çeçen,
Aysel Çeçen Başbuğ, Vakıf
Müdürü Dr. Meral Dinçer’in
yanı sıra AİÇÜ Rektörü Prof. Dr.
İrfan Aslan, Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Fahri Bayıroğlu
tolantıda görüşlerini dile
getirerek, 2014 yılının çalışma
planını belirlediler.
12
Vakfımızı daha işlevsel hale
getirmek, bursiyerlerimize
sıcak bir çalışma ortamı
yaratmak, düzenli seminerler
düzenleyerek gençlerin
gelişimine katkıda bulunmak
amacıyla Vakfımızı restore
ettik. Değerli mimar
Erhan Kocabıyıkoğlu
koordinasyonunda Vakfımız
yepyeni bir görünüm kazandı.
Artık kendi mekanımızda
bursiyerlerimizle çok daha
kaynaşma ve iletişim kurma
olanağı kurabiliyoruz.
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Bilgisayar Salonu
13
VAKFIMIZIN
YENI ÇEHRESI
Yıl
Seminer Salonu
Ön Büro
İdari Büro
İç Mekanlar
IC VAKFI
BURSİYER TOPLANTISI
14
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
15
IC Vakfı
Ankara’da
Vakıf
Binasında
Bursiyerleri
ile buluştu
IC Vakfı 5 Aralık 2013
tarihinde Ankara’daki
yeni bursiyerleri ve
mezun bursiyerleri
ile buluştu. IC
Vakfı’nın öğrenciler
için düzenlenen ve
yenilenen binasındaki
toplantı salonunda
düzenlenen buluşmada
IC Vakfı Müdürü Dr.
Meral Dinçer, IC Vakfı
ve IC Holding’i tanıtıcı
bir sunuş yaptı. Ev
sahipliğini ilk defa
vakfımızda yaptığımız
bu buluşma, tüm
vakıf ailesi için çok
anlamlı idi. Toplantıda
IC Vakfı ailesine
katılan yeni öğrenciler
ile eski öğrenciler
tanışma ve kaynaşma
fırsatı buldular ve
gelecekte birlikte
nelerin yapılabileceği
tartışıldı, fikirler
paylaşıldı.
IC Vakfı’na yeni katılan
bursiyerlerimize
tekrar ‘’aramıza
hoşgeldiniz’’diyoruz.
IC VAKFI SEMİNERLERİ
‘‘Başarıya Hazır mısınız?’’
IC Vakfı, Ankara Vakıf
Binasında Bursiyerlerimize
yönelik eğitim seminerleri
başladı.
IC Vakfı’nın Ankara Vakıf
binasında düzenlediği
‘’Başarıya Hazır mısınız?’’
seminer zincirinin ilk iki
bölümü 5 Aralık ve 12 Aralık
2013 tarihlerinde gerçekleşti.
16
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
17
‘’Norm Eğitim
Danışmanlık Derneği
Gençlik Programları
kapsamında olan,
eğitmenler Remime
Koçoğlu ve Seçil
Fırat’ın, IC Vakfı
bursiyerlerinin
eğitimine gönüllü
olarak katkı sağlamayı
hedefleyerek
hazırladıkları
‘’Başarıya Hazır
mısınız – Hayatınızı
Yönetin’’, seminerinin
amacı öğrenciler için
tasarlanmış bir kariyer
rehberi niteliğindedir.
Üniversitede teorik
olarak öğretilen
bazı kavramların
uygulamadaki
örneklerini incelemek
ve çalışma hayatı
hakkında daha
kapsamlı bilgi
sağlamaktır.
Seminerler “deneyime
dayalı” bilgi paylaşımı
ve iş hayatına dair
ipuçlarının paylaşmak
üzere şekillenmektedir.
Seminerin ikinci
sunuşu olan ‘’Yaşam,
Duygu, Başarı ve
Duygusal Zeka
konusundaki sunumlar,
bursiyerlerimizin aktif
katılımı ile daha da
renklendi.
Üçüncü bölümü Şubat
Ayında düzenlenecek
seminerin
katılımcılarına, ‘’Norm
Eğitim Danışmanlık
Derneği’’ tarafından
katılım sertifikaları
sunulacaktır.
IC VAKFI ve
JAPONYA BÜYÜKELÇİLİĞİ
‘‘ÖRNEK OKUL’’ PROJESİ
JAPONYA BÜYÜKELÇİLİĞİ VE IC VAKFI ORTAKLIĞINDA AĞRI TUTAK
İLÇESİ SUVAR KÖY İLKOKULU ÖRNEK OKUL PROJESİ TAMAMLANDI
Japonya Büyükelçiliği ve IC
Vakfı, eğitime destek için bir
araya geldi. Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Coşkun Taştan’la birlikte
projelendirilip , ‘’Japonya
Büyükelçiliği Hibe Projesi’’
kapsamında başvuruda
bulunduğumuz ‘’Ağrı Suvar
Köy Okulunun Yenilenmesi’’
projemiz, yüzlerce proje
içinden seçilerek, bu büyük ve
anlamlı desteğe hak kazandı.
Projedeki amacımız, okulun
iç ve dış mekan kullanımı
ile, eğitim ve öğretime
tam anlamıyla elverişli
hale gelmesi idi. Ayrıca
bu iyileşme sayesinde
18
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
19
örnek bir okul ile
amacımız, tüm
köy okullarının,
çocuklarımızın hak
ettiği bir eğitim
yuvası olmasıdır.
yoksulluk ve zor doğa şartları
nedeniyle dışlanmışlık hissi
içerisindeki köy nüfusunun
sosyalleşmesine katkıda
bulunulmuş olacaktır.
İbrahim Çeçen Vakfı olarak,
Suvar Köyü’nde oluşturulacak
2013 Yılı içinde
tamamlanıp, teslim
edilen projede, Ağrı
Tutak İlçesi Suvar
Köyü İlköğretim
Okulu’na, ek
sınıf, lojman
ve kütüphane,
dışardaki tuvaletler
yıkılarak, iç
mekanda lavabo ve tuvalet
yaptırılmıştır. Okulun tüm
altyapısı ve kalorifer sistemi
yapıldığı gibi, iç dış badana
boya, tüm bahçe ve zemin
düzeni, okulun tüm tefrişatı
ve öğrencilerin giyecek
ihtiyaçları, IC Vakfı tarafından
karşılanmıştır.
IC Vakfı Müdürü Dr.
Meral Dinçer ve IC Vakfı
Koordinatörü Ayça Jones’un
bölgeye yaptıkları ziyarette,
kendilerine projenin öncüsü
Yrd. Doç. Dr. Coşkun Taştan,
Ağrı Tutak İlçe Milli Eğitim
Müdürü İsa Şipal, İlçe Köylere
Hizmet Mühendisi Sedat
Kılıç eşlik etmiştir. Köy
Okulu’nun öğretmeni Ercan
Ceylan, Köy Muhtarı Sıddık
Kaya ve öğrencilerin sıcak
karşılamalarının ardından,
Tutak İlçesi Kaymakamı
Sayın Ramazan Kendüzler
heyet ile bir araya gelmiş
ve gerçekleştirilen proje
için memnuniyetlerini dile
getirmiştir.
konniçiva / merhaba
JAPONYA
Yazı ve Fotoğraflar: Dr. Meral Dinçer
Türkiye’nin yaklaşık yarısı
yüzölçümünde olmasına rağmen
130 milyon nüfusa sahip, binlerce
adadan oluşmuş; çok zengin bir tarihi
ve eşsiz kültürü özünde barındıran;
geleneksel nezaket göstergelerinden,
hafif öne eğilerek selam vermeyi –ki
adına ’’ojigi’’ deniyor- yaşamın bir
parçası haline getirmiş, özür dilerken
bile gülen insanların ülkesi Japonya…
Sushi, geyşa, sumo, origami,
ikebana, samuray… Bu kelimeleri
duyduğumuzda hemen aklımıza
gelen Japonya; yemeklerinden ev
yaşantısına, sanatından sporuna
kadar bir çok alanda farklılıklarıyla
diğerlerinden ayrılan, her şeyiyle
özgün, ilginç ve kesinlikle doğaya
saygılı insanların yaşadığı bir ülke.
Gelin bu güzel ülkenin o yapı taşlarını
bir de bizden dinleyin.
20
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
21
Yemeği beğendiyseniz,
çekinmeyin
höpürdetin…
Japonya’da yemeğe
‘’itadakimasu’’ denerek
başlanıyor. Bu, insanın
yaşamını sürdürmesi için
diğer canlıların hayatına son
vermesinden dolayı özür
dilemesi ve yenecek olan
bitki ya da hayvana minnet
ve teşekkür sunmak anlamına
geliyor.
15 milyon kişinin
uyguladığı geleneksel
sanat: İKEBANA
Japon bahçe sanatının
temelinde, insanın kendini
doğanın bir parçasıymış
gibi hissetmesi yatıyor. Bu
sanat dalında mimariyle
bahçe düzenlemesi birlikte
düşünülüyor. Budizm’de
tanrıya sunulan çiçeklerin
özel olarak hazırlanması
22
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
geleneği ikebanayı doğurmuş.
Her Japon kadını karmaşık
ve çok fazla kuralı olan
ikebana yapmayı bilmek
zorunda. Japonya’da 15
milyon kişi tarafından
uygulandığı söylenilen
ikebana için 3000 okulda
eğitim veriliyor. Küçüldükçe
büyüme öğretisinden gelen
bonsai ise özel saksılarda,
özel bir teknikle ağaçların
bodurlaştırılması, minyatür
hale getirilmesi demek oluyor.
Yemek hashi denen çubuklarla
yeniyor. Hashiyi yiyeceklerin,
özellikle de pilavın içine
saplamak yanlış çünkü bu
sadece cenaze törenlerinde
uygulanan bir gelenek.
Hashiniz ile başka birinin
hashisine yiyecek vermek,
hashinin ucu ile birini ya da
bir nesneyi göstermek ise
görgüsüzlük olarak kabul
ediliyor.
Batıda yemek yerken ses
çıkarmak ayıptır. Ancak,
Japonya’da höpürdeterek
yemek yemek, aksine yemeğin
çok beğenildiği anlamına
geliyor. Bu rahatlık, yemekten
alınan tadı artırıyor olsa gerek.
23
Japonların uzun yaşamalarının
sırrı yemek adetlerinde saklı.
Aşırı tuzlu ve tatlı yemekleri
yok. Bize önceleri lezzetsiz,
tatsız gelebilir ama alışınca da
vazgeçilmez oluyorlar. Japon
mutfağı denilince aklımıza
ilk olarak sushi geliyor ancak
elbette onun yanı sıra pek çok
özel yemek de söz konusu.
Damak zevki olarak çok geniş
bir kesime hitap etmese de
popüler bir mutfak. Deniz
ürünleri Japon mutfağının
olmazsa olmazı. Genellikle
ya pişirilmeden ya da çok az
pişirilerek yeniyor. Bu arada
yemeğin ayrılmaz parçaları
sosları unutmamak gerek.
Örneğin yaban turpundan
yapılan, acı ve macumsu
yeşil sos wasabi her masada
mutlaka bulunuyor.
Sushi; deniz ürünlerinin çiğ
ya da pişmiş olarak çeşitli
sebzelerle hazırlanmış haline
deniyor.
Deniz ürünleri ve sebzelerin,
yumurta ve una batırılarak
kızartılmasına ise Tempura
adı veriliyor. Deniz
ürünlerinin çiğ hai sashimiyi
ise soya sosu ve wasabi ile
yemeniz öneriliyor.
Bizde ekmek ne ise Japonya’da
Gohan denilen yağsız, tuzsuz
pirinç pilavı o demek. Öyle
ki kahvaltıda çiğ yumurta
ve soslarla karıştırılarak,
ana yemek olarak bile
yenilebiliyor. Soba ise; kara
buğday ve buğday unundan
yapılan makarnaya benzeyen
değişik bir lezzet.
Soya fasulyesinden yapılan
ve proteince en zengin
yemek olarak bilinen Tofu
ve haşlanmış pirincin
dövülmesiyle elde edilen
Mochi tadına bakmanız
gereken diğer yemekler.
Japon mutfağının
spesiyallerinden Sukiyaki
yemeği için masanın üzerinde
bir ısıtıcı, onun üzerinde de
su dolu bir tencere bulunması
gerekiyor. incecik kesilmiş et,
mantar ve sebzeler kaynamış
suya atılıyor, 1-2 dakika
haşlandıktan sonra tabaklara
servis yapılıyor.
Yemekten sonra Oça (yeşil
çay) içilmesi gelenek haline
gelmiş. Çay demişken, ülkede
yüzyıllardır süre gelen
seremonisi geleneği çok
detaylı, kapsamlı bir işlem
aslında. Çay evi; saygıyla
ve sessizce girilen özel bir
mekan olarak kabul ediliyor.
Cezvenin tutuş şekli, yüz
mimikleri, kullanılmayan elin
dizde duruşu gibi bir çok
detay kurallara bağlı olarak
gelişiyor. Bu törenlerde
Maccha denilen kurutulmuş
çay kullanılıyor. Çay töreninin
her aşamasında insan,
varoluşunun derinliklerine
inerek, doğaya daha da
yakınlaşıp, değerinin farkına
varıyor.
Japon Ruhunu
Hissetmek İsteyenlere
Asya etkilerini taşıyan
geleneksel kültür ile
modern batı kültürünü,
değer yargılarından ödün
vermeden harmanlayan Japon
halkı; kültürel hayatlarını
kendilerine özgü bir biçimde
yaşamaktan oldukça
memnun. Bu nedenle Japon
kültüründe dış dünyanın
garipseyebileceği birçok
unsur mevcut. Örneğin;
konuklarını çeşitli gösterilerle
profesyonelce eğlendirmekle
görevli olan Geyşalar, Japon
kültüründe dikkat çeken
figürlerden. 6-7 yaşından
itibaren, sıkı bir disiplinle
eğitilen geyşalar; günümüzde
sayıları azalmış olsa da,
en fazla Kyoto bölgesinde
bulunuyor. Japonlar giyim
kuşam konusunda da özgün
bir tarza sahipler. Kimi zaman
günlük hayatta ancak özellikle
resmi törenler ve düğünlerde,
geleneksel giysileri olan
Kimono’yu tercih ediyorlar ve
sadece evlerinde giydikleri
kimonoya benzeyen Yakuta
adlı özel bir kıyafetleri var.
Japonya’da kendinizi
tam anlamıyla bir Japon
atmosferi içinde hissetmek
isterseniz, Ryokan adı verilen
geleneksel Japon otellerinde
konaklayabilirsiniz. Bu
oteller de Yakuta’nızı giyip,
Futon denilen yer yatağında
uyuyabilirsiniz.
Japon kültüründen
bahsederken Origami’yi
atlamak yanlış olur. Tüm
dünyada bilinen bu kağıt
katlama sanatı; kesme
yapıştırma yapmadan
ortaya inanılmaz şekiller
çıkartabileceğiniz oldukça
keyifli bir Japon icadı.
Peki ne dinler Japonlar?
Japon müziği çok sesli ve
zengin bir kompozisyona
sahip. Bu çeşitlilik ortaya
çıkan eserlere de yansıyor. Şu
ana kadar hiç Japon şarkısı
dinlemediyseniz, Japonya’da
her yerde duyabileceğiniz
enkalar kulaklarınız pasını
silecek. Pop müziği çok seven
Japonlar, amatörlerin şarkı
söylemesini desteklemek
düşüncesiyle çıkardıkları
karaoke kavramını da tüm
dünyaya yaymayı başarmışlar.
Bizde yeni yeni popüler
olan karaoke, Japonlar için
vazgeçilmez bir eğlence.
24
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
25
Japonya’da inanışlar da
farklılık gösteriyor. Ülkede
adım başı bir tapınak görmek
mümkün. Shinto ve Budizm
gibi dinlerin yaygın olduğu
Japonya’da; Taoizm, zen,
zazen, reiki, feng shui gibi
kabul görmüş düşünce ve
felsefeler ise yaşamın içinde
kendini hissettiriyor.
Zamanın
Hükmedemediği Şehir:
Tokyo
Japonya’nın başkenti
Tokyo, 14 saatin yetmediği
şehirlerden. Zamanın söz
geçiremediği bu şehirde,
özellikle Kanto bölgesi
gökdelenlerin sıralandığı
modern caddeleri ve 400 yıllık
tarihini yansıtan geleneksel
unsurları ile baş döndüren
bir güzelliğe sahip. Bir
gökdelenin tepesinden şehri
izleme şansınız olursa, kendi
hayatınıza dair gözünüzde
büyüttüğünüz her şey birden
anlamını yetirebilir, bizden
uyarması!
Tokyo’ya 2 saat mesafede,
göller bölgesinde bulunan
Hakone; yeşillikler içinde
sakin ve ideal bir dinlenme
yeri. Ashi gölünde tekne
gezisi yapabilir, Komagatake
Tepe’sine teleferikle çıkmanın
keyfini yaşayabilirsiniz.
1868’e kadar başkent olan
Kyoto ise; tarihi dokusu,
tapınakları, bahçe ve sarayları
ile turistik ve oldukça keyifli
bir kent. Kyoto’yu gezerken
Kiyomuzu Tapınağı’nı, Shogun
için yapılmış olan altın evi,
Kinkakuji Tapınağı’nı Kyoto
Parkı’nı ve Nijo Kalesi’ni
mutlaka görmelisiniz. Akşam
ise Gion Corner’da Japon
müziği eşliğinde dans ve
tiyatro performanslarını
izleyebilir; ikebana yapımı
ve çay seremonisi gibi
etkinliklere katılabilir;
otelinize dönüşte ise geyşa
mahallesinden geçebilirsiniz.
El sanatları cenneti olan bu
kentte her zevke uygun el
sanatı ürünlerini görmeniz de
mümkün.
Kyoto’ya gitmişken 40 km.
uzağındaki Nara’ya da bir
uğrayın. Dünyanın tahtadan
yapılmış en büyük tapınağı
olan Todaiji Tapınağı ve 49
m. yüksekliğindeki dünyanın
en büyük bronz buda heykeli
Nara’da ziyaret edebileceğiniz
tarihi figürlerin başında geliyor.
Japonya’dan yolu geçen herkes
Fuji Dağı’nı görmeli. 3776 m.
Yüksekliği ile Japonya’nın en
yüksek dağı olan Fuji dağı;
gerek etrafını çevreleyen
doğal güzellikler gerekse
Japonlar’ın eski çağlardan beri
taptıkları kutsal bir dağ olması
nedeniyle, ilgiyi hak eden bir
yer.
Chubu Bölgesi’ndeki
Shirawaka-Go ve
Gokayama Tarihi Köyleri
ise çocukluğumuzda
okuduğumuz masalları
anlatıyor insana. Dünya kültür
mirası olarak değerlendirilen
bu bölgede, köy sakinleri hala
sazdan damları olan çiftlik
evlerinde geleneksel yaşam
tarzlarını sürdürüyorlar. ‘’Bir
tatlı huzur almaya geldik’’
diyenler için doğru adres.
Uluslar arası kültür şehri
olma yolunda hızla ilerleyen
Osaka’da ise meşhur Osaka
Kalesi görülmeye değer. Her
mevsimin farklı yaşandığı
şehirde, Shinsaibashi
sokağında alışveriş yapmanın
keyfini çıkarabilirsiniz.
Ülkede seyahat ederken hızlı
olmanızı sağlayan meşhur
Shinkansen Trenleri, sıkça
karşınıza çıkıyor. Saatte 200
kilometrenin üzerinde hızla
çalışan bu trenler hem iş hem
de gezi amaçlı yolculuklarda
tercih ediliyor. Bu trenler
sayesinde ülkeyi gezmek
çok daha hızlı ve keyifli hale
geliyor.
Bu arada; nezaket ve temizlik
konusunda dünyada birinci
olan Japon taksilerini
unutmamak gerek. Öyle
ki; ülkedeki tüm taksiler
bembeyaz kılıflarla kaplı;
şoförler ise beyaz eldivenli,
kravatlı ve gömlekli.
İş Dünyasının İncelikleri
Japonya’da iş yaşamının da
kendine özgü değer yargıları
var. Mesela, bir yönetici
çalışanın refahını ve rahatını
mutlaka düşünmeli ve çalışan
da yöneticisine güvenerek,
aldığı kararları sorgulamamalı.
Japon iş dünyasında kıdeme
önem veriliyor kıdem
sırasına göre uygulanan
bazı kurallar var. Daha alt
statüdekilerin selamlaşırken
daha fazla eğilmeleri, en
üst mevkidekilerin herhangi
bir konu hakkında en son
konuşması ya da araçlarda
şoförün arkasına en üst
pozisyondaki kişinin oturması
gibi…
Japon kültüründe güzel
olmak ve erkeğine itaat
etmek dışında fazla rolü
olmayan kadın, yavaş, yavaş
iş hayatında boy göstermeye
başlamış. Ancak hala aynı
şartlarda aynı işi yapan kadın,
erkeğe göre daha az maaş
26
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
alıyor ve kadın yönetici çok
denecek kadar az. Japonya’da
kadının birinci görevi ‘hoş’
olmak olduğu için çalışmaya
zaman ayıramıyor Japon
kadınları.
teknikleri söz konusu.
Japonya’da kuracağınız sosyal
ilişkiler için önemli bir ipucu
verelim. Yeni tanıştığınız
insanlara kartvizitinizi iki
elle vermelisiniz. Bununla da
bitmiyor; kartviziti aldıktan
sonra pantolonunuzun cebine
koymak veya üstüne yazı
yazmak gibi bir hata yapmayın
çünkü bu büyük bir saygısızlık
olarak değerlendiriliyor
Japonlar için.
Japon tarihinin en eski spor
dallarından, Tanrıların sporu
olarak adlandırılan Sumo ise;
zamanla saraya soylulara
ve giderek halkın arasına
karışmış. 250 kiloluk ağır
cüsselerine rağmen çok esnek
vücutlara sahip olan sumoları
yakından görmek ilginç bir
deneyim olabilir.
Diğer dallar gibi judoda
da amaç sadece kavgayı
kazanmak değil, kişinin vücut
ve ruhunu da eğitmek.
Kendi İçinde Bir Dünya
Aikido: Doğaya Ait
Olmak
Japon kültüründe, Uzakdoğu
ruhuna sadık kalınarak
geliştirilen dövüş sanatları
önemli bir yere sahip.
Zihin ve tekniğin bir bütün
olarak algılanması anlamına
gelen Karate-do’yu dünyada
bilmeyen yoktur. Kişinin
güçlü, sağlıklı ve barışcı
bir birey olarak yaşamasını
hedefleyen bu spor dalı; vücut
ve zihin koordinasyonunu
sağlama yeteneği üzerinde
kurulu.
Japonlara göre; ruhsal
uyumun, uzlaşma ve barışın
yolu aikidodan geçiyor.
Doğadaki tüm varlıklarla bir
olmanın vücutla ifade edildiği
aikidoda, saldırı değil savunma
Bilgisayardan
enerjiye,haberleşmeden
havacılığa kadar hemen her
konuda dünyanın teknoloji
önderi olan Japonya; İstanbulTokyo arası uçak yolculuğu
ile sadece 13 saat uzağınızda.
Bu kendine özgü ülkeyi
görmek ve orijinal kültürü ile
kucaklaşmak size bambaşka
tatlar verecek, farklı bakış
açıları kazandıracak.
Bu ülkenin hızına yetişmek
kolay değil. Ancak Japonya
hem ruhunu dinlendirmek
hem de zamanın kendisinin
bile ayak uyduramadığı bir
tempoya kapılmak isteyenler
için uygun alternatifler
sunuyor.
Arigato, sayonara
(Teşekkürler, Güle Güle)
Japonya…
27
YOURVID YES DIGITAL
AB PROJESİ YUNANİSTAN
IC VAKFI’NIN
TÜRKİYE’Yİ
TEMSİL ETTİĞİ
AVRUPA
BİRLİĞİ EĞİTİM
VE GENÇLİK
PROGRAMLARI
‘’YOURVID YES
DIGITAL / LLP ‘’
ULUSLARARASI
PROJESİ
TOPLANTISI
YUNANİSTAN
PATRAS
ÜNİVERSİTESİ’NDE
DÜZENLENDİ.
Avrupa Birliği Eğitim ve
Gençlik Programları Merkezi
Başkanlığı’nca, Hayat Boyu
Öğrenme Programı (LLP)
Leonardo Da Vinci (LdV)
Yenilik Transferleri (IT) Proje
Faaliyetleri kapsamında,
