Posteroanterior Akciğer Grafisinde Görülen

Transkript

Posteroanterior Akciğer Grafisinde Görülen
Smyrna Tıp Dergisi ‐ 1 ‐
Smyrna Tıp Dergisi
Araştırma Makalesi
Posteroanterior Akciğer Grafisinde Görülen Aortik Ark Kalsifikasyonu
Her Zaman Koroner Arter Hastalığı Anlamına Gelir mi ?
Does Aortic Calcification Detected at Chest Radiogram Always Mean
Coronary Heart Disease ?
Ülkü Bozkurt1, Tevfik Tanju Yılmazer2, Murat Suher3
1
Dr., Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Bölümü, Ankara, Türkiye
Uzm.Dr., Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Kliniği, İzmir, Türkiye
3
Doç.Dr., Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği, Ankara, Türkiye
2
Özet
Amaç: Bu çalışmada; posteroanterior (PA) akciğer grafisinde aortik arkta görülen kalsifikasyonun aterosklerozu öngörmede
geleneksel kardiyak risk faktörlerine benzer şekilde kullanılıp kullanılamayacağını değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ocak 2005-Aralık 2006 yılları arasında Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği’nde
yatırılarak izlenen ve posteroanterior (PA) akciğer grafilerinde aortik arkta kalsifikasyon görülen 48 kadın ve 20 erkek toplam 68
hasta ve kontrol grubu olarak da; kalsifikasyon görülmeyen, 18 kadın ve 4 erkek 22 hasta çalışmaya alındı. Çalışma retrospektif
olarak hasta epikrizlerinin değerlendirilmesi ile gerçekleştirildi. Hastalarda, antropometrik ölçümlerden; boy, vücut ağırlığı,
beden kitle indeksi, bel çevresi, bel kalça oranı, biyokimyasal değerlerden; üre, kreatinin, lipid profilleri, 24 saatlik idrarda
mikroalbüminüri değerleri, Framingham koroner arter hastalık (KAH) risk skorları ve komorbid olarak diyabet ve/veya
hipertansiyonun varlığı kaydedildi.
Bulgular: Aortik ark kalsifikasyonu prevalansı her iki cinsiyette yaşla artmaktaydı ve erkeklere göre kadınlarda ve özellikle 65
yaş sonrasında daha fazlaydı. Ancak; koroner arter hastalığı riski skoru açısından kalsifikasyon olan ve olmayan gruplar arasında
istatistiksel anlamlı fark yoktu. Diyabetes mellitus ve/veya hipertansiyon varlığında da aort kalsifikasyonu daha sık
görülmüyordu. Bel çevresi, bel kalça oranı ve beden kitle indeksi gibi antropometrik ölçümler ile aortik kalsifikasyon arasında
anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Lipid paneli de aortik ark kalsifikasyonu üzerinde anlamlı bir etkiye sahip değildi.
Mikroalbüminüri ve aortik ark kalsifikasyonu arasında da anlamlı bir ilişki saptanmadı. Biyokimyasal değerlerden kan üre ve
kreatinin düzeyleri ile aortik ark kalsifikasyonu arasında ise anlamlı bir pozitif korelasyon belirlendi.
Sonuç: Sadece PA akciğer grafisinde aortik arkta kalsifikasyon gördüğümüzde bunu artmış koroner arter hastalık riski olarak
yorumlamanın doğru olmayacağı ve aortik ark kalsifikasyonunun, KAH riskini belirlemede geleneksel risk faktörlerinin
arasındaki yerini tam olarak ortaya koyabilmek için daha kapsamlı başka çalışmalara gerek olduğu düşünüldü.
Anahtar kelimeler: Ateroskleroz, grafi, kalsifikasyon
Abstract
Objective: This study is planned to assess the predictive value of aortic arch calcification seen on chest radiogram for detecting
atherosclerosis along with traditional atherosclerotic risk factors.
Material and Method: A total of 68 patients composed of 48 women and 20 men who had aortic arch calcification on chest
radiograms and 22 patients composed of 18 women and 4 men who didn’t have calcification that were hospitalized in Internal
Diseases Clinic at Atatürk Training and Research Hospital between January 2005 and December 2006 were studied. This study
was performed retrospectively by investigating the patient files. The concomitance of diabetes or hypertension, lipid profile,
height, weight, body mass index, waist circumference, waist-hip ratio, urea, creatinine, microalbuminuria value in 24 hour urine
specimen were noted; coronary artery risk score was calculated by Framingham coronary artery disease risk scores.
