1-) ocak-şubat-mart sayısı

Transkript

1-) ocak-şubat-mart sayısı
21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ KUTLU OLSUN
Yıl: 52 • Sayı: 1-2-3 • OCAK/ŞUBAT/MART 2015
M.Taha BERBER
Orman Mühendisi
21 MART DÜNYA ORMANCILIK
GÜNÜDE ANITKABİR ZİYARETİ
GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
ORMAN YOKSA YAŞAM DA YOK...
ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ
BÜROLARININ KURULUŞ VE ÇALIŞMA
ESASLARI YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
YÖNETMELİK
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
MESLEKİ DENEYİM KAZANMA VE
MESLEK MENSUPLUĞU SINAV
YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
“KIBRIS MESELESİ” KONULU
KONFERANS
ERHAN DİJİTAL BASKI
Mustafa Kemal Mahallesi 2129. Sk. No: 5/A
Çankaya / ANKARA
Tel: 0312 219 78 40 - Fax: 0312 219 78 59
E-mail: [email protected]
“ANAYASAL GÜVENCE ALTINDAKİ
ORMANLARIMIZI YASAL MEVZUATLA
KORUYABİLİYOR MUYUZ?”
MESLEK KAMUOYUNA ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ, HUKUK DIŞI ROTASYON
UYGULAMALARINA HIZ KESMEDEN
DEVAM EDİYOR.
14
ÇANAKKALE İÇİNDE
AZİZ RUHLAR
16
17
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
ORMANCILIK ARAŞTIRMA
ENSTİTÜLERİ NASIL
YAPILANDIRILMALIDIR?
Doç. Dr. Yaşar ŞİMŞEK
Orman Yüksek Mühendisi
27
28
50 YIL SONRA
Şefik BİNGÖL
Orman Yüksek Mühendisi
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN
ORMAN ALANLARINI
GÖSTEREN İLK HARİTASI
VE ORMAN VARLIĞIMIZ
ÜZERİNE (1926)
Dr. Said DAĞDAŞ
Silvikültür Dairesi Başkanlığı
Orman Bakımı Şube Müdürü
Sinan BİLGE
Orman İdaresi ve Planlama
Daire Başkanlığı & Başmühendis
50 YIL ÖNCE BUGÜN
“Orman Mühendisliği”
31
35
ORMANCILAR
DOĞU AKDENİZ ŞUBEMİZDE
GERÇEKLEŞTİRİLEN YEŞİL GECEDE
BİR ARAYA GELDİLER
Değerli Okuyucularımız,
Yayın hayatımızda bir yılı daha geride bıraktık, bu güne
kadar olduğu gibi şimdi de 2015 yılının ilk üç sayısı ile siz
okuyucularımızın karşındayız. Yayın dönemi üç ayı
kapsayınca birçok önemli olay aynı dönem içerisinde yer
alabiliyor. Mesleğimiz açısından çok önemli olan 21 Mart
Dünya Ormancılık günü bunlardan birisidir. Birleşmiş
Milletler Gıda Tarım Örgütü FAO 1971 yılında 21 Mart Gününü
Dünya Ormancılık Günü olarak ilan etmiştir. Ülkemizde de o
tarihten beri Yeşil Türkiye sevdalıları olarak bizler bu günü
çeşitli etkinliklerle kutlamaya devam ediyoruz. 21 Mart' ın
bizler için bir başka önemi daha vardır. Kuzey Yarımkürede
baharın başlangıcı olan bu gün Ergenekon 'dan dan çıkışın da
yıldönümüdür. Uzun Yıllar içerisinde unutturulmaya çalışılsa
da bu günün bayram olarak kutlanışını Türklerin tarih
içerisinde doğudan batıya göçleri ile birlikte Anadolu'ya ve
hatta Orta Avrupa' ya kadar ilerleyişi sırasında karşılaştığı
toplumlara da taşımış olduğu tarihi bir gerçektir. Bu gün hala
Orta Asya Türk toplum-larında, nüfusunum yarıdan fazlası
Türk olan İran'da (Nevroz adı ile) ülkemizde, Vatan toprakları
dışında balkanlardaki Türk toplulukları arasında bu yenigün
bayram olarak kutlanmaktadır.
Yine Mart ayı içerisinde; 18 Mart Çanakkale Zaferinin de
100ncü yılını kutladık. Yüzüncü yıl olması dolasıyla bu
sayımızda özellikle yer vermek istedik. Çanakkale Zaferi bu
topraklarda milli, manevi, kültürel varlığımızı devam
ettirebilmek için dünya çapında asla unutulmayacak ve
unutturulmayacak şanlı direnişlerimizden birisidir.
Odamızın faaliyetlerini her zaman olduğu gibi özet olarak
siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. Uzman sahasında iki
makale yer almaktadır: Sayın Doç. Dr. Yaşar Şimşek,
Ormancılık Araştırma Müdürlükleri konusunda yapmış
olduğu çalışma ile çok önemli bir konuyu gündeme
getirmektedir. Sayın Dr. Said Dağdaş ve Sinan Bilge ise;
Türkiye ormancılık planlaması tarihinde bir ilk niteliğine
sahip orman varlığı haritası ve içeriğine ilişkin orijinal bir
çalışmaya imza atmışlardır. Orman Fakültelerinin sayısı
geçmiş yıllara göre çok artmış, Öğretim üyesi sayısı, akademik
personel de aynı oranda artmış, dolayısı ile meslek odamızın
dergisinde araştırma sonuçlarını yayınlatmak isteyenler de
hayli çoğalmıştır. Hangi hocamızın yazısını yayınlayacağımız
konusunda yayın kurulu olarak zorluk çekmekteyiz. Bu
konuda bizleri mazur görmelerini bekliyoruz.
Saygılarımızla...
Yayın Kurulu 34
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Dergimizin bu sayısının ana teması olan “21 Mart Dünya Ormancılık Gününü” kutlar, ormanlarımızın, meslek ilke ve değerlerinin daha iyi korunmasını temenni ederiz. Yine vatan savunmasının zirvesi
olan 100. yılını kutladığımız Çanakkale Zaferi vesilesiyle tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve
saygı ile yad ediyoruz.
21 Mart Dünya Ormancılık Günü kapsamında gerek ormancı meslek ve sivil toplum kuruluşlarıyla
ve gerekse Orman Mühendisleri Odası olarak bir takım etkinliklerde bulunduk. Bu yıl için, sekretaryasını Odamızın üstlendiği ormancı meslek ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Genel Başkanımız Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından Anıtkabir’de Atamızın mozolesine çelenk konulmuş ve anıtkabir özel defteri imzalanmıştır. Anıtkabir özel defterine bu sayımızın kapağındaki metin yazılmıştır. Dikkatinizi çekmek
için burada özellikle belirtmek istedik. Ayrıca Oda olarak Genel Merkezimiz toplantı salonunda “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz?” konulu panel geniş
bir meslektaş ve doğa severlerin katılımıyla yapılmıştır. Panelde sadece Merkez Şubemiz üyelerinden
meslekte 50 yılını dolduran 80 meslek büyümüze plaket verilmiştir.
Şubelerimizde de ormancılık, orman ve ağaç endüstrisi konuları ile ilgili panel, konferans, çalıştay
vb. etkinlikler yapılmakta ve meslekte 50 yılını dolduran meslektaşlarımıza plaketleri verilmektedir.
Her ne kadar bu etkinliklerimize davet edilmelerine rağmen, orman idaresi tarafından katılım sağlanmasa da, hatta katılım sağlanmaması için yoğun gayret sarfedilse de, baskı oluşturulsa da, bu etkinliklerden elde edilen çıktıların meslek politikalarına önemli katkı sağlayacağına inanmaktayız. Bu nedenle, Orman İdaresinin bu çıktılardan faydalanmasını öneriyor ve bekliyoruz.
Orman Mühendisleri Odası olarak böyle bir gayretin içerisindeyken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından Nisan ayı içerisinde rotasyon adı verilen zulmün ikincisi gerçekleştirilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü yönetimlerinin değişmesine rağmen maalesef zihniyetler değişmemiştir. Bilindiği üzere Haziran/2014’de yapılan ilk rotasyon uygulaması meslek kamuoyunda infiale yol açmış ve bu durum
07/Temmuz/2014 tarihli bildirimizle basına ve kamuoyuna duyurulmuştu. Bunun sonucunda meslek
kamuoyunda İdare tarafından mevcut uygulamadan vazgeçileceği veya birçok yanlış ve hatalı uygulamaların düzeltileceği beklentileri oluşturulmuştu. Ancak, Nisan/2015’de yapılan ikinci rotasyon uygulamasının da birincisinden hiç farklı olmadığı ve hatta vites yükseltilerek mahkeme kararlarına rağmen
(sendika yöneticileri, oda başkanları, eş durumları vb. için) hukuk göz ardı edilerek aynı uygulamalara
devam edildiği görülmüştür. Böylece Orman İdaresini yönetenlerdeki vicdan kararmasının, bu beklentileri karşılayamayacağı bir kez daha net olarak görülmüştür.
Hukuk mücadelesine rağmen maksatlı bir şekilde meslektaşlarımızı mağdur eden bu ve bunun gibi
uygulamalarla Orman Mühendisleri Odası olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ. Başyazımızda bu hususu bir kez daha hatırlatmak isteriz.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Orman Mühendisleri Odası olarak, 5531 sayılı meslek yetki yasamızın yürürlüğe girdiği 2006 yılından bu
yana Orman İdaresine, meslek yasası kapsamında ormancılık büro ve şirketleriyle güçlü bir hizmet sektörünün
oluşturulması gerektiği, bunun için mükemmel bir yasal altyapısının olduğu, kurumun hem hakim, hem de
savcı olmaması gerektiği, faaliyetlerin hizmet ve özellikle danışmanlık hizmet alımları ile serbest ormancılık
büro ve şirketlerine yaptırılması gerektiği, Orman İdaresinin yoğun programlarını ancak bu şekilde gerçekleştirilebileceği ve böylece ormanlarımızın daha iyi korunabileceği, geliştirilebileceği, bunun çağımızın gerekliliği
olduğunu her platformda ifade etmekteyiz. Bugün geldiğimiz noktada arzu edilen seviyelere gelememekle birlikte, serbest ormancılık büro ve şirketlerinden hizmet satın alma kültürünün yavaş yavaş geliştiği görülmektedir. Ancak, özellikle son yıllarda yapılan mesleki hizmet alımına yönelik ihalelerin kasıtlı olarak 5531 sayılı yasa
hükümlerine aykırı yapıldığını düşünmekteyiz. Odamız tarafından Bakanlık ana hizmet ve bağlı Genel Müdürlüklerine, sonuç alamayınca 15 Bakanlık Bölge Müdürlüğüne, OGM’nin 27 Orman Bölge Müdürlüğüne ve hatta
243 orman işletme müdürlüğüne ihalelerde yapılan yanlışlar izah edilerek neyin ne şekilde yapılması gerektiği
yazılmış, hatta örnek ihale ilanları ve idari şartname ve sözleşme örnekleri gönderilmiştir. AR-GE Merkezimiz,
zaman ve mekan gözetmeden bizzat arayanlara, mesleki faaliyet konularına ilişkin hizmet alımı ihalelerinin
5531 sayılı meslek yasamıza ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na uygun olarak yapılarak, hem meslektaşlarımızı
hem de teşkilatımızı hukuki problemlerden korumaya çalışmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, halen mesleki faaliyet konularına dair ihalelere; 5531 sayılı meslek yetki yasasına göre,
ihaleye ortakların tamamının ruhsatlı orman mühendisleri olan serbest ormancılık büroları ile serbest ormancılık şirketlerinin girmesi gerekirken, bu yasal zorunluluğa uyulmamakta ve diğer şirketlerinde ihaleye teklif verebilmelerine yönelik ihale dokümanları hazırlanmaktadır. Ayrıca hizmet alımı ihalelerinde işin tanımı tam yapılmadan, 4734 ve 4735 sayılı kanunlara aykırı olarak ve dolaylı yoldan, 5531 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine
göre Yönetim Kurulumuzca belirlenen asgari ücret tarifesine uyulmadan işçi statüsünde teknik personel çalıştırılması amacı güdülmektedir. Bu şekilde meslek odası ile kavga edilirken, aslında yapılanın ormancılık mesleği
ile kavga yapıldığı, bunun hepimize zarar verdiği, mesleğin hepimizin ortak değeri olduğu ve yükselmesinin ve
itibar kazandırılmasının hepimizin görevi olduğunu buradan bir kez daha hatırlatırız.
Saygılarımızla…
Orman Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜNDE
ANITKABİR ZİYARETİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
Orman Mühendisleri Odası,
Türkiye Ormancılar Derneği,
Türk Tarım Orman-Sen., Tarım Orman-İş Sen., ORKOOP, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve Yeşil
Türkiye Derneği’nden oluşan
ORMANCI MESLEK ve SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ olarak 21 Mart
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Dünya Ormancılık Günü ve
Orman Haftası kapsamı etkinlikleri dahilinde örgütler adına
Odamız Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından Ata’nın
mozolesine çelenk konuldu ve
Anıtkabir özel defteri imzalandı.
Haber merkezle rine günün
anlam ve önemi ile ilgili olarak
basın açıklaması gönderildi.
Ormancı Meslek ve Sivil Toplum Örgütlerinin her yıl sırasıyla
sekretaryasını yürüttüğü 21
Mart Dünya Ormancılık Günü etkinliklerinde bu yıl sekretarya
Odamız tarafından yapılmıştır.
21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜNE AİT
ORMANCI MESLEK VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
ORTAK BASINAÇIKLAMASI
ORMAN YOKSA YAŞAM DA YOK...
Ekolojik ve çevre sorunlarıyla sürekli boğuşan dünyamızda, geçen yüzyılda sanayi
ve teknoloji hızla gelişirken,
doğal kaynaklar da aynı hızla
sömürüldü. Sürekli olarak gündemi işgal eden, ormanlara ve
tüm doğal kaynaklara yapılan
saldırı ve yok ediliş süreci kuraklığı, yer altı ve yer üstü su
kaynaklarının yok oluşunu,
erozyonu, toprak kaymasını,
selleri, toprakların verimsiz ve
çorak hale gelmesini de beraberinde getirdi. Kısaca, doğal
denge bozuldu. Doğal dengenin bozulması ve çevre sorunlarının artması toplumsal tepkilere yol açmaya başlayınca,
dünyayı yönetenler arayışlar
içine girdiler. Çevre sorunlarının temelini oluşturan ormansızlaşmanın önüne geçmek
amacıyla Avrupa Tarım Konfederasyonu’nun önerisi ile 1971
yılında Roma’da top lanan
Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kuzey yarımküre-
de ilkbaharın, güney yarımkürede sonbaharın başlangıç
günü olan 21 MART’ı DÜNYA
ORMANCILIK GÜNÜ olarak ilan
etmişlerdir.
Ancak, daha sonra dünya ülkelerinin çeşitli adlar altında
zaman zaman gündeme getirdikleri toplantılardan da bu
olumsuz sürecin durdurulmasına yönelik ciddi anlamda bir
sonucun çıkmaması, bu toplantıların ve bu uygulamanın
göstermelik olduğunu ortaya
koymaktadır.
İnsan ya şa mı nın temel
öğesi olan temiz hava, su ve
toprak ormanlar tarafından
üretilmektedir. Ormanın yok olması, yaşamın yok olmasıdır.
Sanayileşme, aşırı nüfus artışı
sonucunda kentlerin büyümesi, çevre kirliliğini arttırmaktadır. Orman azalmaları ya da
orman alanlarının arttırılamaması, insan yaşamını tehdit
eden ortamların oluşmasına
neden olmaktadır.
Son yıllarda ormanların
tüm dünya insanlarının ortak
varlıkları olarak kabul edildiği,
toplumsal yararlarının odun
hammaddesi değerinin binlerce kat fazlası olduğu bilinmektedir.
Küresel iklim değişikliği, atmosferdeki karbon oranının
ve sera gazlarının artışı, hava
kirliliği, çölleşme, kuraklık,
temiz su rezervlerinin azalması, toplumları ve dünyayı tehdit etmekte, ormanların önemini bir kat daha artırmaktadır.
Ormanların öneminin her
geçen gün artmasına karşın
FAO kaynaklarına göre dünya
orman varlığı giderek azalmakta, özelliklede uluslararası
tekellerin yönlendirmesiyle de
ormansızlaşmanın geri kalmış
ülkelerde yaşanmaya devam
ettiği görülmektedir.
Ülkemizde de uzun yıllardan bu yana yoğun bir ormansızlaşma yaşanıyor.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Anayasal koruma altındaki ormanlarımızın Anayasa’ya aykırı
çıkarılan mevzuatlar ile tahrip
edildiği, Anayasa’da sınırları çizilmiş, kamu yararı adına sınırlı
olarak verilebilecek izinler için
ne kadar hoyratça davranıldığı
ve ranta kurban edildiği açıkça
görülen vakalardır.
Ormanlar, politikacılar tarafından maalesef politik yatırım
aracı olarak görülmektedir.
Bu anlayışla, Anayasa ve ormancılıkla ilgili yasalarda defalarca, ormana ve ormancılık
aleyhine değişiklikler yapılmış,
binlerce hektar orman arazisi
üzerindeki bitki örtüsü yok edilerek orman niteliğini kaybetmiştir gerekçesi ile orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Ayrıca
son dönemde orman yasasında
yapılmak istenen değişikliklerle;
orman içinde bulunan orman
köylüsünün anayasa ve yasalarla sahip olduğu öncelik ve hakları ortadan kaldıracak düzenlemelerle ormancılığın sosyoekonomik işlevlerini ortadan kaldırmaya, ormanları sadece ticari
bir meta olarak değerlendirmeye gidilmektedir.
