farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâlı öğrencilerde

Transkript

farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâlı öğrencilerde
T. C.
İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Üstün Zekâlıların Eğitimi Bilim Dalı
DOKTORA TEZİ
FARKLILAŞTIRILMIŞ YABANCI DİL
ÖĞRETİMİNİN ÜSTÜN ZEKÂLI ÖĞRENCİLERDE
ERİŞİYE, ELEŞTİREL DÜŞÜNMEYE VE
YARATICILIĞA ETKİSİ
Ayşin KAPLAN SAYI
2502080185
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. Serap EMİR
İstanbul, 2013
FARKLILAŞTIRILMIŞ YABANCI DİL ÖĞRETİMİNİN ÜSTÜN
ZEKÂLI ÖĞRENCİLERDE ERİŞİYE, ELEŞTİREL
DÜŞÜNMEYE VE YARATICILIĞA ETKİSİ
Ayşin KAPLAN SAYI
ÖZ
Bu araştırmanın temel amacı, üstün zekâlı öğrencilerin akademik ve zihinsel
ihtiyaçlarına cevap veren bir İngilizce programının geliştirilmesini, uygulanmasını ve
bu programın etkililiğinin sınanarak, sonuçlarının ortaya konmasını sağlamaktır. Bu
sebeple ilköğretim 5.sınıf düzeyinde öğrenim gören üstün zekalı öğrenciler için
İngilizce dersindeki ‘’Health Problems’’ ünitesi farkılaştırılarak özgün bir ünite
programı oluşturulmuştur.
Çalışma İstanbul İlinde, 30 Haziran 2002’de Milli Eğitim Bakanlığı ve
İstanbul Üniversitesi arasında imzalanan protokol uyarınca üstün zekâlı öğrencilerin
zihinsel, duyuşsal ve sosyal gereksinimlerini karşılamak üzere açılan Türkiye’de
ilköğretim düzeyindeki tek üstün zekâlılar okulu olan Beyazıt Ford Otosan
İlköğretim okulunda yapılmıştır. 5. Sınıfa devam eden 12’si deney, 12’si kontrol
olmak üzere 24 üstün zekâlı öğrenci çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Deney
ve kontrol grubundaki öğrencilerin tümü hem okula alınırken hem de araştırmacı
tarafından uygulanan Raven Spm Plus testi ile üstün zekâlı olarak tanılanmışlardır.
Deney grubundaki öğrencilere araştırmacı tarafından farklılaştırılan ‘’Health
Problems’’
ünitesi
uygulanırken,
kontrol
grubundaki
öğrenciler
mevcut
öğretmenleriyle, öğretimlerine müdahale edilmeden derslerini işlemeye devam
etmişlerdir.
Araştırma kapsamındaki verilerin toplanması için Raven SPM Plus testi,
İngilizce Başarı testi, Cornell Eleştirel Düşünme Ölçeği ve Torrance Yaratıcı
Düşünme testi kullanılmıştır. Bahsi geçen testlerden İngilizce Başarı testi, Cornell
Eleştirel Düşünme Ölçeği ve Torrance Yaratıcı Düşünme Testi sözel formu deney ve
kontrol grubu öğrencilerine öntest ve sontest olarak verilmiştir. Testlerden elde
iii
edilen veriler, Mann Whitney-U ve Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler yöntemleri ile
istatistiksel analize tabi tutulmuşlardır.
Araştırma bulgularına göre üstün zekâlı öğrencilere yönelik olarak hazırlanan
İngilizce programı öğrencilerin başarılarını, eleştirel düşünme düzeylerini ve
yaratıcılıklarını anlamlı düzeyde arttırmıştır.
Anahtar Kelimeler:
Üstün Zekâlı Öğrenciler, Müfredat Farklılaştırma,
Yabancı Dil Olarak İngilizce Öğretimi, Eleştirel Düşünme, Yaratıcı Düşünme,
Entegre Müfredat Modeli, Izgara Modeli, Paralel Müfredat Modeli.
iv
THE EFFECT OF DIFFERENTIATED FOREIGN LANGUAGE
INSTRUCTION ON GIFTED STUDENTS' ACHIEVEMENT,
CRITICAL THINKING AND CREATIVITY
Ayşin KAPLAN SAYI
ABSTRACT
The main aim of the study is to develop, apply and test the effectiveness of an
English Program that meets the academic and intellectual needs of gifted students.
Because of this, an English unit called ‘’Health Problems’’ was differentiated to
compose original units for 5th grade gifted and talented children.
The study was conducted with a total number of 24 students, 12 of them were
in the experimental group and 12 of them were in the control group. The participants
were 5th grade students of the project school of Istanbul University, Beyazıt Ford
Otosan Primary School which aims to educate gifted students at primary and
secondary levels. The project which is the only one in Turkey, focuses on a culture
specific differentiated program to meet the intellectual, affective and social needs of
gifted children. The participants both in the experimental and the control groups were
identified as gifted and talented both in school elections and in this study. Raven
SPM Plus test was conducted prior to the study. While the differentiated unit was
being taught to the experimental group, the same unit was being taught by classroom
teacher without any intervention to the control group.
When collecting data of this research, Raven SPM Plus test, English
Achievment test, Cornell Critical Thinking Test and Torrance Creative Thinking Test
Verbal Form were used. English achievment test was developed by the researcher
and except Raven SPM, the other three tests were administred as pre and post-tests to
experimental and control groups. In the statistical analysis of data, Mann Whitney-U
and Wilcoxon Signed-Ranks Tests were used.
v
The results of the study revealed that the differentiated English program,
designed for the gifted students, increased the English achievment, criticall thinking
and creative thinking of the participants.
Keywords: Gifted Students, Curriculum Differentiation, English as a Foreign
Language, Foreign Language Teaching, Critical thinking, Creative thinking,
Integrated Curriculum Model, The Grid Model, and Parallel Curriculum Model.
vi
ÖNSÖZ
‘’Şimdi ceza olarak ölümü öneriyorsunuz. Kendi payıma ben ne önermeliyim,
Atinalılar? Açıktır ki hakkım olanı. Ve hakkım nedir? Bütün yaşamım boyunca boş
durmaya hiçbir anlam vermemiş birisi olduğum için ve insanların çoğunun
kaygılandığı şeyleri, para kazanmayı, ev geçindirmeyi, askeri görevleri, kamu
toplantılarında konuşmayı, memurlukları, komploları, partileri gözardı ettiğim için
katlanmam ya da ödemem gereken asıl karşılık nedir? Gerçekte bir politikacı olarak
yaşamak için gereğinden öte dürüst olduğumu düşünerek, size ya da kendime hiçbir
yararının dokunmayacağı yerlere gitmedim; ama her birinize kişisel olarak en büyük
iyilikte bulunabileceğim her yere gittim ve aranızda herkesi kendisine bakması
gerektiğine, kişisel çıkarların peşine düşmeden önce erdem ve bilgeliği araması
gerektiğine, devletin çıkarlarıyla ilgili kaygılanmadan önce devletin kendisi ile
kaygılanması gerektiğine inandırmaya, tüm eylemlerinde uyması gereken düzenin bu
olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu yolda davrandığım için neyi hak ediyorum?’’
(Sokrates’in Savunması’ndan alıntıdır).
M.Ö. 399 yılında tüm bunları yaptığı için suçlu bulunan Sokrates’e göre
kendisi sadece ve sadece belediye binasında konuk edilmeyi hak ediyordu. Oysa ki
öyle olmadı ve Sokrates idam cezasına çarptırıldı. Düşünüyordu çünkü, fikirleri,
bilgisi vardı ve bunu insanlık uğruna kullanmalıydı.
İşte bu yüzden Sokrates, bugün hala var ve bugün hala çoğumuza ilham
vermektedir. Aynadan bakınca, içinde yer aldığımız tablo aslında oldukça açıktır ve
üzerinde çok konuşmaktan çok üzerinde çok düşünmeyi gerektirmektedir. Nitekim
eğitimin asıl amacı düşünen bireyler yetiştirmek ve
bu bireylerin oluşturduğu
kusursuz sistemler sayesinde, insanlara kaliteli bir yaşam standardı sunmaktır.
Bu noktada elimizi en çok güçlendirecek olan da tüm bireylere yeteneklerine
göre ihtiyaçları olan eğitimi vermenin yanında, potansiyeli olan bireyleri en iyi
şekilde yönlendirmek ve değerlendirmektir. Üstün zekâlı bireyler, hem bu
potansiyellerinden dolayı hem de farklı ihtiyaçlarından dolayı ‘’özel bir önemi
vii
değil’’, ‘’hakları olan özel eğitimi’’ almalıdır. Herkese aynı davranmak eşit
davranmak olamaz ve var olan potansiyelleri geliştirip, yönlendirmemek, aksine bu
potansiyellerden korkup, onları bastırmaya çalışmak oturulan dalı kesmekle
eşdeğerdir.
Konu hassas olmakla birlikte, yıllardır bu konuya öncülük eden, alana olan
ilgimi fark edip, bana fırsat veren sevgili hocam, Prof. Dr. Ümit Davaslıgil’e açtığı
yol için sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Çalışmanın her aşamasında ve akademik hayatta olduğu kadar hayatın her
alanında beni yönlendiren, bildiği herşeyi paylaşarak değerli yardımlarını
esirgemeyen, bizlere evini ve yüreğini açan danışmanım Yrd. Doç. Dr Serap Emir’e
teşekkürü borç bilirim.
Sistemi ve düşünme şekliyle bana ilham veren, tez boyunca değerli fikirlerini
benden esirgemeyen, samimiyetine inandığım değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Nihat
Gürel Kahveci’ye teşekkürürlerimi sunarım.
Sorularımı yönelttiğimde, sorularımı büyük bir istek ve sevgiyle yanıtlayan,
bildiklerini ve yardımlarını benden esirgemeyen Dr. Melodi Özyaprak’a ve aynı
yolda birlikte yürüdüğüm, tez sürecinde akademik ve manevi desteğini benden
esirgemeyen sevgili arkadaşım Yasemin Deringöl’e içten teşekkürler...
Her yaptığım işte en az benim kadar yorulan, evin ve paylaşımın tüm
sorumluluğunu üzerine alan, eş olmanın yanında, anne, baba ve kardeş olmayı
başaran, her yolumu kaybettiğimde bana kılavuzluk yapan eşim, Abdullah Gündüz
Sayı’ya verdiği destek ve sevgi için sonsuz teşekkürler...
Çalışmanın en kritik aşamalarında beni toparlayan, küçük dokunuşları, büyük
fikirleriyle yolumu aydınlatan, desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, canım arkadaşım
Hatice Akgül Tanık’a ve aynı şekilde desteğini esirgemeyen eşi sevgili Abdullah
Tanık’a sonsuz teşekkürler...
viii
Hayatın her alanında arkamda olduklarını bildiğim ve çalışmanın son
döneminde özellikle yemekleriyle beni destekleyen annelerim Seyyare Alfer Sayı
ve Gülşen Kaplan’a, Sevgili babam Seyfi Kaplan’a ve kardeşlerime varlıkları,
yaptıkları ve bana can kattıkları için sonsuz şükranlarımı sunarım...
Ayşin KAPLAN SAYI
ix
İÇİNDEKİLER
ÖZ ............................................................................................................................... iii
ABSTRACT ................................................................................................................. v
ÖNSÖZ ...................................................................................................................... vii
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ x
TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................. xiii
SİMGE ve KISALTMALAR LİSTESİ .................................................................. xviii
GİRİŞ ......................................................................................................................... 19
PROBLEM ..................................................................................................... 19
AMAÇ ............................................................................................................ 29
ÖNEM ............................................................................................................ 31
SAYILTILAR ................................................................................................ 34
SINIRLILIKLAR ........................................................................................... 34
TANIMLAR ................................................................................................... 34
1.
İLGİLİ LİTERATÜR ..................................................................................... 37
1.1.
Zekâ .................................................................................................... 37
1.1.1. Zekânın Tanımı ve Zekâ Üzerine Bazı Kuramlar .................. 37
1.2.
Üstün Zekâlı Bireyler ......................................................................... 59
1.2.1. Üstün Zekâ Tanımı ................................................................ 59
1.2.2. Üstün Zekâlı Bireylerin Özellikleri ....................................... 64
1.3.
Üstün Zekâlı Bireylerin Eğitimi ......................................................... 72
1.3.1. Dünyada Üstün Zekâlı Bireylerin Eğitimi ............................. 72
1.3.2. Türkiye’de Üstün Zekâlı Bireylerin Eğitimi .......................... 92
1.3.3. Üstün Zekâlı Bireylere Yönelik Eğitim Modelleri ................ 96
x
1.4.
Dil Öğretimi...................................................................................... 129
1.4.1. Üstün Zekâlı Öğrencilere Dil Öğretimi ............................... 132
1.4.2. Yabancı Dil Öğretimi........................................................... 146
1.4.3. Yabancı Dil Öğretimi ve Eleştirel Düşünme ....................... 164
1.4.4. Yabancı Dil Öğretimi ve Yaratıcı Düşünme........................ 170
1.4.5. İlgili Araştırmalar ................................................................ 175
4.
YÖNTEM ..................................................................................................... 214
4.1.
Araştırmanın Yöntemi ...................................................................... 214
4.2.
Çalışma Grubu-Denekler .................................................................. 214
4.2.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Denkliğine İlişkin Bulgular 216
4.2.2. Deney Deseni ....................................................................... 219
4.3.
Veri Toplama Araçları ...................................................................... 220
4.3.1. Başarı Testi .......................................................................... 221
4.3.2. Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği ...................... 224
4.3.3. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi ........................................ 226
4.3.4. Verilerin Cinsi ve Kaynağı .................................................. 228
3.
1.4.
Prosedür ve İşlem Basamakları ........................................................ 228
1.5.
Programın Hazırlanması ................................................................... 232
BULGULAR ................................................................................................ 243
3.1.
Birinci Denenceye İlişkin Bulgular .................................................. 243
3.2.
İkinci Denenceye İlişkin Bulgular .................................................... 246
3.3.
Üçüncü Denenceye İlişkin Bulgular ................................................. 249
3.4.
Dördüncü Denenceye İlişkin Bulgular ............................................. 252
3.5.
Beşinci Denenceye İlişkin Bulgular ................................................. 255
3.6.
Altıncı Denenceye İlişkin Bulgular .................................................. 258
3.7.
Yedinci Denenceye İlişkin Bulgular ................................................ 261
xi
4.
5.
3.8.
Sekizinci Denenceye İlişkin Bulgular .............................................. 264
3.9.
Dokuzuncu Denenceye İlişkin Bulgular ........................................... 280
YORUM ....................................................................................................... 291
4.1.
Birinci Denenceye İlişkin Bulgular .................................................. 291
4.2.
İkinci Denenceye İlişkin Bulgular .................................................... 294
4.3.
Üçüncü Denenceye İlişkin Bulgular ................................................. 299
4.4.
Dördüncü Denenceye İlişkin Bulgular ............................................. 302
4.5.
Beşinci Denenceye İlişkin Bulgular ................................................. 307
4.6.
Altıncı Denenceye İlişkin Bulgular .................................................. 309
4.7.
Yedinci Denenceye İlişkin Bulgular ................................................ 316
4.8.
Sekizinci Denenceye İlişkin Bulgular .............................................. 318
4.9.
Dokuzuncu Denenceye İlişkin Bulgular ........................................... 326
SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................. 333
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 339
EKLER.....................................................................................................................373
EK-1: UYGULAMA PROGRAMI ÜNİTE KAZANIMLARI...............................373
EK-2: MİLLİ EĞİTİM UYGULAMA İZNİ...........................................................374
EK-3: TORRANCE YARATICI DÜŞÜNCE TESTİ TÜRKİYE
KULLANIMI İZNİ...................................................................................................375
EK-4: UYGULAMA PROGRAMI ÖRNEK DERS PLANLARI............................376
EK:5: ÖZGEÇMİŞ....................................................................................................400
xii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1 Izgara Müfredat Modeli .............................................................................. 118
Tablo 2 Paralel Müfredat Modeli I........................................................................... 124
Tablo 3 Paralel Müfredat Modeli II ......................................................................... 124
Tablo 4 Grupların Cinsiyete Göre Dağılımı ............................................................ 215
Tablo 5 Grupların Raven SPM Plus Öntest Puanlarına İlişkin Bulgular ................. 216
Tablo 6 Grupların Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği Öntest Puanlarına
İlişkin Bulgular ........................................................................................................ 217
Tablo 7 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Öntest Puanlarına İlişkin
Bulgular .................................................................................................................... 218
Tablo 8 Grupların İngilizce Başarı Testi Öntest Puanlarına İlişkin Bulgular .......... 218
Tablo 9 Grupların 4. Sınıf Karne Notu Ortalamalarına İlişkin Bulgular ................. 219
Tablo 10 Deney Deseni ............................................................................................ 220
Tablo 11 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi ................................................. 243
Tablo 12 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Öntest ...................................... 244
Tablo 13 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Sontest .................................... 244
Tablo 14 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Erişi......................................... 245
Tablo 15 Kontrol Grubundaki Öğrencilerin Başarı Testi Hatırlama Düzeyi ........... 245
Tablo 16 Deney Grubu Öğrencilerinin Başarı Testi Hatırlama Düzeyi................... 246
Tablo 17 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi .................................................... 246
Tablo 18 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Öntest ......................................... 247
Tablo 19 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Sontest........................................ 247
Tablo 20 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Erişi ............................................ 247
Tablo 21 Kontrol Grubunda Bulunan Öğrencilerin Başarı Testi Anlama Düzeyi ... 248
Tablo 22 Deney Grubunda Bulunan Öğrencilerin Başarı Testi Anlama Düzeyi ..... 248
Tablo 23 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi ................................................ 249
xiii
Tablo 24 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Öntest .................................... 249
Tablo 25 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Sontest ...................................250
Tablo 26 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Erişi ....................................... 250
Tablo 27 Kontrol Grubu Başarı Testi Uygulama Düzeyi ........................................ 251
Tablo 28 Deney Grubu Başarı Testi Uygulama Düzeyi .......................................... 251
Tablo 29 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi .............................................. 252
Tablo 30 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Öntest...................................252
Tablo 31 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Sontest ................................. 253
Tablo 32 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Erişi ................................... 253
Tablo 33 Kontrol Grubu Başarı Testi Çözümleme Düzeyi...................................... 254
Tablo 34 Deney Grubu Başarı Testi Çözümleme Düzeyi....................................... 254
Tablo 35 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi ......................................... 255
Tablo 36 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Öntest ............................. 255
Tablo 37 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Sontest ............................ 256
Tablo 38 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Erişi ................................ 256
Tablo 39 Kontrol Grubu Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi ................................. 257
Tablo 40 Deney Grubu Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi ................................... 257
Tablo 41 Grupların Başarı Testi Yaratma Düzeyi ................................................... 258
Tablo 42 Grupların Başarı Testi Yaratma Düzeyi Öntest ....................................... 258
Tablo 43 Grupların Başarı Testi Yaratma Düzeyi Sontest...................................... 259
Tablo 44 Grupların Başarı Testi Yaratma Düzeyi Erişi ........................................... 259
Tablo 45 Kontrol Grubu Başarı Testi Yaratma Düzeyi .......................................... 260
Tablo 46 Deney Grubu Başarı Testi Yaratma Düzeyi ............................................. 260
Tablo 47 Grupların Toplam Başarı Düzeyi.............................................................. 261
Tablo 48 Grupların Toplam Başarı Düzeyi Öntest ................................................ 261
Tablo 49 Grupların Toplam Başarı Düzeyi Sontest ................................................ 262
xiv
Tablo 50 Grupların Toplam Başarı Düzeyi Erişi ..................................................... 262
Tablo 51 Kontrol Grubu Toplam Başarı Düzeyi...................................................... 263
Tablo 52 Deney Grubu Toplam Başarı Düzeyi........................................................ 263
Tablo 53 Grupların Tümevarım Düzeyi.................................................................. 264
Tablo 54 Grupların Tümevarım Düzeyi Öntest ..................................................... 264
Tablo 55 Grupların Tümevarım Düzeyi Sontest ...................................................... 265
Tablo 56 Grupların Tümevarım Erişi....................................................................... 265
Tablo 57 Kontrol Grubu Tümevarım Düzeyi ......................................................... 266
Tablo 58 Deney Grubu Tümevarım Düzeyi ............................................................ 266
Tablo 59 Grupların Tümdengelim Düzeyi ............................................................... 267
Tablo 60 Grupların Tümdengelim Düzeyi Öntest ................................................... 267
Tablo 61 Grupların Tümdengelim Düzeyi Sontest ................................................. 268
Tablo 62 Grupların Tümdengelim Düzeyi Erişi ...................................................... 268
Tablo 63 Kontrol Grubu Tümdengelim Düzeyi ....................................................... 269
Tablo 64 Deney Grubu Tümdengelim Düzeyi ......................................................... 269
Tablo 65 Grupların Gözlem Düzeyi......................................................................... 270
Tablo 66 Grupların Gözlem Düzeyi Öntest ............................................................. 270
Tablo 67 Grupların Gözlem Düzeyi Sontest ............................................................ 270
Tablo 68 Grupların Gözlem Düzeyi Erişi ................................................................ 271
Tablo 69 Kontrol Grubu Gözlem Düzeyi................................................................. 271
Tablo 70 Deney Grubu Gözlem Düzeyi................................................................... 272
Tablo 71 Grupların İnandırıcılık Düzeyi.................................................................. 272
Tablo 72 Grupların İnandırıcılık Düzeyi Öntest ...................................................... 273
Tablo 73 Grupların İnandırıcılık Düzeyi Sontest ..................................................... 273
Tablo 74 Grupların İnandırıcılık Düzeyi Erişi ......................................................... 273
Tablo 75 Kontrol Grubu İnandırıcılık Düzeyi ......................................................... 274
xv
Tablo 76 Deney Grubu İnandırıcılık Düzeyi ........................................................... 274
Tablo 77 Grupların Varsayım Düzeyi ...................................................................... 275
Tablo 78 Grupların Varsayım Düzeyi Öntest .......................................................... 275
Tablo 79 Grupların Varsayım Düzeyi Sontest ......................................................... 275
Tablo 80 Grupların Varsayım Düzeyi Erişi ............................................................. 276
Tablo 81 Kontrol Grubu Varsayım Düzeyi.............................................................. 276
Tablo 82 Deney Grubu Varsayım Düzeyi ............................................................... 277
Tablo 83 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi .......................................... 277
Tablo 84 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Öntest ............................... 278
Tablo 85 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Sontest ............................. 278
Tablo 86 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Erişi.................................. 278
Tablo 87 Kontrol Grubu Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi .................................. 279
Tablo 88 Deney Grubu Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi .................................... 279
Tablo 89 Grupların Akıcılık Düzeyi ........................................................................ 280
Tablo 90 Grupların Akıcılık Düzeyi Öntest ............................................................. 280
Tablo 91 Grupların Akıcılık Düzeyi Sontest ........................................................... 281
Tablo 92 Grupların Akıcılık Düzeyi Erişi................................................................ 281
Tablo 93 Kontrol Grubu Akıcılık Düzeyi ................................................................ 282
Tablo 94 Deney Grubu Akıcılık Düzeyi .................................................................. 282
Tablo 95 Grupların Esneklik Düzeyi ....................................................................... 283
Tablo 96 Grupların Esneklik Düzeyi Öntest ............................................................ 283
Tablo 97 Grupların Esneklik Düzeyi Sontest .......................................................... 284
Tablo 98 Grupların Esneklik Düzeyi Erişi ............................................................... 284
Tablo 99 Kontrol Grubu Esneklik Düzeyi ............................................................... 284
Tablo 100 Deney Grubu Esneklik Düzeyi ............................................................... 285
Tablo 101 Grupların Orjinallik Düzeyi .................................................................... 285
xvi
Tablo 102 Grupların Orjinallik Düzeyi Öntest ........................................................ 286
Tablo 103 Grupların Orjinallik Düzeyi Sontest ....................................................... 286
Tablo 104 Grupların Orjinallik Düzeyi Erişi ........................................................... 286
Tablo 105 Kontrol Grubu Orjinallik Düzeyi............................................................ 287
Tablo 106 Deney Grubu Orjinallik Düzeyi.............................................................. 287
Tablo 107 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Düzeyi ................ 288
Tablo 108 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Öntest ................. 288
Tablo 109 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Sontest ................ 288
Tablo 110 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Erişi .................... 289
Tablo 111 Kontrol Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Düzeyi ........ 289
Tablo 112 Deney Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam Düzeyi .......... 290 xvii
SİMGE ve KISALTMALAR LİSTESİ
PMM
: Paralel Müfredat Modeli
EMM
: Entegre Müfredat Modeli
F
: Frekans
P
: Anlamlılık Düzeyi
N
: Veri Sayısı
X
: Aritmetik Ortalama
Ss
: Standart Sapma
S.O.
: Sıra Ortalaması
S.T.
: Sıra Toplamı
xviii
GİRİŞ
PROBLEM
İnsanoğlunun var oluşundan bu yana anlamaya çalıştığı, zekâ kavramı üzerine
birçok tanım yapılmıştır. Zekâ tarihsel olarak ele alındığında, tanımların sürekli
değiştiğini görmek mümkün olacaktır. Terman zekâyı, ‘’soyut düşünme yeteneği
olarak’’ tanımlarken, Jensen bireylerde iki tür zekânın bulunduğunu, bunlardan
‘’akıcı zekânın temel becerilerimizden oluştuğunu, kristalize zekânın ise bilgi
birikimlerimizden oluştuğunu’’ söylemektedir (Davis, 2006).
Sternberg ise, zekâyı ‘’analitik, yaratıcı ve pratik zeka’’ olmak üzere üç boyuttta
açıklamaktadır. Analitik zekâ, fikirleri, sorunları, olayları ve durumları analiz
edebilme,
yargılayabilme,
kritik
edebilme,
neden-sonuç
ilişkileri
içinde
karşılaştırabilme ve değerlendirmeler yapabilme kapasitesidir. Yaratıcı zekâ ise, yeni,
çok sayıda ve değeri olan fikirler üretebilme, problemleri tanılayabilme ve
keşfedebilme, yeni ürün yaratabilme veya var olan ürünleri detaylandırıp
değiştirebilme kapasitesidir. Pratik zekâ, gerçek yaşam problemlerini ekonomik,
ergonomik ve akılcı yollarla çözebilme ve fikirlere uygulama alanı bulabilme
kapasitesi olarak tanımlanmaktadır (Sternberg,1997; Akt:Sak, 2010).
Bu sebeple
Sternberg’e göre zekâ, deneyimlerden öğrenme kapasitesi,
öğrenmeyi arttırmak için üst biliş süreçlerini kullanma, farklı sosyal ve kültürel
bağlamları da kapsayan çevreye uyum sağlama kapasitesi olarak açıklanabilir
(Sternberg, Jarvin& Grigorenko, 2011).
Grup faktörleri teorisinde Thurstone, yedi tane ana zekânın olduğunu ileri
sürmektedir. Bunlar kelime akıcılığı, sözel kavrama, sayısal yetenek, hafıza,
tümevarım, uzamsal algı ve algısal hız yetenekleridir. Thurstone’un teorisi; zekâya,
19
çok boyutlu bakmış ve her boyutun bir zihinsel yeteneği temsil ettiğini söylemiştir
(Thurstone, 1938; Akt:VanTassel Baska, 1998).
Guilford (1967,1982, 1988) 150 faktörü içeren bir ‘’Zihin yapısı modeli’’ ortaya
koymuştur. Guillford bu modelde zekânın yapısını bir küpe benzetmekte ve bu
küpün, birbiri ile iç içe girmiş ve etkileşim halinde bulunan, işlemler, içerikler ve
ürünler boyutu olduğunu ileri sürmektedir (Akt: Sternberg, Jarvin& Grigorenko,
2011).
Gardner (1983/1994) ise, çoklu zekâ teorisini ortaya koymuş ve sekiz tane zeka
türünden bahsetmiştir. Görüldüğü üzere Terman’dan günümüze zekâ birçok şekilde
açıklanmaya çalışılmış ve zekâ açıklanırken zekâyı oluşturan bileşenler veya
yetenekler üzerinde durulmuştur. Önceleri zekâ tek yetenek olarak açıklanırken,
zaman içerisinde zekâyı oluşturan yeteneklerin olduğu vurgulanmıştır. Artık
günümüzde zekânın çoklu tanımları daha çok kabul görmekte ve eğitim ortamları da
bu tanımlara uygun hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Aynı şekilde, ‘’üstün zekânın’’ ne olduğuna ilişkin de birçok tanım yapılmış,
kuramlar ve modeller ortaya konmuştur. Fakat henüz, üzerinde fikir birliğine varılmış
evrensel bir tanım bulunmamaktadır. Çünkü üstünlük, zekâ ve yetenek farklı bakış
açılarında farklı bağlamlarda ve kültürlerde farklı anlamlar kazanabilecek
kavramlardır. Okullar arasında bile üstünlük kelimesine ilişkin birçok anlamın
olduğunu ve aralarında çok fazla fark bulunduğunu görebilmek mümkündür (NAGC,
2012).
Bir önceki Amerikan Eğitim Komisyonu 1971 Marland Raporuna göre üstün
zekâlı ve yetenekli birey, sıradışı üstün yetenekleri sayesinde yüksek performans
gösterebilen bireydir. Bu çocukların kendi potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve
topluma katkıda bulunabilmeleri için normal okullarda verilen eğitimin ötesinde
farklılaştırılmış bir eğitim programına ihtiyaçları vardır. Üstün performans gösteren
bireyler aşağıdaki yetenek veya özelliklerin biri yada birkaçına sahiptirler:
20
• Genel zihinsel yetenek
• Özel akademik yetenek
• Yaratıcı veya üretken düşünme yeteneği
• Liderlik yeteneği
• Görsel ve performansa dayalı sanat yeteneği
• Psikomotor yetenek (NAGC, 1990).
Joseph Renzulli (1986) üstün davranış, üç kümenin kesişiminden ortaya
çıkmaktadır der, bunlar; ortalamanın üzerinde genel ve özel yetenek düzeyi, üst
düzey göreve adanmışlık (motivasyon) ve üst düzey yaratıcılıktır. Herhangi bir
alanda gerçek, üstün bir başarının sağlanması için bu üç özellik kümesi arasında
etkileşim gereklidir. Birey, bu ölçütlerin hepisinde yaşıtlarının %85’inden ve en
azından birinde %98’inden daha başarılı olması haline üstün birey olarak kabul
edilebilir .
Sternberg ve Wagner üstünlük tanımında, problem çözme becerilerini
vurgulamışlardır ve üstün zekâlı öğrenciyi bilgiyi hızlı bir şekilde işleyen ve öngörü
yeteneklerini kullanabilen öğrenciler olarak görmüşlerdir (Akt: NAGC, 1990).
Howard Gardner (1983) çoklu zeka kavramını ortaya atmış ve dünyayı
algılamada birçok yolun olduğunu ileri sürmüştür: dilsel, mantıksal/matematiksel,
uzamsal, müzikal, bedensel/kinestetik, bireylerarası ve bireyiçi. Sonrasında bu yedi
zekâ türüne doğa zekasını da eklenmiştir.
Çoklu zekâ ve yetenekler açısından ele aldığımızda, üstünlüğü nasıl
ölçtüğümüz ve üstün çocukları nasıl eğittiğimiz bu bakış açısından etkilenmektedir.
Gardner’in teorisi, hem geleneksel zekâ testlerinden yüksek puan alan bireyleri üstün
olarak ele alırken, hem de bir veya daha fazla zekâ alanında iyi olan bireyleri de,
üstün olarak tanımlamaktadır. Bu da toplumu farklı örüntülere ve yeteneklere değer
vermeye yönlendirmekte ve öğrencileri eğitirken her öğrencinin bireysel profiline
duyarlı
yaklaşımların
kullanılmasını
gerektirmektedir.
Bireylerin
eğitimini
21
bireyselleştirmek, hem tipik hem de atipik öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılama
konusunda bizlere iyi bir çözüm sunmaktadır.
İşte bu gruba dahil olan üstün zekâlı bireylerin, kendilerine has duyuşsal ve
bilişsel özellikleri vardır. Bu sebeple bu özelliklerine uygun eğitimi almaları hem
kişisel haklar çerçevesinde hem de eşitlik ilkesi açısından büyük bir önem arz
etmektedir. Özellikle sahip oldukları potansiyeli kullanmaları ve bunu yaratıcılıkla
birleştirerek hem mutlu, hem de verimli bireyler olmalarının sağlanması eğitimin
öncelikli amacı olmalıdır. Nitekim ülkemizde 14 milyonu aşkın ilk ve orta düzeyde
okullara devam eden öğrenci bulunmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2011). Nüfusun
dağılımına bakıldığında, en düşük oran hesaplandığında bile %3’ünün üstün zekalı
olduğu kabul edilirse, ülkemizde sadece ilk ve orta düzeyde 42 bin üstün zekalı
bireyin bulunduğunu söylemek mümkündür.
Bu öğrencilere yönelik verilen eğitimler, okul dışı zenginleştirme
etkinlikleriyle veya ailelerin çabalarıyla sınırlı kalmaktadır. Üstün zekâlı öğrencilerin
örgün eğitime yönelik ihtiyaçlarını giderecek farklılaştırılmış müfredat tasarımlarına
ihtiyaçları vardır. Farklılaştırılmış müfredat tasarımları üstün zekâlı bireylerin
özellikleri doğrultusunda yapılandırılan, onların üst düzey düşünme süreçlerini
harekete geçirerek, derslere zihinsel olarak aktif katılımını sağlayan ve bu akademik
derslerde edindikleri bilgi, becerileri yaratıcılıkla birleştiren
bir niteliğe sahip
olmalıdır. Halihazırda eğitim sistemimizde hem içerik hem de değerlendirmeyle ilgili
süreçlere ilişkin pek çok sıkıntı mevcuttur.
Var olan çoktan seçmeli sınavlara dayalı bir eğitim sisteminin de etkisiyle
ülkemizin eğitim açısından içinde bulunduğu durum pek te iç açıcı görünmemektedir.
Öyle ki, Yüksek Öğretime Geçiş sınavına bakıldığında, ÖSYM 2012 verilerine göre
sınavı geçerli sayılan aday sayısı 1 milyon 837 bin 344 olarak belirlenirken, 50 bin
805 adayın ise puanları 0,5'ten küçük olduğu için hesaplanmamış, yani bu adaylar
‘’sıfır’’puan almışlardır.
22
Dünya çapında değerlendirdiğimizde ise, şu ana kadar alınan 2003 ve 2006
PISA sınavı sonuçlarının her ikisinde de Türk öğrenciler, her üç konu alanında da
OECD ülkelerini içeren genel sıralamada Meksika’nın üstünde sondan ikinci sırada
yer alırken Fin’li öğrenciler ise sıralamanın en tepesinde yer almışlardır (Eraslan,
2009).
2009 yılında ise değerlendirmeye alınan 65 ülkeye bakıldığında, Türkiye fen
bilimleri ve matematik alanlarında 43.sırada, okuma yeterliliğinde ise 41.sıradadır.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA (Programme for International
Student Assessment), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin
(Organisation for Economic Cooperation and Development) üç yıllık aralarla
düzenlemekte olduğu ve 15 yaş grubu öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerilerin
değerlendirilmesine yönelik yapılan bir tarama araştırmasıdır (MEB, 2008: Akt:
Eraslan, 2009). PISA projesi, zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15
yaş grubu öğrencilerin öğretim programlarında yer alan matematik, fen bilimleri ve
okuma becerileri konu alanlarıyla ilgili bilgileri ne dereceye kadar öğrendikleri değil,
sahip oldukları bu bilgi ve becerileri içinde yaşadıkları toplumda karşılaştıkları
gerçek ortamlarla ilişkilendirme ve olası sorunları çözümlemede kullanabilme
yeteneğini ölçmeyi amaçlamaktadır (OECD, 2007; Akt: Eraslan, 2009). Bu amaçla
öğrencilere çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu ve kapalı uçlu olmak
üzere farklı türleri içeren toplam 100 soru sorulmaktadır (MEB, 2008). 2000 yılında
uygulanmaya başlanan bu projeye ülkemiz ilk olarak 2003 yılında katılmıştır. Sınav
sonuçlarında üst düzey bilişsel süreçlere ilişkin ortaya çıkan bu başarısız tablo,
yaratıcı üretkenlikte de kendini göstermektedir.
Nitekim nüfusu 75 milyona ulaşan ülkemizde, Türk Patent enstitüsüne 2011
yılında 4.087 yerli, 6.154 yabancı patent başvurusu yapılırken (Türk Patent Enstitüsü,
2011) dünya ligine çıkıldığında Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre
2011’de bu sayı 541’e düşmektedir. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütüne, en çok patent
başvurusu yapılan ülkeler sırasıyla Çin, Japonya ve ABD olarak sırlanmaktadır.
Türkiye ise patent müracaatı ile 25’inci sırada yer almaktadır. Dünya çapında en
fazla patent müracaatı yapan 100 firma arasına hiç bir Türk firmasının giremezken,
23
en fazla müracaat yapan 50 üniversite arasında hiç bir Türk Üniversitesi
bulunmamaktadır (http://www.destekpatent.com.tr).
Aslında tüm bu bilgiler ışığında bakıldığında veya bu bilgiler dışında ele
alındığında da ülkemiz için sorun ‘’hem genel bir eğitim sorunu ‘’, hem ‘’üstün
zekâlı öğrencilere ilişkin bir eğitim sorunu’’dur. Ülkemizdeki okullarda çocuklar,
gelişmiş, önde giden ve gelişmekte olan ülkelerde görülen standartlara göre mütevazı
denebilecek düzeyde bilgi ve beceriye ulaşabilmektedir. Teste dayalı bu sistemde,
ailelerin ve çocukların enerjisi, zamanı ve parası, eleştirel düşünme, yaratıcı yazın
veya kendini iyi ifade etme becerilerini edinmek yerine çoktan seçmeli soru çözme
becerisini kazanmak için harcandığından, verimli değildir (Unicef, 2011:52).
Ayrıca bunların yanında eğitime kültürel olarak gereken önemin verilmemesi,
anne-baba eğitimine önem verilmemesi, eğitime yansıyan siyasi sebepler,
eğitimcilerin yetiştirildiği yüksek öğretim programlarının, kalite standartlarını
oluşturamamış ve yakalayamamış olması, eğitime yeterince ve gereğince kaynak
ayrılmaması, çalışma şartlarına bağlı olarak eğitimcilerin motivasyonlarının düşük
olması
ve
işlerinde
profesyonelleşememesi,
okullarda
uygulanan
eğitim
programlarının yapısı da ülkemizin içinde bulunduğu eğitim sorununu daha da ciddi
bir hale getirmektedir.
Nitekim ülkemizin önemli eğitim sorunlarından bir tanesi de ‘’yabancı dil
öğretimi’’ sorunudur. Ülkemizde yabancı dil olarak en yaygın İngilizce
öğretilmektedir. Bugünün dünyasında İngilizce’yi akıcı bir şekilde kullanmak bir
gereklilik haline gelmiştir. Bilgi toplumu olmak , dünyayı ve bilgi teknolojilerini
takip edebilmek ikinci bir dilin bilinmesini zorunluluk haline getirmiştir.
İngilizce’nin uluslararası bir dil olarak özellikle de internet dili olmasından dolayı
hergün artan bir şekilde önem arz ettiği düşünülürse, öğrenilmesi gereken öncelikli
yabancı dil olması kaçınılmazdır. Üstelik, eğitimde ve iş bulmak için İngilizce’yi iyi
bilmek neredeyse bir zorunluluk halini almıştır.
24
Kachru ve Nelson (1996)’nın belirttiğine göre, her ülkede İngilizce
kullanıcılarına ilişkin büyük bir dağılım mevcuttur. O dili çok az bilenler bile, dili
günlük
yaşamlarında
ve
kişisel
yaşamlarında
kullanmaktadırlar.
Bugün,
reddedilemez bir biçimde İngilizce her alanda en baskın dildir. İngilizcenin tüm
dünyada yaygınlaşmasının iki önemli sebebi vardır. Birincisi endüstri devrimidir.
Öncelikle İngiltere’de başlayan devrim, tüm dünyadaki boş alanların ele
geçirilmesini, hammadde ve pazar arayışını beraberinde getirmiştir. İkincisi ise
İngiltere’den yeni dünya ülkelerine başlayan göç ve ilkel bölgelerin çalıştırılmaya
başlatılmasıdır. Her iki durumda da İngilizce’nin baskınlığı devam etmiş ve bu
baskınlık sonrasında kendini ekonomik ve politik alanlarda da göstermiştir.
Yukarıda bahsedilen küresel yayılmanın sonucu İngilizce ana vatanından
çıkmış ve artık iletişim amaçlı olarak, bilgiyi takip etme ve bilgi sistemlerini yönetme
konusunda bir araç olarak tüm dünya tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Bu yeni
işlevine göre İngilizce artık bir ‘’lingua mundi’’ (Jernudd, 1993) olmuştur. Bu
yüzden artık İngilizce ana dili İngilizce olanların değil, bir çok kullanımı ve
kullanıcısı olan bir dünya dili haline gelmiştir.
İkinci dil öğrenmeye olan isteğin sürekli olarak artmasıyla, yeni öğretme ve
öğrenme metotlarının geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Dil sınıfındaki öğrenciler her
zaman homojen değildir ve genellikle hepsi farklı yeteneklere, eğilimlere ve geçmiş
yaşantılara sahiptirler. Bu sebeple, bu farklı bireylere uygun ve onların dil edinimini
kolaylaştıracak öğretim ve öğrenme metotlarının geliştirilmesi önemlidir.
Dil bizlerin günlük yaşamda kurallarının farkında olmadan iletişim amaçlı
kullandığımız bir araçtır. Çünkü ana dil doğal bir süreçle edinilir. Buna rağmen,
ikinci dilin ediniminde ortaya çıkan yabancılaşma dili araç olmaktan çıkarıp, amaç
haline
getirmekle
ilgilidir.
Dil
sınıfındaki
öğrenciler
dil
bilimci
olarak
düşünülmemelidir ve onlardan dili kolay bir şekilde edinmelerini beklemek gerçekçi
olmayacaktır. İkinci bir dil onlar için karmaşık ve yabancı bir araç olarak kalacak ve
günlük kullanım için doğal kalmayacaktır. Üstelik dilin edinim süreci de çok uzun bir
zaman alacaktır.
25
Bu yüzden öğrenilecek dilin analizini içeren geleneksel dil öğretim
yöntemlerinin daha zor ve daha az etkili bir metot olduğu söylenebilir. Bu metotta,
dil çok zor bir şekilde yaşama geçirilecek ve yapay kalacaktır. Dili kullanabilmek
istiyorsak, onu bir amaç değil bir araç olarak görmek çok önemlidir.
Dili öğretme ve öğrenme yaklaşımları zamanın toplumda meydana getirdiği
değişimlere ve yabancı dili öğrenme gerekliliklerine göre değişmektedir. Dil öğretim
metotlarındaki tarihi süreç içerisinde meydana gelen değişimler öğrencilerin
ihtiyaçlarındaki değişimlerden kaynaklanmıştır ve bu ihtiyaçlar dilin doğasında ve dil
öğreniminde de kendini göstermiştir.
Jernudd (1993) İngilizce’nin yabancı dil olarak öğretildiği sınıf ortamını,
iletişimin öncelikli hedef değil, ana dil kurallarının öncelikli hedef olarak öğretildiği
bir model olarak tarif etmektedir. Bizim ülkemizde İngilizce tüm okullarda yabancı
dil olarak öğretilen ve İngilizce öğrenme amacı daha iyi bir iş bulmak olarak yerleşen
ülkelerdendir. Sınıf mevcutlarının çokluğu, kendi hızında ilerlemeye imkan
verilmemesi, zamanın kısıtlı olması ve bireysel farklılıklara imkan tanınmaması gibi
sebeplerden dolayı yabancı dil öğretimi kural öğretiminden öteye gidememektedir.
Her ne kadar şu anki MEB müfredatında yapılandırmacı yaklaşımın kullanıldığı
söylense de, dilin doğasına uygun, üstünde düşünülmesi gereken ve dilin pratik
olarak kullanımını destekleyen bir eğitim mevcut değildir.
Nitekim dünyada öğrencilerin ihtiyaçlarına dönük bireyselleştirilmiş öğretimi
savunan eğitimcilerin sayısı hızla artmaktadır. Sahip olduğu bireysel özellikler ne
olursa olsun hiçbir öğrenciyi geride bırakmamaya odaklanan süreçte yine de
ihtiyaçları göz ardı edilen bir grup vardır: üstün zekâlı öğrenciler. Üstün zekâlı ve
yetenekli öğrencilerin eğitimsel ihtiyaçları, onları normal öğrencilerden ayıran
özelliklerinden kaynaklanmaktadır. İhtiyaçlarını karşılayan içerik ve eğitime ilişkin
stratejiler onların üst seviye olan yeteneklerini daha da ileriye taşımaktadır. Bu
sebeple
hâlihazırda üstün zekâlı öğrencilerin ihtiyaçlarına ‘’Farklılaştırılmış bir
müfredat’’ yanıt verebilmektedir.
26
Tomlinson (2007) farklılaştırmayı, ders veya ünite sürecinde, öğretmenlerin
istedikleri zaman, öğrencilerin hazırbulunuşluklarına, ilgilerine veya öğreme
profillerine göre, bir ya da birkaçını temel alarak, müfredat ögelerinden içerik, süreç
veya ürünü gereksinim doğrultusunda uyarlamak olarak açıklamaktadır. Burada
netleştirilmesi gereken önemli bir nokta ‘’farklılaştırma ile bireyselleştirilmiş
öğretimin’’ birbirinden farklı olduğudur. Farklılaştırmanın ana hedefleri, üstünlerin
özelliklerini tanımak, desteklemek ve bu özelliklerin gelişmesi için uygulama
imkanları sunmaktır. Farklılaştırmayla, bu özelliklerinin daha ileri düzeyde gelişimi
sağlanmaktadır (Akt:Clark, 2008). Farklılaştırmanın ana yapısı, içeriğin, sürecin, ve
ürünün üstün öğrencilerin ihtiyaçlarını, ilgilerini ve yeteneklerini karşılamak üzere
yapılan
uyarlamalardan
oluşmaktadır.
bireyselleştirilmiş öğretime göre daha
Bu
noktada
farklılaştırmanın
yapılandırılmış olduğunu ve bireysel
özelliklere hitap etmekle birlikte, daha çok grup öğretimini ön plana çıkardığını
söylememiz mümkündür.
Farklılaştırma kullanılarak müfredat ve öğretim bireyselleştirilemese de, her bir
öğrencinin ihtiyaçları öğrenilene kadar, içerik, süreç ve ürünler, - üstün öğrencilerin
en ortak öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak üzere- müfredat standartlarının kapsamı
değiştirilebilir. Öğretmenler üstün öğrencilerin ortak ve en yaygın özelliklerini
öğretim konusundaki ihtiyaçları açısından önemli olan dört ana alanda toplayarak,
müfredatı ve öğretimi bu özelliklere göre farklılaştırabilir ve alternatif bir planlama
yapabilirler;
 Öğrenme adımının hızı
 Düşünce ve bilgi işlemenin karmaşıklığı
 Anlama ve öğrenmede derinlik
 Öğrenme ve bireysel ilgilerde yenilik ve özgünlük
Bu ihtiyaçların karşılanması, beyinde uyarımı gerçekleştirmekte ve üstünlüğü
geliştirmektedir. Bu tarz bir öğretim sonucunda beyin daha etkili, daha
bütünleştirilmiş ve daha gelişmiş fonksiyonlar sergileyebilir hale gelmektedir (Clark,
2008).
27
Bu sebeple üstün zekâlı bireylere verilecek olan farklılaştırılmış bir yabancı dil
öğretimi de bu özellikleri göz önünde bulundurmalı, üstün öğrencilere hızlandırılmış,
ileri düzeyde
ve zorlayıcı bir içerik sunulmalıdır. Bunun yanında müfredat,
zenginleştirilerek üst düzey düşünme becerileri olan eleştirel düşünme ve yaratıcı
düşünme becerilerini içermelidir. Öğrenciler açık uçlu görevlerde yoğunlaştırılmalı
ve ürün olarak proje çalışmaları tercih edilmelidir. Değerlendirme ise, teşhis ve
tedavi edici olmalı, süreç değerlendirilmelidir.
MEB yabancı dil eğitim programının kazanımları incelendiğinde, kazanımlarda
üst düzey düşünme süreçlerine yer verilmediği gibi, dildeki temel beceriler olan
dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin geliştirilmesi ilişkin de yetersizlik
mevcuttur (Demir, 2005). Özellikle üstün zekâlı öğrencilerin hızlı ilerleme, soyut,
karmaşık ve zorlayıcı içeriğe ulaşma, üst düzey süreçlerini harekete geçirme, eleştirel
ve yaratıcı düşünme ihtiyaçlarını gözeten farklılaştırılmış yabancı dil öğretim
programı da bulunmamaktadır. Üstün zekâlılar eğitimi konusunda yeni yeni adımlar
atılan ülkemizde, yabancı dil öğretiminde olduğu gibi bu durum tüm disiplin alanları
için geçerlidir. Yukarıda anlatılanlar göz önüne alındığında bu konuya ilişkin büyük
bir ihtiyacın olduğu ilgili alan yazın taramasıyla ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada
alanyazına katkı sağlamak amacıyla, üstün zekâlı öğrencilerin özelliklerini göz
önünde bulunduran farklılaştırılmış bir yabancı dil öğretim programı hazırlanarak, bu
programın üstün zekâlı çocukların erişisine, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme
becerilerine etkisi incelenmiştir.
28
AMAÇ
Üstün zekâlı öğrenciler, diğer öğrencilere göre karmaşık bilgileri daha hızlı ve
kolay bir biçimde kavrarlar. Düşünme süreçleri daha erken farklılaşmaktadır. Bunun
sonucunda olasılıkları düşünme, soyut terimleri kullanma, sonuç çıkarma, genelleme
yapma, görsel düşünme, metefor ve anolojileri kullanma gibi düşünsel süreçlere daha
erken ilgi duyarlar. Esnek düşünürler ve sıradışı ilişkileri görme konusunda oldukça
iyidirler. Meraklı olmalarının yanında, üst düzeyde bir dil gelişimi gösterirler ve
sözel yetenekleri de oldukça gelişmiştir.
Bu özelliklerinden dolayı üstün zekâlılar, daha zorlayıcı bir eğitime, farklı
konuyla tanışmaya, sorun çözme ve yaratıcı düşünme becerilerine ve sorunların
çözümünde farklı yollar denemeye ihtiyaç duyarlar. Dil gelişimi açısından ise zor ve
giderek zorlaşan kelime, kavram bilgisine, sözel fikirleri derinlemesine düşünmeye,
tartışmaya, olasılıklarla, soyutlamalarla, meteforik stratejilerle düşünmeye ve
genelleme ortaya koyarak onları test etmeye ihtiyaç duyarlar (Clark, 2008).
Sahip oldukları bu özelliklere ve ihtiyaçlarına göre oluşturulmuş programlarla
öğretim görmeyen üstünler potansiyelinin altında başarı göstermekte ve yeterlilik
duyguları zayıflamaktadır (Davaslıgil, 2004). Topluma olan katkıların çoğunun bu
kesimden geldiği düşünüldüğünde, bu grubun göz ardı edilmemesi gerektiği ve
ihtiyaç duyduğu eğitim programlarının sağlanması gerektiği açıktır.
Araştırmanın temel amacı, üstün zekâlı öğrencilerin bu özelliklerini ön
planda tutarak, üstün zekâlı öğrencilere yönelik olarak bir yabancı dil programı
hazırlayarak, bu programın etkiliğini sınamaktır. Bu temel amaç doğrultusunda
araştırmanın alt amacı, İngilizce dersinde okuma ve yazma etkinliklerinin
farklılaştırıldığı ünite programının uygulandığı grubun erişi, eleştirel düşünme ve
yaratıcı düşünme düzeyi ortalama puanları ile bu farklılaştırılmış eğitimin
uygulanmadığı grubun erişi eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme düzeyi ortalama
puanları arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını ortaya koymaktır.
29
Bu temel ve alt amaçlara bağlı olarak aşağıdaki denenceler sınanmıştır:
Denence 1: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun hatırlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun hatırlama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Denence 2: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun anlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun anlama düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Denence 3: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun uygulama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun uygulama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Denence 4: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Denence 5: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Denence 6: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun yaratma düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratma düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
30
Denence 7: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun toplam erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun toplam erişi puanları arasında anlamlı
bir fark vardır.
Denence 8: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun eleştirel düşünme puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun eleştirel düşünme puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Denence 9: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun yaratıcı düşünme yeteneği puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratıcı düşünme yeteneği puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
ÖNEM
Araştırmanın üstün zekâlıların eğitimi, yabancı dil öğretimi, eleştirel düşünme
ve yaratıcılık alanlarına çok sayıda ve farklı açılardan katkıda bulunması
umulmaktadır.
Üstün
zekâlı
öğrencilerin
eğitiminde
onların
farklı
özelliklerini,
hazırbulunuşluklarını, ilgi ve ihtiyaçlarını dikkate alan programlara ihtiyaç vardır. Bu
da eğitim programlarının farklılaştırılmasıyla mümkündür. Tüm dünyada eğitimde
bireyselleşmeye gidilirken, ülkemizde üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin üst
düzey becerilerini geliştirmeye yönelik herhangi bir yabancı dil programı
farklılaştırılmasına rastlanmamıştır. Özellikle yabancı dilde farklılaştırılmış bir
program örneği bulunmamaktadır.
Dil programları ilkokul düzeyinde ses farkındalığına daha çok odaklanmanın
yanında; genellikle okuduğunu anlama ve analiz etme, seslerin farkında olma ve
kelime dağarcığı oluşturma gibi özellikleri içermektedir (VanTassel-Baska&
31
Stambaugh, 2006). Böyle alt düzey bir beceri öğretimi temel okuma becerilerini
edinmiş olan ve eleştirel okuma, bilgilendirici yazma, sözel iletişim, dil bilim, kelime
gelişimi ve yabancı dil gibi becerileri gibi becerileri uygulamaya hazır olan üstün
yetenekli zorlama konusunda başarısız olmaktadır (Van Tassel-Baska, 1996). Aynı
durum yabancı dil öğretimi için de söz konusu olmakla birlikte, özellikle üstün zekâlı
öğrenciler ve sözel açıdan yetenekli olan tüm sınıf düzeylerindeki öğrenciler için dil
biliminin farklılaştırılmasına ciddi bir ihtiyaç vardır. Bu bağlamda mevcut araştırma
kapsamında hazırlanan bu programın üstün zekâlı öğrenciler için yabancı dil
programı geliştirilmesi konusunda alana öncülük ve rehberlik etmesi açısından
önemli olduğuna inanılmaktadır.
Üstün zekâlı öğrenciler için yabancı dil programı geliştirilirken, yabancı dil
alanına özgü içeriği, süreci ve ürünü tamamen farklılaştırmak, programı geniş
temalara dayandırarak, disiplinler arası bir yapı oluşturmak gerekmektedir. Bu
sayede amaç dilin kendisi olmaktan çıkarak, anlama odaklanılacak ve anlamlı bir
öğrenme süreci gerçekleşecektir.
Dil eğitimine birçok açıdan bakıldığında görüyoruz ki, dili tek başına
öğretmek yerine dil öğrenimi ile içerik öğrenimini ilişkilendirmek yararlıdır. Dil
öğretmenlerinin öğrencilerin iletişim kurabilecekleri değer ve ilgilerin bilgisini sunan
içerik materyallerini bulduğunu görüyoruz. Bu dil ve söylem gelişimi için bir bağlam
oluşturmaktadır. Konu alanlarının dilini öğrenmek öğrenciye hem içeriğin bilgisini
kazanma hem de bu bilgiyi ifade edebilme olanağı sağlamaktadır. Dil
öğretmenlerinin içeriği dikkate almaları gibi konu alanı öğretmenleri de dili dikkate
almalıdırlar. İçeriğin materyalleriyle, ilgili dildeki iletişim ilerletilebilir, düşünme
becerisi daha kolay geliştirilebilir (Mohan, 1986: 122). Nitekim insanlar önce dili
öğrenip sonra onu kullanmazlar, ancak onu kullanarak öğrenirler (Eskey in Snow &
Brinton, 1997: 133).
Ayrıca öğrencileri bir görevle meşgul etmek, onların öğrenme sürecine
katılımı için yapıya dayalı etkinliklerden daha iyi bir bağlam sunmaktadır. Dil
öğrenirken öğrencileri sadece ‘’kavranabilir bir içerikle’’ karşılaştırmak yeterli
32
değildir. Onları anlamı müzakere ettikleri, üzerinde düşündükleri ve doğal ve anlamlı
bir iletişim gerektiren görevlerle karşılaştırmak gerekmektedir (Richards and
Rodgers, 2001). Bu noktada programda kullanılan eleştirel düşünme ve yaratıcı
düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik hazırlanan görevlerin alana özgü eleştirel
düşünmeye ve alana özgü yaratıcı düşünmeye yönelik bilgi sağlaması ve örnek
uygulama olması dolayısıyla önemli olduğu düşünülmektedir.
Eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin müfredata entegresi ve programın
dil yapılarından çok anlama odaklanması, öğrencilerdeki dil yeteneğini de
geliştireceği düşünülmektedir. Nitekim herhangi bir yabancı dilde geliştirilen dil
yeteneği diğer dillerin öğrenilmesine ve kullanılmasına da zemin hazırlamaktadır.
Özellikle çağımızda teknolojinin gelişmesiyle birlikte, dil kullanımı ve dilin
doğru kullanımı ön plana çıkmaktadır. Kendini ifade etmede yaşanan sıkıntılar,
dilden kaynaklanmakta ve bunun temelinde ise düşünme sürecinin sağlıklı bir
biçimde işlememesi yatmaktadır. Dil düşüncenin yansımasıdır ve eğer birey kaliteli
düşünemiyorsa, kendini de kaliteli bir biçimde ifade edememektedir. Yabancı dil
öğretiminde üst düzey düşünme süreçlerini de geliştirmeye çalışan bu programın,
yabancı dil eğitimi ve üst düzey düşünme becerilerini birleştirmesi açısından da
özgün bir program olmasından dolayı önemlidir.
33
SAYILTILAR
Bu araştırmanın başlıca sayıltıları şunlardır:
1. Araştırmada testleri cevaplayan ilköğretim öğrencilerinin, testlerdeki
soruları içtenlikle cevapladıkları varsayılmıştır.
2. Deney ve kontrol grubu, kontrol altına alınamayan değişkenlerden aynı
şekilde etkilenmiştir.
3. Ölçme araçlarının kapsam geçerliliği için uzman kanılarına başvurulması
yeterlidir.
SINIRLILIKLAR
Bu araştırma;
1) 2011-2012 eğitim-öğretim yılı,
2) İstanbul'daki Beyazıt Ford-Otosan İlköğretim Okulu’nda “ Üstün Zekâlıların
Eğitimi Projesi” kapsamında öğrenim gören üstün zekâ düzeyine sahip 5.
sınıf öğrencileri,
3) İngilizce dersi ‘’Health Problems’’ ünitesi,
4) Okuma ve yazma etkinlikleri,
5) Oluşturulan kazanımlar Bloom taksonomisi,
34
6) Değişim teması,
7) Farklılaştırmada kullanılan modeller Izgara Müfredat Modeli, Entegre
Müfredat Modeli ve Paralel Müfredat Modeli,
8) Araştırma sonucunda elde edilen bulguların benzer gruplara genellenebilmesi,
9) Araştırmada kullanılan ölçekler Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği,
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi (Sözel Formu) ve bu testlerin
ölçtüğü düşünülen nitelikler ile sınırlıdır.
TANIMLAR
Üstün Zekâlı ve Yetenekli Birey: 1971 Marland Raporuna göre üstün zekâlı ve
yetenekli birey, sıradışı üstün yetenekleri sayesinde yüksek performans gösterebilen
bireydir. Üstün performans gösteren bireyler aşağıdaki yetenek veya özelliklerin biri
ya da birkaçına sahiptirler:
 Genel zihinsel yetenek
 Özel akademik yetenek
 Yaratıcı veya üretken düşünme
 Liderlik yeteneği
 Görsel ve performansa dayalı sanat yeteneği
 Psikomotor yetenek (NAGC, 1990).
Eleştirel Düşünme: Olayları incelemede, değerlendirmede, anlamada,
sorunları çözmede ve geçerli kanıtlara dayanarak karar vermede kullanılan aktif ve
sistematik ilerleyen bilişsel stratejidir (Levy, 1997; Akt: Dunn, Halolen & Smith,
2008: 50). Sternberg’e (1999:46) göre, eleştirel düşünme insanların problemleri
çözmede kullandıkları zihinsel süreçler, stratejiler ve de sunumlardır.
35
Yaratıcı Düşünme: Sorunlara, düzensizliklere, bilgideki boşluklara, eksik
elemanlara, uyumsuzluklara, düzensizliklere vb.lerine duyarlı olma; güçlükleri
belirleme, çözümler arama, yetersizliklere ilişkin tahminlerde bulunma veya hipotez
oluşturma; bu hipotezleri sınama, yeniden sınama, revizyondan geçirerek tekrar
sınama ve en sonunda sonuçları iletme sürecidir (Torrance, 1974: 8).
Öğretimi Farklılaştırmak: Farklılaştırma, ders veya unite sürecinde,
öğretmenlerin istedikleri zaman, öğrencilerin hazır bulunuşluklarına, ilgilerine veya
öğreme profillerine göre, bir ya da birkaçını temel alarak, müfredat ögelerinden
içerik, süreç veya ürünü öğrencilerin gereksinimleri doğrultusunda uyarlamak olarak
açıklamaktadır (Tomlinson, 2007).
Müdahale Edilmeyen Öğretim: Kontrol grubundaki öğretmenin sınıf
içinde uyguladığı öğretimdir (Emir, 2001).
Erişi:
Öğrencilerin
son-test
puanlarından
ön-test
puanlarının
çıkarılmasıyla elde edilen puanların ortalamasıdır.
Eleştirel
öğrencilerinin
Düşünme
Cornell
Yeteneği
Eleştirel
Puanı:
Düşünme
Deney
Ölçeğinden
ve
kontrol
aldıkları
grubu
puanların
ortalamasıdır.
Yaratıcı
öğrencilerinin
Düşünme
Torrance
Yeteneği
Yaratıcı
Puanı:
Düşünme
Deney
Testinden
ve
kontrol
aldıkları
grubu
puanların
ortalamasıdır.
36
1. İLGİLİ LİTERATÜR
1.1.
Zekâ
1.1.1. Zekânın Tanımı ve Zekâ Üzerine Bazı Kuramlar
Zekânın tanımına dair literatürde ortak bir tanım belirlenemediğinden, burada
yapılan araştırmalar sonucu elde edilen farklı bulgulara dayalı hipotezlere yer
verilecektir.
1.1.1.1.
Zekânın Tanımları
Bu bölümde zekânın net bir şekilde tanımlanması hem üstün zekalı ve
yetenekli öğrencilerin tanılanmasında rol oynadığı için hem de okul ve hayat
başarısını yordadığı için çok önemlidir (Sternberg, Jarvin & Grigorenko, 2011: 54).
Çünkü zekânın tam olarak ne olduğunun bilinmesi, “onun bir potansiyel olarak
değişmediği veya da kullanılarak geliştirilebileceği” düşüncelerinin de açıklığa
kavuşmasına yardım edecektir.
Darwin’in kuzeni olan Galton 1869’da kalıtımsal özelliklere ilgi duyarak,
insan zekâsının kalıtımla olan ilişkisine dair bir takım sorular sormaya başlar.
Galton’un zekâya ilişkin bu araştırmaları önemlidir çünkü daha önce hiç kimse
“bireysel farklılıklara” ilişkin bir araştırma yapmamıştır. Bu araştırması sonucunda
Galton, “zekânın gelişiminin doğumdan ölüme kadar aynı kaldığı” düşüncesini
ortaya ileri sürmüştür (Clark, 2008: 31).
Galton zekânın genel bir kapasite olduğunu, duyuların ise bilgi edinme
kanalları olmaları nedeniyle, genel bilişsel kapasitenin temellerini oluşturduğunu
iddia etmiştir. Bu nedenle zihinsel engelli bireylerin duyusal ayırt edicilik
kapasitelerinin çok zayıf olduğunu düşünmektedir. Galton’a göre, yüksek zekâya
37
sahip bireylerin duyusal ayırt edicilik kapasiteleri, zekâ düzeyi düşük bireylerin
duyusal ayırt edicilik kapasitelerinden daha yüksektir (Sak, 2010:7).
Galton zekâyı bilimsel verilere dayanarak ölçmeye çalışan ilk bilim adamıdır
ve uygulamış olduğu zekâ testinin duyu keskinliği ile genel zekâ arasındaki ilişkiye
dayandığı sanılmaktadır. Her ne kadar sonrasında bu testin yetersiz olduğu kanıtlansa
da, onun bu girişimi işlevesel bir zekâ testinin araştırmalarının başlamasına öncülük
etmiştir (Clark, 2008: 31).
“Zekânın değişmez olduğu” düşüncesinin kabul gördüğü yıllar boyunca
birçok önemli gelişme olmuştur. 1905’te Fransız Hükümeti Alfred Binet’ten yavaş
öğrenen öğrencileri diğer öğrencilerden ayırt etmek için bir yöntem geliştirmesini
ister. Galton’un zekâya ilişkin görüşlerine karşı çıkan Binet, bireysel farklılıkların
yeterli biçimde ölçülebilmesi için şekil, tasarım, cümle belleği, soyut sözcüklerden
anlam çıkarabilme, kavrama ve yargılama yeteneklerinin ölçülmesini sağlayacak olan
Binet-Simon ölçeği olarakta bilinen zekâ testini geliştirir. Çünkü ona göre zekâ, daha
karmaşıktır ve farklı zihinsel bileşenlerden oluşmaktadır. Zekâ, yanlızca duyusal
becerilerin ölçümü ile anlaşılamayacağı gibi, yapısı karmaşık işlevlerde daha fazla
değişkenlik göstermektedir (Sak, 2010:8).
1912’de Wilhelm Shern tarafından zekâ testlerindeki puanı göstermek
amacıyla “zekâ bölümü” kavramı ortaya konarak, puan hesaplamalarında yaş
farklılıkları hesaba katılmıştır. Buna göre hangi yaşta olunursa olunsun ortalama zekâ
puanı 100 olarak bulunmuştur. Toplumun %50’si, 90 ile 110 puan arasında olduğu
bulunmuş, 132 puan ise üst %2’lik üstün zekâlı grubun başlangıcı olarak ele
alınmıştır.
Binet zekâ testini revize ederek kullanan Terman, üstün zekâlı bireyler
üzerinde en kapsamlı, boylamsal çalışmayı yaparak, üstün bireyler hakkındaki
“gözlüklü, cılız, sosyal açıdan sorunlu, kitaplara gömülmüş, muazzam düşüncelere
sahip” şeklindeki önyargıları değiştirmiştir. Bu çalışmaları boyunca “sabit zeka”
38
teorisini kullanan Terman (1925), boylamsal çalışması sonucunda sabit zekanın
geçerli bir kavram olduğunun tartışılır bir bilgi olduğunu da çalışmasına eklemiştir.
1930’lu ve 1940’lı yıllarda testler müthiş bir popülerlik kazanmış, ABD’de
herkes herşey için, işe alınırken, ilgilerin belirlenmesi için, kişisel özelliklerin
belirlenmesi için ve hatta evlilikte başarının yordanması için bile teste tabi tutulmaya
başlanmıştır (Akt: Clark 2008: 32).
Zekânın değişmez olduğu görüşü, ilk olarak 1938’de Iowa Üniversitesinden
Beth Wellman ve meslektaşları tarafından sorgulanmıştır ve onlar zekânın eğitilebilir
olduğunu savunmuşlardır. Bunu başka çalışmalar takip etmiş, 1956’da Guilford
tarafından çok önemli olan,
yeni bir model ortaya atılmıştır.’’Zihin yapısı
modeli’’nde Guilford, zekâyı oluşturan faktörleri ve bunların birbiriyle olan ilişkisini
açıklamıştır. Guilford’da zekânın eğitilebilir olduğu üzerinde durmuş ve yaratıcılığın
insan zihninin önemli bir işlevi olduğuna dikkati çekmiştir. Bu teoriyi destekleyen
yeni
çalışmaların
yapılmasıyla,
artık
zekânın
eğitimle
geliştirilebilceği,
değişebileceği ve zekânın gelişiminin, kalıtımla deneyimlerin yani çevrenin
etkileşimine bağlı olduğu görüşü kabul görmeye başlamıştır.
1952’de Piaget insan hayatının ilk yıllarında zekâ gelişimini ilk kez
sorgulayan Bilim Adamı olmuştur.
Piaget, zihinsel gelişimin bireyin öğrenme
sürecine aktif katılımıyla sağlandığını ve bunun aşama aşama gerçekleştiğini ileri
sürmüştür. Her ne kadar Piaget, bu dönemlere ilişkin keskin zaman sınırları koymasa
da, bu sıranın değişmediğini ve alt dönemlerde gerçekleşen öğrenmeyle, bireyin daha
üst düzey bir biliş düzeyine geçtiğini söylemiştir. Böylelikle, zekâya ilişkin ilk
etkileşimsel teoriyi ortaya koyan Piaget, çocuğun bir aşamadan diğerine geçmesini
hem genetik yapıya, hem de çevrenin kalitesine bağlamaktadır (Akt: Clark 2008: 35).
1960’larda Rus araştırmacı Lev Vygotsky’nin, 1920’lerde yaptığı çalışmaları
gün yüzüne çıkmıştır. Totaliter hükümetle ters düşmesinden dolayı bastırılan ve
saklanan çalışmaları, nihayet bilinir ve tartışılır hale gelmiştir. Piaget’in aksine
Vygotsky’nin araştırması öğrenmenin, olgunlaşma hızına ve zekâya etki ettiğini
39
ortaya koymuştur.
Vygotsky bulguları dil gelişimi, eğitim uygulamaları, erken
eğitim, ve fiziksel engel rehabilitasyonu alanlarına katkıda bulunmuştur.
Benjamin Bloom’un (1964) çalışmaları eğitim uygulamalarına özellikle de
erken zihin gelişimi konusunda, başka bir katkıda bulunmuştur. O zamana kadar
insanların doğumdan 18 yaşına kadar düzenli bir biçimde öğrendiği ve zihin
gelişiminin ilerlediği, 45’e kadar gelişimin sabit kaldığı ve sonrasında düşmeye
başladığı inancı hâkimdir. Bloom ise çok farklı bir örüntü ortaya koyarak, doğumdan
itibaren dört yaşa kadar çocukların, 18 yaşına kadar olan zekâ gelişiminin %50’sini
tamamladıklarını ortaya koyar. 6 yaşında bu orana %30 daha ekleme olmaktadır.
Yani zihin gelişiminin %80’ninin altı yaşa kadar olan dönemde gerçekleştiği
bilgisiyle eğitimciler okul öncesi eğitime ilişkin bir farkındalık geliştirmeye başlarlar.
Bloom ayrıca eğitim hedefleri taksonomisiyle de sınıf ve öğrenme ortamına önemli
katkılarda bulunmuştur (Akt: Clark 2008: 35).
1980’lerde ilk kez Guilford tarafından ortaya konan, “zekâ kavramının
genişletilmesi” üzerinde durulmuştur ve Gardner (1983) “Çoklu Zekâ Teorisini”
ortaya koymuştur. Gardner bu teorisinde, bireylere en uygun öğrenmeyi sağlama
konusunda müthiş bir hassasiyet göstererek, eğitim ortamlarının gelişmesine katkıda
bulunmuştur (Akt: Clark 2008: 37).
1985’te Robert Sternberg, zekânın “üçlü saç ayağı teorisini” ortaya
koymuştur. Zekâyı anlamak için gelişimin üç yönünü incelememiz gerektiğini
vurgulayan Sternberg, bunların: bireyin iç dünyası, bu analitik düşünmeyle
örneklendirilmektedir, çevresel farkındalığı ve bu iki dünyası arasındaki etkileşimi
sentezleyen deneyimleri olduğunu söylemektedir. Bu üçlü teoriye göre, üç çeşit
zihinsel işlem gerçekleşmektedir. Bunlar, metabileşenler, planlayan izleyen ve
bireyin prblem çözmesini değerlendiren, performans bieşenleri, metabileşenler
tarafından alınan kararları uygulayan, bilgi edinim bileşenleri problemlerin nasıl
çözüldüğünü gösteren ve öğrenmede yeni bilgileri edinmeye etki eden süreçleri
içermektedir. Bu süreçlerde üç çeşit üstünlkle sonuçlanmaktadır bunlar, analitik
üstünlük, sentetik üstünlük ve pratik üstünlüktür.
40
Zekâ tarihsel olarak ele alındığında, tanımların ve zekâya ilişkin bilgilerin
sürekli değiştiğini görmek mümkün olacaktır. 1921 yılında, 14 ünlü psikoloğun zekâ
tanımlarından yola çıkıldığında, yanıtlar çeşitlilik göstermekle birlikte, zekâ tanımı
genellikle iki temada toplanmaktadır: “Zekâ, insanın deneyimlerinden öğrenme
kapasitesi ve çevreye uyum sağlama yeteneğidir”. 65 yıl sonra, Sternberg ve
Detterman tarafından, aynı soru sorularak (1986) zekâ üzerine çalışan uzman 24
psikologdan, zekânın ne olduğunu tanımlamaları istenir. Bu kez uzmanlar,
deneyimlerden öğrenme ve çevreye uyum sağlama sürecini daha geri plana iterek,
zekâ tanımını genişletmiş ve üst bilişin yani insanların kendi düşünme süreçlerinin
farkında olmaları ve kendi düşünme süreçlerini kontrol etmeleri üzerinde
durmuşlardır. Çağdaş uzmanlar, zekânın tanımında özellikle kültürün rolü üzerinde
durmaktadırlar çünkü bir kültürde çok zeki bulunan başka bir kültürde aptal
bulunabilmektedir. Bu sebeple zeka, deneyimlerden öğrenme kapasitesi, öğrenmeyi
arttırmak için üst biliş süreçlerini kullanma, farklı sosyal ve kültürel bağlamları da
kapsayan çevreye uyum sağlama kapasitesi olarak açıklanabilir (Sternberg, Jarvin &
Grigorenko, 2011: 55).
Jensen zekânın farklı biçimlerde açıklanabileceği üzerinde durmuş ve zekâyı
“bağlantı kurma ve ilişkilendirme yeteneği” olarak tanımlamıştır. Ona göre var olan
uyarıcılara hızlı bir şekilde tepkide bulunma üst düzey bir zekânın temelini
oluşturmaktadır (Davis, 2006: 3) . Jensen üstün zekâlı ve 13 yaşında olan bir bireyin,
tepkide bulunma süresinin üniversite öğrencileri kadar kısa olduğunu ve tepkilerin
hızlı olduğunu bulurken, bu bireylerin kendi yaşıtlarından çok daha kısa zamanda
tepkide bulunduklarını ve tepkilerinin çok daha hızlı olduğunu bulmuştur. Jensen’in
bu basit araştırması, üstün zekâya sahip bireylerin beyinlerinin, daha hızlı, daha etkili
ve daha doğru çalıştığını göstermektedir.
Zekâ, testlerde puanlarla ifade edilmektedir ve Jensen’e göre zekâ testleri
“g”yi yani “genel zekayı”ölçmektedir. Bütün zekâ testlerindeki bireysel farklılıklar
da bu “g” faktöründen kaynaklanmaktadır. “G”yi açıklamak üzere iki boyutlu bir
teori ortaya konmuştur ve buna göre “g”, akıcı zekâ yani temel zihinsel yetenekler ve
41
kristalize zekâ, bilgi birikimimizden oluşmaktadır. Bu ayrım mantıklı olmakla
birlikte, teori akıcı zekânın 20 yaşından sonra düşmeye başladığını, kristalize zekânın
ise artmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır (Davis, 2006: 4).
Gardner zekâyı ‘’ yeni bilginin edinilmesi için temel ve bireyin gerçek bir
problemi çözmesi, karşılaştığı zorlukların üstesinden gelmesini sağlayan, etkili bir
ürün ortaya koymayı içeren, problemleri bulma ve problem yaratma gibi bir dizi
problem çözme becerisini içeren yapı’’olarak tanımlamaktadır (Akt: Maker,
2006:29).
Feldhusen zekâyı düşünme, öğrenme, problem çözme ve yeni fikirler üretme
yeteneği olarak tanımlamaktadır. Zekânın düzeyleri ve türleri bireyden bireye
değişmektedir. Örneğin matematik eğilimi, zekânın faktörlerinden bir tanesidir.
Bunun yanında yaratıcılık, kalıtsal özellikler ve kişilik özellikleri de zekânın diğer
faktörlerini oluşturmaktadır. Tüm bu faktörlerden yola çıkılarak, kısmen genetik
mirasın, aktarımın oluşturduğu, çevre ve bu kalıtımın arsındaki etkileşim ile artan bir
zekânın veya birden çok zekânın olduğunu söylemek mümkündür (Akt: Baska, 1998:
19).
Günümüzde ABD’de zekâ da sadece bilişsel yönlere değil, duygusal yönlere
de odaklanılmaktadır. Mayer, Slovey ve Caruso (2000) duygusal zekâyı “duyguların
algılanması ve ifade edilmesi becerisi, duyguları mantıkla harmanlama, duyguları
anlama ve duyguların hem bireyin kendisi için hem de başkaları için düzenlenmesi”
olarak tanımlamışlardır. Duygusal zekânın varlığına ilişkin yeterince kanıt
bulunmaktadır (Akt: Sternberg, Jarvin & Grıgorenko, 2011: 56).
Başka bir kavram olan sosyal zekâ ise “diğer insanları anlama ve onlarla
etkileşime girme yeteneği”dir. Görüldüğü üzere çok dinamik bir kavram olması ve
çok boyutlu bir yapı olması nedeniyle zekâyı tanımlama konusunda bir sıkıntı söz
konusudur. Bu sıkıntıyı gidermek adına ve zekâyı daha iyi tanılamak adına bir takım
kuramlar oluşturulmuş olup, bu kuramların açıklanmasının eğitim sürecini
şekillendiren zekânın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir.
42
1.1.1.2.
Zekâ ile İlgili Kuramlar
Bilgisayar çağı olan, yapay zekânın var olduğu ve insan zekâsının
modellendiği günümüz dünyasında, insan zekâsından yola çıkan bir ‘’bilgiyi işleme’’
modelinin ortaya çıkması doğaldır. Sternberg’in çalışması, tüm psikoloji dünyasını
ve eğitim dünyasını da etkisi altına alan temel bir bilgiyi işleme süreci olarak
görülmektedir. Her ne kadar modelin kavramsal çerçevesi çok ikna edici ve
temellendirilmiş olsa da, uygulamaları sınırlıdır çünkü bu kavramın uygulamalarını
ölçecek iyi bir ölçüm
aleti yoktur (Van-tassel Baska, 1998:23). Sternberg’ in üçlü
saç ayağı teorisi bileşenler alt kuramı, deneysel alt kuram ve bağlamsal alt kuram
olmak üzere üçe ayrılır. Bunların her biri, zekânın bir yönünü temsil eder. (Akt:
Onur, 2000). Bileşenler alt kuramı zekânın analitik yönünü temsil eder. Buna göre
Sternberg (1991) analitik zekanın üç boyutlu bir yapısı olduğunu ve üç temel bilgiyi
işleme yeteneğinden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu yetenekler: metabileşenler,
performans bileşenleri ve bilgi-edinimi
bileşenleridir (Akt:Van-tassel Baska,
1998:23).
Metabileşenler, üst biliş süreçlerine benzemektedir. Planlamayı, izlemeyi ve
değerlendirme işlevlerini içermektedir. Bu alt işlevler ise;
 Problemlerin varlığını fark etmeyi,
 Problemleri tanımlamayı,
 Problemleri çözmek için plan yapmayı,
 Bir çözüm stratejisi seçmeyi,
 Çözüm sürecini zihinsel olarak sunmayı,
 Çözüm için gerekli zihinsel kaynakları ve bilgileri toplamayı,
 Çözüm sürecini izlemeyi,
 Problem çözme sürecinin sonunda başarıyı yargılamayı ve değerlendirmeyi
içermektedir.
Performans bileşenleri ise metabileşenlerin aktivitelerini gerçekleştiren ve
metabileşenler tarafından alınan kararları uygulayan, zihinsel süreçlerdir. Bu
43
beceriler veya yetenekler farklı alanlara özgü olabilirler. Bu beceriler düşük düzeyde
zihinsel işlev sayılmaktadırlar çünkü üst düzey bilişsel metabileşenlere göre daha
otomatik olarak gerçekleşmektedirler (Van-tassel Baska, 1998: 23). Bunlar;
 Uyaranları kodlama,
 Uyaranlar arasında var olan ilişkileri görme,
 İlişkiler arasındaki ilişkileri belirleme,
 Eski ilişkileri yeni alanlarına uygulama,
 Uyaranları karşılaştırma,
 Seçilmiş çözümleri doğrulama,
 Uyaranlara karşılık vermedir (Atkinson, Atkinson ve Hilgard, 1995:506 ).
Bilgi-edinimi bileşenleri ise, öğrenmede yeni bilgileri edinmeye etki eden
süreçleri içermektedir. Bu bileşenler, seçici kodlama, seçici birleştirme ve seçici
karşılaştırmayı içermektedir. Seçici kodlama önemli bilgiyi tanıma yeteneğidir ve
bilgiyi uzun süreli hafızaya alır ve önemsiz olan bilgiyi reddeder. Seçici birleştirme,
bilgileri, şemalar, kavramlar, fikirler şeklinde birleştirme sürecidir. Nitekim bilgi
eğer ilişkili konularla, öbekler halinde iyi bir şekilde organize edilirse uzun süreli
bellek daha kullanışlı ve daha ulaşılabilir hale gelmektedir. Seçici karşılaştırma şu
anki ve eski bilgiler arasındaki bağlantıları, bu bilginin şu anki problemlerle olan
ilişkisini görme yeteneğidir (Van-tassel Baska,1998: 24).
Deneysel Alt Kuram zekânın yaratıcı yönünü temsil eder. Deneyim
aracılığıyla öğrenilenlerin yeni durumlara uygulanmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla;
bireyin çeşitli durumları keşfetmesine bağlıdır. Bunlar;
 Yenilikle başa çıkma,
 Bilgi işlemeyi otomatikleştirmedir (Atkinson, Atkinson ve Hilgard, 1995).
Bağlamsal Alt Kuram zekanın pratik yönünü temsil eder. Sternberg’ e göre;
zekâ, sadece zeka testlerinin ölçtüğü çeşitli yeteneklerle sınırlı değildir. Bireyin
zekâsının kültürel bir bağlamda da değerlendirilmesi gerekir. Sternberg zihnin üç
44
amaca yöneldiğini tartışmaktadır, bunlar: çevreye uyum sağlama, çevreyi
şekillendirme veya değiştirme,
çevreyi seçmedir. Çevreye uyum sağlamadan
kastedilen, bir çocuğun zekâsının okula, eve veya da komşuya göre nasıl ortaya
çıktığı ve farklılaştığıdır. Şekillendirme ise, çocuğun zekâsını işine en çok yarayacak
şekilde çevresini şekillendirmek için nasıl kullandığıdır. Okul çeteleri, bu tarz bir
şekillendirme için iyi bir örneği teşkil etmektedir. Son olarak birey, kendisinin
zekâsını en iyi şekilde kullanacağı bir çevreyi seçebilir. Çocukların okul seçmesi,
onlara bu tür bir fırsatı sağlayabilir (Van-tassel Baska,1998:24).
Zekâyı tanımlarken, davranışın çevreye uygunluğuna ve toplumun neyi zekice
davranış olarak gördüğüne dikkat etmek gerekmektedir. Kısaca, Sternberg ‘’zeki
davranış tanımının’’ bağlam-odaklı olduğunu vurgulamaktadır. Yani bizler en iyi
performansı, uyum sağlayabildiğimiz, bize uyum sağlaması için değiştirebildiğimiz
veya bizim için en iyi diye seçtiğimiz ortamlarda ortaya koyabiliriz. Bu yüzden
okullarda oluşturulan ortam ve koşullar bazı üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için
uygun ortamlar olmayabilirler. Fen açısından çok üstün yetenekli öğrencilere bir
öğretmen hiç fen bilgisi öğretmiyor olabilir. Başka bir sınıfta veya okulda üstün
zekâlı ve yetenekli öğrenciler üstünde olumsuz bir akran baskısı olabilir. Bu gibi
ortamlarda çok üstün zekâlı bile olsalar öğrenciler iyi performans sergileyebilir mi?
Sternberg’in teorisene göre ‘’hayır’’. Sternberg bize zekaya ilişkin birçok durum
olduğunu
ve
bunların
bağlama
bağlı
olduğunu
öğretmiştir
(Van-tassel
Baska,1998:24).
Özetlemek gerekirse, Sternberg’in ‘’ Üçlü saç ayağı kuramındaki ayaklar’’;
analitik, yaratıcı ve pratik zekâlardır. Analitik zekâ, daha önceden geliştirilmiş olan
tipik zeka testlerinin ölçtüğü zekadır. Fikirleri, sorunları, olayları ve durumları analiz
edebilme,
yargılayabilme,
kritik
edebilme,
neden-sonuç
ilişkileri
içinde
karşılaştırabilme ve değerlendirmeler yapabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir
(Sak, 2010: 43). Yaratıcı zekâ ise, yeni, çok sayıda ve değeri olan fikir üretebilme,
problemleri tanılayabilme ve keşfedebilme, yeni ürün yaratabilme veya var olan
ürünleri detaylandırıp değiştirebilme kapasitesi olarak tanımlanabilir. Pratik zekâ,
45
gerçek yaşam problemlerini ekonomik, ergonomik ve akılcı yollarla çözebilme ve
fikirlere uygulama alanı bulabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir (Sak, 2010: 43).
Çift faktör teorisi Charles Spearman’ın 1904’te, zihinsel yeteneklerin birbiri
ile veya da duyumsal ayrımlarla ilişkili olup olmadığını araştırdığı çalışmasında
ulaştığı sonuçtur. Spearman bir kasaba okulundan 36 öğrenciye ilişkin, öğretmen
değerlendirmelerini alır. Bu değerlendirmelerde öğrenciler müziğin yanında her
zamanki
gibi
Latince,
İngilizce
ve
matematik
gibi
akademik
derslerde
değerlendirilmişlerdir. Değişkenler arasında gözlenen korelasyon Spearman’ı
değişkenlerin genel bir varyans kaynağını paylaştığı hipotezine götürmüştür, ve buna
Spearman ‘’zekânın genel faktörü’’ adını vermiştir (Akt: Kane & Brand, 2003).
Gözlemleri sonucunda Spearman, değişkenlerin farklı düzeylerde birbirleriyle ilişkili
olduğunu bulmuştur ve değişkenlerin genel faktöre ilişkin farklı düzeyde bir
doygunluğa sahip oldukları sonucuna varmıştır ve bunu da g olarak adlandırmıştır.
Farklı doygunluk düzeyleri, genel faktör üzerinde farklı yükleri temsil etmektedir.
Spearman’ın
g’sinin
öğrencilerin
puanlarındaki
tüm
varyansları
hesaplamadığı açıktır. Bu yüzden o, zekânın çift faktör teorisini ortaya koyar. Yani
her bir değişken iki faktörü içermektedir ve bu faktörlerle açıklanacaktır. Bunlar
genel zekâ faktörü ve değişkene özgü zekâ faktörüdür.
Spearman “g”yi zihinsel enerji olarak anlatmakta ve onu zekânın yönlendirici
unsuru olarak tanımlamaktadır. Bunun yanında, zekâyı sadece soyut fikirleri ele alma
olarak değil, tüm sembolleri ele alma olarak açıklamaktadır. 20 yıllık birkaç
çalışmanın sonucunda, Spearman g faktörünün üç süreci içerdiği fikrini ortaya koyar.
Buna göre ilk süreç, deneyimlerin kavranmasıdır. Spearman’da Galton gibi, bireyin
ne kadar çok deneyim edinirse o kadar karmaşık problem çözebileceğini
varsaymaktadır. İkinci süreç ‘’iki uyarıcı arasında mantıklı ilişkiler kurma’’ dır.
Üçüncü süreç ise iki uyarıcı arasındaki benzerliklerin bulunmasıdır. Bu üç sürecin
gerçekleşmesi esnasında g’ye bilişsel bir görev verilmektedir. Her ne kadar
Spearman g’nin puanlardaki tüm varyansı açıklamadığını bilse de, o g’yi zekânın
açıklayıcı faktörü olarak vurgulamaktadır (Kane & Brand, 2003).
46
Spearman g faktörünü evrensel ve doğuştan gelen yetenek olarak
açıklamaktadır ve büyük G faktörünün bireyi başarıya götürdüğünü vurgular. S
faktörü ise çevreden edinilmekle birlikte, aynı bireyde etkinliğe göre değişmektedir
(Pal et all.,2004).
Şekil 1 Spearman’ın Zekâ Teorisi
Üstünler eğitimindeki eğitimciler ve psikologlar için, genel zekânın ölçülmesi
kavramı yetenekli çocukların eğitimsel ihtiyaçlarında kalıtım ve çevrenin etkisi
hakkında değerli veriler sunmuştur. Zekâ testlerinin global puanları ve alt boyut
puanları bu çocukların özel yeteneklerini ve eğilimlerini karakterize eden tüm
yetenek düzeyleri hakkında bilgi sunmuştur. Genel zekâsı 180 üzerinde olan çocuklar
(Hollingworth, 1942), zekâ puanı 125-140 arasındaki öğrencilerle kıyaslandığında
öğretmenler, danışmanlar ve aileler açısından çok zorlayıcı bulunmaktadırlar.
Spearman bize g kavramını tanıtmakla birlikte, bizi testlerin g’nin yanında,
g’de yer almayan bazı özel zihinsel yetenekleri ölçtüğü konusunda da uyarmıştır. Bu
diğer kısım daha sonra Cattel (1940) tarafından “öğrenilmiş beceriler veya
yetenekler” olarak gösterilecektir (Van-tassel Baska,1998:21).
47
Grup faktörleri teorisinde Thurstone, yedi tane ana zekânın olduğunu ileri
sürmektedir. Bu kavram onun faktör analizi çalışmalarının sonucunda ortaya
çıkmıştır. Thurstone’nun aşağıda anlatılacak olan özel eğilimler ve zekâ bileşenleri
listesi bugün de hala geçerliliğini korumaktadır.
Kelime akıcılığı, verilen belirli bir uyarıcıya karşı birçok kelime düşünme
yeteneğidir. Örneğin, ‘’or’’ hecesi ile başlayan olabildiğince çok kelime düşünün
veya a,e,s ve t gibi harfleri içeren olabildiğince çok kelime düşünün. Guilford ve
Hoepfner (1971) insan yeteneklerini analiz ettikleri çalışmalarında bu faktörün,
birden çok sonuca götüren düşünme becerilerinden olduğunu tanımlamışlardır.
Sözel Kavrama, kelimelerden anlam çıkramayı içermektedir. Bu yetenek
bizim anlama dediğimiz ve hem tek başına kelimelerin anlamını hem de bir cümle
haline getirilmiş bir grup kelimenin anlamını kavramayı içermektedir.
Sayısal yetenek, tüm aritmetik görevlerde mevcuttur. Bu yüzden bir çocuk
toplama yaptığında, çıkarma, çarpma ve bölme yaptığında kesirleri bulduğunda,
yüzdelik hesapladığında veya problem çözdüğünde kullandığı sayısal zekâsıdır.
Hafıza, resim veya sözel olarak sunulan yeni materyalin basit bir şekilde
ezberlenmesini veya hatırlanmasını sağlar. Hafızanın yeteneği genellikle okuldaki
uzmanlar tarafından küçümsense de, hafıza Thurstone ve onu destekleyenler
tarafından zekânın ana boyutu olarak kabul edilmektedir.
Tümevarım, sözel, sayısal ve resimli bir materyalden bir genellemeye,
kurala, kavrama veya prensibe ulaşmayı içermektedir. Tümevarımın bir şekli de,
genellikle zekâ testlerinde yer alan analojilerdir. A ve B arasındaki ilişkiden yola
çıkılarak C ile ilişkili olan parçanın bulunması istenir.
Uzamsal algı, nesneleri uzayda görme ve bu nesneler için farklı düzenlemeler
yapma yeteneğidir.
48
Algısal hız, son faktör veya eğilimdir. Resimlerdeki, kelimelerdeki,
harflardeki bileşenleri hızlı şekilde seçme yeteneğini içermektedir. Daha sonraları
Jensen ve Eysenck (1971) gibi araştırmacılar bu yeteneğin özellikle de tepki
zamanının ölçüldüğü durumlarda zekânın kalbi olduğunu ileri sürmüşlerdir (Vantassel Baska,1998: 21).
Thurstone okularda sıkılıkla kullanılan zekâ testlerini geliştirmeye devam etti.
Bu yedi ana zihinsel yetenek incelendiğinde Gardner’ın çoklu zekâsı (1983) ile
pararellik gösterdiği söylenebilir. Her ne kadar bu model uygulayıcılar tarafından
geniş anlamda bir kabul görse de, bu teori de onu daha geniş anlamda kullanımı
sağlayacak deneysel bir araştırmadan yoksundur. Thurstone’nun test teorisine bu
uzun soluklu etkisi, faktor analizinin istatistiksel yöntemleri birçok meslektaşını
etkilemiş ve birçoğu tarafından da hala kullanılmaktadır (Van-tassel Baska,1998:21).
Thurstone’un teorisi; zekâya, çok boyutlu bakmış ve her boyutun bir zihinsel
yeteneği temsil ettiğini söylemiştir. Bu zihinsel yetenekler, yanyana birbirlerinden
bağımsız bir mozaik gibi dururlar (Guilford, 1985).
Guilford (1967, 1982 ve 1988) 150 faktörü içeren bir “Zihin yapısı modeli”
ortaya koymuştur. Guillford bu modelde zekânın yapısını bir küpe benzetmekte ve bu
küpün, birbiri ile iç içe girmiş ve etkileşim halinde bulunan, işlemler, içerikler ve
ürünler boyutu olduğunu ileri sürmektedir.
İşlemler, hafızada tutma, değerlendirme, yargıda bulunma gibi basit zihinsel
süreçleri içermektedir. İçerikler ise bir problemde, bir cümlenin veya kelimenin
anlamında veya da bir resimde bulunan terimlerdir. İçerik boyutu görsel, işitsel,
sembolik, semantik ve davranışsal içerik olarak alt başlıklara ayrılmaktadır. Ürünler
ise beklenen yanıtları içermektedir, bunlar tek bir kelime, tek sayı, tek resimden
oluşabileceği
gibi,
hiyerarşilerin
oluşturduğu
sınıflamalardan
veya
da
uygulamalardan oluşabilir. Bu yüzden tıpkı Spearman’ınki gibi Guilford’un
teorisininde açık bir bilişsel bileşini vardır (Sternberg, Jarvin& Grigorenko, 2011:
60).
49
Farklı türde içeriği ele alma açısından insanlar ayrılıklar gösterirler.
Mimarların, grafikçilerin,
taksi şoförlerinin, örüntü (pattern) oluşturucularının,
koreografların, inşaatçıların, dişçilerin, mühendislerin hepsinin ortak bir özelliği
vardır – o da şekilsel-uzamsal zekâlarının iyi olmasıdır. Diğer taraftan, bilgisayar
programcılarının,
müzisyenlerin,
stenografların,
hücre
bilimcilerinin,
matematikçilerin, bilgisayar operatörlerinin ve kasiyerlerin ortak özellikleri,
sembolik zekâlarının iyi olmasıdır. Son olarak yazarların, resepsiyoncuların, siyasal
bilimcilerin, danışman-rehberlerin, sosyal hizmet uzmanlarının, öğretmenlerin ve
aktörlerin ortak özelliği ise, iyi anlamsal zekâya sahip olmalarıdır.
Görüldüğü gibi içerik boyutunda dört tür içerik vardır;
 Şekilsel
 Simgesel
 Anlamsal
 Davranışsal
İnsanlar içerik yetenekleri açısından farklı profillere sahiptirler. Bazı kişiler
bu içerik yeteneklerinin hepsinde kuvvetlidirler. Örneğin binanın plânını çizen
(şekilsel) bir mimar, hesaplarını olduğu gibi (simgesel), müşterilere sunumunu da
başarıyla (anlamsal) yapar.
kuvvetlidir.
Bazı kişiler ise, sadece bir içerik yeteneğinde daha
Örneğin, baskı işleriyle uğraşan bir kişi baskı işlemlerini başarıyla
sürdürebilir (şekilsel), ama hesaplar (simgesel) ve müşteriyle iletişim (anlamsal)
açısından başarılı olmayabilir.
farklılıklar,
seçeceğimiz
İçerik kapsamındaki yeteneklerin profillerindeki
mesleklerin,
meşgalelerin,
hobilerin
başlıca
belirleyicisidirler.
Yukarıda sözü edilen durum öğrencilerin eğitim yaşamları açısından da önem
taşımaktadır.
Üstünlere yönelik geleneksel programlar başlangıçta daha çok
anlamsal yeteneklere ağırlık vermiştir.
Farklı içerik yeteneklerinin ortaya
50
çıkarılmasıyla, hem üstün bireylerin seçilme prosedürleri hem de oluşturulan
programlar daha kapsamlı hale gelmiştir.
İçerik yeteneklerinde olduğu gibi, insanlar zihinsel işlev açısından da
farklılıklar gösterirler. Zihin Yapısı Modeli beş farklı zihinsel işlevi, yani işlemleri
belirlemiştir. Bunlar:
1. Biliş
2. Bellek
3. Değerlendirme
4. Alışılagelmiş Düşünme Üretimi – Tek Sonuca Götüren Düşünme Üretimi
5. Alışılmamış Düşünme Üretme – Birden Çok Sonuca Götüren Düşünme
Üretme
Biliş, yeni malzemeyi özümleme veya daha önce sunulmuş olan malzemeyi
tanıma ve anlama yeteneğidir.
Bilişi yüksek olanlar parlak kişilerdir.
Çabuk
öğrenirler ve yönergeleri kolaylıkla izleyebilirler. Örneğin politikacıların bu yeteneği
yüksektir.
Bellek, bilgi kazanma yeteneğidir.
Diğer taraftan bellek ise, depolanan
bilginin geri getirilmesi, yani anımsanması ile ilgilidir.
Değerlendirme, karar
verme veya yargıda bulunma yeteneğidir.
Bütün
belirsizlik durumlarında bu yeteneğimizi kullanırız. Oysa okullarda bu yeteneğin
geliştirilmesine yeterince önem verilmez. Bireyler bu yeteneklerini geliştiremezlerse,
sürekli olarak kuralları körü körüne uygulayan bireyler haline gelirler, yüksek
düzeyde yapılaşmış durumların arayışı içinde olurlar ve kuralların olmadığı
durumlarda da büyük endişe içine düşerler.
Matematikten ve genel kavrayışı
gerektiren derslerden kaçma eğilimi gösterebilirler.
51
Bir belirsizlik durumuyla ilgilenildiğinde, tam olmayan bilginin işlenilmesi
söz konusudur.
Böyle durumlarda “cevap” yoktur; değerlendirilmesi gereken
seçenekler vardır.
Değerlendirme yeteneği yeterince gelişmemiş olan bireyler arasında üstün
olanlar da olabilir. Biliş ve bellekleri çok yüksek olduğu halde, değerlendirme
yetenekleri yeterince gelişmemiş olabilir. Böyle bir durumda, değerlendirme
yeteneğinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Alışılagelmiş Düşünme Üretimi – Tek Sonuca Götüren Düşünme Üretimi,
Bu yetenek günlük sorun çözme ile ilgilidir. Tek Sonuca Götüren Düşünmede,
verilen gerçeklerden tek cevaba odaklanma söz konusudur. “Üretimden” ise, yanıtı
bulmak için, verilen gerçekleri yeniden düzenlemek, yeniden ilişkilendirmek
kastedilmektedir.
Bu da sınıfta genellikle kullanılan didaktik öğretimde ifade
bulmaktadır.
Bu tür yetenek, bilimin, matematiğin, icadın, her tür onarımın, sistem
oluşturmanın, mühendisliğin ve mekanik şeylerin bel kemiğini oluşturur.
Sorun
çözme yeteneği iş dünyasında olduğu kadar okul çalışmalarında da ödüllendirilir.
Alışılmamış Düşünme Üretimi – Birden Çok Sonuca Götüren Düşünme
Üretimi, Tek Sonuca Götüren Düşünme Üretiminde verilen gerçeklerden tek cevaba
odaklanma söz konusu iken Alışılmamış Düşünme Üretiminde ise, tanımlanan
kısıtlamalar içinde, yeni çözümler bulma söz konusudur. Bu yetenek, “yaratıcılık”
olarak tanımlanabilir. Bu yetenek bu modelin en çok uygulanan bir kısmıdır, çünkü
yaratıcılığın tanımını ileri sürer, yaratıcılığı ölçme aracıdır ve ZY Sistemi
aracılığıyla, bir yaratıcılık eğitimi aracıdır.
Anlaşılacağı üzere, modelin bu iki boyutu (içerik ve işlemler) birbiriyle
kesişir. İşlemlerin her biri içerik alanlarının her birinde yer alabilir. Örneğin bir kişi,
içeriğin şekilsel, simgesel, anlamsal veya davranışsal alanlarında yaratıcı olabilir.
52
Ürünlerle İlgili ise, altı farklı karmaşıklık düzeyindeki bilgiyi betimler.
Bunlar:
1. Üniteler
2. Sınıflar
3. İlişkiler
4. Sistemler
5. Dönüşümler
6. Doğurgular
Üniteler, bu, her seferinde bir şeyi ele alma yeteneğiyle ilgilidir.
Bu
yetenekleri kuvvetli olan bireyler ayrıntılar üzerinde çalışmada başarılı olurlar. Bu,
karmaşıklık açısından üniteler en alt düzeyde olmasına karşın, bu düzeyde işlemde
bulunma, daha üst karmaşıklık düzeyinde işlemde bulunmaya oranla muhakkak daha
kolaydır anlamında yorumlanmamalıdır. Bazı kişiler telefon numaralarını (üniteleri)
daha kolaylıkla hatırlarken, diğer bazıları ise çarpım tablosunu (ilişkileri) daha
kolaylıkla anımsarlar.
Sınıflar, sınıfları veya grupları ele alma yeteneği, kritik benzerlikler ve
ayrılıkları görme yeteneğidir. Bu yetenekleri kuvvetli olanlar, bilişsel düzene sahip
kişilerdir. Bu yetenekleri gelişmemiş kişiler öğrenme açısından zorluğa uğrarlar.
İlişkiler, ilişkilerle uğraşma yeteneği, bazı şeyler arasındaki çağrışımları ve
bağlantıları görme yeteneğidir.
Bu yetenek alanında kuvvetli olan bireyler bazı
şeylerin karşılıklı ilişkilerine duyarlıdırlar.
yeteneğinden
sonra
gelişir.
Küçük
Bu yetenek alanı sınıflandırma
çocuklar
ilişkiye
dayalı
kavramları
(üstünde/aşağısında, içinde/dışında vb.) sınıflandırmayı öğrendikten çok sonra
kazanırlar. Karmaşık ilişkileri anlama yeteneği ise, yüksek düşünme becerilerinin
kapısını açar.
Sistemler, yetenek alanı ilişkilerin ilişkisini görme yeteneğiyle ilgilidir. Bu
yeteneği kuvvetli olanlar genel tabloyu görme yeteneğine sahip olanlardır. Sistemleri
53
anlama yeteneği, yüksek düzeyde düşünme becerilerine (eleştirel düşünmeye) geçişte
bir eşik görevini görür.
Yüksek düşünce becerileri, üniteler, sınıflar ve basit
ilişkilerle ilgili temel düşünme becerilerinden daha üst düzeydedir.
Sistemler
düzeyindeki düşünme, bilim, matematik, tarihsel analizler, gelişimi belirleme, bütçe
yapma ve sistem mühendisliği için gereklidir.
Dönüşümler, dönüşümlerle uğraşma yeteneği, bazı şeyleri farklı görüş
açısından veya farklı bir ışık içinde görme yeteneğiyle ilgilidir. Bu yetenek alanları
kuvvetli olanlar açık fikirlidirler, icat yapanlar, dönüşümsel düşünmenin ustalarıdır.
İcatlar çok ender olarak bilimsel bir keşfi içerir; hemen hemen her zaman iyi bilinen
prensiplerin ve tekniklerin yeni sonuçlar üretecek şekilde uygulanmasından ibarettir.
Dönüşümsel düşünme,
yaratıcılığın bir başka yüzüdür.
Yaratıcı sorun
çözme, her zaman dönüşümü içerir.
Doğurgular, doğurgularla uğraşabilme, sonuçları görebilme yeteneği ile
ilgilidir. Bu yeteneği kuvvetli olan bireyler uzak görüşlüdürler.
Yanlışlarından ders
alabilirler. Labirent testleri bu yeteneği erkenden sınayabilir.
Doğurgusal düşünme, analizin temel bileşenidir. “Mantıksal” düşünme ve
tümdengelimsel usa vurma bu yetenekle eş anlamlıdır (Akt: Davasligil, 2006).
Zekâyı ele alırken birçok faktörün ele alınmasını ve açıklanmasını sağlayan
zekânın hiyerarşik modellerine baktığımızda ise, böyle bir model, Cattell tarafından
(1971) geliştirilmiştir ve Cattel genel zekânın iki alt faktörden oluştuğunu ileri
sürmüştür. Bunlar akıcı ve kristalize zekâlardır. Akıcı zekâ, özellikle yeni
problemlerin çözümünde soyut düşünmenin hızlı ve doğru yapılması noktasında
devreye girmektedir. Kristalize zekâ ise bizim biriktirmiş olduğumuz kelime ve bilgi
hazinemize işaret eder. Benzer bir görüşte Vernon (1971) tarafından ortaya atılmıştır.
Vernon pratik-mekanik ve sözel-eğitimle edinilen yetenekler arasında bir ayrım
yapmıştır.
54
Son olaraksa Carroll (1993) 460’dan fazla veri setine dayanarak, hiyerarşik
bir model orta koymuştur. Bu hiyerarşi üç katmanlı bir hiyerarşidir. I.katman,
heceleme, düşünme hızı gibi daha dar ve özel yetenekleri içermektedir. II.katman,
akıcı zekâ, kristalize zekâ gibi daha çeşitli ve geniş yetenekleri içermektedir.
III.katman ise Spearman’ın g’si gibi genel bir zekâyı içermektedir. Akıcı ve kristalize
zekâya ek olarak Carroll, II.katmanda öğrenme ve hafıza süreçlerini, görsel algılama,
işitsel algılama ve fikir üretimi ve hız gibi becerileri de bulundurmaktadır. Her ne
kadar Carroll bahsettiği yeteneklerle yeni bir zemin açmasa da, çok büyük ve
birbirinden ayrı faktörleri uzmanca bütünleştirmiştir ve bu da modeline bir güç
sağlamaktadır.
Uygulamada hiyerarşik modeler, tıpkı g modelinin tanılaması gibi bir
tanılama yapıyor şeklinde ele alınmaktadırlar. Bunun sebebi diğer faktörlerin g’nin
altında hiyerarşik olarak sınıflandırılmasıdır, bu yüzden hem kavramsal açıdan hem
de istatistiksel açıdan g’nin içindedirler. Fakat dikkat edilmesi gereken nokta,
kullanılacak testlerin çok faktörlü olması gerektiğidir (Sternberg, Jarvin&
Grigorenko, 2011: 61).
Howard Gardner (1983) ‘’Frames of the Mind’’ kitabında, insanın zihinsel
yeteneklerini açıklayan yeni ve farklı bir görüş olarak, çoklu zekâ teorisini ortaya
koymuştur. Ona göre bizler, genellikle testlerde küçümsenen, fakat bizleri becerikli
bireyler yapabilecek, çoklu zekâlara ve bu çoklu zekaları geliştirebileck
potansiyellere sahibiz. Müzik başarısı için sahip olduğumuz potansiyelimiz,
kinestetik ve uzamsal düşünmemiz, kendimizi ve başkalarını anlama gibi
yeteneklerimiz de vardır ve Gardner, geleneksel ölçümlere IQ olarak adlandırılan
mantıksal ve dilsel becerilerin yanında, bunların da eklenmesi gerektiğini tartışır (Pal
et all, 2004).
Gardner’ın (1983/1994) bu teorisi, zekânın tanımlanmasını ve bu noktadan
hareketle çocukların eğitim alanını genişletmiştir. Çoklu zekâ teorisi insan
yeteneklerinin çoklu alanlarda ortaya çıktığını vurgulamaktadır ve okulların da
hizmet alanını öğrencilerin ilgilerine ve farklı becerilerine yanıt verecek şekilde
55
değişmesine sebep olmuştur. Akademik başarı ve IQ testleri ile değerlendirme yapan
geleneksel eğitime karşı çıkmaktadır.
Çoklu zekâ perspektifinden bakıldığında, üstünlüğü nasıl ölçtüğümüz ve
üstün çocukları nasıl eğittiğimiz bu perspektiften etkilenmektedir.
Gardner’in
teorisinde hem geleneksel zekâ testlerinden aldığı puandan dolayı üstün olarak
etiketlenenler varken hem de bir veya daha fazla zekâ alanında iyi olanlar da, üstün
olarak etiketlenmişlerdir. Bu da toplumu farklı örüntülere ve yeteneklere değer
vermeye çağırmakta ve öğrencileri eğitirken her öğrencinin bireysel profiline duyarlı
yaklaşımların kullanılarak eğitilmesini belirtmiştir.
Onaylanmış bir çoklu zekâya dayalı eğitim veren bir okul veya da çoklu zekâ
testi yoktur (Gardner 1993, 1999). Çoklu zekâ teorisinin amacı da insanları
sınıflandırmak veya etiketlemek değildir. Çocukların eğitimini bireyselleştirmek,
hem tipik hem de atipik öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda bizleri iyi bir
çözüme yöneltmiştir. Onlar üstün, engelli, veya sıradan öğrenciler olabilirler fakat
hepsi ihtiyaçlarına, ilgilerine, güçlü yanlarına ve zayıflıklarına cevap verecek bidizi
öğrenme frsatlarına ihtiyaç duyarlar ve bireyselleştirilmiş eğitimi hak ederler.
Gardner (1983/1994, 1999) zekâyı belli yollları kullanarak bilgiyi işleyen
biyopsikolojik bir süreç olarak tanımlamaktadır. Her zekâ türü
uygun kültürel
ortamda kullanılmalıdır. Bu zekâ türleri, bireyin problem çözmesine ve o kültürel
bağlamda değer verilen modayı üretmesine izin verir.
Başlangıçta Gardner (1983, 1999) yedi tane birbiriyle ilişkili, otonom zekâ
türü ortaya koymuştur. Bu zekâ türleri dilsel, mantıksal-matematiksel, uzamsal,
müzikal, bedensel-kinestetik ve insanla ilgili olarakta bireyler arası ve içsel
zekâlardır. Sonra buna bir de doğa zekâsını eklemiş ve varoluşçu zekâyı da başka bir
zekâ türü adayı olarak sunmuştur. Var oluşçu zekâ üzerinde kriterleri karşılayıp
karşılamadığına ilişkin tam olarak çalışmamlar tamamlanmamıştır. Fakat üstünlerin
tanılamasında ve eğitiminde potansiyel kullanışlılığından dolayı ele alınması doğru
olacaktır (Akt: Colangelo& Davis, 2003:100).
56
Sözel-Dilsel Zekâ: Düşünce, arzu ve duyguları iletmek üzere dili karmaşık
kullanabilme, geniş kelime hazinesine sahip olma, yazılı olarak sunulan bilgiyi
rahatlıkla kavrayabilme, çeşitli konuşma türlerini gerçekleştirebilme gibi becerileri
içne almaktadır. İyi bir yazar , hatip ya da avukat olmak bu tür bir zekâ
gerektirmektedir ( Gardner, 1993; Davaslıgil, 1996; Akarsu, 2001).
Mantıksal-Matematiksel Zekâ: Bu zeka, sembollerin mantık kurallarına göre,
soyut işlemlere uygulanması ile ilgilidir. Bu zekâya sahip bireyler matematiğe yatkın,
matematiksel işlemlerde başarılı , neden-sonuç ilişkilerini anlayabilen, mantıklı
düşünülebilen , tümdengelim ve tümevarım gibi akıl yürütme becerilerini iyi
kullanabilen kişilerdir. Bir matematikçi veya fizikçi daha çok bu tür zekâyı
kullanmaktadır ( Gardner, 1993; Davslıgil, 1996; Akarsu, 2001).
Görsel-Uzamsal Zekâ: Genişlik, uzunluk, derinlik gibi boyutları fark
edebilme, zihni imajlar oluşturabilme, hayal gücünü kullanabilme, nesneleri farklı
görüş açılarından görebilme ve tanıyabilme, harita okuyabilme gibi becerileri
tanımlayan zekâ türüdür. Bir mimarın, heykeltraşın ya da satranç oyuncusunun
kullandığı zekâ bu türdendir ( Gardner, 1993; Davaslıgil, 1996; Akarsu, 2001).
Ayrıca uzamsal zeka, yüzleri tanıma, yer-yön bulma ve ayrıntıya dikkat etme
süreçlerinde bireyi güçlendirmektedir.
Müziksel-Ritmik Zekâ: Farklı türlerdeki melodileri çıkarabilme ve şarkı
söyleyebilme, düşünce ve duyguları ifade etmek için müzik ve ritmi kullanabilme,
kendi duygularını ve ruh halini müzik ve ritimle birleştirebilme, müzik aleti
çalabilme ve beste yapabilme gibi becerileri tanımlayan zekâ türüdür ( Gardner,
1993; Davaslıgil, 1996; Akarsu, 2001).
Bedensel-Kinestetik Zekâ: Duyguları, düşünceleri ifade etme aracı olarak
mimik, jest ve beden dilinden yararlanabilme, dans oyunculuk gibi koordinasyon
gerektiren becerieri gerçekleştirebilme, spordan ve bedensel egzersizlerden hoşlanma
