BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin

Transkript

BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army Prof. Dr. Aylin
VITAE
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi
sf.36 İdil Önce
BİLGİ Pazarlama
Şubat Mart 2016 / Sayı 64
IBIZA 20x27cm.indd 1
28/01/16 18:30
ùUBAT-MART 2016 SAYI:64
MEZUNLAR DERNEöø DERGøSø
BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army
Prof. Dr. Aylin Seçkin | Sami Çukadar | BİLGİ Kozyatağı | Highlife
2OVOTOhZOaÖ\Ö
O`OgO\ZO`O
ÜNİVERSİTELER
BÖLÜMLER
MESLEKLER
SINAV GÜNDEMİ
/tercihvekariyer
/tercihvekariyer
www
tercihvekariyer
com
İÇİNDEKİLER
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Mezunlar Derneği Aylık Dergisi
Sayı: 64 | Şubat-Mart 2016
www.vitae.gen.tr
48 Prof. Dr. Emre Gönen
BİLGİ’nin kurum kültürü hiç
değişmedi.
YAYIN TÜRÜ
Süreli Yerel
ISSN 1309-6281
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Özgür Sağmal
[email protected]
08 HABERLER
BİLGİ’den ve BİLGİ
mezunlarından taze haberler...
GÖRSEL YÖNETMENLER
Melis Kalpakçıoğlu
[email protected]
Serkan Eren
[email protected]
28 Bilgi Pazarlama
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Aynur Tekin
[email protected]
BİLGİ Network’ü önemli bir
avantaj sağlıyor.
FOTOĞRAFLAR
Emre Topdemir
Hüseyin Aldemir
REKLAM
Esra Yalazer
[email protected]
Betül Bozkurt
[email protected]
İMTİYAZ SAHİBİ VE YÖNETİM ADRESİ
52 Doç. Dr. Orhan Erdem
Akademik birikimi sektörel
bilgiyle birleştiriyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi
İnönü Cad. No: 6 Kuştepe 34387 Şişli İstanbul
T: 0212 311 6139 / F: 0212 212 2131
YAPIM
Açık Yayıncılık Reklamcılık İletişim Hizmetleri
San. ve Tic. Ltd. Şti. adına
Kübra Güllaç
[email protected]
44 Doğuşcan Oto
Talent Army üniversitelere ve
iş hayatına yeni bir soluk
getiriyor.
Bağdat Cad. Rüştiye Sok. No:13/2
Kızıltoprak İstanbul
T: 0216 700 1480 / F: 0216 700 1479
E: [email protected]
BASKI
Matsis Matbaa Hizmetleri Ltd. Şti.
Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Caddesi
No: 51 34290 Sefaköy İstanbul
T: 0212 624 2111
E: [email protected]
DAĞITIM
Ajans Press Kurye
Profilo AVM 5.Yıl Sk. No:1/D
Mecidiyeköy/İstanbul
T: 0212 356 11 51
E: [email protected]
V I TA E
4 Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
Her hakkı saklıdır. Vitae, İstanbul Bilgi Üniversitesi adına Openmedia tarafından yayınlanmaktadır. Bu dergide yer alan yazı, makale, fotoğraf ve
illüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne aittir. Yazılı ön izin olmaksızın hangi dilde ve
hangi ortamda olursa olsun metaryalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
ŞUBAT - MART
2016
56 BİLGİ Kütüphane
Direktörü Sami Çukadar
BİLGİ Kütüphane’de 20. Yıla
doğru
HIGHLIFE
74 Havada konfor
76 Seyahat
64 Sosyal Kuluçka Merkezi
Direktörü Yörük Kurtaran
STK’ların kurumsal
kapasitelerini geliştiriyor.
60 BELİS Direktörü Ayça Ebru
Giritligil
BELİS Uluslararası projelerde
daha çok yer alacak.
80 Moda
82 Kitap
83 Sinema
84 Sergi
88 Ajanda
92 Gurme
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
5 V I TA E
bilgiM’den|
Daha işe alınabilir
mezunlar yetiştireceğiz
Doğuşcan Oto
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Mezunlar Derneği Başkanı
2016’NIN BİZİM İÇİN EN
ÖNEMLİ KONU BAŞLIĞI
İSE, DAHA İŞE ALINABİLİR
MEZUNLAR YETİŞMESİ
İÇİN ÇALIŞMAK OLACAK.
2 SENE ÖNCE, BİLGİ
MEZUNLARININ
KARİYER İHTİYAÇLARINI
GİDERMEK İÇİN,
BİLGİM BÜNYESİNDE
İK PROFESYONELİ
MEZUNLARIMIZ BİR
ARAYA GELDİ.
Merhaba Sevgili Mezunlar,
Yeni yılın ilk sayısı ile karşınızdayız. 4. yılıma girdiğim İstanbul Bilgi Üniversitesi
Mezunlar Derneği’nde geriye dönüp baktığımda; güzel bir yolculuk görüyorum.
Başladığımız noktayla şu an geldiğimiz noktayı karşılaştırınca, geleceğe umutla
bakıyorum.
Güzel bir ekibimiz var. Aile gibiyiz. Sevinçleri de üzüntüleri de beraber yaşıyoruz.
Birimizin kariyeri hepimizin kariyeri oluyor. El ele, omuz omuza daha iyi günlere
ilerliyoruz. Niceliğe değil niteliğe önem vermemiz, networkinge dayalı sistemimiz
meyvelerini verdi. Diğer mezun dernekleri ile bir araya geldiğimizde arayı ne kadar
açtığımızı gözlemliyoruz. Spor, sanat, eğitim ve sosyal sorumluk ekseninde ilerleyen,
oturmuş bir düzenimiz var. İcra kuruluna katılan genç mezun arkadaşlarımızın
bize kattığı taze kan ile de yeni bir ivme kazandık. Tiyatromuz BKM Mutfak’ta
oyunlarını sergilerken, Master Games’te gene tüm kupalara talip olacağız. Kimsesiz
bebeklere kol kanat germeye devam ederken, Sail Break, Corporate Weekend gibi
BİLGİ mezunlarının etkinliklerinden desteğimizi esirgemeyeceğiz. Girişimci BİLGİ
mezunlarıyla elimizden geldiğince bir araya gelip, onlara katkı sağlamaya çalışacağız.
Ama hepsi bir yana; 2016’nın bizim için en önemli konu başlığı ise, daha işe
alınabilir mezunlar yetişmesi için çalışmak olacak. 2 sene önce, BİLGİ mezunlarının
kariyer ihtiyaçlarını gidermek için, BİLGİM bünyesinde İK profesyoneli
mezunlarımız bir araya geldi. 2 yıllık hazırlık ve PwC deneyiminin ardından, proje
ortaklarının tamamı BİLGİ mezunlarından oluşan Talent Army dünyaya geldi. 16
yıllık kampüs birikimi, sektör tecrübesi ile birleşti. BİLGİ mezunları için çıktığımız
yolda tüm üniversitelere ve iş dünyasına hizmet edecek bir hareket haline geldik.
İş dünyasının ihtiyaçları doğrultusunda bir türlü doldurulamayan bir boşluğu
doldurmak için yola çıktık.
Daha ilk günden çok olumlu geri bildirimler almaya başladık. BİLGİ’den,
Bilkent’ten, ODTÜ’den, İTÜ’den Marmara ve İstanbul Üniversitelerinden
yetenekler bünyemize katıldı. Bünyemizde kattığımız yeteneklerle büyümeye ve iş
dünyası ile güzel ortaklıklar kurmaya başladık. İlk icraatımız ise sektörün en büyük
KPI’larından biri olan kariyer anketini yapan, Employer Branding konusunda
Dünya’nın en önemli markalarından biri olan Universum’un çözüm ortağı olduk.
Ayrıca geçen sene BLGİ mezunları için organize ettiğimiz “Köprüden Önce Son
Çıkış İK Zirvesi”ni ihraç ettik. Mart ayında aynı isimle İstanbul Üniversitesi’nde
bir organizasyon gerçekleştireceğiz. Okul için değil, yaşam için öğrendik ve
şimdi aynı vizyonu önce BİLGİ’li kardeşlerimize ve daha sonrasında tüm hedef
üniversitelerimizdeki gençlere kazandırmak istiyor, daha işe alınabilir mezunlar
yetiştirerek memleketimize hizmet etmek istiyoruz.
Memlekete hizmet etmek dedim de; memlekete büyük hizmetler etmiş Mustafa
V. Koç’a Allah’tan rahmet, başta Koç Üniversitesi ve Mezunlar Derneği’ndeki
kardeşlerimize olmak üzere tüm Koç camiasına baş sağlığı diliyorum. Allah hepimize
öldükten sonra arkamızdan böyle konuşulmasını nasip etsin…
Saygılarımla,
Doğuşcan Oto
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı
V I TA E
06
Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
7ĉ5"& 20 x 27
Macahel’de
CJSLaGLaTaS‘T‘
)FSEPĻBEPTUVUFLOPMPKJßSßOßCJS#PTDILVMMBOE‘Ļ‘O‘[EBEßOZBO‘O
IFSIBOHJCJSZFSJOEFEFCJSDBOM‘ZBŝBNIBLL‘O‘LVMMBON‘ŝPMVZPS
#PTDIÍBNBŝ‘SNBLJOFMFSJOEFTPOZ‘MEBFMFLUSJLUßLFUJNJOEF
TVUßLFUJNJOEFFWBSBOUBTBSSVGTBĻMBZBOEPĻBEPTUVUFLOPMPKJMFS
HFMJŝUJSEJ #ßUßO ÍBCBN‘[ HFMFDFL OFTJMMFSF EBIB ZBŝBO‘S CJS EßOZB
C‘SBLBCJMNFLJÍJOXXXCPTDIIPNFDPNUS
#V WFSJMFSF 8": 9 53 LPEMV ÍBNBŝ‘S NBLJOFTJOJO TUBOEBSU
QSPHSBNEBFMEFFEJMFOUßLFUJNEFĻFSMFSJJMFZ‘M‘OBBJUCFO[FSCJS
#PTDINPEFMJOUßLFUJNEFĻFSMFSJOJOLBSŝ‘MBŝU‘S‘MNBT‘ZMBVMBŝ‘MN‘ŝU‘S
haberler|
BİLGİ, Kurucusu
Latif Mutlu’yu
son yolculuğuna
uğurladı
İstanbul Bilgi Üniversitesi kurucusu Latif Mutlu’yu son
yolculuğuna uğurladı. Mutlu’nun cenaze törenine eğitim,
iş ve medya dünyasından pek çok isim katıldı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, kurucusu Latif Mutlu’ya
veda etti. 91 yaşında yaşamını yitiren Latif Mutlu için ilk
tören, kurucusu olduğu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin
santralistanbul yerleşkesinde yapıldı. Buradaki törene
Latif Mutlu’nun, gazeteci oğlu Zafer Mutlu, küçük oğlu
Serdar Mutlu, Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı
Rifat Sarıcaoğlu, Bilgi Üniversitesi Rektörü Mehmet
Durman, öğretim elemanları, öğrenciler ve üniversite
çalışanları katıldı.
Latif Mutlu’nun cenazesi daha sonra cenaze töreninin düzenleneceği
Teşvikiye Camii’ne getirildi. Törende taziyeleri Latif Mutlu’nun
oğulları Zafer ve Serdar, gelinleri Nüket ve Yasemin Mutlu, kızı
Güneş ve damadı Kerem Mavituncalılar ile torunları Cem, Deniz
ve Naz Mutlu kabul etti. Törene, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan,
Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan
Yalçındağ, TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, CHP genel
başkan yardımcıları Enis Berberoğlu, Erdoğan Toprak, Hürriyet
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Hürriyet Gazetesi
Yazarı Ertuğrul Özkök, Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin
Özkan, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, iş adamları Sedat
Aloğlu, Bülent Eczacıbaşı, Cem Boyner’in de aralarında bulunduğu
iş, siyaset ve medya dünyasından çok sayıda ünlü isim katıldı.
1965’ten beri eğitim sektörünün içinde yer aldı
21 Haziran 1924’te Nazimiye’de doğan Latif Mutlu Türkiye’nin önde
gelen kurumlarında çalıştı. Petrol Ofisi’nde 15 yıl müdür olarak
görev yaptı. Türkiye’nin ilk boru hattı olan İskenderun–Batman Boru
Hattı’nın Kurucu Müdürü olarak faaliyet yürüttü. Bu arada üç yıl
Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti ise de bitiremedi.(19581965). Ardından Ankara’ya gelerek Ankara İktisadi ve Ticari İlimler
Yüksek Okulu’nun kuruluşuna katılmış, 1968 yılında Diş Hekimliği
V I TA E
08 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
ve Eczacılık Özel Yüksekokullarını kurmuştur. 1971 yılında Ankara
İktisadi ve Ticari İlimler Özel Yüksekokulu’nu bitiren Latif Mutlu,
1965’ten beri eğitimin içinde yer almış.
Bilgi Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurdu. Latif Mutlu, 11 yıl bu vakfın
başkanlığını yaptıktan sonra, 2006’da İstanbul Bilgi Üniversitesi
Mütevelli Heyet Başkanı oldu. Üniversitenin Kurucular Kurulu
Onursal başkanı ve Vakfın Mütevelli Heyet üyesi olarak görev yaptı.
İş Bankası Kültür Yayınları hayatını kitaplaştırıldı
TRT Çocuk ve Gençlik Vakfı ile Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı’nın
Kurucu ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak eğitim hizmetinde çalıştı.
Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, Latif Mutlu’nun yaşamını konu
alan “Uygarlığın Peşinde” isimli kitabı 2010 yılında “Nehir söyleşi”
dizisinde yayımladı.
haberler|
BİLGİ Klinik Psikoloji’den bir ilk!
İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Çift ve Aile Terapisi
Altdalı, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Uluslararası Aile Terapisi Derneği (IFTA)’nin
Uluslararası Sistemik Terapi Eğitimi Akreditasyon Komitesi tarafından akredite edildi
İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Çift
ve Aile Terapisi Altdalı, Uluslararası Aile Terapisi Derneği (IFTA)’nin
Uluslararası Sistemik Terapi Eğitimi Akreditasyon Komitesi tarafından
akredite edilen Türkiye’deki ilk ve tek program oldu.
Psikoloji alanındaki uzman açığına çözüm getirmeyi hedefleyen Klinik
Psikoloji Yüksek Lisans Programı, bu uzman açığının giderilmesine
katkıda bulunmayı amaçlayarak 2005 yılında öğretim hayatına başladı.
İlk yedi yıl sadece “Yetişkin” ağırlıklı öğretim veren program, 2012
yılında “Çocuk-Ergen” ve 2013 yılında “Çift-Aile Terapisi” alt-dallarını
Aday öğrenciler
sordu,
akademisyenler
cevapladı
Yeni iş dünyasının yönetim, bilgi ve ilişki süreçlerine uyum
sağlayan lisansüstü programlarıyla kariyer yolculuğuna
yön veren İstanbul Bilgi Üniversitesi, aday öğrencilerle
akademisyenleri bir araya getirdi. “Lisansüstü Tanıtım
Buluşması” 21 Ocak 2016 tarihinde santralistanbul
Kampüsü’nde düzenlendi.
Dünyadaki gelişmelerin gün geçtikçe ivme kazandığı ve iş
dünyasında rekabetin arttığı son dönemde, kariyer hedefleri
doğrultusunda tercih edilen doğru bir lisansüstü eğitimi
pek çok insan için önemli bir kazanım haline geldi.
V I TA E
10 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
bünyesine ekleyerek üç alt-dallı kapsamlı bir program haline dönüştü.
Program, bu çerçevede bir klinik psikolog olabilmek için teorik ve pratik
bilgi ve becerilerle donanmış, sosyal ve etik sorumluluk sahibi uzmanlar
yetiştirmeyi hedefliyor. Daha ayrıntılı bir ifadeyle, programdan mezun
olan ve Klinik Psikoloji Yüksek Lisans diploması alan psikologlar özellikle
şu konularda bilgi ve beceri açısından sağlam bir temele sahip
oluyorlar: Psikoterapi ilişkisi ve klinik görüşme teknikleri,
meslek etiği, psikopatolojik değerlendirme, psikolojik
değerlendirme (testler): Bilişsel ve kişilik boyutları, psikoterapi
(psikoanalitik/psikodinamik, bilişsel-davranışçı, hümanistik,
sistemik ve grup), araştırma yöntemleri.
Klinik beceri açısından, öğrenciler yoğun süpervizyon
altında psikoterapi ve psikolojik değerlendirme alanlarında
uygulamalı olarak yetiştiriliyor. Programda ayrıca,
öğrencilerin bilimsel araştırma yapması ve yüksek lisans
tezlerini ya da projelerini yayınlanabilir formatta bir bilimsel
ürün olarak sunmaları amaçlanıyor. Programda edinilecek donanım,
klinik psikoloji alanında doktora derecesi almak isteyebilecek öğrenciler
için de uygun alt yapıyı sağlıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi
Lisansüstü Programları’nın
bu kapsamda düzenlendiği
tanıtım buluşmasında,
aday öğrenciler seçtikleri
programların kariyerlerine
nasıl yararı olacağı,
programların sağladığı
avantajlar ve mesleklerine
göre en uygun yüksek
lisans programının
hangisi olduğu gibi
merak ettikleri tüm
soruları akademisyenlere
sorma fırsatı buldu.
Sosyal Bilimler, Fen
Bilimleri, Bilişim ve
Teknoloji Hukuku,
Avrupa Birliği ve Sağlık
Bilimleri Enstitüleri çatısında eğitim veren 60’ı aşkın yüksek
lisans ve doktora programı hakkında bilgi aldı.
Buluşmaya 150’yi aşkın aday öğrenci ile 60’ın
üzerinde BİLGİ akademisyeni katıldı.
haberler|
Turgut Tarhanlı:
“Engellilere yönelik
ayrımcılığa son
verilmeli”
BİLGİ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı,
“Zihinsel engelli bireyler dâhil tüm engelli bireyler kendi
hayatlarının kontrolüne ve kendi hayatlarına ilişkin
kararları verme özgürlüğüne sahip olmalı” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Harvard Üniversitesi
Hukuk Fakültesi ve Tomurcuk Eğitim Kültür ve Dayanışma
Vakfı işbirliğiyle düzenlenen “Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesi Işığında Türkiye’de Zihinsel Engelli Bireylerin Hakları”
başlıklı sempozyuma ev sahipliği yaptı. BİLGİ santralistanbul
Kampüsü’nde gerçekleştirilen sempozyuma, uluslararası arenada
alanında uzman akademisyen ve hukukçular katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, “Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, engelli bireylerin onurunu ve
özerkliğini açıkça tanımakta ve engelli bireylerin kendi kararlarını
verme ve bağımsız yaşama özgürlüklerine saygıyı öngörmektedir.
Bunun anlamı, zihinsel engelli bireyler dahil tüm bireylerin kendi
hayatlarının kontrolüne ve kendi hayatlarına ilişkin kararları
verme özgürlüğüne sahip olmalarıdır” dedi. Sözleşmenin eşitlik
konusundaki yaklaşımına da vurgu yapan Tarhanlı, “Eğer engelli
bireylerin eşitliğine inanıyorsak, toplumun herhangi bir üyesini
etkileyen her konu ve durumda, bunun, engelli bireyleri de etkilediği
göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle kamu hizmetlerinde, okullarda,
yasal düzenlemelerde ve hayatın her alanında engelli olan-olmayan
ayrımına, dışlamacılığa son verilmesi gerekir” şeklinde konuştu.
“Bireyleri Korumak Adına Hak ve Özgürlükleri
Ellerinden Alınıyor”
Sempozyumda, zihinsel engelli bireylerin hukuki ehliyeti ve
politik katılım hakkı konusunda bir konuşma yapan İstanbul Bilgi
Üniversitesi Hukuk Fakülte si Yrd. Doç. Dr. İdil Işıl Gül, Türkiye’deki
vesayet anlayışı ve uygulamalarının altını çizerek “Engellilik alanı,
koruma kaygısı ve içgüdüsünün baskın olduğu bir alan. O nedenle
sivil toplum örgütlerinin de koruma veya yardım talebiyle daha fazla
hak ve özgürlüklerden yararlanmayı değil, daha fazla kısıtlamayı
talep ettiklerini görmek mümkün. Korumak adına yapılan ise kişinin
kısıtlanarak tüm hak ve özgürlüklerinin elinden alınması” dedi.
“Zihinsel engelli bireyler seslerini daha az duyurabiliyor”
Etkinliğin konuklarından Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Engelli Hakları Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Michael A. Stein
konuşmasında; yapılan çalışmalarda, mümkün olduğunca tüm
toplumsal grupların yönetim süreçlerine katılımının sağlanması
gerektiğine dikkat çekti. Stein, “Zihinsel ya da psikososyal engeli
olan bireylerin diğerlerine kıyasla seslerini daha az duyurabildiğini
görüyoruz” dedi.
İki gün süren sempozyumda, zihinsel engelli bireylerin eğitim,
rehabilitasyon ve bağımsız yaşama hakları gibi başlıklar da kapsamlı
şekilde ele alındı.
V I TA E
12 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
.×üODUV×FDN\D]ODUVHULQ
+×]O×YHHüLW×V×GDù×O×P×
(WNLOLVHULQOLN
Ã'\VRQ$LU0XOWLSOLHU7HNQRORMLVL70
Ã7PRGD\×K×]O×YHHüLWGHUHFHGH×V×W×U
Ã6HULQKDYDIRQNVL\RQX
Ã/('HNUDQ
Ã<DQ×NNRNXVX\RN
Ã8]DNWDQNXPDQGD
Ã6DO×Q×PNRQWURO
Ã7HPL]OHPHVLNROD\
Ã*YHQOL
Ã\×OJDUDQWL
ZZZG\VRQFRPWU
HakPaQ(OHkWURQLk6aQ7LF/WGûWL'\VRQUQOHULQLQ7UkL\H·GHkLWHk\HWkLOLGLVWULEW|UGU
(0212) 217 11 60 | www.hakman.com.tr
haberler|
Young Felis by
Vodafone’da
BİLGİ’ye ikincilik
Young Felis by Vodafone yarışması sonuçlandı. İstanbul
Bilgi Üniversitesi öğrencileri Mert Öktem ve Dalia Kittani
“FreeZone ile Güç Uyanıyor” kampanyasıyla ikincilik
ödülünü aldı.
Brand Week Istanbul’un sürprizleri arasında yer alan Young Felis
by Vodafone Yarışması sonuçlandı. Brand Academy Day’in son
oturumunda gerçekleşen ödül töreninde, yarışmayı kazanan isimler
açıklandı. Yarışmanın ikincilik ödülü’nü “FreeZone ile Güç Uyanıyor”
kampanyası ile İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri Mert Öktem
ve Dalia Kittani kazandı. Ödülü kazanan ikili sorularımızı yanıtladı.
Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz, yollarınız nasıl keşişti?
Dalia’la yollarımız Erasmus’ta kesişti. İkimizde reklamcılık okumamıza
rağmen daha önceden tanışmıyorduk. Madrid’de tanıştık ve orda
yakın olduk. Yarışmaya gelince ben Twitter’da Mediacat’in hesabında
Young Felis yarışmasını gördüm. Dalia’yı aradım böyle bir yarışma
var katılalım mı dedim. O da tamam diyince yarışmaya katıldık.
V I TA E
14 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
Hazırlık sürecini nasıl geçirdiniz?
Hazırlık sürecinde aslında okuldan dolayı çok yoğunduk.
Yarışmanın briefi açıklandığında kampanyayı yollamamız için
10 günümüz vardı. İkimizde ne yapabiliriz diye düşünelim
bir kaç gün sonra buluşup karar veririz ne yapacağımıza
dedik. Sonrasında buluşup konuştuk aşağı yukarı nasıl
bir şey yapacağımıza karar verdik. Bir hafta sonra tekrar
buluşup kampanyayı oluşturduk ve yarışmaya yolladık.
Ödül aldığınız “FreeZone ile Güç Uyanıyor” kampanyası
hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Vodafone Sponsoru olduğu Star Wars: Güç Uyanıyor filmiyle ilgili
Vodafone FreeZone’lulara özel bir dijital kampanya yapmak istiyordu.
Bizde bunun için bir mikrosite yaptık. Mikrositemize FreeZone’lular
Darkside/Lightside seçerek kayıt oluyor ve hazırladığımız özel oyunlar
ve yarışmaları tamamlayarak kredi kazanıyor ve kazandığı kredilerle
dilediği gibi SMS/İnternet/Konuşma vs. paketler alabiliyordu.
Yarışmanın sonunda ise Darkside veya Lightside hangi taraf kazanırsa
o taraftan en çok kredi toplayan ilk 50 kişiye Star Wars: Güç
Uyanıyor filmi vizyona girmeden bir gün önce ön gösterim yaptık.
Vitae ekibi olarak aldığınız ödülü tebrik
ederiz. Ödülle ilgili neler söylersiniz?
Felis ödülleri çok prestijli, sanıyoruz ki her reklamcının
almak istediği bir ödül. Young yarışmasını yapmaları bizim için
önemli bir fırsattı ve değerlendiren juride çok önemli isimler
vardı dolasıyla onlara bir iş sunup beğendirebilmek bizim için
önemliydi. Sonucunda ikincilik ödülünü aldık. Böyle prestijli bir
ödülün young versiyonuna sahip olduğumuz için çok mutuyuz.
Her
Pazar
BRUNCH
.(<)ø
#OlmasadaOlur
(4(,͏ȋ;ȋ4634(A:(634(A
$AR~ÏÏAFAKA§YAÓDESTEKÓOLUN
ANNESIÓYAÓDAÓBABASÃÓHAYATTAÓOLMAYANÓlOCUKLARÃMÃZÃNÓ
GELECEÐINIÓAYDÃNLATÃN
Düzenli destekte bulunmak için 0850 222 1863’ü arayabilirsiniz.
BRUNCH vitae 20x27.indd 1
www.darussafaka.org
21/05/15 17:17
haberler|
Great, 5. yaşını
New York ve Dubai
ofisleriyle kutladı
Reklam sektörünün genç ancak hızlı büyüyen ajanslarının
başında gelen Great, büyük düşünmeye devam ediyor. Genç
ve dinamik bir ekibe sahip Great, kuruluşunun 5. yılında
New York ve Dubai’de iki yeni ofisin açılışını gerçekleştirdi.
Great Reklam Ajansı 5. yaşını çalışanlarının, müşterilerinin ve iş
ortaklarının katıldığı eğlenceli bir parti ile kutladı. Great Reklam Ajansı
5. yaşını çalışanlarının, müşterilerinin ve iş ortaklarının katıldığı eğlenceli
bir parti ile kutladı. 5. Yıl pastasını Great’in yöneticileri tüm dostlarıyla
birlikte keserek başarılarını kutladılar. Bu arada Great Reklam Ajansı, 5.
yaşını kutladığı 2016 yılında New York ve Dubai’de açtığı iki yeni ofisle
genişleme kararı aldı. “Burada harika şeyler olur...” sloganıyla, kalite,
müşteri deneyimi ve memnuniyeti ilkeleriyle çalışmalarını sürdüren
Great, sektörde başarılı işlere imza atmaya devam ediyor.
Great Reklam Ajansı Genel Müdürü Fatih Kadak, 2015 yılının
ajansları için son derece olumlu geçtiğini dile getirirken, İstanbul’dan
sonra New York ve Dubai ofislerinin de açılmasıyla yeni projelere imza
atacaklarını dile getirdi. “Türkiye, yaklaşık %92 internet kullanımı
ile sosyal medyayı dünyada en aktif kullanan ülke” diyen Fatih Kadak
şunları söyledi:
Dijitaldeki yatırımlarını arttırdı
“Küresel firmaların ardından, yerel firmalar/markalar da dijital
pazarlama ve sosyal medyanın önemini kavrayarak, dijital alandaki
yatırımlarını arttırıp, daha geniş bir hedef kitleye ulaştılar. Great olarak,
V I TA E
16 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
tüm bu gelişmelerin ve rakamların nereye işaret ettiğini zamanında
görerek, geleneksel pazarlama ve reklam pratiklerinin yanında dijitaldeki
ağırlığımızı ve yatırımımızı arttırdık.”
Yenilenen sektörel gelişmeleri ve araçları yakından takip ettiklerini
belirten Great Reklam Ajans Başkanı Mehmet Onur Güzel ise ajans
olarak yeni heyecanlar yaşadıklarını belirterek şöyle konuştu:
“Birlikte çalıştığımız markaların sadece mevcuttaki değil, gelecekteki
ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurma motivasyonuyla, her zaman bir
adım sonrasını da düşünüyoruz. Great’in müşteri portföyünde şu anda
50’den fazla küresel ve yerel marka bulunuyor. Başta Lenovo, Accenture,
Canon, Fujitsu, Unifree, Hyundai, Finansbank, Itelligence, Acron,
Detaysoft, Baymak, Pera Palas Jumeirah olmak üzere, sektörünün öncüsü
pek çok markaya hizmet veriyoruz. Great Reklam Ajansı, bünyesinde
barındırdığı tasarım, dijital, etkinlik ve sosyal medya departmanları ile
müşterilerine 360 derece pazarlama hizmeti sunuyor.”
dMags uygulaması ile akıllı telefon
ve tabletlerinizde!
haberler|
Sanatseverler
“Sanat Tarihi
Seminerleri”nde
buluşuyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin yaşam boyu eğitim merkezi
Bilgi Eğitim Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA ile birlikte
hazırladığı programla günümüz sanatını anlamak isteyen
sanatseverlere kapılarını açıyor.
Üniversitenin santral Kampüsü’nde 20 Şubat-19 Mart tarihleri arasında
düzenlenecek 5 haftalık Sanat Tarihi Seminerleri’yle modern ve çağdaş
sanat karşılaştırmalı olarak incelenirken 19’unu yüzyıldan bugüne Batı
Sanatı’nın dönemleri, değişen estetik kaygıları, sanat, sanatçı ve izleyici
arasındaki ilişkinin nasıl dönüştüğü de ayrıntılı olarak ele alınacak.
Seminer programında 20’nci yüzyılın ilk yarısına
kadar modern sanat kronolojik olarak anlatılırken
postmodernizm dönemi de tematik olarak işlenecek.
Alanında uzman
eğitmenler
Programda yer
alan bazı konu
başlıkları arasında;
Sanayi Devrimi,
Fotoğraf Sanatı
ve Modernizm,
Empresyonizm
ve Post
Empresyonizm,
Resim-HeykelMimarlık,
Avangard Sanat
Akımları, Fransa
ve Amerika
Odaklı Soyut
Dışavurumculuk
ve II.Dünya
Savaşı’ndan
Sonra Sanat ve
Çağdaş Sanat
Alanını Belirleyen Unsurlar yer alacak.
Seda Yavuz, Burcu Pelvanoğlu, Nilgün Yüksel, Fırat
Arapoğlu ve Osman Erden’in eğitmenliğini yapacağı
programın ücreti ise 600 TL olarak belirlendi.
“BİLGİ Müzik” yine ilklere sahne oldu
İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü tarafından bu yıl
7’ncisi gerçekleştirilen “Yeni Müzik Konser Serisi”nin en iyi
10 bestesi, Ergon Ensemble konseriyle dünya prömiyeri yaptı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü tarafından 2005 yılından bu
yana düzenlenen ve katılımcıların yarışmaya özel besteledikleri eserleri
tanıtan “Yeni Müzik Konser Serisi” en iyi 10 besteyi seçti. Eserler,
Yunanistanlı müzik topluluğu Ergon Ensemble’ın performansıyla
V I TA E
18 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
Beyoğlu Mixer’de düzenlenen konserde tüm dünyaya duyuruldu.