Ülkemizde orman azalmalarının % 56’sı yasal düzenlemel e r d e n k a y n a k l a n m ı ş t ı r.
1950’lerden bu yana 1.5 milyon
hektar ormanlık alan bu nedenle
artık orman değildir. Bu yasal düzenlemelerden birisi de 2/B diye
bilinen, orman niteliği kaybettirilerek orman rejimi dışına çıkarılan alanlardır.
Orman alanlarının amaç dışı
kullanımı ile de büyük tahribatların ortaya çıkması ve ekosistemin zarar gördüğü uygulamalar
da sürmektedir. Özellikle son dönemlerde su kaynaklarının özelleştirilmesine yönelik uygula-
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
malar neticesinde, derelerimiz
üzerinde elektrik üretimi gerekçesi ile kurulan HES’ler (hidro
elektrik santralleri) başta yöre insanının, ormanların, tarım alanlarının ve doğal yaşamın dolayısı
ile ekosistemin alt üst olmasına
neden olmaktadır.
Olumsuz uygulamaların değişik biçimlerinin hala sürdürüldüğü bir ortamda ormanların bakımı, korunması ve geliştirilmesi
ile erozyon kontrolü için ormancı çalışanlar çok güç koşullarda
büyük bir özveri gösteriyor, gerektiğinde yaşamlarını ortaya koyuyorlar.
Ancak, yukarıda belirtilen ormancılığımızın sorunları, sadece ormancı çalışanların çabası ile
üstesinden gelinebilecek sorunlar değildir. Ormanlar, ormancıların değil, tüm halkın,
hatta insanlığın malıdır. O halde,
ormancılığımızın ulusal bir
sorun olduğu benimsenmeli ve
gereği yapılmalıdır.
Ormancılık meslek ve sivil
toplum örgütleri olarak bizler;
orman ve çevreye duyarlı ve korumacı her türlü davranış biçiminin, ülkemiz ve dünya insanlarının yaşadıkları yere sahip çıkma
bilincinin, çabaların geniş kapsamlı ve kalıcı kılınmasını amaçlamaktayız.
Çocuklarımızın; yeşili yağmalanmış, toprakları verimsizleşmiş, suları kirli, havası solunamayacak kadar zehirlenmiş,
yaban hayvanları azalmış, kuşları, böcekleri ve balıkları yaşam savaşı veren, iklim koşulları alt üst
olmuş bir dünyada yaşamayı
hak etmediklerine inanmaktayız. Ülkemizin ve dünyamızın yaşadığı büyük deprem, sel, çığ fe-
laketlerinin boyutlarının bu
denli şiddetli olmasının nedenlerinin başında orman ve çevre
koşullarının bugüne dek göz
ardı edilmesinin yattığını düşünmekteyiz.
Bugün; dünya uluslarınca da
benimsenmiş olan 21 Mart
Dünya Ormancılık Günü’nde bir
kez daha, başta basın-yayın
olmak üzere tüm halkımızı ülkemizin taşına, toprağına, havasına, suyuna, ORMANLARINA
sahip çıkmaya çağırıyoruz.
ORMANCI MESLEK
VE
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
TMMOB
Orman Mühendisleri Odası
Türkiye Ormancılar Derneği
Türk Tarım Orman-Sen.
Tarım Orman-İş Sen.
ORKOOP
Türkiye Ormancılık
Kooperatifleri Merkez Birliği
Türkiye Tabiatını
Koruma Derneği
Yeşil Türkiye
Ormancılar Derneği
Orman Teknikerleri Derneği
ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARININ
KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
YÖNETMELİK 14.02.2015 TARİHLİ
RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANDI
Odamızın, 5531 sayılı Meslek Yetki Kanunu
uyarınca yürürlüğe koyduğu “Ormancılık ve
Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve Çalışma
Esasları Yönetmeliği” nde değişiklik yapan Yönetmelik, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın
uygun gö rüş le ri alı na rak ha zır lan mış
14.02.2015 tarihli ve 29267 sayılı Resmi Gazete
’de yayımlanmıştır. Yönetmeliğin 6’ncı maddesine eklenen iki yeni fıkra ile meslek mensuplarının üretecekleri mesleki çıktıları, Oda mevzuatına uygun olarak yapılacağına ilişkin taahhüt na me yi im za la ya ca ğı, kay be di len
ruhsat belgesi ve vize cetvelinin yeniden alınması esasları belirlenmiştir. Ayrıca, TMMOB ve
Oda Ana Yönetmeliğine paralel olarak, Yönetmeliğin 24’üncü maddesine eklenen fıkra ile
meslek mensuplarının ürettikleri mesleki çıktıların Odanın denetimine tabi tutulacağı
hüküm altına alınmıştır. Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği metni bu
haber ekindedir. Odanın Web sayfasındaki
mevzuat bölümünde, değişikliklerin işlendiği
Yönetmeliğin tam metnine yer verilmiştir.
OMO YÖNETİM KURULU
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI MESLEKİ DENEYİM
KAZANMA VE MESLEK MENSUPLUĞU SINAV
YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
YÖNETMELİK
Odamızın, 5531 sayılı Meslek Yetki Kanunu
uyarınca yürürlüğe koyduğu “Orman Mühendisleri Odası Mesleki Deneyim Kazanma Ve
Meslek Mensupluğu Sınav Yönetmeliğinde” de
değişiklik yapan Yönetmelik, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı’nın uygun görüşleri alınarak hazırlanmış 14/02/2015 tarihli ve 29267 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmıştır.
Yönetmeliğin 9’uncu maddesinde Orman
Fakültelerinde çift dal eğitimi alarak Orman
Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği dallarından
ikisinden diploma alan mühendislerin mesleki
deneyim kazanma çalışması yapmalarına dair
esaslar belirlenmiştir.
Ayrıca, Yönetmeliğin 40’ıncı maddesi or-
mancılık yapılanmasındaki değişikliklere paralel olarak değiştirilmiş, serbest meslek mensupluğu ile serbest yeminli meslek mensupluğu sınavlarına girecekleri ders sayıları azaltılmıştır. Böylece yazılı sınavların bir günde yapılması olanaklı hale girmiştir.
Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği metni dergimizde ve ayrıca kolayca ulaşabileceğiniz şekilde Odanın Ağ sayfasındaki
mevzuat bölümünde, değişikliklerin işlendiği
Yönetmeliğin tam metnine yer verilmiştir.
OMO YÖNETİM KURULU
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
“KIBRIS MESELESİ” KONULU KONFERANS
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİNDE
GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Odamız ile Kıbrıs Türk Kültür
Derneği’nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu “KIBRIS MESELESİ”
konulu konferans Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezinde 03/Mart/2015 Salı günü
gerçekleştirildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından Oda Genel Başkanı
Ali KÜÇÜKAYDIN’ın yaptığı kısa
açılış konuşmasında; Meslek Örgütleri’nin ana görevlerinin yanında, siyaset üstü milli meselelerimizde ve ülke gündemine
ilişkin konularda da görev ve sorumluluklarının olduğunu, Süleyman Şah Türbesi’nin ülke gündeminde olduğu şu günlerde
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Vatan Toprağı kavramının ne anlama geldiği, Kıbrıs meselesindeki sessizliğin, dayatılmaya çalışılan iki bölgeli federal çözümlerin ne anlama geldiği, Anavatan için Kıbrıs meselesinin ne anlama geldiği konularında aydınlanmak için değerli büyükelçi,
uzman hocamızdan bu konferansın talep edildiğini ifade etmişlerdir.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkanı Emekli Büyükelçi Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ
tarafından (eski K.K.T.C Ankara
Büyükelçisi) 2002’ye kadarki
zaman diliminde Türkiye’nin Kıb-
rıs politikası neydi, 2002’den
sonra ne oldu da değişti, Annan
Projesinin amacının ne olduğu,
Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliğin artmasından sonra Kıbrıs ve dolayısıyla Doğu Akdeniz’de şartların ne şekilde değiştiği, İsrail ve Rusya’nın neyi
amaçladığı, Kıbrıs’ın yönetim
şeklinin ne olması gerektiği ile ilgili olarak çok detaylı ve değerli
bilgiler verilmiştir.
“KIBRIS MESELESİ” konulu
konferansı sunan Dr. Ahmet Zeki
BULUNÇ’a günün anısına Oda
Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN
tarafından verilen plaketin ardından konferans sona ermiştir.
“ANAYASAL GÜVENCE ALTINDAKİ ORMANLARIMIZI
YASAL MEVZUATLA KORUYABİLİYOR MUYUZ?”
KONULU PANEL,
OMO GENEL MERKEZİNDE YAPILDI
Odamızın, 21/Mart/2015
Dünya Ormancılık Günü ve
Orman Haftası etkinlikleri bağlamında programladığı “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla
Koruyabiliyor muyuz?” konulu
panel, geniş bir meslektaş katılımıyla, 20/Mart/2015 Cuma
günü saat:14.30’da Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi
top lan tı sa lo nun da KTÜ
Orman Fa kül te si Öğ re tim
Üyesi ve Odamızın Genel Merkez Yö netim Kurulu Üyesi
Sayın Prof. Dr. Devlet TOKSOY
’un yöneticiliğinde yapılmıştır.
Panel, saygı duruşu ve İstiklal
Marşının ardından Oda Genel
Başkanı Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN
’ın açılış konuşmaları ile başlamıştır.
Genel Başkan Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN yaptığı konuşmasında özetle şu hususlara yer vermiştir.
“21 Mart Dünya Ormancılık
Günü ve içinde bulunduğu Ormancılık Haftası nedeniyle düzenlenen etkinlikler çerçevesinde, “Anayasal Güvence Altındaki
Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla
Koruyabiliyor muyuz?” konulu
panel ile ormanlarımızın içinde
bulunduğu tehlikelere dikkat
çekilmek istenmiştir. 21 Mart
Dünya Ormancılık Günü’nü ve
aynı zamanda milletimizin tarihinde dirilişi, yenilenmeyi ifade
eden Nevruzu kutlar, milletimize birlik beraberlik getirmesini
temenni ederim.
Herkesin birinci sınıf vatandaş olması, herkes için demokrasi, hukuk ve adalet talep ediyorum. Nevruz’un ayrılıklara
alet edilmemesi, devleti, milleti
yıpratmaması gerekmektedir.
Çanakkale Zaferi ve şehitler
vatan toprağının kutsiyetini,
vatan toprağının süsü olan ormanlarımız da anayasal korumanın kırmızı çizgisidir. Anayasaya aykırı çıkarılan yasalar ile
orman alanlarından hoyratça
izinler verilmektedir. Bu düzenlediğimiz panelde, ormanların
tahribine ve talanına dikkat çekmek istemekteyiz.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Ayrıca ormancılıkta vefanın
gereği olarak, meslekte 50. Yılını
dolduran ulu çınar meslektaşlarımızla buluşmamız bizlere mutluluk ve gurur vermektedir.”
Daha sonra, konuklardan
Adana Milletvekili Orman Mühendisi Seyfettin YILMAZ ile
emekli ulu çınar meslektaşlarımız adına, eski Muğla Milletvekili, Orman Genel Müdürü ve
Orman Bakanlığı Müsteşarı Nevşat ÖZER de nezaket konuşmaları yaparak, panel konusunun çok
isabetli seçildiğini ve panelde ortaya çıkan sonuçların ülkemize
ve ormancılığımıza hayırlara vesile olmasını dilemişlerdir.
Panele;
İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre ve
Orman Hukuku Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur
AYDIN “Yasal Mevzuat Ormanları Koruyabiliyor mu? Son Döneme Dair Hukuki Bir Analiz” konulu, (E) Akdeniz Üniversitesi ÖğreORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
tim Üyesi Prof. Dr. Kani IŞIK “Habitat Parçalanması-Biyoçeşitlilik
ilişkisi” konulu, (E) Müsteşar yardımcısı Orman Yüksek Mühendisi ve İşletmeci Oda AR-GE Merkezi Başkanı Eşref GİRGİN “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz? Gelinen Noktanın Değerlendirilmesi ve Bu Konularda Orman Mühendisleri
Odasının Çalışmaları” konulu, bildirileriyle panelist olarak katılmışlardır.
Panel sonucunda;
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu, ormanların
korunması ağırlıklı hükümler
içermekte iken; 2003-2014 yılları
arasında Orman Kanununda yapılan değişikliklerle rantı öne çıkaran kullanma ağırlıklı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler
o kadar ileriye götürülmüş ki, ormanların geleceğini doğrudan
etkileyen tohum meşçereleri,
gen koruma ormanları, endemik
ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda dahi maden arama izinleri verilebileceğine ilişkin yasal düzenlenmeler yapılmış olup, mermer ve taş ocaklarının Maden Kanunu kapsamına alındığı günümüzde, yapılan bu yasal düzenlemelerin orman ekosisteminin
geleceğini nasıl tehlikeye sokacağını izah etmeye gerek olmadığı vurgulanmıştır.
Orman Kanununda son dönemde yapılan değişiklikler;
hukuk literatüründe yer almayan TBMM ihtisas komisyonlarında tartışılmadan, üniversiteler STÖ ve meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan, kamu
oyunda Torba Kanun olarak nitelendirilen yasalarla, ormanların aleyhine ve orman ekosisteminin bozulmasına ilişkin çok
tehlikeli düzenlemeler yapıldığı
belirtilmiştir.
Orman Kanununda, Anayasa
ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olarak yapılan düzenlemelere dayanılarak verilen
izinler nedeniyle de, başta İstanbul Kuzey Ormanları olmak
üzere, orman habitatının çok
parçalı hale gelmesinden dolayı
yaban hayatı ve biyolojik çeşitliliğin çok zarar gördüğü,
dile getirilmiştir. Orman Kanununda ve Afetler Kanunu gibi
diğer Kanunlarda ormanlarımıza yönelik yapılan değişikliklerde; orman ekosistemi ve korunan alanların zarar gördüğü,
orman alanlarının arsa ofisi haline getirildiği vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, TBMM’ de yasalaşmayı bekleyen 1/781 esas
sayılı Torba Yasa tasarısı ile
orman alanlarından 6306 sayılı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna
göre, afete maruz alanlardaki iskânlarda arsa olarak kullanılmak
üzere, orman dışına arazi çıkarılması ve özel ormanların tamamına yakınında yapılaşmaya
açılmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Orman ekosisteminin tahribine ve parçalanmasına neden
olan ranta dönük yasal düzenlemeler hızla yapılırken, ormanların dışarıdan gelecek zararlılardan korunmasına yönelik olarak, 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda 645 sayılı
KHK ile 2011 yılında yapılan değişiklikte, ormancılık karantinası, bitki pasaportu, fidancılık piyasasının denetimi konuları
Orman Genel Müdürlüğünün
görevleri haline gelmesine rağmen, bu görevlerin uygulamaya
aktarılması için hazırlanan, yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanmasını, serbest çalışan
meslektaşlarımızın sabırsızlıkla
beklediği belirtilmiştir.
Odamızın hazırlanmasında
teknik katkı yaptığı “Ormancılık
Karantina, İnspektör Ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile
“Orman Yetiştirme Materyalleri
Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme Ve Orman Bitki Pasaportu Yönetme liği Taslağı”,
tamamlanmamış aksine bu yetkilerin tekrar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına verilmesi
için Torba Kanunda düzenleme
yapılmıştır.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Aynı tasarı ile yangın amirliği konusunda düzenleme yapılmazken, Orman İdaresi valinin emrinde kırsal ve kentsel yerleşimlerdeki yangınları söndürmekle
görevli hale getirilmiş ve adeta
genel itfaiye haline dönüştürülmeye çalışıldığı ifade edilmiştir.
Orman Mühendisleri Odası;
orman ekosisteminin zarar görmesine yönelik düzenlemeler
kapsamında Orman Kanununun 17/3 ve 18. Maddeleri Uygulama Yönetmeliği, Orman kanunun 16. Maddesi Uygulama
Yönetmeliği ve Milliparklar Yönetmeliği, Korunan Alanlarda Ya-
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
pılacak Planlar Yönetmeliği,
Zirai Karantina Yönetmeliği,
Zirai karantina İnspektör Yönetmeliği, Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik vb. yönetmeliklerin dayandığı yasalara aykırı hükümler ile 5531 sayılı
Kanuna göre kazanılmış orman
mühendisliği mesleki haklarını
ihlal eden hükümlerin iptali için
ve 1. Derece koruma statülü
Doğal ve Tarihi Sit Alanlarının sit
derecelerinin düşürülmesine
dair kurul kararlarının iptali için
idari yargıda davalar açmış ve
iptal ettirilmiş olduğu vurgulan-
mıştır.
Panelin sonunda, Oda Yönetim Kurulunca meslekte 50 yılını
dolduran 74 orman mühendisi
meslektaşımıza plâket takdim
edilmiştir.
Orman idaresini yönetenlerin, panelde sunulan bildirilerden alacakları mesajları değerlendirip orman ekosisteminin
korunmasında daha titiz davranacaklarını ümit etmekteyiz.
Panelde sunulan bildiriler ile
ayrıntılı bilgiye odamızın ağ sayfasından ulaşılabilir.
ODA YÖNETİM KURULU
MESLEK KAMUOYUNA
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, HUKUK DIŞI ROTASYON
UYGULAMALARINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR.
Orman Genel Müdürlüğü’nde, 657 sayılı Kanunun personel atamalarına dair kriterleri ihlal
edilerek yürürlüğe giren, kısmen yürütmesi durdurulan ve Danıştay’da iptal davası devam eden
“Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve
Yer Değiştirme Esaslarına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine bile uyulmadan, rotasyon uygulaması adı altında ve malum sendikanın yönlendirmesiyle, özellikle Odamız yönetici ve
temsilcileri, yandaş olmayan sendika üye ve
yöneticileri başta olmak üzere liyakatli ve
onurlu duruş gösteren meslektaşlarımız üzerinde manevi baskı oluşturmak, kurumda
kadrolaşmak ve yönetimi keyfileştirmek için
kıyım derecesine ulaşan hukuk dışı atamalara maalesef kaldığı yerden devam edilmektedir.