ve onları başarabilme gibi becerileri tanımlayan zekâ türüdür. Bir sporcunun ya da
57
dansçnın ihtiyaç duyduğu zekâ türü bu tür zekâdır ( Gardner, 1993; Davaslıgil, 1996;
Akarsu, 2001).
Kişiler-arası (Sosyal) Zekâ: Anlamlı arkadaş ilişkileri kurabilme, diğerlerinin
duygularını paylaşabilme ve bakış açılarını anlayabilme, bu bilgiyi kullanarak
akıllıca ve üretime yönelik davranışlar sergileyebilme, çatışmayı halletme yeteneğini
gösterebilme gibi becerileri tanımlayan zekâ türüdür. Öğretmenler, psikolojik
danışmanlar, politikacılar başarılı olabilmek için bu tür zekâlarını geliştirmek
zorundadırlar ( Gardner, 1993; Davaslıgil, 1996; Akarsu, 2001).
İçsel (Kendine Dönük) Zekâ: Kişinin kendini tanıması, güçlü ve zayıf
yanlarının farkında olması, davranışlarının diğerleri ile olan ilişkilerini nasıl
etkilediğini
anlayabilmesi,
kişisel
inanç,
değer
yargıları,
yaşam
felsefesi
oluşturabilmesi, düşünme biçimlerini ve duygularını tanıyabilmesi ile ilintili olan
zekâ türüdür (Gardner, 1993; Davslıgil, 1996; Akarsu, 2001). Gardner’e göre
terapistler bu zekâya sahip olan grupta düşünülebilmektedirler.
Doğa Zekâsı: Bireyin doğayı gözlemleyebilme, doğa ile uyum içinde
yaşayabilme, doğa duyarlılığı geliştirme, doğayı takdir edebilme ve doğaya katkıda
bulunma yeteneklerini tanımlayan zekâ türüdür ( Gardner, 1993; Davaslıgil, 1996;
Akarsu, 2001).
Varoluşçu Zekâ: Bir canlının veya nesnenin evrendeki yerine ilişkin sorular
sormayı gerektiren bir zekâ türüdür. Varlığa ilişkin temel sorulara kafa yorma, temel
sorunlara ilgi duyma varoluşçu zekânın yeteneklerindendir. Martin Luther King bu
zekâya sahip bir bireye örnek verilebilir.
Bu zekâ türleri bu kadarla sınırlı kalmayabilir ve başka zekâ türleri de ortaya
çıkabilir. Bu zekâ türlerinin üzerinde durulma sebebi zekânın çoklu olduğu görüşünü
desteklemektir (Akt: Colangelo & Davis, 2003: 101).
58
1.2. Üstün Zekâlı Bireyler
1.2.1. Üstün Zekâ Tanımı
Üstün zekânın ne olduğuna ilişkin birçok tanım yapılmış, kuramlar ve
modeller ortaya konmuştur. Fakat tıpkı zekâ tanımında olduğu gibi henüz, üzerinde
fikir birliğine varılmış evrensel bir tanım bulunmamaktadır. Çünkü üstünlük, zekâ ve
yetenek farklı bakış açılarında farklı bağlamlarda ve kültürlerde farklı anlamlar
kazanabilecek kavramlardır. Okullar arasında bile üstünlük kelimesine ilişkin birçok
anlamın olduğunu ve aralarında çok fazla fark bulunduğunu görebiliriz (NAGC,
2012).
Bir önceki Amerikan Eğitim Komisyonu 1971 Marland Raporuna göre üstün
zekâlı ve yetenekli birey, sıradışı üstün yetenekleri sayesinde yüksek performans
gösterebilen bireydir. Bu çocukların kendi potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve
topluma katkıda bulunabilmeleri için normal okullarda verilen eğitimin ötesinde
farklılaştırılmış bir eğitim programına ihtiyaçları vardır. Üstün performans gösteren
bireyler aşağıdaki yetenek veya özelliklerin biri ya da birkaçına sahiptirler;
 Genel zihinsel yetenek
 Özel akademik yetenek
 Yaratıcı veya üretken düşünme yeteneği
 Liderlik yeteneği
 Görsel ve performansa dayalı sanat yeteneği
 Psikomotor yetenek (NAGC, 1990).
Üstünlük tanımını daha geniş bir şekilde kullanmak için, okul sisteminin
%10-15 e varan bir öğrenci nüfusunu üstün zekâlı ve yetenekli olarak tanılaması
gerekmektedir. Aşağıda üstünlüğün veya yeteneğin tanımlanmasına ilişkin yapılan
kısa açıklamalar bunu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
59
Genel Zihinsel yetenek veya beceri: Eğitimciler ve alan uzmanları benzer
bir
biçimde
bu
terimi,
zekâ
testlerinden
alınan
yüksek
puan
olarak
tanımlamaktadırlar. Yani grup zekâ testlerinden veya bireysel zeka testlerinden
ortalamanın iki standart sapma üzeri bir puan alınıyorsa genel zihinsel yeteneğe
sahiptir şeklinde tanımlıyoruz. Öğretmenler ve aileler genel zihinsel yeteneği olan
çocukları, geniş bir genel kültüre ve kelime hazinesine sahip, güçlü bir hafızaya,
soyut kelime bilgisi ve soyut düşünme kapasitesine sahip bireyler olarak
tanımlamaktadırlar.
Özel akademik yetenek: Özel akademik yeteneği olan öğrenciler bir başarı
veya yetenek testinde matematik veya dil gibi bir alanda üst düzey bir performans
gösteren öğrenciler olarak tanımlanmaktadırlar. Yetenek araştırma organizasyonları
ve üniversiteler başarı testlerinde 97.persantilde veya daha üst bir dilimdeki
öğrencileri özel akademik yeteneğe sahip olarak tanımlamaktadırlar ve sonra bu
öğrencilere SAT testini uygulamaktadırlar. Genellikle de bu öğrencilerin çoğu
SAT’den yüksek puanlar almaktadırlar.
Yaratıcı ve üretici düşünme yeteneği: Bu yetenek birbirinden bağımsız ve
birbirine benzemeyen düşünceleri bir araya getirerek onlardan sosyal değeri olan yeni
bir anlam ortaya çıkarma yeteneğini içermektedir. Üretici ve yaratıcı öğrenciler,
deneyime açık olma, değerlendirme yapabilmek için kişisel standandartlar koyma,
fikirlerle oynama, risk almaya hevesli olma, zorluğu tercih etme, belirsizliğe
tahammül, olumlu bir benlik algısı ve bir göreve yoğunlaşma gibi özelliklere
sahiptirler. Bu öğrenciler Torrance yaratıcılık testi ile veya ortaya konan yaratıcı
performanslar ile tanılanabilirler.
Liderlik yeteneği: Liderlik bireyleri veya grubu belirli bir eyleme veya
karara yöneltebilme olarak tanılanmaktadır. Liderlik yeteneğinde üstünlük sergileyen
öğrenciler zor durumlarda grubun becerilerini kullanırlar ve grupla durumu müzâkere
ederler. Çoğu öğretmen liderliği, öğrencinin problem çözmeye olan ilgisi ve
becerisinden anlayabilirler. Liderlik, kendine güven, sorumluluk, işbirliği yapma,
yönlendirme eğilimi, yeni durumlara uyum sağlama gibi özellikleri içerir.
60
Görsel ve performans Sanat Yetenekleri: Sanatta yeteneği olan üstün
öğrenciler görsel sanatta, müzikte, drama da veya diğer bağlantılı sanat alanlarında
özel yetenekler sergilerler.
Psikomotor yetenek: Bu pratik, uzamsal, mekanik ve fiziksel yeteneklerin
yer aldığı kinestetik becerileri içermektedir. Üstün zekâlılar programlarında nadiren
bir kriter olarak kullanılmaktadır. Bu tanımda üstünlerin tanımlanmasında yer alması
gereken çeşitli yetenek alanlarına dikkat çekilmiş ve ABD’de yaygın bir şekilde
kabul görmüştür. Renzulli
(1986) bu tanıma eleştiriler getirmiş ve eklemeler
yapmıştır. Özellikle, motivasyon gibi zihinsel olmayan ögelere yer verilmemeiş
olmasını eleştirmiştir.
Joseph Renzulli (1986) üstün davranış, üç kümenin kesişiminden ortaya
çıkmaktadır der: Ortalamanın üzerinde genel ve özel yetenek düzeyi, üst düzey
göreve adanmışlık (motivasyon), üst düzey yaratıcılık. Herhangi bir alanda gerçek,
üstün bir başarının sağlanması için bu üç özellik kümesi arasında etkileşim gereklidir.
Birey, bu ölçütlerin hepisinde yaşıtlarının %85’inden ve en azından birinde
%98’inden daha başarılı olması haline üstün biri olarak kabul edilebilir. Renzulli’nin
(1986) birinci kümede yer aldığını belirttiği genel yetenekten kastettiği;
 Yüksek düzeyde soyut düşünebilme, sözel ve sayısal usa vurma, uzamsal
ilişkiler, bellek ve sözcük akıcılığı,
 Dış çevrede karşılaşılan yeni durumlara uyum gösterme ve onları
şekillendirme,
 Bilgi işlemin otomatikleşmesi, yani bilgilerin hızlı, sağlıklı ve seçici olarak
anımsanması ile illgili kapasitelerdir.
Yine birinci kümede yer aldığını ileri sürdüğü özel yeteneklerden ise yukarıda
belirtilen genel yeteneklerin çeşitli birleşimlerini özel ilgi alanlarına veya sanat,
61
liderlik, yönetim vb. gibi performans alanlarına uygulayabilme kapasitesini kast
etmektedir.
Yaratıcılık olarak nitelendirdiği ikinci küme özelliklerini ise, Renzulli;
 Düşüncenin akıcı, esnek ve özgün olması,
 Deneyime
açık
olma,
kendinin
ve
diğerlerinin
düşüncelerindeki
aksiyonlarındaki ve ürünlerindeki yeniliğe ve değişiklğe karşı alıcı olma,
 Ayrıntıya, düşünce ve maddelerin estetik niteiklerine duyarlı olma şeklinde
sıralanabiliceğini belirtilmiştir.
Zihinsel olmayan özellikler olarak nitelendirdiği ve üçüncü kümede yer
aldığını ileri sürdüğü üstün motivasyonu ise;
 Belirli bir problem, çalışma alanı veya herhangi bir ifade şekline karşı yüksek
düzeyde ilgi, heves, hayranlık, bağlılık duyma kapasitesi,
 Sebatkâr, azimli, sabırlı, kararlı olma, çok çalışabilme ve kendini belirli bir
işe adayabilme kapasitesi,
 Önemli bir işin üstesinden gelebileceğine ilişkin bireyin kendisine olan
inancı, güveni, aşağılık duygusundan arınmış olması, başarma dürtüsüne
sahip olması,
 Belirli alanlardaki önemli sorunları görebilme ve gelişmelere ayak
uydurabilme yeteneği,
 Bireyin çalışmalarına yüksek standartları hedeflemesi ve dıştan gelen
eleştirilere açık olması, kendi ve diğerlerinin çalışmalarına estetiğe dayalı
zevk, kalite ve mükemmelik anlayışı ile yaklaşması şeklinde açıklanmaktadır.
Renzulli’ye göre üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar, bu özelliklere sahip olan
ve bu özellikleri geliştirme yeteneği olan, onları değerli bir alana uygulayabilen
çocuklardır.
62
Robert Sternberg ve Rober Wagner (1982) üstünlüğü bir çeşit zihinsel
kendini-yönetme olarak tanımlamışlardır. Zihinsel yönetim bir bireyin hayatında
yapıcı bir yere sahiptir ve amaçlı üç temel bileşene sahiptir:
 Yeni ortamlara uyum sağlama,
 Yeni ortamları seçme ve
 Ortamları şekillendirme.
Sternberg ve Wagner’e göre, zihinsel üstünlüğün anahtar psikolojik temeli
öngörü becerilerindeki üç ana süreci içermektedir:
1. İlişkili bilgiyi ilişkisiz olandan ayırt etmek,
2. Ayrı bilgi parçalarını birleştirerek bir bütün haline getirmek,
3. Yeni öğrenilen bilgileri eski bilgilerle bağlantılandırmak (Akt: NAGC, 1990).
Sternberg ve Wagner problem çözme becerilerini vurgulamışlardır ve üstün
zekâlı öğrenciyi bilgiyi hızlı bir şekilde işleyen ve öngörü yeteneklerini kullanabilen
öğrenciler olarak görmüşlerdir. Howard Gardner (1993) çoklu zekâ kavramını ortaya
atmış ve dünyayı algılamada birçok yolun olduğunu ileri sürmüştür: dilsel,
mantıksal/matematiksel, uzamsal, müzikal, bedensel/kinestetik, bireylerarası ve
bireyiçi. Sonrasında bu yedi zekâ türüne doğa zekâsını da eklenmiştir.
Araştırmacılar tarafından tanımlanan tüm özellikleri sergileyen bir çocuk
yoktur. Fakat ailelerin ve öğretmenlerin üstünlüğü tanıyabilmek adına bu özelliklerin
farkında olması önemlidir. Genellikle çok kesin olan özellikler, problemlere özel,
kimsenin aklına gelmeyen çözümler bulma, bitmek bilmeyen ve sınayıcı sorular
sorma, aileleri ve diğer çocukları doğal bir şekilde yönetme ve ailelerin sabrını
sınama gibi özelliklere üstünlerde sıklıkla rastanırken, üstün çocukların özelliklerini
açık fikirlikle karşılamanız ve bu listeyi değişmez olarak görmemeniz tavsiye
edilmektedir (NAGC, 1990).
63
Silverman’ın (1993:3) aktardığına gore Dr. Annemarie Rooper (1982)
üstünlüğü duygusal yönü de kapsayacak şekilde tanımlamıştır. Ona gore üstünlük,
daha yüksek bir farkındalığı, daha yüksek bir duyarlılığı ve daha yüksek bir anlayış
ve algıları, zihinsel ve duygusal deneyimlere dönüştürme yeteneğidir.
Dönmez (2009)
ise konu ile ilgili olarak, “Üstün ve Özel Yeteneklilik;
bireyin, genetik özelliklerle var olan ve çevresel uyaranlarla gelişen; fiziksel büyüme
ve gelişim, hareket gelişimi, algı dikkat kontrolü, analiz, sentez, problem çözme gibi
bilişsel gelişim, dili anlama ve ifade etme yeteneği, sosyal, duygusal ve estetik
gelişim alanlarının birinde ve/veya birkaçında ya da hepsinde çeşitli gözlem ve ölçme
araçlarıyla uzman kişiler tarafından gözlenen ve/veya ölçülebilen, yaşıtlarından ileri
düzeyde olma durumudur” der.
1.2.2. Üstün Zekâlı Bireylerin Özellikleri
Üstün zekâlı bireylerin diğer insanlara oranla gelişim adımları hızlıdır. Bu
sebeple onları, doğumlarının ilk aylarından itibaren diğer çocuklardan ayırabilmek
mümkündür. Ailelerin çoğu çocuklarındaki üstünlük belirtilerini ilk beş yılda
farketmeye başlar. Diğer insanlardan ayıran bir takım farklı duyuşsal, sosyal, fiziksel
ve sezgisel özelliklere sahiptirler.
Kaufmann ve Sexton’ ın çalışmasındaki (1983) 98 ailenin %83’ü
çocuklarındaki yeteneği okul çağından önce farketmişlerdir. Gogel, McCumsey ve
Hewett (1985) benzer bulgular elde etmişlerdir üstün olarak tanımlanmış 1039
çocuğun % 87’sinin ailesi 5 yaşından önce çocuklarındaki yeteneği keşfetmiş, %
7,0’si 6 aylık olmadan, % 15,0’i 6-12 ay arası, % 23,0’ü 1-2 yaş arası ve % 25,0’i 2-3
yaş arası şüphelenmişlerdir. Özetle, ailelerin çoğu çocuklarındaki zihinsel
gelişmişliğin erken belirtilerini tanımada oldukça yeterlidir. Bu konuda % 47 ile %90
arasında değişen oranlar bildirilmiştir. Bu oranlar 4 yaşın üstünde belirgin şekilde
artmaktadır çünkü aileler daha bilinçli ve çocuğun değerlendirilmesi daha kolaydır
(Moon, 1988).
64
Peki aileler hangi gelişim özelliklerine dayalı olarak üstün zekâlı çocukları
tanıyabilmektedirler? Bu noktada, üstün zekâlı bireylerin erken gelişim özelliklerini
bilmek önemlidir. Gelişimsel açıdan farklı olan çocuklar teşhissel değerlendirmeye
gerek duyarlar.
1.2.2.1.
Üstün Zekâlı Bireylerin Erken Gelişim Özellikleri
Erken teşhis erken müdahaleye yol açar. Bu durum üstünler için de geçerlidir.
Üstün çocuklar ne kadar erken tanımlanırsa gelişimleri açısından o kadar iyidir.
Bireysel zekâ testleri gelişimsel eşzamansızlık derecesini ölçmek için en uygun
yöntemdir. Değerlendirme çocuğun güçlü-zayıf yönlerini, öğrenme stillerini ve
ihtiyaçlarını anlamak için gerekli bilgiyi sağlar ve parlak çocuklarda öğrenme
güçlüklerini farketmek için tek yoldur (Kokot, 1999). Tabi bu değerlendirmeyi
yaptırmadan önce üstün zekâlı bireyler, ailelere ve çevrelerine zekalarına ilişkin
birtakım ipuçları sunarlar. Bu ipuçları çok erken yaşlardan itibaren ortaya
çıkmaktadır.
 Bebeklikte sıradışı uyanıklık,
 Bebeklikte az uyku ihtiyacı,
 Uzun dikkat süresi,
 Yüksek aktivite düzeyi,
 Bakıcılarını erken tanıma ve gülümseme,
 Yeniliği tercih etme,
 Gürültü, hayal kırıklığı ve cesaret kırıklığına yoğun tepki verme,
 Gelişim basamaklarında hızlı ilerleme,
 Sıradışı hafıza,
 Öğrenmekten hoşlanma ve hızlı öğrenme,
 Erken ve yoğun dil gelişimi,
 Kitaplardan etkilenme,
 Merak ve çok soru sorma,
 Müthiş mizah anlayışı,
65
 İnce gözlem yeteneği,
 Soyut düşünme, problem çözme becerileri, genelleme yeteneği,
 Zamana karşı erken ilgi (Kokot, 1999).
İlk gözlenebilen özellikleri bunlar olmakla birlikte, üstünler akademik
yaşantıları boyunca kendilerine avantaj veya dezavantaj olarak dönebilecek birtakım
zihinsel özelliklere sahiptirler. Burada şu nokta önemlidir ki, üstünleri zihinsel olarak
zorlamayan, onların üst düzey düşünme yeteneklerini harekete geçirmeyen ve onlara
esneklik sunmayan akademik ortamlar üstün bireylere hitap etmemektedir. Bu
sebeple öncelikle üstün bireylerin zihinsel özelliklerini ve bunların ortaya
çıkarabileceği sorunların neler olabileceğini bilmek gerekir.
1.2.2.2.
Üstün Zekâlı Bireylerin Zihinsel Özellikleri
Üstün zekâlı bireyler;
 Bilgi birikiminin çok fazla olması, sıradışı bir biçimde bilgi biriktiriciliği,
 İleri düzeyde kavrama,
 Sıradışı bir biçimde farklılaşan ilgi alanları ve merak; Üstün zekâlı çocuklarda
olay ve nesneleri ayrıntılarına kadar gözleme ve nedenlere ilişkin merak çok
küçük yaşlarda gelişmeye başlar. Örneğin, şeffaf bantların yapımına ilişkin
bir dizi soruyla ayrıntılı yanıtlar elde etmeye çalışabilir. Şeffaf bandın bir
tarafını yapışkan diğer tarafını düz yapan nedir? Nasıl bir makinayla bandın
yapışkan yeri makinaya bulaşmadan çıkmaktadır? Bant rulosunu açtığımız
zaman niçin yapışkan kısım diğer kısma yapışır? vb. sorularla yanıtlar
bulmaya çalışılır (Ataman, 1984).
 Üst düzey dil gelişimi,
 Üst düzeyde sözel yetenek; Bu durum özellikle çok küçük yaşlarda ileri
sözcük dağarcığına sahip olma şeklinde kendini göstermektedir. Üstün zekâlı
çocukların çoğunluğunun göstermiş olduğu en belirgin özelliklerinden
birisidir. Örneğin, çocukların çoğu, iki yaş dolaylarında iki sözcüklü tümceler
kurar ‘’Köpek var’’ gibi. Aynı yaşlarda üstün zekâlı bir çocuk ise ‘’Arka
66
bahçede çiçeklerimizi koklayan kahverengi bir köpek var, türünde tümce
kurar (Ataman, 1984).
 Bilgiyi işlemede olağanüstü kapasite,
 Düşünme süreçlerinin hızlı olması,
 Esnek düşünme süreçleri,
 Kapsamlı sentez yapabilme,
 Sıradışı ve farklı ilişkileri görme konusunda olağanüstü kapasite, fikirlerin ve
disiplinlerin bütünleştirilmesi,
 Orjinal fikirler ve çözümler üretme yeteneği,
 Düşünme süreçlerindeki erken farklılaşma (alternatifleri düşünme, soyut
terimleri kullanma, sonuçları hissetme, genelleme yapma, görsel düşünme,
metefor ve anolojileri kullanma)
 Sıradışı yoğunluk, sürekli devam eden amaca yönelik davranış (Clark, 2008:
76; Kokot, 1999) gibi zihinsel özellikler sergiler.
Bu özellikler daha önce de bahsedildiği gibi birtakım sorunları da beraberinde
getirir. Normal müfredattan sıkılma, grubu bekleme konusunda sabırsızlık, aynı
yaştaki daha az yetenekli olan çocuklarla zayıf ilişkiler kurma, yetişkinlerin üstün
çocuğu küstah, ukala olarak algılamaları, anlaşılan kavramların tekrarlanmasından
hoşlanmama ve aynı zamanda birçok projede görev alarak dağılma bu sorunlardan
bir kısmıdır. Bunun yanında, etkinlik yapılmadığı düşüncesi ve bundan kaynaklanan
gelişememe korkusu, diğer bireyler tarafından otoriteye ve geleneklere saygısız,
inatçı, azimli ve işbirliğine yatkın olmayan birisi olarak algılanma bu özelliklerin
ortaya çıkardığı diğer sorunlardır (Clark, 2008: 76). İşte tüm bu noktada, bu
özellikleri tanıyan ve bu sorunlarla başa çıkabilecek ailelerin, öğretmenlerin ve
programların varlığı üstün zekâlı bireylerin can simidi olacaktır.
Nitekim bu özelliklere cevap vermeyen ve bu sorunların üstesinden
gelemeyen aile ve akademik ortamlar üstün zekâlı çocuklarını kaybedebilirler. En
önemlisi de onların mutlu ve verimli birey olması noktasında hiçbir etkinlik
gösteremezler. Çünkü üst düzey bilişsel gelişim üst düzey bir duygusal gelişimi
ortaya çıkarır diye bir durum yoktur (Clark, 2008: 76).
Bu sebeple üstünlerin
67
duygusal özellikleri ve duygusal gelişimlerinin desteklenmesi de onların mutlu ve
verimli birey olmaları yönünde üzerinde durulması gereken başka bir konudur.
1.2.2.3.
Üstün Zekâlı Bireylerin Duygusal Özellikleri
Yok olan hayvan türleri için üzülen, dünyanın sorunlarına karşı ilgi duyan ve
en ufak bir hareketten etkilenerek, buna sevinen veya bundan rahatsız olan üstünler,
duyguları diğer insanlara göre çok daha şiddetli yaşarlar. Bunun nedeni literatürde
“Aşırı Duyarlılık Alanları” olarak açıklanmaktadır. Dabrowski (1979) üstün zekâlı
bireylerde devinimsel, duyusal, hayal güçsel, zihinsel ve duygusal aşırı duyarlılık
alanları olduğundan bahseder. Ona göre duygusal kapasitesi yüksek olan bireyler
duygusal uyaranlara güçlü yanıt verirler. Eğer bireyin duygusal yanıtları sadece
devinimsel ve duyusal anlatımla ifade ediliyorsa, gelişim sınırlı olacaktır.
Hayal güçsel, zihinsel ve özellikle duygusal bileşenler ileri gelişim evrelerine
ulaşmak için gereklidir. Aşırı duyarlılıklar, kişinin dış dünya ile olduğu kadar iç
dünya ile de çatışmalarını arttıracak ve böylece gelişim için gerekli adımlar
atılacaktır (Silverman, 1996; Piechowski, 1979; Dabrowski, 1976).
Üstün zekâlıların duygusal özellikleri şunlardır:
 Farkına varılmayan biçimde çok fazla duygu birikiminin olması,
 Diğer insanların beklentilerine ve duygularına karşı sıradışı duyarlılık,
 Kibar veya saldırgan bir mizah duygusu,
 Üst düzey bir ben farkındalığı,ona eşlik eden farklı olma duygusu,
 Erken yaşta görülen idealizm ve adalet duygusu,
 Sıradışı duygusal derinlik ve yoğunluk,
 Kendisinden ve başkalarından yüksek beklentiler- bu genelde üst düzey
korkulara yol açar- mükemmelliyetçiliğe neden olur (Clark, 2008:77). Bu
sebeple üstün zekâlı çocuklar kendilerini de çok eleştirirler. Örneğin, yüzme
yarışında birinci gelen üstün zekâlı bir çocuktan ‘’En az bir dakika daha önce
yarışı bitirebilirdim’’yanıtını almak olasıdır (Ataman, 1984),
68
 Soyut değerler ve kişisel eylemler arasında tutarlılığa ilişki güçlü bir ihtiyaç,
 Ahlaki yargıların ileri düzeyde olması (Clark, 2008:77).
Üstün zekâlıların bu duygusal özellikleri onların, insanların eleştirilerine karşı
aşırı biçimde incinebilir olmasına, mizahı diğerlerini eleştirirken kullanmasına ve bu
sebeple kişisel ilişkilerinin zarar görmesine neden olabilmektedir. Bunun yanında
toplum tarafından dışlanma ve düşük benlik saygısına yol açacak olumsuz farklılık
algısının ortaya çıkması da mümkündür. Erken yaşta görülen idealizmden kaynaklı
olarak üstün zekâlılar, duygusal sosyal gelişime ket vurarak, gerçekçi olmayan
yeniliklere ve amaçlara girişebilirler. Mükemmeliyetçilik özellikleri onların,
özeleştiri yapmalarından korkmalarına ve diğer insanlar kendisi tarafından konan
yüksek standartlara ulaşamadıklarında onlarla iyi ilişkiler sürdürememelerine neden
olabilmektedir. Mükemmelliyetçi üstünlerin başarısız olma kaygısıyla girişimde
bulunmamaları da söz konusudur (Clark, 2008: 77).
Görüldüğü
üzere
üstün
zekâlıların
eğitimi
sadece
bilişsel
yönlere
odaklanmakla kalmayıp, duygusal alanlara da özel bir önemin verilmesini
gerektirmektedir. Duygusal özellikleri iyi yönlendirilmeyen üstünlerin, bahsedilen
ciddi sorunlarla karşılaşması olasıdır. Bu sebeple üstün zekâlılar eğitiminde aile ve
akademik
ortamların,
çevreyi
düzenlerken
bu
özelliklere
dikkat
etmeleri
gerekmektedir. Bu özellikler iyi dengelenmediği takdirde sosyal sorunların ortaya
çıkması da mümkündür. Üstün zekâlıların sosyal olarak gelişmesini sağlamak,
onlardan toplumun en fazla yararı elde etmesi demektir. Bunun içinse üstün
zekâlıların sosyal özelliklerinin bilinmesi ve bu özelliklerin yaşanılan çevreye
entegre edilmesi gerekmektedir.
1.2.2.4.
Üstün Zekâlı Bireylerin Sosyal Özellikleri
Üstün öğrencilerin toplumun onlara sunduğu tüm fırsatları keşfetmeye ve
hangi alanlarda topluma katkıda bulunabileceklerine dair yönlendirmeye ihtiyaçları
vardır. Üstünlerin topluma ilişkin deneyimlerini düzenlemeleri için Maslow’un
69
ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi kavramsal bir de çerçeveye ihtiyaçları vardır (Clark, 2008:
77).
Maslow teorisinde, eksikli ihtiyaçlar (deficit needs) ve gelişme ihtiyaçları
(growth needs) olmak üzere iki kategori bulunmaktadır ve bilindiği gibi teori insan
ihtiyaçlarının basamaklı şekilde sıralanmasından oluşmaktadır. Tekrar edilecek
olursa bu basamaklar:
1. Fizyolojik ihtiyaçlar,
2. Güvenlik ihtiyaçları,
3. Sosyal ihtiyaçlar,
4. Özlük ihtiyaçları,
5. Bilme ve anlama ihtiyacı,
6. Estetik ihtiyaçlar,
7. Kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır (Adair, 2006).
Literatüde üzerinde oldukça az durulan fakat üzerinde çalışılan konu üstün
bireyler ve ihtiyaçlar hiyerarşisi olduğunda muhakkak vurgulanması gereken bir
başka nokta da Maslow’un ölmeden önce kaleme aldığı ve ölümünden bir yıl sonra
ailesi tarafından yayınlanan “Beyond Self-Actualization” makalesinde bahsettiği
kimliksiz-gerçekleşme (selfless-actualization) basamağıdır. Maslow bu ifadeyle zirve
deneyimi yaşayan insanların kendilerinin diğerlerine dönmesini anlatmak istemiştir.
Bu seviyeye ulaşan kişiler insanın ve insanlığın en üst noktası olan başklarının iyiliği
için yaşamlarına yön verme aşamasına erişirler. Maslow’un bu aşamasıyla ilişkili
olan çeşitli kavramlar vardır fakat bunlardan en önemlisi “gerçek yaratıcılıktır”.
Maslow bu aşamaya gelmiş kişilerinde ortak özellikleri olduğunu söyler, bu kişiler
özgündür, hakikidir ve geleceği şimdiki zamana getirirler (Akt: Greene & Burke,
2007). Bu aşamanında üstün bireylerle ilgili olduğu aşikârdır, bu noktada, üstün
bireylerin eğitimlerinde onlara iyi bir rol model olmak, özdenetimli olmalarını
sağlamak, sanat yoluyla eğitim vererek, sosyal alanlarda kabul görmelerini
sağlamanın yanında şekil verici olmalarını sağlamak eğitimin ve biz eğitimcilerin en
çok üzerinde durması gereken moktalardır. Üstün zekâlı bireyler sosyal olarak;
70
 Kendini gerçekleştirme ihtiyacıyla iyi bir biçimde motive olmuş,
 Problemleri kavramlaştırmada ve çözmede ileri düzeyde bir bilişe ve
duyarlılığa sahip,
 Liderlik yeteneği olan,
 Sosyal ve çevresel problemlere çözüm bulabilen,
 Toplumun adalet, güzellik doğruluk gibi üst düzey ihtiyaçlarına katılmaya
ihtiyaç duyan bireylerdir (Clark, 2008: 77).
Bu özellikleri göz önünde bulundurulmadığı taktirde işe koşulmayan
yeteneklerin kaybolması veya olumsuz bir özelliğe dönüşmesi (çete liderliği gibi)
mümkündür. Sosyal problemlerle yüz yüze getirilmeyen, üst düzey düşünme
becerileri ve liderlik becerileri geliştirilmeyen üstünler sonucunda, toplumun
kaybetmesi kaçınılmazdır.
1.2.2.5.
Üstün Zekâlı Bireylerin Fiziksel-Duyuşsal Özellikleri
Üst düzey zihinsel gelişimi olan insanlar sıradışı bir şekilde ‘’kartesian
ayrımı’’ yaşarlar. ‘’Kartesian ayrımı’’ vücut ve aklın bütünleştirilememesidir. Okul
yılları boyunca üstün zekâlı bireyler fiziksel ve zihinsel gelişim arasında büyük bir
farka sahiptir (Clark, 2008: 78). Zihin gelişimi hızlı giden üstün zekâlı birey, fiziksel
durumunu zihnine uyduramadığı için sorun yaşayabilir. Bu sebeple üstün bireylerin
zihinsel etkinliklere daha çok odaklanmaları olasıdır. Bu noktada ‘’kartesian ayrımı’’
yaşayan üstün bireyleri, zihinsel olarak uyarıcı bireylerle, fiziksel etkinliklere
yönlendirmek doğru olacaktır. Üstün bireyler, fiziksel ve duyuşsal açıdan;
 Fiziksel ve zihinsel gelişim arasında sıradışı farklılık,
 Koyduğu standartlar ve kendi atletik becerileri arasında farklılık,
 Kartesian ayrımından dolayı fiziksel aktiviteden kaçma gibi özelliklere
sahiptirler (Clark, 2008: 78).
71
Bu özellikler farkedilerek müdahale edilmez ise, ortaya vücut ve akıl ikiliği
yaşayan üstün yetişkinin çıkması, üstün zekâlı çocuğun bireyin kendisini sadece
zihinsel aktivitelerde rahat hissetmesi ve fiziksel ve zihinsel gelişimin sınırlı olması
mümkündür.
1.2.2.6.
Üstün Zekâlı Bireylerin Sezgisel Özellikleri
Bu deneyim alanı, içgörülü, girişimci ve yaratıcı eylemleri içerir. Her ne
kadar bu alan en az tanımlanan alansa da, insanlığın devamını sağlayan alandır. Diğer
alanlar
bu
alanın
gelişmesini
desteklemeli
ve
bu
alan
tarafından
da
desteklenmelidirler. Her bir alan üst düzeyde geliştikçe, sezgisellik ve yaratıcılığın
ortaya çıkması daha çok mümkündür. Üstün bireyler;
 Sezgisel bilgi ve metafizik fikirlere ve fenomenlere erken ilgi duyar,
 Tüm alanlarda yaratıcı bir yaklaşım sergiler,
 Tahmin etme yeteneğine sahiptir, geleceğe ilgi duyar (Clark, 2008: 79).
Genelde bu alanda eğitim alma konusunda yalnız bırakılan üstün bireyler,
zamanla bu yeteneklerini kaybedebilmektedir. Oysaki sezgisel yeteneğin bilimsel,
parapsikoloji gibi alanlara yönlendirilmesi hem üstün birey hem de toplum açısından
yararlı olabilir. Bu tarz üstün bireylere filozoflar ve bu alanla ilgili kişilerle anlamlı
diyaoglara girme fırsatları sağlayarak, onları sezgisel enerji ve becerilerinin farkına
varmaları konusunda yönlendirebiliriz.
1.3.
Üstün Zekâlı ve Yetenekli Bireylerin Eğitimi
1.3.1. Dünyada Üstün Zekâlı ve Yetenekli Bireylerin Eğitimi
Üstün zekâlı ve yetenekliler eğitiminin tarihi dünyada binlerce yıl öncesine
dayanmaktadır. Nitekim Çin’de Tang Dynasty’de, çocuk âlimler özel eğitim için
saraya davet edilirlerken, Plato da üstün kız ve erkekler için özel eğitimi
desteklemiştir. Rönesans boyunca da sanat, mimarlık ve edebiyat alanlarında yaratıcı
72
yeteneğe sahip olanlar hem hükümet tarafından hem de özel teşebbüsler tarafından
desteklenmiştir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Özellikle 1950’li yıllarda üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitimine olan
ilgi artış göstermiştir. ABD ve Kanada bu alanda farklı bir eğitim gerektiğini savunan
ve bu alanla ilgili çalışmalar yapan ilk ülkelerdendir. ABD’de sıklıkla tercih edilen
önlemler zenginleştirme, hızlandırma, sınıf atlatma, ders atlatma, kredilendirme,
farklı gruplar, farklılaştırma ve özel eğitim imkânları sağlamadır (Davaslıgil, 2006).
Gerek ülkelerin farklı yapıdaki eğitim sistemleri ve gerekse eğitim ve üstün
yetenek konusundaki felsefe ve yaklaşımları sebebiyle farklı ve son derece çeşitli
uygulamalar ortaya çıkmıştır. Uygulamalar merkezi ya da yerel eğitim otoriteleri,
bağımsız okullar ya da merkezler, özel kuruluşlar, vakıflar ya da ana-babaların ve
eğitimcilerin
kurduğu
dernekler
tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Tıpkı
uygulamalardaki bir çeşitlilik gibi bir çeşitlilikte üstün yeteneklilerin tanılanmasında,
yaşa ve üstün yetenek alanındaki duruma göre öğrencilerin dağılımında ve
programların süresi ile veriliş biçiminde izlenmektedir. Bazı ülkeler genel temel
eğitim aşamasında örgün öğretimin bir parçası olarak üstün yeteneklilere eğitim
vermektedir (Akarsu, 2004).
Batıdaki üstün zekâlılık ile ilgili ilk araştırmalar, Sir Francis Galton tarafından
1888-1894 yılları arasında yapılmıştır ve bu çalışmalarda 7500 insanın doğal zihinsel
yetenekleri ölçülmüştür. Bu çalışmalarında Galton, anne veya baba normdan
sapıyorsa, çocuğun da normdan az da olsa saptığını bulmuştur ve bunun da
ortalamaya doğru regresyonu, en erken gösteren örnek olduğunu belirtmiştir. Galton
insanların
soy
geliştirilmesi
bilimi
olan
kalıtım
mühendisliği
yoluyla
geliştirilebileceğine inanmıştır. O insanları üstün zekâlı, yetenekli, ortalama zekâya
sahip, veya zihinsel engelli olarak sınıflamıştır ve ilk iki sınıf arasında bir artma
meydana getirilmesi gerektiğini tavsiye ederken, alt iki sınıfta bulunan grubun ise
sayısının azaltılması gerektiğini savunmuştur. Onun çok zeki ve yetenekli insanlar
için kullandığı terim üstün veya seçkindir. Galton İngilterenin en ünlü aileleri
73
üzerinde çalıştıktan sonra üstünlüğün doğrudan kalıtım ile ilgili olduğuna karar
vermiştir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
1916’da Standford Üniversitesinde Lewis Terman Alfred Binet’in zekâ testini
Standford Binet zekâ testi olarak uyarlamış ve zekâ bölümü terimini ortaya
koymuştur. Terman’a göre IQ bir insanın kendi yaş akranları örneklemi içerisinde
zihinsel yaşının fiziksel yaşına oranıdır. O zekâyı soyut düşünme yeteneği olarak
tanımlamıştır. ABD ordusu Terman’ı I.Dünya savaşı boyunca binbaşı olarak
yetkilendirmiş ve ilk defa, zekâ testi çok geniş bir örnekleme, askerlere verilmiştir.
Kendi adaptasyon zekâ testini kullanarak Terman, yüzdelikleri geliştirmiş ve
üstünlerin Standford Binet testine göre %2’lik dilimde olduğunu belirlemiştir.
Terman Kalifornya’da en üst % 2’lik dilimde bulunan ve 140 ve üzerinde puan alan
1500 öğrenci üzerinde geniş bir boylamsal çalışma yapmış ve onları hayatları
boyunca değerlendirmeye devam etmiştir. Bu çalışmanın katılımcıları ‘’Termites’’
olarak adlandırılmıştır ve çalışmalar 1921’de başlayıp, ve 1930, 1947 ve Terman’ın
ölümünden sonra 1959 tarihine kadar devam etmiştir. Terman’ın çalışmaları üstün
zekâlı çocuklar üzerinde yapılan en kapsamlı çalışmadır ve bugün hala literatürde bu
çalışma kendine yer bulmaktadır. Genellikle üstün zekâlı bireylerin fiziksel ve
zihinsel hastalıklara eğilimli olduğuna, zekâlarının erken yaşlarda yok olduğuna, çok
başarılı veya başarısız olduklarına, ilişkin yanlış inanışlar Terman’ın çalışmalarıyla
kırılmıştır. Terman üstün zekâlı bireylerin sonraki hayatlarında başarıları ile zekâları
arasında az düzeyde ilgi bulmuş ve güçsüzlük ve ruh hastalıklarının doğrudan zekâ
ile
bağlantılı
olmadığını
ortaya
koymuştur
(http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted_education).
Terman’ın meslektaşı Leta Hollingworth ABD’de zeka testlerinde üst düzey
performans gösteren bireylere nasıl en iyi eğitim verileceği konusunda ilk çalışan
kişidir. Terman ve Galton’un zekâda kalıtımın önemli rol oynadığı görüşünü tanısa
da, Hollingworth, çevre ve okul yapısına da eşit ağırlığı vermiştir. Hollingworth
“üstün çocukların kendi kendilerini idare edebileceği” gibi bir yanlış düşünceyi yok
etmeye çalışmış ve erken tanılama yaparak, iletişim açısından üstün zekâlıları kendisi
74
gibi benzer yeteneklilerle gruplamanın önemli olduğunu vurgulamıştır. Hollingworth
New York City’de Binet testinden 155 ve üstünde puan alan 50 çocuk üzerinde ve
180 üzerinde puan alan küçük gruplar halindeki çocuklar üzerinde 18 yıllık bir
çalışma yapmıştır. Ayrıca New York City’de bir okul açmış ve üstün çocuklar için
öğretmenin yapılandırdığı bir müfredat yerine öğrencinin araştırmasına izin veren,
ilerki hayatlarında karşılaşabilecekleri bilgileri ve becerileri kapsayan, daha ileri
düzeyde bir müfredat hazırlamıştır (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Sovyetler Birliği’nin Sputnik’i fırlatması sonucu Amerika’da üstün zekâlı
çocukların eğitimine bir yönelim olmuş ve bu federal hükümetin toplumun eğitimine
katılması gerekip gerekmediği sorusunu ortaya çıkarmıştır. Eğitimciler Ulusal
Savunma Eğitimi Hareketi, 1958’de kongreden geçmiş ve fen, matematik ve
teknolojiyi güçlendirmek için bir milyar dolar harcanması kabul edilmiştir. Bundan
sonra eğitimciler aniden üstün zekâlı çocukları tanılamaya ve okullarda eğitmeye
başlamışlardır. Üstün programlarına seçilen öğrenciler zekâ testlerine göre ve
genellikle
130
IQ
puanına
sahip
öğrenciler
arasından
seçilmişlerdir
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Ulusal Savunma Eğitimi Hareketi’nin okullar üzerindeki etkisi yıllar sonra
ortaya çıkmıştır, fakat üstün zekâlı öğrenciler için etkili eğitimin nasıl olacağına
ilişkin ilk çalışma 1969 ABD eğitim bölümü tarafından yapılmıştır. Marland raporu
1972’de tamamlanarak üstün zekâlılığın ilk kez genel bir tanımı yapılmış ve bu
bölgeler ve eyaletler tarafından uyarlanmaya zorlanmıştır. Bu rapor öğrencilerin,
zekâ testleri ile ölçülemeyen yeteneklerine ve becerilerilerine de odaklanmıştır
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Buna göre, üstün zekâlı ve yetenekli birey, sıradışı üstün yetenekleri
sayesinde
yüksek
performans
gösterebilen
bireydir.
Bu
çocukların
kendi
potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve topluma katkıda bulunabilmeleri için
normal okullarda verilen eğitimin ötesinde farklılaştırılmış bir eğitim programına
ihtiyaçları vardır. Bu raporun tanımı hala çoğu bölgede ve eyalette kabul
görmektedir.
75
1983’te ortaokul düzeyindeki çocuklar üzerinde yapılan 18 aylık bir
çalışmanın sonucunda ABD’nin gözünü açan bir bildiri yayınlanır ve buna göre
öğrenciler üst düzey bir eğitim alamamaktadırlar çünkü öğrenciler, gelişmiş
ülkelerdeki
öğrencilerle
çoğu
akademik
alanda
yarışamamaktadırlar
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education). Bu raporun tavsiyelerinden bir
tanesi
üstünler
programlarının
hizmetlerini
arttırmak
özellikle
müfredat
zenginleştirme ve hızlandırma çalışmalarının daha yaygın hale getirilmesinin
gerektiğidir. ABD hükümeti ayrıca üstün çocukları tanılama ve onları eğitme
konusunda standartlar oluşturulmaya zorlanır.
Jacob Davits’in Üstün Zekâlı ve Yetenekliler Hareketi 1988’de İlkokul ve
Ortaokul eğitim hareketinin bir parçası olarak geçer. Bölgesel olarak üstünlerin
eğitilmesi yerine, Javits hareketi üç bileşene sahiptir: tanılama, program oluşturma ve
etkili ölçme ve değerlendirme yöntemlerinin araştırılması. Tüm bu işlemler ulusal
araştırma merkezinde yapılacak olup, toplumda çokta tespit edilemeyen üstün
grupları üzerine çalışan bölgelere, araştırmacılara veya uygulama araştırmalarına
çalışmalarını tamamayabilmeleri için destek fonlar aktarılacaktır. Yıllık ayrılan bütçe
ABD parlementosundan geçmek zorundadır ve 2007 de bu toplam 9,6 milyon
dolardır. George W.Bush bunu döneminde yavaş yavaş azaltmıştır fakat burada
Parlemento paranın dağıtıldığına ilişkin başkanı temin etme görevini tam olarak
yerine getirememiştir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
En son ABD federal eğitimi 2002’de bir yasayı imzalamıştır. Bu “Hiçbir
çocuk geride bırakılmayacak” (No Child Left Behind) yasasıdır ve bu yasa tüm sınıf
düzeyinde bütün öğrencilere profesyonellik getirmiştir, fakat eleştirmenler bu
yasanın sınıf düzeyinin üstünde performans gösteren üstünlere işaret etmediğini
okulları ve öğretmenleri düşük başarı sergileyen öğrencilerle vakit harcamaya
zorlamakta olduğunu belirtmişlerdir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
2004’te John Templeton kuruluşu “Bir ulus aldatıldı: Okullar Amerikanın en
parlak öğrencilerini nasıl geriye götürdüler?” adlı bir rapor yayınlamıştır ve
76
hızlandırma ile hızlandırmanın uygulaması ve sonuçlar arasındaki farklılığı ortaya
koymuştur. “Hızlandırma Araşrtımaları ve Politikaları” üzerine 2006’da Iowa
üniversitesinde
bu
vakıf
tarafından
desteklenen
bir
enstitü
kurulmuştur
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Zekâdaki farklılıklar insanlık tarihinden beri kaydedilmiş olup, ilk zekâ
testlerinin gelişimi Alfred Binet tarafından, Standford Binet testinin geliştirilmesidir.
Lewis Terman buna yol açmış olup, Binet Terman’ın ‘’üstün zihin düzeyine sahip
olanın, çabuk akıl sağlığını yitireceği’’ görüşünü kontrol etmek için bu çalışmayı
yaparak, Terman’ın bu popüler görüşünün yanlış olduğunu ortaya koymuştur
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
James ve Kulik tarafından yapılan modern çalışmalar, üstün zekâlı
öğrencilerin karma sınıflardan en az yararlandığını ve öğrenmeden en çok kendileri
gibi üstün çocuklarla aynı sınıfta hızladırma ve zenginleştirmeden yararlandığını
orataya koymuştur. Üstün çocukları tanımlarken Susan K.Johnsen (2004) “A
practical Guide” kitabında “üstün öğrencilerin ABD federal hükümetinin belirttiği
alanlarda üst düzey performans gösterme potansiyeli olan öğrenciler” olarak
tanımlamıştır. O üstün zekâlıları tanımlarken çok çeşitli ölçümlerin kullanılması
gerektiğini tartışmaktadır. Bu ölçümler öğrencilerin çalışmalarını içeren potfolyolar,
sınıf gözlemleri, başarı testleri ve zekâ ölçümleri. Nitekim çoğu eğitim uzmanı herbir
üstün çocuğu tanılamak için tek bir ölçüm aletinin kullanabileceğini kabul
etmemektedir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Amerika
Üstün zekâlılar eğitiminin en çok tartışıldığı, kuramların, modellerin
geliştirildiği, yerel, eyalet ve federal düzeyde pek çok uygulamanın gerçekleştirildiği
ülkeler ABD ve Kanada’dır (Akarsu, 2004).
Amerika’da her eyaletin kendi eğitim bölümü üstün zekâlılara ve
yeteneklilere toplum eğitiminin bir parçası olarak, zorunlu bir eğitim verilip
77
verilmeyeceğine karar verir (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education). Çünkü
ABD’de Eğitim bakanlığının oluşturduğu federal veya ulusal herhangi bir yasa
yoktur (Renzulli, 2010).
Eğer bu eğitim zorunlu bulunursa, eyalet kendi üstün
zekâlılık tanımına karar verir ve bu çocukları tanılayarak onların eğitim almasını
sağlar, öğrencilerin bu eğitimleri nasıl alacaklarına eyalet karar verebilir veya
vermeyebilir. Eğer bir eyalet bu eğitimi zorunlu bulmuyorsa, bireysel bölgeler bu işe
el koyabilir ve bu yüzden üstünlük tanımı eyaletten eyalete göre değişmektedir
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Özel eğitime zıt bir şekilde üstün zekâlılar eğitimi federal düzeyde
düzenlenmemiştir fakat yine de ABD Eğitim Bakanlığı tarafından bu eğitim
önerilmektedir. Bunun gibi, bütçelerde eyaletten eyalate tutarlılık göstermemektedir
ve her ne kadar bu öğrenciler tanılansalar da, ne düzeye kadar eğitim alacakları o
eyaletin
veya
bölgenin
bütçesine
göre
değişkenlik
göstermektedir
(http://en.wikipedia.org/wiki/ Gifted_education). ABD’de tanılama dört aşamalı bir
süreç olan geleneneksel tanılama, Renzulli ve Reis tarafından ortaya konan yetenek
havuzu ve matrix modele dayalı tanılamalarıdır (Reis, 2010).
ABD’de uygulanan programlar arasında organizasyonel ve pedagojik
farklılıklar bulunmaktadır. ABD’de çok farklı kategoriler vardır. Organizasyonel
kategoriler olarak, tam gün okul uygulamaları, gruplama seçenekleri, hızlandırma
seçenekleri ve bireysel tercihler gibi kategoriler bulumaktadır (Renzulli,2010).
Konunun gündemin ön sıralarında yer aldığı 1970’li yıllarda nispeten kolayca, yani
mevcut uygulamalarda pek fazla değişiklik gerektirmeden üstün yeteneklilerin
sorunlarına getirilebilecek ilk çözüm olarak hızlandırma akla gelmiştir. Hızlandırma
çocuğun kronolojik yaşını değil, akademik hazırbulunuşluk durumunu dikkate alan
bir çözümdür. Hızlı gelişen, çok çabuk öğrenen yaşıtlarının bir kaç yaş üstünde
performans gösteren çocukların normal gelişim hızını izeleyen akranları ile aralarını
bekleyerek, gelişimlerinin önünün kapanması haksızlık olarak yorumlanmıştır
(Akarsu, 2004).
78
Hızlandırma seçenekleri, erken okula başlatma, sınıf atlatma, normal
sınıflarda müfredat daraltma ve yoğunlaştırma, iki yılda üç yıllık çalışma yapma, iki
okulu
aynı
zamanda
okuma
(ilkokul-lise:
lise-üniversite
gibi),
çevirimiçi
hızlandırılmış kurslar, üniversiteye erken kabul veya sınavlara girerek kredi alma
olanaklarıdır (Renzulli, 2010).
Hızlandırma programları olumlu ya da olumsuz yanları ile üzerinde çok
tartışılan
konularda
birisi
olmuştur.
Yapılan
araştırmalardan
ve
okulların
deneyimlerinden çıkarılan sonuç, uzman kişilerce ve dikkatlice yapıldığı,
uygulamada deneme devresi konularak artı ve eksilerin iyi gizlendiği durumlarda
hızlandırmanın yetenekli çocuğun lehine çalıştığı yönündedir (Akarsu, 2004).
Van-Tassel Baska (1986) her düzeydeki akademik hızlandırmanın üstün
yetenekli çocuklarda şu özellikleri geliştirdiğini söylemektedir;
 Motivasyonun ve okul başarısının ve kendine güvenin artması,
 Zihinsel tembellikten uzaklaşma,
 Mesleki eğitimi daha erken yaşta tamamlama,
 Yüksek öğretim maliyetinin düşmesi (Akt: Akarsu, 2004).
Tam gün okul uygulamalarında, yatılı okullar, akademik açıdan üstün olarak
tanılanmış öğrenciler için özel okullar, fen, sanat gibi belli alanlarda eğitim veren
Magnet okulları, okul içinde okul uygulamaları, okul genelinde zenginleştirme
uygulamalarını ve yaz okullarını içermektedir (Renzulli,2010).
Davis ve Rimm’in zenginleştirme ve gruplama başlığı altında bir dizi etkinlik
yer almaktadır. Genel olarak tüm zenginleştirme etkinliklerinin amacı şöyle
özetlenmektedir (Akt: Akarsu, 2004);
 Temel becerilerde yaşa değil, ihtiyaca bakarak erişiyi yükseltme,
 Mevcut müfredat programının ötesine geçen içerik ve kaynaklar,
 Çeşitli disiplin ve konulara açılma,
79
 Derinlemesine incelemeler de dâhil olmak üzere öğrencinin kendi seçtiği
içerik üzerinde çalışması,
 Kuramla, genellemeler ve uygulamaları içeren karmaşık ve üst düzey konular,
 Yaratıcı düşünme ve problem çözme,
 Üst düzey düşünme becerileri, eleştirel düşünme, kütüphane ve araştırma
becerileri,
 Kendini anlama ve ahlak gelişimini de içeren duyuşsal gelişim,
 Akademik motivasyonun, kendini yönlendirme becerilerinin gelişimi, mesleki
beklentilerin yükselmesi.
Bu bağlamda gruplama seçenekleri olarak, sınıf düzeyinde tam zamanlı
yetenek gruplamaları, farklı sınıf seviyeleri arasında oluşturulan yetenek grupları
mevcuttur. Onur sınıfları, ileri düzeyde yerleştirme ve bakalorya, türdeş gruplama,
yeteneğe göre zenginleştirme grupları oluşturma, ilgilere göre zenginleştirme grupları
oluşturma, yetenek ve ilgilere göre magnet sınıfları oluşturma, pull out programları
ve okul sonrası veya Cumartesi programları da gruplama ve zenginleştirme
seçenekleri arasındadır (Renzulli, 2010).
Bireysel seçenekler ise, bağımsız çalışma, mentorlük, öğrenme kontratları,
evde
okul
veya
normal
sınıflarda
müfredat
daraltma,
yoğunlaştırma
ve
zenginleştirmedir (Renzulli, 2010).
ABD’de okulların ve merkezlerin yanı sıra ana-babaların oluşturduğu destek
grupları, dernek ve vakıflar da üstün yeteneklilere yönelik yaz okulları, mentorlarla
çalışma ve zenginleştirme programları gibi etkinlikler düzenlemektedir. Bu tür
kuruluşların önde gelenleri arasında Council for Exceptional Children (Üstün
Yetenekli Çocuklar Konseyi), National Association for Gifted Children (Üstün
Yetenekli Çocuklar Derneği) ve MENSA bulunmaktadır. Ayrıca Connecticut
Üniversitesinde konuşlanan ve ABD Eğitim Araştırma ve İyileştirme ofisine bağlı bir
National Research Center on the Gifted and Talented (Ulusal Üstün Yetenekliler
Araştırma Merkezi) vardır. Bu merkez ülke çapında politikalar geliştirmek, kuramsal
ve uygulamalı araştırmaları desteklemek ve yönlendirmek, bilginin toplanmasını,
80
işlenmesini ve yayın yoluyla dağıtımını sağlamak, öncü ve deneysel uygulamalara
fırsat vermek gibi işlevlerinin yanısıra, üstün yeteneklilere yönelik zenginleştirme
etkinlikleri de düzenlemektedir (Akarsu, 2004).
Kanada
Kanada’da Peel District’te öğrencilerin ilgi duydukları alanlarda becerilerini
keşfetmeleri ve geliştirmeleri için farklı bölgesel programlara sahip liseler vardır. Bu
bölgesel programların arasında bölgesel güçlendirme programı da vardır. Üstün
olarak tanılanan öğrenciler, kendi liselerine devam etmek yerine bu okullara girmeyi
seçebilir. Bu programlarda öğrenciler temel dersleri alırlar ve bu dersler öğrencileri
yaratıcı
olmaya
yönlendiren
modifiye
edilmiş
ödevleri
içermektedir
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
İngiltere ve İrlanda
İngiltere’deki okulların hepsinde üstün zekâlılığın ehlileştirilmesine yönelik
bir yaklaşım benimsenmiştir. Bunun yanında okul dışı fırsatlar da mobilize edilerek,
alt kültüre mensup öğrencilere daha fazla imtiyaz tanınmıştır. Bu durumun okullarda
ve diğer kanun uygulayıcılarına daha anlaşılır bir hale gelmesi için, bu yapı bir forma
oturtulmuştur. Buna göre üstün zekâlılar ve yeteneklilerin eğitimi farklı okullarda
farklı ve karmaşık ihtiyaçları karşılayacak kadar esnek tasarlanmıştır. Buna göre her
öğretmen üstün zekâlı bir öğrencinin de öğretmeni olmalıdır. Eğer öğretmenler
çocukların birşeyler öğrenebileceği koşulları yaratmazsa, başarma potansiyellerini
yeterince açığa çıkaramazlar. Kimin daha iyi olduğunu anlamak, onları test etmekten
ve analiz etmekten geçer (Eyre, 2010).
Bu eğitime göre tanılama onlara fırsat tanınarak sağlanırken, amaç
öğrencilerin kendi eğitimlerini kendilerinin şekillendirmesini sağlamaktır. Üstün
zekâlılar eğitiminde ilk yapılan şey, öğrencileri araştırma gruplarına ayırmak,
81
öğrenme ve pedagoji hakkında onlara bilgi vermek, öğrencilerin bu konuları daha
ayrıntılı araştırıp veri toplayarak, oluşturdukları tasarımları ve önerdikleri değişimleri
incelemektir. Bu daha çok öğrenci odaklı bir yaklaşımdır. Her sınıfta farklılaştırma
yapılmaktadır. Aynı zamanda öğretim aşamalarında bir sonraki adıma geçmeden
önce öğrencilerin mevcut konumları değerlendirilir. Bu durum sistem içine
yerleştirilmiştir ve öğrenciler de bundan yararlanırlar (Eyre, 2010).
İleri seviye bilişsel performansın nasıl öğretileceği üzerinde durulmaktadır.
Öğretme biçimleri ve öğretme içeriği önemlidir. En önemlisi de öğretim gücünün
yüksek olmasıdır. Amaç otonom öğrenen bağımsız öğrenciler yaratmaktır.
Sorumluluk sahibi, yaratıcı ve yenilikçi bireyler yetiştirilmelerine odaklanılmaktadır.
Tüm bunlar müfredatın bir parçasıdır. İleri seviyede bilgiler sunulmaktadır.
Sınıflarda tartışmaya ve fikir alışverişine önem verilir. Tartışmalar genel felsefenin
önemli bir parçasıdır. Her okulun bir üstün zekâlı ve yetenekliler eğitimi politikası
dökümanı bulunur. Bu dökümanda bu politikanın ne olduğu ve nasıl uygulanacağı
yazar. Bu politika doğrudan milli politika rehberine bağlıdır. Buna göre üstün zekâlı
ve yetenekli öğrencilerle tüm derslerde ayrıştırma söz konusudur. Müfredatta ileri
seviye kurs imkânı tanınır. Zenginleştirme sınıfları ve okul dışı zenginleştirme
kursları düzenlenir. Buradaki öğrencilerin ilerlemeleri izlenir ve takip edilir. Okullara
haricen müfettişler gönderilir (Eyre, 2010).
İngiltere’de öğrencilerini seçerek alan ünlü ve geleneksel okullarda üstün
yetenekliler için ayrıca hızlandırma ve farklılaştırma uygulamaları yapılmaktadır.
Tamamen üstün yeteneklilere yönelik iki okul ile çok sayıda müzik ve güzel sanatlar
programları genel eğitime paralel yürütülmektedir. Ayrıca Yehudi Menhuin Müzik
Okulu, Karliyet Balo Okulu ve Koro Okulları gibi bağımsız okullarda bulunmaktadır.
1989’da velilerin önayak olması ile kurulan National Association of Gifted Children
(NAGC) yaz okulları ve hafta sonu zenginleştirme programları düzenlemektedir
(Akarsu, 2004).
Özetle, İngiltere’nin üstün zekâlılar ve yetenekliler eğitiminde, ileri seviye
öğrenmeye önem verilir, öğrenci odaklıdır, bu eğitim sınıflarda ve zenginleştirme
82
kurslarıyla pekiştirilir. Üstün zekâlılar ve yetenekliler alanında uzman kişiler
tarafından koordine edilir. Başarı algısı, doğrudan öğrenciyi etkiler.
İngiltere’de her öğrencinin üstün zekâlı olduğu yaklaşımı benimsenmekle
birlikte, üstün zekâlı ve yetenekliler eğitimi sistemin içine gömülmüştür. Bu noktada
öğretmenlerin nitelikleri çok önemlidir. Bu amaca hizmet eden National Association
for Curriculum Enrichment (Müfredat Zenginleştirme Ulusal Deneği) NACE yıllardır
öğretmenlerin yetiştirilmesi ve öğrenme malzemelerinin hazırlanmasında etkin bir rol
oynamaktadır (Akt: Akarsu, 2004). Normal eğitim sistemi içerisinde bu öğrencilerin
ihtiyaçları giderilmeye çalışılır. Bu noktada farklılaştırma çok büyük önem arz
etmekte, hızlandırma ve zenginleştirme kursları, İleri düşünme becerileri eğitimin
başka önemli bir yönünü oluşturmaktadır.
İrlanda Cumhuriyetinde Dublin City Üniversitesinde 1992’den beri Irlanda
Yetenekli
Gençlik
Merkezi
bulunmaktadır
(http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted_education).
Almanya
Almanya’da birleşme öncesinde üstün yetenekli çocuklarla ilgili ilk girişim,
1978’de bir grup veli ve psikoloğun kurduğu Geselshaft für das hochbegabte Kind
(DGfhK) Üstün Yetenekli Çocuklar Alman Derneğidir. Bu kuruluş da hem
kamuoyunun ilgisini konuya çekmiş, hem de okul dışı zenginleştirme etkinlikleri
düzenlemiştir. Çoğu bir üniversite ya da okulla işbirliği yapan Federal hükümetten ve
özel vakıflardan destek alan bir çok araştırma merkezi kurulmuştur. Almanya’da
bünyesinde seçilmiş üstün yeteneklileri barındıran tek okul 1981’den bu yana
etkinliğini sürdüren Braunschweig’tadır. Doğu ile birleşmeden sonra özel
yetenekliler okullarının sayısı onbire yükselmiştir (Akt: Akarsu, 2004).
Merkezi Bonn’da bulunan ve büyük ölçüde Alman Fedral Hükümeti
tarafından mali olarak desteklenen European Council for High Ability ECHA
(Avrupa Üstün Yetenekliler Konseyi) kurulduğu 1987’den bu yana son derece etkili
83
çalışmalar gerçekleştirmiştir. Konseyin düzenli olarak çıkardığı bir bilimsel dergi, bir
haber bülteni ve pek çok kitap bulunmaktadır. Merkezi Portekiz’de yer alan
Eurotalent ve Almanya’da kurulan ABB’de üstün yetenekliler konusunda etkinlik
gösteren kuruluşlardır (Akt: Akarsu, 2004).
Almanya üstün zekâlılar ve yetenekliler eğitimi açısından şu sıralar
oryantasyon aşamasında olsa da, alanla ilgili birçok çalışma yapılmaktadır. Alanla
ilgili II. Dünya savaşından önce birçok araştırma yapılmış, II. Dünya savaşından
sonra bu çalışmalar tamamen durmuştur. 1980’li yıllarda ise bu çalışmalar tekrar
başlamıştır.
Almanya’da eğitim sistemindeki birçok üstün zekâlı ve yetenekli öğrenci
otonom öğrenme yöntemi ile eğitilmektedir. Buna göre öğrencilere çeşitli modüller
öğretilmekte ve bu eğitim modülleri uygun bir şekilde incelenerek, düzenli
talimatlarla uygulanmaktadır. Hem normal hem de özel programlarla bu eğitimler
verilmektedir. Bu öğrenme modeli öğretmenler tarafından dersliklerde dolaylı olarak
uygulanmaktadır. Öğrencilere ev ödevi verilerek, evdeyken de öğrencinin otonom
öğrenme modeline devam etmesi sağlanmaktadır. Okullar birçok eğitim modülünü
içinde barındırmakta ve her modül 36 çalışma birimininde oluşmaktadır. Örneğin bu
modüller matematik alıştırmalarını, öğrenme stratejilerini veya zaman yönetimini
içeren modüller olabilmektedir. Modüllerde hem içerik hem de öğrenme stratejileri
veya da bu birimlerin tümünün birleşimine ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu modüller
altı hafta boyunca hergün sürmekle beraber ve bu altı haftalık, hergün verilen eğitim
kombinasyon halinde sunulmaktadır (Stoeger ve Ziegler, 2010).
Bu tarz bir eğitimde önce öğrencilere kendi davranışlarını kendilerinin nasıl
değerlendirecekleri öğretilmektedir. Kendilerinin hem güçlü hem de zayıf yanlarını
bulmaları sağlanmaktadır. Öğrenciler kendi zayıf oldukları alanları bularak, kendi
öğrenme hedeflerini oluşturabilmektedirler. Bu hedeflere ulaşmak için öğrenme
davranışlarını stratejik bir şekilde planlamakta ve bunun içinde çeşitli materyallerden
faydalanmaktadırlar. Bir modül bittikten sonra yenisine başlanmaktadır. Uzmanların
görevi ise eğitim çalışmasını değerlendirmektir. Deney ve kontrol gruplu çalışmalarla
84
hem motivasyon hem de başarı düzeyleri değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler
her altı ayda bir yapılmaktadır (Stoeger ve Ziegler, 2010).
Program uygulanırken öncelikle IQ testlerinin uygulanmasıyla başlanmakta
ve öğrencilerin öğrenme ve bilgi edinme hakkında ne düşündükleri sorgulanmaktadır.
Uyguladıkları model ise otonom öğrenme modelidir. Bu model epistemolojik
meteforu temel almaktadır. Bu meteforun en büyük temsilcisi Jean Piagettir. Buna
göre beyin zihinsel gelişmenin doğuştan getirilen iki özellikle meydana geldiği
görüşündedir; o bunları organizasyon ve adaptasyon olarak adlandırmaktadır
(Charles, 1999).
Organizasyon basit süreçlerin üst sıradaki zihinsel yapılarının; görme,
dokunma, adlandırma ve benzerlerinin inşa edilmesidir. Birey böylece düşündüğü
dünya için kendi sistemini oluşturmaktadır. Adaptasyon bireyin çevresiyle etkileşimi
sonucu meydana gelen devamlı bir değişmedir. O, birey tecrübeleri özümlediğindetecrübelerini var olan zihinsel yapıya yerleştirdiğinde ve tecrübelerinde zihinsel
yapıya uymayanların serbest bırakarak zihinsel yapıyı değiştirdiğinde meydana
gelmektedir (Charles, 1999). Yani öğrencinin kendi eksikliklerini görmesi ve kendi
öğrenme hedeflerini oluşturması esas yapıyı ortaya koymaktadır. Öğrenciler, altı
haftalık modüller şeklinde eğitim almaktadır ve bu modüllerde içerik, disiplin alanı
ile birlikte, çalışma stratejileri zaman yönetimi gibi beceriler de kazandırılmaktadır.
Altı aylık dönemlerde süreç değerlendirilmekte ve yeniden revize edilmektedir.
Fransa ve Hollanda
Fransa’da üstün zekâlı ve yetenekli eğitiminde değil fakat kaliteli eğitim
açısından önemli gelişmeler kaydedilmektedir. Bu sebeple, Fransa’da üstün
yeteneklilere daha kaliteli bir eğitim sunmak amacıyla kurulmuş birçok kurum
bulunmaktadır. Üç üniversitede hali hazırda uygulanmakta olan birçok program
vardır (Yamin, 2010).
85
Fransa’da üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin diğer öğrencilerden ayrı
tutulması istenmemektedir. Tanılama için IQ setleri kullanılmakla birlikte, tüm
öğrencilerin eğitimine uygun programlar oluşturulmaktadır. Tanılamadaki ve
gruplamadaki yaşanabilecek sıkıntıların en aza indirgenmesi amacıyla, öğretmen
eğitimine birincil önem verilmektedir. Bu sebeple Paris Descartes Üniversitesinde bir
öğretmen eğitimi programı mevcuttur. Bunun dışında başka bir üniversite de daha
Avrupa’daki öğretmenlere üstün zekâlı öğrencileri tanılama ve eğitmeye yönelik
eğitim verilmektedir (Yamin, 2010).
Fransa’da üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitiminde kamu farkındalığına
önem verilmektedir. Kamu farkındalığı için, üniversite profesörleri üstün zekâlılık
eğitimi popüler hale getirmeye çalışmaktadır, çeşitli kitaplar yayınlamaktadırlar.
Öğretmenlere bu bireyleri nasıl eğiteceklerine dair bilgi verilmektedir (Yamin, 2010).
Hollanda’da bu okular Leonardo okulları olarak bilinmektedir. Çok populer
olmakla
birlikte
sayıları
hızla
artmaktadır
(http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted_education).
Güney Kore
1962 yılında Kore’de kişi başına düşen gelir yalnızca 110 dolar, Kore’nin
bütçesi ise 50 milyon dolar iken, 2008 yılında kişi başına düşen gelir 21 bin doların
üzerine çıkmış, bütçe ise 410 milyar dolara yükselmiştir. Şu anda ise Kore dünyanın
en büyük 13. Ekonomisi durumundadır (Kim, 2010).
Eğitim açısından bakıldığında örneğin okuma başarısında, Kore 21.dünya
şampiyonasında dokuz yıl süreyle birinci seçilmiştir ve 15 kez birinci olmuştur.
Araştırma kapasitesine bakıldığında ise SSTI Kamu araştrmasına göre Kore dünyada
12.dir (Kim, 2010).
Kore eğitim politikasının temel hatları mükemmel insan yeteneklerinin
geliştirilmesi, okullar için iyi bir ekonomi, eğitim eşitliğinin iyileştirilmesi ve
86
kamusal eğitimde daha güçlü güvenirliğinin sağlanmasıdır.100 ulusal öncelikler
arasında Üstün zekâlıların desteklenmesi için somut bir sistem oluşturmak 75.sırada
bulunmaktadır. Üstün zekâlılar eğitimi şu anda ortaokul düzeyinde ve bu eğitimin
lisede de sürdürülmesi için, sanat eğitimine kadar genişletilmesi yönünde çalışmalar
yapılacaktır. Kore’de üstün zekâlılığın tanımı içinde zekâ, yaratıcılık, özel
yetenekler,
akademik
başarı,
motivasyon
ve
liderlik
gibi
birçok
unsuru
barındırmaktadır (Kim, 2010).
Türkiye’de üstün zekâlı öğrencilerin oranının %2-3 olduğu düşünülürken,
Kore’de bu oran % 10-15 civarında olarak düşünülmektedir. Fakat bu oranın sadece
%10’una eğitim sunulabilmektedir. Kore ekonomik durumuyla da bağlantılı olarak
üstün zekâlı ve yeteneklilere verilen eğitim oranını genişletmeye çalışmaktadır.
2000 yılında Kore’de Eğitim, Bilim ve Teknoloji bakanlığı olan MEST
tarafından bir “Üstün Zekâlılar Eğitimini” destekleme yasası çıkmıştır ve 2002’de
Üstün Zekâlı ve Yetenekliler Eğitimi Ulusal Araştırma merkezi kurulmuştur. Bu
kurumun amacı üstün zekâlılarla ilgili eğitim araştırmaları, gelişim ve politikaların
etkili bir şekilde uygulamaya konmasını sağlamaktır. Bu merkez Kore Eğitimi
Geliştirme Enstitüsü olan KEDI tarafından yönetilmektedir. Şu anda 25 üniversite
üstün zekâlılar ve yetenekliler eğitimine ilişkin araştırmalarını yürütmektedir.
Örneğin Seoul Ulusal üniversitesi Bilim ve Üstün Zekâlılar Merkezi, KAIST Üstün
Yetenekliler Global Enstitüsü, Üstün zekâlı ve yetenekliler için Kore Topluluğu ve
Üstün Zekâlılar için Kore Topluluğu, bunlardan bazılarıdır (Kim, 2010).
Kore’de üstün zekâlılar ve yetenekliler eğitimini destekleyen merkez kurum
Milli Eğitim Bilim ve Teknoloji Bakanlığıdır ve görevi bu konuyla ilgili politika
oluşturarak bu konuya kaynak sağlamaktır. Bu eğitimleri takip eden kurumlar ise
bölgesel ve yerel kurumlardır. Bunların amacı ise politikaları ve sistemi gözden
geçirmek, üstün zekâlılar okullarını oluşturmak veya iptal etmektir. Araştırma
enstitüleri ise KEDI, KAIST Üstün Zekâlılar Bilim merkezi, Kore Üstün Yetenekliler
Sanat Okullarıdır. Bunların görevi ise politika yapmak için zemin hazırlamak,
araştırma yapmak, tanılama materyalleri geliştirmek ve öğretmen eğitimi yapmaktır.
87
Kurumlar ise 16 şehrin ve taşraların öğretmenleri ve öğretmen eğiticilerinden oluşan,
Kore Üstün Zekâlılar Eğitim Araştırmaları Topluluğudur. Bunların rolü ise
yönetimsel işler, bütçe araştırmaları, bilgi paylaşımını sağlama ve bir iletişim ağı
oluşturmadır (Kim, 2010).
KEDI’nin öncelikli rolleri ise Milli Eğitim Bakanlığı ve 16 şehir ve taşra
teşkilatı ile yakın bir ilişki kurmaktır. Bunun yanında bir bilgi bankası oluşturmak,
Nat’l eğitim enstitüsü yoluyla gelişim ve eğitimleri sağlamak, uluslarası
sempozyumlarla, workshoplarla, liderlik kamplarıyla ve gençlik konferansları ile
yenilik ve uygulamaları ulusun genelinde yaygınlaştırmaktır (Kim, 2010).
2009 verilerine göre Kore’de üstün zekâlılar için ayrı olarak iki okul
bulunmaktadır ve bunlar lise düzeyindedir. Bu okulların toplam 548 öğrencisi vardır.
Üstünler için açılan özel sınıf sayısı ise 967’dir ve hem ilkokul, hem ortaokul hem de
lise düzeyinde toplam 30,567 öğrenci bu sınıflarda eğitim görmektedir. Üstünler
merkez ofisi sayısı ise 471 olup, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde toplam 31,495
öğrenci bulunmaktadır. Üniversitelerdeki üstünler merkezleri sayısı ise 84 olup,
ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde toplam 7.595 öğrenci burada eğitim almaktadır.
Toplamda bu eğitim 70,725 kişiye ulaşmıştır. Bu programlara öğrenciler seçilirken
öğretmen gözlemleri, portfolyo gibi, kalem kağıt testleri veya grup testleri gibi,
performans kamp ve mülakatlar gibi ve yerleştirme gibi dört basamaklı bir sınavdan
geçmektedirler (Kim, 2010).
Öğretmenlerin profesyonel eğitimine bakıldığında ise KEDI tarafından şu ana
kadar 30.000 öğretmen eğitilmiştir. Bu programlar, temel eğitim kursları, ileri eğitim
kursları, yoğun eğitim kursları yöneticiler için eğitim kursları ve yabancılar için
eğitim kurslarını içermektedir. Öğretmenlere bu eğitimler fen ve matematik, sosyal
bilgiler, liderlik, müzik ve güzel sanatlar alanlarındadır veya öğretimsel stratejiler
(pedagojik formasyon), öğretmen tavsiyesine göre tanılama, üstün yetenekliler için
eğitsel değerlendirme ve dezavantajlı üstün grupların öğretimi konularında
verilmektedir (Kim, 2010).
88
Hong Kong
Eğitim Komisyonu raporu 1990’da Hong Kong’da okullarda üstün zekâlılar
eğitimi verilmesini önermiştir ve çoklu kriterler kullanarak üstünlüğün geniş bir
tanımı yapılmıştır (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education). Onlar da 1972
ABD eğitim komisyonunun Marland Raporunda sunduğu üstün zekâlılık ve
yeteneklilik tanımını kabul etmişlerdir.
Zekânın çoklu yeteneklerle açıklandığı prensiplere dayalı olarak, 2000’de üç
katmanlı bir üstün zekâlılar eğitimi uyarlanmıştır. 1 ve 2.düzeyler okulun
sorumluluğundayken 3.düzey HKAGE’nin sorumluluğundadır. Düzey 1’in hedefi
tüm okula hizmet vermektir, düzey 2 ise yetenekli olan, %2-10 arasında öğrenciye
hizmet verirken düzey üç % 2’lik en üstün yetenekli öğrenciyi kapsamaktadır
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Düzey 1’de üstünler programında yer alan üst düzey düşünme becerileri,
yaratıcılık ve bireysel-sosyal gelişim becerileri, tüm müfredata entegre edilir.
Öğretim öğrencilerin farklılaşan ihtiyaçlarını karşılamak üzere gruplama yoluyla
farklılaştırılarak, tüm sınıf düzeyinde ve tüm derslerde zenginleştirme yapılmaktadır
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Düzey 2’de sınıf öğretiminin doğasının dışında olan yaratıcılık eğitimi ve
liderlik eğitimi gibi programlar için bu çocuklar ayrıca alınarak sistematik bir eğitim
verilir. Pull-out programları uygulanır. Matematik veya sanat gibi alanlarda
mükemmel yetenekli olan öğrenciler için sistematik bir eğitim vermek amacıyla yine
pull-out programları uygular (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
Düzey 3, yüksek eğitim veren kurumlar veya diğer eğitim organizasyonlar
tarafından yürütülmektedir. Üstün zekâlılar ve yetenekliler eğitimi veren Hong kong
akademi ve Hong Kong’daki diğer üniversiteler üstün zekâlılar için bir dizi
programlar sağlamaktadırlar (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
89
İran
Sıradışı yeteneklerin gelişimi için Ulusal bir kurum olan NODET- SAMPAD
olarakta bilinmektedir- tarafından İran’da üstün yetenekli öğrencilerin özellikle
gelişimi için ortaokul ve lise düzeyinde okullar açmıştır. NODET ilk olarak 1976’da
kurulmuş
olup,
sonradan
revizyona
uğramıştır
(http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted_education).
NODET okullarına kabul, seçime göre yapılmaktadır ve bu kabul kapsayıcı
bir ulusal düzeyde sınava göre yapılmaktadır. Her yıl binlerce öğrenci okulların %5’i
olan 99 ortaokul ve 98 lisesi olan bu okullara girmek için başvurmaktadır. Tüm
adaylar sınava girebilmek için minimum GPA 19 puana sahip olmalıdır. 2006 da
87,081 erkek ve 83,596 kız 56 şehirden başvurmuş olup, sonunda 2007’de 6888
öğrenci ortaokula kabul edilmiştir. Kabul süreci Tahran, İsfahan, Mashhad ve
Karaj’da daha seçicidir ve bu şehirlerde 50.000 öğrenci başvurmakta olup, sadece
150
öğrenci
iki
sınav
ve
mülakattan
sonra
seçilmektedir
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
NODET’in en iyi okulları Tahran’daki Allameh Helli Lisesi ve Farzanegan,
Lisesi, Isfahanda ise Shahid Hashemi Nejad Lisesi Masshad’da ve Karaj’da Shahid
Soltani Okuludur. Nodet’teki kurslarda biyoloji, kimya, matematik, fizik ve İngilizce
gibi lise düzeyinde dersler verilmektedir. Bakanlığın en iyi öğretmenleri çoğunlukla
okul müdürü ve fakülte tarafından seçilmektedir. Okullar genellikle iki ana konu
üzerinde odaklanmaktadır ki bu normal okullarda üç ana konudur, bu iki ana konu,
matematik-fizik ve uygulamalı bilimlerdir (matematik-fizik gibi fakat ana ders olarak
biyolojidir). Her ne kadar sosyal bilgiler öğretilse de, hem kurumun hem de
öğrencilerin ilgisini çok çekmediği için genellikle ağırlık bu derslerdedir
(http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
NODET öğrencileri bilimsel Olimpiyatlarda veya ulusal olimpiyatlarda çok
başarılı olmakta ve heryeri kaplamaktadırlar ve çoğu uluslarası olimpiyatta çok iyi
sonuçlar almaktadırlar. İstatistikler NODET’in mezunlarının doktoraya kadar üst
90
düzey eğitim yaptıklarını göstermektedir. Bazı NODET mezunları Fen, Mühendislik
ve Tıp alanlarında dünya çapında başarılıdırlar (http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted_education).
İsrail
Üstün yetenekliler eğitiminin en ciddeye alındığı ve hem kuramsal hem de
uygulamalı pek çok çalışmanın yapıldığı ülke İsrail’dir. Konunun bir ulusal öncelik
olarak görüldüğü bu ülkede ülkeyi yönetenler en değerli ulusal zenginliklerinin
yetenek olduğuna inanmakta ve bunun gereğini yerine getirmektedir.
1970’lerde Eğitim Bakanığı bünyesinde bir “Üstün Yetenekliler Müdürlüğü”
kurulmuş ve bu kuruluş günümüze gelinceye kadar yapılan tüm etkinlikleri koordine
etmiş, gelişmiş ülkelerdeki öncü kuruluşlar içerisinde yer alarak etkili programlar
yürütmüştür. Aynı yıllarda Tel Aviv’de ilk tam zamanlı üstün yetenekliler okulu
açılmıştır.
Güzel sanatlara yönelik okulların yanısıra genel zekâya öncelik verilmektedir.
Diğer ülkelerde de gözlenenler benzer, hızlandırma, zenginleştirme, okul dışı
etkinliklerin yanısıra “Bilim ve Sanat Merkezleri” yetenekli çocukların biraraya gelip
üreticilik ve yaratıcılıklarını geliştirdikleri yerler olarak ayrı bir önem taşımaktadır.
Ayrıca liseyi bitiren tüm kız ve erkek öğrencilerin katılmak zoruda olduğu askerlik
hizmeti kapsamında, zekâ testinden en yüksek puan alan %5 ‘lik bir grup askerlik
eğitiminin yanısıra özel bir bilgi ve yetenek geliştirme programı olan TALPİOT
programına alınmaktadır. Böylece okul sonrasında gözden kaçmış üstün yetenekliler
bir
fırsat yakalamakta, zaten özel eğitimden
geçmiş
olanlar da ileride
üstlenebilecekleri ve yeteneklerine uygun görevler için eğitilmektedir. Bu
programlarda başarılı sayılmak için zekânın yetmediği, çok çalışma, özveri, sabır ve
bir amaca bağlanma gibi özelliklerin de beklendiği ifade edilmektedir ( Akt:Akarsu,
2004).
91
Hindistan
Hindistanda ilk üstün zekâlılar okulunu Jnana Prabodhini Prashala 1968’de
açmıştır. Buradaki amaç, sosyal değişim için zekâyı yönlendirmek ve motive
etmektir. Jnana Prabodhini psikoloji bölümü zekâ modeli olarak J.P. Guilford’un
zekâ modeli üzerinde çalışmıştır (http://en.wikipedia.org/wiki/Gifted_education).
1.3.2. Türkiye’de Üstün Zekâlı ve Yeteneklilerin Eğitimi
Bilgi edinme ve bilgi üretmenin kaynağı donanımlı bir eğitimden
geçmektedir. Üstün zekâlı bireylere ilişkin yapılan çalışmalar, son 15-20 yıldır dünya
ülkelerinin üstün ve özel yetenekli bireylerine daha fazla önem verdiklerini,
bebeklikten itibaren özel eğitim yöntem ve araçları geliştirdiklerini ortaya
koymaktadır (Dönmez, 2009).
Durum ülkemiz açısından incelendiğinde ise üstün zekâlı ve yetenekliler
eğitiminin Osmanlı Dönemindeki Enderun mektebi ile başladığı söylenebilir. Her ne
kadar Selçuklularda hanedan üyelerinin özel bir eğitim alması söz konusu ise de,
Enderun mektebinin sistemi tamamen farklıdır ( Akkutay, 2004).
Enderun, Platon’un Cumhuriyet ve Uyanış’ın etkilerinde belirttiği fikirlerin
bir bileşimini yansıtmaktadır. Öğrencilerin beceri ve yeteneklerine göre seçilmesi,
özgürlükçü sanat, beden eğitimi ve mesleki eğitimden oluşan iyi dengelenmiş bir
müfredat, bedenin sistemli ve uzun dönemli eğitimi, fiziksel gelişmede yüksek
standartların olması, özellikle koro müziğine önem verilmesi ve matematikle müziğin
entegre edilmesi, konu seçiminde öğrencilere tercih şansı sunulması, öğrenim ve
çevrenin bütünleştirilmesi, ceza ve ödülden oluşan, iyi şekilde yerleştirilmiş bir
liyakat sistemi enderunun en temel özelliklerindendir (Akarsu, 2004).
Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde zayıflamaya başlayan Enderun
mektebi, II.Abdülhamit zamanında (1876-1909) tamamen ihmal edilerek önemini
92
kaybetmiştir. 1 Temmuz 1909 tarihinde bir kararname, bir de talimatname
yayınlanarak Enderun Mektebi lağvedilmiştir (Akkutay, 2004).
Cumhuriyet tarihine baktığımızda bu konu ile ilgili 1929 yılında bir çalışma
yapılarak, lise mezunu olan veya yüksek öğrenimi bitirenlerden, Milli Eğitim
bakanlığı tarafından, geldiklerinde Devlet ve İktisadi Devlet Teşekkülleri hesabına
çalışmak üzere Batı ülkelerine eğitime gönderilirmişlerdir.
1940 yılında ise, çıkartılan bir yasa ile, ülke kalkınmasını köylerden
başlatmak için, diğer öğrencilere göre daha yetenekli olan çocukların öğrenim
gördüğü köy enstitüleri kurulmuştur. Köy enstitülerinin eğitim programı formal
eğitim programlarından farklı hazırlanmıştır. Eğitim programı genel bilgi (Türk dili,
tarih, matematik, coğrafya, fizik, kimya, resim, müzik, beden eğitimi, milli güvenlik,
yabancı dil vb.), ziraat bilimleri (arıcılık, balıkçılık, deniz ürünleri, botanic vb.) ve
teknik dersleri (dokumacılık, çocuk bakımı, ev ekonomisi, marangozluk, demircilik
vb.) içermektedir. Köy Enstitüleri, eğitim sisteminin ülkenin yeniden yapılanmasını
sağlamak ve Türk devriminin bir sonucu olarak Cumhuriyet’i geliştirmek ve
korumak üzere iki temel amacı vardır (Dönmez, 2009). Bu okullar, kuruluş
amaçlarının çok üstünde bir başarı göstermişlerdir. Köyün, kırsal alanlarda
yaşayanların sorunlarını ortaya koyan ilerici bir kuşağın yetişmesini sağlamışlardır
(Aysal, 2005). Ne yazık ki, 1954 yılında DP döneminde Köy enstitüleri bütünüyle
öğretmen okullarına dönüştürülerek kapatılmışlardır.
1948-1956 yıllarında çıkartılan yasalarla, resim, müzik ve plastik sanatlarda
olağanüstü yetenek gösteren öğrencilerin yurt içi ve yurt dışında eğitimlerini
sağlayan bir uygulama getirilmiştir. 1959 yılında türdeş yetenek grupları denemesi
yapılmıştır. 1962 yılında Fen liseleri , 1970 yılında ise Anadolu liseleri açılmıştır.
1989 yılında müzik ve resim alanında üstün yetenekli öğrencilerin eğitim görmeleri
amacıyla Anadolu Güzel Sanatlar liseleri uygulaması devreye girmiş, 1993 yılında
ise Bilim Sanat Merkezleri açılmıştır.
93
Ülkemizde üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara ilişkin günümüz itibariyle
yürütülen uygulamalar ise, Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu, TEV İnanç
Türkeş Özel Lisesi, Anadolu üniversitesinde yürütülen ÜYEP projesidir.
Beyazıt İlköğretim Okulu’nda uygulanmaya başlayan Üstün Zekâlılar Eğitimi
Projesi, 30 Haziran 2002’de Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi arasında
imzalanan protokol uyarınca kabul edilmiştir. Her yıl İstanbul il sınırları içinde
yaşayan birinci sınıf çocukları bağlı bulundukları ilçenin rehberlik araştırma
merkezlerine başvurur ve okul için aday olur. Adaylar MEB tarafından iki basamaklı
bir genel yetenek sınavına tabi tutulduktan sonra, sıralama yapılır. Zekâ testleri
sonucunda üstün zekâlı oldukları belirlenen ve en yüksek puanı alan 24 öğrenci, 12’si
A şubesine, 12’si B şubesine olmak üzere projeye dâhil edilirler. Bu 24 üstün zekalı
öğrencinin yanında, projeye adresten gelen 24 tane de random alınan, normal
öğrenciler dahil edilir. Bu okuldaki üstün zekâlı öğrencilerin zihinsel, duyuşsal ve
sosyal gereksinimlerini karşılayacak farklılaştırılmış bir program uygulanır.
Buna göre normal okullarda olmayan üç zenginleştirme dersi okutulur.
Bunlar:
 Düşünme Becerileri
 Yaratıcılık ve
 Sosyal-Duygusal Gelişim dersleridir.
Proje kapsamındaki sınıflarda eğitim öğretim gören üstün ve normal zihin
düzeyine sahip öğrenciler matematik, fen ve yabancı dil gibi derslerde kendi
düzeylerine göre ve imkanlar dahilinde 2 veya 3 farklı gruba ayrılmaktadır. Bu
şekilde öğrencilerin kendi öğrenme hızlarında ilerlemeleri amaçlanır.
Ortamı homojene etmek bu amacı kolaylaştırmaktadır. Milli Eğitim
Sisteminin müfredat programları içeriği normal ve üstün zekâ düzeyindeki öğrenciler
için temelde olduğu gibi korunmakta, gerektiğinde zenginleştirilmekte, derslerin
işleyişine farklılık getirilmektedir. Öğretimde beş duyunun kullanılmasına yer
94
verilmektedir. Bu uygulama, üstün zekâlı öğrencileri, normal zihinsel düzeye sahip
yaşıtlarından ayırmadan gerçekleştirilmektedir. Zekâ düzeyi fazla olan öğrencilerin
sosyal uyumları ve benlik saygılarını desteklemek için, kısmi karma eğitim
uygulanmakta ve normal yaşıtlarından tamamen soyutlanmaları engellenmektedir
(Davasligil & Zeane, 2004).
Bir diğer uygulama ise Anadolu Üniversitesinde hafta sonları yürütülen,
hedef kitlesi ortaokul düzeyindeki öğrenciler olan ÜYEP programıdır. Üstün
yetenekliler Eğitim Programları ya da kısa adıyla ÜYEP, üstün zekâlı öğrencilerin
bireysel özelliklerine uygun eğitim vermek amacıyla geliştirilmiş bir programdır.
Üstün zekâlı öğrencilere yönelik, farklılaştırma yaklaşımlarından olan zenginleştirme
ve hızlandırma modellerinin bir karışımı olan ÜYEP, örgün eğitime paralel olarak
yürütülen bir program modelidir. ÜYEP program modeli iskeleti üstün zekâlı ve
yetenekli öğrencilere yönelik olarak Maker (1982)’in önermiş olduğu müfredat
farklılaştırma ilkeleri, Tomlinson, Kaplan, Renzulli, Purcell, Leppien ve Burns
(2002)’un geliştirmiş oldukları Paralel müfredat modeli ve Reis ve Renzulli
(1992)’nin
tasarlamış
oldukları
müfredat
daraltma
modeli
temel
alınarak
geliştirilmiştir (Sak, 2009).
ÜYEP davranışsal kazanımları, Sternberg’in ortaya atmış olduğu Başarılı
zekâ Kuramı’ndan ve söz konusu zekâ kuramını oluşturan analitik yeteneği, yaratıcı
yeteneği ve pratik yeteneği geliştirmeye yönelik olarak Sternberg ve Grigorenko
(2000)’nun belirlemiş oldukları problem çözme becerilerinden önemli derecede
esinlenerek geliştirilmiştir. Sternberg ve Grigorenko (2000)’nun belirlemiş oldukları
problem çözme becerileri, ÜYEP program kazanımlarını geliştirmek amacıyla
yeniden tanımlanmış, yeniden örneklendirilmiş ve bu becerilerin gerek gerçek
yaşamda gerekse eğitim-öğretim ortamlarında kullanım biçimleri yeniden ele
alınmıştır. Buna ilaveten zekâ, üstün zekâ ve yaratıcılık konularında yapılan
araştırmalar temel alınarak yeni beceriler belirlenmiş ve bu beceriler diğer becerilerle
bütünleştirilerek ÜYEP’in davranışsal kazanımları oluşturulmuştur (Sak, 2009).
95
TEV İnanç Türkeş Vakfı Özel Lisesi ise; üstün yetenekli öğrencilere burslu
ve yatılı olarak hizmet vermek amacıyla kurulmuştur. Üstün yeteneklilerin eğitimi ile
ilgili Talim ve Terbiye Kurulunca onaylanmış bir müfredatı olmayan okulda, yabancı
dille eğitim yapan Anadolu Liselerinin müfredatı uygulanmaktadır. Müfredatın
dışında ayrıca üstün veya özel yeteneklilere uygun etkinlikler sürdürülmektedir
(Dönmez, 2009).
1.3.3. Üstün Zekâlı Bireylere Yönelik Eğitim Modelleri
Literatürde üstün zekâlı ve yetenekli bireylere yönelik, ilkokul, ortaokul ve
lise düzeyinde hizmet sunan düzinelerce program vardır. Bu uygulamaların çoğu, tam
zamanlı sınıflar, yaz programları, staj imkânları veya da pull-out programlarını içeren
yönetimsel önlemlerdir.
Her ne kadar bu uygulamalar, bazen model olarak
nitelendirilseler de, organizasyonel olan uygulamalarla, daha kavramsal modellerin
ayrımının yapılması gerekmektedir.
Yönetimsel modeller öğrencilerin gruplanması, özel bir programda zamanın
planlanmasına ilişkin olarak bir ders programının hazırlanması ve hizmetlerin
düzenlenmesini içeren organizasyon ve yöntemleri içermektedir. Teorik modellerse,
eğitim sürecini yönlendiren prensipleri içerir ve içeriğe, düşünme süreçlerine ve
öğrenme deneyimlerinin çıktılarna yön verir. Teorik modellerin içinde yönetimsel
modellerin olması da söz konusudur. Teorik modeller özel programların kalitesinin
oluşturulmasında çok etkili iken, yönetimsel modeller ise programın etkililiği,
düzgün bir biçimde ilerlemesi ve tüm okul programına entegre edilmesiyle ilgilidir.
Burada bazı yönetimsel modellerin bazen teorik modellerin içinde yer
alabileceğini bir kez daha vurgulamak gerekir. Örneğin hızlandırma, genellikle
yönetimsel bir model olarak ele alınır, fakat hızlandırma ayrıca teorik amaçlar içinde
kullanılır ve geleneksel konuların daha hızlı bir şekilde verilmesini gerektirir. Teorik
modeller öğrencilerin yapısı ve öğrenme sürecinin yapısıyla ilgili olarak toplanan
veya oluşturulan prensiplere dayanmaktadır. Ayrıca teorik modeller tüm yönetimsel
96
model organizasyonlarına da uygulananbilir. Teorik modeller daha analitik ve daha
etkilidir (Renzulli et al., 2009: iv).
Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin eğitimine ilişkin ilk programlarda,
literatürde çoğunlukla yönetimsel modellere veya da genel eğitime veya başka
amaçlarla oluşturulan modellerin uygulanmasına yer verilmekteydi. Bu modeller
Bloom’un taksonomisi veya Kohlberg’in Ahlak Gelişimi modeli gibi, çoğunlukla
bilişsel ve duyuşsal süreçlere ya da orgizasyon yapısının sitemli hale getirilmesi ve
eğitim hizmetinin sağlanmasına odaklanmaktaydı. Bu modellerin alana birşeylerin
farklı olması gerektiği düşüncesini kazandırması ve üstün zekâlı ve yetenekli
bireylere model oluşturulmasına temel sağlamaları gibi yaraları olmuştur. Örneğin
Okul Geneli Üçlü Zenginleştirme Modeli’nin II. Tip zenginleştirme kısmı bilişselduyuşsal süreç gelişimine odaklanmaktadır ve Bloom Taksonomisi ile Guilford’un
Zihin Yapısı Modeline dayanmaktadır (Renzulli et al., 2009: v).
Bir öğretme-öğrenme modeli, belli eğitimsel etkinlikler ve çevreler
oluşturulmasında öğretime ve eğitime rehberlik eden yapısal bir çerçevedir.
Modellerin sahip olduğu bazı genel özellikler şunlardır:
 Belirlenmiş bir amacı veya odaklandığı bir nokta vardır,
 Öğrenme-öğretme sürecine ilişkin ve öğrencilerin özelliklerine ilişkin açık
veya örtük varsayımları vardır,
 Gün, gün öğrenme etkinliklerini geliştirmek üzere bir rehberdirler,
 Bu öğrenme etkinlikleri için kesin yapılar ve ihtiyaçlar oluştururlar,
 Gelişimlerini veya etkinliklerin değerlendirilmesi için aynı zamanda bir
araştırma alanı da sunarlar (Maker& Schiever, 2004:1).
Joyce ve Weil (1986) 80’den fazla öğretme modeli olduğunu belirlemiş ve bu
modelleri dört grupta toplamışlardır:
97
 Bireyin toplumla ve diğer gruplarla olan ilişkisi üzerinde duran ve bireyin
diğerleriyle ilişki kurma, demokrasiye katılma ve toplumda verimli bir
biçimde çalışabilme yeteneklerine odaklanan Sosyal-Etkileşimsel modeller,
 Bireylerin bilgiyi nasıl ele aldıkları, organize ettikleri, problemleri nasıl fark
ettikleri ve bu problemlere nasıl çözüm buldukları üzerine odaklanan Bilgiİşleme modelleri,
 Benlik kavramının gelişmesine yönelik olan Bireysel modeller,
 Etkili bir sırada, öncüllerin ve sonuçların kontrol altında tutulmasıyla sunulan
öğrenme görevlerine dayalı olarak davranış değişimine odaklanan Davranış
Değişimi modelleri (Maker& Schiever, 2004:3).
Öğrenme-öğretme modellerinin alanı çok geniş veya dar olabilir. Renzulli’nin
Üçlü Zenginleştirme modeli, üstün öğrenciler için içeriği, bir dizi zihinsel beceriyi ve
araştırmacı davranışın gelişimini içeren tam bir zenginleştirme programıdır. Yaratıcı
Problem Çözme modeli ise, problem çözme ve yaratıcılığı geliştirmek için
kullanılmakta ve kıyasla daha dar zihinsel ve duyuşsal becerileri kapsamaktadır.
Her ne kadar modellerin amaçları ve odaklandıkları nokta farklı olsa da, onlar
öğrenmenin sadece tek bir alanına odaklanmamaktadırlar. Örneğin, Yaratıcı problem
çözme ve Hilda Taba Öğretim startejileri gibi bilgi-işleme modelleri bilgi işlemin
yanında,
sosyal
ilişkilere
ve
verimli
bireylerin
gelişimini
de
sağlamaya
çalışmaktadırlar. Sosyal-etkileşimsel bir model olan DISCOVER, Problem temelli
öğrenme, Grup araştırmaları gibi modeller de bilgi işleme süreçlerinin gelişimine de
vurgu yapmaktadırlar.
Her modelde öğrencinin zihinsel, motivasyonel, öğrenme ve duygusal
yapısına ilişkin ve bazı öğretim metotlarının etkililiğine ilişkin bir takım varsayımlar
mevcuttur. Bu varsayımlar modelden modele değişmekle birlikte, öğrenme sürecini
oluştururlar. Her modelin belli öğrenme deneyimlerinin gerçekleşmesi adına
birbirinden farklı yönergeleri ve hiyerarşisi vardır ve tüm öğrenme-öğretme
modellerinin temeli araştırmalara dayanmaktadır. Hem modellerin gelişiminde hem
de daha etkili hale gelmesinde araştırmaların yapılması söz konusudur.
98
Hiçbir model kapsayıcı bir eğitim programı hazırlamak için gerekli olan tüm
içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamı değişikliklerini içermez. Hiç bir model tüm
öğretmenlere çekici gelmez ve hiçbir model tüm durumlara ve eğitim ortamlarına
uymaz. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı, modellerin etkililiğini arttırmak ve
öğretmenlere tercih ettikleri öğretme stillerine uyan ve öğrencilerinin öğrenme
stillerine uygun kombinasyonları yapmaları için bu modellerin birleştirilmesi de
seçilebilir (Maker& Schiever, 2004: 4).
İşte tam bu modellerin seçilerek, öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun bir eğitimin
hazırlanmasında yapılandırmacılığın bir uzantısı olan “farklılaştırma” yaklaşımı
devreye girmektedir. Farklılaştırma tüm öğretmenlerin bilmesi gereken bir “eğitimsel
uyarlama” yaklaşımıdır. Üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin potansiyellerini
geliştirmek ve onları zenginleştirilmiş, tatmin edici yaşama sevk etmek için eğitim
gereklidir. Uygun bir program ve öğretim hem üstün zekâlı çocukların doğasını hem
de yeteneklerinin ve becerilerinin seviyesini ortaya çıkaracaktır (Feldhusen &Jarwan
2000). Üstün zekâlı öğrencilerin eğitiminde yukarıda da bahsedilen çok değişik teori
ve model geliştirilmiştir. Bütün modeller üstün zekâlılar için ideal olduğunu
savunduğu öğretim yöntem ve materyallerini sunmuşlardır. Yapılacak seçimin etkili
olması için eğitimcilerin bu öğrenciler için etkili eğitim programlarının bileşenlerini
bilmeleri gerekir (Berger, 1991).
Üstün yetenekli öğrenciler eğitimlerini nerede
alırlarsa alsınlar, ister normal sınıfta isterse karma sınıfta, kesinlikle uygun bir
şekilde farklılaştırılmış ve bireysel özelliklerine, ihtiyaçlarına, ilgilerine ve
yeteneklerine cevap veren bir programa ihtiyaç duyarlar.
Eğitim programının farklılaştırılması, sınıftaki öğrencilerin bireysel
farklılıklarına ve ihtiyaçlarına göre programda düzenlemeye gidilmesi ve öğretimin
buna uygun hale getirilmesidir. Farklılaştırma eğitim programında, öğretim yapıları
ve uygulamalarında uyarlamaları kapsar ve bu uyarlamaları başarılı ve öz-denetimli
öğrencilerin yetiştirilmesini sağlayacak tutarlı, esnek ve ihtiyaçlara cevap veren bir
öğretim programıyla bütünleştirir.
99
Farklılaştırma
veya
farklılaştırılmış
öğretim,
öğretmenlere
eğitim
uygulamalarının tüm yüzlerinde rehberlik edebilecek kapsamlı bir öğretim
yaklaşımıdır (Tomlinson, 1995). Öğretmen öğrencilerdeki hazır bulunuşluk, ilgi
ve öğrenme profili farklılıklarına göre çok çeşitli içerik, süreç ve ürün
yaklaşımlarını planlar ve uygular. Bu öğrencilerin ihtiyaçlarının öğrenildiği ve
edinilen bilgilerin öğretime rehberlik etmesi için kullanıldığı devam eden bir süreçtir.
Öğretmenler öğrencilerle ilgili sahip oldukları bilgileri içeriğin nasıl sunulacağı,
hangi etkinliklerin uygun olduğu ve ürünlerin nasıl olması gerektiği konusunda
yönlendirmek amacıyla kullanırlar (Tomlinson, 1995).
Farklılaştırma sadece üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin ihtiyaç duyduğu bir
öğretimsel müdahale değildir. Öğrencilerin sahip olduğu bireysel ve kültürel
farklılıklar, farklılaştırmayı sınıflarımızın ayrılmaz bir parçası konumuna getirmiştir.
Gregory ve Chapman (2002) farklı özellikleri olan öğrenciler içeren heterojen
sınıflarda tüm öğrencileri kapsayan bir öğrenme ortamı yaratmak için gerekli olan
yöntem
ve
stratejileri
şöyle
belirtmişlerdir;
Okullarda
heterojen
sınıflar
bulunmaktadır ve bu heterojen sınıflarda öğrencilerin bireysel özellikleri ve
ihtiyaçları farklıdır. Üstün zekâlı öğrenciler sahip oldukları farklılık yaratan
özelliklerinden dolayı eğitim programlarında kendilerine dönük farklılaştırılmış bir
öğretim programına ihtiyaç duyarlar.
Üstün zekâlı öğrencilere yönelik farklılaştırmanın bileşenleri göz önüne
alındığında farklılaştırmanın sadece “farklı” şeyler yapmak demek olmadığı
anlaşılmalıdır. Bu alanda üstün zekâlı öğrencilerin en büyük sıkıntılarından bir tanesi
birbirine benzer çalışmaları yapmalarının beklenmesidir.
Coleman’ın (2001), Gallagher & Gallagher’den (1994) aktardığına göre
eğitim programı üstün zekâlı öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dört
farklı yolla uyarlanabilir
 Hızlandırma: Öğrenme hızının uyarlanması,
100
 Zenginleştirme: İçerik alanı içerisinde daha fazla derinlemesine çalışma ve
araştırma yapmaya olanak sunulması,
 Karmaşıklık: Konuya daha fazla soyutluk ve karmaşıklık getirilmesi,
 Yenilik: Birey tarafından yönlendirilen ve ilgi alanlarını temel alan projeler
sayesinde genellikle eğitim programına dâhil edilmeyen öğrenme alanlarının
keşfedilmesi.
Sıklıkla farklılaştırma öğrenme ve öğretme sürecini uygun bir şekilde
değiştirmek yerine sadece farklı bir müfredatın sunulması olarak kullanılmaktadır.
Bu yüzden üstün öğrencilerin temel eğitim ihtiyaçlarından biri eksik kalmaktadır.
Kaplan (2004) “Farklılaştırmanın öğrencilerle, müfredatla ve öğrenme ortamı ile
ilişkili olması gerektiğini ileri sürmektedir”.
Her ne kadar her bir öğrencinin ihtiyaçları öğrenilene kadar müfredat ve
eğitim bireyselleştirilemese de, içerik, süreç ve ürünler üstün öğrencilerin en ortak
öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak üzere müfredat standartlarının kapsamı (core)
değiştirilebilir. Öğretmenler üstün öğrencilerin ortak ve en yaygın özelliklerini
ihtiyaç duyulan dört ana alanda müfredatı ve öğretimi farklılaştırarak alternatif bir
planlama yapabilirler;
 Öğrenmeyi hızlandırma,
 Düşünceyi ve düşünce işleyişini karmaşıklaştırma,
 Öğrenmeyi ve ders işlenişini derinleştirme,
 Öğrenme ve bireysel ilgilerde yenilik ve özgünlüğü destekleme (Clark, 2008).
Bu ihtiyaçlar beyinde uygun uyarımı gerçekleştirmekte ve üstünlüğü
geliştirmektedir. Bu tarz bir öğretim sonucunda beyin daha etkili, daha
bütünleştirilmiş (integrated) ve daha gelişmiş fonksiyonlar sergileyebilir hale
gelmektedir (Clark, 2008).
Üstün öğrenciler daha birçok özellik ve bunlardan kaynaklanan ihtiyaçlara
sahiptirler fakat farklılaştırmayı planlayarak, fırsatlar oluşturarak, uygun hızlandırma
101
yapılarak, ve kavramlar ve materyaller yenileştirilerek- öğretmenler üstünlerin ortak
ihtiyaçlarını karşılamak konusunda ilk adımı atmış olurlar. Üstün öğrenciler için
uygun bir müfredat sadece onların acil ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, ayrıca
onların hem yetenek hem de bilgi edinmelerinde sürekli bir gelişimi desteklemeyi
sağlar. Üstün öğrenciler için oluşturulacak bir müfredat hem onların acil ihtiyaçlarını
karşılamalı hem de beceri ve bilgi edinmeleri için sürekli bir gelişim göstermelerini
desteklemelidir.
Clark’a (2008) göre, üstünler için farklılaştırılmış bir müfredat çok zor,
karmaşık, disiplinler arası, geniş, kapsamlı olmalıdır ve gerek duyulan hızlandırmayı
da içermelidir.
Hızlandırma, düşünme ve öğrenmelerindeki hızlılığın ve değişimin bir
sonucu olarak, üstün öğrencilerin ihtiyaç duyduğu bir önlemdir. Eğer öğrenciler
düşüncedeki ve/veya öğrenmedeki hızlarına yönelik, ileri kavramaya yönelik, üst
düzeyde bir dil gelişimi veya sözel yeteneğe yönelik, sıra dışı miktarda bir bilgi
seviyesine yönelik, sıra dışı bir hafızaya yönelik ve üst düzeyde bir görsel ve uzamsal
yeteneğe ilişkin bir kanıt gösterirlerse, öğretmen;
 Öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerini ve daha önceden öğrenilen içerik
dökümanlarını değerlendirmeli,
 Öğrenci tarafından bilinmeyen noktalı öğrenciye öğretmeli,
 Öğrenmenin hızını ve düzeyini bireyselleştirmek için öğrenme paketlerini,
merkezlerini ve dosyalarını kullanmalı,
 Çok geniş kaynaklar ve materyaller sağlamalı,
 Mentor veya tutor, bireysel kontratlar ve/ veya bağımsız çalışmalar kullanarak
bireysel hıza göre öğretim sağlamalı,
 Daha üst düzeydekilerden veya toplumdan veya ileri düzeyde bilgi ve
beceriye sahip kaynak personelden mentorler bulmalı,
 Daha ileri düzeyde öğretim düzenlemeli,
 Öğrencilere bağımsız veya kendini yönlendirecekleri çalışma becerilerini
öğretmeli,
102
 Öğrencinin güçlü olduğu alanlarda bireysel öğretim sağlamalı,
 Esnek grup ve daha ileri düzey yerleştirme (sınıf veya yaş) kullanımıyla
uygun grup düzenlemeleri yapmalı,
 Hızlandırmayı, farklılaştırmanın başka metotlarıyla birleştirmeli,
 Hızlandırmanın çıktılarını değerlendirmeli ve öz-değerlendirmeyi mümkün
kılmalıdır.
Üstün öğrenciler genelde, başka fikirlerle bağlantılar kurarak, kavramlar
arasındaki ilişkileri görerek, kendilerinkinden çok farklı bakış açılarından bakarak,
öğrenmeyi arttırma yeteneğine sahiptirler. Bu sebeple, daha evrensel temalar ve
disiplinler arası bir öğretim onların öğrenme deneyimlerinin bir parçası olmalıdır.
Bunu
yapmak
için
de
müfredatta
karmaşıklık
ve
bütünleştirmeyi
gerçekleştirmemiz gerekmektedir.
Karmaşıklığı ve Bütünleştirmeyi artırarak farklılaştırma yapmak içinse,
öğretmen şu noktaları yerine getirmelidir:
 Genellemeler oluşturmak için zorlukları kabul etmeli ve desteklemeli,
 Çok çeşitli disiplinlerden ve zamanlardan materyaller sağlamalı,
 Çalışmanın birçok alanının bağımsız bir şekilde araştırılması için zaman
vermeli ve gerekli yapıyı sağlamalı,
 Bağımsız araştırma için gerekli olan beceriler ve yapıların öğretimini
sağlamalı,
 İçeriği disiplinler arası ve geniş temalar ve konulara odaklı olarak sunmalı,
 Disiplinler arası ve global ilişkileri gösterecek deneyimler oluşturmalı,
 Üst düzey düşünme süreçlerini müfredatla bütünleştirmeli,
 Öğrencinin bilgisini, iç görüsünü göstereceği ürünleri seçmesine izin vermeli
ve çıktılar da, değerlendirme kriterlerinde öğrenci ile iş birliği yapmalı,
 Düşüncenin ve perspektiflerin bütünleştirilmesi için gerekli becerileri
öğretmeli,
103
 Bilgiyi sunmak için beyin fonksiyonlarının bütünleştirilmiş bir şekilde
kullanılmasını sağlamalıdır.
Üstün öğrencilerin meraklı ve sorgulayan davranışları sıklıkla genellemeleri
ve kavramları oluşturan ilkeleri ve gerçekleri öğrenme ihtiyacı yaratmaktadır.
Düşünmede derinlik ihtiyacı üstün öğrencilerin yeni fikirler ve ürünler üretmesine
yol açacak detayları, örüntüleri ve eğilimleri keşfetmelerini sağlayan iç görüleri
oluşturmasına izin vermektedir. Bu noktada Öğretmenin rolü şunları içermektedir;
 Birçok disiplinle ilgili ileri düzeyde, zorlukta ve karmaşıklıkta bir dizi
materyal sağlamalı,
 Diğer fakültelerden veya toplumdaki insanlardan özel bilgi ve becerisi olan
insanları mentor olarak ayarlamalı,
 Konuları onlarla ilgili gerçekler, kavramlar, genellemeler, ilkeler ve teorilerle
öğretmeli,
 Araştırma becerilerini ve metotlarını öğretmeli,
 Çok ilgi duyulan konular için zaman ayarlamalı,
 Ödevlerin teslim tarihi konusunda esnek olmalı,
 Bireysel zaman çizelgesi ve zaman yönetimi kullanmalı,
 Öncelikleri belirleyebilme becerilerini öğretmeli,
 Konuları
tanıdıktan
tanıdık
olmayana,
somuttan
soyuta,
bilinenden
bilinmeyene doğru öğretmeli,
 Öğrencilerin, planlama ve organizasyonu da içeren üretme becerilerini
geliştirmelidir.
Üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler birçok alanda ve disiplinde bireysel
ilgiye sahiptirler. Kavramları anladıkça sınıf yapısı ve sınıf öğretimini mümkün
kıldığı sürece kendilerine özgü ve bireysel bir anlayış oluşturabilirler. Sonuç olarak
sıklıkla heyecan verici yenilikler ve eski sistemlerin ve fikirlerin yeniden yaratılması
ortaya çıkar. Böylelikle süreç te, yüksek düzeyde bir öğrenme ile sonuçlanmaktadır.
104
Yenilik ekeleyerek farklılaştırma yapabilmek için öğretmen,
 Güvenli bir öğrenme ortamı yaratmalı,
 Seçimler sunmalı,
 Uyarıcı açısından zengin ve çeşitli bir ortam sağlamalı,
 Bireysel araştırma, gözlem, sorgulama, hissetme, yorumlama, çıkarımda
bulunma ve tahmin etmeyi desteklemeli,
 Dinleme için ve düşünme için zaman vermeli,
 Problemleri yeni çözümler için fırsatlar olarak sunmalı ve yeni çözümlerin
bulunmasını desteklemeli,
 Farklı olana ve birden çok sonuca götüren çalışmalara değer vermeli,
 Açık uçlu sorular veya aktiviteler sunmalı,
 Disiplinler arasındaki ve içindeki yeni anlamları incelemeli,
 Çalışma alanlarına kişiselleştirilmiş, bireysel ve geleneksel olmayan
şekillerde yaklaşmalı,
 Birden çok düşünmenin gerçekleşebileceği ve sonuçların iletilebileceği
durumlar yaratmalı,
 Araştırmayı ve keşfetmeyi destekleyerek yeni, orijinal bilgilerin ortaya
çıkmasını sağlamalı,
 Risk almayı, işbirliğini ve çoklu çözümleri desteklemeli,
 Var olan fikirlerle mücadele eden ürünleri, yen fikirlerin üretilmesini ve
birçok tekniğin, materyalin ve şekillerin kullanılmasını desteklemelidir.
Kaplan’a (1986) göre eğitim programının farklılaştırılmasına yardımcı olacak
elemanlar içerik, süreçler ve ürünlerdir. Bu elemanlarda yapılacak değişiklikler
sonucunda farklılaştırma gerçekleşir. Farklılaştırılmış eğitim programı deneyimi, bu
temel elemanların etkileşiminin bir sonucudur. Kaplan’a (1986) eğitim programının
farklılaştırılması aşağıda verilen prensiplere dayanır;
1. Farklılaştırma temel eğitim programına dayanır.
2. Farklılaştırma derinlik, karmaşıklık, yenilik ve hızlandırma boyutlarından
etkilenir.
105
3. Farklılaştırma, temel eğitim programının, ona bağımsız olarak eklenen bir
parçası olmak yerine, onu tamamlayan, onunla bütünleşen bir kısmıdır.
4. Farklılaştırma, öğrencilerin neler bileceklerini (içeriği), öğrencilerin nasıl
düşüneceklerini (eleştirel, yaratıcı ve problem çözme becerileri veya
süreçleri), öğrencilerin kaynaklara nasıl ulaşacaklarını ve kullanacaklarını
(araştırma becerileri) ve öğrencilerin öğrendiklerini nasıl özetleyeceklerini ve
paylaşacaklarını (ürünler) değiştirir.
5. Farklılaştırmadan üstün ve ileri öğrencilerin yararlanmaları gerektiği gibi,
aynı deneyimlere hazır olan diğer öğrenciler de yararlanmalıdır.
6. Her bir görev veya görevler grubu için gereksinme, ilgi ve yeteneğe dayalı
olarak yapılacak esnek gruplamalar veya tekrar gruplamalar aracılığıyla
farklılaştırmanın gerçekleştirilmesi kolaylaştırılır.
7. Farklılaştırma tutarlı bir şekilde sağlanmalıdır ve yüksek performans
standartları dikkate alınmalıdır.
8. Farklılaştırma öğretmenin öğretimini içermelidir ve öğrencilerin sadece kendi
başlarına öğrenecekleri zannedilmemelidir.
En etkili eğitim programı, anlamlı alan ve sıralılık içerir. Ayrıca hedef
kitlenin ihtiyaçlarına bağlıdır (VanTassel-Baska ve et.al.1988). Paket programları
uygulayan okullar, uguladıkları programların yeterince özenli, meydan okuyucu ve
uyumlu olup olmadığına dikkat etmelidirler. Uygun eğitim programları, sıkı çalışan,
önemli bilgi birikimi kazanmış ve bu bilgilerle ilgili açık ve eleştirel düşünebilen iyi
eğitilmiş, bilgili öğrenciler yetiştirir (Berger 1991). Bu özellikleri temel alan bir
program, temel programdan nicelikten ziyade nitelik olarak farklılıklar gösterecektir.
İçerik, süreç, çevre ve ürünle ilgili uygun düzenlemeler içerecektir (Maker, 1982).
İçeriği farklılaştırmak; içerik, fikirlerden, kavramlardan, tanımlayıcı bilgi ve
gerçeklerden oluşur. İçerik, öğrenme yaşantıları gibi, hızlandırma, yoğunlaştırma,
çeşitlilik, yeniden düzenleme, esnek zaman, daha ileri ya da karmaşık kavramların ve
materyallerin kullanımıyla farklılaştırılabilir. Mümkün olduğunda öğrenciler içerik
alanlarında kendi hızlarıyla ilerleme konusunda teşvik edilmelidir. Eğer belirli bir
üniteyi kavrarlarsa, daha ileri öğrenme aktiviteleriyle desteklenmelidirler. Öğrenme
106
özelliklerine en uygun olan içerik; tek konulu alanlardan ziyade tematik, geniş tabanlı
ve bütünleştirici olandır. Kavramsal bir çerçevede ve geniş bir içerikle oluşturulmuş
olan program, geleneksel olandan daha kısa sürede işlenebilir. Bu tür kavram temelli
öğretim fikirleri; genelleme, bütünleştirme ve uygulama açısından daha geniş fırsatlar
sunar (VanTassel-Baska, 1989). Jacobs ve Borland (1986) üstün yetenekli
öğrencilerin geleneksel içeriğin ötesine giden, özellikle de bilginin bütünleştirici
anlayışının disiplinler arası yaklaşımla oluşturulduğunda daha çok faydalandığını
bulmuşlardır (Akt: Berger, 1991).
Süreci farklılaştırmak; süreç, öğrencinin içeriği anlaması için ona sunulan
olanaktır (Tomlinson, 2007). Aktivitelerin zihinsel olarak daha dikkat ve ilgi isteyen
bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Örneğin, öğrencilerin daha yüksek düzeyde cevap
ya da inceleme, aktif araştırma ve keşif gerektiren açık uçlu sorularla zorlanması
gerekebilir. Öğretimsel stratejilerin çocukların yaşına, disiplinlerin içeriğine göre
değişmesine rağmen, amaç, her zaman çocukların daha soyut ve karmaşık şekilde
düşünebilmelerini sağlamaktır. Aktivite seçimi öğrencilerin ilgilerine göre, kendi
kendine öğrenmeyi cesaretlendirecek şekilde olmalıdır. Bloom’un Eğitimsel
Hedeflerin Taksonomisi (1956) süreç değişimi için en yaygın yaklaşımı
önermektedir. Onun sınıflandırmasında basitten karmaşığa doğru bir geçiş vardır.
Her öğretmen üst düzey düşünme becerilerini kullanmayı sağlayan çeşitli yolları
bilmelidir. Grup etkileşimi, simülasyonlar, zamanda esneklik, kontrollü öz denetim
süreç değişimini destekleyen sınıf yönetimi özelliklerinden bazılarıdır(Akt: Berger
1991).
Ortamı
farklılaştırmak;
üstün
yetenekli
öğrenciler,
araştırma
ve
bağımsızlığın teşvik edildiği, algıların açık olduğu, yargısız, öğrenci merkezli, çeşitli
materyallerle, fiziki hareket bulunan, karmaşık, okul hayatıyla dış dünyayı bağlayan
bir ortamda en iyi öğrenirler. Her öğrencinin böyle bir ortamı sevmesi ihtimaline
karşın,
üstün
yetenekli
sorgulayabilecekleri,
öğrenciler
bağımsız
şekilde
için,
öğretmenin,
hareket
bu
edebilecekleri,
çocukların
tümüyle
yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bir sınıf ortamı yaratması gerekir (Akt: Berger
1991).
107
Ürün beklentisini ve öğrenci tepkilerini farklılaştırmak; ürün,bir
öğrencinin öğrenmede önemli bir yol katettikten sonra, anladıklarını ve
yapabildiklerini sergilerken kullandığı araç anlamına gelmektedir (Tomlinson, 2007).
Öğretmenler, öğrencilerini öğrendiklerini, fikirlere hakim olmak için hem bilgi hem
de yeteneklerini gösterecek şekilde yansıtmaları konusunda teşvik edebilirler.
Örneğin, yazılı veya sözlü bir kitap raporu vermek yerine, öğrenciler bir kitabın
karakterleri ve konusunu içeren bir oyun tasarlamayı tercih edebilirler. Ürünler, her
öğrencinin tercih ettiği öğrenme stiliyle uyumlu olabilir. Gerçek problemler, konular,
kişiler içerebilir, bilgiyi özetlemek yerine sentezleyebilir ve kendini değerlendirme
süreci içerebilir (Berger 1991).
Değerlendirmeyi farklılaştırmak; Değerlendirme bileşeni önemlidir, çünkü
okul sistemine öğrenci ihtiyaçlarını ve farklı program bileşenlerinin verimlilik ve
etkinliğini tekrar değerlendirilmesini sağlar (Callahan&Caldwell, 1986).
Değerlendirme hem biçimlendirici hem de düzey belirleyici olmalıdır
(Tomlinson, 1995). Değerlendirme okul sistemine sağlıklı düzeltmeleri yapmayı,
seçilmiş
program
yaklaşımlarının
yapılabilirliğinin,
uygulanabilirliğinin
belgelendirilmesini ve programın güçlü ve zayıf yönleri hakkında bilgi edinilmesini
sağlar (Berger 1991).
Farklılaştırılmış bir sınıfta öğretmenin rolünü ele alırsak, farklılaştırılmış
sınıfların öğretmenlerinin rolü, daha geleneksel bir öğretmeninkinden farklıdır.
Öğretmenler önemli derecede eğitimi farklılaştırdığında kendilerini bilginin
koruyucusu ve taşıyıcısı
olarak görmekten uzaklaşır ve kendilerini daha çok
öğrenme fırsatlarının düzenleyicisi olarak görürler. İçerik bilgisi önemli olarak
kalmakla birlikte, farklılaştırılmış sınıfta öğretmenler tüm cevapları bilmeye
odaklanmak yerine daha çok “öğrencilerini okumaya” odaklanırlar. Daha sonra hem
öğrencinin dikkatini daha çok çekmeyi hem de anlamayı sağlayacak öğrenme
yöntemleri meydana getirirler. Etkin aktivite ve keşif için sınıfı organize etmek
birincil öncelik olur.
108
Eğitimi farklılaştıran öğretmenler danışman ya da koç rolüne odaklanırlar,
öğrencilere başa çıkabilecekleri kadar çok öğrenme sorumluluğu verirler ve onlara
biraz daha çoğuyla başa çıkabilmeyi öğretirler. Bu öğretmenler;
 Farklı yollarla öğrencilerin hazırbulunuşluğunu ölçmede,
 Öğrencilerin ilgi ve öğrenme tercihlerini okumada,
 Öğrencilerin bilgiye ulaşmasında farklı yöntemler geliştirmelerinde,
 Öğrencilerin araştırıp fikir edineceği yöntemler geliştirmesinde,
 Öğrencilerin anlayışlarını genişletip kendilerini ifade edebilecekleri farklı
kanallar sunmada kendi yeteneklerini geliştirirler (Tomlinson, 2001).
Görüldüğü üzere farklılaştırılmış bir öğretimin iki boyutu önemlidir.
Öğretmen ve program. Etkili bir programın nasıl olması gerektiğine ilişkin liteartürde
çok çeşitli görüşler olmakla birlikte temelde üç faktör saymamız mümkündür.
VanTassel-Baska ve diğerleri (1988)
programın etkililiği ve etkili
uygulaması çalışmalarının sentezinde, farklılaştırılmış programın üstün yetenekli
öğrencilerin farklı niteliklerine şu üç yolla cevap verebileceğini önermektedirler;