İSPANYA - CECE Spanish
Confederation of Training
Centers in Spain Koordinatör
Kuruluş olmak üzere,
İTALYA - Centro Studi e
Formaziones Villa Montesca,
YUNANİSTAN - The University
of Patras, ROMANYA - Colegiul
Tehnic Matei Basarab eğitim
kurumları ve TÜRKİYE’yi
temsilen İbrahim Çeçen
Vakfı ortaklığında geliştirilen
‘’Yourvid YESdigital’’
(2012-1ES1-LEO05-49498)
başlıklı uluslararası projenin
3.toplantısı, 3-4 Ekim 2013
tarihlerinde Yunanistan
Patras’da düzenlendi.
Projenin Yunanistan
Ortağı, Patras Üniversitesi,
toplantının ev sahipliğini
üstlendi.
Toplantıya IC Vakfı’nı temsilen
AİÇÜ Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Telat Yanık, Vakıf
Koordinatörü Ayça Jones, Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Süleyman Aydın katıldı.
Avrupa Ülkeleri’nin
Meslek Yüksek Okulları ve
Meslek Liseleri Öğretmen
ve Öğrencilerine, çeşitli
seminerler, eğitimler,
eğitici video gösterimleri,
kurslar ve yarışmalar
düzenleyerek, öğrenme
sürecinde farklı yöntemler
ve enerji konusunda bilinci
arttırmayı amaçlayan projenin
detaylarını:
www.youyesdigital.eu
proje resmi sitesinden takip
edebilirsiniz.
AB PROJEMİZ
‘’YOURVID
YESDIGITAL’’
ÇALIŞTAYI
AİÇÜ’de
GERÇEKLEŞTİ
IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nin, projeye dahil
olan İspanya, İtalya, Yunanistan,
Romanya ve Türkiye ortaklığı
içinde Türkiye’yi temsil ettiği,
AB Projemiz ‘’YOURVID YES
DIGITAL’’ kapsamında,
üniversitemizin Rektör Vekili
PROF. DR. Telat YANIK,
AİÇÜ Meslek Yüksekokulları
Akademisyenlerine ‘’Eğitimde
PBL Yöntemi Uygulaması’’
çalıştayını sundu.
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Meslek
Yüksekokulu’nda
uygulanacak
‘Öğretmenler İçin
Workshop’ projesi
ile öğretmen ve
öğrenciler, dersleri
hazırladıkları videolar
ile işleyecek. Rektör
Vekili Prof. Dr. Telat
YANIK, Türkiye’de ilk
olacak proje ile Meslek
Yüksekokullarındaki
(MYO) eğitimin
Avrupa çapında
geliştirilmesinin
amaçlandığını belirtti.
Meslek Yüksekokulu
toplantı salonunda
Müdür. Doç. Dr.
Mehmet YALÇIN ve
akademisyenlerle bir
araya gelen Prof. Dr.
Telat YANIK, proje
hakkında bilgi verdi.
Üniversite olarak
Dijital Avrupa Birliği
28
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Projesine entegre
olmayı hedeflediklerini
kaydeden Prof. Dr.
YANIK, sınavsız geçiş
sistemi ile kayıt
yaptıran Meslek
Yüksekokullarındaki
öğrencilere, Tıp
Fakültesi öğrencilerine
uygulanan ders
anlatım metodunun
uygulanması sırasında
zorluklar yaşandığını,
bunu aşmak için böyle
bir projeyi hayata
geçirmeye karar
verdiklerini söyledi.
MYO’lar için duyusal
ve görsel materyaller
ile hazırlanan ve
öğrencilerin de sürece
dahil olduğu bir eğitim
modelinin yararlı
olacağını düşündüğünü
ifade eden Prof. Dr.
YANIK, “Bu konuyu
paylaştığımızda IC
Vakfı Başkanı Günseli
29
ÇEÇEN’ Hanımefendinin yurt
dışındaki üniversitelerle
yapmış oldukları temaslar
neticesinde, IC Vakfı ve
dolayısı ile Üniversitemiz
‘’You Yes Digital’’ isimli
projeye, İspanyalı partnerimiz
ile birlikte dahil olmuşlardır”
dedi. İspanya’nın yanı
sıra İtalya, Yunanistan ve
Romanya’nın da yer aldığı
projenin, üniversitemizde de
eş zamanlı olarak uygulamaya
başlandığını dile getiren Prof.
Dr. YANIK, “Proje, MYO’da
uygulanacak. Dersin anlatış
şekli, öğrenci merkezli
olacak. Öğretmen, videoya
kayıt yaptığı dersi sınıfta
öğrencilere görsel olarak
sunabilecek. Aynı uygulama,
oluşturulacak gruplar sonrası
öğrenciler tarafından da
yapılacak. Böylece, bilgi
iletişim teknolojileri ile
entegre bir versiyonu
kullanmak, öğrencilerin ve
öğretmenlerin ve dolayısı
ile MYO’lardaki eğitimin
Avrupa standartlarında
geliştirilmesini sağlayacaktır”
dedi. Proje kapsamında
öğretmen ya da öğrencilerin
hazırladığı bir materyal,
yurt dışındaki akademisyen
ve öğrenciler ile anında
paylaşılabilecek. Böylece
Ağrı’daki akademisyen ve
öğrenciler, sanki Avrupa’da
ders anlatıyormuş gibi
olacak. Öğretmenler İçin
Workshop projesi, bu şekliyle
Türkiye’de ilk kez Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
Meslek Yüksekokulu’nda
uygulanmaya başlanmıştır.
HABERLER
İÇTAŞ İNŞAAT’TAN
RUSYA’YA YENİ HAVALİMANI
St. Peterburg Pulkovo Havaalimanı 1. Faz Genisletme Projesi
IC İÇTAŞ İNŞAAT, Baltık Denizi kıyısında
Neva Nehri üzerinindeki 42 ada uzerine
yayilan, Kulturel Merkez olusunun
yanisira zarif binalariyla bilinen Saint
Petersburg sehrinde, Rusya’nın en buyuk
havalimanlarindan biri olan Pulkovo
Havaalimanı’nın 1. Faz genişletilmesi
projesini ustlenmistir. Bu proje sayesinde
Pulkovo Havalimanı yillik 14 Milyon Yolcu
kapasitesine ulasacak ve Uluslararası
Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) tarafından
belirlenmiş olan ve iyi servis kalitesi
anlamına gelen “C” seviyesine yükselerek
Baltık Bölgesi’nin en önemli havalimanı
konumuna ulaşacaktır.
Pulkovo Havalimanı ortakları VTB Capital,
merkezi Frankfurt’ta bulunan dünya çapında
havalimanı işletmecisi Fraport AG ve Yunan
yatırımcı grup Copelouzos’tan oluşan
Northern Capital Gateway (“NCG”) tarafından
29 Nisan 2010 tarihi itibariyle Kamu Özel
30
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
31
Ortaklığı Sözleşmesi altında
işletilmektedir. İşletme süresi
30 yıl olup 1 Mayıs 2040
tarihinde sona ermektedir.
Havalimanı işletmesi
süresince havalimanının
modernizasyonu ve
geliştirilmesinin 3 fazda
yapılması hedeflenmiştir.
1nci faz işlerinin
yapımını, eşit paya sahip
IC İçtaş – Astaldi otaklığı
(“ICA”) kazanmış ve 26
Mayıs 2011 tarihinde
sözleşmesi imzalanmıştır.
Sözleşme anahtar teslim
FIDIC sözleşmesidir.
Proje finansmanı NCG
tarafından Uluslararası
Finans Kurumu’ndan (IFC)
sağlanmaktadır. Proje
bedeli KDV hariç 735 Milyon
Avro’dur. ICA 1 Haziran 2011
tarihinde fiilen işe başlamıştır.
Proje kapsamında bulunan
Terminal Binası, İş Merkezi,
Kargo Apron ile Yolcu
Apronunun büyük bir kısmı,
İtfaiye Binaları, İşletme
Binaları, Arıtma Tesisleri,
Enerji Merkezi, Terfi İstasyonu
ve Altyapı Dağıtım Hatlarının
inşaatları tamamlanmış ve
hizmete alınmıştır. Ayrıca
Otel, Katlı Otopark, Açık
Otopark ve ulaşım yolları,
Arıtma Tesisleri inşaatları
tamamlanmış olup Şubat ayı
içerisinde hizmete alınacaktır.
Proje dahilindeki Yolcu
Apronu inşaatı 2014 yılı
içerisinde devam edecek
olup mevcut Pulkovo-1
Terminalinin yenilenmesi
işlerine de yakın zamanda
başlanacaktır.
HABERLER
İstanbul’un En Büyük
Otel ve Konferans Merkezi
Konuklarını Büyülüyor
Misafirlerini dünyaca ünlü Hilton hizmeti ve geleneksel Türk konukseverliğiyle
karşılayan Hilton İstanbul Bomonti Otel ve Konferans Merkezi, İstanbul’un turizm
kapasitesini yeni bir boyuta taşıyor.
İstanbul’un en büyük oteli
Hilton İstanbul Bomonti Otel
ve Konferans Merkezi, Hilton
Worldwide’ın ve IC Holding’in
üst düzey yetkililerini
ağırladı. Resmi açılışını
önümüzdeki aylarda büyük bir
gala ile yapacak olan Hilton
İstanbul Bomonti’de Hilton
Worldwide Başkan ve CEO’su
Christopher J. Nassetta, IC
Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Serhat Çeçen, IC Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Salih
32
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Çeçen, Hilton Worldwide EMEA
Başkanı Simon Vincent ve
Hilton İstanbul Bomonti Genel
Müdürü Remco Norden bir
araya geldi.
Hilton Worldwide Başkanı
ve CEO’su Christopher
J. Nassetta, otel ile ilgili
açıklamasında şöyle konuştu:
“Türkiye, özellikle İstanbul,
dünyanın en heyecan
verici noktaları arasında
yer alıyor. Ayrıca Türkiye,
Hilton Worldwide’ın en
hızlı büyüdüğü pazarlardan
biri. Yakın gelecekte yapım
aşamasındaki oteller
ile birlikte Türkiye’deki
otellerimizin sayısı 50’ye
ulaşacak. IC Holding ile
Hilton İstanbul Bomonti
için yaptığımız işbirliği,
yalnızca bu oteli değil, şehrin
tümünü kapsayan bir vizyonu
yansıtıyor. IC Holding,
üst düzey yeteneklere
sahip ekibimizle gücünü
birleştirerek, İstanbul’un en
33
büyük, dünyanın da
sayılı otel ve konferans
merkezlerinden birini
yarattı. Otelimiz 829
odaya ve 12.000
metrekarenin üzerinde
etkinlik alanına ev
sahipliği yapıyor. Bu
büyük ölçek, Hilton
İstanbul Bomonti’de
kişiye özel hizmet
kalitesi ve dünyaca
tanınmış Hilton Hotels
& Resorts markasının
gücüyle buluşuyor.”
IC Holding Yönetim
Kurulu Üyesi ve Bomonti
Uluslararası Kongre
Turizm Yatırımları
Ticaret A.Ş Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısı
Serhat Çeçen, Hilton
İstanbul Bomonti’nin,
Türkiye’nin ve
Avrupa’nın en büyük
turizm kompleksleri
arasında yer aldığının
altını çizerekC “IC
Holding olarak, 1994’ten
bu güne ülkemizde
turizm alanında faaliyet
göstermekteyiz. Yoğun
ve titiz bir çalışma
döneminin ardından
toplam 700 milyon TL’lik
bir yatırımla hayata
geçirdiğimiz bu tesisin
ülkemize önemli katma
değerler sağlayacağına
eminiz. Bu büyük
projenin işletmesi için
de hepimizce bilinen
dünya markası Hilton
Worldwide ile işbirliği
yaptık; kendileri
ile yürüttüğümüz
çalışmaların başarılı
olarak devam edeceğine
IC Holding olarak
inancımız tamdır.
İstanbul, bugün
dünya kongre turizmi
sıralamasında 9’uncu
sırada yer alıyor.
Projemizin yaratacağı
önemli katkı ile,
İstanbul’un bu alanda
büyük bir ivme
kazanarak kısa sürede
üst sıralara çıkacağını
düşünüyoruz” dedi.
Yaklaşık 60 yıldır
Türkiye’de olan Hilton
markasının dünyaca
ünlü hizmet anlayışını,
İstanbul’un en hızlı
büyüyen bölgelerinden
birine, Bomonti’ye
taşıyan otelin Genel
Müdürü Remco Norden
ise “Misafirlerimiz
otelimizden içeri adım
attıkları andan itibaren
Hilton’un markalaşmış
müşteri memnuniyeti
hizmetlerinden
faydalanabilecek.
Amacımız tasarımın,
konforun, kalitenin ve
kapasitenin bir araya
geldiği bu güzel oteli
dünya çapında tanınır
hale getirmek” dedi.
DiA
HOLDiNG
HABERLER
BİLKENT - MERSİN
ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSLERİ
İMZA TÖRENİ
Sağlık Bakanlığı’ndan ihale ile alınan 14 şehirde (Adana, Ankara, Bursa,
Elazığ, Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa,
Mersin, Yozgat) yapılacak 15 şehir hastanesinin imza töreni 12 Eylül 2013
günü gerçekleşti. DİA Holding Yönetim Kurulu Başkanlarının ve yöneticilerinin
bulunduğu törende DİA Holding’in yapımı ve 25 yıllığına işletmeciliğini
üstlendiği Ankara Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü ve Mersin Entegre Sağlık
Kampüsü’nün imzaları atıldı. Törende Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile
Şehir Hastanesi Projesi imzalanacak olan 14 ilin milletvekilleri, yöneticileri ve
temsilcileri de hazır bulundu.
KAMU ÖZEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ İLE GERÇEKLEŞTİRİLİYOR
Haliç Kongre Merkezi’ndeki
imza töreninde konuşan
Başbakan Erdoğan, kamu
özel sektör işbirliğiyle
gerçekleştirilecek şehir
hastaneleri projelerinin
sağlık alanında reformların
öncelikli bir safhasını
oluşturduğunu belirterek,
34
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
“İnşallah bu projeleri en
kısa sürede tamamlayarak,
hem vatandaşlarımızı
hem sağlık çalışanlarımızı
memnun edecek bir hizmeti
hayata geçirmiş olacağız”
dedi. Yeni yapılacak sağlık
entegre kampüsleri ile
hastane kavramına yeni bir
boyut kazandırılacağına
değinen Erdoğan “Türkiye’nin
sağlık hizmet anlayışını
değiştiriyoruz. Hastane
kavramına yeni bir boyut
kazandırıyoruz.” diyerek 11
yıl önce göreve başladığında
şehir hastanelerinin en
büyük hayalleri arasında yer
35
aldığını ifade etti. Erdoğan
törende 18 Eylül’de Ankara
Bilkent’de ilk ve en büyük
şehir hastanesinin temelini
de atacaklarını müjdeleyerek
“Türkiye, sağlık alanında
Cumhuriyet tarihinin en
köklü dönüşümünü yaşadı.
Kamu-özel sektör işbirliğiyle
gerçekleştirilecek olan şehir
hastaneleri projelerimizin,
sağlık alanındaki
reformlarımızın yeni ve
çok önemli bir safhasını
oluşturuyoruz. Bu projeleri
en kısa sürede tamamlayarak
hem vatandaşımızı hem de
sağlık çalışanlarımızı memnun
edecek böyle bir hizmeti
hayata geçirmiş olacağız. Her
adımda, her kademede bu
yatırımların takipçisi olacağız”
diyerek kendisinin projeye
verdiği önemi ortaya koydu.
sorununa yapacağı katkının
altını çizdi.
hastalıkları hastanesi, kalp
damar hastalıkları hastanesi,
fizik tedavi ve rehabilitasyon
hastanesi, onkoloji hastanesi,
ruh sağlığı hastanesi, yüksek
güvenlikli adli psikiyatri
hastanesi farklı branşlarda tıp
merkezleri bulunacak.
Yapılacak 15 şehir
hastanesinin yatak
kapasitesi toplamda 24
bin 405 olacak iken şehir
hastanesi kampüslerinde
genel hastanelerin yanı
sıra kadın doğum ve çocuk
Şehir hastanelerinin tanıtım ve
imza töreninde konuşan Sağlık
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu
ise “Sağlık Bakanlığı olarak
güçlü Türkiye’ye yakışan
ve 2023 vizyonuna uygun
projelere imza atarak,
3662 yatak sayısı ile
milletimize verdiğimiz
sözü yerine getirmenin
haklı gururunu yaşıyoruz.
Vatandaşımız, kendini daha
güvende hissedebileceği
tedavi merkezleri kazanacak.”
diyerek projenin önemine
değindi. Müezzinoğlu,
hastanelerin ilk etabı
tamamlandığında tesisler
tamamlandığında Türkiye’nin
22 bin yeni ve nitelikli
hastane yatağına sahip
olacağını belirtti ve 100 bin
yeni istihdam yaratılacağını
da ekleyerek projenin işsizlik
Avrupa’nın en büyük şehir
hastanesi olacak Bilkent
Entegre Sağlık Kampüsü ve
1253 yataklı Mersin Entegre
Sağlık Kampüsü’nün imza
töreni ile DİA Holding,
gerçekleştirdiği projelere
sağlık alanında yeni projeler
de eklemiş oldu.
BİLKENT ENTEGRE
SAĞLIK KAMPÜSÜ
TEMEL ATMA TÖRENİ
Türkiye’de ilk defa uygulanan kamu-özel ortaklığı
metodu ile hayata geçirilen Bilkent Entegre Sağlık
Kampüsü projesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve DİA Holding
Yönetim Kurulu adına Abdolbari Gozal’ın katılımıyla
temel atıldı. Yapım 42 ay planlanan, ancak Başbakan
Erdoğan’ın talebiyle bu tarih 2016 Nisan ayına çekilen
projenin işletmesini de 25 yıl süreyle DİA Holding
yürütecek.
BAŞBAKANIN
11 YILLIK RÜYASI
Törene özel bir önem verdiğini ve istisnai durumlar
dışında temel atma törenlerine katılmadığını belirten
Başbakan Erdoğan, “Şehir Hastaneleri Projesi benim 11
yıllık hayalim. Önümüze çıkan, çıkartılan tüm engelleri
aşarak, projeyi fiilen başlatma, temel atma aşamasına
getirmiş olmanın memnuniyetini hep birlikte bugün
yaşıyoruz” şeklinde konuştu. Sağlıkta son 11 yılda
Türkiye’nin çehresini değiştiren ve büyük dönüşümler
gerçekleştiren bir iktidar olarak yeni bir süreci
başlatarak sağlık hizmeti kavramına yeni bir anlam
kattıklarını vurgulayan Erdoğan, “Projenin şimdiden
hayırlı olmasını diliyorum. Attığımız temelin, bir an
önce yükselmesini, yapının bir an önce tamamlanmasını
ve milletimize hizmet verir hâle gelmesini yürekten
temenni ediyorum.
Başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere, bu büyük
projede görev alacak herkese de şimdiden şükranlarımı
ifade ediyor, başarılar diliyorum” dedi.
36
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
37
30 AYDA
BİTİRİLECEK
ANKARA SAĞLIKTA DA BAŞKENT OLUYOR
1 milyon 200 bin m2 alan
üzerine kurulacak Bilkent
Entegre Sağlık Kampüsü’nün
standart olarak 3 bin 662
olan yatak kapasitesi acil,
yoğun bakım, ameliyathane
dahil tüm birimleriyle birlikte
4 bin 376’ya ulaşabilecek.
Proje kapsamında 562 yataklı
hastane, bin 144 yataklı kadın
doğum ve çocuk hastanesi,
441 yataklı kalp ve damar
hastalıkları hastanesi,
100 yataklı güvenlikli adli
yataklı nöroloji hastanesi,
300 yataklı fizik tedavi ve
rehabilitasyon hastanesi yer
alıyor. Kampüs içerisinde yeni
Sağlık Bakanlığı hizmet binası,
kongre merkezleri ve ticari
alanlar, klinik otel ve teknik
hizmetler binası da yer alıyor.
Sağlık Kampüsü’nün hizmete
girdiğinde 1.350 doktor, 2 bin
750 hemşire, 4 bin gayrısıhhi
personel ve 2 bin 600 Sağlık
Bakanlığı çalışanı olmak
üzere 10 bin 700 personeli
istihdam etmesi ve günlük
5 bini acil olmak üzere 25
bin hastaya hizmet vermesi
bekleniyor. Kampüs, genel
hastanenin yanı sıra fizik
tedavi-rehabilitasyon ve adli
psikiyatri başta olmak üzere
pek çok bağımsız bölümü
bünyesinde barındırıyor.
Bilkent Projesi ile Ankara’nın
sağlığın da başkenti olacağını
vurgulayan Başbakan Erdoğan,
bu gibi kampüslerin sadece
kendi şehirlerine değil, çevre
illere de hizmet edeceğini
belirtti.
Projenin temel atma töreninde
Başbakan Erdoğan, bakanlar,
milletvekilleri ve DİA Holding
Yönetim Kurulu Üyeleri ile
birlikte bulunurken butona
basmadan önce DİA Holding
Yönetim Kurulu Onursal
Başkanı Abdolbari Gozal
ile sıkı bir pazarlık yaptı.
Sözleşme normalde 42 ay
iken Erdoğan, “Bir Türk’e bu
yakışmaz. Dolayısıyla bunu
öne çekmemiz lazım. 36 diyor
müteahhit firma. Bakanım da
30 ayı geçmemeye çalışıyoruz”
diyor. Önümüzde maket var.
24 saat mesai yapacağız.
Aynı anda diğer bölümde de
çalışmalar başlayacak. Proje
zaten hazır.
Süratle bu işi yürütmeliyiz.
Şu mevsimi kaybetmemeliyiz.
Azmin elinden hiçbir şey
kurtulmaz” diye konuştu.
Bunun üzerine sözü alan
DİA Holding Yönetim
Kurulu Onursal Başkanı
Gozal, “Sizden alacağımız
enerji ve duanızla 24 saat
söz veriyoruz. Nefesimizle
çalışacağız. 36 ay hedefimiz.
30 ay başımız üstüne” yanıtını
verdi. Bu sözler ile projenin
bitim tarihi için 2016 Nisan’ı
için anlaşma sağlanmış oldu.
CAFER VAROL, Söyleşi
Söyleşi: Cemile Özge ACARKAN
Namık Kemal Ün. Sos. Bil. Enst. Yüksek Lisans
1998 yılından bu yana IC Holding bünyesinde çalışan Cafer VAROL halen
Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş.’nde İnsan Kaynakları ve İdari İşler Direktörü
olarak görev yapmaktadır.
» İşgören seçimi sürecinizi
anlatır mısınız? İşgörenlere
hangi kaynaklardan ulaşıyor
sunuz?
Çalışanlarımız ile ilgili olarak
Birim Müdürlüklerinden gelen
personel taleplerinin onay
süreçlerinin tamamlanmasını
müteakip Tredaş Bilgi
bankasında bulunan CV’ler
incelenmekte, İnternet kanalı
ile görev profili ile ilgili
kişisel ve mesleki yetkinlikleri
belirlendiği şekilde ilana
çıkılmaktadır. Bilgi bankası
ve İnternet kanalı ile gelen
müracaatlar ön elemeden
geçtikten sonra ilgili Birim
Müdürlük ile paylaşılmaktadır.
