e-dostça 1 - Pratisyen Hekimlik Derneği

Transkript

e-dostça 1 - Pratisyen Hekimlik Derneği
BAŞLARKEN
Sevgili Dostlar,
Pratisyen Hekimlik Derneği İzmir Şubesi olarak bugünlerde
daha sık bir arada olmak, birbirimizi hissetmek, yalnız olmadığımızı,
iyi
hekimlik
değerlerinin
yılmaz
savunuculuğundan
vazgeçmediğimizi hatırlatmak gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla
da elinizdeki mektup ile karşınızdayız.
Bildiğiniz gibi birinci basamak hekimliğinin temsilcisi olan,
bu basamakta çalışan hekimlerin özlük haklarını, Sürekli Mesleki
Gelişim etkinliklerini yürütmekle görevli olan derneğimiz, yıllarca
ülkemizdeki sağlık hizmet sunumu, özellikle de birinci basamak
hakkında görüş ve önerilerini ısrarla yöneticilerimiz ve halkımızla
paylaşmıştır. Temel ilkelerimiz olan, sosyal devletin temel
ödevlerinden sağlık hizmetlerinin;
Genel vergilerden finanse edilerek (dolaylı değil, servetten
alınan vergiler),
Herkese eşit, ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli sunumu
çerçevesinde, birinci basamak sağlık hizmetlerinin 224 sayılı
”Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi” yasasının ruhuna
uygun olarak, sağlık ocaklarında, ekip hizmeti şeklinde, sadece
kişiye yönelik değil, toplumu da içeren koruyucu ve tedavi edici
sağlık hizmetlerinin ücretsiz ve kamucu anlayışla verilmesini
savunmaktadır.
Bu tutumumuzun gerekçelerini, temel olarak bu ülkenin şu
anki ekonomik ve siyasi olanakları, sağlık kaynak ve altyapısı,
toplumsal yapı ve kültürü yanında mevcut sağlık sorunlarımızın
durumu oluşturmaktadır. O halde yapılması gereken, 224 sayılı
yasa çerçevesinde, özellikle kentsel alanda hizmet sunumunu
tekrar organize edecek şekilde, var olan 6.000 üzerindeki sağlık
ocaklarına yenilerinin de eklenmesiyle, ekip elemanlarının,
demirbaş ve sarf malzemesi eksiklerinin tamamlanacağı, tanı ve
tedavi olanaklarının arttırılacağı bir destekle yürütülmesidir. Bunu
yapmanın tek ve yeter gereği de, genel bütçeden sağlığa ayrılan
payı Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği rakama çıkarmak ve siyasi
irade ile desteklemektir.
Ayrıca Türk Tabipleri Birliği Genel Pratisyenlik Enstitüsü
eliyle Genel Pratisyenlik mesleki eğitimini UEMO (Avrupa Genel
Pratisyenler Birliği) normlarında alarak, birinci basamakta çalışacak
hekimlerin tek ve eşit statüde olacakları, Pratisyen Hekimlik
Derneği tarafından Sürekli Mesleki Gelişim etkinlikleri ile mesleki
bilgi ve becerilerini arttıracakları yapı şu anda hazırdır ve sadece
kapsayıcılığının arttırılması için desteklenmesi yeterlidir.
Eğer bunları yok sayar, dünden bugüne hayata
geçirebileceğimiz basit düzenlemeleri yapmaz isek, sosyal devletin
sadece adı kalacak, halkın zaten mevcut uygulamalar ile
tırpanlanmış olan sağlık hakkı tamamen ortadan kalkacak, sağlık
Genel Sağlık Sigortası’nın uygulamaya geçmesi ile satın alınması
gereken bir ticari meta olacaktır. Sarsılan Sosyal Adalet duygusu
halkın ülkesine inancını, siyasilere güvenini telafisi imkansız şekilde
sarsacaktır. Sağlık çalışanları açısından, sözleşmeli çalışma şekli
ile iş güvencesizliği, aynı disiplinde 3 farklı statüde hekim insan
gücü, ekibin bağımsız ve belirli bir iş tanımı olan hemşire, ebe
yerine aile sağlığı elemanı adıyla hekime bağımlı ve ileride hekim
tarafından ücretli çalıştırılan personel yapısı ile çalışma barışının
bozulması, birinci basamağın bütüncül yapısının Aile Sağlığı
Merkezi ve Toplum Sağlığı Merkezleri eliyle yetersiz ve
parçalanmış olarak sunulmaya çalışılmasına, tedavi edici
hizmetlerin, koruyucu sağlık hizmetlerinin önüne geçmesine neden
olacaktır. Sonuçta maliyeti yüksek, dayanışma yerine rekabete
dayalı, sağlık emekçilerini ucuz insan gücüne indirgeyen,
kapsayıcılığı sınırlı, dışarıdan dayatılmış bir sağlık hizmet
sunumuna mahkum kalacağız.
