1-) ocak-şubat-mart sayısı
Transkript
1-) ocak-şubat-mart sayısı
21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ KUTLU OLSUN Yıl: 52 • Sayı: 1-2-3 • OCAK/ŞUBAT/MART 2015 M.Taha BERBER Orman Mühendisi 21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜDE ANITKABİR ZİYARETİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ. ORMAN YOKSA YAŞAM DA YOK... ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARININ KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI MESLEKİ DENEYİM KAZANMA VE MESLEK MENSUPLUĞU SINAV YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK “KIBRIS MESELESİ” KONULU KONFERANS ERHAN DİJİTAL BASKI Mustafa Kemal Mahallesi 2129. Sk. No: 5/A Çankaya / ANKARA Tel: 0312 219 78 40 - Fax: 0312 219 78 59 E-mail: [email protected] “ANAYASAL GÜVENCE ALTINDAKİ ORMANLARIMIZI YASAL MEVZUATLA KORUYABİLİYOR MUYUZ?” MESLEK KAMUOYUNA ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, HUKUK DIŞI ROTASYON UYGULAMALARINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR. 14 ÇANAKKALE İÇİNDE AZİZ RUHLAR 16 17 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ORMANCILIK ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ NASIL YAPILANDIRILMALIDIR? Doç. Dr. Yaşar ŞİMŞEK Orman Yüksek Mühendisi 27 28 50 YIL SONRA Şefik BİNGÖL Orman Yüksek Mühendisi TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ORMAN ALANLARINI GÖSTEREN İLK HARİTASI VE ORMAN VARLIĞIMIZ ÜZERİNE (1926) Dr. Said DAĞDAŞ Silvikültür Dairesi Başkanlığı Orman Bakımı Şube Müdürü Sinan BİLGE Orman İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı & Başmühendis 50 YIL ÖNCE BUGÜN “Orman Mühendisliği” 31 35 ORMANCILAR DOĞU AKDENİZ ŞUBEMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLEN YEŞİL GECEDE BİR ARAYA GELDİLER Değerli Okuyucularımız, Yayın hayatımızda bir yılı daha geride bıraktık, bu güne kadar olduğu gibi şimdi de 2015 yılının ilk üç sayısı ile siz okuyucularımızın karşındayız. Yayın dönemi üç ayı kapsayınca birçok önemli olay aynı dönem içerisinde yer alabiliyor. Mesleğimiz açısından çok önemli olan 21 Mart Dünya Ormancılık günü bunlardan birisidir. Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü FAO 1971 yılında 21 Mart Gününü Dünya Ormancılık Günü olarak ilan etmiştir. Ülkemizde de o tarihten beri Yeşil Türkiye sevdalıları olarak bizler bu günü çeşitli etkinliklerle kutlamaya devam ediyoruz. 21 Mart' ın bizler için bir başka önemi daha vardır. Kuzey Yarımkürede baharın başlangıcı olan bu gün Ergenekon 'dan dan çıkışın da yıldönümüdür. Uzun Yıllar içerisinde unutturulmaya çalışılsa da bu günün bayram olarak kutlanışını Türklerin tarih içerisinde doğudan batıya göçleri ile birlikte Anadolu'ya ve hatta Orta Avrupa' ya kadar ilerleyişi sırasında karşılaştığı toplumlara da taşımış olduğu tarihi bir gerçektir. Bu gün hala Orta Asya Türk toplum-larında, nüfusunum yarıdan fazlası Türk olan İran'da (Nevroz adı ile) ülkemizde, Vatan toprakları dışında balkanlardaki Türk toplulukları arasında bu yenigün bayram olarak kutlanmaktadır. Yine Mart ayı içerisinde; 18 Mart Çanakkale Zaferinin de 100ncü yılını kutladık. Yüzüncü yıl olması dolasıyla bu sayımızda özellikle yer vermek istedik. Çanakkale Zaferi bu topraklarda milli, manevi, kültürel varlığımızı devam ettirebilmek için dünya çapında asla unutulmayacak ve unutturulmayacak şanlı direnişlerimizden birisidir. Odamızın faaliyetlerini her zaman olduğu gibi özet olarak siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. Uzman sahasında iki makale yer almaktadır: Sayın Doç. Dr. Yaşar Şimşek, Ormancılık Araştırma Müdürlükleri konusunda yapmış olduğu çalışma ile çok önemli bir konuyu gündeme getirmektedir. Sayın Dr. Said Dağdaş ve Sinan Bilge ise; Türkiye ormancılık planlaması tarihinde bir ilk niteliğine sahip orman varlığı haritası ve içeriğine ilişkin orijinal bir çalışmaya imza atmışlardır. Orman Fakültelerinin sayısı geçmiş yıllara göre çok artmış, Öğretim üyesi sayısı, akademik personel de aynı oranda artmış, dolayısı ile meslek odamızın dergisinde araştırma sonuçlarını yayınlatmak isteyenler de hayli çoğalmıştır. Hangi hocamızın yazısını yayınlayacağımız konusunda yayın kurulu olarak zorluk çekmekteyiz. Bu konuda bizleri mazur görmelerini bekliyoruz. Saygılarımızla... Yayın Kurulu 34 Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Dergimizin bu sayısının ana teması olan “21 Mart Dünya Ormancılık Gününü” kutlar, ormanlarımızın, meslek ilke ve değerlerinin daha iyi korunmasını temenni ederiz. Yine vatan savunmasının zirvesi olan 100. yılını kutladığımız Çanakkale Zaferi vesilesiyle tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygı ile yad ediyoruz. 21 Mart Dünya Ormancılık Günü kapsamında gerek ormancı meslek ve sivil toplum kuruluşlarıyla ve gerekse Orman Mühendisleri Odası olarak bir takım etkinliklerde bulunduk. Bu yıl için, sekretaryasını Odamızın üstlendiği ormancı meslek ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Genel Başkanımız Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından Anıtkabir’de Atamızın mozolesine çelenk konulmuş ve anıtkabir özel defteri imzalanmıştır. Anıtkabir özel defterine bu sayımızın kapağındaki metin yazılmıştır. Dikkatinizi çekmek için burada özellikle belirtmek istedik. Ayrıca Oda olarak Genel Merkezimiz toplantı salonunda “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz?” konulu panel geniş bir meslektaş ve doğa severlerin katılımıyla yapılmıştır. Panelde sadece Merkez Şubemiz üyelerinden meslekte 50 yılını dolduran 80 meslek büyümüze plaket verilmiştir. Şubelerimizde de ormancılık, orman ve ağaç endüstrisi konuları ile ilgili panel, konferans, çalıştay vb. etkinlikler yapılmakta ve meslekte 50 yılını dolduran meslektaşlarımıza plaketleri verilmektedir. Her ne kadar bu etkinliklerimize davet edilmelerine rağmen, orman idaresi tarafından katılım sağlanmasa da, hatta katılım sağlanmaması için yoğun gayret sarfedilse de, baskı oluşturulsa da, bu etkinliklerden elde edilen çıktıların meslek politikalarına önemli katkı sağlayacağına inanmaktayız. Bu nedenle, Orman İdaresinin bu çıktılardan faydalanmasını öneriyor ve bekliyoruz. Orman Mühendisleri Odası olarak böyle bir gayretin içerisindeyken, Orman Genel Müdürlüğü tarafından Nisan ayı içerisinde rotasyon adı verilen zulmün ikincisi gerçekleştirilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü yönetimlerinin değişmesine rağmen maalesef zihniyetler değişmemiştir. Bilindiği üzere Haziran/2014’de yapılan ilk rotasyon uygulaması meslek kamuoyunda infiale yol açmış ve bu durum 07/Temmuz/2014 tarihli bildirimizle basına ve kamuoyuna duyurulmuştu. Bunun sonucunda meslek kamuoyunda İdare tarafından mevcut uygulamadan vazgeçileceği veya birçok yanlış ve hatalı uygulamaların düzeltileceği beklentileri oluşturulmuştu. Ancak, Nisan/2015’de yapılan ikinci rotasyon uygulamasının da birincisinden hiç farklı olmadığı ve hatta vites yükseltilerek mahkeme kararlarına rağmen (sendika yöneticileri, oda başkanları, eş durumları vb. için) hukuk göz ardı edilerek aynı uygulamalara devam edildiği görülmüştür. Böylece Orman İdaresini yönetenlerdeki vicdan kararmasının, bu beklentileri karşılayamayacağı bir kez daha net olarak görülmüştür. Hukuk mücadelesine rağmen maksatlı bir şekilde meslektaşlarımızı mağdur eden bu ve bunun gibi uygulamalarla Orman Mühendisleri Odası olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ. Başyazımızda bu hususu bir kez daha hatırlatmak isteriz. ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Orman Mühendisleri Odası olarak, 5531 sayılı meslek yetki yasamızın yürürlüğe girdiği 2006 yılından bu yana Orman İdaresine, meslek yasası kapsamında ormancılık büro ve şirketleriyle güçlü bir hizmet sektörünün oluşturulması gerektiği, bunun için mükemmel bir yasal altyapısının olduğu, kurumun hem hakim, hem de savcı olmaması gerektiği, faaliyetlerin hizmet ve özellikle danışmanlık hizmet alımları ile serbest ormancılık büro ve şirketlerine yaptırılması gerektiği, Orman İdaresinin yoğun programlarını ancak bu şekilde gerçekleştirilebileceği ve böylece ormanlarımızın daha iyi korunabileceği, geliştirilebileceği, bunun çağımızın gerekliliği olduğunu her platformda ifade etmekteyiz. Bugün geldiğimiz noktada arzu edilen seviyelere gelememekle birlikte, serbest ormancılık büro ve şirketlerinden hizmet satın alma kültürünün yavaş yavaş geliştiği görülmektedir. Ancak, özellikle son yıllarda yapılan mesleki hizmet alımına yönelik ihalelerin kasıtlı olarak 5531 sayılı yasa hükümlerine aykırı yapıldığını düşünmekteyiz. Odamız tarafından Bakanlık ana hizmet ve bağlı Genel Müdürlüklerine, sonuç alamayınca 15 Bakanlık Bölge Müdürlüğüne, OGM’nin 27 Orman Bölge Müdürlüğüne ve hatta 243 orman işletme müdürlüğüne ihalelerde yapılan yanlışlar izah edilerek neyin ne şekilde yapılması gerektiği yazılmış, hatta örnek ihale ilanları ve idari şartname ve sözleşme örnekleri gönderilmiştir. AR-GE Merkezimiz, zaman ve mekan gözetmeden bizzat arayanlara, mesleki faaliyet konularına ilişkin hizmet alımı ihalelerinin 5531 sayılı meslek yasamıza ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na uygun olarak yapılarak, hem meslektaşlarımızı hem de teşkilatımızı hukuki problemlerden korumaya çalışmaktadır. Tüm bunlara rağmen, halen mesleki faaliyet konularına dair ihalelere; 5531 sayılı meslek yetki yasasına göre, ihaleye ortakların tamamının ruhsatlı orman mühendisleri olan serbest ormancılık büroları ile serbest ormancılık şirketlerinin girmesi gerekirken, bu yasal zorunluluğa uyulmamakta ve diğer şirketlerinde ihaleye teklif verebilmelerine yönelik ihale dokümanları hazırlanmaktadır. Ayrıca hizmet alımı ihalelerinde işin tanımı tam yapılmadan, 4734 ve 4735 sayılı kanunlara aykırı olarak ve dolaylı yoldan, 5531 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre Yönetim Kurulumuzca belirlenen asgari ücret tarifesine uyulmadan işçi statüsünde teknik personel çalıştırılması amacı güdülmektedir. Bu şekilde meslek odası ile kavga edilirken, aslında yapılanın ormancılık mesleği ile kavga yapıldığı, bunun hepimize zarar verdiği, mesleğin hepimizin ortak değeri olduğu ve yükselmesinin ve itibar kazandırılmasının hepimizin görevi olduğunu buradan bir kez daha hatırlatırız. Saygılarımızla… Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜNDE ANITKABİR ZİYARETİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ. Orman Mühendisleri Odası, Türkiye Ormancılar Derneği, Türk Tarım Orman-Sen., Tarım Orman-İş Sen., ORKOOP, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği ve Yeşil Türkiye Derneği’nden oluşan ORMANCI MESLEK ve SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ olarak 21 Mart ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası kapsamı etkinlikleri dahilinde örgütler adına Odamız Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından Ata’nın mozolesine çelenk konuldu ve Anıtkabir özel defteri imzalandı. Haber merkezle rine günün anlam ve önemi ile ilgili olarak basın açıklaması gönderildi. Ormancı Meslek ve Sivil Toplum Örgütlerinin her yıl sırasıyla sekretaryasını yürüttüğü 21 Mart Dünya Ormancılık Günü etkinliklerinde bu yıl sekretarya Odamız tarafından yapılmıştır. 