Results: Aortic arch calcification was positively correlated with age, but was more common in women than men particularly
after 65 years of age. We failed to show any significant difference at coronary heart disease risk score between the patients with
or without aortic arch calcification. Aortic calcification was not more common at patients with diabetes or hypertension. There
was also no correlation between waist circumference, waist-hip ratio, body mass index and aortic arch calcification. The lipid
profile had also no effect on aortic arch calcification. There were also no correlation between microalbuminuria and aortic arch
calcification. Among biochemical evaluations; the level of of urea and creatinine was positively associated with aortic arch
calcification on the chest radiogram.
Conclusion: It can’t be interpreted that the calcification of aortic arch on the chest radiograms indicate an increased risk of
coronary hearth disease. More studies are needed to definetely state the validity of aortic arch calcification detected on chest
radiograms as a predictor of coronary artery risk along with traditional risk factors.
Keywords: Atherosclerosis, radiogram, calcification
Kabul Tarihi:11.Kasım.2012
Smyrna Tıp Dergisi 2
Giriş
Ateroskleroz damar yatağını etkileyen sistemik bir
hastalık olup kardiyovasküler hastalıkların ve gelişmiş
toplumlarda mortalite ve morbiditenin en önemli
sebebidir. Çok sayıda risk faktörü de aterosklerozun
ortaya çıkış eğilimini arttırır (1,2,3,4).
Aterosklerozda etkilenen dolaşım yatağının özelliğine
göre değişik klinik belirtiler ortaya çıkmaktadır. Koroner
arterlerin aterosklerozu da miyokard infarktüsüne ve
angina pektorise neden olmaktadır (2).
Hiperkolesterolemi,
diyabetes
mellitus
(DM),
hipertansiyon ve sigara içimi gibi endojen ve eksojen
çeşitli
faktörlerin
aterosklerozun
en
önemli
komplikasyonu olan akut miyokard infarktüs (AMI)
riskini belirgin olarak arttırdığı bilinmektedir. Ancak bu
faktörler aterosklerozlu olguların sadece bir bölümünü
açıklayabilmektedir. Bireylerin AMI ile ilgili kesin
riskini hesaplayabilmek için konuyla ilgili başka risk
faktörleri de araştırılmaktadır (4,5).
Bu çalışma ile; sıklıkla görülen bir bulgu olan, PA
akciğer grafisindeki aortik ark kalsifikasyonunun, KAH
risk artışının öngörülmesinde yaygın olarak kabul
görmüş yaş, cinsiyet, DM, hipertansiyon, ailede iskemik
kalp hastalığı (İKH) öyküsü, sigara içimi ve kolesterol
değerleri gibi klasik risk faktörleri arasındaki yerinin ve
olası öngörüsel değerinin araştırması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Çalışma Ocak 2005-Aralık 2006 yılları arasında, hastane
etik kurul onayından sonra, Atatürk Eğitim ve Araştırma
Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği’nde değişik nedenlerle
yatmakta olan ve PA akciğer grafisinde aort arkusunda
kalsifikasyon olan hastalar ve kalsifikasyon olmayan
kontrol grubu ile yapıldı.
Aortik arkta kalsifikasyon olan hasta grubu yaşları 4488 arasında değişen 48 kadın ve yaşları 51-93 arasında
değişen 20 erkek olmak üzere toplam 68 hastaydı. Aortik
arkta kalsifikasyon olmayan kontrol grubu ise yaşları 2677 arasında değişen 18 kadın ve yaşları 42-70 arasında
değişen 4 erkek olmak üzere toplam 22 kişiydi.
Çalışma, retrospektif olarak hasta epikrizlerinin
değerlendirilmesi ile gerçekleştirildi ve aort topuzunda
kalsifikasyon olduğu belirlenen hastaların dosyalarında
değerlendirme aynı araştırmacı tarafından yapıldı.
