Baba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci

Transkript

Baba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci
9
saray
Sayı:108
15 Aralık 2013
Tayvan 50’nci ‘Altın At’ film
ödülleri sahiplerini buldu
Saray-Ajanslar
İzleyici oyuyla seçilen en iyi film ise Hong Kong yapımı “Büyük
Usta” oldu.
Uzakdoğu sinemasının tüm ünlüleri bu yıl 50’ncisi düzenlenen
Altın At Film Ödül Töreni’nde buluştu.
Tayvan’ın başkenti Taypey’deki ödül töreninde Singapurlu yönetmen Anthony Chen’in ülkesindeki bir ailenin dramını konu aldığı
“Ilo Ilo” en iyi film ödülünü aldı.
Chen’in filminde bir anneyi canlandıran aktris Yeo Yann Yann ise
“en iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülüne layık görüldü.
Yine aynı film Chen’e “en iyi yeni yönetmen” ve “en iyi orijinal senaryo” ödüllerini kazandırdı. Hong Kong yapımı “Büyük Usta” filmi
birçok ödül getirdi.
Filmde oynayan Çinli Aktris Zhang Ziyi “en iyi kadın oyuncu” seçildi. Film “en iyi görüntü yönetmeni, en iyi sanat yönetmeni, en iyi
görsel efekt, en iyi makyaj ve köstüm tasarımları” ödüllerini birden
topladı.
Tayvan kökenli Malezyalı yönetmen Tsai Ming-Lian “Sokak köpeği” adlı filmiyle “en iyi yönetmen” ödülüne uzandı. Filmde oynayan
aktör Tayvanlı Lee Kang-sheng ise “en iyi erkek oyuncu” ödülünün sahibi oldu.
İzleyici oyuyla seçilen en iyi film ise Hong Kong yapımı “Büyük
Usta” oldu. Yaklaşık 40 filmin aday gösterildiği Altın At Film Ödülleri’nde jüri başkanı olarak Oscar ödülü sahibi Andy Lau görev
yaptı.
Baba oğul ilk defa aynı filmde
Saray-Ajanslar
Bir mafya babasını oynayan Cüneyt Arkın’ın
gençliğini oğlu Murat Arkın oynadı
Yeşilçam’ın ve Türk sinemasının ünlü isimlerinden Cüneyt Arkın ve oğlu Murat Arkın
ilk kez bir sinema filminde birlikte rol aldı.
Filmde acımasız bir mafya lideri olan 70 yaşındaki Kara Cemal’i canlandıracak Cüneyt
Arkın’ın gençliğini, oğlu Murat Arkın canlandırıyor.
Dünyanın en başarılı Wing Tsun ustalarından
biri olan Emin Boztepe’nin başrolde olduğu aksiyon filmi, yeraltı dünyasında hayatı
boyunca kötülük yapmış bir tetikçinin ve ona
ihanet eden manevi babasının hikâyesini
anlatıyor.
RAKİBİ HOLLYWOOD’DAN GELDİ
Hollywood’un ünlü isimlerinden Edoardo
Costa, Türkiye’de ilk kez rol alacağı filmde
İtalyan lakaplı Francesco Sasso’yu can-
landırıyor. Şehirde korku salan bir tetikçiyi
canlandıran Costa, ‘kiralık katillerin Ferrarisi’
olarak izleyicinin karşısına çıkacak. Boztepe
ile aksiyon dolu sahneleri paylaşacak olan
Costa, filmde tek rakibi olan Kadir Korkut’a
zorlu anlar yaşatacak.
Yönetmeniliğini Alper Çağlar’ın üstlendiği
filmde Öykü Gürman, Kaan Urgancıoğlu,
Çağdaş Agun ve Hollywood’un ünlü aktörlerinden Edoardo Costa da yer alıyor. Türk
sinemasında iyi bir aksiyon filmi olarak iz bırakmayı hedefleyen film Mart ayında vizyona
girecek. Panzehir, Insignia Yapım ve Çağlar
Arts işbirliğiyle çekilen bir aksiyon filmi. Wing
Tsun ustası Emin Boztepe, Panzehir’de
hayatı boyunca kötülük yapmış bir tetikçiyi
canlandırıyor. Filmde, Elsa Lund adlı kör
bir piyaniste aşık olunca mafyanın karanlık
dünyasından çekilmeye karar veren bir suç
makinesini canlandırıyor.
25 yıl sonra Barış Manço ile
7’den 77’ye
Nobel Ödülleri sahiplerini buldu
Saray-Ajanslar
Nobel Ödülleri, İsveç Kralı Carl XVI Gustaf tarafından sahiplerine verildi.
Alfred Nobel’in ölüm yıldönümünde verilen Nobel Ödülleri için Stockholm Kultur
Huset’te tören düzenlendi. Törende daha önce açıklanan tıp, kimya, fizik,
edebiyat ve ekonomi ödülleri sahiplerini buldu. Nobel Fizik Ödülü’nü Belçikalı
François Englert ve İngiliz Peter W. Higgs, Nobel Kimya Ödülü’nü Amerikalı Martin Karplus, Michael Levitt ve Arieh Warshel, ekonomi dalındaki ödülü
ABD’deki Chicago Üniversitesi’nden ABD’li Eugene F. Fama ile Lars Peter
Hansen ve Yale Üniversitesi’nden Robert J. Shiller,Nobel Tıp Ödülü’nü ise
Almanya’dan Thomas C. Südhof ile Amerikalı James E. Rothman ve Randy
W. Schekman aldı. Nobel Edebiyat Ödülü verilen Kanadalı yazar Alice Munro törene katılamazken, ödülü kızı Jenny Munro aldı. Nobel Barış Ödülü ise
dünyadaki kimyasal silahların tasfiye edilmesi sürecine yaptığı büyük katkılardan dolayı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (KSYÖ) verildi. Ödülü
KSYÖ Genel Direktörü Ahmet Üzümcü, Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenen
törenle almıştı. İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt ile Prenses Viktoria, Güney
Afrika’da Nelson Mandela’nin cenaze törenine katıldıkları için Stockholm’deki
Nobel Ödülleri törenlerine katılamadı. Törenin ardından ödül sahipleriyle birlikte
Kral Carl XVI Gustaf, Kraliçe Silvia, bakanlar, parti başkanları ve çok sayıda
davetli, Stcokholm Belediyesi’nde verilen Nobel yemeğine katıldı. Ayrıca bu yıl
Nobel Ödül töreni protestoya da sahne oldu. 2010 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alan Çinli aktivist Liu Xiaobo’nun hala cezaevinde olduğunu kaydeden 3
kişi, törenin yapıldığı binanın önünde soyunarak, aktivistin serbest bırakılmamasını protesto etti. Soğuk havada soyunup, törenin yapıldığı binaya doğru
arabalar arasında koşmaya başlayan 3 kişinin de Çinli olduğu açıklanırken,
şair, ressam ve akademisyen göstericiler, polis tarafından yakalanarak olay
yerinden uzaklaştırıldı.
Saray-Ajanslar
7’den 77’ye programının fotoğrafları yapımcısı tarafından sergiye açılıyor.
Barış Manço ile 7’den 77’ye’ programının yayına girişinin 25. yılı nedeniyle Milli Saraylar
Müzesi Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde Erkmen Sağlam’ın objektifinden ‘’Barış Manço
ile 7’den 77’ye Fotoğrafları’’ sergisi açılıyor.
Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde 30 Kasım
Cumartesi günü açılacak olan sergide, 7’den
77’ye programının programın yapımcısı ve
yönetmeni Erkmen Sağlam’ın dünyanın dört
bir yanında çektiği 77 adet ‘7’den 77’ye’ fo-
toğrafı sergileniyor. Her fotoğrafın kısa hikayelerinin de yer alacağı sergi ücretsiz olarak
1-3 Aralık 2013 tarihleri arasında Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilecek.
Ekvator’dan kutuplara yaklaşık 140 farklı
bölgeyi dolaşarak 800 bin kilometreden fazla
yol kateden, ülkemizin bütün illerini karış
karış gezerek ekranlara taşıyan Barış Manço
anısına düzenlenen bu sergi ile unutulmaz
sanatçı bir kez daha sevgi ve özlemle anılacaktır. Büyük bir özveri ile sergiyi hazırlayan
ekip, bu özel sergiyi Türkiye’nin dört bir tarafında düzenlemeyi planlıyor.
saray
10
Sayı:108
15 Aralık 2013
‘Yaşar Kemal’in Gayriresmi Portresi’ “Orhan Kemal 100 Yaşında”
Saray-Ajanslar
Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin
düzenlediği ‘Yazarın Gayri-
resmi Portresi’ etkinliklerinde
Yaşar Kemal ele alınacak.
Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin
düzenlediği ‘Yazarın Gayriresmi Portresi’ söyleşileri yeni
sezona hızlı bir başlangıç
yapıyor.
Sibel Oral ve Elif Tanrıyar’ın
hazırladıkları ‘Yazarın Gayriresmi Portresi’nin Ekim
ayında ele alacağı isim Yaşar
Kemal.Nebil Özgentürk’ün
katılacağı etkinlikte, yazarın
edebi kimliğinin arkasında
yatan insan hikâyeleri de meraklı okurla paylaşılacak.
Son kitabı ‘Tek Kanatlı Bir
Kuş’un da ele alınacağı etkinlikte Doğan Hızlan, Turhan
Günay, Semih Gümüş ve
Cem Erciyes de video röportajlarda Yaşar Kemal’i anlatacak.
Etkinlik yarın Beyoğlu Koç
Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde
saat 18.30’da başlayacak.
Casusluk romanlarının babası öldü
Saray-Ajanslar
Casusluk romanlarıyla ünlü