21 MART DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜNE AİT ORMANCI MESLEK VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ORTAK BASINAÇIKLAMASI ORMAN YOKSA YAŞAM DA YOK... Ekolojik ve çevre sorunlarıyla sürekli boğuşan dünyamızda, geçen yüzyılda sanayi ve teknoloji hızla gelişirken, doğal kaynaklar da aynı hızla sömürüldü. Sürekli olarak gündemi işgal eden, ormanlara ve tüm doğal kaynaklara yapılan saldırı ve yok ediliş süreci kuraklığı, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının yok oluşunu, erozyonu, toprak kaymasını, selleri, toprakların verimsiz ve çorak hale gelmesini de beraberinde getirdi. Kısaca, doğal denge bozuldu. Doğal dengenin bozulması ve çevre sorunlarının artması toplumsal tepkilere yol açmaya başlayınca, dünyayı yönetenler arayışlar içine girdiler. Çevre sorunlarının temelini oluşturan ormansızlaşmanın önüne geçmek amacıyla Avrupa Tarım Konfederasyonu’nun önerisi ile 1971 yılında Roma’da top lanan Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), kuzey yarımküre- de ilkbaharın, güney yarımkürede sonbaharın başlangıç günü olan 21 MART’ı DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ olarak ilan etmişlerdir. Ancak, daha sonra dünya ülkelerinin çeşitli adlar altında zaman zaman gündeme getirdikleri toplantılardan da bu olumsuz sürecin durdurulmasına yönelik ciddi anlamda bir sonucun çıkmaması, bu toplantıların ve bu uygulamanın göstermelik olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan ya şa mı nın temel öğesi olan temiz hava, su ve toprak ormanlar tarafından üretilmektedir. Ormanın yok olması, yaşamın yok olmasıdır. Sanayileşme, aşırı nüfus artışı sonucunda kentlerin büyümesi, çevre kirliliğini arttırmaktadır. Orman azalmaları ya da orman alanlarının arttırılamaması, insan yaşamını tehdit eden ortamların oluşmasına neden olmaktadır. Son yıllarda ormanların tüm dünya insanlarının ortak varlıkları olarak kabul edildiği, toplumsal yararlarının odun hammaddesi değerinin binlerce kat fazlası olduğu bilinmektedir. Küresel iklim değişikliği, atmosferdeki karbon oranının ve sera gazlarının artışı, hava kirliliği, çölleşme, kuraklık, temiz su rezervlerinin azalması, toplumları ve dünyayı tehdit etmekte, ormanların önemini bir kat daha artırmaktadır. Ormanların öneminin her geçen gün artmasına karşın FAO kaynaklarına göre dünya orman varlığı giderek azalmakta, özelliklede uluslararası tekellerin yönlendirmesiyle de ormansızlaşmanın geri kalmış ülkelerde yaşanmaya devam ettiği görülmektedir. Ülkemizde de uzun yıllardan bu yana yoğun bir ormansızlaşma yaşanıyor. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Anayasal koruma altındaki ormanlarımızın Anayasa’ya aykırı çıkarılan mevzuatlar ile tahrip edildiği, Anayasa’da sınırları çizilmiş, kamu yararı adına sınırlı olarak verilebilecek izinler için ne kadar hoyratça davranıldığı ve ranta kurban edildiği açıkça görülen vakalardır. Ormanlar, politikacılar tarafından maalesef politik yatırım aracı olarak görülmektedir. Bu anlayışla, Anayasa ve ormancılıkla ilgili yasalarda defalarca, ormana ve ormancılık aleyhine değişiklikler yapılmış, binlerce hektar orman arazisi üzerindeki bitki örtüsü yok edilerek orman niteliğini kaybetmiştir gerekçesi ile orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Ayrıca son dönemde orman yasasında yapılmak istenen değişikliklerle; orman içinde bulunan orman köylüsünün anayasa ve yasalarla sahip olduğu öncelik ve hakları ortadan kaldıracak düzenlemelerle ormancılığın sosyoekonomik işlevlerini ortadan kaldırmaya, ormanları sadece ticari bir meta olarak değerlendirmeye gidilmektedir. Ülkemizde orman azalmalarının % 56’sı yasal düzenlemel e r d e n k a y n a k l a n m ı ş t ı r. 1950’lerden bu yana 1.5 milyon hektar ormanlık alan bu nedenle artık orman değildir. Bu yasal düzenlemelerden birisi de 2/B diye bilinen, orman niteliği kaybettirilerek orman rejimi dışına çıkarılan alanlardır. Orman alanlarının amaç dışı kullanımı ile de büyük tahribatların ortaya çıkması ve ekosistemin zarar gördüğü uygulamalar da sürmektedir. Özellikle son dönemlerde su kaynaklarının özelleştirilmesine yönelik uygula- ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 malar neticesinde, derelerimiz üzerinde elektrik üretimi gerekçesi ile kurulan HES’ler (hidro elektrik santralleri) başta yöre insanının, ormanların, tarım alanlarının ve doğal yaşamın dolayısı ile ekosistemin alt üst olmasına neden olmaktadır. Olumsuz uygulamaların değişik biçimlerinin hala sürdürüldüğü bir ortamda ormanların bakımı, korunması ve geliştirilmesi ile erozyon kontrolü için ormancı çalışanlar çok güç koşullarda büyük bir özveri gösteriyor, gerektiğinde yaşamlarını ortaya koyuyorlar. Ancak, yukarıda belirtilen ormancılığımızın sorunları, sadece ormancı çalışanların çabası ile üstesinden gelinebilecek sorunlar değildir. Ormanlar, ormancıların değil, tüm halkın, hatta insanlığın malıdır. O halde, ormancılığımızın ulusal bir sorun olduğu benimsenmeli ve gereği yapılmalıdır. Ormancılık meslek ve sivil toplum örgütleri olarak bizler; orman ve çevreye duyarlı ve korumacı her türlü davranış biçiminin, ülkemiz ve dünya insanlarının yaşadıkları yere sahip çıkma bilincinin, çabaların geniş kapsamlı ve kalıcı kılınmasını amaçlamaktayız. Çocuklarımızın; yeşili yağmalanmış, toprakları verimsizleşmiş, suları kirli, havası solunamayacak kadar zehirlenmiş, yaban hayvanları azalmış, kuşları, böcekleri ve balıkları yaşam savaşı veren, iklim koşulları alt üst olmuş bir dünyada yaşamayı hak etmediklerine inanmaktayız. Ülkemizin ve dünyamızın yaşadığı büyük deprem, sel, çığ fe- laketlerinin boyutlarının bu denli şiddetli olmasının nedenlerinin başında orman ve çevre koşullarının bugüne dek göz ardı edilmesinin yattığını düşünmekteyiz. Bugün; dünya uluslarınca da benimsenmiş olan 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde bir kez daha, başta basın-yayın olmak üzere tüm halkımızı ülkemizin taşına, toprağına, havasına, suyuna, ORMANLARINA sahip çıkmaya çağırıyoruz. ORMANCI MESLEK VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ TMMOB Orman Mühendisleri Odası Türkiye Ormancılar Derneği Türk Tarım Orman-Sen. Tarım Orman-İş Sen. ORKOOP Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Yeşil Türkiye Ormancılar Derneği Orman Teknikerleri Derneği ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARININ KURULUŞ VE ÇALIŞMA ESASLARI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK 14.02.2015 TARİHLİ RESMİ GAZETE'DE YAYIMLANDI Odamızın, 5531 sayılı Meslek Yetki Kanunu uyarınca yürürlüğe koyduğu “Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği” nde değişiklik yapan Yönetmelik, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın uygun gö rüş le ri alı na rak ha zır lan mış 14.02.2015 tarihli ve 29267 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanmıştır. Yönetmeliğin 6’ncı maddesine eklenen iki yeni fıkra ile meslek mensuplarının üretecekleri mesleki çıktıları, Oda mevzuatına uygun olarak yapılacağına ilişkin taahhüt na me yi im za la ya ca ğı, kay be di len ruhsat belgesi ve vize cetvelinin yeniden alınması esasları belirlenmiştir. Ayrıca, TMMOB ve Oda Ana Yönetmeliğine paralel olarak, Yönetmeliğin 24’üncü maddesine eklenen fıkra ile meslek mensuplarının ürettikleri mesleki çıktıların Odanın denetimine tabi tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği metni bu haber ekindedir. Odanın Web sayfasındaki mevzuat bölümünde, değişikliklerin işlendiği Yönetmeliğin tam metnine yer verilmiştir. OMO YÖNETİM KURULU ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI MESLEKİ DENEYİM KAZANMA VE MESLEK MENSUPLUĞU SINAV YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK Odamızın, 5531 sayılı Meslek Yetki Kanunu uyarınca yürürlüğe koyduğu “Orman Mühendisleri Odası Mesleki Deneyim Kazanma Ve Meslek Mensupluğu Sınav Yönetmeliğinde” de değişiklik yapan Yönetmelik, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın uygun görüşleri alınarak hazırlanmış 14/02/2015 tarihli ve 29267 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmeliğin 9’uncu maddesinde Orman Fakültelerinde çift dal eğitimi alarak Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği dallarından ikisinden diploma alan mühendislerin mesleki deneyim kazanma çalışması yapmalarına dair esaslar belirlenmiştir. Ayrıca, Yönetmeliğin 40’ıncı maddesi or- mancılık yapılanmasındaki değişikliklere paralel olarak değiştirilmiş, serbest meslek mensupluğu ile serbest yeminli meslek mensupluğu sınavlarına girecekleri ders sayıları azaltılmıştır. Böylece yazılı sınavların bir günde yapılması olanaklı hale girmiştir. Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği metni dergimizde ve ayrıca kolayca ulaşabileceğiniz şekilde Odanın Ağ sayfasındaki mevzuat bölümünde, değişikliklerin işlendiği Yönetmeliğin tam metnine yer verilmiştir. OMO YÖNETİM KURULU 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ “KIBRIS MESELESİ” KONULU KONFERANS ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL MERKEZİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ Odamız ile Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu “KIBRIS MESELESİ” konulu konferans Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezinde 03/Mart/2015 Salı günü gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN’ın yaptığı kısa açılış konuşmasında; Meslek Örgütleri’nin ana görevlerinin yanında, siyaset üstü milli meselelerimizde ve ülke gündemine ilişkin konularda da görev ve sorumluluklarının olduğunu, Süleyman Şah Türbesi’nin ülke gündeminde olduğu şu günlerde ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Vatan Toprağı kavramının ne anlama geldiği, Kıbrıs meselesindeki sessizliğin, dayatılmaya çalışılan iki bölgeli federal çözümlerin ne anlama geldiği, Anavatan için Kıbrıs meselesinin ne anlama geldiği konularında aydınlanmak için değerli büyükelçi, uzman hocamızdan bu konferansın talep edildiğini ifade etmişlerdir. Konferansa konuşmacı olarak katılan Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkanı Emekli Büyükelçi Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ tarafından (eski K.K.T.C Ankara Büyükelçisi) 2002’ye kadarki zaman diliminde Türkiye’nin Kıb- rıs politikası neydi, 2002’den sonra ne oldu da değişti, Annan Projesinin amacının ne olduğu, Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliğin artmasından sonra Kıbrıs ve dolayısıyla Doğu Akdeniz’de şartların ne şekilde değiştiği, İsrail ve Rusya’nın neyi amaçladığı, Kıbrıs’ın yönetim şeklinin ne olması gerektiği ile ilgili olarak çok detaylı ve değerli bilgiler verilmiştir. “KIBRIS MESELESİ” konulu konferansı sunan Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ’a günün anısına Oda Genel Başkanı Ali KÜÇÜKAYDIN tarafından verilen plaketin ardından konferans sona ermiştir. “ANAYASAL GÜVENCE ALTINDAKİ ORMANLARIMIZI YASAL MEVZUATLA KORUYABİLİYOR MUYUZ?” KONULU PANEL, OMO GENEL MERKEZİNDE YAPILDI Odamızın, 21/Mart/2015 Dünya Ormancılık Günü ve Orman Haftası etkinlikleri bağlamında programladığı “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz?” konulu panel, geniş bir meslektaş katılımıyla, 20/Mart/2015 Cuma günü saat:14.30’da Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezi top lan tı sa lo nun da KTÜ Orman Fa kül te si Öğ re tim Üyesi ve Odamızın Genel Merkez Yö netim Kurulu Üyesi Sayın Prof. Dr. Devlet TOKSOY ’un yöneticiliğinde yapılmıştır. Panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından Oda Genel Başkanı Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN ’ın açılış konuşmaları ile başlamıştır. Genel Başkan Sayın Ali KÜÇÜKAYDIN yaptığı konuşmasında özetle şu hususlara yer vermiştir. “21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve içinde bulunduğu Ormancılık Haftası nedeniyle düzenlenen etkinlikler çerçevesinde, “Anayasal Güvence Altındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz?” konulu panel ile ormanlarımızın içinde bulunduğu tehlikelere dikkat çekilmek istenmiştir. 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nü ve aynı zamanda milletimizin tarihinde dirilişi, yenilenmeyi ifade eden Nevruzu kutlar, milletimize birlik beraberlik getirmesini temenni ederim. Herkesin birinci sınıf vatandaş olması, herkes için demokrasi, hukuk ve adalet talep ediyorum. Nevruz’un ayrılıklara alet edilmemesi, devleti, milleti yıpratmaması gerekmektedir. Çanakkale Zaferi ve şehitler vatan toprağının kutsiyetini, vatan toprağının süsü olan ormanlarımız da anayasal korumanın kırmızı çizgisidir. Anayasaya aykırı çıkarılan yasalar ile orman alanlarından hoyratça izinler verilmektedir. Bu düzenlediğimiz panelde, ormanların tahribine ve talanına dikkat çekmek istemekteyiz. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Ayrıca ormancılıkta vefanın gereği olarak, meslekte 50. Yılını dolduran ulu çınar meslektaşlarımızla buluşmamız bizlere mutluluk ve gurur vermektedir.” Daha sonra, konuklardan Adana Milletvekili Orman Mühendisi Seyfettin YILMAZ ile emekli ulu çınar meslektaşlarımız adına, eski Muğla Milletvekili, Orman Genel Müdürü ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Nevşat ÖZER de nezaket konuşmaları yaparak, panel konusunun çok isabetli seçildiğini ve panelde ortaya çıkan sonuçların ülkemize ve ormancılığımıza hayırlara vesile olmasını dilemişlerdir. Panele; İ.Ü. Orman Fakültesi Çevre ve Orman Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur AYDIN “Yasal Mevzuat Ormanları Koruyabiliyor mu? Son Döneme Dair Hukuki Bir Analiz” konulu, (E) Akdeniz Üniversitesi ÖğreORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 tim Üyesi Prof. Dr. Kani IŞIK “Habitat Parçalanması-Biyoçeşitlilik ilişkisi” konulu, (E) Müsteşar yardımcısı Orman Yüksek Mühendisi ve İşletmeci Oda AR-GE Merkezi Başkanı Eşref GİRGİN “Anayasal Güvence Atındaki Ormanlarımızı Yasal Mevzuatla Koruyabiliyor muyuz? Gelinen Noktanın Değerlendirilmesi ve Bu Konularda Orman Mühendisleri Odasının Çalışmaları” konulu, bildirileriyle panelist olarak katılmışlardır. Panel sonucunda; 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu, ormanların korunması ağırlıklı hükümler içermekte iken; 2003-2014 yılları arasında Orman Kanununda yapılan değişikliklerle rantı öne çıkaran kullanma ağırlıklı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler o kadar ileriye götürülmüş ki, ormanların geleceğini doğrudan etkileyen tohum meşçereleri, gen koruma ormanları, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda dahi maden arama izinleri verilebileceğine ilişkin yasal düzenlenmeler yapılmış olup, mermer ve taş ocaklarının Maden Kanunu kapsamına alındığı günümüzde, yapılan bu yasal düzenlemelerin orman ekosisteminin geleceğini nasıl tehlikeye sokacağını izah etmeye gerek olmadığı vurgulanmıştır. Orman Kanununda son dönemde yapılan değişiklikler; hukuk literatüründe yer almayan TBMM ihtisas komisyonlarında tartışılmadan, üniversiteler STÖ ve meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan, kamu oyunda Torba Kanun olarak nitelendirilen yasalarla, ormanların aleyhine ve orman ekosisteminin bozulmasına ilişkin çok tehlikeli düzenlemeler yapıldığı belirtilmiştir. Orman Kanununda, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olarak yapılan düzenlemelere dayanılarak verilen izinler nedeniyle de, başta İstanbul Kuzey Ormanları olmak üzere, orman habitatının çok parçalı hale gelmesinden dolayı yaban hayatı ve biyolojik çeşitliliğin çok zarar gördüğü, dile getirilmiştir. Orman Kanununda ve Afetler Kanunu gibi diğer Kanunlarda ormanlarımıza yönelik yapılan değişikliklerde; orman ekosistemi ve korunan alanların zarar gördüğü, orman alanlarının arsa ofisi haline getirildiği vurgulanmıştır. Diğer taraftan, TBMM’ de yasalaşmayı bekleyen 1/781 esas sayılı Torba Yasa tasarısı ile orman alanlarından 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna göre, afete maruz alanlardaki iskânlarda arsa olarak kullanılmak üzere, orman dışına arazi çıkarılması ve özel ormanların tamamına yakınında yapılaşmaya açılmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Orman ekosisteminin tahribine ve parçalanmasına neden olan ranta dönük yasal düzenlemeler hızla yapılırken, ormanların dışarıdan gelecek zararlılardan korunmasına yönelik olarak, 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda 645 sayılı KHK ile 2011 yılında yapılan değişiklikte, ormancılık karantinası, bitki pasaportu, fidancılık piyasasının denetimi konuları Orman Genel Müdürlüğünün görevleri haline gelmesine rağmen, bu görevlerin uygulamaya aktarılması için hazırlanan, yönetmeliğin Resmi Gazete’de yayımlanmasını, serbest çalışan meslektaşlarımızın sabırsızlıkla beklediği belirtilmiştir. Odamızın hazırlanmasında teknik katkı yaptığı “Ormancılık Karantina, İnspektör Ve Fümigasyon Yönetmeliği” taslağı ile “Orman Yetiştirme Materyalleri Piyasasında Yetkilendirme, Denetleme Ve Orman Bitki Pasaportu Yönetme liği Taslağı”, tamamlanmamış aksine bu yetkilerin tekrar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına verilmesi için Torba Kanunda düzenleme yapılmıştır. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Aynı tasarı ile yangın amirliği konusunda düzenleme yapılmazken, Orman İdaresi valinin emrinde kırsal ve kentsel yerleşimlerdeki yangınları söndürmekle görevli hale getirilmiş ve adeta genel itfaiye haline dönüştürülmeye çalışıldığı ifade edilmiştir. Orman Mühendisleri Odası; orman ekosisteminin zarar görmesine yönelik düzenlemeler kapsamında Orman Kanununun 17/3 ve 18. Maddeleri Uygulama Yönetmeliği, Orman kanunun 16. Maddesi Uygulama Yönetmeliği ve Milliparklar Yönetmeliği, Korunan Alanlarda Ya- ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 pılacak Planlar Yönetmeliği, Zirai Karantina Yönetmeliği, Zirai karantina İnspektör Yönetmeliği, Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik vb. yönetmeliklerin dayandığı yasalara aykırı hükümler ile 5531 sayılı Kanuna göre kazanılmış orman mühendisliği mesleki haklarını ihlal eden hükümlerin iptali için ve 1. Derece koruma statülü Doğal ve Tarihi Sit Alanlarının sit derecelerinin düşürülmesine dair kurul kararlarının iptali için idari yargıda davalar açmış ve iptal ettirilmiş olduğu vurgulan- mıştır. Panelin sonunda, Oda Yönetim Kurulunca meslekte 50 yılını dolduran 74 orman mühendisi meslektaşımıza plâket takdim edilmiştir. Orman idaresini yönetenlerin, panelde sunulan bildirilerden alacakları mesajları değerlendirip orman ekosisteminin korunmasında daha titiz davranacaklarını ümit etmekteyiz. Panelde sunulan bildiriler ile ayrıntılı bilgiye odamızın ağ sayfasından ulaşılabilir. ODA YÖNETİM KURULU MESLEK KAMUOYUNA ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, HUKUK DIŞI ROTASYON UYGULAMALARINA HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR. Orman Genel Müdürlüğü’nde, 657 sayılı Kanunun personel atamalarına dair kriterleri ihlal edilerek yürürlüğe giren, kısmen yürütmesi durdurulan ve Danıştay’da iptal davası devam eden “Orman Genel Müdürlüğü Personelinin Atama ve Yer Değiştirme Esaslarına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine bile uyulmadan, rotasyon uygulaması adı altında ve malum sendikanın yönlendirmesiyle, özellikle Odamız yönetici ve temsilcileri, yandaş olmayan sendika üye ve yöneticileri başta olmak üzere liyakatli ve onurlu duruş gösteren meslektaşlarımız üzerinde manevi baskı oluşturmak, kurumda kadrolaşmak ve yönetimi keyfileştirmek için kıyım derecesine ulaşan hukuk dışı atamalara maalesef kaldığı yerden devam edilmektedir. OGM Atama ve Yer Değiştirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte belirtilen kriterlere (atamaların boş veya boşalacak kadrolara yapılması, hizmet gerekleri ve ihtiyaç durumu, daha önce görev yapılan hizmet bölgesi, tercih sırası, öğrenimi, uzmanlığı, iş tecrübesi, mesleki bilgisi, liyakati vb.) uyulmadan Haziran 2014’de yapılan ilk rotasyon uygulaması meslek kamuoyunda infiale yol açmış ve bu durum 07 Temmuz 2014 tarihli bildirimizle basına ve kamuoyuna duyurulmuştu. Bunun sonucunda İdarece meslek kamuoyunda mevcut uygulamadan vazgeçileceği veya birçok yanlış ve hatalı uygulamaların düzeltileceği beklentileri oluşturulmuştu. Ancak Nisan 2015’de yapılan ikinci rotasyon uygulaması ile maalesef orman idaresini yönetenlerdeki vicdan kararmasının, bu beklentileri karşılayamayacağı net olarak görülmüştür. Birinci ro- tasyonda olduğu gibi; 1.Mazeretler (eş durumu, hastalık vb.) yine dikkate alınmamış, 2.Meslektaşlarımızın bilgi, birikim ve tecrübelerine bakılmamış, deyim yerindeyse 30 yıllık meslektaşlarımız uzmanlığı ile hiç alakası olmayan birimlere görevlendirilerek neredeyse mesleğe yeni baştan başlatılmış, 3.Odamız yönetiminde yer alanlar hedef olarak seçilmiş, seçimle kazanamadıkları Oda yönetimlerini Genel Müdürlükçe bu şekilde kontrol altına almak gibi bir metot oluşturulmak istenmiş, 4.Farklı sendikalarda yönetici olanların sendika yasasındaki yasal güvenceleri dikkate alınmadan tayinleri çıkarılmış, bu sendikalara üye meslektaşlarımız öncelikle rotasyona tabi tutulmuş, 5.Mahkeme kararları olmasına rağmen (sendika yöneticileri, oda başkanları vb.) aynı uygulamalara hukuk göz ardı edilerek devam edilmiştir. Hukuk mücadelesine rağmen maksatlı bir şekilde meslektaşlarımızı mağdur eden bu uygulamalar, hem meslektaşlarımızın motivasyonunu ve kuruma bağlılıklarını kırmakta, hem de kaynak israfı yapılarak ülke ormancılığına ekstra bir maliyet yüklemektedir. Orman Genel Müdürlüğü yönetimleri değişmesine rağmen maalesef zihniyet değişmemiş olup bu durum bizler için sürpriz olmamıştır. MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ. Meslek kamuoyuna saygı ile duyurulur. TMMOB Orman Mühendisleri Odası 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ÇANAKKALE ÜSTÜNDE AZİZ RUHLAR KUBBESİ Çiğdem USTA KTÜ Edebiyat Fakültesi Trabzon Ölmek, bir vazife… 3 Kasım 1914… Turuncu ve kahveye çalan yaşlı sonbahar yapraklarının toprağa düşen gencecik şehitlere eşlik ettiğidir. Masmavi denizin kan ırmağına, kahverengi toprağın kızıl gayya kuyusuna döndüğüdür. Bir damla su, bir avuç toprakta devasa bir savaşın kükrediği, yetmiş iki milletin Çanakkale'yi mahşer yerine çevirdiğidir. Can pazarı için Sur'un üflendiğidir. 3 Kasım 1914, bir ateş dalgasının sekiz buçuk ay boyunca Çanakkale'yi yakıp yıkacağı bir zamanın başlangıcıdır. Ufacık bir karaya, “Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer”in akın ettiği tarihtir. Eşi benzeri olmayan Çanakkale Savaşı'nda binlerce insan kıyasıya savaşmıştır. Bu kıyımda, bir bedenden bir uzvu koparmak ister gibi saldıran askerlerin aklından acaba siyasi hedefler geçmiş midir? “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” olan düşmanlar, savaşırken politika düşünmüş müdür? Millet olmayan bu insanlar topluluğu, Türk milletini boğmaya çalışırken hesap kitap yapmış mıdır? Muhtemelen bu soruların cevabı “hayır” olacaktır. Fransız ve İngiliz askerleri, kurşun atarken Boğaz'ı alıp Rusya'ya yardım ulaştırmayı ya da Müslüman sömürgeleri sindirmeyi düşünmemişlerdir. ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Süngü sallayan bir Anzak, “Çanakkale'yi geçsek de dünya siyasetinde bir ismimiz olsa!” dememiştir. Maoriler, Aborjinler, Gurkalar, gencecik bir Türk'ü vahşice öldürmeden az önce İstanbul'un önemini aklına getirmemiştir. Ya camileri, meyve ağaçlı bahçeleri, avlusunda çocuklarının oynadığı evleri, buğday ekili tarlaları, komşusuyla gülüp söyleştiği, yoldaşını emanet ettiği toprakları için savaşanlar? Bir millet olarak ecdatları, evlatları için cepheye koşanlar, lağım kazarken veya mermilere, top güllelerine doğru koşarken ne düşünmüşlerdir? Bu sorunun da galiba bir cevabı yoktur. Çünkü savaşlarda hesaplar kitaplar, insanların kaderine hükmeden siyasilerce çizilmiş haritaların olduğu odalarda kilitli kalır ve askerlerin savaştığı cephelere ulaşmaz. Çünkü savaş meydanlarında düşünceler değil, duygular çarpışır. Askerler sadece hissederler. Kimi vahşi kimi şefkatli, kimi amansız kimi müdanasız, kimi asilce kimi alçakça, k imi şehit k imi kahraman olmak için savaşır, duygularla savaşır. Öyle olmasa kuşların bile başka öttüğü bir yere, onu incitmemiş ondan incinmemiş insanları öldürmeye hangi Hindu gelir? Yaşamaya daha yeni alışmışken kendisinin olmayan bir savaşta ölmeye hangi Anzak koşar? Hangi ulu insan 276 kiloluk mermiyi kaldırabilir? On beş yaşında, yaşanmamış onca yılını Seddülbahir'e, Conkbayırı'na, Kanlısırt'a hangi vatan evladı savurur? Kim düşünerek hesap yaparak öleceğini bile bile kurşunun önüne atılır, başkaları yaşasın diye ölenlere katılır? “Biz kişisel kahramanlıklarla uğraşmıyoruz. Yalnız size, Bombasırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz, on metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulamamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerine g e l i y o r, f a k a t n e k a d a r imrenilecek bir soğuk kanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini de biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor (Mustafa Kemal)” Duygularıyla savaşmasa hangi düşman düşmanıyla dost olur? Ona bir nefeslik tütün verir, ondan bir doyumluk yemek alır? Bugün, yarın, sabah veya akşam, belki öldüreceği belki de onun kurşunuyla öleceği insanı kim sever? Hangi asker, düşman askerinin ölmemesi için dua eder? “Babam ve birlik arkadaşları savaş sırasında bir şekilde Türklerle iyi bir ilişki kurmuşlar. Birbirlerine ateş ediyorlar, sonra birlikte çay içip sonra tekrar ateş etmeye dönüyorlarmış. Bu bana çok dokunaklı geliyor. Bir iş gibi, yapmak zorunda olduğun bir iş (Anzak askeri Gerly DENVER'ın kızı Ian DENVER)” Çanakkale'de savaşan ecdat, hesap kitapla değil iman gücüyle savaşmıştır. Maddiyatın “yok” şarkısına karşı maneviyatın “var” türküsünü söylemiştir. “Ayakkabın, mintanın, yiyecek yemeğin, yeterli silahın yok.” diyen rüzgarı, “İman gücüm, ezanım, Kur'an'ım, şanlı komutanlarım, aslan arkadaşlarım var.” diyen fırtınayla susturmuştur. Tek öğünlük ekmeğini yerken düşmanın yemeğini; elinde süngüsü varken düşmanın topunu tüfeğini; yıldız silahına basarken çıplak ayağını; tiril tiril titrerken korunaksız bedenini düşünmemiştir, görmemiştir. O z a h i r i n a rd ı n d a k i b a t ı n ı görmüştür. Ona aguşunu açan Peygamber'i görmüştür. Şehadet mertebesini görmüştür. “Paçavralar içindek i Anadolulular, dişlerini sıkarak, acılı hislerle -bunların ne denli acı duygular olduğunu dünya savaşının bundan sonraki seyrinde biz Almanlar da yaşadıkçamaşır, pabuç ve giysi bakımından en iyi şekilde donatılmış olarak getirilen esirleri gözden geçiriyorlardı. Yüzlerce, binlerce askerin bedenlerinde gömlekleri yok, çorap ve pabuç olmadığı için ayaklar paçavralarla sarılıydı. Siperlerin güçlendirilmesi için İstanbul tarafından gönderilen kum torbaları, siperin desteklenmesinden çok giyim eşyası yapımında kullanılıyordu. Kasım 1915'te artık bir üniformaya bile sahip olmayan ve alacalı bulacalı boyalı yurt giysileri içinde dolaşan 5. Ordu askerleri, avcı hendeklerine zengin bir renk kazandırıyordu. Kaputları da yoktu, öyle ki Kasım ve Aralık'ta termometre sıfırın altına düştüğünde donma olaylarıyla karşılaşılıyordu. (Alman Subayı Carl Mühlmann)” Çanakkale'de savaşan ecdat, hesap kitapla değil onuruyla, vatan aşkıyla savaşmıştır. İşte bu yüzden, bir zamanlar eli saban tutan kardeşinin yanında eli kalem tutan da savaşmıştır. Çocuk yürekler kitabını, mektepteki sırasını bırakıp süngüsünü almış, Çanakkale üstünde ruhtan bir kubbe için ölümün vazife olduğu bir yolculuğa çıkmıştır. “Bir darülfünun Çanak k ale' ye gömülmüştür.” “Bu savaşa, İstanbul Tıp Fakültesi öğrencileri ile İstanbul Lisesi öğrencileri de katıldı ve üç saat içinde şehit oldular. Yaralara merhem sürecek, dertlere derman olacak doktor ve doktor adayları vatanın bu onulmaz yarasına canlarıyla merhem, vatanın büyük derdine canlarıyla derman oldular. Bu sebeple İstanbul Tıp Fakültesi altı yıl sonra 1921'de hiç mezun veremedi.” Çanakkale Savaşı, yoksulluğun, yoksunluğun, düşmanlıkta dostluğun destanıdır. “Allah Allah” nidalarıyla, tepelerden mermilere doğru koşan, yerle göğün, ahretle dünyanın birleştiği çizgide, ölümle hayat arasında, yüzünü vatanı için ölüme dönen insanlar ın destanıdır. Cepheye gönderdiği erini, evladını beklerken oradan oraya sürüklenen ama yine de ağzını şikayet için değil, şükür için açan kadınların destanıdır. Soğuktan titrerken elindeki son “pamuklu mintan, pamuklu gömlek, yün kuşak, yün çorap, yün eldiven”i askerine gönderen bir milletin destanıdır. Çanakkale düşmanını, toprağında dostça misafir eden bir ecdadın destanıdır; o ecdadın yüceliği, asilliği insanlık tarihinin billur sayfalarına nakşolmuştur, olmaya da devam edecektir. “Türkler bizim kayıplarımızı onurlandırdılar ve onlara kendi evlatları gibi sahip çıktılar. Ve daha sonra tarih sayfalarında nadir görülen bir şey yaptılar. Bu yere mağlupların onuruna “Anzak Koyu” adını verdiler. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'ne büyük bir gönül borcumuz bulunmaktadır. Hiçbir millet, mabetlerimizi daha iyi koruyamaz ve bu kutsal ziyaretlerimize daha cömertçe ev sahipliği yapamazdı (Avustralya Başbakanı Julia Gillard).” Aziz şehitlerimize minnetle... 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 ORMANCILIK ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ NASIL YAPILANDIRILMALIDIR? Doç. Dr. Yaşar Şimşek Orman Yüksek Mühendisi Konuya girmeden önce bazı ğını ve gideceği yolu bilmeden araştırmaya başlamak için bir kavramların açıklanmasında şişe su ister ve çöle gider. Burayarar vardır. Bunlar; dan beklenen sonuç araştırma1-Araştırma Nedir ? cının yeni verimli bir vahayı bulBu konuda çeşitli tanımlar ması şeklinde olurdu. En kötü somevcuttur. Önemli görülenler nuçta araştırmacı en iyi vahanın şunlardır. yolunu bulduğunu ancak vahaa-Araştırma en genel anla- yı bulamadığına inanmasıdır. Yamıyla, birtakım olguların ortaya hutta araştırmacı çölden geri çıkarılması için, bilgilerin aran- döner ve bu imkanlar ile böyle ması ya da bu amaçla yapılan bir vahanın bulunmasının mümher türlü sistemli araştırmayı içe- kün olmadığını anlatarak, araşren çalışmalardır. tırmayı devam ettirmek için yab-Araştırma, var olan bilgiye, nına daha fazla su alarak çölde kullanılabilir ve katlanabilir ni- çalışmak istediğini belirtmesi telikte bilgiler eklemek amacını şeklinde olurdu. Bu misalden de güden sistemli bir incelemedir. anlaşıldığı gibi, araştırma yol bec-Araştırma, doğal olaylar lirleyicidir. Bazen kolayca ulaşıarası ilişkiler hakkındaki hipo- labildiği gibi, bazen de ilk çalıştezleri sistemli, kontrollü, ampi- malardan elde edilen sonuçlara rik ve eleştirel olarak incelemek- göre, tamamlama araştırmaları tir. yapılarak sonuçlar daha güvenid-İlgilenilen konuya ilişkin lir hale dönüştürülebilir. sorunların saptanması, çözüm Koch (2011), araş tır ma yollarının planlanması, uygula- nedir? Sorusu için ikinci bir maya konulması ve sonuçları- misal vermektedir. nın değerlendirilmesine yöneHennig Brand 17. Yüzyılda lik çalışmalardır. Hamburg’ta yaşayan kimyacı bir Araştırma nedir? Sorusunun araştırmacıdır. Araştırmacı altın cevabını en kapsamlı şekilde üretmeyi kafasına koymuştur. Koch (2011) vermiştir. Koch 1669 Yılında idrarla kumu karışaraştırmayı çölde yapılan bir se- tırıp, buharlaştırarak altın elde yahat ile ilişkilendirmektedir. edebileceği fikrine kapılmıştır. Araştırmacı, eski vahada bir Bu nedenle kimyacı araştırmacı, takım sorunlar olduğu için, bir bölük askerden bir ton civadaha verimli ve yeni bir vahanın rında idrar elde ederek, kumla bulunması için çöle gönderil- karıştırır ve devamlı olarak süzer mek istenir. Araştırmacı çölde ve kurutur. Sonuçta altın ararböyle bir vahanın olup olmadı- ken fosfor elementini bulur. Gerçi araştırma fiyasko ile sonuçlanmıştır ama başka bir başarı söz konusudur. Çünkü tesadüfen keşfedilen fosfor, bitkiler ve hayvanlar için altın değerinde bir elementtir. Buradan çıkarılacak ders araştırma yaparken bazı beklenmeyen sonuçların da ortaya çıkabileceğidir. Yukarıdaki olaylarda görüldüğü gibi, sonuçları görüp kavramak araştırmacıların işidir. Dolayısı ile yetişmiş araştırmacılara çok ihtiyaç vardır. Zaten araştırmacının temel amacı da yeni bilgiler üretmektir. 2-Bilimsel Araştırma Nedir ? Önemli tanımlar aşağıda verilmiştir. a-Bilimsel araştırma, sistematik veri toplama ve analiz etme sürecidir. b-Bilimin kapsamına giren bilgilere ulaşmak için yapılan sistemli çalışmalardır. c-Bilimsel araştırma, problemlere ya da sorunlara güvenilir çözümler aramak amacıyla, planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, çözümlenmesi yani analizi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve rapor edilmesi sürecidir. d-Bilimsel araştırmalar, hem bilime katkı sağlamak ve hem de insanlığa faydalı olmak amacı ile yapılır. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3-Araştırmacı Kimdir ? Araştırmacı, bilimsel düşünebilmeyi, hayatının her kademesinde başarabilen kişidir. Araştırmada merak çok önemlidir. Özellikle genç araştırmacılar meraklı ve hevesli olmak durumundadırlar. Araştırma çalışmalarına yeni başlayan, ancak yaptığına ilgi duymayan, yaptığı çalışmalardan sıkıldığını hisseden bir kimse araştırmada çalışmaktan derhal vazgeçmelidir. 3.1-Araştırmacıda Olması Gereken Nitelikler Araştırma doğrudan yapılacak bir faaliyettir. Uygulamada görülen bazı farklılıklara karşın, her araştırmada belirli yöntemler, süreçler ve aşamalar vardır. Bilimsel araştırma genel anlamda, geçerliliği kabul edilmiş sistemli bilgiler bütünü olarak kabul edilir. Bilimsel araştırma aynı zamanda bir öğrenme ve kendini geliştirme faaliyetidir. İyi bir araştırmacıda bulunması gereken nitelikler aşağıda verilmiştir. Genel Nitelikler Kişisel Nitelikler (bazıları) Araştırmada doğruluk Hoşgörülü olmak Araştırmada dürüstlük İnatçı olmak Araştırmada düzenlilik Şüpheci olmak Araştırmada açıklık Gerçek ile söylentiyi ayırabilmeli 3.3- Araştırma Enstitüsü Nedir ? Bir üniversiteye bağlı veya bağımsız bir kuruluş olarak araştırma yapan ve bazı durumlarda da öğretime yer veren kurumlardır. Böyle bir kurumda araştırma çalışması yapan kişilere de araştırmacı denir. 4-Araştırma Çeşitleri Araştırma genel olarak ikiye ayrılır. 4.1-Temel Araştırmalar 4.2-Uygulamalı Araştırmalar Bu iki konu ayrı ayrı incelenerek aşağıda özetlenmiştir. 4.1-Temel Araştırmalar Kâr amacı gütmeden bilimsel bilginin geliştirilmesi ve bilinmeyenlerin keşfine yönelik olarak yapılan araştırmalardır. Genellikle üniversitelerde ve çok gelişmiş araştırma enstitülerinde yapılır. Temel araştırma, ele alınan konuyu aydınlatmak için uygun teorik bilgilerin tanımlanmasını, analizini ve sunulmasını içerir. Ülkemizde temel araştırma yapması öngörülen, üniversitelerimizi ve orman fakültelerimizi incelemekte büyük yararlar vardır. Yıl/Ülke AB 27 Ülke (%8) ABD (%) Japonya (%) Türkiye (%) 1998 1,79 2,58 3,00 0,37 1999 1,84 2,63 3,02 0,47 Mutlaka İngilizce öğrenmeli 2000 1,86 2,69 3,04 0,48 İyi kaynak tarayabilmeli 2001 1,87 2,71 3,12 0,54 İyi not tutabilmeli 2002 1,88 2,60 3,17 0,53 İyi rapor hazırlamalı 2003 1,87 2,60 3,20 0,48 2004 1,83 2,53 3,17 0,52 2005 1,83 2,56 3,32 0,59 2006 1,85 2,59 3,40 0,6 2007 1,55 2,66 3,44 0,72 2008 1,92 2,79 3,45 0,73 2009 2,01 2,90 3,36 0,85 2010 2,00 2,91 - 0,84 Araştırmada tarafsızlık Mantıklı düşünmeli Araştırmada dikkat Matematik-istatistik öğrenmeli 3.2- Araştırma Konusu Seçiminde Uyulması Gereken Noktalar a-İlgi-Araştırmacı seçeceği konuya karşı ilgili olmalıdır. b-Orjinallik-Araştırma bilinenleri tekrarlamamalıdır. c-Önem-Konu araştırmaya değecek bir öneme sahip olmalıdır. d-Bilimsel Yeterlilik-Araştırmacı kendi seçtiği konuyu araştırabilecek teknik niteliklere sahip olmalıdır. e-Uygulamaya yararlı olmalıdır. ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Tablo 1. - Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurtiçi harcamalarına oranının gelişmiş ülkeler ile mukayesesi (Ünal, T., S. Nisan-2013) Tablo 1.’den görüldüğü gibi 1998 yılından bu yana Ar-Ge çalışmalarına en yüksek oranda bütçe ayıran ülke Japonya olurken, onu ABD izlemektedir. Sıralama günümüze kadar değişmeden gelmiştir. Rakamsal olarak Türkiye 2010 yılı itibarı ile AB’ye göre bile 2.38 kat geridedir. AB ülkeleri 2020 yılına kadar bütçelerinin % 3’ünü Ar-Ge çalışmalarına ayırmayı hedef almalarına rağmen, bazı AB ülkeleri bugünden % 3’e ulaşmışlardır. Türkiye ise Tablo 1.’de görüldüğü gibi % 0.84 (binde 84) oranı ile en son sırada bulunmaktadır. Böyle bir Ar-Ge bütçesi ile üniversitelerimiz maalesef istenilen bir gelişme düzeyine ulaşamamışlardır. Son 12 yılda üniversite sayısı 73’ten 184’e çıkmıştır. Ancak öğretim üyesi sayısı bu oranda artmamıştır. Üniversitelerimizde, doktoranın anlamını bilmeyen öğrenci, tek ciddi eseri olmayan profesörler vardır (Akyol 2014). Üniversitelerimizdeki bilimin kalitesi de fevkalade düşündürücüdür. TUBİTAK’ın 2008 tarihli yayınında uluslararası bilim indekslerine giren Türkiye kökenli bilimsel yayın sayısı 120 000’dir. Yunanistan’ın ise 101 000’dir. Nüfus dikkate alınırsa, çok parlak sayılmayız. Ama yine de Yunanistan’ın üzerindeyiz. Fakat bilimsel yayınların kalitesini gösteren “etki değeri” ölçüsüne baktığımızda Türkiye’nin puanı 4.65 iken Yunanistan’ın puanı 8.06’dır (Akyol 2014). “Etki değeri” demek yayınlanan bilimsel makalelere, dünya bilim camiasında ne kadar atıf olmuş ve ne kadar etkili olmuş anlamı- nı taşımaktadır. Bu açıdan Türkiye’deki bilim kalitesi Yunanistan’ın yarısı düzeyindedir. İran ise uluslararası indekslerde Türki ye’yi geç miş bu lu nu yor. İran’da 44 üniversite varken Türkiye’de 184 üniversite vardır. Bizdeki köklü üniversiteler elbette ki İran’dakilerden çok kalitelidir. Fakat İran belirli elit üniversite ve araştırma kurumları ile bilimsel yayında Türkiye’yi geçmiştir (Akyol 2014). Türkiye’nin belirli bilim dallarında elit üniversite sayısı daha da artmalı, doktora çalışmaları kaliteli üniversitelere yönlendirilmelidir. Yükseköğretim sistemleri dünyada değişiyor. Geleneksel üniversite sistemlerinden küresel üniversite sistemine geçmek mecburiyeti vardır. Üniversitelerimizdeki gelişmişliği “Academic Ranking of World Universitesinin” her sene yayınladığı dünyanın en gelişmiş 500 üniversitesi sıralamasında da görüyoruz. Bu sıralamada Türkiye’den yalnızca İstanbul Üniversitesi listede 404. Sırada yer almaktadır. Bu listede ilk 4 sıra Amerikan üniversitelerine ait olup 1. Sırada Harvard, 5. Sırada Cambridge (İngiltere) ve 10. Sırada Oxford (İngiltere) üniversiteleri bulunmaktadır. Yunanistan’dan 2 üniversite Türkiye’den daha üst sıralarda, İran’dan ise bir üniversite Türkiye’den daha alt sıralarda yer almaktadır. Toplamda ise Amerika’dan 142, Almanya’dan 45 üniversite listede yer almış-tır. 4.1.1. Araştırma Üniversiteleri Dünyada 125 tanesi ABD’de, 22 tanesi de çeşitli Avrupa ülkelerinde olmak üzere yaklaşık 200 tane araştırma üniversitesi bulunmaktadır. En etkin araştırmalar bu üniversitelerde yapılmakta, bu üniversitelerden çıkan araştırma makaleleri yüksek prestijli dergilerde yayınlanmakta, bu makaleler en çok atıfları almakta ve araştırma desteğinin en önemli kısmı da bu üniversitelere tahsis edilmektedir (Atalar, 2011). Araştırma üniversitesi sayısının 200 civarında bir sayı ile sınırlandırılmasının sebeplerinden biri olarak; “Dünya üzerinde ancak 200 kadar araştırma üniversitesini besleyecek insan kaynağı bulunduğu” söylenmektedir. Bu üniversitelerde çok seçkin öğretim üyeleri çalışmaktadır. Öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu araştırma yapar, doktora tezleri yönetir ve araştırma sonuçlarını en saygın bilimsel dergilerde yayınlayarak bilim dünyasına duyururlar. Öğretim üyelerinin çoğu kendi alanlarında tanınmış saygın kişilerdir ve de dünyanın değişik ülkelerinin vatandaşlarıdır. Bu kişiler pasaportlarına bakılmaksızın en üst düzeyde akademik ve idari görevler alabilirler (Atalar, 2011). Araştırma üniversitelerinin oluşumları 2002 yılında başlatılmış ve bugünkü hale gelmiştir. Ülkemiz için bu kavram çok yenidir. Umarım konuya olan ilgi artar ve araştırma üniversiteleri ülkemizde de kurulur.Üniversitelerimizin durumları genel hatları ile yukarıda özetlenmiştir. Bu nedenle üniversitelerimizden mucizeler beklenmemelidir. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 4.1.2. Orman Fakültelerinin Durumu Türkiye’deki üniversite eğitimi, ülkenin ihtiyaçlarına göre şekillenmemiştir. Tüm dallarda ihtiyacın çok fazlasında fakülteler açılırken, işsiz üniversite mezunları da artmaktadır. Orman fakülteleri de ihtiyaçtan fazla açılmış ve mezunları da işsizlik kervanına dahil olmuşlardır. Çok sayıda açılan fakültelerin de çok sayıda öğretim üyesine ihtiyaç duyacakları açıktır. Öğretim üyesi açığı ya transferlerle, ya da niteliksiz insanlar ile giderilmeye çalışılıyor. Dolayısı ile mezunların kalitesi düşüyor. Bu olay son dönemlerde kurulan orman fakülteleri için de aynen geçerlidir. Ne kadar orman mühendisine ihtiyaç olduğu hesaplanmadan ülkemizde şu anda 9 adet orman fakültesi faaliyet göstermektedir. 3 Adet orman fakültesi de kuruluş hazırlıkları yapmak ta dır (Ka ra bük, Bursa, İzmir). Bu fakültelerin sayıları ve coğrafik dağılımları ayrı bir tartışma konusu yapılmalıdır. Ancak bu fakülteler tamamen şablonal bir eğitim sistemine sahiptirler. Çok az farklılıklar belki de vardır. Bu fakültelerden İ.Ü. Orman Fakültesi ile KTÜ Orman Fakültesinin dışındaki bütün orman fakülteleri kuruluşlarını daha henüz tamamlayamamışlardır. Öğretim üyesi ve altyapı eksiklikleri henüz giderilememiştir. Bu nedenlerden dolayı gelişmiş orman fakülteleri de dahil tüm orman fakülteleri asli görevleri olan temel araştır- ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 ma çalışmaları dışında uygulama araştırmalarına yönelmişlerdir. Ormancılık alanında çok önemli bir konuma sahip olan Almanya’da 4 tane orman fakültesi vardır. Bunlar; 1-Freiburg - Albert Ludwig Üniversitesi- Orman Fakültesi 2-Göttingen - Georg-August Üniversitesi- Orman Fakültesi 3-Münih-Teknik Üniversitesi - Orman Fakültesi 4-Tharant- Teknik Üniversitesi - Orman Fakültesi Bu fakültelerin ismi 2011 yılına kadar yukarıda belirtildiği gibi orman fakültesi idi. 2011 Yılında yeni yaklaşımlar sergilenerek, orman fakültelerinin isimleri değiştirilmiş ve eğitim programları da bu değişikliğe göre yenilenmiştir. ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde de uygulanmıştır. ABD’de birçok orman fakültesi değişen şartlara uyum sağlamak için son yıllarda adlarını ve programlarını değiştirmişlerdir. Bugün ABD’de orman fakültesi adıyla tek bir fakülte bulmak mümkün değildir. İsimler Almanya’daki gibi ya doğal kaynaklar, ya da çevre bilimleri ve yahutta ekoloji bilimleri ile ilgili sözcükler ile birleştirilmiştir. Orman fakülteleri de, üniversitelerdeki gelişmelerin paralelinde kuruluşlarını tamamlayamamışlardır. Bu durumda orman fakültelerinden de mucizeler beklenmemelidir. Ülkemizdeki orman fakülteleri de, bu gelişmelerin ışığı altında kuruluşlarını yeniden gözden geçirerek, daha başarılı, mesleğini iyi icra edebilecek nitelikli orman mühendisleri yetiştirme Yeni isimler şöyle olmuştur. gayreti içine girmelidirler. Ayrı1-Freiburg - Orman ve Çevre ca araştırma enstitülerinin ihtiyacı olan temel araştırmalara Bilimleri Fakültesi 2-Göttingen - Orman ve ağırlık vermelidirler. Gerekli atıOrman Ekolojisi Bilimleri Fakül- lımların bir an önce yapılması şarttır. tesi 4.2. Uygulamalı Araştırma3-Münih - Teknik Üniversitesi - Orman ve Doğal Kaynaklar Yö- lar Temel araştırmalardan elde netimi Fakültesi 4-Tharant- Teknik Üniversite- edilen bulguları kullanarak ürün si - Orman ve Çevre Bilimleri Fa- ve üretim süreçlerinde yeni bilimsel bilgi ve teknik elde etmek kültesi Bu değişiklikler tabi ki bir ih- amacına yönelik olarak yapılan tiyaçtan ileri gelmiştir. Bu esa- ve kâr amacı taşıyan araştırma sında çevre, ekoloji ve doğal kay- türüdür. Bu tür araştırmalar da araştırnakları ormancılığın dışında tutmamızın mümkün olmadığını ma enstitülerinde yapılır. Bu negöstermektedir. Bu nedenle bu denle araştırma enstitülerinin sözcükler Orman Fakültelerine kuruluşlarını biraz incelemekte entegre edilmiştir. Aynı durum yarar vardır. lar cevaplar üzerinde hemfikir olamazlar. 4.2.2. Uygulayıcılara (TatKamusal Görevi: Ormanların çoğul amaçlı fonksiyonlarını, bikatçılara) Bilgi Transferi Araş tırma ens ti tü le ri nin orman, çevre ve ekolojik ilişkileyasal görevleri dışında, en rini göz önünde bulundurarak önemli görevlerinden biri de uyçeşitli araştırmalar yapmaktır. gulayıcılara bilgi transferi yapBu tip araştırmalar ülke ormanlarının tamamında yapılır. Özel- maktır. Bu nedenle araştırmacılikle, odun üretimi, ormanların uygulayıcı diyaloğu çok önemliçoklu koruma fonksiyonları ve dir. Bilgi transferinin dışında uytoplumun ormanlardan yarar- gulayıcıların, uzun vadeli denelanmasının faydaları üzerinde me alanlarının tesisleri ve kontaraştırmalar yapmak ormancılık rolleri için eğitilmeleri de çok araştırma enstitülerinin temel önemlidir. Bu eğitimlerde başlıgörevleridir. Bu görevler geliş- ca konular, iş bilgisi, faydalanmiş ülkelerde yasalar vasıtasıyla madan başlayarak, orman ekoaraştırma enstitülerine veril- lojisi, çevre sorunları, bakım, miştir. Ayrıca araştırma enstitü- ağaçlandırma ve işletme konulerinin teşkilat ve çalışma esas- larını kapsar. Araş tırma ens ti tü le ri nin ları yine yasalarla belirlenmiştir. Bu yasalar da 5-10 yıllık periyot- başka bir görevi de, yukarıda belarla gözden geçirilerek gerekir- lirtilen çalışma alanları ile ilgili se yeni ilaveler de yapılmakta- politikalar üretmektir. Buna en dır. Ormancılık araştırma ensti- yakın örnek olarak, son yıllarda tüleri yukarıda belirtilen görev Avrupa ormanlarında meydana alanları dahilinde, konuları ile il- gelen orman ölümlerini göstegili uzun dönemli denemeler ku- rebiliriz. 1980’li yıllarda ortaya rarak, periyodik ölçmeler yardı- çıkan orman ölümleri konusu mı ile orman ekosistemlerinin, son yıllarda cazibesini kaybetorman ağaçlarının gelişmeleri- miştir. Bunun başlıca nedeni, ornin, orman topraklarının deği- mancılık araştırma enstitülerişimlerinin ve bitki-hayvan türle- nin, devamlı olarak orman enrinin değişimleri hakkında bilgi vanterlerine dayalı değerlendirtoplarlar. Enstitüler bu görevle- meler yaparak, uygulayıcılar ile rini uygulamalı araştırmalar ya- halkı bilinçlendirmesine dayanparak, gözlem istasyonları kura- dırılmaktadır. Uygulama ve orrak ve seminerler düzenleyerek mancılık araştırma enstitüleri sürdürürler. Özellikle seminer- birbirleri ile içi içe girmiştir. Biler yardımı ile yeni bilgileri uy- rimlerden birinde işler kötüye gigulayıcılara aktarmak amacı ile derse, er veya geç diğerinde de bilgi transferlerine geniş yer ve- işler kesintiye uğrar. Araştırma enstitülerinin bir rirler. Yeni bilgiler üretmek uzun zaman alır ve de bilinmeyenler başka görevi de, bazı özel konuile çalışıldığı için araştırmalar pa- larda uygulayıcılara, araştırma halıdır. Araştırmalar önemli so- enstitülerinde kısa veya uzun ruların cevaplarını devamlı ola- dönemli eğitimler vermesi şekrak veremez. Ayrıca araştırmacı- linde olmalıdır. 4.2.1. Araştırma Enstitülerinin Görevleri 4.2.3. Güvenilir Bilgilerin Uygulayıcılara Transferi Dünyada gittikçe artan araştırma çalışmaları yapılmaktadır. Bu nedenle güvenilir bilgilerin elde edilerek uygulamaya aktarılması çok önemli olduğu gibi, araştırmaların kesintisiz devam etmesi de önemlidir. Biz ormancılar sel gibi akan bir bilgi akışı içerisindeyiz. Aynı zamanda çokta kirli bilgilerin etkisi altındayız. Bugünkü bilgi düzeyinin her beş yılda bir ikiye katlandığını görmekteyiz. Bu nedenlerle de edilen bilgilerin elde eskimesi normaldir. Bu nedenler ile uygulayıcılara, kirletilmiş bilgilerin dışında, ilgili ve güvenilir bilgilerin aktarılması çok önemlidir. Bu bilgi iletişiminde yüzlerce sayfa tutan araştırma sonuçlarının uygulayıcılara aktarılması gerekmez. Bu nedenle araştırma sonuçlarının 1-2 sayfalık özetler haline getirilerek uygula yı cı la ra ulaş tı rıl ma sın da büyük faydalar vardır. Ormancılık Araştırma Enstitüsü bu yöntemi uzun yıllar uygulamış ve çok da başarılı olmuştur. İlgi duyan araştırmacılar veya uygulayıcılar, araştırma sonuçlarının tamamına elektronik ortamlardan ulaşabilirler. Araştırma sonuçlarının İngilizce özetleri, biraz daha detaylı ve anlaşılır şekilde verilmelidir. 