Hastaların eşlik eden DM ve hipertansiyon
hastalıklarının olup olmadığı, lipid profilleri, boyları,
vücut ağırlıkları, beden kitle indeksleri, bel çevreleri, bel
kalça oranları, üre, kreatinin, 24 saatlik idrarda
mikroalbüminüri değerleri ve HP75 kalkülatörü ile
Framingham Koroner Arter Hastalık Risk Skorları
belirlenerek kaydedildi. İncelenen hastalardan koroner
arter tanısı alanlar çalışmaya dahil edilmedi.
Verilerin analizi Statistical Programe for Social Sciences
(SPSS) 11.5 paket programında yapıldı. Sürekli ölçümlü
değişkenlerin dağılımının normale uygun olup olmadığı
Shapiro Wilk testi ile araştırıldı. Tanımlayıcı istatistikler
sürekli ölçümlü değişkenler için ortalama±standart
sapma veya ortanca (minimum-maksimum) olarak,
nominal değişkenler ise gözlem sayısı ve (%) şeklinde
gösterildi. Gruplar arasında ortalamalar yönünden farkın
önemliliği Student’s t testi ile, ortancalar yönünden
anlamlı farkın olup olmadığı ise Mann Whitney U testi
ile incelendi. Nominal değişkenler Pearson’un ki-kare
testi ile değerlendirildi. Sürekli değişkenler arasındaki
doğrusal ilişkinin büyüklüğü Spearman’ın rho katsayısı
ve önemlilik düzeyi hesaplanarak incelendi. Tek
değişkenli istatistikler sonucunda KAH risk yüzde
düzeyleri üzerinde etkili olan veya etkili olabileceği
düşünülen risk faktörlerinin birlikte etkilerini incelemek
amacıyla çoklu doğrusal regresyon analizi kullanıldı.
Regresyon analizi sonucunda KAH risk yüzde düzeyi
üzerinde en fazla anlamlı etkiye sahip olan risk faktörleri
belirlendi. Her bir değişkene ilişkin regresyon katsayısı,
%95 güven aralığı ve önemlilik düzeyleri saptandı. KAH
risk yüzde düzeyleri normal dağılmadığı için doğrusal
regresyon analizinde logaritmik dönüşüm değerleri
kullanıldı. p<0.05 için sonuçlar istatistiksel olarak
anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Aortik arkta kalsifikasyon saptanan vaka grubunun yaş
ortalaması 67,8±11,3, kalsifikasyon saptanmayan kontrol
grubunun yaş ortalaması 58,9±13,5 olup, vaka grubunun
yaş ortalaması kontrol grubunun yaş ortalamasından
anlamlı olarak yüksekti (p:0.003). Aortik ark
kalsifikasyonu saptanan hastaların %41,17'si 44-65 yaş
arasında, %58,8'i 65 yaş üzerindeydi. Gruplar arasında
kadın ve erkeklerin dağılımı benzerdi (p:0.301).
DM ve HT sıklığı; kalsifikasyon saptanmayan kontrol
grubunda vaka grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
şekilde daha yüksek bulundu (p:0.004 ; p:0.012).
Gruplar arasında antropometrik ölçümlerden bel çevresi,
bel kalça oranı ve beden kitle indeksi ortalamaları
istatistiksel olarak benzer bulundu (p:0.595 ; p:0.597 ;
p:0.214) (Tablo 1).
Smyrna Tıp Dergisi 3
Tablo 1. Gruplar arasında yaş, cinsiyet ve antropometrik ölçümlerin dağılımı
Değişkenler
Yaş
Cinsiyet E/K
Bel Çevresi
Bel Kalça Oranı
Beden Kitle İndeksi
Kalsifikasyon olmayanlar
(n=22)
58.9±13.5
4 (%18.2) / 18 (%81.8)
101.5±10.3
0.93±0.08
30.9±6.4
Kalsifikasyon olanlar
(n=68)
67.8±11.3
20 (%29.4) / 48 (%70.6)
99.9±13.1
0.92±0.09
29.2±5.2
P
0.003a
0.301b
0.595a
0.597a
0.214a
a: Student’s t testi.
b: Pearson’un Ki-Kare testi.
Biyokimyasal değerlendirmeler açısından; gruplar
arasında total kolesterol, LDL kolesterol, HDL kolesterol
ve trigliserid kolesterol ortancaları benzerdi (p:0.108 ;
p:0.212 ; p:0.306 ; p:0.526).