38
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Birim Müdürü tarafından
görüşülmesi istenen adaylar
davet edilerek mülakatları
yapılmakta, mülakatı geçen
adayların ise İK Direktörlüğü
ve Genel Müdür onayına
sunulmaktadır. Müdür ve
üzeri adayların görüşmelerine
İK Direktörü ve Genel Müdür
makamı da dahil edilmektedir.
» Şirket olarak personel
eğitimlerini destekliyor
musunuz? Şirket içinde
eğitimler oluyor mu? Bu eğitim
ihtiyaçları nasıl belirleniyor?
Eğitimler için özel bir bütçe
ayrılıyor mu?
Şirket olarak personel
eğitimlerine son derece
önem verilmektedir.
Çalışanlarımızın kişisel ve
mesleki gelişmelerine katkıda
bulunmak için gerekli olan
bütün özveriler yapılmaktadır.
Eğitimlerin yapılması
konusunda yazılmış olan bir
prosedür bulunmaktadır.
Yıl içinde gerçekleştirilmesi
düşünülen eğitim talepleri,
yasal olarak yapılması
zorunlu olan İSG eğitimleri,
kişisel gelişim eğitimleri,
mesleki gelişim eğitimleri
ile isteğe bağlı olarak talep
edilen diğer eğitimler
olarak farklı gruplarda
39
değerlendirilmektedir.
Bu eğitimler gerek çalışanların
talepleri gerekse işveren
olarak belirlenen eğitimler
olarak yıllık planlanmakta, bu
planlama doğrultusunda bütçe
ayrılmaktadır.
Onaylanan bütçe
doğrultusunda ise
gerçekleştirmeleri
sağlanmaktadır. Tüm
eğitim faaliyetleri eğitimin
değerlendirilmesi,
eğiticinin değerlendirilmesi
gibi istatistiki verilerde
tutulmakta ve sürekli gelişim
sağlanmaktadır.
» Sizce İK nın en önemli
fonksiyonu nedir?
İK fonksiyonlarını
incelediğinizde her
fonksiyonun kendi açısından
çok stratejik ve önem
taşıdığını göreceksiniz.
Öncelikle İK Planlama
Yönetimi, İş Değerleme ve
Ücret Yönetimi, Personel
Seçimi ve Yerleştirme,
Performans Yönetimi, Eğitim
Yönetimi, Yetenek ve Kariyer
Yönetimi gibi ana başlıkları
oluşturmaktadır.
Doğru işe doğru kişinin
seçilmesi ile başlayan süreç,
çalışanın optimum seviyede
verimliliğinin sağlanması
için gerekli olan koşulların
sağlanması ve sürdürülebilir
olması için gereken hassasiyet
gösterilmektedir.
Genel olarak baktığınızda
yapılan işin doğru
planlanması, bu işin verimli
olarak yapılabilmesi için
doğru organizasyonun
oluşturulması, bu
organizasyona gerekli
olan personel seçimlerinin
yapılması, alınan personele
ücret tatminin sağlanması, iş
doyumunu sağlayacak kariyer
yönetiminin kurulması, iş
verimliliğinin arttırılması için
kabul edilebilir performans
yönetiminin kurulması,
başarının ödüllendirilmesi gibi
daha birçok başlık sayılabilir,
dolayısı ile tüm süreçler
günün koşullarına göre önem
derecesi artıp eksilebilir.
» Önümüzdeki 10 yıl
içerisinde İK şirketlerde nasıl
bir yerde olacak ve tercih
edilen meslekler arasında
olmaya devam edecek mi?
Kesinlikle tercih edilen
meslekler arasında yer almaya
devam edecektir. İşverenler
gelişen ekonomi ve teknolojik
yatırımlar nedeniyle
otomasyona geçmeye
meyil verseler de günümüz
şartlarında çalışanlarımızın
yarattığı iş verimliliği
nedeniyle iş gücü önemini
arttırmaya devam edecektir.
Maliyetlerin azaltılması
karlılığın arttırılması için
kaliteli ve verimli ürün
veya hizmet üretmenin
temel şartı, konusunda
deneyimli çalışanların
sisteme kazandırılması,
çalışanların mesleki ve kişisel
gelişimlerinin sürdürülmesine
bağlı olacaktır. Bu nedenle
çalışanlar ile işveren arasında
köprü görevi görecek olan
İK departmanının ağırlığını
korumaya devam edeceği
aşikardır.
Yukarıda bahsedilen tüm
süreçlerde işe başlamadan
önce kişilik testlerinin
yapılmasından tutunda,
meslekte uzmanlaşmak için
eğitimlerin verilmesi, yetişmiş
personelin elde tutulabilmesi,
aidiyetin arttırılması
ve yetişmiş iş gücünün
kayıp edilmemesi için İK
departmanlarına çok büyük
görevler düşmekte.
Kurumsal yapının
oluşturulmasında kritik bir
yer tutan İK süreçlerinin
önemini anlayan işverenlerin
bu yarışmada ön sıraları
alacağı kesindir.
Dolayısı ile tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de
İnsan Kaynakları Uzmanları
aranan bir meslek grubu
olarak kalmaya devam
edecektir.
AİÇÜ’de BAŞARILI
AKADEMİSYENLER
ÖDÜLLENDİRİLDİ
Üniversitemizde ‘Vakıf
Geleneğimiz ve İbrahim Çeçen
Vakfının Gurur Dolu On Yılı’
konferansı gerçekleştirildi.
Programda, yayın teşvik ödülü
kazanan akademisyenlere ödülleri
verildi.
Nezahat Çeçen Konferans
Salonunda gerçekleştirilen
konferansa, Rektör Prof. Dr.
İrfan ASLAN, Rektör Yardımcıları
Prof. Dr. Telat YANIK ve Prof.
Dr. Fahri BAYIROĞLU, İbrahim
Çeçen Vakfı Müdürü Yrd. Doç. Dr.
Meral DİNÇER, akademisyenler ile
öğrenciler katıldı.
‘Vakıf Geleneğimiz ve İbrahim
Çeçen Vakfı’nın Gurur Dolu On
Yılı’ konferansının açılışında
konuşan Prof. Dr. İrfan ASLAN,
IC Vakfı ile üniversitenin birçok
çalışmayı birlikte yaptığını
belirtti. Üniversitelerin öğretim
elemanları ile var olduğunu
kaydeden Prof. Dr. ASLAN,
“Binalar yapabilirsiniz ama
orada akademisyen yoksa
40
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
41
çalışma yoksa fazla bir şey
üretilemez. Şu an üniversite
olarak yayın sayımız birçok
üniversiteden çok önde.
Bu da sizlerin sayesinde.
Bunun için sizlere yürekten
teşekkür ediyorum. IC Vakfı,
her zaman yanımızda oldu,
bundan sonra da olacaktır.
Üniversitemiz kampüsünün
oluşumunda desteğini
esirgemeyen saygıdeğer
işadamı, eğitim gönüllüsü
İbrahim Çeçen Beye ve ailesine
teşekkür ediyorum. Bundan
sonraki yıllarda da vakıf
ve üniversitemiz yönetimi
olarak bizler, hocalarımızdan
TÜBİTAK veya BAP’a proje
yapmalarını bekliyoruz.
Akademisyenlerimizin
hızlı temposunun daha
da artacağına yürekten
inanıyorum” diye konuştu.
Devlet üniversitesi olmalarına
karşın pozitif bir ayrımcılığa
sahip olduklarını ifade eden
Rektör Yardımcımız Prof. Dr.
Fahri BAYIROĞLU, “Arkamızda
IC Vakfı gibi güçlü bir
vakıf var. Lütfen bu pozitif
ayrımcılığı göz önüne alalım
ve bu avantajı en üst seviyede
kullanalım” dedi.
İbrahim ÇEÇEN ve İbrahim
Çeçen Vakfı ile ilgili bir
sunum yapan IC Vakfı Müdürü
Yrd. Doç. Dr. Meral DİNÇER,
“Türkiye çapında büyük işler
yapan İbrahim ÇEÇEN Bey,
1984’den itibaren kişisel
olarak burslar vermeye
başladı. Bu faaliyetini
kurumsallaştırmak amacıyla
2004 yılında IC Vakfı’nı kurdu.
Bu yıl ise vakfımızın 10. yılını
kutluyoruz. Birinci amacı
eğitim olan vakıf 5 ilköğretim
okulu yaptırdı, bu güne
kadar 10 bini aşkın öğrenciye
burs verildi. Bu yıl da 650
bursiyerimiz var. 3 yıl önce
de vakıfla üniversite arasında
başlayan iletişim sonucu
birlikte güzel çalışmaları
hayata geçirdik. Ümit
ediyorum ki bundan sonra da
birlikte çok daha anlamlı ve
güzel çalışmalar yapacağız.
Burası bir vakıf üniversitesi
değil devlet üniversitesi ama
vakıf olarak üniversitemize
öncelikler doğrultusunda
destek vermeye devam
edeceğiz” diye konuştu.
Fen Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümünden Yrd.
Doç. Dr. Yakup KARATAŞ
tarafından yapılan ‘Türk İslam
Medeniyetinde Vakıf Kurumu’
konulu sunumunun ardından
IC Vakfı tarafından başarılı 65
akademisyene yayın teşvik
ödüllerinin verildiği program,
plaket töreni ile sona erdi.
AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ’NİN
TÜRKİYE ÇAPINDAKİ
ÖRNEK LABORATUVARI
Üniversitemizde 2011 yılında kuruluşu tamamlanan Ağrı Merkezi Araştırma ve
Uygulama Laboratuvarı bilimsel ve teknolojik alt yapı anlamında mevcut durumda
dünyadaki en gelişmiş laboratuvarlarla aynı standartlara sahiptir. Laboratuvarımız
bölgenin sürekli olarak ihtiyaç duyduğu içme suyu, atık su, gıda, bal, toprak
ve tarımsal analizler gibi rutin analizleri bünyesinde yapabilecek alt yapıyı
sağlamıştır. Bünyesinde toplam 7 laboratuvar ve bunlarla birlikte tüm parametreler
bulunmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Murat KURT
Laboratuvar Müdürü
42
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
43
Ayrıca organik tarım,
jeotermal kaynakların optimal
kullanımı ile seracılık, hayvan
yetiştiriciliği, arıcılık, yem
bitkileri üretimi ile ilgili
modern tarım uygulamalarında,
yöreye özelleşebilecek yüksek
verimli üretim materyallerinin
geliştirilmesinde, bitkisel
gıda, et, süt, yumurta üretimi
yapan KOBİ’lerin kalite ve
kantite geliştirilmesine
yönelik ARGE çalışmalarının
yapıldığı bir üs konumundadır.
Laboratuvarımız ileri düzeyde
bilimsel çalışmaları ve araştırma
faaliyetlerini de yürütmektedir.
Ayrıca Ağrı’nın kalkınmasına
yönelik yüksek lisans ve doktora
projelerini destekleyecek önemli
bir alt yapı oluşturmaktadır.
Merkezi Araştırma ve Uygulama
Laboratuvarımız kuruluşundan
itibaren 2 temel hedef
belirlemiştir. Bu hedefler;
1- Bölgesel Kalkınma:
Kalkınma hedefleri
doğrultusunda, AR-GE üssü
olmak ve rutin analizler
de dahil olmak üzere bu
kapsamda gerekli tüm
analizleri yapmak.
2- Teknolojik Altyapı:
Akademik çalışmalara, dünya
ile rekabet edebilecek bir
ölçüde bilimsel alt yapı
oluşturmak, bu sayede ulusal
ve uluslararası bilimsel
ortaklıklar kurulmasını
sağlamak .
Üniversitemizin Merkezi
Araştırma ve Uygulama
laboratuvarı bilimsel ve
teknolojik alt yapı anlamında
mevcut durumda dünyadaki
en gelişmiş laboratuvarlarla
aynı standartlara sahiptir.
Yöre önceliklerine göre
44
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
planlanan bu analizler mevcut
durumda özel sektör, kamu
kurumları ve belediyelerin
özellikle su ve gıda analizi
ihtiyaçlarını önemli ölçüde
karşılamaktadır. Mevcut
durumda içme suyu
analizlerinde Doğu Anadolu
Bölgesinde en düşük
dedeksiyon limitlerine inen
laboratuvar konumundayız.
Bunun haricinde laboratuvar
gıdalarda özellikle
mikrobiyolojik analizleri
dünyadaki en son teknik olan
Real –Time PCR ile tamamen
gen düzeyinde yapabilen
Doğu Anadolu Bölgesinde tek
Türkiyede 8 laboratuvardan
birisi durumundadır.
Laboratuvar Doğu Anadolu
Bölgesinde en fazla
parametre analizi yapabilen
laboratuvardır.
Merkezi Laboratuvarımızda
faaliyete geçtiği 2011 yılı
Haziran ayından itibaren
ülkemizde faaliyet gösteren
farklı bilim kuruluşuyla
işbirliği yapılmıştır.
Laboratuvarımızda çok
sayıda projenin araştırmaları
yapılmış ve yapılmakta olup,
bu projelerden pek çok SCI’li
yayın üretilmiştir.
Laboratuvarımız,
laboratuvarlar arası
karşılaştırma deneyleri ve
TÜBİTAK yeterlilik testlerinde
üstün başarı sağlamış;
TS EN / IEC 17025
Akreditasyon hazırlık
çalışmaları kapsamında
dokümantasyon, talimat ve
prosedürler ile personel
eğitimleri, arşivleme ve
izlenebilirlik faaliyetlerini
45
tamamlayarak 01/11/2013
tarihinde TÜRKAK
Akreditasyon denetimden
başarıyla geçmiştir.
Laboratuvarımız, 6331
sayılı kanun kapsamında İSG
çalışmalarını tamamlamış,
Kimyevi vd. atık problemini
çözmüş bir laboratuvardır.
Sonuç olarak; Üniversitemiz
Merkezi araştırma ve
Uygulama Laboratuvarı
ile akademisyenlerinin
ihtiyaç duyduğu bilimsel
ve teknolojik alt yapının
büyük bir bölümünü dünya
standartlarında sağlamış
bulunmaktadır.
Laboratuvarımız, bulunduğu
bölgenin ihtiyaçlarına yönelik
düzenlediği analiz desteği
ile yöre kalkınmasında ve
üreticilerin ürünleri iç ve dış
pazarlara sunmasında gerekli
olan analizlerin büyük bir
bölümünü yapabilmektedir.
Ayrıca bölgenin güçlü olduğu
tarım ve tarıma dayalı
sanayinin ihtiyacı olan ARGE çalışmaları için de önemli
bir alt yapı oluşturulmuş
bulunmaktadır.
AİÇÜ’DEN
KIŞ
MANZARALARI
Fotoğraflar: Burak Köse
AİÇÜ Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü
1.ENGELLİ BAKIMI VE
REHABİLİTASYON ÇALIŞTAYI
IC Vakfı Sponsorluğu ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde
1. Engelli Bakımı ve Rehabilitasyon Çalıştayı Düzenlendi
AİÇÜ’de ‘‘1. Engelli Bakım
ve Rehabilitasyon Çalıştayı’’
düzenlendi. Üç gün süren
çalıştayın açılışında konuşan
Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN,
Türkiye’de ilk olan Terapi ve
Rehabilitasyon Bölümü Engelli
Bakım ve Rehabilitasyon
Programını fakülte haline
getirerek bu alandaki
gelişimi daha da artırmayı
hedeflediklerini belirtti.
Nezahat Çeçen Konferans
Salonu’nda başlayan
çalıştaya, Vali Dr. Mehmet
TEKİNARSLAN, Rektör Prof.
Dr. İrfan ASLAN, Rektör
Yardımcıları Prof. Dr. Telat
YANIK ve Prof. Dr. Fahri
BAYIROĞLU, kurum müdürleri,
akademisyenler ile öğrenciler
katıldı.
Saygı duruşu, İstiklal
Marşı’nın okunması ve
sine vizyon gösteriminin
ardından konuşan Vali Dr.
48
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Mehmet TEKİNARSLAN, Dünya
Engelliler Günü ifadesinin
kulağa hoş gelmemesine
karşın engellilerin
sorunlarının çözümü
noktasında böyle bir günün
olmasın da önemli olduğunu
söyledi. Dünyada yaklaşık
800 milyon insanın engelli
olduğunu ifade eden Dr.
TEKİNARSLAN, “Ülkemizde
ise yaklaşık 8 milyon insan
engelli. Etrafımızda çok fazla
engelli görmeyiz çünkü onları
daha yeni yeni kabullenmeye
başladık. Türkiye, son yıllarda
tabanı olmayan meselelerini
ikinci plana atmaya başlayarak
gerçek meselelerine
yoğunlaştı. Sosyal devlet
olma yolunda bir yılda 10 - 20
yıllık adımlar attı. Bunlardan
biri de engelliler içtin yapılan
çalışmalardır. Devlet, şu an
800 bin engelliye hizmet
sunmaktadır. Yakınlarına
asgari ücret tutarında
maaş ödüyor. Engellilerin
istihdamı konusunda büyük
bir iyileştirme söz konusu.
İstihdam oranı noktasında
şu an 35 bin kişi kamuda
çalışıyor. Şunu ifade etmek
istiyorum ki gerçekleri
görmezden gelenler sadece
kendilerini kandırır.
Engelli sorunu hepimizin
gerçeği. Herkes bu konuda
duyarlılığı göstermelidir.
Üniversitemizin bu alanda
gösterdiği çalışmalara, açtığı
bölüme teşekkür ediyorum.
Türkiye’nin en hızlı gelişen
üniversitelerinden birindeyiz.
İnşallah Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi, önümüzdeki
yıllarda birçok üniversiteye bu
ve diğer alanlarda da öncülük
edecektir” diye konuştu.
Üç gün süren ve 13
üniversiteden çok sayıda bilim
insanının katıldığı 1. Engelli
Bakım ve Rehabilitasyon
Çalıştayında konuşan
Rektör Prof. Dr. İrfan
ASLAN, insanlarda engelli
bilincinin oluşmasının,
sorunun çözümünü daha da
kolaylaştıracağını kaydetti.
Üniversitelerin sadece
akademisyen ve öğrenci
yetiştiren birimler olmadığını
aynı zamanda bulunduğu
bölgedeki toplumun ekonomik
ve sosyo-kültürel değerlerini
ortaya çıkaran kurumlar
olduğunu aktaran Prof. Dr.
ASLAN, “Üniversiteler, hiçbir
zaman toplumdan ari olmayan
ötekileştirmeyen dışlamayan
ama toplumunda seviyesine
de inmeyen ama onu yukarıya
doğru çıkaran yerlerdir.
Üniversiteler, bulundukları her
49
yerde toplumun ihtiyaçlarına
göre kendilerini donatan,
toplumun kalkınmasında
ana parametreleri hazırlayan
yerlerdir. Hiçbirimiz,
hepimiz kadar akıllı değiliz.
Bu vesileyle çalıştayı
düzenledik. Beş yıllık
bir geçmişimiz olmasına
karşın ilklere imza attık.
Türkiye’de ilk olan Engelli
Bakım ve Rehabilitasyon
Programını açtık. İnşallah
yakında bu bölümü fakülteye
dönüştürerek hizmetimizi
sürdüreceğiz” dedi.
Açılış konuşmalarının
ardından, Üsküdar
Üniversitesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Gülten KAPTAN,
Sakarya Üniversitesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Ali
SEYYAR, Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Mustafa ÖZTÜRK, Arel
Üniversitesi öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Sema OĞLAK,
Atatürk Üniversitesi öğretim
üyesi Doç. Dr. Fatma GÜDÜCÜ
TÜFEKCİ, Türkiye Otizm Erken
Tanı ve Eğitim Vakfı Başkanı
Ali KAYMAK sunumlarını
gerçekleştirdiler.
Engelli Bakımı ve
Rehabilitasyonu bölümü
Başkanı Mustafa ÖZTÜRK,
bölümün 4 yıllığa
çıkaracaklarını ve bu zaman
zarfında engellilerin hayatını
kolaylaştırmak adına hangi
derslerin işleneceği ve nasıl
bir yol izleneceği hususunda
çalıştay düzenlediklerini
söyledi. ÖZTÜRK, Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi
olarak 13 üniversiteden bilim
insanları ve akademisyenleri
ağırladıklarını ifade ederek,
çalıştay sonunda bir bildiri
yayınlayarak kitap haline
getireceklerini belirtti.
Çalıştayın ilk bölümü, 15
engelliye tekerlekli sandalye
hediye edilmesi, Rektör
Prof. Dr. İrfan ASLAN ve
Vali Dr. TEKİNARSLAN’a
plaket takimi ile sona erdi.
Programda, Beden Eğitimi
ve Spor Yüksekokulu
bünyesinde yapılan
‘Eğitilebilir Engelli Çocukların
Fiziksel, Fizyolojik ve Sosyal
Becerilerinin Geliştirilmesi’
isimli SODES projesi
kapsamında Doç. Dr. Murat
AKYÜZ koordinatörlüğünde
düzenlenen ve Öğr. Gör.
Züleyha ZOR’un sanat
eğitmenliğini yaptığı Ebru ve
Resim Sergisi açıldı.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mustafa ÖZTÜRK tarafından kaleme alınan kitap AİÇÜ
yayını olarak, IC Vakfı desteği ile yayınlandı.
AİÇÜ’NİN YENİ
PROFESÖR VE DOÇENTLERİ
2013 YILINDA PROFESÖR VE DOÇENT ÜNVANI ALAN AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN
ÜNİVERSİTESİ AKADEMİSYENLERİ
Geçtiğimiz sene Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi akademisyenlerinden Murat Yalçın profesör,
Murat Taş, Faruk Kaya, İbrahim Han ve Murat Güney, doçent ünvanı alarak, üniversitemizde
eğitmenliklerine devam etmektelerdir.
IC Vakfı olarak değerli akademisyenlerimizi kutlar, eğitim hayatlarında başarılarının devamını
dileriz.
Kahramanmaraş Elbistan doğumlu olan Prof. Dr. Murat
Yalçın, ilk, orta ve lise eğitimini Elbistan da, lisans derecesini
ise Atatürk Üniversitesi Kimya Eğitimi Anabilim dalında
tamamlamıştır. Bunu müteakip, Araştırma Görevlisi olarak
başladığı aynı üniversitede Organik Kimya alanında yüksek
lisans çalışmasını bitiren Dr. Yalçın, 2003 yılında Kimya
Eğitimi alanında doktorasını tamamlamıştır. 2008 yılında
doçent unvanı alan Dr. Yalçın, 2014 yılında AICU Eğitim
Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenli Programına profesör olarak
atanmıştır. Halen Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğünü yürüten
Prof. Dr. Yalçın’ın başlıca genel çalışma alanları, Fen Eğitimi
ve Fiziksel Kimya olup, Bilim Felsefesi alanında da çalışmalar
yapmaktadır.
Prof. Dr. Murat YALÇIN
İlk orta ve lise öğrenimini Ağrı/Eleşkirt’te tamamladı. 1985 yılında
Atatürk Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne
kayıt yaptırarak yüksek öğrenimini 1989 yılında tamamladı. 19901994 yılları arasında Ağrı’da coğrafya öğretmeni olarak çalıştı. Kasım