Ancak şubemiz, tüm bunların yanında, İzmir’de
uyarılarımıza karşın bir inat uğruna başlatılan aile hekimliği sistemi
nedeniyle, sizlerin ister aile hekimi ister toplum sağlığı hekimi olsun
çok büyük sıkıntılar yaşadığınızı biliyoruz. Bu yanlış ve
sürdürülmesi olanaksız, bizden ve bizim ihtiyaçlarımızdan
kaynaklanmayan sistem içinde bizler, şu anki rolümüz ne olursa
olsun, aslında birer mağdur ya da potansiyel mağdurlarız. Bu
noktayı sıklıkla hatırlamaya, bizleri bölmeye çalışan bu sistemin
ekmeğine yağ sürmemeye dikkat etmeliyiz. Birbirimizi kişisel
tercihlerimiz - ki bu tercihleri özgür irademizle almamıza izin
verilmediğini hepimiz biliyoruz - nedeniyle yargılamamamız gerekli,
yargılanacak bir kişi / kurum var ise o da pilot uygulamayı örgütlü
olarak durdurmayı gerçekleştiremeyen derneğimiz ve biz
yöneticileridir. Ancak şunu da ifade etmek gerekir ki, bu ilde pilot
uygulamanın başlamış olması bir yenilgi değil doğruyu bulma
yolunda mücadelemizin yeni ve farklı bir boyut kazanmasıdır.
Örgütlülüğümüzü, iletişimimizi geliştirerek ortak aklı oluşturdukça
bu mücadele büyüyecek ve hak ettiğimiz bir çalışma ortamı ve
sağlık hizmet sunum şekline kavuşacağız.
Elinizdeki mektup bu amacı gütmekte ve birinci
basamaktaki tüm hekim dostlarımız, hatta ekip arkadaşlarımızın,
halkımızın sistemden kaynaklanan mağduriyetlerini paylaşmaya,
bunu yaparken de sadece ve sadece iyi hekimlik değerleri
üzerinden tartışmayı yürütmeyi planlamaktadır.
Dostlukla...
Dr. Hasan DEĞİRMENCİ
Pratisyen Hekimlik Derneği
İzmir Şube Başkanı
e-dostca
05.06.2007
Sayı:1
Bizler muhataplarına, bu sistem dayatmasında ısrar ederseniz, 14 Mayıs 2007
tarihinden sonra İzmir’de büyük bir kaosa neden olacaksınız demiştik ve uygulamanın daha ilk
haftasında örnekler görülmeye başlandı.
VARAN 1:
YALNIZ DEĞİLSİNİZ!
Pilot uygulama öncesi birinci basamak sağlık hizmet sunumunda ekip liderliğini yürüten
ve hekimlik uygulamalarında tek ve eşit statüde insan gücünü temsil edenler Pratisyen
Hekimler’di. Ancak “Pratisyen hekimlere statü kazandıracağız, halkın gözünde kaybettikleri
saygınlıklarını iade edeceğiz” diyenlere yanlış yolda olduklarını; statünün, mevcut pratisyen
hekimlere dünya örneklerinde olduğu üzere, mezuniyet sonrası mesleki eğitim ile Genel
Pratisyelik / Aile Hekimliği ünvanı verilerek olacağını söyledik. Ama onlar, birinci basamakta,
Aile Hekimi Uzmanları, diğer uzmanlık alanlarından Aile Hekimliği’ne geçenler ve
1.kademe uyum eğitimi alarak Aile Hekimi sıfatını alan pratisyen hekimler şeklinde 3 statü
oluşturdular. Sonuçta, yeni adıyla Aile Sağlığı Merkezlerinde, esasen işletmeleştirilmiş eski
sağlık ocaklarında artık, yıllarını birinci basamağa vermiş, koruyucu hekimliği, kapı - tutucu
rolünü son derece iyi bilen, risk gruplarının tespit, izlem ve kayıt - istatistiklerini son derece
hakim, bireyi yaşadığı, çalıştığı, okuduğu çevresi ile bir bütün olarak gören Pratisyen Hekimlerle,
uzun yıllar TUS’da bilim sınavı ile değil yabancı dil puanı ile girdikleri ihtisaslarında, eğitimlerini
diğer uzmanlık alanlarının eğiticilerinin üstlendiği ve birkaç Anabilim Dalında rotasyonlarla geçen
ama asla birinci basamakta eğitim almayan Aile Hekimi Uzmanları ve yetiştirilme amaçları 2.
veya 3. basamakta tedavi edici hizmetler olan diğer uzmanlık alanlarından hekimler bir arada
çalışmaktadır. Yani Pratisyen Hekimlerin kazandıkları statü veya saygınlık değil, belki yan
ofisteki arkadaşının uzmanlık derneği tarafından “Kamuoyuna Önemli Duyuru” ile emeğine
yapılan haksızlık ve sırtından bıçaklanma duygusudur.
Birinci basamak ayrı bir tıp disiplinidir. Eğitim alanı birinci basamak sağlık kurumlarıdır,
2. ve 3. basamakta ancak rotasyonları vardır. Eğiticileri yine bu alanın eğiticileridir. Bu şartları,
Türkiye için, Avrupa Genel Pratisyenler Birliği’nin (UEMO) kabul ettiği eğitim 6 temel ve 12 klinik
modülden oluşan müfredatı ile Türk Tabipleri Birliği - Genel Pratisyenlik Enstitüsü’nün eğitim
programıdır. Eğitim süresi 5 yıldan fazla birinci basamak tecrübesi olan hekimler için 1 yılık
“Geçiş Dönemi Eğitimi”, mesleğe yeni başlayanlar için en az yarısı birinci basamakta geçecek
şekilde 3 yıllık “Mesleki Eğitim”dir. İsmi de, tüm dünyada özdeş kullanılan Genel Pratisyenlik/Aile
Hekimliği olmakla birlikte, ülkemizde diğer ülkelerde örneği olmayan bir şekilde bu basamak
ihtiyacına yönelik planlanmamış, eğitilmemiş ve 1 620 üyesinin büyük kısmı bu amaçla istihdam
edilmemiş Aile Hekimliği Uzmanlığı nedeniyle GENEL PRATİSYENLİK’dir. Aile Hekimi Uzmanı
arkadaşlarımız da birinci basamakta hizmet üretecekler ise, eğitimlerindeki birinci basamak
sağlık hizmetine ait eksikliklerini, birinci basamak kurumlarında ve bu alanın eğiticilerinden
almak durumundadırlar. Ancak bundan sonra, Aile Hekimi Uzmanı arkadaşlarımız ile birlikte
çalışmaktan mutluluk duyar ve hayal ettiğimiz birinci basamağı birlikte daha kolay oluştururuz.