Konser kapsamında genç besteciler Aida Khalilzadeh Shirazi, Altan
Karakoç, Ayberk Çanakçı, Can Kazaz, Didem Coşkunseven, Engin
Dağlık, İlayda Deniz Oğuz, Mithatcan Öcal, Onur Arınç Duran, Sinan
Samanlı, Ufuk Bıçak’ın eserleri seslendirildi. Saat 19.00’da başlayacak
konserde Ergon Ensemble, flütte Nikos Nikopoulos, klarnette Kostas
Tzekos, pyanoda Stefanos Nasos, viyolonselde Antonis Pratsinakis,
kemada Panagiotis Tziotis ve viyoloda Ali Başeğmezler ile sahne aldı.
BİLGİ Yeni Müzik Serisi,
20. yüzyıl ve sonrası modern,
post-modern müzik akımlarının
desteklenmesini hedefliyor.
Aynı zamanda konuyla ilgili
Türk ve yabancı bestecileri,
icracıları, öğrenci ve dinleyicileri
aynı platformda buluşturmayı
amaçlıyor.
| haberler
BİLGİ
Kozyatağı’nı
inovatif
mimariyle
buluşturuyor
İnovasyonu sanatla birleştiren Salon Mimarlık, yenilikçi
vizyonunu İstanbul Bilgi Üniversitesi Kozyatağı Kampüsü’ne
yansıtıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Kozyatağı Kampüsü Salon Mimarlık’ın
Kurcularından Alper Derinboğaz tarafından tasarlandı. Kozyatağı
Kampüsü, İşletme Yönetimi Yüksek Lisans programı çerçevesinde
hayata geçirilen, eğitimin hem sınıflarda hem de çağdaş donanımlarla
birlikte online olarak verilmesi planlanan bir yerleşke olma özelliği
taşıyor. Yerleşkenin yer aldığı bölge çoğunlukla ofis yapılarından
oluşuyor. Mevcut yapı da bu tektip, betonarme gridal strüktürle
biçimlendirilmiş,konvansiyonel, plaza yapılarından bir tanesidir. Yapı
kabuğu ve plan şemasıyla tipik bir ofis olan yapı, strüktürünün geniş
açıklıklar geçen niteliği sayesinde, iç mekanda esnek müdahalelere
olanak tanıyor. Ancak çok katlı olması üniversite yerleşkesi programının
gerektirdiği süreklilik ve yataylık sebebiyle karşıtlık oluşturuyor.
Bu bağlamda önerilen proje ise üniversite yapısının tek düzlemdeki
akışını, katlar arasında kesintisiz olarak yeniden oluşturma
düşüncesi üzerinde temellendi. Bunun yanı sıra,üst ölçekten
başlayıp yapı ölçeğine gelen bu tektip, sınırlandırılmış ve ön
tanımlı hali kırmak, deyim yerindeyse ‘kutunun
dışında düşünmek’ hedeflendi.
Proje kapsamında koridolar yapının artık alanları olarak
değil, okulun en fazla kullanılan, ortak alanları olarak ele
alındı. Ayırıcı duvarların çizgisel ifadesiyle ise kesintisiz,
tek bir kat sürekliliğini oluşturmak hedeflendi.
Mekansal organizasyon bağlamında ortak kullanım hacimlerini
genişletebilmek ve yapının içindeki sirkülasyonun kuvvetli bir
bütünselik içinde akışının sağlanabilmesi adına, yüzeylerin
yerçekimiyle olan ilişkisi yeniden ele alındı. Ortogonal ızgara ile
kontrast oluşturacak şekilde biçimlenen bu yüzeylerle yaratılan
dinamik perspektifler ve mimari gramerle kullanıcı algısının yapıya
girildiği andan itibaren dönüştürülmesi ana unsurlardan biri oldu.
Mevcut gridal strüktürün tanımladığı katı sınırları aşmanın yolunu
arayan projede; aslında her biri sonlu elemanlar olan nesnelerin ayrılmaz
bir bütün oluşturması yoluyla çerçevenin ötesine geçilmesi hedeflendi.
Bunu sağlamak amacıyla çizgisel elemanlar olarak soyutlanan
aydınlatma elemanları, fizik ve matematikte ‘alan koşulları (field
conditions)’ olarak tanımlanan sistemi meydana getiren niteliktedir.
Arkitera Genç Mimar Özel Ödülü’nü aldı
Alper Derinboğaz, 2009 yılında İstanbul’da kendi mimarlık ofisi
Salon’u kurdu. Aynı sene üç uygulaması ile Arkiv Yılın Mimarlık
Eserleri Seçkisi’ne giren Derinboğaz, 2011’de Arkitera Genç Mimar
Özel Ödülü’nü aldı. 2013 yılında (MoMA PS1ile) YAP İstanbul
Modern’de finalist oldu. Yeni medya ve mimarlığı bir araya getirdiği
Augmented Structures projesi uluslararası mimarlık yayını The Plan
dergisinin düzenlediği The Plan Award’da Innovative Architecture
Award 2015 ödülüne layık görüldü ve Architizer’ın düzenlediği 2015
Architizer A+ Awards gibi birçok başka ödülün sahibi oldu.
Alper Derinboğaz, Salon’ un kurucu ortağı olarak farklı ölçeklerde
çalışmalarına devam ediyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimari
tasarım atölyesi yürütücülüğü yapan Derinboğaz’ın İstanbul’ un güncel
planlamasını konu alan işleri Türkiye’yi ilk katılımı olan 14.Venedik
Mimarlık Bienali’nde temsil etti.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
19
V I TA E
sertifika|
Editörlük Atölyesi
Tarih: ĴWDCVs/CTV
Süre: JCHVC5CCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
$GVWN/CTFKPKNG*CNMNCċNKĵMKNGT
Tarih:ĴWDCVs/CTV
5ØTG|5CCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
1VQOQDKN6CUCTČOČ'üKVKOK
Tarih:ĴWDCVs0KUCP
Süre: JCHVC5CCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
&ÒTFGTUCCVNKMFGTUQNCTCMRTQITCONCPCP
'FKVÒTNØM#VÒN[GUKoPFGGFKVÒTNØMVØO
[ÒPNGTK[NGOGTEGMCNVČPCCNČPČTMGPUČPČHKÃK
W[IWNCOCNCTXGMCVČNČOEČNCTČPUQTWNCTČ[NC
MQPWNCTKPVGTCMVKHQNCTCMVCTVČĵČNCECM
&GTUNGT%WOCTVGUKIØPNGTKs
UCCVNGTKCTCUČPFCIGTÃGMNGĵVKTKNGEGM'üKVKOKP
ċÃGTKüKDCĵNČECĵWFGTUNGTFGPQNWĵCECM
&GTU-KVCR;C[ČONCOCM;C[ČPEČNČMVC
)ÒTGXNGT
ĴWDCV
$KTMKVCRPCUČN[C[ČONCPČT!;C[ČP[ÒPGVOGPK
NGMVÒTTGFCMVÒTPGKĵ[CRCT!;C[ČPGXNGTKPG
HTGGNCPEGÃCNČĵOCPGFKT!
&GTU'FKVÒT0Gċĵ;CRCT!
ĴWDCV
'FKVÒTNØMVØTNGTKXGGFKVÒTØPUQTWONWNWM
CNCPNCTČPGNGTFKT!
&GTU'FKVÒT0Gċĵ;CRCT!
/CTV
;C[ČPGXKPFGUØTGÃNGTPCUČN[ØTØT!-KVCR
UGÃKOKÃGXKTOGPUGÃKOKTCRQTNCOCVGNKH
CPNCĵOCNCTČ
*CNMNCKNKĵMKNGTCNCPČPFCFKPCOKMNGTKP
[GPKFGPVCPČONCPFČüČIØPØOØ\FGFQüTW
VWVCTNČXGUØTFØTØNGDKNKTKNGVKĵKOMWTWR
UGUKPKFW[WTOCMVØOMWTWOOCTMCXG
QTICPK\CU[QPNCTČPVGOGNKJVK[CEČ*CNMNC
KNKĵMKNGTXGKNGVKĵKOGFCKT[GPKNKMXGMWTCNNCTČ
DKNOGPKPVØODKTG[NGTXGOCTMCNCTKÃKP
XC\IGÃKNOG\JCNGIGNFKüKIØPØOØ\
TGMCDGVQTVCOČPFCIGTGMØTØPIGTGMUG
JK\OGVUGMVÒTØPFGMCOWQ[WJGFGHMKVNG
XGÃÒ\ØOQTVCMNCTČ[NCKNGVKĵKOJCNKPFG
QNOCMXGDWKNGVKĵKOKFQüTWMWTOCMVØO
OCTMCNCTXGDKTG[NGTKÃKPC[PČ\COCPFC
DKT\QTWPNWNWM*CNMNCKNKĵMKNGTCNCPČPFCMK
MWTCNNCTXG[GPKNKMNGTKPVCPČONCPCTCM
CPNCVČNFČüČDWRTQITCOFCJCNMNCKNKĵMKNGTKP
FWC[GPK$GV×N/CTFKPoKPFGPG[KONGTKXGKĵ
FØP[CUČPČPÃCüFCĵJCNMNCKNKĵMKNGTXGKNGVKĵKO
VGMPKMNGTKPKIGÃOKĵKPFGPG[KONGTK[NG
DWIØPØPČĵČüČPFCFKPNG[GEGMUKPK\
$WGüKVKOQVQOQDKNVCUCTČOČCNCPČPFCØTØP
XGUKUVGODCüNCOČPFC[GPKNKMÃKDKT[CMNCĵČO
KÃKPFGUVTCVGLKMFØĵØPOGVCUCTČOOGVQFQNQLKUK
RC\CTNCOCKNGVKĵKOMTKVGTNGTKXGQVQOQDKN
VCUCTČODGEGTKNGTKMQPWNCTČPC[ÒPGNKMQNCTCM
ÃQMNWDKTFKUKRNKPCPNC[ČĵČKÃKPFGDØVØPUGN
DKTOGUNGMKDKTNKMVGNKüKPFGPG[KONGPOGUKPK
COCÃNCOCMVCFČT'üKVKOUØTGEKVGQTKMXG
MWTCOUCNDKNIKCMVCTČOČKNGW[IWNCOCNČRTQLG
ÃCNČĵOCNCTČPČPXGCNČĵVČTOCNCTČPČPFGPIGNKDKT
MQODKPCU[QPWQNCTCMKĵNGPGEGMVKT
'üKVKOQVQOQDKNVCUCTČOČCNCPČPFCMWNNCPČNCP
OCN\GOGNGTGKNKĵMKPIGTGMGUVGVKMIGTGMUG
HQPMUK[QPGNCPNCOFCDØVØPUGNDKTIGPGN
DCMČĵČUWPOC[ČCOCÃNCT[GPKVGMPQNQLKM
OCN\GOGNGTCNCPČPFCMKKNGTNGOGNGTXG[GPK
PGUKNOCN\GOGNGTKPVCUCTČOUØTGEKPFGMKGVMKNGTK
ÃCNČĵOCNCTUØTGUKPEGÒ\GNQNCTCMKPEGNGPGEGMVKT
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
£K\IK4QOCP1MWOCNCTČ
Tarih: ĴWD/CT
Süre: JCHVC5CCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
£K\IK4QOCPUKJKTNKDKTGXTGP)ÒTUGNKHCFGDKÃKONGTKKÃKPFGDKTG[NGFGTKPXGMKĵKUGNKNKĵMKMWTCPDWJKM¾[GCPNCVČOČPČ
6QOOKMU6GMUCUXG[CUØRGTMCJTCOCPNCTČPÃQMÒVGUKPFGVCFCECMUČPČ\RQNKVKMCFCPQVQDK[QITCƂ[GRUKMQNQLKFGP
VCTKJGXGFCJCDKTÃQMCNCPCQMW[CECüČOČ\ÃK\IKTQOCPNCTNCIKTKRÃČMCTMGPCMNČPČ\CIGNGDKNGEGMJGTMQPWFC
\KJPKPK\FGKPCPČNOC\DKTNG\\GVDČTCMCECMĵÒNGPGFCXGVGFK[QTWOUK\K
'üGTOGTCMNČUČ[UCPČ\UK\KDWGXTGPKPDKNOGFKüKPK\PQMVCNCTČPCIÒVØTGEGüKOCĵČMQNFWüWPW\DWCPNCVČODKÃKOKPK
JKÃIÒTOGFKüKPK\DKTCÃČFCPMGĵHGFGEGMUKPK\
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
V I TA E
20 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
| sertifika
'PVGTVCKP$K\'üNGPEG;ÒPGVKOK
Tarih:/CTVs0KUCP
5ØTG|JCHVCVQRNCO5CCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
.ØMU/CTMC6ØMGVKOKXG;ÒPGVKOK
Tarih: /CTVs0KUCP
Süre:UCCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
%CODTKFIG'PINKUJ-G[
-GV
Tarih:/CT*C\
Süre:*CHVCVQRNCOUCCV
Ücret:6.
-&8FCJKN
'PVGTVCKP$K\'üNGPEG;ÒPGVKOK5GTVKƂMC
2TQITCOČoPČPJGFGƂGüNGPEGUGMVÒTØPØP
VKECTKDQ[WVVCMKKĵCNCPNCTČPČMCRUC[CPDKT
GüKVKORTQITCOČ[CTCVOCM$WRTQITCO
GüNGPEGUGMVÒTØPFGRTQHGU[QPGNQNCTCM
ÃCNČĵOCMKUVG[GPMKĵKNGTKPDKNKPÃNGPFKTKNOGUK
C[PČ\COCPFCUGMVÒTFGÃCNČĵOCMKUVG[GP
DKTG[NGTGÃGĵKVNKKĵCNCPNCTČPFCMCRČNCTCÃOC[Č
JGFGƃK[QT
2TQITCOČPKÃGTKüKGüNGPEGUGMVÒTØPØPVKECTK
ÒüGNGTKPKQNWĵVWTCPVØOKĵMQNNCTČPČMCRUČ[QT
2TQITCOFCGüNGPEGFØP[CUČPFCRTQHGU[QPGN
UGXK[GFGÃCNČĵOCMKUVG[GPMKĵKNGTKPUCüNČMNČDKT
DCĵNCPIČÃ[CRCDKNOGUKCFČPCVØOIGTGMGP
MQPWNCTRTQITCOFCOGXEWV
.ØMUOCTMC[ÒPGVKOKINQDCNNGĵGPNØMU
ØTØPNGTUGMVÒTØPGUVTCVGLKMDKTDCMČĵCÃČUČ
IGNKĵVKTGDKNOGMCOCEČKNGIGTGMNKFKPCOKMNGTK
UGMVÒTGÒ\IØPDKNIKXGDGEGTKNGTKW\OCPDKTKÃ
IÒTØKNGUWPOC[ČCOCÃNCOCMVCFČT
-WTUÒ\GNNKMNGNØMUMCXTCOČVØMGVKEKFKPCOKMNGTK
OCTMCEČNČMXGNØMUØMCRUC[CPVØOFGüGTNGT
\KPEKTKKÃKPFG[ÒPGVKOXGVØMGVKOMQPWNCTČPC
QFCMNCPOCMVCFČT
%CODTKFIG'PINKUJ-G[
-'6UČPCXČJC\ČTNČM
MWTUNCTČDCĵNCPIČÃUGXK[GUKPKVCOCONCOČĵ
QNCPCFC[NCTKÃKPUCCVNKM
JCHVCNČM
DKTMWTUVWT-WTUWPCOCEČÒüTGPEKNGTKPKP
#XTWRCFKNMTKVGTNGTKPGIÒTG#UGXK[GUK
VCOCONCOCUČPČUCüNCOCMVČT
-WTUUQPWPFCMCVČNČOEČNCTCċUVCPDWN
$KNIK¸PKXGTUKVGUK$KNIK'üKVKOMWTWOW
VCTCHČPFCPC[TČECDKTp-WTU-CVČNČO$GNIGUKq
XGTKNKT&GTUMKVCDČOCVGT[CNNGTXGUČPCX
KÃKPMCVČNČOEČNCTFCPC[TČECDKTØETGVVCNGR
GFKNOG\
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
'üKVKO;GTK&QNCRFGTG-CORØUØ
'üKVKO;GTKUCPVTCNKUVCPDWN
5CKV(CKM*GOGPĴKOFK
Tarih: /CTV0KUCP
Ücret:6.
-&8FCJKN
[Ø\[ČNÒ[MØEØNØüØPØPFQTWMVCMKKUKONGTKPFGP5CKV(CKMoKPÒNØOØPØPCNVOČĵČPEČ[ČNČCĵČNOČĵMGPJC\ČTNCPCP
DWUGOKPGTFG[C\CTČPGĵKVNKMÃKFQüCEČTCFKMCNJØOCPKUVVCXTČPČPIØPØOØ\FGMKCPNCOČFGüGTNGPFKTKNGEGMVKT
5GOKPGTFG[C\CTČPÃQMUC[ČFCÒ[MØUØPØP[CPČUČTCTQOCPNCTČTÒRQTVCLNCTČXGFKüGT[CRČVNCTČKÃKPGFQüFWüW
VQRNWOUCNDCüNCODK[QITCƂRUKMQNQLKUK[CUGVGMQPQOKHGNUGHGGFGDK[CVMWTCOČIKDKRGTURGMVKƃGTFGPGNG
CNČPCECMKNGTKQMWOCNCTKÃKPCNV[CRČMC\CPČNCECMVČT
'üKVKO;GTK$ċ.)ċ-Q\[CVCüČ
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
21
V I TA E
kitap | yayınevinden
Tarihi çok eskilere uzanan, Bereketli
Hilal’in Dicle kıyısında kurulmuş
Diyarbekir, tarih boyunca Amida
adıyla Arami krallığı, Asur, Med, Pers,
Roma ve Bizans imparatorluklarından
sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir
parçası olmuş, sonunda modern Türkiye
Cumhuriyeti’nin içinde bir il olarak
kalmıştır. Bölgesel alanının sınırları
ile idari örgütlenmesi sürekli değişen
Diyarbekir; 1867’ye kadar Eyâlet-i
Kürdistan olarak adlandırılmış, sonra
büyük bir bölgeyi kapsayan vilayet haline
getirilmiş, Cumhuriyet döneminde ise
daralarak Diyarbakır adını almıştır.
Bu önemli çalışmada; değişik
merkezlerde bulunan devlet çapında
lider ve örgütlerle birlikte yerel
liderler, Osmanlı bürokratları, çeşitli
kuruluşlar, geleneksel ve modern alt
gruplar, köylüler, aşiret liderleri ve
V I TA E
22 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
üyeleri, milliyetçi gruplar, yörenin
kültürel ve siyasal kişileri, şehirli
alt gruplarla birlikte dinî tarikatlar,
çeşitli etnik gruplar vb. ile dönemin
Osmanlı Diyarbekir’inin karmaşık
ve çok yüzlü tablosu ortaya çıkarken;
devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye
Alayları’na, Ermeni soykırımından,
Kürtlere, Süryanilere uzanan konular
tüm ayrıntılarıyla inceleniyor. Kitap
bu yanıyla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
taşınan ve günümüzde de farklı
veçheleriyle süregelen sorunlara
yeni bir bakış açısı getirmektedir.
Kitabın Adı: Osmanlı Döneminde
Diyarbekir’de Toplumsal
İlişkiler (1870-1915)
Yazarın Adı: Jelle Verheij,
Joost Jongerden
Sayfa Sayısı: 364
Rosenfeld bu kitabında, psikotik yönleri
olan zor hastalarla yaptığı çalışmaları
anlatıyor. Analitik düşünebilmeye
devam ederek anlaşılmazı anlaşılır
kılmaya çalışırken analitik çerçeveyi
ve karşıaktarımı nasıl ön açıcı bir
şekilde kullandığını ve uygulamadan
kaynaklanarak kuramsal katkılarını
nasıl oluşturduğunu bizi zengin ve canlı
bir deneyimin içine alarak sunuyor.
Thomas Ogden’in önsözü ile başlayan
Ruh, Zihin ve Psikanalist adlı bueser,
aynı zamanda Ayla Yazıcı’nın hastane
ortamında psikotik hastalar ve kurum
çalışanları arasındaki ilişkinin farklı
yönlerini samimiyetle ele aldığı Akıl
Hastanesinde Psikanalist Olmak
isimli bölümünü de içeriyor.
Kitabın Adı: Ruh, Zihin ve
Psikanalist: Psikotik Yönleri
Olan Hastalarla Psikanalitik
Çerçevenin Yaratılması
Yazarın Adı: David Rosenfeld
Sayfa Sayısı: 262
Yapay zekâ, yirminci yüzyılın ikinci
yarısından beri bilim insanları,
akademisyenler ve teknoloji
üreticilerinin yanı sıra farklı ilgi
alanlarına sahip birçok insanın
alakadar olduğu bir alandır. Günümüz
fütüristlerinden Ray Kurzweil, bizleri
bu noktaya getiren önemli kişiler ve
keşiflerden yola çıkarak yapay zekâ
alanının geleceğine dair tahminler
yürütüyor. Bu süreçte, bilgisayarzihin modelini benimseyerek, yapay
zekâyı meydana getiren kriterleri,
insan beyni ve zihni model alınarak
sürdürülen çalışmaları aktarıyor ve
yapay bir zihin oluşturarak bir anda
sayısız bilgiye hızlı erişim sağlamanın
yollarını arıyor. Bir zihin yaratarak,
beynimizin biyolojik sınırlarını aşmaya
çalışan Kurzweil’ın önerileri bugün
için şaşırtıcı görünse de gelecekteki
günlük yaşamımıza dair bilim kurgu
filmlerini aratmayacak portreler çiziyor.
Kitabın Adı: Bir Zihin Yaratmak:
İnsan Düşüncesinin Esrarı
Yazarın Adı: Ray Kurzweil
Sayfa Sayısı: 282
yayınevinden| kitap
Zebercet’ten Cumhuriyet’e “Anayurt
Oteli” adlı bu kitap, Murat
Belge’nin İstanbul Bilgi Üniversitesi
Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde
verdiği Türk Edebiyatı dersinin
bir ürünüdür. Yusuf Atılgan’ın bu
önemli romanı ders süresince “yakın
okuma” yöntemi kullanılarak detaylı
bir incelemeye tabi tutulmuştur.
“Evet, modern romanda her ayrıntının
bir anlamı var. Böyle olmasına da
kendimizi alıştırmalıyız. Boş durmak
yok.” diyen Belge ve öğrencileri
romandaki her kavram, sembol ve tema
üzerine çeşitli tartışmalar yürütüyorlar.
Bu kitap, usta işi ve incelikli bir metni
farklı tabakalara ayırarak, küçük
parçalardan büyük yapılara uzanan
yepyeni bir okuma inşa ediyor. Kitapta,
Murat Belge’nin kapsamlı incelemesini
Tarihi çok eskilere uzanan, Bereketli
Hilal’in Dicle kıyısında kurulmuş
Diyarbekir, tarih boyunca Amida
adıyla Arami krallığı, Asur, Med, Pers,
Roma ve Bizans imparatorluklarından
sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir
parçası olmuş, sonunda modern Türkiye
Cumhuriyeti’nin içinde bir il olarak
kalmıştır. Bölgesel alanının sınırları
ile idari örgütlenmesi sürekli değişen
Diyarbekir; 1867’ye kadar Eyâlet-i
Kürdistan olarak adlandırılmış, sonra
büyük bir bölgeyi kapsayan vilayet haline
getirilmiş, Cumhuriyet döneminde ise
daralarak Diyarbakır adını almıştır.
Bu önemli çalışmada; değişik
merkezlerde bulunan devlet çapında
lider ve örgütlerle birlikte yerel
liderler, Osmanlı bürokratları, çeşitli
kuruluşlar, geleneksel ve modern alt
gruplar, köylüler, aşiret liderleri ve
Michel Foucault’nun 1970-1984
arasında Collège de France’taki
“Düşünce Sistemleri Tarihi” başlıklı
kürsüsünde verdiği bu derslerde,
düşünürün elindeki tarihsel materyalleri
nasıl işlediğine, felsefeyle tarih arasındaki
bağları nasıl ördüğüne tanık oluyoruz.
Bu derslerde Foucault, Antik Yunan’da
paranın tesisinden 18. yüzyıl Fransa
şehirciliğine, psikiyatrik iktidardan
modern devlet aklına, Hıristiyan
öznellik biçimlerinden neoliberalizmin
insan kavrayışına uzanan tarihsel
araştırmaları, hakikat ile özne arasındaki
ilişkinin biçimlerini sorgulayarak ortaya
koyuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları, Fransa’da 1999’dan itibaren
yayınlanan, birçok yeni araştırma için
çıkış noktası oluşturan ve Foucault’nun
düşüncesinin alımlanmasında bir
dönüm noktası haline gelen bu
takiben; romanın anlatım gücünü,
sembollerini, karşıtlıklarını, mekânsal
öğelerini, farklı yaklaşımlarla Zebercet
karakterini, onun özdeşleşme ihtiyacını,
ailesini, askerliğini, anılarını, yalnızlığını
ve intiharını irdeleyen yazılar yer
alıyor. Ayrıca Anayurt Oteli’nin 40.
yılında Manisa fotoğrafları, romanın
takvimi, soyağacı ve değinilenlerin
dökümüne ilişkin ekler de bulunuyor.
Kitabın Adı: Zebercet’ten
Cumhuriyet’e “Anayurt Oteli”
Sayfa Sayısı: 167
üyeleri, milliyetçi gruplar, yörenin
kültürel ve siyasal kişileri, şehirli
alt gruplarla birlikte dinî tarikatlar,
çeşitli etnik gruplar vb. ile dönemin
Osmanlı Diyarbekir’inin karmaşık
ve çok yüzlü tablosu ortaya çıkarken;
devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye
Alayları’na, Ermeni soykırımından,
Kürtlere, Süryanilere uzanan konular
tüm ayrıntılarıyla inceleniyor. Kitap
bu yanıyla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
taşınan ve günümüzde de farklı
veçheleriyle süregelen sorunlara
yeni bir bakış açısı getirmektedir.
Kitabın Adı: Avrupa’da İslâm,
Göçmenlik ve Konukseverlik
Yazarın Adı: Meyda Yeğenoğlu
Sayfa Sayısı: 260
dersleri, Türkçe baskısı için yazılan
yeni önsözlerle birlikte yayınlıyor.
Kitabın Adı: Öznenin Yorumbilgisi
Yazarın Adı: Michel Foucault
Sayfa Sayısı: 502
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
23 V I T A E
dosya| pazarlama
V I TA E
24 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
BİLGİ
PAZARLAMA
MARKALARI BAŞARIYA GÖTÜRMEK VE PAZARDA
ÖNE TAŞIMAK İÇİN HİÇ KUŞKUSUZ GÜÇLÜ
BİR PAZARLAMA STRATEJİSİ GEREKİYOR.
HEDEF KİTLEYE VE GÜNÜN GEREKLERİNE
GÖRE DEĞİŞEN BU STRATEJİLER, ÇOK ÇEŞİTLİ
UNSURLARI BÜNYESİNE KATARAK BÜYÜYOR.
SANATTAN TEKNOLOJİYE, BİLİMDEN SPORA
KADAR PEK ÇOK ALANDAN İLHAM ALAN
PAZARLAMA, ÜRÜN VE HİZMETLERİ
ÖNE TAŞIYOR.
P
azarlama faaliyetleri ürün ve hizmetlerin satılması
için gereken adımları belirliyor ve bu konuda bir plan
oluşturuyor. Pazarlama alanında güçlü bir kadrosu olan
İstanbul Bilgi Üniversitesi, öğrencilerini iş hayatına
hazırlıyor. Türkiye’nin önde gelen firmalarında çalışan
BİLGİ’liler, güçlü markaların stratejilerine yön veriyor.
Pazarlama alanında çalışan başarılı BİLGİ mezunlarıyla
konuşma fırsatı bulduk ve bu çalışmayı sayfalarımıza
taşıdık.
Hazırlayan: Aynur Tekin
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
25 V I T A E
dosya| pazarlama
Farklı tecrübelerini
pazarlama
alanında
birleştiriyor
BİLGİ İktisat’tan mezun olduktan
sonra ABD’ye giden ve ilk iş
deneyimini yurt dışında kazanan
Zeynep Öcal Özüağ, şu anda TP-LINK
Bilgi Teknolojileri’nde çalışıyor. Özüağ,
farklı tecrübelerini birleştirerek,
birikimini pazarlama alanına aktarıyor.
V I TA E
26 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
T
P-LINK Bilgi Teknolojileri’nde
Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü
olarak çalışan Zeynep Öcal Özüağ,
akademik kadrosu ve öğrencilerine
sunduğu imkânlar sebebiyle İstanbul
Bilgi Üniversitesi’ni tercih etmiş.
İstanbul Bilgi Üniversite’nin İktisat
bölümünden mezun olan Özüağ, “Asaf Savaş
Akat ve Taner Berksoy gibi değerli hocalardan
eğitim almak gerçekten çok keyifliydi” diyor ve
şöyle devam ediyor: “Eğitim dönemim boyunca
medya, halkla ilişkiler ve reklama karşı hep bir
ilgim ve eğilimim vardı. Bu yönde de Okan Tanşu
ve Betül Mardin gibi değerli hocalardan eğitim
almak gerçekten gelecekteki hayatıma yön veren
unsurlardan biri oldu.”
BİLGİ’de geçirdiği zamanı, en güzel yılları
olarak hatırlayan Özüağ, “Gerek eğitim gerekse
arkadaşlarımla geçirdiğim özel zamanlar açısından
çok keyifli ve çok güzel yıllardı” diyor.
pazarlama| dosya
doğru fırsatları
değerlendirmesi de
oldukça önemli.
BİLGİ bu açıdan
da bize avantajlar
sunuyor.”
BİLGİ’de hayat
tecrübesi kazanmış
BİLGİ’ye dair unutamadığı bir anısı
soruyoruz Özüağ’a ve şu cevabı
alıyoruz: “En unutamadığım anı 1.
sınıfta seçmeli olarak Okan Tanşu
hocamın dersine katılmıştım. İlk
dersiydi ve müthiş bir heyecan
içerisindeydim. Ancak ilk dersin 5.
dakikasında sınıftan çıkarılmıştım.
Ama buna rağmen gerçekten kendisi
klasik öğretiler/dersler haricinde
hayat dersi katan nadir hocalardan
biridir.”
BİLGİ’de okumak önemli bir
çevre sağlamış Özüağ’a. En yakın
arkadaşlarını bu dönemde hayatına
katan Özüağ, “Eğitim önemli
ancak insanın kendini yetiştirmesi,
geliştirmesi ve doğru zamanda
Yeni projeler
üretmekten
keyif alıyor
Mezun olduktan
sonra ABD’de
yaşamaya ve
çalışmaya başlamış
Özüağ. Yaklaşık
1 yıl kadar çeşitli
ürünlerin satışını
yaparak, ilk iş
deneyimini burada
kazanmış. Daha
sonra Zorlu
Gayrimenkul’e
başvurmuş ve
başvurusu kabul
edilince Türkiye’ye
dönmüş. O
dönemde yaşadığı heyecanı şöyle
anlatıyor: “Bu beni gerçekten çok
heyecanlandırmıştı. Çalıştığım süre
boyunca da Amerika’ da gördüğüm,
edindiğim tecrübeleri buraya
aktarmaya çalıştım. Pazarlama
gerçekten hangi sektörde olursa olsun
çok keyifli bir iş. Bir ürünü doğru
kişiye ulaştırıyor olmak ve bunun
sonucunda yaptığınız aksiyonları
ölçebilmek ve satışları arttırmak en
tatmin edici duygulardan biri. En
keyif veren kısmı ise yepyeni projeler
üretebiliyor olmak. Pazarlama aslında
sınırsız bir dal burada ne kadar hayal
edebildiğiniz önemli.”
sağladığını söyleyen Özüağ, “Şu
an geçmişe dönebiliyor olsam gene
aynı şeyleri yaşamak isterdim” diyor.