1994’de Atatürk Üniversitesi Ağrı Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler
Eğitimi Anabilim Dalı’na Araştırma görevlisi olarak atandı. Yüksek
lisansını, “Doğubayazıt İlçe Merkezinin Coğrafi Etüdü” başlıklı tezi
ile 1996 yılında, doktorasını “Ağrı Ovası ve Çevresinin Coğrafi Etüdü”
başlıklı tezi ile 2001 yılında tamamlayıp, 2002 yılında yardımcı doçent,
2012 yılında ise doçent oldu. Bölgesel Coğrafya ve Beşeri Coğrafya
konuları üzerine ulusal ve uluslar arası dergi ve sempozyumlarda
Türkçe ve İngilizce basılmış çok sayıda makalesi, bildirileri ve bir
kitabı bulunmaktadır. Halen Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim
Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalında
öğretim üyesi olarak görev yapan Doç.Dr. Faruk KAYA evli ve üç çocuk
babasıdır.
Doç. Dr. Faruk KAYA
50
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
51
22 Eylül 1980 tarihinde Erzurum’da doğan Doç. Dr. İbrahim
HAN, Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nden 2002
yılında lisans, Fen Bilimleri Enstitüsü’nden Atom ve Molekül
Fiziği Bilim Dalında 2005 yılında yüksek lisans ve 2009 yılında
doktora derecelerini almıştır. Doktora öğrenimi süresince TÜBİTAK
doktora bursu da alan İbrahim HAN 2005-2009 yılları arasında
Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünde Araştırma
Görevlisi olarak görev yapmıştır. 2013 yılında Doçent unvanı alan
İbrahim HAN 2009 yılı Mayıs ayında başladığı Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’ndeki öğretim
üyeliği görevini sürdürmektedir. Doç. Dr. İbrahim HAN’ın 29 tanesi
Science Citation Index (SCI) tarafından taranan dergilerde olmak
üzere uluslararası dergilerde yayımlanmış toplam 34 bilimsel
makalesine 170’in üzerinde atıf yapılmıştır ve h-indexi 8 dir. 25
tanesi uluslararası 8 tanesi de ulusal kongrelerde sunulmuş olmak
üzere toplam 33 bildirisi ve uluslararası iki kitapta kitap bölümü
yazarlığı bulunmaktadır. Biri Devlet Planlama Teşkilatı, 3 tanesi
ise BAP destekli 4 projede Araştırmacı olarak görev almış ve BAP
destekli 2 projenin Yürütücülüğünü yapmıştır. 3’ü tamamlanmış,
3’ü ise devam etmekte olan toplam 6 yüksek lisans tezi yöneticiliği
bulunan İbrahim HAN Uluslararası 25 farklı dergi için çok sayıda
bilimsel hakemlik yapmıştır ve uluslararası hakemli 3 derginin
Editör Kurul’unda yer almaktadır.
Doç. Dr. İbrahim HAN
1979 doğumlu, sayın Murat Güney, Lisans öğrenimini Atatürk
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde yaparak 2000
yılında mezun olmuş, ve 2003 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Kimya Bölümü’nde Yüksek Lisans, 2009’da da aynı kurumda
Doktora çalışmalarını tamamlamıştır. Temmuz 2009’da Doktor
derecesini alan sayın Güney aynı yıl Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Kimya bölümünde Yrd. Doç. olarak göreve
başlamıştır. Mayıs 2013’de ise Doçentlik unvanını almıştır. Doçent
Doktor Murat Güney SCI kapsamında 11 tane yayını mevcut olup bir
çok TÜBİTAK ve BAP projelerinde görev almıştır.
Doç. Dr. Murat GÜNEY
04.11.1979 yılında Erzurum/Aşkale de doğdu. İlk ve orta eğitimini
Erzurum da, lise eğitimini ise Ankara da tamamladı. 1999 yılında
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesinin Beden Eğitimi
ve Spor bölümünü kazanarak 2003 yılında mezun oldu. 2004 yılında
Atatürk Üniversitesi’ne bağlı olan Ağrı Eğitim Fakültesine Araştırma
görevlisi olarak atandı. Yüksek Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi
Sağlık Bilimleri enstitüsünde, doktora eğitimini ise Gazi Üniversitesi
Sağlık Bilimleri enstitüsünde tamamladı.
2010 yılında Yardımcı doçent olarak atandığı Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda 10-06-2012
tarihinden itibaren Doçent olarak görevini sürdürmektedir.
Birçok branşta antrenörlük sertifikası sahibi olan Dr. Murat TAŞ October
23-25, 2008 yılında yapılan “10th International Sport Sciences Congress”
en iyi poster bilim ödülünü kazanmıştır.
Doç. Dr. Murat TAŞ
AİÇÜ’NÜN İLK ULUSLARARASI KONGRESİ
IC VAKFI SPONSORLUĞU İLE GERÇEKLEŞTİ
“Kafkasya Üniversiteler Birliği
Uluslararası Ağrı Sosyal
Bilimler Kongresi’nde”; Orta
Asya-Kafkasya-Anadolu
üzerine, gerek yurtiçi gerek
yurtdışında, bu konular
üzerinde ciddi ve kapsamlı
bilimsel araştırmalar yapan
bilim insanlarını bir araya
getirip tüm bu çalışmalarını
ortak bir platformda
paylaşmalarına imkân
vermek hedeflenmiştir. Bu
kadar kapsamlı bir biçimde
tartışılması mümkün
olan değerli görüşler ve
bildirilerden çıkan bilimsel
verileri, ilgili tüm kesimlere
sunulması amaçlanmıştır.
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nde Uluslararası
Sosyal Bilimler Kongresi
düzenleme fikrinin oluşumu
ve hazırlık dönemi 2013 yılı
başına denk gelmektedir.
Kongre ile ilgili hazırlıklardan
sonra 2013 yılı içerisinde
30 Mart’ta ilana çıkılmış,
1 Haziran’da bildiri özetleri
alınmış ve 15 Haziran’da kabul
edilen bildiriler ilan edilmiştir.
Kafkasya Üniversiteler Birliği
Uluslararası Ağrı Sosyal
Bilimler Kongresi
IC Vakfı ve Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nin katkılarıyla
25-27 Eylül 2013 tarihinde
Ağrı’da gerçekleşmiştir.
Kongreye 158 bildiri özeti
gönderilmiş, yapılan
değerlendirme sonucunda 120
bildiri sunuma kabul edilmiş
olup Tarih 27, Coğrafya Turizm 18, Eğitim 4, Ekonomi
15, Sanat 10, Edebiyat 11 ve
Din-İnanç 20 olmak üzere
toplamda 105 bildiri sunusu
yapılmıştır. Yurt dışından
Azerbaycan - Nahçivan,
Kırgızistan, İran, Gürcistan,
Romanya ve ABD’den 32, yurt
içinden de 83 olmak üzere
toplamda 115 bilimadamı
ve akademisyen kongreye
katılmıştır.
‘’KAFKASYA ÜNİVERSİTELER BİRLİĞİ
ULUSLARARASI AĞRI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ’’
52
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
53
AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ’NE
YURTDIŞINDAN GELEN ÖĞRENCİLER
Dokuz Ülkeden 90 Yabancı Öğrenci Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nde Öğrencimiz Oldu...
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’ne, Azerbaycan,
Türkmenistan, Özbekistan,
Kenya, Burundi, Sri Lanka, Çin
Halk Cumhuriyeti, Avusturya
ve Bulgaristan’ın da aralarında
bulunduğu toplam 9 ülkeden
90 öğrenci kayıt yaptırdı.
Yurt Dışı Öğrenci Kontenjanı
kapsamında Ağrı’ya gelen
öğrenciler üniversitedeki sıcak
karşılamanın ardından kayıt
işlemlerini gerçekleştirdiler.
Özellikle bazı öğrencilerin
oldukça heyecanlı olduğu
gözlenirken, kayıt işlemlerini
tamamlayan öğrenciler
mutluluklarını dile getirdiler.
Dokuz ayrı ülkeden Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne
kayıt yaptıran 90 yabancı
öğrenciden 32’si Eğitim
Fakültesini, 13’ü Fen Edebiyat
Fakültesini, 15’i İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesini,
10’u Sağlık Hizmetleri
Yüksekokulunu, 14’ü Meslek
Yüksekokulunu ve 1’i de
Beden Eğitimi ve Spor Yüksek
Okulunu tercih etti.
Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. İrfan ASLAN, bir dünya
üniversitesi olma yönünde
ilerleyen Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi’nin, farklı
kıtalardan ve ülkelerden
Ağrı’ya gelerek Üniversitemize
kayıt yaptıran öğrencilerle artı
bir değer ve renk kazanacağını
söyledi. Yurt dışından gelen
yabancı öğrenci sayısının
her yıl artarak devam
edeceğini kaydeden Prof.
Dr. ASLAN, “Üniversitemiz
her alanda hızlı büyüme
içerisindedir. Yurt dışından
gelen yabancı öğrencilerimiz
de bu büyümenin bir kolunu
oluşturuyor. Dokuz farklı
ülkeden üniversitemize kayıt
yaptıran 90 öğrencimiz,
üniversitemize olduğu kadar,
Ağrı’ya ve bölgeye de değer
katacak” dedi.
Burak KÖSE
AİÇÜ Bas. ve Hlk. İlişk. Bürosu
AİÇÜ
ÖĞRENCİSİNDEN
ÖRNEK DAVRANIŞ
Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN,
havalimanında bulduğu 7 bin
TL’yi sahibine teslim eden
Fen Edebiyat Fakültesi Rus
Dili ve Edebiyatı öğrencimiz
Hayrettin BOSTAN’ı altınla
ödüllendirdi.
Fen Edebiyat Fakültesi Rus
Dili ve Edebiyatı 1. sınıf
öğrencisi Hayrettin BOSTAN,
İstanbul Atatürk Havalimanı
lavabosunda unutulan 7 bin
lira buldu. Uçağı kaçırmamak
için parayı yanına alan
BOSTAN, Ağrı Havalimanında
polislere bulduğu para ile ilgili
bilgi verdi. Paranın sahibinin
havalimanı görevlileri ile
irtibata geçebileceği düşüncesi
ile iletişim bilgilerini
polislere bırakan BOSTAN,
bulduğu 7 bin TL’yi Emniyet
Müdürlüğü’ne teslim etti.
Makamında kabul ettiği
BOSTAN’ı gösterdiği örnek
davranıştan dolayı tebrik
eden Prof. Dr. İrfan ASLAN,
“Ağrı’nın üniversite öğrencileri
de her şeyiyle böyle dürüst ve
onurludurlar. Biz hep böyle
olmasını diliyoruz. Bu toplum,
geçmişte de böyleydi. Bu
toplumun ataları ve dedeleri
üzümünü yediği ağacın dalına
parasını bırakmıştır. Böyle
bir milletin torunlarıyız.
BOSTAN’ın yaptığı örnek
davranış, herkes için mutluluk
verici” diye konuştu.
AİÇÜ ÖĞRENCİLERİNDEN
‘‘TOPLUMA HİZMET -DİŞ SAĞLIĞI PROJESİ’’
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Eğitim Fakültesi öğrencileri
2013-2014 Eğitim Öğretim yılı
bahar dönemi Topluma Hizmet
Uygulamaları dersinde hocamız
Doç. Dr. Faruk Kaya’nın teşviki
ve yönlendirmesiyle projeler
yapmaya karar verdi ve Ağrı
Kazım Karabekir İlköğretim
Okulu’nda “Topluma Hizmet – Ağız
ve Diş Sağlığı” projesini uyguladı.
Projedeki amaçları ilkokul
öğrencilerine okul kültürünü,
temizlik ve diş fırçalama
54
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
alışkanlığını kazandırmak
olan üniversite öğrencileri,
Fatma Yalçın, Öznur Doğan,
Ramazan Mar, Ümit Özdemir
ve Mesut Çolaker, bu amaçla
çocuklara hazırladıkları videoları
izlettirdiler, diş fırçalamayı
uygulamalı olarak öğrettiler.
Toplum sağlığı duyarlılıklarından
ötürü üniversite öğrencilerimiz
ile gurur duyan IC Vakfı, tüm
ilkokul öğrencilere diş macunu ve
diş fırçası hediye ederek projeye
destek verdi.
55
MEDENİYETİMİZDE VAKIF KURUMU
Geçtiğimiz günlerde
üniversitemizde düzenlenen
“Vakıf Geleneğimiz ve İbrahim
Çeçen Vakfının Gurur Dolu
On Yılı” isimli program bir
tarihçi olarak bende yeni bir
farkındalık oluşturdu.
Gündelik gelişmeleri tarihteki
benzerleriyle ilişkilendirmek
ve ona göre bir anlam
yüklemek biz tarihçilerin en
vazgeçilmez bir eğilimidir.
Öyle ki; IC Vakfı’nın on yıllık
faaliyetlerine bakınca bizdeki
vakıf kültür ve birikiminin
ne boyutlara ulaştığını
gururla müşahede etmemek
elde değildir. Tarihimizde
kurulan vakıflar, boyutları
nispetinde belli alanlarda
yoğunlaşan hizmetleriyle
dikkat çekerken IC Vakfı’nın
geniş temas alanları aynı
zamanda vakfın kurucu ve
idarecilerinin de vizyonunu
yansıtmaktadır. Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’nde genç
bir öğretim üyesi olarak
arkamızda böyle köklü bir
kurumun bulunduğunu
bilmenin verdiği rahatlık ve
güven tariften uzaktır.
Muhterem İbrahim Çeçen Bey
ve ailesinin vakıf konusundaki
hassasiyetlerini görünce
tarihte, toplumumuza model
olan idarecilerimiz ve onların
ailelerini hatırlatmayı bir
görev addetmiş bulunuyorum.
Bu anlamda vakfımızın
literatürüne de naçizane bir
katkıda bulunmak amacıyla
söz konusu programda
yaptığım konuşmayı akademik
ve dokümanter tespitlerle
destekleyip vakıfların
tarihimiz boyunca sosyal
ve ekonomik hayatımızda
edindiği yeri ifade etmeye
çalışacağım.
Yrd. Doç. Dr. Yakup Karataş Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi
Tarih Bölümü (Öğretim Üyesi)
Vakıf kelimesi Arapçada
durdurmak, alıkoymak
anlamında olup ıstılahta
İslam ülkelerinin sosyal
ve ekonomik hayatında
ehemmiyetli bir rol oynayan
dini-içtimai bir müesseseyi
ifade eder. Ebu Hanife’nin
öğrencileri olan Ebu Yusuf ve
56
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
İmam Muhammed’e göre vakıf,
“gelirleri mahlûkata tahsis
edilen bir şeyin mülkiyetinin
Allah’ın mülkiyetine
geçmesini temin eden şer’i bir
muameledir”. Tarih boyunca
Babil, Roma, Yunan, Bizans,
Cermen, Budist ve Arap
medeniyetleri ile Uygurlar
gibi Türk devletlerinde de
vakfa benzer uygulamaların
olduğu bilinmektedir.
İslam Medeniyetindeki
vakıf kavramının da tüm
bu birikimin üzerine
kurulduğunu kabul etmek
gerekir. Bugün İngiliz
ve Amerikan hukukunda
57
Charitable Foundations
şeklinde ifade edilen pek çok
hayırsever yardım kuruluşu
vakıf mana ve mefhumunun
batıdaki yansımaları olarak
görülebilir.
Medeniyetimizin temelini
oluşturan kaynakların
başında gelen kutsal
kitabımızdaki infak, it’am,
ihsan, birr, yoksul ve yetimleri
gözetme, karz-ı hasen gibi
kavramlar müfessirlerimiz
tarafından vakıf ıstılahıyla
ilişkili olarak ele alınmıştır.
Hz. Muhammed’in (SAV)
hadislerinde sadaka-i cariye
şeklinde ifade edilen kavram
ile vakıf kurumunun kast
edildiği yorumu yapılmıştır.
Gerçekten de başta Hz.
Peygamber olmak üzere
ilk dönem sahabelerinin
kurdukları vakıflar İslam
toplumunda yardımlaşmanın
şekil ve muhteva yönlerinden
kurumsal temellerini
oluşturmuştu. Dünyayı
ahiretin bir tarlası olarak
gören İslami düşünüşün
de bir sonucu olarak
bilhassa Müslümanların
vakıflar yoluyla hayırlı
işlere yönelmesi bu alanın
gelişimini hızlandırmıştır.
Vakıf tarihimizin önemli
isimlerinden olan Bahaeddin
Yediyıldız toplumumuzdaki
vakfetme güdüsünün sosyal
ve psikolojik sebeplerini izah
ederken şu üç amil üzerinde
durmuştur; Duyarlılık,
Hod-kâmlık ve içtimailik.
Böylece çevresinde olup
bitene kayıtsız kalamayan,
yapılanlara kendinden bir
şeyler eklemek isteyen,
toplumda itibar, dikkat ve
bakıldığında gerçekten de
yaratılmışların lüksünü
ve rahatını düşünen bir
zihniyetin izleri görülür.
Mesela öksüz bebeklere
sütanne tutmak, hizmetçilerin
efendileri tarafından
azarlanmasını önlemek için
kırdıkları eşyaların bedelini
ödemek, yoksul kızlara çeyiz
sandığı hazırlayıp düğünlerini
yapmak, hapishanedeki
mahkûmlara yardım etmek,
sokaklardaki tükürüklerin
üzerine kireç dökmek,
halk için kitaplar yazdırıp
ücretsiz dağıtmak, yemek
yedirmek, odun kömür
almak, sıcak günlerde su ve
şerbet dağıtmak, kışın geçit
sempati kazanma amacı
taşıyan vâkıflar vesilesiyle
vakıf oluşturma geleneği
toplumumuza yerleşmiştir.
vermez dağ ve vadilerde
sığınak yapmak ve mürekkep
bulamayan öğrenciler için
mürekkep temin etmek
gibi amaçlarla vakıflar
kurulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu
vakıf kurumsallaşmasının
zirvede olduğu bir medeniyet
oluşturmuştur. Kurulan
vakıflara ve amaçlarına
Osmanlı padişahlarının
da vakıf hassasiyetleri
topluma model oluşturacak
kabilden görülmüştür.
Vakıfların nasıl ve ne yönde
hizmet verecekleri vakfın
kuruluşunu tespit eden
vakfiye veya vakıfname
denen şart belgelerinde ifade
edilmiştir. Örneğin Fatih
Sultan Mehmet’in oluşturduğu
bir vakfın şartları dikkate
değerdir. “Ben ki İstanbul
fatihi abd-i aciz Fatih Sultan
Mehmed. Bizatihi alın terimle
kazanmış olduğum akçelerimle
satın aldığım İstanbul’un
Taşlık mevkiinde kâin ve
malumu’l-hudud olan 136 bap
dükkânımı aşağıdaki şartlar
muvacehesinde vakf-ı sahih
eylerim. Şöyle ki: Bu gayr-ı
menkulatımdan elde olunacak
nemalarla İstanbul’un her
sokağına ikişer kişi tayin
eyledim. Ayrıca 10 cerrah,
10 tabip ve 3 de yara sarıcı
tayin ve nasb eyledim. Bunlar
ki ayın belli günlerinde
İstanbul’a çıkalar, bilaistisna her kapıyı vuralar ve
o evde hasta olup olmadığını
soralar; var ise şifası şifa-yab
olalar. Değilse kendilerinden
hiçbir karşılık beklemeksizin
Darülaceze’ye kaldıralar,
orada salah bulduralar.
Ayrıca külliyemde bina ve
inşa eylediğim imarethanede
şehit ve şühedanın kavimleri
ve medine-i İstanbul fukarası
yemek yiyeler. Ancak yemek
yemeye veya almaya bizatihi
kendüleri gelemeyenlerin
yemekleri güneşin loş bir
karanlığında ve kimse
görmeden kapalı kaplar
içerisinde evlerine götürüle.”
Buradaki şartların taşıdığı
insani değerlerin vakfın temel
mantığının çalıştırılması
noktasındaki işlerliği
önemlidir.
Kanuni Sultan Süleyman’a ait
bir vakfın vakfiyesinde yer
alan şu ifadeler de vakfın
korunmasına verilen önemin
bir göstergesidir; “Allah’a
ve ahiret gününe inanan,
güzel ve temiz olan Hazreti
Peygamberi tasdik eden,
58
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Sultan, Emir, Bakan, küçük
veya büyük herhangi bir
kimseye, bu vakfı değiştirmek,
bozmak, nakletmek,
eksiltmek, başka bir hale
getirmek, iptal etmek, işlemez
hale getirmek, ihmal etmek ve
tebdil etmek helal olmaz. Kim
onun şartlarından herhangi
bir şeyi veya kaidelerinden
herhangi bir kaideyi bozuk
bir yorum ve geçersiz bir
yöntemle değiştirir, iptal eder
ve değiştirilmesi için uğraşır,
feshedilmesine veya başka
bir hale dönüştürülmesine
kastederse, haramı üstlenmiş,
günaha girmiş ve masiyetleri
irtikâp etmiş olur...”.
Büyük sultanın bu ifadeleri
oldukça bağlayıcıdır. Yine
Kanuni’ye ait bir vakıf duası
da kayıtlara şu şekilde
geçmiştir; “Her kimse ki;
vakıflarımın bekasına özen ve
gelirlerinin artırılmasına itina
gösterirse, bağışlayıcı olan
Allahu Teâlâ’nın huzurunda
ameli güzel ve makbul olup,
mükâfatı sayılamayacak
kadar çok olsun, dünya
üzüntülerinden korunsun ve
muhafaza edilsin...”
Osmanlı döneminde
oluşturulduğu tespit edilen on
binlerce vakıftan 1.400’ünü
kadınların oluşturmuş olması
kadınların ekonomik alanda
söz sahibi olduklarının ve
özel mülkiyet haklarının
var olduğunu göstermesi
açısından önem taşımaktadır.
Bu hanımların kurduğu
vakıflar, kadın sığınma evleri,
hamamlar, camiler, hastaneler,
atölyeler, çeşmeler, okullar
gibi pek çok yapıya imza
atmıştır. Bilhassa Hürrem
Sultan’ın kurduğu Haseki
Külliyesi, içindeki hastane,
cami ve sıbyan mektebi ile
eşsiz bir konumdadır. Yine
Kudüs, Mekke ve Medine’deki
Haseki İmaretleri ile adını
tarihe yazdıran bu hanım
sultanın tarihi değerini,
bıraktığı eserlere bakarak
değerlendirmeliyiz.
Osmanlı hanedanını model
alarak pek çok Osmanlı
vatandaşının vakıf kurma
yolunda sayısız gayretleri
olmuştur. Somut bir örnek
oluşturması açısından Vakıflar
Genel Müdürlüğü Arşivi’nden
temin ettiğim Erzurum şehrine
