Ufuk Beyazova, Figen Şahin

Transkript

Ufuk Beyazova, Figen Şahin
Çocuğa Yönelik Şiddetin Teşhisi ve Tıbbi Boyutu –Mekanizmalar
Ufuk Beyazova, Figen Şahin
Katılımcı: Amaç, çocuğa olan şiddeti bütün yönleriyle ortaya koyabilmek, bunun için de hak
mücadelesinde bir yöntem olarak kullanılan, stratejik haritalama çalışmasını yürütüyoruz. Bu
çalışma kapsamında gideceğimiz beş ilde bulunan sivil toplum örgütleriyle de bu çalışmayı
paylaşacağız. Ama bunun öncesinde biz de, çocuğa yönelik şiddet nedir? anlamak istedik.
Arka planda ve Türkiye’de bu konuyla ilgili durum nedir, sistem nasıl işliyor, mekanizmalar
nedir? Bizim de bununla ilgili bilgi edinmeye ihtiyacımız vardı. Bu yüzden altı aydır
uzmanlarla, alanda çalışan deneyimli kişilerle bir araya gelip konuşuyoruz.
Şimdiye kadar, “İktidar, Şiddet, Şiddeti Meşrulaştıran Kör Noktalar” konusunu Ferda
Keskin’le konuştuk. Feray Salman’la bir araya geldik, ihlaller ve uluslararası hukukta bu
durumun nasıl yer aldığı, üzerine konuştuk. Seda Akço ile bir araya gelip, Türkiye’deki
mekanizmalar ve işlemeyen yönleri, üzerine konuştuk. İlknur Üstün ve Zehra Tosun’la,
kadına yönelik ve aile içi şiddet içinde çocuk ile ilgili konuştuk, bu arada da kendi aramızda
haritayı nasıl yapabiliriz? üzerine konuşmaya başladık.
Çocuklarla ilgili birkaç vaka üzerinden durumu haritalamaya çalışıyoruz. Burada bir fail, bir
de şiddete maruz kalan çocuk var. İkisi arasında bir şiddet ilişkisi var. Bizim bütün amacımız,
bu şiddet ilişkisini kırmak için, hem çocuğun hem de şiddet uygulayan kişinin arasındaki
ilişkiyi kırmak için, görünmeyen nasıl taktikler uygulayabiliriz ile ilgili yöntem bulmaya
çalışmak. Ya da hâlihazırda kullanılan mekanizmalarda neler işlemiyor, bunları tespit etmek.
Aslında elimizdeki verilerle büyük bir görsel malzeme üretmek, bunun üzerinden de taktik
geliştirmek. Hepimiz konuların içine çok fazla girdiğimizde içinde kaybolabiliyoruz, aslında
büyük resmi görmek bize başka şeyler hatırlatabilir, diye düşünüyoruz.
Sizinle de tıbbi olarak şiddetin nasıl teşhis edildiği ya da çocuğa yönelik şiddette tıbbi bakış
açısı nasıl, ne tür mekanizmalar var, çocuk koruma birimleri, Türkiye’de çok önemli, ama
işliyor mu ya da olumlu ve olumsuz yanları nelerdir? bize anlatmak istediğiniz diğer şeyler
üzerinden konuşmak istiyoruz.
Katılımcı: Aslında Türkiye’de haritalama yöntemiyle tanışma ilk, Helsinki Yurttaşlar
Derneği’nin başlattığı bir çalışma ile oldu. İşkencenin görünür kılınmasına, işkencenin neden
sonuç ilişkilerine yönelik bir haritalama yaptılar. Bu, en azından Türkiye’de insan hakları
çalışmaları bakımından bir ilk, bildiğim kadarıyla. Daha sonra İnsan Hakları Ortak Platformu
bu konuyla ilgili birkaç çalışma yaptı. Aktörler arasındaki ilişkilerin niteliğini, insanların
yükümlülüklerini ve ne kadar yerine getirdiklerini görmek, kuşbakışı bakmayı sağlamak için.
Özellikle de şematik düşünenler için, çok farklı bir bakış açısı getirdiğini düşünüyorum.
Ufuk Beyazova: Ben de bu tekniği ilk kez duydum. Puzzle gibi bir şey ve büyük resmi
çıkartmaya çalışıyor, diye düşünüyorum.

Prof. Dr., Gazi Ü iversitesi, Çocuk Koru a, Araştır a ve Uygula a Merkezi, Kurucusu ve Müdürü.
Doç. Dr., Gazi Ü iversitesi, Çocuk Koru a, Araştır a ve Uygula a Merkezi, Kurucusu ve Müdür Yardı cısı.