TAHUD'DAN KAMUOYUNA ÖNEMLİ DUYURU:
Pilot uygulama ile birlikte Aile Hekimliği bir sistem olarak algılanmaya ve Sağlık
Bakanlığının getirdiği uygulamayla birlikte sistemde yer alan her hekim halk tarafından
uzman hekim olarak yanlış bir şekilde tanıtılmaya başlanmıştır. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü
tarafından hazırlanan broşürde Aile Hekimlerinin tümünün uzman olduğu şeklinde yanlış
bir durum algılanmakta, bu da Aile Hekimliği Uzmanı hekimleri rahatsız etmektedir. Bir
gün Türkiye'de birinci basamakta çalışan her hekimin Aile Hekimliği uzmanı olabilmesi
için bir süreç başlatılmıştır ama bu en az 10 yıl sürecektir. Pilot illerde görev alan hekim
arkadaşlarımız eğer tabela ya da kapılarında uzman ibaresi yok ise 1 haftalık uyum
eğitiminden geçerek uygulamaya geçmiş olan pratisyen hekimlerdir. Bu hekimlerin
eğitimleri devam etmektedir. Aile Hekimliği alanında uzmanlaşmak için 1 haftalık değil 3
yıllık bir eğitim gereklidir ve bu eğitim TUS'a girilerek sınav kazanılması, nöbet tutularak
tez yazılarak kazanılması gereken meşakkatli bir sürecin kazandırdığı bir haktır. Aile
Hekimi olarak çalışan arkadaşlarımız 10 yıl sonra birinci basamakta çalışan her hekimin
bu alanda uzmanlaşmış hekim olacağı bir sürece ilk adımı atmış hekimlerdir, Aile
Hekimliği Uzmanlığı yolunda eğitimleri devam etmektedir. Şu anda çalışmalarını sağlayan
belge geçici sertifikalardır, uzmanlık belgeleri değildir. Henüz uzmanlaşmamış ama
uzmanlaşma sürecine 10 günlük bir uyum eğitimiyle ilk adımı atmış pratisyen hekim
arkadaşlarımızdır. Bu süreç devam ettiğinde Aile Hekimliği Uzmanı olarak çalışabilmeleri
için eğitimlere devam etmeleri ve TUSa girmeleri gerekecektir.
Aile Hekimliği bir sistem değil Türkiye de 24 yıldır Sağlık Bakanlığı Tababet Uzmanlık
Tüzüğünde yer alan bir uzmanlık dalıdır. Aile Hekimliği Uzmanlarının ve asistanlarının
sayısı 1620'dir. Kalan 24.000 pratisyen arkadaşımızın ise Aile Hekimliği Uzmanı olma
sürecinde eğitimleri ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Türkiye Aile Hekimleri
Uzmanlık Derneği olarak Aile Hekimliği Uzmanlığının bilimsel ve evrensel tanıma uygun
temel ilkelerinden ödün verilmeden uygulanmasının takipçisi olmak, Aile Hekimliği
Uzmanlığına ait yanlış ve bilimsel olmayan gerçek dışı bilgilendirmelerin karşısında
olmak ve disiplinimizin gerekleri doğrultusunda uygulamalarla ilgili yol göstermek temel
görevimizdir. Kamuoyuna önemle duyurulur.
TAHUD Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği
PHD’DEN ÜYELERİMİZE ÖNEMLİ DUYURU:
PRATİSYEN HEKİMLİK DERNEĞİMİZ, BİRİNCİ BASAMAĞIN TÜMÜNÜ, BU ALANDA
EMEK VERENLER ARASINDA AYRIM YAPMAKSIZIN, TÜM HEKİMLERİN ÖZLÜK
HAKLARINI SAVUNAN VE GELİŞTİREN, SÜREKLİ MESLEKİ GELİŞİMLERİ İÇİN EĞİTİM
ETKİNLİKLERİ VE KONGRELER DÜZENLEYEN, PERİYODİK DERGİSİ OLAN BİR
DERNEKTİR. AYRI BİR TIP DİSİPLİNİ OLAN BİRİNCİ BASAMAKTA ÜYELERİMİZİ, BU
ALANIN TEK YETKİN İNSAN GÜCÜ VE TEK STATÜDE EMEKÇİLERİ OLARAK GÖRÜYOR
VE SAYGILARIMIZI SUNUYORUZ.
İYİ Kİ VARSINIZ, İYİ Kİ ÖRGÜTLÜYÜZ...
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLERİMİZ/UEMO
Avrupa Pratisyen Hekimler Birliği (UEMO) 1967 yılında 6 ülkenin hekim
organizasyonlarınca Paris’te kurulmuştur. Avrupa’da genel pratisyenliğin(GP) tıp ortamında
kabulünde ve politik gücünün artması konusunda önemli bir birlik oluşturmuştur.