Türkiye’ye döndüğünde ilk işine
Zorlu Gayrimenkul’de başlayan
Özüağ, ilk iş deneyimi ile ilgili
şunları söylüyor: “Gerçekten çok
zorlandım ancak yöneticilerim çok
anlayışlı ve deneyimli insanlardı.
Öğrenmeye de açık olduğunuz
takdirde başaramayacağınız hiçbir
şey yoktur. Hiçbir işi yapmaktan
gocunmayın, her şey bir tecrübe.
Hata yapmaktan da korkmayın. Ben
de hayatım boyunca birçok hata
yaptım ve bunların hepsi benim için
birer öğreti oldu. Unutmayın ki en
çok zorlandığınız şey sizin hayattaki
en büyük öğretinizdir. Hataları
tekrarlamadığınız sürece, hata
yapılmalıdır bile diyebilirim.”
Özüağ, en çok Okan Tanşu’nun
derslerini ve BİLGİ’li arkadaşlarıyla
paylaştığı birbirinden güzel günleri
özlüyor.
Kışın snowboard yazın
wakeboard yapıyor
Boş zamanlarında eşiyle birlikte yeni
yerler keşfeden Özüağ, “Seyahat
bizim için en büyük keyif. Yeni yerler
keşfetmek, gezip, görmek, fotoğraf
çekmek bizim için en büyük tutku
diyebilirim. Bunun haricinde genelde
extreme sporlardan hoşlandığımızdan
kışın snowboard, yazın ise wakeboard
yapmaktan hoşlanıyoruz” diyor.
Favori hocası:
Okan Tanşu
Üniversitedeki
favori mekanı:
Bilgi Cafe
(Kuştepe
Kampüsü)
Bugünlerde En
Son Okuduğu
kitap: Aykut Oğut
– Artık Zenginim
İzlediği Film:
Starwars 7
Şehir: New York
MBA’yi de BİLGİ’de
yapmak istiyor
“İyi ki BİLGİ’liyim” diyor Özüağ ve
ekliyor: “Fırsatım olursa MBA’yi de
BİLGİ’de tamamlamak isterim.”
Hata yapmaktan korkmuyor
ABD’de kazandığı deneyimin,
hayata dair birçok gerçeği görmesini
“ÇALIŞTIĞIM SÜRE BOYUNCA AMERİKA’ DA GÖRDÜĞÜM, EDİNDİĞİM
TECRÜBELERİ BURAYA AKTARMAYA ÇALIŞTIM. PAZARLAMA
GERÇEKTEN HANGİ SEKTÖRDE OLURSA OLSUN ÇOK KEYİFLİ BİR İŞ.”
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
27 V I T A E
dosya| pazarlama
BİLGİ Network’ü önemli
bir avantaj sağlıyor
BİLGİ İletişim Fakültesi’nden mezun olan
Damla Timurcioğlu, pazarlama alanında
çalışmaya üniversite birinci sınıfta karar
vermiş. Bu alanda daha başarılı olabilmek
için psikoloji bölümünde yan dal ve
University of Bath’ta Pazarlama Yüksek
Lisansı yapmış.
V I TA E
28 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
K
PMG Türkiye’de Marketing
Communications Specialist (Pazarlama
İletişimi Uzmanı) olarak çalışan
Damla Timurcioğlu, “BİLGİ’yi
tercih etmemdeki en büyük etken
iletişim fakültesi olarak Türkiye’deki
en güçlü üniversite olmasıydı” diyor.
Pek çok farklı üniversiteye girebilecek
olmasına rağmen yüzde 100 ÖSYM bursuyla
BİLGİ’de okumayı tercih eden Tiurcioğlu,
“BİLGİ’nin akademik kadrosu diğer üniversitelerle
kıyaslandığında BİLGİ’nin bir adım önde olduğu
gerçeğini biraz araştırdıktan sonra fark etmemek
mümkün değil” ifadelerini kullanıyor.
pazarlama| dosya
Üniversitedeki
favori mekanı:
Tamirane (her
ne kadar artık
kapanmış olsa da:)
Favori hocası:
Özlem Hesapçı
Sanaktekin
Bugünlerde En Son
Okuduğu kitap:
Umberto Eco
Sıfır Sayı
İzlediği Film:
The Hateful Eight
Şehir: Cannes
Dolu dolu geçen
üniversite yılları
Üniversite yıllarını büyük bir
özlemle anıyor Timurcioğlu.
Özellikle santralistanbul’da geçirdiği
zamanları çok özlüyor ve şöyle diyor:
“Dolu dolu geçen yıllardı.”
“BİLGİ’de okumak iş hayatında
nasıl bir avantaj sağlıyor?” sorusunu
soruyoruz Timurcioğlu’na ve şu
cevabı alıyoruz: “İletişim dünyasında
BİLGİ’nin yadsınamaz bir
repütasyonu var. Sektörden olan
pek çok kişi özellikle işe alımlarda
BİLGİ mezunlarına öncelik tanıyor.
En azından benim gözlemlerim bu
yönde. Ayrıca iş dünyasına girdikten
sonra da BİLGİ network’ünden pek
çok kişiyle birlikte iş yapma imkânına
sahip oluyorsunuz, bu da ayrı bir
keyif…”
öteye geçerek ajansta müşterim olan
Indesit Company’e direkt olarak geçiş
yaptım.”
Tam bir yoga tutkunu
Yazın santraldeki çimenlerin
üstüne uzanıp arkadaşlarıyla geçirdiği
zamanları çok özlüyor Timurcioğlu. 3
yıl önce yogayla tanışan Timurcioğlu,
boş zamanının neredeyse yüzde 80’ini
yogayla geçiriyor.
“İNGİLTERE’DEKİ
UNİVERSİTY OF
BATH’TA PAZARLAMA
YÜKSEK LİSANSI
YAPTIM. ÖZELLİKLE
YÜKSEK LİSANSTA
ALDIĞIM DERSLER
SAYESİNDE
PAZARLAMA
ALANINDA İLERLEME
KARARIM DAHA DA
PEKİŞTİ”
Pazarlama alanında çalışmaya
üniversite birinci sınıfta karar
vermiş
Timurcioğlu, pazarlama alanında
çalışmaya üniversitedeki ilk yılında
karar vermiş. İkinci yılında ise
pazarlama alanına katkı sağlayacağı
için psikoloji bölümünde yan dal
yapmış. Timurcioğlu, “İyi ki yan
dal yapmışım diyorum şu anda.
Sonrasında İngiltere’deki University
of Bath’ta Pazarlama yüksek lisansı
yaptım. Özellikle yüksek lisansta
aldığım dersler sayesinde pazarlama
alanında ilerleme kararım daha da
pekişti” diyor.
İlk işinde iletişim yöneticisi
olarak çalıştı
İlk iş deneyimini yapmak
istediği işe bir adım niteliğinde
gören Timurcioğlu, o günleri şöyle
anlatıyor: “Bir sene boyunca işin
mutfağı olarak gördüğüm MPR
İletişim Danışmanlığı’nda İletişim
Yöneticisi olarak çalıştım. Gece
gündüz çalıştığım bu bir yıl benim
için neredeyse 2-3 yıla bedeldi.
Sonrasında asıl istediğim kurumsal
tarafa geçmemde de büyük bir
katkısı oldu. Hatta bir adım daha
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
29 V I T A E
dosya| pazarlama
Pazarlama ve işbirlikleri
direktörü olarak çalışıyor
BİLGİ İşletme mezunlarından Bora Işık, Türkiye’nin önde gelen
alışveriş mecralarından N11’de Pazarlama ve İşbirlikleri Direktörü
olarak çalışıyor. İlk iş deneyimini dış ticaret alanında edinen Işık,
ideallerine ve kişisel motivasyonuna daha uygun olduğunu için
pazarlama alanına geçiş yapmış.
V I TA E
30 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
pazarlama| dosya
N
11’de 1-1 Pazarlama ve İşbirlikleri
Direktörü olarak çalışan Bora Işık,
BİLGİ İşletme mezunlarından. Işık’ın
BİLGİ’yi seçmesindeki en önemli
nedenler eğitim, öğretim kalitesi ve
üniversitenin çok kültürlülüğe olan
inancı olmuş.
“Meraklı ve sorgulayan bir
öğrenciydim” diyor Işık
ve üniversite yıllarını şu
Üniversitedeki
sözlerle anlatıyor: Merakımı
favori hocanız:
Tek bir isim
fark eden bana yardımcı
veremeyeceğim.
olan, önümü açmak isteyen,
Metehan Sekban,
Serdar Karabatı,
hem okul hem hayat dersi
Beyza Oba Furman.
veren birçok hocam vardı.
Üniversitedeki
Bunun yanı sıra eğlenceli
favori mekânınız:
eğitim hayatı geçirdik.
Kütüphane, burada
çok vaktim geçti.
Bugünlerde En Son
Okuduğu kitap:
The Wisdom
of Crowds
En son seyahat
ettiğiniz şehir:
Viyana
En son izlediğiniz
film:
Burnt
BİLGİ okuldan iş
yaşamına geçişi
kolaylaştırıyor
İş hayatında BİLGİ’li
olmanın avantajlarını
sorduğumuz Işık,
sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
“Öncelikli olarak fikirlere,
kültürlere karşı açık olmayı
öğreniyorsunuz. Okulda
öğrenilen konuları nasıl
iş hayatına aktaracağımız
ile ilgili düşüncelere okul
yıllarında başladığımız için
okuldan iş yaşamına geçiş
kolaylaşıyor.”
Işık, ilk iş deneyimini dış
ticaret alanında kazanmış.
Ancak kısa bir sürede bu
alanın kendisine yeterince
uygun olmadığını anlamış
ve pazarlama sektörüne
geçiş yapmış. Işık, bu
geçişi şu sözlerle anlatıyor:
“Bir bankada dış ticaret
yönetici adayı olarak işe
başladım ve çok kısa bir süre
içerisinde yeteneklerimin
ve motivasyonumun bu
alandan ziyade pazarlama
alanında olduğunu fark
ettim ve pazarlama iş koluna
yöneldim.”
İlk iş deneyi olan dış
ticaret alanında da gerekli
başarıyı yakalayan Işık, bu alanının kişisel
motivasyonu için çok uygun olmadığını
fark ederek harekete geçmiş. Dış ticaret
alanının kendisini yeterince tatmin
edemeyeceğini söylüyor ve “Kısa bir süre
içerisinde başka bir bankanın yönetici
adayı programına katıldım. Böylece
pazarlama departmanında ideallerime
uygun bir işe başladım.”
Fikir alışverişi yaptığı küçük
grubunu özlüyor
Öğrencilik günlerinize dair en çok
neyi özlüyorsunuz sorusuna şöyle cevap
veriyor Işık: “Bazı derslerin ardından
kütüphaneye gidip o konu üzerinde
araştırdığımız ve konuyu sonrasında açık
alanda tartıştığımız küçük bir grubumuz
vardı. Bu ortamı özlüyorum.”
Yoğun bir tempoda çalışan Işık, boş
zamanlarında ailesi ve arkadaşlarıyla
zaman geçiriyor.
“MERAKIMI FARK
EDEN BANA
YARDIMCI OLAN,
ÖNÜMÜ AÇMAK
İSTEYEN, HEM OKUL
HEM HAYAT DERSİ
VEREN BİRÇOK
HOCAM VARDI.”
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
31 V I T A E
dosya| pazarlama
Markasına
güç katıyor
Başarının kokusunu uzaktan alan bir isim
Günsu Erbek... Şu an Marka Müdürü olarak
görev yaptığı Garaj Gıda’nın çok başarılı
olacağını baştan beri biliyormuş. Ki öyle de
olmuş. Erbek işe başladığında henüz iki olan
şube sayısı bugün 7’ye yükselmiş.
V I TA E
32 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
G
araj Gıda Markasına bağlı olan Plus
Kitchen’da Papabubble ve de Prototype
markalarının Marka Müdürlüğü’nü
yapan Günsu Erbek, BİLGİ
Reklamcılık’a 2015 yılında girmiş.
Erbek, 2015 senesini ve BİLGİ’yi
tercih etme sebeplerini şu ifadelerle
anlatıyor: “BİLGİ, üniversiteyi kazanmış
olduğum 2005 senesinde Türkiye’de yer alan en iyi
okullardan biriydi. Bunun yanı sıra o dönemde, Bilgi
Üniversitesi’nin kampüslerinin bulunduğu semtleri
geliştirmek gibi bir projesi vardı (ki bu projenin
günümüzde toplum için ne kadar etkili olduğunu
görüyoruz) bu da benim karar vermemde oldukça
etkili olmuştu.”
“Dersler bittikten sonra bile okuldan
çıkmıyorduk”
“BİLGİ’de okumak öğrencilik hayatımın en güzel
zamanlarıydı” diyor Erbek ve hocaları tarafından her
pazarlama| dosya
daim en özgür ve yenilikçi (sky is
the limit – reklamcılık menzunları
hatırlar bu cümleyi) düşünce
modeline yönlendirildiklerini
söylüyor. Erbek şöyle diyor, “Öğretim
üyeleri bizler için hoca olmanın da
dışında birer ağabey ve abla oldular.
Bütün bunlar hayatın en karmaşık
hale geldiği, gelecekle ilgili en kritik
kararlarımızı vermemiz gereken
zamanda standart bir eğitimden
gelmiş bizlere oldukça farklı ve
umut verici bir yol gösterdi. Eğitim
felsefesinin dışında, kampüs hayatıyla
da en güzel anılarım arasında yer aldı.
Dersler bittikten sonra bile okuldan
çıkmayan öğrencilerdik biz.”
BİLGİ’nin uzun yıllardır Türkiye’deki
üniversite sıralamasında başarısını
koruyarak yerini ispatlamış bir okul
olduğunu söylüyor ve bunun da iş
hayatında artı
bir puan olarak
Favori hocası:
mezunlara
Celil Oker
yansıdığını
Üniversitedeki
favori mekanı:
belirtiyor.
Santralistanbul
“Dönemimdeki
çimenler üstü
bölüm
En son okuduğunuz
başkanları,
kitap:
öğretim üyeleri
Romanov Komplosu
–Glenn Meade
hala kendi
alanlarında en
çok konuşulan
ve en başarılı
isimler bu da
bizlerin en
büyük avantajı
oluyor” diyor.
Reklamcılık
Bölümünde
okurken
ve daha
En son seyahat
sonrasında
ettiğiniz şehir:
Roma
hep müşteri
tarafında
yer almak
isteyen Erbek,
bölümümdeki
arkadaşlarının
aksine hiç
İzlediği Film:
The Lobster
ajansta
çalışmak
istememiş.
Olayların farklı geliştiğini belirten
Erbek, “Mezun olduktan sonra
öncelikle bir etkinlik ve doğrudan
pazarlama ajansı olan College
Production’da çalıştım. Sonrasında
asıl düşüncem olan müşteri
tarafına geçerek Garanti Bankası
Kurumsal İletişim Departmanı’nda
işe başladım, Garanti Bankası’nda
çalışırken yeni kurulmakta olan Garaj
Gıda’yla tanıştım, markalarının bu
kadar başarılı olacağı o zamandan
belliydi. Pazarlamanın başına Marka
Müdürü olarak geçtim. Şirkette
çalışmaya başladığımda Plus Kitchen
markasının tek şubesi vardı, şu an
için 7 şubeye ulaştık, bir tanesi de
yolda” diye konuşuyor.
Çalıştığı ajanslarda işin
farklı boyutlarını gördü
Üniversitede hayatı boyunca
her yaz farklı şirketlerde staj yapan
Erbek, “Bunun sayesinde ilk işe
başladığımda çok bocalamadım, az
da olsa bir iş disiplinine sahiptim.
Fakat tabii ki gerçek bir işte çalışmak
stajdan oldukça farklı. İlk çalıştığım
şirket bir etkinlik ajansı olduğu için
saatler beni oldukça yormuştu, fakat
aynı zamanda da çalışılabileceğim
en eğlenceli ortamdı. Üniversite’de
okurken oluşturduğum düşüncemin
aksine iş hayatına ajans deneyimiyle
başlamış olmam doğru bir karar oldu,
ajansta çalışırken işin her boyutunu
öğrenmek gerekiyor” diyor.
“ÜNİVERSİTE’DE OKURKEN
OLUŞTURDUĞUM DÜŞÜNCEMİN
AKSİNE İŞ HAYATINA AJANS
DENEYİMİYLE BAŞLAMIŞ OLMAM
DOĞRU BİR KARAR OLDU, AJANSTA
ÇALIŞIRKEN İŞİN HER BOYUTUNU
ÖĞRENMEK GEREKİYOR” DİYOR.”
Proje ödevlerini özlüyor
BİLGİ Reklamcılık’ta sınavdan
ziyade proje notlarıyla ders geçildiğini
söyleyen Erbek, en çok proje
hazırlama dönemlerini özlüyor.
Arkadaşlarıyla bir araya gelip
sabahtan akşama kadar uğraştıklarını
ifade ediyor ve şöyle diyor, “Tabii
oldukça eğlenceli oluyordu, bol
kahkaha, dedikodu ve pizza.”
Erbek, 3 senedir pilates yapıyor.
Ayrıca yemek yapmayı çok seviyor
ve boş zamanlarında kendi tariflerini
oluşturuyor.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
33 V I T A E
dosya| pazarlama
Başarıya giden
yolda pazarlama
stratejisi şart
Kariyerine Türkiye’nin önde gelen
ajanslarından 41-29’da başlayan
Emre Abay, daha ilk işinde çalışırken
pek çok ödül almış. Atü Duty Free’de
Marka İletişim Danışmanı olarak
çalışan Abay, pazarlama stratejisi
olmayan kurumların pazarda öne
çıkamayacağını söylüyor.
V I TA E
34 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
A
tü Duty Free’de Marka İletişim
Danışmanı olarak çalışan Emre
Abay’ın BİLGİ’yi tercih etme sebepleri
şöyle: “Akademik kadronun sektörde
rüştünü ispat etmişlerden oluşması,
şehir üniversitesi olması, sosyal bir
eğitim hayatı sunması...”
Üniversitenin şehrin merkezinde
olmasının avantajını yaşadığını belirten Abay, “Farklı
bölümlerden farklı arkadaşlıklar kurduğum ve hala
görüşmeye devam ettiğim kişilerle tanışma, derslerin
uygulamalı ve sektörle iç içe ilerlediği, hocaların
size arkadaşça davrandığı, Dolapdere, Kuştepe ve
santralistanbul’un her yerinde anılarımın olduğunu
hatırlıyorum” diyor.
Sektördeki BİLGİ’lilerle işler
daha kolay yürüyor
İletişim sektöründe sık sık BİLGİ’li meslektaşlarına
rastladığını söyleyen Abay, “BİLGİ’lilerin aldıkları iyi
ve yenilikçi eğitim doğrultusunda, bütün markaların
bir yerinde bir BİLGİ’liyle karşılaşmak, okuldaş olmak
pazarlama| dosya
Favori hocası:
Atilla Aksu
Üniversitedeki
favori mekanı:
Otto
Bugünlerde En
Son Okuduğu
kitap: Benden
Sonra Devam /
Y.Akın Öngör
İzlediği Film:
Victoria
işlerin daha hızlı ve kolay ilerlemesine
sebep oluyor” diye konuşuyor.
“Pazarlama alanında çalışmaya
nasıl karar verdiniz” sorusunu
sorduğumuz Abay’dan ilgi çekici bir
cevap alıyoruz: “Memlekete faydalı
olmak istiyordum. Araştırmayı,
konuşmayı, öğrenmeyi, gülmeyi,
ağlamayı, heyecanlanmayı sevdiğim
için pazarlamacı oldum. Charles
Mackay’ı, Seth Godin’i, Philip
Kotler’ı sevdiğim için pazarlamacı
oldum. İşlerini büyütmek isteyip
büyütemeyen herkes için pazarlamacı
oldum. Her ülke, markaları kadar
güçlü ve büyüktür. Pazarlama
alanında çalışmak sağlıktan eğitime,
turizmden ulaştırmaya, tarımdan
sanayiye, kültürden ekonomiye
her konuda bilginin olmasına ve
bu bilgilerini sanatla, teknolojiyle,
bilimle harmanlamayıp satabiliyor
olmak için karar verdim. İster
dünyanın en iyi ürünlerini üretin,
ister dünyanın en iyi hizmetini
verin, bir pazarlama stratejiniz
ve iletişiminiz yoksa kaybetmeye
mahkûmsunuzdur.”
özlüyor. Boş zamanlarında araştırma
yapıyor ve yeni fikirler üretmeye
çalışıyor. Mobil dünya aşırı derecede
ilgisini çekiyor.
İlk iş yılında bolca ödül almış
İlk iş deneyimini Türkiye’nin en
iyi ajanslarından biri olan 41-29
Dijital Marketing’de edinen Abay,
henüz yeni mezun olduğu dönemde
41-29’da çalışmaya başlamış ve yeni
gelişen bir sektörde Türkiye’nin en
iyi markalarına (Turkcell, Garanti
Bankası, Coca-Cola vb) stratejileri
ve ürünlerine uygun projeler bulmak
için çalışmış. Ayrıca, yeni gelişen
teknolojiler sayesinde ilk iş yılında
bolca ödülle tanışmış.
Öğrencilik günlerine dair en
çok Betül Mardin’in derslerini
“İSTER DÜNYANIN EN İYİ
ÜRÜNLERİNİ ÜRETİN, İSTER
DÜNYANIN EN İYİ HİZMETİNİ VERİN,
BİR PAZARLAMA STRATEJİNİZ VE
İLETİŞİMİNİZ YOKSA KAYBETMEYE
MAHKÛMSUNUZDUR.”
Şehir: Atina
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
35 V I T A E
dosya| pazarlama
Pazarlama tutkusunu
dinamizmle birleştiriyor
Yaklaşık 2 yıl önce Hayat Kimya Pazarlama ekibine katılan İdil Önce,
Temizlik Kâğıtları Departmanı’nda Marka Geliştirme Müdürü olarak
görev yapıyor.
V I TA E
36 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
pazarlama| dosya
Ü
niversite hayatını vizyon
sahibi bir eğitim kadrosuyla
geçiren Önce, “Geleceğime
şekil verirken yanımda
olacağını hissettiğim, en
kaliteli eğitim kadrosuna
sahip okullardan biri
BİLGİ’ydi. Bugün dönüp
baktığımda ne kadar doğru bir tercih
yaptığımı görebiliyorum” diyor.
“BİLGİ hayatımın her alanına
katkı sağladı”
“BİLGİ bizleri birer öğrenci olarak
değil, geleceğin yöneticileri olarak hayata
hazırladı” diyen Önce sözlerine şöyle
devam ediyor: “Gerek iş dünyasının
önde gelen isimleriyle, gerek akademik
imkânlarıyla, gerekse eğitim kalitesi ve
sağladığı sosyal olanaklarla BİLGİ bana
unutulmaz bir 4 yıl yaşattı. Hayatımın
her alanına katkısı oldu diyebilirim.”
BİLGİ’de teoriyi pratiğe
aktarmasını öğrendi
BİLGİ’de iş dünyasının içinden
gelen, gerçek vakalarla ve örneklerle
öğrencilerin vizyonunu geliştiren birçok
değerli isimle çalışma imkânı bulan
Önce, sektör profesyonelleriyle bilgi
paylaşımında bulundu ve kariyer yolunu
bu esnada çizdi. Önce, “İş hayatında
teorik bilgi ile pratik birbirinden
ayrılamaz. BİLGİ’nin bana sağladığı en
büyük faydalardan biri, teoriyi pratiğe
aktarmayı öğretmesidir diyebilirim”
ifadelerini kullanıyor.
“Pazarlama bir tutku işi”
Meslek hayatını deneyimlemeye
üniversite yıllarında başlayan Önce,
birinci sınıfı tamamladıktan sonra her
yaz farklı bir şirketin, farklı bir biriminde
staj yapmış. Hatta bazı stajlarını yarı
zamanlı olarak kış döneminde de devam
ettirmiş. Stajlar sırasında birimlerin
şirket içindeki rollerini detaylı olarak
inceleyen Önce, “Gördüm ki ben o işin
mutfağında olmak istiyorum. Pazarlama
bir tutku işi ve ben her işimi tutkuyla
yapan biriyim. Aldığım Marka Yönetimi,
Pazar Araştırma gibi derslerden de bu
tutkuyu içimde hissettim ve şimdi,
mezuniyetimden yıllar sonra dahi ne
kadar doğru bir karar verdiğimi her
gün hissediyorum” diyor.
Hevesle çalışmasının sonuçlarını
almış
İlk iş deneyimini sorduğumuz Önce,
sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “İlk iş, ilk
heyecan… Stajlarımdan dolayı ilk işim
gibi hissetmiyordum ama son derece
bilgiye aç ve hevesliydim. Yorulmaya
hazırdım ve o tutkuyla, o hevesle
çalışmamın sonuçlarını son derece hızlı
bir şekilde aldım.”
Öğrencilik hayatındaki
çeşitliliği özlüyor
Çok sosyal bir öğrenci olan Önce,
“Dersler, sosyal sorumluluk projeleri,
okul dergileri, kulüp çalışmaları, stajlar
ve bunlar son derece yoğun bir tempo
ile giderken bir yandan da fazlasıyla
aktif bir sosyal yaşantım vardı. Ben
pek uyumazdım, hayatımın her anı
doluydu kısacası. Öğrenci olmak belli
ölçüde buna izin veriyor ve en çok
sanırım bu çeşitliliği özlüyorum” diyor.
Önce için okumak ve deneyim
edinmek hayattaki iki önemli öncelik...
İmkan yaratıp bolca psikoloji ve
antropoloji okumaya ve seyahat etmeye
önem veriyor. Bir yandan da spor
yapıyor ve “Ancak bunların hiçbirini
boş zaman olarak değerlendirmemek
gerek. Hepsi beni ben yapan, ruhumu
besleyen şeyler” ifadesini kullanıyor.
Öğrencilik günlerinin çok kıymetli
olduğuna dikkat çekiyor Önce ve
şöyle konuşuyor: “Sevdiğim bir işte
son derece mutlu çalışan bir Marka
Yöneticisi olarak, söyleyebileceğim en
önemli şey, öğrencilik günleri
son derece kıymetli, bu dönemi Üniversitedeki
favori hocanız: Prof.
doğru değerlendiren kişilerin
Dr. Cem Başlevent
iş hayatına birkaç adım önde
Üniversitedeki
başladığını ve ne istediklerini
favori mekânınız:
bildikleri için daha mutlu
Kuştepe Kütüphane
çalıştıklarını gördüm. Okulun
En son okuduğunuz
sağladığı imkanlar çok önemli
kitap:
ancak oradan maksimum fayda İnsanın Yanlış
Ölçümü
sağlamak da sizin elinizde.”
En son seyahat
ettiğiniz şehir:
Brüksel
En son izlediğiniz
film:
The Lobster
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
37 V I T A E
dosya| pazarlama
Pazarlamada multidisipliner
bir perspektifle çıtayı
yükseltiyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünden mezun
olan Mert Maviş, uzun bir süre bir reklam ajansında çalışmış. Bu
süreçten sonra, stratejiyi uygulayan değil belirleyen olmak için adım
atmış ve pazarlama yüksek lisansını müteakip bu alanda çalışmaya
başlamış.
V I TA E
38 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
pazarlama| dosya
B
İLGİ Görsel İletişim Tasarımı’ndan
mezunlarından Mert Maviş, Türk
Ekonomi Bankası (TEB) Girişim
Bankacılığı’nda Pazarlama Yöneticisi
olarak çalışıyor.
“Üniversiteye girdiğim sene
Görsel İletişim Tasarımı bölümü
Türkiye’de parmakla sayılacak kadar
azdı” diyen Maviş, BİLGİ VCD’yi öncelikle
vizyonu ve bu vizyonu sağlayan hocaların varlığı
nedeniyle tercih etmiş ve % 100 karşılıksız bursla
eğitimini sürdürmüş.
Yaratıcı iklimde yaşanan bir öğrencilik...
BİLGİ’de geçirdiği yılları mutlulukla
hatırlıyor Maviş ve “Müşteri, hedef kitle, mecra
kaygısı olmadan fikir üretmek ve tasarlamak
gerçekten çok eğlenceliydi. Bütün öğrencilikler
güzeldir ama sanırım yaratıcı iklimde yaşanan
öğrencilikler daha güzelmiş” diyor.
“BİLGİ öğrencilerini reel sektöre
hazırlıyor”
BİLGİ’de aldığı eğitimin iş hayatına nasıl
yansıdığını soruyoruz Maviş’e ve şu cevabı
alıyoruz: “BİLGİ bir yandan bahsettiğim gibi
zihninizi ve düşüncelerinizi açarken bir yandan
da sizi reel sektöre hazırlıyor. Bunu belki
okurken fark etmiyorsunuz ama iş hayatına
başladığınızda, okulda öğrendiklerinizin
akademik çerçevede kalmadığını gördüğünüzde
bu eğitim tarzının değerini anlıyorsunuz.”
Mezun olduktan sonra uzun bir süre bir
reklam ajansında tasarımcı olarak çalışan Maviş,
burada edindiği tecrübeden oldukça memnun.
Yönünü pazarlamaya çevirişinin hikâyesini şu
ifadelerle anlatıyor: “Bir süre sonra yapmam
gereken işin, başkalarının düşündüğü fikirleri,
stratejileri en iyi şekilde uygulamak değil,
stratejiyi belirlemek olduğuna karar verdim ve
“YAPMAM GEREKEN
İŞİN, BAŞKALARININ
DÜŞÜNDÜĞÜ FİKİRLERİ,
STRATEJİLERİ EN İYİ
ŞEKİLDE UYGULAMAK
DEĞİL, STRATEJİYİ
BELİRLEMEK OLDUĞUNA
KARAR VERDİM VE
YİNE BİLGİ’DE YÜKSEK
LİSANSIMI PAZARLAMA
İLETİŞİMİ (ADSCHOOL)
ÜZERİNE YAPTIM.”
yine BİLGİ’de yüksek lisansımı Pazarlama
İletişimi (Adschool) üzerine yaptım. Yüksek
lisansta gördüğüm dersler ve hocalar,
tasarımcı kimliğimden pazarlamacı kimliğime
geçişimi hızlandırdı. Çalıştığım iş yerlerinde
de bu multidisipliner durum olukça işime
yaradı.”
İlk işine üniversiteden mezun olduğu sene
başlayan Maviş, dünya’da 5. ve Türkiye’de 4.
olan Havas Worldwide’de çalışmaya başlamış.
Maviş, “Dijital ajansların yeni kurulduğu
bir dönem için oldukça şanslı bir başlangıç
yaptığımı söyleyebilirim” diyor.
Yoğun ve hareketli bir öğrencilik
hayatı geçiren Maviş, bir proje için 3 gün
sabahladıktan sonra 4. gün hala enerjik
olabilmeyi özlediğini söylüyor.