OGM Atama ve Yer Değiştirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte belirtilen kriterlere (atamaların boş veya boşalacak kadrolara yapılması, hizmet gerekleri ve ihtiyaç durumu, daha önce
görev yapılan hizmet bölgesi, tercih sırası, öğrenimi, uzmanlığı, iş tecrübesi, mesleki bilgisi, liyakati vb.) uyulmadan Haziran 2014’de yapılan
ilk rotasyon uygulaması meslek kamuoyunda infiale yol açmış ve bu durum 07 Temmuz 2014 tarihli bildirimizle basına ve kamuoyuna duyurulmuştu. Bunun sonucunda İdarece meslek kamuoyunda mevcut uygulamadan vazgeçileceği veya birçok yanlış ve hatalı uygulamaların düzeltileceği beklentileri oluşturulmuştu. Ancak
Nisan 2015’de yapılan ikinci rotasyon uygulaması ile maalesef orman idaresini yönetenlerdeki vicdan kararmasının, bu beklentileri karşılayamayacağı net olarak görülmüştür. Birinci ro-
tasyonda olduğu gibi;
1.Mazeretler (eş durumu, hastalık vb.) yine
dikkate alınmamış,
2.Meslektaşlarımızın bilgi, birikim ve tecrübelerine bakılmamış, deyim yerindeyse 30 yıllık
meslektaşlarımız uzmanlığı ile hiç alakası olmayan birimlere görevlendirilerek neredeyse mesleğe yeni baştan başlatılmış,
3.Odamız yönetiminde yer alanlar hedef olarak seçilmiş, seçimle kazanamadıkları Oda yönetimlerini Genel Müdürlükçe bu şekilde kontrol altına almak gibi bir metot oluşturulmak istenmiş,
4.Farklı sendikalarda yönetici olanların sendika yasasındaki yasal güvenceleri dikkate alınmadan tayinleri çıkarılmış, bu sendikalara üye
meslektaşlarımız öncelikle rotasyona tabi tutulmuş,
5.Mahkeme kararları olmasına rağmen (sendika yöneticileri, oda başkanları vb.) aynı uygulamalara hukuk göz ardı edilerek devam edilmiştir.
Hukuk mücadelesine rağmen maksatlı bir şekilde meslektaşlarımızı mağdur eden bu uygulamalar, hem meslektaşlarımızın motivasyonunu ve kuruma bağlılıklarını kırmakta, hem de
kaynak israfı yapılarak ülke ormancılığına ekstra
bir maliyet yüklemektedir.
Orman Genel Müdürlüğü yönetimleri değişmesine rağmen maalesef zihniyet değişmemiş olup bu durum bizler için sürpriz olmamıştır.
MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ.
Meslek kamuoyuna saygı ile duyurulur.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ÇANAKKALE ÜSTÜNDE AZİZ RUHLAR KUBBESİ
Çiğdem USTA
KTÜ Edebiyat Fakültesi Trabzon
Ölmek, bir vazife…
3 Kasım 1914…
Turuncu ve kahveye çalan
yaşlı sonbahar yapraklarının
toprağa düşen gencecik şehitlere
eşlik ettiğidir. Masmavi denizin
kan ırmağına, kahverengi
toprağın kızıl gayya kuyusuna
döndüğüdür. Bir damla su, bir
avuç toprakta devasa bir savaşın
kükrediği, yetmiş iki milletin
Çanakkale'yi mahşer yerine
çevirdiğidir. Can pazarı için
Sur'un üflendiğidir.
3 Kasım 1914, bir ateş
dalgasının sekiz buçuk ay
boyunca Çanakkale'yi yakıp
yıkacağı bir zamanın
başlangıcıdır. Ufacık bir karaya,
“Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün
akvâm-ı beşer”in akın ettiği
tarihtir.
Eşi benzeri olmayan
Çanakkale Savaşı'nda binlerce
insan kıyasıya savaşmıştır. Bu
kıyımda, bir bedenden bir uzvu
koparmak ister gibi saldıran
askerlerin aklından acaba siyasi
hedefler geçmiş midir? “Kimi
Hindu, kimi yamyam, kimi
bilmem ne bela” olan düşmanlar,
savaşırken politika düşünmüş
müdür? Millet olmayan bu
insanlar topluluğu, Türk milletini
boğmaya çalışırken hesap kitap
yapmış mıdır? Muhtemelen bu
soruların cevabı “hayır” olacaktır.
Fransız ve İngiliz askerleri, kurşun
atarken Boğaz'ı alıp Rusya'ya
yardım ulaştırmayı ya da
Müslüman sömürgeleri
sindirmeyi düşünmemişlerdir.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Süngü sallayan bir Anzak,
“Çanakkale'yi geçsek de dünya
siyasetinde bir ismimiz olsa!”
dememiştir. Maoriler, Aborjinler,
Gurkalar, gencecik bir Türk'ü
vahşice öldürmeden az önce
İstanbul'un önemini aklına
getirmemiştir.
Ya camileri, meyve ağaçlı
bahçeleri, avlusunda
çocuklarının oynadığı evleri,
buğday ekili tarlaları, komşusuyla
gülüp söyleştiği, yoldaşını
emanet ettiği toprakları için
savaşanlar? Bir millet olarak
ecdatları, evlatları için cepheye
koşanlar, lağım kazarken veya
mermilere, top güllelerine doğru
koşarken ne düşünmüşlerdir?
Bu sorunun da galiba bir
cevabı yoktur. Çünkü savaşlarda
hesaplar kitaplar, insanların
kaderine hükmeden siyasilerce
çizilmiş haritaların olduğu
odalarda kilitli kalır ve askerlerin
savaştığı cephelere ulaşmaz.
Çünkü savaş meydanlarında
düşünceler değil, duygular
çarpışır. Askerler sadece
hissederler. Kimi vahşi kimi
şefkatli, kimi amansız kimi
müdanasız, kimi asilce kimi
alçakça, k imi şehit k imi
kahraman olmak için savaşır,
duygularla savaşır.
Öyle olmasa kuşların bile
başka öttüğü bir yere, onu
incitmemiş ondan incinmemiş
insanları öldürmeye hangi Hindu
gelir? Yaşamaya daha yeni
alışmışken kendisinin olmayan
bir savaşta ölmeye hangi Anzak
koşar? Hangi ulu insan 276
kiloluk mermiyi kaldırabilir? On
beş yaşında, yaşanmamış onca
yılını Seddülbahir'e,
Conkbayırı'na, Kanlısırt'a hangi
vatan evladı savurur? Kim
düşünerek hesap yaparak
öleceğini bile bile kurşunun
önüne atılır, başkaları yaşasın
diye ölenlere katılır?
“Biz kişisel kahramanlıklarla
uğraşmıyoruz. Yalnız size,
Bombasırtı olayını anlatmadan
geçemeyeceğim. Karşılıklı
siperler arasındaki mesafe sekiz,
on metre, yani ölüm muhakkak…
Birinci siperdekilerin hiçbirisi
kurtulamamacasına düşüyor,
ikinci siperdekiler onların yerine
g e l i y o r, f a k a t n e k a d a r
imrenilecek bir soğuk kanlılık ve
tevekkülle biliyor musunuz?
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar
öleceğini de biliyor ve en ufak bir
çekinme bile göstermiyor
(Mustafa Kemal)”
Duygularıyla savaşmasa
hangi düşman düşmanıyla dost
olur? Ona bir nefeslik tütün verir,
ondan bir doyumluk yemek alır?
Bugün, yarın, sabah veya akşam,
belki öldüreceği belki de onun
kurşunuyla öleceği insanı kim
sever? Hangi asker, düşman
askerinin ölmemesi için dua
eder? “Babam ve birlik arkadaşları
savaş sırasında bir şekilde
Türklerle iyi bir ilişki kurmuşlar.
Birbirlerine ateş ediyorlar, sonra
birlikte çay içip sonra tekrar ateş
etmeye dönüyorlarmış.
Bu bana çok dokunaklı geliyor. Bir
iş gibi, yapmak zorunda olduğun
bir iş (Anzak askeri Gerly
DENVER'ın kızı Ian DENVER)”
Çanakkale'de savaşan ecdat,
hesap kitapla değil iman gücüyle
savaşmıştır. Maddiyatın “yok”
şarkısına karşı maneviyatın “var”
türküsünü söylemiştir. “Ayakkabın,
mintanın, yiyecek yemeğin, yeterli
silahın yok.” diyen rüzgarı, “İman
gücüm, ezanım, Kur'an'ım, şanlı
komutanlarım, aslan arkadaşlarım
var.” diyen fırtınayla susturmuştur.
Tek öğünlük ekmeğini yerken
düşmanın yemeğini; elinde
süngüsü varken düşmanın
topunu tüfeğini; yıldız silahına
basarken çıplak ayağını; tiril tiril
titrerken korunaksız bedenini
düşünmemiştir, görmemiştir. O
z a h i r i n a rd ı n d a k i b a t ı n ı
görmüştür. Ona aguşunu açan
Peygamber'i görmüştür. Şehadet
mertebesini görmüştür.
“Paçavralar içindek i
Anadolulular, dişlerini sıkarak, acılı
hislerle -bunların ne denli acı
duygular olduğunu dünya
savaşının bundan sonraki
seyrinde biz Almanlar da yaşadıkçamaşır, pabuç ve giysi
bakımından en iyi şekilde
donatılmış olarak getirilen esirleri
gözden geçiriyorlardı. Yüzlerce,
binlerce askerin bedenlerinde
gömlekleri yok, çorap ve pabuç
olmadığı için ayaklar paçavralarla
sarılıydı. Siperlerin güçlendirilmesi
için İstanbul tarafından
gönderilen kum torbaları, siperin
desteklenmesinden çok giyim
eşyası yapımında kullanılıyordu.
Kasım 1915'te artık bir
üniformaya bile sahip olmayan ve
alacalı bulacalı boyalı yurt giysileri
içinde dolaşan 5. Ordu askerleri,
avcı hendeklerine zengin bir renk
kazandırıyordu. Kaputları da
yoktu, öyle ki Kasım ve Aralık'ta
termometre sıfırın altına
düştüğünde donma olaylarıyla
karşılaşılıyordu. (Alman Subayı
Carl Mühlmann)”
Çanakkale'de savaşan ecdat,
hesap kitapla değil onuruyla,
vatan aşkıyla savaşmıştır. İşte bu
yüzden, bir zamanlar eli saban
tutan kardeşinin yanında eli
kalem tutan da savaşmıştır. Çocuk
yürekler kitabını, mektepteki
sırasını bırakıp süngüsünü almış,
Çanakkale üstünde ruhtan bir
kubbe için ölümün vazife olduğu
bir yolculuğa çıkmıştır. “Bir
darülfünun Çanak k ale' ye
gömülmüştür.”
“Bu savaşa, İstanbul Tıp
Fakültesi öğrencileri ile İstanbul
Lisesi öğrencileri de katıldı ve üç
saat içinde şehit oldular. Yaralara
merhem sürecek, dertlere
derman olacak doktor ve doktor
adayları vatanın bu onulmaz
yarasına canlarıyla merhem,
vatanın büyük derdine canlarıyla
derman oldular. Bu sebeple
İstanbul Tıp Fakültesi altı yıl sonra
1921'de hiç mezun veremedi.”
Çanakkale Savaşı, yoksulluğun,
yoksunluğun, düşmanlıkta
dostluğun destanıdır. “Allah Allah”
nidalarıyla, tepelerden mermilere
doğru koşan, yerle göğün, ahretle
dünyanın birleştiği çizgide, ölümle
hayat arasında, yüzünü vatanı için
ölüme dönen insanlar ın
destanıdır. Cepheye gönderdiği
erini, evladını beklerken oradan
oraya sürüklenen ama yine de
ağzını şikayet için değil, şükür için
açan kadınların destanıdır.
Soğuktan titrerken elindeki son
“pamuklu mintan, pamuklu
gömlek, yün kuşak, yün çorap,
yün eldiven”i askerine gönderen
bir milletin destanıdır. Çanakkale
düşmanını, toprağında dostça
misafir eden bir ecdadın
destanıdır; o ecdadın yüceliği,
asilliği insanlık tarihinin billur
sayfalarına nakşolmuştur, olmaya
da devam edecektir.
“Türkler bizim kayıplarımızı
onurlandırdılar ve onlara kendi
evlatları gibi sahip çıktılar. Ve daha
sonra tarih sayfalarında nadir
görülen bir şey yaptılar. Bu yere
mağlupların onuruna “Anzak
Koyu” adını verdiler. Bu nedenle
Türkiye Cumhuriyeti'ne büyük bir
gönül borcumuz bulunmaktadır.
Hiçbir millet, mabetlerimizi daha
iyi koruyamaz ve bu kutsal
ziyaretlerimize daha cömertçe ev
sahipliği yapamazdı (Avustralya
Başbakanı Julia Gillard).”
Aziz şehitlerimize minnetle...
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
ORMANCILIK ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ
NASIL YAPILANDIRILMALIDIR?
Doç. Dr. Yaşar Şimşek
Orman Yüksek Mühendisi
Konuya girmeden önce bazı
ğını ve gideceği yolu bilmeden
araştırmaya başlamak için bir
kavramların açıklanmasında
şişe su ister ve çöle gider. Burayarar vardır. Bunlar;
dan beklenen sonuç araştırma1-Araştırma Nedir ?
cının yeni verimli bir vahayı bulBu konuda çeşitli tanımlar ması şeklinde olurdu. En kötü somevcuttur. Önemli görülenler nuçta araştırmacı en iyi vahanın
şunlardır.
yolunu bulduğunu ancak vahaa-Araştırma en genel anla- yı bulamadığına inanmasıdır. Yamıyla, birtakım olguların ortaya hutta araştırmacı çölden geri
çıkarılması için, bilgilerin aran- döner ve bu imkanlar ile böyle
ması ya da bu amaçla yapılan bir vahanın bulunmasının mümher türlü sistemli araştırmayı içe- kün olmadığını anlatarak, araşren çalışmalardır.
tırmayı devam ettirmek için yab-Araştırma, var olan bilgiye, nına daha fazla su alarak çölde
kullanılabilir ve katlanabilir ni- çalışmak istediğini belirtmesi
telikte bilgiler eklemek amacını şeklinde olurdu. Bu misalden de
güden sistemli bir incelemedir.
anlaşıldığı gibi, araştırma yol bec-Araştırma, doğal olaylar lirleyicidir. Bazen kolayca ulaşıarası ilişkiler hakkındaki hipo- labildiği gibi, bazen de ilk çalıştezleri sistemli, kontrollü, ampi- malardan elde edilen sonuçlara
rik ve eleştirel olarak incelemek- göre, tamamlama araştırmaları
tir.
yapılarak sonuçlar daha güvenid-İlgilenilen konuya ilişkin lir hale dönüştürülebilir.
sorunların saptanması, çözüm
Koch (2011), araş tır ma
yollarının planlanması, uygula- nedir? Sorusu için ikinci bir
maya konulması ve sonuçları- misal vermektedir.
nın değerlendirilmesine yöneHennig Brand 17. Yüzyılda
lik çalışmalardır.
Hamburg’ta yaşayan kimyacı bir
Araştırma nedir? Sorusunun araştırmacıdır. Araştırmacı altın
cevabını en kapsamlı şekilde üretmeyi kafasına koymuştur.
Koch (2011) vermiştir. Koch 1669 Yılında idrarla kumu karışaraştırmayı çölde yapılan bir se- tırıp, buharlaştırarak altın elde
yahat ile ilişkilendirmektedir. edebileceği fikrine kapılmıştır.
Araştırmacı, eski vahada bir Bu nedenle kimyacı araştırmacı,
takım sorunlar olduğu için, bir bölük askerden bir ton civadaha verimli ve yeni bir vahanın rında idrar elde ederek, kumla
bulunması için çöle gönderil- karıştırır ve devamlı olarak süzer
mek istenir. Araştırmacı çölde ve kurutur. Sonuçta altın ararböyle bir vahanın olup olmadı- ken fosfor elementini bulur.
Gerçi araştırma fiyasko ile sonuçlanmıştır ama başka bir başarı söz konusudur. Çünkü tesadüfen keşfedilen fosfor, bitkiler
ve hayvanlar için altın değerinde bir elementtir.
Buradan çıkarılacak ders
araştırma yaparken bazı beklenmeyen sonuçların da ortaya çıkabileceğidir.
Yukarıdaki olaylarda görüldüğü gibi, sonuçları görüp kavramak araştırmacıların işidir. Dolayısı ile yetişmiş araştırmacılara
çok ihtiyaç vardır. Zaten araştırmacının temel amacı da yeni bilgiler üretmektir.
2-Bilimsel Araştırma
Nedir ?
Önemli tanımlar aşağıda verilmiştir.
a-Bilimsel araştırma, sistematik veri toplama ve analiz
etme sürecidir.
b-Bilimin kapsamına giren
bilgilere ulaşmak için yapılan sistemli çalışmalardır.
c-Bilimsel araştırma, problemlere ya da sorunlara güvenilir çözümler aramak amacıyla,
planlı ve sistemli olarak verilerin
toplanması, çözümlenmesi yani
analizi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve rapor edilmesi sürecidir.
d-Bilimsel araştırmalar, hem
bilime katkı sağlamak ve hem
de insanlığa faydalı olmak
amacı ile yapılır.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3-Araştırmacı Kimdir ?