Mücadelenin sonunda 1986’da kabul edilen direktif ile minimum mesleki eğitim standardını
garanti altına almıştır. UEMO şu anda 24 üyesi ve 2 gözlemci üye ülkesi ile Avrupa
GP’lerinin güçlü bir organizasyonudur. GP haklarını ve mesleki kazanımlarını savunmakta
ve politik mücadelesi ile yasal zemine oturtmaktadır. UEMO, konusunda Avrupa
Komisyonunun danışman kuruluşudur.
Türkiye GP’lerinin UEMO ile ilişkisi 1990’lara dayanmaktadır. TTB’nin başlattığı bu
ilişki çeşitli nedenlerle bir süre kesintiye uğramıştır. Aslında bu dönem TTB içinde GP’lerin
örgütlenme sürecine de denk düşmektedir. Türkiye’de GP’lerin örgütlenmesi, sorunlarının
farkına varması, sahip çıkması 1989 yılında TTB Pratisyen Hekimlik kolunun kurulmasını;
tıp ortamında genel pratisyenliğin ayrı bir tıp disiplini olmasının tüm dünyada kabul sürecinin
arkasından benzer süreçlerin Türkiye GP’lerince de yaşanması ve bunun sonucunda
mesleki eğitim ihtiyacına cevap verebilmek üzere 1998 yılında TTB Genel Pratisyenlik
Enstitüsü (GPE)’nün kurulmasını sağlamıştır. Yine 1998 yılında kurulmuş olan Pratisyen
Hekimlik Derneği ile pratisyen hekimler sürekli mesleki eğitimleri konusunda da önemli bir
adım atmışlardır.
UEMO ve Türkiye GP’lerinin ilişkileri 2003 yılında yeniden canlanmıştır. TTB
Pratisyen Hekimler Kolu, Pratisyen Hekimlik Derneği ve TTB GPE’nün temsilcileri ile
UEMO’da gözlemci üyeliğini sürdürmekte tüm komisyonlarında aktif rol almaktadır. UEMO
başkanı Dr.Fabian 2005 sonbahar dönemi UEMO toplantısına İstanbul’da ev sahipliği
yapan Türkiye delegasyonu ve sevgili başkanımız Dr. Sayek’in de katıldığı basın
toplantısında Türkiye’de yaşanmakta olan aile hekimliği sistem değişikliğine karşı verilen
mücadelede yanımızda olduğunu ve UEMO’nun her türlü mücadelemizde bizimle olacağını
açıklamıştır. Avrupa Birliğinin birinci basamak örgütlenmesinde ülkelere karışmadığını,
Avrupa’da her ülkenin kendi ihtiyaçlarına göre bir örgütlenmesinin olduğunu; sadece birinci
basamakta çalışacak GP’lerin alması gereken mesleki eğitim süresini belirlediğini yine aynı
basın toplantısında UEMO başkanı olarak Dr. Fabian açıklamıştır.
2003 yılından bu yana hiç aralıksız ve aktif olarak katıldığımız UEMO toplantılarında
mesleki örgütlerimizle temsil edilmemizin yanı sıra Avrupalı meslektaşlarımızla bilgi
alışverişinde bulunma, kongrelerimize davetli konuşmacı olarak katılmalarını sağlama ve
dostluklarımızı geliştirme şansı doğmuştur.
PİLOT İLLERDEN…..
ESKİŞEHİR
Neredeyse 1 yıl olacak aile hekimliği handikabının içinde yuvarlanalı. Sağlık çalışanları olarak zor günler yaşıyoruz. Her ne kadar itiraf etmeseler de bu sistem
hekim bazlı bir sistemdi. Zaten ücret farklarıyla da her şey ortadaydı. Payın büyüğünü hekimlere verdiler ve gayrı ahlaki bir yöntemle yani parayla yaparız bu işi dediler.
Diğer sözleşmeli sağlık çalışanlarına da düşen payın azlığından dolayı sözleşmeli personel sayısının artmadığını düşünenler onlardaki ücretlendirmeyi de arttırdılar. Ama
herşey böyle güllük gülistanlık devam etmiyor. Sağlık ocağı binalarımızın kira bedelleri belli oldu. İhale usulü binaların bedelleri bulundukları yer ve koşullarına göre
belirlendi ve metrekare hesabıyla odaların bedelleri belli oldu. Geçmişe yönelik biriken kira borçlarına da kolaylık sağlanıyor taksit yapabiliyorsunuz. Merkez ASMlerde
odalar 300 – 350 - 375 YTL gibi fiyatlarda seyrediyor. Şimdi ise doğalgaz, elektrik, su giderleri var sırada. Yani verilen 5 000 YTL’ler eriyor. Tıpkı bizim en başta dediğimiz
gibi, bu devran böyle sürmeyecek. Önce verecekler sonra az az isteyecekler. Ve yapıyorlar da...
Bizler ne alalım ne de geri verelim. Bizlerin üzerine ücret etiketi koymalarına izin vermeyelim. Bizler ücretlerimiz üzerinden değil mesleğimizin onurlu
çalışmalarıyla gündeme gelelim.
Cumhuriyet
11.05.2007 İzmir
Yeni Asır
30.05.2007 Denizli
VARAN 2:
YALNIZ DEĞİLİZ!
14 Mayıs 2007 tarihinde İzmir’de aile hekimliği pilot
uygulamasının başlaması ile birlikte, halkın sağlığından ve
yetiştirdikleri öğrencilerin mesleki geleceğinden sorumluluk duyan
Halk Sağlığı akademisyenleri İzmir Valisi Sayın Cahit Kıraç ile
görüşmüş ve bu sistem ile ilgili kaygılarını dile getirerek, sağlık
sisteminde yıkıma yol açacak bu uygulamanın bir an önce
durdurulmasını istemişlerdir.