Üniversitedeki
favori hocanız:
Ekmel Ertan
Üniversitedeki
favori mekânınız:
Kuştepe Kütüphane
En son okuduğunuz
kitap:
“Elon Musk:
Inventing the
Future”. PayPal,
SpaceX ve Tesla’nın
arkasındaki bu
Güney Afrika’lı Tony
Stark’ı herkesin
tanıması gerekli.
En son seyahat
ettiğiniz şehir:
Edirne
En son izlediğiniz
film:
Casuslar Köprüsü
Bilgisayar oyunları oynuyor
Bilgisayar oyunlarını çok seven Maviş,
çocukluğumdan bu yana ilk bilgisayarı
ZX Spectrum+’den PS4’e kadar tüm
platformlarda oyun oynamaya çalışıyor. Oyun
oynamak Maviş’i hem dinlendiriyor hem de
oyun oynarken başka şeyleri düşünmeye fırsat
buluyor.
“BİLGİ BİR YANDAN ZİHNİNİZİ VE
DÜŞÜNCELERİNİZİ AÇARKEN BİR YANDAN DA
SİZİ REEL SEKTÖRE HAZIRLIYOR. BUNU BELKİ
OKURKEN FARK ETMİYORSUNUZ AMA İŞ HAYATINA
BAŞLADIĞINIZDA, OKULDA ÖĞRENDİKLERİNİZİN
AKADEMİK ÇERÇEVEDE KALMADIĞINI
GÖRDÜĞÜNÜZDE BU EĞİTİM TARZININ DEĞERİNİ
ANLIYORSUNUZ.”
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
39 V I T A E
dosya| pazarlama
Unilever’in marka
stratejilerine yön veriyor
BİLGİ Reklamcılık mezunlarından Didar Zeytun, medya ve iletişim
sistemleri alanında başladığı kariyerini reklamcılık ve pazarlama
alanına taşımış. Zeytun, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden
Unilever’de marka stratejilerine yön veriyor.
V I TA E
40 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
pazarlama| dosya
U
nilever’de Marka Müdür Yardımcısı
olarak çalışan Didar Zeytun,
BİLGİ Reklamcılık mezunlarından.
Eğitimine Medya ve İletişim
Sistemleri bölümünde başlayan
Zeytun, yönünü marka alanında
kariyer yapmaya çevirmiş ve bu
alanda başarı sağlamış.
BİLGİ’yi tercih etmesindeki en önemli
sebeplerden birinin eğitmen kadrosu olduğunu
söyleyen Zeytun, “Sosyal bilimlerdeki yenilikçi
bakış açısı, sadece teori değil aynı zamanda
pratikte de çok şey öğretiyor olması BİLGİ’yi
tercih etmemde oldukça etkili oldu” diyor.
Çok yoğun ve çok keyifli 4 yıl
Hem çok yoğun hem de inanılmaz keyifli
bir üniversite hayatı geçiren Zeytun, bunda
okuduğu bölümü çok sevmesinin etkisinin
de büyük olduğunu söylüyor ve şu ifadeleri
kullanıyor: “En yoğun kısmı da reklamcılık
bölümünde geçtiği için ajans derslerinde
fikir bulmak için harcadığımız saatlerin,
edindiğim harika arkadaşlıkların ve şu anda
her okuduğuma, izlediğime farklı bir bakış
açısıyla bakmamı sağlayan ders arası sohbetlerin
üniversite hayatımın en önemli kısımları
olduğunu söyleyebilirim.”
“BİLGİ’de okumak iş hayatında nasıl
bir avantaj sağlıyor” sorusunu sorduğumuz
Zeytun, şöyle cevap veriyor: “Öncelikle
pazarlama alanında çalıştığım için şuan
burada reklam/ pazarlama adına gördüğüm
şeylerin çoğunu gerek teoride gerekse pratikte
üniversitede görmüş olduğumu farkediyorum.
Sektörden insanlardan aldığınız derslerle
daha üniversitedeyken küçük bir iş hayatı
simülasyonuna dâhil olmuş hissediyorsunuz, bu
büyük avantaj. Ayrıca Bilgi sizin sadece Türkiye
sınırları içerisinde değil, işin global boyutlarını
da görmenizi sağladığı için daha geniş ve hep
daha iyisini sorgulayan bir bakış açısı elde
ediyorsunuz.”
sevmiş. İşin yaratıcılık tarafına ek olarak iş
yönetimine de dâhil olmak istediğini anlamış
ve marka tarafında bir staja başvurmuş.
Bu süreçten sonra marka alanında devam
etmeye karar veren Zeytun, “Karar verdikten
sonra, zaten hayat size en doğru seçenekleri
getiriyor.”
İstediği bir alanda çalışmaktan
keyif alıyor
İlk iş deneyimini sorduğumuz Zeytun, o
günleri şöyle anlatıyor: “Üniversite ile iş hayatı
birbirinden çok çok farklı. Hem iş yapış
biçiminiz değişiyor hem de bir günün akışı.
Her ne kadar şuan bulunduğum alana yakın
bir bölümden mezun olmuş olsam da, ilk
işim olması sebebiyle yeni şeyler öğrendiğim
keyifli bir süreç olduğunu söyleyebilirim.
Bir de istediğim bir alan olmasının verdiği
fazladan bir keyif var muhtemelen.”
Zeytun, en çok her ders bitişinde üzerine
düşünecek yeni bir konu bulmuş olmanın
verdiği heyecanı ve ders aralarındaki
sohbetleri özlüyor.
Zeytun, gastronomiyle ilgileniyor ve boş
vakitlerinde gastronomi kitapları okuyor.
Ayrıca yemek yapıyor ve yaptığı yemeklerin
fotoğraflarını çekiyor.
Üniversitedeki
favori hocanız:
Gresi Sanje Dahan
Üniversitedeki
favori mekânınız:
Santral Kampüsü
Starbucks
En son okuduğunuz
kitap:
Yakıcı Sır /
Stefan Zweig
En son seyahat
ettiğiniz şehir: Paris
En son izlediğiniz
film:
The Lobster
“KARAR
VERDİKTEN
SONRA, HAYAT
SİZE EN DOĞRU
SEÇENEKLERİ
GETİRİYOR.”
Eğitimine Medya ve İletişim
Sistemleri’nde başlamış
Üniversite eğitimine Medya ve İletişim
Sistemleri bölümünde başlayan Zeytun, yaptığı
stajlar ve edindiği iş deneyimleriyle pazarlama
ve reklamcılık alanına daha yakın olduğumu
fark etmiş. Bir ajansta yaptığı staj sonrasında
reklamcılık için çift ana dal başvurusunda
bulunmuş. Dersler devam ettikçe bu alanı çok
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
41 V I T A E
dosya| pazarlama
Pazar lideri markaları
yönetiyor
BİLGİ Ekonomi mezunlarından Gülşah
Sabuncu, Yıldız Holding bünyesinde
bulunan çok güçlü iki markayı yönetiyor
ve bu markalarla yüzde 60 gibi kolay
ulaşılamayacak bir pazar payını daha
ileriye taşımayı hedefliyor.
V I TA E
42 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
G
ıda sektörünün öncülerinden Yıldız
Holding Yağ İş Birimi’nde çalışan
Gülşah Sabuncu, Teremyağ ve Luna
markalarından sorumlu Marka
müdürü olarak görev yapıyor.
BİLGİ’nin oluşturduğu sosyal etki çok kritik
Sabuncu, üniversite eğitimi için BİLGİ’yi seçme
sebeplerini şöyle anlatıyor: “Ben İstanbul Bilgi
Üniversitesi’nde London School of Economics
ile anlaşmalı İşletme-Ekonomi Üstün Başarı
Programında ÖSYM burslu olarak okudum. Bu
program sonunda, hem Bilgi Üniversitesi’nden
pazarlama| dosya
Üniversitedeki
favori mekanı:
Dolapdere Kantin
Favori hocası:
Metehan Sekban
Bugünlerde En Son
Okuduğu kitap:
Zülfü LivaneliSerenad
İzlediği Film:
Marslı
Şehir: Amsterdam
hem de LSE’den diploma aldım.
Üniversite sınavına hazırlanırken,
İstanbul Bilgi Üniversite’sinin
Türkiye’de bu fırsatı veren tek
üniversite olduğunu biliyordum.
Bu programa ek olarak BİLGİ’nin
Türkiye’deki en iyi vakıf üniversitesi
olması, öğrencilere kendilerini
geliştirebilecekleri özgür bir
ortam sunuyor olması, okulumu
seçmemdeki en temel etkenlerdi.
Üniversite döneminin, eğitim kadar
hayatlarımızda oluşturduğu sosyal
etki de çok kritik oluyor. Bilgi
Üniversitesi, öğrencilere sunduğu
özgür düşünce ortamı, aktif öğrenci
kulüpleri ve sosyal imkânlarıyla bunu
fazlasıyla sağlıyor.”
Okulun en büyük kulüplerinde
yer almış
Çok aktif bir üniversite dönemi
geçiren Sabuncu, üniversite yıllarını
hep çok mutlu olarak hatırlıyor
ve şöyle diyor: “Okulun en büyük
kulüplerinde yer aldım, görevli
öğrenci programlarında çalıştım.
Tüm bu süreçte en önemlisi çok
iyi dostlar edindim. Birlikte çok
eğlendik; birlikte büyüdük. İyi ki
BİLGİ’de okumuşum diyorum.”
“BİLGİ’de ayrıcalıklı bir
eğitim aldık”
BİLGİ’de ayrıcalıklı bir eğitim
aldığını ifade eden Sabuncu, “Bilgiİşletme Ekonomi Üstün Başarı
programlarında zorlu bir eğitim
sürecinden geçtik. Biraz da ayrıcalıklı
bir eğitim aldığıma inanıyorum.
Başta Metehan Hocam olmak üzere
tüm hocalarım bu programdaki
öğrencilerle özel olarak ilgileniyordu.
Kişisel gelişimimize ve kariyerlerimize
yön verirken, bu eğitim beni hep
güçlendirdi” diyor.
Sabuncu kariyerine yön verirken
Metehan Hoca’nın önemli katkısı
olmuş ve en çok Metehan Hocanın
derslerinden keyif almış. Sabuncu
“Pazarlamanın benim için doğru alan
olduğunu birlikte karar verdik. Ben
finansın da bana uygun olabileceğini
düşünüyordum. İlk stajımı da bu
sebeple BP Finans departmanında
yaptım. Sonra okulda İşletmeEkonomi Kulubü’ndeyken okuldaki
ilk kariyer günleri etkinliği olan Bilgi
Arena etkinliğini organize ettik ekip
arkadaşlarımla birlikte. Buradaki
oturumlarda tüm sektörlerden üst
düzey yöneticileri davet etmiştik
ve onların deneyimlerini dinledik.
Metehan Hocam bu etkinlikte
çok yardımcı oldu bizlere. Bu
etkinlik benim hayatımda çok şey
değiştirdi. Beni pazarlama yapmak
dışında herhangi bir şeyin mutlu
edemeyeceğini o zaman keşfettim.
Aynı zamanda bu etkinlik sayesinde
ben, hayatımın yönünü değiştirecek
olan Coca-Cola ile tanışmış oldum ve
okula devam ederken, Coca-Cola’da
uzun dönemli stajyer olarak çalışmaya
başladım” ifadelerini kullandı.
İş hayatına Coca-Cola İçecek’te
başlayan Sabuncu, “CCI benim
2. okulum gibiydi” diyor. Burada
iş hayatına dair çok şey öğrenen
Sabuncu, şu anda Yıldız Holding’te
Yağ İş biriminde çalışıyor. Sabuncu,
“Çok güçlü 2 markam var; pazarda
%60 gibi kolay ulaşılamayacak bir
paya sahibiz. Yıldız Holding çok
büyük bir şirket; her geçen gün daha
da büyüyor. Bu büyük yapının bir
parçası olduğum için kendimi çok
şanslı ve mutlu hissediyorum” diyor.
Öğrencilik yıllarına dair, en
çok canının istediği şeyi istediği
zamanda yapabilme özgürlüğünü
özlüyor. Seyahat etmeyi ve yeni
yerler keşfetmeyi çok seviyor. Fırsat
bulduğu her an seyahat ediyor.
Arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, sahilde
yürüyüş yapıyor ve kitap okuyor.
“YILDIZ HOLDİNG ÇOK
BÜYÜK BİR ŞİRKET;
HER GEÇEN GÜN DAHA
DA BÜYÜYOR. BU
BÜYÜK YAPININ BİR
PARÇASI OLDUĞUM
İÇİN KENDİMİ ÇOK
ŞANSLI VE MUTLU
HİSSEDİYORUM”
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
43 V I T A E
girişimci| doğuşcan oto
Talent Army üniversitelere ve iş
hayatına yeni bir soluk getiriyor
BİLGİM’in Başkanı Doğuşcan Oto’nun liderliğinde kurulan Talent Army,
üniversitelere ve iş hayatına yeni bir soluk getiriyor. Mezunları iş hayatına
hazırlayan proje, X ve Y kuşağının birlikte daha verimli ve uyumlu
çalışabileceği bir ortam yaratmayı amaçlıyor.
V I TA E
44 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
doğuşcan oto| girişimci
B
İLGİ Mezunu İK
profesyonellerini bünyesinde
bulunduran Talent Army,
üniversite ve iş hayatı arasında
köprü kuruyor. Üniversite
öğrencilerini 3 yıllık süre
boyunca ele alan proje, daha
donanımlı ve takım çalışmasını
benimsemiş mezunlar yetiştirmeyi hedefliyor.
Talent Army’nin detaylarını Doğuşcan Oto
ile konuştuk.
Talent Army’nin kuruluş hikâyesinden
bahsedebilir misiniz?
BİLGİM Akademi adında 5. Yılını dolduran
bir eğitim şirketimiz var. Son süreçte eğitim
alanını BİLGİ Eğitim’e devredip, danışmanlık kısmına yoğunlaştık. 3 sene önce BİLGİ
Mezunu İK profesyonelleri bir araya geldik
ve BİLGİ Mezunlarının kariyer ihtiyaçlarını
gidermek için fikir üretmeye başladık. 3
senedir kafamızda olan bir fikri 2 yıllık
hazırlık ve PwC deneyiminden sonra proje
haline getirdik. 16 yıllık kampüs birikimi ve
sektör deneyimi ile birlikte yetenek yönetimi
üzerine çalışmaya başladık. Bunun iki
ayağı var: Birincisi üniversite, ikincisi ise iş
dünyası. Sürekli konuştuğumuz bir şey var Y
kuşağı. Biz Y kuşağını konuşurken Z kuşağı
çıkageliyor. Üstelik Z kuşağı henüz yeterince
bilgi sahibi olmadığımız bir olgu.
Öğrenciler artık üniversitelere liselerden homojen gelmiyor ve dolayısıyla bu üniversitelere de yansıyor. Çünkü artık Anadolu’da pek
çok üniversite var ve herkes çocuğunu büyük
şehre göndermek istemiyor. Bu sene ilk kez
ODTÜ, Boğaziçi ve İTÜ gibi iyi okullar
başarı bursu verdi. Çünkü başarılı çocuklar
artık Anadolu’dan gelmemeye başladı. Artık
Anadolu’da iyi ve başarı bursu veren üniversiteler var. Her şehirde bir üniversite olduğu
için bu da bir rekabeti beraberinde getiriyor.
Eğitim artık bir sektör oldu ama bu sektörün
kuralları henüz yazılmadı. Rekabette başarılı
olmak için, daha işe alınabilir mezunlar
yetiştirmek gerekiyor. Peki, iş dünyası neden
sorun yaşıyor? Çünkü kariyer motivasyonları
çok değişti. Çalışanları artık düzenli maaş,
ev, araba gibi kazanımlar yeterli gelmiyor.
İş-özel hayat dengesi çok önemli. Kariyerimizde ilerlerken Küba’ya da gitmek ama bunu
mümkünse önümüzdeki ilk resmi tatilde
yapmak. X kuşağının yaptığı en büyük
hata ise Y kuşağını yönetmeye çalışmak. Y
kuşağı yönetildiğini hissettiği zaman rahatsız
olmaya başlıyor. Ama doğru bir yönlendirme
yapıldığı zaman, bu kuşaktan çok pozitif
sonuçlar alınabiliyor. Y kuşağı inisiyatif almak istiyor. Ama bu, X kuşağının inisiyatife
bakış açısıyla aynı değil. Burada bir kavram
kargaşası var ve iki kuşak bu kavramdan aynı
şeyi anlamıyor.
Sizce X ve Y kuşağı aynı kurumda
çalışırken ne gibi sorunlar yaşıyor?
X ve Y kuşağının sorun yaşadığı iş yerlerine baktığınız zaman şunu görüyorsunuz:
Kurumlar farklı, kişiler farklı sorunlar aynı.
Hep birbirine benzer sorunlar yaşanıyor.
Genel olarak yöneticiyle anlaşılamıyor veya
beklentiler karşılanmıyor. Peki, ne yapmalı?
Bireylerin 5 yıllık birimini 3 saatlik mülakatla sonuçlandırıp bu personellerin, çalıştığı
şirketi gelecek yıllara taşıması bekleniyor.
İşin kötüsü aldığınız yeteneği de kaybediyorsunuz. Çünkü işe bağlılık oldukça düşük
ve yanlış yeteneği, yanlış beklentilerle işe
alıyorsunuz. Doğru yeteneği değil, o an için
iş arayışı içerisinde olan ve size başvuranların
arasından en iyisini seçmeye çalışıyorsunuz.
Türkiye’de üniversite öğrencileri iş
hayatını yeterince hazır mı? Talent
Army bunu geliştirmek için nasıl bir
yol haritası çiziyor?
Üniversite öğrencilerini iş hayatına
hazırlamak için
mevcut sistemin
yetersiz olduğu bilinen bir
gerçek. İş dünyası
ile akademik
dünya aynı dili
konuşmuyor ve
araya bir katalizör
gerekiyor. Biz Talent Army olarak
öğrencileri ikinci
sınıfta bünyemize
alacağız. Üçüncü
sınıfta değerlendireceğiz ve
dördüncü sınıfta
deneyimleyeceğiz.
Kullandığımız bir
kişilik envanterimiz var. Dünya
da en çok bilinen
envanterlerden
biri ve doğruluk
payı %98 lere
yakın. Bu envanter, bireylerin zayıf
ve güçlü yanlarını
“BİZ TALENT ARMY
OLARAK ÖĞRENCİLERİ
İKİNCİ SINIFTA
BÜNYEMİZE ALACAĞIZ.
ÜÇÜNCÜ SINIFTA
DEĞERLENDİRECEĞİZ
VE DÖRDÜNCÜ SINIFTA
DENEYİMLEYECEĞİZ.”
gösteriyor ve böylece bireylerin geliştirilmeye
açık yanlarını öğreniyoruz. Sonrasında bunu
CRM’e atıyoruz ve kişiye özel bir gelişim
planı hazırlıyoruz. Öğrenciler ile bire bir ilgilenip, deneyimsel öğrenme metotlarımız ile
iş hayatında ihtiyaç duyacakları yetkinlikleri
kazanmalarına yardımcı oluyoruz. Üniversite
ile resmi bir ortaklığımız yok ise, bir öğrenci
hareketi gibi örgütleniyoruz. Gelecek vaat
eden yetenekleri ekibimize kazandırıyoruz. İş
dünyasına da employer branding stratejileri
hazırlayıp, uygulanması, üniversite etkinliklerinin planlaması ve düzenlemesi, hedef
kitlelerin doğru yorumlanması gibi konularda danışmanlık verirken. Şirketlerin ihtiyaç
duyduğu yeteneklerin kampüsteki gelişimine
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
45 V I T A E
girişimci| doğuşcan oto
ortak olmasını sağlıyoruz. 3. Sınıfta şirketçe
beğenilen yeteneği staja aldırıyoruz. Eğer
stajın sonunda eksik kalan yanları varsa, son
sınıfta biz o eksikleri tamamlıyoruz. Günün
sonunda kurum kültürüne hâkim, kiminle
nasıl çalışacağını bilen iş hayatına hazır
mezunlar yetiştiriyoruz.
Üyelerinizi mesleki gelişimin yanı sıra
sanat ve sporla da destekleyeceğinizi
biliyoruz. Biraz bundan bahsedebilir
misiniz?
Dünyada kitleler sporun ve sanatın peşinden
koşuyor. Baktığınız zaman birçok üst
yöneticinin basketbolcu veya voleybolcu
olduğunu görürsünüz. Çünkü takım ruhunu
kazanan insanlar iş hayatında çok rahat
ediyor. Talent Army’e katılan herkes mutlaka
bir takım sporuyla ilgilenecek. Öncelikle
yelken sporuyla başlamak istiyoruz. Çünkü
yelken, kadın erkek birlikte yapılan bir takım
sporu. Yelken tam bir iş hayatı simülasyonu,
çünkü herkes aynı gemide. Türkiye’deki
birçok üniversitenin yelken yapılanmalarını
bünyemizde barındırıyoruz.
Talent Army’nin içinde tiyatrocularımız da
var. Yaratıcı dramayı kullanarak, Güldür
V I TA E
46 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Güldür Show’daki gibi mülakatta ve iş
hayatında yapılmaması gerekenleri onları
eğlendirerek göstereceğiz ve isteyen öğrencilerin tiyatro yapmasını sağlayacağız.
Amacımız deneyimsel metotlar ile öğretmek
ve yeteneklerimizin sınırlarını keşfetmesine
yardımcı olmak. Biz BİLGİ’de birçok şeyi
deneyimleyerek öğrendik. Talent Army de
bunu yapacak.
Sistemde bir sosyal medya ağı da bulunuyor.
Projeye katılan her öğrenciye, iş hayatından
biri mentorluk yapacak. “Dünyanın en
büyük öğrenci hareketi” mottosuyla devam
edeceğiz.
Herkesin kendi yeteneğini yetiştirmesine
katkı sağlayarak işverenlerin hayatını kolaylaştırıyoruz. CRM sayesinde kampüsteki tüm
gelişmelerin takip edilmesini ve gelişmelerden sıcağı sıcağına haberdar olunmasını
sağlıyoruz. Doğru işle doğru yeteneği
buluşturuyoruz. Herkesin farkında olduğu
sorunlara bir çözüm getirmek istiyoruz.
Üniversitelere daha işe alınabilir mezunlar
yetiştirmeleri konusunda yardımcı olmayı
hedefliyoruz. Akademi ve iş hayatı arasında
bir katalizör görevi görerek dünyanın en
büyük öğrenci hareketi olmak istiyoruz.
Çalışanların yüzde 80’i Y kuşağı olduğu
zaman bu süreci yönetmek kolay olmayacak.
Artık şunu çok duyacağız “Ben başka bir şey
istiyorum.” Y kuşağı ne istediğinden çok ne
istemediğini biliyor. Şirketler personellerine
yatırım yapıyor ve personellerin belirr süre
şirkette kalmalarını sağlamak istiyor. Fakat
bu erken işten çıkma durumları şirketler için
sorun yaratıyor. Biz de Talent Army olarak
doğru yeteneği doğru işle buluşturarak buna
çözüm getirmek istiyoruz.
“EĞİTİM ARTIK BİR
SEKTÖR OLDU AMA BU
SEKTÖRÜN KURALLARI
HENÜZ YAZILMADI.
REKABETTE BAŞARILI
OLMAK İÇİN, DAHA
İŞE ALINABİLİR
MEZUNLAR YETİŞTİRMEK
GEREKİYOR.”
MC_200X270.fh11 10/13/15 11:32 PM Page 1
C
Composite
M
Y
CM
MY
CY CMY
K
söyleşi| prof. dr. emre gönen
“BİLGİ’NİN KURUM KÜLTÜRÜ HİÇ DEĞİŞMEDİ”
Avrupa Birliği alanında Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından ve BİLGİ
Uluslararası İlişkiler Bölümü akademisyenlerinden Prof. Dr. Emre
Gönen, 2000’li yılların başından beri BİLGİ’de ders veriyor. Gönen,
BİLGİ’de değişen çok şeyin olduğunu fakat kurum kültürünün hiç
değişmediğini söylüyor.
B
İLGİ Uluslararası İlişkiler
Bölümü’nün en karakteristik
yüzlerinden biri Prof. Dr.
Emre Gönen... BİLGİ’ye
2000 yılında gelmiş ve
Avrupa Birliği alanındaki
birikimini fakültesine
taşımış. Tam bir kitap
tutkunu, seyahat ettiği her
yerde sahaf geziyor ve “Çok sevdiğim
kitapları okuyup anlatmam için bana para
veriyorlar” diyor.
Emre Hocam, BİLGİ’ye ne zaman
geldiniz? O günden bu yana neler
değişti, dönüştü?
Aslında değişmeyen şeyler var. BİLGİ’de
sevimli ve insanların mutlu olduğu bir
üniversite ortamı vardı, o pek değişmedi.
BİLGİ’yi BİLGİ yapan da bu bana
sorarsanız.
BİLGİ’de çalışmaya 2000 yılında başladım.
O günlerde Galatasaray UEFA Kupası’nı
almıştı ve ortamda büyük bir sevinç vardı.
O tarihte üniversitede full-time çalışmayı
çok düşünmüyordum. Kalkınma Vakfı’nın
Genel Sekreteriydim ve yeni bir perspektif
arıyordum. İlker Turan hocamız Rektörlük
yapıyordu ve bana AB konusunda bir
master programı hazırlamayı teklif etti.
“Hadi bakalım” diye başladık ve şu anda
16. yıldayız. O zamanlar Kuştepedeki
kampüsteydik. Kampüs dediğimiz iki bina
bir avludan oluşuyordu ve her katta bir
fakülte vardı. Herkesin herkesi tanıdığı butik
bir sosyal bilgiler üniversitesiydik.
2000-2004 yılı arasında BİLGİ inanılmaz
bir şekilde beyin göçü yaşadı. Pek çok isim
BİLGİ’de çalışmak istedi ve BİLGİ yeni
isimleri bünyesine kattı. Bu isimlerin çoğu
da halen aramızda. Bu, beklentilerimizin
ötesinde bir başarıya dönüştü. Şöyle
düşünün hiç kimsenin bilmediği bir
üniversite açıyorsunuz ve arkanızda herhangi
bir sanayi grubu yok. İyi üniversite olmak
şiarıyla yola çıkıldı ve başarıldı. Bu çok
değişik bir örnek. Zannediyorum ki bu
süreç hiç kimsenin zannetmediği kadar hızlı
gelişti.
İkinci senemde şimdi olmayan
Dolapdere’deki ilk kampüsümüzü açtık ve
Röportaj: Aynur Tekin
V I TA E
48 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Fotoğraf: Emre Topdemir
prof. dr. emre gönen| söyleşi
çok da mutlu olduk. Bu bizim iftihar meselemiz
gibi bir şeydi. Herkesi götürüp gezdiriyorduk.
Öğrenci sayıları da artmaya başladı. Ben
girdiğimde 5 bin civarı öğrenci vardı. Bu “6 binde
mi kalsın yoksa 8 bine kadar çıkabilir miyiz”
tartışması içindeydik. 2009’lara gelindiğinde bu
sayı 9 binlere kadar çıktı. Bu miktarı da düşünerek
isteyerek planlamadık aslında, bu artış BİLGİ’nin
çekiciliğiyle gerçekleşti. Sonrasında santralistanbul
yatırımlarımız başladı ve BİLGİ’nin kapasitesi
çok gelişti. O sırada Laureate ile görüşmeler
yapıyorduk ve burada bir ortaklık doğdu. Ortaklık
bir takım sorunları beraberinde getiriyor ama biz
tüm sorunları atlattık. Burada bir BİLGİ’lilik,
bir duruş, bir yaşam biçimi, kolektif insanların
birbiriyle dayanışma içinde olmaktan hoşlanması
gibi son derece sağlıklı bir durum var.
”Değişmeyen BİLGİ’nin bir karaktere
sahip olması”
Laureate döneminin kurumsallaşma dönemi
diyebiliriz. Önce bu işi yapabilir miyiz diye ciddi
bir araştırma yaptılar. Sonra bunu yapabileceğimize
karar verdiler. Kendi kendimizden memnun
olmak çok zor bir şey değil. Ama bunu tanınmış
kuruluşun onayından geçirmek esas hedefimiz.
Son derece iddialı hedefler konuldu. Çok kısa
zamanda çok önemli bir sayıya ulaştık. Meslek
yüksekokulları aracılığıyla büyüme hedefleri vardı.
İlk yıllarda çok başarılı gibi durmasa da daha sonra
çok ciddi performans sağladık. 6 yılda öğrenci
sayısı yüzde 250 arttı. Bu çok kolay hazmedilecek
bir şey değil. Yeni fakülteler açıldı, açılan bu yeni
fakültelerin büyümesi çok kolay değildi. BİLGİ
sosyal bilimler üniversitesi olmanın çok önüne
geçti. Zannediyorum yakında tıp fakültesi de
açılacak. Bir takım alanlarda iyi olunabilir ama
diğer konularda bu uzmanlığı korumak kolay
değildir. BİLGİ çok değişti, değişmeyen BİLGİ’nin
akademik durumu. Değişmeyen BİLGİ’nin bir
karaktere sahip olması. Her kurumun karakteri
yoktur. Karaktere sahip olmak da her zaman iyi
bir şey değildir. Çünkü kötü bir karaktere de sahip
olabilirsiniz.
BİLGİ yola iyi insanlarla başladı ve öyle devam
ediyor. Çok büyümesine rağmen çekiciliğini ve
dünyaya açıklığını hiç yitirmedi. Başımıza çok
şey geldi ama hepsini atlattık. Çünkü işler iyi
giderken kurumların ve sistemlerin sağlamlığını
test etmek kolay değildir. Kriz anlarında bunu test
edebilirsiniz.
Türkiye’yle birlikte biz de çok çeşitli krizlerden
geçtik. 2001 krizi ilk akla gelenlerden. Normalde
maaşlarınız bankaya yatar ve gider bankadan
çekersiniz. O dönemde bankamatiklerde para
yoktu ve Serhan Bey bürosunda herkesin maaşını
elden ödemeyi başardı. Bu başka yerlerde çok
büyük sorun oldu. Ama bizde olmadı. Bu ciddi bir
iyi niyet ve sahiplenmenin sayesinde oldu. BİLGİ,
yola iyi başladığı ve geleneklerine değer verdiği için
bu noktaya gelindi.
BİLGİ yıllar içinde büyüdü ve öğrenci
sayısı arttı. Bu sayı artışı eğitim kalitesine
nasıl yansıdı ve hangi ihtiyaçları doğurdu?
Sadece BİLGİ değişmedi bu Bologna süreciyle
dünyada ve özellikle Avrupa’da yükseköğretimde
korkunç bir geçişgenlik oluştu. Benim BİLGİ’de
çalışmaya başladığım dönemde her sınıfta iki
üç yabancı öğrenci olurdu. Türkiye Erasmus’a
henüz dâhil edilmemişti. Yine şu anda her sınıfın
yüzde 10’undan fazlası exchange öğrencisi.
Çok çeşitli ufuklardan gelen öğrencileri belirli
bir düzeyde eğitme gereği var. Burada çok
önemli olan değerlendirmedir. Hem kendinizi
değerlendirmeniz, hem de meslektaşlarınızın ve
öğrencilerinizin yaptığı değerlendirme. “Dersin
hedefi neydi ne verebildi gibi” sorular çok önemli.