Araştırmacı, bilimsel düşünebilmeyi, hayatının her kademesinde başarabilen kişidir. Araştırmada merak çok önemlidir. Özellikle genç araştırmacılar meraklı ve hevesli olmak durumundadırlar. Araştırma çalışmalarına yeni başlayan,
ancak yaptığına ilgi duymayan, yaptığı çalışmalardan sıkıldığını hisseden bir kimse araştırmada
çalışmaktan derhal vazgeçmelidir.
3.1-Araştırmacıda Olması Gereken Nitelikler
Araştırma doğrudan yapılacak bir faaliyettir.
Uygulamada görülen bazı farklılıklara karşın, her
araştırmada belirli yöntemler, süreçler ve aşamalar vardır. Bilimsel araştırma genel anlamda, geçerliliği kabul edilmiş sistemli bilgiler bütünü olarak kabul edilir. Bilimsel araştırma aynı zamanda
bir öğrenme ve kendini geliştirme faaliyetidir.
İyi bir araştırmacıda bulunması gereken nitelikler aşağıda verilmiştir.
Genel Nitelikler
Kişisel Nitelikler (bazıları)
Araştırmada doğruluk Hoşgörülü olmak
Araştırmada dürüstlük İnatçı olmak
Araştırmada düzenlilik Şüpheci olmak
Araştırmada açıklık
Gerçek ile söylentiyi ayırabilmeli
3.3- Araştırma Enstitüsü Nedir ?
Bir üniversiteye bağlı veya bağımsız bir kuruluş olarak araştırma yapan ve bazı durumlarda da
öğretime yer veren kurumlardır. Böyle bir kurumda araştırma çalışması yapan kişilere de araştırmacı denir.
4-Araştırma Çeşitleri
Araştırma genel olarak ikiye ayrılır.
4.1-Temel Araştırmalar
4.2-Uygulamalı Araştırmalar
Bu iki konu ayrı ayrı incelenerek aşağıda özetlenmiştir.
4.1-Temel Araştırmalar
Kâr amacı gütmeden bilimsel bilginin geliştirilmesi ve bilinmeyenlerin keşfine yönelik olarak
yapılan araştırmalardır. Genellikle üniversitelerde ve çok gelişmiş araştırma enstitülerinde yapılır.
Temel araştırma, ele alınan konuyu aydınlatmak için uygun teorik bilgilerin tanımlanmasını,
analizini ve sunulmasını içerir.
Ülkemizde temel araştırma yapması öngörülen, üniversitelerimizi ve orman fakültelerimizi
incelemekte büyük yararlar vardır.
Yıl/Ülke AB 27 Ülke (%8) ABD (%) Japonya (%) Türkiye (%)
1998
1,79
2,58
3,00
0,37
1999
1,84
2,63
3,02
0,47
Mutlaka İngilizce öğrenmeli
2000
1,86
2,69
3,04
0,48
İyi kaynak tarayabilmeli
2001
1,87
2,71
3,12
0,54
İyi not tutabilmeli
2002
1,88
2,60
3,17
0,53
İyi rapor hazırlamalı
2003
1,87
2,60
3,20
0,48
2004
1,83
2,53
3,17
0,52
2005
1,83
2,56
3,32
0,59
2006
1,85
2,59
3,40
0,6
2007
1,55
2,66
3,44
0,72
2008
1,92
2,79
3,45
0,73
2009
2,01
2,90
3,36
0,85
2010
2,00
2,91
-
0,84
Araştırmada tarafsızlık Mantıklı düşünmeli
Araştırmada dikkat
Matematik-istatistik öğrenmeli
3.2- Araştırma Konusu Seçiminde Uyulması Gereken Noktalar
a-İlgi-Araştırmacı seçeceği konuya karşı ilgili
olmalıdır.
b-Orjinallik-Araştırma bilinenleri tekrarlamamalıdır.
c-Önem-Konu araştırmaya değecek bir
öneme sahip olmalıdır.
d-Bilimsel Yeterlilik-Araştırmacı kendi seçtiği
konuyu araştırabilecek teknik niteliklere sahip olmalıdır.
e-Uygulamaya yararlı olmalıdır.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Tablo 1. - Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurtiçi harcamalarına oranının gelişmiş ülkeler ile mukayesesi
(Ünal, T., S. Nisan-2013)
Tablo 1.’den görüldüğü gibi
1998 yılından bu yana Ar-Ge çalışmalarına en yüksek oranda
bütçe ayıran ülke Japonya olurken, onu ABD izlemektedir. Sıralama günümüze kadar değişmeden gelmiştir. Rakamsal olarak Türkiye 2010 yılı itibarı ile
AB’ye göre bile 2.38 kat geridedir. AB ülkeleri 2020 yılına kadar
bütçelerinin % 3’ünü Ar-Ge çalışmalarına ayırmayı hedef almalarına rağmen, bazı AB ülkeleri bugünden % 3’e ulaşmışlardır. Türkiye ise Tablo 1.’de görüldüğü gibi % 0.84 (binde 84)
oranı ile en son sırada bulunmaktadır. Böyle bir Ar-Ge bütçesi ile üniversitelerimiz maalesef
istenilen bir gelişme düzeyine
ulaşamamışlardır. Son 12 yılda
üniversite sayısı 73’ten 184’e çıkmıştır. Ancak öğretim üyesi sayısı bu oranda artmamıştır. Üniversitelerimizde, doktoranın anlamını bilmeyen öğrenci, tek
ciddi eseri olmayan profesörler
vardır (Akyol 2014).
Üniversitelerimizdeki bilimin kalitesi de fevkalade düşündürücüdür. TUBİTAK’ın 2008
tarihli yayınında uluslararası
bilim indekslerine giren Türkiye
kökenli bilimsel yayın sayısı 120
000’dir. Yunanistan’ın ise 101
000’dir. Nüfus dikkate alınırsa,
çok parlak sayılmayız. Ama yine
de Yunanistan’ın üzerindeyiz.
Fakat bilimsel yayınların kalitesini gösteren “etki değeri” ölçüsüne baktığımızda Türkiye’nin
puanı 4.65 iken Yunanistan’ın
puanı 8.06’dır (Akyol 2014). “Etki
değeri” demek yayınlanan bilimsel makalelere, dünya bilim
camiasında ne kadar atıf olmuş
ve ne kadar etkili olmuş anlamı-
nı taşımaktadır. Bu açıdan Türkiye’deki bilim kalitesi Yunanistan’ın yarısı düzeyindedir. İran
ise uluslararası indekslerde Türki ye’yi geç miş bu lu nu yor.
İran’da 44 üniversite varken Türkiye’de 184 üniversite vardır. Bizdeki köklü üniversiteler elbette
ki İran’dakilerden çok kalitelidir.
Fakat İran belirli elit üniversite
ve araştırma kurumları ile bilimsel yayında Türkiye’yi geçmiştir
(Akyol 2014).
Türkiye’nin belirli bilim dallarında elit üniversite sayısı daha
da artmalı, doktora çalışmaları
kaliteli üniversitelere yönlendirilmelidir.
Yükseköğretim sistemleri
dünyada değişiyor. Geleneksel
üniversite sistemlerinden küresel üniversite sistemine geçmek
mecburiyeti vardır.
Üniversitelerimizdeki gelişmişliği “Academic Ranking of
World Universitesinin” her sene
yayınladığı dünyanın en gelişmiş 500 üniversitesi sıralamasında da görüyoruz. Bu sıralamada Türkiye’den yalnızca
İstanbul Üniversitesi listede
404. Sırada yer almaktadır. Bu listede ilk 4 sıra Amerikan üniversitelerine ait olup 1. Sırada Harvard, 5. Sırada Cambridge (İngiltere) ve 10. Sırada Oxford (İngiltere) üniversiteleri bulunmaktadır.
Yunanistan’dan 2 üniversite
Türkiye’den daha üst sıralarda,
İran’dan ise bir üniversite Türkiye’den daha alt sıralarda yer almaktadır. Toplamda ise Amerika’dan 142, Almanya’dan 45 üniversite listede yer almış-tır.
4.1.1. Araştırma Üniversiteleri
Dünyada 125 tanesi ABD’de,
22 tanesi de çeşitli Avrupa ülkelerinde olmak üzere yaklaşık
200 tane araştırma üniversitesi
bulunmaktadır. En etkin araştırmalar bu üniversitelerde yapılmakta, bu üniversitelerden
çıkan araştırma makaleleri yüksek prestijli dergilerde yayınlanmakta, bu makaleler en çok atıfları almakta ve araştırma desteğinin en önemli kısmı da bu üniversitelere tahsis edilmektedir
(Atalar, 2011). Araştırma üniversitesi sayısının 200 civarında bir
sayı ile sınırlandırılmasının sebeplerinden biri olarak; “Dünya
üzerinde ancak 200 kadar araştırma üniversitesini besleyecek
insan kaynağı bulunduğu” söylenmektedir. Bu üniversitelerde
çok seçkin öğretim üyeleri çalışmaktadır. Öğretim üyelerinin
büyük çoğunluğu araştırma
yapar, doktora tezleri yönetir ve
araştırma sonuçlarını en saygın
bilimsel dergilerde yayınlayarak
bilim dünyasına duyururlar. Öğretim üyelerinin çoğu kendi
alanlarında tanınmış saygın kişilerdir ve de dünyanın değişik ülkelerinin vatandaşlarıdır. Bu kişiler pasaportlarına bakılmaksızın en üst düzeyde akademik ve
idari görevler alabilirler (Atalar,
2011).
Araştırma üniversitelerinin
oluşumları 2002 yılında başlatılmış ve bugünkü hale gelmiştir.
Ülkemiz için bu kavram çok yenidir. Umarım konuya olan ilgi
artar ve araştırma üniversiteleri
ülkemizde de kurulur.Üniversitelerimizin durumları genel hatları ile yukarıda özetlenmiştir.
Bu nedenle üniversitelerimizden mucizeler beklenmemelidir.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
4.1.2. Orman Fakültelerinin Durumu
Türkiye’deki üniversite eğitimi, ülkenin ihtiyaçlarına göre şekillenmemiştir. Tüm dallarda ihtiyacın çok fazlasında fakülteler
açılırken, işsiz üniversite mezunları da artmaktadır. Orman fakülteleri de ihtiyaçtan fazla açılmış ve mezunları da işsizlik kervanına dahil olmuşlardır. Çok sayıda açılan fakültelerin de çok sayıda öğretim üyesine ihtiyaç duyacakları açıktır. Öğretim üyesi
açığı ya transferlerle, ya da niteliksiz insanlar ile giderilmeye çalışılıyor. Dolayısı ile mezunların
kalitesi düşüyor. Bu olay son dönemlerde kurulan orman fakülteleri için de aynen geçerlidir.
Ne kadar orman mühendisine ihtiyaç olduğu hesaplanmadan ülkemizde şu anda 9 adet
orman fakültesi faaliyet göstermektedir. 3 Adet orman fakültesi de kuruluş hazırlıkları yapmak ta dır (Ka ra bük, Bursa,
İzmir). Bu fakültelerin sayıları ve
coğrafik dağılımları ayrı bir tartışma konusu yapılmalıdır.
Ancak bu fakülteler tamamen şablonal bir eğitim sistemine sahiptirler. Çok az farklılıklar
belki de vardır. Bu fakültelerden
İ.Ü. Orman Fakültesi ile KTÜ
Orman Fakültesinin dışındaki
bütün orman fakülteleri kuruluşlarını daha henüz tamamlayamamışlardır. Öğretim üyesi ve
altyapı eksiklikleri henüz giderilememiştir. Bu nedenlerden dolayı gelişmiş orman fakülteleri
de dahil tüm orman fakülteleri
asli görevleri olan temel araştır-
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
ma çalışmaları dışında uygulama araştırmalarına yönelmişlerdir.
Ormancılık alanında çok
önemli bir konuma sahip olan Almanya’da 4 tane orman fakültesi vardır.
Bunlar;
1-Freiburg - Albert Ludwig
Üniversitesi- Orman Fakültesi
2-Göttingen - Georg-August
Üniversitesi- Orman Fakültesi
3-Münih-Teknik Üniversitesi
- Orman Fakültesi
4-Tharant- Teknik Üniversitesi - Orman Fakültesi
Bu fakültelerin ismi 2011 yılına kadar yukarıda belirtildiği
gibi orman fakültesi idi. 2011 Yılında yeni yaklaşımlar sergilenerek, orman fakültelerinin isimleri değiştirilmiş ve eğitim programları da bu değişikliğe göre
yenilenmiştir.
ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde
de uygulanmıştır. ABD’de birçok
orman fakültesi değişen şartlara uyum sağlamak için son yıllarda adlarını ve programlarını değiştirmişlerdir. Bugün ABD’de
orman fakültesi adıyla tek bir fakülte bulmak mümkün değildir.
İsimler Almanya’daki gibi ya
doğal kaynaklar, ya da çevre bilimleri ve yahutta ekoloji bilimleri ile ilgili sözcükler ile birleştirilmiştir. Orman fakülteleri de,
üniversitelerdeki gelişmelerin
paralelinde kuruluşlarını tamamlayamamışlardır. Bu durumda orman fakültelerinden
de mucizeler beklenmemelidir.
Ülkemizdeki orman fakülteleri
de, bu gelişmelerin ışığı altında
kuruluşlarını yeniden gözden
geçirerek, daha başarılı, mesleğini iyi icra edebilecek nitelikli
orman mühendisleri yetiştirme
Yeni isimler şöyle olmuştur.
gayreti içine girmelidirler. Ayrı1-Freiburg - Orman ve Çevre ca araştırma enstitülerinin ihtiyacı olan temel araştırmalara
Bilimleri Fakültesi
2-Göttingen - Orman ve ağırlık vermelidirler. Gerekli atıOrman Ekolojisi Bilimleri Fakül- lımların bir an önce yapılması
şarttır.
tesi
4.2. Uygulamalı Araştırma3-Münih - Teknik Üniversitesi
- Orman ve Doğal Kaynaklar Yö- lar
Temel araştırmalardan elde
netimi Fakültesi
4-Tharant- Teknik Üniversite- edilen bulguları kullanarak ürün
si - Orman ve Çevre Bilimleri Fa- ve üretim süreçlerinde yeni bilimsel bilgi ve teknik elde etmek
kültesi
Bu değişiklikler tabi ki bir ih- amacına yönelik olarak yapılan
tiyaçtan ileri gelmiştir. Bu esa- ve kâr amacı taşıyan araştırma
sında çevre, ekoloji ve doğal kay- türüdür.
Bu tür araştırmalar da araştırnakları ormancılığın dışında tutmamızın mümkün olmadığını ma enstitülerinde yapılır. Bu negöstermektedir. Bu nedenle bu denle araştırma enstitülerinin
sözcükler Orman Fakültelerine kuruluşlarını biraz incelemekte
entegre edilmiştir. Aynı durum yarar vardır.
lar cevaplar üzerinde hemfikir
olamazlar.
4.2.2. Uygulayıcılara (TatKamusal Görevi: Ormanların çoğul amaçlı fonksiyonlarını, bikatçılara) Bilgi Transferi
Araş tırma ens ti tü le ri nin
orman, çevre ve ekolojik ilişkileyasal
görevleri dışında, en
rini göz önünde bulundurarak
önemli
görevlerinden biri de uyçeşitli araştırmalar yapmaktır.
gulayıcılara
bilgi transferi yapBu tip araştırmalar ülke ormanlarının tamamında yapılır. Özel- maktır. Bu nedenle araştırmacılikle, odun üretimi, ormanların uygulayıcı diyaloğu çok önemliçoklu koruma fonksiyonları ve dir. Bilgi transferinin dışında uytoplumun ormanlardan yarar- gulayıcıların, uzun vadeli denelanmasının faydaları üzerinde me alanlarının tesisleri ve kontaraştırmalar yapmak ormancılık rolleri için eğitilmeleri de çok
araştırma enstitülerinin temel önemlidir. Bu eğitimlerde başlıgörevleridir. Bu görevler geliş- ca konular, iş bilgisi, faydalanmiş ülkelerde yasalar vasıtasıyla madan başlayarak, orman ekoaraştırma enstitülerine veril- lojisi, çevre sorunları, bakım,
miştir. Ayrıca araştırma enstitü- ağaçlandırma ve işletme konulerinin teşkilat ve çalışma esas- larını kapsar.
Araş tırma ens ti tü le ri nin
ları yine yasalarla belirlenmiştir.
Bu yasalar da 5-10 yıllık periyot- başka bir görevi de, yukarıda belarla gözden geçirilerek gerekir- lirtilen çalışma alanları ile ilgili
se yeni ilaveler de yapılmakta- politikalar üretmektir. Buna en
dır. Ormancılık araştırma ensti- yakın örnek olarak, son yıllarda
tüleri yukarıda belirtilen görev Avrupa ormanlarında meydana
alanları dahilinde, konuları ile il- gelen orman ölümlerini göstegili uzun dönemli denemeler ku- rebiliriz. 1980’li yıllarda ortaya
rarak, periyodik ölçmeler yardı- çıkan orman ölümleri konusu
mı ile orman ekosistemlerinin, son yıllarda cazibesini kaybetorman ağaçlarının gelişmeleri- miştir. Bunun başlıca nedeni, ornin, orman topraklarının deği- mancılık araştırma enstitülerişimlerinin ve bitki-hayvan türle- nin, devamlı olarak orman enrinin değişimleri hakkında bilgi vanterlerine dayalı değerlendirtoplarlar. Enstitüler bu görevle- meler yaparak, uygulayıcılar ile
rini uygulamalı araştırmalar ya- halkı bilinçlendirmesine dayanparak, gözlem istasyonları kura- dırılmaktadır. Uygulama ve orrak ve seminerler düzenleyerek mancılık araştırma enstitüleri
sürdürürler. Özellikle seminer- birbirleri ile içi içe girmiştir. Biler yardımı ile yeni bilgileri uy- rimlerden birinde işler kötüye gigulayıcılara aktarmak amacı ile derse, er veya geç diğerinde de
bilgi transferlerine geniş yer ve- işler kesintiye uğrar.