Fransız yazar Gerard de
Villiers 83 yaşında Paris’te
yaşamını yitirdi.Fransız yazar Gerard De Villiers 1960’lı
yıllardan bu yana dünya
çapında en çok okunan seri
kitaplardan olan S.A.S. (Son
Altesse Serennissime) romanlarının yazar ve yayıncısıydı.De Villiers serinin ilk bölümünü 1965 yılında “S.A.S.
in Istanbul” adı altında
yayımlamıştı. Serinin 2004
yılında yayımlanan 154’üncü
bölümüne de “İstanbul Şebekesi” adını vermişti. Serinin
200’üncü ve son bölümü bu
yıl “Kremlin’in İntikamı” adıyla
satışa sunulmuştu.S.A.S. serisinin 1965 yılından bu yana
dünya genelinde 100 milyon
adetten fazla sattığı belirtiliyor.Seride Malko Linge
adlı Avusturyalı bir prensin
CIA adına dünyanın dört
bir yanındaki taşeron faaliyetlerine yer veriliyor. De
Villiers neden bir Avusturyalıyı “kahraman” seçtiğini
“İngiliz olamazdı, onların
Bond’u vardı. Fransız da
olamazdı. Kimse ciddiye
almazdı. Peynir ve şarap
dışında yurtdışında saygınlığımız yok” şeklinde açıklamıştı.
Serinin adı, kolay okunması nedeniyle süpermarket
ve tren garlarındaki kitapçılarda en çok satılan yayın
olunca “gar romanı” olarak
da ün yapmıştı.Gerard de
Villiers kendisini “anti-kominist, anti-İslamist, anti-sosyalist, liberal ve sağcı”
olarak tanımlıyordu
Çukurova Kitap Fuarı 7. yılına girerken Orhan Kemal’in 100.
doğum yılını kutluyor.
Bu sene 14–19 Ocak 2014 tarihleri arasında TÜYAP Adana
Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Çukurova 7. Kitap Fuarı edebiyatımızın çok değerli ismi Orhan
Kemal’i çeşitli etkinliklerle anmaya hazırlanıyor.
Orhan Kemal’in doğumunun 100. yılı dolayısıyla bir dizi
söyleşi, panel ve sergi ile bir “Orhan Kemal 100. Yaşında
Sempozyumu” kapsamında memleketi Adana’da anılacak.
Sempozyum kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler arasında 14 Ocak Salı “Orhan Kemal’in Adana’sı”, 15 ocak Çarşamba “Edebiyattan Sinemaya Orhan Kemal”, “Orhan Kemal ve
İzleri”, 17 ocak Cuma “Yaşamı ve Eserleri ile Orhan Kemal”
yer almaktadır. Sempozyum aynı zamanda yaşamı, Adana’da
geçirdiği yıllar ve eserlerinden seçme metinlerden oluşan
“Orhan Kemal 100 Yaşında” sergisi ile fuar süresince kitapseverlerle buluşacak.
TÜYAP A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile
yılın ilk kitap fuarı Adana’da açılıyor. Çukurova 7. Kitap Fuarı
yurt içinden 200’ün üzerinde yayınevi ve silvil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenirken fuar süresince 50 kültür
etkinliği gerçekleştirilecek. Girişin ücretsiz olduğu fuar 14-18
Ocak 2014 tarihleri arasında 10.00-20.30 kapanış günü 19
Ocak 2014 tarihinde ise 10.00-19.00 saatlerinde ziyaret edile-
Şeb-i Arus törenleri başlıyor
‘Sinemanın Hikayesi’ İstanbul Modern’de
Saray-Ajanslar
Dünya sinema tarihini başlangıcından bugüne anlatan
15 saatlik belgesel ‘Sinemanın Hikayesi’ 19- 29 Aralık
tarihlerinde İstanbul Modern
Sinema’da gösterilecek.
İstanbul Modern Sinema,
19- 29 Aralık tarihlerinde
‘Sinemanın Hikayesi’ ile izleyiciyi dünya sinema tarihini
başlangıcından bugüne bütünüyle anlatan 15 saatlik bir
belgesel maratonuna davet
ediyor.
Beş yılı aşkın bir çalışma
sonucunda Mark Cousins’in
aynı adlı kitabını temel alarak yönettiği film, sinemanın
getirdiği yenilikleri keşfe
çıkarken sinemacıların hem
dönemlerinin tarihi olayla-
rından hem de birbirlerinden
nasıl etkilenmiş olduklarını
inceliyor.
Sessiz sinemanın ilk günlerinden Hollywood’un doğuşuna ve yıldız sistemine
uzanarak, sinemanın Rusya,
Japonya, Almanya, Fransa,
İtalya, İngiltere, İskandinavya
ve ABD’deki sanatsal evrimini kat ediyor.
‘Sinemanın Hikayesi’, izleyiciyi hem tüm zamanların en
iyi filmlerini kuşatan sürükleyici bir dünya turuna çıkarıyor, hem de Avrupa ve Amerika odaklı mevcut sinema
algısını kırarak “7. Sanat”ın
tarihini “dünyalaştırıyor”.
“Terminoloji kullanmadan,
daha anlaşılabilir bir sinema
tarihi” yazma fikriyle sinema
tarihinin önemli duraklarına
değinen belgesel, müthiş
arşiv görüntülerinin yanı sıra
Bernardo Bertolucci, Jane
Campion, Gus Van Sant,
Mevlana’nın 740. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma
Törenleri, yarın başlyor Konya’da çok sayıda kurum ve
kuruluşun işbirliğiyle bu yıl “Gönüller şad ola...” temasıyla gerçekleştirilecek törenler, Mevlana Celaleddin
Rumi ile Şemsi Tebrizi’nin buluştuğu Alaaddin Tepesi yakınlarındaki kandilin uyandırılmasıyla başlayacak.
Ardından, aynı yerden Mevlana Müzesi’ne kadar Sevgi ve
Hoşgörü Yürüyüşü gerçekleştirilecek. Çocuk semazenler, Mevlana Müzesi’nde sema yapacak. Ayrıca programın devamında,
bir Mevlevi geleneği olarak Mevlana’nın müzedeki sandukası
başında Gülbang duası okunacak.
Sema törenleri Etkinlerde, 7-17 Aralık tarihleri arasında, ilk gün
hariç, her gün 2 kez düzenlenecek sema ayin-i şerifi, Türkçe ve İngilizce Mesnevi dersleri ile başlayacak. İlk gün Yusuf
Kayya’nın genel sanat yönetmenliği ve solistliğini yaptığı Türk
Tasavvuf Müziği Konseri’nin ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Konya Türk Tasavvuf
Müziği Topluluğu üyelerince, sema gösterisi sunulacak. Mevlana’nın ebedi aleme göçtüğü gece olan 17 Aralık’taki Şeb-i Arus
(Düğün Gecesi) törenine ise Türkiye’nin yanı sıra dünyanın
pek çok ülkesinden devlet adamları, sanatçılar, bilim adamları
ve Mevlana dostları katılacak.
11
saray
Sayı:108
15 Aralık 2013
Nelson Mandela kimdir?
Nelson Mandela öldü! Güney Afrika’nın efsanevi ilk siyahi Devlet Başkanı Nelson Mandela kimdir?
İşte Mandela'nın hayatı. Güney Afrika 'nın eski Devlet Başkanı Nelson Mandela 95 yaşında vefat etti.
Nelson Mandela, ırkçılığa karşı mücadelesi ile dünyada adından söz ettirmişti. Peki Mandela kimdir?
İşte Nelson Mandela’nın hayatı:
20. yüzyılın en tanınmış siyasal tutuklularından Nelson
Rolihlahla Mandela 18 Temmuz 1918’de Güney Afrika’nın
Transkei bölgesi, Thembu
kabilesinde doğdu.
1937’de, Healdtown’a yerleşerek Fort Beaufort College’ta
eğitimine devam etti. Burada
siyasi olaylara karıştığı ileri
sürülerek okuldan uzaklaştırıldı.
1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü
bitirerek avukatlık yapmaya
başladı.
Ülkenin ilk siyah avukatı oldu.
1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Ulusal
Kongresi’ne (ANC) katıldı.
1948 yılında kongrenin
Gençlik Birliği’ne sekreter ve
1950’de başkan seçildi. Mandela, rejimin ırkçı baskı politikasına karşı kitlesel mücadeleyi örgütleyenler arasında ilk
sıralarda yer alıyordu.
ANC içinde yaptığı çalışmaların yanı sıra , Olivier Tambo
ile avukatlık bürosu açtılar.
Güney Afrika’da siyahların açtığı bu avukatlık bürosu, kısa
zamanda apartheid (ırkçılık)
kanunlarının haksız yere birer
suçlu haline getirdiği siyahların merkezi haline geldi.
-Irkçılık karşıtlığına 27 yıl
mahkumiyetMandela, 1961’de (Ulusun
Mızrağı) adlı yeni bir örgüt
kurdu.
Örgütün amacı, ırkçı rejime
karşı örgütlenecek sabotaj
eylemlerini temel alan silahlı
mücadele yürütmekti. Mande-
la’nın örgütün gelişmesi için
çalışmak, Güney Afrika dışına
yolculuklar yaparak uluslararası ilişkiler kurmak ve destek aramakla geçirdiği illegal
çalışma dönemi 5 Ağustos
1962’de tutuklanmasıyla sona
erdi.
Yasadışı grev çağrısı yapmak
ve geçerli bir pasaporta sahip
olmadan Güney Afrika dışına
çıkmak suçlarından 5 yıl hapse mahkum edildi.
Mandela Robben Island
adasında cezasını çekerken
1963’te polis ANC’nin yer altı
merkezini tutukladı ve Umkhonto örgütüne ilişkin bir dizi
belge, eylem planı vb. ele
geçirdi.
Mandela ve arkadaşları, açılan davanın sonunda “Güney
Afrika hükümetini devirmek
için gizli planlar yapmak”