1
Katılımcı: Bir sürü ilişki ve ağlardan oluşuyor, en basit örneğiyle, interneti verebiliriz. Bir
sürü farklı web sayfası var ve bunların birbirleriyle olan bağlantıları var. Dolayısıyla bunların
nasıl bir yapıyı oluşturduklarına baktığımız zaman, karşımıza bir ağ yapısı çıkıyor. Benzer bir
çalışma yöntemi, doğa korumacıları arasında da kullanılıyor. Belli bir habitat içerisinde
yaşayan canlıların birbirleriyle nasıl bir ilişkileri var, onları etkileyen etmenler neler? bunların
belirlenmesi ve duyurulması. Bir gazeteci, bunu insan hakları ile ilgili ihlallere nasıl
uygulayabiliriz, çalışırız? diye sorup bir çalışma yaptıktan sonra, aslında koruma ve önleme
için bir şekilde insan hakları konusunda da kullanılmaya başlamasını sağlamış. Türkiye’de
ayrımcılık ağları isimli birtakım örnekleri de var. Birleşmiş Milletler bu yöntemi,
gönderdikleri yardımın istedikleri yere ulaşıp ulaşmadığını görmek için kullanmış. Çünkü
yardımlar belirli bir ülkeye gönderiliyor, bakanlıklar ve kurumlar, onların da altında başka
hiyerarşik yapılar var. Ama bu haritalamayı hiyerarşik yapıdan ayrı düşünmek gerekiyor,
çünkü benzer bir biçimde bunu şirketler de kullanıyor. Mesela şirkette genel müdür vardır,
genel müdürün altında birtakım departmanlar vardır. Bu farklı departmanlar genel müdüre
bilgi veriyor gibi gözükse de, çok kritik olarak ortaya genel müdür yardımcısıyla sekreterin
çıktığını görebiliyoruz. Hiyerarşik anlamda onun çok önemli bir yeri olmasa da bu ilişkiler
bütünü içinde çok önemli bir odak olduğunu görüyoruz. Genel olarak da odaklar, aktörler,
ilişkiler, ağlar üzerine konuşuyoruz haritalama sisteminde. Buradan bir örnekle gidecek
olursak, mesela Katherina kasırgasında Alabama’dan Amerika’ya dönmüş olan göçü görmüş
oluyoruz. Bunu ifade etmenin iki farklı yolu var, bu bağlamda kadına yönelik şiddetin
haritalandırılması çalışması var. Genel itibariyle biraz karışık oluyor bu haritalar. Ama
haritaların birtakım alt okumaları yapıldıktan sonra, metinleri de oluyor.
Dolayısıyla burada da belli bir iş akışı, hiyerarşi ve yapılanma üzerine birtakım bağlantıları
araştırıyoruz. Yani belli bir öbek arasında nasıl bir ilişki var, o öbekle diğer öbek arasında
nasıl bir ilişki olduğu ve bu noktada ne kadar kritik bir öneme sahip olduğu, eğer bir
bağlantısı yoksa, neden orada bir bağlantı olmadığı ya da neden kurulamadığı gibi durumlar
sorgulanıyor.
Katılımcı: Harita, resim ve sonuç olarak ortaya çıkıyor. Özellikle çocuğa odaklandığımız
için, çocuk ve çevresi, mevcut ilişkileri, neler eksikti de şiddeti durduramadık, hesap
veremediler ya da cezasız kaldığı ile ilgili sorgulamalar için adımlar çıkarmayı sağlıyor.
Katılımcı: Mesela bir vakayı haritalarken bir sürü bilgi toplamamız gerektiği de ortaya çıktı.
Figen Şahin: Biz önce ne yaptığımızı anlatalım. Önce şiddet derken sadece fiziksel şiddeti
mi kastediyoruz, duygusal şiddet de var mı, cinsel istismarı da bu kapsamda ele alıyor
musunuz? bunlar da önemli.
Bir vaka örneğiyle anlatmaya çalışalım önce: Biz Ankara’da uzun yıllardır çalıştığımız için
rehber öğretmenlerin tanıdığı bir kurumuz. Dokuz yaşında, üçüncü sınıf öğrencisi bir kız,
şubat tatiline yaklaşılan bir dönemde, “şubat tatilinde ben ne yapacağım? Annem beni çok
dövüyor,” kaygısıyla rehber öğretmene başvurmuş. Rehber öğretmen durumu bize anlattı, biz
de çocuğu bize getirmelerini istedik. Çocuk öğretmenle birlikte, anne ve babasının haberi
olmadan geldi, hikâyesini anlattı. Annesi, evde bir buçuk yaşında bir çocuk varken tekrar
hamile kalıyor, çok da iyi gitmeyen bir evlilikleri var anne ile babanın. Annesi çocuğu
2
doğurmak istemiyor, ama baba ve babaanne “günahtır olmaz,” diyerek anneyi doğurması için
zorluyorlar. Doğurduktan sonra da “ben bakamıyorum iki küçük çocuğa birden,” diyerek
çocuğu istememeye devam ediyor. Bunun üzerine babaanne ile hala çocuğa “biz bakarız,”
diyerek başka şehre götürüyorlar. Çocuk yedi yaşına, okul çağına gelince, anneyle baba “biz
çocuğumuzu geri alalım,” diyorlar. Ama çocuk için bu döneme kadar önemli bir psikolojik
süreç de geçmiş oluyor: aile çocuğa bağlanmamış, çocuk anne diye birini tanımıyor. Çocuk
eve döndüğünde, hem çocuğun davranış sorunları hem de annenin davranış sorunları oluyor.