Test etme yöntemleri ve üst düzey düşünme becerileri ve kavramlarının
yeniden düzenlenmesiyle, temel becerilerin kazanımının hızlandırılmasıyla,

Öğrencileri aktif problem bulma ve çözme aktiviteleriyle araştırmaya sevk
ederek,

Konulara, temalara ve fikirlere odaklanarak, bilgi sistemleri içinde ve
arasında bağlantılar yaparak öğrencilere fırsatlar sağlayarak.
Bu noktodan hareketle, aşağıda üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin
eğitiminde kullanılan birtakım modellere yer verilecektir. Bu modeller, Renzulli
Üçlü Zenginleştirme Modeli, Purdue Üç Basamaklı Zenginleştirme/Döner Kapı
Modeli, Bütünleştirilmiş Müfredat Modeli, Izgara Müfredat Modeli, Paralel
Müfredat Modeli ve Entegre Müfredat Modelidir.
109
1.3.3.1.
Renzulli Üçlü Zenginleştirme/Döner Kapı Modeli
Üçlü Zenginleştirme/Döner Kapı Modeli ilkokul seviyesindeki üstün zekâlı
ve yetenekli çocuklar için oluşturulmuş, tüm okulu kapsayan yoğun bir
zenginleştirme plânıdır. Modelin dayanağı, yaratıcı ve üretken bireylerin özelliklerine
ilişkin yapılmış olan araştırmadır ve modelin amacı yaratıcı ve üretken bireylerin
yetiştirilmesini sağlamaktır.
Renzulli üstünlük tanımlarında üstünlüğü ikiye ayırarak, bunu akademik
üstünlük ve yaratıcı üretkenlik şeklinde belirtmektedir. Özellikle yaratıcı üretkenlik
sergileyen üstün bireylerin, toplum açısından daha önemli olduğunu vurgulayan
Renzulli programını da bu doğrultuda şekillendirmiştir.
Modelde tanılama yapılırken öncelikle yetenek havuzu oluşturulur. Yetenek
havuzu okulun toplam öğrenci sayısının %15-20’sini oluşturmaktadır. Bu alanın
geniş tutulmasının sebebi, yapılan araştırmaların yüksek düzeyde yaratıcı üretkenlik
gösteren bireylerin bu gruptan çıktığını göstermesi ve üstün zekâlılar programlarında
kullanılan hızlandırılmış müfredat ve zenginleştirme deneyimlerinden daha büyük bir
öğrenci grubunun yararlanmasını sağlamaktır. Yetenek havuzu için öğrencilerin
“durum bilgisine” yani, zekâ, yetenek, başarı, yaratıcılık, gibi psikometrik testlerden
aldığı puanlara, ailesinden, öğretmeninden ve kendisinden alınan gelişim bilgisine,
arkadaş seçimine ve değerlendirilmesine ilişkin sosyometrik bilgisine ve de daha
önceki başarılarına dayanan performans bilgisine ihtiyaç vardır. Yetenek havuzu
programının amacı, üstün davranışları geliştirmektir.
Modelin tanılamadaki ikinci basamağını “eylem bilgisi” oluşturmaktadır. Bu
da yetenek havuzundaki yapılan zenginleştirmeye öğrencilerin verdikleri tepkilere
göre şekillendirilir. Yetenek havuzunda başarılı olan öğrenciler, “eylem bilgilerine
ilişkin olarak” daha ileri düzeyde zenginleştirme ve hızlandırma hizmetlerine terfi
ettirilirler.
110
Yetenek
havuzuna
seçilen
öğrenciler,
ilgi
ve
öğrenme
stillerinin
belirlenmesiyle daha yoğun ve bireyselleştirilmiş bir programa tabi tutulmaya
başlarlar. Bunu müfredatın daraltılıp, yoğunlaştırılması süreci takip eder ki, bu
süreçte sınıf öğretmenleri ve kaynak öğretmenler birlikte çalışır. Öğrencilerin genel
güç alanları belirlendikten sonra, öğretilecek beceriler tanımlanır. Kazanılacak
zamanın zenginleştirmeye mi yoksa hızlandırılmaya mı ayrılacağına dair karara
varılır.
Yetenek havuzundaki tüm öğrenciler I ve II. Tür zenginleştirme
etkinlikliklerinden
yararlanabilirken,
öğrencilerin
III.
Tür
zenginleştirme
etkinliklerinden yararlanabilmeleri için yetenek havuzu eğitimleri sürecinde başarılı
olmaları gerekmektedir. I tür zenginleştirme etkinlikleri normal müfredatın
kapsamadığı, öğrencilerin yeni ve heyecan verici çeşitli disiplinlerle (çalışma
alanlarıyla), sanat alanlarıyla, konularla, mesleklerle, hobilerle, kişilerle, yer ve
olaylarla karşılaşmalarını sağlamak üzere düzenlenmiştir. II. Tür zenginleştirme
etkinlikleri,
bilişsel
ve
duygusal
işlemleri
geliştirmek
üzere
düzenlenmiş
etkinliklerden oluşur. Her bir hedefte geliştirilmesi amaçlanan beceri, basitten
karmaşık düzeylere doğru giden bir dağılım içinde öğrencilerin yetenek düzeylerine
göre ayarlanarak sunulabilir. Genel anlamda sürece ilişkin, üst düzey düşünme
becerileri olan yaratıcı ve eleştirel düşünmenin geliştirilmesi, dinleme, okuma, not
tutma becerilerinin geliştirilmesi, ileri araştırma becerilerinin ve yazılı, sözel, görsel
iletişim becerilerinin geliştirilmesini içermektedir. İşte bu noktada, eylem bilgisi
devreye girer ve çocuğun okul veya okul dışı çevresinde belirli bir konu, çalışma
alanı, mesele, düşünce veya olaya ilgi duymasıyla ortaya çıkan dinamik etkileşimi
hakkında bilgi verir. Eğer böyle bir durum söz konusuysa öğrenci III. Tür
zenginleştirme etkinliklerine de katılır.
III. Tür zenginleştirme etkinliklerinin amacı, öğrencileri gerçek problemlerin
yaratıcı çözümlerine yönlendirmek ve bu gerçek ürünlerini gerçek seyirciye
sunmalarını sağlamaktır (Reis & Renzulli, 1984; Maker & Schiever, 2004: 275).
111
1.3.3.2.
Purdue Üç Basamaklı Zenginleştirme Modeli
Üç aşamalı model kavramı ilk olarak 1973’te Feldhusen Linden ve Ames
tarafından üniversite öğrencileri için kurs program oluşturmada bir yaklaşım olarak
sunulmuştur. Model ilk aşamada esas konuyu öğrenme, ikinci aşamada problem
çözme grup aktiviteleri ve proje çalışması ve üçüncü aşamada bireysel proje
geliştirme üzerinde durmuştur. Feldhusen (1980) daha sonra kurs dizaynı için 3
aşamalı model kitabındaki model üzerinde çalışmıştır (Feldhusen ve Kolloff, 1986;
Akt: Altıntaş, 2009).
Bu model, üstün zekâlı öğrencilerin eğitimlerinde hem eğitim programı hem
de müfredat geliştirmek için kullanılabilen çerçeve bir modeldir (Feldhusen ve Kollf,
1986). Model eğitim programı olarak;
a) Amaçlar
b) Tanılama Prosedürleri
c) Üstün Zekâlı öğrencilerin etkileşimini destekleyen gruplamalar
d) Öğretmen eğitimi ve
e) Purdue modeline dayalı farklılaştırılmış öğretim bileşenlerini kapsar.
Model müfredat düzeyinde ise disipline özgü ve disiplinlerarası ileri içerik
bağımsız öğrenme, problem çözme becerileri, yaratıcı düşünme gibi ileri biliş
gerektiren etkinlikler yaratıcı ve karmaşık ürünler içerir (Moon, Kollof, Robinson,
Dixon ve Feldhusen, 2009; Akt: Sak, 2010).
Bu modelde öğretim disiplin alanlarında ise içerik, süreç ve ürün olmak üzere
üç element üzerinden yapılmaktadır. Model tematik ünitelerin geliştirilmesinde üç
ardıl evreden oluşmaktadır.
Evre 1: Tekil ve Çoğul Düşünme: Bu evrede temel düşünme becerileri ve
akademik içerik üzerine odaklanılır. Bu evre süresince öğretmenler tekil ve çoğul
112
düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik etkinlikler üretirler. Bu evre kısa süreli
çalışmalardan oluşur.
Evre 2: Karmaşık Problemlerin Çözümü: Bu evrede eleştirel düşünme,
yaratıcı düşünme ve problem çözme becerileri geliştirilir. Bu evrede öğrenciler
karmaşık ve soyut problem çözme etkinlikleri üzerinde çalışırlar. Bu evre ortak
araştırma, probleme dayalı öğrenme ve sıradışı, disipline özgü poblemlerin
çözümünü kapsar.
Evre 3: Bağımsız Çalışma Becerileri: Bu evrenin temel amacı bağımsız
çalışma becerilerini geliştirmektir. Öğrenciler 1 ve 2.evrelerde öğrendikleri becerileri
ve bilgileri bu evrede gerçek yaşam sorunlarının çözümüne uygularlar, profesyonel
araştırmalar yaparak gerçek dinleyici veya alıcı kitleye sunulmak üzere gerçek
ürünler veya projeler geliştirirler (İnternet sitesi, yasa, bilgisayar programı, harita,
araştırma raporu, bildiri, deney ve modeller gibi) (Sak, 2010).
1.3.3.3.
Bütünleştirici Eğitim Modeli
Bütünleştirici
eğitim
modeli
beyin
gelişimine
ilişkin
yapılan
son
araştırmalarla bağlantılı bir şekilde ve en etkili şekilde öğrenme ve öğretme sürecini
organize etmemize yarayan güçlü bir yaklaşımdır. Beynin öğrenme sırasında aktif
olan tüm işlevlerine odaklanır ve müfredatı ve öğretimi daha zorlayıcı bir hale
getirmek için bir yapı sunar. Beyindeki duygusal, bilişsel, fiziksel ve sezgisel
işlevlerin aralarındaki ilişkiden dolayı, eğer bu süreçlerin tamamının öğrenmede
tümünün kullanılacağı fırsatlar yaratılırsa etkili olacaktır.
Bütünleştirici eğitim
modelinin bileşenleri:
 Öğrenenin ihtiyacına cevap veren bir öğrenme ortamı (Clark, 2008): Öğrenme
ortamı esnek bir şekilde yapılandırılmıştr ve öğrenciye karmaşık öğrenme
düzeni
sunmaktadır.
Üstün
öğrencilerin
eğitimini
sınıf
ortamında
113
gerçekleştirirken ilk adım, esnek, gereksinimlere duyarlı ve öğrencinin kendi
adımına ve başarı düzeyine göre ilerlemesine imkân tanıyan bir sınıf ortamı
oluşturmaktır (Davaslıgil, 2006).
 Karmaşık ve zorlayıcı etkinlikler (Clark, 2008): Bu bileşen hem rasyonallinar hem de uzamsal gestalt şeklindeki karmaşık bilişsel etkinlikleri
bütünleştirir. Öğrenmenin hem sözel hem de görsel modlar aracılığıyla
gerçekleşmesini sağlayarak, her iki hemisferin süreçlerini bütünleştirerek bu
alanla ilgili işlevin güçlenidirlmesidir. Bilişi, diğer beyin işlevleriyle
bütünleştiren stratejiler arasında karar verme, sorun çözme, metabiliş,
sinektiks ve araştırma becerileri sayılabilir. Duyuşsal gelişim için stratejiler
öğrencilerin
etkinliklerinin
yaşantılarıyla
bütünleştirilmesini
içerir
(Davaslıgil, 2006).
 Dili ve davranışı güçlendirme: Açık bir iletişim ortamının olduğu ve etkili
iletişim
stratejilerinin
hem
kullanılmasıyla
hem
de
öğretilmesiyle
sağlanmaktadır.
 Seçim yapabilme ve kontrolün kendinde olduğunu hissetme: Seçme hakkını
kullanarak bir durumu denetleme şansına sahip olma itaatkâr olmayan
çocuklar üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Burada önemli olan nokta,
öğrencilerin böyle bir şansa sahip olduklarını açıkça algılamış olmalarıdır
(Davaslıgil, 2006).
 Rahatlama ve stresi azaltma: Fiziksel olarak gerginliği azaltacak stratejilerin
öğretilmesini içerir.
 Hareket etme ve fiziksel kodlama: Beden gelişimi konusunda hayal kırıklığı
yaşayabilcek üstün zekâlı bireylere, düşünceleri ve soyut kavramları anlama
konusunda beş duyuyu devreye sokarak fiziki şifrelemeden yararlanmayı
içerir. Bu da başarıyı arttırır (Davaslıgil, 2006).
 Sezgileri kullanma ve süreçleri bütünleştirmedir.
Bu bileşenler zihnin dört ana alanını, dört işlevini-bilişsel, duyuşsal, fiziksel
ve sezgisel- desteklemek üzere organize olmuşlardır. Bu sebeple eğer beyin
fonksiyonlarının bütünleştirilmiş bir kullanımını derslerimize yansıtmak ve
öğrencilerin ihtiyaçlarına en uygun öğrenme ortamını yaratmak istiyorsak, her derste
114
beynin bütün fonksiyonları bütünleştirerek kullanılmalı, uzamsal etkinlikler,
duygusal deneyimler, hayal gücü ve içgörü kullanımıyla bilişsel öğrenmeyi
destekleyen bir müfradat hazırlanmalı, anladığımızı ve bildiğimizi değerlendirmek
için bir dizi ürün seçeneği sunulmalı, öğrenmeyi desteklemek için hayal gücü ve
görselleştirme kullanılmalı ve yaratıcı düşünme becerilerini öğreterek geleceğe
ilişkin öngörüler, tahminlerde bulunulmasına destek olunmalıdır (Clark, 2008:272273).
1.3.3.4.
Izgara Müfredat Modeli
Izgara müfredat modeli, müfredatı geliştiren bireye, farklılaştırılmış bir
müfredat oluşturmak için yapı taşlarının ne olduğuna karar vermede ve böyle bir
müfredatın nasıl oluşturulacağını konusunda yardımcı olmaktadır.
Bu modelin amaçları;
 Uygulamada üstün zekâlı öğrenciler için işe yarayan farklılaştırılmış bir
müfredata içeriğin, sürecin ve ürünlerin genel prensiplerini aktarmak,
 Kapsayıcı ve bütünleştirilmiş bir müfredatı oluşturan farklılaştırılmış öğrenme
deneyimleri için özel süreçler belirlemektir.
Felsefi bir temeli, yöntemi veya uygulamaları olan öğrenme deneyimleri ve
öğrenme hedefleri üstün öğrenciler için uygun bir farklılaştırılmış bir müfredatı
temsil ederler. Bu noktada programın felsefik temeli, “farklılaştırılmış müfredatın
üstün öğrencilerin özelliklerine göre oluşturulan, bu özelliklerin pekiştirilmesini veya
uygulamalarda kullanılmasını sağlayan ve bu özellikleri daha ileri düzeyde geliştiren
bir müfredat olmalıdır” şeklindedir (Kaplan, 2009: 235-251).
Üstün zekâlı çocukların özellikleri, bağlama göre değişebilmektedir. Zaman,
çevre ve sosyal değerler üstünlerin önemli özelliklerinin sürekli değişmesine ve
yeniden tanımlanmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple müfredat farklılaştırılmasında,
115
üstünlerin özellikleri ele alınırken özelliklerin hem genel özellikler hem de nadir
bulunan özellikler olması ihtiyaca cevap verecektir.
1982 yılında Ulusal Liderlik Eğitimi Enstitüsü tarafından Üstün Zekâlı ve
Yetenekliler için oluşturulan konseyde bir dizi farklılaştırma prensipleri konmuştur.
Buna göre:
 İçerik, bir birinden bağımsız üniteler yerine, geniş kapsamlı tartışma konuları,
temalar veya sorunlara dayandırılmalıdır.
 Çalışma alanı öğrencilere,
kapsamlı, ilişkili ve birbirlerini karşılıklı
pekiştirici deneyimler sunulmalıdır.
 Çalışma alanı içinde, öğrencinin kendisi tarafından seçilen alanlarda
derinlemesine çalışma imkânı sağlanmalıdır.
 Bağımsız ve özdenetimli çalışma becerileri geliştirilmelidir.
 Üretici, karmaşık, soyut ve üst düzey düşünme süreçleri geliştirilmelidir.
 Öğrenciler açık-uçlu görevlerde yoğunlaştırılmalıdır.
 Araştırma yöntemleri ve araştırma becerileri geliştirilmelidir.
 Müfredatta
temel
becerilerle,
üst
düzey
düşünme
becerileri
bütünleştirilmelidir.
 Var olan fikirleri sorgulayan ve yeni fikirler üreten ürünlerin ortaya
konulması cesaretlendirilmelidir.
 Teknik kullanılarak, materyal kullanılarak ve bir yapı içerisinde sunulan
ürünlerin oluşturulması desteklenmelidir.
 Bireyin var olan yeteneklerinin farkına varması ve bunları kullanması, kendini
yönlendirebilmesi, kendisi ve diğer insanlarla olan benzerlik ve farklılıklarını
kabul etmesi gibi niteliklerinin, yani kendini anlamasının desteklenmesi
gerekmektedir.
 Öğrencilerin çıktıları veya ürünleri uygun ve özel kriterlerle onların görüşleri
alınarak,
kriterlere
dayalı
olarak
ve
standart
ölçüm
aletleriyle
değerlendirilmelidir.
116
 Çeşitli disiplinler çalışma alanıyla bütünleşmeli, yani ele alınan konu tarih,
coğrafya, Türkçe, edebiyat, matematik, müzik, resim v.b. gibi çeşitli
disiplinler açısından ele alınmalıdır.
 Araya bir birinden bağımsız materyal parçalarını eklemekten kaçınmalıdır.
 Geniş ilgi alanına sahip olmaları gözönünde tutularak, alışılagelmiş müfredat
programına eklemeler yapmak yerine, öğrencinin ilgi alanı dikkate alınmalı,
öğrenci tarafından seçilmiş konunun derinlemesine öğrenimine imkân
sağlanmalıdır. Bu amaçla, sınıfın dışındaki kaynaklardan yararlanmakta yarar
vardır.
 Üstün öğrencilerde sıklıkla rastlanan bağımsız çalışma eğiliminin sağlıklı bir
şekilde işlerlik göstermesi için bağımsız çalışma becerileri geliştirilmelidir.
Bu prensipler ve ulusal veya bölgesel içerik standartlarıyla bağlantı kurularak,
farklılştırılmış müfredat oluşturulmalıdır çünkü her ne kadar farklılaştırılmış
müfredat farklılığı vurgulasa da, çekirdek müfrdatttan farklı değildir. Bu yüzden
müfredatı oluşturanın seçimine bırakılmaksızın, farklılaştırılmış müfredat çekirdek
müfredatla bağlantılı olmalı ve çekirdek müfredatın kazanımlarını desteklemeli, daha
üst düzeye taşımalıdır.
Müfredat bileşenleri olan içerik, süreç ve ürün, üstünlerde
farklılaştırma
yapmak amacıyla yeniden tanımlanır. İçerik, hızlandırma yapmak, derinliği ve
karmaşıklığı arttırmak, konuyu bireyselleştirmek için gerekli olan ve çekirdek
müfredatın uzantısı olan konulardır. Süreç, çalışma alanına özgü temel beceriler,
üretici düşünme becerileri: eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, problem çözme vs.
ve bir alanda araştırma yapmak için gerekli olan araştırma becerilerini kapsayan bir
dizi becerilerin tanıtıldığı, pekiştirildiği ve kullanıldığı aşamadır. Ürün ise, Çalışma
alanıyla ilgili iletişimi sağlayan otantik, farklı araçların geliştirilmesidir.
Izgara müfredat modelinde, bu üç bileşenin en üstüne bir “tema” ve temanın
altına da “büyük fikir” eklenir. Tema, müfredatın devamını sağlamak üzere içerik,
süreç ve ürün bileşenlerinin organizasyonunu sağlar. Büyük fikir ise, tema ile
bağlantı kuran genellemenin, prensipin ifadesidir. Örneğin “güç” bir tema iken, “Güç
117
yıkıcı da yapıcı da olabilir” cümlesi büyük fikirdir. Temadan ve büyük fikirden yola
çıkılarak, içerik, süreç ve ürün bileşenleri arasında bir ilerleme mevcuttur. Bu
ilerleme sonucu ortaya öğrenme deneyimi çıkar (Kaplan, 2009: 235-251).
Tablo 1 Izgara Müfredat Modeli
Tema: Müfredatın devamını sağlamakla sorumlu, içerik, süreç ve ürünü birbiri ile
ilişkilendiren yapı.
Büyük fikir: Tema ile bağlantı kuran genellemenin, prensibin ifadesi.
Süreç: X
Üstünlerin sahip olması
gereken, temel ve gerekli
beceriler ötesinde, üretici
düşünme becerileri: eleştirel
düşünme, yaratıcı düşünme,
problem çözme vs. ve bir
alanda araştırma yapmak için
gerekli olan araştırma
becerileri, bilgiye ulaşma
becerileri, yorumlama,
özetleme ve bilgiyi rapor
halinde sunma gibi beceriler
ve üstün bireyin eğilimleri
doğrultusunda oluşturulan
bireysel beceriler.
İçerik: O
Tüm öğrencilerin öğrenmesi
zorunlu olan konular ve
üstünlerin bireysel
ihtiyaçlarına ve ilgilerine
yanıt veren bilgi ve konular.
Ürün: []
Bir konu alanında üstünlerin
özümsedikleri bilgi ve
becerileri, özetleyerek veya
bilgiyi aktararak, bir dizi
araç, teknoloji veya
materyalleri kullanarak,
uygun ve doğru bir şekilde
ürettiği, paylaşarak ve
dönütler alarak geliştirdiği
iletişim o çalışma alanıyla
ilgili, iletişim kurmak için
oluşturduğu farklı yapılar ve
şekilleri içeren araçlar
Öğrenme Deneyimi: Bu süreçler arasındaki bağlantının oluşturduğu ve öğrenme-öğretme
sürecini yönlendiren amaç veya deneyimlerdir. Öğrenme deneyimleri esas olarak öğrenmeöğretme sürecinin beklenen çıktılarıdır. Çalışma, kurslar, ders planları ve bağımsız
çalışmalar için bir çerçeve sunarlar.
Öğrenme Deneyimi= X + O + []
Izgara modeli, normal öğrencilerle karma sınıflarda okuyan veya küçük
gruplarda sadece üstünlerle okuyan ya da bireysel olarak üstünlere hizmet vermede,
farklılaştırılmış müfredat ve farklılaştırılmış öğrenme deneyimlerini üretmek üzere
oluşturulmuş bir araçtır. Izgara, çekirdek müfredatın tamamen yerine geçip, tüm yıl
boyunca kullanılacağı gibi, ona ek olarak bir konu veya ünite için de kullanılabilir.
118
Eğer çekidek müfredatın yerine geçecekse, çekirdek müfredatla farklılaştırma
arasında bağlantı kurularak, farklılaştırılmış öğrenme deneyimleri oluşturulmalıdır.
Müfredatın farklılaştırılması genellikle, bir grup öğrencinin belirlenen
ihtiyaçları, yetenekleri ve ilgileri ile ilişkilidir. Var olan müfredattan veya çekirdek
müfredattan farklılaştırılmış müfredata doğru kaydedilen gelişim genellikle
görülmektedir.
Yine
de,
farklılaştırmanın
yanında
başka
bir
ihtiyaçta
bireyselleştirmedir. Üstünlerin önceden belirlenen özelliklerine cevap veren ve bunun
yanında bireyselliklerine de cevap veren bir ızgara modeli onları iki açıdan da tatmin
edecektir.
Bireyselleştirme
öğrencilere
öğrenme
deneyimlerini
oluşturmada
bileşenleri kendilerinin seçmelerine ve eşleştirmelerine izin verilerek sağlanabilir.
Bireyselleştirme öğretmenin yardımıyla öğrencilerin kendi ızgaralarını
oluşturmalarının sağlanmasıyla başarılabilir. Burada önemli olan nokta, ızgarayı
tamamlayan bileşenlerin hem standartlarla (yani ulusal standartlarla) hem de
öğrencinin, ihtiyaç, ilgi ve yetenekleriyle bütünleştirilmesidir (Kaplan, 2009:235251).
1.3.3.5.
Paralel Müfredat Modeli
Paralel müfredat modeli sınıf, kurs, ünite veya çalışma seviyesine göre içeriği
seçme ve oluşturma sürecinde bir, iki, üç veya dört paralel yolu bir müfredatta
kullanarak, uygun, zorlayıcı bir müfreadat oluşturmayı ileri sürmektedir (Tomlinson
et al.,2009).
Bu bağlamda çekirdek müfredat, bağlantılar müfredatı, uygulamalar
müfredatı ve farkındalık müfredatı olmak üzere dört çeşit müfredat vardır. Burada
“paralel” denince, sınıfta kullanırken veya öğretimin planlanmasında bu müfredatlar
birbirinden ayrı kalmalıdır ve birbirinden ayrı olarak işlenmelidir tarzında
düşünülmemelidir. Tıpkı otoyollar gibi müfredatlar birbirine paralel olsa da aynı
yönde gidildiği sürece şeritlerde geçişlere izin vardır (Tomlinson et al.,2009).
119
Çekirdek müfredat, uzmanların algıladığı ve uygulama yaptıkları şekilde
alanın gerekli olan bilgisini yansıtır. Öğrencinin alanın anahtar bilgileri, becerileri,
prensipleri ve kavramları yoluyla çerçeveyi anlaması üzerinde durur. Çekirdek
müfredat alanla ilgili bilgi, kavrama ve becerilerin zengin bir çerçevesini oluşturan
temel müfredattır. Bu modeldeki tüm müfredatlar için bir başlangıç noktası ve bu
müfredatların kökenidir.
Çekirdek müfredat:
 Alanla ilgili anahtar bilgiler, kavramlar, presnipler ve beceriler üzerine
kurulur,
 Kendi içinde bağlantılıdır,
 Gerekli sonuçlara ulaşmaya odaklanır ve belirli amaçlara yönelik
olarak düzenlenir,
 Ezbere öğrenme yerine anlamayı arttırır,
 Anlamlı bir bağlam üzerine inşaa edilir,
 Öğrencilerin yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini kullanarak
fikirler veya sorunlarla uğraşmasını sağlar,
 Öğrenciler için zihinsel olarak ve duyuşsal olarak meşgul edici ve
tatmin edicidir,
 Sonuçlar, öğrencilerin değerli üretimleridir (Tomlinson et al.,2009).
Bağlantılar müfredatı, çekirdek müfredatın kavram ve prensiplerini
genişleterek, öğrencilerin herhangi bir alanla ilgili olan çekirdek kavram ve
prensiplerin diğer birçok konu, zaman, sorun, olay, kültür ve yerlerle nasıl
bir
bağlantı içersinde olduğunu anlamalarına yardımcı olur.
Bağlantılar müfredatı öğrencileri dersler, çalışma alanları, konular, zamanlar,
olaylar ve insanlar arasında bağlantı kurmaya yönlendirir. Bu müfredatta öğrenciler
konuyu, ana kavramları ve prensipleri daha iyi, daha derin anlamak için, bağlantılar
kurar, anaojiler ve metaforlar oluşturur ve karşılaştırmalar yaparlar.
120
Bağlantılar müfredatı öğrencilerin ana kavramlar, prensipler ve beceriler
hakkında düşünmesi ve onları uygulaması için:
 Çalışma alanındaki bir dizi durum boyunca,
 Çalışma alanları arasında,
 Farklı zamanlar ve dönemler arasında,
 Yerler arasında,
 Yerleşimler ve kültürler arasında,
 Farklı bakış açılarıyla,
 Farklı sosyal, politik, teknolojik, ekonomik vs. durumlardan etkilendikleri
düşünülerek,
 Etkilenen insanların gözüyle ve etkileyen insanların gözüyle,
 Kavramların gelişimi ve çalışma alanlarının gelişimi arasındaki bağlantıyı
analiz ederek bağlantılar kurmalarını ister (Tomlinson et al., 2009).
Üçüncü
müfredat
olan
uygulamalar
müfredatında
öğrenciler,
uygulamacılar ve akademisyenlerin gerçek yaşam soru ve sorunlarına, olaylara ve
ihtiyaçlara uygun olarak kullandığı önemli kavram ve becerileri uygulayarak, anlar
ve deneyimler. Uygulamalar müfredatında, öğrenciler eylemde bulunarak, problem
çözerek, ürün geliştirirerek ve araştırma yaparak öğrenmelerini arttırırlar. Başka bir
ifadeyle, bir uzman gibi anahtar kavramları, prensipleri ve becerileri kullanırlar.
Uygulamalar müfredatı öğrencilerin,
 Çalışma alanını gerçek yaşam uygulamalarıyla anlamalarını,
 Bir alan üzerinde çalışırken kendini birisi gibi varsayarak veya da kendine bir
rol tanımlayarak o alanı anlamasını,
 Bu alanının diğer alanlar üzerindeki etkisini ve diğer alanların bu alan
üzerindeki etkisini anlamasını,
 Bir problem çözücü olmaktan ziyade alanı çözücü olmasını,
 Alanı dünyaya bakma ve anlamlandırma aracısı olarak görmesini ve
kullanmasını,
121
 Uygulamalar müfredatını, alan bilgisinin değişmezliğinden kaçmak için bir
araç olarak geliştirmesini,
 Alanda çalışan işçilerin veya da profesyonellerin günlük yaşamlarını, çalışma
şartlarını, hiyerarşik düzenlerini, işin dinamiklerini kavramasını,
 Çalışma alanını etkileyen iç ve dış politikaları tanımlamasını ve anlamasını,
 Çalışma alanının zihinsel çabasına değer vermesini ve bu çabaya katılmasını
 Çalışma alanında bir üretici olarak yer almasını,
 Çalışma alanında bir bilim adamı olarak yer almasını sağlamaya çalışmaktadır
(Tomlinson et al., 2009).
Dördüncü ve sonuncu müfredat, farkındalık müfredatı, öğrencilerin
gelişimlerini, ilgilerini ve amaçlarını çalışma alanına yansıtarak, güçlü ve zayıf
yanlarını, tercihlerini, değerlerini ve motivasyonlarını anlamalarına yardımcı
olmaktadır. Burada öğrenciler hem kendilerini hem de çalışma alanını tam olarak
anlamak için, araç olarak anahtar kavramları, prensipleri, becerileri ve uzmanların
çalışmalarını kullanırlar. Farkındalık müfredatı öğrencilerin tercihlerine, güçlü ve
zayıf yanlarına, gelişme ihtiyaçlarına ilişkin farkındalıklarını arttırır.
Bağlantılar müfredatı öğrencilerin,
 Çalışma alanına ilgilerini ve becerilerini yansıtmalarını,
 Hangi ilgilerinin alan için kullanışlı olabileceğini anlamalarını ve hangi
şekillerde çalışma alanının onların becerilerini ve ilgilerini geliştirmelerine
yardım edeceğini,
 Çalışma alanının gerektirdiği çalışma tarzı ve alışkanlıklarından yola çıkarak
kendi çalışma tarzı ve alışkanlıklarına ilişkin farkındalık geliştirmesini,
 Dünyanın o çalışma üzerindeki etkisini ve kendisinin o çalışma alanındaki
etkisini anlamasını,
 Çalışma alanının dünyadaki diğer insanların yaşamlarını nasıl etkilediğini
düşünmesini,
 Çalışma alanının ahlâkını ve felsefi özelliklerini ve bunun yansımalarını
incelemesini,
122
 Kendilerini o çalışma alanına taşımasını,
 Çalışma alanının bağlamında, çalışma alanıyla etkileşim yoluyla bir benlik
geliştirmesini,
 Hem çalışma alanı için hem de kendisi için gurur ve tevazuyu içinde
barındıran bir kimlik geliştirmelerini sağlamaya çalışmaktadır.
Paralel müfredat modeliyle, öğretmenlerin herhangi bir paraleli kullanarak
veya da paralellerin birleşimini kullanarak yaratıcı bir şekilde zorlayıcı bir müfredat
oluşturabilecekleri düşünülmektedir (Tomlinson et al., 2009).
123
Tablo 2 Paralel Müfredat Modeli I
Tablo 3 Paralel Müfredat Modeli II
124
125
1.3.3.6.
Entegre Müfredat Modeli
Van-Tassel Baska’nın Entegre Müfredat Modeli (1986), sınıflarda üstün
çocuklarla ilgili işe yarayan uygulamalar ve literatürdeki bireysel farklılıklar üzerine
yapılan araştırmalardan yola çıkılarak, üstün yeteneklilere özel olarak geliştirilmiştir.
Modelin üç boyutu vardır:
1. Temel alanlarda ileri içerik,
2. Eleştirel düşünmenin temel alındığı üst düzey süreç ve ürün çalışması,
3. Çalışma alanının kendi içinde veya diğer çalışma alanları ile arasında
kavramları anlamlandırma ve kavram geliştirme.
Van-tassel Baska (1986) Entegre Müfredat modelini dil bilimleri, matematik
ve fen bilgisi gibi ana alanlarda, eyalet standatlarına bağlı kalarak üstün yetenekliler
için farklılaştırtığı üniteleri oluşturmada bir temel olarak kullanmıştır (Akt: Pfeiffer,
2008: 354).
VanTassel Baska özellikle Renzulli’nin Üçlü Zenginleştirme Modelini,
Betts’in Otonom Öğrenen Modelini, Feldhusen ve Kolloff’un Purdue Üç Evre
Modelini ve Treffinger’in Bireyselleştirilmiş Planlama Modelini eleştirmektedir. Bu
modellerin ortak noktası fen bilgisi, sosyal bilgiler ve dil bilimleri gibi akademik
çalışma alanlarına uygulanamamasıdır.
VanTassel Baska’nın Entegre Müfredat modeli şu varsayımlardan yola
çıkmaktadır:
 Üstün zekâlı öğrenciler farklı ihtiyaçlara sahiptir ve müfredat bu ihtiyaçlara
göre farklılaştırılmalıdır.
 Üstün zekâlı öğrencilerin ihtiyaçları müfredatın bilişsel, duyuşsal, sosyal ve
estetik alanlarında ilgi gerektirmektedir.
 Üstün zekâlı öğrenciler hem hızlandırılmış hem de zenginleştirilmiş öğrenme
deneyimlerine ihtiyaç duyarlar.
126
 Üstünler için müfredat deneyimleri çok dikkatli bir şekilde planlanmalı,
tamamlanmalı ve değerlendirilmelidir (Akt: Gallagher, 2006: 207).
Bu dördünün yanında Entegre Müfredat Modeli iyi bir öğrenme-öğretme
süreci için derinliği ve kavramları da vurgulamaktadır. Temeli ilgi çeken gerçek
yaşam problemlerine dayanmaktadır. EMM ayrıca aktif öğrenmeyi ve problem
çözmeyi işe koşarak, üst düzey düşünme süreçlerini harekete geçirmekte,
öğrencilerin disiplinler arası bağlantıları görmesini sağlamakta ve düşünme üzerine
düşünmeyi arttırmaktadır ve öğrencilerde uzmanların düşünme şekline benzer bir
düşünme şekli geliştirmektedir.
Üstelik EMM üstün zekâlıların olgunluk, yoğunluk ve karmaşıklık gibi
özelliklerinin önemli olduğunu düşünmektedir, üstünler için özel oluşturulmuş
sınıflarda bu model daha iyi işlemektedir. Konu alanınının içinde üst düzey düşünme
becerilerini entegre ederek öğrencilerin bu becerileri yeni durumlara aktarmasına
yardımcı olmaktadır (Akt: Gallagher, 2006:207).
Bu müfredat ünitelerinin etkililiğini desteklemek için farklı eğitim
ortamlarında üstün zekâlı öğrenciler üzerinde yarı deneysel ve deneysel çalışmalar
yapılmıştır. Bulgular sonucunda,
 Dil bilimlerinde edebi analiz, yorumlama, ikna edici yazma ve dilsel yetenek
açısından üstün zekâlı deney grubunda bu müfredatı kullanmayan üstün
zekâlı kontrol grubuna göre önemli bir gelişme ve önemli kazanımlar elde
edilmiştir (VanTassel-Baska, Johnson, Hughes & Boyce, 1996: Van TasselBaska, Zuo, Avery & Little, 2002).
 Problem temelli fen bilgisi müfredatının kullanımı ile deney grubu
öğrencilerinin fenle üst düzey düşünme süreçlerini birleştirme kapasitelerinin
arttığı gözlenmiştir (Van Tassel-Baska, Bass, Reis Poland & Avery, 1998).
 Üç yıldır Entegre Müfredat Modeli sayesinde hem fen de hem de dil
bilimlerinde
öğretmen
davranışlarında,
öğrenci
cevaplarında,
127
motivasyonunda, okulda ve okul bölgesinde pozitif değişimler olmuştur (Van
Tassel-Baska, Avery, Little & Hughes, 2000).
 Dil Bilimleri müfredatı sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan öğrencilerde de
başarılı olmuş ve tüm grup paradigmaları ile kullanılabilir olduğu, ünite sayısı
arttıkça öğrenmenin de arttığı ortaya konmuştur (Van Tassel-Baska et al.,
2002).
 Sosyal Bilgiler ünitesinde kullanımı deney gruplarında eleştirel düşünme de
ve içerik alanında uzmanlaşmada artışı sağladığı ortaya konmuştur (Little,
Feng, VanTassel-Baska, Rogers, Avery, 2006).
 Dil bilimleri ünitelerinin Title I okullarının üstün zekâlı öğrencileri de içeren
tüm öğrenci gruplarında (normal öğrenciler de dâhil) eleştirel düşünme ve
okuma başarısında önemli gelişimler olduğunu göstermiştir (Bracken,
VanTassel-Baska, Brown & Feng, 2007).
 Farklılaştırılmış sınıf davranışlarına ilişkin öğretmen gelişimi iki yıl boyunca,
öğretmenlerin programları uygulamaları ve eğitim almaları sonucunda büyük
ölçüde artmıştır (VanTassel-Baska & Bracken, 2006).
Kanıtlar Entegre müfredat modelinin tüm öğrencilerde etkili olduğunu ve
öğrenme de belli modifikasyonlar oluşturduğunu göstermektedir (Akt: Pfeiffer, 2006:
354).
Görüldüğü gibi, üstün zekâlı öğrenciler, onların tanılanmaları, ihtiyaçları ve
okul yaşantıları son yıllarda çoğu araştırmanın merkezindedir (Colangelo& Davis,
1997). Eğer üstün zekâlı çocukların ilgilerine, ihtiyaçlarına hitap eden bir program
hazırlamak istiyorsak, bu eğitimi veya programı “farklılaştırmamız” gerekmektedir.
Nitekim düşünce dünyamızın dışa vurumu olan “dil öğretimi” de üstünlerin
eğitiminde önemli bir faktörü oluşturmaktadır. Küreselleşen ve uluslarası bir rekabet
içinde bulunan dünyada, eğer yeni dünya şartlarıyla başedebilen, kendini iyi
anlatabilen ve böylece rekabet edebilen liderler yetiştirmek isteniyorsa, aynı zamanda
tüm derslere temel oluşturan “dil öğretimine” önem verilme gereği ortaya
çıkmaktadır.
128
1.4.
Dil Öğretimi
Dil, en yaygın tanımlarından birine göre insanlar arasında anlaşmayı sağlayan
ve kendine has kuralları olan, seslerden oluşan canlı bir varlık, temeli bilinmeyen
zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemidir (Ergin, 1990: 7). Dil, sözlü ve
yazılı olarak iletişimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye
başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir (Aksan,
1999: 13) Dil, insanın dünyadaki yerini ve değerini belirler. Aslında biz, “Dili
kullanmayı bir düzen kurmak için isteriz” (Wittgenstein, 2006: 71; Akt: Şimşek,
20102).
Belli kalıpları ve kuralları olan seslerden oluşan bir sistem olmasının yanında
bir düşünme aracıdır ve toplum tarafından iletişim kurma amacıyla kullanılır. Çünkü
“dilin en önemli yanı insan dünyasına aracılık etmek, insanı insanla birleştirmektir.”
(Uygur, 2006: 16). Daha açık bir ifadeyle “insanı insana vardıran, insanı insana
götüren dilidir; ancak dille toplum üyesi olur insan; ancak dille zengin bir takım
nitelemelerle bezenir.” (Uygur, 2006: 16). Dil bir düşünme ve düşünüleni aktarma
dizgesidir (Aksan, 1999: 13).
Düşünme ve konuşmayı bağımsız ve soyutlanmış olarak düşünmekten çok,
Vygotsky onların kökenlerini incelemiştir ve faklılıklarını ayrıca da gelişimin
bağlantılı yollarını açıklamıştır. İnsanlar üzerinde yaptığı çalışmalar yoluyla,
Vygotsky düşünme ve konuşma arasındaki gelişimsel ilişkileri açığa vurmuştur;
“Konuşmanın oluşumunda zihin öncesi bir dönem vardır, ve düşüncenin gelişiminde
de konuşma öncesi bir dönem vardır” (Vygotsky, 1987:243).
Dili ve düşünmeyi faklı çalışma konuları olarak ele almak yerine Vygotsky,
her ikisini birleşik bir şekilde ‘’sözel düşünme’’ olarak araştırmıştır. Vygotsky için
bütün sözel düşünmedir ve konuşma ve düşünme arasındaki ilişki onun esas
ilgilendiği noktadır. Vygotsky (1987) sözel düşünmeyi araştırmak için ‘kelime
anlamı’’ kavramını ortaya atmıştır ve konuşmanın iletişimsel işlevini onun zihinsel
129
işlevinden ayırarak büyük yanlışa düşen reduksiyonistlerin düştüğü en büyük tuzağa
düşmemiştir.
Kelime anlamı her iki sürecin de (düşünme ve konuşma) birleşimidir ve
birbirinden ayrıştırılmazlar. Yani, biz bir kelimenin anlamının; ya konuşmanın ya da
düşünmenin bir fenomeni olduğunu söyleyemeyiz. Anlamı olmayan bir kelime,
kelime değil boş bir sestir. Anlam gereklidir, kelime kendi şeklini kendi
oluşturmaktadır. Anlam kelimenin içsel olarak nasıl görüldüğüdür.
Bu sebeple bireylerin çevresiyle etkileşimine ve öğrenmesine dil ve düşünce
gelişimi temel oluşturmaktadır. Dil, bireylerin düşünce, duygu, istek ve deneyim gibi
yaşantılarını birbirlerine aktarabilmelerini ve dış dünyayı yorumlayabilmelerini
sağlayan bir araçtır. Dil, düşünce gelişiminde rol oynar ve düşünceyi yansıtır. Bu
yüzden dil becerileri, bireylerin dinleme ve yönergeleri yerine getirmelerini sağlayan
alıcı dil ve çevresindeki bireylerle etkili bir biçimde konuşmalarını ve sözel iletişim
kurmalarını sağlayan ifade edici dilden oluşmaktadır. Anadilin dört temel becerisi
olan konuşma, dinleme, okuma ve yazma da bu yetkinliğe ulaşmada araç olarak
algılanmaktadır (Keçik, 1990:256).
Çocuğun iletişim kurma, bilgi edinme, öğrenme ve bireysel olarak kendini her
yönden geliştirmesinde dilin önemli bir yeri vardır (Girgin, 2002, s.247). Dil,
bireylerin ilköğretimden başlayarak diğer eğitim basamaklarında ve daha sonra
yetişkin yaşamında başarısını belirleyen becerilerden biridir. Çünkü dil, öğrencilerin
yalnızca akademik başarılarını arttırmakla kalmayıp, onların yaşam boyu kendilerine,
çevresindekilere, olaylara, başka bir anlatımla yaşama bakış açılarını da
etkilemektedir.
Ayrıca
dil,
çocukların
farklı
bakış
açılarıyla
olayları
değerlendirmesine, sosyalleşmesine ve çevresindeki olayları sorgulayarak karar
vermesine önemli katkılar sağlamaktadır.
Çocuğun iletişim ve düşünce gelişimini sağlayan dilin pek çok işlevi
bulunmaktadır. Dilin işlevsel özellikleriyle öğretim yaparken öğretmenin temel
görevi bireylerin dil kullanımını güçlendirmek ve gerçek durumlarda dil kullanımını
130
artırmaktır (Acat, 2000: 37). Çocuklar dil becerilerini geliştirebilmek ve etkili bir
biçimde iletişim sağlayabilmek amacıyla farklı biçimlerde ve farklı durumlarda dili
kullanmaya gereksinim duyarlar (Farris, 2005:9). Dil becerilerinin öğretimindeki bazı
inançları şöyle belirtmek olanaklıdır (Cramer, 2004: 5):
 Dil, en iyi biçimde aktif ve anlamlı sosyal ortamlarda edinilir.
 Dil anlamlı kullanımlar ve uygulamalar yoluyla edinilir.
 Dil becerilerini geliştirme, öğrencinin var olan bilgilerini, kültürünü ve dilini
kullanmasına bağlıdır.
 Dil becerilerinin öğretiminde öğrencilerin diline ve deneyimine odaklanılır.
 Dil, bütüncül bir yaklaşımla daha kolay edinilir.
 Dil öğrenme, zihinsel duygusal ve fiziksel olarak aktif katılım ile
kolaylaştırılır.
 Dil becerileri diğer öğrenme alanlarıyla bütünleştirilmelidir.
 Dil beceriler toplamıdır (Nas, 2003:133).
Dil becerileri dinleme, konuşma, okuma, yazma, görsel okuma ve görsel
sunudan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra düşünme becerileri de bu dil becerilerinin
ardında kalan bir diğer dil becerisi olarak düşünülmektedir (Farris, 2005: 7-8,32;
Cramer, 2004: 6). Dil becerilerinin gelişimi doğrusal ve sıralı bir yapıda olmayıp,
eşzamanlıdır ve birbiri ile ilişkilidir (Farris, 2005: 8, Ashworth, 2004: 49).
Bu becerilerin kazandırılmaya başlandığı eğitim basamağı olan ilkokul
basamağında ana dil eğitimi temel ve en önemli unsurlardan birini oluşturmaktadır.
Günümüzde eleştirel düşünebilen, yaratıcı düşünebilen, sorumluluk alan, karar veren,
problem çözme becerisine sahip, bilgiye ulaşan, bilgiyi kullanan ve paylaşan,
araştırma yapan birey nitelikleri ön plana çıkmıştır. Bu niteliklere sahip bireyler
yetiştirmenin ilk adımı etkili dil becerilerini, ikinci adımı düşünme becerilerini ve
üçüncü adımı ise etkili iletişim becerilerini geliştirmektir. Tüm bunlar ise ancak etkili
bir dil öğretimi ile olanaklıdır.
131
1.4.1. Üstün Zekâlı Öğrencilere Dil Öğretimi
Üstün öğrenciler dil yeterliliğini yaş akranlarından daha erken bir şekilde
kazanırlar ve çoğu üstün çocuk, yüksek sözel yeteneklerine bağlı olarak pek çok
özelliğe sahiptir: erken okuma (okuldaki eğitimden önce ya da hemen sonra), geniş
kelime hazinesi, ileri düzeyde okuduğunu anlama, okuma sürecini başlatmak için az
alıştırma yapma ya da hiç alıştırma yapmama, dil ile ileri düzeyde ilgilenme
ilgilenme ve geniş konu yelpazesi içinde okumalar yapma gibi (Clark, 2002;
Gallagher & Gallagher, 1994). Pek çok yazar, üstünlerde var olan aynı özelliklerin
altını çizmektedir: erken okuma arzusu, destekleyici bir aile üyesinin varlığı, sürekli
yazma ve sıkı çalışma, hünerlerini geliştirmek için istekli çalışma (VanTansselBaska, Johnson, & Boyce, 1996). Bunların yanında edebiyat analizi, yaratıcı yazma,
şiir ve nesir gibi çoğu dil alanında gelişim gösterirler. Genelde normal bir şekilde
dil dersleri öğretilirken okuma becerileri üzerinde ve üst düzey düşünmeyi
gerektimeyen beceriler üzerinde durulmaktadır (Lackwood, 1992).
Dil eğitiminde geçen yirmi yılda birkaç paradigma değişimi olmuştur ve buna
göre, var olan dil bilimleri müfredatı üstünlüğün doğası iyi bir şekilde
desteklememektedir. Şu anda var olan metotlar temel okuma becerileri ve okuduğunu
anlama ile çevrelenmiş eyalet içinde önceden belirlenen standartlara göre devam
eden bir yapı sergilemektedirler. Öngörülen yeterlik standartları, eyaletten eyalete
değişmekle birlikte, ilkokul düzeyinde ses farkındalığına daha çok odaklanmanın
yanında; genellikle okuduğunu anlama ve analiz etme, seslerin farkında olma ve
kelime dağarcığı oluşturma gibi özellikleri içermektedir (VanTassel-Baska&
Stambaugh, 2006). Böyle alt düzey bir beceri öğetimi temel okuma becerilerini
edinmiş olan ve eleştirel okuma, bilgilendirici yazma, sözel iletişim, dil bilim, kelime
gelişimi ve yabancı dil gibi becerileri gibi becerileri uygulamaya hazır olan üstün
yetenekli zorlama konusunda başarısız olmaktadır (Van Tassel-Baska, 1996). Bu
sebeple sözel açıdan yetenekli olan tüm sınıf düzeylerindeki öğrenciler için dil
bilimini farklılaştırmaya ciddi bir ihtiyaç vardır (VanTassel-Baska&Stambaugh,
2006).
132
Eğitim sistemimiz üzerine yapılan eleştirilere bakıldığında, genellikle ezberci
bir anlayışın gereksizliğinden, herhangi bir alandaki kavramların sorgulanıp
yorumlanmadan öğrenenlere aktarıldığından; bu yüzden de bilgi karşısında
öğrencilerin kendilerini gerçekleştiremediği, sosyal hayata yönelik yeni, özgün
değerler geliştiremediklerinden yakınılır. Sosyal bir olgu olan dile ait kazanımların
öğrenenler tarafından geliştirilmesi, bireyin bulunduğu kültürle güçlü bağlar
kurabilmesi, ana dilinin kavramlarını doğru ve yanılgısız edinmesiyle gerçekleşir.
“Eğitim sisteminin, öğrencilere potansiyellerini geliştirme fırsatı vermesi ve ülke
kalkınmasında etkin rol oynayabilmesi gerekir. Bu yüzden de öğretimin içerik ve
yöntemleri, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, bilimsel düşünme, ilişkisel
düşünme, akıl yürütme gibi becerileri kazandıracak şekilde düzenlenmelidir”(Özden,
2003:137). Daha önce de bahsedildiği üzere Dünya çapındaki verileri de ele
aldığımızda ana dil öğretimi ile ilgili olarak yaşadığımız sıkıntı ortadadır. Nitekim
2003 ve 2006 PISA sınavı sonuçlarının her ikisinde de Türk öğrenciler, dil ve okuma
alanında OECD ülkelerini içeren genel sıralamada Meksika’nın üstünde sondan
ikinci sırada yer almışlardır(Eraslan, 2009). 2009 yılında ise değerlendirmeye alınan
65 ülkeye bakıldığında, Türkiye dil ve okuma yeterliliğinde 41. sıradadır.
Bu noktada, dile erken ilgi gösteren ve dilde erken gelişen (Mills & Jackson:
Akt: Baska, 1998) bilgi edinme konusunda oldukça hızlı, (Dunn & Price, 1980: 35;
Feldhusen & Sokol, 1982: 51; Miller, 1980: 14; Scruggs & Cohn, 1983: 171; Taylor,
1984: 52), bilgiyi edinme ve hatırlama özelliğinin diğer çocuklarla kıyaslandığında
daha iyi olan (Scruggs ve Cohn 1983: 71), bağımsız birer düşünür olan (Bates, 1984:
691; Dunn & Price, 1980: 33; Franks & Dolan, 1982: 174; Taylor, 1984: 52), plan
yapma becerisi, organize etme becerisi, üst düzey bilişsel işlevleri kullanma becerisi
ve yargıda bulunma becerisi sergileyen (Taylor, 1984: 52) üstün zekâlı öğrencilerin
bizim sistemimizde dil öğretimine ilişkin ihtiyaçlarının giderilemediğini söylemek
mümkündür.
Özellikle üst düzey düşünme süreçlerini yönetme ve onlardan yararlanma
yetenekleri, onların dil tüketiminden dil üretimine geçmeleri, yani konuşma, yazma
133
ve edebiyat analizi yapabilmeleri için önemlidir. Üstünlerin bu özellikleri bize üst
düzey başarı amacının fark edilmesinde yardımcı olacaktır. Üstün bireyler
motivasyonu genellikle yüksek olan (Dunn & Price, 1980: 33-34; Farnks & Dolan,
1982: 173; Ricca, 1984: 123; Taylor, 1984: 52), soyutlama, belirsizliğe tolerans
gösterme ve sezgi gibi güçlere sahip bireylerdir (Bates, 1984: 591, Greenes, 1981:
14, Miller, 1980: 14; Sternberg, 1981: 88; Taylor, 1984: 55). Greenes onların iyi
gelişmiş soyutlama yeteneklerinin, sezgisel yeteneklerinin olduğunu ve yeni fikirleri
keşfetmek için risk almaya istekli olduklarını bildirmiştir (1981: 14: Akt: Cohan,
1986).
Tutle (1979) ise, üstünler için dil öğretim programlarında etkili bir dil
program geliştirmek için dört prensip tanımlamaktadır;
1. Zihinsel olarak üstün bireylerin özelliklerine göre oluşturulmuş bir program
oluşturulmalıdır. Diğer tüm öğrenciler temel becerileri geliştirmeye ihtiyaç
duyarken, üstün öğrenciler bu becerileri, diğer daha gelişmiş yeteneklerini
geliştirirken zaten elde ederler.
2. Süreklilik sağlanmalıdır. Tüm seviyelerde öğretmenler ve yöneticiler
programın bileşenleri ve sınıf seviyelerinde uygulanacak yöntemler
konusunda uzlaşmış olmalıdır.
3. Öğretmenler, üstün zekâlı ve yeteneklilerle çalışma becerisine göre
seçilmelidir. Bu öğretmenler gerçekten üstün zekâlılarla, duygusal açıdan
paylaşımcı olmayan bu çocuklarla ilgileniyor olmalı ve kendi uzmanlık alanı
konusunda ileri düzeyde bir bilgi birikimine sahip olmalıdır.
4. Başarı, düşük düzeydeki becerileri test etme şeklindeki sınavlarla değil;
programın içinde ortaya konan çalışmanın kalitesi ile değerlendirilmelidir. Bu
yeni
değerlendirme
araçlarının
ve
yöntemlerinin
ortaya
çıkmasını
gerektirecektir, çünkü son zamanlarda kullandığımız çoğu test, bilginin
yaratıcı bir şekilde uygulamada kullanılmasını değil, bilginin edinimini
ölçmektedir (Akt: Fox, 1986).
134
“Bu prensipler üstün zekâlılar için hazırlanan yabancı dil veya dil Bilimleri
programlarında kullanılabilir. Scher’in belirttiği gibi, ‘’ Bir dil bilimleri programı,
öğrencilere sadece ses oluşumunu, okumayı ve eleştirel düşünmeyi öğretmez, onlara
ayrıca bu becerileri disiplinler arası bir biçimde kullanmayı da öğretir ( Akt:Fox,
1986).
Üstünler için iyi bir dil eğitim programının uygulanmasında aşağıdaki
konuların ele alınması uygun olabilir.
 Okuma parçalarının zor kısımlarını anlatmak ya da yazılı kompozisyonlar ve
konuşmalara taslak oluşturmak için, kavram haritaları ya da başka görsel
tablolar kullanmak, düşünceyi yansıtabilmek için iyi bir yöntemdir.
 Bu bölümde tartışılan temel esaslar doğrultusunda bilgi düzeyli uygulamalar
esnek kalmalıdır. Dil sanatları programlarının müfredat yapısı, yaştan ziyade
bilgi ve seviye düzeyine göre değiştirilebilir olmalıdır.
 Üstün öğrencileri önemli ölçüde etkileyen etkinlik türlerini dengelemek
önemli olan başka bir konudur. Yazma, tartışma, öğrenci performansı, grupla
problem çözme ve okuma her haftanın programında mutlaka bulunması
gereken aktivitelerdir, böylece dil derslerinde hiçbir aktivite daha baskın
olmamaktadır.
 Çok farklı materyallerin kullanılması önemli bir uygulama konusudur. Temel
metinler ve aynı tür okuma parçaları, üstün öğrencilerin anaokulundan
itibaren ihtiyaç duydukları zengin edebiyat metinlerinin sunduklarını
sunamamaktadır. Çocuk edebiyatının en güzel yapıtları tek bir kitapta
bulunamamaktadır. Bu nedenle, çoklu materyal kullanımı yaklaşımı bu
ünitede anlatılanlara uymaktadır.
135
 Tartışma temelli tekniklerin kullanılması, üstünler için düzenlenen başarılı bir
sözel program için çok önemlidir. Iraksak, analitik, yorumlayıcı, ve
değerlendirici düşünme davranışları için bilgi sağlayan davranışlar dil
programları için önemlidir.
 Öğrenciler her yaş düzeyinde iyi kitap listelerine ihtiyaç duymaktadırlar,
öğretmenler
öğrencilerini
özellikle
önceden
belirlenmiş
malzemeleri
okumaları konusunda cesaretlendirmelidirler. Küçük üstün öğrenciler için
(ilkokul düzeyi) fikir, yapı ve görseller bakımından zengin kitap örnekleri
velilerle paylaşılmalıdır.
 Eğitimcilerin dil bilimlerindeki hedefleri, üstün sınıflarında veya normal
sınıflarda onları dil açısından geliştirmek olmalıdır. Bu nedenle eğitimcilerin
üstün öğrencilere ilköğretimden liseye kadar onları zorlayıcı müfredatlar
sunması gerekmektedir.
 Eğer öğrenciler düşünmenin dil sanatları programında değer gördüğünü
anlarsa, eğitimcilerin de buna göre bu yaklaşımı değerlendirme teknikleri
geliştirmeleri gerekmektedir. Yeni fikirler üretme ve fikirler arası bağlantıları
görmelerini sağlayan denemelerin, edebi dergilerin ve başka etkinlik temelli
değerlendirmelerin kullanılması dil becerileri programı için önemlidir.
Güvenilir değerlendirmeler öğrencilerin verilen bir beceri ya da teknikte
ilerleme kaydetmelerini sağlamaktadır. Örnek değerlendirmelerin yazınsal
analiz içeren okuma öncesi ve sonrası sorular, var olan davranışlar ve
becerilerle ilgili rubriklerin, okumanın değerlendirilmesi ve öğrencilerin
kendilerini ve sınıf arkadaşlarını değerlendirmelerini sağlanmalıdır.
 Dilin edebiyat, yazma ve sözel söylem gibi önemli yapılarını farklı alanlarmış
gibi göstermek ve sonradan bunların ilişkilendirmesi önemlidir. Üstün
öğrenciler bile yazma süreci ya da sözel iletişim gibi alanlarda kontrol sahibi
136
olduğunu hissetmek ister. Dil ve edebiyatın ayrılması ve sonradan
birleştirilmesi çok disiplinli alanlarda uzmanlık sahibi olmayı sağlamaktadır.
 Üstünler için hazırlanan dil programlarındaki eğitimciler, bu çocukların
okullarda oldukları yıllar boyunca tekrar ve gereğinden fazla bir konuya
değinme gibi şeyleri müfredat deneyimlerinden çıkarmalıdırlar. Hedefler,
daha derin araştırma ya da farklılaştırma imkânları için birleştirilebilirler. Bu
gibi çabaların sonuçları üstün öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik olmalı ve
zorluk çeken ileri düzeydeki öğrencilerin sözel sanatlarda zenginleştirmelidir.
 Üstün öğrenciler için hazırlanan dil sanatları programları ilkokuldan liseye
kadar olan süreçte öğrencilere zorlayıcı bir müfredat fırsatı sunmalıdır. Böyle
olasılıkları arttırmanın bir yolu, varolan geleneksel dil derslerini üstün
öğrencilerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yeniden düzenleme ve
düzeltme olabilmektedir (VanTassel-Baska & Stambaugh, 2006).
Bireyin kendisini ifade etmesi ve fikirlerini diğer insanlara iletmesi
dilbilimlerindeki bir dizi temel beceriyi oluşturmaktadır. Bu beceriler sıklıkla üstün
zekâlı ve yetenekli öğrencilerin ilk olarak geliştirdikleri becerilerdir ve onların
ilerleyen zekâlarının anlaşılmasını sağlamaktadır. Dilbilimciler, potansiyel dil
problemlerini üç aylıkken tahmin edebileceklerini belirtmektedirler. Erken iletişim
sadece gelecekteki dil becerilerini tahmin etmek için kullanılmamaktadır aynı
zamanda bir dizi dil becerisini erken sergilemek, özellikle de çocuğun okul yaşından
önce okuması, üst düzeydeki zekânın gelişimini kanıtlayabilmektedir.
Dilbilimleri üstün yeteneğin en kolay keşfedilebildiği bir alandır. Bu alanda
üst düzey yeteneğe sahip öğrenciler sıklıkla iki yaşından önce karmaşık cümle
yapılarını
kullanırlar.
Kavramsal
gelişimleri
sordukları
sorulara,
yaptıkları
gözlemlere ve kullandıkları kelimelere yansımaktadır. Olaylara ilişkin hafızaları sıra
dışıdır ve üç yaşından önce bile paylaşmaktan zevk alacakları artan bir bilgi yapısına
sahip olmaktadırlar (Clark, 2008).
137
Bu bağlamda üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin sadece yetenek alanının
tanımlanması yeterli olmamakta, onlara sunulan eğitim programlarının da onların
ihtiyaç ve ilgilerine uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple programın da
içerik, süreç ve ürün açısından farklılaştırılması gerekmektedir. Öğretmenlerin
öğrencilerin sözel akıcılık, özgünlük, esneklik ve ayrıntılandırma, sentezleme
yeteneğine ilişkin bir içgörü kazanmasına yardım edecek sınıf aktiviteleri
oluşturmaları, öğrenme-öğretme sürecinin sonuca ulaşmasına yardım etmektedir
(Fox, 1986).
Farklılaştırılmış bir öğretim, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyine göre
düzenlenmektedir. Öğretmen, öğretimi öğrencilerin ihtiyaçlarına göre ayarlayarak,
seviyelerine göre düzenleyerek ve öğrencilerin öğrenmelerini yansıtacakları en iyi
yol olan öğrenme ürünlerini çeşitlendirerek yapılandırmaktadır. Farklılaştırılmış
öğretim öğrencilerin farklılıklarını bilmekte ve bu gerçeğe göre davranmaktadır.
Farklılaştırma iyi veya kötü sınıf sorunu değildir; ya da hangi öğretmenin daha çok
çalıştığı sorunu değildir. Bu öğretim açısından doğru şeyi yapmadır. Öğrenciler
neredeyse oradan başlayıp, onları öğrenmelerinde gidebildiği kadar götürmektir.
Farklılaştırma olmadığı zaman Tomlinson (1999), sınıfların bazı öğrencileri
kabullendikleri, bazılarını ise ittikleri konusunda bizleri uyarmaktadır (Akt: Kingore,
2004).
Üstünlerin özelliklerinden kaynaklanan özel eğitim ihtiyaçları, onları normal
öğrencilerden ayırmaktadır. Kingore (2004) genel anlamda, sınıfta farklılaştırma
yapabilmek için, olumlu sınıf atmosferini oluşturmaya yardımcı bir takım
tavsiyelerde bulunmaktadır. Buna göre sınıfta farklılaştırma yapmamızı sağlayacak
olumlu bir atmosfer yaratmak için, soruların zorluğunu çeşitlendirmeli ve
öğrencilerin hazır bulunuşluklarına ve öğrenme stillerine cevap verecek ödevler
verilmelidir. Farklılaştırma öğrencilerin uygun öğrenme hızına cevap verecek çok
çeşitli öğrenme öğrenme aktivitelerini gerektirmektedir. Farklılaştırma sadece tek
doğru cevap yerine birden çok doğru yaklaşımı ve cevabı olan, açık uçlu cevaplara
sahip öğrenci cevaplarına ve farklılıklara saygı duymaktır. Öğrencilerin kendi
öğrenme sorumluluklarını almaları sağlanmalı ve öğrenciler basit bir cevaptan çok
138
daha karmaşık sonuçlar içeren soru ve sorunlara yönlendirilmelidir. Üst düzey
düşünme stratejileri, araştırma ve zengin farklı seviyedeki materyaller ve kaynaklar
bu karmaşıklığı artırmaktadır. Çünkü karmaşıklık olmadan, üstün bireyler daha az
aktif olacaktır. Soyut düşünme ve sembolizm, üst düzey düşünme süreçleri ile
bütünleştirilmelidir. Öğrenciler; öğrenmenin planlanmasına ve organizasyonuna dâhil
edilmelidir. Öğrenciler kendi öğrenmelerinin taraflarını organize eder ve planlarsa
sahiplik artacak ve analitik düşünme gerçekleşecektir. Öğrenciler, tüketici olmaktan
üretici olmaya doğru ilerletilmelidir.
Çoğu geleneksel öğrenme öğrencilerin
öğretmenler tarafından hazırlanmış öğrenme görevlerini yerine getirmelerine
dayalıdır. Anlamanın derinliğini artırmak ve daha tutarlı üst düzey düşünme
uygulamaları için öğrenciler uygulamalar üreten ve öğrenmeyi gösteren örnekleri
üretmede üretici ve karar verici hale gelmektedir.
Bu noktada, farklılaştırma müfredat bileşenleri olan, içerik, süreç, ürünlerde
öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve yeteneklerini geliştirmek, ilgilerine hitap
etmek için yapılan uyarlamalardır. Bu öğrencilerin ihtiyaçlarının etkili bir şekilde
karşılanması için ve üst düzey yeteneklerinin geliştirilmesi için eğitim ihtiyaçlarıyla
açık bir şekilde bağlantılı olan içerik ve öğretimsel startejilerin mutlaka kullanılması
gereklidir. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerle ilgili olarak Kaplan (2005) “Üstün
zekâlı ve yetenekli öğrencilerin eğitiminde farklılaştırma için ihtiyacın olmasının, bu
öğrencilerin bilinen güçlü birtakım yönlerinin varlığı ve normal veya çekirdek
müfredatın
bu
ihtiyacı
karşılamakta
yetersiz
olduğundan
kaynaklandığını”
belirtmektedir (Akt: Kingore, 2004).
Tomlinson (2001) farklılaştırmayı sınıfa ilişkin bir felsefe veya da bir
düşünme biçimi olarak ele almaktadır ve en etkili sınıfların farklılaştırma
prensiplerinin uygulandığı ve farklılaştırma uygulamaların yapıldığı sınıflar olduğuna
inanmaktadır. Tomlinson (1995) farklılaştırmayı ‘’içeriğin, sürecin ve ürünün
öğrencilerin hazır bulunuşluğa ve akademik açıdan farklı öğrencilere göre uyarlaması
olarak görmektedir. Farklılaştırmayı öğretim açısından bir felsefe veya bir düşünme
şekli olarak düşünmektedir ve tüm sınıfları yönetmek için farklılaştırmanın ilke ve
139
uygulamalarının en etkili yol olduğuna inanmaktadır. Onun inançları sınıfta
farklılaştırmayı destekleyen bir dizi varsayımlar olarak karşımıza çıkmaktadır;
 Aynı yaştaki öğrenciler hazır bulunuşluk, öğrenme stili ve öğrenme
deneyimleri ve ilgileri açısından çok önemli bir şekilde farklılaşmaktadır ve
özellikle üstün öğrenciler farklı hızda ilerlmeye, farklı içerik düzeyine ve
farklı düzeylerde desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.
 Bu öğrencilerin bildiklerinin ötesinde doğal öğrenme deneyimleriyle
zorlanmaya ihtiyaçları vardır.
 Ayrıca öğrendikleri ve gerçek yaşamları arasında bağlantı kurmaya ihtiyaç
duymaktadırlar.
Tomlinson’a göre, okulun en önemli görevi her öğrencinin kapasitesini en üst
düzeye ulaştırmaktır. Eğer bir öğretmenin tüm öğrencilerin neyi anlaması gerektiği
ve öğrenme deneyimi bittiğinde neyi yapabiliyor olması gerektiği konusunda kafası
net değilse o öğretmenin güçlü bir ders oluşturmak için gerekli organizasyondan
eksik olduğu ortadadır (Tomlinson, 1999; Akt:Van-tassel-Baska, 2002).
Tomlinson (1995) öğretmenlerin, sınıflarında farklılaştırmanın başarılı olduğu
konusunda emin olmaları için geliştirmeleri gereken bazı becerileri ortaya
koymaktadır. Bunlar;
 Sadece materyali kapsamaktan çok, kavramla öğretim yapılması.
 Sadece yazılı ders notundan ziyade farklı kaynaklarla öğretim yapılması.
 Tek bir test veya proje ile değerlendirme yapmaktansa öğrenmenin çok çeşitli
şekillerde değerlendirilmesi.
 Aynı aktivitenin çoklu gruplarla yapılması, sonra farklı aktivitelerin farklı
gruplar ve bireylerle çalışılması.
Hızlandırma, derinleştirme, karmaşıklaştırma, zorlayıcılık ve yaratıcılığı
içeren farklılaştırma yaklaşımlarının dil bilimleri müfredatına uygulanması çok
büyük bir önem taşımaktadır. Normalde müfredat sınıf düzeylerine göre oluştulur ve
140
her sınıf düzeyinden belli beceriler öğrenilmesi beklenir.
Üstün öğrenciler için
müfredatı farklılaştırdığımız zamansa, içerik, süreç ve kavramlar açısından daha üst
düzey bir beklenti oluştururuz. Bu üst düzey beklentileri yerleştirmenin bir yolu
üstün öğrencileri küçük yaşlarda daha ileri düzeyde bir müfredat ve içerikle yüz yüze
getimek ve tüm seviyelerin standartlarının bu süreçte yer almasını sağlamaktır.
Öğrencilere ileri düzeyde bir içerik veya hızlandırılmış bir müfredat
sağlandığında öğretmenlerin beklentilerini öğrencilerin ileri düzey seviyelerine
uyarlamaları gerekmektedir.
Müfredatın seviyesinin üstün öğrencilerin ilerleme, derinlik ve karmaşıklık
ihtiyacına göre uyarlanması gerekmektedir. Örneğin romanlardaki veya diğer
eserlere ilişkin ana konudaki bir tema üzerinde yapılan bir tartışmadan sonra
öğrenciye bir roman seçmesi ve çalışmanın ana temalarının açığa vurulduğu ilk
bölüm hakkında bir makale yazması istenebilir (Van-tassel-Baska, 2002).
Farklılaştırmanın dördüncü elementi sınıfta kullanılan materyallerin çok
dikkatli bir seçimini gerektiren “zorlayıcılık” tır. Çoğu materyaller üstün zekâlı
öğrenciler için zorlayıcılık düzeyinin altındadır. Kanıtlar dil bilimlerinde müfredatın
temel özellikleri karşılaması için çok dikkatli seçilmesini gerekli olduğunu ortaya
koymaktadır (Johnson, Boyce& Van-Tassel-Baska, 1996). Ulusal olarak belirlenen
materyallerin bu özellikleri karşılaması çok zordur bu yüzden zorlayıcı mateyallerin
bulunması ve bunların müfedatı farklılaştırmak için bir rehber olarak kullanılması
gerekmektedir. Bunlara örnek Junior Great Books, Great Exploations in Math and
Science (GEMS) VE Kendall-Hunt tarafından basılan dil bilimleri müfredatıdır.
Son olarak, yaratıcılık kriterini karşılamak için proje çalışmasını çok dikkatli bir
şekilde farklılaştırmak önemlidir. İşbirliğine dayalı proje çalışmaları arttıkça,
eğitimcilerin bir çalışmanın üstün zekâlı çocuklar içi yeterince zorlayıcı olup
olmadığına karar verme noktasında bir dizi standartlar koymaları ve yapılan
çalışmanın onlar için yeterli bir gelişme sağlayıp sağlamayacağını gerekecektir.
Üstün öğrencilere, fikirlerini paylaşabilecekleri, kendilerini zorlayacakları ve
arkadaşlarını yönlendirebilecekleri grup projelerinde çalışmaları için fırsatlar
141
tanınmalıdır. Özellikle de, öğrencilere aynı zihinsel düzeye sahip olan diğer
arkadaşlarından, sözel ve yazılı yanıtlar alabilmeleri için fırsatlar sunulmalıdır.
Kendilerini, öğrenme toplumunun bir parçası olarak görmeli ve sınıf arkadaşlarını da
değerli geribildirimler alabilecekleri kişiler olarak algılamaları sağlanmalıdır.
Tartışma gruplarının yazma sürecinde, workshop tekniklerinin, paneller ve
münazaraların
kullanılması
işbirlikçi
öğrenmeyi
destekleyebilecek
başka
yöntemlerdir. Grup desteğindeki bu gibi yaklaşımların meta-analizleri üstün
öğrencinin eğitimi için faydalıdır (Rogers, 2002).
Proje çalışmasının farklılaştırılmasına projenin yapıldığı araca dayalı olarak
ve projenin gerektirdiği becerilere dayalı olarak karar verilebilir. Öğrencilerin
ürünleri için seçenekler sunmak dil bilimleri müfredatında yaratıcılık boyutunu
güçlendimektedir. Örneğin, öğrenciler tercih ettikleri şiir formlarını kullanarak bir
şiir kitabı yazabilirler.
Farklılaştırmanın başka bir yönü ve netleştirme gereken
tarafı
seçilen
öğretimsel stratejileridir. Çoğu durumda, sadece üstünlere veya dil bilmlerinde üst
düzey yeteneğe sahip bireyler için farklılaştırılmış stratejiler yoktur. Daha çok stateji
kullanımı öğretilmeye çalışılan müfredatın seviyesine ve özelliğine bağlıdır.
Öğretimde teşhis ve tedavi edici yaklaşım öğrencilerin daha hızlı ilerlemesine ve
zaten öğrenmiş oldukları konuların olmamasına sebep olacaktır. Bu tür bir yaklaşım
güçlüdür çünkü herbir öğrencinin değerlendirme süreci sonunda öğrencinin dil
yetenekleri seçilir ve o öğrenciye uygun hale getirilir.
Bazı öğretimsel stratejiler ileri düzeyde bir içerikle birleştirildiğinde çok etkili
bir hale gelirler. Örneğin, sorgulama eğer öncesinde çocukların zihinlerini uyarıcı bir
okuma veya izleme, gözlem yapılmışsa üstün öğrencileri üst düzey bir tartışmayı
göstermek ve yönlendirmek için çok güçlü bir araç olabilir. Üstün zekâlı ve yetenekli
öğrencilere dil öğretiminde, açık uçlu aktivitelerin kullanımı da oldukça etkili bir
stateji olarak kanıtlanmıştır. Grup olarak çalışmayı gerektirecek iyi yapılandırılmış
problemleri çözmek için gerekli olan problem temelli öğrenme de üstün pogramları
142
için özellikle uygun bir öğretimsel yaklaşımdır. Bu yüzden strateji farklılaştırılması
üstün öğrencilerin öğrenmesini ilerletmesinde etkili olması için ileri düzey içerikle
uyumlu hale getirilecek bir dizi tekniği içermektedir.
Üstün zekâlı öğrenciler dil bilimleri müfredatının farklılaştırılmasına
aşağıdaki beş alanda ihtiyaç duymaktadılar.
 Edebiyat: Edebiyat öğrencilerin kaliteli parçaları okuması için çok fazla
deneyimi içermelidir. Kitap listelerimizde, şiirler, oyunlar, makalele,
biyografiler ve otobiyografiler bulunmalıdır. Öğrenciler geniş bir şekilde ve
farklı konularda okumalar yapmalı ve en sevdikleri yazar ve o yazarların
yaşamlarına ilişkin bilgi edinmelidirler. Eleştirel okumaya önem verilmeli,
ve
analiz
ve
yorumlama
becerilerinin
geliştirilmesi
ana
noktaları
oluşturmalıdır.
 Yazma: Üstün zekâlılar için yazma programında, expository (bilgilendirici)
ve persuasive (ikna edici) yazma becerilerini vurgulanmalı, yazma sürecinde,
yazının taslağını oluşturma, gözden geçirme ve yazım kurallarına göre kontrol
etme
ve
fikri
geliştirme
ve
güncel
konularla
ilgili
tartışmalara
odaklanılmalıdır. Üstün öğrenciler ayrıca anlatımsal (narrative), bilgilendirici
gibi farklı fomlarda yazma deneyimlerine erişim için uygun modelleri
kullanmaya ihtiyaçları vardır. Daha büyük öğrenciler için en sevdikleri
yazarın stilini taklit etmeleri yazdıkları üzeinde kontrol sağlamaları için
yararlıdır.
 Dil Çalışması: Dilbilgisi ve kelime bilgisi çalışmaları dil çalışmalarının ana
bileşenleri olmalıdır. Bu yüzden ana dil anlamsal yapının anlaşılmasına ve
onun yan kullanımlarının anlaşılmasını içermelidir ve kelime gelişimini
arttırmalı, kelime ilişkileri anlamayı güçlendirmeli, (anolojiler) ve kökenlerini
anlamayı güçlendirmeli (etimooji) ve anlamsal yapı, dilbilimsel yapı ve dilin
tarihi hakkında bir sevgi geliştrmelidir. Bu alanlar arasındaki entegre bir dil
çalışması yaklaşımı çok istenen bir durumdur.
143
 Sözel İletişim: Üstün zekâlı öğrenciler iyi dengelenmiş bir dinleme ve
konuşmaya maruz kalarak bundan yararlanırlar. Vurgulanması gereken en
önemli beceriler:
 Değerlendirici dinleme,