ait bir vakfiyeyi dikkatlerinize
sunmak isterim. Nene bt. Ali
b. Mustafa Vakfı’nın 26 Ocak
1891 tarihli vakfiyesinde;
Nene Hanım’ın, 4.500 kuruş
kıymetindeki bir binasını
vakfettiği belirtilmiştir.
Erzurum’un Kadana
Mahallesinde bulunan bina,
bir aşhane, bir oda altı kiler,
bir üst oda, bir kahve ocağı,
bir ahır, bir menzil ve bir
avluyu içine almaktadır.
Şartları ise; menzil kiraya
verilerek elde edilen kira
geliri ile önce menzilin tamir
ve bakımı görülecektir. Geri
kalan para ile her sene Kurban
Bayramı’nda bir koyun satın
alınıp kesilecek ve etinden,
mütevelli olanlar yiyecek
ve fakir Müslümanlar da
istifade edecektir. Her sene
3 kıyye mum satın alınıp
Kadana Mahallesi’ndeki
caminin aydınlatılmasında
kullanılacak, aynı camide,
avize olan beş kandilde
kullanılmak üzere yeteri
kadar zeytinyağı temin
edilecek, sevapları da Nene
Hanım’ın ölmüş olan eşi
Hacı Hasan Ağa’nın ruhuna
bağışlanacaktır. Yine her
sene üç kilo mum yağından
yapılacak mumlar ile beş
adet kandile yetecek kadar
zeytinyağı, adı geçen camide
kullanılarak sevapları da
kendi ruhuna bağışlanacaktır.
Bundan sonra Nene Hanım,
hayattayken kendisinin
mütevelli olduğunu ve
ölümünden sonra, sırasıyla
kimlerin (oğulları, oğullarının
oğulları vs.) tevliyette
bulunacağını ifade etmiştir.
Görüldüğü üzere bir caminin
aydınlatılması amacıyla
oluşturulmuş bu vakıfta
fakir Müslümanlar da ihmal
59
edilmemiştir. Yine Erzurum’da
XIX. yüzyılın sonlarında
şehre su sağlamak amacıyla
kurulmuş 41 adet vakıf tespit
edilmiştir.
Anadolu’nun Türkleşmesi ve
Müslümanlaşmasını sağlayan
en önemli unsurlardan
birinin XI. yüzyıldan itibaren
çeşitli tarikatlara mensup
vakıflara devlet tarafından
yapılan temlikler olduğu
unutulmamalıdır. XVI. asırda
Osmanlı ülkesinin beşte
birini vakıf topraklarının
oluşturduğu da dikkate
alınırsa vakıfların uygulama
alanının ne kadar geniş
olduğu anlaşılır. Evliya Çelebi
meşhur seyahatnamesinde
“ben elli yılda 18 padişahlık
ve krallık yere seyahat
ettim, hiçbir yerde bu kadar
hayrat görmedim” diyerek
Osmanlı’daki vakıf eserlerinin
çokluğu hakkında ipucu
vermiştir.
Vakıflar tarafından yapılan
camiler, medreseler, yollar,
çarşılar gibi şehre ait unsurlar
geniş bir coğrafyada Türk
şehir tipinin gelişmesine
hizmet etmiştir. Mesela
Timur istilasından sonra
harabe haline gelen Sivas’ta
şehrin yeniden imarı ve
bayındırlık alanındaki
hemen tüm icraatlar yaklaşık
337 adet vakıf tarafından
yürütülmüştü.
Osmanlı’ya has bir vakıf
uygulaması da oluşturulan
para vakıflarıdır. İktisadi
zaruretler sonucu bir hile-i
şer’iye olarak kurulan bu
vakıflar nakit paraya ihtiyacı
olanları tefecilerin elinden
kurtarmak amacıyla %15
faizle kredi imkânı sağlayan
kurumlar olmuşlardır.
Üzerinde sert tartışmalar
yaşanmış olsa da böyle bir
hizmetin vakıflar yoluyla
sunulması sistemin kapsamını
göstermesi açısından
anlamlıdır. Vakıflar, sıbyan
mektepleri ve medreseler
gibi örgün, cami tekke ve
kütüphane gibi yaygın eğitim
kurumlarının yapımına ön
ayak olarak bina, öğretmen
ve öğrenci giderleri gibi
pek çok nakit sorununa
finansal çözüm üretmişlerdir.
Ancak vakıfnamelerde
belirtilen şartların dışına
çıkılamıyor olması vakıf
eğitim kurumlarının dar
kalıplar içinde kalması
gibi menfi bir sonuç da
doğurmuştur. Vakıfların
önemli bir fonksiyonu da vakfı
gerçekleştiren kişinin (vâkıfın)
ailesini ve torunlarını da
içine alan bir sosyal güvenlik
sistemi oluşturmasıdır.
Zira mütevelli denen vakıf
yöneticisi -ki vâkıfın kendisi
genelde yönetici olmaktadırvakıf gelirlerinden istihkakları
olan ücretlerle geçimlerini
sağlayabilecekleri bir
durumdadırlar. Vakıf devam
ettiği sürece ailenin de bir
miktar düzenli geliri vuku
bulmakta ve vakfedilen
gayrimenkullerin daha uzun
süre hizmet vermesinin
imkânları oluşmaktadır.
Bu açıdan bakınca vakıf
oluşturmak birçok yönden
kârlı bir girişim haline
dönüşmüştür. Bu cazip
imkânlar da göz önüne
alınarak tarihimiz boyunca
pek çok alanda farklı
hizmetler sunan vakıflar
kurulmuştur.
TC Avrupa Birliği Bakanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
(Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik Programları Türk Ulusal Ajansı) Erasmus Program Koordinatörlüğü
Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa
Birliği programıdır. Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli
öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır. Programın amacı Avrupa’da
yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Erasmus programı, üniversiteler arasında
ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa’da karşılıklı değişimini sağlayarak;
programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine
katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim
çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987’den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla
yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını
ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi
olmasını hedeflemektedir. Detaylı bilgi için: www.ua.gov.tr
İşte Erasmus programıyla Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nden giden öğrencilerden gelen mektuplar:
ERASMUS MEKTUPLARI
MACARİSTAN
İZLENİMLERİ
AKIN SELLİOĞ
AİÇÜ Bilgisayar Öğretmenliği
3. Sınıf
60
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Ben Akın SELLİOĞ, Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Bilgisayar
Öğretmenliği lisans programı
öğrencisiyim. Öncelikle maddi ve
manevi desteklerini esirgemeyen
“İbrahim Çeçen Vakfı’na”,
değerli hocamız “Nimetullah
Aldemir” ve Erasmus Türkiye
Koordinatörlüğü’ne çok ama çok
teşekkür ederim. Lisansımın 7.
döneminde Erasmus programına
dahil olarak, hem geri kalan
derslerimi tamamlamak, hem
de Avrupa’da yaşama ve eğitim
tecrübesi edinmek için Macaristan
Kaposvar Üniversitesi’ne
gittim. Macaristan, bilindiği
üzere dünyanın refah seviyesi
yüksek, öğrencilerin rahatça
yaşayabileceği ülkelerinden
biri…Kaposvar Üniversitesi
ise hem Macaristan’ın, hem de
Avrupa’nın iyi üniversiteleri
arasındadır. Kaldığım süre
boyunca üniversitenin ve de
ülkenin sınırsız olanaklarından
faydalandığımı belirtmek isterim.
İyi ki Erasmusluyum.
kenti, İstanbul’dan çok daha
ucuz. Kaposvar Üniversitesi,
Macaristan’ın en iyi
üniversitelerinden biri.
Yurt dışına çıkmadan önce
Avrupa’nın pahalı olduğu
düşüncesi hakimdi. Ancak
Macaristan’a gidince gördüm
ki, Budapeşte, ki Macarlara
göre Macaristan’ın en pahalı
Okulun güzel bir ortamı var.
Erasmus sürecimizi harika
geçirdik diyebilirim. Okulun ilk
2 haftası her gün bir etkinlik
vardı, oyunlar oynadık, geziler
yaptık ve her aksam partiye gittik.
Okulun dili hem İngilizce hem de
Macarca.
Sınıflar maksimum 25 kişilik.
Öğrencilere verilen ödevler çok
fazla, o açıdan düşünülünce bize
göre daha zorlayıcı bir sistemleri
var. Örnek çözme ve ders anlatma
kısmını ayırmaları bence çok
yararlı.
Okulun dilinin aynı zamanda
İngilizce olması benim için
çok yararlı oldu. Hocalarımız
ve sınıftaki arkadaşlarımız iyi
düzeyde İngilizce konuşuyorlardı.
Bu da İngilizcemi geliştirmeme
katkı sağladı. Özellikle son
zamanlarda markette, yurtta ve
gezdiğim diğer yerlerde daha iyi
anlamaya başladım söylenenleri.
Bu arada Macaristan’da gençler
dışında İngilizce konuşan birini
bulmak çok zor. Dil oldukça büyük
bir problem.
61
Sonrasında da hem Macaristan
içinde, hem de yakındaki
ülkelere arkadaşlarımız ile
birlikte, örneğin Slovakya
ve Avusturya’ya geziler
düzenledik. Paris, Venedik,
Milano, Roma’ya da yeni
geziler düzenlemeyi
düşünüyoruz. Bu şekilde
Erasmus öğrencileriyle
kaynaşmamız kolaylaştı.
Kaldığım yurt çok iyiydi.
Mutfak ortaktı. Odalar 2
kişilikti, buzdolabı vardı. Her
yer özellikle de kampüs içerisi
oldukça temizdi. Ortak alanlar
da çok ama çok temizdi.
Ayrıca kaldığım yurtta pek çok
Erasmus öğrencisi kalıyordu
ve bu da kaynaşmamızı
sağlayan etkenlerden biriydi.
Kütüphane, laboratuvarlar ve
fotokopi odalarına sınırsız
girişe sahiptim. 7/24 açık olan
binalarda istenilen saatlerde
gelinip laboratuvarlarda
çalışılabiliyordu. Ayrıca bina
içlerindeki koridorlarda ve
açık alanlarda öğrencilerin
oturması, yemek yemesi ya da
çalışması için kullanabileceği
onlarca masa, sandalye ve
elektrik prizi vardı. Böylece
hiçbir yerde yoğunluk
yaşanmıyor, herkes sessiz
bir şekilde istediği köşede
çalışabiliyordu. Hemen şunu
belirtmeliyim, gerçekten
herkes çok çalışıyor. Gün
içinde ne tarafa baksanız
herkesin önünde kitap defter
var… Hatta hafta sonları
ve gece geç saatlerde bile
laboratuvarlarda mutlaka
birkaç öğrenci görmemiz
mümkün. Dersler, eğitim
sistemi ve konular ise en
azından bizim bölüm için
konuşmak gerekirse, Türkiye
ile hemen hemen aynı…
Adapte olmakta kesinlikle
zorlanmadım.
Macaristan, teknoloji olarak
belki Türkiye’nin gerisinde
bile olabilir ama her şeyden
önce bir Avrupa kenti.
En basitinden duraklarda
otobüsün hangi duraklardan
geçtiği ve saatleri yazıyor
ve otobüs o saatinde durağa
geliyor. Her yerde yaya geçidi
ya da trafik ışığı var. İlk
gittiğimde yaya geçidinden
geçmeden önce gelen araba
var mı diye bakıp arabanın
geçmesini bekliyordum,
araba da benim geçmemi
bekliyordu. Zamanla
alıştım tabi. Türkiye’ye
göre çok daha güvenli
olduğu kesin, gecenin bir
saatinde sokakta tek başınıza
yürüyebilirsiniz. Diğer yandan
hiçbir alışveriş merkezinde
hiçbir havalimanının
girişinde Türkiye’dekinin
tersine detektörlerden
geçmiyorsunuz. Macaristan’da
zengin ve fakir insan arasında
büyük fark yok, kim zengin
kim fakir anlaşılmıyor.
Trenle ülkenin neresine
isterseniz rahatlıkla
gidebiliyorsunuz. Viyana
ve Bratislava gezimiz trenle
olmuştu ve çok güzeldi. Şehir
içinde ise otobüs ve büyük
şehirlerdeki geniş metro ağı,
sizi şehrin istediğiniz yerine
götürüyor. Metronun çok
faydasını gördük. Örneğin
bir ülkeye gittiğimiz zaman
hemen o şehrin haritasını
alıyoruz ve haritada metro
yolları dahil her şeyi
inceliyoruz. Bu bilinç ile
gezmek daha kolay oluyor.
Macaristan, zamanında çok
fazla göçmen kabul ettiği için
çok sayıda yabancı uyruklu
vatandaşlar var. Yine de
devlet tüm vatandaşlarına iyi
bakıyor, suç oranlarındaki
düşüklük ve sokaklardaki
insanların profilleri de bunun
bir kanıtı. Macarlar yabancı
toplumlara karşı önyargılı
olmayan, rahat insanlar,
ya da en azından benim
tanıştıklarım böyleydi. Aynı
zamanda çok da kibarlar.
Hal böyle olunca yaşamak
bir o kadar kolaylaşıyor.
Gezilip görülecek yerleri çok;
ayrıca diğer Avrupa Birliği
ülkelerine ulaşım da kolay.
Dolayısıyla çok rahat seyahat
edebiliyoruz. Gerek üniversite
olsun, gerek ülke olsun, iyi ki
burayı seçmişim diyorum.
ERASMUS MEKTUPLARI
Olá!
HAMDULLAH GÜZEL
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Sınıf Öğretmenliği 3. Sınıf
Portekiz’in başkenti olan
yedi tepeli Lisboa şehrinden
herkese Olá!(merhaba).
Erasmus programıyla geldiğim
Portekiz ülkesi, gelecekteki
hedeflerim için attığım
adımların ilkidir.
Kendimi geliştirmem için her
türlü imkan ve olanakların
daha iyi olduğu bir yerdir.
Atlas okyanusu ile çevirili
bir yarım ada olan Portekiz,
sıcak ve yardımsever
insanları, tarihi yerleri,
meşhur belem pastası ve
ünlü Porto şarabıyla tanınan
ülkelerden biridir. FFF( Fiesta,
Fado sadness songs, Futball)
harfleri kısaca Portekiz’i
özetler. Ülkenin kalbi olan
Lizbon’dayım. Lizbon bir
çok medeniyete eşlik etmiş,
Endülüs Emevilerinden izler
taşıyan tarihi dar sokaklarıyla
Mardin’i anımsatan, 25
62
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Nisan Köprüsü, yedi tepesi
ve cıvıl cıvıl insanlarıyla da
bir İstanbul’u andıran bir
şehirdir. Lizbon’u ikiye bölen
Tejo Nehri, şehre ayrı bir
güzellik katıyor. Şu an burada
ikinci ayımı doldurdum.
Burada yeni insanlar, farklı
kültürler, yepyeni dünyalar
tanıma fırsatım oldu.
Buradaki insanların anlayış
ve dürüstlüğü dikkat çekici,
herkesin eşit olduğu, istenilen
dille konuşulabilen, insana
değer verilen bu ülkenin,
düzenli bir eğitim sistemiyle
bu seviyeye geldiği aşikardır.
Ben bir sınıf öğretmeni
adayı olarak, burada, okul
deneyimi dersiyle incelediğim
eğitim sistemini, öğrencileri
ve buradaki öğretmenlerin
tutumunu gözlemlemem
benim için çok olumlu bir
gelişme olmuştur. İlerideki
öğretmenlik hayatımda
bana birçok deneyim
kazandıracağını belirtmek
isterim.
Yapılacak olan gezi
programımızla Paris,
Madrid, Berlin, Helsinki gibi
gezeceğimiz birçok ülkenin,
bize farklı izlenim ve hayata
dair birçok şey öğreteceğinden
eminim. Amacım her zaman
bir Avrupa ülkesinde
okumaktı ve şimdi buradayım.
Bu konuda bizi bilgilendiren
ve bize yardımcı olan Sayın
Nimettullah ALDEMİR, Murat
GÜRBÜZ ve Serdar TAKVA
hocalarımıza, Türkiye Ulusal
Ajansı’na teşekkürü bir borç
bilirim. Ayrıca katkılarından
dolayı Sayın İbrahim Çeçen
Bey ve IC Vakfı’na ve Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi’ne
sonsuz teşekkürler.
63
Polonya’dan
Sevgiler
Öncelikle, Erasmus ile Avrupa’yı
görmemi sağlayan bütün hocalarıma ve
IC Vakfı’na sonsuz teşekkürlerimi ve
saygılarımı sunarım...
Ben İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde
İşletme 3. Sınıftan Özgür DANIŞ...
Erasmus, sosyal bir öğrenci değişim
programıdır.
Bu program gerçekten de öğrencilere
yani bizlere büyük katkı sağlamaktadır,
örneğin Avrupa’yı görmek bile yeter
diyebiliriz..
Buraya, Yani Polonya’nın Wroclaw
Şehrine ilk geldiğimde çok
garipsemiştim Çünkü bilmediğim bir
yerdi ve tanımadığım insanlardı. Benim
kaldığım şehir, Türkiye’nin öğrenci
şehri olarak nitelendirilen ‘‘ESKİŞEHİR’’
gibi, hep öğrenciler yaşıyor. Ama bir
hafta içinde buraya alıştım çünkü
insanlar sıcakkanlı ve dost canlısı...
ÖZGÜR DANIŞ
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
İşletme Bölümü 3. Sınıf
Okuldan bahsedecek olursak, benim
eğitim gördüğüm okul buranın özel
bir üniversitesi ve çok da güzel.
Eğitmenler bizimle çok ilgileniyorlar.
Bir sorunumuz sıkıntımız olduğunda
hemen yardıma koşuyorlar. Eğitim
açısında biz öğrencilere, özellikle
benim bölümüm için çok faydası
olmaktadır. Fayda sağlamaya devam
edeceğinden de eminim çünkü Avrupa
standartlarında eğitim görüyorsunuz
ve yabancı dilde olması, İngilizcenizi
geliştirmek için de çok büyük bir
avantaj.
Sosyal açıdan da bu sürecin önemli
katkıları oldu. Bir çok farklı insanla
arkadaşlık kuruyorsunuz , farklı bir
kültürü öğrenip , kendi kültürünüzü
öğretiyorsunuz. Kısacası ERASMUS
ile hayatınızdaki en güzel zamanları
yaşıyorsunuz ve unutamayacağınız
anılarla ülkenize, evinize
dönüyorsunuz.
Bu Programı, olanağı olan
kardeşlerime ve arkadaşlarıma tavsiye
ederim . Buraya gelişime yardımcı
IC Vakfı’na, Türkiye Ulusal Ajansı’na
ve Uluslararası İlişkiler Hocamız
Sayın Nimettulah ALDEMİR’e tekrar
teşekkürlerimi sunuyorum.
Portekiz’in
başkenti
Lizbon’dan
herkese
selamlar...
MEHMET KAYA
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü
3. Sınıf
ERASMUS MEKTUPLARI
Portekiz’in başkenti
Lizbon’dan herkese selamlar.
Öncelikle Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi’nin
değişim ve gelişim açısından
bütün sorunları ile
ilgilenen, Erasmus Değişim
Programı’ndan’ da desteklerini
esirgemeyen IC Vakfı’na
teşekkür ederim.
Program benim için başvuru
tarihi olan Mayıs 2013
tarihinde başladı, çünkü o
günden beri çok heyecanlı
idim. O günden bugüne
kadar, bizlerle ilgilenen,
emek veren Nimetullah Hoca’
ya, Serdar Hoca’ ya ve Murat
Hoca’ya da buradan saygılar
ve teşekkürler. Erasmus’a
kabul edildikten sonra epeyce
araştırma yaptım, giden
birçok arkadaş ile konuştum.
Kafamda bir sürü soru işareti
vardı. Acaba sorunlar olacak
mı, dersler nasıl olur, kalır
mıyım geçer miyim, nerede
kalırım, param yeter mi,
dil büyük sorun olur mu ?
64
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Hatta bazen vazgeçmeyi
bile düşünüyordum, iyi
ki vazgeçmemişim! Şimdi
dönüp bakıyorum da, bunlara
harcadığım zamanı keşke gezi
planları yaparak ve İngilizce
çalışarak geçirseydim. Ama
zaman çabuk geçiyor, şimdi
iki aydır Lizbon’dayız.
İlk başlarda aslında biraz zor
ama bir o kadar da heyecan
verici olan evrak toparlama
işleri ile uğraştık. Pasaport
çıkardık, vize için Ankara’ya
gittik. Ama vizemiz uçuş
tarihinden önce elimize
geçemeyeceği için, ben tekrar
Ankara ya gitmek zorunda
kaldım, Bu da Erasmus
maceramıza başlamadan önce
geçirdiğimiz ufak bir sorun
oldu. Ama bunu da bir fırsata
dönüştürerek Ankara’ yı da
birkaç gün gezme fırsatım
oldu. Sonra İstanbu’al gittim
ve nihayet Lizbon’a ulaştık.
Erasmus düşünen tüm
arkadaşlara buradan
sesleniyorum. Hiç
çekinmeyin, korkulara
kapılmayın. Elbette zorluklar
olacak. Zaten zorluk olmayan
bir şeyden zevk alınamaz.
Zirveye ulaşmak isteyen bir
dağcı gibi, tırmanışı zorlu
fakat sonucunda başarının
verdiği mutluluk ve inişi
kolay olan bir yol var. İlk
başlarda belki sıkılacaksınız.
Ama emin olun ki alışacak,
sonrasında çok güzel, çok
eğlenceli ve heyecan verici
günler geçireceksiniz. Yeter
ki sizde istek olsun. Bazen
umulmadık tatlı maceralar
yaşıyorsunuz. Bunlar da
ömrünüzün anılar tablosunda
yerlerini alıyorlar. Sizler de
düşünüyorsanız, kendinize
güvenin, elinizden geleni
yapın , gereksiz sorularla
zaman kaybetmeyin, eksikler
zamanla tamamlanacaktır.
Farklı bir ülkede, farklı bir
kültür ile tanışmak sizlere
büyük katkılar sağlayacak.
Bu programın size iyi bir
65
sıcakkanlı ve her konuda
yardımcı olmaya çalışıyorlar.
herkes çok sakin ve rahat,
kimse acele etmiyor , çok
yavaşlar ve insanlar beklemeyi
sorun etmiyorlar.
yaşam tecrübesi sunacağına
inanıyorum.
Dersleri Portekizce işliyorlar
ve bizlere İngilizce olarak
açıklıyorlar. Hocalar dersler
konusunda her açıdan
yardımcı oluyorlar ancak
burada ders süreleri biraz
uzun, biz 45 dakikada bir ara
vermeye alışık olduğumuz
için bazen zorlandık. Hocalar
çok anlayışlı ve öğrencilere
saygı çerçevesinde her türlü
rahatlığı sağlıyorlar.
Biraz da Lizbon’ dan
bahsetmek istiyorum.
Lizbon, İstanbul gibi yedi
tepe üzerine kurulu, tarih