Anne evdeki kızını çocuğu sayıyor, hala ile babaannenin baktığı kızını hiç benimsemiyor,
kendi çocuğu gibi görmüyor. Çocuk da bu durumu davranış sorunu yapıyor, altına kaçırıyor
vs. Yani anne çocuğa ciddi bir şiddet uyguluyor. Mesela anne, “ayakta uyuyorsun,” diyerek
kızgın yağı ayağına döküyor. Bir gün annesi diğer kız kardeşinin maşa ile saçlarını yaparken,
kız altına kaçırdı, diye kızgın maşayı kızının popsuna yapıştırarak yakmış, fotoğrafları da var,
korkunç bir yanık. Biz rehber öğretmen ve çocuktan bu bilgileri almadan da muayene etsek,
tıbbi yaklaşım ve bulgusundan şiddete ulaşabileceğimiz bir vakaydı. Yani bizim için,
çocukların ifadesi ve muayenesinde edindiklerimiz önemli. Ayrıca hekimlerin de, bu
bulgulara ulaştıktan sonra, bizim de müdahale etmemiz gerekir bilgisine sahip olmaları
önemli. Bunun üzerine çocuğu hastaneye yatırdık, ailesine telefon ettik, ailesi geldi. Durumu
anlattık, birtakım şiddet içeren bulgulara rastladığımızı ve hastaneye yatırdığımız şiddet
durumu devam ettiği sürece çocuğu, kendilerine teslim edemeyeceğimizi söyledik. Bu
duruma sosyal hizmetler karar verecek, dedik aileye. Adli raporunu tuttuğumuz, savcı da
anneyi sorguladığı için, bir şey söyleyemedi aile. Çocuk iki gün kadar hastanede tutulduktan
sonra koruma altına alındı, geçici bir süre kaldıktan sonra, hala ile babaannenin yanına tekrar
gönderildi. Bu esnada bütüncül yaklaştık, öğretmeniyle tekrar irtibata geçtik, okul nakliyle
ilgili vs. birtakım desteklerde bulunmaya çalıştık. Artık hayati tehlikesi yoktu ama ruhsal
olarak annesinin yanında kalması, çocuğu çok ciddi bir sürece sürükleyecekti.
Katılımcı: Aktörler arasında süreç nasıl işledi?
Figen Şahin: Burada iyi işledi, ama Türkiye geneline baktığımızda bu süreç böyle işler
miydi? Bizim vakadaki kolaylaştırıcı faktörler ne? Normalde Türkiye’de neden işlemez?
konusunu belki tartışmak gerekir.
Birincisi biz bu konuda çok duyarlı ve donanımlıyız. Yani birçok doktor bunu görüp, bu
duruma müdahil olma kararını veremez, ki bu vakada da öğretmenler çok kaygılıydı çocuğu
anne ve babasından habersiz getirdikleri için. Çocuğun annesinden çok çekiniyorlardı.
Öğretmenleri, çocuğu eve geri götürüp daha sonra aldırılmasını istediler, anne ve babadan
çekindikleri için, ama biz bu durum duyulduktan sonra annenin çocuğa daha fazla şiddet
uygulayabileceğini düşündüğümüzden, evine tekrar dönmesine izin vermedik. Bu da önemli
bir karardı bence.
Katılımcı: Yasal olarak buna izniniz var mı?
Figen Şahin: Normalde ameliyat edecek ya da bir girişimde bulunacak olsanız ailenin onayı
gerekir, ama bu durumda çocuğu korumak için böyle bir karar aldığımızdan ailenin haberi
olup da itiraz etselerdi bile savcılık kanalıyla yatışını yapabilirdik.
3
Katılımcı: Bunu biraz açabilir misiniz?
Katılımcı: Yasal olarak belirlenen durum dışında neler yaşadığınızla ilgili bilgiye de
ihtiyacımız var.
Figen Şahin: Mesela biz bu aile ile, mesai saatinden sonraya kaldık, akşam yedi, sekiz
sularında, buralar boşaldığı saatlerde görüşmeler yapmış olduk. Bu yüzden hastane
güvenliğini çağırdık, böyle bir aile ile görüşeceğimiz için, saldırganlaşma olasılıkları
nedeniyle. Acilde duran bir hastane polisi var, ama onların da yetkileri sınırlı, karakol polisi
gibi değiller. Ama biz acilde suça ilişkin bir delil gördüğümüzde yaptığımız bildirim, ki
bunun ille de suç olması da gerekmiyor, mesela zehirlenme ile geliyor çocuk ve kendi kendine
mi zehirlendi yoksa başka bir nedenle mi? bunu biz kendimiz ayırt edemeyeceğimiz için adli
bildirim yapıyoruz. Bu durumu da hastane polisi savcıya iletiyor, savcı gerek görürse
soruşturuyor, gerek görmezse kapatıyor.
Katılımcı: Polis her seferinde kendisine yapılan bildirimi savcıya bildirmek zorunda mı?
Figen Şahin: Evet.
Katılımcı: Çocuk koruma birimi olmayan illerde süreç nasıl ilerliyor?