Ancak bu görüşme ve öncesindeki sağlık müdürlüğü ile
hocalarımızın temaslarında yaşananlar gerçekten düşündürücüdür
ve yöneticilerimizin tek taraflı bakış açısının kanıtıdır. Örneğin,
sağlıkta dönüşüm projesi öncesindeki İzmir ili sağlık verilerini alma
ve bir araştırma yapmak için izin talebini reddeden İl Sağlık
Müdürlüğü, aklımıza “Uygulamanın sonuçlarının bilimsel olarak
ortaya konulmasından korkuluyor mu?” sorusunu getirmektedir.
Çünkü, bir şeyleri örtme kaygısı olmasa, bilimsel ölçütlerle ve
yansız yürütülen çalışmalardan neden kaçınılsın ki?
Sayın Valimizin de Sağlık Müdürlüğünce tek taraflı
bilgilendirilmek yerine, bilim adamları ve ilgili meslek örgütleri ile
birlikte değerlendirme yapacağına inanıyoruz. Ayrıca sakıncaları
sıralanan sistemin sonuçlarını, uygulamadan sonra değerlendirmek
yerine, bir sistem önerisi getirilir iken bunun bilimsel olarak
değerlendirilmesine olanak tanınması ve bilimsel ortamlarda alanın
uzmanlarınca
tartışılmasının
gerektiğini
öneri
sahiplerine
hatırlatacağını düşünüyoruz. Unutulmamalıdır ki, iyi planlanmamış
sağlık sistemi değişikliklerinde mağdur olacak insandır ve hatanızın
telafisi çoğu zaman mümkün değildir. Yani sağlık sisteminde
yapılan hatalar, yanlış örülen bir kazağa benzemediği gibi; tamiri de
kazağın sökülüp tekrar örülmesi kolaylığında olmaz.
Hasta için 'sevk almak' tarih oluyor
17 Mayıs, 2007 19:01:00 (TSİ)
Sağlık sisteminde hastanın işini kolaylaştıracak önlemler
devreye giriyor. Artık SSK ve Bağ-Kur’lular da tıpkı Emekli
Sandığı mensupları gibi sadece sağlık karneleriyle üniversite
hastanelerinde muayene olabilecek.
Aile hekimliği sisteminin 12 ilde yapılan pilot uygulaması Türkiye'nin
henüz bu sisteme hazır olmadığını gösterdi.
“Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Birol Aydemir'e göre sağlık
ocaklarının yetersiz olması bir geri adımı da beraberinde getirdi.
Hazırlanan ‘Tedavi Uygulama Tebliği’ ile aile hekimliğine gitmeye
gerek
kalmadan
hastalar
doğrudan
sağlık
kuruluşuna
başvurabilecek.
Tebliğle sistemde başka önemli değişiklikler de yapılıyor. Buna
göre SSK’lı ve Bağ-Kur’lular da sadece sağlık karnelerini
kullanarak, yani sevke gerek kalmadan doğrudan üniversite
hastanelerine başvurabilecekler. Bu sistemin devlete maliyeti 500
milyon YTL olacak.
Tebliğe göre elinde ilaç raporu bulunan hasta, yeniden muayene ve
reçeteye gerek kalmadan aynı raporla 2 yıl boyunca doğrudan
eczaneden ilaç alabilecek.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Birol Aydemir, hastanın ilaç
yazdırmak için tekrar hastaneye gitmemesi ve yeniden muayene ve
tahlil yaptırmamasının 500 ile 700 milyon YTL arasında tasarrufu
da beraberinde getireceğini söyledi.
Tebliğle ayrıca yatan hasta için hastane eczanelerinde ilaç ve tıbbi
malzeme bulundurulacak. Sosyal Güvenlik Kurumu bunun için
hastanelere erken ödeme yapacak.
Yatan hasta herhangi bir ihtiyacı için gece dışarıda ilaç ve tıbbi
malzeme aramak zorunda kalmayacak.
17 Mayıs 2007
VARAN 3:
İDDİASIZ KALDILAR
Sevgili arkadaşlar,
17 Mayıs 2007 tarihinde basına bir haber düştü. Belki küçücük bir açıklamaydı, pek çoğumuzun
dikkatini bile çekmedi. Ama gerçek hiç de böyle değildi. Çünkü bu kısacık beyanat bir itiraf
niteliğindeydi ve her itirafta olduğu gibi itiraf edenin sıkıntısını, pişmanlığını ve belki de
çaresizliğini dışa vuruyordu.
Çünkü, itiraf edilen şey öyle hiç de sıradan sayılacak bir şey değildi. Tamı tamına “Aile
hekimliği sisteminin 12 ilde yapılan pilot uygulaması, Türkiye’nin henüz bu sisteme hazır
olmadığını gösterdi” denmekteydi. Peki açıklamayı yapan kimdi? Belki de o sıradan biri ya da
yetkisiz bir kimseydi. Hayır, bunu söyleyen Birol Aydemir yani Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanı’ydı. Yani bu sistemin finans kurumunun başıydı, diğer bir ifade ile musluğun başındaki
kişiydi. Sadece bu açıklamanın gereği bile, hemen bugün, aile hekimliği sistemi adı verdikleri
sistemin ve bunun gereği “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”nin İPTAL edilmesidir.