kokan bir şehir, merkezde
hemen hemen her yerde tarihi
yapılar var, hepsi korunarak
bugünlere kadar gelmiş.
Burası tam bir tatil merkezi,
gezilmesi gereken birçok
yeri var. Birçok turistin de
uğrak yeri…Tejo Nehri şehri
ikiye ayırıyor ve okyanusa
kıyısı olduğu için, su ürünleri
ile zengin bir şehir. Burada
birçok balığı taze bir şekilde
tüketme imkanı bulduk.
Plajları renkli ve çok canlı,
6 ay boyunca yüzme fırsatı
oluyor. Havala rda oldukça
sıcaktı, şimdi yavaş yavaş
serinliyor ve arada yağmur
yağıyor. Havanın vermiş
olduğu sıcaklık insanlarına
da yansımış ki, insanlar çok
Ulaşım açısından iyi bir
yer olduğu için, sahil boyu
gezinti ya da bir alışveriş
merkezinde vakit geçirme
imkanımız oluyor ve bu da
insanı rahatlatıyor. Erasmus
Öğrencileri için yapılan
etkinlikler çok fazla, haftanın
hemen hemen her günü
etkinlik ve partiler var. Bu
etkinliklerde, farklı ülkelerden
gelen arkadaşlar ile tanışma,
onlarla vakit geçirme ve
eğlenme fırsatımız oldu.
Katıldığımız eğlenceler,
konserler, maçlar ve gezilerle
vakit çok güzel geçiyor.
Burası başkent olduğu için
çok fazla aktivite alternatifi
var ve bize de bu imkanlardan
yararlanmak düşüyor.
Düşünmekten çok pratiğe
geçirmeniz dileğiyle...
Ronaldo’yu
canlı izleme şansı elde ettik...
ERASMUS MEKTUPLARI
SULTAN KALKAN
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği 4. Sınıf
Gidip gitmemeyi bir
daha düşünüyorum,
vazgeçmeyip biletimi
alıyorum ertesi
güne ve Portekiz
Lizbon’a geliyorum!
İyi ki gelmişim,
Lizbon cok güzel
bir sehir, Portekiz
çok güzel bir ülke,
en önemlisi burada
İngilizce konuşmayı
öğrendik, Ronaldo’yu
canlı izleme şansı
elde ettik, çok farklı
ülkelerden insanlar
tanıdık ve farklı
kültürler öğrendik.
Burada yaşam şartları
çok güzel… İnsanlar
66
İÇTEN BAKIŞ › HAZİRAN
ARALIK 2013
2013
eğlenmeyi çok iyi
biliyorlar. Burada
olduğum ve okuma
hakkı elde ettiğim için
kendimi çok şanslı
hissediyorum...
ERASMUS Programı’na
katılabilmem
için bana, büyük
destekleri olan ve
çok yardımı dokunan
Tamer Yıldız’a
minnetarim. Erasmus
Koordinatörü
Nimettullah
Aldemir’e, bana bu
şansı sağladığı için
çok teşekkür ederim,
hem kendisine
hem de ekibine…
Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi
ve IC Vakfı’na,
ulaşım ücretlerimizi
karşıladığı için cok
teşekkürlerimi
iletiyorum...
Bu yolculukta
yanımda olan
ve desteğini hiç
üzerimden eksik
etmeyen aileme
ve Türkiye Ulusal
Ajansı’na çok
teşekkür ediyorum
ve Lizbon’dan
kucak dolu sevgiler
yolluyorum.
Saygılarımla…
67
ŞEYHMUS BAYSAL
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü 4. Sınıf
Akdeniz tadında bir Okyanus
şehri Lizbon’dan selamlar.
yapan Sayın Nimetullah
Hocama teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bu yolda desteğini
bizlerden esirgemeyen
Sayın İbrahim Çeçen Bey’e
müteşekkirim.
Şu anda Portekiz’in
başkenti Lizbon Politeknik
Üniversitesi’nde okuyorum.
Bu kararımın ne kadar isabetli
olduğunun mutluğunu
yaşıyorum. Erasmus
Programı, bizim insanımız
için çok önemli bir fırsattır.
Dünyadaki farklı insanları,
farklı kültürleri tanıma
fırsatı elde ediyorsunuz.
Dünyaya farklı bakış açısıyla
bakabiliyorsunuz.
Erasmus Programı’na
başvurma amacım,
yabancı dilim, İngilizcemi
geliştirmekti. Ama insan ilk
defa yurtdışına çıktığında,
kafasında bir çok soru işareti
oluşuyor. Mesela yeni bir
hayat, farklı kültürler, farklı
insanlar vs.. Bunlar hep sana
engel oluyor. Bu konuyu
çok sevdiğim arkadaşım
Muhammed Zahit Kahraman’a
danıştım, beni her zaman
destekleyerek kesinlikle
başvurman gerektiğini söyledi.
Bu vesile ile başvurumu
yaptım. Bu konuda fedakarlık
Lizbon, Endülüs Emevi
devletinin hayat bulduğu
yer. 1415 yılında büyük bir
deprem ve tsunami yaşamış
ve islam devletine ait tüm
eserler tahrip olmuştur.
Günümüze maalesef az sayıda
eser kalmıştır.
Akdeniz
tadında
bir Okyanus
şehri...
Lizbon geniş caddeleri
temiz sokakları ve yoğun
trafiğe rağmen korna
sesinin olmadığı bir Akdeniz
şehridir. Şehir insanlarına
baktığınızda, çok sayıda
yaşlı insan ile karşılaşırsınız.
İnsanları tıpkı bizim Türkiye
insanı gibi yardımsever ve
sıcakkanlıdırlar. Yedi tepe
üzerinde ve şehrin ortasından
geçen Tejo Nehri ile İstanbul’u
anımsatıyor. Dünyada en
fazla turistin ziyaret ettiği,
sayılı şehirlerden biridir.
Çok etkileyici bir şehir
Lizbon, herkesin mutlaka
görebilmesini dilerim.
Bana bu imkanı yaratan
üniversiteme, İbrahim Çeçen
Vakfı’na, Erasmus Ofisi’ne
ve Türkiye Ulusal Ajansı’na
teşekkürü bir borç bilirim.
ICF Airports
Antalya’da Staj
İpek Ceren Uslu, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Müh. 4. Sınıf
BURSİYER STAJ
Merhaba Ben İstanbul
Teknik Üniversitesi
İşletme Mühendisliği 4.
Sınıf öğrencisi, İstanbul
Teknik Üniversitesi Petrol
Ve Doğalgaz Müh yandal
Öğrencisi ve bursiyeriniz
İpek Ceren Uslu. İTÜ’ de 2.
Sınıftan itibaren bursiyer
programınıza dahil olmuş bir
üniversite öğrencisiyim ve
istanbul’da ailemden uzakta
yaşamaktayım. Bölümüm
itibariyle yapmak zorunda
olduğum teknik ve yönetim
stajlarımdan, yönetim stajım
için ICF Airports Antalya’da
staj yapabilme imkanı elde
etmiş oldum.
Bursiyeriniz olduğum 2011
Eylül ayından itibaren,
vakfınızın göstermiş olduğu
ilgi ve alaka için ne kadar
teşekkür etsem azdır.
Tabi ki bu ilginin kaynağı
Sayın İbrahim Çeçen’in
68
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
eğitim ve öğretime bu
kadar destek vermesidir.
Bu açıdan en büyük ve en
anlamlı teşekkürü yıllardır
yürüttüğü eğitime destek
kampanyalarıyla bursiyeri
olmaktan gurur duyduğumuz
ve desteğini her zaman
her yerde ve her koşulda
hissettiğimiz Sayın İbrahim
Çeçen Bey’e iletmek isterim.
Yöneticilik pozisyonu
düşünen ve kendini o
doğrultuda geliştirmek
isteyen her öğrenci gibi ben
de Antalya ICF Airport’da
stajımın IC Airports Hotels
Genel Müdürü Sayın Ece
Ataksoy Küçüker tarafından
onaylandığı haberini alınca
çok mutlu oldum. Bu benim
için gerçekten elde etmesi
zor bir fırsattı ve bunu
mentee si olduğum Sayın
Küçüker tarafından elde
etmiş bulunmaktayım. Ece
Hanım’ın gerek yıllardır benim
eğitim hayatımla ilgili, gerek
ailem ile ilgili gösterdiği
yakın ilginin sıcaklığını
tarif etmek imkansızdır.
Sınavlarımdan, stajlarımdan,
sosyal yaşantıma kadar, her
alanda yakınlığını hissettiğim
Sayın Ece Ataksoy Küçüker’e,
yaptıklarından ve gösterdiği
ilgiden ötürü çok teşekkür
etmek isterim. Vakfınızın
yaptığı mentör mentee
eşleştirmesinden dolayı Ece
Hanım’ın danışmanlığını
alabilmek benim için çok
büyük bir şans olmuştur.
Umarım diğer bursiyer
arkadaslar da bu konuda en az
benim kadar sanslıdırlar.
8 Temmuz sabahı
havalimanına geldiğim ilk
andan itibaren sanki bana
gösterilecek ilginin ve
yardımseverliğin çoktan
farkındaymışım hissine
69
sahiptim ve kesinlikle kendimi
yalnız hissetmiyordum. 20
iş günü boyunca stajımı
sürdüreceğim Ticaret ve
Pazarlama departmanına
gelmiş bulunmaktaydım.
İnsan Kaynakları tarafından
hazırlanan programa göre,
ilk 2 haftam Havacılık
Pazarlama departmanında,
son iki haftam ise Satış ve
Pazarlama departmanında
geçecekti. Havacılık pazarlama
departmanına geldiğim
andan tibaren ilgilerini
hemen hissettiğim Havacılık
Pazarlama Müdür Yardımcısı
Sayın Yücel Ecer ve Havacılık
Pazarlama uzmanı Sayın
Tutku Canıdar’a, sizlerin
aracılığınızla bir kez daha
teşekkür etmek isterim. Her
ikisinin de, bir stajyerin
edinmek istediği, sorumluluk
alma ve araştırma- analiz etme
gibi tecrubeleri elde etmemde
sağladıkları katkı çok büyüktü.
Son iki haftamı geçireceğim
Satış ve Pazarlama ekibi
Havacılık Pazarlamaya
göre çok daha kalabalık
bir ekipti ve bu benim
için başka bir deneyimin
başlangıcıydı. Burada da yine
departmana girdiğimden
itibaren yakın ilgilerini ve
yardımseverliklerini hemen
hissettiren özel insanlardan
başta Satış ve Pazarlama
Müdür Yardımcısı Serkan
Fidan olmak üzere, Satış
Pazarlama Uzmanları Sayın
Çiğdem Akdemir. Sayın Bener
Vekiloğlu, Sayın Zeynep
Gümüş ve Sayın Cüneyt
Erkol’a ne kadar teşekkür
etsem azdır. Bu kadar neşeli
ve dinamik bir ekibin içinde,
20 gün de olsa bulunmak
inanılmaz eğlenceliydi.
Benim için staj dönemim
boyunca çok önemli bir yere
sahip olan ve teşekkürümü
en sona bıraktığım bir
başka değerli insandan
bahsetmek isterim. Ticaret
ve Pazarlama Departmanı
Genel Müdür Yardımcısı
Sayın Serhat Soğukpınar’a
gösterdiği yakın ilgiden
dolayı çok çok teşekkür
etmek isterim. Kendisi,
iş hayatına bakış açısı ve
stratejileriyle, departmandaki
diğer çalışanlarına olan
yaklaşımıyla, tecrübelerinden
sürekli faydalanmak
istediğim, şu kısa iş hayatında
gördüğüm vizyonu en geniş
yöneticilerden biriydi.
Stajımın biteceği gün
olan 2 Ağustos günü, tüm
departmandaki çalışalarla
birlikte bana veda etmek için
Sayın Serhat Soğukpınar’ın
yemek organizasyonu benim
bir kez daha ne kadar doğru
yerde, doğru ve değerli
insanlarla birlikte olduğumun
bir kanıtıydı. Sayın Genel
Müdür Yardımcısı tarafından
böyle bir organizayona dahil
olmak gerçekten çok büyük
bir ayrıcalıktı. Tüm bunlar
için başta Sayın Serhat
Soğukpınar’a ve ismi geçen
herkese, gerçekten ne kadar
teşekkür etsem azdır…
Son olarak bir kez daha
IC Vakfı aracılığıyla Sayın
İbrahim Çeçen’e, bizlere
sunduğu bu imkanlar için
çok teşekkür eder, kendisine,
ileride onun çizgisini takip
edeceğimin sözünü vermek
isterim.
Diğer tüm arkadaşlarımın
da benim gibi güzel bir staj
dönemi geçirmesi dileğiyle...
BU YAZ ÇEŞME MARİNA’da…
BURSİYER STAJ
Hicran Çınar, Ankara Ün. İletişim Fak. Radyo TV Sinema 3. Sınıf
70
Staj Hikayem:
Staj Sırasında:
En başta bu yazı aracılığı
ile Sayın İbrahim Çeçen
Bey’e teşekkürü bir borç
biliyorum. Ben ve benim
gibi yüzlerce öğrencinin
okumasına yardımcı oluyor.
Maddi ve manevi eksikliğini
hissettirmeyen IC Vakfı’na ve
gelecekle alakalı planlarımı
yaparken daha emin adımlar
atmama yardımcı olan, benim
yol göstericim ve Çeşme
Marina’da çalışmam için
gerekli uğraşları sağlayan
Sevgili Mentorüm Mesut Tokta’
ya teşekkürü bir borç bilirim.
Öğrenim hayatım boyunca
bölümüm dışında farklı
sektörlerde deneyim yaşamak
istemişimdir, çünkü bu farklı
departmanlarda çalışan
insanları tanımak, iş hayatını
ve kurum kültürünü öğrenmek
ve bakış açımı geliştirmek
için etkili olacaktı. Bu amaçlar
ile 30 iş günü staj serüvenim
başlamıştı.
Staja başlarken beklentim
insanlarla etkili konuşabilmek,
kendimi doğru ifade etmek
ve karşımdakini etkin
dinlemek, beden dilini
kullanmak ve mümkün
olduğu kadar İngilizcemi
geliştirmekti. Bu beklentiler
sebebi ile Marina’da ticari
işler ve insan kaynaklarında
görev aldım. Müşteri
memnuniyetini öğrenmek
ve düşüncelerini tam
olarak saptamak için anket
çalışması yaptım ve böylece
müşterilerimizin marina
hakkında beğendiklerini,
beğenmediklerini belirledik.
Bu, var olan geliştirme
alanlarını saptamamız için
önemliydi. İzlenimlerimi
Marina Müdürümüz Can
Akaltan ile paylaşmaktaydım.
Yaklaşık 20 gün içinde 180
kişiye anket çalışmamızı
uygulamış ve tamamlamıştım.
Staja başladığım ilk günden
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
itibaren farklı departmanlarda
bulunmak istedim, muhasebe
ve ön büroda görev aldım,
bu departmanlarda da
çeşitli gözlemler yapma
fırsatı buldum. Örnek
vermek gerekirse muhasebe
departmanında bulunduğum
süre zarfı, benim için ‘Sabır
Dersi’ saatleriydi. Benim
gibi sabırsız bir insan için
ders niteliğindeydi. Kurum
içinde kurduğumuz birebir
ilişkilerde, büyüklerimizin de
dediği gibi ‘’ne kadar farklı
insanlarla diyalog kurulursa,
istisnasız hepsinden bir şeyler
öğrenilir’’, ve ben çok şey
öğrendim.
İnsanları tanımaya çalıştım,
bence stajın en önemli kısmı
buydu. 30 günlük kısa bir
zaman diliminde marinanın
‘’Boncuğu’’ olmuştum. Bu ismi
bana koyan Ticari ve İdari İşler
Müdürümüz Tahir Doğan’dı,
kısa sürede diğer çalışanlarla
samimi ilişkiler kurduk.
71
Zamanla oluşan karşılıklı
sevgi ortamında bu isimle
anılmıştım. 1 ay boyunca
ailemden uzaktaydım. Ailemi
çok özlemiştim, benim için
çok değerli olan babaannemi
özlemiştim. Babaanne
sevgimi Sayın İbrahim Çeçen
Bey’in ablaları, çok kıymetli
Gazel ve Kibar Teyzeler ile
giderdim diyebilirim. O kadar
tatlılar ki onlarla çay içmek,
anılarını dinlemek ve beraber
televizyon izleyip yorumda
bulunmak hoş sohbetlerde
bulunmak benim için bir
zevkti.
Staj Neler Kattı:
Kendi kendime
öğrenemeyeceğim bilgi
paylaşımı, çözüm odaklılık,
kaynakları etkin kullanma,
ekip çalışması, kurumsal
farkındalık, müşteri odaklılık,
yönetimsel yetkinlik, analiz
ve raporlama yöntemlerini
öğrendim. Bu sayede daha
sağlıklı kariyer planları yapar
hale geldiğime inanıyorum.
Yüksek lisansımı bu konular
üzerine yapmaya karar
vermemdeki tek sebep,
bu birimde geçirdiğim
1 ayda gördüklerim ve
öğrendiklerimdi.
Çalıştığım yerden keyif aldım,
çalıştığım yeri benimsedim,
benim için çok iyi bir
staj süreciydi ve bir sürü
eğitmenim oldu diyebilirim.
En büyük öğreticilerimden
biri olan Elif Koç’un, her
işe başladığımızda ‘Of yok
çalışmak var.’ sözüyle ve
stajımın en başından beri
beni yönlendirmesi, bana
marinacılık hakkında temel
bilgileri öğretmesi, maddi
manevi her konuda yardımı
için çok şanslıydım.
Kariyer planlama üzerine
tavsiyeler veren İlknur Güzel
ve Toker Gürer’le yaptığımız
sohbetler ve tabii ki
müşterilerimizle yaptığımız
sohbetlerden de çok şey
öğrendim.
Staj Ortamı:
Çok ilginç gelebilir ama
sanki arkadaş grubunun bir
araya gelerek, ekip çalışması
şeklinde Marinaya ve
müşterilere hizmet sunması
idi. Bu sayede iş ortamımızda,
daha zevkle çalıştık ve ürettik.
Tabii ki Çeşme’nin güzel sahili
ve denizi ile de çok ferah
bir ortamdı. Ayrıca Şennur
Ablanın güzel çaylarını da
unutmamak gerekir.
Staj Adayları için:
Staj, okulu bitirmek için bir
gereklilikten öte bir fırsat
olarak görülmeli. Stajın
öğrenme ve geleceğe yatırım
açısından öneminin bilinciyle,
staj süresince de şirkette
kendine maksimum fayda
sağlamanın yolunu aramalı.
Benim klasik bir lafım var.’ ’Bu
yapacağım iş bana ne katacak?
‘’diye sorardım ve soru
sormaktan asla çekinmeyin.
Staj süresince neleri görmeyi
hedeflediğini belirle, neleri
öğrenmeyi planlıyorsun diye
kafanda oluştur. Bazı işler
basit ya da sıradan gelebilir
ancak sonradan anlarsınız
ki, bu işler, işin mutfağını
görmemizi sağlar, çalışanların,
çalışma koşullarını ve çalışma
şeklini bildiğiniz için daha
isabetli kararlar verebiliriz.
Herkese sevgilerimle…
İçten Bakış okurlarına
IC Vakfı, bursiyer olmamın
dışında, bana DİA Holding
bünyesinde staj yapma
imkanı sunmuştur. Hayali
çizimlerin ötesinde, şehir
tasarımcıları ve mimarlar
ile düzgün ve kapsayıcı
bir organizasyonun
içinde olmak gurur
vericiydi. Her iş için ciddi
ve hummalı bir çaba
gösterilmesi, aslında bizim
kolaylıkla gerçekleştiğini
düşündüğümüz projelerin,
ne kadar ince ince
düşünülerek yapıldığını ve
çok emek harcandığını bir
kez daha hatırlattı. Stajım
süresince mesleki bilgi,
beceri ve bakış açım pozitif
yönde gelişme gösterdi. Staj
süremi, bu büyük ailenin
samimiyeti ve sıcaklığının
farkındalığına vararak başarı
ile sonlandırdım.
IC Vakfı bursiyeri olarak
ayrıcalıklı olduğumu
hissettiren IC Vakfı kurucusu
Sayın İbrahim Çeçen
Bey’e ve Vakıf Üyelerine
teşekkürlerimi sunuyorum.
Sevgi ve sayglarımla,
Melisa ASLAN
İstanbul Yıldız Teknik
Üniversitesi Mimarlık 3. Sınıf
BURSİYERİMİZ RIDVAN BAHADIR,
‘’EVS-AGH’’ AVRUPA GÖNÜLLÜ HİZMETİ
PROGRAMI İLE AVUSTURYA’DA
Merhaba arkadaşlar.
Bu yazımı, şu an AGH projesi
vasıtası ile geldiğim ve 10 ay
kadar burada bulunacağım
Avusturya’ nın, Viyana’dan
Söze ilk yaptığım işle
başlayayım. Burada bir gençlik
merkezinde çalışıyorum.
Çalışıyorum dediğime
bakmayın, haftanın üç günü
5 saat çocuklar ile futbol,
basketbol, play station vs.
oynuyorum.
Avusturya’da bu gençlik
merkezleri çok yaygın.
Çocuklar sokakta oynamak
yerine bu merkezlere
gidiyorlar. Bu sayede güvenli
ortamlarda büyüyor ve
sokağın bilinmezliğinden
de uzak durmuş oluyorlar.
Çalıştığım gençlik merkezi
bir derneğe ait, Verein
Jukus... (Burada birçok sosyal
proje, özel sektör tarafından
gerçekleştiriliyor. Devlet de
sosyal projeleri hibeler ile
destekliyor.) Derneğin sahibi
ise bir Türk, bu arada
gençlik merkezinde de birçok
Türk çocuk var, aslında
Graz’da Türk nüfus oldukça
fazla, Türkler Avrupa’nın her
yerinde... Bu dernek aracılığı
ile bazen farklı projeler de
yapıyoruz. Örneğin burada
Türkçe-Kürtçe bir film festivali
düzenledik. Türkiye’de daha
önce gösterime giren 10 kadar
filmi festival dahilinde buraya
taşıdık. cAmaç filmlerimizi
Avrupalılara ve Avrupalı
Türkler’e tanıtmaktı.
sonra en büyük ikinci şehri
olan Graz’dan yazıyorum.
Büyük dediğime bakmayın,
toplam 250 bin nüfusu olan
bir şehirdir... Zaten Avusturya
dediğimiz yer de, 8 milyon
nüfusa sahip küçük bir ülke.
Ama bu sizde kötü bir izlenim
uyandırmasın. Aksine dolu
dolu, canlı bir kültür şehri
burası.
72
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Türklerden beklediğimiz
ilgiyi göremedik ama
Avusturyalılara filmlerimizi
çok sevdirdik ve bu beni çok
mutlu etti.
Biraz da Graz’dan ve buradaki
yaşamımdan bahsetmek
istiyorum. Graz tipik bir
Avrupa şehri. Eski, yüksek
çatılı binalar, tramvaylar,
kiliseler, müzeler, opera
binaları ve en önemlisi şehrin
ortasından geçen bir nehir,
Mur Nehri… Bunun haricinde
Graz tam bir öğrenci şehri,
fiyat anlamında değil, zira
pahalı bir şehir burası.
Aslında Avrupa’nın her yeri
para farklı nedeni ile pahalı
bizim için. Çok fazla öğrenci
var ve hepsi de İngilizceye,
tıpkı tüm Avusturya Halkı
gibi çok hakim. Öyle ki, tüm
bir yıl boyunca Almancaya
hiç bir zaman ihtiyaç
duymadan yaşayabilirsiniz.
Burada dersleri ingilizce olan
yabancı öğrencilerin birçoğu
Almanca bilmiyor mesela...
Bana gelecek olursak... Ben
burada öncelikle İngilizcemi
geliştirmeye çalışıyorum, her
fırsatta yabancı arkadaşlar ile
sohbet ediyorum. Onlarla bol
bol bir yerlerde buluşuyorum.
Burada kültür ve sanata çok
değer verilen bir ortamdayım.