Ufuk Beyazova: Her hastanede hastane polisi bulunur. Hastanedeki doktor istismardan
kuşkulanırsa mutlaka adli raporunu tutuyor, adli rapor tutmak doktorun sorumluluk ve
yetkisinde. Bazen doktor açıkça belirtilmeyen bir istismarı farkedemeyebilir, ya da tıbbi
tedavi ile yetinip bildirim yapmaktan çekinebilir, istismar konusunda yeterli bilgisi
olmadığından süreci nasıl yöneteceğini bilemeyebilir. Oysa yasalar doktora bu yetkiyi ve daha
önemlisi sorumluluğu veriyor. Çünkü hekim istismarı bildirmemişse bu durum istismarın
sürdürülmesine yol açar. Doktor, sadece şüpheleri üzerinden bile bildirim yapabilir.
Katılımcı: Kesin karar verdiği durumlarda, sorumluluk ve yetkisi var ama şüphe duyduğu
durumlarda da mı yapabiliyor bu işlemi?
Ufuk Beyazova: Elbette zaten kuşku duyduğu zaman bildirmeli. İstismar olup olmadığına
karar vermek bir ekibin işi. Hatta acilde ya da poliklinikte daha ayrıntılı görüşme yapmasını
istemiyoruz. Çünkü çocuk istismar varsa, defalarca anlatmak istemeyecektir. Hatta bu ikincil
bir istismar da yaratır. Yalnızca bir kez ve bir profesyonel ile konuşmalı. Bazen bildirim
yapmak zor olabilir. Ama mesela bir ensest fark ettiniz, orada bildirim yapmak doktoru
zorlayabiliyor. Çünkü tehdit edilebilir, küçük bir yerde çalışıyorsa tanıdığı bir aile olabilir,
istismar sürecini nasıl yöneteceğine, örneğin kime hangi yolla bildireceğine hemen karar
veremeyebilir. Doktor olayın tıbbi yönüne odaklanıp burada şiddeti görmezden gelebilir, konu
kapanabilir. Yasal olarak hekimin bildirim zorunluluğu vardır.
Figen Şahin: Türk Ceza Kanunun 280.maddesine göre sağlık çalışanı görev yaptığı sırada,
görevine ilişkin olarak suça dair bir kanıt gördüyse ve bildirmezse hapis cezası var bu
durumun.
Katılımcı: Peki, doktorlar için başka yaptırım mekanizması var mı?
4
Ufuk Beyazova: Hapis cezası zaten kendi başına büyük bir ceza. Bu doktor ile hasta
arasındaki gizlilik ilkesi yüzünden bazen eleştiriliyor da. Ama bu durumun karşılıklı olarak
tarafları koruma altına aldığını düşünüyorum.
Figen Şahin: Uygulamada bildirim yükümlülüğünün atlandığı vakalar oluyordur. Özellikle
cinsel istismarlarda doktor, “ben şimdi bunu raporunu tutsam, devlet çocuğu koruma altına
alacak, çocuğu yurda gönderecekler, durum daha mı iyi olacak?” diyebiliyor. Özellikle
törelerin yoğun olduğu yerlerde, kız çocuğun istismara uğradığı öğrenilince, namusumuz
temizlensin diye düşündüklerinden çocuğun hayatı tehlikeye girebilir, diye de doktor endişeye
düşebiliyor. Doktor, hemen ihbar etmesinin çocuğa iyilik olmayacağını düşünebilir. Çünkü
öbür tehdit, bir şekilde her aşamada karşılaşılabilir bir durum. Buradaki durum daha çok
vicdani bir ikilem, sistem iyi çalışmadığı için. Ama onu aşmaya çalışıyoruz. Çocuğu sisteme
bildirdiğimiz anda, çocuk gerçekten korunmalı. Çocuk aileden alındığında, gerçekten daha iyi
bir ortama geçeceğini de bilmemiz gerek.
Çocuk koruma merkezlerindeki doktorun duyarlılığı bu noktada, çok önem kazanıyor. Ama
günümüzde yeni mezun doktorlar bu kadar hevesli ve motive mi? Hayır hiç değil. Mecburi
hizmetle ücra bir yere yollanmış doktor, orada babanın çocuğa şiddet uyguladığını tespit
ediyor, kime şikâyet edeceğini bilmediği ya da müdahil olmak istemediği, zaten kendi
halinden de şikâyetçi olduğu için, hiç karışmak istemiyor. Sürekli eğitimi ve motivasyonu
sağlayacak birileri gerekiyor.
Ufuk Beyazova: Tıp fakültelerinin eğitiminde istismar konusu çok az yer alıyor. Oysa temel
tıp konularından biridir bu. Sık görülen ve öldürücü olabilen bir hastalıktır yani. Bu nedenle
de tanısı ve tedavisi iyi bilinmeli. Bir çok fakültede çocuk istismarına dair bir ders yok. Kendi
fakültemizde bile, bu dersin geçmişi sadece on yıllık. Dolayısıyla sıkıntının bir kısmı da
bundan kaynaklanıyor.
Figen Şahin: Ama şimdilerde bazı okullarda bu ders verilmeye başlandı. Ya da sağlık
çalışanlarına bu konuyla ilgili bir şeyler anlatabilmek için birtakım projeler yürütülebiliyor.