suçundan ömür boyu hapse
mahkum edildiler.
O günden sonra Mandela,
ırk ayrımına karşı mücadele
eden Afrikalı siyahların sembolü oldu.
-İlk siyahi devlet başkanı“Dünyanın en ünlü mahkumu” olarak anılan ve ırkçılığa karşı mücadelenin bütün
dünyada yoğunlaşması
üzerine adı duyulan Nelson
Mandela, 11 Şubat 1990’da
Cape Town’daki cezaevinden çıkarak, 27 yıl sonra
özgürlüğüne kavuştu.
Nelson Mandela’nın başında bulunduğu Afrika Ulusal
Kongresi’nin ırk ayrımına
karşı uzun yıllar süren mücadelesi, 18 Mart 1992’de
sonucunu verdi; siyahlara
eşit vatandaşlık hakkı tanıyan ve Devlet Başkanı De
Klerk tarafından planlanan
anayasa değişikliği halk oylamasıyla kabul edildi.
“Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar
siyahların bağımsızlığı için
mücadele edeceğim” diyen
Nelson Mandela 10 Mayıs
1994’de Güney Afrika’nın ilk
siyah Devlet Başkanı oldu.
1962’de Lenin Barış Ödülü, 1979’da Nehrü Ödülü,
1981’de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü, 1983’de
UNESCO’nun Simon Bolivar Ödülü verildi.
15 Ekim 1993’te ise Frederik W. De Klerk ile beraber
Nobel Barış Ödülü’nü aldı.
Mandela’nın 40 yıl önceki
sözleri onun eşitlik ve özgürlük düşüncesini özetliyor:
“Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadıkları ve
eşit haklara sahip oldukları
demokratik ve özgür bir
toplum hayali hiç aklımdan
çıkmıyor. Uğrunda yaşadığım ideal bu ama gerekirse
bunun için ölmeye de hazırım.
ABD ile İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesi
lerini yeniden düzenlemesini
ifade eder, ancak bundan
ABD ile İran arasındaki ilişönemlisi, Filistin konusunda
kilerin normalleştiğine dair
kalıcı ve
fazla somut kanıt bulunmaolumlu adımlar atmasını.
makla birlikte, karşılıklı açıkYıllardır ABD’nin bölgedeki
lamalar böylesi bir havaya
neden olmuş durumda. Oba- en güvenilir müttefiki olması
ma ABD’sinin İran’dan gelen karşılığında Filistin konusunu
çözmeme rahatlığını yaşaolumlu mesajlara olumlu
maktaydı. ABD-İran normalyanıt vermesi bile geleceğe
leşmesi bir yakınlaşmaya
yönelik yeni bir durum.
Bu yeni durumun her iki ülke- dönüşürse, İsrail’in Filistin
deki şahinleri fazlasıyla endi- konusunda
başka türlü yaklaşması gereşelendirdiğine kuşku bulunmuyor. Ancak esas sorun bu kebilir.
Müttefikler rahatsız
yeni yakınlaşmanın ABD’nin
diğer müttefikleriyle olan iliş- Öte yandan bir başka ABD
müttefiki olan Suudi Arabiskisini nasıl etkileyeceği.
Daha ortada fol yok yumurta tan’ın da ABD-İran ilişkilerinin
yokken, ilk kuşkulu açıklama, normalleşmesinden memnun
olmayacağı anlaşılıyor. ABD
hatırlanacağı gibi İsrail’den
basınında yakında Suudi
gelmişti. İsrail, ABD’yi İran’a
Arabistan’da ‘taht’ kavgalagüvenme konusunda uyarının olacağı, hatta ülkenin
rıyor ve adeta bu ülkeden
bölüneceği
gelen olumlu açıklamalara
yolunda epeyce abartılı haObama’nın inanmaması geberler yer alıyor.
rektiği söyleniyordu.
Bu haberler aslında Suudi
İran-ABD ilişkileri normalleşirse, kuşku yok ki İsrail’in de Arabistan’ın ABD ilgisine
mazhar olmaktan uzaklaşırsa
normalleşmesi gerekir. İsrail’in normalleşmesi demek de başına gelecekleri ima ediyor
bir yandan komşularıyla ilişki- gibi.
Suudi Arabistan’ı yakın geleHaber-Analiz
cekte nasıl bir siyasi atmosfer bekliyor, öngörmek kolay
değil. Ancak bir iç kriz ihtimali
varsa, bunun ABD-İran normalleşmesiyle açığa çıkacağı
öngörülebilir.
Ortadoğu savaşlarının petrol
fiyatlarında düşüşü engelleyen yönü Suudiler tarafından
memnuniyetle karşılanıyordur.
İran’a ambargonun kalkması
petrol fiyatlarını aşağı çekebilir, doğal olarak Suudi Arabistan bundan hoşlanmaz. Ayrıca unutmamak gerekir ki İran
ile Suudi Arabistan tarihsel
bir rekabetin iki oyuncusu.
Aralarındaki mücadeleyi bazen devletler bazen
örgütler üzerinden yürüten
bu iki oyuncu, Ortadoğu’nun bugünkü gibi denetlenemez iç savaşlara
sürüklenmelerinde pay
sahibi. ABD, artık her iki
ülkenin desteklediği örgütlerin Ortadoğu
faaliyetlerine son vermek
istiyor, ABD karşıtı bu örgütlere yardımı sürdüren
oyuncu müttefiki bile olsa
gözden çıkarabileceğini
saray
12
Sayı:108
15 Aralık 2013
Erbil’de Sarı Köşk’ün tarihi
Halit Ahmet
Gazetemizin arşivinde merhum
yazar Halit Ahmet’in bir yazısını bulduk. Yazar yayınlamak
için vefatından önce gazetemize gönderdiği “Erbil’de Sarı
Köşk’ün tarihi” adlı yazısı belli
ki o günler kaybolmuştu.
Arşivlerimizde bulduğumuz
yazıyı olduğu gibi yayınlamayı
uygun bulduk.
Erbil’de Sarı Köşk’ün tarihi
Merhum Abdulhalık Çelebi,
kırklı yılların başında Ali Paşa
Doğramacı’nın kızı Sadiye
hanımla evlenmiş, evlilik hediyesi olarak eşine Erbil etrafında
çok güzel bir köşk yaptırmıştır.
Şehir merkezinden bir kilometre
uzaklığında inşa edilen köşk
sarıya boyandığı için “Sarı
Köşk” ismi almıştır.
3600 metrelik arsa üzerinde
inşa edilen köşkü çevreleyen 3
metre yüksekliğinde bir duvar
var. Köşkü süsleyen ve çevreye
güzellik kazandıran ve envai
çeşit meyvelerin yetiştiği büyük
bir bahçe bulunuyor.
Abdulhalık Çelebi, o zamanlar
şehir dışında olduğu için köşkü
korumak için birkaç bekçi tuttu
ve kendilerine iki kurt köpek
verdi.
Kurt köpekler gündüzleri zincirle bağlanarak geceleri serbest
bırakılırdı ve köşkü korumakla
yükümlü bekçilerle birlikte sabaha kadar korurdu. Köşke ne
zaman yeni bir bekçi alınsaydı,
kurtlara aşina olması için bir
süreliğine eğitimden geçerdi.
Köşkte bekçilik yapan biri de
babamdı. Musa Reşit Ağa,
babamın köşkte bekçi takımına alınması için Çelebi’yi ikna
edebilmişti. Çünkü Dizayiler
yaylasında meşhur olan babam
yiğitliğiyle tanınıyordu. (Ahmet
Nimçe) lakabını taşıyan babam
1963 yılına kadar Rakhtav ve
Hewler’e dönüştü.
Asurlular zamanında Arba-ilu,
Türkmence Erbil, Arapça:
Arbela; eski İran kaynakla‫أربيل‬, Kürtçe: ‫ھەولێر‬, Hewlêr
rında
Arbira olarak geçen ve
, Irak’ın Kürdistan Bölgesel
gelişmiş
bir kent olan Erbil,
Yönetiminin başkenti olan şeAşağı ve Yukarı Zab suları
hir. Şehrin nüfusu 1,1 milyon
arasında kurulmuştur. Musul,
Altınköprü, Bağdad-Basra
yollarının kavşak noktasında
bulunan şehir, Irak Selçukluları idaresinden sonra 1144
tarihinden itibaren Beytekin
hanedanından Küçük Ali’nin
ve Erbil Atabeklerinin başkenti
olmuştur.
Muzafferüddin Gökbörü devrinde (1136-1190) imar edilen
Erbil, iki kısımda gelişmiştir.
Aşağı Erbil nehir kenarında,
geniş bir vadide yayılırken,
Yukarı Erbil tepe üzerinde
kale içine sıkışıp kalmıştır.
Kalenin surları, eski kalıntıları
üzerine Gökbörü tarafından
civarındadır. Nüfus Kürtler,
yeniden yaptırılmıştır.
Türkmenler, Araplar, Keldani
Gökbörü ‘nün evlâdı olmave Süryani Hıristiyanlardan
dığından, vasiyeti üzerine
oluşur. Eskiden Türkmenler
Erbil’e Eruil veya Erbl diyordu. Abbasî halifesine kalan Erbil,
Moğol istilâsından sonra uzun
Bu ad zamanla Euler sonra
Eskiden Türkmenler Erbil’e
Eruil veya Erbl
diyordu. Bu ad
zamanla Euler
sonra Hewler’e
dönüştü
Tarih bilgimiz
yeterli değil
Berivan Serhenk
Sirava köylerinde hem bekçi
hem kahya görevlerinde bulundu.
Babamla Muhammet Acem ve
Gafur Amca adında iki İranlı
bekçi de görev yapıyordu.
Ardından Settar Amca adında
bir İranlı bekçi daha geldi.
Akşamları Erbil’in ileri gelenleri Sarı Köşk’te buluşarak
Çelebi’nin misafiri olurlardı.
Sohbet ederek, görüş alışverişinde bulunurlardı. Çelebi’nin
oğulları eski tarzını bugüne
kadar koruyan Sarı Köşk’ü
babalarına vefa borcu olarak
tamir ettirerek sarı boyayla
boyattılar.
Zamanında eğer iki kişi kavga
etseydi, birbirlerine “Erkeksin
Sarı Köşk yanına gel” derdi. O
zamanlar şehir dışına düştüğü