Bunu değerlendirmek istedim
ve bu sebeple bir fotoğrafçılık
kursuna başladım.
Fotoğrafçılık konusunda
deneyim kazanmak istiyorum.
Ayrıca Avusturya çok
güzel dağlara ve doğal
güzelliklere sahip. Bol bol
doğa yürüyüşleri yapıyorum.
Doğayı keşfediyorum ,
bisiklete biniyorum. (Aslında
hep bisiklete biniyorum,
çünkü burada en yaygın
ulaşım aracı bisiklet.)
Hayatımda hiç görmediğim
kadar bisiklet gördüm burada!
Şu ana kadar hiç yapmadım
ama kayak yapmayı da çok
istiyorum , zira burada çok
yaygın bir spor. Bunların
haricinde bol bol gezmek
istiyorum. Avrupa’nın birçok
yerini görmek istiyorum.
Şimdiye dek Viyana,Venedik
ve Roma’yı görme şansım
oldu. Başlangıç Eğitimi için
73
RIDVAN BAHADIR
Gazi Üniversitesi İ.İ.B. Fak.
Uluslararası İlişkiler Bölümü 4. Sınıf
gittiğim Viyana gezisi de çok
eğlenceli idi. Hatta hayatımın
en eğlenceli günlerindendi. Bir
sürü aktivite, Viyana turları,
sohbetler, oyunlar, yemek
yarışması..unutulmaz dört
gün geçirdim. Şu an için hala
yeniyim burada. Yaşadığım
kültür şokunu üzerimden
atıyorum ve eminim herşey
daha da güzel olmaya
başlayacak benim için. İleride
tekrar yazma şansım olursa
gelişmeleri sizlerle paylaşmak
isterim.
Yazacak çok şey var aslında…
Kimini yazdım, kimini
yazamadım, kimini de
anlatamadım... Böyle bir
tecrübeyi anlatmak çok zor. En
iyi yolu bunu yaşamak… Bunu
herkesin yaşamasını da can-ı
gönülden isterim. Madem
böyle bir proje var, neden
katılanlar biz olmayalım.? En
çok bizim ihtiyacımız var.
Avrupalı gençler her zaman
bir şekilde böyle projelere
katılma şansı buluyorlar. Ama
biz... Anadolu’da bir laf var.
“Uzayan kol bizden olsun”.
Madem birileri bu projelerde
görev alacak, o zaman en
çok biz katılalım, en çok
biz faydalanalım ve fayda
sağlayalım.
Bu arada bu projelerden kabul
almak sanıldığı kadar da zor
değil. Zaten IC Vakfı her türlü
desteği bizden esirgemiyorlar.
Onlara da çok teşekkür etmek
isterim. Kabul olayından sonra
bizlere düşen tek iş ise valizi
hazırlamak oluyor. Bu arada
valizinizi fazla doldurmayın,
sınır 20 kg. bilginiz olsun!
Sevgi ve Saygılarımla,
birincilik ile mezun olan bursiyerlerimiz
Dr. Abdullah BAYAT
Mezun Birincimiz
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi
Ağrı Doğubeyazıd Top. Sağ. Mer. Doktoru
Tıp fakültesi hayatıma başlarken, ailemin
desteğinin yanında Sayın İbrahim ÇEÇEN Bey’in
kurmuş olduğu vakfın ve çalışanlarının desteğini
de daima beraberinde hissettim...Üniversite
hayatımız boyunca ailelerimiz gerçekten
çok emek sarf ediyor...Hem maddi anlamda
ellerinden geleni yapıyorlar, hem de uzakta
olan çocuklarının manevi yoksunluğunu da
gidermeye çalışıyorlar. Biz evlatlar olarak hiç bir
zaman ebeveynlerimizin değerlerini bilmemezlik
etmemeli, eğitim hayatımız boyunca bize
destek olan tüm kurumlara, özellikle bizim için
IC Vakfı’na şükran duymalıyız. Zorlu ve aynı
zamanda güzel geçen fakülte yaşamım boyunca
aileme layık olmaya çalıştım ve bölümümü
birincilikle bitirdim. Bu güzel duyguyu aileme
yaşattığım için çok mutluyum. Şimdiki öncelikli
hedefim ise, iyi bir hekim ve halkımıza faydalı
bir birey olabilmektir. Bu noktaya gelmemi
sağlayan başta annem ve babamın sıcacık
ellerinden öpüyor, destekleri için ağabeyim
Mehmet Bayat ve tüm kardeşlerime teşekkür
ediyor, Sayın İbrahim Çeçen Bey’e ve vakıf
çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum.
2009 yılı üniversite sınavı sonucunda Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe
Öğretmenliği bölümüne yerleştim. Her öğrenci gibi
ben de burs arayışlarına girmiştim. İbrahim Çeçen
Vakfı’na yaptığım burs başvurusu kabul olmuş,
IC Vakfı ailesinin bir üyesi olmuştum. Önceleri
bu durumun avantajlarını anlayamamıştım, ta ki
Vakıf Müdürü Meral Dinçer Ağrı’ya gelip, vakfı
ve vakfın faaliyetlerini bize anlatana kadar… IC
Vakfı Bursiyerlerine sadece maddi anlamda destek
olmuyordu aynı zamanda üst düzey holding
çalışanları bizlere danışmanlık yapıyorlardı.
Bir sıkıntımız olduğunda bizimle birebir
ilgileniyorlardı. Vakfın faaliyetleri arasında
sanat, sosyal yardım, sertifika programları,
kişisel gelişim seminerleri gibi çeşitli etkinlikler
mevcuttu. Özellikle vakfın bursiyerlerini IC
Holding bünyesinde çalıştırması ilgimi çekmişti.
Vakıfla iletişime geçerek Antalya’da IC Green
Palace Hotel’de 2011 yılının yaz ayında çalıştım.
Orada farklı milletlerden insanlarla tanışıp
yabancı dilimi geliştirme fırsatı buldum. 2013
yılında Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Türkçe
Eğitimi bölümünden bölüm birincisi olarak mezun
oldum. Halen aynı üniversitede Türkçe Eğitimi
Anabilim dalında yüksek lisans yapıyorum.
Sayın İbrahim Çeçen Bey’e ve IC Vakfı’na eğitime
yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ederim.
74
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
Mehmet DEMİRHAN
Mezun Birincimiz
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Türkçe Eğitimi Böl. Yüksek Lisans Öğrencisi
75
BURSİYERİMİZ EMRAH BAYRAM’IN
SOSYAL SORUMLULUK PROJESİNE IC VAKFI DESTEĞİ
‘’İLERİ DÜŞÜNÜN, GERİ DÖNÜŞÜN!’’
Erzurum’da mayıs ayında Joint
Civil Education Kuruluşu’nun
düzenlemiş olduğu ‘‘Fırsatı
Yakala Türkiye’’ adlı bir
eğitime katılmakla başladı
her şey… Eğitmenimiz Özgür
Nuri Demir aracılığı ile bu
eğitime katılmamızın ardından
projemiz oluşmaya başlamıştı.
Konu: Geri Dönüşüm… Proje
Sloganımız ‘’İleri Düşünün
Geri Dönüşün’’. Bu konuyu
seçmemizin sebebi, Üniversite
hocamız Emine Orhan’ın
geri dönüşüm alanındaki
duyarlılığı ile fikirleri ve
bulunduğumuz şehrin bu
alanda eksikliğinin olması
idi. Projemiz tamamlandıktan
sonra, ekonomik alanda
projenin uygulanması
için sponsora ihtiyacımız
bulunmaktaydı. ‘‘Vakfımız, her
alanda yapacağınız çalışmalar
ile yanınızda olacaktır. Yeter
ki sizler proje ve benzeri
uygulamalar ile bize gelin,
bizden destek isteyin asla sizi
geri göndermeyiz.’’ Bu
cümleler IC Vakfı’nın
müdürü sayın Meral
Dinçer’e ait. Bu cümleler
ezberimizde hali
hazırda dururken, tabiri
caizse Meral Hanım’ın
kapısına dayandık.
Projeyi mail ile Meral
hanıma gönderdikten
sonra verecekleri cevabı
beklemeye başladım.
Bir süre bekledik ve
nihayet olumlu yanıt
almıştık artık. İleri
Düşünün Geri Dönüşün
Projemizin sponsoru
Joint Civil Education
Kuruluşu ile birlikte,
finansal anlamda proje
maliyetinin büyük bir
kısmını İbrahim Çeçen
Vakfı karşılayacaktı.
Vakıf arkamızda,
yanımızda, önümüzde,
hep bizlerleydi.
Proje uygulama
çalışmalarına başladık.
Önce belirlediğimiz
işletmelere karton
kutular bırakıp projeyi anlatıp,
petleri toplamaya koyulduk.
Projemizi yerel yayın kanalı
ile halkımıza duyurduk.
Etkinliklerde giyeceğimiz
tişörtleri de temin ettik.
Bu süreçte tahmin edilenin
dışında bazen olaylar
gelişiyordu. Hedef kitlemizle
konuşmak ve projeyi anlatmak
hayli zor bir durumdu fakat
kendi gelişimimiz adına
mükemmel bir etkinlik
Emrah Bayram, AİÇÜ Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği 4. Sınıf
76
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
olduğunu anladık. Hayat boyu
öğrenme dedikleri program bu
olmalıydı.
En çok sorulan sorular:
‘‘E ne olacak bunları
topladığınız zaman’’?
-Çevremize sahip çıkacağız,
doğamıza daha az zarar
vermiş olacağız.
‘‘Para kazanıyor musunuz’’?
-Hayır bunlar gönüllülük
ilkeleri çerçevesinde
yürütülen işler , diyorduk.
Tepkili de olan var, destek
olan da... Bize pet plastik
toplayan, ulaştıran, ne
yapmaları gerektiğini arayıp
soran arkadaşlarımız da
oldu. Bu bizleri çok mutlu
ediyordu. Güçlü olduğumuzu
ve ihtiyaçlara cevap veren iş
yaptığımızı anlamıştık. Mavi
kapak toplama, halkımız
arasında büyük bir yaygınlık
kazanmıştı. İnanıyorum
ki geri dönüşüm bilinci,
yapılacak desteklerle yaygınlık
kazanacaktır.
Bizler 10.000 plastik pet
atık toplayıp geri dönüşüme
kazandırıp çevremize
ve halkımıza duyarlılık
kazandırmış olacağımıza
inanıyoruz. Üniversite öğrenci
arkadaşlarımıza da, örnek
olarak başka projeler meydana
getirmiş arkadaşlarımız
ile birlikte, ilham kaynağı
olmayı hedefliyoruz.
Bu konuda, vakfımızın
desteklerini esirgemeyeceğine
gönülden inanıyorum. Proje
arkadaşlarım Nazime Toprak,
Ayşe Tatlı, Özge Çarkçı
ve Emre Karagöz adına,
projemizin ana sponsoru IC
Vakfı Yönetimine, sonsuz
teşekkür ederiz.
77
IC VAKFI AĞRI’DA
MEZUN BURSİYERLERİMİZ İLE BULUŞTU
IC Vakfı bu zamana
kadar 10.000’in üzerinde
öğrenciye karşılıksız burs
vererek, onların eğitimlerine
katkıda bulunmuştur. Bunun
da ötesinde, bursiyerlerimiz
ile kocaman bir aile olduk,
okul dönemlerinde olduğu
gibi, mezuniyetleri ertesinde
de gönül bağımız hiç
kopmadı. Bursiyerlerimizin
kurdukları güzel gelecek ve
başarıları, her zaman bizlere
büyük bir mutluluk ve gurur
vermektedir.
İşte bu gönül bağı ile,
IC Vakfı Müdürü Meral
Dinçer, Ağrı’da yaşayan
mezun bursiyerlerimiz ile
İbrahim Çeçen Vakfı ile
tanışmam Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği 4. Sınıfta
okuyorken gerçekleşmiştir.
Vakfın bursiyeri olduktan
sonra IC Vakfı her türlü maddi
ve manevi ihtiyaçlara cevap
vermiştir. Ağrı’nın çetin kış
şartlarında IC Vakfı’ndan
aldığımız maddi manevi
değerler içimizi ısıtacak
derecedeydi desek yerinde
olur.
IC Vakfı’nın bize vermiş
olduğu değerler karşılıksız
kalmamalıydı. Kendi adıma
söylemek gerekirse zaten
buluştu. Bugün Ağrı’nın
sağlık hizmetlerinin önemli
isimlerinden Ağrı İl Sağlık
Müdürü Dr. Seyfettin
Yeşilboya, Ağrı Devlet
Hastanesi Başhekimi Dr.
Cesim Solhan ve Diş Hekimi
İlhami Yıldız ile IC Vakfı
buluşması, ‘‘Ağrı Toplum
Sağlığı’’ adına sorunların
ve yapılması gerekenlerin
değerlendirildiği bir
buluşma olmasının
yanı sıra, mezun
bursiyerlerimizin, üniversite
ve IC Vakfı bursiyerleri
oldukları yılları sevgi ve
özlemle andıkları samimi
sohbet ile, unutulmaz bir
gün oldu.
belli hedeflerim vardı. Ancak
Vakıf sayesinde çıtamı
yükseltmeye karar verdim
ve çalışmalarımı bu yönde
ilerlettim. İlk olarak IC Vakfı
sponsorluğu ile gerçekleşen
“Ağrı için bir Fikrim Var’’
adlı proje yarışmasında
‘’Atık Yağ Dönüşümü’’
projesiyle ödül aldım. Buna
ek olarak Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi Sosyal
Bilgiler Öğretmenliği 4.sınıfı,
Sınıf ve Bölüm Birincisi
olarak (not ortalaması:
93.93 / 3-74) bitirdiğimde
IC Vakfı yine beni yalnız
bırakmadı ve ödüle layık
görüldüm. Lisans eğitiminden
Araş. Gör. Görkem Avcı, Dokuz Eylül Ünversitesi
sonra çalışmalarıma ara
vermeden Konya Necmettin
Erbakan Üniversitesi’nde
Yüksek Lisans Eğitimime
başladım. İkametimden
dolayı Konya Necmettin
Erbakan Üniversitesinden
kaydımı silip Dokuz
Eylül Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü Sosyal
Bilgiler Eğitimi Programı’na
kaydoldum ve hali hazırda
ders aşamasını 3.36 (85.06)
ile bitirip Tez aşamasında
bulunmaktayım. Yüksek
Lisans birinci sınıf bitmişken
Bartın Üniversitesi’ne
atandım. Yaklaşık 5 ay kadar
Bartın Üniversitesi’nde
Araştırma Görevlisi olarak
çalıştıktan sonra Dokuz
Eylül Üniversitesi’ne
nakil aracılığıyla geldim.
Ve hali hazırda Dokuz
Eylül Üniversitesi Eğitim
Fakültesi İlköğretim
Bölümü Sosyal Bilgiler
Öğretmenliği bölümünde
Araştırma Görevlisi olarak
çalışmaktayım.
Her türlü desteği esirgemeyen
Sayın İbrahim ÇEÇEN Bey’e,
katkılarından dolayı IC
Vakfı’na teşekkürü bir borç
bilirim.
Geçtiğimiz
dönemlerde
başlattığınız
‘’Mentorluk’’
projesinde yer aldım. Projenin
sonraki dönemlerine katkı
sağlamak amacıyla şimdiye
kadar edindiğim deneyimleri
aktarmak istedim.
Yaklaşık 1,5 sene önce
proje başlatıldığında,
Vakıf, okuduğum bölümde
bir öğretim görevlisinin
projeye katılarak bana
‘gönüllü mentorluk’ yapmak
istediğini aktardı. İlk andaki
şaşkınlığım yerini mentorumla
tanışma heyacanına bıraktı.
Mentorum Çağatay Durukan
ile okulumuzda ders veriyor
olmasına rağmen, daha
önce tanışamamıştım. Bir
telefon görüşmesinden
sonra buluştuk. Aynı okulda
78
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013
olduğumuz için sık sık
görüşme şansımız oldu.
Derslerimden sosyal hayatıma,
kariyerimden eğitimime kadar
neredeyse her konuda sohbet
ediyorduk. Çağatay hocam,
sohbet ettiğimiz konularda
karar verici olmaktan çok,
yorum yapıyor, tavsiyelerde
bulunuyor ve hayatımı
yönlendirebilmem adına
tecrübelerini aktarıyordu.
Kitap tavsiyelerinden film
önerilerine kadar birçok
yol ve yöntemle bana eşsiz
katkılarda bulundu. Çeşitli
vesilelerle Çağatay Hoca’nın
ailesi, çocukları ve dostlarıyla
bir araya gelmem, birlikte
bulunduğumuz etkinlikler,
Çağatay Hoca’nın en önemli
günlerimde beni yalnız
bırakmaması ve daha birçok
ayrıntı, projenin bana
tavsiyelerde bulunan bir
mentordan çok, ebedi bir
dost, hatta bir aile ferdi
kazandırdığını söylesem
abartmış olmam.
İnsanın her başı sıkıştığında
tereddütsüz başvurabileceği
kaç insan vardır ki hayatında?
Şimdi benim hayatımda bir
kişi daha var. Projenin devam
ederek birçok öğrencinin daha
hayatına katkı sunmasını
gönülden arzuluyorum.
Dahası, bir gün bu projeye,
mentor olarak katkı sağlamayı
diliyorum. Bana böyle tarifsiz
bir deneyim edindirdiği için
IC Vakfı ailesine sonsuz
teşekkürler. Tüm katkılarınız
için minnettarım. Vakfın bir
bileşeni olmaktan bir kez daha
onur duydum.
Çetin Özçetin-Mezun Bursiyer
Muğla Üni. Turz. ve Otel. İşt.
79
‘‘Ağrı İli’nin
2013 Yılında IC Vakfı ve Ağrı İbrahim
Çeçen Üniversitesi iş birliği ile
düzenlenen, Türkiye geneline yönelik
‘’Ağrı İli’nin Turizm Potansiyeli’’
konulu araştırma ve proje yarışması
sonuçlandı.
Turizm Potansiyeli’’
Araştırma Yarışması
1. İÇTEN BAKIŞ
ÖDÜLLLERİ
SAHİPLERİNİ BULDU
ÖDÜLLERİ
İBRAHİM ÇEÇEN VAKFI
Yarışma Birincisi ‘‘NUH’UN ŞEHRİGÜNEŞİ KUCAKLAYANLAR’’ adlı
projesi ile Ankara’dan Arş. Gör. Kübra
YILDIRIM,
AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ
1. ARAŞTIRMA PROJE YARIŞMASI
AĞRI İLİ’NİN
TURİZM
POTANSİYELİ
Son Başvuru Tarihi
SEÇİCİ KURUL:
Dr.Mehmet Tekinarslan – Ağrı Valisi
5 Ekim 2013
Prof.Dr. İrfan Aslan – Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr. A.Akın Aksu – Akdeniz Üniversitesi, Turizm Fakültesi Dekanı
Osman Ayık – Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı
Serhat Çeçen – IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Günseli Çeçen – IC İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Abdullah Keleş –ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi
Dr.Meral Dinçer – IC İbrahim Çeçen Vakfı Müdürü
www.agri.edu.tr
Yarışma Seçici Kurul Üyeleri, Ağrı
Valisi Dr. Mehmet Tekinarslan, Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. İrfan Aslan, Akdeniz
Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Akın Akarsu, Türkiye Otelciler
Federasyonu Başkanı Osman Ayık,
IC Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Serhat Çeçen, IC Vakfı Yönetim Kurulu
Başkanı Günseli Çeçen, ICF Airport
Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Keleş
ve IC Vakfı Müdürü Dr. Meral Dinçer’in,
Türkiye’nin her yerinden, birbirinden
kıymetli çalışmaları titizlikle
değerlendirerek dereceye girenleri
belirlediği yarışmada;
ÖDÜLLER
Birincilik: 10.000 TL
İkincilik: 8.000 TL
Üçüncülük: 6.000 TL
(Eserlerin kitap halinde yayınlanması)
www.icvakfi.org.tr
Yarışma Şartnamesi IC Vakfı'ndan veya [email protected]’den temin edilebilir.
Başvuru : İbrahim Çeçen Vakfı, Kızılırmak Sokak No:31 Kızılay-ANKARA
Tel.(0312) 417 82 64 - Faks.(0312) 417 82 96
Yarışma İkincisi
‘‘AĞRI İLİ’NDEKİ TURİZM DEĞERLERİNİN
YATIRIM MERKEZİNE SAĞLIK
TURİZMİNİN OTURTULARAK BÖLGENİN
TURİZM POTANSİYELİNİN YENİDEN
KEŞFEDİLMESİ’’ adlı projesi ile
Ankara’dan Haşem ASLAN,
Yarışma Üçüncüsü
‘‘AĞRI İLİ’NİN TURİZM POTANSİYELİ’’
adlı projesi ile Şanlıurfa’dan Aslı
ÇELİKEL & Sultan YÜKSEKKAYA &
Harika SOLMAZ oldu.
Yarışmada dereceye giren katılımcıların
birincilik ödülü 10.000 TL, ikincilik
ödülü 8.000 TL ve üçüncülük
ödülü 6.000 TL, yapılacak tören
ile kendilerine takdim edilecektir.
Dereceye giren araştırmaların yanı sıra,
katılımcılarımızdan Sinan Kocaman,
Deniz Tavus ve Mikail Kırboğa’nın
araştırmaları, IC Vakfı tarafından
yayımlanacak yarışma kitabında yer
almaya hak kazanmıştır.
Türkiye genelindeki yarışmamıza,
çok değerli katkıları için jüri
üyelerimize IC Vakfı olarak teşekkür
ederiz. Yarışmamıza ilgi gösteren
ve eserlerini bizlerle paylaşan tüm
yarışmacılarımızı gönülden kutlar,
teşekkürlerimizi sunarız.
Kül Grisi Yalnızlık
Artık martılar bile yemiyor attığım simitleri,
Bu denizdeki balıklar çoktan ölmüş,
Yıldızlar çekip gitmiş geceden,
Göğün mavisi dökülmüş,
Bulutlarda beyaz değil artık biliyor musun?
Kırmızı güller açmıyor bahçelerde,
Nerden estiğini bilmediğim bir rüzgar tüm kokunu süpürmüş,
Şimdilerde kül grisi bir yalnızlık dolaşıyor bu şehirde,
Aslında biliyordum bu kenti çok sevdiğini,
Ve giderken tüm renklerini yanında götüreceğini,
Biliyordum boynuma doladığın yalnızlığı var gücünle çekeceğini,
Beni bu kıyısız denizlere terk edeceğini biliyordum,
Oysa ben bu kıyısız denizlerden kaçarken sığınmıştım gözlerinin limanına,
Beni bir çok fırtınadan kurtarmıştı demir attığım yüreğinin durgun kıyısı,
Şaşkın bir çocuk telaşıydım avuçlarında, kanadı kırık bir güvercin ürkekliğiydim,
Sen bir yuva sıcaklığıydın korkularıma, tatlı bir kalabalıktın yalnızlığıma,
Gittin.. birkaç yetim cümle, birde kıyısız denizler düştü payıma,
Şimdi kül grisi bir yalnızlık dolaşıyor bu şehrin sokaklarında,
Köşe bucak kendimden kaçıyorum, her adımda kendimle karşılaşıyorum,
Gitmelerin hala kanıyor bastığın kaldırım taşlarında,
Söküyorum kaldırım taşlarını, barikatlar kurup kendimle çatışıyorum,
Yetmiyorum kendime, yalnızlığı alıp şakağıma dayıyorum,
Her tetikte gitmelerin sızıyor beynimden yüreğime,
Her tetikte gittiğini yeni yeni anlıyorum,
Ve gittin işte.. yetim cümleler birikti içimde,
Hiçbir dilde karşılığı olmayan kelimelere sakladım seni,
Sen, ömrümün en acemi katili;
Artık hiçbir şiir yasal yollarla anlatamaz bana gözlerini…
Vedat TELHAN
AİÇÜ Rektörlük, Çay Ocağı Görevlisi
80
İÇTEN BAKIŞ › ARALIK 2013