Çocuk İstismarını Önleme Derneği olarak ya da diğer sivil toplum kuruluşları olarak yaklaşık
son on yıldır birçok projenin içinde yer aldık, bir şeyler yapılıyor ama genel olarak
Türkiye’deki doktorların yüzde kaçı çocuk istismarının farkında ve yetkindir? diye soracak
olursanız, bu sorunun cevabı yine de çok az bir kısmıdır.
Ufuk Beyazova: Son birkaç yıldır sistemdeki, sağlık politikasındaki genel eğilim, hizmet ver
para kazan döngüsü içinde. Bu gibi işler çok para kazandırmayan hatta hiç kazandırmayan
işler, onun için bir üniversitede bile eğitim amacıyla da olsa, böyle bir konu ne kadar önemli
olsa da, yıl sonunda kurum soruyor “ne kadar para kazandınız?” diye. Hiç kazanmamış
oluyoruz. Yeterince meslek elemanı istihdam etmek zor olabiliyor. Sosyal hizmet uzmanı,
psikolog, şart mesela. Para kazanılmıyor olması, bir sağlık kurumunda yeterli insan gücüyle
çalışmayı zorlaştırıyor. Tıp fakültesi hastanesinde hemşire örneğin çok kıymetli bir sağlık
çalışanıdır ve bulununca çocuk koruma merkezi yerine ameliyathanede görevlendirilmesi
yönetimlere daha uygun gelebiliyor.
5
Figen Şahin: Aslında bir diğer konu da tıbbi açıdan, istismarın önlenmesinde sağlıkçıların
önleyici bir etkisinin olması. Riskleri fark edebilme yeteneği bakımından önemli olduğunu
düşünüyorum. Örneğin, on altı yaşında bir kız, hamile kalmış, babasının haberi yok, evden
çok korkuyor, gidemiyor, hastaneye geliyor, çocuğu doğuruyor ve kaçıp gidiyor. Burada bu
çocuğun taşıdığı riski fark edip ele almak gerek. Bir de şiddeti doğuran ekonomik sıkıntılar,
işsizlik, eğitimsizlik gibi faktörler var. İhmal edilen çocuğu hemen anlayabiliyoruz ve
çocuğun beklediğimiz gelişme düzeyinde ilerlemediğini fark edip hemen müdahale etmek,
çocuğun hayatını değiştirebilir güçte bir şey.
Katılımcı: Hizmet içi eğitimler oluyor mu?
Figen Şahin: Görev yaptığımız üniversitede, neredeyse tüm bölümlerde, bir farkındalık
oluşturmaya çalıştık. Pediatri uzmanlarına, her sene bu konuyla ilgili dersler anlatıyoruz,
vakalarla örneklemeye çalışıyoruz. Gazi’den mezun doktorların bu konuda farkındalığa sahip
olduklarını düşünüyoruz.
Ufuk Beyazova: Türk Tabipler Birliği (TBB) bizim de katıldığımız eğitici bir ekip
kurarak,yurdun değişik bölgelerinde doktorlar, sosyal hizmet uzmanları, savcılar gibi meslek
gruplarının katıldığı seminerler düzenledi.Bu tür eğitimlerin sürekliliği önemli tabii.Hekimin
bu eğitimlerle özellikle şiddeti farketme yeteneği artıyor. Aslında sağlık kurumlarının
farkettiği şiddet çoğunlukla, cinsel şiddet oluyor. Fiziksel şiddet daha az farkediliyor, çoğu
vakada iz kalmamış olduğu için tanı kesinleştirilemeyebiliyor. Çok ağır bir yara almadıysa,
çoğunlukla fiziksel şiddet olarak da kabul edilmiyor. ” herkes çocuğunu döver”, diyerek bu
meşru kabul edilebiliyor. Bazı yaralanmaların da şiddete bağlı olabileceği akla gelmiyor.
Duygusal şiddetin farkedilme olasılığı çok yüksek olmasına karşın, doktorlar aileleri rehberlik
merkezlerine ya da psikiatr – psikolog arkadaşlara yönlendirmeyi düşünmüyorlar. Cinsel
şiddet en çok kayda geçen vaka oluyor.
Figen Şahin: Biz bu konuda da önleyici olarak bir de aile eğitimleri yapıyoruz.
Katılımcı: Aileler size nasıl ulaşıyor?
Figen Şahin: Biz bir merkez olarak düzenlediğimizde bu eğitimleri, internet sitemizden
duyuruyoruz. Genelde hastane çalışanları hemen talip oluyor. Anne babalar eğitimli
olduklarında, böyle bir gereksinimin daha çok farkında oluyorlar. Ama az eğitimli olanlar için
durum daha farklı, hem böyle bir eğitimin gerekliliğinin farkında değiller, hem de evde
bakmaları gereken başka çocukları da oluyor. Buna rağmen gelmeyi kabul edenler de,
çoğunlukla kucaklarında çocuklarıyla birlikte geliyorlar. Dolayısıyla bu da onlar için bir
külfet. Bu eğitimler, on iki haftalık uzun eğitimler. Ailelere çocuklarıyla iletişim kurmayı,
olumlu disiplin yöntemlerini, yani çocuğu fiziksel ya da duygusal olarak örselemeden sınır
koymayı anlatıyoruz. Bu noktada sağlık çalışanları olarak önemli bir görevimiz olduğunu
düşünüyorum. Çünkü çocukları en küçükken görme şansı olan meslek grubuyuz biz.