Araştırma enstitülerinin bir
rirler. Yeni bilgiler üretmek uzun
zaman alır ve de bilinmeyenler başka görevi de, bazı özel konuile çalışıldığı için araştırmalar pa- larda uygulayıcılara, araştırma
halıdır. Araştırmalar önemli so- enstitülerinde kısa veya uzun
ruların cevaplarını devamlı ola- dönemli eğitimler vermesi şekrak veremez. Ayrıca araştırmacı- linde olmalıdır.
4.2.1. Araştırma Enstitülerinin Görevleri
4.2.3. Güvenilir Bilgilerin
Uygulayıcılara Transferi
Dünyada gittikçe artan araştırma çalışmaları yapılmaktadır.
Bu nedenle güvenilir bilgilerin
elde edilerek uygulamaya aktarılması çok önemli olduğu gibi,
araştırmaların kesintisiz devam
etmesi de önemlidir. Biz ormancılar sel gibi akan bir bilgi akışı
içerisindeyiz. Aynı zamanda
çokta kirli bilgilerin etkisi altındayız. Bugünkü bilgi düzeyinin
her beş yılda bir ikiye katlandığını görmekteyiz. Bu nedenlerle
de edilen bilgilerin elde eskimesi normaldir. Bu nedenler ile uygulayıcılara, kirletilmiş bilgilerin
dışında, ilgili ve güvenilir bilgilerin aktarılması çok önemlidir.
Bu bilgi iletişiminde yüzlerce
sayfa tutan araştırma sonuçlarının uygulayıcılara aktarılması
gerekmez. Bu nedenle araştırma sonuçlarının 1-2 sayfalık
özetler haline getirilerek uygula yı cı la ra ulaş tı rıl ma sın da
büyük faydalar vardır. Ormancılık Araştırma Enstitüsü bu yöntemi uzun yıllar uygulamış ve
çok da başarılı olmuştur. İlgi
duyan araştırmacılar veya uygulayıcılar, araştırma sonuçlarının
tamamına elektronik ortamlardan ulaşabilirler. Araştırma sonuçlarının İngilizce özetleri,
biraz daha detaylı ve anlaşılır şekilde verilmelidir.
5. Araştırma Enstitülerinin
Kuruluşları
Araştırma Enstitüleri ya merkezi ve yahutta bölgesel sisteme göre kurulurlar. Özel konuları incelemek amacıyla da araştırma enstitüsü kurulabilir (Bor
Araştırma Enstitüsü). İsveç ve
Finlandiya’da ormancılık araştırma enstitüleri merkezi sisteme
göre dizayn edilmişlerdir.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Böyle sistemlerde merkez
çok güçlü, bölgeler ise küçük ölçekli kuruluşlar halindedir. Merkezde iyi eğitimli araştırmacılar
çalışır ve ormancılığın bütün dalları burada temsil edilir. Bölgelerde ise bölge sorunlarını çözmek amacıyla daha az sayıda
araştırmacı çalışır ve ormancılığın dalları ihtiyaca göre tespit
edilir. Almanya’daki araştırma
enstitüleri eyalet düzeyinde kurulmuşlardır. Bu nedenle eyaletlerdeki araştırma enstitüleri merke zi sistemde olduğu gibi
büyük ölçekli olarak gerçekleştirilmiştir. 2011 Yılında 4 eyalette
kurulan küçük ölçekli araştırma
enstitüleri de birleştirilerek
büyük ölçekli bir araştırma enstitüsüne dönüştürülmüştür.
Amerika’da ise bölgesel kuruluş
benimsenmiş ve çeşitli bölgelerde 6 adet ormancılık araştırma merkezi kurulmuştur. Ayrıca
Amerika’da ülke bazında çalışan
bir adet orman ürünleri laboratuvarı ile, bir adet te uluslararası
tropikal bitkiler araştırma enstitüsü kurulmuştur.
Ülkemiz de ise ilk araştırma
kurumu 1952 yılında Bolu’da kurulmuş bilahare, merkezi sistem
kuruluşu esas alınarak araştırma
kurumu 1955 yılında Bolu’dan
Ankara’ya taşınmıştır. Merkezi siteme dayalı Ormancılık Araştırma Sistemi 1993 yılına kadar
devam etmiştir. 1993 Yılında Ormancılık Araştırma Enstitülerinin kuruluşu yeniden bölgesel
sistem esas alınarak dizayn edilmiştir. Bugün ülkemizde 9 adet
bölgesel ve 3 adette konu bazında olmak üzere 12 araştırma
enstitüsü vardır. Bu sisteme
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
göre araştırma ve konu araştırma enstitülerinin çok kuvvetli
bir yapıya sahip olmaları gerekir.
Ormancılık araştırma enstitülerinin gelişmişliği iki ana kritere bağlıdır. Bunlar;
a-Araştırma Enstitülerinde
doktora yapmış personel sayısı
b-Araştırmacı başına düşen, araştırma sayısı
Ülkemizde şu andaki durum
aşağıda açıklanmıştır.
a-Araştırma Enstitülerinde
Doktora Yapmış Personel Sayısı
Doktora yapmak, bir araştırmacı için dönüm noktasıdır. İyi
bir araştırmacı, doktora yapmak
şartıyla, on yıllık bir tecrübenden sonra yetişir. Ne hikmet ise,
ormancılığımızda doktora yapanların sayısı hiç denilecek
kadar azdır. Bunun sebebini
araştırma enstitüleri-orman fakülteleri ilişkilerinde aramak lazımdır. Belki de mevzuattan ileri
gelmektedir. Hangi sebeple
olursa olsun araştırma enstitülerinde çalışanların doktora yapmaları teşvik edilmelidir. Bu
olayı daha iyi açıklayabilmek
için aşağıdaki örnek çok önemli
bir göstergedir. Amerika’da çalışan toplam araştırmacıların %
80’i, Avrupa ülkelerinde %
50’sinin doktor unvanlı olmalarına karşın bu oran ülkemizde %
10 civarındadır. Bu oranın
önemli bir kısmı da ormancılık
dışında yapılan doktoralardır.
Araştırmacıların bu kadar güç
şartlarda yetiştirilmesine ve
büyük çabalar harcanmasına
rağmen, rotasyon adı altında
araştırmacı personel bilinçsizce
bir kıyıma uğramıştır. Bu kıyımda yer değiştirmelerin yanında,
büyük çapta ihtisas değişimleri
de gerçekleştirilmiştir. 60 Yıllık
Ormancılık araştırma enstitüleri
maalesef dağıtılmıştır. Ormancılık araştırma enstitülerinin bugünkü hale gelebilmeleri için
uzun yıllara ihtiyaçları olacaktır.
Bu rotasyon araştırma enstitülerinde hem güç ve hem de
zaman kaybına neden olmuştur.
Yani başka bir deyimle, araştırma enstitüleri zarar görmüştür.
b-Araştırmacı Başına Araştırma Sayısı
Araştırma enstitülerinde yürütülen proje sayısı, çalışan araştırmacı sayısına bölündüğünde,
kişi başına takriben bir proje düşmektedir. Araştırma enstitüleri
tek tek incelendiğinde bu oranın 0.6-1.0 civarında olduğu görülmektedir. Avrupa ülkelerindeki Araştırma enstitülerinde
bu oran üçün üzerindedir. Kaldı
ki araştırma projeleri kalite yönünden bir incelemeye tabi tutulacak olur ise çok sayıda projenin saf dışı bırakılacağı da kesindir. O takdirde tabiî ki oran daha
da düşecektir. Bunun önüne geçmek için gerekli önlemlerin acilen alınmasında yarar vardır.
Araştırma enstitülerinin yapısını
incelediğimizde, bölgesel kuruluşa geçilmesine rağmen, bölgesellik esas alınmadan şablo
nal bir bölüm yapısının uygulandığını görüyoruz.
Bölümle rin isimle ri dahi
bütün araştırma enstitülerinde
aynı tutulmuştur. Bu da bölgesel yapılanmaya çok ters gelen
bir durumdur. Bölüm sayıları ile
biraz oynanmıştır.
5. Araştırma Enstitüleri
Nasıl Yapılandırılmalıdır ?
Araştırma enstitülerimizin yapısı bugünkü haliyle bölgesel
sisteme göre dizayn edilmiştir.
Bütün araştırma enstitülerinde
aynı isimlerle 9 adet bölüm kurulması esas alınmıştır. Önceden belirlenmiş bu 9 adet bölümden, hangi araştırma enstitüsünde kaç adedinin kurulacağına bilahare karar verilmiştir.
Böyle bir yapılanmaya itirazlar
olabileceği çok aşikardır.
Avrupa’nın gelişmiş ülkelerindeki ormancılık araştırma enstitülerinde genel ormancılık yapısına uygun 6 adet bölüm vardır. Bunlar değişmezdir. Merkezlerde mutlaka bulunur. Merkezlere ve bölgelere de yeni ilaveler
yapılabilir. Bölümler şunlardır;
1-Silvikültür
2-Orman Ekolojisi
3-Orman Koruma
4-Hasılat-İşletme
5-Ormancılık Tekniği (Orman
İşçiliği)
6-Orman Envanteri
Ormancılık araştırma enstitülerinin kuruluşuna baktığımızda ormancılık tekniği ile ilgili
bir bölümün olmadığı görülmektedir. Bu bölüm mutlaka
Batı Akdeniz, Batı Karadeniz ve
Doğu Karadeniz araştırma enstitülerinde kurulmalıdır. Bunun
dışında diğer 5 bölümün araştırma enstitülerinde mevcut oldu-
ğu görülmektedir. Bu kuruluşa
ilave edilen orman yangınları
araştırma bölümü yalnızca Batı
Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Ege
Bölgesi ormancılık araştırma
enstitüle rinde kurulmalıdır.
Mera ıslahı araştırmaları bölüm
başkanlığı da Doğu Anadolu,
Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz Bölgesi ormancılık araştırma
enstitüle rinde kurulmalıdır.
Tohum, ağaçlandırma ve ağaç ıslahı araştırmalarının bütün enstitülerde yer alması normal bir
olaydır.
Ormancılık araştırma enstitüsü kuruluşlarından çıkarılması
gereken bölümler de vardır.
Bunlar;
a-Proje Planlama ve Değerlendirme Araştırmaları Bölümü
Avrupa ülkelerindeki araştırma enstitülerinin hiçbirinde
böyle bir bölüm yoktur. Böyle birimler bölümlere hizmet vereceğinden dolayı, enstitü müdürlüklerine bağlı üniteler şeklinde çalışırlar. Dolayısı ile araştırma bölümü olarak asla düşünülmezler.
b-Halkla İlişkiler ve Sosyal
Ormancılık Araştırmaları Bölümü
Halkla ilişkiler yalnızca kavakçılık araştırmaları için geçerlidir. Normal ormancılık çalışmalarında halkla ilişkileri orman işletmeleri yürütür. Sosyal ormancılıkta genelde yatırım gerektiren faaliyetlerdendir. Bu tür
yatırımları da orman işletmeleri
yaparlar. Dolayısı ile ormancılık
araştırma enstitülerinde böyle
bir bölüme de ihtiyaç yoktur.
c-Orman Ürünleri Teknoloji Laboratuvarı
Ormancılık araştırma enstitülerinin merkeze dayalı kuruluşlar olması halinde, merkezlerde böyle laboratuvar kuruluşları vardır. Ülkemizde bölgesel
kuruluş esas alındığına göre,
Amerika’da olduğu gibi, geniş
çaplı bir orman ürünleri teknolojisi laboratuvarı ülke bazında
kurulmalıdır. Bu tip laboratuvarlar hem kamu ve hem de özel
sektör tarafından kurulabilir. En
iyi yolun da, Orman Genel Müdürlüğü’nün teşvikleri ile bu laboratuvarın özel sektöre kurdurulması şeklinde olmasıdır.
Odun ve odun dışı orman
ürünleri araştırmaları bölümünden “ODUN” çıkarıldığında geriye “Odun Dışı Orman Ürünleri
Araştırmaları” kalıyor ki, böyle
bir bölümde Ege, Doğu Akdeniz
ve Doğu Karadeniz Bölgesi ormancılık araştırma enstitülerinde kurulması yeterli olacaktır.
Bu üç bölge bütün Türkiye’ye hizmet verebilir.
Kavakçılıkla ilgili araştırmaların İzmit ve Ankara’da yapılması
isabetlidir. Ancak bu çalışmalara
söğüt araştırmalarının da mutlaka dahil edilmesi gerekir.
Son yılarda üzerinde çok
yoğun çalışmalar yapılan ve
esasları Şimşek (2014) tarafından belirtilen enerji ormanları
tesislerine bir an önce başlanmalıdır. Bu nedenle de kavak ve
hızlı gelişen orman ağaçları
araştırma enstitüsü İç Anadolu
Ormancılık Araştırma ve Ege Bölgesi Araştırma Enstitülerinde
enerji ormancılığı araştırma
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
bölümleri mutlaka
açılmalıdır.Diğer bir konu da
Doğu ve Güneydoğu Ormancılık Araştırma Enstitülerinin durumudur. 3-5 Kişinin çalışacağı
araştırma enstitüleri faaliyet
gösteremezler. Zaten Güneydoğu Anadolu Bölgesinde araştırma yapmak mümkün görülmemektedir. Bu nedenle de Almanya modelinde olduğu gibi,
Doğu ve Güneydoğu Ormancılık Araştırma Enstitüleri birleştirilerek merkezi Erzurum olmak
üzere daha kapsamlı çalışabilir
yeni bir ormancılık araştırma
enstitüsü kurulmalıdır. Böylece
önemli bir tasarruf sağlanabilir.
Konu araştırma enstitülerine
gelince;
1-Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Enstitüsü
Ağaç Islahının önemi; Ülkeden ülkeye değişmektedir. Işık
(2011) Islah çalışmalarının önemini plantasyon ormancılığına
bağlamaktadır. Plantasyon ormancılığı ne kadar önemli ise
bu plantasyonlarda kullanılacak
ağaç türlerini ıslah etmek te o
derece önemlidir. Avrupa’da
İsveç, Finlandiya ve Fransa dışındaki diğer ülkelerde ağaç ıslahı önemli bir konu olarak görül me mekte dir. Ül ke miz de
plantasyon şeklinde yalnız kızılçam kullanıldığı için, bu ağaç türüne yönelik her türlü ıslah çalışmasının yapılması önerilir.
Diğer uzun idare süreli ağaç türlerine gelince durum değişmektedir. Bu ağaç türlerinde
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
tohum meşcerelerinin seçimleri ve genetik yapılarının (DNA)
incelenmesi yeterli olacaktır. Genelde ıslah kısa idare süreli
ağaçlar için önemlidir. Bu nedenle Orman Ağaçları ve Tohumları İslah Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü kızılçam da ıslah
çalışmalarına ağırlık verirken,
diğer taraftan da, uzun idare süreli ağaçlarda tohum meşcereleri seçimine devam etmeli,
tohum meşcerelerinin bakımları, tohum toplama, depolama,
sertifikasyon ve dağıtım esaslarına bağlı çalışmaları kontrol altına almalıdır. Bu çalışmaların fidanlık müdürlükleri kanalı ile yürütülmesi telafisi mümkün olmayacak sakıncalar yaratmaktadır. Geçmişte bu sakıncalar yaşanmıştır. Israrcı olmamak lazımdır.
kadar personel ile de ciddi araştırmalar yapılamaz. Bu nedenle
bu araştırma enstitüsünün ağırlıklı görevi, Türkiye ormanlarının yetişme ortamı haritalarını
hazırlamak üzere ön çalışmalar
yaparak, bu işlerin nasıl yapılacağına dair teknikleri geliştirmek olmalıdır.
K AY N A K Ç A
1-Akyol , T., (2014)- Üniversite
(22 Ekim Hürriyet Gazetesi)
2-Atalar, A., (2011)- Araştırma
Üniversitelerinin Temel Özellikleri (Bilkent Üniversitesi-Ankara)
3-Işık, F., (2011)-Söy le şi
(Orman ve Av Dergisi Ocak-Şubat
2011 Sayısı)
2- Kavak ve Hızla Gelişen
Orman Ağaçları Araştırma
Enstitüsü
Hızlı gelişen orman ağaçları
ile ilgili araştırmalar takriben 50
yıl devam etmiş ve bugün sonlandırılmıştır. Bu nedenle de bu
enstitünün ismi yeniden “Kavakçılık Araştırma Enstitüsü” olarak değiştirilmelidir. Yeni bir yönetmelik yapılarak bu enstitüye
söğüt ve enerji ormancılığı görevleri ağırlıklı olarak verilmelidir.
(Orman Mühendisliği Dergisi
Sayı 7, 8 ,9)
3- Orman Toprakları ve Ekoloji Araştırmaları Enstitüsü
Böyle bir araştırma enstitüsüne kesinlikle ihtiyaç vardır.
Ancak 3-5 araştırmacı ile böyle
bir enstitü düşünülemez. Bu
6-Ünal, T., S. Nisa (2013)- Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının Gelişmiş Ülkeler ile Mukayesesi
(İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, Cilt, 1, Sayı. 1)
4-Koch,. N. E. (2011)-Wie Können Praxis und Gesellschaft mehr
von der forstlichen Forschung
profitieren?