Benzer belgeler

Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı

Sayı 4 - İbrahim Çeçen Vakfı İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türkan Çeçen Yayın Koordinatörü Dr. Meral Dinçer Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep Çeçen

Detaylı

merhaba - İbrahim Çeçen Vakfı

merhaba - İbrahim Çeçen Vakfı Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep Çeçen Koordinatör Yardımcıları Ayça Jones Neslihan Arslan Dergi Tasarımı Ersin Deniz Durum Yayın İdare Yeri Kızılırmak Sokak No:31 Kocatepe...

Detaylı

Sayı 5 - İbrahim Çeçen Vakfı

Sayı 5 - İbrahim Çeçen Vakfı İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türkan Çeçen Yayın Koordinatörü Dr. Meral Dinçer Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep Çeçen

Detaylı

Sayı 10 - İbrahim Çeçen Vakfı

Sayı 10 - İbrahim Çeçen Vakfı Yayın Sahibi İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Yayın Sahibi İbrahim Çeçen Vakfı adına Sorumlu YazıÇeçen İşleri Müdürü Ayşe Günseli Aslı Türkan Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türka...

Detaylı

Sayı 9 - İbrahim Çeçen Vakfı

Sayı 9 - İbrahim Çeçen Vakfı Yayın Sahibi İbrahim Çeçen Vakfı adına Ayşe Günseli Çeçen Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Türkan Çeçen Yayın Koordinatörü Dr. Meral Dinçer Yayın Danışmanları Aysel Çeçen Başbuğ Ruhi Yamaner Zeynep ...

Detaylı