“İlk yüz yıl zordur”
BİLGİ olarak daha fazla kütüphane alanına
ihtiyacımız var. Biliyorsunuz burası bir sit alanı. En
ufak değişiklik bile çok uzun süreçler gerektiriyor
ve hayli yüksek masraflı oluyor. Bütün bunları
yaparken hem kendi yetiştirdiğimiz hem de buraya
gelmek isteyen akademisyenlerden bir teveccüh
görüyoruz. Çok iyi transferler yapıyoruz. Bu da
ortaya çıkıyor. Kısa vadede işler iyi uzun vade için
şimdi bir şey söylemek zor. Bir şarap üstadına
sormuşlar, iyi bir şarap yapmak için ne yapmak
gerekiyor diye “İlk yüz yıl zordur” demiş. Bu bir
üniversite için de öyle. Gelecek yıllarda bunu
göreceğiz.
Mevcut süreçte Türkiye ile AB ilişkilerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu anda bir kaç katmanlı bir kriz var. Öncelikle
AB’nin kendi işleyişiyle ilgili bir kriz var. AB’yi AB
yapan iki sistem çok ciddi tartışıldı. Bunlardan biri
Euro. İkincisi ise Schengen vizesiyle, iç sınırlarda
kontrol olmaksızın kişilerin ve malların serbest
dolaşması. Bütün bunlar AB’nin genişleme
politikasını da masaya yatırdı ve kendini sorgulama
sürecini beraberinde getirdi. Zengin bölgelerin
fakir bölgelerden ayrılmak istemesi gibi bir
süreç var. Bunun İspanya ve İtalya’da örneklerini
görüyoruz. AB’nin tek başına büyük bir devlet
olmayacağı baştan beri belliydi ama yine de bu
hep tartışmalıydı. Yunanistan’da yaşanansa büyük
bir skandal. On yıllarca devletin muhasebesinin
üstünde kalem oynatarak durumu gizlemişler.
Türkiye ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri hiçbir
zaman pek normalize olmamıştır. Gümrük Birliği
ile sorunların çözüleceğini düşünmüştük ama
sonrasında Kardak Krizi çıktı ve müttefik olması
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
49 V I T A E
söyleşi| prof. dr. emre gönen
gereken iki ülke sıcak savaşın eşiğine geldi. ABD
araya girerek krizi halletti. Fakat bu süreçten sonra
AB ile olan siyasi ilişkilerimiz hiç düzelmedi.
Orta ve uzun vadede demokratik rejimlerle
yönetilen ülkelerin çok daha iyi ittifak yapmaları
mecburiyeti ortaya çıktı. Devletler ve hükümetler
ne yapacaksa o olacak. Göçmen meselesi aşırı
sağ partiler tarafından istismar ediliyor. Faşist
retoriğin bir kısmını üstleniyor. “Faşist ama onun
dediğinde de doğru bir şey var” gibi bir şekilde
faşizmle mücadele edilmez. Bu zor bir süreç olacak
ve bu süreç içerisinde AB Türkiye ilişkilerinde
bir yakınlaşma olacak. Bu yakınlaşma siyasetçiler
düzeyinde çok kolay istismar edilebilir.
“Dünya ilerici görüşün zayıflamasının
ceremesini çekiyor”
Filistin halkı 1948’ten beri mağdur durumda ve
bunun hiç değişmeyeceği gibi bir algı yaratıldı.
Bu durumun yarattığı umarsızlık, çaresizlik ve
bunu şiddete dökme eğilimi var. Bütün bunların
hepsinin birden popülist bir yaklaşımla tartışıldığı
bir dönemdeyiz. Dolayısıyla ortalama insanın
rasyonalitesini muhafaza etmesi çok zor. Bunu
söylemekten korkmayalım zor bir dönem.
Alain Badiou’nun bir kaç gün önce söyledi
gibi “Dünyada ilerici görüşün zayıflamasının
ceremesini şu günlerde çekiyoruz.” Toplumlar çok
hızlı tepki vermiyor bu zamana yayılıyor. Sosyalist
sistem çöktü. Çok kötüyüydü şuydu buydu
demek mümkün. Ama o bir umuttu. Pandora’nın
kutusundan umut çıkmıştı. O da çıkmadığı
zaman karamsarlıklarda hangi motivasyonu
hissederek mücadele edeceksiniz? Muhakkak
bir şey çıkar ama bu dönemde iç karartıcı bir
noktadayız. Bütün uluslararası siyasi düzeydeki
açıklamalar, sıkı durun korkmayın yaşamanızdan
ve yaşam biçiminizden ödün vermeyin, teröre
ve faşizme prim vermeyin diyor. Vermeyelim de
nereye kadar ve ne yapacağız? Eskiden bir takım
hedefler önerilirdi, şimdi bu yok. Zor bir dönem,
kolay bir dönem olmayacak. İnsanın yaşı ve
pozisyonu ne olursa olsun bir takım ilkelerden hiç
vazgeçmemeli.
Bu tek tip insan yetiştirme merakı toplumun
başına çok iş açtı. BİLGİ’nin özgünlüğü de
belki buradan kaynaklanıyor. Çünkü bir öğrenci
üniversiteye girdiği gibi çıkıyorsa o üniversitenin
hiçbir anlamı yoktur. Üniversite dört yıl sürüyor
ve insanın en önemli dönemini kapsıyor. Burada
çocukluktan büyüklüğe geçilir. Üniversitede
daha önceden edinilmiş değerler sorgulanır. Bu
sorgulama başlarsa ömür boyu devam eder ve
V I TA E
50 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
iyi bir şeydir. Kendinden çok mutlu olmayan,
benim dediğim dedik demeyen, evrensel değerleri
içselleştirmiş bir kurum; üniversite adını hak eden
bir kurumdur. Hazırladığınız dersler, sorduğunuz
sorular ve teşvik ettiğiniz araştırmalar olmalı.
Pipo koleksiyonunuz olduğu söyleniyor
hocam, doğru mudur?
Yok, canım 5-6 tane pipo (gülüyor). Gençken
pipo içerdim. O dönemler zaten her yerde
tütün içilirdi. O dönemde her yerde sigara
içilirdi. Dumandan başınız ağrırdı. Şimdi tütün
kullanmak zaten çok zor bir şey. Bir de sokakta
yürümek çok zorlaştı. Çünkü herkes sokakta
içiyor. Bu günlerde ABD’de tütün kullanılmayan
sokaklar uygulaması başlamış.
Ben pipo içmeyi epey zaman önce bıraktım.
Pipolarımın birkaç tanesi duruyor, hatıra
olarak sakladım. Eskiden daha sağlam bir pipo
koleksiyonum vardı. Dikkat ederdim, bir pipoyu
üstünden 10 gün geçmeden bir daha içmezdim.
Tütünle ilişkilerim de bir hayli mesafeli. Hiçbir
zaman tam bırakmadım ama sigara içmiyorum.
Ara sıra kâğıt düzeltirken fenalık geliyor ve puro
içiyorum. Zaten kapalı mekanlarda puro içmemiz
de yasak. Dışarı çıkıp 15-20 dakika puro içemem
onun da bir keyfi yok. Geçmişteki pipo tününün
kokusu güzeldi.
Biraz da ilgi alanlarınızdan
bahsedebilir miyiz?
Hiç boş zamanım yok çok da şikâyetçi değilim.
Çok sevdiğim hobi olarak okuduğum kitapları
okuyup sınıfta anlatmam için bana para veriyorlar.
Ben zaten o kitapları okuyordum. Sonra sen
gel bunu anlat dediler. Kitapları çok severim.
Sahaf gezerim, yurtdışına gittiğimde de bütün
boş vakitlerimi kitapçılarda geçiririm. Özellikle
Fransızca ve İngilizce o kadar çok kitap çıkıyor ki.
Kitaplar, gençlik çeşmesinden içilen su gibi.
İkinci büyük hobim müzik... Çok severek
dinlerim ve yapabildiğim kadar yaparım.
İstanbul Avrupa Korosu’nda söylüyorum ve
buna mutlulukla zaman ayırıyorum. Aynı şekilde
enstrümanla ilgileniyorum. İyi çalamıyorum
ama keman çalıyorum. 50 yaşından sonra
caza merak saldım. Çok iyi caz dinleyicisi iki
arkadaşım var. Bizim de caz departmanımız
vardı. Şu anda hala caz bölümümüz var ama
daha önce bir caz konservatuvarımız vardı. Bu
çok da iftihar ettiğimiz bir şeydi. Bunun acısını
her zaman yüreğimde hissederim. Böyle bir yere
yatırım yapması çok kolay değildi ama en yatırım
yapamadığımız dönemde caz konservatuvarımız
vardı en yatırım yapabildiğimiz dönemde ise caz
konservatuvarımız yok. Bu benim için bir vicdan
sızısı olarak kalmıştır.
Çizgi roman çok severim. Avrupa çizgi
romanlarını takip ederim. Onun dışında
da çocuklara yemek hazırlamayı seviyorum.
Yurtdışında okuyunca yemek yapmayı
öğreniyorsunuz.
Dünya mutfağından da yemek
yapıyor musunuz?
Esasen Fransızlardan öğrendiğim numaraları
yapıyorum. Tencere yemeği hazırlamıyorum.
Çok kişiye yemek daveti verdiğim zaman fazla
miktarda da yemek yapıyorum. Ama bu artık pek
sık olmuyor. Eskiden çok olurdu, hep birbirimizin
evine giderdik. Şimdi herkes dışarıda buluşuyor.
Refahın paylaşılmasında sorunlar var ama ciddi
bir refah artışı da var İstanbul’da. Dolayısıyla
daha fonksiyonel çabuk ama lezzetli yemekler
yapıyorum akşamları.
SİZLERE YENİ BİR HABERİMİZ VAR!
YETENEKLERİNİZ VE İSTEKLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA
SİZİ BEKLEYEN KARİYER FIRSATLARINA ULAŞMANIZ
ARTIK ÇOK DAHA KOLAY.
“MEZUN OLDUM, NASIL İŞ BULACAĞIM?”
DİYORSANIZ
’İN SİZİN İÇİN GELİŞTİRDİĞİ
PLATFORMA BİR GÖZ ATIN.
www.bilgimhr.com
%ú5
'$1,û0$1/,.0$5.$6,',5
3526ú6'$1,û0$1/,.7h5.ú<(úû.85808·1817$5ú+/ú
9( 180$5$/, ú=ú1 %(/*(6ú ú/( )$$/ú<(7 *g67(50(.7('ú5
söyleşi| doç. dr. orhan erdem
BİLGİ Ekonomi Bölümü akademisyenlerinden
Doç. Dr Orhan Erdem
Akademik birikimi sektörel
bilgiyle geliştiriyor
Sürekli gelişen akademik birikimini sektörel bilgi ve
tecrübeyle birleştiren BİLGİ Finans, düzenli aralıklarla
sektörün önde gelenlerini ağırlıyor ve bilgi paylaşımı
sağlıyor.
V I TA E
52 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
doç. dr. orhan erdem | söyleşi
Finans sektöründe bilgilerin çok hızlı
değiştiğini ve yaşananların çok çabuk
unutulduğunu belirten BİLGİ Ekonomi
Bölümü akademisyenlerinden Doç.
Dr. Orhan Erdem, “Öğrencilerimizin
ve mezunlarımızın bu mevsimselliği
yaşamamaları için sürekli canlı olmaya
çalışıyoruz” diyor.
BİLGİ Finans hangi amaçlar
doğrultusunda kuruldu ve
kurulduğu günden bu yana nasıl
bir süreç geçirdi?
BİLGİ Finans, ülkemizdeki ve
dünyadaki ekonomik gelişmelerin
finansal piyasalar üzerindeki olası
etkilerini öngörebilen ve bunlara
yönelik finansal modeller kurup
geliştirebilen adaylar yetiştirmek
amacıyla kuruldu.
Zaman içerisinde dünyada meydana
gelen finansal çalkantılar/krizler
sahip olduğumuz finans teorisinin
yetersizliğini ortaya koyarak yeni
bir finansal mimarinin oluşmasına
neden oldu.
Mesela, finans teorisinin temelini
oluşturan etkin piyasalar hipotezi
için Nobel ekonomi ödülü sahibi
olan Paul Krugman şöyle der:
“Etkin piyasalar hipotezine olan
inanç, ekonomistlerin çoğunluğunu
olmasa bile birçoğunu tarihteki en
büyük finansal balonu görmeyecek
şekilde kör etmiştir. Teorinin kendisi
de bu balonun oluşmasında birinci
derecede rol oynamıştır.” 2013’te
Nobel ödülü alan Shiller ise bu
teori için “Etkin Piyasalar Hipotezi,
iktisadi düşünce tarihindeki en
çarpıcı hatadır” der.
Sonuç olarak bu durum, yeni
finansal mimarinin tasarlanması
ve hızlıca uygulamaya konması sonucunu
doğurdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak
biz de uluslararası finans merkezi olma
hedefi ile hızla büyüyen Türkiye finansal
piyasalarına akademik birikimi ile destek
olma hedefiyle yeni programlar açmaya
başladık. Bugün BİLGİ FİNANS adını
verdiğimiz finans programlarımız, yeni
finansal mimarinin tasarlanmasında rol
alabilecek, ortaya çıkan fırsat ve riskleri
analiz edebilecek beceride uzman ihtiyacını
karşılamayı hedefleyen 4 farklı lisansüstü
programı sunmaktadır.
BİLGİ Finans bünyesinde hangi
programlar bulunuyor?
BİLGİ Finans bünyesinde biri online olmak
üzere dört farklı Yüksek Lisans Programımız
bulunuyor. Bunlar;
• Online Bankacılık ve Finans
programımızın kayıt sayısı daha önde oluyor.
Bunun temel sebebi diğer programlarımızın
uzmanlaşma programları oluşu. Mesela,
Bankacılık programı daha odaklanmış
öğrenci yetiştiriyor. Dolayısıyla daha çok
bankacılığa odaklanmış öğrenciler geliyor.
Hakeza. Uluslararası finans da böyle.
Finansal Ekonomi ise biraz daha genel ve
akademik bir program. O sebeple ileride
akademisyen olmayı düşünen ve daha
teorik bilgi almak isteyen
adaylarımız bu programı
tercih ediyor.
Sektörün önde
gelenlerini Finans
Cafe’de ağırlıyor
•
•
•
•
Bankacılık ve Finans
Finansal Ekonomi
Uluslararası Finans
Muhasebe ve Denetim
En çok hangi program ilgi görüyor, sizce
bunun sebebi nedir?
Aslında tüm programlarımız her sene aşağı
yukarı 40’ar öğrenci alıyorlar. Ancak bir
iki fazlayla genel olarak Finansal Ekonomi
Türkiye finans
piyasalarına akademik
destek sağlıyorsunuz.
Bu kapsamda
gerçekleştirdiğiniz
faaliyetleri okurlarımızla
paylaşabilir misiniz?
“Teoride, teoriyle pratik
arasında fark yoktur, ama
pratikte vardır” derler.
Latife olarak alınsa da
haklılık payı yok değil.
Akademik birikimi
sektörel bilgi ve tecrübeyle
birleştirmezseniz, tek
kanatlı kuş gibi olursunuz.
Biz de bu amaçla, düzenli
aralıklarla ağırlıkla
sektörden uzmanları
okulumuzda misafir
ederek öğrencilerimize
seminer vermelerini
sağlıyoruz. Adına
Finans Cafe dediğimiz
bu seminerlerimizde
bugüne kadar Borsa İstanbul’dan, Bloomberg
şirketinden, Merkez Bankası’ndan
konuşmacılar ağırladık. Bu konuşmacılar
Türkiye’deki Vadeli işlem opsiyon piyasası,
döviz piyasası, para politikası gibi konular
üzerine seminerler verdiler. Ayrıca aynı
seminerler kapsamında yuvarlak masa
tartışmaları da yaptık. Bunlardan en
sonuncusunda Asaf Savaş Akat, Ege Yazgan
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
53 V I T A E
söyleşi| doç. dr. orhan erdem
ve Garanti Yatırım başekonomisti Gizem
Altınsaç’ı ağırladık ve 2016 yılına yönelik
ekonomik beklentiler tartışıldı.
BİLGİ Finans örgün öğretimin yanı sıra
online eğitim seçeneğini de sunuyor.
Online eğitimle ilgili ne tür dönüşler
alıyorsunuz?
Online eğitimlerin özellikle çalışma hayatına
yeni başlayan ve beklentiler paralelinde uzun
çalışma saatleri boyunca ofislerinde bulunan
genç kuşak profesyoneller tarafından tercih
edildiğini görüyoruz.
Zaman ve mekândan bağımsız şekilde takip
edilen ders programı ama bununla beraber
her an ulaşılabilecek öğretim kadrosuyla
Bankacılık ve Finans Uzaktan Eğitim
Yüksek Lisans Programı günümüzün finans
profesyonelleri için benzersiz bir çözüm
sunuyor.
Online programların İstanbul dışında
yasayan öğrenciler tarafından daha çok tercih
edildiği düşüncesinin aksine Bankacılık
ve Finans Online YL Programı İstanbul
içinden de çok ciddi talep almaktadır.
Öğrencilerimizin yarısına yakını İstanbul’da
yasayan arkadaşlarımız. Bunun nedeni
bizce İstanbul’un çok büyük bir metropole
dönüşmesi ve bunun beraberinde gelen
mesafe, trafik ve zaman azlığı sorunları.
Tabii İstanbul’un Türkiye’nin finans merkezi
olması da finans nüfusunun yoğunluğunun
İstanbul’da olmasını getiriyor.
Online öğrencilerimizin kampüste yapılan
programda açılan derslerle birebir aynı
dersleri almaları ve ayni isimlerle çalışmaları,
zaman zaman hocalarımızın düzenlediği
seminer ve sosyal kampüs toplantıları da
programın cazibesini getiren etmenlerden.
BİLGİ Finans güncelliğini ve dinamizmini
korumak için neler yapıyor?
Daha önce de söylediğim gibi, finans
dünyası gerek teorik gerekse de pratik açıdan
çok ama çok hızlı değişiyor. Buna ayak
uyduramazsanız, anlattığınız bilgiler tarih
olur. Bu konuyla ilgili 2 önemli adım attık.
Bunlardan birincisi, 2015 yılında İstanbul
Bilgi Üniversitesi çatısı altında bir Finans
Uygulama ve Araştırma Merkezi kurduk.
Bu merkez, yeni kurgulanmakta olan finans
paradigmalarına araştırmalarıyla yön vermeyi
amaçlamaktadır. Bunun için, uluslararası
V I TA E
54 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
finans merkezi olma hedefiyle ilerleyen
Türkiye finansal piyasaları verilerinden yola
çıkarak araştırmalar ve bu araştırmalara
altyapı hazırlayacak etkinlikler yapacaktır.
Merkez araştırmalarının sonuçlarını gerek
toplumla gerekse de ulusal ve uluslararası
akademik camiayla paylaşacak ve bunların
önde gelen dergilerde yayınlanması için
bünyesinde çalışan akademisyenlere
destek olacaktır. Bu alanlarda yapılacak
araştırmalarda gerek sermaye piyasası
kuruluşları gerekse de normal ve katılım
bankalarıyla ortak çalışarak finans dünyasının
önde gelen kurumlarıyla işbirliği yapmayı
planlamaktadır. Öğrencilerimiz de bu
araştırmalarda aktif olarak rol alabileceklerdir.
İkinci olarak ise finans eğitiminin modern
dünyaya paralel bir şekilde dijitalleşmesi
gerekliliğinin farkında olan BİLGİ Finans
programları, dünyayı yakından takip
edebilmeleri amacıyla modern program
ve uygulamalarla donatılmış bir bilgisayar
laboratuvarını öğrencilerinin hizmetine
sundu. Bugün dünya çapında 320,000’den
fazla finans profesyoneli, en doğru bilgiye
en hızlı ulaşım kullandığı Bloomberg
Professional’ı öğrencilerimizin kullandığı
laboratuvarlara kurduk. Bloomberg
platformu gerçek zamanlı verileri,
kapsamlı araştırma raporları ve haberleri,
güçlü analiz araçları ve elektronik işlem
platformları kapasitesi ile entegre bir çözüm
sağlamaktadır. Bu terminaller sayesinde
öğrenciler hem verileri anlık takip edip
derslerde analiz amaçlı kullanabilmekte, hem
de alım/satım yapabilmektedirler.
Herkesi dinamik iklimine bekliyor
Eklemek istedikleriniz varsa lütfen
belirtiniz.
Tarihçi James Grant’ın dediği gibi
“Bilimde ve mühendislikte gelişmeler
kümülatiftir (ekleyerek gider), ancak
finansta mevsimseldir.” Yani finansta bilgiler
hem çok hızlı değişiyor hem de olanlar
çabuk unutuluyor. Hem akademik hem
de pratik bilgi açısından öğrencilerimizin
ve mezunlarımızın bu mevsimselliği
yaşamamaları için sürekli canlı olmaya
çalışıyoruz. Herkesi bu iklime bekleriz.
söyleşi| sami çukadar
BİLGİ KÜTÜPHANE’DE 20. YILA DOĞRU
1997 yılından beri BİLGİ’de çalışan Kütüphane Direktörü Sami Çukadar,
kütüphanenin pek çok evresine tanıklık etmiş. Çukadar, 19 yıla pek
çok anı sığdırmış: Uzun saatler süren kitap arayışı, internet haftasında
açılan e-kütüphane sergisi ve konseri bunlardan sadece birkaçı...
İ
stanbul Bilgi Üniversitesi Kütüphane
Müdürü Sami Çukardar’ın ofisine konuk
olduk. Kuruluşundan beri kütüphane
ekibinin içerisinde olan Çukadar ile
kütüphanenin geçirdiği dijital dönüşümü
konuştuk. Çukadar, dinamik ve
insanların hoş vakit geçirebileceği bir
ortam yaratmayı amaçladıklarını ve bu
kapsamda konunun tüm paydaşlarıyla
işbirliği yaptıklarını söyledi.
BİLGİ’yle tanışma serüveniniz
nasıl oldu?
İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne 1997’de başladım.
Öncesinde Koç Üniversitesindeydim. Beni
BİLGİ’ye getiren iki cümle vardı. Üniversitemizin
kurucuları “Biz büyük bir kütüphane yapacağız
ve bu kütüphaneye çok yatırım yapacağız.
Bunu işletebilecek nitelikli insanlar arıyoruz”
ifadeleriydi. Ben de bunun içinde yer almak
istedim ve 1997 yılında BİLGİ’ye geldim.
Kütüphanenin kuruluş aşamasından
bugüne hep buradaydınız. Biraz
bundan bahsedebilir misiniz?
Ben 1997 yılında buraya geldiğim zaman
Windows 3.0’lar vardı. Geldiğimiz ilk
haftada kütüphane otomasyon sistemine
geçtik ve hemen bir değişim yaşadık. Daha
sonra teknolojiyle birlikte dünyadaki
gelişmeleri kütüphanemize uyguladık.
1997’den günümüze baktığımızda gerçekten
Röportaj: Aynur Tekin
V I TA E
56 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Fotoğraf: Emre Topdemir
sami çukadar| söyleşi
çok büyüdük ve çeşitlendik. O zaman tek
kampüstük. Şu anda birçok kampüsteyiz.
Üniversitemiz Türkiye’de özellikle sosyal
bilimler alanında çok güçlü. Diğer taraftan
mühendislik ve sağlık bilimleri alanında
da hızla gelişiyor. Bilimin her dalıyla ilgili
çeşitlenmeler oldu.
Geçtiğimiz yıllara baktığımızda bir diğer
konu kurumsallaşmadır. Üniversitemiz bir
kaç akreditasyon aldı ve almaya da devam
ediyor. Diğer bir konu üniversitelerin
uluslararasılaşması. BİLGİ artık dünyanın
her yerinde bilinir ve görünür bir özellik
taşıyor. Ayrıca birçok konuya öncülük eden
bir yapı burası. Örneğin 1999 yılında YÖK’e
yapılan Uzaktan Öğretim Programlarına
başvuru sırasında Kütüphane olarak uzaktan
öğrenim görecek öğrencilerimize ne tür
hizmetler verebileceğimiz sorulmuştu. O yıl,
e-kütüphane hizmetlerini öğrencilerimize
hazır etmiştik.
Kütüphane otomasyon sistemine
geçtikten sonra nasıl bir dönüşüm
yaşadınız?
Öncelikle takım çalışması ve üniversite
yönetiminin desteği yoksa kütüphanede
yapılabilecekler çok sınırlı. BİLGİ
Kütüphanesi bugün söz sahibi ve öncü bir
kütüphaneyse bu başta BİLGİ’nin üniversite
yönetiminden kaynaklanıyor.
Otomasyon sistemine geçtikten sonra
öncelikli olarak her şeyin başına bir “e”
harfi geldi. E-kitap, e-dergi, e-kütüphane
gibi. Dünyada en çok tartışılan konulardan
birisi kütüphanelerin geleceği ne olacak?
Bulunduğum konum itibarı ile de bana en
çok sorulan sorulardan birisi de bu. Ben de
bu soruya şöyle bir örnek veriyorum. Neşet
Ertaş’ın 1957 yılında çıkardığı bir eser var
“Neden garip garip ötersin bülbül.” Bu parça
çıkarıldığı zamanlarda plakla dinleniyordu.
Daha sonra bu kasetlere aktarıldı ve bundan
sonra CD’ler kullanıldı. Şu anda ise bir tıkla
internet üzerinden erişebiliyorsunuz. Daha
önce kaset kullanırken bunu beklemek
gerekirdi. Şimdi ise bir erişim kolaylığı
var. Günümüze baktığımızdaysa bunun
erişilmesi ve depolanması değişmiş oluyor.
Kütüphaneciliğe baktığımızda da çok fazla
değişen bir şey yok. Yeniden yorumlama
var. Şuan bir hocamıza, bir öğrencimize
istedikleri bir
makalenin 5 hafta
sonra geleceğini
söylerseniz
istemiyorum der. Ama
geçmişe baktığınız
zaman bir makale ya
da kitap 5 hafta içinde
gelebilirdi ve bununla
ilgili bir sıkıntı yoktu.
Şimdiki kullanıcılar
çok daha farklı.
“Teknolojiye yön
veriyoruz”
Geçmişte kaç m2 ya
da km2 rafınız var
diye soruluyordu.
Biz bunu TÜİK
istatistiklerinde
de verirdik.
Kütüphanemizdeki
rafların uzunluklarının
toplamı İstanbul’dan
Ankara’ya gidecek
kadar derdik. Artık
bu soru çok saçma
kalıyor. Kütüphanede
artık kaç Zettabye veri
var diye soruluyor.
Kütüphanelerin gelişmesi ve kaynakların
farklı ortamlara taşınmasında kütüphaneler
ya da kütüphaneciler bu değişimin neresinde?
Değişime ayak mı diriyorlar, değişime
ayak mı uyduruyorlar, değişime yön mü
veriyorlar? Bizim BİLGİ olarak değişime ayak
direyen bir pozisyonumuz olmadı, aksine biz
değişime yön veren araştırmalar, çalışmalar
yapıyoruz. Biz diyoruz ki araştırmacılar
ve kullanıcılar sanal ortamdaysa bizim de
kütüphane olarak sanal ortamda olmamız
gerekiyor. Bu kapsamda kütüphane
sistemimiz sayesinde bir kullanıcımız
istediği farklı mecralardan eş zamanlı olarak
da hizmet alabilir. Örneğin elektronik
kitapları okuyamıyorum ya da kampüs
dışından erişemiyorum gibi sorulara uzman
bir kütüphaneci yanıt verir. Kütüphaneye
fiziki olarak gelip sordukları tüm soruları
online ortamda, blog sayfamızdan, twitter,
facebooktan da sorabilirler. Bence burada
kütüphaneler de bu değişimin içerisinde
etkin olarak yer almalıdır. Özellikle
kütüphaneler teknolojiye, değişime uyum
sağlayan ve yön veren yerler olmalı.
Okuyucu kavramı kullanıcı olarak değişti.
Çünkü artık e-ortamda bulunan bilgi
kaynaklarının kullanabilmesi için bazı
aygıtların kullanılması gerekiyor. Davranış
değişiklilerinin kütüphane tarafından çok
iyi anlaşılması gerekir. Kullanıcı isteklerine
zaman ve mekândan bağımsız hızlı yanıt
vermek gerekiyor. Fiziksel kütüphane
hizmetlerinin yanında dünyada dijitale doğru
giden bir yapı var bu nedenle kütüphane
hizmetlerini bu değişime göre dijital
olarak ya da hybrid olarak düzenlemek
gerekiyor. Kütüphaneler basılı ve elektronik
ortamdaki her türlü bilgi kaynağını
belirli sistemler çerçevesinde sağlayan,
düzenleyen ve araştırmacılara sunan yerler
olarak tanımlanabilir. Diğer yandan da
bilgiye erişim sağlayacak tüm aygıtların ilk
uygulandığı ve kullanıldığı yerler olması
gerektiğini düşünüyorum.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
57 V I T A E
söyleşi| sami çukadar
Kütüphane dediğimiz zaman mutsuz
insanlar ve tozlu rafların bulunduğu
yer gibi bir imaj var. BİLGİ olarak bu
imajı nasıl değiştirebilirizi düşündük.
Öyle bir kütüphane kuralım ki bu
kütüphanede hem akademik kaynaklar
olsun hem de öğrencilerimiz, bilim
insanları ve meraklılar geldiği zaman
kütüphanelerde hoş vakit geçirebilsin istedik.
Walkman’nin çok popüler olduğu dönemde
kütüphanemizde Dicsmanler vardı. Geniş
müzik koleksiyonumuzdan faydalanan
kullanıcılar bir taraftan Discman ile müzik
dinlerken diğer taraftan gazetesini, kitabını
okuyabiliyordu.
Şu anda kütüphanede e-kitap okuyucusu
ödünç veriyoruz. Dolayısıyla günümüzde
kütüphaneler sadece bilgi kaynaklarına değil
bilgiye erişim sağlayan teknolojik aygıtları da
bulundurmaya başladılar. Kütüphanelerin
de yeni neslin bilgiye ilgisini çekecek bir
şeyler yapması gerekir diye düşünüyorum.
Üniversitemiz bünyesinde yer alan “görevli
V I TA E
58 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
öğrenci” programını çok önemsiyoruz. Biz
öğrencilerimizi paydaş olarak da görüyoruz.
Öğrencilerimize de “Nasıl bir kütüphane
olsun” diye soruyoruz. Onların isteklerine yer
vererek öğrencilerin de işin içine katılmasını
sağlıyoruz. Kütüphane hizmetleri; kendi
içerisinde bir organizasyon olmaktan öteye
gidiyor ve paydaşlarla gelişiyor. Bu kapsamda
da onları cesaretlendirici uygulamalar
yapmak gerekiyor.
2012 yılında kütüphane kullanımını
cesaretlendirmek ve arttırmak için kütüphane
ödülleri etkinliğini düzenledik ve en çok
kitap ödünç alan öğrencilere iPad hediye
ettik. Bu uygulama sayesinde ödünç alınan
kitap sayısı arttı. Şimdi yeni uygulamalar
üzerinde çalışıyoruz.
BİLGİ daha kolektif bir yapıyla hareket
ediyor. Biraz bunlardan bahsedebilir
misiniz?
Bilgi Kütüphanesi olarak “Dünyanın
BİLGİ’si Yanı Başında”; “Herkes
BİLGİ’lensin” sloganlarımız ile
kütüphanemiz ilk kuruluşundan bu güne
herkese açık. Bilgiye erişim açısından bu çok
önemli.
Kütüphanenin herkese açık olması
kadar kullanıma sunmuş olduğu
kaynakların niteliği ve niceliği de önemli.