Çocuklarının gelişimsel olarak belli dönemlerde neler yapabilecekleri konusunda farkındalık
kazandırıyoruz, örneğin çocuk iki yaşındayken inatçı ve huysuz olduğu bir dönem vardır.
Birçok aile bu dönemde çocuğun şımardığını düşünür ve sert davranır. Bunun normal bir
6
gelişimsel özellik olduğunu anlatmak çok iyi geliyor onlara. Grup eğitimlerine ek olarak vakit
kalırsa eğer ailelerle birebir çalışmaya çalışıyoruz.
Katılımcı: Üniversite hastanesi olarak Sağlık Bakanlığı’yla ilişkiler ne durumda, bir de aile
hekimleriyle koruma merkezleri arasında ilişkilenme olabiliyor mu?
Ufuk Beyazova: Sağlık Bakanlığı da, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da birlikte
çalıştığımız kurumlar. Ortak toplantılar yapıyoruz. Aile hekimleri kuşkulandıkları olguları
doğrudan bize gönderebiliyor, Başka bir Üniversitedeki merkeze ya da ÇİM e gönderebilirler.
Ama belirli bir sevk zinciri yok.
Katılımcı: Buradaki işleyişle ilgili olarak, Sağlık Bakanlığı’nın denetim, destekleme gibi bir
yükümlülüğü var mı?
Ufuk Beyazova: Hayır biz Üniversiteye karşı sorumluyuz. Her yıl sonu rektörlüğümüze
çalışma raporu veriyoruz
Katılımcı: Bakanlığın altında çocuk koruma merkezlerine denk düşen bir oluşum var mı?
Ufuk Beyazova: Çocuk İzlem Merkezleri, (ÇİM) var. Yalnızca cinsel istismar mağdurlarına
bakıyor. Bu merkezlerin artırılmasına çalışılıyor. Sayıları arttıkça daha yararlı olacaklarına
inanıyorum. Bu merkezlerde bizden farklı olarak savcı da bulunduğu için adli süreç daha hızlı
ilerliyor. Ancak oralarda da izlem eksikliği var. İlk tanının konulmasından sonra mağdurları
izleyip tedavi yapamıyorlar.
Katılımcı: Siz nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz? Kaç kişisiniz?
Ufuk Beyazova: İki doktor, iki sosyal hizmet uzmanı, bir de hemşire. Toplantılarımıza da
hukuk fakültesinden bir öğretim üyesi veeğitim fakültesi psikoloji bölümünden iki öğretim
üyesi katılıyor. Psikiatri ve adli tıp bölümlerinden de konsültasyon istiyoruz.
Katılımcı: Mesela bir vaka geldiğinde, süreç nasıl işliyor ya da nelerle karşılaşabiliyorsunuz?
Figen Şahin: Bize ya biri aracılığıyla getiriliyorlar ya da biz burada fark ediyor olabiliriz.
Ailenin kaygıları, genellikle eğer kız çocuğu ise, kızlık zarına bir şey olmuş mu?, erkek
çocuksa ergenlikte erkek erkeğe denemeler yapıyorlar, bazen acaba bu çocuklar eşcinsel mi?,
daha büyük birisi bir şey yaptıysa yine aynı sorularla geliyorlar. Öyle ya da böyle tıp
sisteminin içine girdiyse, çocuk doktoru muayene ediyor ya da adli tıp müdahalesi
gerekiyorsa, o birim giriyor işin içine. Yani ekipte, aslında pediatrik cerrahi, adli tıp ve çocuk
psikiyatristi çekirdek ekibi oluşturuyor.
Katılımcı: Adli tıp hangi aşamada gerekli oluyor bu tür durumlarda?
Figen Şahin: Raporlama işleri ile ilgili oluyor genelde.
Katılımcı: Her hastanede Adli Tıp uzmanı var mı? Adli Tıp Kurumu ne zaman işin içine
giriyor?
Ufuk Beyazova: Üniversite hastanelerinde adli tıp ana bilim dalı var.
7
Figen Şahin: Adli Tıp Kurumu 1980den sonra kurulmuş, mahkemelere doğrudan raporu
versin diye. Mahkemelerin de alışmış olduğu bir kurum. Çocukların cinsel istismar
olaylarında, gerçekte öyle olmamakla birlikte, mahkeme Adli Tıp Kurumu’nu bir üst basamak
olarak kabul ediyor. Aslında üniversite hastanelerinden verilen raporlar yeterli ama bu rapora
göre çok ağır bir ceza vermesi gerektiğinde hakimler emin olmak istiyor, bir de Adli Tıp
Kurumu’ndan rapor ve onay almak istiyor. Buna gerek yok, üstelik bu süreç çocuğu biraz
daha örseliyor.
Ufuk Beyazova: Son zamanlarda bizim de mücadelemizle, adalet sisteminde çocuk ile ilgili
toplantılara katılarak, bu görüşü biraz değiştirmeyi başardık.