için Sarı Köşk’ün yanından
geçmek cesaret isterdi.
Not: Sarı Köşk, Erbil’in merkezindeki Zanyari mahallesinde
bulunan Erbil Uluslararası Futbol Stadyumu karşısındadır.
Tarih boyunca Erbil’in 11 adı vardı
Şirzat Şeyh Muhammet
Hayata dair
müddet karışık ve sıkıntılı dönemler yaşamıştır. 1731’de,
Nadir Şah’a karşı uzun süre
dayanan kale, şehrin düşmesinden sonra harabe haline
gelmiş, 1849’da esaslı bir
şekilde tamir edilmiştir. Erbil,
Osmanlı döneminde, 19. yüzyıl başlarına kadar Bağdat’a
bağlı bir kaza merkezi olarak
idare edilmiştir.
Gökbörü, devletinin ve saltanatının küçük olmasına
rağmen, İslâm dünyasında
büyük bir üne kavuşmuştur.
Aşağı Erbil’de yüksek minareli
bir ulu cami, bir medrese, 4
dârûl-aceze, dul ve yetim yurtları ile ribatlar yaptırarak şehri
mimarî eserlerle donatmıştır.
Ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunan Erbil, 12-15.
yüzyıllarda büyük bir ticaret
merkezi durumundaydı. 1309
(Rumi) Musul Salnamesi’ne
göre, 4.000 nüfuslu kaza merkezinde, 2 cami, 10 mescid,
6 medrese, 5 sıbyan mektebi,
5 dârûl-aceze, 1 kışla ve 3 ha-
mam bulunuyordu(4). Bugün
Aşağı Erbil harabe halinde
olup bir tek minare ayakta kalmıştır. Yukarı Erbil, kale içinde
hâlâ 18. yüzyıl hayatı yaşamaktadır. Kale içindeki Kale
Camii, Hacı Molla İbrahim
Camii, Ömerağa Medresesi
ile Şeyh Şerif Tekkesi halen
kullanılmaktadır.
Ayaklanmadan sonra başkent
olarak seçilen Erbil’in yüzölçümü dört kat genişledi.
Bugünün Erbil’i yetmişli ve
seksenli yılların Erbilin’den
çok farklıdır. Çünkü bölge
yönetimi kente büyük bir
önem veriyor. Şehirde her
alanda büyük bir gelişme ve
değişim söz konusudur. Ülke
içi ve ülke dışından Erbil’i her
yıl binlerce turist ziyaret ediyor. Önemli bir ticari merkez
haline gelen Erbil’de binlerce
Türk, İranlı ve yabancı firma
faaliyet gösteriyor. Şehirde
lüks alışveriş merkezleri,
parklar, modren otel ve binalar da bulunuyor.
Erbil 2014 yılı Arap ülkeleri turizm başkenti olarak
seçildi. Kenti her gün
ziyaret eden çok sayıda
yabancı turistler otellerde, lokanta ve kamusal
mekanlarda Erbil Kalesi’nin tarihini soruyorlar.
Ancak ne yazık ki vatandaşlardan bilgi alamıyorlar.
Yeni nesillerimizin tarih
bilgileri istenilen seviyede değil veya hiç yoktur.
Kendilerine Erbil’in, Erbil
Kalesi ve Minaresinin
tarihini sorarsanız, göreceksiniz ki; hiçbir bilgileri
yok.
Biliyorsunuz ki; Erbil
2014 yılı Arap ülkeleri
turizm başkenti olarak
seçildi. Kenti her gün
ziyaret eden çok sayıda
yabancı turistler otellerde, lokanta ve kamusal
mekanlarda Erbil Kalesi’nin tarihini soruyorlar.
Ancak ne yazık ki vatandaşlardan bilgi alamıyorlar.
Burada Kürdistan bölge
hükümeti, özellikle Kültür
Bakanlığı’na büyük görevler düşüyor. Hükümet
toplumu kentin tarihi konusunda aydınlatmak için
bir plan hazırlamalıdır.
Hükümet tarihçilerden
de yardım alarak haftalık
televizyonlarda Erbil ve
diğer il ve ilçelerimizle
ilgili program hazırlamalıdır.
Ayrıca yeni nesil özellikle
gençlerimize de görev
düşüyor. Bunlar tarih
kitapları okuyarak kentlerinin tarihi hakkında
bilgi edinmelidirler ki eğer
yarın kendilerine Erbil
hakkında soru sorulduğunda cevap verebilsinler. Sanırım bu zor bir
şey değildir. Zaten kitap
satanlarda Erbil tarihi ile
ilgili birçok eseri kolay
bulabilirler.
Şunu unutmamalıyız ki;
biz vatandaşlar Erbil’in
aynasıyız. Dolayısıyla
kentimizin tarihini bilmemek büyük bir ayıp.
13
saray
Sayı:108
15 Aralık 2013
Konya’da Aralık’ın ortası
Chip Conli yazısında şunlara
yer veriyor: “İlk başta şöyle
düşündüm ve kendi kendime
şunu sordum; acaba kışın
ortasında Konya’da dervişlerin sema ettiği ve Mevlana
şiirlerinin okunduğu festivali
izlemek ne önemi olabilir?
Acaba Konya’ya gidebilmek
için Amerika’da vize almaya
ve tur düzenlemeye değer
mi?. Ancak oraya gittiğimde
Ahenk Şeyh Arif Nakşibendi
ve 10-17 Aralık günleri araBu başlık Amerikalı tur orsında düzenlenen festivalin
ganizatörü Chip Conli’ye ait.
görmeye değer olduğunu
Bu başlığı Conli Konya’ya
anladım. Çünkü bir hafta
organize ettiği gezi sıraboyunca dönen dervişler size
sında kaleme aldığı yazıya
İslam dininin gerçeğini çok
vermişti. Konya büyükşehir
mükemmel bir şekilde anlatınüfusu 2011 sonu itibariyle
1.085.000 olup Türkiye gene- yorlar. Dervişlerden anladım
linde 7. sıradadır. İl genelinde ki onlar yaşamın değerli olise 2.100.000 olan nüfusuyla duğuna inanıyorlar ve festival
Konya ili Türkiye’nin en kala- boyunca oluşan ruhani ortam
ve zühd takdir yeridir. Bu
balık 6. ilidir.
süre içinde İslam ve Kur’an-ı
Orta Anadolu’da bulunan
Kerim hakkında iyi bilgiler
Konya, Moğol istilasından
edinmiş oluyorsunuz, ki böyle
önce 13. yüzyılda Selçukbir şey hiç hayalinizden geçluların başkenti idi. Türkler
İslamcılar şehri olarak adlan- mezdi. Yedi gün süren festivali 100 bin kişi izler. Bunların
dırdıkları Konya’nın bir özelbüyük bölümünü Türkiye’nin
liği de kadın nüfusun hepsi
kapalıdır. Bazıları peçe takar farklı kentlerinden gelen
Türkler oluşturuyor. Festivalin
çarşaf giyerler. Ezan okunözellikle Mevlana’nın hem
duğunda genç yaşlı herkes
izdivaç hem de vefat gecesi
camilere akın eder namaz
olarak kabul edilen 17. gece
kılır. Lokanta ve genel yerçok ilginçtir. Okunan şiirlerin
lerde alkol satılmaz. Konya
Mevlana Celaleddin Rumi’nin çoğu Kur’an-ı Kerim’den gelmektedir.
kentidir.
Aslında her yıl Avrupa’dan
Amerikalı tur organizatörü
Konya’ya gelen turist sayı-
sında artış görülmektedir.
Dolayısıyla otel ve diğer konaklanma yerleri festivalden
önce ayarlanmalıdır.”.
Mevlana Celaleddin Rumi
Konya’ya 13. yüzyılda Selçuklu devrinde gelmiştir. Kendisi Afgan kökenlidir. Onun
devri Konya için altın devir
olarak kabul ediliyor.
Bugünün Konyası
Alâeddin Tepesi üzerinde
inşa edilen ardından genişlenen Konya’da turistlik tesisleri ilk kez yetmişli yılllarda
kuruldu. Ekonomik olarak
gelişen Konya halılarıyla
meşhur bir kenttir. Konya halıları 130 ülkeye ihraç ediliyor.
Şehirde ilk belediye 1830
yılında kuruldu. “Konyalım”
türküsü şehrin her yerinde
dinlenir ve okunur. Konya
2012’de UNESCO Dünya
Miras Listesi’ne alınmıştır.
Şahsen Konya’ya gidip festivali izlemeyi çok istiyorum.
Farklı din ve mezhepten
dünyanın her tarafından
insanlar Konya’ya gelirken,
bize sadece 2 saat mesafede
bulunan bu şehirde bir haftalığına Mevlana’nın şiirleriyle
ruhani bir atmosfer teneffüs
etmek kadar güzel bir şey
olabilir mi?...
600’den fazla kişi izledi
Bilkent Orkestra takımı konser verdi
Saray-Erbil
Bilkent Orkestrası Erbil’e
beşinci kez konuk oldu.
Orkestra 9 Aralık 2013
günü konser verdi. Erbil
Bilkent Koleji salonunda
verilen konseri 600’den
fazla kişi izledi. İzleyenler
arasında yabancı ülke dış
misyonları, parlamenter ve
siyasi parti temsilcileri de
vardı.
Erbil Bilkent Koleji İdare
Müdürü Nihat Enver, konserin yılın dört mevsimini
temsil eden dört mevsim
adını taşıdığını söyledi.
Kolej olarak öğrencilerine
yılın dört mevsimini müzikle tanıttıklarını ifade eden
Enver, konsere 500 kişiyi
davet ettiklerini kaydetti.
Bilkent Orkestra ekibinin
18 müzisyenden oluştuğunu belirten Erbil Bilkent
Koleji İdare Müdürü Nihat
Enver, Bilkent Orkestra
ekibinin Erbil’e beşinci kez
konuk olduğunu hatırlattı.
Konseri izleyenler arasında müzik öğretmeni Hiva
Talat da vardı. Erbil Güzel Sanatlar Koleji Müzik
Bölüm Başkanı Hiva Talat, dünyaca ünlü Bilkent
Orkestra ekibini Erbil’e
getiren Erbil Bilkent Koleji’ne teşekkür etti. Avrupa
ve Amerika’da tanınan
Bilkent Orkestra ekibinin
sanat sürecine çok faydalar sağlayacağını belirtti.