Kütüphanemizin tercih edilmesinde nitelikli
ve güncel bir koleksiyonun bulunması da
önemli bir etken. Örneğin kullanıcılarımız
tarafından talep edilen “Comprehensive
renewable energy” kitabının fiyatı 2000 Euro
olmasına rağmen bilimsel çalışmalara katkı
sağlayacağından koleksiyonumuza dahil
ettik. Koleksiyonumuzu bağışlarla büyütmek
yerine ihtiyaç duyulan yayınları satın alarak
büyütmeyi tercih ediyoruz.
Üniversitemiz bünyesinde bulunan
araştırma merkezleriyle de işbirliği içerisinde
çalışıyoruz. İnsan Hakları ile ilgili çok önemli
bir koleksiyonumuz var. 2010 yılında Kültür
Politikaları konusunda çok önemli bir
koleksiyon oluşturduk.
sami çukadar| söyleşi
Kuruluş tarihimize baktığımızda genç bir
üniversiteyiz fakat Türkiye’de üniversiteler
arasında kaynak paylaşımı konusunda en
çok kitap ödünç veren üçüncü üniversiteyiz.
Basılı ortamda 150.000’den fazla, elektronik
ortamda ise 370 binden fazla kaynak var.
Türkiye’nin en geniş film koleksiyonlarından
birine sahibiz. Özellikle dil eğitimi ile ilgili
11 binden fazla kaynak var. Bu da özel
koleksiyonlar arasında sayılabilir.
Kütüphanemizin üzerinde durduğu en
önemli konulardan biri de sürdürülebilirlik.
2002 yılında Kuştepe Kampüsü’nde bir
deprem güçlendirme çalışması vardı. Bu
çalışmaya rağmen ödünç kitap vermeye
devam ettik ve herhangi bir aksama
yaşamadık. Bu yüzden sürdürülebilirlik
bizim için çok önemli. Politikalarımızı ve
planlarımızı bunun üzerine kuruyoruz.
Unutamadığınız anılar var mı?
Uzun zamandır burada olduğumdan
anlatacak birçok anım var. Bunlardan biri;
2007 yılında santralistanbul’da kurulacak
olan kütüphane için çok kısa zamanda
çok fazla kitap almamız gerekiyordu.
Bu kapsamda bir ayda yurtdışından 14
bin kitap aldık. Bunu büyük bir ekiple
gerçekleştirdik ve kitapları alırken ABD’de
bir adres belirttik. Kitaplar çok hızlı bir
şekilde gemiye yüklendi ve Türkiye’ye
doğru yola çıktı. Bizde heyecanla kitapları
bekliyorduk. Kitaplar gümrüğe geldi, işlem
yapıldıktan sonra tırla Kuştepe Kampüsü’ne
gelecekti. Birçok konuyu hesaplamamıza
rağmen tırların Kuştepe’nin dar yollarına
giremeyeceğini hesaplamamıştık. Tırlar geldi
fakat Kuştepe’ye giremedi, uzun uğraşlar
sonucunda kitapları indirebilmiştik. Bu
unutamadığım hoş bir anı idi.
2005 yılında internet haftası kapsamında
bir etkinlik düzenledik ve e-kütüphane
sergisi açtık. İstiklal Caddesi’nde Yeminli
Mali Müşavirler Sanat Galerisinde açtığımız
sergide duvarın iki tarafına elektronik
dergileri ve e-kitapları projeksiyonlar ile
yansıttık. Sergi alanının arka kısmında ise
“içinde kütüphane konusu” geçen filmlere
yer verdik. Sergiye gelen ziyaretçilerin
e-kütüphane, elektronik kitap, e-gelecek
gibi konulara dikkatlerini çekmek istedik.
O zaman üniversitemizde Ricky Ford vardı
ve bu etkinliği Ricky Ford’un Jazz Konseri
ile açmıştık. 2005 yılında bu etkinliği
yapmak unutamadığım anılar içerisindedir.
Bir hafta süren bu etkinlik çok ilgi çeken bir
sergi olmuştu.
Toplumsal projeleri çok önemsiyoruz. Bu
kapsamda kütüphanelerimizin herkese
açık olmasını ve çevremizdeki okulların
kütüphanemizle işbirliği yapmasını
önemsiyorum. En güncel projelerimizden
biri 2014 yılında başladığımız Türkiye
Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı
Kütüphanelerinde bulunan kaynakların
kütüphanecilik sistemiyle otomasyon
sistemine aktarılmasıdır. Şu ana kadar
7.290 kitabı alıp üniversitemizde,
kütüphanecilik işlemlerini tamamlandıktan
sonra tekrar kütüphaneye gönderdik.
Yapılan çalışmalar sayesinde tüm kitaplar
bir tuşla bulunabilir hale geldi. Amacımız;
buradaki kütüphanelerin güncel ve çağdaş
bir hale getirilmesi ve bilgiye erişimin
kolaylaştırılmasıdır.
STK’larda da görev alıyorum. Anadolu
Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu
Başkanlığını da yürütüyorum. Bu
konsorsiyumla birlikte Türkiye’deki bilim
insanlarının daha çok bilgi kaynağına daha
kolay ulaşmasını hedefliyoruz. Yine ÜNAKHukuk Kütüphanecileri Platformu Kurucu
başkanlığını da yürütüyorum. Bilgi, birikim
ve deneyimlerimi toplumla paylaşarak bir
değer oluşturmaya çalışıyorum.
İlgi alanlarınız peki?
Aslında çok yoğun bir programım var.
Aynı zamanda Hukuk Fakültesi’nde
öğretim görevlisi olarak “Araştırma
Yöntemleri ve Hukuk Bilgi Kaynaklarına
Erişim” dersini veriyorum. Diğer
taraftan 3 kütüphanenin ve Avrupa
Birliği Enformasyon Merkezimizin
Koordinatörlüğünü yürütüyorum. Sivil
toplumda ANKOS zaten Kütüphaneler
alanında Avrupa’nın en büyük 3
konsorsiyumundan biri. Haftanın 6
günü çalışıyorum. Bunun dışında fırsat
buldukça okumayı sürekli kılmaya
çalışıyorum. Okumaya iki türlü bakıyorum
ben. Birincisi hızla bir şekilde takip
ettiğim yayınlara bakmak. İkinci olarak
ise edebiyat, kişisel gelişim gibi kitapları
okumaya çalışıyorum. Şu anda Doğan
Cüceloğlu’nun “Başarıya Götüren Aile”
kitabını okuyorum. İki tane çocuğum var.
Şu an birisi TEOG sınavına hazırlanıyor.
O nedenle bu kitabı seçtim.
Fırsat buldukça çocuklarımla zaman
geçiriyorum. Özellikle son zamanlarda
daha önce gittiğim yerlere de tekrar
gitmeye çalışıyorum. Tarihi yerleri
geziyorum. Çünkü şöyle bir baktığımda
Moda’ya belki 10 yıl önce gitmiştim.
Örneğin Edirne’ye defalarca gittim. Tarihi
yerlere birlikte tekrar program yapıyoruz.
Artık daha profesyonel bir rehber eşliğinde
ya da orayı bilen biriyle beraber geziyoruz.
Daha sonra Konya ve Bursa’ya gittim
çok yakında Kastamonu’ya gideceğim.
Özellikle okumak, sinemaya gitmek ve
tarihi yerleri gezmek bana çok iyi geliyor.
Çocuklarınız da kütüphaneye
geliyor mu?
Kızım Sena 9 yaşında oğlum Fatih ise 15
yaşında ve kütüphaneyi çok seviyorlar.
En son kitapları nasıl yerleştireceğini
öğrenmişlerdi. Çocuklarıma elimden geldiği
kadar kütüphaneyi ve kitabı sevdirmeye
çalışıyorum. Umarım başarılı olurum.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
59 V I T A E
söyleşi| yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil
BELİS (BİLGİ Economics Lab of İstanbul) Direktörü Ayça Ebru Giritligil
BELİS ULUSLARARASI PROJELERDE
DAHA ÇOK YER ALACAK
İktisadi politikaların oluşturulmasına katkı sağlamak ve iktisadi
kurumların tasarımına rehberlik edecek deneysel araştırmalar yapmak
için kurulan BELİS (BİLGİ Economics Lab of İstanbul), önümüzdeki
dönemlerde uluslararası projelerde daha çok yer almayı hedefliyor.
Röportaj: Aynur Tekin
V I TA E
60 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Fotoğraf: Emre Topdemir
yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil| söyleşi
B
ELİS (BİLGİ Economics
Lab of İstanbul) Direktörü
Ayça Ebru Giritligil,
“Bir deneyi baştan sona
tasarlayıp yürütebilecek
Türkiye’deki tek doktora
öğrencisi grubunu yetiştirdik
ve bu bizim için büyük bir
gurur kaynağı” diyor.
Türkiye’nin ilk deneysel iktisat
laboratuvarı BELİS’in kuruluşu 2009
yılına dayanıyor. Deneysel iktisat
laboratuvarı derken ne kast ediliyor?
Deneysel iktisat, insanların iktisadi
davranışlarını, bireysel ve ortaklaşa kararları
nasıl aldıklarını, bu davranış ve kararların
nelerden etkilendiğini deneysel yöntemler
kullanarak inceleyen bir çalışma alanıdır.
Ampirik çalışmalardan farklı olarak, deneysel
araştırmalarda iktisadi kararlar/davranışlar ile
çevresel/kurumsal faktörler arasındaki nedensonuç ilişkisi kontrollü ortamlarda (örneğin
laboratuvarda) elde edilen verilerle incelenir.
Tıpkı bir fizik ya da kimya laboratuvarında
olduğu gibi, bir iktisat laboratuvarında da
veri topladığınız ortamı kendiniz yaratırsınız.
İktisat laboratuvarında bu ortam bilgisayar
programları kullanılarak oyun şeklinde
tasarlanmış deneylerle gerçekleştirilir. Bu
deneylerde, bir iktisadi konunun gerçek
hayatta karşımıza çıkan şekilleri canlandırılır.
Yani, deneye katılanlar, iktisadi bir ortamda
(ihale, pazarlık, riskli yatırım, vs.) kendi
faydalarını/kazançlarını maksimize etmek
için kararlar alan bireyler konumundadırlar.
Zira katılımcıların deneylerde elde ettikleri
kazançlar kendilerine nakit olarak deney
bitiminde ödenmektedir. Gerçek hayatta
olduğu gibi, deneyde elde edilen kazançlar
katılımcıların kendi aldıkları kararlara ve/veya
deneye katılan diğer katılımcıların kararlarına
bağlıdır. Yani, laboratuvarımızdaki deneyler
bilgisayar simulasyonu değil, katılımcılar arası
iletişim ve etkileşimin bilgisayar ortamında
düzenlenmiş halidir.
Laboratuvarımız bir servis sağlayıcı ile buna
bağlı aynı hız ve donanımda bilgisayarlardan
oluşmaktadır. Bilgisayar terminalleri birbirinden
separatörler ile ayrılmışlardır. Bunun nedeni,
katılımcılar arası iletişimin sadece bilgisayarlar
aracılığı ile olmasını ve kontrol edilemeyecek
etkileşimin bertaraf edilmesini sağlamaktır.
BELİS hangi amaçlar
doğrultusunda kuruldu?
BELİS, iktisat teorisinin öngörülerini
sınamak, insanların bireysel ve ortaklaşa
karar verirken iktisadi ortamlara göre
şekillenen davranış biçimlerini araştırmak,
iktisadi politikaların oluşturulmasına ve
iktisadi kurumların tasarımına rehberlik
edecek deneysel araştırmalar yapmak için
kurulmuştur. İktisadi politikaların ve
kurumların hedeflerine ulaşabilmeleri için
insanların o politika ve kurumlara göre
davranışlarını nasıl şekillendirdiklerini
anlamak gerekir. İnsanların davranışlarını
öngöremeyen politika ve kurumların başarılı
olmaları mümkün değildir. Örneğin, farklı
ihale yöntemlerinin teklif verme stratejilerini
nasıl etkilediği araştırmak, hedeflenen
sonuçları verecek ihalelerin tasarımına
rehberlik eder.
Kısa/uzun dönem dersler ve seminerlerle
deneysel iktisatın lisans ve lisansüstü
düzeyde öğretilmesi, genel iktisat öğretimini
destekleyici deneysel metodların kullanımının
tanıtılması da BELİS’in kuruluş amaçları
arasındadır. Ayrıca, doktora öğrencilerinin
deneysel projelerinin desteklenmesi
hedeflenmiştir.
kendisi dışında kimseye bilgi verilmez.
BELIS’de yapılan deneyler TÜBİTAK ve
Murat Sertel İleri İktisadi Araştırmalar
Merkezi tarafından finanse edilmektedir.
Kurulduğu günden bu yana BELİS’in
imza attığı çalışmalara bir kaç örnek
verebilir misiniz?
Geçtiğimiz yıl başladığımız pazarlık
deneyleri serimiz var. Bu deneylerde, pazarlık
konusu olan değerin nasıl üretildiğinin
insanların pazarlık davranışı üzerindeki etkisi
incelenmiştir. İki kişinin bir araya gelerek
ürettiği bir değer düşünelim. Bu, bir şirket ya
da yatırım olabilir. Diyelim ki bu ortaklardan
biri şans yoluyla elde ettiği parayı (miras, vb)
ortaya koyarken, diğeri çalışarak ortaklığa
katkı yapmaktadır. Tarafların yaptıkları
katkıların değerleri aynı ya da farklı olabilir.
Yaptığımız deneylerde, yaratılan ortak
değerin nasıl paylaşılması gerektiğine ilişkin
iki ortak arasındaki pazarlık davranışları
incelenmektedir.
2015’de tamamladığımız bir başka çalışmada,
gelir şoklarının emek arzı üzerindeki etkilerini
inceledik. Bu etkilerin sadece uzun vadede
Laboratuvar, hangi özelliklere ve nasıl
bir çalışma sistemine sahip?
Deneylerde katılımcı olarak yer almak isteyen
öğrencilerimiz BELIS’in web sitesinden
ulaşabilecekleri bir program aracılığı ile
katılımcı havuzumuza kayıt yaptırırlar. Bu
havuzda yer alan öğrencilere düzenlenen
deney seansları için davetiye gönderilir.
Seanslara kayıt yaptıran öğrenciler, belirtilen
gün ve saatte laboratuvarımıza gelirler.
Kura usulü laboratuvardaki terminallere
yerleştirildikten sonra kendilerine sözlü
ve yazılı olarak deney yönergesi iletilir. Bu
yönergede, deneyin aşamaları ve kuralları
anlatılmakta, alınacak karar türleri ve nasıl
para kazanılabileceği yer almaktadır.
Deney tamamlandıktan sonra her bir
katılımcıya deney kazancı kapalı bir zarf
içinde teslim edilir. Deneylerde uyguladığımız
en önemli prensip anonimliktir.
Katılımcıların deney sırasında aldıkları
kararlar hiçbir kimlik bilgisi ile eşleştirilmez
ve hiçbir katılımcının kazancı hakkında
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
61 V I T A E
söyleşi| yrd. doç. dr. ayça ebru giritligil
ortaya çıkmasını öngören ve makroekonomik
modellerde sıklıkla kullanılan bir fayda
fonksiyonunun davranışsal temellerini
araştırmak için deneyler yaptık.
Daha önceki yıllarda tamamlamış
olduğumuz bir saha deneyinde de söz
edeyim: BİLGİ’ye yeni kayıt yaptıran lisans
öğrencileri ve ebeveyleri ile yaptığımız bu
projede demokratik değerlerin ebeveylerden
çocuklara aktarılıp aktarılmadığını inceledik.
Demokratik değerlerin nesiller arası aktarımı,
söz konusu değerlerin uzun dönemli
toplumsal dinamikleri etkilemesi açısından
önemli bir konu.
BELIS’de tamamlanan projeleri bir çalışma
makaleleri serisi olarak çıkarıyoruz. Bu
seri, uluslararası bir veri tabanına bağlı
ve dünyanın herhangi bir yerindeki
araştırmacılar tarafından takip edilebiliyor.
Deneysel iktisadın lisans ve lisansüstü
düzeyde öğretilmesine ve genel iktisat
öğretimini destekleyici metodların
tanıtılmasına öncülük ediyorsunuz.
Bu kapsamda ne tür geri bildirimler
alıyorsunuz?
Türkiye’de deneysel iktisat dersini
müfredatına alan ilk üniversite BİLGİ.
2011 yılından bu yana iktisat doktora
programımız içinde verilen bu derse başka
üniversitelerin yükseklisans ve doktora
öğrencileri de kayıt oluyorlar. İktisatta
deneysel metodoloji uygulamaları hakkındaki
bu dersi iktisadi davranış üzerine bir
okuma dersi ile de destekliyoruz doktora
programımızda. Öğrenciler, dönem sonunda
kendi deneylerini tasarlıyorlar ve bu deney
tasarımları, dersi daha önceki dönemlerde
almış öğrencilerin de katıldığı tam günlük bir
çalıştayda sunuluyor.
Lisans seviyesinde ise, bazı derslerde
öğrencilere konuları oyun olarak tasarlanmış
deneyler kullanarak anlatıyoruz. Örneğin,
iktisada giriş dersinde arz ve talep eğrilerinin
nasıl oluştuğunu izah etmek için öğrencilere
hayali bir elma piyasasında alıcı-satıcı
rolleri veriyoruz. Öğrenciler kendilerine
verilen maliyetler ve alım gücüne göre karlı
alım-satım yapmaya çalışıyorlar. Piyasa
mekanizmasını ve dengelerini anlamaları
açısından çok ama çok etkin bir yöntem bu.
Öğrenci, ders kitabında gördüğü grafiğin
ne anlama geldiğini o kadar rahat ve iyi
V I TA E
62 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
anlayabiliyor ki bu yöntemle...
BELIS’in önemli faaliyetlerinden biri de lise
öğrencilerine verdiğimiz iktisat dersleri. Bu
derslerin amacı lise öğrencilerine iktisatın
hangi konularla ilgilendiğini, amacının ne
olduğunu oyunlarla (deneylerle) anlatmak.
Öğrenciler (ve bazen bize katılan velileri)
oyunlar sırasında müthiş eğleniyorlar.
Yaklaşık tam gün süren bu dersler sırasında
ve derslerin ardından öğrencilerin yaptıkları
geri bildirimlerde öğrencilerin çok hızlı
şekilde iktisatın çalışma konuları hakkında
fikir sahibi olduklarını ve bundan büyük
heyecan duyduklarını görüyoruz.
Liselere verdiğimiz derslerde yeralan oyunları
deneysel iktisat dersini almakta olan
doktora öğrencilerimizle birlikte tasarlıyor
ve oynatıyoruz. Yani, bu dersler doktora
öğrencilerimiz için deneysel uygulama
sahasını oluşturması açısından da çok faydalı
oluyor.
BELİS, önümüzdeki dönemlerde neleri
hedefliyor?
BELİS kuruluş hedefleri doğrultusunda
çalışmalarına devam ediyor. Tabii ki proje
yapma kapasitemizi arttırmak istiyoruz.
Bunun ilk adımı, laboratuvarımızı Dolapdere
Kampüsü’müzden Santral’e taşımak. Bu
sayede daha çok öğrencinin deneylerimize
katılımını sağlayacağız.
Deneysel iktisat alanında dünyanın önde
gelen isimlerinin bazıları kuruluşundan
bu yana BELİS’in üyesi ve bu bizim için
çok önemli bir destek. BELİS önümüzdeki
dönemlerde uluslararası projelerde daha çok
yer almayı hedefliyor.
Bir deneyi baştan sona tasarlayıp
yürütebilecek Türkiye’deki tek doktora
öğrencisi grubunu yetiştirdik ve bu bizim
için büyük bir gurur kaynağı. Deneysel
ekibimizde yer alan öğrencilerimizin
projelerine daha çok destek bulabilmek ve
yeni öğrencilerin katılması ile ekibimizi
büyütmek istiyoruz.
söyleşi| yörük kurtaran
STK’LARIN KURUMSAL
KAPASİTELERİNİ
GELİŞTİRİYOR
BİLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi Koordinatörü Yörük Kurtaran
STK’ların kurumsal kapasitelerini geliştirmek için yola çıkan BİLGİ
Sosyal Kuluçka Merkezi, sivil toplum kuruluşlarına ofis alanı ve eğitim
olanakları sağlıyor ve danışmanlık hizmeti veriyor.
Röportaj: Aynur Tekin
V I TA E
64 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Fotoğraf: Emre Topdemir
yörük kurtaran| söyleşi
B
İLGİ Sosyal Kuluçka
Merkezi Koordinatörü
Yörük Kurtaran
sorularımızı yanıtladı.
Kurtaran, Merkez’in
Türkiye’nin ciddi bir
taban demokrasisiyle
gelişeceği fikrine katkı
sağlamaya çalıştığını ifade
etti. Merkez, STK’lara verilen kurumsal
kapasite desteklerinin yanı sıra, tüzel
kişiliği olan/olmayan örgütlenmeler
için açık atölyeler düzenliyor ve bilgi
paylaşımında bulunuyor.
BİLGİ Sosyal Kuluçka Merkezi hangi
amaçlar doğrultusunda kuruldu?
İstanbul’da daha çok belirli bir konuda
uzmanlığı olan, ancak bu uzmanlığın
gerektirdiği kurumsal kapasite konusunda
gelişmeye ihtiyacı olan sivil toplum
kuruluşları ve/ya da yurttaş inisiyatifleri
için kuruldu. Biz böylece Türkiye’nin
ciddi bir taban demokrasisiyle gelişeceği
fikrine katkı yapmaya çalışıyoruz.
Şu sıralar sürdürdüğünüz güncel
çalışmalarınızı okurlarımızla
paylaşabilir misiniz?
Halen 3 ana programımız devam ediyor.
Bunlardan birincisi, her 6 ayda bir açık
bir çağrı sonucu belirlediğimiz 10
STK/sivil girişime yönelik sağladığımız
ofis alanı, mentorluk, danışmanlık, eğitim
olanakları.
STK’ların ofis çalışmaları için
mekân sağlıyor
Buna ek, bu 10 dışında İstanbul’dan
kuruluşlar isterlerse toplantılar için, ofis
çalışmaları için Bilgi Sosyal Kuluçka
Merkezi’ni kullanabiliyorlar. Ayrıca
düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz atölye ve
eğitimlerden yararlanabiliyorlar.
Son olarak İstanbul’daki tüzel kişiliği
olan/olmayan örgütlenmeler için açık
atölyeler düzenliyoruz. Sağlanan bazı eğitim
ve atöleyelerden şu örnekleri verebilirim.
Dernekler için muhasebe, STK’lar için Hibe
Olanakları, STK Yönetimi, Proje Yönetimi,
STK’lar için Video Aktivizmi, gençlik
projeleri için Erasmus +, kolay internet sitesi
tasarımı araçları: Wordpress, proje bütçesi
oluşturma ve sivil toplum için finansman
imkânları.
Sivil toplumun gelişimine katkı sunan
önemli destekler sağlıyorsunuz.
STK’lar toplantı ve proje yürütme
organizasyonlarında fiziki
imkânlarınızdan yararlanabiliyor.
Bununla ilgili ne tür dönüşler
alıyorsunuz?
Mekan İstanbul’da STK’lar için temel
dertlerden biri. Çünkü mekan demek
finansal bir yük demek. STK’ların temel
dertlerinden biri zaten maddi kaynak
meselesi. Bu yüzden hem ofis olarak
kullanılması, hem de onların kendi
toplantıları için kullanabilecekleri bir
mekanın olmasıyla ilişkili çok olumlu geri
dönüşler aldık bugüne kadar. Buna ek,
ayni mekanı kullananların birbirlerinden
öğrenmelerine yönelik de katkı yapmanın
bir değeri var. Biz alışmışız; sadece
kendimizin o işi yaptığını düşünüyoruz.
Oysa kafamızı kumdan çıkarırsak göreceğiz
ki, o kadar çok benzer dertleri olan kişiler ve
kuruluşlar var ki… Ve belki daha önemlisi
dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok,
birbirimizden öğrenebiliriz. İşte ortak
mekan bu gibi çözümler sunuyor.
Sürekli ilerleyen ve dayanışan
kolektif bir yapınız var. Merkez
olarak geliştirmek ya da değiştirmek
istediğiniz şeyler var mı?
Bizim bir gündemimiz ve kurulma
amacımız var: Başta İstanbul olmak üzere
Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve
girişimlerinin kurumsal kapasitelerini
geliştirmek. Çalışmalarımızı buna odakladık
çünkü gerçek, tabandan bir demokrasinin
gelişmesi ancak böyle olacak. Bu çerçevede
değiştirmek istediğimiz, aslında bu ülkenin
mevcut durumunu daha eşitlikçi ve
özgürlükçü bir ortama dönüşmesi.
Düzenlediğiniz atölyelere nasıl karar
veriyorsunuz? Bu atölyeleri STK’ların
ihtiyaçlarına göre mi organize
ediyorsunuz?
Evet. Her dönem başında kuruluşların
ihtiyaçlarını anlamaya yönelik bir toplantı ve
bunu takip eden – her kuruluşla yüzyüze yapılan
– görüşmeler yapıyoruz. Bu süreç sonucunda
hem tüm kuruluşların ortak ihtiyaçlarını, hem
de kendilerine has ihtiyaçları ortaya çıkarıyoruz.
Daha sonra atölyelerle ortak ihtiyaçları
eşleştirerek ilerlemeye çalışıyoruz..
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
65 V I T A E
söyleşi| yörük kurtaran
Sizce toplum olarak STK’lara yeterli
ve düzenli bir katılım sağlayabiliyor
muyuz? Bunun geliştirilmesi için neler
yapılabilir?
Türkiye’de bir STK ile ilişkili vatandaş sayısı
toplam nüfusun %10’u civarı. Aynı oran
bağışçılar için de geçerli. Böyle bakınca sorun
daha çok kültürelmiş gibi gözüküyor. Ancak
örgütlenme özgürlüğü, bağış toplamakla
ilgili yasal süreçler de STK’ların lehine
değil. Çok basit bir örnek vereyim. Bugün
Türkiye’deki STK’ların %95’inden fazlası
(yani kabaca 5.000 vakıf ve 105.000’i aşkın
dernekten bahsediyoruz) kamuya açık yerlerde
bir bağış kampanyası yapmak için devletin
ilgili kuruluşundan izin almak zorunda.
Düşünsenize, zaten bağışlarla yaşayan
kuruluşlar, bu bağışları toplamak için bir de
izin alıyorlar. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak
mümkün.
V I TA E
66 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Burada yapılması gereken örgütlenmenin,
bağış yapmanın önünü açacak, kolaylaştıracak
yasal düzenlemeleri yapmak. Bu olduğu
ölçüde ben istikrarlı biçimde sivil toplumla
vatandaşların farklı bir ilişki kuracağını
düşünüyorum; ki bu da Türkiye gibi bir
ülkenin demokrasisinin gelişmesi için çok
önemli.
Her geçen gün biraz daha kutuplaşan
Türkiye toplumu için sivil toplum
eliyle kurulan diyaloglar çok değerli
diye düşünüyorum. Sizin bu konudaki
fikirlerinizi ve ön görünüzü öğrenebilir
miyiz?
Sivil toplumda iş yürüyor. Bakın şöyle bir
örnek vereyim. Suriye krizi patlak verdiğinden
beri Türkiye’de sivil toplum düzeyinde
faaliyet gösteren kuruluşlar, farklı değerlerle
bu çalışmaları yapsalar bile, bir işbirliği
sürecindeler. Çünkü ihtiyaç ortada. Siz ne
kadar o kampların bir parçası gibi davransanız
da hayatın kendisi sizi işbirliğine zorluyor.
Bunun gibi alanlar aslında Türkiye’de de
mevcut. Önemli olan devletin çoklukla
eşit mesafede durmayan konumunu
sıfırlayan hayat gerçekleri üstünden işbirliği
yapmak. Bu olduğu ölçüde, yani devletin o
kutuplaşmada eşitliği bozan müdahelelerini
etkisizleştirdiğimiz ölçüde sivil toplumun
farklı kesimlerinin işbirliği yapmasının
önünde engel yok. Çünkü birbirlerine
muhtaçlar. Öbür türlü devlet bazen o bir
kesimin “muhtaç olma” durumunu bozuyor,
kendisi destekler vererek.
söyleşi| prof. dr. aylin seçkin georges
BİLGİ’nin sanat piyasası duayeni
kendi markasını kuruyor
BİLGİ Ekonomi’de öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Aylin Seçkin Georges, Luxury
Consulting International adıyla kendi firmasını kuruyor. Luxury Consulting
International, lüks yatırımlar üzerine uluslararası danışmanlık hizmetleri verecek.
Türkiye sanat piyasası duayenlerinden Aylin
Seçkin Georges ile sanat piyasasını konuştuk.
Sorularımızı yanıtlayan Seçkin, son 2 yıldır
piyasada likidite açısından bir sıkışma ve satış
hacminde bir daralma olduğunu söyledi.
Sanat piyasası kavramının Türkiye’deki
öncülerindensiniz. Sizce bu alan Türkiye’de
nasıl bir gelişim gösteriyor?
2006’dan beri Türk sanat piyasası analizleri
yapıyorum. Piyasa, 2001’deki finans ve banka
krizinin ardından bazı banka yöneticilerinin
koleksiyonlarının TMSF’ye (Tasarruf Mevduat
Sigorta Fonu) devredilmesiyle bir ivme
kazandı. Devredilen ve müzayedede satışa
V I TA E
68 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
çıkarılan en önemli eser Osman Hamdi’nin
Kaplumbağa Terbiyecisi eseri oldu. Eser 2004
yılı Kasım ayında Antik AŞ. Müzayedesinde
İstanbul Modern ve Pera Müzesi arasındaki
çekişme sonucunda çok yüksek bir fiyatla 5
milyon liraya satıldı. Bu alım ve aynı zamanda
İstanbul Modern ve Pera Müzesi gibi bazı
müzelerin kurulmasıyla sanat piyasası ve
müzayede fiyatları ciddi bir ivme kazandı. Bu,
daha sonraki yıllardaki toplam müzayede satış
rakamlarında da görülüyor. 2009’da Sotheby’s
Londra’da ilk kez Çağdaş Türk Sanatı için
bir müzayede düzenledi. Bunu her sene aynı
dönemde 2012’ye kadar yaptı. Ancak 2013’ten
itibaren bu müzayedeleri görmüyoruz. Son 2
yıldır piyasa likidite açısından bir sıkışma ve
satış haciminde bir daralma yaşıyor. Ekonomik
belirsizliklerin 2013’ten sonra artması bunun
en önemli sebeplerinden biri aslında.
Sanat eserlerine hangi ölçülere göre
değer biçiliyor?
Bu güzel ama cevabı zor bir soru. Çağdaş
sanatta, yani günümüzde üreten sanatçıların
eserlerine, objektif kriterlere göre fiyat
konulduğunu söylemek her ne kadar zor
olsa da, sanatçının ismi, eserin büyüklüğü,
tekniği, stili hatta renkleri bile bunda rol
oynayabiliyor. Ancak Old Masters denilen,
şimdi hayatta olmayan eski stil resim ve
prof. dr. aylin seçkin georges | söyleşi
ressamlara ait eserlerin fiyatları daha tahmin
edilebilir ve kalitatif bir takım kriterlere
dayanıyor. Bir İbrahim Çallı ya da bir Osman
Hamdi eserinin piyasada kaç adet olduğu
aşağı yukarı tahmin edilebilir. Dönemleri,
her dönemde yapılan eserleri belli ve adetleri
sınırlıdır. Bu biraz da talep meselesidir. Bir
dönem bazı sanatçılar bir andan daha öne çıkar,
daha çok arzulanır. Zaten sanat eseri bir arzu
objesidir. Özel bir fayda sağlamaz (ekonomik
anlamda). Ancak bu piyasada çok farklı olaylar
da fiyatlara etki edebilir. Mesela 2001’de ikiz
kulelerin saldırılarından sonra İslam sanatına
ait eserlerin fiyatlarında (talebe dayalı) büyük
düşüşler gözlemlenmişti. Son politik olaylar,
Suriye krizi ve diğer meseleler “Türk” sanatçı
markasına biraz yük getirdi diyebilirim. Bu
konu çok derin ve yeterince cevap verebildim
mi emin değilim.