Münazara (özellikle resmi bir konu hakkında),
 Tartışma (özellikle soru sormayı gerektiren ve ortaya konumuş düşünce
hakkında bilgi sunarken),
 Sözel yorumlama ve drama ürünleri .
Müfredatta bunların vurgulanması, yetenekli ve yaratıcı öğrenciler için üst
üzey becerilerini geliştirmede birçok yol açacaktır.
 Yabancı dil: Sözel yetenekte ileri olan öğrenciler çok erken yaşta başlayan dil
çalışmalarından faydalanablirler. Yabancı dil çalışmaların, ilk dört yıl
boyunca bir dilde hızlandırma yapılmasını ve liseden mezun olana kadar
ikinci bir dil üzerinde en az iki yıl çalışmayı içemektedir (Van-Tassel-Baska,
Jonson& Boyce, 1996).
Özetle üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin dil bilimleri müfredatında, dil
yeterliliğini yaş akranlarına göre daha erken kazandıkları ve daha hızlı ilerledikleri
için farklılaştırmaya gerek duyulmaktadır. Farklılaştırma yaparken, içerik olarak
onlara ileri düzeyde bir içerik sunmak gerekirken, öğretim de ihtiyaçlarına cevap
verecek biçimde hızlandırılmalıdır.
Bunun yanında derinlik ve karmaşıklık ihtiyaçları gözetilerek, dil bilimleri
müfredatı kaynakları arttırarak öğretimde derinliği sağlamalı ve konuları ana
temalara veya büyük fikirlere bağlayarak karmaşıklaştırmalıdır. Farklılaştırma
yapılırken zorlayıcılıkta önemle üzerinde durulması gereken bir başka konudur.
Üstün öğrencilerin bir konu veya alan üzerinde çalışırken zihinsel açıdan meşgul
olmak istemeleri bilinen bir gerçektir. Bu sebeple onları düşündürecek veya farklı
kaynaklarla tanıştırarak zorlayacak bir müfredat oluşturulmalıdır.
144
Süreç bileşenini farklılaştırılmasında ise sorgulama, eleştirel düşünme,
problem temelli öğretim ve yaratıcılık gibi üst düzey becerilerinin kullanılması ve
öğrencilerin açık uçlu aktivitelerde yoğunlaştırılması önemlidir.
Ürün olaraksa, şiir kitabı yazma, öykü yazma vs. gibi proje çalışmaları ve bu
çalışmaları kendilerinin seçmesi onların ihtiyaçlarına cevap verecektir.
Değerlendirme de özellikle teşhis ve tedavi edici yaklaşımların kullanılarak,
öğrencilerin zaten öğrenmiş oldukları konuları tekrar etmemeleri sağlanmalı ve
öğretim herbir öğrencinin seviyesine uygun hale getirimelidir. Bunun yanında
değerlendirme sadece sınavlarla değil, süreç ve ürün değerlendirilmesi şeklinde, yani
yapılan uygulamaların ve ortaya konan çalışmaların kalitesinin değerlendirilmesi
şeklinde genişletilmelidir.
Tüm bunların dışında üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için oluşturulan
müfredatta mutlaka süreklilik sağlanmalı ve bu müfredatı uygulayacak öğretmenler
hem alanında uzman, hem de bu öğrencileri pedogojik açıdan da anlayabilecek
öğretmenler olmalıdır.
Sıradan dil becerileri programı ile üstün öğrenciler için olması gerekenler
arasındaki en büyük farklılıklar, ileri düzeydeki içerik ve materyal, açık uçlu
aktiviteler, üretmek için öğrenciye fırsat tanınması, ileri düzeyde okuma ve
sözcük dağarcığı çalışmaları, çeşitli yazma ve araştırma fırsatları ve disiplinler
arası çalışmadır. Tüm bu etkenlerin birleşimiyle dil becerileri eğitim programı
açısından sözel alanda üstün olan öğrencilere bütüncül bir yapı sunulur (VanTasselBaska & Stambaugh, 2006).
145
1.4.2. Yabancı Dil Öğretimi
Her toplum kendi bireyleri arasında anlaşma sağlamak amacıyla dile
başvurur. Ancak her toplumun kullandığı dil aynı değildir. Çünkü diller “büyük
olasılıkla, bir kaynaktan çıktıktan sonra, giderek birbirlerinden uzaklaşmışlardır.
Farklı bölgelerde yaşayan insanlar, zamanla çeşitli diller türetmişledir” (Özkan,
2001: 15). Dolayısıyla yeryüzünde değişik toplumlar tarafından kullanılan çok sayıda
dil vardır. Toplumlar arasındaki böylesine muazzam bir dil çeşitliğine rağmen
insanlar asırlar boyu farklı sebeplerle (siyasi, ticari, askeri veya kültürel, bilimsel,
sanatsal) kendi dillerinin dışındaki dilleri de öğrenmeye çalışmışlardır.
Akadların İ.Ö. 2225’te Sümerlerin ülkesini ele geçirmesiyle iki ülke
arasındaki kültür alışverişinin başlaması sonucu Akadların, kendilerinden daha üstün
bir uygarlık olan Sümerlerin dilini öğrenmeye çalışmalarıyla başladığı düşünülen
yabancı dil öğrenme ihtiyacı (Hengirmen, 1997:3), dünyada meydana gelen
toplumsal ve bilimsel gelişmelere bağlı olarak gittikçe artmıştır. Toplumları oluşturan
bireylerin kendi dilleri dışında başka dilleri öğrenme gereksinimlerinde meydana
gelen değişiklikler doğrultusunda ise yabancı dil öğrenme yöntemleri çeşitlenerek
gelişmiştir. Özellikle “küreselleşme, Avrupa Birliği, dijital devrim gibi oluşumlar
yabancı dil öğrenme ve öğretme süreçlerini derinden” etkilemiştir.
Sürekli ve devamlı olarak yaygınlaşmasının sonucunda, İngilizce dünyada en
yaygın öğretilen yabancı dil olmuştur. Şu anda dünya iletişiminde baskın bir
pozisyona sahiptir. İngilizceyi konuşanlar sadece bir coğrafi alanla kısıtlı değildir.
İngilizce 20.yüzyılın ‘’lingua franca’sı’’ olmuştur. Öyleki herhangi bir okuma yazma
bilen eğitimli birey İngilizceyi bilmiyorsa çoğu fırsattan mahrum bırakılmaktadır
(Burchfield, 1985 Akt: Can, 2006). İngilizceyi kullananların sayısal profili çok
etkileyicidir ki, 800 milyon insandan bahsedilmektedir ve bunların %57’sinin ana dili
İngilizce değildir (Strevens, 1992) ve daha iyimser bir şekle göre ise iki milyar
kullanıcının olduğudur (Akt: Can, 2006).
146
Sıklaşan kişilerarası ve uluslararası ilişkiler, gelişen iletişim ve karmaşıklaşan
dünya bireylerin yeni anlayışlar geliştirmelerini zorunlu kılmaktadır. Bu yeni
dünyada bireylerin yeni anlayışlar geliştirmesini sağlayacak ve yaşamlarını
kolaylaştıracak bir etken de bu yeni dünyanın özelliklerini taşıyan çağdaş eğitim
düzenlemeleri olacaktır. Uluslar arasındaki mesafelerin azalması ve bireyler
arasındaki ilişkilerin karmaşıklaşması, dünyayı çeşitli uluslarlardan bireylerin
kolaylıkla ilişki kurduğu ve bir araya geldiği küresel bir köy haline dönüştürmüştür.
Bu küresel köy içinde bireysel ilişkileri daha da sağlamlaştıracak etkili bir yabancı dil
eğitimine gereksinim vardır. Yabancı dil eğitimi, yeni dünyanın yeni özellikleri olan
dünyadaki çeşitliliğe saygıyı ve kültürlerarası hoşgörüyü geliştirmek için önemli bir
araçtır (Can, 2006).
Yabancı dil öğretimi bir çocuğa o dilde iletişimi öğretmenin yanında,
başkalarını anlama ve hoşgörülü davranmayı öğretme konusunda kullanışlıdır.
Yabancı dil, ayrıca çocuğa kendi diline ilişkin de çok şey öğretir ve kendi ana dilinde
de iletişimini, dilbilgisini ve kullanımını geliştirir (Harrison & Guymon, 1975; Akt:
Black, 1984).
Bu sebepledir ki, farklı dönemlerde İngilizceyi öğretme ve öğrenmeye yönelik
farklı yaklaşım, yöntem ve teknikler ortaya çıkmıştır. Son yüzyılın en iyi yaklaşım ve
yöntemlerini sıralamak gerekirse:
 Grammar Translation Method (1800-1900)
 Direct Method (1980-1930)
 Structural Method (1930-1960)
 Reading Method (1920-1950)
 Audiolingual Method (1950-1970)
 Situational Method (1950-1970)
 Communicative Approach (1970-......)
“Communicative Approach” yani iletişimsel yaklaşım etkileşimsel görüşe
dayanan bir yaklaşımdır. Rivers (1987) dil öğretiminde etkileşimsel bakış açısını şu
147
şekilde tarif etmektedir: Öğrenciler dikkatleri otantik mesajları almaya ve iletmeye
odaklandığında dili kullanmada daha kolaylık yaşamaktadırlar. Yani mesajın her iki
kişinin de ilgisini çeken bilgiyi içermesi önemlidir. Etkileşimsel görüş aynı zamanda
dinleme ve konuşma becerileri ile olduğu kadar okuma ve yazma ile de bağlantılıdr.
Görev Odaklı Dil Öğretimi, NLP,
İşbirikli Dil Öğrenimi ve İçerik Odaklı Dil
Öğretimi etkileşimsel görüşe ve yapılandırmacılığa dayanan yöntemlerdir (Richards
and Rodgers, 2001).
Yapılandırmacılık kuramı yabancı dil eğitimine sınıf içi uygulamaları
dilbilgisi odaklı olmaktan kurtaracak uygulamalarla destek olabilir. Özellikle yabancı
dilde söylem ve bağlam farkındalığı kazanma, anlatı öğretimi, sözcük, dilbilgisi,
okuma, dinleme ve konuşma becerilerine dönük bütüncül bir bakış açısı geliştirme,
bu becerilerde önemli olanın strateji geliştirmek olduğu anlayışını yerleştirmek,
sonuç odaklılıktan sıyrılıp süreç odaklılık fikrini benimsemek gibi uygulamalarla
yabancı dil eğitimini zenginleştirebilir (Can, 2006).
Yapılandırmacılık kuramına baktığımızda, tek doğru cevaplı, tek yönlü ve tek
bakış açılı öğrenme kuramları yerine, çok yönlü bakış açısının, bir sorunun birden
çok cevabı olabileceği düşüncesinin hâkim olduğu görülür. Yapılandırmacılık kuramı
birdenbire ortaya çıkan bir kuram değildir, bir çok araştırmacının gözlemleri,
deneyleri, görüş ve araştırmaları yoluyla, bilişsel ve gelişimsel ruhbilimin
gelişmesiyle bilimsel alanda yer edinmiştir. Yapılandırmacılık kuramının en önemli
ilkesi insanların kendi anlayışlarını etkin bir şekilde oluşturdukları şeklindedir.
Yaplandırmacılık kuramının temelini oluşturan ilkeler aşağıda özetlenmiştir:
 Bilgi, reflektif (yansıtmalı) soyutlama süreciyle oluşturulur.
 Öğrenenler/Bireyler kendi anlayışlarını oluştururlar.
 Öğrenendeki/Bireylerdeki bilişsel şemalar öğrenme sürecini kolaylaştırır.
 Öğrenendeki/Bireylerdeki bilişsel yapılar ve şemalar sürekli bir gelişim süreci
içerisindedir.
 Öğrenme anlıksal anlamaya bağlıdır.
 Öğrenme toplumsal etkileşimle desteklenir.
148
 Anlamlı öğrenme gerçek öğrenme etkinlikleri/görevleri sonucu gerçekleşir.
(Eggen & Kauchak, 2001:294).
Yapılandırmacı öğretim, öğrencilerin en iyi keşfetme yoluyla ve aktif bir
şekilde öğrendiği inancına dayanır. Kitaplar yerine somut materyallerin kullanımı,
öğrencilerin düşünmeye cesaretlendirilmessi ve bilgileri ezberleyip, aktarmak yerine
açıklamaları görüşüne dayanır. Eğitim temalara, kavramlara ve bunların arasındaki
ilişkiyi merkeze alarak oluşturur (Checkley, 2003).
Her ne kadar günümüz dil öğretiminde oluşturmacılığa dayanan, İşbirlikçi
Öğrenme, İçerik Odaklı Öğrenme ve Görev Odaklı Öğrenme gibi öğrenme
tasarımları yer alsa da, bu tasarımlar yabancı dil derslerinde tek tek kullanılmakata
olup, öğrencilerin farklılaşan ihtiyaçlarına yanıt vermede eksik kalmaktadırlar.
Özellikle kendi içinde bile özellikleri farklılaşabilen bir grup olan üstün zekâlılar
için, tek bir dil öğretimi tasarımının kullanılması böyle bir grubun ihtiyaçlarına cevap
vermede zorlanacaktır. Bu sebeple bu çalışmada yapılandırmacılık kuramına dayanan
“farklılaştırma prensiplerine” göre bir yabancı dil ders tasarımı oluşturulmuştur.
1.4.2.1.
Üstün Zekâlılarda Yabancı Dil Öğretimi
Üstün zekâlı, yetenekli öğrenciler, tanılanmaları, ihtiyaçları ve okul yaşantıları son
yıllarda çoğu araştırmanın merkezindedir (Colangelo & Davis, 1997; Akt: Nikolova
& Taylor,2003). Çoğu araştırmacı üstün zekâlı çocuklar için farklılaştırmanın,
niteliksel
ve
niceliksel
düşünmemektedir.
olarak
tam
VanTassel-Baska’nın
anlamıyla
(1988)
elde
belittiği
edilebilir
gibi,
olduğunu
üstün
zekâlı
öğrencilere birkaç yabancı dilde eğitim müfredatının ilk yıllarından itibaren uzmanlık
edinebilme fırsatı verilmelidir. Bu onların potansiyellerini gerçekleştirmelerine
yardımcı olacak ve ayrıca ihtiyaç duyulan yabancı dillerde yetenekli liderlerin de
yetiştirilmesini sağlayacaktır. Bu liderler daha küresel bir ekonomide uluslarası
market bağlamında daha çok rekabet edebilecekler. Bunu yapabilmek için yabancı dil
sınıfında üstün yetenekli çocuklara özel çok çeşitli etkinlikler sağlanmalıdır (Akt:
Nikolova & Taylor, 2003).
149
Yabancı dil derslerinin çok yakından incelenmesine gerek yoktur ki; yabancı
dile ilişkin evrensel olarak kabul edilmiş bazı kanaatlar vardırki; Bunlar,
 Yabancı dil zordur.
 Çok fazla tekrar yapmak gerekir bu sebeple sıkıcıdır.
 Karmaşıktır bu sebeple öğrenilmesi çok zaman alır.
 En iyi ezberleyerek öğrenilir ve Bloom tarafından ortaya konan düşünme
süreçlerine çok az yer verilir.
Oysaki yabancı dil öğretimi, çocuklara yeni fikirler üretmeyi, düşünmeyi ve
problem çözme becerilerini öğretmek içinde müthiş bir araçtır (Feldhusen & Kolloff,
1978: Feldhusen& Wyman, 1980; Akt: Black, 1984).
Tıpkı üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin genel anlamda tanılamalarında
olduğu gibi, dilsel açıdan üstün zekâlı ve yeteneklilerin belirlenmesi de ne kolaydır
ne de üzerinde tam olarak anlaşılmaya varılmış bir konudur. Gerçekte bazı
akademisyenler, dilsel üstünlüğe genel zekâdan birçok özelliğin aktarıldığını
düşünmektedir. Garfinkel ve Prentice (1985), bu en önemli özelliklerin çok fazla
miktarda bilgiyle ilişki kurma yeteneği, sıradışı hafızaya sahip olma özelliği, ileri
düzeyde kavrama, üst düzeyde dil gelişimi ve sözel yetenek, sıradışı bilgiyi işleme
nitelikleri, esnek ve hızlı düşünme süreçleri, soyut düşünme, özgünlük ve amaca
odaklı sürekli sergilenen davranış olduğunu belirtmektedirler. Bunun yanında, dil
ediniminde özellikle yetenekli olan bireylere ait bir dizi özelliği ileri sürmektedir
(Bartz, 1982). Bunlar alanda bağımsızlık sergileme, belirsizliğe toleranslı olma,
dengeli biçimde genelleme yapma, dışa dönüklük, üstbilişsel farkındalık, risk alma,
iyi tahmin etme startejileri, yabancı dil öğrenmeye karşı aktif yaklaşım, hem anlama
hem de şekle dikkat etme, yeni dile erken ve kolay uyum sağlama ve empati
özellikleridir (Akt: Nikolova & Taylor, 2003).
Bu çalışmada üstün zekâlı örneklemimizi belirlemede pragmatik bir yaklaşım
kullanarak, üstünlüğün tanılanmasında dilsel yetenekten daha çok üstün zekâ ve
150
genel akademik yetenek ölçüt olarak kabul edilmiştir. Bahsedildiği üzere, üst düzey
dilsel yeteneğin üstün genel akademik yeteneğe bağlı olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
İleri düzeydeki sözel yetenek, bu bireylerdeki var olan kalıtsal üst düzey
düşünme becerileri ve öğrenmeye olan eğilim, yabancı dillerde de hızlı bir şekilde
beceri gelişimi için üst düzey bir öğrenme potansiyelinin olabileceğini ortaya
koymaktadır. Hayes ve diğerleri (1998), örneğin, dil yeteneği ile öğrenme yeteneği
arasında çok güçlü bir bağlantı olduğunu belirtmişlerdir. Deveau’nun (2006) ortaya
koyduğu gibi üstün yetenekli öğrenciler yabancı dili hipotez oluştururken ve analiz
etmede ve onu diğer dillerle karşılaştırmada bu üstün yeteneklerini kullanmaktadırlar
(Okan ve Işpınar, 2009).
Sawyer et. al. (2010) üniversitede okuyan ve üstün zekâlı olarak tanılanmış
öğrencilerin yabancı dil eğilimi, tutumu, özellikleri ve başarısını karşılaştırdığı
çalışmada üstün öğrencilerin yabancı dil eğilimi ve tutumunun normallerden daha
yüksek olduğunu bulmuştur. Onwuegbuzie, Bailey ve Daley (2000) akademik başarı
ile (GPA), ikinci dil öğrenimi başarısı arasında ortalama bir ilişki bulmuşlardır. MidSouth bölgesinde 184 tane yabancı dil kursuna kayıtlı üniversite öğrencisi üzerinde
yaptıkları araştırmaya dayanarak, araştırmacılar genel akademik başarının yabancı
dildeki başarının %11,5’ini yordadığını bulmuşlardur (Akt: Bain, 2010).
Okan ve Işpınar tarafından (2009) yapılan ve üstün zekâlı ve yetenekli
öğrencilerin yabancı dil olarak İngilizce öğrenmeye yönelik algılarının araştırıldığı
çalışmada, BİLSEM’de öğrenim gören ve yaşları 10-12 arasında değişen, 105 üstün
zekâlı ve yetenekli öğrenci üzerinde çalışılmıştır. Katılımcıların çok büyük bir kısmı
İngilizceyi zor bulmamakla birlikte, İngilizceyi sevdiklerini ve İngilizcenin ilerki
yaşamlarında kullanışlı olabileceğine inandıklarını belirtmişlerdir. Yine büyük
çoğunluk, %99’luk kısım İngilizcenin zaman kaybı olduğu fikrine katılmamakta ve
İngilizceyi eğlenceli bulduklarını belirtmişlerdir.
151
Üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için bir yabancı dil öğretim programı
hazırlamak zorlayıcı bir iştir (Allen, 1992). Alanyazında yabancı dil eğitimini üstün
zekâlı öğrencilere onlara uygun hale getirmek için farklı yollar belirtmektedir. Birinci
sırada, çoğu yazar yabancı dil öğretimine erken başlamanın uygun bir yaklaşım
olduğunu düşünmektedir (Allen, 1992: Garfinkel & Prentice, 1985: Long, 1990:
VanTassel-Baska, 1987; Akt: Nikolova & Taylor, 2003). Avrupadaki eğitimsel
uygulamalara paralel olarak, lisede iki dilin öğrenilmesi desteklenmektedir
(VanTassel Baska). Daha hızlı ilerleme, bağımsız çalışma ve yoğunlaştırılmış
müfredat gibi öneriler denenebilecek başka olasılıklardır (Bartz, 1982: Carlson, 1982:
Garfinkel & Prentice: VanTassel-Baska; Wielkoszewski, 1992; Nikolova & Taylor,
2003) Fakat bu seçeneklerin biri veya diğeri, hangisi seçilirse seçilsin, müfredat
sadece niceliksel olarak değil aynı zamanda niteliksel olarakta farklılaştırılmalıdır
(Allen, 1992).
1.4.2.1.1. Üstün Zekâlı Bireylerin Özellikleri ve Yabancı Dil Öğretimi
Feldhusen (1979; Akt: Black, 1984) üstün çocuklara her zaman derslerin daha
hızlı bir şekilde öğretilmesi gerektiğini belirtmektedir. Üstün öğrencilerin olağanüstü
bir özelliği bilgi ediniminin hızlı olmasıdır (Dunn & Price, 1980: 35; Feldhusen &
Sokol, 1982: 51; Miller, 1980: 14; Scruggs & Cohn, 1983:171;Taylor, 1984: 52; Akt:
Cohan, 1986).
Scruggs ve Cohn, üstün çocuğu diğerlerinden ayırt etmeye yarayan en çarpıcı
özelliklerinin bilgiyi edinme ve hatırlama özelliği olduğunu açıklamaktadırlar (1983:
71; Akt: Cohan, 1986). Burada anahtar kelimeler hız ve hatırlamadır. Bu sebeple
Feldhusen ve Kollof (1978) üstünlerin müfredatının daha üst bilişsel düzeyde ve daha
iyi, daha zorlayıcı ve derin, bir şekilde öğretilmesi gerektiğini belirtmiştir ve
üstünlerin öğretmenlerinin öğrenciye en üst düzey potansiyeline ulaşması için
öğretmenlerin onlara yardım etmesi gerektiğini, ve oldukça etkileşimli bir şekilde
onlara dili öğretmeleri gerektiğini belirtmektedir (Feldhusen & Kolloff, 1978). İyi
organize edilmiş bir yabancı dil sınıfı bu ihtiyaçlara cevap vermelidir (Black, 1984).
152
Bunun dil öğretimindeki yansıması ise, sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklere
ilişkindir. Öncelikle sınıf içi etkinlikler öğrencileri sürekli zorlayacak ve motive
edecek, onların hızına uygun şekilde planlanmış etkinlikler olmalıdır. İkinci olarak ev
ödevleri, örneğin kelime çalışmaları genel yaş akranlarına göre daha kapsamlı
olmalıdır (Cohan, 1986).
Üstün öğrenciler ayrıca bağımsız birer düşünürdür (Bates, 1984: 691; Dunn &
Price, 1980: 33; Franks & Dolan, 1982: 174; Taylor, 1984: 52). Taylor bu özelliği,
bağımsız düşünme yetenekleri olarak şu şekilde ayrıntılandırır:
 Plan yapma becerisi sergiler,
 Organize etme becerisi sergiler,
 Üst düzey bilişsel işlevleri kullanma becerisi sergiler,
 Yargıda bulunma becerisi sergiler (1984: 52 Akt: Cohan, 1986).
Bunun sınıfa yansıması ise, müfredat ve etkinlikler yapılandırılırken, üstün
zekâlı bireylerin de fikrinin alınması veya da etkinliklere ilişkin seçme şansının
verilmesi olabilir. Planlama ve organizasyon becerileri ikinci dil öğreniminde üstün
başarı için gerekli bileşenlerdir, özellikle de dil öğrenmeye yeni başlayanlar için. Üst
düzey düşünme süreçlerini yönetme ve yargılama yetenekleri dil tüketiminden dil
üretimine geçmek, yani konuşma, yazma ve edebiyat analizi
için önemlidir.
Üstünlerin bu özellikleri bize üst düzey başarı amacının fark edilmesinde yardmcı
olacaktır (Cohan, 1986).
Üstün bireyler öğrenme görevinde devamlılık göstermede iyidirler (Dunn &
Price, 1980: 33-34; Farnks & Dolan, 1982: 173; Ricca, 1984: 123; Taylor, 1984: 52).
Bir problem ve yeni bir kavramı edinemediklerinde yenilmezler. Hatta bu özellik çok
farklı çevrelerden gelen bireylerin hepsinin sergilediği nadir özelliklerdendir. Frank
ve Dolan (1982: 173) farklı sosyal, cinsiyet, ırk ve ulustan gelen üstünlerin ortak
noktasını başladıkları işi devam ettirme ve azimli olma özellikleri olduğunu
belirtmişlerdir (Akt: Cohan, 1986). Nitekim Renzulli’de üstünlüğün üç halkalı
tanımında motivasyon üzerine özellikle vurgu yapmaktadır.
153
Motivasyon da üstün bir öğrenciyi belirlemede ve tanımlamada başka gerekli
bir bileşendir ve bu motivasyon özelliği öğrenci bireysel görevlerle uğraşırken, çok
boyutlu görevlerde, ve uzun süreli görevlerde çok önemlidir. Özellikle hızlandırılmış
ve tekrarın çok az düzeyde olduğu bir programda eğer öğrenci anlayana kadar bilgiyi
öğrenmez, sıralamaz ve birleştirmezse başarısızlık kaçınılmazdır (Cohan, 1986). Bu
noktada bu özelliğin sınıfa yansıması, öğrencilere üst düzey ödevler verilmesi ve
özellikle proje ödevleri verilmesi şeklinde olabilir.
Amaca yönelik davranış gösterme (Dunn & Price, 1980: 35) ve sorumluluk
sahibi olmaları üstünlerin literatürde üzerinde durulan başka özellikleridir (Ricca,
1984: 123; Akt: Cohan, 1986). Yabancı dil öğreniminde olması gereken, öğretmen
olmadan da öğrenmeye çok fazla zaman ayırmaktır. Bu özellikler hem sınıftaki
hızlandırılmış program için hem de sınıf dışı çalışmaları için önemlidir. Öğretmenler
ödev verirken üstünlerin bu istekllik özelliklerini göz önüne alarak, ödevlerin geniş
ve derinlemesine olmasını sağlayabilirler. Örneğin hedef dilde verilen araştırma
görevleri, ikinci dile maruz kalınma zamanını arttırır ve sınıf dışında da bireysel
çalışmayı gerektirir. Bu sebeple araştırma projeleri öğrenme hızını arttırdığı gbi
önceki öğrenilen bilgileri de pekiştirdiğinden ve üstün bireyin motivasyon ve amaca
odaklı çalışma özelliklerinden yararlandığı için kullanışlıdır.
Üstün öğrenciler soyutlama, belirsizliğe tolerans gösterme ve sezgi gibi
güçlere de sahiptir (Bates, 1984:591, Greenes, 1981:4, Miller, 1980:4; Sternberg,
1981: 88; Taylor, 1984: 55). Greenes onların iyi gelişmiş soyutlama yeteneklerinin,
sezgisel yeteneklerinin olduğunu ve yeni fikirleri keşfetmek için risk almaya istekli
olduklarını bildirmiştir (1981: 14). Bates’e (1984: 591) göre, üstünler belirsizliğe
karşı da toleranslıdır. Herşeyi sınıflandırmaya ihtiyaç duymamaktadırlar veya da bazı
problemlerin birden fazla çözüm yolu olduğu gerçeği onları rahatsız etmemektedir.
Bu özelliğin önemi yabancı dil için şudur ki; üstünler okurken kelimelerden
ziyade fikirleri okumaktadırlar, normaller ise bireysel kelimeleri veya kelime
gruplarını okumaya eğilimlidirler. Üstünler kelimelerin anlamlarını bağlamdan,
154
parçadan çıkarabilir ve diğer öğrencilerin farketmediği fakat öğretmenin kullandığı
yeni iafedeleri fark edebilir (Carlson, 1981:388). Bu sebeple üstünlerin yabancı dil
öğretmenleri sadece tekrar, alıştırma gibi geleneksel yöntemleri kullanmamalıdır. Bu
yüzden de öğretmenlerin öğrencilerin özellikle de konuşmada bu risk alma isteğini
kapsayacak öğretim etkinlikleri hazırlamaları gerekmektedir (Cohan, 1986). Bu
noktada okuma parçaları metaforlar yani mecaz anlamlar içeren, analoji yani ilişkili
benzetmeler içeren, üst düzey kelimeler içeren bir biçimde sunulmalıdır. Bu noktada
hedef dile ilişkin deyimlerin, atasözlerin kullanımı da üstün zekâlılar için yararlı
olacaktır.
Üstünlerin son olarak başka bir özelliği de kendi yaş akranlarına göre daha
yetişkine bağlı motive olmalarıdır çünkü onlar kendilerinden büyüklerle olumlu
etkileşimlere girerler (Dorhaou, 1984: 122; Miller, 1980: 14; Ricca, 1984: 123,125).
Bu özellikleri onların farklı ilgi alanlarından ve dilde yaş akranlarına orana daha
üstün olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple onlar genelde bireysel
etkinliklere veya kendileri gibi üstünlerle olan etkinliklere ya da kendilerinden yaşca
büyük
olan
veya
yetişkinlerle,
öğretmenlerle
olan
etkinliklere
katılmaya
eğilimlidirler (Austin & Draper, 1981:131: Akt; Cohan, 1986). Bunun derse
yansıması ise, derslerin sınıf düzeyini temel alarak değil, bilgi düzeyini temel alarak
yapılması, böylelikle üstün öğrencinin kendinden büyük, bilgi anlamında eşit olan
veya daha bilgili bireylerle etkileşim kurması sağlanabilir.
Yabancı dil öğretim programı üstün zekâlıların özellikleriyle ilişkili olması
gerektiğini ve onların ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiğini savunan bir başka
araştırmacı, Allen (1992) üstün zekâlı öğrencilerin özelliklerini dört alanda
sınıflandırmakta ve bu özelliklere ilişkin içerik, süreç, ürün ve öğrenme ortamı
farklılaştırmasının nasıl yapılacağını açıklamaktadır. Üstün zekâlıların,
1. Dile ilişkin özelikleri,
2. Kavramsallaştırma özellikleri,
3. Sosyalleşme özellikleri,
155
4. Üreticilik özellikleri (Bartz, 1977) gibi farklı özelliklerinden dolayı bazı
ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır (Allen, 1992).
Dil özellikleri açısından, üstün zekâlı öğrenciler yüksek düzeyde sözeldir ve
ileri düzeyde kelime hazinesine sahiptir. Sınıf düzeyinin birkaç yıl üzerinde okurlar.
Bu yüzden okuma malzemeleri onların ilgilerine uygun olmalıdır. Öğrencinin
seviyesine uygun otantik okuma materyalleri seçilmelidir. Çünkü onlar dili yaratıcı
bir şekilde kullanırlar, dille oynarlar. Yaratıcı yazma için kendilerini özgürce ifade
edecekleri fırsatlara ihtiyaç duyarlar. En başlangıçtaki yabancı dil öğrencileri bile
hedef dilde yaratıcı bir biçimde yazmak için cesaretlendirilmelidir. Araştırma
becerilerinin güçlendirilmesi ihtiyacından dolayı onlara bağımsız çalışma projeleri
verilmelidir. Böylece öğrenciler sınıfta işlenen konuları daha ileri düzeyde öğrenir ve
kültürel konuları araştırırlar (Allen, 1992).
Açık uçlu ve çoklu sonuca götüren öğretim startejilerine olan ihtiyaç ise üstün
öğrencilerin kavramsallaştırma özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Onlar kolaylıkla
neden sonuç ilişkilerini görebilirler. Çok iyi gözlemcidirler ve bilgileri çok çabuk
öğrenir ve hatırlarlar. Sembolleri yaratıcı bir şekilde kullanırlar. Bu yüzden tekrar
aktivitelerine normal öğrencilere göre daha az zaman harcanmalıdır. Bunun yerine
doğal araştırmacılıklarını tatmin edebilmeleri için araştıırma ve sorgulama fırsatları
sunulmalıdır. Ayrıca özel projeler yoluyla kendilerinin keşfedeceği fırsatlar
sunulmalıdır (Allen, 1992).
Üstün öğrenciler arkadaş canlısı olma ve dışadönüklük gibi belli sosyal
özelliklere sahiplerdir. Genellikle diğer insanlara açıktırlar ve gelişmiş bir mizah
yetenekleri vardır. Bu yüzden liderdirler. Fakat yinede onlara grup çalışmalarında
farklı rollerde verilmelidir. Her zaman lider olmak onların özel ihtiyaçlarını
karşılamayabilir (Allen, 1992).
Dördüncü alan üreticilik özellikleridir. Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda
üstünler üreticidir. Bu yüzden kendilerini hem fiziksel hem de zihinsel olarak ifade
edebilecekleri etkinliklere ihtiyaçları vardır. Üstün öğrenciler üst düzey standartlara
156
sahiptir ve uzun süreli bir dikkate sahiptir. Öğrenmeye olan motivasyonları güçlüdür.
Özel projeler onların bireysel ilgilerini devam ettirmelerini ve araştırma ve diğer
alanlarda becerilerini tamamen geliştirmelerini sağlayabilir. Burada tüm üstünlerin
bu özelliklere sahip olmayabileceğini bilmek önemlidir. Bu özellikler genel anlamda
yönlendirici olmaları açısından sunulmuşlardır. Müfredat hazırlanırken üstünlerin
çok farklı ve değişken özelliklerine ilişkin ihtiyaçlarını cevap verebilmek adına
esneklik olmazsa olmaz şarttır (Allen, 1992).
Tüm bunların dışında niteliksel bir öğretim için, üstünlerin bu özelliklerini ve
ihtiyaçlarını dikkate alan müfradat uyarlamaları yapılmalıdır. Eğitimciler içeriği,
süreci, ürünü ve öğrenme ortamını uyarlayarak farklaştırma yapabilirler (Maker,
1982).
Üstün zekâlı öğrenciler için yabancı dil sadece niceliksel olarak değil
niteliksel olarakta farklılaştırılmalıdır. Müfredat dilsel açıdan üstün öğrencilerin, dil
özelliklerini, kavramsallaştırma özelliklerini, sosyalleşme özelliklerini ve üreticilik
özelliklerini de düşünerek geliştirilmelidir. İçerik, süreç ürün ve öğrenme ortamının
uyarlamaları üstünlerin özelliklerinden kaynaklanan ihtiyaçlarına cevap verecek
şekilde uyarlanmalıdır (Allen, 1992).
İçerik uyarlamaları, temel becerilerde maksimum başarıyı sağlamalıdır. İçerik
soyut karmaşık ve disiplinlerarası olmalıdır. İçeriğin organizasyonu üstün
öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap vermelidir. Çeşitlilik olmalıdır. Odak noktası
insanlar olmalıdır. Süreç uyarlamaları, hızı ve sınırlı tekrar alıştırmalarını içermelidir.
Iraksak ve açık uçlu startejiler üstünlerin ihtiyaçlarına cevap verir. Üst düzey
düşünme becerilerine vurgu yapılmalıdır. Bloomun taksonomisi veya alanın
taksonomisi üst düzey düşünme süreçlerini öğretmede kullanışlı aletler olabilirler.
Üst düzey düşünme becerilerine dayalı performans hedefleri ve öğrenme etkinlikleri
üst düzey düşünme becerilerine yol açar. Başka bir süreç uyarlaması da seçme şansı
vermedir.
157
Ürün uyarlaması, üzerinde durulması gereken dört önemli konu vardır. Ürün
gerçek problemler üzerinde oluşturularak gerçek kişilere sunulmalıdır. Ürün var olan
bilginin aktarımını içermelidir. Ürün projenin hazırlandığı kişiler tarafından ve
öğrencilerin kendileri tarafından değerendirilmelidir.
Öğrenme ortamında öğrencilerin sınıf tarafından kabul edildiklerini bilmeleri
önemlidir. Sınıfta ıraksak düşünme ve yaratıcılık övülmeldir. Bağımsızlık
desteklenmelidir. Sınıf öğrenci merkezli olmalıdır ve hareketliliğe izin vermelidir.
Bir yabancı dil sınıfı, dili anlamlı kılmalı ve kişiselleştirmelidir (Allen, 1992).
Üstünlere yönelik bir müfredatta, hepsinden öte onların tüm üst düzey
düşünme süreçlerini harekete geçirmelidir, yaratıcılık, orjinallik ve bilişsel olgunluk
gibi ve onların Bloom’un en üst seviyelerinde çalışmalarına “sentez ve
değerlendirme” imkân vermelidir (Allen, 1992; Garfinkel & Prentice, 1985). Bu
ihtiyaçlara cevap veren etkinlikleri kapsayan ve zorlayıcı programlar literatürde tarif
edilmiştir (Allen; Bartz, 1982; Garfinkel, Allen& Neuhart Prtichett, 1993;
Garfinkel& Prentice; Pouwels, 1988). Bunlar üstün yetenekliler için birkaç dile
maruz kaldıkları yaz kamplarını, otantik okuma parçalarının kullanımını, hedef dile
erken maruz kalmayı ve ana dil kullanıcıları ile iletişimi içermektedir. Garfinkel ve
Prentice tarafından yapılan önemli bir öneride ‘’üstün yetenekli öğrencilerin kendi
öğrenme materyallerini üretmeleridir, böylece Bloom’un taksonomisinin en üst
düzey hedefi olan ‘’sentez’’ gerçekleştrilecektir. Bu öğrenme materyalleri bilgisayar
dosyalarnda saklanarak daha sonra diğer öğrenciler tarafından kullanılabilir
(Nikolova& Taylor, 2003).
1.4.2.1.2. Üstün Zekâlı Bireylerin Öğrenme Stilleri ve Yabancı Dil Öğretimi
Cohan (1986) üstünlerin farklı öğrenme özelliğinin yanında, normal guruba
göre farklı öğrenme tercihlerine de sahip olduklarını belirtmektedir. Yabancı dil
öğretiminde üst düzey başarı ve öğrenci tatmini amaçlarına ulaşılması için onların bu
öğrenme tercihlerini dikkate alan tekniklerin uyarlanması veya farklılaştırılması
gerekmektedir.
158
Üstün öğrencilerin sergilediği önemli bir tercihsel farklılık “bağımsız
çalışmaya” verdikleri olumlu yanıttır (Bates, 1984,: 591; Dunn & Price, 1980: 35;
Ricca, 2984: 123; Stewart, 1981: 136). Normal öğrenciler daha çok yapılandırılmış
etkinliklere, iki kişi odaklı öğrenmeye, birkaç farklı yolla öğrenmeye, işitsel
öğrenmeye, hareketliliğe ve otoriteyi temsil eden birisiyle öğrenmeye ihtiyaç
duyarken ve bu şekilde öğrenmeyi tercih ederken (Ricca, 1984:123) üstünler yanlız
başına öğrenmekten yanalardır.
Her ne kadar ikinci dil öğrenimi iletişim ve etkileşime dayalı olsa da, program
hızlandırılarak ve yaplandırılmış tekrarı sınırlayarak, öğrencilere ihtiyacı olan
bağımsız çalışma zamanı verilebilir. Örneğin normal sınıflarda, kelime öğretimi ve
kelimelerin pekiştirilmesi için çok fazla zaman ayrılırken, üstün sınıflarında kelime
öğretiminin çoğunluğu öğrencinin sorumluluğuna bırakılarak, bu zaman öğrenmeye
ve yeni yapıların kullanımına ayrılabilir. Çünkü kelime öğrenimi alt düzey düşünme
süreçlerini gerektirdiği için üstün öğrenciye sıkıcı gelebilmektedir. Fakat kelime
öğretimi gerekli bir görevdir ve eğer öğretmenler ve öğrenciler birlikte günlük süreci
kullanan ve eski kelimelerin pekiştirilmesini sağlayan, diğer sınıf etkileşimlerinden
bağımsız bir sistem yaratırlarsa kelime öğretimi çok daha memnun edici hale
gelecektir.
Buna ek olarak normal öğrenciler düz anlatım ve grup projeleriyle çalışmayı
tercih ederken üstünler tartışma etkinliklerini tercih etmektedirler (Bates, 1984: 591;
Stewart, 1981:136). Stewart normal grup, daha yapılandırılmış eğitimsel yöntemleri
tercih ederken, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin bağımsızlığı sağlayan bağımsız
çalışma, tartışma gibi etkinliklere karşı açık bir tercihte bulunduklarını çıkarmıştır
(Stewart, 1981: 137). Bu tartışma etkinliklerinin tercihi ve öğrenmede risk alma
özelliği yabancı dil öğretiminde üstün zekâlı öğrenciler için olumlu sonuçlar
doğurmaktadır. Özellikle de ikinci dili öğrenenlerde konuşmada ortaya çıkan yüksek
anksiyete düzeyinin üstünlerde düşük olması veya da olmaması bakımından
tartışmalar oldukça önemlidir.
159
Genelde normal öğrencilerin sıklıkla yaşadıkları korkulardan birisi “ farklı ses
ve kelimeleri telaffuz edememe” korkusu, “yeni dildeki soruları anlamama ve cevap
verememe korkusu” ve “akranların dalga geçmesi veya eleştirilme” korkusudur
(McCoy, 1979: 185). Üstün bireyler sezgisel güçlerine dayanarak risk alan ve
tartışma etkinliklerine katılmayı tercih eden bireylerdir. Bu sebeple yabancı dil
öğretiminde konuşma becerilerini kullanmada başarı ve öğrenci tatminini sağlama
konusunda en iyi hedef kitledir. Bu yüzden öğretmen iletişim için fırsat sunmalı ve
öğrencilerin birbirilerinden hem hatalarına hem de başarılarına ilişkin dönütler
almalarını sağlamalıdır.
Üstün zekâlı bireyler öğrenme görevlerinde ayrıca esneklik ve seçmeli
görevler sunulmasını tercih ederler (Bates, 1984:591; Dunn & Price, 1980: 33-34;
Greenes, 1981: 15, Miller, 1980: 15; Ricca, 1984: 125-126). Miller (1980) bu
tercihleri şu şekilde açıklamaktadır: Onlar geleneksel bilgi edinme yönemleriyle
zaman harcamak istememektedir çünkü o bilgileri zaten öğrenmiştir. Bunun yerine
yeni fikirlerin peşinden koşmak ister ve sınıftaki arkadaşlarının ve öğretmenlerinin
neden sınıfta bu fikirleri tartışmadıklarını anlamaz. Başka bir deyişle, üstünler bir
ders planı kullanılmasını saçma bulur çünkü ders planları yaratıcılığı bastırmakta ve
üstün öğrenci de bunun olmaması için elinden gelenin en iyisini yapmaya
çalışmaktadır.
Öğretmen için özel hızlandırılmış bir dil öğretim programında yabancı dil
öğretiminin kendi var olan çerçevesi içine esnekliği ve kendi seçtiği etkinlik
tercihlerini yerleştirmek zor olacaktır. Yabancı dil kurallarıyla uyumlu bir biçimde
öğretilmeli ve sıralı bir yapı takip edilmelidir. Üstelik hızlandırılmış programlarda,
hedeflerin ulusal eğitim hedefleriyle de uyuşması gerekmektedir. Yine de esneklik ve
seçmelilik tartışma konuları, yazma konuları veya kültüre ilişkin konularda,
öğrencilerin yönettiği tartışmalarda, sınıf zenginleştirme etkinliklerinde ve yabancı
dil kulubu etkinliklerinde yer verilebilir. Her üstün öğrencinin ihtiyacını ve öğrenme
tercihine cevap vermek mümkün olmayabilir, fakat üstünler için özel programlar
onların bu kendilerine özgü özellikleri düşünülerek oluşturulmalıdır.
160
Üstün öğrenciler dokunsal ve gerçek yaşam etkinliklerine yönelik bir tercihte
bulunurlar (Bates, 1984: 591; Dunn & Price: 34; Ricca, 1984: 123). Dunn ve Price’ın
çalışması üstün öğrencilerin “dokunsal ve kinestetik yolla öğrendiklerini” buna
rağmen normallerin dokunsal ve kinestetik öğrenmeyi daha az tercih ettiklerini ve
üstünlerden daha çok işitsel öğrenmeyi tercih ettiklerini ortaya koymuştur (Dunn &
Price, 1980: 34). Bu tercihi aktif bir şekilde konuya yerleştirebilmek içinn, Dunn ve
Price öğrenme halkaları, görev kartları, elektrobordlar ve vücut oyunları gibi
kaynakların kullanılmasını önermektedirler (Dunn & Price, 1980: 35). Rica, öğreten
oyunları (1984: 126), Stewart ise tartışmayı (1981: 136) önermektedir.
Bu öğrenme tercihinin yabancı dil eğitimindeki sonucuna bakıldığında
üstünlerin bu tercihinin ikinci dil ediniminin doğasına dokunduğudur. Aktif katılım
tüm dil becerilerinin, okuma, yazma, anlama ve konuşma geliştirilmesi için çekirdeği
oluşturmaktadır. Dokunsal ve gerçek yaşama ilişkin etkinlikler hayal kurma yoluyla,
bedeni kullanmadan, farklı kültürelrin alışkanlıklarını canlandırmaya kadar olan
üretimleri içerebilmektedir ve bu deneyimler hem hızlandırma hem de zenginleştirme
düzeylerinde geliştirilebilir.
Üstünlerin başka bir öğrenme tercihi resmi sınıf ortamının oluşturulmasıdır
(Bates, 1984: 591; Dunn & Price, 1980: 34-35). Her ne kadar bu tercih başlangıçta
üstünlerin esneklik ve bağımsızlık istekleriyle uyuşmuyor gibi görünse de, Dunn ve
Price (1980) resmi sınıf ortamı tercih etme sebebinin onların başarıya odaklı olmaları
ve resmi olmayan ortamın akran grupları, hareketlilik ve ses gibi uyarıcılarla
dağıldığını düşünmeleri olabileceğini ileri sürmektedir (35). Üstünlerin yabancı dil
öğretmeni için bu fiziksel çevrenin öğrenmeyi sağlayacak çekiciliğe sahip olması,
fakat konsantrasyonu dağıtmaması gerektiğinin altını çizmektedir. Sınıf çalışılan
dilin ve kültürün atmosferini yansıtmalıdır. Sakinlik ve durağanlık içermelidir.
Sonuç olarak, belirli öğrenme stillerine üstün öğrencilerin olumusuz yanıt
verdiklerini belirtmek önemlidir. Genel öğrencilerin aksine üstünler, düz anlatım ve
işitsel öğrenmeye karşı düşük tolerans gösterirler (Bates, 1984: 591; Dunn & Price,
1980: 35, Ricca, 1984: 126).
161
Yabancı dil öğretiminde bir yöntem olarak düz anlatım yöntemi, genelde dil
yapısının kurallarının anlatımında ve edebiyat etkinliklerinin başlangıcında
kullanılmaktadır. Bu vurgudan dolayı yabancı dil öğretmenleri dil yapsının
kurallarını anlatırken, çok kısa açıklamalar yaparak, kavramın esasını veren kısa
cümlelerle anlatım yapmalıdırlar. Üstelik işitsel öğrenme içinse marketlerde tüm
seviyelerde dil öğrenimine uygun kasetler ve videolar mevcuttur. Üstünlerin işitsel
öğrenmeye olumsuz yanıt verdikleri bilgisiyle, öğretmen bunu programlarda
kullanırken çok dikkatli olmalı ve eğitimsel hedeflerinin içinde mutlaka aktif katılım
ve etkileşim yer almalıdır.
Etkinliklerin üstün zekâlı öğrenci profiline uyup uymadığına karar verirken,
tedbiri elden bırakmak gerekir. Eğitimciler unutmamalıdırlar ki, bahsedilen tüm
özellikler veya öğrenme tercihlerinin hepsi tüm üstün bireylere uymayabilmektedir.
Passow (1981: 9), üstün bireylerin özelliklerine ilişkin çoğu uzun ve detaylı birçok
liste bulunduğunu belirtmektedir. Açıkçası, üstüm olarak tanılanan tüm bireyler
bahsedilen tüm bilişsel, duyuşsal, fiziksel ve sezgisel özelliklere sahip olmayabilirler.
Bir çocuktaki tek bir özellik te özel bir yeteneğin göstergesi olabilir. Üstün
zekâlıların bütün özellikleri, tüm üstün zekâlı bireylerde bulunmayabilir.
Bu yüzden üstünlerin yabancı dil öğretmenlerinin bu bireysel farklılıklara
duyarlı olması gerekmektedir. Sahnedeki konuşma etkinliklerinde risk alma
özelliğine sahip olmayanların cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Ve aynı şekilde
başarısızlık korkusu duyanların ve işi devam ettirme özelliğine sahip olmayanların da
desteklenmesi gerekmektedir.
1.4.2.1.3. Üstün Zekâlı Bireylerin Yabancı Dil Öğretmeni Özellikleri
Üstün zekâlı bireylerle çalışacak öğretmenlerin farklı olması gerektiği üzere,
onlarla çalışacak yabancı dil öğretmenlerinin de farklı olması gerekmektedir.
Geleneksel bir öğretmen yapısının dışında, entellektüel, esnek, yaratıcı, samimi ve
coşkulu öğretmenler genelde üstünlerin tercih ettiği öğretmen tipidir.
162
Öğretmen kolaylaştırıcı olmalıdır. Etkinlikler ve sınıf atmosferi öğrenci
merkezli olmalıdır. Odak nokta öğretmenin fikilrerinden çok, öğrencilerin fikirleri
olmalıdır. Öğretmen az konuşmalıdır ve sınıf atmosferi bağımsızlığı desteklemelidir.
Öğretmen davranışlarında coşkulu olmalıdır (Allen, 1992).
Öğretmen kendisi de sürekli öğrenmelidir. Özellikle yabancı dil sınıfında
öğretmen, öğrencilere konuşmaktan veya öğrencilerle birlikte konuşmaktan
korkmamalıdır. Bu ortamda kitaptan öğretim çok az olmalıdır. Öğrencilerin iyi
modelleri taklit etmeye ihtiyacı vardır ve her ne kadar kabul görseler de hataların
kabul edilebilir olduğunu bilmeye ihtiyaçları vardır. Bu durumda öğretmen de o dili
öğretecek kadar akıcı bir İngilizceye sahip olmalıdır, hata yapabilecek ve o hatalı
düzeltebilecek kadar cesur olmalıdır. Öğrenciler bu derste deneyimsizlikten daha az
korkmalı ve konuşmaya istekli olmalıdırlar (Black, 1984).
Öğretmen ve öğretme metotları genç öğrenenler için birincil öneme sahiptir
bu yüzden Okan ve Işpınar
(2009) çalışmalarında üstün zekalı ve yetenekli
öğrencilere, yabancı dil öğretmenlerini sevip sevmediklerini sormuşlardır. 105
kişinin katıldığı çalışmada, öğretmenini sevmeyenlerin sayısı 13’tür. Katılımcılar,
öğretmen niteliklerinin onların motivasyonunu devam ettirmede oldukça önemli
olduğunu belirtmiştir.
Yabancı dil öğretmenleri belki de çoğu dersten daha çok, dilde sadece içeriği
sunan olmakla kalmayıp aynı zamanda
hem öğretmen-öğrenci hem de öğrenci
öğrenci etkileşimini başlatan bir dil modeli ortaya koyarlar. Bu altı çizilen yetişkinöğretmen iletişimine ilişkin özelliğe dayalı olarak, başarılı bir yabancı dil
öğretmeninin üstünler için özel bir programda motivasyonu devam ettirebilmesi için
öğrencilerle aynı zihinsel özelliklere sahip olması gerekmektedir.
İyi öğretim
becerileri tüm sınıflarda tüm çocuklar için gereklidir fakat üstünlerin sınıfında üst
düzey entellektüelite ve hızlandırma ana bileşenlerdir. Öğretmenler de bu becerilere
sahip olmayı gerektirmektedir (Cohan, 1986).
163
Üstünlerin tercih ettikleri öğretmen nitelikleri sıralandığında “üst düzey
entellektüe” birinci sırada yer almaktadır (Dorhaut, 1984: 122; Good & Brophy,
1980: 315). Diğer tercih ettikleri özellikler ise coşkulu ve mizah anlayışına sahip
öğretmenlerdir (Dorhaut, 1984: 122; Okan& Işpınar, 2009).
1.4.3. Yabancı Dil Öğretimi ve Eleştirel Düşünme
Eleştirel düşünme,
 Düşünmenin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyen,
 Onu daha gelişmiş bir hale sokabilen bir düşünme sanatıdır.
Öncelikle düşünürün eleştirel düşünmeyi gerçekleştirebilmesi için iyi bir
analitik düşünür ve değerlendirici düşünür olması gerekmektedir. Bu sebeple eleştirel
düşünmenin üç boyutu vardır: analitik, değerlendirici ve yaratıcı. Her ne kadar biz bu
işlemleri birbirinden ayrı düşünsekte uygulamada eğer diğer ikisinin etkili olmasını
istiyorsak üçü de yer almalıdır (Paul, 2004).
Facione (1990) Delphi raporunda eleştirel düşünmeyi ‘’bir ailede birbiri ile
sıkı ilişkiler içerisinde bulunan, üst düzey düşünme şekillerinden birisi’’ olarak
tanımlamaktadır. Örneğin problem çözme, karar verme ve yaratıcı düşünme gibi.
Eleştirel düşünme onun düşünmeyi parçalara ayırma özelliğinden ayrı
anlaşılamaz.
Eğer
düşüncenin
parçalarını
görebilirsek,
onları
daha
iyi
değerlendirebiliriz. Sonra bu parçaları değerlendirerek, düşünmemizi daha üst bir
düzeye çıkarırız- (eleştirel düşünmenin yaratıcı boyutu). Birisi değerlendirmek için
analiz eder, diğeri geliştirmek için değerlendirir.
Mcpeck (1981) eleştirel düşünmeyi, bir aktivitenin şüpheciliğin yansımasıyla
değerlendirmenin eğilimi ve becerisi olarak tanımlar (akt: Aral, 2005: 27). Eleştirel
düşünme herhangi bir şeyi kabul etmeden önce kanıt toplama ve onları kanıtlarla
destekleme durumudur (Hudgins ve Edelman, 1986: 333). Sternberg’e (1999: 46)
164
göre ise, eleştirel düşünme insanların problemleri çözmede kullandıkları zihinsel
süreçler, stratejiler ve de sunumlardır.
Eleştirel düşünme bireyin düşündüğü, problemleri keşfettiği, ilişkili bilgiyi
aradığı ve sorunları için karar verdiği bir süreçtir (Bean, 2011; Fisher, 2001).
Eleştirel düşünme, öğrenmeyi etkileyen bilişsel bir süreçtir (Pintrich, Smith, Garcia,
& McKeachie, 1991) ve öğrencilerin liderlik becerilerini, karar verme, yargılama
becerilerini geliştirmede gereklidir. Ayrıca uluslararası iş pazarında da rekabette bir
avantaj sağlar (Partnership for 21st Century Skills, 2011; Akt: Yang, Chuang, Li ve
Tseng, 2013).
Eleştirel Düşünme ve İngilizce iletişim kurma, 21.yüzyılın gerektirdiği iki
önemli ve gerekli beceridir. Öğretmenler ve araştırmacılar 21.yüzyılın becerilerini
öğrencilerin edinmesine ilişkin artan bir baskıyla yüz yüze gelmişlerdir ki bu
beceriler, yerel ve uluslararası dillerin kullanımında iyi olmayı ve üst düzey düşünme
becerilerinde iyi olmayı gerektirmektedir. Daha önce de bahsedildiği üzere
ülkemizde İngilizce öğretimine ilişkin bir takım sorunlar mevcuttur. Bu sorunların
nedenleri, 1.öncelikle İngilizcenin otantik olarak kullanılabileceği bir ortam
olmamasıdır. 2. İngilizce profesyonellik sınavlarının kelime ve dil bilgisine
dayanmasıdır (Yang, Chuang, Li ve Tseng, 2013).
Eleştirel düşünme 21.yy’da hem akademik hem de işle ilgili başarısıyla
doğrudan ilişkili olan üst düzey düşünme becerisidir. Bu sebeple eleştirel
düşünmenin etkili bir şekilde eğitime entegre edilmesi gerekmektedir (Yang,
Chuang, Li ve Tseng, 2013). Eğitimciler ayrıca eleştirel düşünmenin bileşen
süreçleri, becerileri ve yetenekleri ile de ilgilenmişlerdir. Siegel (1988) eleştirel
düşünmenin önemli bir dizi beceri ve yeteneği içerdiğini söyleyen ve eğitimin bunları
arttırmak ve desteklemek için çalışması gerektiğini ortaya koyan ilk filozoftur. Ona
göre eleştirel düşünme eğitimsel bir amaç olmalıdır. Bu şu anlama gelir ki, eleştirel
düşünme ne öğretileceği, nasıl öğretileceği ve eğitimsel etkinliklerin nasıl organize
edileceği, son olarak ta öğrencilerin eğitim ortamlarında nasıl davranacağı ile
ilgilidir.
165
İngilizce internet kullanıcıları arasında %27’lik oranla ve 565 milyon kişiyle
en çok kullanılan dildir ve online iletişimde İngilizce kullanılarak, dünyayla ve çok
büyük bir bilgi deposuyla bağlantı kurulmaktadır (Yang, Chuang, Li ve Tseng,
2013).
Genel olarak açıklamak gerekirse, eleştirel düşünme iki bileşeni içerir:
eleştirel düşünme becerileri ve duyuşsal bileşen: eleştirel düşünme mizacı. Eleştirel
düşünme becerileri, problem çözme ve karar vermenin arkasında yatan bilişsel
güçleri içerirken, eleştirel düşünme
mizacı, eleştirel düşünme için içsel
motivasyondan oluşur. Eleştirel düşünme becerilerini ve mizacını oluşturabilmek için
Delphi
tekniği
altı
bilişsel
beceriyi
tanımlamaktadır:
yorumlama,
analiz,
değerlendirme, açıklama, çıkarım ve kendini düzenleme (Facione, 2007). Eleştirel
düşünme yapısı ise yedi elementten oluşur: araştırmacılık, doğruyu arama, analitik
olma, sistematik olma, kendine güven, açık fikirlilik ve bilişsel olgunluk (Yang,
Chuang, Li ve Tseng, 2013). Yabancı dil sınıfları zaten doğası itibariyle bu becerileri
geliştirmeye çalışır.
Eleştirel düşünme becerilerini ilk fark eden ve ortaya atan Edward Glaser’in
(1941:5) önerileri dünyaca kabul gören ve en sık kullanılan testi oluşturan listedir.
Ona göre eğitim ortamlarında kazandırılması gereken eleştirel düşünme becerileri:
 Problemi veya problemleri tanıma,
 Bu problemleri çözmek için işe yarar araçlar bulma,
 Uygun, ilişkili ve düzenli bilgi toplama,
 Belirgin olmayan varsayımları ve değerleri tanıma, seçme,
 Dili doğru, açık ve net bir şekilde kullanma ve kavrama,
 Bilgiyi yorumlama,
 Kanıtları değerlendirme ve ifadeleri değerlendirme,
 Bağlamlar arasındaki mantıksal ilişkilerin varlığını tanıma,
 Kesin, doğru sonuçlara ulaşma,
 Başkasının ulaştığı genellemeleri ve sonuçları test etme,
166
 Birinin inançlarını kendi deneyimlerine göre yapılandırma,
 Bir konu hakkında doğru yargılar oluşturma ve günlük hayatın kalitesini
arttırma (Akt: Yağcılar, 2010).
Eleştirel düşünme kurslarının savunucularından bir tanesi de Ennis’dir (1996).
Ennis’e göre bu süreç boyunca birçok farklı beceri uygulanabilir: gözlemleme,
çıkarımda bulunma, genelleme, usa vurma ve usa vurmayı değerlendirme. Bunun
yanında o eleştirel düşünme eğitim program için detaylı bir amaç listesi hazırlamıştır.
Ennise göre (1987:12-15) eleştirel bir düşünür yetiştirmek için aşağıda listelenen
yeteneklerin kapsandığı kapsayıcı bir eğitim programına ihtiyaç vardır:
 Soruya odaklanma,
 Argümanları tartışma,
 Netleştirmek veya daha iyi hale getirmek için soru sorma ve yanıtlama,
 Bir kaynağın güvenirliğini sorgulama,
 İnceleme ve inceleme raporlarını yargılama,
 Tümdengelim yapma ve tümdengelimi yargılama,
 Tümevarımda bulunma ve tümevarımı yargılama,
 Değer yargısında bulunma ve bunları yargılama,
 Terimleri tanımlama ve tanımları şekil, strateji ve içeriğe göre yargılama,
 Bahsedilmeyen varsayımları oluşturma,
 Öncülleri, sebepleri, varsayımları, durumları ve karşıt durumları düşünme ve
onlardan sonuç çıkarma özellikle de şüpheli oldukları veya karşı oldukları
konular hakkında (anlaşmazlığa yer vermeden),
 Bir karar verirken veya bir kararı savunurken diğer yetenekleri ve
alışkanlıkları mizaç özellikleri ile bütünleştirme,
 Duruma uygun sırada iş ve işlemleri gerçekleştirme,
 Hislere, bilgi düzeyine ve diğerlerinin derinliğine duyarlı olma,
 Tartışmada ve sunumda uygun sokratik stratejileri işe koşma, özellikle sözlü
konuşma ve yazmada.
167
Tüm bunlardan görülmektedir ki eleştirel düşünme zihinsel bir egzersizdir.
Mcpeck (1981:159) Ennis’i eleştirel düşünme becerilerini tüm konular ve alanlar
boyunca uygulamasından dolayı eleştirmektedir. Mcpeck eleştirel düşünme için konu
alanının merkeziliğini tartışır çünkü her farklı alanın kendi epistemolojisi vardır ve
hepsi farklı usa vurmalar ve farklı türde argümanlar kullanırlar. Bu sebeple ona göre
eleştirel düşünmenin kapsamı alandan alana göre değişmektedir (Mcpeck, 1981:159).
Bailin (1999) Mcpeck’i şunları söyleyerek bu görüşünü destekler:
Bazı kaynaklar bazı özel bağlamlara özel görünmektedir. Araştırmayı yöneten
prensipler ve özel disiplinlerde değerlendirmede kullanılan ölçütler dar bir uygulama
alanı bulunan bu kaynakların örnekleridir. Örneğin deneyi kontrol altına alma, fene
uygunken, edebi bir tartışma için bu mümkün değildir.
Sonrasında Ennis bu noktayı, alana özgülüğün epistomojik biçimini
açıklamıştır, farklı alanlarda farklı türde şeyler iyi nedenler olarak algılanmaktadır,
bu yüzden eleştirel düşünme alandan alana gore farklılaşmaktadır, çeşitlenmektedir.
Mcpeck ve Bailin her ne kadar farklı bakış açılarına sahip olsalarda, şunda hem
fikirdirler eleştirel düşünmenin analizi, onun sadece alan odaklı öğretebilineceğini ve
asla ayrılmayacağını açıkça göstermiştir. Gerçekte eleştirel düşünmeyi konu
alanından ayrı öğretmek bağlantısız ve ilişkisiz bir durumdur. Bu programlar eleştirel
düşünmenin içeriği olarak genel bilgiyi kullanmaktadırlar yani eleştirel düşünmeyi
karmaşık sorular üretmek yerine yüzeysel olmaya zorlamaktadırlar (Mcpeck,
1981:159).
İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği sınıflarda ve özellikle üst düzey
düşünme becerilerine vurgu yapılması gereken üstünler gibi özel gruplarda eleştirel
düşünmenin, tümevarım, tümdengelim, gözlem, inandırıcılığı sorgulama ve
varsayımları ayırt etme gibi beceriler önem kazanmaktadır.
Ayrıca İngilizcenin yabancı dil olarak öğretildiği sınıf ortamları da otantiklik,
öğrenci merkezli öğretim, öğrenci ihtiyaçlarına göre oluşturulmuş şekilde, eleştirel
düşünme becerileri startejilerini desteklemelidir. Otantik içerik açısından ise, Florez
168
(2000) basitten zora doğru ilerleyen materyalleri, ilginç ve ilişkili konular üzerinde
çalışmayı, otantik parçaları kullanmayı önermektedir. Eleştirel düşünme öğretiminde
içerik önemlidir çünkü konuyla ilgili olarak eleştirel bir biçimde düşünmeye
başlamadan önce öğrencilerin konuyu kavraması gerekmektedir. Bu yüzden içerik
temelli dil eğitimi öğrencilerin otantik parçalarla etkileşimi ve dili bu şekilde
kullanarak edindiği deneyim ve başka dersler içinde gerekli olan becerileri
geliştirmesinden ortaya çıkmıştır (Dantas-Whitney, 2002) ve öğrenmenim transfer
edilmesinde önemli bir adımdır (Akt:Yang, Chuang, Li ve Tseng, 2013). Bu sebeple
programda ve özellikle de etkinliklerde içerik odaklı ve eleştirel düşünmeyi
destekleyici fırsatlar yaratılmalıdır.
Dil ve düşünme arasında yakın bir ilişki vardır ve pragmatik olarak, bir dilde
zeki ve kavranabilir iletişim kurmak için eleştirel düşünmenin açıklama, analiz,
değerlendirme ve yorumlama gibi becerileri gerekmektedir ( Kennedy, Fisher&
Ennis, 1991). Eleştirel düşünme öğretimi araştırmacıların bir süre ilgisini çekmiş,
1990’lara kadar eleştirel düşünmenin, öğretilen dersten ayrı olarak öğretim mantığı;
sonraki yıllarda öğretilen dersin içine gömülmesi gerektiği mantığına dönüşmüştür
(Halpern, 1997). Bazı araştırmacılar
(Bean, 2011; Kurfiss, 1988) problemlerin,
soruların ve araştırma becerilerinin öğrencinin motivasyonunu arttırmada iyi bri
kaynak olduğunu ve avantajlarını anlatmaktadırlar (Akt: Yağcılar, 2010).
Her ne kadar 6.sınıf matematik (Eshel&Kohavi, 2003) gibi akademik
performans ve eleştirel düşüne arasındaki ilişki, iki ve üçüncü sınıf psikoloji
öğrencilerinin eleştirel düşünme arasındaki ilişki (Phan, 2009) ve meslek eğitimi
almış üniversite öğrencilerinin (Rodriguez, 2009) eleştirel düşünme becerilerine
değinilse de, eleştirel düşünme ve İngilizce dil öğrenme arasındaki ilişkilere ciddi bir
ilgi gösterilmememiştir. Eleştirel düşünme ve İngilizce dil öğrenimi arasındaki
ilişkileri inceleyen birkaç araştırmacı arasında, Birjandi ve Bagherkazemi (2010) ve
Ghaemi ve Taherian (2011) öğretmenlerin eleştirel düşünmelerinin öğretimlerindeki
rolünü değerlendirmiş, Fakim, Bagherkazemi ve Alemi (2010) İngilizceyi yabancı dil
olarak öğrenen öğrencilerin okuma becerileriyle eleştirel düşünme becerilerinin
önemli biçimde birbiri ile ilişkili olduğunu bulmuştur.
Buradan yola çıkılarak,
169
çalışmada eleştirel düşünme becerileri sınıf etkinliklerinin tümüne olduğu kadar,
özellikle okuma becerilerine entegre edilmiştir (Akt: Yang, Chuang, Li ve Tseng,
2013).
1.4.4. Yabancı Dil Öğretimi ve Yaratıcı Düşünme
En çok üzerinde durulan düşünme yeteneği yaratıcılıktır. Bu karmaşık
düşünme becerisi, kendileri de çok önemli olan birçok düşünme becerisinin
bileşimini içermektedir. Örneğin yaratıcı düşünmeyi öğretmek, öğrencilere
çözümlemeyi, karşılaştırmayı, esnek düşünebilmeyi, önceki bilgileri yeni durumlara
uygulayabilmeyi, genelleme yapabilmeyi, ayırt edebilmeyi, hipotez üretmeyi, sentez
yapabilmeyi, çıkarım yapabilmeyi, planlamayı, tahmin etmeyi, neden-sonuç ilişkisini
görebilmeyi, mantıklı düşünmeyi, eleştirel düşünmeyi, değerlendirmeyi, iyi bir
şekilde iletişim kurabilmeyi ve belki de daha fazlasını öğretmeyi içermektedir
(Davis, 2006: 219).
Yaratıcı düşünme var olan temel bilgiden hayal ve zihin gücünü kullanarak
yeni bir düşünce biçimlendirme ve fikirleri değiştirme sürecidir (Feldhusen, 1995;
Akt: Emir, 2010). Başka bir ifadeyle, yaratıcı düşünmeyi sadece yeni alışılmadık
ürünler ya da sorunlara farklı çözüm yolları ortaya koymak değil, sahip olduğu bilgi
ve becerileri kullanarak bireyin kendisi için yeni olan düşünce ve ürünler ortaya
koymak olarak tanımlayabiliriz. Yaratıcı düşünme, sayıca çok sorunu veya problemi
çeşitli yönlerden ele alan ve çoğu kişinin aklına gelmeyen fikirler üretme sürecidir
(Brown, 1989; Akt: Emir, 2010).
Özgün, akıcı, mantıklı, alabildiğince esnek ve alışılmamış biçimde düşünme
olarak tanımlanabilir. Bu tür düşünme; sentezleme (analojik düşünme, başka
araştırma sonuçlarından ve yöntemlerinden yararlanma, denence kurma, planlama)
eklemleme (büyük düşünme, düşünceyi hızla değiştirme, somutlaştırma, geniş
düşünme) ve imgeleme (akıcılık, kestirimde bulunam, kuramsal düşünme, hayal
etme, sezgileme) gerektirir (Guilford 1967; Petrowski 2000: 28; Sungur 1997;
Honning 2001: 15; Emir, 2001; Ömeroğlu, 1990; Akt: Sönmez, 2008).
170
Guilford (1959) yaratıcılığı, düşünme akıcılığı ve düşünme esnekliği, aynı
zamanda özgünlük, problemlere duyarlılık, yeniden tanımlama ve zenginleştirme
birden çok sonuca götüren düşünme yetenekleri grubunda sınıflanabilir (s. 160)
diyerek yaratıcılığın tanımında yetenekler üzerinde durmuştur (Akt. Davasligil,
2007).
Yaratıcı düşünme, üstünlükte çok önemli bir konudur ve çoğu üstün
programlarının esas amacını oluşturmaktadır. Renzulli yüksek puan alan zeki
öğrencilerle kıyaslandığında, ortalama zekâya sahip, yaratıcılığı ve motivasyonu
yüksek bireylerin topluma en önemli katkıları yaptığını belirtmektedir (Davis, 2006:
238).
Yaratıcı yeteneklerin kısmen genetik ve kısmen öğrenildiğini söylemek
oldukça mantıklıdır. Örneğin diğer piyanistlerle Mozartı kıyaslayalım. Özetlersek,
yaratıcı yetenekler: akıcılık, esneklik, özgünlük, zenginleştirme, aktarım, probleme
duyarlılık, problemi tanımlama, görselleştirme ve analojik düşünmedir.
Akıcılık: Açık uçlu bir soruna ilişkin, sözel veya sözel olmayan birçok fikir
üretme yeteneğidir.
Esneklik: Soruna farklı açılardan yaklaşma, farklı kategorilerde düşünce
üretme veya sorunu farklı bakış açılarıyla görebilme yeteneğidir.
Özgünlük: Orjinal fikirler üretme, eylemde ve düşüncede diğer insanlardan
farklı olma, düşünmede esnek veya alışılmışın dışında omadır.
Zenginleştirme: Geliştirme, ayrıntılandırma, süsleme ve bir düşünceyi
tamamlama yeteneğidir.
171
Aktarım: Gerçek yaratıcılıktır. Bir nesne veya fikri uyarlayarak, birleştirerek
veya kullanımını değiştirerek, yerine başka birşey koyarak, yeni anlamlarını,
uygulamalarını, adaptasyonlarını görerek, başka birşeye çevirmedir.
Problemlere duyarlılık: Problem bulma, zorlukları tesbit etme, eksik bilgiyi
bulma ve sorular sorma yeteneklerinden oluşur. Albert Einstein yaratıcı insanların
müthiş birer problem bulucu olduğunu vurgulamıştır.
Problemi tanımlama: Probleme duyarlılık göstermeyle ilişkilidir, gerçek
problemi tanımlama yeteneğini, problemin önemli ve önemsiz kısımlarını ayırmayı,
problemi netleştirmeyi ve basitleştirmeyi, problemi alt problemlere ayırmayı,
alternatif problem tanımlarını düşünmeyi ve bir problemi daha geniş bir biçimde
tanımlamayı içermektedir.
Görselleştirme, hayal kurma, nesneleri, fikirleri, olayları vs. aklın gözünden
görmeyi, zihinsel olarak imge ve fikirleri yönlendirmeyi içermektedir. Görselleştirme
önemli ve karmaşık bir yetenektir. Örneğin yaratıcı yazma, zihinsel imgeler arasında
ve yazı arasında bir öne bir arkaya gitmeyi gerektirir.
Ayrıca imgelem diğer
duyularda da gerçekleşir, sadece görsel olarak gerçekleşmez. Hem Mozart hem de
Beethoven bestelerini önce hayal etmişlerdir.
Analojik veya metaforik düşünme, fikirleri bir bağlamdan alıp, başka bir
bağlamda kullanma yeteneğidir. Ya da bir probleme uygun bir çözümü almayı içerir.
Ya da bir durumla başka bir durum arasında benzerlikleri, bağlantıları, görmeyi
içerir. Analojik düşünme bilim ve icatlarda yeni fikirler bulmak için yaygın olarak
kullanılan etkili bir tekniktir (Davis, 2006: 240-243).
Yaratıcı düşünme ve Problem Çözmenin iki modeli Wallas ve Yaratıcı
problem çözmedir.
Wallas modeline göre, yaratıcı düşünme hazırlık, kuluçka,
aydınlanma ve değerlendirme dönemlerinden oluşur. Bu dönemler aşamalıdır
(Guilford 1967; Petrowski 2000: 28; Sungur 1997; Honning 2001: 15; Emir, 2001;
Ömeroğlu, 1990; Akt: Sönmez, 2008).
172
Merak, esin ve uygulama; aydınlanma ve değerlendirme dönemlerinde
önemlidir. Yaratıcı düşünme zekâyla ilgili olmakla birlikte, bu yeti eğitimle
geliştirilebilir. İnsanın en yaratıcı olduğu dönem çocukluk dönemidir. Bizim eğitim
sistemimizde çocukluk dönemindeki yaratıcı düşünme çabaları; daha sonraki
geleneksel okul dönemindeki etkinliklerle engellenmekte ve körleştirilmektedir.
Yaratıcı düşünmeyi sağlayan öğrenme yöntem ve teknikleri beyin fırtınası, altı
şapkalı düşünme tekniği, yaratıcı drama, yaratıcı problem çözme vb. olabilir
(Guilford 1967; Petrowski 2000: 28; Sungur 1997; Honning 2001: 15; Emir, 2001;
Ömeroğlu, 1990; Akt: Sönmez, 2008).
Öğrenciler için öğrenme ortamları oluşturulurken, başarılı bir öğretimin
anahtarı
yaratıcılık
ve
düşünme
yeteneğinin
uyarılmasıdır.
Öğrencilerin
düşünebilmesi, stratejileri seçmesi ve gerçek yaşamdaki sorunları çözebilmesi
önemlidir.
Yaratıcı düşünme eğitiminin amaçları şunlardır:
 Yaratıcılık sürecine ilişkin farkındalığı arttırmak ve yaratıcılık davranışını
öğretmek,
 Yaratıcılığı, uygulamalar yoluyla geliştirmek,
 Öğrencilerin, yaratıcılık üstbilişini geliştirmek,
 Yaratıcı düşünme teknolojisini öğretmek.
Öğrencilerin yaratıcı aktivitelere katılmalarına yardımcı olmak uzmanlık
gerektiren alanlarda, öğretmenlerin öğrencileri alana ilişkin bilgi edinmeleri
konusunda cesaretlendirmesi, onlara ilham vermesi, merakı ve araştırma isteğini
ödüllendirmesi, öğrenmeleri için içsel motivasyonlarını arttırması, risk almaları için
kendilerine olan güvenlerinin olmasını sağlaması ve risk almaya isteklendirmesi,
onların olgun olmaya odaklanmasını ve kendileriyle yarışmaları için yardım etmesi,
yaratıcılığı destekleme konusunda onların saygısını arttırması, onlara seçme ve
araştırma fırsatı sağlaması, kendilerini yönetme becerilerini geliştirmesi ve onların
173
yaratıcıığını geliştirecek teknolojileri öğrenmesine yardım etmesi gerekmektedir
(Lin, 2012).
Yabancı dil derslerinde ise amaç özellikle, akıcılık, esneklik,özgünlük,
zenginleştirme, aktarım, görselleştirme ve analojik düşünme gibi yaratıcı düşünme
yeteneklerini geliştirmek olmalıdır. Çünkü alana özgü olarak adapte edilebilecek en
uygun beceriler bu beceriler olarak görülmektedir. Özellikle de alt sınıf düzeylerinde
öğrencilerin bir konuya ilişkin daha çok kelime bulması veya cümle kurması akıcılık
yeteneğiyle ilişkiliyken, o konuya ilişkin farklı kelimeleri veya farklı bakış açılarıı
kullanmaları esneklik yeteneği ile ilişkilidir. Özgünlük ise ifadesinde tek ve kendine
has olmasını gösterir. Yani kullandığı kelimelerin diğerleri tarafından kullanılmaması
veya ifadesinin orjinal olmasını içermektedir. Zenginleştirme ise sıfatları, zarfları sık
kullanması ve ifadesini olabildiğince ayrıntılandırmasını gerektirir.
Bu bağlamda yabancı dil derslerinde üstün zekâlı öğrencilerin yaratıcılıkları
geliştirilirken meteforlar ve analojlerle düşünmeye önem verilmeli, hedef dildeki
deyim ve atasözlerin kullanımlarından yararlanılmalıdır. Ayrıca bu becerilerin
karikatür çizimleriyle, yaratıcı dramayla ve dansla desteklenmesi de bu becerilerin
üstün öğrencilerin görselleştirme becerileriyle bütünleştirilmesini sağlayacaktır.
Bunların dışında üstün öğrencilere bu becerilerini geliştirmeleri için
SCAMPER, sinektiks, kişisel analoji, yaratıcı sorun çözme ve altı şapka tekniklerinin
öğretimi ile de bu becerilerin geliştirilmesi sağlanabilir. Nitekim bu becerilerin
geliştirilmesi öğrencilerin konuşma ve yazma üretimine yansıyacak olup, özellikle
yazma becerilerinin geliştirilmesinde önemli birer araç olacaklardır. Genellikle
eğitim ortamlarında öğrencilere bir konu verilerek, bu konu hakkındaki duygu ve
düşünceleri yazmaları istenir. Böyle bir durum zihinsel uyarıcılıktan ve çekicilikten
yoksundur. Öğrenciye yazmak için bir neden yaratmaz, çünkü hayal gücünü harekete
geçirmez. Oysaki tüm eylemlerin temelini hayal kurmak oluşturur. Özellikle de çoğu
yaratım önce hayalini kurmakla gerçekleşir.
174
İşte bu noktada özellikle de üstünler gibi, zihinsel uyarana ve zorlayıcılığa
ihtiyaç duyan ve üreticilik özelliğine sahip grubun, yöntem ve teknik açısından bir
takım yardıma ihtiyaçları vardır. Özellikle yaratıcı yazmanın basit tekniği olan ‘’beş
duyu ile algıla’’ gibi bir teknik, üstün zekâlı öğrencilerin yaratıcı düşünme ve yazma
süreçlerini harekete geçirecektir.
Beş duyu tekniğinde, anlatılacak kişi, konu veya duruma ilişkin beş duyusu
üzerinden düşünerek, onu anlatması istenir. Eğer onun yerinde olsaydın, dış
görünüşün nasıl olurdu, nasıl kokardın, tadın nasıl olurdu vs. gibi sorular üzerinden
öğrenciler yazmaya yönlendirilebilir. Bu aşamada mizahın kullanılmasının
desteklenmesi ve buna ilişkin örneklerin araştırılmasının sağlanması veya bu
anlamda yazılı bir modelin oluşturulması da üretime açık olan üstün grubun
ihtiyaçlarını karşılayacaktır.
1.4.5. İlgili Araştırmalar
Yapılan alanyazın taraması neticesinde, mevcut çağdaş dil öğretim
yöntemlerinde üst düzey düşünme süreçlerine, özellikle de eleştirel ve yaratıcı
düşünme becerilerine gereken önemin verilmediği görülmüştür. Bu becerilerin
sistematik olarak ele alınacağı öğretim programlarına ihtiyaç olduğu düşünülmüştür.
Bu sebeple eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmeyi temele alan
farklılaştırılmış bir program tasarlanmıştır. Program farklılaştırılırken, programın
hedefleri Bloom taksonomisine göre oluşturulmuş olup, programın diğer boyutları
yapılandırılırken ise Izgara Modeli, Entegre Müfredat Modeli ve Paralel Müfredat
Modeli kullanılmıştır.
Bahsedildiği üzere literatürde doğrudan “Bloom Taksonomisi, Izgara Modeli,
Entegre müfredat modeli ve Paralel Müfredat Modellerinin, ilkelerini kullanan ve
eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini sistematik olarak geliştirmeyi amaçlayan
üstün zekâlılar ve yetenekliler için farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin” doğrudan
ele alındığı ve farklılaştırılmış yabancı dil etkinliği ile öğretimin üstün zekâlı ve
yetenekli öğrencilerin erişilerine, eleştirel düşünme becerilerine ve yaratıcı düşünme
175
becerilerine etkisini inceleyen bir araştırmayla karşılaşılmamıştır. Bu da, yapılan
çalışmanın alana katkı sağlayacağı görüşünü desteklemektedir. Bu bağlamda ilgili
araştırmalar anlatılırken, genel olarak farklılaştırmaya ilişkin araştırmalar, dil
öğretiminde farklılaştırmaya ilişkin araştırmalar, üstünlerde dil öğretimine ilişkin
araştırmalar, dil öğretiminde eleştirel düşünmeye ve yaratıcı düşünmeye ilişkin
araştırmalar şeklinde sırayla verilecektir.
1.4.5.1.
Genel Olarak Farklılaştırmaya İlişkin Araştırmalar
Boerger (2005), matematik öğretiminde farklılaştırılmış öğretim tasarımın
istasyon tekniğini kullanarak yaptığı deneysel araştırmasının sonucunda öğrencilerin
farklılaştırılmış öğretim uygulamasından sonra matematik dersine karşı olumlu tutum
geliştirdiklerini ifade etmişler, ayrıca, öğrencilerin kendi öğrenmelerini tespit
edebildikleri ve hangi konuda daha fazla öğrenmeye ihtiyaç duyduklarını
belirleyebildikleri sonucuna ulaşılmıştır. Aynı zamanda araştırmacılar tarafından
farklılaştırılmış öğretim uygulamasının öğrencilerin öğrendiklerini gösterebilmeleri
açısından da faydalı olduğu belirtilmiştir.
Wood (2006), aralarında farklılaştırılmış öğretimin de bulunduğu işbirlikli
öğrenme, bilgisayar destekli öğretim gibi öğretim tasarımlarının kullanıldığı bir
matematik programının öğrencilerin standart başarı testlerinde aldıkları sonuçları ne
yönde etkilediği üzerine yaptığı deneysel çalışmada, öğrencilerin programı aldıktan
sonra standart başarı testlerinde daha başarılı olduklarını bulmuştur.
Stager (2007)’in yaptığı çalışmada ise farklılaştırılmış öğretim tasarımının
katlı öğretim tekniği ele alınmıştır. Beş haftalık katlı öğretim uygulamasını içeren
deneysel çalışmada öğrencilerin akademik başarıları ve matematik dersi kesirler
ünitesine karşı tutumları incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda öğrencilerin
akademik başarıları artmıştır. Öğrenciler aynı zamanda kesirler ünitesinin katlı
öğretim tekniği ile işlenmesinden keyif aldıklarını ifade etmişlerdir (Akt: Yabaş ve
Altun, 2009).
176
Farklılaştırılmış öğretim tasarımının akademik başarı üzerindeki etkisini
inceleyen bir diğer araştırma da Springer, Pugalee ve Algozzine (2007) tarafından
yürütülmüştür.
Araştırma
kapsamında,
öğrencilerin
kendi
hızlarına
göre
öğrenmelerini destekleyen bilgisayar destekli bir matematik program geliştirilmiş ve
uygulanmıştır. Çalışmanın başında ve sonunda matematik başarı testi öntest ve
sontest olarak uygulanmıştır. Araştırmanın sonucunda deney grubunun sontest
matematik başarı puanları kontrol grubun daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır (Akt:
Yabaş ve Altun, 2009).
Richards ve Omdal (2007) yaptıkları deneysel araştırmada fen dersinde katlı
öğretim tekniğini uygulayarak öğrencilerin akademik başarılarında artış olduğunu
ifade etmişlerdir (Akt: Yabaş ve Altun, 2009).
Luster (2008) tarafından yapılan “Geleneksel Öğretim ve Farklılaştırılmış
Öğretimin Öğrencilerin Akademik başarıları üzerindeki etkisini araştıran nitel bir
çalışma” adlı çalışmasında geleneksel öğretim benimsenerek gerçekleştirilen
matematik
öğretimi
ile
farklılaştırılmış
öğretim
yaklaşımı
benimsenerek
gerçekleştirilen öğretimin etkililiğini karşılaştırmıştır. Çalışma altı farklı ilköğretim
dördüncü sınıfta öğrenim gören toplam 135 öğrenci üzerinde yürütülmüştür.
Araştırma
sonucunda
farklılaştırılmış
öğretim
yaklaşımı
benimsenerek
gerçekleştirilen öüretimin geleneksel yaklaşıma göre akademik başarıyı ve
öğrencilerin becerilerini arttırmada daha etkili olduğu bulunmuştur.
Yaşar ve Karadağ (2009) tarafından yapılan ‘’Farklılaştırılmış Öğretime
İlişkin Öğretmen Algıları ve Uygulamaları’’ adlı çalışmada farklılaştırılmış öğretime
ilişkin
sınıf
öğretmenlerinin
algılarının
ve
uygulamalarının
belirlenmesi
amaçlanmıştır. Araştırma betimsel nitelikte olup, veriler 25 sınıf öğretmeni ile
gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme yoluyla elde edilmiştir. Araştırmanın
sonucunda öğretmenlerin büyük çoğunluğunun farklılaştırılmış öğretim yaklaşımına
ilişkin çok fazla bilgi sahibi olmadıkları, bu yaklaşım kapsamında ele alınan öğretim
yöntem ve teknikleri ile değerlendirme tekniklerinin bazılarına ilişkin bilgi sahibi
oldukları ve bunları uyguladıkları ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra farklılaştırılmış
177
öğretim yaklaşımına ilişkin öğretmenlerin büyük çoğunluğunun kendilerini yetersiz
hissettiği ve bu yaklaşımın uygulamasına ilişkin kuramsal ve uygulamalı hizmetiçi
eğitime gereksinim duydukları araştırma sonucunda ulaşılan bulgulardandır (Akt:
Karadağ, 2010).
“Farklılaştırılmış Öğretim Tasarımının Öğrencilerin Özyeterlik Algıları,
Bilişüstü Becerileri ve Akademik Başarılarına Etkisinin İncelenmesi” adlı
araştırmalarında Yabaş ve Altun (2009), farklılaştırılmış öğretim tasarımını merkeze
alarak, bu tasarımın öğrencilerin akademik başarıları, bilişüstü becerileri ve özyeterlik algıları üzerindeki etkisini belirlemeye çalışmışlardır. Çalışma, matematik
dersi üzerinde yapılmıştır. Araştırmada öntest-sontest deney deseni kullanılmış,
deney grubu ilköğretim okulu 6.sınıfa devam eden 25 öğrenciden oluşturulmuştur.
Farklılaştırılmış öğretim tasarımı matematik dersi ondalık kesirler ünitesi için
hazırlanmıştır. Araştırmanın sonucunda öğrencilerin akademik başarı testi, bilgi,
kavrama ve uygulama test puanları, bilişüstü beceriler ve öz-yeterlik algı puanları
arasında sontest lehine anlamlı fark bulunmuştur.
Beler (2010), farklılaştırılmış öğretim ortamının sınıf yönetimine ve
öğrencilerin akademik başarısına etkisi adlı çalışmasında, ilköğretim üçüncü sınıf
hayat bilgisi dersine yönelik hazırlanan katlı öğretim tasarımının, öğrencilerin
öğrenme düzeyi ile sınıf yönetimine etkisinin incelemiştir. Araştırmada nitel (örnek
olay) ve nicel (tarama) araştırma yöntemleri birlikte kullanılmıştır. Öğretim tasarımı,
Dün, Bugün, Yarın temasının dokuz konusu için katlı öğretim yöntemi kullanılarak
tasarlanmıştır. Araştırma sonucunda, katlı öğretim düşük ve yüksek öğrenme
düzeyine sahip tüm öğrencilerin öğrenmelerini olumlu yönde etkilediği ve
öğrencilerin motivasyonlarını arttırdığı bulunmuştur.
“Farklılaştırılmış öğretim yöntemlerinin Fen ve Teknoloji Dersinde
İlköğretim 5.sınıf Öğrencilerinin Erişilerine etkisi” isimli çalışmasında Demir ve
Gürol, 2010-2011 yılında kontrol gruplu öntest, sontest modelini kullanarak,
5.sınıflar üzerinde bir çalışma yürütmüşlerdir. Çalışma kapsamında istasyon veya
katlı öğretim yöntemi uygulanan öğrencilerin başarı sontest puanları geleneksel
178
öğretim yöntemi uygulanan öğrencilerin puanlarından anlamlı bir şekilde daha
yüksektir denencesi ispatlanmıştır. Yani öğrencilerin akademik başarıları üzerinde
deney grubu lehine anlamlı bir farklılık kaydedilmiştir. Ayrıca İstasyon ve katlı
öğretim yöntemleri uygulanan öğrencilerin başarı son-test puanları arasında ise
anlamlı bir fark olmadığı tesbit edilmiştir. Farklılaştırılmış öğretimin akademik başarı
üzerine etkisini araştıran araştırmalarda da benzer sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir.
Yüksel ve Avcı (2011) “Farklılaştırılmış Öğretim Stratejileri ile Sosyal
Bilgiler Dersinin İşlenmesi” adlı çalışmalarında, 5.sınıf Sosyal Bilgiler Dersinde
Bölgemizi tanıyalım ünitesinde öğrencilerin ön öğrenmelerini, ilgilerini dikkate
alarak, içerik, süreç ve ürünün farklılaştırıldığı bir öğretim program tasarımı
hazırlamışlardır. Uygulama iki eğitim uzmanının yönetiminde üç öğretmen
tarafından yürütülmüştür. Uygulamalar sonunda öğrenciler ve öğretmenlerle
yapılandırılmış
görüşmeler
gerçekleştirilmiştir.
Sonuçta
öğrenciler
kendi
öğrenmelerinden sorumlu olduklarını bu güce sahip olduklarını, arkadaşlarından
yardım almayı ve arkadaşlarına yardım etmede istekli oldukları gözlenmiştir.
Öğrencilerle yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçlara göre, öğrencilerin öğrenme
sürecinden zevk aldıkları, daha iyi öğrendikleri, diğer derslerde de bunları
yapmasının iyi olacağı söylemişlerdir. Öğretmenlerle yapılan görüşmelerde önce
öğrencilere
güvenmediklerini,
öğrencilerin
öğretmen
anlatmadan
anlayamayacaklarını düşündüklerini, ama süreç içinde öğrencilerin yetkinliklerini
fark ettiklerini, çok iyi planlama yapılması gerektiğini, öğretmenin sürekli gruplar
içinde gezerek rehberlik yapması gerektiğini, öğrencilerin öğrenmeden zevk
aldıklarını, özellikle daha yavaş öğrenen ve okulda olmaktan zevk alamayan
öğrencilerin çok mutlu olduklarını gözlemlediklerini söylemişlerdir.
“Karma Sınıflarda Öğretim Teknolojileri Destekli Farklılaştırılmış Öğretim
ve Yapılandırmacı Yaklaşım” adlı Valiande ve Tarman (2011) araştırmalarında,
öğretmenlerin, farklılaştırılmış öğretimi etkili bir şekilde gerçekleştirebilmek için
eğitim ve bilişim teknolojilerini ne kadar etkili kullandıklarını, ne tür etkinlikler
yaptıklarını ve bu konuda karşılaştıkları sorunların neler olduğunu tarama modeliyle
saptamaya çalışmışlardır. Çalışma derslerinde farklılaştırma yapan 30 sınıf öğretmeni
179
üzerinde yürütülmüştür. Tam resmi görebilmek amacıyla çalışmada hem niteliksel
hem de niceliksel veriler kullanılmıştır. Katılımcılara bilgisayar teknolojilerinin
kullanımıyla ilgili 15 soruluk likert türünde bir anket uygulanmıştır. Bunun yanında
random olarak seçilen sekiz öğretmenle de yarı yapılandırılmış görüşmeler
yapılmştır. Çalışmanın sonuçları göstermiştir ki eğitim ve bilişim teknolojilerinin
etkili
kullanıldığı
durumlarda
farklılaştırılmış
öğrenme
süreci
daha
etkili
gerçekleşmektedir.
Batdı ve Semerci (2012), “Derslerde İstasyon Tekniği Uygulamasının
Yansıtıcı Sorgulamasını” yaptıkları çalışmalarında, nitel bir durum araştırması
yapmışlardır. Çalışma üniversite öğrencileri üzerinde yapılmış olup, elde edilen
veriler
istasyon
tekniğinin
derste
motivasyonu
arttırdığı,
bilgiyi
yeniden
yapılandırmayı ve kalıcı öğrenmeyi sağladığı anlaşılmaktadır.
Karaduman (2012), İlköğretim 5.sınıf üstün yetenekli öğrenciler için paralel
müfredat temel alınarak farklılaştırılmış geometri öğretiminin yaratıcı düşünme,
uzamsal yetenek düzeyi ve erişeye etkisini incelediği çalışmasında, üstün zekâlı
öğrencilere yönelik hazılanan farklılaştırılmış programın deney grubu öğrencilerinin
başarı, geometri öğrenimindeki uzamsal yetenek ve yaratıcı düşünme düzeyini
arttırdığını bulmuştur.
Özyaprak
(2012),
üstün
zekâlı
ve
yetenekli
öğrencilere
yönelik
farklılaştırılmış matematik öğretiminin erişi, tutum ve yaratıcılığa etkisini incelediği
çalışmasında, Izgara modeli ve paralel müfredat modelinin dört boyutu, çekirdek,
bağlantılar, uygulamalar ve farkındalığı temele alarak program farklılaştırmıştır.
Çalışma sonucunda programın deney grubu öğrencilerinin başarılarını, yaratıcı
düşünme düzeylerini ve matematiğe karşı tutumlarını anlamlı düzeyde arttırdığını
bulmuştur.
Kök (2012), üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerde yaratıcı düşünme ve
paralel öğretim programı modeli temele alınarak farklılaştırılmış geometri
öğretiminin yaratıcılığa, uzamsal yeteneğe ve başarıya etkisini değerlendirdiği
180
çalışmasında,
farklılaştırılmış
geometri
ünite
programı
oluşturmuştur.
Araştırmada, deneme modellerinden ön test ve son test deseni kullanılmıştır.
Araştırmanın bulgularına göre, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilere yönelik
hazırlanan geometri programının öğrencilerin başarı, yaratıcılık ve uzamsal düşünme
yeteneğini arttırdığı gözlenmiştir.
İlgili alanyazın ve yukarıdaki araştırmalar incelendiğinde farklılaştırılmış öğretim
tasarımlarının öğrencilerin akademik başarılarının yanı sıra tutum, motivasyon gibi
öğrenmeyi etkileyen diğer değişkenler üzerinde de olumlu etkisi olduğu ortaya
konmuştur. Bunun yanında özellikle ülkemizde farklılaştırma üzerine yapılan
çalışmaların daha çok fen ve matematik alanları üzerinde yapıldığı, yabancı dil
eğitimi üzerine şimdiye kadar bir çalışma yapılmadığı gözlenmiştir. Bu anlamda
çalışmanın ülkemize de katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
181
1.4.5.2.
Dil Öğretiminde Farklılaştırmaya İlişkin Araştırmalar
Odabaşı, 1994 yılında yaptığı araştırmada, yabancı dilde dil bilgisi öğrenmede
bilgisayar destekli öğrenme yönteminin öğrenci başarısına etkisini incelemiştir.
Yabancı dilde dilbilgisi öğreniminde önceden öğrenilmiş olan dilbilgisi yapılarının
pekiştirilmesi sözkonusu olduğunda, bilgisayar destekli öğrenim yönteminin
geleneksel öğrenim yöntemine göre öğrencinin dilbilgisi başarısına etkisini ortaya
koymayı amaçlamıştır. Denkleştirme işlemleri sonrasında deney grubunda 19,
kontrol grubunda 19 katılımcı olmak üzere 38 öğrenci örneklemi oluşturmuştur.
Uygulamada bilgisayar yazılımı, ders kitabı, öğretmen ve bilgisayar uzmanı olmak
üzere dört kaynaktan yararlanılmıştır. Uygulamanın yapıldığı dilbilgisi yapısı olan
edilgen çatının öğrenilmesi deney grubunda bilgisayar yazılımıyla, kontrol grubunda
ise öğretmen yönetiminde geleneksel yöntemle gerçekleştirilmiştir. Verilerin
toplanmasında öğrenci kayıt dosyaları, bilgisayar ders yazılımı ve dilbilgisi konusuna
ilişkin araştırmacının kendisinin hazırlayıp geçerliğini ve güvenirliğini yaptığı bir
ölçme aracından yararlanılmıştır. Öğrenimi yapılan dil bilgisi konusuna yönelik
davranışları yoklayan bu ölçme aracı deney ve kontrol gruplarına uygulamaya
başlamadan önce öntest olarak, uygulamadan sonra ise sontest olarak verilmiştir.
Aynı ölçme aracı, sontest uygulamasından 15 gün sonra, öğrenmedeki kalıcılığı
sınamak amacıyla gruplara bir kez daha verilmiştir. Araştırmanın denencelerinde
deney grubuyla kontrol grubunun başarıları arasında deney grubu lehine anlamlı bir
fark olduğu; bilgisayar destekli yabancı dil öğrenim yönteminin, geleneksel yönteme
göre daha kalıcı olduğu, deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilerin başarısı arasında
anlamlı bir farklılık yoktur. Bilgisayar destekli yabancı dil öğrenimi yöntemiyle
geleneksel öğrenim yöntemi arasında kalıcılık açısından anlamlı bir farklılık
bulunamamıştır.
Bulut (2003), çocuklara yabancı dil olarak İngilizce öğretiminde Howard
Gardner’ın Çoklu Zekâ Teorisi’nin, ne gibi katkılar sağlayacağını incelemek
amacıyla gerçekleştirdiği araştırmasında şu sorulara, İngilizceyi öğrenmeye yönelik
güdülenmeyi gerçekleştiren etkenler, Türk eğitim sisteminde yabancı dil öğretimi
182
alanında yapılan değişiklikler ve gelişmelere yön veren etkenler, çocuklara yabancı
dil öğretiminde öğretmenlerin desteğe gereksinim duydukları alanlar, Çoklu Zeka
Teorisinin ne olduğu ve hangi yönleriyle çocuklara yabancı dil öğretiminde
kullanılması gerektiği ve Çoklu Zeka Teorisine dayanarak oluşturulan bir ders
kitabının, sözel-dilsel ve matematiksel-mantıksal zekanın baskın olduğu bir anlayışla
hazırlanan ders kitabına göre nasıl değişiklikler sunduğuna cevap aramıştır.
Araştırma Beyazıt İlköğretim Okulu’nda 5. sınıf düzeyinde bulunan toplam 71
öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma sonunda belirli dilbilgisi yapılarının,
öğrencilerin değişik zekâ türlerine yönelik farklı etkinlik ve araştırmaların sunulması
gerektiği, İngilizce derslerinin daha etkin ve verimli geçmesini sağlayacak yolların
aranması gerektiği ve Beyazıt İlköğretim Okulu’nda 5. sınıf öğrencilerine İngilizce
derslerinde okutulan ‘ Enjoy English 5’ adlı ders kitabı Çoklu Zekâ Teorisi ışığında
incelenmiş ve kitapta bulunan 211 tane etkinliğin zekâ türleri dağılımı ile kitabın
okutulduğu 5. sınıftaki 71 öğrencinin zekâ türleri dağılımının büyük bir uyumsuzluk
içinde olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Farklılaştırılmış İngilizce Öğretiminin (Yabancı Dil olarak) Tayvan’lı
Öğrencilerin Motivasyon, Anksiyete ve İlgileri Üzerine Etkisi adlı çalışmada Cheng
(2006), farklılaştırılmış müfredat ve farklılaştırılmış öğretimin İngilizceyi yabancı dil
olarak öğrenen üniversite 1.sınıf öğrencilerinin İngilizce okuma dersi üzerindeki
etkisini incelemiştir. Bu yarı deneysel çalışma, farklılaştırılmış bir müfredat
kullanımının ve öğretimin İngilizce dersinde motivasyon, anksiyete ve ilgi düzeyine
etki edip etmediğini araştırmıştır. Öğrencilerin önemli kazançlar elde edip etmediğini
sınamak amacıyla ön test-son test anket karşılaştırma yöntemi kullanılmıştır.
Çalışmada ölçme aracı olarak, Schmidt (1999) tarafından oluşturulan Dil
Öğrenme Motivasyonu Ölçeğinden, Motivasyon Ölçeği alt testi, Horwitz (1986)
tarafından oluşturulan Dil Anksiyete Ölçeği, Wave’in (Harackiewicz, 1997, 2000)
İlgi ölçeği olmak üzere üç ölçme aracı kullanılmıştır. Bu çalışmadaki farklılaştırma
tanımı bazı referanslara dayanmaktadır: Bunlar Kalifornya Eğitim Bölümü
Standartları (2005), Kaplan (2001), Renzulli ve Reis (1997) ve Tomlinson’un (1999)
basamaklı dersleridir.
183
Farklılaştırılmış müfredatı ve öğretimi kullanan bu çalışma, İngilizceyi
yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin motivasyon ve ilgi düzeylerinin,
farklılaştırılmış müfredat ve farklılaştırılmış öğretimle, öğretmene dayalı düz anlatım
modeline kıyasla arttırdığını göstermiştir. Fakat veriler farklılaştırılmış müfredat ve
öğretiminin öğrencilerin anksiyete düzeylerinde öğretmene dayalı ders anlatım
yöntemiyle karşılaştırıldığında önemli bir düşüş göstermediğini ortaya koymuştur.
Bu çalışma müfredatın içerik, süreç ve ürün bileşenleri öğrencilerin ilgi,
hazırbulunuşluk ve öğrenme tercihlerine göre farklılaştırıldığında, İngilizce öğrenimi
daha ilgi çekici hale geldiğini ve geleneksel Tayvan öğretim metoduna göre daha üst
bir motivasyon ortaya çıkardığını göstermektedir.
Bundoc (2007) tarafından yapılan “İlköğretim Okulu Okuma Sınıflarında
Farklılaştırılmış Öğretim” adlı çalışmanın amacı ilköğretim öğretmenlerinin
farklılaştırılmış
okuma
öğretimi
uygulamalarını
belirlemek;
öğretmenlerin
farklılaştırılmış öğretimi gerçekleştirme planları ile uygulamalarını karşılaştırmaktır.
Araştırma tarama modelinde yapılmış olup 242 öğretmene anket uygulanmıştır.
Araştırma sonucunda elde edilen veriler okuma sınıflarında gerçekleştirilen
farklılaştırılmış öğretim uygulamalarının, daha önce ideal sınıfta yapılması
gerekenler
biçiminde
öğretmenlere
dayatılan
etkinliklerden
farklılaştığını
göstermektedir.
Ayers (2008) tarafından yapılan ‘’Monroe County, Georgia’da iki kırsal
ilköğretim okulunda, öğretmen tutumlarının farklılaştırılmış öğretime etkisi adlı
çalışmanın amacı, Georgia’da iki ilköğretim okulunda farklılaştırılmış öğretim
uygulamalarına ilişkin öğretmenlerin algılarını ve tutumlarını ortaya çıkarmaktır.
Araştırmanın hem nitel hem de nicel boyutu bulunmaktadır. Araştırma verileri
gözlem, görüşme ve anket yoluyla toplanmıştır. Araştırmada 25 ilköğretim
öğretmenine anket uygulanmış, beş ilköğretim sınıfında da gözlemler yapılmıştır.
Araştırma sonucunda ilköğretim sınıflarında farklılaştırılmış öğretim yaklaşımının
farklı derecelerde uygulandığı, öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı
184
hakkında fazla bilgi sahibi olmadıkları, sınıf yönetimi, zaman ve fiziksel donanım
açısından sorunlar yaşadıkları ortaya çıkmıştır.
Bantis (2008) Görev Odaklı Öğretime göre Farklılaştırılmış Dil Öğretiminin
İngilizce Öğretiminde Kullanılması adlı çalışmasında, Görev Odaklı dil öğretimine
dayalı yazma öğretiminin ve serbest çalışma zamanlarında azınlık öğrencilerine
uygulanan farklılaştırılmış öğretimin öğrenciler üzerindeki etkisini incelemektir. Bir
öğretmen ve 10 tane 3.sınıf öğrencisi çalışmaya katılmıştır. Görev odaklı yazma
öğretimi iletişimsel dil öğretimi için bir alan oluşturmaktadır. Çalışma okuldan sonra
bir ay boyunca günlük 45 dakika olarak yürütülmüştür. Sonuçlar görev odaklı yazma
öğretiminin farklılaştırılmış öğretim, yapılandırmacı pedagoji ve ikinci dil edinimi
ilkeleri için iyi bir araç olduğunu göstermiş ve ikinci dili öğrenen öğrencilerin farklı
ihtiyaçlarına yanıt verdiği sonucu elde edilmiştir.
Brennan (2008) tarafından yapılan “Okulöncesi Sınıflarında Farklılaştırılmış
Öğretim ve Okuryazarlık Becerilerinin Gelişimi” adlı çalışmanın amacı okulöncesi
eğitimde öğrencilerin dil becerilerinin geliştirilmesi amacıyla farklılaştırılmış öğretim
yaklaşımının nasıl uygulandığını ortaya çıkarmaktır. Araştırma betimsel bir çalışma
olup, araştırma verileri yarı yapılandırılmış görüşmeler, alan notları, gözlemlerle
toplanmıştır.
Araştırma
sonucuda
sınıflarında
gözlem
yapılan
okulöncesi
öğretmenlerinin, öğrencilerin bireysel gereksinimlerini karşıladıkları, öğrencilerin
bireysel öğrenmelerini kolaylaştırmak amacıyla rehberlik yaptıkları, öğrencilerin dil
becerilerini geliştirmek amacıyla çeşitli etkinlikler uyguladıkları, bunun yanı sıra
öğretmenlerin ders planı hazırlamada ve yeni etkinlikler tasarlamada zaman
açısından sorun yaşadıkları ortaya çıkmıştır.
“İlköğretim
Türkçe
dersinde
farklılaştırılmış
öğretim
yaklaşımının
uygulanması: Bir eylem araştırması” adlı çalışmasında Karadağ (2010), Türkçe
dersinin ilköğretim beşinci sınıf düzeyinde farklılaştırılmış öğretim yaklaşımına göre
nasıl uygulanabileceğini belirlemeye ve bu yaklaşımın öğrencilerin dil becerilerinin
gelişimine yansımalarını ve Türkçe dersine ilişkin tutumlarına etkisini ortaya
koymaya çalışmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırmayı eylem araştırması
185
biçiminde desenlemiştir. Araştırmanın belirlenen amacına ulaşması için gerekli olan
veriler araştırmacı ve öğrenci günlükleri, tutum ölçeği, yarı yapılandırılmış
görüşmeler, fotoğraflar, video kayıtları ve öğrenci ürün dosyalarından elde edilmiştir.
Araştırmanın nitel verileri içerik analizi tekniği kullanılarak çözümlenmiştir.
Yapılan bu araştırma sonucunda, İlköğretim 5. sınıf Türkçe ders programında
yer alan öğrenme alanlarına ve öğrencilerin okuma ilgilerine uygun olacak biçimde
farklılaştırılmış öğretim yaklaşımına dayalı öğrenme etkinlikleri düzenlemenin
olanaklı olduğu ortaya çıkmıştır. Eylem araştırması biçiminde yürütülmüş olan süreç
boyunca, uygulanan farklılaştırılmış öğretim yaklaşımına dayalı öğrenme etkinlikleri
öğrencilerin dil becerilerinin gelişimine yönelik öğretme öğrenme sürecinin daha
ayrıntılı ve derinlemesine bir biçimde gerçekleştirilmesine katkı sağlamıştır.
Araştırma verilerinin analizi sonucunda, farklılaştırılmış öğretim yaklaşımının
öğrencilerin öğrenme etkinliklerine etkin katılımlarına olanak sağladığı, öğrencilerin
bireysel ve grup çalışmaları gerçekleştirme becerilerinin gelişimine katkıda
bulunduğu, öğretmene bağımlılıklarının azaldığı ve bağımsız çalışma alışkanlığı
kazandıkları ortaya çıkmıştır.
Farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı kapsamında gerçekleştirilen öğretmeöğrenme süreci, öğrencilerin ele alınan konulara yönelik eleştirel ve yaratıcı bakış
açılarını yoğun bir biçimde gösterebilecekleri bir öğrenme ortamı yaratılmasına
katkıda bulunmuştur. Ayrıca tutum ölçeği puanları farklılaştırılmış öğretim
yaklaşımıyla işlenen dersin öğrencilerin Türkçe dersine yönelik tutumlarını olumlu
yönde etkilediği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Türkçe dersinde uygulanan
farklılaştırılmış öğretim yaklaşımı, öğrencilerin eleştirel düşünme, problem çözme,
sorgulayıcı düşünme ve yaratıcı düşünme gibi üst düzey düşünme becerilerini
geliştirmenin yanı sıra paylaşım, empati kurma, farklı fikirlere saygı duyma
becerilerinin gelişimine ve kendi öğrenmelerine ilişkin bir farkındalık geliştirerek
öğrenme stillerini keşfetmelerine de katkıda bulunmuştur.
Avcı, Yüksel, Soyer ve Balıkçıoğlu (2009) tarafından gerçekleştirilen ‘’Şiirin
Konusu için Tasarlanan Farklılaştırılmış Sınıf Ortamının Bilişsel ve Duyuşsal
186
Değişimlere Etkisi’’adlı çalışmanın amacı İlköğretim 6.sınıf Türkçe derslerinde
farklılaştırılmış sınıf ortamının öğretmen ve derse olan tutuma etkisi araştırılmıştır.
Araştırma nitel bir araştırma olmakla birlikte, 22 tane 6.sınıf öğrencisi üzerinde
yürütülmüştür. Farklılaştırılmış öğretim tasarımı istasyon ve ilgi merkezlerinin
oluşturulmasıyla, şiir dersi için oluşturulmuştur. Veriler, gözlemlerden, öğretmenle
yapılan görüşmelerden ve beş öğrenciyle yapılan odak grup görüşmelerinden elde
edilmişlerdir.
Bulgular, farklılaştırılmış öğretimin öğrencilerin öğrenmelerine
olumlu bir etkide bulunduğu yönündedir. Ayrıca farklılaştırılmış öğretim,
öğrencilerin derse olan ilgisini de arttırmış, arkadaşlık ilişkilerinin gelişmesini
sağlamış ve karşılıklı yardımlaşmayı da arttırmıştır.
Lavender
(2009)
tarafından
gerçekleştirilen
‘’Sınıf
içi
davranışsal
müdahelenin farklılaştırılmış öğretim programının, çevresini sözel olarak rahatsız
eden 8.sınıf öğrencilerinden okuma sınırlılıkları olan ve olmayanların başarısı ve
davranış çıktıları üzerinde etkisi’’ adlı çalışmanın amacı farklılaştırılmış öğretim
yaklaşımının ilköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinin akademik başarıları ve sözel
davranışları
üzerindeki
etkisini
incelemektir.
Nicel
araştırma
yönteminin
benimsendiği öntest sontest deneysel desenle gerçekleştirilen araştırmaya 35
ilköğretim
öğrencisi
katılmıştır.
Araştırma
sonucunda
öğrencilerin
sözcük
dağarcıklarında anlamlı bir artış gözlendiği ve okuduğunu anlama becerilerinin
geliştiği ortaya çıkmıştır.
Samms
(2009)
tarafından
gerçekleştirilen
‘’Farklılaştırılmış
okuma
öğretiminin beşinci sınıf öğrencilerin akademik başarı, sosyal ve bireysel gelişimine
etkisi’’adlı çalışmanın amacı farklılaştırılmış öğretim yaklaşımının öğrenme
merkezleri, rol oynama, grafik örgütleyicilerinin kullanımı, sorgulama, esnek
gruplama gibi stratejilerinin öğrencilerin akademik başarıları, sosyal ve bireysel
gelişimlerine katkısını incelemektir. Araştırma karma yöntem benimsenerek
gerçekleştirilmiş, nitel ve nicel veri toplama teknikleri bir arada kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda farklılaştırılmış öğretim yaklaşımının öğrenciler arasında
dayanışmayı arttırdığı, iletişim becerilerini geliştirdiği, grupta arkadaşlarıyla
etkileşimi arttırdığı, öğrencilerin problem çözme, yaratıcı düşünme gibi üst düzey
187
düşünme becerilerinin gelişimine katkı sağladığı ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra
farklılaştırılmış öğretim yaklaşımının uygulandığı beşinci sınıf öğrencilerinin
akademij başarılarında da artış gözlenmiştir.
Farklılaştırılmış Öğretimin Araştırılması: Başlangıç Seviyesinde Öğrenim
Gören Dil Öğrencilerinde Başarı Açığını Kapatmak isimli çalışmasında Parker
(2010), araştırmasını başlangıç düzeyindeki ana dili İngilizce olmayan ve İngilizce
öğrenen öğrenciler ile onların İngiliz akranları arasındaki başarı açığını kapatmak
için kaliteli programlara ihtiyaç duyulduğunu göstermek için yapmıştır. Çalışmanın
amacı hedef odaklı farklılaştırma stratejileri ve İngilizce okuma-yazma başarısı
arasındaki ilişkiyi araştırmak ve öğretmenlerin İngilizce öğretimini desteklemek için
farklılaştırılmış öğretim uygulamalarında ne kadar bilgili olduklarını incelemektir.
Niteliksel basamakta bilgiler a.) 3,4 ve 5.sınıfların 2004-2009 arası İngilizce okuma
yazma başarıları Georgia Kriterlerine Dayanan Yetenek testinden b) Öğretmen
gözleminden elde edilen verilerden c) öğretmen araştırma formundan elde edilen
yanıtlarden toplanmıştır. Nitel basamağın ikinci adımı bir odak grup tartışmasının
yapılmasını ve birinci aşamadan toplanan bilgilerin farklılaştırılmış öğretim
uygulamaları açısından incelenmesini içermektedir. Çalışma, kültürel olarak farklı
yapılardan oluşan güneydoğu metropolitan devlet okulu bölgesinde yürütülmüştür.
Örneklem beş tane Title I, dezavantajlı çocukların öğrenim gördüğü ilkokulları 3,4 ve
5.sınıf
öğrencileri
ve
bu
okulların
farklılaştırmaya
ilişkin
eğitim
almış
öğretmenlerinden oluşmaktadır. Nitel öğrenci performansı bilgisi farklılaştırılmış
eğitim müdahelesinin İngilizce öğrenenlerde okuma yazmayı önemli bir biçimde
etkilediğini ortaya koymaktadır.
Selvili (2010), yılında yaptığı İngiliz dili eğitimi programında dilbilgisi nasıl
daha etkili olarak kullanılabilir? CAE dilbilgisi kullanımı bölümüne yönelik müfredat
programı düzenleme adlı araştırmada Trakya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi İngiliz
Dili Eğitimi Bölümünde hazırlık sınıflarında İngilizce' nin kullanımına yönelik bir
dilbilgisi müfredat programı hazırlamak amacı ile gerçekleştirmiştir. Bu bölümdeki
öğrenciler ileri düzey İngilizce bilgisini ölçen CAE sınavına eşdeğer olan bir
İngilizce yeterlik sınavını geçmek zorundadır. İngilizce' nin kullanımını günlük
188
yaşama uyarlamakta güçlük çekmektedirler. Bu doğrultuda, öğrencilerin sahip
oldukları İngilizce bilgilerini kullanabilmeleri ile ilgili karşılaştıkları problemleri
çözebilmek amacı ile özel bir program hazırlanmıştır. Bu çalışmada araştırma
yöntemi olarak Eylem Araştırması (Action Research) kullanılmıştır ve araştırma
Diagnostic (Teşhis Koyma) ve Therapeutic (Tedavi Etme) olmak üzere iki aşamada
gerçekleştirilmiştir. Diagnostic aşamada sınıf gözlemi, anket ve düzey belirleme
sınavı yardımı ile problemler belirlenmiştir. Elde edilen bilgilere göre öğrencilerin
sahip oldukları İngilizce gramer bilgilerini günlük yaşama uyarlamakta güçlük
çektikleri ve verilen sınavda yeterince başarılı olamadıkları görülmüştür. Therapeutic
aşamada ise bir müfredat programı düzenlenmiş ve bazı özel sınıf teknikleri
uygulanmıştır. Öğrencilerin bu teknikleri uygulamadaki başarıları gözlenmiş ve ara
sınavlarla bu tekniklerin başarılı olup olmadığı denetlenmiştir. Sınav sonuçları özel
sınıf tekniklerinin kullanımının öğrencilerin başarılarında etkili olduğu tespit
edilmiştir. Araştırma sonunda, ilk düzey belirleme sınavı ile karşılaştırıldığında
öğrencilerin final sınavında gelişme ve başarı elde ettikleri görülmüştür.
Yavuz (2010) tarihli çalışmasında, edebiyatın İngilizce öğretme aracı olarak
kullanılmasını ele alan yaklaşım ve modelleri tartışmıştır. İngilizce öğretmenlerine
şiir yazma deneyimini özellikle çocuklara ya da başlangıç seviyesinde olan
öğrencilere İngilizce öğretiminde kullanılabilecek bir araç olarak kullanmak üzere
pratik fikirler vermek amacıyla gerçekleştirmiştir. Son yıllarda dil öğretimi
yöntemleri iletişimsel yaklaşımdan oldukça fazla etkilenmiştir. Çalışmada, şiir
yazımı ve görev odaklı öğrenme aktivitelerinin yabancı dil sınıflarında aktif olarak
kullanılması anlatılmaktadır. Bu aktivitelerin amacı öğrencilerin kendi şiirlerini
yazarak şiirle ilgili anlayışını en üst düzeye getirmek ve öğretmenlerin dil öğretim
aracı olarak şiir kullanımı olanaklarını ve bu aktiviteleri olduğu gibi ya da
uyarlayarak artırmalarını sağlamaktır. Çalışmanın sonunda sınıf uygulamalarıyla
ilgili konular ve uygulamalara yer verilmiştir.
Deangelo (2011) “Farklılaştrılmış Öğretim ve İngilizce Akademik Başarısı
Arasında İlişki Var mıdır?” adlı çalışmasında, azınlık öğrencilerinin ve İngilizce
öğrencilerinin potansiyellerinin altında başarı sergilediğini belirtmektedir. Okulların
189
her kültürden gelen öğrencinin nesil döngüsünü kırma ve onların geleceğini
değiştirme yeteneği olduğunun altını çizmektedir. Bu vaka çalışması farklılaştırılmış
öğretim uygulamalarını ve farklılaştırmanın üç ilkokulda uygulanmasını incelemekte
ve bu bilgileri analiz ederek, farklılaştırılmış öğretim ile İngilizce dil öğrencilerinin
başarısı arasında bir ilişkinin olup olmadığına karar vermeye çalışmaktadır. Çalışma
okulların 3, 4 ve 5. Sınıf öğrencileri üzerinde toplamda 1500 öğrenci üzerinde
yürütülmüştür. Daha özel olarak ele alırsak araştırmanın amacı, a. Sınıfta sunulan
farklılaştırılmış öğretimin prensiplerini incelemek b. Öğrencilerin farklılaşan
ilgilerine, hazırbulunuşluklarına ve öğrenme stillerine cevap veren farklılaştırılmış
öğretimi incelmek c. İngilizce öğrencileri arasında ve alt gruplar arasındaki
farklılaştırma öğretimlerinin farklılıklarını incelemek d. MCT2 dil bilimleri ve
matematik dersi başarısı üzerine farklılşatırılmış öğretimin etkisini incelemektir.
Araştırmanın sonuçları öğretmenlerin öğrencilerin farklılıklarına cevap
vermek üzere çok çeşitli ve tutarlı farklılaştırılmış eğitim metotları kullandıklarını ve
gözlenen uygulamaların en iyi uygulamalarla tutarlılık gösterdiği ve liteartürde
öğretimin tüm öğrenciler için özellikle de İngilizce öğrencileri için farklılaştırılması
tavsiyelerini
desteklemektedir.
Araştırmada
başarı
açığını
kapatmak
için
kullanılabilcek en iyi uygulamaların kullanıldığı gözlenmiş, fakat bunların matematik
ve dil bilimleri dersi başarısına yansımadığını belirtmiştir. Bunun sebebi olarak ta,
MCT2 testinin farklılaştırılmış öğretimi ölçmede yetersiz bir araç olması
gösterilmektedir. Çalışma boyunca başarı açığını kapatacak olan çok fazla kaynak
kanıtlanmıştır: işbirlikli öğrenme, bilgi analizi, çıkarımda bulunma ve farklılaştırılmış
okuma-yazma eğitimi. Etkili liderlikt e farklılaştırılmış eğitimin kalite başarısının
ortaya çıkmasında başka önemli bir faktördir.
Bezir (2012), Second Life ortamında tasarlanan yabancı dil eğitimi adlı
araştırmasında, “Second Life” ortamında farklı öğretimsel yöntemler kullanılarak
düzenlenen yabancı dil eğitiminde öğrenci, öğretmen ve ortam etkileşimine etki eden
faktörleri ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Araştırmanın katılımcılarını, iki farklı orta
öğretim okulunda 10. sınıfına devam eden toplam 12 öğrenci oluşturmuştur. Bu
öğrenciler, gönüllü öğrenciler arasından notlarına bakılarak ve İngilizce ders
190
öğretmenlerinin görüşleri alınarak belirlenmiştir. Öğretmenler, öğrencilerin daha
önceden tanımadıkları iki İngilizce öğretmenidir. Bu öğretmenlerin rolleri,
öğrencilere rehberlik etmek ve etkinliklerin uygulanmasını sağlamaktır. Çalışmanın
yöntemi, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışmasıdır. Öğrencilerin, İngilizce
konuşmalarına yönelik üç farklı öğretimsel yöntem kullanılmıştır; inovasyon ile
sunum yapma, altı şapkalı düşünme tekniği ile tartışma yapma ve rol oynama
yöntemi ile diyalog kurma. Second Life ortamında bu yöntemlerin kullanılmasıyla
yürütülen etkinliklerde öğrenci, öğretmen, sosyal ortam ve Second Life (medya)
etkileşimini ortaya çıkartmak için öğrencilerle belli aralıklarla üç tane, öğretmenlerle
ise çalışmanın sonunda bir yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Veri toplama
araçları olarak görüşme, Second Life ekran kayıtları ve gözlem formları
kullanılmıştır. Görüşmeler bilgisayar ortamında dijital hale getirildikten sonra, tüm
veriler içerik analizi yöntemi ile çözümlenmiş ve uygun tablolar ile şemalar
oluşturularak yorumlanmıştır. Araştırma bulgularına göre; farklı öğretimsel
yöntemler kullanılarak Second Life sanal ortamında düzenlenen yabancı dil
eğitiminin öğrencilerin sosyal ortam içinde akranlarından öğrenmelerine, yabancı dil
konuşma deneyimi yaşayıp kendilerine güvenlerinin ve öz-yeterlilik seviyelerinin
artmasına yarar sağladığı bulunmuştur. Ayrıca, uygulama öğrencilerin ilgilerini ve
derse karşı motivasyonlarını arttırırken, avatarlar ile temsil edilme olanağı sayesinde
ise öğrenciler arasındaki iletişimin etkili olmasını sağlamıştır.
Gömleksiz (2012) yılında İngilizce öğretiminde zihin haritası kullanımının
öğrencilerin akademik başarılarına, tutumlarına ve kalıcılığa etkisini incelemek,
uygulamalara ilişkin ders öğretmeninin ve uygulamaya katılan öğrencilerin
uygulamaya ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla Elazığ ili Yücel İlköğretim
Okulu'nda altıncı sınıf öğrencileri üzerinde bir araştırma gerçekleştirmiştir.
Araştırmada hem nicel hem de nitel verilerden yararlanılmıştır. Araştırmanın nicel
boyutunda öntest-sontest kontrol gruplu desen kullanılırken, nitel boyutta ise
görüşme ve gözlem tekniklerinden yararlanılmıştır. Deney grubunda dersler zihin
haritası tekniği ile işlenirken, kontrol grubunda ise geleneksel öğretim yöntemi
uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak başarı testi, tutum ölçeği,
gözlem ve görüşme formları kullanılmıştır. Araştırma sonucunda zihin haritası
191
kullanımının, İngilizce öğreniminde öğrencilerin akademik başarısını ve derse
yönelik tutumlarını olumlu yönde etkilediği sonucu elde edilmiştir. Görüşme ve
gözlem
sonuçları
da
zihin
haritası
uygulamasının
öğrencilerin
İngilizce
öğrenmelerine olumlu katkılar sağladığını ortaya koymuştur.
Baş (2012),
yılında gerçekleştirdiği araştırmada öğrenme stratejileri
öğretiminin, ilköğretim 8. Sınıf öğrencilerin İngilizce dersindeki akademik
başarılarına, tutumlarına ve bilişötesi farkındalık düzeylerine etkisini incelemiştir.
Araştırma, 2010-2011 eğitim-öğretim yılında Niğde ilinin bir ilköğretim okulunda
gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya, bu okulun iki sınıfından toplam 60, 8. Sınıf
öğrencisi katılmıştır. Çalışmada, ön test-son test kontrol gruplu araştırma modeli
kullanılmıştır. Her grup için aritmetik ortalama ve standart sapma hesaplanmış olup
gruplar arasındaki anlamlılığı test etmek için Mann-Whitney U testi kullanılmıştır.
Araştırmanın sonucunda, kontrol grubu ile deney grubu öğrencilerinin derse yönelik
tutumları arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bunun yanı sıra, öğrenme
stratejileri öğretiminin, öğrencilerin akademik başarıları, bilişötesi farkındalık
düzeyleri ve derse yönelik tutumları üzerinde olumlu etkisi olduğu kaydedilmiştir.
1.4.5.3.
Üstün Zekâlılarda Dil Öğretimine İlişkin Araştırmalar
“Yabancı Dil Gelişiminde Purdue’nin Yeni Programı’’ isimli çalışmasında
Black (1984), yabancı dil eğitiminde uygulanabilir olan ve Purdue Üniversitesinde
üstün zekâlı çocuklar için bir pull-out programı olarak geliştirilen yabancı dil eğitimi
müfredatını incelemektedir. Program iki sömestırda ele alınmıştır ve çalışma üstün
zekâlı ve yetenekli öğrenciler üzerinde yürütülmüştür. İlk sömestırda kaydolan
öğrencilerin sınıf düzeyleri 4’ten 9.sınıfa kadar değişmektedir. İlk sömestir kaydolan
öğrenciler, yazar tarafından uyarlanmış yoğun bir modele tabi tutulmuşlardır.
Öğrenciler sadece haftada iki saat derse gelmiş, tekrar yapmış, onlara sorular
sorulmuş ve hafta boyunca kelimelere çalışmaları beklenilmiş ve soruları
cevaplamaları beklenmiştir. Sorular geldikçe de, öğrenciler kültürel, anlamsal ve
yapısal konular hakkında biraz eğitim almışlardır. Modelin ön uygulaması sadece
dokuz hafta sürmüş ve sonuçta öğrenciler dilin sesletiminde oldukça gelişmiş hale
192
gelerek, 150 kelimeyi de kolaylıkla kullanabilir duruma gelmişlerdir. Programın öntestinde cümle yapısı, yorumlama ve dil bilgisi kuralları bunun yanında heceleme ve
kelime bilgisini içeren bir öntest uygulanmıştur. Öğrenciler ilk testten ortalama %5
başarı alırken sontestten başarı %12-20 arasındadır.
Kursun daha hızlı ilerlemesi ve daha derinlemesine öğretecek bir şekilde
oluşturulması ve öğrencileri daha fazla zorlaması gerektiğini düşünen yazar, bu
çalışmayla öğrencilerin düşünme kapasitesi veya da problem çözme becerilerini
geliştirdiği konusunda ikna olmamıştır.
Bu yüzden kurs, aktarıma fayda
sağlayabilmesi için üst düzey bilişsel becerileri içerecek bir biçimde yeniden
düzenlenmiştir.
Yeni bir grup öğrenciyle kursun ikinci sömestırı “taaruz (attack) becerileri”
denilen ve anlama, yorumlama veya herhangi bir yabancı dilde cümleleri ve anlamı
oluşturmak için gerekli araçları sağlamaya yönelik olarak oluşturulan bir kursa
başlanmıştır. Öğrenciler sözlük kullanımında daha iyi bir hale gelmişlerdir, dikkatli
bir biçimde dinlemeyi ve ıraksak düşünmeyi öğrenmişlerdir, sürekli bir biçimde yeni
alternatifleri denemiş ve anlamı bulmak için tahminlerde bulunarak, bu tahminlerini
denemişlerdir. Öğrencilerin yine de bir temel oluşturmak için yüzlerce kelimenin
anlamını ve telaffuzunu ezberlemesi gerekmekle birlikte, sınıfta dersin bir bölümü
öğrencilerin duyma ve konuşma becerilerini geliştirmelerini sağlamaları amacıyla
tekrar becerilerine ayrılmıştır. Fakat burada önemli olan, tüm etkinlikler birisinin yurt
dışına sadece sözlükle gittiğinde gerekli olabilecek becerilerini geliştirmeye yönelik
olarak oluşturulmuştur. Sınıf oyunlar, yarışmalar gibi birçok etkinliğe katılmıştır.
Öğrencilerin kursa gelme ve çalışma konsunda istekli oldukları gözlenmiştir.
Öğrenciler duyduklarını yazmayı, alternatif hecelemeleri, cümle kurmayı ve tercüme
etmeyi ve İngilizce ve öğrendikleri dil arasında yapısal farklılıklar olmasına rağmen
anlamı bulmayı öğrenmişlerdir.
Kursun son haftası onlardan açık uçlu sorular üretmeleri, onu hedef dilde
oluşturmaları ve öğretmene doğru bir şekilde telaffuz etmeleri istenmiştir. Bu grup
doğallık konusunda diyaloglarda birinci gruba göre eksik olsada, zor ödevlerde işi
193
sonuna kadar götürmeleri, onların düşünce alışverişi için daha iyi hazırlandığını
göstermektedir. Onlar edindikleri bu becerileri, başlangıçtaki bir tanıtımla herhangi
bir dili konuşmada ve yazmada uygulayabilirler.
Bu sınıfa da ön-test uygulanmıştır ve 12 öğrencinin ortalama puanı 5,3 olarak
bulunmuştur. 18 saatlik bir eğitimin arkasından verilen sontest ortaması ise 13,7’dir.
Her ne kadar ikinci gruptaki öğrencilerin puanları birinci gruptaki öğrencilerin
puanlarından yüksek olmasa da ikinci gruptaki öğreciler problem çözmeyi ve daha
üst düzeyde düşünmeyi öğrenmişlerdir. İkinci kurstaki hiçbir öğrenci kurs
başlamadan önce birbirini tanımamasına rağmen, problem çözerken birlikte oldukça
iyi bir şekilde çalışmış ve bu yüzden aynı zamanda kişiler arası iletişim kurma
becerileri kazanmıştır. Black (1984) ikinci sömestırda uygulanan böyle bir kursun
amaçlarının kesinlikle üstün zekâlı öğrenciler için uygun bir müfredatın amaçlarıyla
uymakta ve üstünlere yabancı dil öğretiminde iyi bir yol ortaya koyduğunu
belirtmektedir.
Steinhauer (1998) Dil Bilimleri Sınıflarında Üstün Zekâlılar Eğitimi: Üstün
Zekâlı ve Yetenekli Öğrenciler için Oluşturulmuş Metodolojilerden Bütün Öğrenciler
Yararlanmakta mıdır? adlı çalışmasında zenginleştirmenin, hızlandırmanın, proje
tabanlı öğrenmenin, kariyer danışmanlığının ve sınıfta mentor kullanılması gibi
metodolojilerin üstün zekâlı öğrenciler için önerilen startejiler olduğundan söz
etmektedir. Araştırma bu stratejilerin 8.sınıf tüm dil dersi sınıflarında, yazma
dersinde normal öğrenciler üzerinde kullanıldığı takdirde ortaya çıkan etkiyi
incelemektedir. Bu araştırmanın amacı üstünler için oluşturulan bu metodolojilerden
tüm öğrencilerin yararlanıp yararlanmadığını keşfetmektir. Bunu yapabilmek için
öğrencilerin akademik başarısına bakılmıştır. Veriler Kanada Başarı Testi,
öğrencilerin yazılı ürünleri, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ve anketlerle elde
edilmiştir. Öğrencilerin akademik başarısı Kanada başarı testi puanından, katılımları
ise yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinden yararlanılarak ölçülmüştür. Başarıya
ilişkin nitel verilerle bir sonuca ulaşılamazken, nicel veriler tüm öğrencilerin
akademik başarısının önemli bir gelişme gösterdiğini ortaya koymaktadır. Derse
194
katılıma ilişkin nitel veriler, tüm öğrencilerin yazma davranışı açısından üstünler için
kullanılan metedolojilerden yararlandıklarını ortaya koymaktadır.
Grigorenko, Jarvin ve Sternberg (2002) analitik, yaratıcı ve pratik düşünme
ve öğrenme becerilerini vurgulayan ve üçlü zekâ teorisinin etkililiğini araştıran üç
çalışma yapmışlardır. Bu çalışma 809 beşinci sınıf öğrencisini, 62 ortaokul
öğrencisini ve 432 lise öğrencisini içermektedir. Çalışma üstün zekâlı öğrenciler
üzerinde yürütülmüştür. İlk çalışma iki yıl sürmüştür ve amacı var olan müfredatın
yanında zenginleştirilmiş okuma öğretimi staretjilerinin kullanımıyla okuma
becerilerinin geliştirilip geliştirilemeyeceğini görmektir. İkinci çalışmanın amacı tek
başına üçlü okuma müfredatının okuma performansın arttırıp arttırmadığını
görmektir. Üçüncü çalışma lise düzeyinde var olan müfredatta uyarlamalar yaparak
ve derslerle triarşik öğretimi entegre ederek, ve öğretmek etkili midir onu
araştırmıştır. Grigorenko et al. her üç çalışmada da triarşik öğretime tabi tutulan
deney grubu öğrencilerinin geleneksel yönteme tabi tutulan kontrol grubu
öğrencilerinden okuma ve okuduğunu anlamanın tüm alt testlerinde müthiş düzeyde
kazanım elde ettiklerini bildirmişlerdir( Akt: Feng, Baska, Quek, Bai ve O’Neili,
2005).
Reis (2003) Okul Geneli Zenginleştirme-Okuma Çerçevesinin, ilkokul
öğrencilerinin okuma başarısı, okuma akıcılığı ve okuma ilgisi üzerine etkisni
incelemiştir. 3.sınıftan 6.sınıfa kadar olan 240 öğrenci ve onların öğretmenleri
üzerinde yürütülen çalışmada iki düşük sosyo-eknomik düzeye sahip okul random
olarak deney ve kontrol grubu olarak atanmıştır. Kontrol grubu var olan okuma
müfredatına ve ek okuma programlarına devam ederken, deney grubu 10-12 hafta
boyunca zenginleştirilmiş okuma eğitimlerinden yararlanmışlardır. Bir okulun
sonuçlarına dayanarak Reis, program öncesinde deney grubu öğrencilerinin %90’ının
birkaç dakikadan daha fazla kendi başına okumayı devam ettiremediğini ve sadece
%10’unun beş dakika boyunca kendi başına okuyabildiğini bildirmiştir. Sontest
sonuçları ise kaydedeğerdir ki, öğrencilerin %90’ı bir sure boyunca 35-40 dakika
boyunca kendi başlarına okuyabilmektedir. Araştırmacılar ayrıca deney grubunun
okuma başarısı, okuma akıcılığı ve okuma tutumuna ilişkin önemli farklılıklar
195
bulmuşlardır. Bu farklılıklar sadece deney grubunda değil, programdan yararlanan
okuyucuların yanında normal ve normalin altında olan okuyucular arasında da
bulunmuştur (Akt: Feng, Baska, Quek, Bai ve O’Neili, 2005).
Nikolova ve Taylor (2003) tarafından yapılan “Dil Öğrenme Görevlerinin,
Normal ve Üstün Yetenekli Öğrenciler Üzerindeki Etkisi ve Eğitimsel Sonuçları”
isimli araştırmada üstün yetenekli ve normal öğrencilerden oluşturulmuş dört faklı
grup üzerinde çalışılmıştır. Üstünlerden bir deney bir kontrol, normallerden bir deney
bir kontrol grubuyla çalışılarak, yabancı dil görevlerinin niteliklerinin öğrencilerin
öğrenme sürecindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma 181 denek üzerinde
gerçekleştirilmiştir. 97 öğrenci üstün yetenekli olarak belirlenmiştir. Bunların 50’si
kontrol grubuna 47’si ise deney grubuna atanmıştır. Üstün yetenekli olmayanlar ise
84 kişi olup, 44’ü kontrol grubuna, 40’ı deney grubuna atanmıştır. Ölçüm araçları
olarak bilgi formu ve araştırmacı tarafından hazırlanan kelime hatırlama testi
kullanılmıştır.
Kontrol grubundaki öğrencilerden bilgisayardan kısa bir İspanyolca parça
okumaları istenerek, okuma anlamaya yardımcı olması amacıyla altı çizili olan
kelimelerin anlamları verilmiştir. Deney grubunda ise öğrencilerden yine aynı
parçayı okumaları istenmiş fakat bu kez kelimelerin anlamları verilmemiştir.
Onlardan parçayı okuduktan sonra İngilizce-İspanyolca sözlükleri kullanarak, altı
çizili kelimeler için hedef dilde açıklama oluşturmaları istenmiştir.
Sonra gruplardan kendi cümleleriyle ana dilde yani İngilizce’de hikayenin
özetini yazmaları istenmiş ve ayrıca onlara bir de kelime testi verilmiştir. Kelime
testinden bir ay sonra öğrenciler tekrar aynı teste alınmıştır. Deney grubundaki üstün
yetenekli öğrenciler kontrol grubundaki üstünlerden kelime testinde daha iyi bir
performans sergilemişlerdir, normal öğrenciler ise hatırlamada iki görev arasında
herhangi bir fark sergilememeişlerdir. Okuduğunu anlamaya gelince, deney grubu
görevinin karmaşık olması normal öğrenciler için bir takım zorluklar ortaya
çıkarırken ve deney grubundaki normaller testlerde, diğer tüm gruplardan daha düşük
puan almışlardır. Deney grubundaki normal öğrenciler ikinci kelime testinde daha az
196
kelime hatırlamış ve deney grubu görevi bu grup için kelime hatırlamada kötü bir
etki göstermiştir.
Buradan yola çıkan Nikolova ve Taylor (2003) üstün zekâlı ve yetenekli
çocuklar için farklılaştırmanın, niteliksel ve niceliksel olarak tam anlamıyla elde
edilebilir olduğunu düşünmediklerini belirtmişlerdir. Bunun yapabilmesi için yabancı
dil sınıfında üstün yetenekli çocuklara özel ve çok çeşitli etkinliklerin sağlanması
gerektiğini ve bu sağlanan eğitimlerin genel eğitimdeki normal öğrenciler için ise ne
kadar uygulanabilir ve etkili olduğunun araştırılmasının gerektiğinin altını
çizmişlerdir.
Entegre Müfredat Modelini Kullanan Üstün Öğrencileri Değerlendiren
Boylamsal Bir Çalışma: William Mary Dil Bilimleri ve Fen Bilimleri Müfredatının
Etkileri ve Algıları isimli çalışmayı Feng, Baska, Quek, Bai ve O’Neili (2005),
Entegre modelin uygulandığı William Mary Dil ve Fen Bilimleri müfredatlarının
uygulamalarının zaman içindeki etkilerini incelemek üzere bir taşra okul bölgesinde
yapmışlardır. Bu çalışmanın amacı Entegre Müfredat modeline göre üstün zekalı ve
yetenekliler için oluşturulan farklılaştırılmış müfredatın zaman içindeki etkisini
değerlendirmektir. Araştırma iki ana soru üzerinden yürütülmektedir.
1. Entegre müfredatın kullanımına dayalı sonuçlar ne dereceye kadar üstün
öğrencilerin ilerledeğine ilişkin kanıtlar sunmaktadır?
2. Müfredat
paydaşlar
tarafından
algılanan
ve
tanılanmış
öğrencilerin
ihtiyaçlarını ne dereceye kadar karşılamaktadır?
Kuzeydoğu taşra okullarından birinden gelen 973 öğrenci bu çalışmanın
örneklemini oluşturmaktadır.
Bunların 116’sı 3.sınıf, 106’sı 4.sınıf ve 109’u
5.sınıftır. Bu öğrencilerin çoğunluğu, üç yılın üzerinde bir zamandır William ve Mary
dil bilimleri ve fen bilimleri üniteleriyle eğitim almaktadır ve 1996-2002 yıllarından
beri gerekli performans testlerine tabi tutulmaktadır. Çalışmanın algısal kısmında
ise, araştırmalar 367 aile, 110 eğitimci ve 732 öğrenciden gelen sonuçlara göre
yapılmıştır. Öğrenciler performasa dayalı ölçümlere tabi tutulmuşlardır. Bilimsel
197
deneysel tasarım için Diet Kola Testi, deneysel olarak araştırma becerileri, önceki
araştırmalarda geliştirilen öntest son test yazma değerlendirmesi ve rubriği
kullanılarak ölçümler yapılmıştır.
Paydaş ölçüm aleti ise hem çoktan seçmeli hem de likert tipi bölümlere
sahiptir. 28’den 31 iteme kadar soruları içermektedir. Verilerin analizinde hem
niceliksel hem de niteliksel teknikler kullanılmıştır.
İlişkili örneklem t testi kullanılarak programdaki öğrencilerin altı yıl içindeki
performans artışları incelenmiştir. Sonuçlar edebi analiz, ikna edici yazma, dil bilgisi
ve bilimsel araştırma becerilerine kayıtlı öğrencilerin hangi sınıf düzeyinde olursa
olsun önemli kazanımlar elde ettiğini göstermektedir. Etki büyüklüğü .52’den 1.38’e
kadar değişmektedir. Edebi analiz dışındaki becerilerde gelişme büyük olurken,
öntestin bir veya iki standart sapma üstünde iken, edebi analizin gelişimi orta
düzeydedir. İkna edici yazmadaki gelişim düzeyi ise 3 ve 4.sınıflara oranla 5.sınıfta
orta düzeye gerilemektedir. Fakat sonuçlara bakıldığında akademik başarının
alçaktan yükseğe doğru ilerlediği değerlendirilmiştir.
Tekrarlanan Öğretim Etkisine bakıldığında ise, sonuçlar hem dil bilimlerinde
hem de fen bilgisinde müfredatta tekrarlanan öğretim etkisinin görüldüğünü ortaya
koymaktadır. Öğrencilerin edebi analiz, ikna edici yazma ve dilbilimi başarısınındaki
artış, William Mary ünitelerinin kullanılmasıyla artmaya devam etmektedir.
Öğrencilerin fen bilgisi araştırma becerilerindeki gelişiminin de yine olumlu bir
şekilde fen bilimleri ünitesine maruz kalmalarıyla arttığı görülmektedir.
Paydaşların
Müfredat
Ekililiğine
ilişkin
Algılarına
ilişkin
sonuçlar
göstermektedir ki, ailelerin büyük bir kısmı, %70’in üzeri dil bilimlerinden %58’in
üzeri ise fen bilgisi müfredatını yeterince zorlayıcı olarak bulurken, daha küçük bir
öğrenci çoğunluğu ise genelde zorlayıcı olsa da her zaman zorlayıcı olmadığını
belirtmektedirler. Üstünlerin öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu, sınıflarında
%93,6’sı ünitelerdeki, üst düzey soruları, öğrenci tartışmalarını ve bireysel ve grup
198
proje çalışmalarını içeren eğitimsel yaklaşımları kullandıklarını belirtmektedir. Aile
ölçeği sonuçları da bunu desteklemektedir.
Ailelerin büyük çoğunluğu %91,6’sı dil bilimleri, matematik, fen bilgisini
içeren tüm programdan tamamıyla tatmin olduklarını ifade etmiş ve müfredatın
çocukların ihtiyaçlarına cevap vermede etkili olduğuu belirtmişlerdir. Ailelerin
%10’u ise buna zıt görüşler bildirmiştir. 3/2’nin üzerinde bir eğitimci de ailelerin
müfradatın etkililiğine ilişkin görüşlerine katılmışlardır.
Paydaş
grupları
arasında,
hızlandırma
ve
müfredatın
zorlayıcılığı,
organizasyonu, kapsamı ve sırası, akran etkileşimi fırsatları öğrencilerin en üst düzey
yarar sağladıkları noktalar olarak algılanmaktadır, üstelik müfredatın eleştirel ve
karmaşık düşünme becerilerine odaklanması, tartışma sunması da müfredatın diğer
olumlu yanları olarak algılanmaktadır. Fakat yine de paydaşlar materyallerin seçimi
konusunda esneklik olmamasını, okuma materyallerinin çok çeşitli olmamasını
eleştirmektedir. Öğrenciler de müfredatta daha fazla konu olmasını ve bunların seçim
sürecinin bir parçası olmak istediklerini belirtmişlerdir. Bazı öğrenciler müfredatın
öğrencileri diyaloglara çekecek şekilde, onların hikayelerle, filmlerle, şakalarla ve
alan yolculuklarıyla bağlantılarını kuracak derecede canlı olmasını istediklerini
belirtmişlerdir.
Öğretmenler da ünitelerdeki içerik bilgisinin geliştirilmesi için daha fazla
material sağlanması gerektiğini önermektedir. Dil bilimleri için genel öneri, daha
fazla kurgusal olmayan ve eyalet testlerinin ölçtüğü bilgiye odaklanması gerektiği
yönündedir. Öğretmenler içerikteki boşluğu doldurmak için fen bilgisinde daha çok
materyale ihtiyaç duymaktadırlar. Aileler müfredatın daha çok öğretmenin dağıttığı
malzemelere
dayandığını,
belirtmektedirler.
bunun
Geliştirilmesi
için
da
öğretimle
daha
tutarsızlık
profesyonel
gelişim,
gösterdiğini
programla
tutarsızlıkları gidermek, yazılı ödevlerin sayısını arttırmak, disiplinler arası daha
fazla bağlantı yapmak gerekmektedir.
199
Sonuçları özetlemek gerekirse, bulgular üçten beşinci sınıfa kadar olan üstün
öğrencilerin Dil Bilimleri, eleştirel okuma ve ikna edici yazmada
ve bilimsel
araştırma tekniklerinde, Entegre müfredatın kullanımıyla önemli düzeyde bir gelişme
olduğunu ve öğrenmenin arttığını ortaya koymaktadır. 2-3 yıllık dönemlerde
tekrarlanan ölçümlere göre başarı düzeylerinde güçlü bir artış olmuştur. Paydaş
grupların çoğunluğu müfredatı etkili ve çoğu yönden yararlı bulmuşlardır (Feng,
Baska, Quek, Bai ve O’Neili, 2005).
Gollif (2005) Title I Okullarına Giden Üstün Zekâlı Öğrenciler İçin Uygun
Öğretim Stratejileri adlı araştırmasında, Kuzeybatı’da Title I okullarına giden üstün
zekâlı ve yetenekli öğrenciler için farklı öğretimsel stratejileri değerlendirmiştir.
Çalışma nitel bir çalışmadır ve türdeş yetenek grupları, çoklu zekâ, zihin
alışkanlıkları, çok kültürlü yaklaşımlar ve Dixon-Hegel stratejilerinin sınıf ortamında
uygulanmasını, bilgiye dökülmesini ve analiz edilmesini içermektedir. Araştırmanın
soruları, üstün zekâlılar eğitimi programına katılan öğrencilerin programa ilşkin
beklentilerini ve etkili program uygulamalarını nasıl tanımladıklarını incelemeye
yöneliktir. Doğrudan gözlem bilgileri, odak grup ve günlük veriler 15 üstün
öğrenciden ve onların öğretmenlerinden, aile anketlerinden elde edilerek,
kodlanmıştır. Sonuçlar öğrencilerin bahsedilen stratejilerle zihinlerinin meşgul
olduğunu ve öğrenmelerinin daha zorlayıcı hale geldiğini göstermektedir. Ayrıca, bu
bilgiler çalışmada kullanılan beş stratejinin hangisinin gelişimsel olarak öğrencilere
daha uygun olduğunu bilmemize yardımcı olmuş ve öğrencileri zorlama kavramına
katkıda bulunmuştur. Eğer Title I okullarındaki öğrencilerin normal sınıf ortamında
öğretmenlerinin rehberliğinde zihinleri zorlanırsa, sosyal değişim gerçekleşecektir.
Title I okullarında gösterilen sosyal değişim üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler
zenginleştirme stratejileri yoluyla için normal sınıf ortamında işe yarabilir.
Beşkardeş (2007) yılında üstün yetenekli öğrencilerin yabancı dil öğretiminde
metafor tekniği uygulamasının öğrenci başarısına etkilerini incelemiştir. Araştırma
Aydın Doğan Bilim Sanat Merkezinde 2005–2006 öğretim yılında 38 üstün yetenekli
öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada öntest-sontest kontrol gruplu model
uygulanmıştır. Öğrencinin İngilizce öğrenimine karşı olan tutumunun ve İngilizce
200
öğrenirken uyguladığı yöntemin belirlenmesi amacıyla İngilizce Dersi Etkinlik
Gözlem Formu oluşturulmuştur. Bu form deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin
aileleri, sınıf veya İngilizce öğretmenleri ve uygulama yapan öğretmen tarafından
doldurulmuştur. Araştırmada yer alan grupların, yabancı dil öğrenirken İngilizce
cümle kurma, yeni kelime öğrenirken çağrıştırıcılar kullanma, öğrenirken metaforlar
oluşturma gibi alanlardaki başarılarını gözlemek amacıyla İngilizce Dersi Performans
Değerlendirme Ölçeği hazırlanmıştır. Ölçme aracı ile elde edilen puanların
ortalamaları istatistiksel olarak değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Araştırmada
anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Ölçme araçlarından elde edilen puanların
gruplar arasında karşılaştırılması için, “t” testi kullanılmıştır. Bu araştırmaya göre,
metafor tekniğinin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin akademik başarı
ortalaması, geleneksel öğretimin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin akademik
başarı ortalamasından daha yüksektir.
“Üniversitede Okuyan ve Üstün Zekâlı olarak Tanılanmış Öğrencilerin
Yabancı Dil Eğilimi, Tutumu, Özellikleri ve Başarısı” adlı Bain, McCallum, Bell,
Cochran ve Sawyer (2010) çalışmalarında, İspanyolca başlangıç kursuna giden, üstün
olarak tanılanmış öğrencilerin eğilim, tutum, özellik ve başarısının aynı gruptaki
normal öğrencilerle karşılaştırılmış ve tutum, tavır ve başarıda ortaokul başlangıç
ispanyolca kursunda üstün öğrencilerin diğer üstün olmayan akranlarından farklı
oldukları bulunmuştur. Çalışma 95 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Modern Dil
Eğilim Testi, Üniversite Öğrencileri için Yabancı Dil Tutumları ve Algılamaları
Ölçeği, Üniversite Akademik Nitelik Ölçeği-Kısaltılmış Yabancı Dil formunun bilgi
toplamak için kullanıldığı araştırmada, bilgiler Anova ve Manova istatistik
teknikleriyle analiz edilmiştir. Buna göre, beklenenin aksine, üstün öğrencilerle,
üstün olmayan öğrenciler arasında özellik ölçeğinin hiçbir alt boyutunda bir farklılığa
rastlanmazken, üstün öğrenciler eğilim ölçeğinden daha yüksek puanlar almışlardır,
üstün grup yabancı dil öğrenmeye üstün olmayan gruptan daha eğilimlidir ve daha
olumlu bir tutuma sahiptir. Özellik ölçeğine bakıldığında gruplar arasında yetenek,
çaba, öğretmen etkisi ve yabancı dil başarısını açıklayan etkenlerden birisi olan şans
açısından farklılığa rastlanmamıştır. Bu bulgu ise, yazarların ‘’üstün öğrencilerin
yetenek ve çaba gibi daha üst düzey içsel özelliklere sahiptirler’’ tahmini ile
201
tutarsızlık sergilemektedir. Özellikle, sonuçlar literatürde çok fazla desteklenen
“üstün olarak tanılanmış çocukların başarıyı öncelikle yeteneğe bağlı olduğu (Bell &
Schindler, 2001/2001; Brody & Benbow, 1986, Collier et al., 1987; Engelberg &
Evans, 1986; Vlahovic-Stetic et al.,1999) sonucunu desteklememektedir. Çalışmada
üstün öğrenciler başarıyı çabaya bağlamışlarıdr.
Bulgular yabancı dil öğretmenlerinin tüm öğrencilerde olumlu tutum
geliştirmeye odaklanmaları ve öğrencilerin yabancı dildeki başarılarının arttırılması
için ana dildeki becerilerinin geliştirilmesine, anadilde daha çok bilgi sahibi
olmalarını sağlamalarına yardımcı olmaları gerektiğini göstermektedir.
Farklılaştırılmış Öğretimin 5.Sınıf Üstün Zekâlı Kaynaştırma Öğrencilerinin
Okuma-Dil
Bilimleri
Başarısına
Etkisi
isimli
çalışmasında,Went
(2012)
Farklılaştırılmış öğretimin üstün ve normal 5.sınıf üstün programı kaynaştırma
öğrencilerinin okuma ve dil bilimleri başarısı üzerine etkisini araştırmaktadır.
Çalışma deney ve kontrol grubu oluşturularak yapılmıştır ve 2009-2010 yılında hiç
kaynaştırma desteği almayan üstün ve normal öğrencilerle 2010-2011 yılında okuma
ve dil bilimleri derslerinde kaynaştırma desteği alan üstün ve normal öğrenciler
karşılaştırılmıştır. Gruplar arasında üstün ve normal öğrencilerin okuma/ dil bilimleri
başarısı farklılıkları incelenmiştir. Bu çalışmada Tennessee testi 2009-2010 ve 20102011 yılları arasındaki sonuçlarından yararlanılmıştır.
Çalışma
sonucunda,
istatistiksel
açıdan
anlamlı
bulunan
bulgular,
farklılaştırılmış öğretimin, kaynaştırma desteği alan normal öğrencilerin okuma ve dil
bilimleri başarısı üzerinde olumlu etkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun
yanında bulgular, normal sınıfa devam ve kaynaştırma desteği alan öğrencilerden,
kızların erkeklere kıyasla daha yüksek puanlar elde ettiğini göstermektedir. Üstün
öğrenciler arasında herhangi istatistiksel bir farklılığa rastlanmamıştır.
Bulgular normal sınıfa giden ve kaynaştırma sınıfında farklılaştırılmış eğitim
alan 5. Sınıf öğrencilerinin genel eğitimde okuyan ve farklılaştırılmış eğitim almayan
akranlarına oranla okuma ve dil bilimleri başarılarını arttırdıklarını göstermektedir.
202
Kızların erkekelerden daha iyi olmasına ilişkin bir tavsiye olarak, öğretmenler
erkekler için anlatımsal olmaktan çok bilgi içeren dergiler gibi okuma parçalarını
sınıfta kullanmalıdırlar. Okuma ve yazmayı geliştirmek için edebiyat tercihleri ilgiye
dayandırılmalıdır.
1.4.5.4.
Dil
Öğretiminde
Eleştirel ve Yaratıcı Düşünmeye İlişkin
Araştırmalar
Okul Geneli Zenginleştirme modeline ilişkin ve düşünmenin arttırılması,
araştırma, iletişim ve metodolojik sürelere ilişkin II. Tip zenginleştirme
deneyimlerinin ve bir uzman gibi uygulama yapma, birinci elden araştırma yapma,
düşünme ve hissetme deneyimlerinin yer aldığı Tip III etkinlikleri sonunda SEM
çalışmaları şunları ortaya koymuştur. Tip II etkinlikleriyle tanıştırılan öğrenciler
araştırma projelerine daha çok katılmaktadırlar (Burns, 1988). Yaratıcı düşünmeye,
planlamaya, karar vermeye, tahmin etmeye ve iletişime odaklanan Tip III
aktivitelerine katılan öğrenciler daha üst kalitede ve tamamlanmış ürünler ortaya
koymuşlardır (Newman, 2005). İki kere farklı olan ve III. Tip zenginleştiremeye
katılan öğrenciler daha pozitif davranışlar edinmişler. III. Tip zenginleştirmeye
katılan öğrenciler kişisel beceriler özellikler, kariyer seçimi ve lise planlaması
konusunda daha olumlu değişimler göstermişlerdir (Delcourt, 1993, 1994; Hebert,
1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009).
Workman, Gage ve Johnson (1987) düşünmeyi, yaratıcılığı ve problem çözme
becerilerine odaklanan programa katılan kültürel olarak farklı olan çocukların veya
alt ekonomik kültürden gelen çocukların üst düzey düşünme yeteneklerinde önemli
kazanımlar elde ettiklerini bulmuşlarıdır. Aynı bulgular Bloom Taksonomisinin
kullanılmasıyla da elde edilmiştir (Weller, 1982).
Schack (1993) üstünlerin, onur sınıfındakilerin ve normal öğrencilerin
problem çözme becerilerinde önemli kazanımlar sergileyerek yaratıcı sorun çözme
öğretiminden, öğretimi almayanlara göre üst düzey kazanımlar elde ettiklerini
bulmuştur. Üstbilişsel farkındalık oturumlarına katılan öğrenciler akıllarının
203
yeteneği, düşünmenin karmaşıklığı ve düşünmedeki farklılıklara ve bu farklılıkların
bir sonucu olarak problem çözmedeki farklılıklara ilişkin üstbilişsel bir farkındalık
geliştirmişlerdir (Sheppard & Kanevsky, 1999; Akt: VanTassel-Baska, 2009).
Global toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek öğrencileri hazırlayacak
zorlayıcı ortamlar oluşturmak için King (1989, 1991,1994) eğitimciler için
öğrencilere sorular içeren Bloom taksonomisine göre oluşturulmuş yönlendirilmiş
akran formu hazırlamıştır. Araştırmalar bu öğretimsel metotun öğrencilerin otonom
olma ve benlik saygısını arttırmanın yanında üst düzey düşünme ve öğrenme
becerilerini de arttırdığını bulmuşlardır (French, 2006; Akt: VanTassel-Baska, 2009).
Greenlee (2002) “Inservice and Preservice Teacher Attitudes Toward Creative
Writing as a Learning Mechanism” adlı çalışmasında yaratıcı yazmanın öğrenme
sürecine etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Çalışmada öğrenme düzeneği olarak
yazmaya yönelik tutum ve algılanan yazma becerisi, öğrenme düzeneği olarak yazma
becerisinin değeri ve öğrenme algısı, yazma becerisi ile ilgili özgeçmiş ve yazma
becerisine yönelik tutum arasındaki etkileşim incelemiştir. İncelenen başlıklar anket
tarzında hazırlanmış sorular halinde sorulmuş, alınan cevaplardan çalışan ve stajer
öğretmenlerin yaratıcı yazmayı bir öğrenme düzeneği olarak kabul ettiği ortaya
çıkmıştır.
Başka bir çalışmada da Baska, Zuo, Avery ve Little (2002) edebi analiz,
yorumlama ve ikna edici yazma gibi alanlar açısından müfredatın değerlendirilmesi
yapmaktadırlar. 10 farklı okul bölgesiden ikiden sekizinci sınıfa kadar olan 2189
üstün ve yetenekli olarak tanılanan öğrenci üzerinde çalışılmıştır. Öğrenciler Entegre
Müfredat modeli kapsamında organize edilmiş dersler almışlardır. İki tane edebi
analiz, yorumlama ve ikna edici yazma tesleri kullanılarak ön-son test yapılmış ve
öğrenci kazanımları değerlendirilmiştir. Deney grubu son test kovaryans analizleri
tüm boyutlarda deney grubu lehine sonuçlar ortaya koymuştur. Burada etki
büyüklüğü .07 ortadan .24 büyüğe şeklindedir. Uygulama hem kız hem de erkek
öğrencilerde aynı şekilde etkili olurken, tüm okul geneli zenginleştirme
öğrencilerinde ve gruplama modellerinde de aynı şekilde etkili olmuştur.
204
Öğretmenler üniteler hakkında olumlu algılara sahip olmakla beraber, öğrencilerin
etkinlikleri coşkuyla yaptıklarını ve bu etkinlikler tarafından enerjiyle dolduklarrını
algılamaktadırlar.
Şenkaya (2005) tarafından yapılan ‘’Yabancı Dil Yazma Öğretiminde
Eleştirel Düşünme Becerilerinin Kullanımının Başarıya Etkisi’’ isimli çalışmada,
yabancı dilde yazma programı içinde eleştirel düşünme becerileri kullanımının
öğrencilerin
yabancı
dilde
yazma
becerilerinin
geliştirilmesindeki
başarısı
incelenmiştir. Araştırmada deneysel yöntem kullanılmış olup, bu yöntemin ‘’Kontrol
Gruplu Ön Test Son Test Deseni’’işe koşulmuştur. Deney grubunda eleştirel
düşünme becerileri ile İngilizce dilinde paragraf yazma becerilerinin geliştirildiği
geleneksel yaklaşımı temel alan İngilizce yazma dersi öğretim programı
uygulanırken, kontrol grubunda sadece geleneksel yaklaşımın önde olduğu yöntemle
öğretime devam edilmiştir. Gruplara ön test verildikten sonra 16 saatlik bir uygulama
sonunda son test verilmiştir. Ölçme aracı olarak, ön sınav, son sınav ve öğrencilerin
İngilizce dilinde yazma becerilerini ölçmek amacıyla araştırma için dereceli
puanlama ölçeği geliştirilmiştir. Araştırma 40 üniversite hazırlık sınıfı öğrencileri
üzerinde yürütülmüştür. Araştırma sonunda, eleştirel düşünme becerilerinin
kullanıldığı deney grubunun yazma programındaki genel akademik başarısının, son
kelime bilgisinin, içerik ve organizasyon başarısının, dil kullanımı başarısının
geleneksel yaklaşımla öğretime devam eden kontrol grubunun başarısından daha
yüksek olduğu bulunmuştur.
Lipman tarafından geliştirilen ve çocukların soyut düşünme, üst düzey
düşünme becerileri, deneyim ve sentezleme becerilerini geliştirmeyi amaçlayan
Çocuklar için Felsefe programı ilkokul düzeyinden lise düzeyine kadar tüm
çocukların eleştirel düşünme kazanımlarını elde ettiklerimni göstermiştir (French,
2006). Veriler bu programın eleştirel düşünme, tümdengelim ve üst düzey düşünme
becerilerindeki etkililiğini ve programın öğrencilerin okuduğunu anlama ve
matematik becerilerini, duygusal zekâ ve genel bilşsel yeteneği de de desteklediğini
ortaya koymaktadır (Institude for the Advancement of Philosophy for Children, Nagi,
2003; Akt: VanTassel-Baska, 2009).
205
Balta (2006) yılında yaptığı, ‘’İlköğretim Okullarında Uygulanan Sınavlarda
Tam
Öğrenmenin
(Bloom
Taksonomisinin)
Kullanılmasının
Önemi’’adlı
çalışmasında taksonomi teknikleriyle çalısan bir okuldaki ögrencilerin matematik ve
Türkçe derslerindeki başarısı ile taksonomi teknikleriyle çalışmayan bir okuldaki
ögrencilerin matematik ve türkçe derslerindeki başarıları arasında anlamlı bir fark
olduğunu tespit etmiştir.
Entegre Müfredat Modeli, Dil bilimleri ünitelerinin Title I okullarının üstün
zekâlı öğrencileri de içeren tüm öğrenci gruplarında (normal öğrenciler de dâhil)
eleştirel düşünme ve okuma başarısında önemli gelişimler olduğunu göstermiştir
(Bracken, VanTassel-Baska, Brown & Feng, 2007: Akt: Pfeiffer, 2006: 354).
Eleştirel Düşünme Üzerine Bir Durum Çalışması: (Öğrencilerin Kısa
Hikâyelerin
Üzerinde
Çalışılması
Sonucunda
Verdikleri
Yanıtların
Bloom
Taksonomisine Göre Analizi) adlı çalışmasında Ungan (2007) özellikle kısa
hikâyelerin İngiliz Dili Edebiyatında okuyan öğrencilerin yazılı cevapları açısından
üst düzey düşünme becerilerini geliştirip geliştirmediğini görmeyi amaçlamaktadır.
Araştırmada şu iki soruya yanıt aranmaktadır:
2. Edebiyat ve özellikle kısa hikâyeler, İngilizce Dil Eğitimi sınıfındaki 1.sınıf
öğrencilerinin eleştirel düşünme becerilerini harekete geçirmekte midir?
3. Kısa hikâyeler yoluyla öğrencilerin yazılı cevapları düşük düzeyde mi yoksa
üst düzeyde mi düşünme becerilerine odaklanmaktadır?
Bu çalışma 20 İngiliz dili ve Edebiyatı I.sınıf öğrencisi üzerinde
yürütülmüştür. Çalışma dört hafta boyunca haftada iki saat toplamda 120 dk. olmak
üzere yürütülmüştür. Çalışma nitel bir çalışma olmakla birlikte dört kısa hikâye ve
öğrencilerin bu hikâyelere ilişkin yazmış oldukları duygu ve düşünceleri verileri
toplamakta kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçları en azından bu grubun sınıf bağlamı
içinde, verdikleri yanıtların büyük çoğunluğunun Bloom’un üst düzey düşünme
206
basamaklarından olan değerlendirme basamağında olduğunu ve bunu takip eden
kategorinin ise, “öğrenciler arasındaki eğilimin hikâyeyi özetlemek ve yeniden
anlatmak olduğu” yani Bloom kategorisinden “anlama” gibi alt bir düşünme
düzeyinde olduğu bulunmuştur. Sonuçlarda anlama kategorisi %23,75 çıkarak ikinci
en çok yüzdelikte bulunan kategori olmuştur. Çözümleme kategorisine uygun
cevaplar %9,5’tir. Bu birkaç öğrencinin hikâyenin bölümleri arasındaki ilişkiyi analiz
edebildiğini veya da hikâyedeki karakterler veya durumlar arasında karşılaştırma
yapabildiğini göstermektedir.
Hatırlama kategorisi %4 ve uygulama ise %4,25’tir. İkisi neredeyse dengedir
ve her ikiside düşük düzeyli düşünme süreci içindedir. Sonuçlar göstermektedir ki
çok az öğrenci bu iki kategoriye uygun cevaplar vermişlerdir. Hatırlama
kategorisinde öğrenciler karakterleri anlatmanın, hikâyenin zamanını ve yazarlarını
anlatmanın bu çalışma için yeterli olmayacağını düşünmüşlerdir. Fakat uygulama
basamağında öğrencilerin ne yapmaları gerektiğine dair hiçbir fikirleri yoktur. Onlar
hikâyeden bir karakteri yeni bir ortama aktarmayı veya hikâyeye bir edebi yaklaşım
uygulamayı düşünememişlerdir. Sentez cevapları ise %2,25’le en düşük ortalamaya
sahiptir. Öğrenciler hikayeyi yeniden yazamamış, hikayeye yeni karakterler
ekleyememiş veya hikayenin sonunu değişterek yeniden yazamamışlardır. Kısacası,
onlar yeni birşey yaratma konusunda eksik kalmışlardır. Fakat genel olarak üst düzey
düşünme becerilerinin toplam yüzdesinin %68, alt düzey düşünme becerilerinin
toplam yüzdesi olan %32’ye oranla daha yüksek olduğu söylenebilir. Özetlemek
gerekirse
bulgular
araştırmanın
varsayımını
desteklemektedir
ve
özellikle
öğrencilerin duygu ve düşüncelerinin entegre edildiği kısa hikayeler, öğrencilerin üst
düzey düşünme süreçlerini, eleştirel düşünme becerilerini uyarmaktadır.
Özbek (2008) tarafından yapılan “Bir Yaratıcı Düşünce Programının İngilizce
Öğrencilerinin Yazma Derslerindeki Kendi Yaratıcılıklarına Yaklaşımlarına Etkisi”
başlıklı çalışma, bir yaratıcı düşünme eğitim programının İngilizce öğrencilerinin
yazma derslerinde kendi yaratıcılıklarına bakış açısına etkisini ortaya çıkarmak için
gerçekleştirilmiştir. Deney ve kontrol grubunun oluşturulduğu araştırmada, yaratıcı
düşünme programı deney grubuna uygulanmış, cevaplamaları için verilen testten elde
207
edilen sonuçlar, yaratıcı düşünce eğitim programının deney grubu öğrencilerinin
yazma derslerindeki kendi yaratıcılıklarına olan bakış açılarını pozitif yönde
etkilediği gözlemlenmiştir.
İşlekeller (2008), Eleştirel Düşünme Becerilerini Temel Alan Türkçe
Öğretiminin Üstün ve Normal Zihin Düzeyindeki Öğrencilerin Erişi, Eleştirel
Düşünme Düzeylerine ve Tutumlarına Etkisi adlı çalışmasının amacı, eleştirel
düşünme becerilerini temel alan Türkçe öğretiminin üstün ve normal zihin
düzeyindeki öğrencilerin erişi, eleştirel düşünme düzeylerine ve tutumlarına etkisini
değerlendirmektir. Araştırmada, deneme modellerinden ön test ve son test deseni
kullanılmıştır. Deney ve kontrol grubu olmak üzere Beyazıt Ford-Otosan İlköğretim
Okulu beşinci sınıf öğrencilerinden seçilen iki grup araştırmanın örneklemini
oluşturmuştur. Verilerin çözümlenmesinde Mann-Whitney ve Wilcoxon testleri veri
kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, üstün zekâlı öğrencilere yönelik
hazırlanan programının öğrencilerin başarı testi, eleştirel düşünme becerileri ve
Türkçe dersi tutumlarını arttırdığı gözlenmiştir.
“Yabancı Dil Öğretiminde Yaratıcı Yazmanın Başarıya ve Yazılı Anlatıma
Etkisi” isimli çalışmasında, Aktaş’ın (2009) amacı yaratıcı yazma süreçlerinin
kaynaştırıldığı İtalyanca yazma öğretimi programı geliştirmek ve programın
etkinliğini öğrencilerin değerlendirme ve başarısına göre saptamaktır. Çalışmada
nicel ve nitel araştırma modelleri birlikte kullanılmıştır. Nicel araştırma modeli
doğrultusunda ön test ve son testi içeren deneysel desene yer verilmiştir. Nicel veri
toplama araçları olarak Yazma öncesi-Yazma Süreci-Yazma sonrası alt ölçeklerini
içeren Yaratıcı Yazma Yaklaşımı Açısından Yazma Becerilerinin Geliştirilmesine
Yönelik Değerlendirme Ölçeği ve Avrupa Dil Gelişim Dosyası A2 düzeyi yazma
becerisi Özdeğerlendirme ölçeği kullanılmıştır. Nitel veri aracı olarak ise Avrupa
Gelişim Dosyası A2 yazma becerisi ölçütlerine uygun oluşturulan ‘’İtalya’dan bir
mektup adlı kompozisyon konusu kullanılmıştır. Bu çalışma deneysel araştırma
modellerinden, Tek gruplu Ön Test-Son Test Model üzerinden yürütülmüştür.
Araştırma İtalyanca Yaz Okulu programına devam etmekte olan A2 düzeyinde 3.sınıf
lisans programına devam eden 14 öğrenci üzerinde yürütülmüştür.
208
Geliştirilen yaratıcı yazma programı sonucunda, öğrencilerin hedefe
yönlendirme konusunda güdüleyici bir yöne sahip olan öz değerlendirme konusunda
bilişsel ve duyuşsal farkındalığa sahip oldukları, kendi sorumluluklarını alarak
öğrenme sürecinin bir parçası haline geldikleri, ön test ve son test uygulamaları
arasındaki istatistiksel açıdan anlamlı farktan anlaşılmaktadır. Sonuçlardan
anlaşıldığı gibi yazmaya hazırlık - yazma süreci - yazma sonrası ile gerçekleştirilen,
araç geliştirme teknikleriyle oluşturulmuş yaratıcı yazma programının, öğrencilerin
yazma becerilerinin duyuşsal, bilişsel açısından geliştirilmesinde önemli bir role
sahip olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra bütüncül öğrenmeyi sağladığı,
işbirliğine dayalı çalışmayı kolaylaştırdığı ve her öğrenciye farklı öğrenme
olanaklarını sunduğu anlaşılmaktadır. Böylece öğrencilerin merak, esneklik, çok
yönlü düşünme, çevreye duyarlı olma, yeni durumlara ilgili olma, çabuk ve bağımsız
hareket edebilme, özgünlük, değişik sonuçlara ulaşabilme, özerklik, eleştiriye açıklık
gibi yetilere sahip olduğu sonucuna varılmaktadır. Öğrencilerin yaratıcı yazma
süreçlerinde yer alan ön planlama, kavrama yapılandırma, taslak çıkarma, gözden
geçirme üst süreçlerini yerine getirdiği görülmektedir. Bunun yanı sıra metne ait
bilgi, sürece ait teknik bilgi, dilsel yetenek ve bilgi ile kültürel birikim alt süreçlerini
de kullandıkları anlaşılmaktadır.
Farklılaştırmanın Üstün Okuyucuların Eleştirel Düşünme Becerisi Üzerine
Etkisi ve 5. Sınıf Öğretmelerinin Gelişen Bakış Açısı isimli çalışmasında Dreeszen
(2009) farklılaştırmanın üstün okuyucuların eleştirel düşünme becerisini nasıl
etkilediğini ve 5. Sınıf öğretmenlerinin sınıfındaki tüm öğrencilerin okuma
müfredatında farklılaştırmanın yapılmasına yönelik algılarını incelemiştir. Bu nitel
araştırma kırsal bir batı bölgesinde 28, 5. Sınıf öğrencisi üzerinde yürütülmüştür.
Veriler üstün okuyucuların günlüklerine, edebiyat odaklı tartışmalardaki ses
kayıtlarına, üstün öğrencilerle yapılan görüşmelerin vidyolarına, öğretmenin
günlüklerine ve haftalık görüşmelere dayanılarak elde edilmiştir. Verilerin analizi
öğretmenlerin farklılaştırılmış öğretime ilişkin algılarını desteklemektedir. Buna
göre, farklılaştırılmış öğretim öğrencilerin motivasyonunu arttırmakta, derse aktif
katılımlarını sağlamakta, liderlik becerilerini geliştirmekte, beklenti düzeylerini,
209
edebi tartışmaların kalitesini, özgüveni, düşünme esnekliğini ve problem çözme
becerilerini arttırmaktadır.
Karataş ve Özcan (2010) Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin
Yaratıcı Düşünmelerine ve Proje Geliştirmelerine Etkisi isimli çalışmalarında,
değişen bilişim teknolojileri dersinde uygulanan yaratıcı düşünme etkinliklerinin
öğrencilerin yaratıcı düşünmelerine, bilişsel başarı düzeylerine ve yaratıcı proje
geliştirmelerine etkisini belirlemeyi amaçlamışlardır. Bu noktada yaratıcı bilişim
teknoloji ders etkinliklerinin uygulandığı sınıftaki öğrenciler ile bilişim teknolojiileri
ders program etkinliklerinin uygulandığı öğrenciler arasında yaratıcı düşünme
düzeylerinin önteste göre düzenlenmiş akıcılık, orijinallik, zenginleştirme, esneklik
ve toplam yaratıcılık son test puanları açından anlamlı bir farklılık olup olmadığı ve
yaratıcı bilişim teknolojileri dersi etkinliklerinin uygulandığı sınıftaki öğrenciler ile
bilişim teknolojileri dersi program etkinliklerinin uygulandığı öğrenciler arasında
bilişsel başarı düzeyler ve proje geliştirmeleri açsından anlamlı bir farklılık olup
olmadığı araştırılmıştır. Araştırma A ve B şubeleri olmak üzere 6.sınıflar üzerinde
yapılmıştır. Deney grubunda Yaratıcı Bilişim Teknoloji Dersi uygulanırken, kontrol
grubunda ise Bilişim Teknolojileri Eğitimi uygulanmıştır. Araştırmanın verileri
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Şekilsel A formu, araştırmacı tarafından hazırlanan
Bilişsel Başarı Testi ve Proje Değerlendirme Ölçeğiyle toplanmıştır. Araştırmanın
sonucunda akıcılık, orjinallik, zenginleştirme, esneklik, toplam yaratıcılık, bilişsel
başarı ve proje geliştirmeleri başarı puanları açısından deney grubu lehine anlamlı bir
farklılık bulunmuştur. Sonuç olarak ise bu araştırmadaki etkinliklerde verildiği gibi
gerçek yaşamla ilgili bir soruna çözüm bulmaları ya da hayal güçlerini geliştirmeye
yönelik çalışmalar yaptırılmasının öğrencilerin yaratıcılıkları üzerinde daha etkili
olabileceği belirtilmiştir.
Türkçe Öğretiminde Yaratıcı Düşünmeyi Geliştirme Bakımından Nasreddin
Hoca Fıkraları isimli çalımasında Temizkan (2011), yaratıcı düşünmenin özellikleri
açısından Nasreddin Hoca Fıkralarının incelenmesini ve bu fıkraların Türkçe
öğretiminde nasıl kullanılacağının tespit edilmesini amaçlamıştır. Araştırmada nitel
veri tekniklerinden yararlanılmıştır ve araştırma tarama modelinde betimsel bir
210
çalışmadır. Çalışmadaki veriler Nasreddin Hoca’ya ait olan toplam 124 fıkranın
değerlendirilmesiyle elde edilmiştir. Çalışmanın verileri araştırmacı tarafından
geliştirilen “Yaratıcı Düşünme Becerisinin Özellikleri” adında bir ölçme aracı aracı
ile toplanmıştır. Araştırmanın sonunda, Nasreddin Hoca fıkralarının yaratıcı
düşünmenin özelliklerini geniş bir şekilde içerdiği belirlenerek, Nasreddin Hoca
fıkralarının, yaratıcı düşünmeyi geliştirme bakımından Türkçe öğretiminde
kullanılabilecek zengin metinler olduğu belirtilmiştir.
Okul öğrenmeleri genellikle planlı ve belli bir sıra içinde gerçekleştiğinden ve
öğrencilere genellikle belli problemler karşısında nasıl davranmaları gerektiği
öğretildiğinden, öğrencilerin yaratıcılık becerileri gelişemediğini, öğrencinin
yaratıcılık
becerisinin
gelişebilmesi
için,
okulda
problem
çözme
becerisi
geliştirilmeli, öğrencilerin düşüncelerini serbestçe açıklamalarına izin verilmesi ve
beyin fırtınası tekniği kullanılarak, öğrencilere başkaları tarafından eleştirilmeden
düşüncelerini söyleme imkanı tanınması gerektiği belirtilmektedir (Akbulut, 2004:
221, Akt: Temizkan, 2011). Yaratıcı olabilmek için her şeyden önce bireyin kendine
güven duyması, bağımsızca düşünebilmesi, çoğu zaman alışılmış kalıpların ve
kuralların dışına çıkabilmesi ve kendisine yeteneklerini sonuna kadar kullanabileceği
ortam ve özgürlüğün sağlanmış olması gerekmektedir (Yaşar ve Aral, 2011: 138 Akt:
Temizkan, 2011). Nasreddin Hoca fıkraları yaratıcı olabilmek için gerekli görülen bu
özellikleri içermesi bakımından Türkçe derslerinde öğretmenler tarafından mutlaka
kullanılması gereken ürünler olarak belirtilmiştir.
Altı Yaş Çocuklarının Yaratıcı Düşünme Becerilerine Sosyo-Ekonomik
Düzey ve Anne Baba Ögrenim Düzeyinin Etkisinin İncelenmesi isimli çalışmalarında
Yaşar ve Aral (2011), çalışmalarında altı yaş çocuklarının yaratıcı düşünme
becerilerine sosyo-ekonomik düzey ve anne-baba öğrenim düzeyinin etkisini
belirlemeyi amaçlamışlardır. Araştırma, Ankara il merkezinde farklı sosyo-ekonomik
düzeydeki ilköğretim okulları arasından tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilen alt,
orta ve üst sosyoekonomik düzeyleri temsil ettiği varsayılan sekiz ilkögretim
okulundaki anasınıflarına devam eden, normal gelişim gösteren altı yaşındaki 300
çocuk üzerinde yürütülmüştür. Araştırmada, çocuklar ve aileleri ile ilgili bilgi almak
211
amacıyla Anket Formu ve çocukların yaratıcı düşünme düzeylerini belirlemek
amacıyla Urban ve Jellen (1996) tarafından geliştirilen Can-Yaşar (2009) tarafından
altı yaş Türk çocukları için geçerlik güvenirlik çalışması yapılan “Yaratıcı DüşünmeResim Oluşturma Testi (YD-ROT) (The Test for Creative Thinking–Drawing
Production TCT-DP)” kullanılmıştır. Çocukların yaratıcı düşünme becerileri ile
sosyo-ekonomik düzey ve anne baba ögrenim düzeyleri arasındaki iliski KruskallWallis H Testi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, çocukların
yaratıcı düsünme becerilerinde sosyo-ekonomik düzeyin ve anne baba ögrenim
düzeylerinin anlamlı farklılık yarattığı bulunmuştur (p<0,001).
Bunun nedenlerini ise araştırmacılar şu şekilde açıklamışlardır: sosyoekonomik düzeyin yüksek olduğu ailelerde çocuklara uyarıcı açısından zengin bir
çevre sunulmaktadır. Oysa alt sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde ise çocukların
belki de ancak beslenme, barınma, giyim gibi temel gereksinimleri karşılanabilmekte,
çocuklar için uyarıcı olabilecek oyuncak, kitap gibi materyaller çocuğa
sunulamamaktadır. Uyarıcılardan yoksun kalmak da yaratıcılığın gelişimini olumsuz
yönde etkilemektedir şeklinde açıklamışlardır. Ayrıca, öğrenim düzeyi yükseldikçe,
anne babaların eğitim alanındaki bilgi birikimi ve yeterliliklerine bağlı olarak
çocuklarına yararlı olabildikleri, evde çocukla geçirecekleri zamanı çocuk açısından
doyurucu, bilinçli ve daha verimli kullanabildikleri, kendini ifade edebilme ve
çocuğun kendini ifade edebilmesini desteklemede daha yeterli olabildiklerini
belirtmişlerdir. Hirsh-Pasek ve arkadasları (1990) daha az yaratıcı çocukların, kontrol
edici davranışlar sergileyen annelere sahip olduklarını saptamışlardır (Akt. HirshPasek, 1991). Bu sonuç, çocukların keşfedebildikleri ve kendi hızlarında
ögrenebildikleri farklı öğrenme ortamlarına ihtiyaçları olduğunu göstermektedir.
Araştırmalar genellikle yaratıcı potansiyeli geliştirmede, pozitif ev ortamlarının bir
aracı oldugunu savunmaktadır (Kemple ve Nissenberg, 2000). Çocuk duygu ve
düşüncelerini anlatmaktan çekinmiyor ve destekleniyorsa, aile içindeki konuşmaları
taklit ediyorsa, ayrıntılı, seçilmiş sıfatlar ve soyut adlar çocuğun iletişiminde yer
alıyorsa çocuğun yaratıcı gücünün ortaya çıkması kaçınılmaz olacak ve bunu yaptığı
resimlere de yansıtabilecektir (Öztunç, 1999; Akt: Yaşar & Aral, 2012).
212
Gökler (2012) İlköğretim İngilizce Dersi Hedefleri Kazanımları SBS soruları
ve Yazılı Sınav Sorularının Yeni Bloom Taksonomisine Göre Değerlendirilmesi adlı
çalışmasında, 2006 yılında güncellenen İlköğretim İngilizce Dersi öğretim program
8.sınıf hedefleri ve kazanımları, 2009 yılı itibariyle Seviye Belirleme Sınavı
kapsamına alınan İngilizce soruları ve Düzce İlinde 2010-2011 öğretim yılının birinci
dönemi sonunda İngilizce öğretmenlerinin uyguladığı yazılı sınav sorularını Yeni
Bloom Taksonomisine göre değerlendirilmesini amaçlamıştır. Araştırma kapsamına
İlköğretim 8.Sınıf İngilizce dersi hedefleri ve kazanımları ile SBS sorularının hepsi
alınmıştır. Buna göre 8 hedef, 73 kazanım ve 51 SBS sorusu Yeni Bloom
Taksonmisine göre sınıflandırılmıştır. Maksimum çeşitleme örneklemesi yoluyla
seçilen 30 okuldan İngilizce öğretmenlerinin uyguladığı toplam 747 yazılı sınav
sorularının da sınıflaması yapılmıştır. Araştırmanın verileri nitel araştırma
yöntemlerinden biri olan döküman incelemesi ile elde edilmiştir. Araştırmacının
sınıflandırmasından sonra üç aşamalı uzman görüşü neticesinde sınıflamaya son şekli
verilmiştir.
Elde
edilen
bulgular
yüzde
ve
frekans
değerleri
alınarak
sınıflandırılmıştır. Araştırma sonucunda hedefler, kazanımlar, SBS soruları ve yazılı
sınav sorularının Yeni Bloom Taksonmisi bilişsel basamaklarına göre alt düzey
bilişsel basamaklarda toplandığı görülmüştür. Ayrıca, bilgi boyutunda üstbilişsel
bilgiye sadece hedeflerde yer verildiği, kazanımlar, SBS soruları ve yazılı sınav
sorularında bu bilgi türüne yer verilmediği görülmüştür.
213
4. YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın yöntemi, araştırmanın denekleri, kullanılan
deneysel desen, veri toplama araçları, işlem basamakları, verilerin cinsi ve kaynağı
ile verilerin analizinde kullanılan istatistik yöntem ve teknikler açıklanmıştır.
4.1. Araştırmanın Yöntemi
Bu araştırma deneysel yöntem kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu yöntemin
“Kontrol Gruplu Ön-test Son-test Deney” deseni kullanılmıştır. Araştırma iki grup
üzerinde gerçekleştirilmiştir. Gruplar Raven SPM testi, Cornell Eleştirel Düşünme
Testi, Torrance Yaratıcı Düşünme (sözel form) testi ve İngilizce başarı testlerinden
alınan puanlara göre, random-yansız atama yoluyla deney ve kontrol grubu olarak,
bire bir eşleştirme yöntemi kullanılarak atanmıştır. Deney grubunda Izgara Modeli,
Entegre Müfredat Modeli ve Paralel müfredat modellerinde önerilen farklılaştırma
teknikleri temel alınarak hazırlanan farklılaştırılmış bir öğretim programı ve ders
materyalleri kullanılarak İngilizce öğretimi yapılırken, Kontrol grubunda Milli
Eğitim Bakanlığının sunduğu programla İngilizce dersi yapılmıştır. Kontrol
grubunun öğrenme-öğretim sürecine herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır.
Çalışmada İngilizce dersinde okuma ve yazma becerilerinde yapılan
farklılaştırmanın 5. Sınıf düzeyinde üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin erişi,
eleştirel düşünme ve yaratıcılık düzeylerine etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu
amaçla ilköğretim 5. İngilizce dersi eğitim programındaki “Health Problems” ünitesi
ele alınmıştır.
4.2.
Çalışma Grubu-Denekler
Araştırmada deneysel desen kullanıldığından evren ve örneklem tayinine
gidilmemiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, Türkiye’de üstün zekâı öğrencilere
214
örgün eğitim kapsamında ve ilköğretim düzeyinde eğitim veren tek okul olan
Beyazıt-Ford Otosan İlköğretim Okulu 5. sınıf düzeyindeki eğitim gören 24 üstün
zekâlı öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma 2011- 2012 öğretim yılında Beyazıt FordOtosan İlköğretim Okulunda gerçekleştirilmiştir.
Bütün öğrencilere uygulamaya başlamadan önce Raven SPM Testi, İngilizce
Dersi Başarı testi, Cornell Eleştirel Düşünme Testi ve Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi uygulanmıştır. Bu testlerden alınan puanlar gözetilerek sınıfların denkliği
sağlanacak şekilde 12 üstün zekâlı öğrenciden oluşan deney grubu ve kontrol grupları
oluşturulmuştur. Araştırma İngilize dersi ‘’Health Problems’’ünitesini kapsayacak
şekilde uygulanmıştır.
Deney ve Kontrol gruplarındaki öğrencilerin toplam sayısı ve grupların
cinsiyete göre dağılımı ile ilgili veriler aşağıda, Tablo 4’te sunulmuştur.
Tablo 4 Gruplarının Cinsiyete Göre Dağılımı
Grup
Toplam
Kız
Erkek
n
%
n
%
n
%
Deney
12
50,0
4
33,3
8
66,7
Kontrol
12
50,0
3
25,0
9
75,0
Toplam
24
100,0
7
29,2
17
70,8
Tablo 4’te görüldüğü gibi deney ve kontrol grubundaki öğrenci sayısı 24’tür.
Deney grubundaki 12 öğrenciden 4’ü kız (%33,3), 8’i erkektir (%66,7); kontrol
grubundaki 12 öğrenciden 3’ü kız (%25), 9’u erkektir (%75). Bu verilere dayanarak
deney ve kontrol grubunun öğrenci sayısı ve cinsiyet dağılımının birbirine denk
olduğunu söylemek mümkündür.
Deney ve kontrol gruplarının hazırbulunuşlukları açısından denk olup
olmadıklarını belirlemek amacıyla “Mann Whitney-U” testi yapılmıştır ve yapılan
analizler sonucu elde edilen bulgular Raven SPM Plus Testi, Cornell Eleştirel
Düşünme Ölçeği, Torrance Yaratıcı Düşünme Testi, İngilizce Başarı Testi, Grupların
4. Sınıf Karne Notları ayrı ayrı olmak üzere sunulmuştur.
215
4.2.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Denkliğine İlişkin Bulgular
Araştırmadaki deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin hazırbulunuşluk
açısından denk olup olmadığını saptamak amacıyla Raven SPM Plus Testi, Cornell
Eleştirel Düşünme Ölçeği, Torrance Yaratıcı Düşünme Testi, İngilizce Başarı Testi,
Grupların 4. Sınıf Karne Notları puanlarının ortalamaları arasındaki farkın anlamlı
olup olmadığına Mann Whitney-U testi ile bakılmıştır. Sonuç olarak gruplar arasında
anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Deney ve kontrol gruplarının ön testlerinin
karşılaştırılmasında gruplar 30’ar kişinin altında oldukları ve zekâ puanları %2,0’lik
dilimin içine giren özel bir grup oldukları için non-parametrik olan Mann Whitney-U
analizi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucu elde edilen bulgular aşağıda
sunulmuştur.
4.2.1.1.
Grupların Raven SPM Plus Öntest Puanlarına İlişkin Bulgular
İlköğretim 5. Sınıflarda okutulan İngilizce dersindeki farklılaştırılmış öğretim
ile müdahale edilmeyen öğretimle ders işlenen grupların, Raven SPM Plus ön test
puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığına ilişkin Mann Whitney-U testi
sonuçları Tablo 5’de sunulmuştur.
Tablo 5 Grupların Raven SPM Plus Öntest Puanlarına İlişkin Bulgular
RAVEN SPM
PLUS
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
13,04
11,96
156,5
143,5
65,500
-0,378
0,713
Toplam
24
Tablo 5’den anlaşılacağı gibi, öğrencilerin ön test olarak verilen Raven SPM
Plus testine ait puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek
üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bu durum her iki grubun Raven
216
SPM Plus puanları açısından birbirine denk olduğunu göstermektedir (U=65.500, z=0,378, p>.05).
4.2.1.2.
Grupların Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği Öntest
Puanlarına İlişkin Bulgular
İlköğretim 5. Sınıflarda okutulan İngilizce dersindeki farklılaştırılmış
öğretimle müdahale edilmeyen öğretimle ders işlenen grupların, Cornell Eleştirel
Düşünme Becerileri Ölçeği ön test puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığına
ilişkin Mann Whitney-U testi sonuçları Tablo 6’da sunulmuştur.
Tablo 6 Grupların Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği Öntest
Puanlarına İlişkin Bulgular
CORNELL
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,08
12,92
145,00
155,00
67,000
-0,289
0,772
Toplam
24
Tablo 6’dan da anlaşılacağı gibi, öğrencilerin ön test olarak verilen Cornell
Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeğine ait puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi
sonucunda, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bu
durum her iki grubun Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği puanları açısından
birbirine denk olduğunu göstermektedir (U=67.000, z=-0,289, p>.05).
4.2.1.3.
Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Öntest Puanlarına
İlişkin Bulgular
İlköğretim 5. Sınıflarda okutulan İngilizce dersindeki farklılaştırılmış
öğretimle müdahale edilmeyen öğretimle ders işlenen grupların, Torrance Yaratıcı
Düşünme Testi ön test puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığına ilişkin
Mann Whitney-U sonuçları Tablo 7’de sunulmuştur.
217
Tablo 7 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Öntest Puanlarına İlişkin
Bulgular
CORNELL
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,67
13,33
140,00
160,00
62,000
-0,578
0,764
Toplam
24
Tablo 7’den anlaşılacağı gibi, öğrencilerin ön test olarak verilen Torrance
Yaratıcı Düşünmme Testine ait puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi
sonucunda, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bu
durum her iki grubun Torrance Yaratıcı Düşünmme Testi puanları açısından birbirine
denk olduğunu göstermektedir (U=62.000, z=-0,578, p>.05).
4.2.1.4.
Grupların İngilizce Başarı Testi Öntest Puanlarına İlişkin
Bulgular
İlköğretim 5. Sınıflarda okutulan İngilizce dersindeki farklılaştırılmış
öğretimle müdahale edilmeyen öğretimle ders işlenen grupların, araştırmacı
tarafından hazırlanan İngilizce Başarı Testi ön test puanları arasında anlamlı bir fark
olup olmadığına ilişkin Mann Whitney-U sonuçları Tablo 8’de sunulmuştur.
Tablo 8 Grupların İngilizce Başarı Testi Öntest Puanlarına İlişkin Bulgular
CORNELL
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,13
13,88
133,50
166,50
55,500
-0,954
0,640
Toplam
24
Tablo 8’den anlaşılacağı gibi, öğrencilerin ön test olarak verilen İngilizce
Başarı Testi puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek
üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bu durum her iki grubun
218
İngilizce Başarı Testi puanları açısından birbirine denk olduğunu göstermektedir
(U=55.500, z=-0,954, p>.05).
4.2.1.5.
Grupların 4. Sınıf Karne Notu Ortalamalarına İlişkin Bulgular
İlköğretim 5. sınıflarda okutulan İngilizce dersindeki farklılaştırılmış
öğretimle müdahale edilmeyen öğretimle ders işlenen grupların, 4. Sınıf karne notları
arasında anlamlı bir fark olup olmadığına ilişkin Mann Whitney-U sonuçları Tablo
9’da sunulmuştur.
Tablo 9 Grupların 4. Sınıf Karne Notu Ortalamalarına İlişkin Bulgular
CORNELL
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,50
12,50
150,00
150,00
72,000
0,000
1,000
Toplam
24
Tablo 9’dan anlaşılacağı gibi, öğrencilerin 4. Sınıf İngilizce dersi karne
notlarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan
non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bu durum her iki grubun da 4. Sınıf
İngilizce dersi karne notlarının birbirine denk olduğunu göstermektedir(U=72.000,
z=-0,000, p>.05).
4.2.2. Deney Deseni
Bu araştırmada deney deseni olarak “Kontrol Gruplu Ön ve Son Test modeli”
kullanılmıştır. Deney grubuna Izgara Modeli, Entegre Müfredat Modeli, Paralel
Müfredat Modeli ve bunların kapsamında yaratıcı ve eleştirel düşünme ilkelerini
temel alan üstün zekâlı öğrencilere yönelik farklılaştırılmış öğretim teknikleri
uygulanmıştır. Kontrol grubundaki öğrenciler ise herhangi bir farklılaştırılmış
219
eğitime tabi tutulmadan Milli Eğitim programını takip etmişlerdir. Kontrol grubu için
branş öğretmenine herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır (Tablo 10).
Tablo 10 Deney Deseni
Gruplar
Ön Test
Deneysel Desen
Başarı Testi 1
Deney Grubu
Yaratıcı Düşünme
Testi Sözel A1
Eleştirel Düşünme
Testi X 1
Başarı Testi 1
Farklılaştırılmış
Yabancı Dil Öğretimi
Başarı Testi 1
Kontrol Grubu
Yaratıcı Düşünme
Testi Sözel A1
Eleştirel Düşünme
Testi X 1
Son Test
Yaratıcı Düşünme Testi
Sözel B1
Eleştirel Düşünme Testi
X1
Başarı Testi 1
Müdahale Edilmeyen
Öğretim
Yaratıcı Düşünme Testi
Sözel B1
Eleştirel Düşünme Testi
X1
4.3. Veri Toplama Araçları
Araştırmanın verileri, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin İngilizce
dersindeki “Health Problems” ünitesine ilişkin başarının ölçülmesi için araştırmacı
tarafından geliştirilen çoktan seçmeli ve açık uçlu sorulardan oluşan başarı testi,
eleştirel düşünme düzeylerini ölçmek için, Ennis ve Millman tarafından (1985)
geliştirilip, Türkçe adaptasyonu Küçüktepe tarafından yapılan Cornell Eleştirel
Düşünme Becerileri Ölçeği X formu ve yaratıcı düşünme becerilerini ölçmek
amacıyla, Türkiye adaptasyonu Aslan tarafından yapılan Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi Sözel formu uygulanarak toplanmıştır. Bu ölçme araçlarından elde edilen
veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. Aşağıda verilerin toplanmasında
kullanılan ölçme araçlarının hazırlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi ile ilgili
bilgiler verilmiştir.
220
4.3.1. Başarı Testi
Araştırma kapsamında İngilizce dersine ait “Health Problems” ünitesi
farklılaştırılmıştır. Araştırmacı deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin erişilerini
ölçmek adına 62 maddelik bir akademik başarı testi geliştirmiştir. Çoktan seçmeli ve
açık uçlu sorulardan oluşan başarı testi, ön ve son test şeklinde, deneysel işlem
başında ve sonunda olmak üzere deney ve kontrol grubundaki öğrencilere iki kez
uygulanmıştır. Akademik başarı testi hazırlanması esnasında göz önünde bulunduran
ilkeler ve yapılan işlemler aşağıdaki gibidir;
1. MEB programında İngilizce dersinin ‘’Health Problems’’ ünitesiyle ilgili
kazanımlar, program geliştirme, ölçme değerlendirme uzmanları, deneyimli
İngilizce
öğretmenleri
ve
öğretim
elemanlarından
alınan
görüşler
doğrultusunda, revize edilmiş Bloom Taksonomisi (Anderson ve Krathwohl,
2001) ölçüt alınarak geliştirilmiştir.
2. Araştırmada İngilizce dersi kapsamındaki ‘’Health Problems’’ünitesi için 21
kazanım yazılmıştır. Başarı testi geliştirilirken her bir kazanım için asgari
üçer adet soru hazırlanmıştır. Sorular Çoktan Seçmeli ve Açık uçlu olmak
üzere iki tiptir. Hazırlanan ön deneme formunda toplam 73 soru vardır. Bu ön
deneme formu kazanımlarıyla birlikte uzmanlara gönderilmiştir. Form, 3
İngilizce öğretmeni, 2 İngiliz dili öğretim üyesi, 1 program geliştirme uzmanı,
1 ölçme değerlendirme uzmanı ve 1 üstün zekâlı ve yetenekliler eğitimi
uzmanı olmak üzere toplam 8 uzman tarafından gözden geçirilmiştir.
3. Uzmanlardan gelen geri bildirimlerden sonra kazanımlar listesine son şekli
verilmiştir (Ek:1). Kazanımların dağılımı belirtke tablosunda gösterilmiştir.
4. Ölçülmesine karar verilen her kazanımın yoklanabilmesi için çoktan seçmeli
en az üç soru seçilerek ön-deneme formu oluşturulmuştur.
221
5. Oluşturulan deneme testi 2011-2012 eğitim-öğretim yılı I.döneminde İstanbul
ili eğitim bölgesindeki ilköğretim okullarında 4 ve 6.sınıflardan oluşan 160’sı
üstün zekâlı olarak tanılanmış, toplam 434 öğrenciye uygulanmıştır.
6. Deneme testinin uygulanması sürecinde testin güvenirliğini düşürebilecek
etkiler kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Uygulamada öğrencilerin sırada
tek oturmasına ve araştırma yapan öğretmen tarafından denetlenmesine dikkat
edilmiştir.
7. Ön-deneme uygulamasından sonra ön deneme formundaki test maddelerinin
bilişsel alanın hangi basamağındaki kazanımı yokladığı ve ölçülmek istenen
kazanımları tam olarak yoklayıp yoklamadığı konusunda beş uzmanın
görüşüne başvurularak geçerlik çalışması yapılmıştır. Uzmanların görüş,
eleştiri ve önerileri doğrultusunda hedef davranışları tam olarak ölçmeyen,
geçerliği olmayan sorular ön-deneme testinden çıkarılmış ve 62 sorudan
oluşan test elde edilmiştir. Deneme testinde, her kazanım için en az üç soru
bulunmaktadır. Deneme testindeki soruların konulara ve bilişsel alanın bütün
basamaklarına göre dağılımı yapılmıştır.
8. Ön denemeden elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarılmış ve uygun
programlar kullanılarak çözümlenmiştir. Başarı testinin çoktan seçmeli
soruları için ITEMAN analizi yapılmış, testin ortalama güçlüğü .45 olarak
bulunmuştur. Öğrencilerin yabancı dilde yaratıcı düşünme becerilerini
sergilemelerini sağlayacak sorular uzman görüşüne başvurularak seçilmiştir.
Bu maddeler açık uçlu olup, yaratıcı düşünmenin alt boyutları olan akıcılık,
esneklik ve orjinalliğe göre üç araştırmacı tarafından değerlendirilmiştir. Her
bir değerlendirmecinin verdiği puanlar ayrı ayrı değerlendirilip, daha sonra
ortalamaları alınarak istatistiki analize katılmıştır.
9. Ön denemeden elde edilen verilere göre, testin son formuna alınacak
maddelerin seçiminde, ITEMAN analizi doğrultusunda ve
ölçme ve
değerledirme uzmanları, deneyimli İngilizce öğretmenleriyle görüşülerek,
222
maddelerin kazanımları dengeli örneklemesine ve kapsam geçerliliğini
korumasına dikkat edilmiştir.
223
4.3.2. Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği
Cornell Eleştirel Düşünme Testleri Düzey X ve Düzey Z olmak üzere iki ayrı
ölçme aracından oluşmaktadır. Cornell ölçeğinin eleştirel düşünme tanımı, “eleştirel
düşünme ne yapılacağına ve neye inanılacağına ilişkin mantıklı bir karar verme
süreci” şeklindedir.
 Düzey X; 4.-14. sınıflara,
 Düzey Z; orta öğretim öğrencilerine ve lisans ve üzeri gruplara
uygulanabilir.
CEDTDX, Ennis ve Millman tarafından (1985) geliştirilmiş bir ölçme
aracıdır. Tüm dünyada ilköğretim düzeyinde eleştirel düşünme becerilerini ölçmede
en yaygın olarak kullanılan testin; çoktan seçmeli olması, hikâye tarzında hazırlanmış
olması ve puanlamanın kolaylığı da, Ennis ve arkadaşları tarafından geliştirilen
Cornell Eleştirel Düşünme Testi Düzey X (CEDTDX) olduğu söylenebilir (Kurfiss,
1988:8-9).
Nicoma adlı yeni keşfedilen bir gezegene yapılan gezi üzerine uzay macerası
şeklinde hazırlanmış testte sorulan sorulara maceranın içindeki insanlar olarak doğru
cevap bulmaya çalışmaktadırlar. Test toplam 71 maddeden oluşan üç seçenekli
çoktan seçmeli bir ölçme aracıdır. Testin içinde bazı sorular örnek olarak
cevaplanmıştır. Testin uygulanma süresi orta öğretim ve üzeri gruplar için 50 dakika
civarındadır. İlköğretim düzeyi içinse 64 dakika olarak ön görülmektedir. Test 4
boyuttan oluşmaktadır;
1. Tümevarımlı muhakemeyi kullanma: Testin bu boyutunda 23 soru
bulunmakta ve öğrencilerden kendilerine verilen bilgilerden (ipuçlarından)
hareketle doğru çıkarımları yapabilmesi beklenmektedir.
224
2. Tümdengelimli muhakemeyi kullanma: Bu bölümde 14 soru yer almaktadır.
Öğrencilerden bir genellemeden hareket ederek doğru sonuca ulaşmaları
beklenmektedir.
3. Gözlemlerin ve iddaların güvenirliğini yargılama: Bu bölümde 24 soru yer
almaktadır. Öğrencilerden doğru gözlemler yapmaları ve kendilerine sunulan
bilgilerden hangilerinin güvenilir olduğuna karar vermeleri beklenmektedir.
4. İfadelerdeki varsayımları tanımlama (belirleme): Bu bölümde 10 soru yer
almaktadır. Bu bölümde öğrencilerden ifadelerde geçen kalıp yargıları ve
peşin kabullenmeleri belirlemeleri beklenmektedir.
Aracın kullanımı için Ennis vd. tarafından kullanım kılavuzu hazırlanmış ve
bu kılavuzda CEDTDX kullanılarak yapılan pek çok çalışmanın bulguları
birleştirilerek geçerlik ve güvenirlik değerleri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu
çerçevede aracın güvenirlik (KR 20, KR 21 ve Sperman-Brown) değerlerinin, bu
ölçme aracıyla yapılan çeşitli araştırmalardan elde edilen veriler ışığında, 0.67 ile
0.90 arasında olduğu belirtilmektedir. Her bir boyutun puanlarının ölçme aracının
tüm test toplam puanlarıyla olan korelasyonu 8 ve 9. Sınıf düzeyinde yapılmıştır.
Araştırmada Coşkun Küçüktepe’nin uyarlamasını yaptığı test uygulanmıştır.
Cornell Eleştirel Düşünme Testi X Formunun dilsel eşdeğerlik, geçerlik ve
güvenirlik çalışması Coşkun Küçüktepe tarafından yapılmıştır. Cornell Eleştirel
Düşünme Testinin X Formu öncelikle beş farklı çevirmen tarafından Türkçe’ye
çevrilmiş ve bu çeviriler karşılaştırılarak tek bir Türkçe form oluşturulmuştur.
Oluşturulan bu Türkçe form iki farklı çevirmen tarafından tekrar İngilizceye
çevrilmiş ve testin orjinaliyle karşılaştırılmış ve testin dilsel eşdeğerlik çalışması
tamamlanarak son Türkçe form oluşturulmuştur. Geçerlik ve güvenirlik çalışması
için test 96
beşinci sınıf öğrencisine oral formatta uygulanmış ve elde edilen
sonuçların istatistiki analizleri yapılmış testin KR-20 güvenirlik katsayısı .79 olarak
saptanmıştır. Geçerlik ve güvenirlik çalışması için test 191 altıncı sınıf öğrencisine
uygulanmıştır. Ölçme aracının güvenirlik analizi Cronbach Alpha tekniği ile
belirlenmiş ve .71 olarak saptanmıştır. Deney grubunun kendi içerisinde ön – son
testinin
ve
kontrol
grubunun
yine
kendi içerisinde
ön
–
son
testinin
225
karşılaştırılmasında ise “Wilcoxon-Z” kullanılacaktır. Veriler p<0,05 anlamlılık
düzeyinde karşılaştırılacaktır.
4.3.3. Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Deney ve kontrol grubunun yaratıcı düşünme yeteneklerini ölçmek için E. Paul
Torrance tarafından geliştirilmiş olan “Torrance Yaratıcı Düşünce Testi”
kullanılmıştır. Torrance yaratıcı düşünce testi ilk kez 1966 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’nde yayınlanmıştır. Sözel ve şekilsel alanda yaratıcılığı ölçen toplam 10
alt testi içeren bu ölçeğin, dilsel eşdeğerliği, güvenirliği ve geçerliğe ilişkin analizleri
geçerliğine ilişkin istatistiki analizleri Türkiye’de Esra Aslan (2001) tarafından
yapılmıştır.
Bu testi geliştiren Torrance (1974:8) yaratıcılığı, “sorunlara,
yetersizliklere, bilgi eksikliğine mevcut olmayan elemanlara, uyumsuzluklara karşı
duyarlı olma, güçlükleri belirleme, çözümler arama tahminler yapma ve eksikliklerle
ilgili olarak hipotezler kurma ya da hipotezleri değiştirme, çözüm yollarından birini
seçme ve deneme, yeniden deneme, daha sonra da sonuçları ortaya koyma” olarak
tanımlamaktadır (Akt:Aslan, 2001).
Davaslıgil (1994:53)’de yaratıcılığı azınlığın sahip olduğu, ender rastlanan bir
yetenek olarak değil, bütün insanların sahip olduğu geliştirilip beslenebilen bir
bilişsel beceri olarak kabul etmektedir. Bazen kişi henüz gücünün sınırlarını kendisi
bile fark etmemiş olabilir. Bu nedenle araştırmacı, yaratıcılığı; yeni, özgün ve
beceriye dayalı bir ürün olarak ortaya çıkmış veya henüz ürüne dönüşmemiş, kendine
özgü bir problem çözme sürecini içeren, kişinin zekâ unsurlarını da özgün ve üretime
dönük kullandığı bir bilişsel yetenek olarak tanımlamaktadır.
Yaratıcılık ölçümü konusunda yaklaşık olarak 1960’lardan bu yana ölçüm
aracı geliştirilmektedir. Bazı testler “a-c yaratıcılık yeteneği testi (Harris ve Simerg
et al. 1959; Akt: Uzunçarşılı, 1999:91-103)”gibi doğrudan ve yanlızca yaratıcılığı
ölçerken, bazı ölçekler “Khatena-Torrance Yaratıcı Algılama Envanteri” gibi kişinin
kendi yaratıcılık algısını ölçmeye, bazıları da kişilik özelliklerini ölçerken bunların
arasında sıfat listesi (Savran, 1993) gibi dolaylı yoldan yaratıcılığı tespit etmeye
226
yöneliktir. Torrance Yaratıcı Düşünce Testi doğrudan yaratıcılığı ölçmesi açısından
literatürde ayrı bir öneme sahiptir.
Testi geliştirme ve tüm yaratıcılık çalışmaları yaratıcılığın doğal bir yetenek,
faaliyetlerdeki uyumsuzluk ve tamamlanmamışlığa karşı duyarlılık, bilinçli ve
bilinçsiz olarak kişinin kendisinin de yeni çözümler üreterek problem çözdüğü
sayıltısına dayanmaktadır. Torrance’ın 1958 yılında geliştirdiği öncü test bataryası
Torrance Yaratıcı Düşünce Testi‘ne model oluşturmaktadır (Frasier,1988:16; Akt,
Aslan:2001).
Test sözel ve şekilsel olmak üzere iki ayrı formdan oluşmaktakdır. Sözel
kısımda yedi alt test bulunmakta, bunlar soru sorma, nedenleri tahmin etme, sonuçları
tahmin etme, ürün geliştirme, alışılmadık kullanımlar, alışılmadık sorular, farzedin ki
adlı faaliyetlerdir. Şekilsel formda ise resim oluşturma, resim tamamlama ve paralel
çizgiler bölümleri vardır. Sözel ve şekilsel kısımdaki testler süreye bağlı olarak
cevaplandırılmaktadır.
TYDT’nin aynı gruba İngilizce ve Türkçe formunun uygulanması ile elde
edilen puanlar arasındaki korelasyon katsayıları alt testlerinin tümü için p<.01
düzeyinde anlamlıdır. İç tutarlılık analizlerinde (r=0.38) ile (r=0.89) arasında
korelasyon katsayıları elde edilmiştir. Testin Türkiye standardizasyonunda, grubun
en düşük puanı cronbach alfa değeri olarak (.50) en yüksek iç tutarlılık katsayısı da
(0.71) olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, testin tüm yaş grupları ve tüm puan türleri
için güvenilir olduğu bulunmuştur. İtem-total ve item-remainder analizlerinde tüm
yaş grupları ve sözel yaratıcılık testinin tüm puan türleri için p<.01 seviyesinde
anlamlı sonuçlar elde edilmiştir. Dış geçerlilik için Wais zeka testi ve sıfat listesi
yaratıcılık testi ile arasındaki korelasyona bakılmış olup, Wais zeka testi ve Torrance
Yaratıcı Düşünce Testi puanları arasındaki korelasyon (n=12) sonuçlarına göre; Wais
‘in genel bilgi alt testi ile Torrance Yaratıcı Düşünce Testi’nin yaratıcı kuvvetler
listesi (rho= .59) p<.05 ve toplam şekilsel yaratıcılık (rho= .61) p<.05 puanları
arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Sıfat listesindeki 24 adet alt ölçek ile yaratıcılık
testinin sözel ve şekilsel testlerinden deneklerin elde ettikleri puanlar arasında
227
yapılan korelasyon analizine göre sözel yaratıcılık puanları ile toplam dört adet
kişilik özellliği arasında ilişki saptanmıştır (Aslan, 2001). Özetle testin Türkiye
normları da dahil geçerli ve güvenilir bir test olduğu söylenebilir.
Torrance Yaratıcı Düşünce Testi A formu ve B Formu olmak üzere iki adet
paralel formdan oluşmaktadır. Torrance Yaratıcı Düşünce Testi’nin her iki formu da
“sözel” ve “şekilsel” kısımlardan oluşmaktadır. Sözel kısım 7 alt test, şekilsel kısım
ise 3 alt test olmak üzere test toplamda 10 adet alt testten oluşmaktadır. Deney
grubunun kendi içerisinde ön – son testinin ve kontrol grubunun yine kendi içerisinde
ön – son testinin karşılaştırılmasında ise “Wilcoxon-Z” kullanılacaktır. Veriler
p<0,05 anlamlılık düzeyinde karşılaştırılacaktır.
4.3.4. Verilerin Cinsi ve Kaynağı
1. Öğrencilerin 4. Sınıf 2. Dönem İngilizce dersi karne not ortalamaları.
2. Öğrencilerin İngilizce başarı testinden aldıkları puanların ortalaması.
3. Öğrenci sayısı.
4. Öğrenci cinsiyeti.
5. Öğrencilerin Cornell Eleştirel Düşünme Ölçeğinden aldıkları puanların
ortalaması.
6. Öğrencilerin Torrance Yaratıcı Düşünme Testinden aldıkları puanların
ortalaması.
1.4.
Prosedür ve İşlem Basamakları
Araştırma
sırasında
deney
grubu
için
“Health
Problems”
ünitesi,
farklılaştırma ilkeleri, farklılaştırma modelleri ve Bloom’un revize edilmiş
taksonomisi gözetilerek farklılaştırılmıştır. Ünite değişim teması kapsamında
işlenmiştir. Deney grubunda program araştırmacı tarafından yürütülmüştür. Kontrol
grubunda ise dersin branş öğretmeni tarafından ders götürülmüş ve dersin işleme
yöntemine müdahale edilmemiştir.
228
Araştırma sırasında aşağıdaki işlemler yer almıştır.
 Araştırmacı farklılaştırma modellerini araştırmış, kendi farklılaştıracağı
programın teorik temellerini oluşturmuştur.
 Farklılaştırılmış öğretimin uygulanmasına dair bilgi edinmek amacıyla
araştırmacı çeşitli uygulama örneklerini incelenmiştir.
 Uygulamaya başlamadan önce Başarı testi geliştirilmiştir. Görüşme ve
değerlendirme formları hazırlanmıştır.
 Geliştirilen
başarı
hesaplanabilmesi
için
testinin
gereken
geçerlilikleri
ve
uygulamayı
yapmak
güvenilirliklerinin
üzere
İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü vasıtasıyla İstanbul İl Milli Eğitim
Müdürlüğüne izin başvurusu yapılmış ve gerekli izin alınmıştır (Ek:2).
 İzin alınan okullarda başarı testi ön formu uygulanmıştır.
 Eleştirel düşünme ölçeği incelenmiş, alt boyutları hakkında araştırma
yapılmıştır. Bunun yabancı dil becerilerine uyarlanması üzerinde çalışıldıktan
sonra, ölçeğin kullanım izni alınmıştır.
 Yaratıcı düşünme Torrance testi incelenmiş, alt boyutları hakkında araştırma
yapılmıştır. Bunun yabancı dil becerilerine uyarlanması üzerinde çalışıldıktan
sonra, teste ve uygulanmasına ilişkin, Türkiye adaptasyonu’nu yapan Esra
Aslan’dan eğitimi ve kullanım izni alınmıştır (Ek:3).
 Deney grubundaki öğrencilere eğitim verebilmek için farklılaştırılmış
öğretime yönelik ders planları yazılmış ve etkinlikler oluşturulmuştur.
Bunların yanısıra değerlendirme formları da hazırlanmıştır.
 Uygulama öncesinde uygulamanın yapılacağı okulun müdür ve öğretmenleri
ile görüşülerek ortam uygulamaya hazır hale getirilmiştir.
 Uygulamaya başlamadan önce öğrencilere zekâ düzeylerini belirlemek için
Raven SPM Plus zekâ testi, akademik erişiyi saptamak için İngilizce Başarı
testi, eleştirel düşünme düzeylerini belirlemek için Eleştirel Düşünme Ölçeği
ve yaratıcı düşünme düzeylerini belirlemek içinse, Yaratıcı Düşünme testleri
ön test olarak verilmiştir.
 Raven SPM Plus, Cornell Eleştirel Düşünme Becerileri Ölçeği, Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi ve Başarı testleriyle belirlenen hazırbulunuşluklara
göre birebir eşleştirme yaparak, grupların arasında istatistiksel bir fark
229
bulunmadığını tesbit ederek, üstün zekâlı öğrenciler deney ve kontrol grubu
olmak üzere iki gruba ayrılmışlardır.
 Deney grubuna uygulama yapılmıştır.
 Uygulamadan sonra Başarı testi, Eleştirel Düşünme Ölçeği ve Yaratıcı
Düşünme testleri son test olarak verilmiştir.
Farklılaştırılmış öğretimin uygulandığı deneysel uygulama sırasındaki
işlemler aşağıdaki gibidir:

Araştırmanın uygulaması toplam 28 ders saati sürmüştür.

Programa başlamadan önce deney grubuna iki ay boyunca derslerin
birlikte işlenilceği, sonrasında ise sonra Başarı testi, Eleştirel Düşünme
Ölçeği ve Yaratıcı Düşünme testlerinin son test olarak verileceği
açıklanmıştır. Bu testlerin okul başarı puanlarını etkilemeyeceği ve sadece
programın
etkililiğini
değerlendirmek
açısından
uygulanacağı
belirtilmiştir. Bunun yanında programın ve öğrenme süreçlerinin
değerlendirilmesinde tek kriterin testler olmadığı, öz değerlendirme ve
akran değerlendirmelerinin de yapılacağı vurgulanmıştır. Öğrencilere
birer dosya dağıtılarak, yapılacak olan çalışmaların bu dosyalarda
toplanılması istenmiştir.

Program boyunca birtakım ödevler verileceği belirtilerek, ödevlere
rehberlik etmek için ünite boyunca Çarşamba günleri 12.00-14.30
arasında okulun kütüphanesinde bulunulacağı bildirilmiştir. Bunun
yanında sınıf ve sınıf dışı çalışmalarda bireysel çalışmaların yanısıra grup
çalışmalarının da yapılacağı ve grup çalışmalarında iletişimin olumlu
olması ve uygulamanın sağlıklı sürdürülmesi amacıyla sınıf içinde her
öğrencinin hakları ve sorumlulukları öğretmen ve öğrenciler tarafından
birlikte belirlenmiştir. Öğrencinin de derse katılımıyla oluşturulan bu
kurallar poster olarak hazırlanmış ve iki ay boyunca her derste
göndermeler yapılarak kullanılmıştır.

Ünitelerde Değişim’in ana tema olduğu ve bu sebeple sık sık konumuzla
değişim temasının bağlantısı tartışılacağı vurgulanmıştır.
230

Uygulamalar sırasında, beyin fırtınası, analojik düşünme, kavram haritası,
yaratıcı sorun çözme, küçük-büyük grup tartışma ve işbirlikli öğrenme
tekniklerinden konunun içeriğine ve öğrenme hedeflerine göre uygun
olanları kullanılmıştır. Bunların yanı sıra öğrencilere sırası geldiğinde
genellemenin, varsayımın ne olduğu açıklanmış ve onlara ilişkin örnekler
yapılmıştır.

Uygulamalar sırasında öğrencilerle birebir ilgilenilerek her öğrencinin en
üst
düzeyde
derse
katılımı
sağlanmaya
çalışılmıştır.
Uygun
geribildirimlerde bulunularak öğrenciler, eylemlerinin etkililiği ve amaca
uygunluğu açısından bilgilendirilmiş ve değerlendirilmişlerdir.

Uygulama sırasında farklılaştırılmış öğretime uygun çalışma yaprakları,
gerçek hayata ilişkin görseller ve materyaller, müzik aletleri ve üst düzey
düşünme süreçlerini ortaya koymalarını sağlayacak etkinlikler ve ortamlar
hazırlanarak öğrencilerin öğrenmelerine yardımcı olunmuştur.

Farklılaştırılan ünite, kapsamlı bir tema çerçevesinde ve İngilizce dersi
merkezli olsa da, farklı disiplinleri de kapsayıcı şekilde işlenmiştir.
Değişim temasının kullanılmasıyla disiplinler arasındaki bu geçişin
sağlanması da kolay ve etkili bir hale getirilmiştir.

Kullanılan diyagramlar ve kavram haritaları ile sözel kavramların
organizasyonu sağlanmış ve kalıcılığı arttırılmıştır. Bunun yanında
eleştirel
düşünme
becerilerinden
olan
tümevarım,
tümdengelim,
inandırıcılığı ve varsayımı sorgulama, gözlem yapma ve genellemeler
oluşturma gibi boyutlara ilişkin etkinlikler üzerinde durularak öğrenciler
düşünmeye sevkedilmiş ve okuduğunu anlama becerileri geliştirilmeye
çalışılmıştır.

Analojik düşünme, yaratıcı sorun çözme, analoji oluşturma ve farzedin ki
etkinlikleriyle de öğrenciler hem üst düzey düşünme hem de yazma
becerilerilerini geliştirmeleri konusunda desteklenmişlerdir.

Disiplinler arası bağlantıların kurulmasıyla öğrencilerin bu derste edindiği
becerilerin diğer derslere aktarılması ve bilginin birbirinden bağımsız
parçalar olmadığı aksine bir bütün olduğu öğrencilere fark ettirilmeye
çalışılmıştır.
231

Zaman zaman öğrencilere araştırma ödevleri verilmiş, bu ödevler de
öğrencilere tercih hakkı sunulmuştur. Öğrencilere tercih hakkı sunmanın
onların
katılımını
ve
derse
olan
motivasyonunu
arttırdığı
düşünülmektedir.

Her öğrenci için üzerinde adının yazılı olduğu bir dosya oluşturularak
yapılan grup çalışmaları, bireysel çalışmalar ve ödevler bu dosyalarda
toplanmıştır. Ayrıca akran ve öz değerlendirmeler de bu dosyaya
eklenmiştir.
Müdahalede bulunulmayan uygulama sırasındaki işlemler aşağıdaki gibidir:

Öğretmen
dersi
MEB
programından
ve
MEB
ders
kitabından
yürütmüştür.