Figen Şahin: Hatta şöyle bir aşamaya gelindi, bir genelge yollandı, üniversitelerde de Adli
Tıp Kurumu’ndaki gibi beş uzmanın oluşturduğu kuruldan rapor verilirse, raporları denk
sayılacak dendi. Ama onda da eksiklikler var. Çocuk doktoru yok mesela ekibin içinde, çocuk
psikiyatristi var, adli tıp uzmanı var, ürolog, kadın doğum uzmanı ve adli antropolog var. Bu
kurul kavramı iyi aslında ama Adli Tıp Kurumu’ndaki yapının aynısını oluşturmak yerine
üniversitenin merkezinden yararlanılsa daha iyi olur. Sonuçta böyle bir çocuk bize geldiğinde,
sosyal hizmet uzmanı öyküsünü alıyor, muayenesini pediatri uzmanı ya da gerekirse adli tıp
uzmanı yapıyor, daha sonra bir de çocuk psikiyatristi görüyor. Sonra da haftada bir
toplanıyoruz. Toplantılarda, üzerine konuşacağımız vakalarla ilgili olarak herkes elindeki
verileri ortaya koyuyor. Daha sonra durum değerlendirmesi yapıp, yol, yöntem belirliyoruz.
Yapı olarak da merkezin bir müdürü, müdür yardımcısı ve yönetim kurulu var. Bizim
yönetmeliğimizde, bir pediatrist, bir çocuk psikiyatristi, bir adli tıp uzmanı, bir erişkin
psikiyatristi, bir sosyal hizmet uzmanından oluşan beş kişilik bir yönetim kurulumuz var, ama
çalışma birimi yönetim kurulu olmak zorunda değil. Çalışma birimi de sürekli orada çalışanlar
ve konsültasyonları yapanlar. Bu kararları verdikten sonra işlemleri sosyal hizmet uzmanları
yapıyor. Bir de hemşiremiz var, koordinasyon işleriyle ilgileniyor.
Ufuk Beyazova: Bu arada dikkat çekmek gereken bir konu daha var. Bu olgularda çocuk
psikiyatristinin çok büyük ve önemli bir işi var. Çocukların yıllarca sürecek bir tedaviye
ihtiyacı olabiliyor. Biz psikiyatri konsultasyonu istiyoruz.Ancak belirli bir psikiatrist grubu bu
konuyla doğrudan ilgilenemediği, bu bölümün işleri zaten çok yoğun olduğu için çocuk çoğu
her seferinde başka bir doktorla karşılaşıyor. Yani bir psikiyatrist sürekliliğinden söz
edemiyoruz. Her seferinde başka bir doktor görmek, tedaviye ihtiyacı olan biri için kötü bir
durum. Ama hem üniversitede hem de genel olarak Türkiye’de çocuk psikiatristi sayısı çok az
olduğu için bu bence önemli bir sorun.
Katılımcı: Sağlık tedbiri kararı istendiğinde Gazi Üniversitesi, Çocuk Koruma, Araştırma ve
Uygulama Merkezi mi diyorlar? Bu sağlık tedbirini buraya yönlendiren kim?
Ufuk Beyazova: Mahkeme.
Katılımcı: Aslında sağlık tedbiri kararını verdiğinde mahkemenin, Sağlık İl Müdürlüğü’ne bir
yazı gönderip, İl Müdürlüğü’nden yazının diğer birimlere dağılması gibi bir işleyişle de
karşılaşıyoruz. Ama burada, sizin adınızı karara yazdığına göre hakim, sizi tercih ediyor.
8
Demek ki sizin mahkemelerle başka bir ilişkiniz var. O hâkim burayı ve sizleri bildiği için,
buranın adını vererek yazıyor. Peki bir üniversite hastanesinde olmakla bir devlet
hastanesinde olmak arasında, çocuğa karşı şiddetle ilgili ne tür farklılıklar var, nasıl
değerlendirilir?
Figen Şahin: Bir kere temel fark, hasta popülasyonu. Üniversite hastanesine gelen hasta
profili, okumuş-yazmış insanlardan oluşuyor çoğunlukla. Devlet Hastanesi’ne gelenler ise,
istismar açısından riskleri çok daha yüksek bir popülasyon. Aslında doğru yaklaşımda
bulunulması, devlet hastanelerinde daha da önemli. Çünkü cinsel ve fiziksel istismar vakaları,
oralara daha çok geliyor. Bazı devlet hastanelerinde de buradaki gibi ekipler oluşturulmuş
durumda, ama buradakiler kadar kapsamlı değiller.
Ufuk Beyazova: Devlet Hastanelerinde de böyle çocuk koruma merkezleri olsa çok iyi olur.
Katılımcı: Bu durumda Sağlık Bakanlığı’nın çocuğa yönelik şiddete ilişkin yaklaşımı nasıl ve
yine Bakanlığın psikolojik ve cinsel şiddet arasındaki yaklaşım farklılığı ne durumda?