Saray’a konuşan Cemal,
bölge yönetimini bu gibi
faaliyetlere önem vermeye
davet etti. Müzik sanatının
hayatın vazgeçilmezi ol-
dünyanın farklı yerinde
haftada iki konser verdiğini söyledi.
“Yılda iki konsere evsahipliği yapan Erbil Bilkent
bu konuda çok şanslıdır”
diyen Talat, ekibin yılın
dört mevsimini temsil
eden dört parçayı seçmekle farklı bir eserle
karşılarına çıktığını belirtti.
Eserin müzisyen Antonyo
Vivaldi’ye ait olduğunu ifade eden müzik öğretmeni
Talat, takımın Erbil’de gerçekleştirdiği bu çalışmanın
çok önemli olduğunu vurguladı.
“Erbil’de sıkı bir şekilde
müziksel faaliyetler gerçekleştirilmiyor” yönünde
yapılan eleştirilere cevap
veren Talat, bunun gerçeği
yansıtmadığını söyledi.
Erbil’de sanat ve müziksel faaliyetlerin sık sık
gerçekleştirildiğini ve bu
faaliyetlerin kalabalık bir
izleyici kitlesi tarafından
takip edildiğini dile getiren
Erbil Güzel Sanatlar Koleji Müzik Bölüm Başkanı
Hiva Talat, ancak reklam
yetersizliği nedeniyle bu
faaliyetlerin basına yansımadığını söyledi.
Kolej olarak Erbil ve çevresinde konser verdiklerini
ve müziksel çalışmalar
gerçekleştirdiklerine dikkat
çeken Talat, ancak reklam
yetersizliği nedeniyle vatandaşların bu faaliyetlerden haberdar olmadığını
kaydetti.
Konseri izleyen müzisyen Nevzat Cemal, bu
tür faaliyetlerin müzik ve
Bilkent Orkestra ekibinin 18
müzisyenden
oluştuğunu
belirten Erbil
Bilkent Koleji
İdare Müdürü
Nihat Enver,
Bilkent Orkestra ekibinin
Erbil’e beşinci
kez konuk olduğunu hatırlattı.
duğuna dikkat çeken Cemal, Erbil Bilkent Koleji’nin
müziğe önem vermesi ve
söz konusu takımı her yıl
davet etmesinin Erbil şehri
adına kıvanç verici bir durum olduğunu kaydetti.
14
Muhalefet partilerinden Türkmen taleplerine destek
saray
Sayı:108
15 Aralık 2013
isteklerini dinleyeceğiz.
Bize ihtiyaç duydukları
zaman yanlarında
olacağız” diye konuştu.
İslami Birliği (Yekgirtü)
Grup Başkanı Mevlüt
Bava Murad, Kürdistan
bölgesinin asil bir unsuru
olan Türkmenlerin
kültürel, dil, tarihi
haklarına destek
olacaklarını söyledi.
Saray’a demeçlerde
bulunan Murad, grup
olarak din, dil ve ırk
ayrımı yapmaksızın
Saray-Erbil
Kürdistan bölge
parlamentosunun
üç muhalefet partisi,
Türkmen milletvekillerin
birlik olmaları şartıyla
bu halkın siyasi ve
kültürel haklarına destek
vereceklerini ifade etti.
Farklı Türkmen grupları
birönceki parlamento
döneminde bir takım
taleple gündeme
Goran Hareketi:Türkmenlerin tüm medeni ve yasal
hakları sağlanmalıdır
gelmişlerdi. Ancak bu
taleplerin bazısı yerine
getirilmemişti.
Kürdistan bölge
parlamentosunun
üç muhalefet partisi,
Türkmenlerin siyasi
ve kültürel haklarına
destek vermeyi Türkmen
milletvekillerin birlikte
hareket etmesi şartına
bağlıyor.
Parlamentonun
(Değişim) Goran Hareketi
Grup Başkanı Yusuf
Muhammet, Türkmenleri
bölgenin asil unsuru
olarak kabul ettiklerini
söyledi. Saray’a konuşan
Muhammet, bu halkın
tüm yasal ve medeni
haklarının yerine
getirilmesi gereğini
savundu. “Buradan ilan
ediyoruz; parti olarak
Türkmenlerin milli
haklarını destekliyoruz.
Özgür ve demokratik
bir havada haklarına
yaşamadıklarını ve
bunların haklarının
savunucusu olduklarını
vurguladı.
Muhalefetin diğer bir
kanadı olan İslami
Cemaat Grup Başkanı
Mervan Galali, Türkmen
hakları konusunda
Goran’la aynı görüşü
İslami Cemaat: Türkmen
taleplerini
destekliyoruz
parlamentodaki tüm
millet temsilcileri ile
işbirliği içerisinde
olacaklarını ifade eden
muhalif parti yetkilisi
benzer bir tavrı geçen
parlamento döneminde
de sergilediklerini söyledi. bölgedeki tüm etnik
Anayasa çerçevesinde
grupların haklarına saygı
ellerinden gelen katkıyı
gösterdiklerini belirtti.
Türkmen milletvekillerin
kendi aralarında tek tavır
olması önemine vurgu
yapan Murad, “Türkmen
parlamenterler kendi
aralarında tek tavır
olmaları ve projelerini
birlikte sunmaları
halinde kendilerine
destek olacağımızdan
hiç şüpheniz olmasın.
Parti olarak Kürdistan
yapacaklarını ve
bölgesinde yaşayan
Türkmenlere destek
Kürt, Arap, Türkmen ve
olacaklarını dile getiren
Hıristiyanlar arasında
Galali, “Türkmenlere
ayırım yapmıyoruz” diye
destek olacağız. Oturup
konuştu.
İslami Birliği (Yekgirtü): Türkmen parlamenterler kendi aralarında tek tavır olmaları ve
projelerini birlikte sunmaları halinde kendilerine destek olacağız
kavuşmak Türkmenlerin
de hakkı” diyen Kürt
muhalif parti yetkilisi,
bölgedeki farklı etnik
gruplarla hiçbir sorun
paylaştıklarına dikkat
çekti. Saray’a konuşan
Galali, “Türkmenler
bölgenin asil unsurudur”
dedi. Grup olarak
Türkmen parlamenterler önemli komisyonlara
üye olmak istiyorlar
Saray-Erbil
Türkmen parlamenterler
içişleri, hukuk, eğitim, kültür
ve belediye gibi önemli
komisyonlara üye olmak
istiyorlar. Bunlar bu yolla
kendi halklarına hizmet
edeceklerini düşünüyorlar.
Parlamentoda 20 komisyon
var ve her parlamenterin
iki komisyona üye olması
gerekiyor. Türkmen
parlamenterler halklarına
hizmet edebilecekleri
komisyonlarda görev yapmak
istiyorlar.
Kürdistan parlamentosu
Türkmen Değişim ve
Yenilenme Grup Başkanı
Muhammet İlhanlı, Türkmen
listeleri olarak komisyonlara
üye olmak için anlaştıklarını
söyledi. Saray’a konuşan
İlhanlı, halk olarak kendilerini
en çok alakadar eden eğitim
ve kültür komisyonlarında
yer almak için anlaştıklarını
kaydetti.
Yolsuzlukla mücadele ve
içişleri komisyonlarında da
üye olmak istediklerini ifade
eden Türkmen vekil, bazı
komisyonların başkanlığını
veya başkan yardımcılığını
almaya çalışacaklarını da
belirtti.
Türkmen Erbil Grup Başkanı
Macit Bezirgan, inşaat ve
yüksek eğitimin uzmanlık
alanı dahilinde olduğunu
hatırlattı. Saray’a konuşan
Bezirgan, Erbil belediye
meclisinde 4 yıl görev yaptığı
için bu alanda da iyi bir
tecrübeye sahip olduğunu
söyledi.
Erbil il meclisi belediye ve
kamu hizmetleri komisyonuna
9 yıl başkanlık yaptığını ifade
eden Bezirgan şöyle devam
etti: “Projeler, yatırım ve diğer
hizmet komisyonlarında da
çalıştım. Bu komisyonların
başkanlığını almaya hep
gayret etmiştim”.
“Vakıflar komisyonuna üye
olmaya hazırım” diyen
Türkmen vekil, “daire
müdürleriyle iyi ilişkilerim
olduğu için iyi hizmetler
verebilirim” diye konuştu.
Türkmen İleri Grup Başkanı
Müne Kahveci, içişleri ve
hukuk komisyonlarında üye
olmak istediğini söyledi.
Saray’a konuşan Kahveci,
bu komisyonlarda, hukuk
fakültesinden mezun olduğu
için yer almak istediğini
kaydetti.
“Türkmen partilerinin içişleri
komisyonuna ihtiyacı
var” diyen Türkmen vekil,
içişlerinin hukukla içiçe
olduğunu belirtti.
Kahveci: “Türkmen vekiller
olarak hangi komisyonu
alacağımıza dair aramızda
müzakere edeceğiz. Ayrıca
bir komisyonun başkanlığını
da almaya çalışacağız” diye
konuştu.
Türkmen parlamenter Aydın
Maruf’a göre eğitim, hukuk ve
kültür komisyonları çok önemli
komisyonlardır. Irak Türkmen
Cephesi Grup Başkanı
Maruf, “Eğitim, hukuk ve
kültür komisyonları bizim için
çok önemli komisyonlardır.
Burada ben iyi hizmetler
çıkarabilirim” dedi.
15 Türkmen okulu ve
Türkmen eğitimine sahip
olduklarını ifade eden Maruf,
Türk üniversitelerinin bölge
eğitim bakanlığına desteğini
sağlayabileceğini kaydetti.
Maruf: “Mastırımı Türkiye’de
yaptığım için bu alanda
iyi tecrübelerim var” diye
konuştu.
15
Türkmenler ve
demokrasi
saray
Sayı:108
15 Aralık 2013
Kürt ve Türkmenlerin tarihi ilişkisi
Türkmen çevrelerinin,
sayın Neçirvan Barzani
başkanlığındaki KDP heyeti ile
gerçekleştirdikleri toplantı, her
iki taraf için çok önemli tarihi bir
toplantı idi. Çünkü Barzani’nin
görüşü Türkmen çevrelerinin