Ders süresince öğrencilere not tutturmuş, sorular yöneltmiş ve alıştırmalar
yaptırmıştır.
1.5.
Programın Hazırlanması
Deney grubunda çalışma araştırmacı tarafından yürütülmüştür. Deney
grubunda uygulanacak program için öncelikle üstün zekâlı öğrencilere yönelik
farklılaştırılmış
programın
ilkeleri
ve
farklılaştırılmış
program
örnekleri
incelenmiştir. Üstün zekâlılar için hem hızlandırma hem de zenginleştirme içeren;
eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini yabancı dil öğretimi ile birleştiren bir
program olmadığı için araştırmacı, yabancı dil öğretimi, eleştirel düşünme ve yaratıcı
düşünme ağırlıklı olmak üzere, farklılaştırma modelleri ve bu modellere ilişkin
gerçekleştirilmiş etkinlikler gibi çok geniş bir alanda araştırma yapmış ve kendi
program sentezini gerçekleştirmiştir. Buna ek olarak Milli Eğitim müfredatındaki
Health Problems ünitesine ait kazanımlar tespit edilmiştir.
Öncelikle Milli Eğitim müfredatındaki kazanımlar, Bloom’un revize edilmiş
taksonomisi gözetilerek, programın içeriği üstün zekâlı öğrencilerin özellikleri,
ihtiyaçları ve program farklılaştırma ilkeleri temel alınarak oluşturulmuştur.
Milli Eğitim müfredatındaki kazanımlar incelendiğinde ‘’Health Problems’’
konusunun okuma ve yazmada sadece dört kazanımla geçiştirildiği görülmektedir.
232
Ayrıca bu kazanımlar sadece alana ilişkin ‘’dil
yapısı ve kelime bilgisi’’ne
odaklanmaktadır. Kazanımlarda okuduğunu anlamaya ilişkin sadece bir kazanım
mevcuttur. Bu kazanımda ‘’Recognizing simple phrases for general comprehension
with visual support’’ kazanımıdır. Diğer iki okuma kazanımı ve bir yazma kazanımı
doğrudan dil ve kelime bilgisine odaklanmaktadır. Zaten bu ünitede dile ait dört
temel becerinin kazandırılmasından çok, kelime bilgisi ve ‘’should-shouldn’t’’
tavsiye kalıbı kavratılmaya çalışılmıştır. Okuduğunu anlama ve üst düzey düşünme
süreçlerine ilişkin beceriler, Milli Eğitim müfredatında sistemli bir biçimde ve formal
olarak 8.sınıfta verilmeye başlanmaktadır. Bu uygulama üstün zekâlı çocukların bu
becerileri edinmesini oldukça geciktirmektedir.
Üstün zekâlı öğrencilerin zihinsel olarak akranlarından ileri olması düşünülerek
ve dile ilişkin hazırbulunuşlukları düşünülerek 5.sınıf Health Problems ünitesinde
hızlandırma çalışmaları yapılmaya karar verilmiştir. Milli Eğitim müfredatının bu
konusunun üstün zekâlı öğrenciler için yetersiz olduğu düşünülerek hızlandırma ve
zenginleştirme çalışmaları da yapılmıştır. Bu çalışmalar kapsamında ilk ve orta
öğretimin hiçbir kademesinde ele alınmayan ‘’Dünyada en sık görülen sağlık
problemleri’’, ‘’Renk Terapisi’’, ‘’Alternatif tedavi yöntemleri’’,’’Hedef dilde
kullanılan
sağlıkla
ilgili
deyimler
ve
atasözleri’’,
‘’Atatürk’ün
sağlık
problemleri’’,’’İlaçlara ve alternatif tedavi yöntemlerine ilişkin reklamlar’’,
‘’Dünyadaki en ilginç sağlık problemleri’’ ve ‘’Benjamin Button’’ adlı konulara yer
verilmiştir. Bu çalışmalar kapsamında oluşturulan okuma ve yazma materyalleri
eleştirel düşünmenin tümevarım, tümdengelim, gözlem ve iddiaların doğruluğunu
test etme, varsayımları tesbit etme ve yaratıcı düşünmenin , genelleme oluşturma,
analoji yaratma ve işte farzedinki... alt boyutlarının kullanılmasıyla program
zenginleştirilmiştir. Tüm bunlar yapılırken konuların gerçek yaşamla ve öğrencilerin
aileleriyle sürekli bağlantısı kurulmuş ve öğrencilerin dikkatleri devam ettirilmeye
çalışılmıştır.
Görüldüğü gibi farklılaştırma hem yatay hem de dikey bağlamda yapılmıştır.
Yatay farklılaştırmadan kasıt kazanımları derinleştirmek ve zenginleştirmektir ki bu
noktada özellikle Bloom’un revize edilmiş taksonomisinden yararlanılmıştır. Dikey
farklılaştırmadan kasıt ise üst sınıflardan kazanımlar alınmasıdır. Ayrıca müdahele
233
edilmeyen İngilizce müfredatında genellikle ezber ve pratik vurgulandığından,
öğrencilerin konuyu diğer kavramlarla ilişkilendirme, kavramların ve okuma
parçalarının üzerinde düşünme fırsatı olmamakta, özellikle öğrendikleriyle bir üretim
ortaya koyma şansları bulunmamaktadır. Bu yüzden öğrenilenler kalıcı olmamakta,
dilin kullanımına ilişkin de bir beceri gelişmemektedir. Bu becerilerin gelişmemesi
dilin kullanıma geçmesini engellemekte ve öğrencilerin gerçek hayatta bu dili
kullanmasını zorlaştırmaktadır. Bu eksiklikler gözetilerek hazırlanan İngilizce
programında İngilizce bilgisi ve kavrayışının ötesinde, dile ilişkin ve genel düşünme
becerilerine ilişkin düşünme stratejilerinin öğretilmesi amaçlanmıştır.
Hazırlanan programın farklılaştırılma boyutunda faydalanılan modeller Kaplan
tarafından geliştirilen Izgara Müfredat modeli, Van-Tassel Baska Entegre Müfredat
Modeli ve Tomlinson et al. Paralel Müfredat Modelidir. Programın içeriği, süreci,
ürünü, ortamı ve değerlendirmesi farklılaştırılırken bu modellerin nasıl kullanıldığına
aşağıda yer verilmektedir:
Hedefler farklılaştırılırken, MEB kazanımları incelendikten sonra, Bloom
taksonomisi temel alınmış ve Meb kazanımlarına farklılaştırılmış öğretimin
kazanımları entegre edilmiştir. Bu noktada, üst düzey düşünme becerileri özellikle,
çözümleme, değerlendirme ve yaratma hedefleri üzerine vurgu yapılmıştır. Üst düzey
düşünme becerilerini vurgulamak süreç uyarlaması için çok önemlidir. Bloom’un
(1956) bilişsel hedefler taksonomisini kullanmak öğretmenlere üst düzey düşünme
becerileri için performans hedefleri geliştirmede yardımcı olabilir (Allen, 1992).
İçerik farklılaştırılırken, kavramlara vurgu yapılarak genel bir tema belirlenmiş
ve onun üzerinden ders işlenmiştir. Bu noktada ‘’değişim’’ temasının diğer
kavramlarla olan ilişkisi üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu tema diğer disiplinlerle de
ilişki kurma açısından yarar sağlamış, öğrencilerin yabancı dil dersini diğer derslerle
ve gerçek yaşamla ilişkilendirmesine yardımcı olmuştur. Bu tür kavram temelli
öğretim fikirleri; genelleme, bütünleştirme ve uygulama açısından daha geniş fırsatlar
sunar (VanTassel-Baska, 1989). İçerik, birbirinden bağımsız üniteler yerine, geniş
kapsamlı tartışma konuları, temalar veya sorunlara dayandırılmalı ve çalışma alanı
234
öğrencilere,
kapsamlı, ilişkili
ve
birbirlerini karşılıklı
pekiştirici deneyimler
sunmalıdır (Kaplan, 2009:235-251). Jacobs ve Borland (1986) üstün yetenekli
öğrencilerin geleneksel içeriğin ötesine giden, özellikle de bilginin bütünleştirici
anlayışının disiplinler arası yaklaşımla oluşturulduğunda daha çok faydalandığını
bulmuşlardır (Akt:Berger 1991).
İlk uyarlamanın içerikte olması gerektiğini belirten Allen (1992) yabancı dil
eğitiminde temel becerilerin ve kavramların öğrenilmesinin önemli olduğunu ve
üstün öğrencilerin bu beceri ve kavramlarda üst düzeyde bir başarıya ihtiyaç
duyduğunu belirtmektedir. Bu yüzden temel bilgiler müfredattan çıkarılmamalıdır.
Fakat içerikteki odak nokta soyut kavramlar ve genellemeler üzerinde olmalıdır.
Gerçekler ve diğer somut bilgiler, soyut fikirlerin ortaya konması için
kullanılabilirler.
Yabancı
kültürü
içeren
tartışmalar
öğrencilerin
kendi
deneyimlerinden çıkana kadar soyutturlar. İlerledikçe kavram ve genellemeler daha
soyut hale gelir (Allen, 1992) .
Bunun yanında içeriğin zorlayıcı ve karmaşık olmasına dikkat edilmiş,
öğrencileri zihinsel olarak zorlayacak düzeyde kelime ve okuma parçaları seçilmiştir.
Ünlü insanların biyografileri ve yaşam tarzları üzerinde durularak, öğrencilerin
onlara ilişkin varsayımlarda bulunmaları sağlanmıştır. Daha fazla kavram ve
genellemenin içerilmesiyle birlikte içerik daha karmaşık hale getirilmeli ve
genellemeler arasında ilişki olmalıdır. Yabancı kültüre ilişkin soyut genellemeler
örneğin eğer bu sosyal bilgiler dersine uygulanırsa disiplinler arası bir hale gelerek
daha karmaşık hale gelir. İçerik çok çeşitli şekillerde uyarlanabilir. Karmaşıklıkta
çeşitlilik katarak veya alanı disiplinler arası hale getirerek. Normalde temel
müfredatta yer almayan konular eklenerek, müfredat farklılaştırılabilir ve çeşitlilik
sağlanır. Bir diğer içerik uyarlama yolu insanların üzerinde çalışılmasıdır. Ünlü
insanların biyografilerinin sunulması, özellikle de kültür üzerinde çalışılırken
sunulması önemlidir. Bunun yanında sınıfa misafir konuşmacıların davet edilmesi
veya o ülkenin insanlarıyla etkileşime girilmesi içeriği farklılaştırmak için önemli
yollardır. Yabancı kültürün insanlarını anlatan alan gezileri yapmak da iyi bir
seçenek olabilir (Allen, 1992).
235
Eğitimcilerin dil bilimlerindeki hedefleri, üstün sınıflarında veya normal
sınıflarda onları dil açısından geliştirmek olmalıdır. Bu nedenle eğitimcilerin üstün
öğrencilere ilköğretimden liseye kadar onlara zorlayıcı müfredatlar sunması
gerekmektedir (VanTassel-Baska& Stambaugh, 2006).
Süreç farklılaştırılırken, üst düzey düşünme süreçleri devreye sokulmuş,
özellikle eleştirel düşünme becerilerinin alt boyutları olan, tümevarım, tümdengelim,
gözlem ve iddiaların doğruluğunu test etme, varsayımları tesbit etme becerileri
geliştirilmeye çalışılmıştır. Entegre Müfredat
Modeli
kapsamında
bu
eleştirel
düşünme becerileri, okuma becerilerine entegre edilmiş ve öğrencilerin, okuma
becerilerinde üst düzey düşünme süreçleri ön plana çıkarılmıştır.
Yaratıcı düşünme sürecinde ise tahminde bulunma, genelleme ve varsayım
oluşturma, metaforik anlam içeren kelime veya cümle oluşturma, yaratıcı sorun
çözme yöntemini kullanarak aksiyon planı oluşturma ve kişisel analojileri kullanarak
kompozisyon yazma becerileri üzerinde durulmuştur. Bunun yanında yaratıcı
düşünmenin boyutları olan akıcılık, esneklik ve özgünlük geliştirilmeye çalışılmıştır.
Tüm bu üst düzey düşünme becerilerileri, özelikle eleştirel düşünme becerileri alana
özgü olan okuma ve yazma becerileriyle bütünleştirilerek, öğrencilerin derinlemesine
okuması sağlanmış ve okuduğunu anlama becerileri geliştirilmiştir. Yazma
becerilerinde ise özellikle yaratıcı düşünme becerileri devreye sokularak, öğrencilerin
istekli ve akıcı bir biçimde yazmaları desteklenmiştir. Programda özellikle açık
uçluluğa dikkat edilmiş ve öğrencilerin farklı ve birden çok yanıtlar vermeleri
desteklenmiştir.
Üstün zekâlılar programları üretici, karmaşık, soyut ve üst düzey düşünme
süreçleri geliştirmeli ve öğrenciler açık-uçlu görevlerde yoğunlaştırılmalıdır (Kaplan,
2009:235-251). Süreç bileşenini farklılaştırılmasında sorgulama, eleştirel düşünme,
problem temelli öğretim ve yaratıcılık gibi üst düzey becerilerinin kullanılması ve
öğrencilerin açık uçlu aktiviteler üzerinde çalışması önemlidir (Johnson, Boyce&
Van-Tassel-Baska, 1996).
236
Entegre müfredat modeli de, aktif öğrenmeyi ve problem çözmeyi işe koşarak,
üst düzey düşünme süreçlerini harekete geçirmekte, öğrencilerin disiplinler arası
bağlantıları görmesini sağlamakta ve düşünme üzerine düşünmeyi arttırmaktadır ve
öğrencilerde uzmanların düşünme şekline benzer bir düşünme şekli geliştirmektedir
(Akt: Gallagher, 2006:207).
Ortam farklılaştırılırken ise, görsel materyaller ve müziğin kullanımıyla,
ortamın öğrenci merkezli ve öğrencilerin ilgilerini çekecek şekilde oluşturumasına
dikkat edilmiştir. Bunun yanında sınıfta müzik aletlerinin kullanılması, öğrencilerin
ders ortamı içerisinde dans etmelerine izin verilerek, bağımsız şekilde hareket
edebilecekleri
bir
ortam yaratılmıştır.
Ders
etkinlikleriyle
ilgi
alanlarının
birleştirilmesi sonucu öğrencilerden resim yapmaları, beste yapmaları ve karikatür
çizmeleri istenmiş, onların yaratıcılıklarını ortaya koymalarına fırsat sağlanmıştır.
Üstün zekâlı öğrenciler, araştırma ve bağımsızlığın teşvik edildiği, algıların açık
olduğu, yargısız, öğrenci merkezli, çeşitli materyallerle, fiziki hareket bulunan,
karmaşık, okul hayatıyla dış dünyayı bağlayan bir ortamda en iyi şekilde öğrenirler.
Her öğrencinin böyle bir ortamı sevmesi ihtimaline karşın, üstün yetenekli öğrenciler
için, öğretmenin, bu çocukların sorgulayabilecekleri, bağımsız şekilde hareket
edebilecekleri, tümüyle yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bir sınıf ortamı yaratması
gerekir (Berger, 1991). Sınıfta yaratılan atmosfer, üstün zekâlı öğrencilerin
ihtiyaçlarına ve özelliklerine cevap vermelidir. Kabul edici olmalı ve kendine
özgülük değer görmelidir. Iraksak fikirler kabul edilmeli ve desteklenmelidir.
Öğrenciler, yaratıcı cevapları için övülmelidir. Üstün öğrencilerin saygı duyulmaya,
ve yeteneklerinin, başarılarının takdir edilmesine ihtiyaç duyarlar. Ayrıca onlar sınıf
arkadaşlarının katkılarını da yapıcı bir şekilde eleştirmeyi öğrenebilirler (Allen,
1992).
Öğrenme ortamı, öğrencilere öğrenme fırsatlarının sunulduğu sınıf, okul ve diğer
ortamları oluşturur. İdeal bir öğrenme ortamı, öğrencilerin her türlü öğrenme
etkinliklerine aktif katılımlarını sağlayabilecek düzeyde ve nitelikte tasarlanmış bir
ortamdır. Öğrenme ortamlarından en önemlisi olan sınıf, amaca yönelik olarak hem
bireysel hem de ortaklaşa çalışmaların yapıldığı bir öğrenme laboratuarı, atölye ya da
237
stüdyo gibi düşünülebilir. Bu ortamda, öğrenci ve öğretmen arasında hem usta çırak
türünden bir ilişki hem de karşılıklı öğrenmelerin ve yönlendirmelerin bulunduğu
etkileşime dayalı türden bir ilişki söz konusudur (Sak, 2009).
Ürün farklılaştırılırken ise, ortaya konan ürünlerde üstün zekâlıların yetenekleri
ile bilgilerini bütünleştirmelerine dikkat ederek, hem yazılı, hem görsel hem de işitsel
ürünler ortaya koymaları desteklenmiştir. Bu noktada daha önce de bahsedildiği gibi,
öğrencilerden poster hazırlamaları, resim, karikatür çizmeleri, beste yapmaları ve
kompozisyon yazmaları istenmiştir. Bunun yanında temel kavramları iyi bir şekilde
oturtmaları adına düşünme becerilerinin entegre edildiği, onları düşünmeye zorlayan
kağıt-kalem ürünlerine de yer verilmiştir.
Ürün, bir öğrencinin öğrenmede önemli bir yol katettikten sonra, anladıklarını ve
yapabildiklerini sergilerken kullandığı araç anlamına gelmektedir (Tomlinson, 2007).
Öğretmenler, öğrencilerini öğrendiklerini, fikirlere hakim olmak için hem bilgi hem
de yeteneklerini gösterecek şekilde yansıtmaları konusunda teşvik edebilirler.
Örneğin, yazılı veya sözlü bir kitap raporu vermek yerine, öğrenciler bir kitabın
karakterleri ve konusunu içeren bir oyun tasarlamayı tercih edebilirler. Ürünler, her
öğrencinin tercih ettiği öğrenme stiliyle uyumlu olabilir. Gerçek problemler, konular,
kişiler içerebilir, bilgiyi özetlemek yerine sentezleyebilir ve kendini değerlendirme
süreci içerebilir (Berger, 1991). Teknik kullanılarak, materyal kullanılarak ve bir yapı
içerisinde sunulan ürünlerin oluşturulması desteklenmelidir (Kaplan, 2009:235-251).
Üstün zekâlı öğrencilerden beklenen ürünler diğerler öğrencilerden beklenen
ürünlerden farklıdır. Öncelikle ürün birisinin zaten yapmış olduğu birşeyin özeti
olmamalıdır. Orjinal bir araştırmaya dayanmalıdır ve bir bilginin toplanmasını ve
analizini içermelidir. Üstün zekâlı öğrencilerin ürünleri , değerlendirilme şekillerine
göre değişmektedir. Proje veya ürün kimin için hazırlanıyorsa o gerçek insanlar
tarafından değerlendirilmelidir. Bunun yanında, üstün öğrenciler, kendilerini eleştirel
bir gözle değerlendirmelidirler (Allen, 1992).
238
Değerlendirmeyi farklılaştırırken ise, çok boyutlu bir şekilde, öncelikle
öğrencilerin hazırbulunuşlukları tesbit edilmiş ve program buna göre hazırlanmıştır.
Öğretimde teşhis ve tedavi edici yaklaşım öğrencilerin daha hızlı ilerlemesine ve
zaten öğrenmiş oldukları konuların tekrar edilmemesini sağlayacaktır. Bu tür bir
yaklaşım güçlüdür çünkü herbir öğrencinin değerlendirme süreci sonunda öğrencinin
dil yetenekleri seçilir ve o öğenciye uygun hale getirilir (Van-Tassel-Baska,
Johnson& Boyce, 1996). Akran değerlendirme, öz değerlendirme, öğretmen
değerlendirmesi ve eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme gibi formal testlerin
kullanımıyla da değerlendirme süreci çok boyutlu bir hale getirilmiştir.
Değerlendirme bileşeni önemlidir, çünkü okul sistemine öğrenci ihtiyaçlarını ve
farklı program bileşenlerinin verimlilik ve etkinliğini tekrar değerlendirilmesini
sağlar (Callahan&Caldwell, 1986). Değerlendirme hem biçimlendirici hem de düzey
belirleyici olmalıdır (Tomlinson, 1995). Değerlendirme okul sistemine sağlıklı
düzeltmeleri
yapmayı,
seçilmiş
program
yaklaşımlarının
yapılabilirliğinin,
uygulanabilirliğinin belgelendirilmesini ve programın güçlü ve zayıf yönleri
hakkında bilgi edinilmesini sağlar (Berger, 1991). Öğrencilerin çıktıları veya ürünleri
uygun ve özel kriterlerle, onların görüşleri alınarak, kriterlere dayalı olarak ve
standart ölçüm aletleriyle değerlendirilmelidir (Kaplan, 2009:235-251).
Programın
tamamını
düşündüğümüzde
ise,
Program
MEB
kazanımları
incelenerek, farklılaştırılmış kazanımlar bu kazanımların üzerine entegre edilmiştir.
Değişim teması üzerine alana özgü, anahtar kavramları, bilgileri oturtan programda,
hem alana ilişkin beceriler hem de düşünme süreçlerine ilişkin beceriler
geliştirilmeye çalışılmıştır. Tüm bunlar yapılırken kavramlar ve beceriler arasında
bağlantı kurulmuş ve öğrenme anlamlı bir bağlam üzerine inşaa edilmiştir. Sonuçta
öğrenciler tarafından ortaya yaratıcı ürünler konmuştur. Bu noktada paralel müfredat
boyutlarından çekirdek müfredat kullanılmıştır. Çekirdek müfredatta;
 Alanla ilgili anahtar bilgiler, kavramlar, prensipler ve beceriler üzerine
kurulur.
 Kendi içinde bağlantılıdır.
239
 Gerekli sonuçlara ulaşmaya odaklanır ve belirli amaçlara yönelik
olarak düzenlenir.
 Ezbere öğrenme yerine anlamayı arttırır.
 Anlamlı bir bağlam üzerine inşaa edilir.
 Öğrencilerin yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini kullanarak
fikirler veya sorunlarla uğraşmasını sağlar.
 Öğrenciler için zihinsel olarak ve duyuşsal olarak meşgul edici ve
tatmin edicidir.
 Sonuçlar, öğrencilerin değerli üretimleridir (Tomlinson, et al.2009).
Konu ve kavramların fen bilgisi, matematik, Türkçe, Müzik ve Resim gibi
derslerle ilişkisi kurulmuştur. Aynı zamanda farklı insanlarla ve farklı yerlerle de
içeriğin bağlantısı kurularak, konu öğrenci için daha ilgi çekici ve anlamlı hale
getirilmeye çalışılmıştır. Bu noktada paralel müfredat boyutlarından bağlantı
müfredat kullanılmıştır. Bağlantılar müfredatı öğrencileri dersler, çalışma alanları,
konular, zamanlar, olaylar ve insanlar arasında bağlantı kurmaya yönlendirir. Bu
müfredatta öğrenciler konuyu, ana kavramları ve presipleri daha iyi, daha derin
anlamak için, bağlantılar kurar, anaojiler ve meteforlar oluşturur ve karşılaştırmalar
yaparlar.
Bağlantılar müfredatı öğrencilerin ana kavramlar, prensipler ve beceriler
hakkında düşünmesi ve onları uygulaması için:
 Çalışma alanındaki bir dizi durum boyunca,
 Çalışma alanları arasında,
 Farklı zamanlar ve dönemler arasında,
 Yerler arasında,
 Yerleşimler ve kültürler arasında,
 Farklı bakış açılarıyla,
 Farklı sosyal, politik,teknolojik, ekonomik vs. durumlardan etkilendikleri
düşünülerek,
 Etkilenen insanların gözüyle ve etkileyen insanların gözüyle,
 Kavramların gelişimi ve çalışma alanlarının gelişimi arasındaki bağlantıyı
analiz ederek,
240
bağlantılar kurmalarını ister (Kaplan, 2009:235-251).
Bunların yanında alana ilişkin edindikleri bilgileri öğrencilerin gerçek yaşamda
kullanmaları sağlanmış ve diğer alanların bu alan üzerindeki etkisini anlaması
desteklenmiştir. Bu noktada paralel müfredatın uygulamalar boyutu kullanılmıştır.
Uygulamalar müfredatı öğrencilerin,
 Çalışma alanını gerçek yaşam uygulamalarıyla anlamalarını,
 Bu alanının diğer alanlar üzerindeki etkisini ve diğer alanların bu alan
üzerindeki etkisini anlamasını,
 Bir problem çözücü olmaktan ziyade alanı çözücü olmasını,
 Çalışma alanının zihinsel çabasına değer vermesini ve bu çabaya
katılmasını,
 Çalışma alanında bir üretici olarak yer almasını,
 Çalışma alanında bir bilim adamı olarak yer almasını,
sağlamaya çalışmaktadır (Kaplan, 2009:235-251).
Son olaraksa, farkındalık müfredatı boyutunda, öğrencilerin gelişim ve ilgileri
alana yansıtılmış, içeriği anlayarak, bu alana ilişkin güçlü ve zayıf yönlerini
görmeleri sağlanmıştır. Hem okuma, hem de yazma etkinliklerinde ortaya koydukları
performansların özdeğerlendirme ve akran değerlendirilmesi yapılarak, sonuçların
iletilmesi onların alana ilişkin farkındalıklarını arttırmıştır.
Farkındalık müfredatı,
 Çalışma alanına ilgilerini ve becerilerini yansıtmalarını,
 Hangi ilgilerinin alan için kullanışlı olabileceğini anlamalarını ve
hangi şekillerde çalışma alanının onların becerilerini ve ilgilerini
geliştirmelerine yardım edeceğini,
 Çalışma alanının gerektirdiği çalışma tarzı ve alışkanlıklarından yola
çıkarak kendi çalışma tarzı ve alışkanlıklarına ilişkin farkındalık
geliştirmesini,
 Çalışma
alanının ahlakını
ve
felsefi özelliklerini ve
bunun
yansımalarını incelemesini,
 Kendilerini o çalışma alanına taşımasını,
241
 Çalışma alanının bağlamında, çalışma alanıyla etkileşim yoluyla bir
benlik geliştirmesini,
 Hem çalışma alanı için hem de kendisi için gurur ve tevazuyu içinde
barındıran bir kimlik geliştirmelerini,
sağlamaya çalışmaktadır (Kaplan, 2009:235-251).
242
3. BULGULAR
Bu bölümde, ölçme araçları ile toplanan veriler uygun istatistik teknikleri
kullanılarak analiz edilmiş ve bulgular tablo haline getirilerek açıklanmıştır.
Bu araştırmada, İngilizce dersinin hedef ve davranışlarını kazandırmada
Farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin üstün zekâ düzeyindeki öğrencilerin erişi,
eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme düzeylerine etkisinin anlamlı olup olmadığı
incelenmiştir. Bulgular araştırmanın denencelerine göre aşağıda verilmiştir.
3.1. Birinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 1: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun hatırlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun hatırlama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Tablo 11 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
1,80
0,50
1,30
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,90
4,90
0,50
1,10
Tablo 11’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin
başarı testi hatırlama düzeyi öntest puan ortalaması 1,5; sontest puan ortalaması ise
1,9’dur. Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin başarı testi hatırlama düzeyi
öntest puan ortalaması 1,8; sontest puan ortalaması ise 4,9’dur.
243
Tablo 12 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Öntest
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Ön-Test
Hatırlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,83
13,17
142,00
158,00
64,000
-0,479
0,671
Toplam
24
Tablo 12’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilerin başarı testi hatırlama düzeyi öntest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=64.000, z=-,479, p>.05).
Tablo 13 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Sontest
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Son-Test
Hatırlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,50
17,50
90,00
210,00
12,000
-3,64
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 13’de görüldüğü gibi, üstün zekâ düzeyindeki öğrencilerin başarı testi
hatırlama düzeyi son test puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik
uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=12.000, z=-3.64, p<.01).
244
Tablo 14 Grupların Başarı Testi Hatırlama Düzeyi Erişi
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi
Hatırlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,04
15,96
108,50
191,50
30,500
-2,48
0,01*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 14’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi hatırlama düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=30.500, z=-2,48, p<.05). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin hatırlama düzeyi davranışları kazanmasında grubunda
uygulanan geleneksel öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 15 Kontrol Grubu Başarı Testi Hatırlama
Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Hatırlama Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
6
3
12
4,50
5,25
13,50
31,50
-1,155
0,248
Tablo 15’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin başarı
testi
hatırlama
düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır
(z=-1,155, p>.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale
edilmeyen öğretimin kontrol grubunda bulunan öğrencilerin hatırlama düzeyi
başarılarını arttırmadığı söylenebilir.
245
Tablo 16 Deney Grubu Başarı Testi Hatırlama
Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
Deney Grubu
Negatif sıralar
Öntest-Sontest
Pozitif sıralar
(Hatırlama Düzeyi) Eşit
Toplam
N
S.O.
S.T.
z
p
0
10
2
12
0,00
5,50
0,00
55,00
-2,831
0,005*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 16’da görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi bilgi düzeyi öntestsontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik non-parametrik
Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları
arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2,831, p<.01). Bu verilere dayanarak deney
grubunda yapılan farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin, deney gurubu öğrencilerinin
hatırlama düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
3.2. İkinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 2: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun anlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun anlama düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Tablo 17 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
1,20
0,51
0,50
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
6,50
12,40
2,10
5,10
Tablo 17’de görüldüğü gibi deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin başarı
testi anlama öntest puan ortalaması 1,2 ve sontest puan ortalaması ise 12,4’dür.
Kontrol grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin başarı testi anlama düzeyi öntest puan
ortalaması 1,5 ve sontest puan ortalaması ise 6,5’tir.
246
Tablo 18 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Öntest Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Ön Test
Anlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,79
13,21
141,50
158,50
63,500
-0,49
0,619
Toplam
24
Tablo 18’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi anlama düzeyi öntest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik Mann-Whitney U testi yapılmış
ve kontrol ve deney grupları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
bulunmamıştır (U=63.500, z=-0,49, p>.05).
Tablo 19 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Sontest
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Son Test
Anlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
6,96
18,04
83,50
216,50
5,500
-3,86
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 19’da görüldüğü gibi, grupların başarı testi anlama düzeyi sontest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik Mann-Whitney U testi
sonucunda, kontrol ve deney grupları arasında deney grubu lehine istatistiksel açıdan
anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır (U=5.500, z=-3,86, p<.01).
Tablo 20 Grupların Başarı Testi Anlama Düzeyi Erişi
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Anlama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,13
17,88
85,50
214,50
7,500
-3,739
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
247
Tablo 20’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi anlama düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik Mann-Whitney U testi
sonucunda, deney ve kontrol grupları arasında deney grubu lehine istatistiksel açıdan
anlamlı bir farklılık saptanmıştır (U=7.500, z=-3,739, p<.01). Bu verilere dayanarak
farklılaştırılmış yabancı dil öğretimi ile yapılan öğretimin anlama düzeyi davranışları
kazandırmada müdahele edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu ve başarıyı
arttırdığı söylenebilir.
Tablo 21 Kontrol Grubu Başarı Testi Anlama
Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Anlama Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
1
7
4
12
1,00
5,50
1,00
35,00
-2,392
0,01*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 21’de görüldüğü gibi, kontrol grubunun başarı testi anlama düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine
yönelik
Wilcoxontesti yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasında anlamlı bir fark
bulunmuştur (z=-2,392, p<.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda verilen
müdahele edilmeyen öğretimin kontrol gurubu öğrencilerinin anlama düzeyi
başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Tablo 22 Deney Grubu Başarı Testi Anlama
Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Anlama Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
12
0
12
0,00
6,50
0,00
78,00
-3,064
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 22’de görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi anlama düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik Wilcoxon
testi yapılmış ve ve sıralamalar ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur
248
(z=-3,064, p<.01). Bu verilere dayanarak farklılaştırılmış öğretimin deney grubu
öğrencilerinin anlama düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
3.3. Üçüncü Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 3: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun uygulama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun uygulama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Tablo 23 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
1,10
0,50
1,10
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
3,20
0,50
2,20
Tablo 23’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin
başarı testi uygulama düzeyi öntest puan ortalaması 1,5 ve sontest puan ortalaması
ise 1,5’dir. Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin başarı testi hatırlama düzeyi
öntest puan ortalaması 1,1 ve sontest puan ortalaması ise 3,2’dir.
Tablo 24 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Öntest Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest
Uygulama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
13,29
11,71
159,50
140,50
62,500
-0,573
0,567
Toplam
24
Tablo 24’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin başarı
testi uygulama düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar
249
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=62.500, z=-0,573,
p>.05).
Tablo 25 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Uygulama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,40
17,96
84,50
215,50
6,500
-3,838
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 25’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin başarı
testi uygulama düzeyi son test puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=6.500, z=-3,838,
p<.01).
Tablo 26 Grupların Başarı Testi Uygulama Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Uygulama
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,67
17,33
92,00
208,00
14,000
-3,388
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 26’da görüldüğü gibi, grupların başarı testi uygulama düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=14.000, z=-3,388, p<.01). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin uygulama düzeyi davranışları kazanmasında grubunda
uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
250
Tablo 27 Kontrol Grubu Başarı Testi Uygulama Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Uygulama Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
5
4
3
12
4,30
5,88
21,50
23,50
-0,122
0,90
Tablo 27’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin başarı
testi
uygulama
düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-0,122, p>.05). Bu
verilere dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale edilmeyen öğretimin kontrol
grubunda
bulunan
öğrencilerin
uygulama
düzeyi
başarılarını
arttırmadığı
söylenebilir.
Tablo 28 Deney Grubu Başarı Testi Uygulama Düzeyi Öntest-Sontest Puanları
İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Uygulama Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
1
11
0
12
1,50
6,95
1,50
76,50
-2,968
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 28’de görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi uygulama düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar
arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2,968, p<.01). Bu verilere dayanarak deney
grubunda
yapılan
farklılaştırılmış
yabancı
dil
öğretiminin
deney
gurubu
öğrencilerinin uygulama düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
251
3.4. Dördüncü Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 4: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Tablo 29 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
2,20
0,50
1,30
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
4,00
0,50
1,90
Tablo 29’da görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin başarı testi
çözümleme düzeyi öntest puan ortalaması 1,5 ve sontest puan ortalaması ise 1,5’dir.
Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin başarı testi çözümleme düzeyi öntest
puan ortalaması 2,2 ve sontest puan ortalaması ise 4,0’dır.
Tablo 30 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Öntest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Çözümleme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
10,75
14,25
129,00
171,00
51,000
-1,249
0,212
Toplam
24
Tablo 30’da görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin başarı
testi çözümleme düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=51.000, z=-1,249,
p>.05).
252
Tablo 31 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Çözümleme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,75
16,25
105,00
195,00
27,000
-2,625
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 31’de görüldüğü gibi, öğrencilerin başarı testi çözümleme düzeyi son
test puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=27.000, z=-2,625, p<.01).
Tablo 32 Grupların Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Çözümleme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,88
16,13
106,50
193,50
28,500
-2,549
0,01*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 32’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi çözümleme düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=28.500, z=-2.549, p<.05).
Bu verilere dayanarak grup
ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış
İngilizce öğretiminin, öğrencilerin çözümleme düzeyi davranışları kazanmasında
kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu
söylenebilir.
253
Tablo 33 Kontrol Grubu Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Çözümleme Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
2
8
2
6,50
5,25
13,00
42,00
-1,499
0,13
Toplam
12
Tablo 33’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilerin başarı testi çözümleme düzeyi öntest-sontest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik
non-parametrik Wilcoxon
İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark
anlamlı bulunmamıştır (z=-1.499, p>.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda
verilen müdahele edilmeyen öğretimin kontrol grubunda bulunan üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilerin çözümleme düzeyi başarılarını arttırmadığı söylenebilir.
Tablo 34 Deney Grubu Başarı Testi Çözümleme Düzeyi Öntest-Sontest Puanları
İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Çözümleme Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
11
1
12
0,00
6,00
0,00
66,00
-2,966
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 34’de görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi çözümleme düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2.966, p<.01). Bu verilere
dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin deney
gurubu öğrencilerinin çözümleme düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
254
3.5. Beşinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 5: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Tablo 35 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
1,70
0,50
1,70
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
2,50
3,70
0,50
2,40
Tablo 35’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin başarı testi
değerlendirme düzeyi öntest puan ortalaması 1,5 ve sontest puan ortalaması ise
2,5’dir. Deney grubundaki öğrencilerin başarı testi değerlendirme düzeyi öntest puan
ortalaması 1,7 ve sontest puan ortalaması ise 3,7’dir.
Tablo 36 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Öntest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Değerlendirme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
10,46
14,54
125,50
174,50
47,500
-1,451
0,140
Toplam
24
Tablo 36’da görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin başarı
testi değerlendirme düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=47.500, z=-1.451,
p>.05).
255
Tablo 37 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Değerlendirme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,17
15,83
110,00
190,00
32,000
-2,332
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 37’de görüldüğü gibi, öğrencilerin başarı testi değerlendirme düzeyi
sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=32.000, z=-2.332, p<.05).
Tablo 38 Grupların Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Erişi Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Değerlendirme
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,46
15,54
113,50
186,50
35,500
-2,178
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 38’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi değerlendirme düzeyi erişi
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=35.500, z=-2.178, p<.05). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin değerlendirme düzeyi davranışları kazanmasında kontrol
grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu
söylenebilir.
256
Tablo 39 Kontrol Grubu Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Değerlendirme Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
10
2
12
0,00
5,50
0,00
55,00
-2,848
0,04*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 39’da görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin başarı
testi değerlendirme düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2.848,
p<.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale edilmeyen
öğretimin kontrol grubunda bulunan üstün zekâ düzeyindeki öğrencilerin
değerlendirme düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Tablo 40 Deney Grubu Öğrencilerinin Başarı Testi Değerlendirme Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Değerlendirme Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
11
1
12
0,00
6,00
0,00
66,00
-2,989
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 40’da görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi değerlendirme
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik non
parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve gözlenen değer
anlamlı bulunmuştur (z=-2.989, p<.01). Bu verilere dayanarak deney grubunda
yapılan farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin deney gurubu öğrencilerinin
değerlendirme düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
257
3.6. Altıncı Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 6: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun yaratma düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratma düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Tablo 41 Grupların Başarı Testi Yaratma Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,50
1,30
0,50
0,40
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
1,70
15,00
0,50
13,90
Tablo 41’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin başarı testi
yaratma düzeyi öntest puan ortalaması 1,5 ve sontest puan ortalaması ise 1,7’dir.
Deney grubundaki öğrencilerin başarı testi analiz düzeyi öntest puan ortalaması 1,3
ve sontest puan ortalaması ise 15,0’dır.
Tablo 42 Grupların Başarı Testi Yaratma
Düzeyi Öntest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Yaratma
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,83
12,17
154,00
146,00
68,000
-0,252
0,801
Toplam
24
Tablo 42’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin başarı
testi yaratma düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann Whitney U testi sonucunda, gruplar
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=68.000,
z=-2.252, p>.05).
258
Tablo 43 Grupların Başarı Testi Yaratma
Düzeyi Sontest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Yaratma
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
6,63
18,38
79,50
220,50
1,500
-4,149
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 43’de görüldüğü gibi, öğrencilerin başarı testi yaratma düzeyi sontest
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=1.500, z=-4.149, p<.01).
Tablo 44 Grupların Başarı Testi Yaratma
Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Yaratma
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
6,50
18,50
78,00
222,00
0,000
-4,315
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 44’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi yaratma düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=0.000, z=-4.315, p<.01). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin yaratma düzeyi davranışları kazanmasında kontrol grubunda
uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
259
Tablo 45 Kontrol Grubu Başarı Testi Yaratma Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Yaratma Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
2
0
10
12
1,50
0,00
3,00
0,00
-1,342
0,18
Tablo 45’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin başarı
testi yaratma düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve
sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. Bu verilere
dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale edilmeyen öğretimin kontrol grubunda
bulunan öğrencilerin değerlendirme düzeyi başarılarını
arttırmadığı söylenebilir
(z=-1.342, p>.05).
Tablo 46 Deney Grubu Başarı Testi Yaratma Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Yaratma Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
12
0
12
0,00
6,50
0,00
78,00
-3,059
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 46’da görüldüğü gibi, deney grubunun başarı testi yaratma düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-3.059, p<.01). Bu verilere
dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin deney
gurubu öğrencilerinin yaratma düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
260
3.7.
Yedinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 7: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun toplam erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun toplam erişi puanları arasında anlamlı
bir fark vardır.
Tablo 47 Grupların Toplam Başarı Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,13
12,13
3,90
4,30
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
9,50
17,25
2,70
6,70
Tablo 47’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin toplam başarı
düzeyi öntest puan ortalaması 11,13 ve sontest puan ortalaması ise 9,5’dir. Deney
grubundaki öğrencilerin başarı testi düzeyi öntest puan ortalaması 12,13 ve sontest
puan ortalaması ise 17,25’tir.
Tablo 48 Grupların Başarı Testi
Toplam Öntest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,13
13,88
133,50
166,50
55,000
-0,954
0,340
Toplam
24
Tablo 48’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
toplam başarı testi düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=55.000, z=-0.954,
p>.05).
261
Tablo 49 Grupların Toplam Başarı
Düzeyi Sontest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,75
17,25
93,00
207,00
1,500
-3,294
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 49’da görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin başarı testi
toplam son test puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan
non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=1.500, z=-3.294, p<.01).
Tablo 50 Grupların Başarı Testi
Toplam Erişi Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,92
17,08
95,00
205,00
17,000
-3,182
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 50’de görüldüğü gibi, grupların başarı testi toplam erişi puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=17.000, z=-3.182, p<.01). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin toplam erişi davranışları kazanmasında kontrol grubunda
uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
262
Tablo 51 Kontrol Grubu Toplam Başarı Testi Öntest-Sontest Puanları İçin
Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Toplam)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
8
1
12
2,33
7,38
7,00
59,00
-2,321
0,02*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 51’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin toplam
başarı testi düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine
yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve
sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2.321, p<.05). Bu
verilere dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale edilmeyen öğretimin kontrol
grubunda bulunan öğrencilerin toplam başarı düzeyi başarılarını arttırdığı
söylenebilir.
Tablo 52 Deney Grubu Toplam Başarı Testi
Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Toplam)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
10
2
12
0,00
5,50
0,00
55,00
-2,805
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 52’de görüldüğü gibi, deney grubunun toplam başarı testi düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur (z=-2.805, p<.01). Bu verilere
dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin deney
gurubu öğrencilerinin toplam başarılarını arttırdığı söylenebilir.
263
3.8.
Sekizinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 8: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun “Eleştirel Düşünme” puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun “Eleştirel Düşünme” puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Tablo 53 Grupların Eleştirel Düşünme Tümevarım Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
12,29
12,71
0,50
2,80
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
9,21
15,79
0,50
3,20
Tablo 53’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin eleştirel düşünme
testi tümevarım boyutu düzeyi öntest puan ortalaması 12,29 ve sontest puan
ortalaması ise 9,21’dir. Deney grubundaki öğrencilerin eleştirel düşünme testi
tümevarım boyutu düzeyi öntest puan ortalaması 12,71 ve sontest puan ortalaması ise
15,79’dur.
Tablo 54 Grupların Eleştirel Düşünme Tümevarım Öntest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest
Tümevarım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,29
12,71
147,50
152,50
69,500
-0,146
0,880
Toplam
24
Tablo 54’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme tümevarım düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=69.000,
z=-0.146, p>.05).
264
Tablo 55 Grupların Eleştirel Düşünme Tümevarım Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Tümevarım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,21
15,79
110,50
189,50
32,500
-2,302
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 55’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin eleştirel
düşünme
tümevarım
düzeyi
sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=32.500,
z=-2.302, p<.05).
Tablo 56 Grupların Eleştirel Düşünme
Tümevarım Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan Man Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Tümevarım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
6,88
18,13
82,50
217,50
4,500
-4,00
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 56’da görüldüğü gibi, grupların eleştirel düşünme testi tümevarım erişi
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=4.500, z=-4.00, p<.01). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin tümevarım erişi davranışları kazanmasında kontrol
grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu
söylenebilir.
265
Tablo 57 Kontrol Grubu Eleştirel Düşünme Tümevarım Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Tümevarım Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
4
8
12
0,00
2,50
0,00
10,00
-1,890
0,059
Tablo 57’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin eleştirel
düşünme becerileri tümevarım düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş
Mertebeler Testi sonucunda, sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı
bulunmamıştır (z=-1.890, p>.05).
Tablo 58 Deney Grubu Eleştirel Düşünme Tümevarım Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Tümevarım Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
12
0
12
0,00
6,50
0,00
78,00
-3,077
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 58’de görüldüğü gibi, deney grubunun eleştirel düşünme tümevarım
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark .01 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (z=-3.077, p<.01).
Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil eğitiminin
deney gurubu öğrencilerinin eleştirel düşünme tümevarım düzeyini arttırdığı
söylenebilir.
266
Tablo 59 Grupların Eleştirel Düşünme Tümdengelim Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
12,50
12,50
0,50
3,10
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
9,54
15,46
0,50
2,70
Tablo 59’da görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin eleştirel düşünme
tümdengelim düzeyi öntest puan ortalaması 12,50 ve sontest puan ortalaması ise
9,54’dür.
Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin eleştirel düşünme testi
tümdengelim düzeyi öntest puan ortalaması 12,50 ve sontest puan ortalaması ise
15,46’dır.
Tablo 60 Grupların Eleştirel Düşünme Tümdengelim Öntest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest -Tümdengelim
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,50
12,50
150,00
150,00
72,000
0,000
1,000
Toplam
24
Tablo 60’da görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme tümdengelim düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=72.000,
z=0.000, p>.05).
267
Tablo 61 Grupların Eleştirel Düşünme Tümdengelim Düzeyi Sontest Puanları
İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest
Tümdengelim
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,54
15,46
114,50
185,50
36,500
-2,072
0,03*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 61’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme tümdengelim düzeyi sontest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=36.500,
z=-2.072, p<.05).
Tablo 62 Grupların Eleştirel Düşünme Tümdengelim Düzeyi Erişi Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi
Tümdengelim
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,21
15,79
110,50
189,50
32,500
-2,324
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 62’de görüldüğü gibi, grupların eleştirel düşünme testi tümdengelim
düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan
non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel
açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=32.500, z=-2.324, p<.05). Bu verilere
dayanarak grup ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan
farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin öğrencilerin tümdengelim erişi davranışları
kazanmasında kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha
etkili olduğu söylenebilir.
268
Tablo 63 Kontrol Grubu Eleştirel Düşünme Tümdengelim Düzeyi ÖntestSontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Tümdengelim Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
2
8
2
12
4,00
5,88
8,00
47,00
-2,066
0,03*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 63’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilerin eleştirel düşünme becerileri tümevarım düzeyi
öntest-
sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik non-parametrik
Wilcoxon Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark .05 düzeyinde
anlamlı bulunmuştur (z=-2.066, p>.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda
verilen müdahale edilmeyen öğretimin kontrol grubunda bulunan öğrencilerin
tümevarım düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Tablo 64 Deney Grubu Eleştirel Düşünme Tümdengelim Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Tümdengelim Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
10
2
12
0,00
5,50
0,00
55,00
-2,820
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 64’de görüldüğü gibi, deney grubunun eleştirel düşünme tümdengelim
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark .01
düzeyinde anlamlı bulunmuştur (z=-2.820, p<.01). Bu verilere dayanarak deney
grubunda
yapılan
farklılaştırılmış
yabancı
dil
öğretiminin
deney
gurubu
öğrencilerinin eleştirel düşünme tümdengelim düzeyini arttırdığı söylenebilir.
269
Tablo 65 Grupların Eleştirel Düşünme Gözlem Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,83
12,01
0,50
2,10
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,67
13,33
0,50
1,80
Tablo 65’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin eleştirel düşünme
gözlem düzeyi öntest puan ortalaması 11,83 ve sontest puan ortalaması ise 11,67’dir.
Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin eleştirel düşünme testi gözlem erişi
düzeyi öntest puan ortalaması 12,01 ve sontest puan ortalaması ise 13,33’dür.
Tablo 66 Grupların Eleştirel Düşünme Gözlem Öntest Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Gözlem
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,83
12,01
142,00
158,00
64,000
-0,477
0,633
Toplam
24
Tablo 66’da görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme gözlem düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=64.000,
z=-0.477, p>.05).
Tablo 67 Grupların Eleştirel Düşünme Gözlem Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Gözlem
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,67
13,33
140,00
160,00
62,000
-0,590
0,550
Toplam
24
270
Tablo 67’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme gözlem düzeyi son test puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=62.000,
z=-0.590, p>.05).
Tablo 68 Grupların Eleştirel Düşünme Gözlem Düzeyi Erişi Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Gözlem
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,42
12,58
151,00
149,00
71,000
-0,062
0,951
Toplam
24
Tablo 68’de görüldüğü gibi, grupların eleştirel düşünme testi gözlem düzeyi
erişi puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=71.500, z=-0.062, p>.05). Bu verilere
dayanarak grup ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan
farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin öğrencilerin gözlem erişi davranışları
kazanmasında kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha
etkili olduğu söylenemez.
Tablo 69 Kontrol Grubu Eleştirel Düşünme Gözlem Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Gözlem Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
1
3
8
12
2,50
2,50
2,50
7,50
-1,000
0,31
Tablo 69’da görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilerin eleştirel düşünme becerileri gözlem düzeyi öntest-sontest
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon
Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır
271
(z=-1.000, p>.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda yapılan müdahale
edilmeyen öğretimin, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin gözlem düzeyi
başarılarını arttırdığı söylenemez.
Tablo 70 Deney Grubu Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Gözlem Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Gözlem Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
4
5
3
12
4,50
5,40
18,00
27,00
-0,577
0,56
Tablo 70’de görüldüğü gibi, deney grubunun eleştirel düşünme gözlem
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik
yönelik non-parametrik Wilcoxon Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları
arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-0.577, p>.05). Bu verilere dayanarak
deney grubunda yapılan farklılaştırılmış İngilizce öğretimin, kontrol grubunda
bulunan öğrencilerin gözlem düzeyi başarılarını arttırdığı söylenemez.
Tablo 71 Grupların Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,83
12,01
0,50
2,10
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,67
13,33
0,50
1,80
Tablo 71’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin
eleştirel düşünme inandırıcılık düzeyi öntest puan ortalaması 11,83 ve sontest puan
ortalaması ise 11,67’dir. Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin eleştirel
düşünme testi inandırıcılık erişi düzeyi öntest puan ortalaması 12,01 ve sontest puan
ortalaması ise 13,33’dür.
272
Tablo 72 Grupların Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Öntest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest
İnandırıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,83
12,01
142,00
158,00
64,000
-0,477
0,630
Toplam
24
Tablo 72’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme inandırıcılık düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=64.000,
z=-0.477, p>.05).
Tablo 73 Grupların Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Düzeyi Sontest Puanları
İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest
İnandırıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,67
13,33
140,00
160,00
62,000
-0,590
0,550
Toplam
24
Tablo 73’de görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme inandırıcılık düzeyi son test puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=62.000,
z=-0.590, p>.05).
Tablo 74 Grupların Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Düzeyi Erişi Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi İnandırıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,42
12,58
151,00
149,00
71,000
-0,062
0,950
Toplam
24
273
Tablo 74’de görüldüğü gibi, grupların eleştirel düşünme testi inandırıcılık
erişi puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=71.000, z=-0.062, p>.05). Bu verilere
dayanarak grup ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan
farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin öğrencilerin inandırıcılık düzeyi erişi
davranışları kazanmasında, kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen
öğretime göre daha etkili olduğu söylenemez.
Tablo 75 Kontrol Grubu Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(İnandırıcılık Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
1
3
8
12
2,50
2,50
2,50
7,50
-1,000
0,317
Tablo 75’te görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan üstün zekâ düzeyindeki
öğrencilerin eleştirel düşünme becerileri inandırıcılık düzeyi öntest-sontest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon
İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark
anlamlı bulunmamıştır.
Tablo 76 Deney Grubu Eleştirel Düşünme İnandırıcılık Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(İnandırıcılık Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
4
5
3
12
4,50
5,40
18,00
27,00
-0,577
0,56
Tablo 76’da görüldüğü gibi, deney grubunun eleştirel düşünme inandırıcılık
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır.
274
Tablo 77 Grupların Eleştirel Düşünme Varsayım Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
12,92
12,08
0,50
1,64
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,25
15,75
0,50
1,81
Tablo 77’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin eleştirel düşünme
varsayım düzeyi öntest puan ortalaması 12,92 ve sontest puan ortalaması ise
11,25’dir. Deney grubundaki üstün zekâlı öğrencilerin eleştirel düşünme testi
varsayım düzeyi erişi öntest puan ortalaması 9,25 ve sontest puan ortalaması ise
15,75’dir.
Tablo 78 Grupların Eleştirel Düşünme Varsayım Öntest Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Varsayım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,92
12,08
155,00
145,00
67,000
-0,294
0,760
Toplam
24
Tablo 78’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme varsayım düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=67.000,
z=-0.294, p>.05).
Tablo 79 Grupların Eleştirel Düşünme Varsayım Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Varsayım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,25
15,75
111,00
189,00
33,000
-2,294
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
275
Tablo 79’da görüldüğü gibi, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin
eleştirel düşünme varsayım düzeyi son test puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=33.000,
z=-2.294, p<.05).
Tablo 80 Grupların Eleştirel Düşünme Varsayım Düzeyi Erişi Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Varsayım
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,58
17,42
91,00
209,00
13,000
-3,480
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 80’de görüldüğü gibi, grupların eleştirel düşünme testi varsayım düzeyi
erişi puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan nonparametrik Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=13.000, z=-3.480, p<.01). Bu verilere dayanarak
grup ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan
farklılaştırılmış İngilizce öğretiminin öğrencilerin varsayım düzeyi erişi davranışları
kazanmasında kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha
etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 81 Kontrol Grubu Eleştirel Düşünme Varsayım Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Varsayım Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
7
5
12
0,00
4,00
0,00
28,00
-2,428
0,06
Tablo 81’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin eleştirel
düşünme becerileri varsayım düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki
276
farkın belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler
Testi yapılmış ve sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır.
Tablo 82 Deney Grubu Eleştirel Düşünme Varsayım Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Varsayım Düzeyi)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
12
0
12
0,00
6,50
0,00
78,00
-3,087
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 82’de görüldüğü gibi, deney grubunun eleştirel düşünme varsayım
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar
ortalamaları arasındaki fark .01 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (z=-3.087, p<.01).
Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil
öğretiminin deney gurubu öğrencilerinin eleştirel düşünme varsayım düzeyini
arttırdığı söylenebilir.
Tablo 83 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi
Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
12,00
13,00
0,50
8,70
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,29
15,71
0,50
8,07
Tablo 83’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin toplam eleştirel
düşünme öntest puan ortalaması 12,00 ve sontest puan ortalaması ise 11,29’dur.
Deney grubundaki öğrencilerin toplam eleştirel düşünme testi öntest puan ortalaması
13,00 ve sontest puan ortalaması ise 15,71’dir.
277
Tablo 84 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Öntest Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,00
13,00
144,00
156,00
66,000
-0,347
0,729
Toplam
24
Tablo 84’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
toplam eleştirel düşünme düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=66.000,
z=-0.347, p>.05).
Tablo 85 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Sontest Puanları İçin
Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,29
15,71
111,50
188,50
33,500
-2,227
0,02*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 85’de görüldüğü gibi, öğrencilerin eleştirel düşünme toplam sontest
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=33.500, z=-2.227, p<.05).
Tablo 86 Grupların Toplam Eleştirel Düşünme Erişi Puanları İçin Yapılan
Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
6,96
18,04
83,50
216,50
5,500
-3,857
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
278
Tablo 86’da görüldüğü gibi, grupların toplam eleştirel düşünme testi erişi
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik
Mann-Whitney U testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir
farka rastlanmıştır (U=5.500, z=-3.857, p<.01). Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış İngilizce
öğretiminin öğrencilerin toplam erişi davranışları kazanmasında, kontrol grubunda
uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 87 Kontrol Grubunda Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Toplam)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
1
10
1
12
4,00
6,20
4,00
62,00
-2,606
0,03*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 87’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin toplam
eleştirel düşünme becerileri düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik non-parametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
yapılmış ve sıralamalar arasındaki fark .05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur
(z=-2.606, p<.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda verilen müdahale
edilmeyen öğretimin kontrol grubunda bulunan öğrencilerin toplam eleştirel düşünme
düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Tablo 88 Deney Grubu Toplam Eleştirel Düşünme Düzeyi Öntest-Sontest
Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Toplam)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
0
12
0
12
0,00
6,50
0,00
78,00
-3,070
0,00*
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 88’de görüldüğü gibi, deney grubunun toplam eleştirel düşünme düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi yapılmış ve sıralamalar
279
ortalamaları arasındaki fark, .01 düzeyinde anlamlı bulunmuştur (z=-3.070, p<.01).
Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış yabancı dil
öğretiminin deney gurubu öğrencilerinin toplam eleştirel düşünme düzeyini arttırdığı
söylenebilir.
3.9. Dokuzuncu Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 9: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun yaratıcı düşünme yeteneği puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratıcı düşünme yeteneği puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Tablo 89 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Akıcılık Düzeyi Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,83
13,17
0,50
17,50
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
8,50
16,50
0,50
31,60
Tablo 89’da görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi öntest puan ortalaması 11,83 ve sontest
Puan ortalaması ise 8,50’dir.
Deney grubundaki öğrencilerin Torrance Yaratıcı
Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi öntest puan ortalaması 13,17 ve sontest puan
ortalaması ise 16,50’dir.
Tablo 90 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi Öntest
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Akıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,83
13,17
142,00
158,00
64,000
-0,462
0,644
Toplam
24
280
Tablo 90’da görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi, akıcılık düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi
sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır
(U=64.000, z=-0.462, p>.05).
Tablo 91 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi Sontest
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Akıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,50
16,50
102,00
198,00
24,000
-2,777
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 91’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerinin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi sontest puan ortalamaları
arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U
testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır
(U=24.000, z=-2.777, p<.01).
Tablo 92 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi Erişi
Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Akıcılık
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,67
16,33
104,00
196,00
26,000
-2,658
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 92’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerinin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi
sonucunda, deney grubu lehine istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık saptanmıştır
(U=26.000, z=-2.658, p<.01) Bu verilere dayanarak grup ilerleme puanları açısından
bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış öğretim yönteminin
281
öğrencileri akıcılık düzeyi davranışları kazanmasında kontrol grubunda uygulanan
müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 93 Kontrol Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Akıcılık)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
6
3
3
12
5,58
3,83
33,50
11,50
-1,304
0,192
Tablo 93’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-1.304, p>.05). Bu verilere
dayanarak müdahale edilmeyen öğretimin, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin
yaratıcı düşünme akıcılık boyutunu arttırmadığı söylenebilir.
Tablo 94 Deney Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Akıcılık Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Akıcılık)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
9
0
12
4,83
7,06
14,50
63,50
-1,923
0,05*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 94’de görüldüğü gibi, deney grubunun Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi
Akıcılık
düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar arasındaki fark istatistiksel olarak .05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur
(z=-1.304, p<.05). Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış
öğretimin, deney grubu öğrencilerinin yaratıcı düşünme akıcılık boyutunu arttırdığı
söylenebilir.
282
Tablo 95 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Esneklik Düzeyi Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
12,13
12,88
0,50
7,05
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
9,50
15,50
0,51
8,17
Tablo 95’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin Torrance Yaratıcı
Düşünme Testi esneklik düzeyi öntest puan ortalaması 12,13 ve sontest puan
ortalaması ise 9,50’dir. Deney grubundaki öğrencilerin Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi esneklik düzeyi öntest puan ortalaması 12,88 ve sontest puan ortalaması ise
15,50’dir.
Tablo 96 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Esneklik Düzeyi
Öntest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Esneklik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
12,13
12,88
145,50
154,50
67,500
-0,261
0,794
Toplam
24
Tablo 96’da görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi esneklik düzeyi öntest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi
sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır
(U=67.500, z=-2.261, p>.05).
283
Tablo 97 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Esneklik
Düzeyi Sontest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Esneklik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,50
15,50
114,00
186,00
36,000
-2,086
0,03*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 97’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencileri, farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=36.000,
z=-2.086, p<.05).
Tablo 98 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Esneklik
Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Esneklik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
10,96
14,04
131,50
168,50
53,500
-1,070
0,285
Toplam
24
Tablo 98’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi esneklik düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi
sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır
(U=53.500, z=-1.070, p>.05).
Tablo 99 Kontrol Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Esneklik Düzeyi Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Esneklik)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
9
0
12
7,25
4,50
435,00
22,50
-0,935
0,35
284
Tablo 99’da görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi esneklik düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-0.935, p>.05).
Tablo 100 Deney Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Esneklik Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Esneklik)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
4
7
1
12
5,75
6,14
23,00
43,00
-0,891
0,373
Tablo 100’de görüldüğü gibi, deney grubunun Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi
Esneklik
düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar ortalamaları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-0.891, p>.05).
Tablo 101 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Orijinallik Düzeyi Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,50
13,50
0,51
19,82
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
7,96
17,04
0,51
24,99
Tablo 101’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi orjinallik düzeyi öntest puan ortalaması 11,50 ve sontest
puan ortalaması ise 7,96’dır.
Deney grubundaki öğrencilerin Torrance Yaratıcı
Düşünme Testi orijinallik düzeyi öntest puan ortalaması 13,50 ve sontest puan
ortalaması ise 17,04’tür.
285
Tablo 102 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Orijinallik
Düzeyi Öntest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Orjinallik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,50
13,50
138,00
162,00
60,000
-0,693
0,488
Toplam
24
Tablo 102’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi orijinallik düzeyi öntest puan ortalamaları
arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U
testi sonucunda, gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır
(U=60.000, z=-0.693, p>.05).
Tablo 103 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Orijinallik
Düzeyi Sontest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest Orjinallik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
7,96
17,04
95,50
204,50
17,500
-3,150
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 103’te görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerinin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi orjinallik düzeyi sontest puan ortalamaları
arasındaki farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U
testi sonucunda gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır
(U=17.500, z=-3.150, p<.01).
Tablo 104 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Orjinallik
Düzeyi Erişi Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Orjinallik
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
9,38
15,63
112,50
187,50
34,500
-2,166
0,03*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
286
Tablo 104’de görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi orjinallik düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=34.500,
z=-2.166, p<.05). Bu verilere dayanarak grup ilerleme puanları açısından bakıldığında
deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış öğretim yönteminin öğrencilerin orjinallik
düzeyi davranışları kazanmasında kontrol grubunda uygulanan müdahale edilmeyen
öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 105 Kontrol Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Orjinallik Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
(Orjinallik)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
8
4
0
12
7,75
4,00
62,00
16,00
-1,806
0,07
Tablo 105’de görüldüğü gibi, kontrol grubunda bulunan öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi orjinallik düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki
farkın belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-1.806, p>.05).
Tablo 106 Deney Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Orjinallik Düzeyi
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Orjinallik)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
8
1
12
7,33
5,50
22,00
44,00
-0,978
0,32
Tablo 106’da görüldüğü gibi, deney grubunun Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi
orjinallik
düzeyi
öntest-sontest
puan
ortalamaları
arasındaki
farkın
belirlenmesine yönelik yapılan non-parametrik Wilcoxon Testi sonucunda,
sıralamalar arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır (z=-0.978, p>.05).
287
Tablo 107 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Toplam Puanlarının Tanımlayıcı Değerleri
Test
Grup
N
X
Ss
Ön Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
11,67
13,33
0,51
89,03
Son Test
Kontrol G.
Deney G.
12
12
8,29
16,71
0,51
62,99
Tablo 107’de görüldüğü gibi kontrol grubundaki öğrencilerin Torrance
Yaratıcı Düşünme Testi Toplam öntest puan ortalaması 11,67 ve sontest puan
ortalaması ise 8,29’dur. Deney grubundaki öğrencilerin Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi Toplam öntest puan ortalaması 13,33 ve sontest puan ortalaması ise 16,71’dir.
Tablo 108 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam
Öntest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Öntest Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
11,67
13,33
125,00
175,00
47,000
-1,443
0,149
Toplam
24
Tablo 108’de görüldüğü gibi,
kontrol ve deney grubundaki öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi toplam öntest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=47.000,
z=-1.443, p>.05).
Tablo 109 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam
Sontest Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Sontest
Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,29
16,71
99,50
200,50
21,500
-2,918
0,00*
Toplam
24
*Fark p<.01 düzeyinde anlamlıdır.
288
Tablo 109’da görüldüğü gibi, kontrol ve deney grubundaki öğrencilerinin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi toplam sontest puan ortalamaları arasındaki farkın
belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda
gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmıştır (U=21.500,
z=-2.918, p<.01).
Tablo 110 Grupların Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam
Erişi Puanları İçin Yapılan Mann-Whitney U Testi Sonuçları
Erişi Toplam
N
S.O.
S.T.
U
z
p
Kontrol
Deney
12
12
8,88
16,13
106,50
193,50
28,500
-2,513
0,012*
Toplam
24
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 110’dan da anlaşılacağı üzere, öğrencilerin Torrance Yaratıcı Düşünme
Testi puan ortalamalarının anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek
üzere yapılan non-parametrik Mann Whitney-U Testi sonucunda; kontrol ve deney
grupları arasında, deney grubu lehine istatistiksel açıdan .05 düzeyinde anlamlı bir
farklılık saptanmıştır (U=28.500, z=-2.53, p<.05). Bu verilere bakıldığında, deney
grubunda uygulanan farklılaştırılmış öğretim yönteminin öğrencilerin yaratıcı
düşünme düzeyi davranışları kazanmasında kontrol grubunda uygulanan müdahale
edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo 111 Kontrol Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam ÖntestSontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Kontrol Grubu
Öntest-Sontest
Toplam
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
7
5
0
12
8,00
4,40
56,00
22,00
-1,334
0,182
Tablo 111’den de anlaşılacağı üzere, kontrol grubunu oluşturan öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi öntest-sontest puan ortalamaları arasında anlamlı
bir farklılık bulunup bulunmadığını test etmek için yapılan non-parametrik Wilcoxon
Testi sonucunda, sıralamalar ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
289
bulunmamıştır (z=-1.334, p>.05). Bu verilere dayanarak kontrol grubunda verilen
müdahale edilmeyen öğretimin, kontrol grubu öğrencilerinin yaratıcı düşünme
düzeylerini arttırmadığı söylenebilir.
Tablo 112 Deney Grubu Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Toplam
Öntest-Sontest Puanları İçin Yapılan Wilcoxon Testi Sonuçları
Puan
Sıralar
N
S.O.
S.T.
z
p
Deney Grubu
Öntest-Sontest
(Toplam)
Negatif sıralar
Pozitif sıralar
Eşit
Toplam
3
9
0
12
5,67
6,78
17,00
61,00
-1,726
0,044*
*Fark p<.05 düzeyinde anlamlıdır.
Tablo 112’den de anlaşılacağı üzere, deney grubunu oluşturan öğrencilerin
Torrance Yaratıcı Düşünme Testi öntest-sontest puan ortalamaları arasında anlamlı
bir farklılık bulunup bulunmadığını test etmek için yapılan non-parametrik Wilcoxon
Testi sonucunda, sıralamalar ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak .05
düzeyinde anlamlı bulunmuştur (z=-2.53, p<.05). Bu verilere dayanarak deney
grubunda verilen farklılaştırılmış öğretimin deney grubu öğrencilerinin yaratıcı
düşünme düzeylerini anlamlı şekilde arttırdığı söylenebilir.
290
4. YORUM
Bu bölümde araştırma sonucunda elde edilen bulgular, deneceler ve ilgili
araştırmalar açısından değerlendirilerek sunulacaktır.
4.1.
Birinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 1: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun hatırlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun hatırlama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
hatırlama düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların son
testi ve grupların erişi düzeyleri arasındaki fark deney grubu lehine .01 düzeyinde
anlamlı bulunmuştur. Kontrol grubunun öntest-sontest puanları arasında fark
bulunmazken, deney grubunun hatırlama düzeyi öntest-sontest puanları arasında .01
düzeyinde anlamlı bir fark bulunmuştur. Kontrol grubunda da üstün zekâlı öğrenciler
bulunmasına rağmen, kontrol grubu öğrencileri hatırlama düzeyi gibi bilişsel
basamağın en alt sırasında yer alan beceri açısından gelişme gösterememişlerdir.
Deney grubu sonuçları ise beklenen öngörüyü desteklemektedir.
Bloom,
bilişsel
alanı
hatırlama,
anlama,
uygulama,
çözümleme,
değerlendirme ve yaratma olarak altı basamağa ayırmıştır. Bu basamaklar basitten
karmaşığa doğru ilerleyen bir yapı göstermektedir. Genel eğitim hedeflerinde sıklıkla
rastlanan bilişsel süreçler, hatırlamadan anlamaya ve oradan da uygulamaya uzanan
aralıklarda; hedeflerde nispeten daha az rastlanan bilişsel süreçler ise bunlar da dahil
olmak üzere, daha ileri kategoriler olan sırasıyla çözümleme, değerlendirme ve
yaratmaya kadar uzanan aralıklarda yer almaktadır. Hatırlama, uzun süreli bellekte
ilişkili belgelere erişilmesidir (Özçelik, 2010). Deney grubunda bilginin hatırlanması
ve tanınmasını sağlamak amacıyla yeterince tekrar yapılması, öğrenci katılımının
291
sağlanması, ipucu, dönüt ve düzeltme verilmesi, araç-gereç ve değişik etkinliklerin
işe koşulması öğrencilerin bilgiyi tanıması ve hatırlamasını sağlayabilir böylece bu
tür etkinliklerle erişi arasında anlamlı bir bağ kurulabilir. Öğrencilerin öğrendiklerini
daha çok hatırlayabilmeleri için sınıf içinde çok ortamlı öğretme durumunun
düzenlenmesi öngörülmektedir. Genelde göze kulağa hitap eden araç gereçler işe
koşulmalıdır (Emir, 2001).
Bu çalışmada kullanılan bir farklılaştırma modeli olan Izgara Modelinde’de
Kaplan (2009:235-251) hatırlama basamağını, içerikle birlikte vermekte ve
hatırlamanın arttırılması için içeriğin, birbirinden bağımsız üniteler yerine, geniş
kapsamlı tartışma konuları, temalar veya sorunlara dayandırılması gerektiğini
söylemektedir. Bu görüşten yola çıkılarak tüm bilgiler ‘’değişim’’teması etrafında
organize edilmiş ve öğrencilerin bilgileri özümseyebilmesi adına bir temel
oluşturulmuştur. Özellikle üstün zekâlı öğrencilerle çalışılırken, tüm öğrencilerin
öğrenmesi zorunlu olan konuların yanında, üstünlerin bireysel ihtiyaçlarına ve
ilgilerine yanıt veren bilgi ve konuların da müfredatta yer alması gerektiğinden
(Kaplan, 2009:235-251) yola çıkılarak, sadece MEB müfredatında yer alan
bilgilerden değil, aynı zamanda üstün zekâlı çocukların ilgisini çekebilcek bilgi ve
konular da müfredata eklenmiştir.
Van-Tassel Baska (1986)’nın Entegre Müfredat modelinin üç boyutundan
birincisini temel alanlarda ileri içerik, yani bilgi, oluşturmaktadır. Bunun sebebi ise
Vygotsky (1978)’nin ‘’yakın gelişim alanı kavramı’’ ve Csikszentmihalyi (1991)’nin
‘’akım’’ kavramlarıdır. Vygotsky (1978)’nin teorisini oluşturan birinci bileşen,
yakınsak gelişim alanı, bireylerin öğrenme deneyimi konusunda zorlanmasının
sağlanması için seviyesinin üzerindeki materyallere maruz bırakılması gerektiğini
söyler. Bu fikir sonrasında Csikszentmihalyi (1991) tarafından genişletilerek, akım
kavramı ortaya konmuş ve ‘’akım’’ kavramında Csikszentmihalyi üstün öğrencilerin
öğrenmeye katılım kapasitelerinin normal öğrencilerle kıyaslandığında daha yüksek
ve daha derin olduğunu belirtmiştir (Csikszentmihalyi, Rathunde& Whalen, 1993;
Akt: Van-Tassel Baska, 2009). İçerik alanında uzmanlık edinme boyutu, çalışılacak
derste veya alanda önceden belirlenen kavramların ve becerilerin öğrenilmesinin
292
önemini vurgular. Bu boyutta üstün zekâlı öğrencilerin içerik alanındaki uzmanlık
düzeyleri belirlenir ve temel bilgilerde daha hızlı ilerlemeleri desteklenerek, içerik
hızlandırılır. Bu yüzden hızlanırma, içerik boyutunun en önemli uygulamasıdır. Bu
yapılırken de temel alanlarda öntestlerin kullanılarak, daha ileri düzeyde materyaller
işe koşulmaktadır (Van-Tassel Baska, 2009). Bu bilgilerden yola çıkılarak, Entegre
Müfredat modeli kapsamında öğrencilerin alana ilişkin bilgileri önteste tabi tutularak,
hazırbulunuşlukları belirlenmiştir. Buna göre oluşturulan programda, MEB
programında yer alan temel içerik hızlandırılmış ve öğrenciler ileri bir içerikle
tanıştırılarak, müfredat kelime bilgisi, okuma ve yazma becerilerileri açısından
hızlandırılmıştır.
Hızlandırma üstün zekâlı öğrencilerde kullanılabilecek en etkili yöntem
olarak bildirilmektedir (Colangelo, Assouline,& Gross, 2004; Akt: Baska, 2009).
Hızlandırmanın üstün zekâlılar eğitimindeki uzun dönemli etkilerini araştıran birçok
çalışma yapılmıştır (Benbow, 1991; Daurio,1979; Gallagher, 1969; Kulik& Kulik,
1984; Reynolds, Birch& Tuseth, 1962; Akt:Van-Tassel Baska, 2009). Bu
çalışmaların hepsi de hızlandırmanın üstün zekâlılarının hayatlarının farklı
dönemlerinde, üzerlerinde olumlu etkileri olduğunu ortaya koymuşlardır. Nitekim bu
bilimsel temeller üzerine oluşturulan ve bu çalışmada kullanılan Entegre Müfredat
modeline ilişkin araştırmlar da bu modelin başarısını desteklemektedir. Dil
bilimlerinde edebi analiz, yorumlama, ikna edici yazma ve dilsel yetenek açısından
Entegre Müfredatı kullanan, üstün zekâlı deney grubunda bu müfredatı kullanmayan
üstün zekâlı kontrol grubuna göre önemli bir gelişme ve önemli kazanımlar elde
edilmiştir (VanTassel-Baska, Johnson, Hughes&Boyce, 1996: Van Tassel-Baska,
Zuo, Avery&Little, 2002; Van-Tassel Baska, 2009).
Paralel müfredatta ise bir alanın kavramları ve prensiplerinin o alanın var olan
ve ayakta kalan bilgilerini oluşturduğu üzerinde durulur. Bu bilgiler geçerlidir ve
geniş bir uygulama alanı vardır. Ayrıca bu kavram ve prensipler öğrencilerin ne
üzerinde çalıştıklarını anlamalarına ve bilgiyi organize etme, hatırlama, transfer etme
ve uygulamalarına yardımcı olmaktadır. Bu sebeple kavram odaklı bir öğretimin
derin bir bilgi edinimi sağlayacağı ve bu bilgilerin de diğer alanlara aktarılmasını
293
kolaylaştıracağı vurgulanmaktadır. Böylelikle öğrenci çalıştığı konu alanına ilişkin
müthiş bir etkinlik kazanacaktır (Tomlinson, 2009). Buradan yola çıkılarak,
programda kavram odaklı öğretim yapılmaya çalışılmış ve disiplinler arası
bağlantılar kurularak, öğrencilerin bu bilgileri diğer alanlarda da kullanması
sağlanmaya çalışılmıştır.
Eleştirel düşünme becerilerini ilk fark eden ve ortaya atan Edward Glaser
(1941) kazandırılması gereken eleştirel düşünme becerileri arasında uygun, ilişkili
ve düzenli bilgiyi toplama ve bilgiyi yorumlama becerilerine vurgu yapar (Akt:
Yağcılar, 2010). Bu becerilerin ortaya çıkması ve geliştirilmesi içinse, derslerde
temel bilgilerin edinilmesi ve sağlıklı bir şekilde hatırlanması söz konusudur.
Yaratıcı düşünmenin sağlanması için öğrencinin temel bilgiye sahip olması
gerekir. Çünkü yaratıcılık ya da yaratıcı düşünme , hiçten yeni bir şey yaratma
anlamında değildir. Tam tersine varolan gerçeği, düşünceyi, zihinsel yetenek ve
becerileri keşfetmeyi, seçmeyi, iletmeyi ve sentezlemeyi kapsamaktadır (Emir,
2001). Bu amaçla deney grubunda öğrencilerin hatırlama düzeylerinin sağlıklı
işleyebilmesi için bilgiler verilirken yukarıda bahsedilen modellerin önerdiği, tema
odaklı öğretim, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulan içerik, ileri
ve hızlandırılmış içerik, kavram temelli ve derinlemesine içerik sağlanmasının
yanında, derslerde değişik araç gereç ve etkinlikler işe koşulmuş, gerektiğinde
ipuçları ve dönüt verilmiş, düzeltmeler yapılmış, öğrenci katılımı sağlanmış ve
herşeyden önemlisi üst düzey düşünme süreçleri kullanılarak öğrencinin bilgiyi
anlamlandırması
sağlanmıştır.
Bu
nedenle
hatırlama
düzeyi
davranışların
kazandırılmasında bu tür etkinliklere ve özellikle üst düzey düşünme süreçleri
etkinliklerine yer verilmesinin önemli olduğu söylenebilir.
4.2. İkinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 2: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun anlama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun anlama düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
294
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
anlama düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların son
test sonuçları arasında .01 düzeyinde anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Grupların
başarı testi anlama düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki fark ise .01
düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu verilere dayanarak farklılaştırılmış yabancı dil
öğretiminin üstün zekâlı öğrencilere anlama düzeyi davranışları kazandırmada
müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu ve başarıyı arttırdığı
söylenebilir. Kontrol ve deney gruplarının başarı testi anlama düzeyi öntestsontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan
Wilcoxontesti sonucunda deney grubunda .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa
rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak deney grubunda verilen farklılaştırılmış
öğretimin deney gurubu öğrencilerinin anlama düzeyi başarılarını arttırdığı
söylenebilir.
Anlama, sözlü, yazılı veya grafik-gösterim şeklinde olabilen öğretimle ilgili
iletileri kavrama, onlar için anlam oluşturma şeklinde tanımlanmıştır (Özçelik,
2010). Anlama düzeyinde, hatırlama düzeyinde kazanılan davranışların öğrenci
tarafından özümsenmesi, kendine mal edilmesi, anlamının yakalanması söz
konusudur. Bilginin transfer edilmesi gerekmektedir (Sönmez, 2008). Öğretimde
amacın öğrenilenlerin transferini arttırma şeklinde olduğu zaman dikkatler
anlamadan yaratmaya kadar uzanan diğer beş bilişsel süreç üzerinde toplanır.
Öğrenciler, ileti, sözlü, yazılı ya da grafik biçimlerin hangisinde ifade edilmiş
olursa olsun, derslerin işlenişi sırasında, ders kitaplarında ya da bilgisayar
monitörlerinde kendilerine sunulan öğretim iletilerinden anlam oluşturdukları
zaman onların anlama düzeyine erişmiş oldukları söylenebilir. Anlama
basamağındaki bilişsel süreçler yorumlama, örneklendirme, sınıflama, özetleme,
sonuç çıkarma, karşılaştırma ve açıklamayı içerir (Anderson& Krathwohl, 2010).
Bu çalışmada anlama düzeyi davranışlarının kazanılması için yapılan
etkinliklerde beyin fırtınası, balık kılçığı diyagramı, buluş yolu stratejisi, örnek
olay, işbirlikli öğrenme ve küçük-büyük grup tartışma teknikleri kullanılmıştır.
295
Öğrencilere sorulan sorularla ilgili beyin fırtınası yaptırılmış, okuma parçalarına
uygun başlıklar bulmaları istenmiş ve öğrencilerin anlamı parçadan bulmaları
istenmiştir. Örnek olaylar üzerinden hastalıkların neden ve sonuçları tartışılmış,
okuduğunu anlamanın, paylaşımın ve akran iletişiminin arttırılması amacıyla
işbirlikli
öğrenmenin
Jigsaw
tekniği
kullanılmıştır.
Bu
davranışların
kazandırlmasında da öğretim hizmeti nitelikleri olan ipucu, öğrenci katılım,
pekiştireç ve dönüt-düzeltme işe koşulmuştur.
Bu çalışmada kullanılan bir farklılaştırma modeli olan Izgara Modelinde de
Kaplan (2009:235-251) anlamanın arttırılması için çalışma alanı içeriğinin,
öğrencilere,
kapsamlı, ilişkili
ve
birbirlerini karşılıklı
pekiştirici deneyimler
sunması gerektiğini ve çeşitli disiplin alanlarının çalışma alanıyla
bütünleşmesi,
yani ele alınan konu tarih, coğrafya, Türkçe, edebiyat, matematik, müzik, resim v.b.
gibi çeşitli disiplinler açısından ele alınması gerektiğinin altını çizmektedir. Süreçte
ise, anlamanın arttırılması için yorumlama, özetleme ve bilgiyi rapor halinde sunma
gibi beceriler ve üstün bireyin eğilimleri doğrultusunda oluşturulan bireysel
becerilere yer verilmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu noktada programda
öğrencilerin kazandığı bilgi ve becerileri pekiştirmesi için sistemli fırsatlar sunulmuş
ve ele alınan ‘’Health Problems’’ünitesi hem fen, hem müzik, hem de matematik
disiplinleri ile bağlantı kurularak sunulmuştur.
Fen bilgisine ilişkin olarak bu
hastalıkların neden, sonuç ve tedavi yöntemleri, müzikle ilgili olarak tedavi
yöntemlerine ilişkin şarkı yazma, matematikle ilgili olaraksa, o ay işlenen kesirler
ünitesini de işin içine katarak, sağlık problemlerinin kullanıldığı kesir probemleri
çözme gibi etkinliklere yer verilmiştir.
Van-tassel Baska (1986) Entegre Müfredat modelinde, modelin temelini
anlamaya ilişkin olarak Vygotsky (1978)’nin etkileşim görüşüne ve öğrenci
öğrenmeyi en iyi diğer insanlarla veya nesnelerle etkileşime girdiğinde sağladığı
görüşüne bağlamaktadır. Fikirler en iyi film, edebi bir metin, bir müzik veya bir
sorun gibi uyarıcılara dayandırılarak, bağlantılar kurulduğunda anlaşılır ve geçerli
kılınır. Etkileşimler öğrenme için gerekli düşünme yapısını oluşturduğunda, öğrenme
artmaktadır. Bunun yanında VanTassel-Baska, Entegre Müfredat modelinde
296
Vygotsky (1978)’nin yapılandırmacılık teorisini kullanır.
Bu teori modeldeki
öğrenme ve öğretme modellerinin oluşturmasında kullanılan ana teoridir (Van-Tassel
Baska, 2009).
Çağın gerektirdiği becerilere sahip bireyler yetiştirmek için geleneksel
yaklaşımlardan farklı yaklaşımların benimsenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
noktada yapılandırmacı yaklaşım, öğrencinin öğrenme sürecinde aktif olduğu, kendi
öğrenmesinin sorumluluğunu aldığı, kavramları kendi ön-bilgi ve öğrenme stillerine
göre zihninde yapılandırdığı bir öğretim ortamı sunmasıyla, yeni yaklaşımlar
içerisinde yer almıştır (Marlowe ve Page 1998; Von Glasersfeld 1995; Woolfolk
2004). Üç yıldır Entegre Müfredat modeli sayesinde hem fen de hem de dil
bilimlerinde öğretmen davranışlarında, öğrenci cevaplarında, motivasyonunda,
okulda ve okul bölgesinde pozitif değişimler olduğu araştırmalarla sabitlenmiştir
(Van Tassel-Baska, Avery, Little& Hughes, 2000: Akt:Pfeiffer, 2006:354). Bu
sebeple programda anlamayı arttıracak metin, müzik, resim ve filmler sıklıkla
kullanılmış ve yapılandırmacılığın esasları doğrultusunda öğrencilerin özellikle
zihinsel olarak aktif olduğu ve kendi öğrenme sorumlululuğunu aldığı bir ortam
yaratılmaya çalışılmıştır.
Bu sebepledir ki, hazırlanan programda, Van-Tassel Baska’nın programında
kullandığı, teşhis ve tedavi edici değerlendirme, hızlandırma, müfredat daraltma ve
yoğunlaştırma
gibi
yöntemleri
kullanılmıştır.
Yapılandırmacı
içinde
yaklaşım
barındıran
ile
farklılaştırma
uyumlu
tasarımların
yaklaşımı
biri
de
farklılaştırılmış öğretimdir. Farklılaştırılmış öğretim öğrencilerin önbilgi, ilgi,
öğrenme stilleri gibi farklı bireysel özelliklerini kabul eden, bu özelliklere uygun
tasarımlar geliştirerek her bireye başarılı olma fırsatı tanıyan ve öğrenme sürecinde
öğrencilerin öz-düzenleme, problem çözme, iletişim kurma, bilişüstü becerilerini
geliştirmeyi amaçlayan bir öğrenme tasarımıdır (Heacox, 2002).
Farklılaştırılmış öğretimde öğrencilerin bilgiyi alma, anlamlandırma ve
öğrendiklerini ifade etme konusunda farklı seçenekleri vardır. Başka bir deyişle,
farklılaştırılmış öğretim, öğrencilere öğrenilecek içerik üzerinde çalışmaları, bilgiyi
297
anlamlandırmaları, işlemeleri ve ürün oluşturmaları sırasında farklı yollar sunar. Bu
şekilde tüm öğrencilerin farklı yollardan geçerek konu ve kavramları etkili bir şekilde
öğrenmesi sağlanmaya çalışılmaktadır (Heacox, 2002).
Görüldüğü üzere alana ilişkin literatür de araştırma bulgularını destekler
niteliktedir. Nitekim farklılaştırılmış öğretim öğrencilerin bilgiyi kendilerinin
yapılandırmasına ve bilgiyi kendilerine mal etmelerine izin vererek, bilginin daha
iyi özümsenmesini sağlamaktadır. Bu araştırmanın bulguları da öğrencilerin
anlama düzeyi davranışları kazandıklarını göstermektedir. Değişik,
yöntem,
teknik ve farklılaştırma yaklaşımının kullanılmasının anlama düzeyindeki erişiyi
anlamlı derecede etkileyebileceği görüşü, çalışma bulguları ile tutarlılık
göstermektedir (Boerger,2005; Wood 2006; Stager,2007; Springer, Pugalee ve
Algozzine,2007; Richards ve Omdal 2007; Luster, 2008; Yaşar ve Karadağ, 2009;
Yabaş ve Altun, 2009; Beler 2010; Demir ve Gürol, 2010-2011; Yüksel ve
Avcı,2011; Valiande ve Tarman,2011; Batdı ve Semerci,2012; Parker, 2010;
Cheng, 2006 ve Bantis, 2008).
Paralel müfredatta ise, ilk olarak çekirdek müfredat konuların anlaşılmasını
sağlamaya yönelik olarak kullanılabilirken, sonrasında bağlantılar müfredatı
öğrencileri dersler, çalışma alanları, konular, zamanlar, olaylar ve insanlar arasında
bağlantı kurmaya yönlendirir. Bu müfredatta öğrenciler konuyu, ana kavramları ve
presipleri daha iyi, daha derin anlamak için, bağlantılar kurar, anaojiler ve meteforlar
oluşturur ve karşılaştırmalar yaparlar (Tomlinson et al.,2009). Diğer iki paralel
kullanımıyla da konunun daha iyi anlaşılması ve o içerik alanında uzmanlaşma
sağlanmaktadır. Bu programda da paralel müfredatın alana özgü kavramlar ve
becerilerin üst düzey düşünme süreçleriyle harmanlanması ve bağlantılar
müfredatının konunun gerçek yaşam, öğrencinin kendi yaşamı, başka yerler ve
insanların kullanılmasıyla anlama boyutu güçlendirilmeye çalışılmıştır.
298
4.3. Üçüncü Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 3: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun uygulama düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun uygulama düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
uygulama düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların
sontest sonuçları ve erişileri arasında .01 düzeyinde anlamlı farklılığa
rastlanmıştır.
Bu
verilere
dayanarak
İngilizce
dersinin
öğretiminde
farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâ düzeyindeki öğrencilere
uygulama düzeyi davranışları kazandırmada müdahale edilmeyen öğretime göre
daha etkili olduğu söylenebilir.
Kontrol ve deney gruplarının başarı testi anlama düzeyi öntest-sontest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan Wilcoxontesti
sonucunda kontrol grubunda anlamlı bir farka rastlanmazken, deney grubunda .01
düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak deney
grubunda verilen farklılaştırılmış öğretimin deney
gurubu öğrencilerinin
uygulama düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Ungan (2007) eleştirel düşünmeye ilişkin İngiliz dili ve Edebiyatı öğrencileri
üzerinde yaptığı çalışmada, öğrencilerin verdikleri yanıtların %4.25’inin uygulama
basamağında olduğunu bulmuş, çok az öğrencinin bu kategoriye uygun cevaplar
verdiğini belirtmiştir. Uygulama basamağında öğrencilerin ne yapmaları gerektiğine
dair hiçbir fikirleri olmadığını ve hikayeden bir karakteri yeni bir ortama aktarmayı
veya hikayeye bir edebi yaklaşım uygulamayı düşünemediklerini vurgulamıştır.
Bu düzeyde hatırlama ve anlama basamağında kazandığı davranışlara
dayanarak öğrenciden kendisi için yeni olan bir sorunu çözmesi istenmelidir. Sorun
nicelik ve nitelik açısından yeni olmalıdır (Sönmez, 2008). Uygulama basamağı bir
299
işlemi kullanarak alıştırma yapmayı veya bir problemi çözmeyi içermektedir. Bu da
işlemsel bilgi ile yakından ilişkilidir. Alıştırmalar öğrencilerin, üzerine bildiği
yöntemleri uyguladıkları görevlerdir ve onları yapmak için neredeyse rutin
yaklaşımları kullanmaları yeterlidir. Problemler ise hangi yöntemin kullanılacağının
bilinmediği ve öğrencinin onu çözmek için bir yöntem belirlemesi gereken
görevlerdir.
Bu sebeple uygulama basamağını yapma ve yararlanma olarak iki
düzeyde ele almak mümkündür. Yapma basamağı eğer görev öğrenciye tanıdıksa işe
koşulurken, görevin öğrenci için yabancı olduğu durumda yararlanma basamağı işe
koşulmaktadır. Yapmanın aksine, yararlanma çözüm yöntemini bulmanın yanında
problemi de anlamayı gerektirir. Bu sebeple yararlanmada, işlemsel bilgiyi
uygulamak için kavramsal bilgiyi anlamak önkoşuldur (Anderson et al.,2003).
Farklılaştırılan bu programda en çok üzerinde durulan alanlardan birisi de
uygulama basamağıdır. Kavramların öğretilmesi sürecinde bulmaca, balık kılçığı
diyagramı ve etkinlik sayfalarının kullanılmasıyla öğrencilerin uygulama basamağı
bilişsel süreçleri geliştirmeye çalışılmıştır. Bunun yanında değişim kavramı
kullanılarak verilen sağlık problemlerin açıklanması, öğrenilen deyim ve
atasözlerini kullanarak öğrencilerin cümle kurması veya komposizyon yazması ve
renk terapisi üzerine bilgi verildikten sonra öğrencilerden verilen hastalığı hangi
rengin tedavi edebileceğini bulmaları istenmesi uygulama basamağını geliştirmeye
yönelik yapılmış çalışmalardır. Esas olarak, yabancı dilin doğasında yapılan çoğu
etkinlik, uygulama basamağına denk düşmektedir. Öğrencilerin yeni öğrendikleri
kelimelerle ilgili cümle kurması, sorulara cevap vermesi ve soru oluşturması da
uygulama basamağı davranışları içerisindedir.
Ungan (2007)’ın çalışmasında görüldüğü gibi uygulama basamağının öğretimsel
hedeflerde atlanması, öğrencilerin bilgileri hayata geçirmesini ve anlamlandırılmasını
olumsuz yönde etkilemektedir. Nitekim bu çalışmada da bu durum göz önünde
bulundurularak, uygulama basamağına yönelik hedef davranışlar belirlenmiş ve
yukarda anlatılan çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bulguları da deney
grubunda bilginin anlamdırıldığını, tanıdık olan ve olmayan durumlarda işe
300
koşulduğunu göstermekte ve bu basamak davranışlarının geliştirildiğini ortaya
koymaktadır.
Izgara modeli öğrencilerde, üretici, karmaşık, soyut, üst düzey düşünme
süreçlerinin, araştırma yöntemleri ve araştırma becerileri geliştirilmesi gerektiği
ilkelerinden yola çıkarak, bunların yapılabilmesi için öğrencilerin açık-uçlu
görevlerde yoğunlaştırılması gerektiğinin altını çizer. Üstünlerin sahip olması
gereken, temel ve gerekli beceriler ötesinde, üretici düşünme becerileri: eleştirel
düşünme, yaratıcı düşünme, problem çözme vs. ve bir alanda araştırma yapmak için
gerekli olan araştırma becerileri, bilgiye ulaşma becerileridir (Kaplan, 2009:235251). Bu noktadan yola çıkılarak bu programda, temel beceriler olan, okuma ve
yazma becerileriyle üst düzey düşünme süreçleri eleştirel ve yaratıcı düşünme
bütünleştirilmiş ve öğrenciler açık uçlu görevlerde yoğunlaştırılmışlardır.
Van-Tassel Baska, Entegre Müfredat Modelinin aktif öğrenmeyi ve problem
çözmeyi işe koşarak, üst düzey düşünme süreçlerini harekete geçirdiği, öğrencilerin
disiplinler arası bağlantıları görmesini sağlayarak ve düşünme üzerine düşünmeyi
arttırdığı ve öğrencilerde uzmanların düşünme şekline benzer bir düşünme şekli
geliştirdiğini belirtmektedir (Akt: Gallagher, 2006:207). Bunu yaparken EMM en çok
‘’bağımsız çalışma’’yı kullanmakta ve bu yöntemin öğrencinin araştırmaları ve
çalışmaları sırasında seçim yaparak ve yansıtıcı düşünerek alana özgü süreçlerini
anlamasını arttırdığını belirtmektedir (Van-Tassel Baska, 2009). Nitekim bu teoriler
yapılan çalışmalarla da desteklenmiştir. Örneğin, EMM’in Problem Temelli fen
bilgisi müfredatının kullanımı ile deney grubu öğrencilerinin fenle üst düzey
düşünme süreçlerini birleştirme kapasitelerinin arttığı gözlenmiştir (Van TasselBaska, Bass, Reis Poland& Avery, 1998). Bu çalışmada da özellikle öğrencilerin
bağımsız çalışmalarını sağlayacak etkinliklere ve araştırma ödevlerine yer verilmiştir.
Benzer şekilde paralel müfredat modelinin temel yapıtaşları da dinleyerek veya
ezberleyerekten ziyade yaparak edinildiği düşünülen süreç becerileri üzerine
kurulmuştur. Bu sebeple öğrencilerin çok farklı şekillerde düşünmelerini sağlayacak
301
müfredatların
oluşturulması
gerekmektedir.
Bunu
yaparken
öğretmenlerin,
öğrencilerin fikirleri içselleştirmesine, düşünürler olarak kendilerinde yeterlilik
duygusu ve güven geliştirmelerine yardımcı olmaları ve alanda veya alanlar arasında
üretkenlik için gerekli olan zihinsel alışkanlıkları geliştirmeleri konusunda model
oluşturmaları gerekmektedir (Tomlinson, 2009).
Bu noktalar göz önünde bulundurularak, süreç becerilerine özellikle vurgu
yapılan bu çalışmada sonuçlar beklenen öngörüyü destekler niteliktedir. Alanyazında
bu sonuçla tutarlı görünmektedir (Luster, 2008;Yüksel ve Avcı, 2011; Batdı ve
Semerci, 2012; Karaduman, 2012; Özyaprak, 2012; Kök, 2012; Odabaşı, 1994;
Cheng, 2006; Karadağ, 2009; Avcı, Yüksel, Soyer ve Balıkçıoğlu, 2009; Lavender,
2009; Samms, 2009; Parker, 2010; Selvili, 2010; Bezir, 2012; Gömleksiz, 2012).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, uygulama düzeyi davranışların kazanılması için her
öğrenmede
olduğu
gibi
uygulama
düzeyi
öğrenmelerde
de
öğrencilerin
hazırbulunuşluk düzeyleri önemlidir. Okullarımızda öğrencilerin uygulama düzeyi
davranışları kazanmalarını sağlayacak sınıf içi etkinliklere yeterince yer verilmediği
söylenilebilir. Ayrıca uygulama düzeyi davranışlar test maddesi yerine farklı yollarla
ölçülürse başarının daha yüksek olacağı söylenebilir (Emir, 2001).
4.4. Dördüncü Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 4: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun çözümleme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
çözümleme düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların
son test sonuçları arasında .01 düzeyinde anlamlı farklılığa rastlanmıştır.
Grupların başarı testi çözümleme düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki fark ise
.05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu verilere dayanarak İngilizce dersinin
302
öğretiminde farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâ düzeyindeki
öğrencilere çözümleme düzeyi davranışları kazandırmada müdahale edilmeyen
öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Kontrol ve deney gruplarının başarı testi anlama düzeyi öntest-sontest puan
ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan Wilcoxontesti
sonucunda kontrol grubunda anlamlı bir farka rastlanmazken, deney grubunda .01
düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak deney
grubunda verilen farklılaştırılmış öğretimin deney
gurubu öğrencilerinin
çözümleme düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Üstünlere yönelik materyal sunmaya ilişkin genel tavsiyeler bulunmaktadır
(Feldhusen 1979: NS/LTI). Bu tavsiyeler, özellikle onlara tanıdık olmayan
yabancı dil gibi malzemelerinin sunulmasında gereklidir. Öncelikle öğretmen en
hızlı öğrenen gruba öğretmektedir ve onları bu hızı koruma konusunda
cesaretlendirmelidir. Öğrenciler öğretim zamanının çoğunu Bloom’un (1956) üst
düzey düşünme becerileri olarak tanımladığı, analiz ve sentez görevleri üzerinde
çalışarak geçirmelidirler ve ezberleyerek öğrenmeyi, basit sunumları, veya
kuralları hatırlama gibi ortalama sınıf düzeyinde kullanılan yöntemleri
bırakmalıdırlar ( Black, 1984).
Bu üst düzey düşünme becerileri basamağının ilki olan çözümleme
basamağında, öğrenciler materyali parçalara ayırmayı ve bu parçaların diğer
yapılarla ve bütünle nasıl bir ilişki içersinde olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Bu
süreç kategorisi, ayrıştırma, düzenleme ve irdeleme ile ilgili bilişsel süreçleri
içerir. Çözümleme olarak sınıflanan hedefler, bir iletinin bir konuyla ilgili ya da
önemli kısımlarındaki mesajları ayırmayı (ayrıştırma), iletinin kısımlarının nasıl
düzenlenmiş olduğunu (örgütleme) ve iletinin gerisindeki mesajı belirlemeyi
(irdeleme, atfetme) kapsar. Her ne kadar çözümlemeyi öğrenmek sanki
yeterliymiş gibi görünse de, eğitimin asıl göz önünde bulundurması gereken
nokta, çözümlemenin anlamanın bir uzantısı olarak ortaya çıktığı, değerlendirme
ve yaratma için giriş becerisi olduğudur. Nitekim iletişimi iyi anlayan birisi, onu
303
çok iyi çözümleyemeyebilir. Aynı şekilde iletişimi çözümlemede iyi olan birisi
de, onu zayıf bir şekilde değerlendirebilir (Anderson et al., 2001). Görüldüğü
üzere bütün bilişsel beceriler arasında etkileşimli bir yapı söz konusudur fakat
geliştirilmesi için hepsinin ayrı ayrı olarak ele alınması ve üzerinde durulması
gerekmektedir.
Ungan (2007) araştırmasında, üniversite öğrencilerinin yabancı dilde okudukları
kısa hikayelere ilişkin çözümleme kategorisine uygun cevapların %9.5 olduğunu ve
birkaç öğrencinin hikayenin bölümleri arasındaki ilişkiyi analiz edebildiğini ya da
hikayedeki
karakterler
veya
durumlar
arasında
karşılaştırma
yapabildiğini
belirtmektedir. Üniversite düzeyindeki öğrencilerin bile, kendi alanlarına ilişkin
olarak çözümleme becerilerinin gelişmemesini eğitim sistemimize bağlamak yanlış
olmayacaktır. Celep’e (1993) göre Türk eğitim sistemi bir ‘’oku ve tekrar
et’’modelinden ibarettir. Yani öğrenciler öğretmenlerinden ve ders kitaplarından
ezbere dayalı bir bilgi edinmekte ve sınavlarda da kendi cevaplarını üretmekten çok,
öğretmenin söylediklerine veya kitaptakilere benzer cevaplar vermektedir. Bu
sistemde öğretmen ve ders kitapları bilginin kaynağı olarak görülmektedir. Bear’a
(1992:40) göre Türk öğrenciler, kendi düşüncelerini dillendirmek konusunda
cesaretlendirilmemektedir
ve
neredeyse
öğretmeni
hiç
zorlamamakta,
asla
öğretmenle tartışmaya girmemektedir. Genelde katılımcı olmaktan çok, mekanik
tekrar, mekanik öğrenme ve düzenli sınav yoluyla, alıcı olmayı tercih etmektedirler.
Ayrıca çok müthiş bir şekilde ezberlemektedirler (Akt: Ungan, 2007).
Çalışmada deney grubunun çözümleme becerisinin anlamlı bulunmasının sebebi,
neden sonuç ilişkilerine, ilişkili olan malzemeye ilişkisiz olandan ayırt etmeye,
fikirlerin birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunun açıklanması gibi davranışlara
odaklanan sistemli bir yaklaşım olduğu düşünülmektedir. Çünkü öğrencilere üst
düzey düşünme becerilerini öğretmek sistematik ve organize bir yaklaşımı
gerektirmektedir. Literatürde bunu amaçlayan bir takım müfredat modelleri
bulunmaktadır. Özellikle üstün zekâlılar öğretiminde kullanılan ve bu çalışmanın
farklılaştırılma yaklaşımına da kaynaklık eden bu modellerin üst düzey düşünme
süreçlerine oldukça önem verdiği ortadadır.
304
Örneğin Izgara Müfredat Modelinde Kaplan, daha önce de bahsedildiği gibi süreç
becerileri olarak, üstünlerin sahip olması gereken, temel ve gerekli beceriler ötesinde,
üretici düşünme becerileri, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, problem çözme vs.
ve bir alanda araştırma yapmak için gerekli olan araştırma becerileri, bilgiye ulaşma
becerilerini mutlaka edinmelerini sağlamaları gerektiğini belirtmektedir (Kaplan,
2009:235-251).