Biyokimyasal değerlerden üre ve kreatinin ortanca
düzeyleri kalsifikasyon olan vaka grubunda, kontrol
grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak daha yüksekti
(p:0.034 ; p:0.049). Mikroalbuminüri ve KAH riski
yüzde ortancaları ise vaka ve kontrol grupları arasında
benzer bulundu (p:0.866 ; p:0.304) (Tablo 2). Üre,
kreatinin ve mikroalbüminüri düzeyleri ile KAH risk
yüzde düzeyleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı
doğrusal korelasyon tespit edilmedi (p>0.05) (Tablo 3).
Tablo 2. Gruplar arasında lipid profillerinin ve laboratuvar ölçümlerin dağılımı
Değişkenler
Total Kolesterol
LDL
HDL
TG
Üre
Kreatinin
Mikroalbüminüri
KAH Riski %
Kalsifikasyon olmayanlar (n=22)
193.5 (108–800)
113.5 (45 – 812)
44 (26 – 500)
136.5 (65 – 452)
38 (23 – 151)
0.92 (0.6 – 16)
19.9 (0 – 500)
13 (1 – 25)
Kalsifikasyon olanlar (n=68)
178 (53 – 287)
104.5 (34 – 262)
42 (19 – 107)
150 (26 – 400)
48 (16 – 252)
1.15 (0.6 – 8.4)
16.1 (0 – 807)
13 (1 – 37)
P değeri
0.108a
0.212a
0.306a
0.526a
0.035a
0.049a
0.866a
0.304a
a: Mann Whitney U testi.
Tablo 3. Sürekli değişkenler ile KAH risk yüzde düzeyi arasındaki korelasyon katsayısı ve önemlilik düzeyleri
Değişkenler
Üre
Kreatinin
Mikroalbüminüri
İlişki Katsayısı (rho)
-0.094
-0.062
0.077
P değeri
0.379
0.562
0.472
Tartışma
Günümüzde tanı tedavi rehberleri, uygulanacak
kardiyovasküler korunma etkinliğinin yoğunluğunun
belirlenebilmesi için tüm erişkinlerin KAH açısından
risk değerlendirmesinin yapılmasının gerektiğini
belirtmektedir (6). Bu amaçla Framingham Risk Skoru
kullanılmaktaysa da; uygun ek testlerle risk
değerlendirmesinin geliştirilebileceği ve uygun koruyucu
önlemlerin alınmasıyla da kardiyovasküler olayların
azalmasının sağlanabileceği ifade edilmektedir (6,7).
KAH nedenlerinden olan aterosklerotik sürecin çeşitli
aşamalarında
damarlarda
farklı
histolojik
ve
histokimyasal
değişiklikler
oluşmaktadır.
Bu
değişikliklerin en son aşamasında; lezyonlarda kalsiyum
depolanması görülür (1). Koroner ve ekstrakoroner
arterlerdeki kalsiyum depolanmasının aterosklerotik
lezyonların yaygınlığı yönünde bilgi verip aynı zamanda
subklinik kardiyovasküler hastalığın göstergesi de
olabileceği belirtilmekte ve arterlerdeki kalsiyum
depolanmasını gösterecek çeşitli laboratuar yöntemleri
kullanılmaktadır (1,4,8). Bu yöntemlerden olan
posteroanterior akciğer grafisi rutin sağlık taramasında
ve acil servislerde hasta değerlendirilmesinde de sıklıkla
kullanılan, ulaşılması kolay, non-invaziv ve nispeten
ucuz bir görüntüleme yöntemidir (3).
Kalsiyum depolanmasının kardiyovasküler hastalığın
göstergesi olabileceği belirtilmekteyse de; değişik
yöntemlerle belirlenmiş olan koroner ve ekstrakoroner
kalsifikasyonun
artmış
kardiyovasküler
hastalık
göstergesi
olarak
kabul
edilip
edilemeyeceği
tartışmalıdır (4). Damar yataklarındaki kalsifikasyonla
Smyrna Tıp Dergisi 4
ilgili çoğu çalışmada koroner arterler ve torasik aorta
incelenmiştir (1,4,9,10,11,12). Ayrıca koroner ve torasik
aortadaki kalsifikasyon arasındaki bağlantı da ortaya
konmuştur (11, 13, 14).