görüşüne çok yakındı. Bunun
sebebi elbette ki iki milleti
birbirine bağlayan ortak tarih ve
mücadeledir.
Eskilerden beri birbirleriyle
kardeş gibi yaşayan Türkmen ve
Kürtler arasında ayrıca sosyal,
iktisadi ve ticari ilişkiler de
Macit Osman Bezirgan (*)
(*) Irak Türkmen Cephesi
Erbil Kol Başkanı
bölgesinde ortaktır ve esasi bir
unsurdur.
Türkmenler olarak ayrıca
önümüzdeki parlamentonun
ve hükümetin aktif bir üyesi
olarak çalışmak istediğimizi de
vurgulamak istiyoruz.
Bölgede iyi bir ağırlığa sahip
olduğumuzu göstermek ve
kendimizi Kürdistan toplumuna
tanıtmak için elimizden
gelen her türlü çabayı ayrıca
göstereceğiz.
(*) Kürdistan parlamentosu Erbil
Türkmen Listesi Grup Başkanı
Realist Yeni Stratejimiz
Azak Küreci (*)
Demokrasi, çoğunluğun çok
oy kazanmasıyla sağlanmaz.
Aslında demokrasi azınlıkların
hakları temin edildiği zaman
sağlanır. Alman lider Hitler
vaktiyle ülkesinde yapılan
seçimde oyların %80’ni
kazansa da dünyanın en vahşi
diktatörü olmuştu.
Kürdistan bölgesinin
Türkmenleri olarak şuna
inanıyoruz ki ne zaman
kimliğimiz, kültürümüz, sanat
ve dilimiz korunursa o zaman
demokrasi sağlanır.
Ancak bugün bu değerlerimizin
hepsi silinmek üzeredir.
Türkmenlerde milli his ve ruh
bitiyor. Kendi haklarını savunma
cesareti bile göstermiyorlar. Bu
da demokrasinin olmayışından
kaynaklanıyor. Bu durumda
“bölgemizde demokrasi var”
iddiasında acaba bulunabilir
miyiz?.
Eğer gerçek bir demokrasi
istiyorsak, azınlıklara yönelik
aşağıda sıraladığımız
imkanların sağlanmasının
kaçınılmaz olduğunu
düşünüyoryuz:1-Azınlıkların dil ve
kültürlerini serbest bir şekilde
kullanmalarını sağlanarak,
korkuların ortadan kaldırılması
ve kendilerine sağlanan haklara
müdahale etmemek.
2-Türkmen okullarına önem
verilmesi ki bugün böyle bir şey
söz konusu değildir. Türkmen
eğitimi için bir bütçe tahsis
etmek. Türkmen eğitiminde
görev yapanlar Türkmen
davasına gerçekten inanmış
kişiler arasından seçilsin. Dava
karşıtlarına görev verilmesin.
3- Uygun mevkilere uygun
kişiler getirilsin. Bugün yapılan
atamalar Türkmenlerin istek ve
rızasıyla olmuyor. Her yerde
müdahale var. Bu müdahaleler
durmalıdır.
4-Azınlık işleriyle alakalı ve
kendi bütçesi olan bir bakanlık
ihdas edilmelidir. Bu bakanlığın
başına bir Türkmen getirilerek
yardımcıları diğer azınlık
gruplar arasından seçilmelidir.
Bu bakanlığa kültür ve eğitim
müdürlükleri bağlanmalıdır.
5- Azınlıklar için bir uydu kanalı
inşa edilsin.
6-Her azınlık için bir şura
meclisi kurulsun. Bu meclis
azınlıkların karar mercii olsun.
Bu meclis hükümetin muhatabı
olsun.
7-Türkmen sivil toplum örgütleri
kurulsun. Örgütlere bütçe tahsis
edilsin.
8-Polis, asayiş ve istihbarat
teşkilatlarında Türkmen katılımı
sağlansın.
9-Yüksek eğitimde Türkmenlere
kontenjan tahsis etmek.
mevcut.
Sayın Barzani toplantıda
Türkmenlerin Kürdistan
toplumlarının hakiki ortağı
olduğunu vurguladı. Aynı
zamanda Kürdistan bölgesindeki
toplumları birbirine derin bir ilişki
bağladığını da söyledi.
Buradan hareketle Kürt
yetkililerinden ve medya
kuruluşlarından istiyorum
ki; artık Türkmenleri azınlık
hanesine koymasınlar. Çünkü
bu toplumun nüfusu ne
kadar olursa olsun Kürdistan
Dr. Soran Selahaddin Şükür
İki kutuplu dünya düzeninin tek
kutuplu düzene dönüşmesi, İslam
coğrafyasını demokratikleştirme
teorisi ve bu teorinin pratik
uygulamaları son yirmi yıla damga
vuran büyük olaylardır. Kürt
sorunu ve bu sorun ile ilgili çözüm
arayışları yeni dünya sisteminin
merkezinde temel bir aktör olarak
yerini almaktadır. Baas iktidarının
Kuveyt işgali ve sonrasında
yaşananlar, özellikle Irak›ta defakto
bir Kürt bölgesinin oluşması, Kürt
sorununun ilk ciddi çözüm adımları
olarak değerlendirileblir.
Realist düşünmek, analitik
yaklaşım ve hızlı karar vermek
başarılı stratejik planın temelini
oluşturur. Realiteden uzak politik
davranış biçimlerinin başarılı olma
şansı yok denilecek derecede
azdır. Gerçeklikten uzak politik
tutum, biz Türkmenlerin temel
stratejik zaafını oluşturmaktadır.
Dünyada ve bölgemizde yaşanan
bu dev değişim hareketlerini
algılayamadığımız için, uygun
pozisyon bulmakta zorlanyoruz.
Maalesef hale Irak›ın katı
merkeziyetçi üniter devlet yapısının
devam ediyor varsayımıyla hareket
etmekteyiz. Irak›ın merkeziyetçi
yapısının 2005 anayasası ile
tarihe karıştığını, yerine çok
gevşek bir federalizim modelinin
uygulandığını ısrarla görmezden
geliyoruz. Ayrıca, Irak Anayasasının
başlangıç kısmı son cümlesindeki
«İsteğe bağlı birliğimiz» ibaresi, bir
çok anayasa kukuçusu tarafından
«Kendi mukadderatını tayin etme
hakkı» ilkesinin üstü kapalı bir
şekilde kabul edildiği yönünde
yorumlanmaktadır.
Son dönemde yaşananlar, özellikle
Suriye Kürtleri cephesindeki
gelişmeler ve Türkiyek›de
demokratik Kürt açılım hamleleri
yeni bir aşamanın başlangıç
sinyallarini vermektedir. Bu
bağlamda Başkan Barzani ile
Başbakan Erdoğan›nın Diyarbakır
buluşması, Ortadoğu›da genel
Kürt sorununun çözüm arayışları
çarçevesinde kritik ve olağanüstü
bir adım olarak görülmeli. Kürdistan
Bölgesel Hükümeti ile Türkiye
Cumhuriyeti arasında imzalanan
petrol ve doğal gaz anlaşması,
bu çözüm çabalarının ekonomik
boyutunu oluşturduğu düşünülebilir.
Irak toplumunu oluşturan tüm
etnik ve mezhep gruplarının huzur
içinde ve tek çatı altında kardeşçe
yaşaması, Türkmenler için bir
siyasi tercih ve temenni olabilir.
Ancak, Irak devletini oluşturan,
bizim dışmızdaki etnik ve mezhep
gruplarının gelecekteki karar
ve tercihlerinin farklı olabileceği
görülmektedir. Burada önemli
olan biz Türkmenlerin her türlü
senaryoya hazırlıklı olmamızın
gerekliliğidir. Bu bağlamda,
üzerinde en çok durulması gereken
husus, farklı il ve ilçelerde yaşayan
Türkmenlerin tek bir idari yapı
içinde toplanması meselesidir.
Türkmen yerleşim bölgeleri, Kürtler
ile Arapların yaşadığı bölgeler
arasında, adacıklar halinde,
tampon bir alana yayılmaktadır. Irak
genelinde, dağınık bir coğrafyaya
yayılmamız, bize özgü bir Türkmen
federe bölge oluşturmamız önünde
temel bir engeldir. Örgütlenmemiş
olmamızın bir sonucu olarak
alternatif bir model empoze etmek
için de yeterli siyasal güce sahip
değiliz. Türkmen coğrafyası;
Kürdistan bölgesel hükümeti ve
merkezi hükümet otoriteleri altında
iki farklı bölgeye bölünmektedir.
Etnik ve mezhepsel dürtülerle
Irak›ta yeni federe bölgelerin
oluşması kuvvetle muhtemeldir. Hiç
şüphe yok ki Irak›ta yeni bölgelerin
oluşması, beraberinde Türkmen
yerleşim bölgelerinin daha da
ayrıştırılması riskini getirmektedir.
Kürdistan Bölgesi ve bu bölge
dışında oluşması muhtemel Sünni
ve Şii Arap bölgeleri arasında
paylaşılarak bölünmektense,
bu bölgelerden birisine özel bir
siyasal yapı model ile entegere
edilmek doğru bir tercih olacağı
kanısındayım. Tek bölge içinde
toparlanmak ve örgütlenmek
bütünlüğümüz açısından daha
isabatlı olacağını düşünüyorum.
Bu önemli konuda henüz siyasi
bir söylemizin olmayışı, bizim
açımızdan büyük bir handikap
teşkil etmektedir.
Bu çerçevede iyi bir anlaşma
zemininin sağlanması koşuluyla,
Türkmen-Kürt ittifakının sağlanması
isabetli bir adım olabilir. Gelişmiş
ülkelerin tecrübrsine (İsviçre örnek
olarak) benzer bir modelle Türkmen
bölgelerinin Kürdistan bölgesi ile
birleşmesi, üzerinde düşünülmesi
gereken bir husus olduğunu
düşünüyorum. Kürdistan bölgesi,
Irak›ın diğer bölgelerine nazaren
daha istikrarlı ve güvenli olması,
kalkınma seviyesi ve demoratik
tecrübesi böyle bir düşünceyi cazip
kılmaktadır. Sünni ve Şii çatışma
merkezinden uzaklaşmak, bu