(Schriftenreihe Freiburger Forstliche Forschung. Band. 18)
5-Şimşek, Y., (2014) Kısa İdare
Süreli Plantasyonlar (Enerji Ormanları)
AĞAÇTAN DÖŞEME TAHTASINA
Yazan: Isabell WIEDLE
Çeviren: Prof. Dr. Nedim SARAÇOĞLU
Bartın Üniversitesi, Orman Fakültesi, 74100 Bartın
ÖZET
Freiburg ormancılık bilim insanları odun üst yüzeylerinin
müşteri isteklerine uygun olabilmesi için bir yöntem geliştirdiler. Tahta yüzeylerinin kusursuz
ya da budaklı olmasının tercihteki rolü araştırılmıştır. Bu amaçla ladin odunlarından üretilen çeşitli döşeme örnekleri bir müşteri anketi ile değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Döşeme
tahtası, ladin, bilgisayarlı tomograf cihazı, Freiburg
1.GİRİŞ
İnsanlar onun üzerinde yürürler, otururlar ve bina yaparlar:
Odun. İç mimaride ya zemin ya
da mobilya için doğal malzeme
olarak tercih edilir. Almanya’nın
Freiburg kentinde bulunan Albert-Lu d wigs Üni ver si te si
Orman Fakültesi Ormandan Faydalanma Bölümü yöneticisi Prof.
Dr. Dr. Gero Becker diğer bilim insanları ile “Odunu çok çekici
yapan nedir?” başlıklı projeyi yürütmüştür. Bunun için öncelikle
müşteri isteklerinde teknik materyal özelliklerinde dönüşümü
öngördüler. 2011 yılında başlayan ve 2014 yılı ortalarında tamamlanan bu proje BadenWürtemberg Vakfı’nın “Uluslararası Süper Araştırma II” ödülünü
kazanmıştır (Wiedle, 2013).
Becker, “Odun pazarı şimdiye
kadar sunu (arz) ve fiyat miktarına göre şekillenirken bir tahta
kusursuz üst yüzeyi ile en çok aranılan, üstün nitelikli (Premium)”
sınıfında yer almıştır. Ağaç dallarında yıllık halkaların düzensiz
gelişimi ya da odunun farklı renk
içerikleri, şimdiye kadar geçerli
olan görüşe göre, odun kalitesini azaltan ve bu nedenle düşük fiyatla satılmasına neden olmaktadır. Buna rağmen, İsveç’te yapılan bir çalışma sonucunda,
müşterilerin hiçbir şekilde yalnız kusursuz odun (premium
wood) ile ilgilenmediklerini ve
ayrıca farklı görünümdeki üst yüzeyi tercih ettikleri ortaya çıkınca, Prof. Becker ve ekibi özgün
bir proje planladılar. “Amacımız
müşte rile rin istekle rini göz
önüne alarak ve kereste fabrikalarında tomrukların biçilmesine
dikkat ederek ürünlerin değerini ve yüksek değerli odun miktarını artırmaktır “şeklinde görüşlerini açıkladılar (Ohnesorge ve
Becker, 2009; Becker ve Kühnel,
2012).
Bu hedefe ulaşabilmek için
çeşitli disiplinler ve bölümlerden bilim insanları birlikte çalıştılar. Projeye Ormandan Faydalanma bölümünden Prof. Dr. Dr.
Gero Becker ve Dr. Andreas Manuel katılmıştır. Ekibin ana görevi, müşteri isteklerinin belirlenmesi ve ölçülebilir odun özelliklerinin saptanmasıdır. Müşteri
an ke ti nin ha zır lan ma sın da
ekibe Freiburg Üniversitesi Psikoloji Enstitüsünden Dr. Rainer
Leonhart yardımcı olmuştur. Freiburg’taki Baden-Württenberg
Ormancılık Araştırma Enstitüsünden (FVA) Dr. Frank Brüchert
ve Dr. Lorenz Breinig anket sonuçlarını değerlendirerek müşte rile rin este tik istekle rine
uygun tahtaların üretilebilmesi
için ağaç tomruklarının biçilmesine yönelik yöntemler geliştirmiş ler dir. Ay rı ca Skel leftea/İsveç’teki Lulea Teknik Üniversitesinin Odun Bilimi Enstitüsü (Institut Wood Science) araştırmacılarının desteği sağlanmıştır.
2. MATERYAL VE METOT
Projenin başlangıç noktası
Freiburg’taki Karaorman’dan alınan 58 ladin ağacıdır. Bu ibreli
ağaç türü düzgün gövde büyümesi sağlaması ve Almanya’nın
biçilmiş odun gereksiniminin %
60’ını karşılaması, onun uygun
araştırma objesi olmasını sağlamıştır. Bilim insanları yöresel bir
kereste fabrikasının ladin ağaçlarından ürettiği döşeme tahtaları üzerindeki özellikleri 15
grupta sınıflandırdıkları kusursuz tahtalar, küçük koyu renkli
budaklı tahtalar, açık renkli,
büyük budaklı tahtalar ya da yıllık halkanın göze çarpan biçimi
gibi özellikler dikkate alınmıştır.
(*) Bu makale Albert-Ludwigs Üniversitesi “ Uniwissen “ dergisinin 02/2013 tarihli sayısının “ Vom Baum zum Boden “
başlıklı makalesinden çevrilmiştir.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
3. BULGULAR VE İRDELEME
Bilim insanları kullandıkları
bu yöntemle, bazı müşterilerin
çok sayıda küçük budaklara
sahip bir döşeme tahtasını yaşayan bir obje olarak tercih ettiklerini, diğerleri ise görüntünün rahatsız edici olduğu hissine kapıldıklarını öğrenmişlerdir. Bu
sonuç, projenin FVA bilim insanlarının müşterilerin arzu ettikleri
odun üst yüzeylerinin elde edilmesi için ağaç gövdesinin ne şekilde biçilmesi gerektiği noktasına odaklanmalarını sağlamıştır.
Onlar ağaç gövdelerinin röntgenlerini bir bilgisayarlı tomograf cihazı ile çekerek odunun içerisindeki budakların şekli, büyüklüğü ve konumunu belirlemişlerdir (Şekil 1).
ağaç gövdesinin kesim düzlemini nasıl oluşturabileceği konusunda bilgisayarda benzetim (simülasyon) yapabilme olanaklarına kavuşmuştur. Tahta yüzeyleri bu şekilde müşterinin arzu
ettiği biçimde üretilebilmektedir.
nın ağaç gövdesinin röntgenini
20 saniyede çekebilmesi için bir
endüstri tarayıcısı geliştirilmektedir. Böylece kereste fabrikalarında tomruk biçme yüzeyleri iyileştirilebilecektir. Bu teknoloji
tahtaların gelecekte budaklar sayesinde çekici olabilmelerini
sağlayabilecek ve günümüzde
pazarda genellikle düşük fiyatla
satılmalarını önleyebilecektir.
Projelerin sonuçları henüz kesinleşmemiştir. Bilim insanları
şimdi müşterilerin özel tercihlerini belirlemek için anketleri deŞekil 2: Budakların iki boyutlu ğerlendiriyor. Sadece kusursuz
tahtaların beğenildiği görüşü
görünümü.
hiçbir şekilde kesin olarak doğrulanmamaktadır. Prof. Becker “
Küçük fakat buna rağmen müşterilerin önemli bir bölümü,
budak yapısı nedeniyle şimdiye
kadar üçüncü sınıf olarak değerlendirilen ve bu nedenle örneğin duvarın içerisinde gizli olarak kullanılan tahtaları tercih etŞekil 3: Budakların üç boyutlu mektedir “ şeklinde duruma
görünümü.
açıklık getirmiştir.
İki boyutlu ve üç boyutlu şeŞekil 1. Bilgisayarlı tomograf ci- killer budakların gövde içerisinhazı (FVA).
de nerede bulunduklarını göstermektedir. Araştırmacı bu bilAğaç gövdesi uzunluk ekseni gilerin ışığında müşterinin döboyunca 20 dakika süresince şeme tahtasının üst yüzeyinde
cihaz içerisinden geçirilirken alı- görmek istediği budak görücılar tarafından röntgen ışınları nümlerinin sağlanması için ağaç
yardımıyla çekimleri yapılarak gövdesini nasıl biçeceği konuiki boyutlu ve üç boyutlu resim- sunda (Şekil 2’de sarı ve kırmızı
leri elde edilmiştir (Şekil 2, 3). olarak renklendirilmiş ve açık
Araştırmacı bu modeller yardı- mavi olarak çevrelendirilmiştir)
mıyla ağaç gövdesinin son fikir sahibi olabilmektedir.
ürünü olacak tahtalar üzerinde
bir çok küçük ya da büyük bu4. SONUÇ VE ÖNERİLER
dakların bulunabilmesi için,
Bilgisayarlı tomograf cihazı-
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
KAYNAKLAR
•Becker, G., Kühnel, A., 2012,
Tropfenwaelder, Forstplantagen.
Deutscher Wald: Wer liefert uns
den begehrten Rohstoff Holz? In:
Freiburger Universitaetsblaetter
196/2, S. 101-114.
•Ohnesorge, D., Becker, G.,
2009. Forschung zum BuchenBrettschichtholz. Buchenholzkonstruktiv, innovativ. In: AFZDer Wald 64/2, S. 78-80.
•Wiedle, I., 2013. Vom Baum
zum Boden. Uni’wissen, Uni Fre-
50 YIL SONRA
Şefik BİNGÖL
Orman Yüksek Mühendisi
Odamız 20 Mart 2015 tarihinde bir
panel düzenledi. Panelin konusu “Anayasada güvence altına alınan ormanlarımızı
yasal mevzuatla koruyabiliyor muyuz?”idi.
Bu arada meslekte 50 yılını dolduran
meslektaşlara da plaket verilecekti.
Panele ilgi büyüktü, plaket verilmesi ise
panele özel bir anlam katmaktaydı.
Panel Oda Başkanımız Sayın Ali Küçükaydın’ın açılış konuşması ile başladı.
Başkan Konuşmasında Panelin Ormancılık
Haftası nedeniyle yapılan etkinlikler çerçevesinde düzenlendiğini söyledi. Orman Mühendisleri Odası olarak yapılan diğer etkinliklerden bahsetti. Mesleki sorunları dile getirdi. Ölçülü eleştirilerde bulundu.
Panele Sayın hocalarımızdan Prof. Dr.
Devlet TOKSOY, Prof. Dr. Aynur AYDIN, Prof.
Dr. Kani IŞIK, meslektaşımız Eşref GİRGİN, panelist olarak katıldılar.
Hocalarımız konu ile ilgili sunumlar yaptılar, yararlı bilgiler verdiler. Önemli tespitlerde bulundular.
Odamız ARGE Kurulu Başkanı Sayın
Eşref GİRGİN ise; Torba yasalar, yasalarda yapılan değişiklikleri dile getirdi. Yapılan yasa
değişikliğinin hangi sorunları beraberinde
getirdiğini açıkladı. Kısa sürede çok fazla değişiklik yapıldığını takip etmekte bile zorluk
çektiklerini anlattı.
Anlaşılan o ki daha önce ormana doğrudan yapılan saldırılar bu defa siber saldırı
şeklinde sürmekteydi. Bu saldırıları izlemek,
tedbir almak, dava açmak ise Odamıza düşmekteydi. Açıklamalar doyurucu nitelikte,
ilgi çekiciydi.
Bu toplantıda üst düzey yöneticilerinin
ve ilgili çalışanların bulunmaması büyük bir
noksanlık diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Sayın Girgin açıklamalara devam ederken hocamız, sürenin son beş dakikasına girildiği hatırlatmasında bulundu ve plaketlerin verilmesine geçileceğini söyledi. Plaketlerin verileceğini duyunca konuşmanın son
beş dakikasını dinleyemedim.
Geçmişin derinliklerine daldım. Mesleğe nasıl başladığını, anıları hatırladım.
Kafamın ön tarafında ormanları, doğayı
koruma sorumluluğu, kafamın arkasında
doğa sevgisi, insan sevgisi, toprak sevgisi,
hayvan sevgisi. Kafamın yan tarafında kavak
yelleri ile mesleğe başlamıştım.
Ormanların büyük rant kapısı olduğunu
kem gözlerin ormanlar üzerinde olduğunu,
giriş kapılarının açık bırakılması halinde şer
odaklarının içeri gireceğini yaşayarak öğrendim.
Giriş kapılarında nöbet tutmak gerektiğini, nöbet tutanların başına neler geldiğini
hemen hatırladım.
Bolu’da amenajman heyeti olarak çalışma yapıyorduk. Hava karardıktan sonra Aladağ Orman İşletmesine dönüyoruz. Varacağımız yere yaklaşmışken yolun taşlarla kapatıldığını gördük. Taşları almak için arabadan indiğimizde yol kenarında saklanan kişiler silahlarıyla üzerimize geldiler, bizi 20
metre ötede bir alana götürdüler.
Orman Bölge Şefi ve Koruma Ekibi de etkisiz halde oradaydı. Durumu anladık, fakat
yapacak hiçbir şey yoktu. Olayı 15 dakika
sonra Orman Araştırma Enstitüsünde çalışan meslektaşlarımız yaşadı, yanımıza getirildiler.
Panik içinde saatlerce orada bekledik.
Nihayet –kaçak emval taşıyan kamyonlar
hedefine ulaştı- haberi gelince bizleri sabaha doğru serbest bıraktılar.
Bizler işlerimize döndük. Bölge Şefi yanına jandarmaları alarak kaçakçıların peşine
düştü. Ölümle burun buruna gelerek kaçakçıların yakalandığını sonraki günlerde öğrendik.
Yangınlarda yanmayı, kaçakçı kurşunlarına hedef olmayı göze alan meslektaşlarımız siber saldırıları da boşa çıkaracaklardır
diye düşündüm.
Daldığım rüyadan uyandığımda yanımdaki sıraların boşaldığını gördüm. İsmi okunan arkadaşlar sahnede yerlerini almışlardı.
Beyaz saçları, kalın gözlükleri, bazılarının ellerine tutuşturulan bastonlarıyla yaşlı
rolü oynayan usta oyuncular gibi sahnede
duruyorlardı.
İçlerinde acemi oyuncular da yok değildi. Genç olduklarını belli ediyorlardı. İsmim
okunduğunda ben de sahnedeki oyunculara
katıldım.
Sahnede 50 yıllık arkadaşlarla birarada
olmak güzeldi. Sevinçliydim. Topluca çekilen resimler, plaketlerin verildiği anı cep telefonlarına kaydeden arkadaşlar, beni daha
da mutlu etti.
Arkadaşlarla vedalaşarak eve döndüm.
Odamızın mesleki duyarlılık ve kadirbilirlik
adına verdiği sembolik plaketi masanın üstüne yerleştirdim. Plaketin kutusunu açarak
masanın üzerine yerleştirdim. Her tarafı aradım. Stajlarda, çalışma hayatında arkadaşlarla çektirdiğimiz çoğu siyah-beyaz resimleri buldum. Masanın etrafına çepeçevre yerleştirdim. Ortaya 50 yılı içine alan bambaşka
bir resim çıktı.
01.04.2015
Bizler resmin çerçevesini oluşturuyorduk. Resmin ortasında ATATÜRK vardı.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN
ORMAN ALANLARINI GÖSTEREN İLK HARİTASI ve
ORMAN VARLIĞIMIZ ÜZERİNE - (1926)
Dr. Said DAĞDAŞ
Silvikültür Dairesi Başkanlığı
Orman Bakımı Şube Müdürü
Sinan BİLGE
Orman İdaresi ve Planlama
Dairesi Başkanlığı - Başmühendis
ÖZET
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının hemen ardından, Türkiye'nin ilk "Orman Varlığını Gösterir
Haritası", 1926 yılında hazırlanmıştır. İlgili harita, Harita Umum Müdüriyesi Matbaasında basılmıştır. Haritada yer verilen türlerin
toplamlarına göre, 1926 yılında Türkiye'nin toplam ormanlık alanı 13.093.380 ha'dır. 2012 yılı verilerine göre toplam orman
varlığımız ise 21.678.134 ha'a ulaşmış durumdadır.
Bugüne dek, orman varlığımıza ilişkin bilgilere yer verilen kaynaklarda, 1926 yılı verilerinden söz edilmemiştir. Bu yönü ile
makale ve ekte sunulan orman ağacı türlerine ilişkin döküm cetveli, bir ilk niteliğindedir. İlginçtir, ilk Dünya Ormancılık Kongresi de
aynı yıl Roma'da düzenlenmiştir.
Harita ve tür dağılımları birlikte değerlendirildiğinde; "ilk planlı ormancılığın", Osmanlı Devletinin son döneminde ivme
kazandığı ve yeni Devletimizin bu süreci kısa sürede tamamladığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti, 1926, Ormanlık Saha İcmali, Planlama.
The First Record of Forest Tree Species Distribution Map for Turkish Territory – (1926)
Abstract
The Peace Treaty of Lausanne came into force on August 1924 immediately after ratified by all participated states' parliaments.
The Treaty officially settled the conflict that had originally existed between the Ottoman Empire and the Allied Forces since the
onset of World War I.
Turkish Forestry Service prepared and published the first map showing natural distribution of the main forest tree species
including olive tree in 1926 only two years later the Treaty came into force. At the same year the first World Forestry Congress
(WFC) had been held.
Interestingly the map and the data given for the main species on it has not been cited up until now in any scientific paper or
book in Turkish.
According to the data given on the map the total forested area of Turkish territory was 13.093.380 ha in 1926 whereas reached
21.678.134 ha in 2012.
Key Words: Turkish Republic, Total Forested Area in 1926, Forest Planning.
1- GİRİŞ
1920'li yıllar, Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı Devletinin
küllerinden yeniden doğduğu kutlu bir dönemi içine alır. 24
Temmuz 1923 tarihinde imzalanan ve 6 Ağustos 1924 tarihinde
taraf ülkelerin imzalarının alınması ile resmen yürürlüğe giren
Lozan Barış Antlaşmasının ardından ise, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti dünya siyasi tarihine adım atmıştır.