Genel olarak; ileri yaş ve erkek cinsiyetin damar
yataklarında kalsiyum depolanmasında en güçlü risk
faktörleri olduğu belirtilmektedir (10). Itani ve Adler
aorta kalsifikasyonlarının yaşla birlikte arttığını
belirtmiştir (11,12). Iribarren ise; aortik ark
kalsifikasyonunun erkeklere göre kadınlarda ve özellikle
65 yaş sonrasında daha fazla olduğunu bulmuştur. (4).
Aortik ark, koroner ve karotid arterler, abdominal aortu
inceleyen çalışmalarda, damar yataklarında kalsifikasyon
sıklığının yaşla birlikte arttığı ve 80 yaş ve üzeri
erkeklerin hepsinde koroner arterlerde ve kadınların da
yine hepsinde aortik arkta kalsifikasyon olduğu
bildirilmiştir (1,4,15). Post; aort kalsifikasyonu ve
koroner arter kalsifikasyonu arasındaki korelasyonun
ortak genler ve çevresel faktörler ile bağlantılı olduğunu
belirtmiş ve yaş, erkek cinsiyet, nabız basıncı, total
kolesterol düzeyleri ve sigara kullanımını koroner arter
kalsifikasyonu ile ilişkili bulmuştu. Post’un çalışmasında
koroner arter kalsifikasyonun erkeklerde daha fazla
olduğu belirlenmiş, aort kalsifikasyonu prevalansında ise
belirgin bir cinsiyet ayrımı bulunmamıştı (9). Yapılmış
olan çalışmada da aortik ark kalsifikasyonu prevalansı
her iki cinsiyette yaşla birlikte artmaktaydı ancak
erkeklere göre kadınlarda ve özellikle 65 yaş sonrasında
daha fazlaydı. Odink tarafından yapılan ve koroner arter,
aortik ark ve karotid arterlerdeki kalsifikasyonların
karşılaştırıldığı bir çalışmada erkeklerde en güçlü
korelasyon; aortik ark ve karotid arter kalsifikasyonları
arasında bulunurken, kadınlardaki bağlantı daha zayıftı
(1). Adler de; kadın cinsiyet ve torasik aort
kalsifikasyonu arasında anlamlı bir ilişki bulmuştu (11).
Reaven koroner arter kalsifikasyonu olanlarda koroner
arter hastalığı ve kardiovasküler hastalık oranını artmış
olarak belirledi (8). Yapılan çalışmada, aortik ark
kalsifikasyonu olanlar ile aortik ark kalsifikasyonu
olmayanlar arasında koroner arter hastalığı riski
açısından anlamlı fark bulunmadı.
Yapılmış olan çalışmada aort topuzunda kalsifikasyon
saptanan vakaların %70,6’sı kadınlardan oluşmaktaydı.
Iribarren, kalsifikasyonun kadınlarda daha fazla
görülmesinin nedeninin yaşlı kadınlarda osteoporoz
gelişmesi ve bir miktar kalsiyumun kemiklerden
aterosklerotik arterleri de kapsayan yumuşak dokulara
dağılması olabileceğini, diğer bir açıklamanın da benzer
bulgulara sahip erkeklerin daha erken yaşta ölmelerinin
olabileceğini belirtmiştir (4).
Çalışmada antropometrik ölçümlerden bel çevresi, bel
kalça oranı, beden kitle indeksi ile aortik kalsifikasyon
arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Iribarren’in
çalışmasında ise beden kitle indeksi ile aortik ark
kalsifikasyonu ters ilişkiliydi, yani aortik ark
kalsifikasyonu olanların beden kitle indeksi daha az
bulunmuştu ve bu durumun beden kitle indeksi arttıkça
vasküler kalsifikasyonu tespit etmenin zorlaşmasından
kaynaklanıyor olabileceğini belirtmişti (4).