düşünceyi cazip kılan başkaca bir
faktördür.
Geçmiş hatalarından
ders çıkararak, kritik yeni
dönem siyasi denkleminde,
doğru ve reayalist bir
eylem planıyla uygun
siyasi posizyonu bulmak
zorundayız. Baskıdan uzak,
bağımsız ve sadece bizim
milli menfaatlerimizi ön
planda tutan karar alma
mekanizmasını yaratmalyız.
Unutmayalım, her türlü karar
kararsızlıktan daha iyidir.
Kürdistan bölgesi ile Türkiye arasında imzalanan
petrol anlaşmasının ekonomiye katkıları
Abdülselam Abdülmecit Şakir (*)
Ülkelerin ekonomisine büyük
katkıları olan petrol sanayinin
vazgeçmediği önemli bir maddesini
teşkil ediyor. Petrol satışından elde
edilen gelir milli hasılata önemli
katkılar yaptığı gibi ülkede yerel
paranın değerini yükselten yabancı
döviz rezervini de arttırıyor.
Petrol ayrıca dünya siyasetinde söz
sahibi olan süper ülkelerle siyasi ve
ekonomik ilişkileri de belirleyen bir
faktördür. Bu kapsamda Kürdistan
bölgesi ile Türkiye arasında
imzalanan petrol anlaşması her iki
tarafın ekonomisine önemli katkıları
olacaktır.
Kürdistan bölgesi ekonomisine
katkıları
Anlaşma dünya ülkeleri özellikle
Türkiye ile mevcut siyasi ve
ekonomik ilişkileri güçlendirecektir.
Dünya petrol piyasası kapısını,
petrol çıkarma ve ihraç konusunda
yıllardır merkez hükümetle sorun
yaşayan Kürdistan bölgesine
açacaktır. Bağdat hükümeti bölgede
petrol çıkaran yabancı firmaların
parasını ödemeyi kabul etmeyerek
doğal kaynakların değerlendirilmesi
önünde engel çıkarıyor.
Bölge ile Türkiye arasında inşa
edilen boru hattı petrolümüzün
dünya piyasasına ulaşmasında
önemli rol oynayacaktır.
Petrol sektöründe yatırıma hız
kazandıracaktır. Böylece firmalar
çıkarılan petrolü ihraç edebilir.
Siyasi olarak Kürdistan bölgesinin
dünyanın güçlü ülkeleri ile iyi
ilişkiler kurmasına yol açacaktır. Bu
ülkeler ileride bölgenin devletleşme
isteklerine destek verebilirler.
Ekonomik olarak petrol sektöründeki
yatırımlar, Kürdistan bölgesinin milli
gelirini arttıracaktır. Böyle bir artışın
hükümetin vatandaşlara yönelik
hizmetlerine olumlu yansıyacağı
kaçınılmazdır. Örneğin yeni yollar,
okullar ve hastaneler inşa edilecek.
Yıllık milli hasılatın artması
vatandaşın hayat standardına
olumlu yansımaları olacak, iş
imkanları artacak, teknoloji ve
bilimsel ilerleme kayedilecek,
eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerde
patlama yaşanacaktır.
Yabancı döviz rezervleri artarak,
işsizlik oranı en aza inecektir.
Dünyanın önde gelen firmalarının
dünya borsalarında büyük bir rol
oynadıkları aşikar. Bu durum, bölge
firmalarının bu borsalardan hisse
alması için çok iyi bir fırsat sağlıyor.
Bu konuyla ilgili petrol ve gaz
anlaşması imzalandıktan sonra
ünlü İsviçre bankası olan UBS bir
bildiri yayınlayarak Genel Enerji
şirketinin petrol üretimi ve Kürdistan
bölgesindeki faaliyetleri nedeniyle
bankalarının hisselerini almak
için uygun bir şirket olduğunu
duyurmuştur. Bu da bize bunu
gösteriyor ki Kürdistan bölgesi
dünya borsa pazarına açılıyor, yakın
zamanda da dünya borsalarında
karar verebilir konuma gelecektir.
Türkiye ekonomisine katkıları
Türkiye dünyada doğal gaz kullanan
ülkeler arasında üçüncü sırada
geliyor. Bu ülke gaz ihtiyaçlarını
fahiş fiyatlarla Rusya’dan
satınalıyor.
Anlaşma Ankara hükümetinin
Kürdistan bölgesinden ucuz gaz
satınalmasına imkan sağlayacaktır.
Aynı zamanda bölge petrolünü
çıkarıp satan Türk firmaları elde
edilen gelirden pay alacaktır.
Anlaşma ayrıca Türk sanayisine
nefes aldıracaktır. Şöyle ki yakıt
fiyatlarının düşmesi sanayi
ürünlerinin fiyatını düşürecektir.
Bu da Türk mallarının diğer ülke
mallarıyla rekabet edecek duruma
gelmesine yol açacaktır.
Anlaşmanın bir maddesinde;
Türk-İngiliz ortak firması olan
Genel Enerji firması bölgemizdeki
12 mevkide petrol arama hakkı
tanınıyor.
*Selahaddin Üniversitesi-Edebiyat
Fakültesi-Coğrafya Bölümü Öğretim
Üyesi
Sayı:108
15 Aralık 2013
Muhalefetten Türkmen
taleplerine destek
14
Türkmen milletvekilleri hangi
komisyonlarda yer alacaklar?
14
Fazıl Mirani Saray’a konuştu
Bilkent Orkestrası mest
etti
.... s13
Erbil›in farklı adları
olduğunu biliyor muydunuz?
13
Onurla yaşayan ve onurla
ölen lider Mandela ...
11
Sinan Çelebi 7. kabinede büyük sorunlar çözdü
Saray-Özel
Kürdistan Demokratik
Partisi (KDP) Siyasi Büro
Üyesi ve 8. kabineyi
kurmakla görevlendirilen
KDP heyetinde yer alan
Fazıl Mirani, “Eğer bakan
tayininde Türkmen çevreleri
aralarında anlaşmazsa bir
önceki hükümette olduğu
gibi kendileriyle bir sonuca
varacağız” dedi.
7. kabinedeki Türkmen bakan
Sinan Çelebi’nin performansını
değerlendiren Kürt yetkili
Mirani, “Çelebi büyük sorunlar
çözdü ve bakan olmayı bizim
isteğimizle kabul etti” diye
konuştu.
Saray’a özel bir demeç
veren KDP’li yetkili Mirani,
Türkmenlere parti değil
millet muamelesi yaptıklarını
Fazıl Mirani
kaydetti.
“Bu topraklarda Türkmenler
ortağımızdır” diyen Mirani,
Saray’ın Türkmen bakanının
Sinan Çelebi
ne esasa göre belirleneceği
yönündeki sorusunu yanıtladı.
Bu meselenin Türkmen
parlamenterlere bırakılmasını
uygun gördüklerini ifade
eden Mirani “Bu meselenin
Türkmen parlamenterlere
bırakılmasını uygun
görüyoruz. Bu meseleyi
kendileri çözsün. Eğer
bir sonuç çıkmazsa, bir
önceki kabinede olduğu
gibi meseleyi Türkmenlerle
birlikte çözeriz” diye konuştu.
KDP heyeti olarak yeni
hükümete katılmalarını
sağlamak için bölgedeki
partilerle görüştüklerini
ifade eden Mirani, bu
konuda Türkmenlerle de
görüşeceklerini söyledi.
7. kabinedeki Türkmen
bakan Sinan Çelebi’nin
performansını değerlendiren
Kürt yetkili Mirani : “Vaktiyle
sayın Çelebi’yi bakanlık alması
için getirmedik. Biz Çelebi’yi
hem Türkmenler tarafından
hem bizim tarafımızdan hem
de çevremizdekiler tarafından
kabul edilen tanınmış bir
şahsiyet olarak getirdik. Böyle
şahsiyetler sorunları çözer.
Örneğin sayın Sinan Çelebi
7. kabinede büyük bir sorunu
çözdü. Aslında kendisi bakan
olma talebinde bulunmamıştı,
bakan olmasını biz istedik”
dedi.
Türkmenlere kaç bakanlık
verileceği yönündeki diğer
bir soruyu yanıtlayan yetkili,
“Bu konuda bir şey diyemem.
Buna yeni hükümeti kurmakla
görevlendirilen başbakan
karar verecek. Türkmenlere
cömert davranmalıyız ve
bizden parti muamelesi
değil millet muamelesi
görmelidirler” dedi.
Türkiye başbakanı ITC heyeti ile görüştü
Saray-Özel
Irak Türkmen Cephesi
(ITC) Başkanı Erşet Salihi
başkanlığındaki ITC heyeti
5 Aralık 2013 günü Türkiye
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan
ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu ile görüştü.
ITC heyetinde yer alan siyasi büro
üyesi Aydın Maruf, heyetin Türkiye
ziyaretini Türkiye Başbakanı
Erdoğan’ın resmi daveti üzerine
gerçekleştirdiğini söyledi. Saray’a
konuşan Maruf İstanbul’da
gerçekleşen toplantının kendileri
adına manevi bir anlam taşıdığını
ve Erdoğan’ın Türkmenlere
desteğini gösterdiğini kaydetti.
Toplantıda Türkmenlerin
siyasi durumu ve Kürdistan
bölgesindeki gelişmelerin masaya
yatırıldığını ifade eden ITC
yetkilisi, Türkiye’nin bölgeye
özel bir ilgisinin ve görüşünün
bulunduğunu ve bu ülkeyle bölge
arasındaki ilişkilerin her geçen
gün geliştiğini belirtti.
ITC’li yetkili Maruf ardından
heyetin Ankara’da Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu ile
görüştüğünü söyledi. Görüşmede
Türkmenlerin durumu ve diğer
meseleler masaya yatırıldı.
Ortadoğu Hastanesi-Adana
25 yıllık tecrübesiyle hastanemizde uygun fiyatlarla tüm hastalıklar için uzman doktorlar var. Hastanede rehber ve tercüman hizmetleri bulunur Bilgi için:03224544430