Yine Birol Aydemir'e göre, sağlık ocaklarının yetersiz olması bir geri adımı da
beraberinde getirmiş. Ancak, şu anki sistemde, yıllarca kaderine terk edilen, üstelik 1980
sonrası neoliberal politikalar ile bilinçli bir tercih ile işlevsiz kılınmaya çalışılan sağlık ocaklarının
olanaklarının bile gerisinde hizmet verilmektedir. Örneğin, saha ziyaretleri, yasa gereği olan
bölge halkının sağlık durumu tespit muayeneleri dahil yapılamamaktadır. Pek çok ASM’de rutin
laboratuvar testleri için “Laborantımız yok”, taşımalı sistem ile biyokimyasal testler ise “kan
alacak personel yok” diyerek yapılmamaktadır. Küçük cerrahi girişimler, pansumanlar, ürtiker,
hipertansif atak vakaları bile, hiçbir müdahale yapılmaksızın hastanelere sevk edilmektedir.
Sağlık ocaklarını kapatanlar, şimdi de kapattıkları sağlık ocaklarında verilenden daha az
hizmete bile göz yumanlar, birkaç hafta öncesine kadar çok iddialı konuşuyorlardı. Çünkü,
yıllarca bir çivi dahi çakmadıkları sağlık ocaklarını, 1 günde badana yaparak, çalışır durumdaki
ekipmanı bile yeni ekipmanlarla değiştirerek, her hekime bilgisayar servisi yaparak birinci
basamağın sorunlarını çözeceklerini sanıyorlardı. Üstelik sağlık ocaklarının yetersizliği bu geri
adımı attırıyor ise, bırakın arkadaşları istedikleri standartta kendi ofislerini açsınlar, istedikleri
teknoloji ile donatsınlar ve ihtiyaçları kadar personeli yanlarında istihdam etsinler. Ama bunu
yapamazsınız, yapamıyorsunuz. Çünkü “Halkın sağlık ocaklarını kapatamazsınız” karşı duruşu
nedeniyle tabelalarını bile indirmeye cesaret edemediğiniz sağlık ocaklarını, hemen bunların
altına, unuttuğunuz T.C. Sağlık Bakanlığı yazısını da 2 gün sonra eklemek kaydı ile astığınız
tabelalarda yazılı olduğu üzere Aile Sağlığı Merkezlerine dönüştürdünüz ve odalarını kiralamak
kaydı ile işletmeleştirdiniz. Bu şekilde sağlık ocaklarının sadece adını değil personelini,
kayıtlarını yani mirasını amacı dışında kullandınız. Hal böyleyken geri adımdan ve bunun nedeni
olarak sağlık ocaklarının yetersizliğinden söz etmek komik kaçmaktadır.
Hazırlanan bu tebliğ ile sevk zorunluluğu tamamen rafa kaldırılmakta ve bu bir lütuf gibi
halka sunulmaktadır. Oysa bizim gibi basamaklı sağlık sistemini öngören ülkelerde birinci
basamak hekimliğinin olmazsa olmazı “sevk zincirinin tavizsiz uygulanmasıdır”. 224 sayılı yasa
gereği olan sevk zincirini uygulamayanların, aile hekimliğine geçerken sevk zincirini, hekimlerin
saygınlığının artması, hastanelerdeki kuyrukların azalması ve sağlıkta tasarrufun temel
argümanı olarak söylemelerine karşın, bugün tersi ifade ederek, “aile hekimliğine gitmeye gerek
kalmadan hastalar doğrudan sağlık kuruluşuna başvurabilecek” kelimesini müjde olarak
sunmaktadırlar. Eğer bir geri adımdan söz edilecek ise asıl ve en büyük geri adım budur ki bu
adımdan sonra aile hekimliği adına savunabileceğiniz hiçbir şey kalmamaktadır.
Sevk zincirinin bozulması sadece birinci basamak sevklerinde değil, diğer basamak
sevklerinde de yaşanacaktır. Çünkü, bu tebliğin yayınlanması sonrası, Emekli Sandığı
mensupları gibi, SSK’lı ve Bağ-Kur’lular da sadece sağlık karnelerini kullanarak, yani sevke
gerek kalmadan doğrudan üniversite hastanelerine başvurabileceklerdir. Asıl amacı bilim
üretmek, hekim yetiştirmek ve ileri tetkik ve tedavi olanaklarını gerektiren sağlık sorunlarında 3.
ve en üst basamak sağlık hizmet sunumunu vermek olan üniversitelerimiz, bu şekilde sadece
hasta hizmetlerine özendirilmektedir. Bu sözlere bizzat üniversiteden bile eleştiri gelebilecektir,
çünkü halkın üniversiteleri iken zaten işletmeleştirilmiş, tüm yatırım ve harcamaları döner
sermaye gelirlerine terkedilmiş bu kurumlarımız daha fazla hasta bakarak ayakta kalmayı
düşünür hale gelmiştir. Bu nedenle Emekli Sandığı mensuplarının 2. basamaktan sevk
edilmeden üniversitelere gelmemesi gerektiğini ifade etmeden, şimdi bu yanlışın diğer sosyal
güvenlik kurumlarına genişletilmesi ile işletim sıkıntılarının azalabileceğini hesap edebilirler.
Yöneticilerimiz de bir adaletsizliği sona erdirdikleri yalanı ile seçim öncesi prim toplama
kurnazlığını gösterebilirler.