5. Araştırma Enstitülerinin Kuruluşları Araştırma Enstitüleri ya merkezi ve yahutta bölgesel sisteme göre kurulurlar. Özel konuları incelemek amacıyla da araştırma enstitüsü kurulabilir (Bor Araştırma Enstitüsü). İsveç ve Finlandiya’da ormancılık araştırma enstitüleri merkezi sisteme göre dizayn edilmişlerdir. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Böyle sistemlerde merkez çok güçlü, bölgeler ise küçük ölçekli kuruluşlar halindedir. Merkezde iyi eğitimli araştırmacılar çalışır ve ormancılığın bütün dalları burada temsil edilir. Bölgelerde ise bölge sorunlarını çözmek amacıyla daha az sayıda araştırmacı çalışır ve ormancılığın dalları ihtiyaca göre tespit edilir. Almanya’daki araştırma enstitüleri eyalet düzeyinde kurulmuşlardır. Bu nedenle eyaletlerdeki araştırma enstitüleri merke zi sistemde olduğu gibi büyük ölçekli olarak gerçekleştirilmiştir. 2011 Yılında 4 eyalette kurulan küçük ölçekli araştırma enstitüleri de birleştirilerek büyük ölçekli bir araştırma enstitüsüne dönüştürülmüştür. Amerika’da ise bölgesel kuruluş benimsenmiş ve çeşitli bölgelerde 6 adet ormancılık araştırma merkezi kurulmuştur. Ayrıca Amerika’da ülke bazında çalışan bir adet orman ürünleri laboratuvarı ile, bir adet te uluslararası tropikal bitkiler araştırma enstitüsü kurulmuştur. Ülkemiz de ise ilk araştırma kurumu 1952 yılında Bolu’da kurulmuş bilahare, merkezi sistem kuruluşu esas alınarak araştırma kurumu 1955 yılında Bolu’dan Ankara’ya taşınmıştır. Merkezi siteme dayalı Ormancılık Araştırma Sistemi 1993 yılına kadar devam etmiştir. 1993 Yılında Ormancılık Araştırma Enstitülerinin kuruluşu yeniden bölgesel sistem esas alınarak dizayn edilmiştir. Bugün ülkemizde 9 adet bölgesel ve 3 adette konu bazında olmak üzere 12 araştırma enstitüsü vardır. Bu sisteme ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 göre araştırma ve konu araştırma enstitülerinin çok kuvvetli bir yapıya sahip olmaları gerekir. Ormancılık araştırma enstitülerinin gelişmişliği iki ana kritere bağlıdır. Bunlar; a-Araştırma Enstitülerinde doktora yapmış personel sayısı b-Araştırmacı başına düşen, araştırma sayısı Ülkemizde şu andaki durum aşağıda açıklanmıştır. a-Araştırma Enstitülerinde Doktora Yapmış Personel Sayısı Doktora yapmak, bir araştırmacı için dönüm noktasıdır. İyi bir araştırmacı, doktora yapmak şartıyla, on yıllık bir tecrübenden sonra yetişir. Ne hikmet ise, ormancılığımızda doktora yapanların sayısı hiç denilecek kadar azdır. Bunun sebebini araştırma enstitüleri-orman fakülteleri ilişkilerinde aramak lazımdır. Belki de mevzuattan ileri gelmektedir. Hangi sebeple olursa olsun araştırma enstitülerinde çalışanların doktora yapmaları teşvik edilmelidir. Bu olayı daha iyi açıklayabilmek için aşağıdaki örnek çok önemli bir göstergedir. Amerika’da çalışan toplam araştırmacıların % 80’i, Avrupa ülkelerinde % 50’sinin doktor unvanlı olmalarına karşın bu oran ülkemizde % 10 civarındadır. Bu oranın önemli bir kısmı da ormancılık dışında yapılan doktoralardır. Araştırmacıların bu kadar güç şartlarda yetiştirilmesine ve büyük çabalar harcanmasına rağmen, rotasyon adı altında araştırmacı personel bilinçsizce bir kıyıma uğramıştır. Bu kıyımda yer değiştirmelerin yanında, büyük çapta ihtisas değişimleri de gerçekleştirilmiştir. 60 Yıllık Ormancılık araştırma enstitüleri maalesef dağıtılmıştır. Ormancılık araştırma enstitülerinin bugünkü hale gelebilmeleri için uzun yıllara ihtiyaçları olacaktır. Bu rotasyon araştırma enstitülerinde hem güç ve hem de zaman kaybına neden olmuştur. Yani başka bir deyimle, araştırma enstitüleri zarar görmüştür. b-Araştırmacı Başına Araştırma Sayısı Araştırma enstitülerinde yürütülen proje sayısı, çalışan araştırmacı sayısına bölündüğünde, kişi başına takriben bir proje düşmektedir. Araştırma enstitüleri tek tek incelendiğinde bu oranın 0.6-1.0 civarında olduğu görülmektedir. Avrupa ülkelerindeki Araştırma enstitülerinde bu oran üçün üzerindedir. Kaldı ki araştırma projeleri kalite yönünden bir incelemeye tabi tutulacak olur ise çok sayıda projenin saf dışı bırakılacağı da kesindir. O takdirde tabiî ki oran daha da düşecektir. Bunun önüne geçmek için gerekli önlemlerin acilen alınmasında yarar vardır. Araştırma enstitülerinin yapısını incelediğimizde, bölgesel kuruluşa geçilmesine rağmen, bölgesellik esas alınmadan şablo nal bir bölüm yapısının uygulandığını görüyoruz. Bölümle rin isimle ri dahi bütün araştırma enstitülerinde aynı tutulmuştur. Bu da bölgesel yapılanmaya çok ters gelen bir durumdur. Bölüm sayıları ile biraz oynanmıştır. 5. Araştırma Enstitüleri Nasıl Yapılandırılmalıdır ? Araştırma enstitülerimizin yapısı bugünkü haliyle bölgesel sisteme göre dizayn edilmiştir. Bütün araştırma enstitülerinde aynı isimlerle 9 adet bölüm kurulması esas alınmıştır. Önceden belirlenmiş bu 9 adet bölümden, hangi araştırma enstitüsünde kaç adedinin kurulacağına bilahare karar verilmiştir. Böyle bir yapılanmaya itirazlar olabileceği çok aşikardır. Avrupa’nın gelişmiş ülkelerindeki ormancılık araştırma enstitülerinde genel ormancılık yapısına uygun 6 adet bölüm vardır. Bunlar değişmezdir. Merkezlerde mutlaka bulunur. Merkezlere ve bölgelere de yeni ilaveler yapılabilir. Bölümler şunlardır; 1-Silvikültür 2-Orman Ekolojisi 3-Orman Koruma 4-Hasılat-İşletme 5-Ormancılık Tekniği (Orman İşçiliği) 6-Orman Envanteri Ormancılık araştırma enstitülerinin kuruluşuna baktığımızda ormancılık tekniği ile ilgili bir bölümün olmadığı görülmektedir. Bu bölüm mutlaka Batı Akdeniz, Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz araştırma enstitülerinde kurulmalıdır. Bunun dışında diğer 5 bölümün araştırma enstitülerinde mevcut oldu- ğu görülmektedir. Bu kuruluşa ilave edilen orman yangınları araştırma bölümü yalnızca Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz ve Ege Bölgesi ormancılık araştırma enstitüle rinde kurulmalıdır. Mera ıslahı araştırmaları bölüm başkanlığı da Doğu Anadolu, Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz Bölgesi ormancılık araştırma enstitüle rinde kurulmalıdır. Tohum, ağaçlandırma ve ağaç ıslahı araştırmalarının bütün enstitülerde yer alması normal bir olaydır. Ormancılık araştırma enstitüsü kuruluşlarından çıkarılması gereken bölümler de vardır. Bunlar; a-Proje Planlama ve Değerlendirme Araştırmaları Bölümü Avrupa ülkelerindeki araştırma enstitülerinin hiçbirinde böyle bir bölüm yoktur. Böyle birimler bölümlere hizmet vereceğinden dolayı, enstitü müdürlüklerine bağlı üniteler şeklinde çalışırlar. Dolayısı ile araştırma bölümü olarak asla düşünülmezler. b-Halkla İlişkiler ve Sosyal Ormancılık Araştırmaları Bölümü Halkla ilişkiler yalnızca kavakçılık araştırmaları için geçerlidir. Normal ormancılık çalışmalarında halkla ilişkileri orman işletmeleri yürütür. Sosyal ormancılıkta genelde yatırım gerektiren faaliyetlerdendir. Bu tür yatırımları da orman işletmeleri yaparlar. Dolayısı ile ormancılık araştırma enstitülerinde böyle bir bölüme de ihtiyaç yoktur. c-Orman Ürünleri Teknoloji Laboratuvarı Ormancılık araştırma enstitülerinin merkeze dayalı kuruluşlar olması halinde, merkezlerde böyle laboratuvar kuruluşları vardır. Ülkemizde bölgesel kuruluş esas alındığına göre, Amerika’da olduğu gibi, geniş çaplı bir orman ürünleri teknolojisi laboratuvarı ülke bazında kurulmalıdır. Bu tip laboratuvarlar hem kamu ve hem de özel sektör tarafından kurulabilir. En iyi yolun da, Orman Genel Müdürlüğü’nün teşvikleri ile bu laboratuvarın özel sektöre kurdurulması şeklinde olmasıdır. Odun ve odun dışı orman ürünleri araştırmaları bölümünden “ODUN” çıkarıldığında geriye “Odun Dışı Orman Ürünleri Araştırmaları” kalıyor ki, böyle bir bölümde Ege, Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz Bölgesi ormancılık araştırma enstitülerinde kurulması yeterli olacaktır. Bu üç bölge bütün Türkiye’ye hizmet verebilir. Kavakçılıkla ilgili araştırmaların İzmit ve Ankara’da yapılması isabetlidir. Ancak bu çalışmalara söğüt araştırmalarının da mutlaka dahil edilmesi gerekir. Son yılarda üzerinde çok yoğun çalışmalar yapılan ve esasları Şimşek (2014) tarafından belirtilen enerji ormanları tesislerine bir an önce başlanmalıdır. Bu nedenle de kavak ve hızlı gelişen orman ağaçları araştırma enstitüsü İç Anadolu Ormancılık Araştırma ve Ege Bölgesi Araştırma Enstitülerinde enerji ormancılığı araştırma 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ bölümleri mutlaka açılmalıdır.Diğer bir konu da Doğu ve Güneydoğu Ormancılık Araştırma Enstitülerinin durumudur. 3-5 Kişinin çalışacağı araştırma enstitüleri faaliyet gösteremezler. Zaten Güneydoğu Anadolu Bölgesinde araştırma yapmak mümkün görülmemektedir. Bu nedenle de Almanya modelinde olduğu gibi, Doğu ve Güneydoğu Ormancılık Araştırma Enstitüleri birleştirilerek merkezi Erzurum olmak üzere daha kapsamlı çalışabilir yeni bir ormancılık araştırma enstitüsü kurulmalıdır. Böylece önemli bir tasarruf sağlanabilir. Konu araştırma enstitülerine gelince; 1-Orman Ağaçları ve Tohumları Islah Araştırma Enstitüsü Ağaç Islahının önemi; Ülkeden ülkeye değişmektedir. Işık (2011) Islah çalışmalarının önemini plantasyon ormancılığına bağlamaktadır. Plantasyon ormancılığı ne kadar önemli ise bu plantasyonlarda kullanılacak ağaç türlerini ıslah etmek te o derece önemlidir. Avrupa’da İsveç, Finlandiya ve Fransa dışındaki diğer ülkelerde ağaç ıslahı önemli bir konu olarak görül me mekte dir. Ül ke miz de plantasyon şeklinde yalnız kızılçam kullanıldığı için, bu ağaç türüne yönelik her türlü ıslah çalışmasının yapılması önerilir. Diğer uzun idare süreli ağaç türlerine gelince durum değişmektedir. Bu ağaç türlerinde ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 tohum meşcerelerinin seçimleri ve genetik yapılarının (DNA) incelenmesi yeterli olacaktır. Genelde ıslah kısa idare süreli ağaçlar için önemlidir. Bu nedenle Orman Ağaçları ve Tohumları İslah Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü kızılçam da ıslah çalışmalarına ağırlık verirken, diğer taraftan da, uzun idare süreli ağaçlarda tohum meşcereleri seçimine devam etmeli, tohum meşcerelerinin bakımları, tohum toplama, depolama, sertifikasyon ve dağıtım esaslarına bağlı çalışmaları kontrol altına almalıdır. Bu çalışmaların fidanlık müdürlükleri kanalı ile yürütülmesi telafisi mümkün olmayacak sakıncalar yaratmaktadır. Geçmişte bu sakıncalar yaşanmıştır. Israrcı olmamak lazımdır. kadar personel ile de ciddi araştırmalar yapılamaz. Bu nedenle bu araştırma enstitüsünün ağırlıklı görevi, Türkiye ormanlarının yetişme ortamı haritalarını hazırlamak üzere ön çalışmalar yaparak, bu işlerin nasıl yapılacağına dair teknikleri geliştirmek olmalıdır. K AY N A K Ç A 1-Akyol , T., (2014)- Üniversite (22 Ekim Hürriyet Gazetesi) 2-Atalar, A., (2011)- Araştırma Üniversitelerinin Temel Özellikleri (Bilkent Üniversitesi-Ankara) 3-Işık, F., (2011)-Söy le şi (Orman ve Av Dergisi Ocak-Şubat 2011 Sayısı) 2- Kavak ve Hızla Gelişen Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü Hızlı gelişen orman ağaçları ile ilgili araştırmalar takriben 50 yıl devam etmiş ve bugün sonlandırılmıştır. Bu nedenle de bu enstitünün ismi yeniden “Kavakçılık Araştırma Enstitüsü” olarak değiştirilmelidir. Yeni bir yönetmelik yapılarak bu enstitüye söğüt ve enerji ormancılığı görevleri ağırlıklı olarak verilmelidir. (Orman Mühendisliği Dergisi Sayı 7, 8 ,9) 3- Orman Toprakları ve Ekoloji Araştırmaları Enstitüsü Böyle bir araştırma enstitüsüne kesinlikle ihtiyaç vardır. Ancak 3-5 araştırmacı ile böyle bir enstitü düşünülemez. Bu 6-Ünal, T., S. Nisa (2013)- Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının Gelişmiş Ülkeler ile Mukayesesi (İşletme ve İktisat Çalışmaları Dergisi, Cilt, 1, Sayı. 1) 4-Koch,. N. E. (2011)-Wie Können Praxis und Gesellschaft mehr von der forstlichen Forschung profitieren? (Schriftenreihe Freiburger Forstliche Forschung. Band. 18) 5-Şimşek, Y., (2014) Kısa İdare Süreli Plantasyonlar (Enerji Ormanları) AĞAÇTAN DÖŞEME TAHTASINA Yazan: Isabell WIEDLE Çeviren: Prof. Dr. Nedim SARAÇOĞLU Bartın Üniversitesi, Orman Fakültesi, 74100 Bartın ÖZET Freiburg ormancılık bilim insanları odun üst yüzeylerinin müşteri isteklerine uygun olabilmesi için bir yöntem geliştirdiler. Tahta yüzeylerinin kusursuz ya da budaklı olmasının tercihteki rolü araştırılmıştır. Bu amaçla ladin odunlarından üretilen çeşitli döşeme örnekleri bir müşteri anketi ile değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Döşeme tahtası, ladin, bilgisayarlı tomograf cihazı, Freiburg 1.GİRİŞ İnsanlar onun üzerinde yürürler, otururlar ve bina yaparlar: Odun. İç mimaride ya zemin ya da mobilya için doğal malzeme olarak tercih edilir. Almanya’nın Freiburg kentinde bulunan Albert-Lu d wigs Üni ver si te si Orman Fakültesi Ormandan Faydalanma Bölümü yöneticisi Prof. Dr. Dr. Gero Becker diğer bilim insanları ile “Odunu çok çekici yapan nedir?” başlıklı projeyi yürütmüştür. Bunun için öncelikle müşteri isteklerinde teknik materyal özelliklerinde dönüşümü öngördüler. 