Benzer belgeler

Müslüm Baba Şarkıları 2 TÜRKAN ŞORAY ADINA DÜNYA

Müslüm Baba Şarkıları 2 TÜRKAN ŞORAY ADINA DÜNYA 7’den 77’ye programının fotoğrafları yapımcısı tarafından sergiye açılıyor. Barış Manço ile 7’den 77’ye’ programının yayına girişinin 25. yılı nedeniyle Milli Saraylar Müzesi Dolmabahçe Sanat Galer...

Detaylı

gazeteni okumak için buraya tıklayın

gazeteni okumak için buraya tıklayın 1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı. Ülkenin ilk siyah avukatı oldu. 1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın kurduğu Afrika Ulusal Kongresi’ne...

Detaylı

6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği

6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği Kongresi’nin ırk ayrımına karşı uzun yıllar süren mücadelesi, 18 Mart 1992’de sonucunu verdi; siyahlara eşit vatandaşlık hakkı tanıyan ve Devlet Başkanı De Klerk tarafından planlanan anayasa değişi...

Detaylı

SARAI LATINInew.indd

SARAI LATINInew.indd sürülerek okuldan uzaklaştırıldı. 1942’de Witwaterstrand Üniversitesi’nin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı. Ülkenin ilk siyah avukatı oldu. 1944’te ırk ayrımına karşı yerli halkın...

Detaylı

HAMİLELİKTE SİGARANIN ZARARLARI Serbest

HAMİLELİKTE SİGARANIN ZARARLARI Serbest hayatımda bir şeyin eksik gidiyor olması; bu ufacık bir şey bile olsa çok çabuk moralimi bozar. O yüzden hem özel hayatım, hem iş hayatım, hem kendi görselliğim, hayata bakış şeklim, zekamı kullanı...

Detaylı

Mustafa Sandal Tazminat Ödeyecek!

Mustafa Sandal Tazminat Ödeyecek! Usta” oldu. Yaklaşık 40 filmin aday gösterildiği Altın At Film Ödülleri’nde jüri başkanı olarak Oscar ödülü sahibi Andy Lau görev yaptı.

Detaylı