Figen Şahin: Sağlık Bakanlığı’nda duygusal şiddete yönelik yapılan hiçbir şey yok. Sağlık
Bakanlığı’nın çatısı altındaki Çocuk İzlem Merkezlerinde (ÇİM), cinsel istismara uğramış
çocukların muayenesi yapılıyor, ifadesi alınıyor. Bu aşamalardan sonra da izleme, yani
çocuğun başına daha sonra ne gelebilir ya da neler yaptı? bunlarla ilgileniliyor. Yani çocuk
gidip bir sürü yerde hikâyeyi tekrar tekrar anlatmıyor. Bu merkezlere ÇİMlere gidip tüm
aşamaları orada halledip, daha sonra sosyal hizmetler uzmanlarına yönlendiriliyorlar ve çocuk
böylelikle daha az hırpalanmış oluyor. İlk aşama için ÇİMler iyi oldu ama aslında daha iyi bir
ekip ve bütüncül yaklaşım gerektiriyor bu durumlar. İlk basamak için Çocuk İzlem Merkezleri
çocuğun ifadesini alıyor ama her seferinde, istismara uğrayan çocuk öyle hemen hikâyesini
anlatamayabiliyor. Aslında Çocuk Koruma Merkezleri ile Çocuk İzlem Merkezleri arasında
işbirliği olması gerekir.
Katılımcı: Sekiz tane Çocuk Koruma Merkezi var, ama hepsinin yapısı ve çalışma şekilleri
farklı mı?
Figen Şahin: Süreci anlatacak olursak, biz burada 2001 yılında çalışmaya başlamıştık. Daha
sonra sosyal hizmet uzmanımız da gelince, biz böyle bir yapının çok daha iyi olacağını
kongrelerde, seminerlerde anlatmaya başladık. En son 2006 yılında YÖKe başvurup, senatoya
verip Mart 2006da resmi bir merkez olduk. Bu esnada UNICEF, Adalet Bakanlığı’yla
çocuklar için bir proje yapıyordu. Bu büyük projenin bir alt kolu olarak da, üniversitelerde
Çocuk Koruma Merkezleri kurulsun, diye alt projeler yapıldı. Bu süreçte 2009da Marmara’da
ve Kayseri’de, daha sonra da diğer illerde merkezler kuruldu. En son bu sene Trabzon’da bir
merkez daha kuruldu. Yani Gazi, Marmara, Kayseri, Sivas, Kocaeli, Adana, Mersin en son da
Trabzon olmak üzere sekiz ilde bu merkezler bulunuyor.
Katılımcı: Ruh ve beden sağlığı bozulmuştur raporu ile ilgili bir standart var mı?
Ufuk Beyazova: Psikiyatristler istismara uğrayan her çocuğun ruh sağlığı bozulmuştur, diye
düşünüyorlar haklı olarak. Bu maddelerin düzeltilmesi yönünde çalışmalar var.
9
Figen Şahin: Normalde verilen cezanın, üç ila sekiz yıl, nitelikli hale gelince sekiz ila on yıl,
ruh sağlığı bozulduğu takdirde on beş yıldan az olamayacağını söylüyorlar. Hukukla tıp
arasındaki en temel fark, hukukta siyah ve beyaz var, ama tıpta kesin bir şey söylemek bazen
çok zor olabiliyor. Bir insanın ruh sağlığının bozulduğunu net bir şekilde söyleyebilmek
mümkün değilken, çocukta bunu söyleyebilmek hiç mümkün değil.
Katılımcı: Bir cinsel istismar vakasında mahkemenin sağlık tedbiri vermeme durumu da
olabiliyor mu?
Figen Şahin: Son üç, dört yıldır bu karar veriliyor.
Katılımcı: Bu sağlık tedbirlerinin denetlenmesi nasıl oluyor?
Ufuk Beyazova: Biz bizden tedbir istenen vakalara üç ayda bir rapor yazıyoruz. Çocuk ya da
aile gelmezse gelmediğini adli makamlara bildiriyoruz.
Katılımcı: O noktada, mahkeme kararının verdiği koruma tedbirleri arasındaki koordinasyon
sıfır düzeyde. Eğitim tedbirlerinde de aynı şeyi yaşıyorlar. Tedbir kararı veriliyor, ama çocuk
gitmiyor.
Peki, savcılık bekâret kontrolünü gerekli gördüğünde ve çocuk bunu istemediğinde nasıl
davranıyorsunuz?
Figen Şahin: Böyle bir durumla hiç karşılaşmadık, ama aslında çocuğun muayene edilmesi
gerektiğinde, çocuğa açıklanarak, onu ikna ederek muayene edilmesi gerekir. Durum tam
olarak çocuğa izah edildiğinde sorun olmuyor genelde.
Ufuk Beyazova: Mağduru muayene etmeyi %90 başarabilir hekim. Bu konuda bilgi sahibi
olarak tıp fakültelerinden mezun olan öğrenciler, bizim yetiştirdiğimiz hekimler. O
üniversitedeki çocuk istismarına yönelik eğitim ne kadarsa, hekim o kadarını bilip mezun
oluyor.
Figen Şahin: Aslında mezuniyet sonrası eğitimin yeri başka, çünkü öğrenciyken aldığınız
eğitim zamanla değişebiliyor, yenilikler oluyor, tazelemek gerekiyor, bir de olgularla
karşılaştığınızda öğrendiklerinizi daha iyi kavrayabiliyorsunuz.
10