Simon çalışmasında; koroner kalsiyum depolanma
derecesinin, total kolesterolün HDL kolesterole oranı ile
bağlantılı olduğunu gösterdi. Aynı çalışmada koroner
arterler dışında görülen damarlarda aterosklerotik plak
alanları arttıkça total kolesterolün HDL kolesterole
oranının ve sigara içme sıklığının da arttığı belirlendi
(16). Yapılan çalışmada total kolesterol, LDL kolesterol,
HDL kolesterol ve trigliserit düzeyleri ile aortik ark
kalsifikasyonu arasında anlamlı korelasyon saptanmadı.
Allison; electron beam computed tomography (EBCT)
ile koroner arter, karotid arter, torasik aorta, abdominal
aorta ve iliak arterlerdeki kalsifikasyonlar arasında
anlamlı ilişki olduğunu gösterdi. Torasik aortadaki
kalsifikasyonun en yüksek oranda renal arter
kalsifikasyonu ile bağlantılı olduğunu belirlemişti. Renal
arter kalsifikasyonu anlamlı olarak yaş, cinsiyet, sigara
ile ilişkiliydi. Erkeklerde renal arter kalsifikasyonu daha
fazla görülmekteydi. Bu araştırmanın sonuçlarına göre;
yüksek serum kreatinin düzeyleri aterosklerozis ile
ilişkiliydi. Bu da ateroskleroz ve böbrek fonksiyonları
arasında bir bağlantı olduğunu öneriyordu (10).
Çalışmada da, benzer şekilde, kan üre ve kreatinin
düzeyleri ile aortik ark kalsifikasyonu arasında anlamlı
bir pozitif korelasyon bulundu. Ancak; üre, kreatinin
düzeyleri ile KAH risk derecesi arasında istatistiksel
olarak anlamlı doğrusal korelasyon tespit edilmedi.
Çalışmada mikroalbüminüri ve aortik ark kalsifikasyonu
arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Papanas ise aortik
ark kalsifikasyon derecesi ile mikroalbüminüri arasında
anlamlı bir bağlantı bulmuştu (17).
Çalışmanın kısıtlılığı olarak, hasta grubu sayısının az
olması ve kalsifikasyonu tespit etmede bilgisayarlı
tomografiye göre duyarlılığı düşük olan PA akciğer
grafisini kullanmamız belirtilebilir.
Sonuç
Sonuç olarak; koroner ve ekstrakoroner kalsifikasyonun
artmış kardiyovasküler hastalık göstergesi olarak kabul
edilip edilemeyeceği tartışmalıdır (18). Ancak; koroner
arter kalsifikasyonunun özellikle Framingham Risk Skor
Sistemine göre orta derecede risk kategorisine giren ve
klinik açıdan kesin karar verilemeyen hastalarda
Framingham Risk Skoru öngörüsünü kuvvetlendireceği
belirtilmiştir (4,6)
Smyrna Tıp Dergisi 5
Posteroanterior akciğer grafisinde görülen aortik arkta
kalsifikasyon yaşla artmakta olup, erkeklerde
kadınlardan fazla görülmektedir. Antropometrik
ölçümler ve kan lipid düzeyleri ile ilişkili değildir ve bu
koroner arter hastalık riskinin artmış olduğu şeklinde
yorumlanamaz. Ancak; aortta kalsifikasyon saptanan
hastaların böbrek fonksiyonlarının değerlendirilmesi
açısından da dikkatli olunmalıdır. Aortik ark
kalsifikasyonunun, KAH riskini belirlemede geleneksel
risk faktörlerinin yanında yer almasının uygunluğunu
belirlemek için kapsamlı çalışmalara gerek vardır.
Kaynaklar
1. Odink AE, Van der Lugt A, Hofman A, Hunink MG,
Breteler MM, Krestin GP, Witteman JC. Association
between calcification in the coronary arteries, aortic
arch and carotid arteries: the Rotterdam study.
Atherosclerosis 2007;193(2):408-13.
2. Libby P. Aterosklerozun Patogenezi. “Harrison İç
Hastalıkları Prensipleri” içinde. (ed) Braunwald E,
Fauci AS, Kasper D, Hauser SL, Longo DL, Jameson
JL. 15. baskı. İstanbul, Nobel Matbaası. 2004;1377-86.
3. Li J, Galvin HK, Johnson SC, Langston CS, Sclamberg
J, Preston CA. Aortic calcification on plain chest
radiography increases risk for coronary artery disease.