Van-Tassel Baska’nın EMM programının ileri içerikten sonraki, ikinci
boyutunu ise üst düzey düşünme becerilerileri ve süreç becerilerinin sağlanması
oluşturmaktadır. Modelin bu boyutu öğrencilerin bilgiyi çok karmaşık düzeylerde
kullanmasını sağlayacak fırsatlar sunmasını içermektedir. Bu boyut ayrıca bilgiden
proje çalışmaları ve tartışmalar yoluyla, verimli ve üretken bir şekilde
yararlanılmasını içermektedir. Düşünme çalışmaları üstünler için müfredatı
anlamalarına katkıda bulunmaktadır. Çoğu araştırma çocukların karmaşık bilgi
yapılarını ve yöntemleri nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışmaktadır (Bereiter,
2002). Hem okumada hem de matematikte, son araştırmalar en başarılı uygulamaları,
anlam odaklı bir yaklaşımın sunduğunu desteklemektedir (Grouws&Cebulla, 2000;
Korkeamaki&Dreher, 1996). Farklı alanlarda yapılan uzman çırak kıyaslaması,
uzmanların planlama ve gözden geçirme gibi
üstbilişsel aktivilerde daha iyi
olduklarını gösteren farkları ortaya koymuşlardır. Bir dizi araştırma bu becerilerin
başarılı bir şekilde uygulanmasının alana özgü olabileceğini açığa vurmaktadır ( Akt:
VanTassel-Baska, 2009).
Ericsson (1996) uzmanlık perfomansının alana özgü örüntülerde büyük bir
bilgi temeli gerektirdiğini, bu örüntüleri uygulamak için bilgilerin hızlı bir şekilde
anlaşılması gerektiğini ve çözümlere ulaşmak için iyi düşünme sürecinin
gerçekleştirmesi gerektiğini bulmuştur (VanTassel-Baska& Stambaugh, 2006: Akt
VanTassel-Baska, 2009). Buradan yola çıkılarak program hazırlanırken önce
EMM’in Title 1 okulları için geliştirilen dil bilimleri müfredatının düşünme becerileri
ve kazanımları incelenmiş, sonra Cornell eleştirel düşünme becerileri ölçeğinin
305
eleştirel düşünme becerileri incelenmiş, en sonda Bloom taksonomisi ile bu
becerilerin programa özgün bir sentezi oluşturulmuştur. Bu yapılırken de içerik
temelli ve görev temeli bir yaklaşım benimsenerek, bu beceriler alana özgü, kelime
bilgisi, okuma ve yazma gibi becerilerle bütünleştirilmiştir. Çünkü düşünmenin en
etkili alana bağlı becerilerle öğretildiğini ve öğrenilen bu becerilerin ayrı öğretildiği
taktirde, diğer alanlara uygulamasının az olduğunu ileri süren çalışmalar (Perkins&
Saloman, 1989) ve en kullanışlı stratejilerin bağlam odaklı olduğunu bildiren
araştırmalar vardır ( Pressley& Woloshyn, 1995; Akt :VanTassel-Baska, 2009).
Paralel müfredatta ise tüm müfredatlar da analiz boyutunun ve üst düzey
düşünme süreçlerinin kullanılmasına rağmen, bu süreçlerin geliştirilmesine çekirdek
müfredat boyutunda başlanmaktadır. Buna göre içerik, anlamlı bir bağlam üzerine
inşaa edilir ve öğrencilerin yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerini kullanarak
fikirler veya sorunlarla uğraşması sağlanır. Böyle bir başlangıç yapıldıktan sonra
diğer paralel müfredat boyutlarında da bu üst düzey süreçlerin kullanılması daha
etkin hale gelmektedir. Üst düzey düşünme süreçlerini yansıtan çoğu üstün pull-out
programları eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme ve problem çözmeyi müfredatlarının
özü olarak vurgulamakta, bu süreç becerilerini içerik boyutu olarak ele almaktadırlar
(VanTassel-Baska& Stambaugh, 2006).
Araştırmalar, eğer program bu üst düzey düşünme süreçlerinin yanında,
ayrıca derin bir içeriğe sahipse ve bu içeriğe bilişsel becerilerin uygulanmasını
içeriyorsa, bu odağı desteklemektedir. Nitekim alanyazında üst düzey süreçlerin
kullanılmasının etkisini kanıtlayan birçok araştırma mevcuttur (Weller, 1982; Black
,1984; Workman, Gage ve Johnson, 1987; Burns, 1988; Delcourt, 1993, 1994;
Hebert, 1993; Schack, 1993; Steinhauer, 1998; Sheppard& Kanevsky, 1999; Baska,
Zuo, Avery ve Little, 2002; Grigorenko, Jarvin ve Sternberg, 2002; Reis, 2003; Feng,
Baska, Quek, Bai ve O’Neili, 2005; Şenkaya, 2005; Newman, 2005; French, 2006;
Beşkardeş, 2007; Bracken, VanTassel-Baska, Brown & Feng, 2007; Bantis ,2008;
İşlekeller, 2008; Dreeszen, 2009; Karadağ, 2009; Yavuz, 2010; Deangelo, 2011; Baş
,2012; Bezir, 2012; Gömleksiz, 2012).
306
4.5. Beşinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 5: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları
arasında anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
değerlendirme düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken,
grupların son test sonuçları arasında .05 düzeyinde anlamlı farklılığa rastlanmıştır.
Grupların başarı testi değerlendirme düzeyi erişi puan ortalamaları arasındaki
fark ise .05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu verilere dayanarak İngilizce
dersinin öğretiminde farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilere değerlendirme düzeyi davranışları kazandırmada
müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Kontrol ve deney gruplarının başarı testi değerlendirme düzeyi
öntest-
sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan
Wilcoxontesti sonucunda deney grubunda .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa
rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak deney grubunda verilen farklılaştırılmış
öğretimin deney grubu öğrencilerinin değerlendirme düzeyi başarılarını arttırdığı
söylenebilir.
Değerlendirme basamağı ölçütlere ve standartlara bağlı olarak bir yargıda
bulunma ve karar verme işlemini gerektirmektedir. Bu ölçütler genellikle kalite,
etkililik, etkinlik veya tutarlılık olabilmektedir. Bu standartlar öğrenciler
tarafından da, başkaları tarafından da oluşturabilir. Değerlendirme kategorisi
kontrol etme, yani iç tutarlılığa ilişkin yargıda bulunma ve eleştirme, dış ölçütlere
göre yargıda bulunma olabilmektedir. Burada vurgulanması gereken tüm
yargıların değerlendirme olmamasıdır. Örneğin, öğrencilerin bir durumun,
nesnenin, canlının hangi sınıfa ait olduğuna karar vermesi değerlendirme değildir.
307
İki nesnenin benzerlik ve farklılıklarına ilişkin yargıda bulunmaları değerlendirme
değildir. Değerlendirme, performansın standartlara bağlı olarak iyi tanımlanmış
bir ölçüte göre ve değerlendirilmesidir. Örneğin bu makine çalışması gerektiği
kadar etkili çalışıyor mu? Bu yöntem amaca ulaşmak için en iyi yöntem mi? Bu
yaklaşım diğer yaklaşımlardan daha mı etkili? gibi. Değerlendirme basamağı
denetleme ve eleştirme olmak üzere iki alt boyuttan oluşmaktadır (Anderson et al.,
2001).
Ungan (2007) araştırmasında, üniversite öğrencilerinin yabancı dilde
okudukları kısa hikayelere ilişkin olarak verdikleri yanıtların büyük çoğunluğunun
Bloom’un üst düzey düşünme basamaklarından olan değerlendirme basamağında
olduğunu belirtmektedir. Bu araştırmada da her iki grupta değerlendirme
basamağı açısından anlamlı bir fark görülmektedir. Bunun birçok sebebi
olabileceği gibi üstünlerin birtakım özellikleriyle ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Özellikle öğrencilerin çok okumasının onların değerlendirme becerisini
geliştirmelerini mümkün kıldığı söylenebilir.
Deney grubunda ortaya konan üstün başarı ise, deney grubunda
gerçekleştirilen bir ana bir temaya ve konuya dayanan programın uygulanması
olabilir. Bunun yanında eleştirel düşünme becerilerinin, yabancı dil becerilerini
geliştirmeye yönelik, müfredatın içine entegre edilmesi de bir başka sebep olabilir.
Programda başından beri ortaya konan ürünlerde yaratıcı düşünmenin boyutları olan
akıcılık, esneklik ve özgünlük değerlendirme ölçütü olarak kullanılmış, hem de
içerikte, sağlık problemlerinin tedavisinde kullanılan farklı çözüm yöntemlerini
verilen ölçütlere göre değerlendirme ve bir sağlık problemine ilişkin verilen iki
tedavi yöntemini öneren kişinin yetkinliğine göre
hangisinin daha inandırıcı
olduğunu değerlendirme gibi kazanımlarla değerlendirme basamağı desteklenmiştir.
Bu yapılırken ilaç reklamlarından ve videolardan yararlanılmıştır.
Izgara ve paralel müfredatın bu boyutta nasıl kullanıldığına ilişkin bilgi analiz
boyutunda verildiği için, burada tekrar değinilmeyecektir. Nitekim analiz ve
değerlendirme basamakları eleştirel düşünme becerilerinin kapsadığı basamaklardır.
308
Eleştirel düşünme, bir problemi analiz etme, tanımlama ve olası çözümleri
değerlendirmedir ( Gronlund, 1995:49; Akt: Emir, 2001).
EMM’de ise, özellikle eleştirel düşünme becerileri ve bilişsel süreçler ayrı bir
boyut olarak ele alınmaktadır. Bu boyutun
EMM’deki bir göstergesi öğrenciyi
problem bulmayla ve problem çözmeyle meşgul etmesidir ve öğrenciyi yetişkin
uygulayıcılarla iletişime sokar (VanTassel-Baska, 2009). Bu sürecin dil becerilerine
yansıması ise, okumada ve yazma da eleştirel düşünmeyi arttırmaktır. Bu yapılırken
programda özellikle VanTassel-Baska’nın EMM programı kapsamında Title I
okulları için oluşturduğu okuma programından yararlanılmıştır. Programa ilişkin bir
çok araştırma sonucu ortaya konmuş olmakla birlikte bazıları; edebiyata ilişkin
okuma ve okumanın sonundaki açık uçlu yanıtlar gerektiren sorularla test
performanslarının arttırıldıklarını belirtmektedirler (Guthrie, Schafer, & Huang,
2001; Akt: VanTassel-Baska &Stambaugh, 2010). Özellikle sorularla ve görevlerle
üst düzey düşünmeyi vurgulayan öğretmenler okumanın gelişmesine daha büyük bir
katkıda bulunmaktadırlar (Taylor, et al, 2003; Knapp, et al, 1995 Akt: VanTasselBaska &Stambaugh, 2010). Bu sebeple hazırlanan programda bu programın açık uçlu
sorular ve öğrencileri zorlayıcı görevler kısmı kullanılarak, üstün zekâlı öğrencilerin
okuduğunu anlama, yazma ve üst düzey düşünme becerileri geliştirmeye çalışılmıştır.
Bunun yanında eleştirel düşünme becerilerinin de programa entegre edilmesi, üst
düzey düşünme becerilerinin geliştirilmesine en etkili zemini hazırlamıştır. Bu kısıma
ilişkin geniş bilgiye eleştirel düşünmeye ilişkin, denence yedide ayrıntılı olarak
değinilecektir.
4.6. Altıncı Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 6: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun yaratma düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratma düzeyi erişi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
309
yaratma düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların son
test sonuçları arasında .01 düzeyinde anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Grupların
başarı testi yaratma düzeyi erişi puan
ortalamaları arasındaki fark ise .01
düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu verilere dayanarak İngilizce
dersinin
öğretiminde farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâ düzeyindeki
öğrencilere yaratma düzeyi davranışları kazandırmada müdahale edilmeyen
öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Kontrol ve deney gruplarının başarı testi yaratma düzeyi öntest-sontest
puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan Wilcoxon testi
sonucunda deney grubunda .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Bu
verilere dayanarak deney grubunda verilen farklılaştırılmış öğretimin deney grubu
öğrencilerinin yaratma düzeyi başarılarını arttırdığı söylenebilir.
Yaratma Bloom Taksonomisi bilişsel süreçlerinin en üst basamağını
oluşturmaktadır. Yaratma tutarlı ve işlevsel bir bütün oluşturmak üzere elemanları bir
araya getirmeyi gerektirmektedir. Yaratma basamağında öğrencilerden, bazı
elementleri veya bazı parçaları bir örüntü veya yapı içinde zihinsel olarak yeniden
organize ederek, yeni bir ürün oluşturulması istenir. Yaratma basamağı genellikle
öğrencilerin önceki öğrenme deneyimleri ile ilişkilidir. Her ne kadar yaratma yaratıcı
düşünmeyi gerektirse de, bu öğrenme görevi ya da durumun gerekleri doğrultusunda
hiç sınırlanmamış olan tam özgür yaratıcı bir ifade değilidir. Yaratıcılıkta en önemli
nokta, orjinallik boyutudur. Eğitimin ulaşmaya çalıştığı noktada herkesten farklı, tek
olan düşünce ve ürünlerin ortaya çıkarılmasıdır. Genelde eğitimciler öğrencilerden
materyalin bütününü sentezlemesini ister. Bu sentez işleminde öğrenciden beklenen
daha önceki öğretilen materyale benzer bir şekilde organize bir sunum ortaya
koymasıdır (Anderson, 2001: 85).
Her ne kadar araştırmacılar üst düzey düşünme becerileri ve yaratıcı düşünme
becerilerinin tüm öğrenciler için çok önemli olduğunu söyleseler de , bu beceriler
üstün zekâlılar için daha önemli görünmektedir. Bu konuya ilişkin araştırmalar üstün
zekâlıların doğrudan bir eğitim almasalar bile üst düzey düşünme süreçlerini daha sık
310
ve daha uygun bir şekilde kullanmaya eğilimli olduklarını belirtmektedir. Ayrıca
öğretilmesi önerildiği zaman da üstünlerin bu becerilerden daha çok yararlanmaya
daha eğilimli oldukları belirtilmektedir (Nasca, 1985; Redfield& Rousseau, 1981;
Akt: Rogers, 2002). Renzulli (1978) üstün bir öğrencinin tam olarak gelişiminin
sağlanması için 255 tane eleştirel ve yaratıcı düşünme becerisinin bulunduğu bir
taksonomi önermiştir (Akt: Rogers, 2002).
Yaratıcı düşünmede, akademik ve zihinsel olarak üstün olan öğrencilerin
sıklıkla çoklu sonuca götüren düşünme yeteneği konusunda, problem çözme
konusunda Dunn ve Griggs (1985) tercihleri karşılaştırdıkları geniş araştırmalarında,
risk alma konusunda, belirsizlikle baş etme konusunda ve yapılandırılmamış
sorunları ele alma konusunda rahat olmadıklarını görmüşlerdir. Torrance (1986)
yaratıcı düşünme yeteneğinin yaratıcı veya zihinsel olarak üstün öğrencilerde
problem çözme yapılarını kullanarak doğrudan yaratıcı düşünme becerilerinin
öğretilmesiyle geliştirilebileceğini göstermiştir. Açıkçası üstün öğrencilerde, yaratıcı
düşünmenin öğretilmesine ve çoklu sonuca götüren üretimin desteklenmesine ihtiyaç
vardır, fakat asıl soru üstün grubun buna ihtiyacının normal gruptan daha çok olup
olmadığıdır. Tannenbaum (1981) böyle bir eğitimin üstünlerin topluma ender
katkılarda bulunmasını sağlayacağını tartışmaktadır fakat bu katkının daha çok
üstünlerden mi geldiği henüz yanıtlanmamıştır (Akt: Rogers, 2002). Renzulli bu
konuya ilişkin olarak araştırmalarında yaratıcı üretkenlik gösteren bireylerin zekâ
olarak üst %20’lik gruptan çıktığını belirtir ve bu sebeple de Okul Geneli
Zenginleştirme modelinde ‘’üstünlük’’ tanımını geniş tutmakta ve ilk aşamada
oluşturulan yetenek havuzunu bu %20’lik gruptan oluşturmaktadır (Reis&Renzulli,
1984, Maker& Schiever, 2004:275).
Bu noktada Renzulli, modelinde özellikle yaratıcı üretkenlik gösteren
bireyleri yetiştirmeyi amaçlar. II.tür etkinlikler yaratıcı düşünmenin geliştirilmesi
üzerine odaklanırken; III.tür zenginleştirme etkinliklerinin amacı, öğrencileri gerçek
problemlerin yaratıcı çözümlerine yönlendirmek ve bu gerçek ürünlerini gerçek
seyirciye sunmalarını sağlamaktır (Reis&Renzulli, 1984, Maker& Schiever,
2004:275). Bunun yanında Clark, Bütünleştirici Eğitim Modelinde, eğer beyin
311
fonksiyonlarının bütünleştirilmiş bir kullanımını derslerimize yansıtmak ve
öğrencilerin ihtiyaçlarına en uygun öğrenme ortamını yaratmak istiyorsak, her derste
beynin
bütün
fonksiyonlarını
bütünleştirerek
kullanılmamız
gerektiğini
vurgulamaktadır. Çünkü zaten bütünleştirici eğitim modelinin bileşenlerinden bir
tanesi de öğrencilere karmaşık ve zorlayıcı etkinliklerin sunulmasıdır. Bu sebeple de
uzamsal etkinlikler, duygusal deneyimler, hayal gücü ve içgörü kullanımıyla bilişsel
öğrenmeyi destekleyen bir müfredatın hazırlanması gerektiğini ve öğrencilerin
anladıklarını, öğrendiklerini değerlendirmek için bir dizi ürün seçeneği sunulması
gerektiğini, öğrenmeyi desteklemek için hayal gücü ve görselleştirme kullanılması ve
yaratıcı düşünme becerilerini öğreterek geleceğe ilişkin öngörüler, tahminlerde
bulunulmasına destek olunması gerektiğini vurgulamaktadır ( Clark, 2008:272-273).
Izgara modelinde ise özellikle öğrencilerin süreç becerileri olarak üretici,
karmaşık, soyut ve üst düzey düşünme süreçlerinin geliştirilmesine vurgu yapılmakta
ve bu sebeple, bağımsız çalışma becerilerinin geliştirilmesi, araştırma becerilerinin
geliştirilmesi ve öğrencilerin açık-uçlu görevlerde yoğunlaştırılması gibi konular
üzerinde durulmaktadır (Kaplan, 2009:235-251).
Paralel müfredatta ise, tüm müfredata boyutlarında, düşünsel yaratıcılığın
ortaya çıkarılması hedeflenmekle birlikte, özellikle uygulama müfredatında
öğrencilerin eylemde bulunarak, problem çözerek, ürün geliştirirerek ve araştırma
yaparak öğrenmelerini arttırması ve bireyin çalışma alanında bir üretici olarak yer
almasına vurgu yapılmaktadır (Tomlinson, et al., 2009).
Entegre Müfredatta ise VanTassel Baska, yaratıcılığın ve yaratıcı düşünme
stratejilerinin öğretimini, üstün zekâlı kişilerin eğitim programının ve öğretim
programlarının vazgeçilmez bir parçası olarak ele alır. Bu sebeple, yaratıcılığın
geliştirilmesi için, öğrencilerin öğrenmeye olan ilgi ve motivasyonunun sürekliliğinin
sağlanmasını en önemli nokta olarak görür. Bunun için de üstün zekâlı ve yetenekli
öğrencilerin diğer öğrencilerle birlikte çalışabilmesini, ilgi alanlarında çalışmayı
öğrenmelerini ve tutkularının peşinden gitmelerini sağlayacak eğitim etkinliklerinin
ve ortamlarının oluşturulması gerektiğini söyler. Zaman ve çabanın önemi
312
hakkındaki dersler en iyi olarak yaratıcı çerçeve içerisinde öğretilebilir. Öğrencilerin
bilgiyi edilgen bir biçimde öğrenmesindense, kendi bilgilerini inşa etmelerine yardım
edebilmek bu alandaki filozofik uyum sağlama (oryantasyon) çalışmasının büyük bir
kısmını oluşturur (Piirto, 2004; Renzulli, 2000). Gerçekten birçok eğitim alanı, çeşitli
alanlarda daha büyük üretkenlik sağlamak için yaratıcılık ile ilişkili yetenekler
düşüncesini vurgulayarak bundan fayda sağlayabilir (VanTassel-Baska, 2006).
Bu sebeple öğrencilerde yaratıcılığı geliştirmek için eğitim ortamlarında
yaratıcı bir sunum olması gerektiğini, yetenek ve ilgi eşleşmesi yapılması gerektiğini,
iyi bir meslek tanıtımının yapılması gerektiğini, biyografilerin okutulması
gerektiğini,
iyi
bir
akademik
rehberlik
yapılması
gerektiğini,
öğrencilere
çalışmalarını yapmada veya sunmada çoklu seçenekler sunulması gerektiğini, açık
uçlu aktivitelerin kullanılması gerektiğini, üst bilişin geliştirilmesi gerektiğini, staj,
yaz ve sömestır zenginleştirme programlarına ve rekabet gerektiren yarışmalara
katılımın desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Derslerde yaratıcılık boyutunu
arttırmak için de yaratıcı sorun çözme, problem temelli öğrenme,
proje tabanlı
öğrenme, işbirlikli öğrenme ve mentorlarla çalışma yöntem ve tekniklerinin işe
koşulmasının eğitimcileri amaca ulaştıracağını savunmaktadır (Van-Tassel-Baska,
Johnson& Boyce, 1996; VanTassel-Baska, 2006).
Yaratıcı düşünme için özel bir eğitim zenginleştirme programları kapsamında
verilebilir. Üstün öğrencilere sinekstiksin (Gordon, 1980), SCAMPER’ın (Eberle,
1987) veya Zorunlu İlişkilerin (Feldhusen& Treffinger,1985) nasıl yapıldığını
öğretmek, çocukların birden çok fikir üretmeleri için öğretilecek harika tekniklerden
bazılarıdır. Sinektiks öğrencilerin problemleri farklı bakış açılarıyla analiz etmesini
sağlayacak analojileri ve metaforları kullanmayı içerir. SCAMPER’da öğrenci bir
durum veya nesneye ilişkin, yerine koyma, birleştirme, uydurma, büyültme,
küçültme, başka kullanımlarını düşünme, bazı kısımlarını çıkarma ve bazı kısımları
yeniden düzenleme ve tersine çevirme gibi işlemler gerçekleştirir. Zorunlu ilişkiler
kurmada, iki benzer olmayan şey arasında ilişki kurulur, örneğin, öğrenciye bir ip ve
bir kaşık verilir, bu iki nesneyi birlikte kullanarak yeni bir araç yaratması istenebilir
(Akt: Rogers, 2002).
313
Tüm bunlardan yola çıkılarak ve öğrencilerin alana ilişkin uzmanlığı göz
önüne alınarak deney grubunda zengin malzemeler, metaforik düşünme, analojiler
mizah, işbirlikli öğrenme, yaratıcı sorun çözme gibi yöntem ve teknikler
kullanılmıştır. Bunun yanında öğrenciler sürekli olarak okuma ve yazma
aktiviteleriyle
açık
uçlu
etkinliklerde
yoğunlaştırılmış
ve
akran
ve
özdeğerlendirmeler yaptırılarak öğrencilerde üst biliş ve yaratıcılık geliştirilmeye
çalışılmıştır. Tüm bu yöntem ve tekniklerin programa entegre edilmesinin,
öğrencilerin yaratma düzeyi davranışını geliştirdiği düşünülmektedir.
Demirel (1999:213) ve Sönmez (1993:149) yaratıcı düşünmeyi okul
ortamında geliştirebilmek için öğrencilerin kendilerini özgür hissedebilecekleri bir
öğretme-öğrenme ortamında bulunmalıdır görüşünü bu araştırmanın bulguları da
desteklemektedir. Öğrencilerin öğrenmeden zevk almaları için öğretmenler,
öğrencilerin özgürce öneriler oluşturmasına izin vermelidir. Öğrencileri yaratıcı
düşünceden
uzaklaştırmamak
için
asla
öğrencilerin
yanlışlarını
belirtmeye
çalışmamalıdır. Bu öğrencilerin orjinal soru sormasına ve öğrencilerin yaratıcı
düşünmede güvenini kazanmasına yardım eder (Poon Taan Fatt:2000; Akt: Emir,
2001).
Yaratıcılığı arttırmak için uygun çevre, risk almak için istek yaratan, bireyin
kendini güvende hissettiği ve zorlandığı bir çevredir. Evde veya okulda yaratıcılığın
desteklenmesi için ( Piirto, 1998; Sternberg& Williams, 2002):
 Farklılıkları kabul eden ve değer veren,
 Hataları öğrenme için bir fırsat olarak gören,
 İşbirliği yanında, bağımsız öğrenme fırsatları sağlayan,
 Esnek görevler sunan,
 Dinleme, düşünme, odaklanma ve yeniden düşünme için zaman veren,
 Öğrencilerin bilgilerini destekleyen,
 Bireylerin durumlarını, fikirlerini gerçeklerle ve mantıkla savunma
gerekliliğini oluşturan,
 Öğrencilerin sorularını ciddiye alan,
314
 Farklı durumlarda farklı materyallerle çalışma fırsatı veren,
 Doğruluk ve itaat kadar cesareti de ödüllendiren (Matthews &Foster
2005).
öğrenme ortamlarının oluşturulması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Bu sebeple
program uygulanırken tüm bu gereklilikler göz önüne alınmış, öğrencilerin cevapları
dikkatlice dinlenmiş, soruları ciddiye alınmış, onlara ilgi alanlarını da dikkate alan
esnek görevler sunulmuş, farklı materyallerle çalışma fırsatı verilmiş ve fikirlerin
nantıklı bir şekilde savunulmasını gerektiren bir ortam oluşturulmuştur. Nitekim
uygulamacı yaptığı çalışmanın ve her etkinliğin altında yatan mantığı öğrencilere
açıklamıştır. Öğrencilerden farklı materyalleri kullanarak müzik yapmaları
istendiğinde, öğretilen şarkılarda dans edebilecekleri söylendiğinde, soruları
dikkatlice dinlenerek görüşleri desteklendiğinde öğrencilerin bu durumdan mutlu
oldukları gözlenmiştir. Müdahale edilmeyen öğretim ortamlarında genellikle sadece
sıralarında oturup, sorulan sorulara yanıt verilmesi beklenen öğrenciler, bu
uygulamada resimden, müziğe, dansa ve film izlemeye kadar uzanan farklı
etkinliklerde rahatladıklarını ve kendilerini iyi hissettiklerini belirtmişlerdir. Nitekim
bu tarz bilişsel becerilerin öğretilmesinin ve bu tarz duyuşsal ortamların yaratma
basamağını geliştirdiği alanyazının da desteklediği bir düşüncedir (Weller, 1982;
Black, 1984; Workman, Gage ve Johnson, 1987; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993:
Akt: VanTassel-Baska, 2009; Schack, 1993; Sheppard & Kanevsky, 1999; Akt:
VanTassel-Baska, 2009;. Grigorenko, Jarvin ve Sternberg, 2002; Greenlee, 2002;
Reis, 2003; Feng, Baska, Quek, Bai ve O’Neili, 2005; Newman, 2005;. Cheng, 2006;
Bantis, 2008; Özbek, 2008; Aktaş, 2009; Karadağ, 2009; Avcı, Yüksel, Soyer ve
Balıkçıoğlu, 2009; Samms, 2009; Karataş ve Özcan, 2010; Temizkan, 2011;
Deangelo, 2011; Bezir, 2012; Karaduman, 2012; Özyaprak, 2012; Kök, 2012).
Bu noktada okullarda veya eğitim ortamlarında yaratıcılığı geliştirmenin
sadece bilişsel bir süreç olmadığı aynı zamanda davranışla ilgili ve duyuşsal
boyutlarının da olduğunu vurgulamak önemlidir.
315
4.7. Yedinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 7: Üstün zekâlı ilköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun toplam erişi düzeyi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun toplam erişi düzeyi puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
toplam öntest başarı puanı ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların son test
sonuçları arasında .01 düzeyinde anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Kontrol ve deney
gruplarının başarı testi toplam erişi düzeyi
öntest-sontest puan ortalamaları
arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan Wilcoxontesti sonucunda kontrol
grubunda .05 düzeyinde, deney grubunda ise .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa
rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan farklılaştırılmış
yabancı dil eğitiminin deney gurubu öğrencilerinin toplam başarılarını arttırdığı
söylenebilir.
Bunun sebebi buraya kadar olan tüm denencelerde de bahsedildiği üzere,
farklılaştırılmış müfredatın üstünlerin özelliklerine göre oluşturulmuş olması, üstün
zekâlı öğrencilerin ihtiyacına cevap verdiği araştırmalarla desteklenmiş modellerin
temel alınması, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme becerilerinin sistemli bir
biçimde müfredata entegre edilmesi, tüm bunlardan dolayı da farklı içerik, süreç ve
ürün olanaklarının sunulmasıdır. Bu yapılırken, tümdengelim, tümevarım, gözlem ve
iddiaların güvenirliğini test etme, varsayımları bulma, varsayım oluşturma,
genelleme oluşturma, analojik düşünme gibi üst düzey düşünme süreçleri devreye
sokulmuştur. Açık uçlu etkinlikler ve sorularla öğrencilerin bu becerileri
desteklenmiş, bağımsız çalışmalarla kendilerini ifade edebilecekleri bir öğrenme
ortamı yaratılmıştır. Beyin fırtınası, balık kılçığı diyagramı, yaratıcı sorun çözme,
kişisel analoji gibi yöntemler de okuma ve yazma becerileri ile birleştirilerek,
öğrencilerin dili anlamlandırarak ve üzerinde düşünerek kullanmaları sağlanmıştır.
Bunun yanında çoklu değerlendirme sistemi kullanılarak, öğrencilerin üst biliş
geliştirmeleri sağlanmaya çalışılmıştır.
316
Öğrenciler dersin başında güdülenmiş ve dersin amacı açıklanmıştır. Derste,
dersin kazanımlarına uygun olarak hazırlanan okuma parçaları, slaytlar, resimler,
müzikler veya da videolar kullanılmıştır. Bu malzemeler üstünde öğrencilerin
düşünmeleri,
bu malzemeleri değerlendirmeleri ve yaratıcı bir şekilde onları
kullanmaları istenmiştir. Gelen yanıtlar tekrar, dönüt, düzeltme, ipucu, pekiştireçlerle
desteklenmiştir. Tekrar, dönüt, düzeltme, ipucu, pekiştirecin kullanılmasının
öğrenmeyi kolaylaştırdığı daha önce yapılan araştırmalarla da desteklenmektedir
(Yıldıran 1977, Bloom, 1979, Yunt 1978, Senemoğlu, 1987, Ültanır 1989, Arslan
1996, Akt: Emir, 2001). Öğrencilere neden, nasıl soruları yöneltilmiş, gerekçeleriyle
açıklamaları istenmiştir. Verilen yanıtlar sınıfta tartışılarak bir sonuca bağlanmıştır.
En önemlisi öğrencilerin kendilerini özgür ve rahat hissedecekleri, düşüncelerini
rahatlıkla ifade edebilecekleri bir ortam yaratılmıştır. Bü tür ortam ve etkinliklerin
öğrenmede kalıcılığı sağlayan değişkenler olarak düşünlebilir. Nitekim literatürde bu
durumu desteklemektedir (Weller, 1982; Black 1984; Workman, Gage ve Johnson
,1987; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009; Schack,
1993; Sheppard& Kanevsky, 1999; Akt: VanTassel-Baska, 2009; Grigorenko, Jarvin
ve Sternberg, 2002; Greenlee, 2002; Reis, 2003; Feng, Baska, Quek, Bai ve O’Neili,
2005; Newman, 2005;. Cheng, 2006; Bantis, 2008;Özbek, 2008; Aktaş, 2009;
Karadağ, 2009; Avcı, Yüksel, Soyer ve Balıkçıoğlu, 2009; Samms, 2009; Karataş ve
Özcan, 2010; Temizkan, 2011; Deangelo, 2011; Bezir, 2012; Karaduman, 2012;
Özyaprak, 2012; Kök, 2012).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, üstün zekâlı öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap
verecek öğretim ortamları, farklı etkinlikler, farklı malzemeler ve farklı seçenekler
içermeli ve üst düzey düşünme süreçlerini harekete geçirmelidir. Değerlendirme
yöntemeri esnek olmalı ve çoklu seçenekler içermelidir. Bu yapılırken de, onların
kendilerini güvende hissettikleri, yaratıcılıklarını ortaya koyabilecekleri özgür ve
kendilerini ifade etmelerine izin veren ortamlar yaratılmalıdır.
317
4.8. Sekizinci Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 8: Üstün zekâlı ilköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun “Eleştirel Düşünme” puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun “Eleştirel Düşünme” puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Bu deneneceyle ilgili elde edilen bulgulara göre, deney ve kontrol grubunun
tümevarım, tümdengelim, gözlem, inandırıcılık, varsayım ve toplam eleştirel
düşünme düzeyi öntest puan ortalamaları arasında fark bulunmazken, grupların
tümevarım, tümdengelim, varsayım ve toplam eleştirel düşünme düzeyi son test
sonuçları arasında farklılığa rastlanmıştır.
Eleştirel düşünme becerilerine ilişkin bir boyut üstün öğrencilere düşüncelerini
kanıtlarla desteklemeyi öğretme ihtiyacının olmasıdır. Jameds ve Shelagh Gallagher
(1994) birçok üstün öğrencinin fikirlerini desteklemede nedenlerini sunmayı asla
öğrenmediklerini ve anlamadıkları durumları gizlemek için gelişmiş dil becerilerini
kullanabileceklerini ileri sürmektedirler. Bu da yarım yamalak bir düşünme
alışkanlığının gelişmesine sebep olmaktadır (Akt: Rogers, 2002).
Üstün zekâlı öğrencilere, üst düzey düşünme becerilerini öğretmemiz
gerektiğine ilişkin inanç, aslında biz eğitimcilerin de üst düzey düşünme süreçlerini
kullanarak elde ettiğimiz kazanımlara dayanarak oluşmuştur. Bu kazanımlardan yola
çıkarak, başarılı olmak adına zorlayıcı eğitim ortamlarının yaratılması gerektiği
üzerinde dururuz ki, bu varsayımlar aşağıdaki anahtar fikirleri içerir:
 Bilgi sadece düşünerek elde edilir,
 Bilgi, onu kazanacak kişiler için değerli olmalı ve onlarla ilgili olmalıdır,
 Derinlik genişlikten daha önemlidir (derinlemesine öğrenme çok şey
öğrenmekten daha önemlidir),
 İşbirlikli öğrenme, bilginini kazanımını ve daha derin anlaşılmasını destekler,
 Bilginin kalıcı olabilmesi için öğrenen kişi tarafından yapılandırılması
gerekmektedir ( VanTassel-Baska, 2009:655).
318
Geçen 10 yıl boyunca, farklı alanlarda üst düzey üretim sağlayacak muhakeme
yapmanın ve eleştirel düşünmenin önemini gösteren araştırmalar devam etmiştir
(Csikzentmihalyi, 2000; Gardner, 2000). Üstün zekâlıların eğitiminde, gerçek hayatta
yaratıcı üretken bir kişi olmak demek, bu becerilerin kazanıldığının delilidir. Üstün
zekâlılar için geliştirilmiş ilkokuldan liseye kadar pek çok eğitim programı
müfredatın temel bir parçası olarak bazı eleştirel düşünme bileşenleri içerir
(Chandler, 2004). Daha önceki çalışmalar öğrencilerin edebiyat analizi, dil
sanatlarında ikna edici yazma (Van Tassel-Baska, Avery, Hughes, & Little, 2000),
fen derslerinde deney tasarlama (Tassel-Baska, Bass, Reis, Poland, & Avery, 1998)
gibi alana özgü (content spesific) (içerik merkezli) üst düzey düşünme becerilerinde
önemli gelişmeler kaydettiğini göstermiştir. (Bracken, Bai, Fithian, Lamprecht,
Little, & Quek, 2003; Van Tassel-Baska & Bracken, baskıda; Akt: VanTassel Baska,
2009).
VanTassel-Baska Eleştirel düşünme’de Ennis modelinin (1962) etkili bir model
olduğunu ileri sürmekte ve bu modelin ilköğretim sonlarına doğru kullanılmaya
başlanmasının daha başarılı sonuçlar verebileceği üzerinde durmaktadır. Ennis
modeli 12 boyuttan oluşmakla birlikte, bu modelin boyutları arasında bu çalışmada
da kullanılan, şu boyutlar da yer almaktadır.
 Bir ifadenin anlamını idrak edebilmek,
 Bir gözlem ifadesinin güvenilir olup olmadığına karar vermek,
 Tümevarımsal bir sonucun kesinliğini değerlendirmek,
 Bir şeyin varsayım olup olmadığını değerlendirmek.
Zaten araştırmada kullanılan tümevarımsal düşünme, tümdengelimsel düşünme,
gözlemlerin veya iddiaların güvenirliğini yargılama ve ifadelerdeki varsayımların
tanımlanması gibi yetenekler, doğrudan Ennis modeli ile de örtüşmektedir.
Çalışmadaki
eleştirel
düşünmenin
ilk
boyutu
tümevarımsal
ve
tümdengelimsel yorumlamanın tüm boyutlarını içermektedir. Tümevarım ve
tümdengelim mantıksal çıkarım yapmada kullanılan iki yöntemdir ve yöntemler
önermelere dayanır; bu önermeler kanıtları, gözlemleri, nedenleri içerir. Genellikle
319
tümevarım için parçalardan hareket ederek genellemelere varmak, tümdengelim için
de genellemelerden hareket ederek özele varmak şeklinde bir tanım yapılır. Fakat bu
tanım, kavramları aşırı basitleştirmeye götürür ve yanıltıcıdır. Tümevarım, kanıtların,
şimdiki bilgi sınırlarının ötesine geçer, böylece kesin olmaktan çok olası
tümevarımsal sonuçlar ortaya konulan sonuçlara biçim verir. Tümevarım yönteminin
can alıcı yönü ‘’tümevarımsal atılımdır’’, bu elde edilen bilgilerden hareketle
mantıksal bir çıkarım yapmada hayal gücünün genişletilmesidir. Tümevarımsal
çıkarımlar sadece ‘’olası’’dır, bu çıkarımların gerçekleşme sınırları oldukça geniştir
ve bu durum onları güçlü veya zayıf yapar (Harris,
www.virtualsalt.com;
Akt: Gülveren,
2007).
Tümevarım bize sonucumuzun doğru olacağı hakkında iyi bir fırsat sunar fakat
biz yine de sonucun kesin olarak doğru olup olmadığından emin olamayız.
Tümevarımsal çıkarım yaparken yeterli sayıda gerçeğe veya sonucu destekleyen özel
duruma sahip olmak gerekmektedir. Bu sebeple bilim adamları sonuçları ortaya
koymadan önce deneylerini
birçok kez tekrar ederler. İyi bir tümevarımsal
argümanda ifadenin doğru olması ve fiilin yapılabilirlik olasılığının yüksek olması
gerekmektedir (Savant, 1997; Akt: Kaplan, 2008).
Eleştirel düşünme tümevarım düzeyi sontest puan ortalamalarında ve
tümevarım erişi davranışlarının kazanılmasında gruplar arasında .05 düzeyinde
anlamlı bir farka rastlanmıştır. Kontrol ve deney gruplarının tümevarım erişi
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik
yapılan Wilcoxontesti sonucunda kontrol grubunda anlamlı bir farklılığa
rastlanmazken, deney grubunda .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak İngilizce dersinin öğretiminde Farklılaştırılmış yabancı dil
öğretiminin üstün zekâ düzeyindeki öğrencilere tümevarım düzeyi davranışları
kazandırmada müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Tümevarım düzeyi geçmiş deneyimlere dayanan, karmaşık bir süreci
oluşturmaktadır. Bu noktada programda tümevarımsal düşünmeyi geliştirmek için,
okuduğunu anlama ve kelime çalışmaları kapsamında tanımlar verilmiş ve bu
320
tanımlarda hangi hastalığın anlatıldığı veya okuma parçaların hangi konuyu anlattığı
sorulmuştur. Buna ek olarak, verilen bir karikatürü veya resmi yorumlayan cümle
kurma
veya
kompozisyon
yazma
etkinlikleri
yapılmıştır.
Bunun
yanında
öğrencilerden özellikleri çalışılan sağlık problemlerine ilişkin genellemeler
oluşturmaları istenmiştir. Bir sağlık problemine ilişkin durum anlatılarak
öğrencilerden, bu hastalığı hangi rengin tedavi edebileceğini tahmin etmeleri ve bunu
parçadan
kanıtlarla
desteklemeleri
istenmiştir.
Deney
grubunun
sunulan
farklılaştırılmış öğretime dayalı olarak, içerikle ilgili yeterli deneyimler edindiği
düşünüldüğünde tümevarım düzeyinde farkın anlamlı çıkması normaldir. Özellikle
farklılaştırılmış öğretimde kullanılan farklı türdeki analojiler ve
neden-sonuç
ilişkilerinin sorgulatılmasının tümevarım davranışlarını geliştirmede etkili olduğu
düşünülmektedir (Harris, www.virtualsalt.com; Akt: Gülveren, 2007).
Tümdengelim, tümevarımın aksine, genellemelerden hareket ederek özele
gidişi sağlayan düşünce biçimidir. Doğru olan ya da doğru olduğu sanılan
önermelerden zorunlu olarak çıkan yeni önermeler üretidir. Öncüller doğruysa
sonuçta mantıksal bir zorunlulukla doğrudur. Tümdengelimin temelinde ‘’bütün
için doğru olan, parçalar için de doğrudur’’ ilkesi yatar. Örneğin, tüm insanlar
ölümlüdür, Sokrates’te bir insandır. O zaman Sokrates’te ölümlüdür gibi.
Eleştirel düşünme tümdengelim düzeyi sontest puan ortalamalarında ve
tümdengelim erişi davranışlarının kazanılmasında gruplar arasında .05 düzeyinde
anlamlı bir farka rastlanmıştır. Kontrol ve deney gruplarının tümdengelim erişi
düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları arasındaki farkın belirlenmesine yönelik
yapılan Wilcoxontesti sonucunda kontrol grubunda .05 düzeyinde, deney grubunda
ise .01 düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır.
Bu verilere dayanarak
İngilizce dersinin öğretiminde farklılaştırılmış yabancı dil öğretiminin üstün zekâ
düzeyindeki öğrencilere tümdengelim düzeyi davranışları kazandırmada müdahale
edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu söylenebilir.
Deney grubu öğrencilerinin tümdengelim davranışlarının gelişmesinde,
farklılaştırılmış öğretim programında öğrencilere bir sağlık problemi ismi
321
verilerek, onu müzik kullanarak anlatmaları istemiş, kelime ve okuma
çalışmalarında verilen ilişkilerden yola çıkılarak, ilişkili parçaları bulmaları
istenmiş, yine ilişkilerden yola çıkılarak ilişkisiz olan parçayı bulmaları istenmiş,
verilen parçanın ana fikrini bulmaları ve, parçada geçen neden sonuç ilişkilerini
bulmaları
istenmiştir.
Bunların
yanında,
öncelikle
öğrencilerde
anlama
basamağının geliştirilmesinin ve özellikle okuma becerilerinin geliştirilmesinin
tümdengelim düzeyi davranışlarını etkilemede etkin rol oynadığı düşünülmektedir.
İçeriğe entegre edilen tümdengelim düzeyindeki davranışlar, öğrencilerin bu
başarısını arttırmada etkili olmuştur. Kontrol grubunun da bu beceride farklılık
göstermesi, müdahale edilmeyen öğretimde kullanılan İngilizce dersi ilköğretim
5.sınıfın ders kitabının da kısmen bu davranışlara yer vermesinden olabilir.
Ennis’in eleştirel düşünme modelinin ilk boyutunu da, tümevarımsal ya da
tümdengelimsel düşünmeyi içermektedir. Burada özellikle yorumlama becerisi
geliştirilmeye çalışılmaktadır. Yorumlama becerisini geliştirmeyi amaçlayan bir
öğrenci etkinliği, öğrencileri atasözleri ya da büyük yazar ve filozofların sözleri
üzerinde çalıştırmak olabilir (VanTassel-Baska, 2009).
Eleştirel
düşünme
gözlem
düzeyi
ve
inandırıcılık
sontest
puan
ortalamalarında, yani gözlemlerin ve iddiaların inandırıcılığını, güvenirliğini
yargılama boyutlarında, her ne kadar deney grubu önteste göre sontestte puanlarını
arttırmış olsa da, bu fark istatiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Bunun sebebi
olarak, öğrencilerin bu tarz düşünme süreçlerine çokta alışık olmaları ve bu tarz
düşünme süreçlerini yerleştirmek için daha fazla zamana ihtiyaç duymaları
gösterilebilir. Ayrıca bu durum öğrenilen becerilerin genellemediğinin de bir
göstergesi olabilir. Bu becerilerin genellenebilmesi için, farklı ve doğal ortamlarda,
farklı etkinliklerin yaptırılması uygun olacaktır. Çalışmada, bu becerilerin
genellenebilmesi adına, öğretim ortamı sınıf dışına taşınmalıdır. Sınıfa hedef dili
konuşan müsafir konuşmacılar davet edilebilir, dilin doğal olarak konuşulduğu
ortamlara ziyarette bulunulabilir, hedef dilde interaktif online konuşmalar yapılabilir
veya yabancı dilde öğretim yapılan okullar ziyaret edilebilir. Fakat çalışma zamanın
322
ve imkanların kısıtlı olması, öğrenme ortamının sınıf dışına taşınması ve becerilerin
farklı ortamlarda kullanılmasını engellemiştir.
Eleştirel düşünme varsayım düzeyi sontest puan ortalamalarında .05
düzeyinde anlamlı bir farka rastlanmıştır. Varsayım düzeyinde öğrencilerden
ifadelerin varsayım olup olmadığını, veya da ifadelerdeki varsayımları tanımlama
becerilerini ortaya koymaları beklenir. Programda ise sadece bu becerilerin
kazandırılmasıyla sınırlı kalınmamış, öğrenciler üretime geçirtilerek, onlara da
varsayımlar oluşturultmuştur. Kendilerinin de varsayım oluşturmaları, öğrencilerin
varsayımları daha rahat tanımalarını sağlamış olabilir.
Toplam eleştirel düşünme erişi davranışlarının kazanılmasında ise gruplar
arasında .01 düzeyinde anlamlı bir farka rastlanmıştır. Kontrol ve deney
gruplarının toplam eleştirel düşünme erişi düzeyi öntest-sontest puan ortalamaları
arasındaki farkın belirlenmesine yönelik yapılan Wilcoxontesti sonucunda kontrol
grubunda herhangi bir fark bulunmazken, deney grubunda lehine .01 düzeyinde
anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Bunun sebebi olarak, deney grubunun aldığı
farklılaştırılmış İngilizce öğretimi gösterilebilir. Milli Eğitim yabancı dil
ilköğretim programlarında 8.sınıfa kadar eleştirel düşünme becerilerine yer
verilmemektedir. Bunun yanında yer verilse bile, hem üst düzey eleştirel düşünme
becerilerine çıkılmaması hem de bunun sistemli bir şekilde sunulmaması
öğrencilerin bu tarz fırsatlarda yararlanmasını engellemektedir.
Demir (2005), İlköğretim seviyesinde okutulan İngilizce ders kitaplarının
düşünme becerileri açısından incelenmesi adlı çalışmasında, yabancı dil öğrenimi
için son derece önemli olduğu düşünülen eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme,
karar verme, analiz yapma, sentez yapma, problem çözme, çıkarım yapma ve
sorgulama gibi birçok üst düzey alt becerilerin, ilk ve orta okul seviyesinde
okutulan İngilizce ders kitaplarında ne derece de yer aldığını incelemiştir. Çalışma
devlet okullarında çalışan 120 İngilizce öğretmeniyle yürütülmüştür. Toplanan
verilerin ışığında bu çalışma, ilköğretim okullarında okutulan İngilizce ders
kitaplarında üst düzey düşünme becerilerini geliştirme açısından önemli
değişiklikler yapılması gerektiğini göstermektedir.
323
Yabancı dil eğitimi bir çocuğa o dilde iletişimi öğretmenin yanında,
başkalarını anlama ve hoşgörülü davranmayı öğretme konusunda kullanışlıdır.
Yabancı dil ayrıca çocuğa kendi diline ilişkin de çok şey öğretir ve kendi ana dilinde
de iletişimini, dilbilgisini ve kullanımını geliştirir (Harrison& Guymon, 1975).
Üstelik, yabancı dil öğretimi çocuklara yeni fikirler üretmeyi, düşünmeyi ve problem
çözme becerilerini öğretmek içinde müthiş bir araçtır (Feldhusen& Kolloff, 1978:
Feldhusen& Wyman, 1980). Feldhusen (1979) üstün çocukların her zaman daha hızlı
öğretilmesi, daha üst bilişsel düzeyde ve daha iyi, daha zorlayıcı ve derin, bir şekilde
öğretilmesini belirtmiştir ve üstünlerin öğretmenlerinin öğrenciye en üst düzey
potansiyeline ulaşması için öğretmenlerin onlara yardım etmesi gerektiğini ve
oldukça etkileşimli bir şekilde onlara dili öğretmeleri gerektiğini
belirtmektedir
(Feldhusen& Kolloff, 1978; Akt: Black, 1984). İyi organize edilmiş bir yabancı dil
sınıfı bu ihtiyaçlara cevap vermelidir. Bu verilere dayanarak deney grubunda yapılan,
üst düzey düşünme becerilerini temele alan, farklılaştırılmış yabancı dil eğitiminin
deney gurubu öğrencilerinin toplam eleştirel düşünme düzeyini arttırdığı söylenebilir.
Bu durum literatür tarafından da desteklenmektedir (Weller, 1982; Black, 1984;
Workman, Gage ve Johnson, 1987; Burns, 1988; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993;
Schack, 1993; Steinhauer, 1998; Sheppard & Kanevsky, 1999; Baska, Zuo, Avery ve
Little, 2002; Grigorenko, Jarvin ve Sternberg, 2002; Reis, 2003; Feng, Baska, Quek,
Bai ve O’Neili, 2005; Şenkaya, 2005; Newman, 2005; French, 2006; Beşkardeş,
2007; Bracken, VanTassel-Baska, Brown,& Feng, 2007; Bantis, 2008; İşlekeller,
2008; Dreeszen, 2009; Karadağ, 2009; Yavuz, 2010; Deangelo, 2011; Baş, 2012;
Bezir, 2012; Gömleksiz, 2012).
Bağdat (2009) ‘’Eleştirel düşünmenin okuma becerileri üzerindeki etkisi:
Yapılandırıcı bir yaklaşım’’ adlı çalışmasında 9. sınıfında öğrenim görmekte olan
öğrencilerin eleştirel düşünme ve yapılandırıcı yaklaşım ölçütlerine göre okuma
becerilerini ölçülmüştür. Araştırmada, İngilizce öğretiminde, eleştirel düşünme ve
bilginin kişiselleştirilmesi gibi yöntemler kullanılarak kazandırılan okuma
becerileri ile yüzeysel okuma becerileri elde etmiş olan iki sınıf birbiriyle
karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonunda, eleştirel düşünme becerisi kazanan
324
sınıflarda metni faklı yönden ele alma, yorum yapma, önerilen fikri kabul etme ya
da reddetme gibi durumlar gözlemlenirken, diğer sınıflarda yazılan her bilginin
doğru olduğuna dair yanlış bir kanının hakim olduğu gözlenmiştir. Deney grubu
yazarla ilgili bilgileri merak ederken, kontrol grubu bunun bunu göz ardı ettiği,
kontrol grubu sorulan sorulara metinden direk cevaplar bulmaya çalışırken deney
grubunun önceden elde etmiş olduğu veriyi de kullanarak analiz, sentez ve
değerlendirme yapabildiği, deney grubunun üretkenlik ve yaratıcılık özelliklerinde
gözle görülebilen bir artış olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Farklılaştırmanın üstün okuyucuların eleştirel düşünme becerilerine etkisini
inceleyen Dreeszen (2009), farklılşatırılmış öğretimin öğrencilerin motivasyonunu
arttırdığını, derse aktif katılımlarını sağladığını, liderlik becerilerini geliştirdiğini,
beklenti düzeylerini, edebi tartışmaların kalitesini, özgüveni, düşünme esnekliğini ve
problem çözme becerilerini arttırdığını bulmuştur.
Aynı şekilde İşlekeller (2008), eleştirel düşünme becerilerini temel alan, üstün
zekâlı öğrencilere yönelik hazırlanan programının öğrencilerin başarı testi, eleştirel
düşünme becerileri ve Türkçe dersi tutumlarını arttırdığı gözlenmiştir.
Bu bağlamda üstün zekâlı öğrencilere üst düzey düşünme becerilerini
öğretmek için, özel hazırlanmış ve etkili materyaller temin edilmeli, sistematik bir
şekilde program oluşturulmalı, uygun, açık uçlu ve çoklu değerlendirme yöntemleri
kullanılmalı, aileler düşünme eğitimi konusunda bilgilendirilmeli ve sürece
katılmalıdır.
Hepsinden
önemlisi,
öğrencilere
düşünmeyi
öğretmek
için
öğretmenlerin yetenekli ve gönüllü olmaları gerekmekte olup, öğrencilerin bu
süreçleri kullanmalarına fırsat veren bir sınıf ortamı oluşturulmalıdır. Böylece, üstün
yetenekli öğrencilerin ihtiyaç duyduğu düşünme seviyesi için en uygun içerik,
yapılandırılmış bir programla sağlanabilir. Üstün zekâlı öğrencilere üst düzey
düşünme becerileri bu şekilde disiplinler içinde sunulmasının yanında zenginleştirme
dersi olarak da ayrıca da verilmelidir. Düşünmenin, problem çözmenin ve
araştırmanın öğretilmesi üstün yetenekli öğrencilerin eğitim programlarının temel
elemanı olmalıdır (VanTassel-Baska, 2009).
325
4.9. Dokuzuncu Denenceye İlişkin Bulgular
Denence 9: Üstün zekâlı ilköğretim 5.Sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde
farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun “Yaratıcı Düşünme” puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun “Yaratıcı Düşünme” puanları arasında
anlamlı bir fark vardır.
Bu denenceyi test etmek amacıyla Torrance Yaratıcı Düşünme Testi A ve B
formunun sözel ölçekleri kullanılmıştır. Bu testin A formu uygulamanın
başlangıcında, B formu ise uygulama sonrası verilmiştir. Torrance Yaratıcı Düşünme
Testinin sözel boyutunun akıcılık, esneklik, orjinallik puanları ve toplam sözel
yaratıcılık puanları analiz edilerek araştırmanın bu denencesiyle ilgili veriler elde
edilmiştir.
Araştırmanın akıcılık yetenekleriyle ilgili bulgular deney ve kontrol
grubunun akıcılık puanları arasında anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir.
Kontrol ve deney grubundaki öğrencilerinin Torrance Yaratıcı Düşünme Testi
Akıcılık düzeyi sontest puan ortalamaları arasında .01 düzeyinde anlamlı bir farka
rastlanmıştır. Aynı şekilde gruplarn Akıcılık düzeyi erişi puan ortalamaları
arasındaki fark .01 düzeyinde anlamlıdır. Farkın belirlenmesine yönelik uygulanan
non-parametrik Mann-Whitney U testi sonucunda,
deney grubu lehine .05
düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Bu verilere dayanarak grup ilerleme
puanları açısından bakıldığında deney grubunda uygulanan farklılaştırılmış öğretim
yönteminin öğrencilerin
akıcılık düzeyi davranışları kazanmasında kontrol
grubunda uygulanan müdahale edilmeyen öğretime göre daha etkili olduğu
söylenebilir. Bu bulgular deney ve kontrol grubu arasında, akıcılık bakımından
deney grubu lehine beklenen öngörüyü destekler niteliktedir.
Akıcılık; düşünme veya hatırlama yeteneğidir. Verilen bir kavram veya görevle
ilgili, birçok fikir veya bir çok düşünce üretmedir (VanTassel-Baska, 2009). Özden
326
(1999) akıcılığı, açık uçlu bir soruya sözlü ya da yazılı birçok fikir üretebilmek,
şeklinde tanımlamaktadır (Akt: Emir, 2001). Görüldüğü üzere akıcı düşünme
yeteneği, bir konu üzerine üretilen fikir sayısının arttırılmasını geliştirmeyi
amaçlamaktır. Bunun yapılabilmesi içinse, açık uçluluk esastır. Akıcılıkta önemli
olan fikirlerin sayısının çokluğudur ve akıcılığı yaratıcı düşünme becerilerinin ilk
basamağı olarak görmek yanlış olmaz. Örneğin bir bluz dikmek için, kullanılabilcek
dikiş türleri nelerdir, diye sorduğumuzda farklı ve çok sayıda fikir üretimini ortaya
çıkarmak için bir soru sormuş oluruz. Çalışmada ise bunu yabancı dile ve içeriğe
uyarladığımızda, örneğin grip olduğumuzda vücudumuzda meydana gelen değişimler
nelerdir, ...sağlık problemlerinin nedenleri neler olabilir,...sağlık problemine ilişkin
hangi tedaviler önerilebilir, sen hipertasiyon olsaydın bir günün nasıl geçerdi gibi
açık uçlu sorularla bu yetenek geliştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca beyin fırtınası ve
yaratıcı sorun çözme tekniklerinin kullanılmasının da bu yeteneğin gelişiminde etkili
olduğu düşünülmektedir.
Araştırmada önceleri sorulan sorulara az sayıda fikir belirtilirken, daha sonra
fikir sayısı oldukça artmış ve yanlış cevap verme korkusu ortadan kalkmıştır. Fikir
sayısının desteklendiğinin hissedilmesi, öğrencileri daha çok düşünmeye ve derse
daha aktif katılmaya teşvik etmiştir. Araştırmanın sonuçları daha önce yapılan
aratırma sonuçları ile çelişmemektedir (Workman, Gage ve Johnson, 1987; Burns,
1988; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009; Greenlee,
2002; Newman, 2005; Özbek, 2008; Aktaş, 2009; Karataş ve Özcan, 2010).
Esneklik, soruna farklı açılardan yaklaşma, farklı kategorilerde düşünce
üretme veya sorunu farklı bakış açılarıyla görebilme yeteneğidir (Davis, 2006:240243). Özgünlükte olduğu gibi; esnek fikir üretebilmek için de , zihni eğitmek ve üst
bilişsel olarak bu kapasiteyi kullanmanın farkına varmak gerekmektedir (VanTasselBaska, 2009). Örneğin dil dersleri için içinde hiç fiil kullanılmayan bir hikaye veya
deneme yazılmasının istenmesi esnek düşünmeyi gerektirmektedir. Bu araştırmanın
sonucu da deney grubu öğrencilerinin esneklik puanının yüksek olması öğrencilerin
düşünme esnekliğinin arttığını ortaya koymaktadır. Bu sonuç daha önce yapılmış
araştırmalarla tutarlılık göstermektedir (Workman, Gage ve Johnson, 1987; Burns,
327
1988; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009; Greenlee,
2002; Newman, 2005; Özbek, 2008; Aktaş, 2009; Karataş ve Özcan, 2010).
Deney grubunun puanı artsada, bu artışın anlamlı bulunamaması ise
ilköğretim düzeyinde yabancı dil bilgisi sınırlı olan öğrencilerin, ucu açık çalışmalara
maruz bırakılmalarına rağmen, üst düzey dil becerilerinden dolayı yaşadıkları sıkıntı
olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu tarz bir becerinin geliştirilmesi için öğrencilerin
dili kullanma yeteneğinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu da hem öğrencilerin dili
doğal ortamlarda kullanımını gerektirmekte hem de uzun bir süreci kapsayacak bir
çalışmayı gerektirmektedir. Bu sebeple ilköğretim İngilizce derslerinde özellikle
yazma becerileri dersinin ayrılması ve bu derslerde akıcılık, esneklik, orjinallik ve
zenginleştirme becerilerini geliştirmeyi amaçlayan, dilin doğal kullanımı etrafında
organize dilmiş ders programları oluşturulabilir.
Nitekim ilköğretim İngilizce dersi programlarının tamamen dil yapısı
öğretmeye odaklı olması ve bu sebeple çok fazla üniteyi kapsaması bu tür
yeteneklerin ve bununla birlikte gelen dili kullanma becerisinin gelişimini
engellemektedir. Allen (1992), üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için bir yabancı
dil öğretim programı hazırlamanın zorlayıcı bir iş olduğunu, hangi yönetimsel önlem
alınırsa alınsın, önemli olanın müfredatı sadece niceliksel olarak değil aynı zamanda
niteliksel olarak ta farklılaştırmak olduğunu vurgulayarak, bunun da üstün zekâlıların
özellikleriyle ilişkili olmalı ve onların ihtiyaçlarına cevap vermesi gerektiği üzerinde
durmuştur. Çalışmasında bu özellikleri ele alırken dilsel açıdan üstünlüğü vurgulamış
ve bu özellikleri dile ilişkin özellikleri, kavramsallaştırma özellikleri, sosyalleşme
özellikleri ve üreticilik özellikleri olarak sınıflandırmıştır.
Bu öğrencilerin, dili yaratıcı bir şekilde kullandıklarını, bu sebeple, yaratıcı
yazma için kendilerini özgürce ifade edecekleri fırsatlara ihtiyaç duyduklarını
belirtmiştir. Başlangıç düzeyindeki yabancı dil öğrencilerinin bile, hedef dilde
yaratıcı bir biçimde yazmak için cesaretlendirilmesi gerekmektedir. Araştırma
becerilerinin güçlendirilmesi ihtiyacından dolayı onlara bağımsız çalışma projelerinin
328
verilmesinin, onların sınıfta işlenen konuları daha ileri düzeyde öğrenmesine ve o
dilin kültürüyle etkileşimde bulunmalarına yardımcı olacağının altını çizmektedir.
Orijinallik düzeyi ele alındığında ise, grupların sontest puan ortalamalarında
.01 düzeyinde anlamlı bir farklılğa rastlanırken, orjinallik düzeyinde, erişi puanları
açısından da .05 düzeyinde anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Deney grubunun
orjinallik düzeyi ortalaması önteste göre sontestte artmıştır. Bu sonuç daha önce
yapılmış araştırmalarla tutarlılık göstermektedir (Workman, Gage ve Johnson, 1987;
Burns, 1988; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009;
Greenlee, 2002; Newman, 2005; Özbek, 2008; Aktaş,2009; Karataş ve Özcan, 2010).
Orjinallik, diğer bir deyişle özgünlük, orjinal fikirler üretme, eylemde ve
düşüncede diğer insanlardan farklı olma, düşünmede esnek veya alışılmışın dışında
olmadır (Davis, 2006:240-243). Akıcı düşünce çalışmalarında öğrenciler aynı
zamanda esnek ve özgün düşünme konusunda da geliştirilmelidir. Özgünlük seçici
birleştirmenin gerçekleştiğini gösterir. Davidson ve Sternberg (1984) bu durumu;
şimdiye kadar ki bilinen fikirlerle bağlantısız durumdaki, yeni orjinal fikirleri bir
arada sentezleme veya ilişkilendirme olarak tanımlamıştır (Akt:VanTassel Baska,
2009).
Görüldüğü üzere orjinal düşünme yeteneği, akıcılık ve esneklik gibi diğer
yaratıcı düşünme yeteneklerine göre daha üst düzey bir bilişsel yeteneği
gerektirmektedir. Bu sebeple böyle bir yeteneğin geliştirilmesinin uzun bir zaman
alması düşünülmektedir. Özellikle yabancı dil gibi kendine has bilişsel yetenekler
içeren derslerde, orjinal düşünme yeteneğini geliştirmek daha da güçleşebilir.
Nitekim yabancı dil dersinde öğrencinin o dili kullanması için, o dilde düşünmesi
gerekmektedir. Böyle bir süreçte de çok boyutlu bir işleme ihtiyaç duyulmaktadır.
Birincisi öğrencinin orjinal bir fikir üretmesi, ikincisi bu üretimi yabancı dilde
düşünerek şekillendirmesi, üçüncüsü ise ürettiği bu düşünceyi yabancı dilde sunması
gibi. Tüm bunlar farklılaştırılmış bir öğretimin geliştirebileceği beceriler olsa da,
uzun zaman gerektiren bir çalışmayla mümkün olabilecektir.
329
Araştırmanın toplam yaratıcılık yetenekleriyle ilişkili bulgular, deney ve
kontrol grubunun toplam yaratıcılık puanları arasında anlamı bir farkın olduğunu
göstermektedir. Farkın belirlenmesine yönelik uygulanan non-parametrik MannWhitney U testi sonucunda,
deney grubunun toplam yaratıcılık puanı, kontrol
grubundan .05 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu bulgular deney ve kontrol grubu
arasında toplam yaratıcılık bakımından beklenen öngörüyü destekler niteliktedir. Bu
verilere dayanarak grup ilerleme puanları açısından bakıldığında deney grubunda
uygulanan farklılaştırılmış öğretimin deney grubu öğrencilerinin yaratıcı düşünme
düzeylerini anlamlı şekilde arttırdığı söylenebilir. Nitekim alanyazında ki
araştırmalar da bulguları destekler niteliktedir (Workman, Gage ve Johnson, 1987;
Burns, 1988; Delcourt, 1993, 1994; Hebert, 1993: Akt: VanTassel-Baska, 2009;
Greenlee, 2002; Newman, 2005; Özbek, 2008; Aktaş, 2009; Karataş ve Özcan
,2010).
Bu araştırmada üstün zekâlılara yabancı dil öğretiminde eleştirel düşünme ve
yaratıcı düşünmeyi temel alan öğrenme etkinliklerinin işe koşulduğu uygulama
toplam 28 saat sürmüştür. Araştırmada öğrencilerin yaratıcı düşünmelerini
geliştirmek için beyin fırtınası, resim gösterme, zengin malzemelerin kullanılması ve
analojilere ağırlık verilmiştir. Bunun yanında öğrencilere dile ilişkin metaforlar
sunulmuş ve onlardan da metafor oluşturmaları beklenmiştir. Analojik veya
metaforik düşünme, fikirleri bir bağlamdan alıp, başka bir bağlamda kullanma
yeteneğidir. Ya da bir probleme uygun bir çözümü almayı içerir. Ya da bir durumla
başka bir durum arasında benzerlikleri, bağlantıları, görmeyi içerir. Analojik
düşünme bilim ve icatlarda yeni fikirler bulmak için yaygın olarak kullanılan etkili
bir tekniktir (Davis, 2006:240-243). Yaratıcı sorun çözme ve işbirlikli öğrenme ise
yaratıcı düşünmeyi geliştirmek adına kullanılan başka yöntemlerdir. Bu tarz
yöntemlerin kullanılması öğrencilere çekici gelmiş ve öğrenciler bu yöntemlerin
normal eğitim süreçlerinde kullanılmadığını dile getirmişlerdir. Özellikle dil
eğitiminde doğrudan kurallar ve formal öğretim üzerinden giden bir sistem
bulunmaktadır fakat öğrencilere bilgiyi bulmaları veya en etkili şekilde kullanmaları
adına herhangi bir yöntem veya teknik öğretilmemektedir. Özellikle üstün zekâlı
öğrencilerde üst düzey bilişsel süreçlere yer verilmesi, onların derse aktif
330
katılımlarını sağlamak ve otonom birer öğrenen haline gelmelerini sağlamak
açısından çok önemlidir.
Boylamsal gelişen iki çalışma, yaratıcı düşünme eğitiminin verildiği üstün
zekâlı öğrencileri, yetişkinlikteki üretkenlikleri açısından değerlendirmiştir. Delcourt
(1993); Rezulli’nin üstünlüğün tanımlanmasındaki 3 halka metodu ile tespit edilip,
yaratıcı düşünme eğitimini tamamladıktan 3 yıl sonra Tip III zenginleştirme
aktivitelerine katılmış 18 lise öğrencisi ile çalışmıştır. Öğrencilerin hepsinin
çalışmakla görevlendirildikleri projelerin içeriğinden ve zorluk derecesinden
memnun kaldıkları görülmüştür. Moon ve Feldhusen (1993); yaratıcılığın
geliştirilmesi için Purdue-3 aşamalı zenginleştirme modelini kullanarak en az 3 sene
zenginleştirme programına katılan 23 öğrenci ile çalışmışlardır. Tüm öğrencilerin
yüksek öğrenime başlamayı planladığını, %78’inin ise üniversiteden mezun olmayı
hedeflediklerini saptadıklarını belirtmişlerdir. Çalışma aynı zamanda kızlar için bu
oranların evlilik ve çocuk sahibi olma isteği nedeniyle geriye düştüğünü not etmiştir
(VanTassel-Baska, 2009).
Daha önceki çalışmalardan da anlaşılacağı üzere özellikle üstün grup bu tür
üst düzey düşünme eğitimlerinden oldukça yararlanmaktadırlar. Özellikle de
yaratıcılığı ortaya koyabilme noktasında ve uzmanlığı normallere göre zihinsel
potansiyellerinden dolayı erken edinebilme noktasında, şanslı olan bu gruba bu tarz
eğitimlerin verilmesi toplum içinde yararlı olacaktır. Sadece eğitim olarak bunların
verilmesi yeterli olmamakla birlikte bu düşünce süreçlerinin kullanılmasını
gerektiren ve destekleyen ortamların oluşturulması da eğitim ve kültürel sistemimiz
açısından önem arz etmektedir. Temizkan (2011), okul öğrenmeleri genellikle planlı
ve belli bir sıra içinde gerçekleştiğinden ve öğrencilere genellikle belli problemler
karşısında nasıl davranmaları gerektiği öğretildiğinden, öğrencilerin yaratıcılık
becerileri gelişemediğini, öğrencinin yaratıcılık becerisinin gelişebilmesi için, okulda
problem çözme becerisi geliştirilmesi, öğrencilerin düşüncelerini serbestçe
açıklamalarına izin verilmesi ve beyin fırtınası tekniği kullanılarak, öğrencilere
başkaları tarafından eleştirilmeden düşüncelerini söyleme imkanı tanınması gerektiği
belirtilmektedir (Akbulut, 2004: 221, Akt: Temizkan, 2011). Yaratıcı olabilmek için
331
herşeyden önce bireyin kendine güven duyması, bağımsızca düşünebilmesi, çoğu
zaman alışılmış kalıpların ve kuralların dışına çıkabilmesi ve kendisine yeteneklerini
sonuna kadar kullanabileceği ortam ve özgürlüğün sağlanmış olması gerekmektedir
(Yaşar ve Aral, 2011: 138 Akt: Temizkan, 2011).
Nitekim ‘’söz büyüğün, sus küçüğün’’ tarzı yaklaşımlar ve otoriter aile
yapıları kültürümüzde, yaratıcı düşünmeyi engelleyici faktörler olarak karşımıza
çıkabilmektedir. Aynı durum eğitim ortamlarımız için de söz konusudur. Kalabalık
sınıflarda, öğrencilere çok az söz hakkı tanınması veya da öğretmenlerin
sergileyebildikleri otorier tutum ve davranışlar öğrencileri sindirebilmekte ve
yaratıcılıklarını engelleyebilmektedir. Bu noktadan hareketle, yapılandırmacı
yaklaşıma göre uygulanması istenen okul programlarındaki, ünite sayılarının
azaltılması, sınıf sayılarının olabildiğince azaltılması ve öğretmenlerin kendi yaratıcı
düşünmelerinin geliştirilmesi dahil olmak üzere, yaratıcı düşünme eğitimine tabi
tutulması önerilebilir.
332
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu bölümde araştırmanın bulgularına ve yorumlarına dayalı olarak elde edilen
sonuçlar ışığında, alana katkı getirebileceği düşünülen önerilere yer verilecektir.
Bu araştırmanın problemi “Farklılaştırılmış Yabancı Dil Öğretimi uygulanan
grubun erişi, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme puanları ile müdahale edilmeden
öğretim yapılan grubun erişi, eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme puanları arasında
fark var mıdır?” şeklinde ifade bulmaktadır.
Bu probleme cevap aranırken denencelere ilişkin veriler Başarı Testi, Cornell
Eleştirel Düşünme X Ölçeği ve Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Sözel Formunun
öntest-sontest uygulamasıyla elde edilmiştir. Aşağıda denencelerle ilgili ulaşılan
bulguların sonuçları özetlenmiştir.
1. İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun hatırlama
düzeyi erişi puanları ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun
hatırlama düzeyi erişi puanları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Kontrol
grubunun hatırlama düzeyi artışı anlamlı bulunmazken, deney grubunun
hatırlama düzeyi anlamlı olarak artmıştır.
2. İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun
anlama düzeyi erişi puanları ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı
grubun anlama düzeyi erişi puanları arasında anlamlı bir fark bulunmuştur.
Kontrol grubunun anlama düzeyi, deney grubu gibi anlamlı olarak
artmıştır.
3. İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun
uygulama düzeyi erişi puanları ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı
grubun uygulama düzeyi erişi puanları arasında anlamlı bir fark vardır.
333
Kontrol grubunun uygulama düzeyi artışı anlamlı bulunmazken, deney
grubunun uygulama düzeyi anlamlı olarak artmıştır.
4. İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite programı uygulanan grubun
çözümleme düzeyi erişi puanları ile farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı
grubun çözümleme düzeyi erişi puanları arasında anlamlı bir fark vardır.
Kontrol grubunun çözümleme düzeyi artışı anlamlı bulunmazken, deney
grubunun çözümleme düzeyi anlamlı olarak artmıştır.
5. İlköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite
programı uygulanan grubun değerlendirme düzeyi erişi puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun değerlendirme düzeyi erişi
puanları arasında anlamlı bir fark vardır. Kontrol grubunun değerlendirme
düzeyi, deney grubu gibi anlamlı olarak artmıştır.
6. İlköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite
programı uygulanan grubun yaratma düzeyi erişi puanları ile farklılaştırılmış
öğretimin yapılmadığı grubun yaratma düzeyi erişi puanları arasında anlamlı
bir fark vardır. Kontrol grubunun yaratma düzeyi artışı anlamlı bulunmazken,
deney grubunun yaratma düzeyi anlamlı olarak artmıştır.
7. İlköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite
programı uygulanan grubun toplam erişi puanları ile farklılaştırılmış
öğretimin yapılmadığı grubun toplam erişi puanları arasında anlamlı bir
fark vardır. Kontrol grubunun toplam erişi düzeyi, deney grubu gibi
anlamlı olarak artmıştır.
8. İlköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite
programı uygulanan grubun eleştirel düşünme puanları ile farklılaştırılmış
öğretimin yapılmadığı grubun eleştirel düşünme puanları arasında anlamlı
bir fark vardır. Kontrol grubunun toplam eleştirel düşünme düzeyi, deney
grubu gibi anlamlı olarak artmıştır.
334
9. İlköğretim 5.sınıf öğrencilerinin İngilizce dersinde farklılaştırılmış ünite
programı uygulanan grubun yaratıcı düşünme yeteneği puanları ile
farklılaştırılmış öğretimin yapılmadığı grubun yaratıcı düşünme yeteneği
puanları arasında anlamlı bir fark vardır. Kontrol grubunun yaratıcı düşünme
düzeyi artışı anlamlı bulunmazken, deney grubunun yaratıcı düşünme düzeyi
anlamlı olarak artmıştır.
Bu sonuçlara göre şu önerilerde bulunulabilir:
A. Öğretime İlişkin Öneriler:
1. Araştırmada yabancı dil becerilerinden okuma ve yazma becerilerinin
farklılaştırılması üzerinde durulmuştur. Diğer beceriler olan dinleme ve
konuşma becerileri de ayrı ayrı ele alınarak, farklılaştırılmalı ve bu
farklılaştırmanın üstün zekâlı öğrencilerin erişisi, eleştirel ve yaratıcı
düşünmeleri üzerine etkisi incelenmelidir.
2. Farklılaştırma
yapıldığında,
öğrenilecek
becerilerin
genellenebilmesi
açısından öğretim ortamlarının sınıf dışına taşınmasına, becerilerin doğal
ortamlarda kullanılmasına imkan sağlanması gerekmektedir. Bu sebeple
eğitime ayrılan zaman ve maddi kaynaklar arttırılmalıdır.
3. Araştırmada farklılaştırılmış öğretim, üstün zekâlıların eğitimi alanında
uzman bir İngilizce öğretmeni tarafından verilmiştir. Aynı farklılaştırılmış
öğretimin normal bir İngilizce öğretmeni tarafından verilmesi durumunda
sonuçların neler olabileceği araştırılarak, bu çalışmanın sonuçlarıyla
karşılaştırılmalıdır.
4. Geliştirilen öğretim programı özel olarak üstün zekâlılar eğitimine tabi tutulan
ve üst düzey düşünme becerileri zenginleştirme derslerine tabi tutulan
öğrenciler üzerinde yürütülmüştür. Bu çalışma başka ortamlardaki üstün
zekâlı öğrenciler üzerinde de yürütülerek, sonuçları araştırılmalıdır.
335
5. Geliştirilen öğretim programı sadece 5.sınıflar için geliştirilmiştir. Bu tür
programlar
tüm
sınıf
düzeyleri
için
geliştirilmeli
ve
etkililikleri
değerlendirilmelidir.
6. Geliştirilen öğretim programı sadece İngilizce dersi için geliştirilmiştir. Bu
tarz programlar diğer tüm dersler için de geliştirilmeli ve etkililikleri
değerlendirilmelidir.
7. Araştırmada elde edilen bulgular, uygulayıcıların farklılaştırılmış öğretim
tasarımını daha çok kullanmalarına işaret etmektedir. Bu sebeple genel ve
özel eğitimde çalışan tüm öğretmenlerin ve öğretmen adayalarının
farklılaştırılmış eğitime ilişkin, hizmetiçi eğitim seminerlerine tabi tutulması
gerekmektedir.
8. Üstün zekâlı öğrencilerin ihtiyaçları, uygun eğitim alabilmeleri adına devlet
tarafından tesbit edilip, bu tür programlara katılmalarını sağlayacak
yönetimsel önlemler alınmalıdır.
9. Genel eğitimde ve üstünlerin eğitiminde bu tarz programların kullanılması ve
üst düzey düşünme becerilerinin harekete geçirilebilmesi için öncelikle sınav
sisteminin değiştirilmesi gerekmektedir. Bunun yanında ders konularının
azaltılarak, üst düzey düşünme becerilerinin programlara entegre edilmesi
gerekmektedir.
10. Üst düzey düşünme becerilerini öğretebilmeleri adına, öğretmen adaylarının
ve halihazırda eğitim veren öğretmenlerin eleştirel ve yaratıcı düşünme
becerileri ölçülmeli, bu becerilerini geliştirmelerine yönelik deneysel
programlar hazırlanmalı ve sonuçlar test edilmelidir.
11. Kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler ve siyasi partiler
çalışanlarını ve üyelerini seçerken, üst düzey düşünme becerilerini ölçen bu
tür testleri kullanmalıdır.
12. Kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör eleştirel düşünme ve yaratıcı
düşünmeyi kullanan yarışmalar düzenlemelidir.
336
13. Araştırma İstanbul ili sınırları içerisinde yapılmıştır. Bu tarz bir çalışma
Türkiye’nin başka bölgelerinde, farklı gruplarla ve daha büyük örneklemler
üzerinde yapılmalıdır.
B. Yapılacak Yeni Araştırmalara İlişkin Öneriler:
1. Genelde yabancı dilin sadece konuşma ve tekrarla edinildiğine ilişkin
yanlış bir inanç vardır. Bu bağlamda aslında yabancı dil de dahil
öğrenmelerin kalıcılığının üst düzey düşünme becerileriyle sağlandığını
gösteren benzer çalışmalar yapılmalıdır.
2. Dilde üstünlüğün ayrıca araştırılması ve tanılama için dil yeteneğinin alt
boyutları araştırılarak, dilsel yeteneği tanılama testleri oluşturulmalıdır.
3. Aynı program dilsel açıdan üstün olarak tanılanmış öğrenciler üzerinde de
uygulanarak etkililiği sınanmalıdır.
4. Araştırmacı çalışmasıyla ilgili literatür taramasında deneysel araştırma
yetersizliğinden dolayı zorlanmıştır. Bu da ilgili alanyazındaki bir ihtiyacı
ortaya koymaktadır. Mevcut araştırmadaki gibi farklılaştırılmış ünitelerin
öğrencilerin akademik başarıları, eleştirel düşünmeleri, genel yaratıcı
düşünme düzeyleri ve alana ilişkin yaratıcılık düzeylerini inceleyen
araştırmaların sayısı arttırılmalıdır. Bu tarz farklılaştırılmış öğretimlerin
hem kısa vadede hem de uzun vadede etkilerinin neler olabileceği
araştırılmalıdır.
5. Eleştirel ve yaratıcı düşünme becerileri çağımızın ve rekabet dünyasının
gerektirdiği en önemli becerilerdir. Bu nedenle eğitm programlarının bu
becerileri teşvik edici bir şekilde düzenlenmesi ve bireyleri yaratıcı
üretkenliğe kanalize etmesi gerekmektedir.
337
6. Bu tarz üst düzey düşünme becerilerinin değerlendirilmesi için, tek
cevaplı test maddeleri yerine, araştırmalarda da vurgulandığı üzere
öğrencilerin kendilerini daha rahat ifade ettikleri ve üzerinde daha çok
düşündükleri açık uçlu testlerin kullanımlarının yaygınlaştırılmasına
ihtiyaç vardır.
7. Bu tarz becerilerin geliştirilmesi için öğretmenlerin de bu tarz becerileri
geliştirmesine ihtiyaç olmakla birlikte, eğitim ortamlarındaki geleneksel,
kuralcı ve katı öğretmen tutumlarının değiştirilmesine ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, üstün zekâlı öğrencilerin birtakım farklı özellikleri ve bu
özelliklerden kaynaklanan bir takım farklı ihtiyaçları vardır. Bu durumu göz ardı
etmek, eğitim ortamlarında hem bu bireylere hem de onlardan toplum olarak
yararlanmak isteyen bizlere zaman kaybettireceği gibi, zarar da verebilir. Bu sebeple
bu ihtiyaçlara uygun, öğretimin farklılaştırıldığı, içine üst düzey düşünme
becerilerinin entegre edildiği, çok farklı, çeşitli materyal, etkinlik, yöntem ve tekniğin
kullanıldığı, onların ilgi alanlarını dikkate alan, kişilik özelliklerini göz önünde
bulunduran etkili programlara ihtiyaç vardır. Fakat bu ihtiyaç alanyazında da çok
vurgulanmasına rağmen, bu konu ile ilgili olarak yapılmış yeterince çalışma
bulunmamaktadır. Özellikle hem hızlandırma hem de zenginleştirmenin birlikte
yürütüldüğü derin öğrenme tasarımları yok denecek kadar azdır. Bu açıdan
hazırlanan bu programın alana rehberlik edeceği düşüncesiyle, çalışmanın önemli
olduğuna inanılmaktadır.
338
KAYNAKÇA
ATAMAN, A.,1984
‘’Anne Babalar ve Öğretmenler Üstün Zekâlı Çocuğa Nasıl
Yardımcı Olabilir?’’ A.Ü. Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim
Bölümü.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler.
Erişim
Tarihi: 15.12.2012
ACAT, B.,2000
Dilin İşlevselliği Yaklaşımına Göre Hazırlanmış Türkçe
Öğretimi
Programının
Temel
Dil
Becerilerinin
Kazanılmasına Etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
ADAIR, J.,2006
Maslow Hierarchy of Needs Leadership and Motivation
The Fifty-Fifty Rule and the Eight Key Principles of
Motivation
of
Others.
Kagan
Page,
London
and
Philedelphia.
ALTINTAŞ, E.,2009
Purdue Modeline Dayalı Matematik Etkinliği ile
Öğretimin Üstün Yetenekli Öğrencilerin Başarılarına ve
Eleştirel
Düşünme
Becerilerine
Etkisi.
Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilim Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi.
İstanbul.
ALLEN, L., Q.,1992
“Foreign Language Curriculum for the Gifted”. Gifted
Child
Today,
Nov.1.15:
12.
DOI:
10.1177/107621759201500603.
339
ANDERSON, Et. Al.,
A Taxonomy for Learning Teaching and Assesing.
2003
Addison Wesley Longman Inc.
ANDERSON, L.W.
Bloom’un Hedefleri ile İlgili Sınıflandırmasının
KRATHWOHL D.R.,
Güncelleştirilmiş Biçimi. Çev: Durmuş Ali Özçelik.
2010
Pegem
Akademi. Ankara.
ANTHONY, E. M.,1963 “Approach, Method and Technique”. English Language
Teaching, 17:63–67.
AKARSU, F.,2001
Üstün Yetenekli Çocuklar ve Sorunları. Ankara:
Eduser Yayınları.
AKARSU, F.,2004
“Üstün Yetenek Kavramı”. Yer aldığı eser R. Şirin, A.
Kulaksızoğlu ve A. E. Bilgili (Ed.), “Üstün Yetenekli
Çocuklar” . Seçilmiş Makaleler Kitabı, (ss.127- 154).
İstanbul: Çocuk Vakfı Yayınları: 63, I. Türkiye Üstün
Yetenekli Çocuklar Kongresi Yayın Dizisi:1.
AKARSU, F.,2004
‘’Enderun: Üstün Yeteneklile için Saray Okulu‘’. I.
Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi Bildiriler
Kitabı. Ss.97-101. Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
AKKUTAY, Ü. 2004
Osmanlı Sisteminde Enderun Mektebi. I. Türkiye
Üstün
Yetenekli Çocuklar Kongresi Bildiriler Kitabı.
Ss.85-96. Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
AKSAN,D.,1999
Anlambilim-Anlambilim
Konuları
ve
Türkçenin
Anlambilimi. Ankara: Engin Yayınevi.
340
AKTAŞ, M.,2009
Yabancı Dil Öğretiminde Yaratıcı Yazmanın Başarıya
ve Yazılı Anlatıma Etkisi. Doktora Tezi. Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara.
ARAL, H.,2005
Devlet ve Özel Ortaöğretim Okullarında Öğretim
Gören
Öğrencilerin Eleştirel Düşünme Becerileri.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilimdalı,
Elazığ.
ASLAN, E.,2001
“Torrance Yaratıcı Düşünce Testinin Türkçe Versiyonu”.
M.Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri
Dergisi. Yıl: 2001, Sayı 14, Sayfa : 19-40
ASHWORTH, M.,2004
Teaching the World’s Children: ESL for ages Three
to Seven. (2nd Ed.). Toronto. ON, CAN: Pippin
Publishing.
ATKINSON, R. L.
Psikolojiye Giriş I. Sosyal Yayınlar. İstanbul.
Et Al. 1995
AVCI S.
YÜKSEL A.,2009
SOYER M.
“The Cognitive and Affective Changes Caused by the
Differentiated Classroom Environmet Designed for
the Subject of Poetry”. Kuram ve Uygulamada Eğitim
Bilimleri Educational Sciences: Theory & Practice, 9
(3). Summer 2009, 1069-1084
341
AYERS, D.J.,2008
The Effect of the Teacher Attitudes on Differentiated
Instruction in two Rural Elemantary Schools in
Monroe County, Georgia. Yayınlanmamış Doktora
Tezi. Capella University.
AYSAL, N.,2005
“Anadolu’da Aydınlanma Hareketinin Doğuşu: Köy
Enstitüleri”. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi
Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,
S 35-36, Mayıs-
Kasım 2005, s. 267-282
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/ 45/788/10118.pdf.
Erişim Tarihi: 15.12.2012
BAIN S.K Et Al., 2010
“Foreign Language Learning Aptitudes, Attitudes,
Attributions,
and
Achievement
of
Postsecondary
Students Identified as Gifted”. Journal of Advanced
Academics, Volume 22.Number1.130-156
BAILIN S., CASE R.,1999 “Conceptualizing Critical Thinking”. Journal Of
Curriculum Studies, 31/3.
BALTA, A.N.Y,2006
İlköğretim Okullarında Uygulanan Sınavlarda
Tam
Öğrenmenin
Kullanılmasının
(Bloom
Önemi.
Taksonomisinin)
Yayınlanmamış
Yüksek
Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bililer
Enstitüsü. İstanbul.
BANTIS, A.M.,2008
Using Task-based Writing Instruction to Provide
Differentiated Instruction for English Language
342
Learners.
Yayınlanmamış
Yüksek
Lisans
Tezi.
University of Southern California. (UMI No:1454078).
BAŞ, G.,2012
’’The Effect Of Teaching Learning Strategies İn An
English Lesson On Students' Achievement, Attitudes,
And
Metacognitive
Awareness’’.
E-Kuramsal
Eğitimbilim Dergisi. 2012,5(1):49-71.
BATDI, V.SEMERCİ,Ç.
“Derslerde İstasyon Tekniği Uygulamasının
2012
Yansıtıcı Sorgulaması”. Bartın Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt 1,Sayı 1, s.190-203. Bartın.
BELER, Y.2010
Farklılaştırılmış
Öğretim Ortamının Sınıf
Yönetimine Ve Öğrencilerin Akademik Başarısına
Etkisi.
Yayınlanmamış
Yüksek
Lisans
Tezi.
MaltepeÜniversitesi Soyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul.
BERGER, SANDRA L.
”Developing Programs for Students of High Ability”.
1991
ERIC
Digest
#E502.
http://www.ericdigests.org/
ED334806.
1991-08-00
1992-4/gifted.htm
14.04.2008
BERGER, SANDRA L.
“Differentiating Curriculum for Gifted Students.ERIC
1991
Digest #E510. ED342175 .1991-00-00
http://www.ericdigests.org/
1992-4/gifted.htm
24.04.2008
BEŞKARDEŞ, S.,2007
Üstün Zekâlı Ve Özel Yetenekli Öğrencilerin
Yabancı
Dil
(İngilizce)
Öğretiminde
Metafor
Sisteminin Uygulanması. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Afyon Kocatepe Üniversitesi. Sosyal
Bilimler Enstitüsü. İlköğretim Anabilim Dalı.
343
BEZİR, Ç.,2012
Second Life Ortamında Tasarlanan Yabancı Dil
Eğitimi: Öğretmen-Öğrenci ve Ortam Etkileşimi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Dokuz Eylül
Üniversitesi. Bilgisayar ve Eğitim Teknolojileri Eğitimi
Anabilim Dalı.
BLACK, J.,1984
Purdue’s
New
Program
for
Foreign
Language
Devlopment. Gifted Child Today, Volume: 7 Ss. 4043
BOERGER, M. V.,2005
Differentiated Instruction In The Middle School
Math Classroom: A Case Study. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Pacific Lutheran University. USA.
BRENNAN, S.A.,2008
Differentiated
Instruction
Development
in
the
and
Literacy
Preschool
Skill
Classroom.
Yayınlanmamış Doktora Tezi. Iowa State University.
Iowa. (UMI No: 3342239).
BRINTON, D., M.
Content-Based Second Language Instruction. New
SNOW, M.
York, Newbury House Publishers.
WESCHE, 1989
BULUT, İ.,2003
Çocuklara Yabancı Dil Olarak İngilizce Öğretimi ve
Çoklu zeka. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
İstanbul
Üniversitesi
Sosyal
Bilimler
Enstitüsü.
İstanbul.
BUNDOC, K.S.2007
Differentiated Instruction in the Elemantary School
Reading Classroom. Yüksek Lisans Tezi. University
of Houston. (UMI No:326282).
344
BYRAM, M.,2004
“Routledge Encyclopedia of Language Teaching and
Learning”. New York-London, Routledge Group.
CALLAHAN, C. M., &
Defensible evaluation of programs for the
CALDWELL, M. S.,1986
gifted and
talented. In C. J. Maker (Ed.), Critical
Issues in Gifted Education: Defensible Programs for the
Gifted (pp. 277-296). Rockville, MD: Aspen Systems.
CAN, S.,2006
İngilizce
Öğretiminde
Konu
ve
İş
Odaklı
Yaklaşımların Uygulanmasına İlişkin Bir Alan
Çalışması.
Yayınlanmamış
Yüksek
Lisans
Tezi.
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
İstanbul
CAN, T.,2006
Oluşturmacılık ve Yabancı Dil Dersleri, Eğitimde
Çağdaş Yönelimler-3: Yapılandırmacılık ve Eğitime
Yansımaları. Sempozyum Bildiriler Kitabı. S: 282288.
http://www.ingilish.com/
olusturmacilikveyabancidil.htm
Erişim
Tarihi:
23.12.2012.
CHARLES, C.M.,
Öğretmenler İçin Piaget İlkeleri. Çev. Gülten
1999
Ülgen, Ankara: Anı Yayıncılık.
345
CHECKLY, K.
Finding Lost Children Through Differentiated
2003
Instruction’’. The Language of Learning: A Guide
to Education Terms. by J. L. McBrien and R. S.
Brandt.Alexandria, VA: Association for Supervision
and Curriculum Development.
CHENG, C.,C. 2006
Effects of Differentiated Curriculum and
Instruction on
Tawainese
Students’Motivation,
Anxiety
EFL
and
Interest.
University Of Southern California. Doctor of Education.
ProQuest Information and Learning Company.
CLARK, B.,2002
“Growing up Gifted: Developing the Potential Of
Children at Home and the School”. (6th ed.) Upper
Saddle River, NJ: Prentice Hall.
CLARK, B.,2008
Growing up Gifted. (7th ed.) Upper Saddle River, NJ:
Prentice Hall.
COHAN, S. L.,1986
Teaching Modern Foreign Language To Gifted High
School
Students: A study of Language Learning Giftedness
and Teaching Techniques For Foreign Language
Programs in Gifted Education. Master of Education
Thesis. University Of Cincinnati. Michigan.
COLANGELO, N.
DAVIS, G.A. 2003
Handbook of Gifted Education. Pearson Education
Inc. USA.
346
COLEMAN, M.R.,2001
Currriculum
differentiation:
sophistication.
Gifted
Child Today, Spring, 24,2; s.2.
CRAMER, R.L.,2004
The Language Arts: A Balanced Approach To
Teaching Reading, Writing, Listening, Talking And
Thinking. Boston: Pearson.
DAVASLIGİL, Ü.,1996
Çocukları Sadece Okulda mı Başarılı Kılalım, Yoksa
Okul Sonrası Tüm Yasamlarında mı?Yaşadıkça Eğitim
Dergisi. Sayı:45.
DAVASLIGİL, Ü.
Üstün Zekâlıların Eğitimi Projesi. I. Türkiye
ZEANE, M.,2004
Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi Bildiriler Kitabı.
Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul.
DAVASLIGİL, Ü.,2006
Üstün Zekâlıların Eğitimine Giriş (Ders Notu).
İstanbul Üniversitesi, Özel Eğitim Bölümü.
DAVASLIGİL, Ü.,2007
Üstün Zekâlıların Eğitimine Giriş (Ders Notu).
İstanbul Üniversitesi, Özel Eğitim Bölümü.
DAVIS, G.A.,2006
Gifted Children, Gifted Education. Great Potential
Press. Scottsdale. USA.
347
DEANGELO, M.M.,2011
Is There A Correlation Between Differentiating
Instruction
and
English
Language
Learner
Achievment? Doctor of Philosopy. The University of
Southern Missisippi. UMO Dissertation Publishing.
DEMİR, S.,2005
İlköğretim Seviyesinde Okutulan İngilizce Ders
Kitaplarının
Düşünme
Becerileri
Açısından
İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Adana.
DEMİR, S.
Farklılaştırılmış Öğretim Yöntemlerinin Fen ve
GÜROL, M.,2011
Teknoloji
Dersinde
İlköğretim
5.
Sınıf
Öğrencilerinin Erişilerine Etkisi.
http://www.pegem.net/Akademi/kongrebildiri_detay.
Erişim Tarihi: 23.12.2012.
DÖNMEZ, B.N.
“Üstün ve Özel Yetenekli Çocuklar ve Eğitimleri”.
2009
Özel Gereksinimli Çocuklar ve Özel Eğitim. S: 284305.
DREESZEN, J. L.,2009
The Impact of Differentiation on the Critical
Thinking of Gifted Readers and the Evolving
Perspective of the Fidth Grade Classroom Teacher.
Doctor of Philosophy. Kansas State University.
Manhattan, Kansas.
348
EGGEN, P.
Educational Psycology: Windows on Classrooms.
KAUCHAK, D.,1990
Prentice Hall, UpperSaddle River.USA.
ENNIS R.H.,1991
The Degree to Which Critical Thinking is Subject
Specific: Clarification and Needed Research.in The
Generalizability of Critical Thinking (Ed. Norris
S.P). Teachers College Press. s.21-37. New York.
ENNIS R.H.,1996
Critical Thinking. Upper Saddle River, N.J.,Prentice
Hall.
ENNIS R.H.
Cornell Critical Thinking Tests Level X & Level Z
MILLMAN, J
Manual.(3th Ed.) Critical Thinking Books. USA.
TOMKO T.N.,1985
EMİR, S.,2001
Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yaratıcı Düşünmenin
Erişiye ve Kalıcılığa Etkisi. Doktora Tezi. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara.
ERGİN, M.,1990
Üniversiteler İçin Türk Dili. Bayrak Basım Yayım
Tanıtım. İstanbul.
ERASLAN, A.,2009
‘’Finlandiya’nın PISA’ daki Başarısının Nedenleri:
Türkiye için Alınacak Dersler’’. Necati Bey Eğitim
Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Dergisi. Cilt
3, Sayı 2, .s.238-248. elektronik versiyon.
349
ESKEY, D. F.,1992
“Syllabus Design in Content-based Instruction”, The
Catesol Journal. Vol. 5, No. 1. s. 11-24.
ESKEY, D.,1997
“Syllbus Design in Content-Based Instruction”, The
Content-Based Classroom, Ed. By Snow, M., Brinton.
D.,New York, Longman, pp. 132-141
EYRE, D.,2010
Gifted and Talented UK. 1.Uluslararası Üstün
Yetenekliler Eğitimi Sempozyum Kitabı. (ss.75-83/182187). Rota Yayın yapım. İstanbul.
FACIONE, P.A.,1990
Critical Thinking: A statement of Expert Consensus
for Purposes of Educational Assessment and
Instruction. Millbrea, CA, The California Academic
Press.
FACIONE, P.A.,2007
Critical Thinking: What is and What it Counts.
Millbrea, CA, The California Academic Press.
FARRIS, P. J.,2005
Language Arts. Process, Product And Assessment.
Fourth edition. Long Grove, Illinois: Waveland Press
Inc.
FELDHUSEN, J. F.
“Identification Of Gifted And Talented Youth For
JARWAN, F. A.,2000
Educaitonal Programs”. In K. A. Heller, F. J. Mönks, R.
J. Sternberg, & R. F. Subotnik (Eds.), International
350
Handbook Of Giftedness And Talent (2nd ed., pp.
271–282). Amsterdam: Elsevier Science. Pergamon
FENG X.A.
“A Longitudinal Assessment of Gifted Students'
VANTASSEL-BASKA,J.
Learning Using the Integrated Curriculum Model
QUEK, C.,BAI, W.
(ICM): Impacts and Perceptions of the William and
O’NEILI, B.,2005
Mary Language Arts and Science Curriculum”. Gifted
Child Today.
FISHER A.,2006
“Critical Thinking an Introduction”. Cambridge,
Cambridge University Press.
FOX, D.,1986
‘’Teaching English To the Gifted Student”. Eric
Digest.http://www.ericdigests.org/pre924/gifted.htm Erişim Tarihi: 02.12.2010
GALLAGHER, J.J.
Teaching the Gifted Child. (4th ed). Boston:
GALLAGHER, S.A.,1994
Allyn& Bacon.
GALLAGHER, J.,2006
Models that Guide Teaching the Gifted. Gifted
Childern Gifted Education. Great Potential Press Inc.
Scottsdale.USA.
GARDNER, H.,1983
Frames of mind: The theory of Multiple
Intelligences. New York: Basic
Books.
351
GİRGİN, Ü.,2002
Dil Gelişim Etkinlikleri. S.Topbaş (Ed)., Çocukta Dil
ve Kavram Gelişimi (ss.245-283). Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları.
GOLLIF, E.,2008
Appropriate
Strategies
for
Gifted
Students
Attending Title I Schools. M.A., Walden University.
Doctor of Education. ProQuest LLC.
GÖKLER, Z. S.,2012
İlköğretim İngilizce Dersi Hedefleri Kazanımları
SBS soruları ve Yazılı Sınav Sorularının Yeni
Bloom Taksonomisine Göre Değerlendirilmesi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir Osman
Gazi
Üniversitesi
Eğitim
Bilimleri
Enstitüsü.
Eskişehir.
GÖMLEKSİZ, M.N.,2012 ‘’İngilizce Öğretiminde Zihin Haritası Kullanımının
Öğrencilerin
Akademik
Başarıları,
Kalıcılık
İle
İngilizce’ ye İlişkin Görüş ve Tutumlarına Etkisi’’.
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi. 11(40):129-160.
GREENE, G.L.
“Beyond Self-actualization”. JHHSA, Fall 2007.
BURKE, G.,2007
Elektronik Erişim: www.istanbul.edu.tr
18.10.2008
GREGORY, G.H.
Differentiated Instructional Strategies: One
CHAPMAN, C.,2002
size dosen’t fit all. (s. Xii). Corwin Press Inc.
352
GREENLEE, E. D.,2002
Inservice and Preservice Teacher Attitudes Toward
Creative Writing as a Learning Mechanism.
Yayınlanmamış
Doktora
Tezi,
West
Virginia
University, 2002.
GUILFORD, J.P.,1985
The Structure of Intellect Model. Handbook of
Intelligence. (Ed. B Wolman), New York: Wiley. USA.
HALEY, M.T.,2004
Content-Based Second Language Teaching And
Learning. Pearson Education Pub. USA.
HEACOX, D.,2002
Differentiating
Instruction
in
the
Regular
Classroom: How to Reach and Teach All Learners
Grades 3-12. Free Spirit Publishing. USA.
HENGIRMEN, M.,1997
Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve Tömer Yöntemi.
Engin Yayınları. İstanbul.
HUDGINS, B.
“Teaching Critical Thinking Skills To Fourth And Fift
EDELMAN S.,1986
GradersThrough
Teacher-Led
Small
Group
Discussions”. Journal Of Educational Research. 79
(6), 333–342.
353
IŞIK, A.D.,2011
“Sunular yardımıyla Öğrencilerin Yaratıcı Düşünme
Becerilerini Geliştirme”. Bartın Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi. Sayı 1, s. 89-96, Bartın.
İŞLEKELLER A.,2008
Eleştirel Düşünme Becerilerini Temel Alan Türkçe
Öğretiminin Üstün ve Normal Zihin Düzeyindeki
Öğrencilerin Erişi, Eleştirel Düşünme Düzeylerine
ve Tutumlarına Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Istanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul.
JERNUDD, B. H.,1993
‘’Planning English Language Acquisition in ESL and EFL
Societies:
Development
And
Maintenance
Of
Languages And Cultures’’. Journal of Multilingual
and Multicultural Development. 14 (1-2) s.135-149.
KACHRU, B. B.
NELSON C. L. ,1996
‘’World Englishes’’. In McKay, S. L. and
N.H.Hornberger (Eds.) Sociolinguistics and Language
Teaching. s. 71-102. Cambridge Univeristy Press.
Massachusetts.
KANE,H.&BRAND,C.,2003‘’The
Importance
of
Spearman’s
g’’
as
a
Psychometric, Social and Educational Construct”.
http://www.toqonline.com/archives/v3n1/TOQv3n1Ka
ne-Brand.pdf Erişim Tarihi: 14.10.2012
354
KAPLAN, A.,2008
Raven’ın İlerleyen Matrisler Plus Testinin 12-13 Yaş
Çocukları Üzerinde Geçerlik, Güvenirlik ve Ön Norm
Çalışmalarına Göre Üstün Zekâlı Olan ve Olmayan
Öğrencilerin Mantıksal Düşünme Yeteneklerinin
Karşılaştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
İstanbul.
KAPLAN, S.N.,1986
“The Grid: A Model to Construct Differentiated
Curriculum for Gifted.” Systems and Models for
Developing Programs for the Gifted and
Talented,
s.180-193. Mansfield Center; CT: Creative Learning
Press.
KARADAĞ, R.,2010
İlköğretim
Türkçe
Dersinde
Farklılaştırılmış
Öğretim Yaklaşımının Uygulanması: Bir Eylem
Araştırması. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Anadolu
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Eskişehir.
KARADUMAN, G.B.,2012 İlköğretim 5. Sınıf Üstün Yetenekli Öğrenciler İçin
Farklılaştırılmış Geometri Öğretiminin Yaratıcı
Düşünme, Uzamsal Yetenek Düzeyi ve Erişeye
Etkisi. Doktora Tezi. Istanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü. İstanbul.
355
KARATAŞ S.
ÖZCAN, S.,2010
“Yaratıcı Düşünme Etkinliklerinin Öğrencilerin
Yaratıcı Düşünmelerine ve Proje Gelistirmelerine
Etkisi”. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi. Sayı 1, S. 225-243
KAUFMAN, D. J.
Content-Based Instruction in Primary and
CRANDAL, 2005
Secondary School Setting. Tesol Inc. Berkeley.
KEÇİK, İ.,1990
“International Use of language”. Anadolu Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(2), 255-264.
KIM, M.,2010
“Gifted Education in Korea”. 1.Uluslararası Üstün
Yetenekliler
Eğitimi Sempozyum Kitabı. (ss.95-
97/212-213). Rota Yayın yapım, İstanbul.
KINGORE, B. ,2004
Differentiation :Simplified, Realistic and Effective.
How to Challenge Advanced Potentials in Mixed
Ability Classrooms. Proffessional Ass. Pub. USA.
KOKOT, S.,1999
Help. Our Child is Gifted!. Revised Edt. Radford
House Publication. Republic of South Africa.
KÖK, B.,2012
Üstün
Zekâlı
ve
Yetenekli
Öğrencilerde
Farklılaştırılmış Geometri Öğretiminin Yaratıcılığa,
Uzamsal
Yeteneğe
ve
Başarıya
Etkisi.
Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
356
KURFISS, J. G.,1988
Critical thinking: Theory, research, practice and
possibilities. ASHE-ERIC Higher Education Report
No.2.Washington, DC: Association for the Study of
Higher Education.
LOCKWOOD, A.,1992
‘’The defacto curriculum?’’ Focus in change, 6, 3-7.
LARSEN-FREEMAN, D.,1999 “On the Aprropriateness of Language Teaching
Methods
in
Language
and
Development”,
Vietnam: The 4th International Conference on
Language and Development, October 13
15,http://www.languages.ait.ac.th/hanoi_proceeding
s/larsen-freeman.htm Erişim Tarihi: 14.10.2012
LARSEN-FREEMAN, D.,2000 Techniques and Principles in Language
Teaching. Oxford University Press. Oxford.
LAVENDER, D.R.,2009
The Effect of an InClass Behavioral Intervention
Plus Diffentiated Instruction Program on the
Achievment
and
Behaviour
Outcomes
of
Verbally Distruptive 8TH Grade Students With
and Without Co Occuring Reading Delimitation.
Yayınlanmamış
Doktora
Tezi.
University
of
Nebraska. (UMI No: 3378809).
357
LIN, R.,2012
A Study of Creative Thinking for Children’s
Picture Book Creation.
IERI
Procedia
2/36-42.
www.sciencedirect.com Erişim Tarihi: 13.02.2013
LUSTER, R.,2008
A quantative Study Investigating Effects of Wholeclass and Differentiated Instruction on Student
Achievment. YayınlanmamışDoktora Tezi. Walden
University. (UMI No:3320691).
MAKER, C.J.,1982
Curriculum Development for The Gifted. Rockville,
MD: Aspen Publishers, Inc.
MAKER J.C.
SCHIEVER S.W.,2004.
MAKER J.C.,2006
Teaching Models in Education of the Gifted. (3rd
Edition) Pro.ed.
“Creativity,
Intelligence,
Problem-solving
and
Diversity”. Diversity in Gifted Education. S.28-44.
Rotledge, USA.
MARLOWE, B.A.
Creating and Sustaining the Constructivist
PAGE, M.L.,1998
Classroom. Corwin Press Inc. USA.
MATTHEWS, D.J.
Being Smart about Gifted Children. Great
FOSTER J.F.,2005
Potential Press Inc. Scottsdale, Arizona.
358
MCPECK J.E.,1981
Critical Thinking and Education. Martin Robertson
Inc. Oxford.
MOHAN, B.,1986
Language and Content. Addison-Wesley Publishing
Company. USA.
MOON, G. W.,1988
“The Effects of a Parent Education Program Upon
The Parenting Attitudes of Mothers and Upon The
Locus-Of-Control and Self-Concept of Their Gifted
Third-Graders”. University of Missouri Columbia.
USA.
NAGC,1990
“Giftedness and the Gifted: What's It All About?”. Eric
Digest. Erişim Tarihi: 14.11.2012
NAGC ,2012
“What is giftedness”.
http://www.nagc.org/WhatisGiftedness.aspx
Erişim Tarihi: 14.11.2012
NAS, R.,2003
Türkçe Öğretimi. Ezgi Kitabevi Yayınları. Bursa.
NIKOLOVA, O.
“The Impact of a Language Learning Task on
TAYLOR, G.,2003
Instructional Outcomes in Two Student Populations:
High-Ability and Average-Ability Students”. Journal
of Advanced Academics.
Vol. XIV, No.4, Summer 2003, pp. 205–217.
ODABAŞI, F.H.,1994
Yabancı Dilde Dil Bilgisi Öğrenmede Bilgisayar
Destekli Öğrenme Yönteminin Öğrenci Başarısına
359
Etkisi.
Yayınlanmamış
Üniversitesi. Sosyal
Doktora
Bilimler
Tezi.
Anadolu
Enstitüsü. Eğitim
Bilimleri Anabilim Dalı.
OKAN Z,& ISPINAR D.,2009 “Gifted Students’ Perceptions of Learning English as
A Foreign Language”. Educational Research and
Review. Vol.4 (4). Pp.117- 126.
ONUR, B.,2000
ÖZBEK, A.,2008
Gelişim Psikolojisi. 5. Baskı, İmge Kitabevi. Ankara.
Bir
Yaratıcı
Düşünce
Öğrencilerinin
Yazma
Yaratıcılıklarına
Programının
İngilizce
Derslerindeki
Yaklaşımlarına
Kendi
Etkisi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara.
ÖZDEN, Y.,2003
Öğrenme ve Öğretme. Pegem A Yayıncılık. Ankara.
ÖZKAN, M.V.D.,2001
Yüksek Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü
Anlatım. Filiz Kitabevi. İstanbul.
ÖZYAPRAK,M.,2012
Üstün Zekâlı ve Yetenekli Öğrencilere Yönelik
Farklılaştırılmış
Matematik
Öğretiminin
Erişi,
Tutum ve Yaratıcılığa Etkisi. Doktora Tezi. Istanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul.
360
PARKER, C.,C.,2010
An Investigation of Differentiated Instruction:
Closing the Achievment Gap for Elementary English
Language Learners. Doctor of Philosopy. Capella
University. Proquest LLC. Parkway.
PAUL R
Critical Thinking, How to Prepare Students for a
ELDER L., 1993
Rapidly Changing World. The Foundation for Critical
Thinking, California.
PAUL R.
Critical and Creative Thinking. The Foundation
ELDER L.,2004
For Critical Thinking. Dillion Beach. USA.
PAUL R.
The Miniature Guide to Critical Thinking: Concepts
ELDER L.,2007
and “Tools”. 27th International Conference on
Critical Thinking. The Foundation for Critical
Thinking, California.
PAL, H.R.; PAL,A
“Theories of Intelligence”. Everyman’s
TOURANI, P.(2004).
Science. Vol. XXXIX., No.3.
http://www.bhel.com/dynamic_files/press_files/pdf/pdf
_14-Mar-2005.pdf Erişim Tarihi: 16.11.2012
PFEIFFER, I.S.,2006
Handbook of Giftedness in Children: Psychoeducational Theory, Research, and Best Practices.
Springer press. Tallahasee, FL.USA.
REIS, S.M.
‘’Key Features of Successful Programs for the
361
RENZULLIJ.S.,1984
Gifted and Talented”.
http://www.ascd.org/ASCD/pdf/journals/ed_lead/
el_198404_reis.pdf Erişim Tarihi: 14.10.2012
REIS, S., 2010
“Identification in Gifted and Talented Programs”.
1.Uluslararası
Üstün
Yetenekliler
Eğitimi
Sempozyum Kitabı. ss.61- 64/ 222-228. Rota Yayın
yapım, İstanbul.
RENZULLI S.J.,1986
‘’The Three-Ring Conception of Giftedness: A
Developmental Model For Promoting Creative
Productivity”.
http://www.gifted.uconn.edu/sem/pdf/the_threering_co
nception_of_gifedness.pdf Erişim Tarihi: 14.11.2012
RENZULLI J.,S et al.,2009
Systems& Models For Developing Programs For
the Gifted& Talented. (2th Edition).Creative Learning
press, Inc. Mansfield.
RENZULLI J., S.,2010
“Two types of Giftedness”. 1.Uluslararası Üstün
Yetenekliler Eğitimi Sempozyum Kitabı. ss.57- 60/
202-210. Rota Yayın yapım, İstanbul.
RICHARDS, JACK C.
Approaches and Methods in Language Teaching.
RODGERS, T S.,2001
UK:Cambridge University Press, 2001.
RIVERS, W.,1981
Teaching Foreign-Language Skills. 2nd ed. Chicago:
University of Chicago Press.
362
ROBINSON, P.,1995
“Task Complexity And Second Language Narrative
Discourse”.Language Learning. 45(1): 99–140.
ROGERS, K.B.,2002
Re-Forming Gifted Education:How Parents and
Teachers Can Match the Program to the Child.
Great Potential Press Inc. Scottsdale.
SAĞLIK BAKANLIĞI,2011‘’Türkiye’de Okul Çağı (6-10 Yaş Grubu)
Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi (TOÇBİ)
Projesi Araştırma Raporu’’.
http://www.beslenme.gov.tr Erişim Tarihi: 11.10.2012
SAK, U.,2009
Üstün Yetenekliler Eğitim Programları. 1. Baskı,
Maya Akademi Yayınevi, Ankara.
SAK, U.,2010
Üstün
Zekalılar:
Özellikleri,
Tanılanmaları. Baskı,
Eğitimleri
ve
Maya Akademi Yayınevi,
Ankara.
SAMMS, P.,2009
When Teachers Differentiate Reading Instruction
for Fifth Grade Students: Impacts on Academic
Achievment, Social and Personal Development.
Yayınlanmamış Doktora Tezi. Argosy University.
(UMI No:3384616).
363
SELVİLİ, F.,2010
How Can Grammer Be Used More Effectively In
English
Language
Training
Programme?
A
Syllabus Design for CAE English in Use. Trakya
Üniversitesi. Eğitim Fakültesi İngiliz Dili ve Eğitimi
Anabilim Dalı. Edirne.
SIEGEL H.,1988
Educating Reason, Rationality, Critical Thinking
and Education. New York, Routledge.
SILVERMAN, L.K.,1993
The Quest for Meaning: Counseling Issues with
Gifted. Love publishing Company. Denver, Colorado.
SILVERMAN, L.K.,1996
‘’The Moral Sensivity of Gifted Children and the
Evalution of Society, Supporting Emotional Needs
of The Gifted’’. www.sengifted.org. Erişim Tarihi:
03.04.2009
SÖNMEZ, V.,1993
‘’Yaratıcı Okul, Öğretmen, Öğrenci’’. Yaratıcılık ve
Eğitim. Türk Eğitim Deneği Yayınları. Ankara.
SÖNMEZ, V.,2008
Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı.
(14.baskı). Anı Yayıncılık. Ankara.
STAGER, A.,2007
Differentiated
Instruction
in
Mathematic.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Caldwell
College. USA.
364
STEINHAUER, N.L.,1998
Gifted Education in the Regular Language
Arts Classroom: Do all students benefit from
methodologies aimed at the gifted? Masters of
Art. University of Toronto. USA.
STERNBERG, R. J.,1999
Handbook of creativity. Cambridge University
Press, New York.
STERNBERG, J. R., JARVIN, J.
Explorations in Giftedness.
GRIGORENKO L.,E.,2011,
Cambridge University Press New York.
STOEGER, H.,ZIEGLER A.,2010 “German perspective on Giftedness”.
1.Uluslararası Üstün Yetenekliler Eğitimi
Sempozyum Kitabı .(ss.47- 49/188-201). Rota
Yayın yapım, İstanbul.
STOLLER, F.W.,GRABE,1997
“A
Six-T’s
Approach
to
Content-Based
Instruction.” The Content- Based Classroom.
(Ed. By Snow, M., Brinton. D).s. 78-94 New
York, Longman.
STRYKER,S.B.L.,1997
Content-
Based
Instruction
in
Foreign
Language Education. Georgetown University
Press. Washington.
365
ŞENKAYA, E.,2005
Yabancı Dil Yazma Öğretiminde Eleştirel
Düşünme
Becerilerinin
Kullanımının
Başarıya Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü. Ankara.
ŞİMŞEK, N.D,2012
Türkiye
ve
ABD’de
Anadil
Öğretimi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara
Üniversitesi
Eğitim
Bilimleri
Enstitüsü.
Yaratıcı
Düşünmeyi
İstanbul.
TEMİZKAN, M.,2011
“Türkçe
Öğretiminde
Geliştirme
Bakımından
Nasreddin
Hoca
Fıkraları”. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi Mustafa Kemal
University
Journal
of
Social
Sciences
Institute. Cilt/Volume: 8 Sayı/Issue: 16, s. 195223.
TOMLINSON, C.A.,1995
How to Differentiate Instruction in Mixed
Ability
Classrooms.
Alexendria
VA:
Association for Supervision and Curriculum
Development.
TOMLINSON, C. A.,2001
“How to Differentiate Instruction in Mixed
Ability
Classrooms”.
(2nd
ed).
ABD:
366
Association forcSupervision and Curriculum
Development.
TOMLINSON, C. A.,2005
The Differentiated Classroom: Responding to
the Needs of All Learners. Pearson Inc. USA.
TOMLINSON, C.A.,2007
Öğrenci
Gereksinimlerine
Farklılaştırılmış
Eğitim.
Göre
Çev.
Diye
Kültürlerarası İlet.Red House Kitapları. İstanbul.
TOMLINSON et. al.,2009
The Parallel Curriculum: A Design to
Develop
Learner Potential and Challenge
Advanced Learners. National Association for
Gifted Children. Corwin Press.Inc. Texas.
TORRANCE, E.P.,1984
Torrance
Test
of
Creative
Thinking.
Bensenville, IL: Scholastic Testing Service.
UNGAN, E.,2007
A Case Study on Critical Thinking: Analysis
of Students’ Written Responses to Short
Sories via Bloom’s Taxonomy. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü. İngiliz Dili ve Edebiyatı.
Ankara.
UNICEF ,2011
‘’Türkiyede Çocukların Durumu Raporu’’.
http://panel.unicef.org.tr//
367
UYGUR, N.,2006
‘’Dil Kültür ve Eğitim’’. Kültür Kuramı.
İstanbul Yapı Kredi Yayınları.
VALIANDE, S.
“Differentiated Teaching and Constructive
TARMAN, B.,2011
Learning Approach by The Implemetation of
ICT in Mixed Ability Classrooms”. Ahi Evran
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt 12,
Sayı 1 ,Sayfa 169-184.
VANTASSEL-BASKA, J.
Comprehensive curriculum for gifted
FELDHUSEN, J., SEELEY, K.
learners. Needham Heights, MA: Allyn
WHEATLEY, G., SİLVERMAN,L. Bacon.
FOSTER, W.,1988
VANTASSEL-BASKA, J.
Developing Verbal Talent. Boston, MA: Allyn
JOHNSON, D.
Bacon.s.365.
BOYCE, L.N.(EDS.),1996
VAN-TASSEL BASKA J.,1998
Excellence in Educating Gifted and Talented
Learners.
Third Edition. Love Publishing
Company. Denver, Colorado.
VANTASSEL-BASKA, J.
‘’A national study of science curriculum
BASS, G. M., RIES, R. R.
effectiveness with high ability students.’’
POLAND, D. L.
Gifted Child Quarterly, 42, 200–211.
AVERY, L. D.,1998
368
VANTASSEL-BASKA, J.
“A Curriculum Study of Gifted Student
ZUO, L., AVERY, L. D.,
Learning in The Language Arts”. Gifted Child
LITTLE, C. A.,2002
Quarterly, 46(1), 30-44.
VANTASSEL-BASKA, J.,2003
“Differentiating the Language Arts for High
Ability
Learners”.
Eric
Digest.
http://www.nagc.org/index.aspx?id=167 Erişim
Tarihi: 03.04.2010
VANTASSEL-BASKA, J., J
Comprehensive Curriculum for
STAMBAUGH, T.,2006
Gifted Learners. (3th ed). Pearson Education,
Inc. USA.
VANTASSEL-BASKA, J.,2009
“The Integrated Curriculum Model’’. Systems
and Models for Developing Programs for the
Gifted&
Talented
(Second
ed).
Creative
Learning Press Inc. USA.
VON GLASERSFELD, E.,1995
‘’A Constructivist Approach To Teaching’’. In
P. S.Leslie,& J. Gale (Eds.). Constructivism in
Education.
s.3-15.Lawrence
Erlbaum
Associates, Publishers. USA.
http://www.destekpatent.com.tr.
Dünya Patent Başvuruları. Erişim Tarihi:
09.011.2012
369
http://en.wikipedia.org/wiki/
Gifted and Talented Education in the world.
Erişim Tarihi: 10.10.2012
WEBB, T.J.
Guiding the Gifted Child. Gifted Psychology
MECKSTROTH, E.A.
Press.Scottsdale, Arizona.
TOLAN S.S.,1994
WEIGLE, S.C.
“Issues
In
Assessment
For
content-Based
Instruction”. The Content-Based Classroom.
JENSEN, L. (1997).
Ed. By Snow, M., Brinton. D., Longman, pp.
201-212. New York.
WENT, S.L.,2012
The Effects of Differentiated Instruction
Support Inclusion Services On Fifth Grade
Reading/ Language Arts Achievment. A
dissertation for Degree of Doctor of Education.
Tennessee State University. UMI Dissertation
Publishing.
WOOLFOLK, A.,2004
Educational Psychology (9th ed.). ABD:
Pearson Inc. USA.
WOOD, F.R.2006
The Relationship Between the Measured
Changes in the Mathematics Scores of 8TH
Grade
New
Implementation
Mathematics
Jersey
of
Students
a
Program.
and
the
Standards-Based
Yayınlanmamış
Doktora Tezi. Widener University. USA.
370
YABAŞ, D.
“Farklılaştırılmış Öğretim Tasarımının Öğrencilerin
ALTUN,S.,2009
Özyeterlik Algıları, Bilişüstü Becerileri ve Akademik
Başarılarına Etkisinin İncelenmesi” H. Ü. Eğitim
Fakültesi Dergisi. s.37. 201-214 209
http://www.efdergi.hacettepe.edu.tr
200937DEFNE%20YABA%C5%9E.pdf
Erişim Tarihi: 14.10.2012
YAĞCILAR, H.,2010
Critical Thinking in Teaching English as a Foreign
Language: From Theory to Practice. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü. İstanbul.
YAMİN, T. S.,2010
“Gifted Education in France”.1.Uluslararası Üstün
Yetenekliler Eğitimi Sempozyum Kitabı. (ss.69-73).
Rota Yayın yapım, İstanbul.
YANG, Y.,2009
“Identification
Educational
of
Studies.
Young,
Purdue
Gifted
Children”.
University,
West
Layafette.
http://www.geri.education.purdue.edu/PDF%20Files/ya
ng_WCGTC_paper_mg7.pdf Erişim Tarihi: 10.10.2012
YANG, Y.C.
A Blended Learnig Enviroment for Individualized
CHUANG, Y.C.,Lİ, L.
English Listening and Speaking Integrating Critical
TSENG S.S.,2013
Thinking. Computers & Education. s.285–305 Erişim
Tarihi: 14.10.2012
371
YAŞAR, M., C.
‘’Altı Yaş Çocuklarının Yaratıcı Düşünme Becerilerine
ARAL, N.,2011
Sosyo-Ekonomik Düzey ve Anne Baba Ögrenim
Düzeyinin
Etkisinin
İncelenmesi’’.
Kuramsal
Eğitimbilim. 4 (1), 137-145.
YAVUZ, A.,2010
’’Enhancing
Creativity
İn
The
Communicative
Language Classroom Through Poetry As A Literary
Genre’’. Dil Dergisi. 2010:64-79.
YÜKSEL, A.
“Farklılaştırılmış Öğretim Stratejileri ile Sosyal
AVCI, S.,2011
Bilgiler
Dersinin İşlenmesi”.
http://www.pegem.net/.
372
EK-1:UYGULAMA PROGRAMI ÜNİTE KAZANIMLARI
6. Yaratma
5. Değerlendirme
3. Uygulama
4. Çözümleme
Kazanımlar
2. Anlama
1. Hatırlama
Alt Öğrenme
Alanı
Öğrenme Alanı
Bilişsel Süreç Boyutu
Değişim kavramının anlamını kendi cümleleriyle ifade eder.
*
Verilen bir sağlık problemini değişim kavramını kullanarak açıklar.
Bir sağlık problemi için verilen
yapılandırılmış olarak ayırt eder.
tedavi
yöntemini
doğal/insan
*
eliyle
*
Sağlık problemleri ile ilgili kavramları tanır.
*
Sağlık problemlerinin tanımlarını söyler.
*
Sağlık problemlerini benzerlik ve farklılıklarına dayanarak sınıflandırır.
Health problems
*
Sağlık problemlerinin tedavi yöntemlerini kendi cümleleriyle ifade eder.
Bir sağlık probleminin neden ve sonuçlarını açıklar.
Sağlık problemleri ile ve sağlık problemlerinin sonuçları ile ilgili genellemeler
oluşturur.
*
Sağlık problemleri ile ilgili olarak verilmiş olan bir metnin ana fikrini bulur.
*
*
*
Sağlıkla ilgili deyim ve atasözlerini kullanarak anlamlı cümleler yazar.
*
Hastalığı tedavi edebilecek uygun rengi bulur.
*
Sağlık problemine uygun olan ya da olmayan tedavi yöntemini seçer.
*
Sağlık problemleri için önerilen tedaviyi doğru/yanlış olarak değerlendirir.
*
Sağlık problemlerinin tedavisinde kullanılan farklı çözüm yöntemlerini verilen
ölçütlere göre değerlendirir.
*
Bir sağlık problemine ilişkin verilen iki tedavi yöntemini öneren kişinin
yetkinliğine göre hangisinin daha inandırıcı olduğunu değerlendirir.
*
Kişilik özellikleri ve yaşam tarzı anlatılan bir bireyin sahip olabileceği sağlık
problemlerine ilişkin varsayımda bulunur .
*
Karşılaşılmayan bir hastalığın verilen özelliklerinden yola çıkarak bu hastalığı
özgün bir isimle adlandırır.
*
*
Sağlıkla ilgili yeni bir deyim/atasözü yazar.
*
Verilen hastalığa bir çözüm üretip, bu hastalığa ilişkin aksyion planı yazar.
Kendisini bir hastalık yerine koyarak, bir gününü anlatır.
*
373
EK-2: MİLLİ EĞİTİM UYGULAMA İZNİ
374
EK-3: TORRANCE YARATICI DÜŞÜNCE TESTİ TÜRKİYE KULLANIMI
İZNİ
375
EK-4: UYGULAMA PROGRAMI ÖRNEK DERS PLANLARI
T.C.
BEYAZIT FORD OTOSAN İLKÖĞRETİM OKULU
DERS PLANI
A. BİÇİMSEL BÖLÜM
DERSİN ADI: İngilizce
SINIF: 5
KONUNUN ADI: Sağlık Problemleri
SÜRESİ: 3 x 40 dakika
ÖGRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ: Buluş Yoluyla Öğretim, Anlatma,
Küçük ve Büyük Grup Tartışma Tekniği, Beyin Fırtınası.
KAYNAK, ARAÇ VE GEREÇLER:
•
Bilgisayar
•
Projeksiyon
•
Sözlük
•
Çalışma Kağıtları
KAZANIMLAR
Değişim kavramının anlamını kendi cümleleriyle ifade eder (Hatırlama) .
Verilen bir sağlık problemini değişim kavramını kullanarak açıklar (Anlama).
B-GİRİŞ BÖLÜMÜ
1.DİKKATİ ÇEKME: Öğrencilere fiziksel değişime ilişkin çeşitli resimler (bir
bayanın zayıf ve şişman halini, estetik ameliyat olmadan önceki halini ve estetik
ameliyat olmuş halini, bir erkeğin yüz nakli olmadan önceki hali ve nakil olmuş
halini ,bir insanın alerji olmadan önceki ve alerji olduktan sonraki halini)
gösterildikten sonra bu resimlerde neyin değiştiği sorularak derse giriş yapılır.
2.GÜDÜLEME: ‘’ Bu derste hayatımızın her alanını etkileyen ve sağlık
problemleriyle ilgili olarak değişim kavramını öğreneceğiniz’’ denir ve bazı
376
öğrencilerin sıraları öğretmen tarafından ters çevrilir ve gözleri kapatılır, bu esnada
meydana gelen değişimler vurgulanarak,öğrencilerden dersi dikkatli bir şekilde takip
etmeleri istenir.
3. GÖZDEN GEÇİRME: Öğrencilere bu
derste, sağlık problemlerini değişim
teması altında öğrenecekleri söylenir.
4. HEDEF – DAVRANIŞI SÖYLEME: Bu derste sağlık problemlerinde meydana
gelen değişimlerin etkilerinin tartışılacağı vurgulanır.
5.DERSE GEÇİŞ: Öğrencilere ‘’change’’ kavramının ne anlama geldiğinin bilinip
bilinmediği sorulur (What is change?).
2. GELİŞME:
1. Tahtaya change kelimesini oluşturan harfler karışık bir şekilde yazılır. Bu
harfler birleştirildiğinde hangi kelimenin ortaya çıkacağı sorulur.
2. Öğrencilerden ‘’change’’ yanıtı alındıktan sonra dersin başında inceledikleri
resimlerde nelerin değiştiğini yazmaları istenir.
3. Beyin fırtınası yaptırılarak insanlarda fiziksel açıdan başka nelerin
değiştirilebileceği sorulur (Beklenen cevaplar, lens takarak göz renklerini,
silikon yaptırarak dudaklarını, protez taktırarak vücutlarını, uzuvlarını, burun
estetiği ile burunlarını vs. değiştirebilirler).
4. İnsanların fiziksel olarak birçok değişim gösterebilecekleri söylenir ve
insanların değiştiremeyeceği şeylerin neler olabileceği sorulur. Sonrasında
öğrencilere hiç değişmeyen durumlardan örnek verilir (Organların yerleri,
organların işlevleri, bir gün 24 saattir, bir yıl dört mevsimdir gibi ).
5. Değişimin yapısını açıklayan temel özelliklerle ilgili bir liste verilir ve
öğrencilere bu özelliklere ilişkin aşağıdaki sorular yöneltilir (EK: A Çalışma
Kağıdı 1).
 Değişim zamana bağlıdır.
Değişim zamanla nasıl ilişkilidir?
Tüm değişimler için eşit şekilde mi zaman gereklidir?
377
( Lens takmak kısa bir zaman alırken, yüz nakli veya zayıflamak uzun zaman
alabilmektedir).
 Değişim olumlu veya olumsuz olabilir.
Her değişim olumlu mudur?
(Estetik ameliyatları veya ani zayıflamalar risklidir).
 Değişim heryerdedir.
Değişim tüm alanlarda gerçekleşmekte midir?
 Değişim doğal olarak meydana gelir veya insanlar tarafından gerçekleştirilir.
Doğal olarak meydana gelen değişimler nelerdir?
(Mevsimler, aylar, günler,zaman, gelişme, büyüme, yaşlanma).
İnsanlar tarafından gerçekleştirilen değişimler nelerdir?
(Şehirlerde meydana gelen değişimler, vücutta meydana gelen fiziksel değişimler).
6.Grip, diş ağrısı, alerji gibi hastalık problemlerinde vücüdumuzda meydana gelen
değişimler, yukarıdaki genellemelerden hangilerini içermektedir? sorusu sorulur ve
öğrenciler bu konu üzerinde düşündürülerek, fikirleri tahtaya yazılır.
(Zamanla belirtileri ağırlaşır, sonucu olumusuzdur, vücudun çoğu bölgesini etkiler,
heryerdedir, doğal olarak meydana gelir).
Ara Özet: İnsanlarda, dünyada
ve disiplinlerde sürekli bir değişimin meydana
geldiğinin hatırlatılması ve ‘’ Fen Bilgisi, Sosyal Bilgiler ve Matematik” gibi
hayatımızı etkileyen disiplinlerde ne tür değişimlerin meydana geldiğinin tartışılması.
Diğer ders konuları ile bağlantılar kurularak, disiplinler arası düşünmenin sağlanması
.
Fen bilgisi: Bitkiler, canlılar ve hayvanlarda meydana gelen değişimler.
Soysal Bilgiler : Tarihler, şehirler, zamanlar ve insanlarda meydana gelen
değişimler.
Matematik: Sayılar, semboller ve şekillerde meydana gelen değişimler.
378
D. SONUÇ BÖLÜMÜ:
1. SON ÖZET: Soru-cevap tekniği ile özetleme yapılır. Öğrencilerden sormak
istedikleri soruları ve bu konu kapsamında öğrendikleri bilgileri verilecek olan
ödevlerde kullanmaları istenir.
2. TEKRAR GÜDÜLEME: Değişimin hayatımızı nasıl etkilediğini fark etme ve
kavrama yolunda çok önemli bir adımın tamamladığı söylenir.
3. KAPANIŞ: Gelecek derste ‘’Dünyadaki en yaygın sağlık problemlerinin’’üzerine
durulacağı söylenerek, ders sonlandırılır.
E. DEĞERLENDİRME