Sanat eserlerinin enflasyon karşısında değer
kaybetmemesi için neler yapılabilir?
Sanat eserleri aslında enflasyona karşı pek
değer kaybetmez. Enflasyona karşı varlıklar
satın almak doğru bir yoldur. Sanat eseri
almak ise iki kez doğrudur. Çünkü sanat
eserlerinin fiyatlarının diğer yatırım araçlarıyla
olan istatistikî ilişkisi hep ters yöndedir. Uzun
vadede sanat eserlerinin bir portföyün % 5-10
arasında yer kaplamasının portföy riskini
azaltacağına dair bulgular elde ettim. Bunlar
IDEAS sayfasında bulunan yayınlarımda
mevcuttur.
Türkiye sanat piyasasının şu andaki
durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk soruda da değindiğim gibi şimdi
sanat piyasası bir yavaşlama içinde.
2012 seviyesine göre müzayede ciroları
yarı yarıya düşmüş yaklaşık 40 milyon
dolar civarında. 2015 yılı Kasım ayında
Christie’s müzayede evinde dünyanın
satılan en pahalı ikinci tablosu olan
Modigliani’nin eserinin 170 milyon
dolara satıldığını biliyoruz. Bu da bizim
piyasamızın ne kadar küçük, lokal ve sığ
olduğunu gösteriyor. Ayrıca borsamız
BIST gibi de uluslararası yatırımcıya
pek cazip gelmeyen bir piyasa. Bunun
bana göre en önemli sebebi fikir ve sanat
ürünlerinde “Türk” markasının zayıf bir
marka olması. Bu konu ayrıca tartışmaya
açık elbette. Provokatif olmayı severim.
Borsa ve inşaat sektöründen yeni
bir koleksiyoner grup...
Türkiye sanat piyasasını Avrupa
ile karşılaştırdığınızda ne gibi
farklılıklar görüyorsunuz?
Avrupa sanat piyasası deyince akla
Londra geliyor. İstanbul ile Londra’yı
kıyaslamak son derece yanlış olur.
Londra, New York piyasaları global,
büyük ölçekli alıcı ve satıcıların
koleksiyoneri olarak devleti görüyoruz.
Tüm bakanlık binaları ve resmi daireler
yurt gezilerine çıkan ressamların
eserleriyle donatılıyor. Sanatın alıcı
devlet daha sonra yerini sanayici
koleksiyonerlere bırakıyor. Son yıllarda
ise borsa ve inşaat sektöründe öne
çıkan daha genç ve çağdaş sanata
meraklı yeni bir koleksiyoner grubu
görüyoruz Türkiye’de.
“Yumurtaları tek sepete koymayın”
Önceki söyleşilerinizde “sanat
yatırımları çeşitlendirilmeli”
ifadesini kullanmışsınız. Bu
çeşitlendirme neden gerekli ve
yatırımcıya ne sağlıyor?
Sanat yatırımları çeşitlendirilmeli
derken tek bir ressamın eserlerini
almak yerine, aynı dönemin farklı
ressamlarını ya da farklı dönemlerin
aynı konseptli eserlerini toplamak ya
da hem çağdaş sanattan eserlere hem
de klasik sanattan eserlere yatırım
amaçlı sanat koleksiyonlarında yer
vermek tıpkı farklı şirketlerin hisse
senetlerinden oluşan bir portföy
kurmakla aynı şey aslında. Biz hep
yumurtaları tek sepete koymayın
önerisinde bulunuruz ekonomist
olarak. Bu görüşün sanat yatırımı için
de geçerli olduğunu söylemek istedim.
olduğu, geçmişi 1700’lü yıllara
kadar giden piyasalar. Avrupa’da
resim sanatı rönesansla 1450’lerden
itibaren doruklara ulaşıyor. Bizde
ise ilk modern ressamlar 1780’lerde
gemi maketleri çizen askeri okul
ressamları. Örneğin Şeker Ahmet
Paşa ilk askeri okul ressamı. Bir grup
askeri ressam Paris’e yollanıyor ancak
onlar sivil resim yapmak istiyor ve
böylece bizde de bir “Old Masters”
serisi böylece oluşuyor. Ancak modern
anlamda Avrupa ile kıyaslanabilecek
koleksiyoner, galeri ve müzayede
evlerinin ortaya çıkması nerden
baksak 1970’lerden geriye gitmiyor.
Ondan öncesinde en önemli resim
Eklemek istedikleriniz varsa lütfen
belirtiniz.
Bu konuyla ilgilenen mezun arkadaşları
22 Mart’ta Bilgi-Eğitim’de başlayacak
bir aylık (Salı ve Cumartesi 5 saat)
Sertifika Programına, halen öğrenci
olan arkadaşları da 2016 Güz
döneminde açılacak EC 317 Economics
of Arts and Culture dersime beklerim.
Son olarak da bir haber vermek isterim.
ARTSA© SEÇKİN & ATUKEREN
Türk Sanat Piyasası Endeksi markamızı
tescil ettirdik. Bundan sonra bu
endeks düzenli aralıklarla yayınlanacak
ve bilgiler üyelik çerçevesinde
paylaşılacak. Ayrıca “Luxury Consulting
International” adında da Dubai merkezli
bir firma kuruyorum.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
69 V I T A E
söyleşi| figen gönülcan marangoz
BİLGİ’NİN DİNAMİK İÇERİĞİ:
tvsantral
TV Prodüksiyon Takım Yöneticisi Figen Gönülcan Marangoz
Yayın hayatına 2012 yılında başlayan tvsantral, emin adımlarla yoluna
devam ediyor. 2014 Haziran’dan itibaren yayınları Youtube kanalı
üzerinden yapan tvsantral, hazırlanan programların kısa ve dinamik
olmasına özen gösteriyor.
Röportaj: Aynur Tekin Fotoğraf: Emre Topdemir
V I TA E
70 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
figen gönülcan marangoz| söyleşi
B
İLGİ İletişim Fakültesi
TV Prodüksiyon Takım
Yöneticisi Figen Gönülcan
Marangoz ile tvsantral’in
dününü ve bugününü
konuştuk. Kısa zamanda
önemli bir mesafe kat
eden tvsantral, öğrencileri
yeni format üretmeleri
için teşvik etmeye devam ediyor. İletişim
Fakültesi’nin yeni stüdyosu Red Studio’nun
yakında kullanıma açılacağını söyleyen
Marangoz, “Bu stüdyoda çok özel bir
çalışma planlanıyor. Fakültenin sürprizini
bozmamak için detay veremeyeceğim,
ancak santralistanbul Kampüsü’ne yolu
düşen mezunlarımızın E1 binasında eski
fotoğraf stüdyosuna uğramalarını tavsiye
ederim” dedi.
tvsantral yayın hayatına ne zaman
başladı?
tvsantral düşünce olarak 2012 yılında
dekanımız Halil Nalçaoğlu tarafından hayat
buldu. Bu düşünce doğrultusunda öncelikle
Nisan 2012’de, üç kampüste bulunan
kapalı devre ekranlarda yayınlanmak üzere
üniversite için haberlerden ve İstanbul’da
gerçekleşen kültür ve sanat etkinliklerinden
derlediğimiz yaklaşık 10 dakikalık bir
yayın hazırlamaya başladık. Haftalık olarak
güncellediğimiz bu yayını birlikte çalıştığımız
öğrencilerimizle hazırlıyorduk. Hem gönüllü
öğrencilerimiz hem de çalışan öğrenci
programı kapsamında çalışan öğrencilerimiz
vardı. Fotoğraf ve bilgi içerikli yayınımıza
kısa bir süre sonra “Haftanın Röportajı”
adını verdiğimiz ilk videoyu ekledik. Bu
program aslında bizim için çok önemli idi;
çünkü her hafta özellikle öğrencilerimizin
üniversitemiz ile ilgili isteklerini ifade
edebildikleri, üniversite tarafından da
konunun muhataplarının fikirlerini aldığımız
bir program hazırlıyorduk. Bu program bir
anlamda yönetim ile öğrenciler arasında
önemli bir iletişim kanalı oldu. Daha sonra
bir moda programı, yeme içme mekanlarının
tanıtıldığı bir program derken hem birlikte
çalıştığımız gönüllü öğrenci sayısı, hem de
üretilen içeriklerin sayı ve kalitesi artmaya başladı.
Ve tabii bizi dikkatle izleyen sayısı da arttı.
Kapalı devre yayınların sessiz olması
öğrencilerin ürettiği içeriklerin izleyiciyle
tam buluşamamasına neden oluyordu. İçerik
çeşitleri arttıkça öğrencilerden gelen talep
doğrultusunda tvsantral YouTube üzerinden
yayına geçti. Bu noktada kapalı devre yayını
da BİLGİ İletişim mezunu Yusuf Kasuto
ve Aren Arda Kaya’nın kurdukları HUB
şirketine devrettik. HUB, Fakültenin ilk
kuluçka projesi olarak TV Prodüksiyon
Birimi ile işbirliği halinde öğrencilerimizle
birlikte 2 yıla yakın kapalı devre yayınları
yürüttü ve tvsantral info ismiyle içerik
oluşturdu. Şimdi kapalı devreyi yani tvsantral
info’yu yine öğrencilerimiz yönetiyor.
Yayınların içeriğini nasıl
belirliyorsunuz?
Hazırladığımız programları 2014 yılının
Haziran ayından itibaren Youtube kanalımız
üzerinden yayınlıyoruz. İnternet üzerinden
yayın yaptığımız için internet izleyicisinin
beklentilerini karşılayabilecek yayınlar olmasına
özen gösteriyoruz. En önemli kriter hazırlanan
programların dinamik ve süresinin kısa olması.
Her dönem içerik konusunda çalışan bir
öğrenci ekibimiz oluyor. Bu ekip düzenli olarak
bir araya gelip yeni formatlar üzerinde çalışıyor.
Daha sonra ortaya çıkan bu formatları birlikte
değerlendirip hayata geçiriyoruz.
tvsantral’in nasıl bir ekibi var? Bütün
BİLGİ’liler burada yer alabiliyor mu?
tvsantral, tam anlamıyla bir öğrenci
televizyonu. Yapım sürecinin her aşamasında
öğrencilerimiz var. Bir program fikrinin
ortaya çıkmasından, YouTube kanalımızda
izleyicilerimizle buluşması arasında geçen
tüm süreç öğrencilerimiz tarafından
yönetiliyor. İçerik ekibi, kameramanlar,
ses ve ışık ekibi, yönetmenlerimiz, sosyal
medya yöneticilerimiz hep öğrenciler.
Kendi içimizde bir düzen kurduk.
Harcanan zaman ve özverili çalışma doğal
olarak takdir görüyor. Takdir görmenin
ötesinde öğrenciler tvsantral’de çalıştıkları
süre karşılığında ders kredisi kazanıp not
alıyorlar. tvsantral’de ve Fakültenin diğer
mecralarında çalışan gönüllü öğrenci
sayısının artmasından sonra, bu mecraların
sürekliliğini de sağlayabilmek için Dekanımız
Halil Nalçaoğlu, Dekanlığa bağlı bir ders
açtı. IIW (Independent Interdisciplinary
Work) dersini BİLGİ öğrencileri öğrenim
hayatları boyunca iki kez alabiliyorlar. Bu
derste, aslında ders diyorum ama sınıfı ve
hocası yok, fakülte/üniversite içi staj yapıyor
öğrenciler. Çalıştıkları süre karşılığında da
ders kredisi alıyorlar. Bu sebeple ekipteki
öğrenci sayımız hayli kalabalık. Ve bu
kalabalık içinde kendi kendine işleyen bir
düzen var. Üniversitemizin tüm öğrencilerini
kısa bir mülakat sonrasında aramıza alıyoruz.
Hazırlık Okulu’nda okuyan bir öğrencimiz
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
71 V I T A E
söyleşi| figen gönülcan marangoz
fakültemize geldiğinde artık yönetmen olmuş
olabiliyor. Bu dönem yapımcılarımızdan biri
İşletme Fakültesi öğrencisiydi. Birlikte çok
keyifli çalıştık. Okulunun ilk günü aramıza
katılan öğrencilerimiz oluyor. Üniversite
hayatına adapte olmak çok daha kolay
oluyor tahmin edersiniz ki. tvsantral ekibine
katılmak kolay olsa da bu büyük grubun
içinde yer almak emek istiyor.
tvsantral BİLGİ İletişim Fakültesi
öğrencileri için eşsiz bir uygulama
fırsatı diye düşünüyorum. İletişim
Fakültesi bu oluşumundan nasıl
yararlanıyor? Uygulama dersleri
konusunda bir işbirliği var mı?
İletişim Fakültesi bu oluşumun sebebi
olduğu için öğrenciler Fakülteye geldikleri
ilk günden itibaren tvsantral olarak onlara
kendimizi anlatıyor ve aramıza davet
ediyoruz. Böylelikle uygulamalı dersleri
başlar başlamaz ders projelerine ek olarak
tvsantral programlarının hazırlanmasında
da çeşitli görevler alıyorlar. Öncelikle
farklı görevlerde bulunarak prodüksiyon
aşamalarının tümünü denemeleri, aynı
zamanda kendi ilgi alanlarını keşfetmeleri
yönünde teşvik ediyoruz öğrencilerimizi.
Kazandıkları teknik bilgi ve tecrübe, birlikte
çalışma disiplini ve özgüven, uygulamalı
derslerimizin de performansını etkiliyor diye
düşünüyorum.
TV Prodüksiyon Birimi olarak Fakültenin
stüdyolarından, canlı yayın aracından
ve tüm çekim ekipmanından sorumlu
olduğumuz için öğrenciler tvsantral içinde
görev almasalar bile bizimle temas halinde
oluyorlar. Öğrenciler online rezervasyonla
derslerdeki projeleri için ekipman ve
stüdyoyu kullanıyorlar. Bu aşamalarda
projelerine uygun ekipman seçimi ve çekim
süreçlerinde de bizden destek alıyorlar.
TV Prodüksiyon Birimi Takım
Yöneticisi olarak görev yapıyorsunuz.
Başarılarını arttırmak için
öğrencilerinizle nasıl bir ilişki
kuruyorsunuz?
Öğrencilerimizi üretimin her aşamasında
olabildiğince özgür bırakmaya çalışıyorum.
Bilgiyi aktarmak, empoze etmek yerine
birlikte düşünerek, tartışarak bilgiye ve daha
iyiye ulaşmalarını sağlamaya çalışıyorum.
V I TA E
72 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
Daha çok “gözlemci” olarak var olmaya
gayret ediyorum. Tavsiyelerde bulunup
geri çekiliyorum. Sonra da her birinin
karşımda kendilerini aşmalarını izliyorum.
Yeni nesil öğrenme yönteminin bu olması
gerekiyor. Başaracaklarına olan inancınızı
görünce gençler tüm potansiyellerini ortaya
koyuyorlar. Bunu görmekten çok mutlu
oluyorum. Bazen sektörde karşılık bulması
zor formatlarla geliyorlar. Bu formatla
ilgili şüphelerimden bahsedip yine de
denemelerini istiyorum. Deneyip başarısız
oluyorlar. Bu deneme süreci bazen yorucu
oluyor ama eğitimin çok önemli bir parçası.
tvsantral gelecek dönemde neleri
hedefliyor?
Her yıl, her dönem aramıza yeni öğrencilerin
katılmasını sağlamak en büyük hedefimiz.
Öğrencileri yeni format üretmeleri için
teşvik etmeye devam edeceğiz. YouTube
kanalımızdaki izleyici ve takipçi sayımızın
artması, daha çok izleyiciye ulaşmak çok
önemli bir hedef. Bu hedefe ulaşmak için çok
çalışıyoruz. Yakında İletişim Fakültesi’nin
yeni stüdyosu Red Studio kullanıma açılacak.
Bu stüdyoda çok özel bir çalışma planlanıyor.
Fakültenin sürprizini bozmamak için detay
veremeyeceğim, ancak santralistanbul
Kampüsü’ne yolu düşen mezunlarımızın
E1 binasında eski fotoğraf stüdyosuna
uğramalarını tavsiye ederim. Hem mimari
açıdan, hem de teknolojik olarak çok özel bir
stüdyoyla karşılaşacaklar.
Figen Gönülcan
Marangoz:
İzmir 9 Eylül Üniversitesi Amerikan
Kültür Edebiyatı Bölümü’nde lisans
eğitiminin ardından New York’ta
televizyonculuk üzerine yüksek
lisans yaptı. Yaklaşık 3 yıl Discovery
Channel, Miramax gibi şirketler için
video editörlüğü yaptıktan sonra
2002 yılında Türkiye’ye döndü.
O yıldan beri de İstanbul Bilgi
Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde
çalışıyor. TV Yapımı, Kurgu dersleri
verdi. 2011 yılından beri de TV
Prodüksiyon Birimi Takım Yöneticisi
olarak çalışıyor.
havada konfor| highlife
74 havada konfor
76 seyahat
80 moda
82 vizyondakiler
83 kitap
84 sergi
88 ajanda
92 gurme
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
73 V I T A E
highlife|
highlife|
havada
havada
konfor
konfor
Bulutların
üzerindeki
konfor
+¸O]²^²RHIOMOSRJSV£“XEW“
LIVKI£IRK²RFMVE^HELE
]²OWIPM]SVÓ^IPXEWEVPERQ“˚
WYMXPIVWTEZIEP“˚ZIVM˚RSOXEW“
KMFMOEZVEQPEVPEY£Y˚OI]JM
^MVZI]ET“]SV
/SRJSVEPER“RHEGMHHMFMVVIOEFIXI
KMVIRLEZE]SPY˚MVOIXPIVM]SPGYPEV“
M£MR£SOJEVOP“WI£IRIOPIVWYRY]SV
/SRJSVYRIRlLEZEP“zLEPMRMWM^MRM£MR
HIVPIHMO
Hazırlayan: Aynur Tekin
V I TA E
74 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
Air France
9 yolcu kontenjanı bulunan
first class bölümüyle yolculara özel bakım odası ve bar
bulunduruyor.
havada konfor| highlife
Luftansa Havayolları
First class bölümünde yer alan
özel kabiniyle, dünyanın en sessiz
kabinlerinden. Her koltukta yolcuya
özel bir gardırop bulunuyor. Oldukça
geniş lavobo alanıyla da dikkat
çekiyor.
Singapur Havayolları
Özel suitler içindeki koltuklar
çift kişilik yatağa ve iki kişilik
yemek masasına dönüşebiliyor.
Emirates Havayolları
Yolcular tuvaleti banyoya
dönüştürebiliyor ve duş
alabiliyor. Ayrıca uçaklarda
iki adet spa ve İki adet bar
bulunuyor.
Kore Havayolları
Havada alışveriş keyfi yaşamak isteyenler için Duty Free’yi
uçağın içine taşıyor. Uçağın
arka kısmında bulunan
mağazadan, parfüm, kravat
gibi ürünler alınabiliyor.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
75 V I T A E
highlife| seyahat
Somewhere
rainbow
over the
Seyahat ederken yeni renkler keşfetmek isteyenlerden misiniz? O zaman
bir gökkuşağının içinde gibi hissedeceğiz rengârenk rotamıza buyurun:
Hazırlayan: Aynur Tekin
Kendi renginizi Amterdam’da
keşfedin
Dünyanın en çok ziyaret edilen 5. kenti olan Amsterdam,
17. Yüzyıla uzanan tarihi dokusu ve rengârenk sokaklarıyla
seyahat rotalarının vazgeçilmezlerinden. Sayısı 1
milyonu bulan bisikletlerden mutlaka siz de edinin ve
rengârenk evlerle kaplı Amsterdam Nehri’nin etrafında
keyifli anlar yaşayın. Prinsengracht, Herengracht,
Keizersgracht ve Singel kanallarını görmeden sakın
gelmeyin. Gitmeden önce; içinde güçlü bir Amsterdam
epizodu barından Euro Trip’i mutlaka izleyin!
am
Amsterd
İtalyan Rivierası’nın eşsiz
beşlisi: Cinque Terre
Cinque Terre
V I TA E
76 A R A L I K - O C A K 2 0 1 5
5 ayrı kasabadan oluşan Cinque Terre, daracık patikaları,
kayaların üzerine kurulmuş rengârenk evleri ve pembe
begonvilleri ile İtalyan Rivearası’nın vazgeçilmezlerinden.
Üzüm bağlarıyla ve yeşil panjurlu evlerle bezeli
yolları yürürken Monteresso’da bir yemek molası
verin ve yolunuzu La Cambusa’ya düşürün. Açık havada Ligurya
mutfağından lezzetlerle taşınırken, ev yapımı şaraplardan tatmayı ihmal etmeyin.
seyahat| highlife
Antilop Kanyonu: “Suyun
taşların arasından aktığı yer”
ABD’nin güneybatısında Arizona eyaletinin
yakınındaki Navajo bölgesinde yer alan Antilop
Kanyonu, bugün hala dünyanın en çok konuşulan
lokasyonlarından. Erozyon sonucu oluşan kanyon,
bölgenin yerel dili Navajo’da “Tse bighanilini” yani
“suyun taşların arasından aktığı yer” olarak anılıyor.
Arizona
Fly Geyser: Tesadüfi bir doğa harikası
Nevada
Görünüşü bir tabloyu andıran Fly Geyser, ABD’nin Nevada
eyaletindeki Kara Kaya Çölü’nde bulunuyor. Fly Geyser’in
hikayesi komik denebilecek ayrıntılara sahip. 1900’lü yılların
başında çölde su arayan işçilerin yanlış bir yeri delmesiyle
oluşmaya ve 1960’larda kendiliğinden püskürmeye başlamış. Fly
Geyser, pek çok turist için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Holi Bayramı’nda bir renk cümbüşü
Hindistan’da bir Bollywood filminin başrol oyuncusu
olmaya var mısınız? Cevabınız “evet” ise kalabalık
nüfusu, kültürel çeşitliliği ve zengin mutfağıyla insanı
şaşkına çeviren bu coğrafyaya ilkbaharda kutlanan Holi
Bayramı’nda gidin ve yüzünü boyadığınız renklerle
yeniden doğumu müjdeleyen bahara hoş geldin deyin.
n
Hindista
A R A L IK- O C A K 2 0 15
77 V I T A E
highlife| seyahat
Viyana’nın özgür ruhu:
Hundertwasser
Yolunuz Viyana’ya düşerse sıra dışı bir
mimari örneği olan Hundertwasser Evi
ile mutlaka tanışın. Hiçbir yerinede düz
öge kullanılmayan yapıyı, rengârenk
dış yüzeyi sayesinde çok uzaktan fark
etmek mümkün. Terasında 250 adet
ağaç bulunuyor ve şehrin ortasına
kurulmuş büyük bir bahçeyi andırıyor.
Viyana
Çin’in “Yedi Rengi”
Çin’in Çanhey bölgesinde bulunan
Çanhey Danşia Ulusal Jeoparkı’nda
bulunan “Gökkuşağı Dağları”
ziyaretçilerini bir masal diyarına
çağırıyor. Yedi Renkli Dağlar
adıyla da anılan bölge, milli
park yetkilileri tarafından özenle
korunuyor ve narin jeolojik yapının
bozulmaması için önlem alınıyor.
Çin
V I TA E
78 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
dizi| highlife
6²^KÈV]MRI]EFERG“
dizilerden esecek
Hepimizi ekran başına kilitleyen yabancı
diziler, yeni sezonda da bizleri koltuktan
kaldırmayacak gibi görünüyor.
Yabancı dizi tutkumuz tam gaz devam ediyor. İster televizyondan olsun ister
bilgisayardan; öyle görünüyor ki bu sezon da çılgınca dizi izleyeceğiz. Televizyon
dünyasına yeni giren ve yayınlanmaya devam eden en can alıcı dizileri sizin için seçtik.
Kayıp kıtaya
yolculuk: Atlantis
İlk sezonu 13 bölüm süren Atlantis,
ikinci sezonuyla karşımızda. Babasının
gemisinin battığı yeri görmek
için, denize dalan Jason kendini
bambaşka bir yerde bulur: Kayıp kıta
Atlantis’te… Jason, bu esrarengiz
kıtada tarihin derinliklerden gelen
Pisagor ve Herkül ile tanışır.
Yunan Mitolojisi üzerine kurulu
fantastik drama olan yapım, pek çok
mitolojik öyküyü ekrana taşımaya
devam ediyor. Yeni sezonda da
yılan saçlı medusaları, zıplayan
boğaları ve devlerin yaptığı uçsuz
bucaksız sarayları görüyoruz.
The Muskteers
Alexandre Dumas’nın efsanevi
karakterleri Athos, Aramis, Porthos,
D’Artagnan yeniden aramıza dönüyor
ve kral ve ülke aşkına adaletin
peşinden koşuyor. “Birimiz hepimiz,
hepimiz birimiz için” deyişiyle akıllara
kazınan Üç Silahşörler, eskimeyen bir
kahramanlık destanını ekrana taşıyor.
The Last Ship
Ünlü yapımcı ve yönetmen Michael
Bay’ın imzasını taşıyan The Last
Ship, 1988’te piyasaya çıkan aynı
isimli William Brinkley romanının
bir uyarlaması. The Last Ship,
seyirciyi yok olmak üzere olan bir
dünyaya götürüyor. Hızla yayılan
ve dünyanın yüzde %80’ini yok
eden bir hastalıkla karşı karşıyayız.
İnsanlık böyle bir durumdayken
bir savaş gemisinin içindeki askeri
mürettebat, virüsü etkisiz hale
getirmek için çalışmalar yapıyor.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
79 V I T A E
highlife| moda
Modanın ekolojik hali
Ekolojik moda hareketi, estetikten ve tasarımdan ödün
vermeden çevreyi koruyarak üreten tasarımcılarla yükseliyor.
Küresel iklim değişikliğinin kendisini
iyiden iyiye hissettirdiği şu günlerde
hemen her alanda karşımıza çıkan
bir kavram var: Sürdürülebilirlik.
Konuşulmaya başlandığı ilk
zamanlarda bir sosyal sorumluluk
projesi olarak algılanan bu kavram,
son yıllarda şekil değiştirerek bir
zorunluluk haline geldi. Kısacası
doğaya olan tahribatı en aza indirmek
V I TA E
80 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
için tüketim alışkanlıklarımızı
gözden geçirmek zorundayız!
Çevreye olan tahribatı engellemek
ve karbon salınımlarını azaltmak için
modacılar da harekete geçti ve dünya
“ekolojik moda” hareketiyle tanıştı.
ABD’den İsveç’e kadar dünyanın
pek çok yerinde kabul gören
ekolojik moda ilhamını kullanımış
kıyafetlerden pet şişelere kadar
uzanan çok çeşitli malzemelerden
alıyor. Türkiye’de de dalga dalga
yayılan akımın başlıca temsilcileri
Erdem Moralıoğlu, Serap Pollard...
Uluslararası defilelerde de görücüye
çıkan ekolojik modanın takipçi
kitlesi giderek artıyor. Tasarım,
geri dönüşümle buluşuyor ve sınır
moda| highlife
Kolombiya’nın Cali şehrinde
düzenlenen Bio Fashion defilesinden.
Kolombiyalı tasarımcı Pedro Alvarez’in
‘Yaşamın Deniz Kıyısı’ (Coastel
Land of Life) adlı koleksiyonuyla
çevre kirliliğine dikkat çekiyor.
Tarihi geçmiş prezervatifleri
değerlendirmek için yapılan bir tasarım.
Hızlı modanın öncülerinden H&M, globalde
ve Türkiye’de çevreci tasarımlar yapıyor.
Marka tasarımlarında; organik pamuk,
tencel, geri dönüşümlü polyester gibi
doğa dostu materyaller kullanıyor.
Eco Fashion San Francisco kullanılmış
kıyafetlere yeniden hayat veriyor.
Vegan tasarımlara hayat veren
Monkee Genes, hiçbir hayvana zarar
vermiyor ve ürünlerinde PETA onaylı
vegan logosu bulunduruyor.
ABD’li tasarımcı Dave Rittinger’in
çevre bilincini vurgulamak için sadece
yaprak ve yapıştırıcı kullanarak
tasarladığı “Sıfır Ayak İzi Gömleği.”
Hazırlayan: Aynur Tekin
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
81 V I T A E
highlife| sinema
Vizyondakiler
Batman v Superman:
Vizyon tarihi: 25 Mart 2016
Tür:ˆˆ“ÕÀ}Õ]ƂŽÃˆÞœ˜
Yönetmen:<>VŽ-˜Þ`iÀ
Oyuncular:\i˜ƂvyiVŽ]Ƃ“Þ
Ƃ`>“Ã]>ÕÀi˜ViˆÃ…LÕÀ˜i
Mustang
Vizyon tarihi:ÓÈĴÕL>ŽÓä£È
Tür: Dram
Yönetmen: Deniz Gamze Ergüven
İnsanlıktan Uzakta
Dünya prömiyerini geçtiğimiz Mayıs ayında
68. Cannes Film Festivali’nde yapan, 21.
Saraybosna Film Festivali’nde de En İyi Film,
En İyi Kadın Oyuncu ve Seyirci ödüllerini
kazanan Mustang; bir Karadeniz kasabasında
büyükanne ve amcalarıyla yaşayan,
büyüme çağındaki 5 yetim kız kardeşin
özgürlük arayışlarını konu alıyor. Kasabanın
oğlanlarıyla oynadıkları masum bir oyunun
ardından hayatları cehenneme dönen Sonay,
Selma, Ece, Nur ve Lale; maruz kaldıkları
toplum baskısına karşı kendi yöntemleriyle
direnmeye çalışırlar. Yönetmenliğini Deniz
Gamze Ergüven yaptığı film, 88. Akademi
Ödülleri’nde “Yabancı Dilde En İyi Film”
adayı oldu.
Vizyon tarihi:£äĴÕL>ÌÓä£È
Tür: Dram
Yönetmen: David Oelhoffen
Oyuncular: Viggo Mortensen, Reda
>ÌiL]i“i>ÀiŽ
Albert Camus’nun Misafir adlı kısa
öyküsünden uyarlanan ve Venedik’te
Altın Aslan için yarışan film, 1950’li
yıllarda bağımsızlık mücadelesi veren
Cezayir’de geçmesine rağmen klasik western
filmlerinden izler taşıyor. Daru (Viggo
Mortensen) ufak bir köyde öğretmendir.
Cezayir’de doğmuştur fakat aslen İspanyol
olduğu için hem etnik Cezayirliler hem
de Fransız koloniciler tarafından ‘yabancı’
etiketiyle hor görülmektedir. Daru’ya, bir
muhalifi garnizona kadar götürmesi emri
verilir. Bir dönem Fransız ordusuna da
hizmet etmiş olan Daru, bu yolculukta kendi
sadakatini sorgulamaya başlar. İki kaçağı
Atlas Dağları’nda zorlu ve nefes kesici bir
kaçış serüveni beklemektedir.