Elimizde kalan “kutsal yurt” Anadolu ve Rumeli
topraklarımızdan oluşan yeni Türkiye'de, 1926 yılında Harita
Müdüriyeti Umumiyesi tarafından basılan ilk Orman Varlığı Haritası
dikkat çekicidir. Makale ekinde sunulan harita, bu yönü ile bir ilk
niteliğindedir.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Not: İsviçre'de, Cenevre Gölü kıyısındaki Lozan
(Lausanne) şehrinde başlayan barış konferansı, 20 Kasım
1922'de başlamıştır. Taraflar arasında başlayan ve bazen
kesintiye uğrayan görüşmeler, 24 Temmuz 1923 tarihinde
Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır.
Tüm tarafların, “Antlaşma”yı kendi meclislerinde
onayladıklarına dair belgeleri resmi olarak Paris'e
iletmelerinden sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Orijinal imzalı metin Fransızcadır (Anonim, 2015a).
Alt yapı kurma hazırlıkları 1917 yılında hızlanan ve çok kısa süre
içinde hazırlandığı düşünülen “Türkiye Ormanları Haritası” aynı
zamanda; savaş sonrası çok ağır insani, siyasi, maddi kayıplar
vererek perişan duruma düşen Türk Milletinin ayağa kalkabilmesi
amacıyla devlet yönetiminin ülkenin doğal kaynaklarını gereğince
kullanma yolunu tercih ettiği, böylece kalkınmanın ilk adımlarının
atıldığı söylenebilir.
{
Not: Türkiye'de Orman Genel Müdürlüğüne bağlı ilk
Amenajman Şubesi Müdürlüğü ile ilk Amenajman Heyeti 1917 yılında
(7 Mart 1333) kurulmuştur (Eraslan, 1982, s. 509).
{
Kurulan Heyette, beşi Türk (Sadullah Malkoç, Ali Bekir,
Mehmed Emin, Bahaddin, Salih Sıtkı) ve beşi de Avusturyalı olmak
üzere 10 adet Orman Yüksek Mühendisi görevlendirilmiştir. Heyet bir
yıllık süre içinde 7.147 ha büyüklüğündeki Hendek Bucağı - Set Köyü Çamdağı ormanlarının Orman Amenajman Planını yapmıştır.
Tamamlanan plan, 25 Ocak 1918 tarihinde imzalanmış ve basılarak
çoğaltılmıştır. İlk Orman Amenajman Planı olma özelliğini taşıyan ve o
zamanki bakanın adına izafeten “Çam Dağı Mustafa Şeref Bey Ormanı”
adı verilen bu Plan, planlanan ormanların 1920-1940 yılları arasındaki
20 yıllık dönem için Yaş Sınıfları Yöntemine göre işletilmesini
düzenlemiştir (Anonim, 1918; Eraslan, 1954; Eraslan, 1954, s. 53;
Eraslan, 1982, s. 509, 510 ). Eraslan; Çamdağı Planının ilk Amenajman
Planı olduğu bilgisi dahil üstteki bilgileri, 1955 yılında “Türkiye'de
Yapılan İlk Amenajman Planının Analitik ve Kritik Olarak İncelenmesile
Varılan Neticeler” adı ile Orman Fakültesi Dergisi B Serisinde
yayımlanan kendi makalesinin 212. sayfasına atıf yaparak sunmuştur.
Çamdağı Planının yapılması sürecinde Avusturyalı meslektaşlarla
yapılan ortak çalışma ile, beş adet Türk ormancısının orman
amenajman planı yapımı konusunda uygulamalı olarak eğitim
aldıkları söylenebilir. Planın tam adı;“Adapazarı Devlet Ormanlarından
Hendek Nahiyesi İdare Mıntıkasına Ait Amenajman Lâyıha-i
Fenniyyesidir” (Dersaadet - Hilal Matbaası - Bâb-ı Âli Karşısında-1334).
*** Osmanlı Türkçesi ile hazırlanan orijinal baskıda, “Çam Dağı Mustafa
Şeref Bey Ormanı” ibaresi yoktur. Latin alfabeli Türkçe ve el yazısı ile
sonradan eklenmiştir.
{
Türkiye'de ilk Orman Amenajman Kanunu (Ormanların
Usulü İdare-i Fenniyyeleri Hakkında Kanun) 5 Mayıs 1917 tarihinde (24
Nisan 1333), ilk Orman Amenajman Yönetmeliği de 1919 yılında
yürürlüğe girmiştir (Eraslan, 1982, s. 509). Bu dönem aynı zamanda,
orman işletmeciliğinde Fransız ekolünden Orta Avrupa orman
işletmeciliği ve orman amenajmanı ekolüne dönüşün başladığı
süreçtir (Şad, 1992, s. 33).
Not: 1924'te (22 Nisan 1340), 504 Sayılı “Türkiye'de Mevcut
Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletilmeleri Hakkında
Kanun” isimli yeni Orman Amenajman Kanunu Mecliste kabul
edilerek, 1917 yılında çıkarılan Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Kanunun 1. Maddesi ile, bütün ormanların işletme planı ile
işletilmeleri mecburi hale getirilmiş,
Kanunun 2. Maddesi ile,
Kat'i Amenajman Planlarının en geç üç yıl içinde tamamlanması
öngörülmüş,
Kanunun 9. Maddesinde, bu işleri görecek teknik elemanları
yetiştirmek için üç adet Orman Okulu'nun açılacağı hükme bağlanmıştır
(Eraslan, 1982, s. 510).
Orman Amenajman Planlarını yapmak üzere 1924 yılında iki
heyet kurulmuştur. Her bir heyette, bir reis, iki mühendis ve altı yardımcı
mühendis olmak üzere dokuz teknik eleman (Karaduman, 1943'e atfen
Şad, 1992, s. 34) görevlendirilmiştir. İlgili dönemde, bir planlama
heyetinde toplam dokuz teknik elemanın görevlendirilmesi ise, günümüz
gelişen planlamacılığı ile karşılaştırıldığında çok fazladır. Günümüzde bir
planlama heyeti, bir başkan ve iki mühendisten oluşmaktadır.
Hazırlanan makale ile, Cumhuriyetin ilk kuruluş döneminde ormancılığın
önemini ortaya koyan bu haritaya ilişkin başta ormancılık sektörü olmak
üzere ilgililerin ve bilim camiasının bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.
Makalede, 1926 yılı basımı olan Orman Ağaçları Yayılışını Gösterir Harita
ve haritada sunulan türlere göre yayılışı gösteren veriler ele alınmıştır.
İlgili veriler aynı zamanda, 96 yıl sonra hazırlanan 2012 yılı verileri ile de
kısaca mukayese edilmiştir.
1MATERYAL ve YÖNTEM
Çalışmada, 1926 yılı basımı haritada yayılışların dağılımı ve haritanın sol
alt köşesinde yer verilen ağaç türlerine dağılım verileri dikkate alınmıştır.
1926 yılı türlere göre yayılış rakamları, 2012 yılı orman ağacı türlerimizin
yayılış verileri ile de kısaca mukayese edilmiştir. Aynı zamanda Harita
Müdüriyeti Umumiyesi kanunu dahil bazı kaynakça incelenmiştir.
Not: 1926 yılında basılı haritaya ve haritada yer verilen orman ağacı
türlerinin yayılış sahalarına ilişkin olarak, 2010 yılında yapılan Çalıştay ve
2013 yılında düzenlenen Sempozyum Bildirileri dahil bugüne dek
herhangi bir bilimsel kaynakta atıf yapıldığı tesbit edilememiştir. Orijinal
haritaya sadece Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığının
hazırlattığı “Planlamanın Yüz Yıllık Serüveni” adlı kitapçık ile 2012 ve
2013 Yılı İş Programında, hiçbir açıklama yapılmadan yer verilmiştir
(Anonim, 2012b, s.10; Anonim, 2013b, s.3; Anonim, 2013c, s.7).
2.1.1- 1926 Yılı Orman Varlığımız ve Türlere Göre Dağılımı
1926 yılında basılan haritada, Osmanlı Türkçesi ile yer verilen ağaç
türlerine göre yayılış rakamları orijinal sıralamaya uygun biçimde,
bugünün Latin alfabeli Türkçesi ile Çizelge 1'de verilmiştir (Anonim,
1926). Haritanın sol alt köşesinde verilen dip notta, ilgili haritanın “Harita
Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında Tab Edilmiştir. 1926” ibaresi
kayıtlıdır.
Ağaç türlerinin gösteriminde genelleme yapıldığı görülmektedir.
Sözgelimi gösterimde;
.
.
.
.
.
.
Orman varlığı, verimli orman - bozuk orman ayrımı
yapılmadan verilmiştr.
Çam türlerinin ayrımı yapılmamıştır.
Gürgen ve Kayın türleri ayrı ayrı değil, birlikte verilmiştir.
Dişbudak ve Kızılağaç da birlikte verilmiştir.
Kavak türleri ve okaliptüs türlerine ilişkin ise herhangi bir veri
yoktur.
Göknar türlerinin 4.861.000 ha gibi çok yüksek miktarda
yayılışının verilmesi son derece ilginçtir.
Buna karşılık, “palamut meşesi”, -ilgili dönemdeki önemi sebebiyle olsa
gerek- ayrıca gösterilmiştir. Ağaçtan mamul dayanıklı malzeme
yapımında kullanılan ve önem arz eden Şimşir için de ayrı bir satır
açılmıştır. “Diğer Türler”için ise, ayrı bir satır açılmamıştır.
Haritada yer alan verilerden hareketle icmal edilen ve 1926
yılında toplam orman alanının 13.093.380 ha olduğu görülen haritada;
Toros Sediri için Türkçe'de yaygın olarak kullanılan “Katran ağacı”
kullanımı tercih edilmiştir.
“Zeytin ağacı” sütunu açılmış ve “zeytin” ilk ve tek olarak bir
Orman Varlığı haritasında gösterilmiştir.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Çizelge 1: 1926 Yılı Verilerine Göre Türkiye Orman
Varlığının Ağaç Türlerine Göre Dağılımı (Anonim, 1926)
Table 1: Natural distribution of forest tree species in Turkiye
according to the First Forest Distribution Map - 1926
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ORMANLARI HARİTASI
İşarat-ı Mahsusa
Meşe (Quercus ssp.)
Dişbudak – Kızılağaç (Fraxinus & Alnus)
Palamut Meşesi (Q. ithaburensis Decne)
Şimşir (Buxus sempervirens L.)
Not: 1954 yılında, Orman Umum Müdürlüğü tarafından
yayımlanan Ormancılık İstatistiği Albümüne atfen verilen rakam ve
yüzdelere göre ise Türkiye'de; 2205848 ha koru (% 21), 2816911 ha
bozuk koru (% 27), 1661953 ha baltalık (% 15) ve 3898975 ha
(bozuk baltalık) (% 37) ve toplamda 10.583.687 ha orman sahası
bulunmakta idi (İlk kez 1929 yılında Türkiye'ye gelen ve “Türkiye
Ormanları, Bugüne Kadar Tatbik Edilen ve Gelecekte Tatbiki Tavsiye
Edilen Silvikültürel Muameleler” adı ile doktorasını yapan Friedrich
Zednik'den çeviren Selçuk, 1963, s. 2,3).
Çizelge 3'de ise, 2012 yılı verileri ışığında hazırlanan ana türlere
göre dağılım verilmiştir.
Çizelge 3: Türkiye Orman Varlığının Asli Ağaç Türlerine Göre
Dağılımı (Anonim, 2012, s. 15)
Table 3: Natural distribution of main forest tree species in Turkiye
according to the current inventory data as of 2012
AĞAÇ TÜRLERİ
Meşelik ve çalılık (Oak forests & shrubs)
Not: 2012 yılı Göreve Hazırlama Eğitimi kapsamında,
ilgili haritanın verileri bir PowerPoint Sunumuna yansıtılmıştır.
Basılı olmayan ilgili sunumda, “Gürgen-Kayın” satırı sadece
“Gürgen” şeklinde, “Meşelik ve çalılık” adlandırması da “Maki”
şeklinde yazılıdır (Demirci, 2012, s. 11). 1926 yılı haritasına,
Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığının 2012 (s. 10) ve
2013 Yılı İş Programında (s. 7) yer verilmiştir. Bu kitapçıklardaki
tablolarda da, üstteki bilgiler yanında, “Harita Umum Müdürlüğü
matbaasında 1926 yılında basılmıştır.” bilgisine yer verilmiştir.
Buna karşılık her iki adlandırma noksan ve hatalıdır.
Çünkü “kayın” ifadesi kaldırılmış, “Meşelik ve çalılık” ifadesi yerine
de, listede yer almayan “maki” ifadesi eklenmiştir. “Meşelik ve
çalılık” ifadesini “maki” olarak yorumlamak ise mümkün değildir.
Çizelge 2: 1954 Yılı İstatistiğinde, Orman Varlığının Ağaç
Türlerine Göre Yüzde Dağılımı (Selçuk, 1963, s. 3)
Table 2: Natural distribution of forest tree species in Turkiye
according to the Forest Statistics compiled in 1954
TÜRKİYE ORMAN VARLIĞININ AĞAÇ TÜRLERINE GÖRE YÜZDE DAĞILIMI - 1954
İğne Yapraklı Toplam Yüzdesi
Meşe türleri
Karaağaç, Akçaağaç, Dişbudak, Üvez, Kayacık (Ulmus, Acer, Fraxinus, Sorbus, Ostrya)
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Meşe türleri (Oak species)
Dişbudak türleri (Ash species)
İlk üç çam türü, toplamın % 55'ini, Meşe türleri ve Kayın ise toplamın %
33'ünü oluşturur.
2.1.2- 1926 Yılı Orman Varlığımız Haritasının Bazı Özellikleri.
1926 yılında basılan harita, Osmanlı Türkçesi ile hazırlanmıştır.
Haritanın ölçeği (mikyası), 1/1.000.000'dur.
Haritacılık tekniği açısından bakıldığında çok yüksek
hassasiyetle hazırlanmıştır.
Haritada kullanılan enlemler ise bugünün değerleri ile aynıdır.
Türkiye toprakları, haritanın sol tarafında numaralandırılan 36. ve 42.
enlemler arasında gösterilmiştir.
Haritanın ebadı şöyledir: Eni 69 cm ve boyu 171,8 cm'dir.
Harita, “Harita Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında”
basılmıştır.
Haritamızda “Başlangıç Meridyeni”, Ayasofya Camii olarak
kabul edilmiş ve kullanılmıştır.
..
.
.
..
.
Ø Not: Bu mükemmel yaklaşım ve icraatın nedeni çok açıktır. Son
dönemlerinde bile Osmanlı Devleti, dünya sisteminde süper ve etkili
güçlerden birisi konumundadır.
Ø Başkent İstanbul ise; İslam Dünyasının da, Ortodoks Hristiyan
Dünyasının da merkezidir. Sıfır Meridyeninin Ayasofya Camii olarak
seçilmesi son derece anlamlıdır.
Ø Görüldüğü üzere dünyadaki her tür gelişme, güç mücadelesinin
doğrudan yansımalarıdır.
ü
Not: 22 Nisan 1925 tarih ve 99 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 657 sayılı Kanunun ilk adı "Harita Müdüriyeti
Umumiyesi Kanunu" iken, 22/9/1983 tarih ve 2895 sayılı
Kanunun 1. maddesi ile "Harita Genel Komutanlığı Kanunu"
şeklinde değiştirilmiştir ve metne işlenmiştir (Anonim, 2015d).
Günümüzde de, haritacılıkta tek yetkili ve uzman kuruluş ilgili
komutanlıktır.
§
Nusaybin - Ra'sel Ayn (Kobani yazılışı verilmemiştir.) Halep - Adana arasında demiryolu hattı mevcuttur.
Harita üzerinde Halep, Musul ve Kerkük üçlüsü birlikte yer
almıştır.
§
Zaho ile Musul arasında, Halep'in hemen güneyinde,
İmadiye'nin ve Ra'sel Ayn'ın güneyindeki küçük orman parçacıkları
da renklendirilmiştir.
§
Haritamızda, sadece bugünkü Irak sınır değil aynı
zamanda Suriye sınırımızın da çizilmediği görülmektedir.
3- SONUÇ ve ÖNERİLER
1926 yılında basılan ve ormancılığımızda türlere göre yayılış
rakamlarının yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti Ormanları Haritası,
ormancılık tarihinde bir ilk niteliğindedir.
2010 yılında düzenlenen Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve
Geleceği Çalıştayı'nda sunulan bildiriler ile 2013 yılında
düzenlenen Ormancılıkta Sektörel Planlamanın 50. Yılı Uluslararası
Sempozyumu Bildirilerinde de, ilgili harita ve türlere göre dağılım
hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
1926 tarihli orijinal haritaya ilişkin olarak ileriye yönelik bazı
öneriler ise aşağıda paylaşılmıştır.
3-SONUÇ ve ÖNERİLER
1-1926 tarihinde basılan harita yüksek kalitede çoğaltılıp
dağıtılmalıdır. Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğünün uygun
mekânlarında (toplantı salonları, Genel Müdürlük, Müsteşarlık,
Müsteşar Yardımcılıkları, vb.) sergilenmeli ve tanıtılmalıdır.
2-İlgili harita, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü başta olmak
üzere Orman Bölge Müdürlüklerimize, Orman Fakültelerine,
Ormancılık Araştırma Kuruluşlarına, Orman Mühendisleri Odasına,
kütüphanelere, vb. yerlere dağıtılmalı ve görünür kılınmalıdır.
3-Haritada yer alan envanter verilerinin hangi yöntemlerle elde
edildiği araştırılmalıdır.