Öğrenci Çalışma Yaprakları: Öğrencilere değişiminin ilkeleri ve sağlık
problemlerinde meydana gelen değişimlere ilişkin çalışma sayfaları
dağıtılır (EK:B Çalışma Kağıdı 2).

Bu etkinlikler tamamlanır
ve üretilen fikirler yaratıcı düşüncenin
boyutları olan ‘’akıcılık, esneklik ve orijinallik kriterleri ve dilin doğru
kullanımı açısından değerlendirilir.

Öğrencilerin sınıf içi tartışmalara aktif, uygun ve verimli katılımı
değerlendirilir.

Öğrencilerden toplumda yaygın olarak görülen sağlık problemlerini ve bu
sağlık problemlerinin toplumda meydana getirdiği değişimleri yazmaları
istenir. Bu ödev bir sonraki derste ‘‘’akıcılık, esneklik ve orijinallik
kriterleri ve dilin doğru kullanımı açısından kontrol edilir, değerlendirilir
ve öğrencilere dönüt verilir.
379
Ek:A
CHANGE
Please read the principles about
‘’change’’concept.You can use your dictionaries.
•
Change is linked to time (How change is related to time? Do all changes become
in an equal period, time?)
•
Change can be negative or positive. (Are all changes positive?)
•
Change is everywhere (Does change become in all field, in all areas?)
•
Change becomes naturally or caused by people. ( What kind of changes become
naturally? What kind of changes caused by people?)
• Now think about some health problems!
• INFLUENZA
• TOOTHACHE
• ALLERGIES
• What kind of changes become in our body in these health problems?
Please write below by caring the criterias ‘’fluency,
flexibility and originality.’’
380
Ek: B
Name:
Date:
Number:
 Please read the sentences and decide whether True or False.
1. Change is linked to time......................................................................
2. Change is only positive........................................................................
3. Change is not everywhere...................................................................
4. Change may happen naturally only.....................................................
5. Change is everywhere.........................................................................
6. Change may happen naturally or be caused by people.......................
7. Healthy nose becomes runny nose in influenza..................................
8. Red nose becomes yellow nose in influenza.......................................
9. Healthy body becomes fatique in influenza.........................................
10. Body becomes fever in influenza..........................................................
11. You become more active in influenza...................................................
12. Your teeth becomes black in toothache................................................
13. Your head aches in toothache...............................................................
14. You want to eat more in toothache......................................................
15. You want to stay in a calm enviroment.................................................
16. Your smooth skin becomes spotted in allergies....................................
17. You sneeze frequently in allergies.........................................................
18. You always go to toilet in allergies.........................................................
19. You always scratch in allergies...............................................................
20. You becomes more sociable in allergies.................................................
Notes for vocabulary:
381
T.C.
BEYAZIT FORD OTOSAN İLKÖĞRETİM OKULU
DERS PLANI
A. BİÇİMSEL BÖLÜM
DERSİN ADI: İngilizce
SINIF: 5
KONUNUN ADI: Sağlık Problemleri
SÜRESİ: 3 x 40 dakika
ÖGRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ: Buluş Yoluyla Öğretim, Anlatma,
Küçük ve Büyük Grup Tartışma Tekniği, Beyin Fırtınası.
KAYNAK, ARAÇ VE GEREÇLER:
•
Bilgisayar
•
Projeksiyon
•
Sözlük
•
Çalışma Kağıtları
ARA ÖZET: Öğretmen bir önceki dersin konularını kısaca tekrar eder ve isteyen
öğrenciler ödevlerini sınıfla paylaşırlar.
KAZANIMLAR
Sağlık problemleri ile ilgili kavramları tanır (Hatırlama).
Sağlık problemlerini benzerlik ve farklılıklarına dayanarak sınıflandırır (Anlama).
B-GİRİŞ BÖLÜMÜ
1.DİKKATİ ÇEKME: Öğrencilere bir
sunum izleyecekleri söylenir ve
http://www.youtube.com/watch?v=WNJRl3BZ204 adresindeki
‘’Health Problems
Vocabulary’’ adlı sunum açılır. Öğrenciler sunumu izledikten sonra ,öğrencilerden
burada geçen sağlık problemlerini hatırlayıp, sırayla tahtaya yazmalarını istenir.
382
2.GÜDÜLEME: ‘’ Bu derste öğrenilecek olan konunun sağlık problemlerinin daha
iyi anlaşılmasına ve kavramların daha iyi yerleşmesine yardımcı olacağı söylenir ve
dersin dikkatli bir şekilde takip edilmesi istenir.
3. GÖZDEN GEÇİRME: Öğrencilere bu
derste, sağlık problemlerine ilişkin
kavramların ve sağlık problemlerinin benzerlik ve farklılıkları üzerinde durulacağı
söylenir.
4. HEDEF – DAVRANIŞI SÖYLEME: Bu derste sağlık problemlerinin benzerlik
ve
farklılıklarına
göre
sınıflandırılması
yapılacağı
ve
sağlık
problemleri
derinlemesine bir şekilde inceleneceği söylenir.
5.DERSE GEÇİŞ: Öğrencilere ‘’I have pain in my
neck’’ şeklinde bir cümle
kurulur ve öğrencilere bunun ne anlama geldiği sorulur. Gelen yanıtlar tahtaya
yazıldıktan sonra , bu deyim, karnı ağrıyan bir insan taklidi yapılarak, açıklanmaya
çalışılır. Bu deyimin Türkçe’deki karşılığının ‘’bir konuyla ilgili karın ağrısı olmak’’
olduğunu açıkladıktan sonra tahtaya stomachache yazılır ve bunun bir sindirim
sistemi hastalığı olduğu vurgulanır. Tahtaya büyük harflerle Digestive System
Problem yazılır.
2. GELİŞME:
1. Başka hangi hastalıkların ‘’Digestive System’’ grubuna girdiği sorularak,
öğrencilerin derse aktif bir şekilde katılımı sağlanır.
2. Tahtaya sunumdan hatırlanılan sağlık problemleri sıra ile yazılır ve bu sağlık
problemlerinin
benzerlikler
ve
farklılıklar
açısından
hangi
gruplara
girebileceğiyle ilgili örnek çalışmalar yapılır.
3. Bazı hastalıklar öğretmen tarafından sınıflandırılırken, bazı hastalıklar için de
öğrencilerin kategoriler oluşturulması istenir.
4. Yeni ortaya çıkan ‘’fatal, dangerous, long-term, short term’’ gibi kavramların
anlamları sözlükten bulunur ve öğretmen ve öğrenciler tarafından
örneklendirilir.
383
5. Öğrencilere konu ile ilgili bir
çalışma sayfası dağıtılır ve verilen sağlık
problemlerini benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandırmaları istenir.
D. SONUÇ BÖLÜMÜ:
1. SON ÖZET: Soru-cevap tekniği ile özetleme yapılır. Öğrencilerden sormak
istedikleri soruları ve bu konu kapsamında öğrendikleri bilgileri verilecek olan
ödevlerde kullanmaları istenir.
2. TEKRAR GÜDÜLEME: Sağlık problemlerinin benzerlik ve farklılıklarını
kavrama yolunda çok önemli bir adımın tamamladığı söylenir.
3. KAPANIŞ: Gelecek derste ‘’Sağlık problemlerinin neden ve sonuçları ’üzerinde
durulacağı söylenerek, ders sonlandırılır.
E. DEĞERLENDİRME

Öğrenci
Çalışma
Yaprakları:
Öğrencilere
sınıflama
etkinliği
alıştırmalarının yer aldığı çalışma kağıdı dağıtılır (Ek:İ,J Çalışma Kağıdı
9,10).

Çalışma kağıtları toplanır, öğretmen tarafından öğrencilere dönüt verilir.

Bu etkinlikler tamamlanır
ve üretilen fikirler yaratıcı düşünmenin
boyutları olan ‘’akıcılık, esneklik ve orijinallik kriterleri ve dilin doğru
kullanımı açısından değerlendirilir.

Öğrencilerin sınıf içi tartışmalara aktif, uygun ve verimli katılımı
değerlendirilir.
384
Ek:İ
Name:
Date:
1.Please categorize the health problems as digestive system and upper
respiratory system problems.






Stomachache
Runny nose
Sore throat
Cough
Diarrhea
Constipation
2. Please categorize the health problems according to their contrasts (For
example: inner body, external body or dangerous, not dangerous)
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Liver Cancer
Neck ache
Heart attack
Diarrhea
Influenza
Allergies
Toothache
Stomachache
Backache
3.Choose odd health problems out.
1. a. Rheumatism
b.Headache
c.Stomachache
d. Heart attack
2. a.Liver cancer
b. Constipation
c.Diabetes
d.Neckache
3. a.Diarrhea
b. Constipation
c.Diabetes
d.Stomachache
4. a.Runny nose
b.Fever
c.Hepatitis
d.Cough
5. a. Headache
b.Cancer
c.Diabetes
d.Hypertension
385
4.Please write the related health problem.
1. a.Back ache-neck ache
b.Diarrhea-………………………….
2. a. Stress-headache
b.Influenza-………………………....
3. a.Rheumatism-leg ache
b.Sneeze-……………………………..
4. a.Influenza-Head ache
b.Hepatitis-……………………………
5. a.Hearth attack-cancer
b.Toothache-…………………………...
386
T.C.
BEYAZIT FORD OTOSAN İLKÖĞRETİM OKULU
DERS PLANI
A. BİÇİMSEL BÖLÜM
DERSİN ADI: İngilizce
SINIF: 5
KONUNUN ADI: Sağlık Problemleri
SÜRESİ: 3 x 40 dakika
ÖGRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ: Buluş Yoluyla Öğretim, Anlatma,
Küçük ve Büyük Grup Tartışma Tekniği, Beyin Fırtınası.
KAYNAK, ARAÇ VE GEREÇLER:
•
Bilgisayar
•
Projeksiyon
•
Sözlük
•
Çalışma Kağıtları
KAZANIMLAR
Hastalığı tedavi edebilecek uygun rengi bulur (Uygulama).
Renk terapisi ile ilgili olarak verilmiş olan bir metnin ana fikrini bulur (Anlama).
B-GİRİŞ BÖLÜMÜ
1.DİKKATİ ÇEKME: Öğrencilere en çok hangi rengi sevdikleri sorularak derse
başlanır ve öğrencilere şimdiye kadar hiç ‘’renk terapisini duyup duymadıklarını
sorarak ‘colors’’isimli şarkı dinletilir.
2.GÜDÜLEME: Öğretmen ‘’ Bu derste öğreneceğiniz konu, sizin hastalıkların
tedavisinde ve günlük yaşamda renklerin etkilerini öğrenmenize yardımcı olacaktır
der ve dersin dikkatlice takip edilmesini ister.
387
3. GÖZDEN GEÇİRME: Öğrencilere bu derste, sağlık problemlerinin tedavisinde
renklerin kullanımı hakkında konuşulacağı söylenir.
4. HEDEF – DAVRANIŞI SÖYLEME:
Bu derste ‘’Hastalıkların tedavisinde
renklerin kullanımı üzerinde durulacağı vurgulanır.
5.DERSE
GEÇİŞ:
Öğrencilere
turuncunun
hangi
hastalığın
tedavisinde
kullanıldığını bilip bilmedikleri sorulur ve renklerin yaşamımızda önemli olduğu
vurgulanır.
2. GELİŞME:
1. Öğrencilere renklerin ne işe yaradığını anlatan okuma metninin yer aldığı bir
çalışma kağıdı dağıtılarak, onlardan bu metinle ilgili soruları yanıtlamaları
istenir (Ek:P, Çalışma Kağıdı, 16).
2. Öncelikle metnin ana fikrinin ne olduğunun yazılması istenir. Sonrasında ise
öğrencilerden verilen durumlara ve hastalıklara uygun renkleri seçmeleri
istenir.
3. Öğrencilerden kendi istedikleri bir hastalığa uygun rengi ve tedaviyi
oluşturmalarını ister.
D. SONUÇ BÖLÜMÜ:
1. SON ÖZET: Soru-cevap tekniği ile özetleme yapılır. Öğrencilerden sormak
istedikleri soruları ve bu konu kapsamında öğrendikleri bilgileri verilecek olan
ödevlerde ve yapılacak aktivitelerde kullanmaları istenir.
2. TEKRAR GÜDÜLEME: Hastalıkların tedavisinde, renk terapisine ilişkin önemli
bilgiler edinildiği ve bunların gerçek hayatta işe koşulabilineceği söylenir.
3. KAPANIŞ: Gelecek derste ’‘Sağlıkla ilgili deyim ve atasözleri’’ üzerinde
durulacağı söylenerek, ders sonlandırılır.
388
E. DEĞERLENDİRME

Öğrenci Çalışma Yaprakları:Bu etkinlikler tamamlanır, kontrol edilir ve
öğrencilere dönüt verilir.

Öğrencilerin sınıf içi tartışmalara aktif, uygun ve verimli katılımı
değerlendirilir.
389
Ek:P
Name:
Date:
Please read the text carefully and answer the questions.
Colors in Treatment of Health Problems
Therapists claim that lots of ilnesses can be treated by colors. They report that orange
can be used for the teratment of depression and emotional confusion, green is
benefical for being calm and blue is relaxing.
Experts describe color therapy as ‘’usage of colors’ energy to balance the metabolism
and they say thal all colors have some characteristics and their usage of the treatment
of ilnesses results well.
Red: It has a strong energy and it stimulates physical parts of
our body. It means passion, revenge, courage and love. If it is
390
used much, it can cause emotional confusion and depression.
Anyway, it helps to increase body heat and blood circulation.
Orange: It symbolizes wisdom and makes people cheerful. It
stimulates social emotions. It is a savory colour that means it
makes you eat. If it is used intesively, it effects nervous system
negatively. So it should be used together with green and blue.
Green: It makes people calm and peaceful. Green is the most
common color in the earth. Green balances our nervous system
and it decreases fever. It is also benefical and therapeutic for
heart diseases, hypertension, headache and fatigue.
Yellow: Color therapists say yellow activates all mental
functions. It removes depression and it gives people life energy.
It increases optimism and self-confidence. Therapists find
yellow benefical in digestive system problems in stomach,
intestinal infections. Also they say it has positive effects on
mental functions.
Purple: It is the colour of balance. It balances of our spirutal and
physical world.It is used in arthritis.It also develops dreaming
activities.
Blue: It balances our body energy and it empowers respirotary
system. It removes throat problems. It can be used for
empowering senses and removes sorrows. It develops artistic
emotions.
1.Write the main point of the text.
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
391
2.Choose the appropriate color for the given situation and illness.
a.I am trembling. I am in bed for three days. My temperature is measured as 41.
.…………………………………………………………………………………………
b. I have an exam on Thursday. I should study hard but I am not concentrated
on my lesson and I am confused.
.…………………………………………………………………………………………
c. I am very ill. I have cough and my throat is very bad.
.………………………………………………………………………………………
d. I am very cold. My body is too cold also. I should move and increase my body
heat.
.…………………………………………………………………………………………
e. Write an illness and choose the appropriate colors for its treatment.
392
T.C.
BEYAZIT FORD OTOSAN İLKÖĞRETİM OKULU
DERS PLANI
A. BİÇİMSEL BÖLÜM
DERSİN ADI: İngilizce
SINIF: 5
KONUNUN ADI: Sağlık Problemleri
SÜRESİ: 3 x 40 dakika
ÖGRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ: Buluş Yoluyla Öğretim, Anlatma,
Küçük ve Büyük Grup Tartışma Tekniği, Beyin Fırtınası, Kişisel Analoji.
KAYNAK, ARAÇ VE GEREÇLER:
•
Bilgisayar
•
Projeksiyon
•
Sözlük
•
Çalışma Kağıtları
•
Film
KAZANIMLAR
Karşılaşılmayan bir hastalığın verilen özelliklerinden yola çıkarak bu hastalığı özgün
bir isimle adlandırır (Yaratma).
Kendisini bir hastalık yerine koyarak, bir gününü anlatır (Yaratma).
B-GİRİŞ BÖLÜMÜ
1.DİKKATİ ÇEKME: Öğretmen öğrencilere ‘’Benjamin Button’’ isimli bir film
izletir ve öğrencilere bu hastalığın özelliklerinin, neden ve sonuçlarının neler olduğu
sorulur.
2.GÜDÜLEME:
Öğretmen ‘’ Bu derste öğreneceğiniz konu, yaratıcılığınızı
arttıracak ve vizyonunuzu geliştirecektir’’ der ve dersi dikkatli bir şekilde takip
etmelerini ister.
393
3. GÖZDEN GEÇİRME: Öğrencilere bu derste, hastalıklara isimler yaratacakları
ve kendilerine bir hastalık yerine koyarak, bir gününü analatacakları söylenir.
4. HEDEF – DAVRANIŞI SÖYLEME:
Bu derste yaratıcı yazma üzerinde
durulacağı vurgulanır.
5.DERSE GEÇİŞ: Öğrencilere Benjamin Button’un hastalığının bir isiminin
olmadığı ve bu hastalığa nasıl bir isim verilebileceğini sorulur.
2. GELİŞME:
1. Öğrencilere ilginç ve ismi olmayan hastalıkların anlatıldığı bir okuma metni
dağıtılır ve onlardan bu hastalıkların neden ve sonuçlarını analiz ederek, bu
hastalıklara bir isim oluşturmalarını istenir (Ek:U, Çalışma Kağıdı, 21).
2. Sonrasında bu hastalıların yer aldığı bir video izletilir ve hastalıkların gerçek
izimleri sunularak, öğrencilerden karşılaştırmaları istenir.
3. Bu hastalıklara neden bu isimlerin verildiğini araştırmalarını istenir.
4. Bunun yanında öğrencilerden kendilerini bu hastalıklardan birinin yerine
koyarak, akıcılık, esneklik ve orijinallik kriterlerini göz önüne alarak bir
günlerini anlatan bir metin yazmaları istenir (Ek:Ü,V,Y, Çalışma Kağıdı,
21,22,23,24).
5. Öğrenciler yazdıklarını sınıfa paylaşırlar ve bu yazılar akıcılık, esneklik ve
orijinallik boyutları açısından değerlendirilir.
ARA ÖZET: İşlenen konu, matematikte işlenen, oran orantı ve kesirler konusuyla
bağlantılandırılır ve ilgili çalışma sayfası yapılır (Ek:Z Çalışma Kağıdı, 25).
D. SONUÇ BÖLÜMÜ:
1.SON ÖZET: Soru-cevap tekniği ile özetleme yapılır.
394
2. TEKRAR GÜDÜLEME: Yazarken
da çok düşünce üretmenin, farklı
kategorilere giren düşünce üretmenin ve orijinal anlatımın, mesajın daha etkili
sunulmasında çok önemli olduğu vurgulanır.
3. KAPANIŞ: Tüm konular tekrar edilerek , ders sonlandırılır.
E. DEĞERLENDİRME
 Öğrenci Çalışma Yaprakları: Bu etkinlikler tamamlanır, dil yapısı açısından,
yaratıcılıkta göz önüne alınan akıcılık, esneklik ve orijinallik kriterleri
açısından değerlendirilir ve öğrencilere dönüt verilir.
 Öğrencilerin sınıf içi tartışmalara aktif, uygun ve verimli katılımı
değerlendirilir.
 Dosyaları değerlendirilir.
395
Ek:U
Name:
Date:
Let’s Produce Names For These Illnesses!
Please find a name or more than a name for each illness below according to their
characteristics.
1.………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
It is an abnormal hair growth on the body. Whole body is covered by hair like a wolf.
It can be seen at birth or comes out later in life. It has two kinds. In one kind it occurs
over the entire body and in other kind it is seen on a restricted area.
2.………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
They are skin lines that cannot be seen under normal conditions. They follow a "V"
shape over the back, "S" shaped over the chest, stomach, and sides, and wavy shapes
on the head. The stripes are a type of genetic mosaics. They do not correspond to
nervous, muscular, or lymphatic systems. The lines can be observed in other animals
such as cats and dogs.
396
3..………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
A large family simply known as the "blue people" lived in the hills in Kentucky until
the 1960s. Most of them lived past the age of 80, with no serious illness - just blue
skin. The ilness was passed on from generation to generation. People with this
condition have blue, plum, indigo or almost purple skin.
4..………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
It is a disease characterized by the thickening of the skin and tissues, especially in
the legs and male genitals. In some cases the disease can cause certain body parts,
such as the balloons, to swell to the size of a softball or basketball. It’s caused by a
microscopic, parasitic worms which are transmitted by mosquitoes It is a result of a
several factors also. It is common in tropical regions and Africa.
397
5..………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
It is an extremely rare genetic condition where aging symptoms are seen at an early
age. A child becomes older suddenly. Those born with this illness typically live to
their mid teens and early twenties. It is a genetic condition that occurs as a new
mutation.
398
Ek:Ü
Name:
Date:
Now think that you are ‘’elephantiasis’’on one’s
body. Write about one day of yours by caring
the criterias fluency, flexibility and originality.
399
EK-5: ÖZGEÇMİŞ
Adı-Soyadı: Ayşin KAPLAN SAYI
Doğum Yeri ve Tarihi: AKŞEHİR/ 24.10.1982
DERECE
ALAN
ÜNİVERSİTE
MEZUNİYET
YILI
LİSANS
İngiliz Dili Eğitimi
İstanbul
Üniversitesi
2004
YÜKSEK
LİSANS
Üstün Zekâlılar
Eğitimi
İstanbul
Üniversitesi
2008
DOKTORA
Üstün Zekâlılar
Eğitimi
İstanbul
Üniversitesi
2013
Yüksek Lisans Eğitimi:
Yüksek Lisans: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Eğitim
Ana Bilim Dalı, Üstün Zekâlılar Eğitimi Bilim Dalı.
Tez Adı: Raven’ın İlerleyen Matrisler Plus Testinin 12-13 Yaş Çocukları Üzerinde
Geçerlik, Güvenirlik Ve Ön Norm Çalışmalarına Göre Üstün Zekâlı Olan Ve
Olmayan Öğrencilerin Mantıksal Düşünme Yeteneklerinin Karşılaştırılması
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Serap EMİR
Doktora Eğitimi:
Doktora: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Eğitim
Ana Bilim Dalı, Üstün Zekalılar Eğitimi Bilim Dalı.
Tez Adı: Farklılaştırılmış Yabancı Dil Öğretiminin Üstün Zekâlı Öğrencilerde
Erişiye, Eleştirel Düşünmeye ve Yaratıcılığa Etkisi
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Serap EMİR
400
Çalışma Alanları:
İngilizce Öğretimi, Üstün Zekâlı ve Yeteneklilerin Eğitimi, Eleştirel
Düşünme ve Eğitimi, Yaratıcı Düşünme ve Eğitimi, Program Geliştirme, Müfredat
Farklılaştırma, Normal Sınıflarda Üstün Zekâlı ve Yeteneklilerin Eğitimi, Öğretim
Teknolojileri.
Yayınlar:
1.1.Uluslararası Bilimsel Toplantılarda Sunulan ve Bildiri Kitabında
Tam Metin Olarak Yayınlanan Bildiriler

Kaplan& Emir (2008). ‘’İlköğretim Öğrencilerinin Farklı Değişkenlere Göre
Mantıksal Düşünme Yetenekleri. The Logical Thinking Abilities of
Secondary School Students’ According to Different Variables.’’ Trakya
Üniversitesi: IV. Balkan Eğitim Bilimleri Kongresi.
1.2.Uluslararası Bilimsel Toplantılarda Sunulan, Programda Yer
Alan Bildiriler

Kaplan& Emir (2011). ‘’Benlik Saygısının Zekâ Düzeyine ve Arkadaş
İlişkilerine Göre İncelenmesi.’’ İstanbul Üniversitesi: The International
Center for Innovation in Excellence in Education (Sözlü Bildiri).

Kaplan& Emir (2011).’’Üstün Zekâlı ve Normal Öğrencilerin Duygusal
Zekâ Düzeylerinin ve Duygusal Zekâ ile Akademik Başarı arasındaki
İlişkinin İncelenmesi.’’ İstanbul Üniversitesi: The International Center for
Innovation in Excellence in Education (Sözlü Bildiri).

Kaplan& Bulut (2011). ‘’The Relationship between Gifted and Avarage
Students’ Academic Achievment in English and Creativity.’’ Fatih
Üniversitesi: Leading To Changes In ELT: From Practice to Theory (Sözlü
Bildiri).
401
1.3.Ulusal Hakemli Dergilerde Yayınlanan Makaleler

Kaplan& Emir (2013) ‘’İlköğretim Öğrencilerinin Öğrenme Stilleri ile
Duygusal Zekaları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi.’’ Kastamonu Eğitim
Fakültesi Dergisi (Baskıda).
Yer Aldığı Projeler:

Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu, Üstün Zekâlıların Eğitimi Projesi,
Zenginleştirme Dersleri (Düşünme Becerileri, Yaratıcılık, Sosyal-Duygusal
Gelişim) Öğretmeni

İstanbul Çocuk Üniversitesi Üstün Zekâlılar İçin Zenginleştirilmiş Eğitim
Programı Öğretmeni
Bilimsel Kuruluşlara Üyelikler:
World Council for Gifted and Talented Children (WCGTC) Türkiye Delegesi
402

Benzer belgeler

İlköğretim Altıncı Sınıf Öğrencilerinin Beden Eğitimi Dersindeki

İlköğretim Altıncı Sınıf Öğrencilerinin Beden Eğitimi Dersindeki bu programın etkililiğinin sınanarak, sonuçlarının ortaya konmasını sağlamaktır. Bu sebeple ilköğretim 5.sınıf düzeyinde öğrenim gören üstün zekalı öğrenciler için İngilizce dersindeki ‘’Health Pro...

Detaylı