Yine benzer kurnazlığı, “elinde ilaç raporu bulunan hasta, yeniden muayene ve reçeteye
gerek kalmadan aynı raporla 2 yıl boyunca doğrudan eczaneden ilaç alabilecek” diyerek
gösteriyorlar. Üstelik bunu bir tasarruf aracı olarak sunuyorlar. Halbuki birinci basamağın en
önemli rollerinden biri kronik hastalık yönetimidir. Yani bu hastaların periyodik muayene ve
tetkikleri ile tedavi etkinliğini, metabolik kontrolünü, hastanın konsültasyonlarını yönetmektir. Bu
amaçla ilaç dozunu, yaşam şekli değişikliğini yapmaya kadar pek çok müdahale için hastanın
düzenli bir şekilde sağlık çalışanı ile karşılaşması gereklidir. Ama şimdi hasta bilinçli değil ise
raporunu göstererek 2 yıl boyunca sağlık çalışanları ile karşılaşmadan ilaçlarını alabilecek ve bu
şekilde tedavi olduğunu, kronik hastalığının kontrol altında tutulduğunu sanabilecektir. Ama
daha acı olanı da sağlığı ticaret alanı sayanların, “hastanın ilaç yazdırmak için tekrar hastaneye
gitmemesi ve yeniden muayene ve tahlil yaptırmamasının 500 ile 700 milyon YTL arasında
tasarrufu da beraberinde getireceğini” söylemeleridir.
TARİHE TANIKLIK ETMEK:
Zaman zaman bu bölümde özeleştiri yapacak, bazen gülüp geçeceğimiz, bazen de derin düşüncelere dalacağımız yaşanmışlıklarımızı toplayacağız. Çünkü, pek
çoğumuz yaşanmışlıkları kolayca unutuyor ve tekrar tekrar aynı hatalara düşüyoruz. Belki birkaçımız, “de javu” misali “ben sanki bunu yaşamıştım” diyor, ama o kadar…
Oysa anılarımıza sahip çıkmadan, bugünü anlamamız ve yarını şekillendirmemiz olanaksızdır. Bu nedenle bizler bu günkü kırgınlıklarımıza, kısa bir süreliğine de
olsa elimizden alınanların anılarının sıcaklığına, insanı ıskalayanların eliyle sürülmelerimize rağmen tarihe tanıklık yapmak durumundayız. Çünkü bu tarihi bizler
hatırlarken terlemeyeceğimiz gibi gelecekte aynalara da rahatça bakabileceğiz. Bu nedenle hiçbir şeyi unutmayın, yazın , bize gönderin, paylaşalım, gönül arşivimize,
ortak tarihimize kayıt düşelim.
Tabi her şeyi buraya aktaramayacağız belki, isimler olmayacak, fotograf kullanılmayacak. Zaten bunlara gerek de yok, çünkü amacımız bireyler üzerinden
tartışma yürütmek değil, sistemin yarattığı, mağduriyetler üzerinden yaşananları paylaşmak. Bunun tek istisnası kim ve nerede olursa olsun iyi hekimlik ilkelerini
çiğneyenlerdir. Bunu da yapmak zorundayız ve ancak bu şekilde mesleğimiz ve birinci basamak saygınlığını koruyabiliriz.
Bu duygular ile ilk tanıklığımızı, 31 mart-2 nisan 2007 tarihleri arasında yapılan aile hekimliği yerleştirmelerinin ilkinde, 1 nisan tarihinde gözlemcilik gibi zor bir
görevi yapan Pratisyen Hekimlik Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Dr.Gülden AYKANAT’ın hepimiz adına yürüttüğü ve sonrasında hazırladığı raporu burada
paylaşarak gerçekleştiriyoruz;
1 Nisan 2007
YER.: Termal tesisleri kardelen salonu
Diyaloglar:
Sağlık Müdürü Mehmet Özkan benim tabip odası adına gözlemci olarak geldiğimi söylemem üzerine:
“Siz gözlemci değil izleyicisiniz doktor hanım” uyarısını yaptı.Protokol masasındaki yerime oturduktan sonra sağlık müdürlüğü çalışanları tarafından yakın
izlemeye alındığımı hissettim.Çay almak için kalktığımda hemen yanımda müdürlükten kişiler beliriyordu.zaten bir süre sonra çay servisi doğrudan masaya
yapılmaya başladı ve masadan kalkma gereksinimi ortadan kalktı.
Bu arada bazı pratisyen hekim arkadaşlarla sağlık müdür yardımcılarının diyalogları da şöyleydi:
“Hasta bakmayı seviyorsanız ASM tam size göre”
“TSM ‘ lerde steteskobunuzu özlersiniz.”
Az sonra yapılan anonsla törenin başlamak üzere olduğu bildirildi. Sonra sırasıyla
Saygı duruşu
İstiklal marşı
Vali Yard.Sn.Alper Aydın konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.Bu arada vali yardımcısının tabipler birliği temsilcisi diyerek bana ayrıca hoş geldiniz
demesi yanımda oturan müdür yardımcılarının dikkatinden kaçmadı ve “doktor hanım sadece size özel bir hoş geldiniz dediler“ diyerek benim topluluk
içindeki farklılığımı vurguladılar.Daha sonra SM. Sn. Mehmet Özkan kürsüye gelerek 13 aydır konuşulan projenin önemli bir ayağını hayata geçirdiklerini
ifade etti.
Daha sonra yerleştirmeye başlandı.Saat sekiz itibarıyla bir gün öncesinin sonuçları şöyleydi:
Yerleşen:353
Boş kadro:734
Feragat eden: 7
Erteleyen:22
Gelmeyen:17
• Sağlık Müdürlüğü yerleşecek hekim sayısını 750 ile 900 arası bekliyor. Alper bey 900, Sebahattin bey (S.AYDIN) 850 olursa muhteşem bir sonuç
olur demiş.