Chest 2002;121(5):1468-71.
4. Iribarren C, Sidney S, Sternfeld B, Browner WS.
Calcification of the aortic arch: risk factors and
association with coronary heart disease, stroke, and
peripheral vascular disease. JAMA 2000;283(21):28105.
5. Endler G, Klimesch A, Sunder-Plassmann H,
Schillinger M, Exner M, Mannhalter C et al. Mean
platelet volume is an independent risk factor for
myocardial infarction but not for coronary artery
disease. Br J Haematol 2002;117(2):399-404.
6. Greenland P, LaBree L, Azen SP, Doherty TM, Detrano
RC. Coronary artery calcium score combined with
Framingham score for risk prediction in asymptomatic
individuals. JAMA 2004;291(2):210-5.
7. Budoff MJ, Gul KM. Expert review on coronary
calcium. Vasc Health Risk Manag 2008;4(2):315-24.
8. Reaven PD, Sacks J. Coronary artery and abdominal
aortic calcification are associated with cardiovascular
disease in type 2 diabetes. Diabetologia 2005;48(2):37985.
9. Post W, Bielak LF, Ryan KA, Cheng YC, Shen H,
Rumberger JA et al. Determinants of coronary artery
and aortic calcification in the old order Amish.
Circulation 2007;115(6):717-24.
10. Allison MA, DiTomasso D, Criqui MH, Langer RD,
Wright CM. Renal artery calcium: relationship to
systemic calcified atherosclerosis. Vasc Med
2006;11(4):232-8.
11. Adler Y, Fisman EZ, Shemesh J, Schwammenthal E,
Tanne D, Batavraham IR et al. Spiral computed
tomography evidence of close correlation between
coronary
and
thoracic
aorta
calcifications.
Atherosclerosis 2004;176(1):133-8.
12. Itani Y, Watanabe S, Masuda Y. Aortic calcification
detected in a mass chest screening program using a
mobile helical computed tomography unit. Relationship
to risk factors and coronary artery disease. Circ J
2004;68(6):538-41.
13. Takasu J, Mao S, Budoff MJ. Aortic atherosclerosis
detected with electron-beam CT as a predictor of
obstructive coronary artery disease. Acad Radiol
2003;10(6):631-7.
14. Eisen A, Tenenbaum A, Koren-Morag N, Tanne D,
Shemesh J, Golan A et al. Coronary and aortic
calcifications inter-relationship in stable angina
pectoris: A Coronary Disease Trial Investigating
Outcome with Nifedipine GITS (ACTION)--Israeli
spiral computed tomography substudy. Isr Med Assoc J
2007;9(4):277-80.
15. Rodondi N, Taylor BC, Bauer DC, Lui LY, Vogt MT,
Fink HA et al. Association between aortic calcification
and total and cardiovascular mortality in older women. J
Intern Med 2007;261(3):238-44.
16. Simon A, Giral P, Levenson J. Extracoronary
atherosclerotic plaque at multiple sites and total
coronary calcification deposit in asymptomatic men.
Association with coronary risk profile. Circulation
1995;92(6):1414-21.
17. Papanas N, Symeonidis G, Maltezos E, Giannakis I,
Mavridis G, Lakasas G et al. Evaluation of aortic arch
calcification in type 2 diabetic patients. Vasa
2005;34(2):113-7.
18. Sensoz Y, Ates M, Sahin S, Kayacioglu I, Yekeler I.
Does atherosclerotic aortic plaque detected by
telecardiography indicate an increased risk of coronary
artery disease? Heart Surg Forum 2007;10(2):E120-4.
İletişim:
Uzm.Dr. Tevfik Tanju Yılmazer
Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi
Aile Hekimliği Kliniği Yenişehir, İzmir
Tel: +90.505.5079612
e-mail: [email protected]

Benzer belgeler

koroner arter ektazisinde aort distensibilitesi

koroner arter ektazisinde aort distensibilitesi Smyrna Tıp Dergisi  5 Posteroanterior akciğer grafisinde görülen aortik arkta kalsifikasyon yaşla artmakta olup, erkeklerde kadınlardan fazla görülmektedir. Antropometrik ölçümler ve kan lipid düz...

Detaylı