Dedektif Galban
Vizyon tarihi: 11 Mart 2016
Tür: Dram
Yönetmen: Declan Dale
Oyuncular: Keanu Reeves,
Christopher McDonald, Mira Sorvino
Partnerini yakın bir zaman önce kaybeden
Dedektif Galban (Keanu Reeves), onun
ölümündeki sır perdesini aralamaya
çalışmaktadır. Ancak gerçeğe yaklaştıkça polis
teşkilatındaki yolsuzluklara ve genç bir kadını
ilgilendiren tehlikeli sırra da yaklaşacaktır.
V I TA E
82 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
2013 yazının bol gişeli hiti Man of Steel’in
devamı olacak yapımda bu sefer Superman
ve Batman beraber yer alacaklar! Warner
Bros. yapımcılığında ve yine Zack Snyder
yönetmenliğinde hayata geçirilen projede
senaryo yine David S. Goyer’ın kaleminden
çıkacak. Henry Cavill’i tekrar Superman
olarak izleyeceğimiz filmde kendisine
Diane Lane, Laurence Fishburne ve Amy
Adams eşlik edecek. Frank Miller’ın 1986
tarihli kitabından Batman ile Superman’ın
karşı karşıya geliyor. Filmin senaryosunun
da kısmen bu bölümden uyarlanacağı
açıklanmıştı.
Babalar Savaşıyor
Vizyon tarihi: 04 Mart 2016
Tür: Komedi
Yönetmen:œ…˜œÀÀˆÃ]-i>˜Ƃ˜`iÀÃ
Oyuncular:>ÀŽ7>…LiÀ}]7ˆ
iÀÀiŽ>ÀhÃh˜h˜ˆŽˆXœV՜՘>
`ؘÞ>˜h˜i˜ˆÞˆØÛiÞL>L>Ãhœ“>Ž
ˆXˆ˜LØÞ؎X>L>Ã>Àvi`i˜“؏>ވ“
LˆÀÀ>`ޜޟ˜ïVˆÃˆ`ˆÀ°œVՎ>Àh˜
ÛÕÀ`Փ`Õޓ>â]LiiŮXˆ>ÃhL>L>>Àh
­7>…LiÀ}®`Ÿ˜Ø«ØÛiÞL>L>Þh
XœVՎ>Àh˜ˆ}ˆÃˆˆXˆ˜ÀiŽ>LiÌi
kitap| highlife
Kitaplığınızda yer açın
Yeni çıkan kitaplardan sizin için seçtiklerimize göz atın.
Kitabın Adı: Patronca
Yazarın Adı: Demet Cengiz
Yayın: Pusula Yayınları
Sayfa Sayısı: 240
Kitabın Adı: Bir Varmış Ötesi Yokmuş
Yazarı: Bihin Edige
Sayfa Sayısı: 232
Pusula Yayınevi’nden çıkan ‘Patronca’
iş dünyası liderlerinden başarının
sırları ve kulağa küpe önerileri bir
araya getirdi. Başarı için şans gerekli
mi? Şansa inanıyorlar mı? En büyük
pişmanlıkları neler? Yeteneği nasıl
tanırlar? Patronlar dalkavuklarla
ilgili neler düşünür, onlarla nasıl
mücadele ederler? İş ve özel hayat
arasında nasıl denge kurarlar? Tüm
bu sorulara Bülent Eczacıbaşı, Hüsnü
Özyeğin, Leyla Alaton, Cem Boyner,
Mustafa Taviloğlu, Lucien Arkas,
Demet Sabancı Çetindoğan, Abdullah
Kiğılı ve Ahmet Eren’in de aralarında
bulunduğu 50 iş insanı yanıt verdi.
Bugüne kadar çok ses getiren 7 kitaba imza
atan yazar Bihin Edige, üzerinde uzun
yıllar çalıştığı “Bir Varmış Ötesi Yokmuş”
adlı yeni kitabıyla okurlarıyla buluşuyor.
Kişisel gelişim konusunda seminerler veren
ve birçok kitabı bulunan Bihin Edige’nin
“Bir Varmış Ötesi Yokmuş” adlı yeni
kitabı şu cümlelerle başlıyor: “Peki, ben
kimim? Etken miyim, yoksa edilgen mi?
Bir şeyler yapabilir, bir şeyleri değiştirebilir
miyim? Yoksa kader rüzgârının sürüklediği
yere giden çaresiz bir yaratık mıyım? İşte
bütün mesele önce bu soruları kendinize
sormanızla, sonra bildiklerinizi veya
bildiğinizi zannettiklerinizi sorgulamanızla
ve cevapları aramanızla başlıyor.”
Kitabın Adı: Açık Radyo
Konuşuyor: İlk Yirmi Yıl
Yazarın Adı: Kollektif
Yayın: Encore
Sayfa Sayısı: 176
Açık Radyo’nun 20. yılı vesilesiyle girişilen
“Açık Radyo Kitaplığı”nın üçüncüsü
“Açık Radyo Konuşuyor: İlk Yirmi Yıl”
23 Aralık’ta çıkıyor. Encore Yayınları
tarafından yayımlanan kitap, dinleyici ve
programcıları ile sürekli devinen radyonun
macerasını yıl yıl ortaya koyuyor. Bu
kitapta, olağan insanların elbirliği ile
yarattığı ‘müşterek’in olağanüstü ve biraz da
masalsı hikâyesinin küçük bir dökümü var.
Kitabın Adı: Dostlukla - Vincent
van Gogh’dan Seçme Mektuplar
Hazırlayanlar: Leo Jansen,
Hans Luijten, Nienke Bakker
Yayın: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 904
Vincent van Gogh (1853-1890)
geride dikkate değer birçok resmin
ve çizimin yanı sıra, çok ilginç ve
hacimli bir yazışma dizisi de bıraktı.
Türkiye’de Yapı Kredi Yayınları’ndan
çıkan son derece kolay izlenebilen
“Dostlukla-Seçme Mektuplar”,
toplam 820 mektubun 265’inden
oluşan geniş bir seçmeyi içeriyor.
Mektupların seçiminde Van Gogh’un
yazgısını bulmak için giriştiği ve onu
bir sanatçı olmaya yönelten sonu
gelmez arayışa, kardeşi Theo’yla
yakın bağına, babasıyla rahatsız edici
ilişkisine, kabul görme yönündeki
doğuştan arzusuna, müthiş sanat ve
edebiyat tutkusuna ağırlık verilmiştir.
Yazışmalar sadece Van Gogh’un
karmaşık iç dünyasını kavramayı
sağlayacak ayrıntılı ipuçları vermiyor;
Paris’te kökleşmekte olan ve onun
da içinde yaşadığı avangard sanat
akımını da gözler önüne seriyor.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
83 V I T A E
highlife| sergi
Seramik sanatçısı Şenay Akkurt’un“Aç Kapıyı Sen
Geldin” adlı ilk kişisel sergisi, D’art Galler’de,6-28 Şubat
2016tarihleri arasında sanatseverlerin beğenisine
sunuluyor. Ziyaretçileri yaşamdaki kilitler, kapalı kapılar
ve çözüm arayışındaki seçilmiş anahtarlar arasında
süregelen bir yolculuğa çıkaracak sergide; tamamı elde
şekillendirilmiş ve sadece birer adet üretilen eserler
yer alıyor. Akkurt, çalışmalarıyla, günlük yaşam içinde
sıradanlaştırdığımız sorulara ve çok yakınımızda hatta
kendi içimizde olduğunu fark edemediğimiz yanıtlarına
gönderme yapıyor.
Aç Kapıyı Sen Geldin
“Günlük Sesler: Sesi Gündelik Hayat Üzerinden
Keşfetmek” sergisi ziyaretçileri kent yaşamına dair
çeşitli seslerin yanı sıra gündelik hayatta dikkatten
kaçan seslerle de buluşturuyor. Kurgusu ve tasarımı
PATTU (Cem Kozar, Işıl Ünal) tarafından üstlenilen
sergide, ses tasarımcıları Mine Erkaya ve Ateş Erkoç’un
ses yerleştirmeleriyle ziyaretçilere mekân, sokak ve
kent gibi farklı ölçeklerde bir soundscape (ses alanı)
deneyimi sunuluyor. Sergi 20 Mart 2016’ya kadar açık
olacak.
Günlük Sesler: Sesi Gündelik
Hayat Üzerinden Keşfetmek
Sade Kolektif’in The Marmara Pera ‘da düzenlediği
üçüncü sergisi, 11 Şubat – 11 Mart 2016 tarihleri
arasında Mehmet Güreli’nin yeni eserlerine ev sahipliği
yapacak. Mehmet Güreli, ‘Film Noir’ adını verdiği
yeni sergisinde Film Noir’ı karanlıkların içinde kalan
ilişkilerin dışına çıkartmayı başarıyor ve sanat tarihine,
İstanbul’un 1930’lu yıllarındaki görüntüsüne, sinema
tarihine ismini yazdırmış filmlere göndermeler yapıyor.
Mehmet Güreli/“Film Noir”
Sergisi
V I TA E
84 Ş U B A T - M A R T 2 0 1 6
highlife| sergi
YOK OLMADAN: Doğa ve
Sürdürülebilirlik Üzerine Bir Sergi
İstanbul Modern, 2016 yılındaki ilk ana sergisi “YOK
OLMADAN: Doğa ve Sürdürülebilirlik Üzerine Bir Sergi”
ile doğa ve ekolojiyi konu alırken sürdürülebilirlik
kavramına da değinen sanatçıları bir araya getiriyor.
Eczacıbaşı Topluluğu ve Şekerbank sponsorluğunda,
13 Ocak-5 Haziran 2016 tarihleri arasında dünyanın
farklı köşelerinden yirmi sanatçı ve sanat grubunu
ağırlayan sergi, doğa algımıza dair farklı bakış açıları ve
ekosistemle ilişkimize dair yeni farkındalıklar öneren
çalışmalara yer veriyor.
Genç sanatçı ve tasarımcıları desteklemek amacıyla
kurulmuş olan ARMAGGAN Art & Design Gallery, bu
yıl dördüncü kez düzenlediği SANAT 7/24 sergisini 20
Ocak – 29 Mart 2016 tarihleri arasında gerçekleştiriyor.
“Sanat Her Zaman Her Yerde” başlığı altında açtığı
sergiyle ARMAGGAN Art & Design Gallery, kavramsal
özelliklerinin yanı sıra işlev yüklenen sanat eserlerine
kapılarını açıyor.
SANAT 7/24
Bora Başkan’ın “Yaban Makinsan - Savage
Humanchine” adlı sergisi 24 Aralık 2015 - 13 Şubat 2016
tarihleri arasında Amerikan Hastanesi Operation Room
Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşacak. Felsefi
metinler ve görsel temsiller arasındaki bağlantılar
üzerine çalışan sanatçının mekana özgü olarak
tasarladığı 4. kişisel sergisi Pazar günleri hariç her
gün 10.00-19.00 saatleri arasında Amerikan Hastanesi
“Operation Room”da sanatseverleri bekliyor.
Yaban Makinsan - Savage
Humanchine Sergisi
Gökyüzünde Yalnız
Gezen Yıldızlar
Galeri 5, 01 Şubat–03 Mayıs 2016 tarihleri arasında
“Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar” başlıklı karma
sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide Özge Enginöz, Arzu
Kıraner, Romina Meriç, Işık Özçelik, Dinçer Özüarap,
Burhan Üçkardeş ve Süha Zaimoğlu’nun işleri aracılığı
ile yalnızlığın varoluşsal sorunsalı ve bu sorunsalın
yarattığı ikilem inceleniyor. Sergide yer alan fotoğraf,
desen, resim, kolaj, heykel ve neon gibi farklı tekniklerle
üretilmiş eserler, yaşadığımız dünyaya dair tekinsiz bir
aidiyet ve yabancılaşma hissi arasındaki gerilimi ortaya
koyuyor. ‘Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar’ sergisinde
işlenen yalnızlık teması, insan olma duygusunun en
derinindeki gerçekliği olarak karşımıza çıkıyor.
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
85 V I T A E
highlife| airwheel
Alternatif
ulaşım
konsepti:
AirWheel
%MV;LIIPEPXIVREXMJW²V²˚
HIRI]MQMM£MR£“XE]“
]²OWIPXM]SV˙“OZIEO“PP“H“˚
XEWEV“Q“]PEHMOOEX£IOIR
KIPIGIʯMRYPE˚“QOSRWITXM
AirWheel ile 60-65 km
mesafe kat edebiliyor.
Yeşil ve çevre dostu
akıllı tasarımıyla
ulaşım konsepti
model, fiyat ve
satışa sunuluyor.
Az masrafla,
V I TA E
86 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
olmasının yanı sıra, şık ve
da dikkat çeken, geleceğin
olarak görülen AirWheel, farklı
teker seçenekleriyle n11.com’da
özgürce seyahat imkânı
Alışverişe, akşam yemeğine ya
da küçük bir şehir turuna
giderken trafik problemini
ortadan kaldıran yeni
ulaşım aracı AirWheel, gece
gezmeyi sevenler için LED ışık
seçeneği de sunuyor. Tam şarjla,
sürücünün ağırlığına, yol
durumuna ve sıcaklığa
bağlı olarak 60 ila 65
km arasında bir mesafe
kat edebilen AirWheel,
saatte 12 ile 19 km
arasında hız yapıyor.
Son teknoloji portatif
ürünle siz sürüş deneyimi
ve dikkatli bakışların keyfini
çıkarırken, seçkin detaylar ve
düşünülmüş tasarım ile AirWheel ise
az masrafla özgürce seyahat etmeniz için çalışıyor.
highlife| airwheel
V I TA E
86 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
highlife | ajanda
ŞUBAT
10 Şubat Çarşamba
Oi Va Voi
Yer: Babylon Bomonti
Saat: 21:30
Fiyat: 67-70 TL
1 Şubat Pazartesi
Borusan Quartet
Yer: Kadıköy Süreyya
Operası
Saat: 20:00
Fiyat: 15-30-40 TL
5 Şubat Cumartesi
Kremerata Baltica,
Martha Argerich
Yer: İş Sanat Kültür
Merkezi
Saat: 20:30
Fiyat: 78-88-128-184 TL
6 Şubat Cumartesi
Danny Lerman Band
Yer: Nardis
Saat: 22:30
Fiyat: 45 TL
14 Şubat Pazar
Soul Stuff
Yer: Beyoğlu Hayal
Kahvesi
Saat: 23:59
Fiyat: 39 TL
12 Şubat Cuma
Kapıların Dışında
Yer: Ortaköy Afife Jale
Sahnesi
Saat: 20:30
Fiyat: 24-34 TL
13 Şubat Cumartesi
Mehmet Erdem
Yer: Jolly Joker
Saat: 22:00
Fiyat: 68-181 TL
V I TA E
88 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
17 Şubat Çarşamba
Rubber Walrus + The
Young Shaven
Yer: Peyote
Saat: 22:00
Fiyat: 10-15-20 TL
21 Şubat Pazar
National Theatre Live ile
John
Yer: Salon
Saat: 15:00
Fiyat: 40 TL
26 Şubat Cumartesi
Ormanlardan Hemen
Önceki Gece
Yer: Zorlu PSM
Saat: 20:30
Fiyat: 30-55 TL
27 Şubat Pazar
Athena
Yer: Garajistanbul
Saat: 23:00
Fiyat: 45-100 TL
20 Şubat Cumartesi
Can Bonomo
Yer: Bronx Pi Sahne
Saat: 23:00
Fiyat: 40 TL
ajanda| highlife
MART
6 Mart Pazar
Los Reyes Del Tango
Yer: TIM Show Center
Saat: 20:30
Fiyat: 40-60-80-100 TL
2 Mart Çarşamba
Electro Deluxe
Yer: Babylon Bomonti
Saat: 20:30
Fiyat: 56 TL
3 Mart Perşembe
Hozier
Yer: Volkswagen Arena
Saat: 19:00
Fiyat: 67-80-95 TL
10 Mart Perşembe
Ben Orhan Veli
Yer: Caddebostan Kültür
Merkezi
Saat: 20:30
Fiyat: 45 TL
11 Mart Cuma
Mark Eliyahu
Yer: Salon İKSV
Saat: 21:30
Fiyat: 39-56-73 TL
5 Mart Cumartesi
En Kısa Gecenin Rüyası
Yer: Moda Sahnesi
Saat: 22:30
Fiyat: 45 TL
16 Mart Çarşamba
Udo Dirkschneider +
ANVIL
Yer: Garajistanbul
Saat: 20:00
Fiyat: 57 TL
12 Mart Cumartesi
Andre Rieu
Yer: Ülker Sports Arena
Saat: 21:00
Fiyat: 205-265-300-330395-525 TL
17 Mart Perşembe
Orchestre de Chambre
de Paris - Daniel Hope
Yer: İş Sanat Kültür Merkezi
Saat: 20:30
Fiyat: 67-77-88-128 TL
30 Mart Çarşamba
13 Mart Pazar
Buika
Yer: CRR Konser Salonu
Saat: 20:00
Fiyat: 43-63-93-133 TL
GoGo Penguin
Yer: Babylon Bomonti
Saat: 21:30
Fiyat: 39-50-55 TL
14 Mart Pazartesi
Yetersiz Bakiye
Yer: Akatlar Kültür
Merkezi
Saat: 20:30
Fiyat: 45 TL
Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
89 V I T A E
iş ilanları|
Bilgim HR bir
Danışmanlık markasıdır. Prosis Danışmanlık Türkiye İş Kurumu’nun 26/02/2008
tarihli ve 273 numaralı izin belgesi ile faaliyet göstermektedir.
Yurt Dışı Satış
Uzmanı
Kapı & pencere imalat sektöründe,
alüminyum ve plastik profillerin
işlendiği bütün diğer endüstriyel
faaliyetlerde kullanılan makinelerin
üretimi alanında lider konumunda
olan müşterimiz için Yurt dışı Satış
Uzmanı arayışı içerisindeyiz.
aşamasındaki takibinin yapılması,
• Müşterilerle ilgili şikâyetleri çözerek
geri bildirimlerinin yapılması,
• Müşteri taleplerine uygun olarak
sevkiyat planlarının yapılması.
Başvurular eren@prosisdanismanlik.
com ve merve@prosisdanismanlik.
com adresine yapılabilir.
Bütün başvurular gizlilik kuralları
çerçevesinde değerlendirilecektir.
Lokasyon: İstanbul /TUZLA
Aranan Nitelikler
• Üniversitelerin ilgili
bölümlerinden mezun,
• İleri düzeyde İngilizce
ve İspanyolca bilen,
• Müşteri ilişkilerinde başarılı,
iletişim ve ikna yeteneği gelişmiş,
• Tercihen sektör deneyimi olan,
• Seyahat engeli olmayan,
• Problem çözme ve analitik
düşünme becerilerine sahip,
iletişim becerileri güçlü,
• Dinamik çalışma ortamlarına
ve esnek çalışma saatlerine
uyum sağlayabilecek,
• Ms office uygulamalarına hakim,
• Erkek adaylar için
askerliğini tamamlamış,
• Aktif sürücü ehliyetine sahip,
• Tercihen İstanbul Anadolu
yakasında ikamet eden/edebilecek,
Takım arkadaşları arıyoruz.
İş Tanımı
• Genel olarak siparişten
teslimata kadar anlaşmaları ile
müşteri dosyasını oluşturarak
düzenlemek ve takibini yürütmek,
• İhracat müşterileri ile her türlü
yazışmaları gerçekleştirmek,
• Mevcut müşterilerle iletişim
kurulması, siparişlerin alınması,
• Siparişin planlama ve üretim
V I TA E
90 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
Yurt Dışı Satış
Uzmanı
Kapı & pencere imalat sektöründe,
alüminyum ve plastik profillerin
işlendiği bütün diğer endüstriyel
faaliyetlerde kullanılan makinelerin
üretimi alanında lider konumunda olan müşterimiz için Yurt dışı
Satış Uzmanı arayışı içerisindeyiz.
Location: İstanbul /TUZLA
Aranan Nitelikler
• Üniversitelerin ilgili
bölümlerinden mezun,
• İleri düzeyde Fransızca
ve Arapça bilen,
• Müşteri ilişkilerinde başarılı,
iletişim ve ikna yeteneği gelişmiş,
• Tercihen sektör deneyimi olan,
• Seyahat engeli olmayan,
• Problem çözme ve analitik
düşünme becerilerine sahip,
iletişim becerileri güçlü,
• Dinamik çalışma ortamlarına
ve esnek çalışma saatlerine
uyum sağlayabilecek,
• Ms office uygulamalarına hakim,
• Erkek adaylar için
askerliğini tamamlamış,
• Aktif sürücü ehliyetine sahip,
• Tercihen İstanbul Anadolu
yakasında ikamet eden/edebilecek,
Takım arkadaşları arıyoruz.
Başvurular eren@prosisdanismanlik.
com ve merve@prosisdanismanlik.
com adresine yapılabilir.
Bütün başvurular gizlilik kuralları
çerçevesinde değerlendirilecektir.
Öğretim
Görevlileri
Danışmanlığını yapmakta
olduğumuz Kuveyt’te yer alan özel
bir üniversitenin aşağıda belirtilen
bölümlerinde görevlendirilmek üzere
Öğretim Görevlileri aramaktayız.
Lokasyon: Kuveyt
• Endüstri Mühendisliği
• İşletme
• Finans
• İnsan Kaynakları
• Muhasebe
• Matematik
• Elektrik-Elektronik Mühendisliği
• Makine Mühendisliği
• Yönetim Bilişim Sistemleri
• Kimya Mühendisliği
• Bilgisayar Mühendisliği
Aranan Nitelikler
• İlgili alanlarda doktora mezunu olan,
• Anadil seviyesinde İngilizce
bilgisine sahip,
• Kuveyt’te ikamet edebilecek,
• İletişimi kuvvetli,
Takım arkadaşları aramaktayız.
Başvurular merve@
prosisdanismanlik.
com adresine yapılabilir.
Bütün başvurular gizlilik kuralları
çerçevesinde değerlendirilecektir.
| iş ilanları
IT Uzmanı
Danışmanlığını yapmakta olduğumuz,
1973 yılından bu yana inşaat
sektöründe yurt içi ve yurt dışında
faaliyet gösteren müşterimizin Ankara
merkez ofisinde görevlendirilmek
üzere IT Uzmanı arayışı içindeyiz.
Lokasyon: Ankara
Görev Tanımı:
• Merkez ve şantiye bilgi işlem
donanımlarının kurulumunu, işletimini
ve arızaların giderilmesini sağlamak
• Şirketin internet altyapısı
ile ilgili olan kurumlarla
olan ilişkileri yürütmek
• Server sisteminin kurulması ve
DHCP/TSP/IP konularını yürütmek
• Şirketin güvenlik
altyapısının kontrolünü ve
güncellenmesini sağlamak
• Sunucuların yazılım
güncellemelerini takip etmek
• Sunucuların bakım
onarımlarını takip etmek
• Kullanıcı bilgisayarlarının
yazılım yüklemesini sağlamak
• Lisansların takibini sağlamak
• Belirlenen periyotlarda
yedeklemeyi sağlamak
• Teknolojik açıdan şirketin güncel
kalmasını sağlamak için teknolojik
gelişmeleri takip etmek.
Aranan Nitelikler
• Üniversitelerin ilgili bölümlerinden,
en az 2 yıllık Bilgisayar Program
MYO mezunu, tercihen 4
yıllık üniversite mezunu,
• IT bakım/onarım, network ve IT proje
yönetimi konusunda 3-5 yıl deneyimli,
• LAN network, network güvenlik
yönetimi, WIFI yönetimi konusunda
teknik yeterliliğe sahip,
• Organizasyon ihtiyaç ve
beklentilerine operasyonel & teknik
boyutta destek verebilecek yetkinlikte,
• İleri Düzeyde İngilizce
bilgisine sahip,
• İleri düzeyde network
sistemlerine hakim, ileri
düzeyde veri tabanı yönetimi,
• ERP deneyimi olan,
• MS Office programlarına hakim,
• Erkek adaylar için askerlik
hizmetini tamamlamış,
• Gerekli durumlarda, işlerin
tamamlanması gereken tarihlere
riayet ederek çalışabilecek,
• Sorumluluk sahibi, kaliteli
hizmet bilinci olan, esnek çalışma
kültürüne uyum sağlayabilecek,
• Storage bilgisi olan, sanallaştırma
platformlarını bilen, kuran ve
sorunlarını giderebilecek,
• Yazılım (mac), donanım, intranet
konusunda bilgi sahibi
• Microsoft System ürün ailesi, Active
Directory, Exchange konularına hakim,
• IP Kamera bilgisi olan,
Takım arkadaşları aramaktayız.
Başvurular eren@prosisdanismanlik.
com ve merve@prosisdanismanlik.
com adresine yapılabilir.
Bütün başvurular gizlilik kuralları
çerçevesinde değerlendirilecektir.
kında ileri düzey bilgi sahibi,
•Web servisleri ve XML hakkında bilgi sahibi,
•UML, yazılım geliştirme
süreçleri ve dokümantasyonları hakkında bilgi sahibi,
•Git, Subversion gibi versiyon kontrol
araçlarını aktif olarak kullanan,
•Tercihen QT ortamında yazılım geliştirmiş,
•Takım çalışmasına yatkın, sürekli
gelişim ve öğrenmeye inanan, analitik
düşünebilen, bütünsel bakış açısına
sahip, problem çözme becerisi yüksek,
•Seyahat engeli bulunmayan.
Takım arkadaşları aramaktayız.
İş Tanımı
•Yazılım gereksinimlerinden mimari
ve detay tasarımların oluşturulması,
•Yazılım geliştirme faaliyetinin
gerçekleştirilmesi,
•Birim / Birim Entegrasyon Test
durumlarının, prosedürlerinin
tanımlanması ve kodlanması.
Başvurular eren@prosisdanismanlik.
com adresine yapılabilir.
Bütün başvurular gizlilik kuralları
çerçevesinde değerlendirilecekti
Yazılım
Mühendisi
Danışmanlığını yapmakta olduğumuz, ülke çapında NATO zirvesi,
MOBESE sistemi ve Universiade organizasyonunun dijital video güvenlik
sistemleri projelerini tasarlayan ve
hayata geçiren müşterimizin İstanbul ofisinde görevlendirilmek üzere
Yazılım Mühendisi arayışı içindeyiz.
Lokasyon: Ankara
Aranan Nitelikler
•Üniversitelerin Bilgisayar
Mühendisliği, Elektrik Elektronik
Mühendisliği veya Bilişim Sistemleri bölümlerinden mezun,
•İyi derecede İngilizce bilen,
•C / C++ ile minimum 2 yıl
proje geliştirmiş olan,
•Linux ortamına hakim,
•Nesne yönelimli programlama
ve çok katmanlı mimariler hak-
Ş U B AT- M A R T 2 0 1 6
91 V I T A E
highlife| gurme
Toskana lezzet
yolculuğu
8SWOEREVIWXSVERPEV“OSRYOPEV“R“^IRKMR
PI^^IXPIVHIRSPY˚ERFMVWSJVE]EHEZIX
IHM]SV
Bir şehir düşünün adeta taştan oyulmuş ve
neredeyse tek bir ağaç bir yeşillik olmadığı
halde büyüleyici; şehrin kendisi bir sanat
eseri, sanki bir açık hava müzesi. Dante’nin
Michelangelo’nun, Da Vinci’nin şehri
burası. İşte bu yüzden bu küçücük şehri
görmek için dünyanın dört bir yanından
milyonlar Floransa’ya akın ediyor.
Via del Proconsolo boyunca kısa
bir yürüyüşün ardından Floransa’nın
simgelerinden Santa Maria dei Fiori
nam-ı diğer Duomo’su tüm görkemiyle
karşımda yükseliyor. Dahi mimar Arnolfo
di Cambio’nun tasarımı; çiçeklerin Azize
Meryemi anlamına gelen bu katedral taş
yerine duygularla yapılmış gotik bir şaheser.
Öğlen olunca yöresel lezzetler tatmak için
kısa bir mola veriyorum. Sakatat ağırlıklı
Toskana mutfağın vazgeçilmezleri işkembe,
kuzu beyni gibi yemekler... Sakatat sevmeyenler
için Floransa usulü biftek de emrinize amade.
Ünü tüm dünyaya yayılmış Toskana’nın
Chianti’lerle yemeği bir lezzet senfonisine
dönüştürmek için biçilmiş kaftan. Floransa
usulü bifteği akşama bırakmak istiyorum.
V I TA E
92 Ş U B AT - M A R T 2 0 1 6
İlk durağım kentin ünlü sakatatçısı Da
Vinattieri. Floransa’nın arka sokaklarına
gizlenmiş bu küçücük mekân birbirinden
leziz trippalar, lampredottolar yapıyor. Ekmek
arası bir lampredotto yanına da bir chianti
alıyorum. Kuzu işkembesi lampredotto
ağızda eriyor. Bu başlangıcın ardından Da
Vinattieri’nın birkaç sokak ilerisindeki
Le Mossacce’a uğruyorum. Doksan yıllık
bir restoran burası. Restorandakilerin
çoğu turist değil, kentin yerlileri. Doğru
bir yerde olduğumu düşürürken sipariş
ettiğim osso buccoyu tadınca yanıldığımı
anlıyorum. Osso bucco San Gimignano’da
yediğime hiç benzemiyor, et uzun sure kısık
ateşte pişmemiş ve sosa böylelikle kemiğinin
lezzeti geçmemiş ayrıca domates sosu fazla
kaçmış, tarihi olmasına karşın pek te tarihine
saygılı bir restoran değil Le Mossacce.
Aksam Montecani’deki konakladığım
otele varınca, güzel bir Floransa usulü biftek
yiyebileceğim bir mekân arıyorum, otelin
resepsiyonundaki görevli Da Lorenzo’nun bu
işin ehli olduğunu söyleyince oraya doğru yola
koyuluyorum alıyorum ama mekan kapalı.
Da Vinattieri:
Via Santa Margherita 4,
Floransa
Le Mossacce:
Via del Proconsolo 55,
Floransa
Bistro del Corso:
Corso del Roma 61,
Şansım yaver gidiyor, iki yaşlı Toskanalı kadının
yemekler yaptığı bir restoran keşfediyorum.
Bistro del Corso’da odun ateşinde pizza ve
biftek yapıyorlar, burada kendimi bir restoran
müşterisinden çok, bir İtalyan’ın evinde bir
misafir gibi hissediyorum, ortam sıcak, fiyatlar
makul 1 kg biftek 35 euro, yarım kiloluk bir
bifteğin yanına bir chianti classico ısmarlıyorum,
mükemmel bir birliktelik oluyor.
Alper Öztoprak
Kimya Mühendisi / MBA’05
http://alperingezirehberi.blogspot.com/
2OVOTOhZOaÖ\Ö
O`OgO\ZO`O
ÜNİVERSİTELER
BÖLÜMLER
MESLEKLER
SINAV GÜNDEMİ
/tercihvekariyer
/tercihvekariyer
www
tercihvekariyer
com
VITAE
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği Dergisi
sf.36 İdil Önce
BİLGİ Pazarlama
Şubat Mart 2016 / Sayı 64
IBIZA 20x27cm.indd 1
28/01/16 18:30
ùUBAT-MART 2016 SAYI:64
MEZUNLAR DERNEöø DERGøSø
BİLGİ Pazarlama | Prof. Dr. Emre Gönen | Talent Army
Prof. Dr. Aylin Seçkin | Sami Çukadar | BİLGİ Kozyatağı | Highlife

Benzer belgeler