4-İstanbul'da, Sıfır Meridyeni adlı bir “Hatıra Ormanı”kurulmasını
öneriyoruz.
Teşekkür: Arşivlerinde bulunan ilgili haritayı gün yüzüne
çıkartan Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığına ve
taratarak çoğaltılmasını sağlayan Harita ve Fotogrametri
Müdürlüğüne teşekkür ederiz. Makalede kullanılan harita, ilgili
daireden “JPG” formatında temin edilmiştir. Edinilen bilgiye göre,
Harita Genel Komutanlığında da mevcut değildir. Orijinal harita,
Kültür ve Turizm Bakanlığınca tescil edilen ve Ankara'da bulunan
“Ormancılık Müzesi” demirbaş kayıtlarına alınmıştır (17 Nisan
2015).
Altı maddeden oluşan Mîsak-ı Millî (Millî Yemin),
İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından
tartışılıp karara bağlanmıştır. 28 Ocak 1920'de oy birliği ile kabul
edilmiş ve 17 Şubat 1920'de de dünya kamuoyuna açıklanmıştır.
Bildiri mecliste Ahd-ı Millî Beyannamesi adıyla kabul edilmiş, ancak
daha sonra Mîsak-ı Millî olarak anılmıştır (Anonim, 2015 b).
Mîsak-ı Millî sınırlarımız içinde yer almasına rağmen,
Musul ve Kerkük'ün dahil olduğu "Musul Vilayeti"nin yer aldığı
bölgenin sınırlarımız içine alınması, maalesef Lozan'da lehimize
çözüme kavuşturulmamıştır.
İngilizlerle yapılan görüşmeler sonucu, 5 Haziran 1926
tarihinde Ankara Antlaşması imzalanmıştır (Anonim, 2015 b). İlgili
Antlaşma ile maalesef Musul Vilayeti Türkiye'ye bırakılmamıştır.
Acılar ve hüzünlere bir yenisi daha eklenmiştir.
§
Siyasi sınırlarımızda yaşanan daralma - küçülme
nedeniyle, Osmanlı Devleti döneminden sonra ilk kez haritalarda
da daraltılma yoluna gidildiği görülmektedir.
§
Kıbrıs, maalesef Lozan'da İngilizlere bırakılmıştır. Buna
rağmen haritada Kıbrıs'ın yer almaması hem ilginçtir, hem de
üzüntü vericidir.
§
1912'de İtalyanlara geçici olarak bırakılan On İki Adalar,
1923'de imzalanan Lozan Antlaşmasında İtalyanlara resmen
bırakılmıştır. Bu nedenle haritada sınırlarımız içinde
gösterilmemişlerdir. Maalesef On İki Adalar da, 1947'de yine hüzün
ve acılarımızı daha da artırıcı biçimde Yunanistan'a hediye
edilmiştir!
Siyasi sınırlarımızda yaşanan daralma - küçülme
§
nedeniyle, Osmanlı Devleti döneminden sonra ilk kez haritalarda
da daraltılma yoluna gidildiği görülmektedir.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
Anonim, 2015c: Ankara Antlaşması (1926).
1-KAYNAKLAR
Anonim, 1918: Adapazarı Devlet Ormanlarından Hendek
Nahiyesi İdare Mıntıkasına Ait Amenajman Lâyıha-i Fenniyyesidir”
(Çamdağı Mustafa Şeref Bey Ormanı) (Dersaadet-Hilal MatbaasıBâb-ı Âli Karşısında-1334.
Anonim, 1926: Türkiye Cumhuriyeti Ormanları Haritası. “Harita
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Antla%C5%9Fmas%C4%B1
_(1926) (Son Ziyaret Tarihi: 3 Nisan 2015).
Anonim, 2015d: Harita Genel Komutanlığı
K a n u n u.
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.657.pdf (Son
Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında Tab Edilmiştir.”
Anonim, 2010: Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve
Ziyaret Tarihi: 3 Nisan 2015).
Geleceği Çalıştayı - Sonuç Bildirgesi ve Tebliğler (19-22 Nisan 2010,
A n o n i m , 2 0 1 5 e : Wo r l d Fo re s t r y Co n g re s s.
Antalya), Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı. Çevre ve
http://en.wikipedia.org/wiki/World_Forestry_Congress (Son Ziy.
Orman Bakanlığı - Orman Genel Müdürlüğü (OGM) - Orman İdaresi
T.: 3.4.2015).
ve P l a n l a m a D a i re B a ş k a n l ı ğ ı , A n k a r a ,
4 1 7 s.
Anonim, 2012: Türkiye Orman Varlığı. OGM-Orman İdaresi ve
Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 85, 23 s., Ankara.
Anonim, 2012b: 2012 Yılı İş Programı. OGM-Orman İdaresi ve
Demirci, M., 2012: Türkiye'de Orman Amenajmanı'nın
Geçirdiği Tarihi Gelişim. PP Sunumu (11-12 Aralık 2012), Göreve
Hazırlama Eğitimi, 65 adet sunum sayfası.
Eraslan, İ., 1954: Trakya ve bilhassa Demirköy mıntıkası meşe
Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 83, 65 s., Ankara.
Anonim, 2013a: Ormancılıkta Sektörel Planlamanın 50. Yılı
ormanlarının amenajman esasları hakkında araştırmalar. T. C.
Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı (26-28 Kasım 2013/
Tarım Vekaleti, Orman Umum Müdürlüğü Yayımlarından Sıra Nu.:
Antalya). OGM-Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın
132, Seri Nu.: 13, Kader Basımevi, 250 s.
Nu.: 107, Bilimsel Toplantı Serisi Nu.: 6, 816 s., Ankara.
Anonim, 2013b: Planlamanın Yüz Yıllık Serüveni. Orman Genel
Müdürlüğü-Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın
Eraslan, İ., 1982: Orman Amenajmanı (Değiştirme ve İlavelerle
Yeniden İşlenmiş Dördüncü Baskı). İ. Ü. Yayın Nu.: 3010, İ. Ü. Orman
Fakültesi Yayın Nu.: 318, İstanbul, 582 s.
Nu.: 90, Tanıtım Serisi Nu.: 8, 16 s., Ankara.
Anonim, 2013c: 2013 Yılı İş Programı. OGM-Orman İdaresi ve
Selçuk, H., 1963 (Friedrich Zednik'den çeviren): Türkiye
Ormanları, Bugüne Kadar Tatbik Edilen ve Gelecekte Tatbiki Tavsiye
Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 92, 61 s., Ankara.
A n o n i m , 2 0 1 5 a : Tre at y o f L a u s a n n e.
http://en.wikipedia.org/wiki/Treaty_of_Lausanne (Son Ziyaret
Edilen Silvikültürel Muameleler. OAE, Muhtelif Yayınlar Serisi, Nu.:
14, Ankara, 118 s.+Resimler
Şad, H. C., 1992: Türkiye'de Orman Amenajmanı Çalışmalarının
Tarihi: 3.4.2015).
millî.
Geçmişi ve Bugünü. Ormancılığımızda Orman Amenajmanının
http://tr.wikipedia.org/wiki/Misak-%C4%B1_mill%C3%AE (Son
Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Genel Görüşme - Bildiriler -, 16-
Ziy. Tarihi: 3.4.2015).
19 Kasım 1992, Orman Bakanlığı-Orman Genel Müdürlüğü-Orman
Anonim,
2015b:
Misak-ı
İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı, Ankara, s. 29-40, 366 s.
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Bu sayımızda 50 yıl önce bu
güne denk gelen sayının
“İçindekiler” sayfasını olduğu gibi
yayınlıyoruz. Okuyucularımız bu
sayfada dergide yer alan tüm
yazıların başlıklarını ve yazarını
görerek genel bir fikir sahibi
olabilirler. Konu hakkında araştırma
yapanlar, görmek okumak isteyenler de Odamız Genel Merkezindeki kütüphanede bu yazılara
ulaşabilirler.
İlerde imkanlarımız elverdikçe özellikle araştırmacıların,
kaynak mahiyetindeki bu yazılara
daha hızlı ve kolay ulaşabilmeleri
için tüm geçmiş sayıları elektronik
ortama aktararak ağ sayfalarımızda
yayınlamak üzere çalışmalar
yapmaktayız.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ
ORMAN MÜH
MÜHENDİSLİĞİ
Ü ENDİSL
İSLİĞİ
İĞİ OCA
OCAK/Ş
OCAK/ŞUBAT/MART
K/ŞUBA
UBAT/M
AT/MAR
ARTT 201
20155
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35
HABERLER
“AMENAJMAN PLANLAYICILIĞI HAZIRLAMA EĞİTİMİ” İLE
“AMENAJMAN PLANLAYICILIĞI SINAVI”NA
KATILACAKLAR BELİRLENDİ
Bilindiği gibi, SMM Ruhsat sahibi orman yüksek mühendisleri
ve orman mühendisleri, uzmanlık gerektiren amenajman başmühendisliği, etüt-proje başmühendisliği ve yol etüt başmühendisliği gibi konularda yetkili olabilmeleri için; ya belli bir süre kamuda
bu işi yetkili olarak yapmış olduklarını belgelemeleri veya Odamız
mevzuatı gereğince, her yıl düzenlenen sınavlarda başarılı olmaları gerekmektedir.
“Amenajman Planlayıcılığı” konusunda her yıl olduğu gibi
2015 yılı içerisinde de Odamızca sınava hazırlama mahiyetinde 3
günlük bir eğitim gerçekleştirilmiştir.
Odamız Genel Merkezinde gerçekleştirilen eğitime; SMM sahibi serbest çalışan 6 orman mühendisi katılmıştır. Orman Genel
Müdürlüğü personeli uzman şube müdürleri eğitimci olarak Odamızın bu çalışmasında yer alarak, katkıda bulunmuştur. Eğitimin
gerçekleşmesinde emek ve katkıları bulunan tüm meslektaşlarımıza teşekkür eder, eğitim ve sınavlara katılan tüm üyelerimize başarılar dileriz.
ODAMIZIN ELAZIĞ ŞUBESİNCE
“ ORMANCILIK HİZMETLERİNDE ÇALIŞAN
MÜHENDİSLERİN SORUNLARI, ÇÖZÜM YOLLARI
VE İSTİHDAM OLANAKLARI “
KONULU PANEL DÜZENLENDİ
Odamız Elazığ Şubesince, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ahmet TUTUŞ, Yrd. Doç. Dr. Turgay DİNDAROĞLU ile serbest meslek mensubu orman mühendisleri Abdullah DOĞAN ile Nimet CİNEVİZ’in panelist olarak katıldıkları “Ormancılık Hizmetlerinde Çalışan Mühendislerin Sorunları,
Çözüm Yolları ve İstihdam Olanakları”konulu panel, 16.02.2015 tarihinde Elazığ Fırat Üniversitesi Prof. Dr. Bahattin Öger Konferans
Salonunda yapılmıştır.
Panele, Odamız Genel Merkezi adına Oda AR-GE Merkezi Başkanı Emekli Müsteşar Yardımcısı Eşref GİRGİN, Orman Genel Mü-
36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
dürlüğünden İzin İrtifak Daire Başkan Yardımcısı Ahmet ÇELİK,
Odun Dışı Ürünler ve Hizmetler Daire Başkan yardımcısı İsa SERTKAYA, Malatya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Bölge Müdürü Ayhan
DELİGÖZ, Elazığ Orman Bölge Müdür Yardımcıları Halim ÖZDEMİR,
Arif CAN, Şanlıurfa Orman Bölge Müdür Yardımcıları Zeki BAYICI,
Abdulvahap ÖZDEMİR, Güneydoğu Anadolu Ormancılık Araştırma
Müdürü Ahmet ÇOK, şube müdürleri, orman işletme müdürleri ile
kamuda ve özel sektörde çalışan orman mühendisleri katılmıştır.
Panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşından sonra, Elazığ Şube
Başkanı Ahmet Turan İNAN’ın açış konuşması ve misafirlerin konuşmaları ile açılmıştır.
Konuşmacılar, Panelin konusu olan çalışan mühendislerin sorunlarını dile getirerek özellikle de serbest çalışan orman mühendislerinin karşılaştıkları bürokratik zorluklara; mevcut yöneticilerin, uygulanan politik tercihler nedeniyle sorunlara gerçekçi yaklaşmadıkları yönünde olmuştur. Ormanlarımızın teknik müdahale
ihtiyaçları yanında güncel orman halk ilişkileri, özellikle son yıllarda hızla artan turizm, maden sektörü ile yüksek rant alanlarında
karşılaşılan sorunları çözecek yetişmiş, deneyimli teknik personel
yetersizlikleri sebebiyle karşılaşılan sıkıntılar dile getirilmiştir.
Ormancılık Kamu sektöründeki yetişmiş deneyimli teknik personel eksikliğini giderecek olan serbest orman mühendislerinin
önemine dikkat çekilerek, İdarenin bu konuda sorunları çözücü
yaklaşım ve uygulamalarda bulunmasının gereğine dikkat çekil-
miştir.Hem devlet hem de özel sektörde orman mühendisi istihdam edilebilmesini sağlayacak tedbirler alınmasının; hizmet kalitesini artıracağına ve Orman Mühendisi işsizliğine bir nebze olsun
çare olabileceğine vurgulanmıştır.
Bundan 30 yıl öncesinin en gözde mühendisliklerinin içinde
olan mesleğimiz, son yıllarda tercih edilmez duruma düşürülmüştür. Mesleğimizin layık olduğu konuma gelmesi için hep birlikte çalışmalıyız.
Panelin sonunda, katılımcılardan orman mühendisleri Yavuz
KARAMAN, Serdar ACAR, Hüseyin DENİZ, Ahmet ÇOK ve Selim
ACAR tarafından Oda ve OGM ye yöneltilen sorular, Oda Genel Merkezi adına panele katılan AR-GE Merkezi Başkanı Eşref GİRGİN,
Orman Genel Müdürlüğünden katılan İzin İrtifak Daire Başkan Yardımcısı Ahmet ÇELİK ve Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Daire Başkan
Yardımcısı İsa SERTKAYA tarafından cevaplandırılarak panel tamamlanmıştır.
ORMANCILAR
DOĞU AKDENİZ ŞUBEMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLEN
YEŞİL GECEDE BİR ARAYA GELDİLER
Ormancılık Haftası kapsamında; Orman Mühendisleri Odası
Doğu Akdeniz Şubesi ve Türkiye Ormancılar Derneği Adana Temsilciliğinin birlikte düzenlemiş oldukları YEŞİL GECE etkinliğinde Ormancılar bir araya geldi. Tüm Dünya Ormancılarının Bayram olarak
kutladığı 21 Mart Dünya Ormancılık Günü son yıllarda Nevruz Etkinliklerinin gölgesinde kalsa da Yeşil Türkiye sevdalısı Türk Ormancıları geleneksel kutlamaları olan Yeşil Gecede bir araya geldiler.
Orman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şubesi ve Türkiye Ormancılar Derneği Adana Temsilciliğinin organize ettiği geceye 350
Meslek mensubu ve ailesi iştirak etmiştir. Gecenin açılışında,
Orman Mühendisleri Odası adına Mustafa Pekel, Türkiye Ormancılar Derneği adına ise Sedat Tüfekçi birer konuşma yapmışlardır. Yapılan Konuşmalarda Meslek ve meslektaşların biriken sorunları ve
çözüm önerilerine değinilmiş, beklentiler ifade edilmiştir.
Yapılan Konuşmaların ardından Sinevizyon gösterileri,
yemek, müzik ve eğlenceler ile bayram gününe yakışır bir kutlama
gerçekleştirilmiştir. Katılan tüm ormancı, ormancı aileleri ve Misafirler 21 Mart 2016da tekrar buluşmak üzere sözleştiler.
2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37
ORMAN
Bir fidan dik toprağa
Yeşersin
Yeşillensin
Suyla beslensin
Serpilsin ağaç olsun
İnsan bilir
Hayvan bilir
Yağmur bilir
Kucaklayan toprak bilir kıymetini
21-26 Mart, “Orman Haftası”
dolayısıyla hazırladığım şiirim.
Katkım olursa sevinirim
Vedat Sadioğlu - Eğitmen Yazar
Bir fidan dik toprağa
Dallansın
Budaklansın
Meyve versin ağaç olsun
Canlılar tatsın
Çiçekleri koklansın
Polenleri saçılsın
Rüzgârlarla taşınsın
Temiz hava isteyenler bilir kıymetini
Bir fidan dik toprağa
Büyüsün
Yapraklansın
Gölge veren ağaç olsun
İnsanlar gezinsin
Serinlesin gölgesinde
Kuşlar yuvalansın
Barınsın gövdesinde
Nefes alan canlar bilir kıymetini
Vedat Sadioğlu
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezine
üyelikten ayrılma isteklerini yazılı olarak bildiren;
11970 Oda Sicil No'lu Nalan AKYÜZ, 31.12.2014
9299 Oda Sicil No'lu Yasemin TAŞANER 05.02.2015,
11476 Oda Sicil No'lu Gülşah ÇATMADIM 19.03.2015,
Yönetim Kurulunun 73/2, 79/6 ve 89/8 sayılı kararları ile
istifa talepleri uygun görülerek kabul edilmiştir.
Oda Ana Yönetmeliğinin 11nci maddesi gereği
dergimizde yayınlanarak meslek kamuoyuna duyurulur.
CENGİZ ALIZ - 11.02.2015,
Tarihinde aramızdan ayrılmışlardır.
Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015
Şekil 1: Türkiye Cumhuriyeti Orman Varlığını Gösterir İlk Harita ve Asli Ağaç Türlerine Göre Saha Döküm Cetveli (Anonim, 1926).
Figure 1: The first record of forest lands of Turkish territory prepared by Forestry Service in 1926 shortly after The Lausanne Treaty ratified

Benzer belgeler