Bana tahminimi sordular, “meslektaşlarımın gelecekleri ile ilgili her türlü tahmin, iddia ve lotaryayı örgüt olarak doğru bulmadığımızı” ifade ettim.
• “Sizi de bir ASM’ye yerleştirelim doktor hanım arkadaşlara 1 nisan şakası deriz” dediler.
Ben de “eğer bakanlıktan gelen yazıyla başvurmaları stratejik görevleri nedeniyle izin verilmeyen kişilerin de adları aynı listede yer alırsa olur” diye
yanıtladım.
• “6 ay sonra pişman olup aile hekimi olmak isterseniz ne olacak?”
Yanıt “siz açılış konuşmasında 13 aydır konuştuğumuz proje dediniz ama ben bu projeye 20 yıldır hayır diyorum 6 ayda evet demem biraz zor siz ne
dersiniz?”
• Bu kez ben bir soru yönelttim: “Sizlerin sağlık müdürlüğü çalışanları olarak ASM tercihi yapanları alkışlamanız biraz tuhaf olmuyor mu?
Arkadaşlarımız tercihlerini TSM lehine kullansalardı alkışlamanızı anlayabilirdim.”
Yanıt yok...
• Mikrofonda seçtiği yeri anons eden arkadaşlarımızda birinin önce sesi titredi ve sonra ağlamaya başladı.dayanamayıp Sağlık Bakanımız TTB ‘nin
her yaptığı eylemde “eğer bir tek hastanın burnu bile kanasa hesabını sorarım” dediğini hatırlatarak “eğer yaşadıkları stresten dolayı buradaki
meslektaşlarımızdan herhangi birine zarar gelecek olursa örgüt olarak biz de hesap sorarız “ dedim. “ambulans aşağıda bekliyor” yanıtını verince de
dayanamayıp “kapıda ambulans bekleterek bunun sorumluluğunda kaçamazsınız.arkadaşlarımız aylardır çok yoğun stres altındalar ve salona
bakarsanız yaş ortalamasının yüksek olduğunu da görürsünüz” diye yanıt verdim.
• “Doktor hanım anketlerde istemiyoruz dediler ama biz iktidardayız ve çoğunluk bizde”.
Sağlık Bakanlığı bürokratlarının yani devletin memurunun bu aidiyeti karşısında benim karşı sorum: “AKP de şu anda iktidarda ama halkın yüzde
kaçını temsil ediyor?”
Yanıt yine yok...
• “Para her şeyi değiştiriyor ve bozuyor bakın ne anketlerdeki hayır istemiyoruz kaldı ne de aile hekimi olmayacağız.”
Orada bulunan arkadaşlarımıza dair tespit bu kadar sığ ve maddiyatçılığa dayalı olunca anlayacakları soru: ”Peki para bitince ne yapacaksınız ?”
Yanıt tespit kadar derinlikli!: ”yerine bir şey buluruz.”
O halde bizlerin vergileri ile faizi de eklenerek geri ödenecek kredilere gönderme yaparak: “biraz acele etseniz iyi olur bakın hızla tükeniyor!”
• “Tarih yazdık bugün!”
“tarih dünden bugüne yazılamaz tarihin yazılması için 50-100 yıl geçmesi gerekir.”
• “Şu anda tarihe tanıklık ettiğimiz doğru ama yıllardır İzmir SM gibi birinci basamağa sahip çıkılan ve tüm ülkeye örnek olan bir kentteki ekibin ve
sağlık anlayışının nasıl darmadağın edilişinin tanıklarıyız ne yazık ki!”
Gün sonunda Yerleştirilen: 892, Boş pozisyon: 195, Feragat: 22, Erteleyen: 65, Gelmeyen: 45.
Bu ve benzeri rakamlarla tarih yazdığını sananlara, önce tarihi okumalarını önerir, tarihin rakamlarla değil ilkelerle, dış egemenlerle değil halk ile
yazıldığını hatırlatırız...
PRATİSYEN HEKİMLİK DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ 3. OLAĞAN SEÇİMLİ GENEL KURUL SONUÇLARI
Pratisyen Hekimlik Derneği İzmir Şubemizin 2007 – 2009 dönemi 3. Olağan Seçimli Genel Kurulu 07.04.2007 tarihinde İzmir Tabip
Odası Orhan Süren Salonu’nda gerçekleştirilmiştir. Şubemizin 2007 – 2009 dönemi yönetim kurulu;
Hasan DEĞİRMENCİ (Başkan)
Serhat Sami ÇENGEL (II. Başkan)
Aylin Sena BELİNER (Genel Sekreter)
Habibe GÜNEŞ (Sayman)
Cüneyt ÖZBOYACI (Üye)

Benzer belgeler

PDF ( 20 )

PDF ( 20 ) halkın ülkesine inancını, siyasilere güvenini telafisi imkansız şekilde sarsacaktır. Sağlık çalışanları açısından, sözleşmeli çalışma şekli ile iş güvencesizliği, aynı disiplinde 3 farklı statüde h...

Detaylı

Wonca Europe

Wonca Europe sağlık bakımı gereksinimlerini karşılayacak eğitim, araştırma ve kalite güvencesi sağlama gündemleri geliştirilebilir. Tüm Avrupa’da sağlık sistemlerinin örgütlenmesinde ve aile hekimliği uygulamal...

Detaylı