2011 yılında başlayan ve 2014 yılı ortalarında tamamlanan bu proje BadenWürtemberg Vakfı’nın “Uluslararası Süper Araştırma II” ödülünü kazanmıştır (Wiedle, 2013). Becker, “Odun pazarı şimdiye kadar sunu (arz) ve fiyat miktarına göre şekillenirken bir tahta kusursuz üst yüzeyi ile en çok aranılan, üstün nitelikli (Premium)” sınıfında yer almıştır. Ağaç dallarında yıllık halkaların düzensiz gelişimi ya da odunun farklı renk içerikleri, şimdiye kadar geçerli olan görüşe göre, odun kalitesini azaltan ve bu nedenle düşük fiyatla satılmasına neden olmaktadır. Buna rağmen, İsveç’te yapılan bir çalışma sonucunda, müşterilerin hiçbir şekilde yalnız kusursuz odun (premium wood) ile ilgilenmediklerini ve ayrıca farklı görünümdeki üst yüzeyi tercih ettikleri ortaya çıkınca, Prof. Becker ve ekibi özgün bir proje planladılar. “Amacımız müşte rile rin istekle rini göz önüne alarak ve kereste fabrikalarında tomrukların biçilmesine dikkat ederek ürünlerin değerini ve yüksek değerli odun miktarını artırmaktır “şeklinde görüşlerini açıkladılar (Ohnesorge ve Becker, 2009; Becker ve Kühnel, 2012). Bu hedefe ulaşabilmek için çeşitli disiplinler ve bölümlerden bilim insanları birlikte çalıştılar. Projeye Ormandan Faydalanma bölümünden Prof. Dr. Dr. Gero Becker ve Dr. Andreas Manuel katılmıştır. Ekibin ana görevi, müşteri isteklerinin belirlenmesi ve ölçülebilir odun özelliklerinin saptanmasıdır. Müşteri an ke ti nin ha zır lan ma sın da ekibe Freiburg Üniversitesi Psikoloji Enstitüsünden Dr. Rainer Leonhart yardımcı olmuştur. Freiburg’taki Baden-Württenberg Ormancılık Araştırma Enstitüsünden (FVA) Dr. Frank Brüchert ve Dr. Lorenz Breinig anket sonuçlarını değerlendirerek müşte rile rin este tik istekle rine uygun tahtaların üretilebilmesi için ağaç tomruklarının biçilmesine yönelik yöntemler geliştirmiş ler dir. Ay rı ca Skel leftea/İsveç’teki Lulea Teknik Üniversitesinin Odun Bilimi Enstitüsü (Institut Wood Science) araştırmacılarının desteği sağlanmıştır. 2. MATERYAL VE METOT Projenin başlangıç noktası Freiburg’taki Karaorman’dan alınan 58 ladin ağacıdır. Bu ibreli ağaç türü düzgün gövde büyümesi sağlaması ve Almanya’nın biçilmiş odun gereksiniminin % 60’ını karşılaması, onun uygun araştırma objesi olmasını sağlamıştır. Bilim insanları yöresel bir kereste fabrikasının ladin ağaçlarından ürettiği döşeme tahtaları üzerindeki özellikleri 15 grupta sınıflandırdıkları kusursuz tahtalar, küçük koyu renkli budaklı tahtalar, açık renkli, büyük budaklı tahtalar ya da yıllık halkanın göze çarpan biçimi gibi özellikler dikkate alınmıştır. (*) Bu makale Albert-Ludwigs Üniversitesi “ Uniwissen “ dergisinin 02/2013 tarihli sayısının “ Vom Baum zum Boden “ başlıklı makalesinden çevrilmiştir. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 3. BULGULAR VE İRDELEME Bilim insanları kullandıkları bu yöntemle, bazı müşterilerin çok sayıda küçük budaklara sahip bir döşeme tahtasını yaşayan bir obje olarak tercih ettiklerini, diğerleri ise görüntünün rahatsız edici olduğu hissine kapıldıklarını öğrenmişlerdir. Bu sonuç, projenin FVA bilim insanlarının müşterilerin arzu ettikleri odun üst yüzeylerinin elde edilmesi için ağaç gövdesinin ne şekilde biçilmesi gerektiği noktasına odaklanmalarını sağlamıştır. Onlar ağaç gövdelerinin röntgenlerini bir bilgisayarlı tomograf cihazı ile çekerek odunun içerisindeki budakların şekli, büyüklüğü ve konumunu belirlemişlerdir (Şekil 1). ağaç gövdesinin kesim düzlemini nasıl oluşturabileceği konusunda bilgisayarda benzetim (simülasyon) yapabilme olanaklarına kavuşmuştur. Tahta yüzeyleri bu şekilde müşterinin arzu ettiği biçimde üretilebilmektedir. nın ağaç gövdesinin röntgenini 20 saniyede çekebilmesi için bir endüstri tarayıcısı geliştirilmektedir. Böylece kereste fabrikalarında tomruk biçme yüzeyleri iyileştirilebilecektir. Bu teknoloji tahtaların gelecekte budaklar sayesinde çekici olabilmelerini sağlayabilecek ve günümüzde pazarda genellikle düşük fiyatla satılmalarını önleyebilecektir. Projelerin sonuçları henüz kesinleşmemiştir. Bilim insanları şimdi müşterilerin özel tercihlerini belirlemek için anketleri deŞekil 2: Budakların iki boyutlu ğerlendiriyor. Sadece kusursuz tahtaların beğenildiği görüşü görünümü. hiçbir şekilde kesin olarak doğrulanmamaktadır. Prof. Becker “ Küçük fakat buna rağmen müşterilerin önemli bir bölümü, budak yapısı nedeniyle şimdiye kadar üçüncü sınıf olarak değerlendirilen ve bu nedenle örneğin duvarın içerisinde gizli olarak kullanılan tahtaları tercih etŞekil 3: Budakların üç boyutlu mektedir “ şeklinde duruma görünümü. açıklık getirmiştir. İki boyutlu ve üç boyutlu şeŞekil 1. Bilgisayarlı tomograf ci- killer budakların gövde içerisinhazı (FVA). de nerede bulunduklarını göstermektedir. Araştırmacı bu bilAğaç gövdesi uzunluk ekseni gilerin ışığında müşterinin döboyunca 20 dakika süresince şeme tahtasının üst yüzeyinde cihaz içerisinden geçirilirken alı- görmek istediği budak görücılar tarafından röntgen ışınları nümlerinin sağlanması için ağaç yardımıyla çekimleri yapılarak gövdesini nasıl biçeceği konuiki boyutlu ve üç boyutlu resim- sunda (Şekil 2’de sarı ve kırmızı leri elde edilmiştir (Şekil 2, 3). olarak renklendirilmiş ve açık Araştırmacı bu modeller yardı- mavi olarak çevrelendirilmiştir) mıyla ağaç gövdesinin son fikir sahibi olabilmektedir. ürünü olacak tahtalar üzerinde bir çok küçük ya da büyük bu4. SONUÇ VE ÖNERİLER dakların bulunabilmesi için, Bilgisayarlı tomograf cihazı- ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 KAYNAKLAR •Becker, G., Kühnel, A., 2012, Tropfenwaelder, Forstplantagen. Deutscher Wald: Wer liefert uns den begehrten Rohstoff Holz? In: Freiburger Universitaetsblaetter 196/2, S. 101-114. •Ohnesorge, D., Becker, G., 2009. Forschung zum BuchenBrettschichtholz. Buchenholzkonstruktiv, innovativ. In: AFZDer Wald 64/2, S. 78-80. •Wiedle, I., 2013. Vom Baum zum Boden. Uni’wissen, Uni Fre- 50 YIL SONRA Şefik BİNGÖL Orman Yüksek Mühendisi Odamız 20 Mart 2015 tarihinde bir panel düzenledi. Panelin konusu “Anayasada güvence altına alınan ormanlarımızı yasal mevzuatla koruyabiliyor muyuz?”idi. Bu arada meslekte 50 yılını dolduran meslektaşlara da plaket verilecekti. Panele ilgi büyüktü, plaket verilmesi ise panele özel bir anlam katmaktaydı. Panel Oda Başkanımız Sayın Ali Küçükaydın’ın açılış konuşması ile başladı. Başkan Konuşmasında Panelin Ormancılık Haftası nedeniyle yapılan etkinlikler çerçevesinde düzenlendiğini söyledi. Orman Mühendisleri Odası olarak yapılan diğer etkinliklerden bahsetti. Mesleki sorunları dile getirdi. Ölçülü eleştirilerde bulundu. Panele Sayın hocalarımızdan Prof. Dr. Devlet TOKSOY, Prof. Dr. Aynur AYDIN, Prof. Dr. Kani IŞIK, meslektaşımız Eşref GİRGİN, panelist olarak katıldılar. Hocalarımız konu ile ilgili sunumlar yaptılar, yararlı bilgiler verdiler. Önemli tespitlerde bulundular. Odamız ARGE Kurulu Başkanı Sayın Eşref GİRGİN ise; Torba yasalar, yasalarda yapılan değişiklikleri dile getirdi. Yapılan yasa değişikliğinin hangi sorunları beraberinde getirdiğini açıkladı. Kısa sürede çok fazla değişiklik yapıldığını takip etmekte bile zorluk çektiklerini anlattı. Anlaşılan o ki daha önce ormana doğrudan yapılan saldırılar bu defa siber saldırı şeklinde sürmekteydi. Bu saldırıları izlemek, tedbir almak, dava açmak ise Odamıza düşmekteydi. Açıklamalar doyurucu nitelikte, ilgi çekiciydi. Bu toplantıda üst düzey yöneticilerinin ve ilgili çalışanların bulunmaması büyük bir noksanlık diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Sayın Girgin açıklamalara devam ederken hocamız, sürenin son beş dakikasına girildiği hatırlatmasında bulundu ve plaketlerin verilmesine geçileceğini söyledi. Plaketlerin verileceğini duyunca konuşmanın son beş dakikasını dinleyemedim. Geçmişin derinliklerine daldım. Mesleğe nasıl başladığını, anıları hatırladım. Kafamın ön tarafında ormanları, doğayı koruma sorumluluğu, kafamın arkasında doğa sevgisi, insan sevgisi, toprak sevgisi, hayvan sevgisi. Kafamın yan tarafında kavak yelleri ile mesleğe başlamıştım. Ormanların büyük rant kapısı olduğunu kem gözlerin ormanlar üzerinde olduğunu, giriş kapılarının açık bırakılması halinde şer odaklarının içeri gireceğini yaşayarak öğrendim. Giriş kapılarında nöbet tutmak gerektiğini, nöbet tutanların başına neler geldiğini hemen hatırladım. Bolu’da amenajman heyeti olarak çalışma yapıyorduk. Hava karardıktan sonra Aladağ Orman İşletmesine dönüyoruz. Varacağımız yere yaklaşmışken yolun taşlarla kapatıldığını gördük. Taşları almak için arabadan indiğimizde yol kenarında saklanan kişiler silahlarıyla üzerimize geldiler, bizi 20 metre ötede bir alana götürdüler. Orman Bölge Şefi ve Koruma Ekibi de etkisiz halde oradaydı. Durumu anladık, fakat yapacak hiçbir şey yoktu. Olayı 15 dakika sonra Orman Araştırma Enstitüsünde çalışan meslektaşlarımız yaşadı, yanımıza getirildiler. Panik içinde saatlerce orada bekledik. Nihayet –kaçak emval taşıyan kamyonlar hedefine ulaştı- haberi gelince bizleri sabaha doğru serbest bıraktılar. Bizler işlerimize döndük. Bölge Şefi yanına jandarmaları alarak kaçakçıların peşine düştü. Ölümle burun buruna gelerek kaçakçıların yakalandığını sonraki günlerde öğrendik. Yangınlarda yanmayı, kaçakçı kurşunlarına hedef olmayı göze alan meslektaşlarımız siber saldırıları da boşa çıkaracaklardır diye düşündüm. Daldığım rüyadan uyandığımda yanımdaki sıraların boşaldığını gördüm. İsmi okunan arkadaşlar sahnede yerlerini almışlardı. Beyaz saçları, kalın gözlükleri, bazılarının ellerine tutuşturulan bastonlarıyla yaşlı rolü oynayan usta oyuncular gibi sahnede duruyorlardı. İçlerinde acemi oyuncular da yok değildi. Genç olduklarını belli ediyorlardı. İsmim okunduğunda ben de sahnedeki oyunculara katıldım. Sahnede 50 yıllık arkadaşlarla birarada olmak güzeldi. Sevinçliydim. Topluca çekilen resimler, plaketlerin verildiği anı cep telefonlarına kaydeden arkadaşlar, beni daha da mutlu etti. Arkadaşlarla vedalaşarak eve döndüm. Odamızın mesleki duyarlılık ve kadirbilirlik adına verdiği sembolik plaketi masanın üstüne yerleştirdim. Plaketin kutusunu açarak masanın üzerine yerleştirdim. Her tarafı aradım. Stajlarda, çalışma hayatında arkadaşlarla çektirdiğimiz çoğu siyah-beyaz resimleri buldum. Masanın etrafına çepeçevre yerleştirdim. Ortaya 50 yılı içine alan bambaşka bir resim çıktı. 01.04.2015 Bizler resmin çerçevesini oluşturuyorduk. Resmin ortasında ATATÜRK vardı. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ORMAN ALANLARINI GÖSTEREN İLK HARİTASI ve ORMAN VARLIĞIMIZ ÜZERİNE - (1926) Dr. Said DAĞDAŞ Silvikültür Dairesi Başkanlığı Orman Bakımı Şube Müdürü Sinan BİLGE Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı - Başmühendis ÖZET 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının hemen ardından, Türkiye'nin ilk "Orman Varlığını Gösterir Haritası", 1926 yılında hazırlanmıştır. İlgili harita, Harita Umum Müdüriyesi Matbaasında basılmıştır. Haritada yer verilen türlerin toplamlarına göre, 1926 yılında Türkiye'nin toplam ormanlık alanı 13.093.380 ha'dır. 2012 yılı verilerine göre toplam orman varlığımız ise 21.678.134 ha'a ulaşmış durumdadır. Bugüne dek, orman varlığımıza ilişkin bilgilere yer verilen kaynaklarda, 1926 yılı verilerinden söz edilmemiştir. Bu yönü ile makale ve ekte sunulan orman ağacı türlerine ilişkin döküm cetveli, bir ilk niteliğindedir. İlginçtir, ilk Dünya Ormancılık Kongresi de aynı yıl Roma'da düzenlenmiştir. Harita ve tür dağılımları birlikte değerlendirildiğinde; "ilk planlı ormancılığın", Osmanlı Devletinin son döneminde ivme kazandığı ve yeni Devletimizin bu süreci kısa sürede tamamladığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti, 1926, Ormanlık Saha İcmali, Planlama. The First Record of Forest Tree Species Distribution Map for Turkish Territory – (1926) Abstract The Peace Treaty of Lausanne came into force on August 1924 immediately after ratified by all participated states' parliaments. The Treaty officially settled the conflict that had originally existed between the Ottoman Empire and the Allied Forces since the onset of World War I. Turkish Forestry Service prepared and published the first map showing natural distribution of the main forest tree species including olive tree in 1926 only two years later the Treaty came into force. At the same year the first World Forestry Congress (WFC) had been held. Interestingly the map and the data given for the main species on it has not been cited up until now in any scientific paper or book in Turkish. According to the data given on the map the total forested area of Turkish territory was 13.093.380 ha in 1926 whereas reached 21.678.134 ha in 2012. Key Words: Turkish Republic, Total Forested Area in 1926, Forest Planning. 1- GİRİŞ 1920'li yıllar, Türkiye Cumhuriyetinin Osmanlı Devletinin küllerinden yeniden doğduğu kutlu bir dönemi içine alır. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan ve 6 Ağustos 1924 tarihinde taraf ülkelerin imzalarının alınması ile resmen yürürlüğe giren Lozan Barış Antlaşmasının ardından ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünya siyasi tarihine adım atmıştır. Elimizde kalan “kutsal yurt” Anadolu ve Rumeli topraklarımızdan oluşan yeni Türkiye'de, 1926 yılında Harita Müdüriyeti Umumiyesi tarafından basılan ilk Orman Varlığı Haritası dikkat çekicidir. Makale ekinde sunulan harita, bu yönü ile bir ilk niteliğindedir. ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Not: İsviçre'de, Cenevre Gölü kıyısındaki Lozan (Lausanne) şehrinde başlayan barış konferansı, 20 Kasım 1922'de başlamıştır. Taraflar arasında başlayan ve bazen kesintiye uğrayan görüşmeler, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Tüm tarafların, “Antlaşma”yı kendi meclislerinde onayladıklarına dair belgeleri resmi olarak Paris'e iletmelerinden sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Orijinal imzalı metin Fransızcadır (Anonim, 2015a). Alt yapı kurma hazırlıkları 1917 yılında hızlanan ve çok kısa süre içinde hazırlandığı düşünülen “Türkiye Ormanları Haritası” aynı zamanda; savaş sonrası çok ağır insani, siyasi, maddi kayıplar vererek perişan duruma düşen Türk Milletinin ayağa kalkabilmesi amacıyla devlet yönetiminin ülkenin doğal kaynaklarını gereğince kullanma yolunu tercih ettiği, böylece kalkınmanın ilk adımlarının atıldığı söylenebilir. { Not: Türkiye'de Orman Genel Müdürlüğüne bağlı ilk Amenajman Şubesi Müdürlüğü ile ilk Amenajman Heyeti 1917 yılında (7 Mart 1333) kurulmuştur (Eraslan, 1982, s. 509). { Kurulan Heyette, beşi Türk (Sadullah Malkoç, Ali Bekir, Mehmed Emin, Bahaddin, Salih Sıtkı) ve beşi de Avusturyalı olmak üzere 10 adet Orman Yüksek Mühendisi görevlendirilmiştir. Heyet bir yıllık süre içinde 7.147 ha büyüklüğündeki Hendek Bucağı - Set Köyü Çamdağı ormanlarının Orman Amenajman Planını yapmıştır. Tamamlanan plan, 25 Ocak 1918 tarihinde imzalanmış ve basılarak çoğaltılmıştır. İlk Orman Amenajman Planı olma özelliğini taşıyan ve o zamanki bakanın adına izafeten “Çam Dağı Mustafa Şeref Bey Ormanı” adı verilen bu Plan, planlanan ormanların 1920-1940 yılları arasındaki 20 yıllık dönem için Yaş Sınıfları Yöntemine göre işletilmesini düzenlemiştir (Anonim, 1918; Eraslan, 1954; Eraslan, 1954, s. 53; Eraslan, 1982, s. 509, 510 ). Eraslan; Çamdağı Planının ilk Amenajman Planı olduğu bilgisi dahil üstteki bilgileri, 1955 yılında “Türkiye'de Yapılan İlk Amenajman Planının Analitik ve Kritik Olarak İncelenmesile Varılan Neticeler” adı ile Orman Fakültesi Dergisi B Serisinde yayımlanan kendi makalesinin 212. sayfasına atıf yaparak sunmuştur. Çamdağı Planının yapılması sürecinde Avusturyalı meslektaşlarla yapılan ortak çalışma ile, beş adet Türk ormancısının orman amenajman planı yapımı konusunda uygulamalı olarak eğitim aldıkları söylenebilir. Planın tam adı;“Adapazarı Devlet Ormanlarından Hendek Nahiyesi İdare Mıntıkasına Ait Amenajman Lâyıha-i Fenniyyesidir” (Dersaadet - Hilal Matbaası - Bâb-ı Âli Karşısında-1334). *** Osmanlı Türkçesi ile hazırlanan orijinal baskıda, “Çam Dağı Mustafa Şeref Bey Ormanı” ibaresi yoktur. Latin alfabeli Türkçe ve el yazısı ile sonradan eklenmiştir. { Türkiye'de ilk Orman Amenajman Kanunu (Ormanların Usulü İdare-i Fenniyyeleri Hakkında Kanun) 5 Mayıs 1917 tarihinde (24 Nisan 1333), ilk Orman Amenajman Yönetmeliği de 1919 yılında yürürlüğe girmiştir (Eraslan, 1982, s. 509). Bu dönem aynı zamanda, orman işletmeciliğinde Fransız ekolünden Orta Avrupa orman işletmeciliği ve orman amenajmanı ekolüne dönüşün başladığı süreçtir (Şad, 1992, s. 33). Not: 1924'te (22 Nisan 1340), 504 Sayılı “Türkiye'de Mevcut Bilumum Ormanların Fenni Usulü İdare ve İşletilmeleri Hakkında Kanun” isimli yeni Orman Amenajman Kanunu Mecliste kabul edilerek, 1917 yılında çıkarılan Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Kanunun 1. Maddesi ile, bütün ormanların işletme planı ile işletilmeleri mecburi hale getirilmiş, Kanunun 2. Maddesi ile, Kat'i Amenajman Planlarının en geç üç yıl içinde tamamlanması öngörülmüş, Kanunun 9. Maddesinde, bu işleri görecek teknik elemanları yetiştirmek için üç adet Orman Okulu'nun açılacağı hükme bağlanmıştır (Eraslan, 1982, s. 510). Orman Amenajman Planlarını yapmak üzere 1924 yılında iki heyet kurulmuştur. Her bir heyette, bir reis, iki mühendis ve altı yardımcı mühendis olmak üzere dokuz teknik eleman (Karaduman, 1943'e atfen Şad, 1992, s. 34) görevlendirilmiştir. İlgili dönemde, bir planlama heyetinde toplam dokuz teknik elemanın görevlendirilmesi ise, günümüz gelişen planlamacılığı ile karşılaştırıldığında çok fazladır. Günümüzde bir planlama heyeti, bir başkan ve iki mühendisten oluşmaktadır. Hazırlanan makale ile, Cumhuriyetin ilk kuruluş döneminde ormancılığın önemini ortaya koyan bu haritaya ilişkin başta ormancılık sektörü olmak üzere ilgililerin ve bilim camiasının bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Makalede, 1926 yılı basımı olan Orman Ağaçları Yayılışını Gösterir Harita ve haritada sunulan türlere göre yayılışı gösteren veriler ele alınmıştır. İlgili veriler aynı zamanda, 96 yıl sonra hazırlanan 2012 yılı verileri ile de kısaca mukayese edilmiştir. 1MATERYAL ve YÖNTEM Çalışmada, 1926 yılı basımı haritada yayılışların dağılımı ve haritanın sol alt köşesinde yer verilen ağaç türlerine dağılım verileri dikkate alınmıştır. 1926 yılı türlere göre yayılış rakamları, 2012 yılı orman ağacı türlerimizin yayılış verileri ile de kısaca mukayese edilmiştir. Aynı zamanda Harita Müdüriyeti Umumiyesi kanunu dahil bazı kaynakça incelenmiştir. Not: 1926 yılında basılı haritaya ve haritada yer verilen orman ağacı türlerinin yayılış sahalarına ilişkin olarak, 2010 yılında yapılan Çalıştay ve 2013 yılında düzenlenen Sempozyum Bildirileri dahil bugüne dek herhangi bir bilimsel kaynakta atıf yapıldığı tesbit edilememiştir. Orijinal haritaya sadece Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığının hazırlattığı “Planlamanın Yüz Yıllık Serüveni” adlı kitapçık ile 2012 ve 2013 Yılı İş Programında, hiçbir açıklama yapılmadan yer verilmiştir (Anonim, 2012b, s.10; Anonim, 2013b, s.3; Anonim, 2013c, s.7). 2.1.1- 1926 Yılı Orman Varlığımız ve Türlere Göre Dağılımı 1926 yılında basılan haritada, Osmanlı Türkçesi ile yer verilen ağaç türlerine göre yayılış rakamları orijinal sıralamaya uygun biçimde, bugünün Latin alfabeli Türkçesi ile Çizelge 1'de verilmiştir (Anonim, 1926). Haritanın sol alt köşesinde verilen dip notta, ilgili haritanın “Harita Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında Tab Edilmiştir. 1926” ibaresi kayıtlıdır. Ağaç türlerinin gösteriminde genelleme yapıldığı görülmektedir. Sözgelimi gösterimde; . . . . . . Orman varlığı, verimli orman - bozuk orman ayrımı yapılmadan verilmiştr. Çam türlerinin ayrımı yapılmamıştır. Gürgen ve Kayın türleri ayrı ayrı değil, birlikte verilmiştir. Dişbudak ve Kızılağaç da birlikte verilmiştir. Kavak türleri ve okaliptüs türlerine ilişkin ise herhangi bir veri yoktur. Göknar türlerinin 4.861.000 ha gibi çok yüksek miktarda yayılışının verilmesi son derece ilginçtir. Buna karşılık, “palamut meşesi”, -ilgili dönemdeki önemi sebebiyle olsa gerek- ayrıca gösterilmiştir. Ağaçtan mamul dayanıklı malzeme yapımında kullanılan ve önem arz eden Şimşir için de ayrı bir satır açılmıştır. “Diğer Türler”için ise, ayrı bir satır açılmamıştır. Haritada yer alan verilerden hareketle icmal edilen ve 1926 yılında toplam orman alanının 13.093.380 ha olduğu görülen haritada; Toros Sediri için Türkçe'de yaygın olarak kullanılan “Katran ağacı” kullanımı tercih edilmiştir. “Zeytin ağacı” sütunu açılmış ve “zeytin” ilk ve tek olarak bir Orman Varlığı haritasında gösterilmiştir. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Çizelge 1: 1926 Yılı Verilerine Göre Türkiye Orman Varlığının Ağaç Türlerine Göre Dağılımı (Anonim, 1926) Table 1: Natural distribution of forest tree species in Turkiye according to the First Forest Distribution Map - 1926 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ORMANLARI HARİTASI İşarat-ı Mahsusa Meşe (Quercus ssp.) Dişbudak – Kızılağaç (Fraxinus & Alnus) Palamut Meşesi (Q. ithaburensis Decne) Şimşir (Buxus sempervirens L.) Not: 1954 yılında, Orman Umum Müdürlüğü tarafından yayımlanan Ormancılık İstatistiği Albümüne atfen verilen rakam ve yüzdelere göre ise Türkiye'de; 2205848 ha koru (% 21), 2816911 ha bozuk koru (% 27), 1661953 ha baltalık (% 15) ve 3898975 ha (bozuk baltalık) (% 37) ve toplamda 10.583.687 ha orman sahası bulunmakta idi (İlk kez 1929 yılında Türkiye'ye gelen ve “Türkiye Ormanları, Bugüne Kadar Tatbik Edilen ve Gelecekte Tatbiki Tavsiye Edilen Silvikültürel Muameleler” adı ile doktorasını yapan Friedrich Zednik'den çeviren Selçuk, 1963, s. 2,3). Çizelge 3'de ise, 2012 yılı verileri ışığında hazırlanan ana türlere göre dağılım verilmiştir. Çizelge 3: Türkiye Orman Varlığının Asli Ağaç Türlerine Göre Dağılımı (Anonim, 2012, s. 15) Table 3: Natural distribution of main forest tree species in Turkiye according to the current inventory data as of 2012 AĞAÇ TÜRLERİ Meşelik ve çalılık (Oak forests & shrubs) Not: 2012 yılı Göreve Hazırlama Eğitimi kapsamında, ilgili haritanın verileri bir PowerPoint Sunumuna yansıtılmıştır. Basılı olmayan ilgili sunumda, “Gürgen-Kayın” satırı sadece “Gürgen” şeklinde, “Meşelik ve çalılık” adlandırması da “Maki” şeklinde yazılıdır (Demirci, 2012, s. 11). 1926 yılı haritasına, Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığının 2012 (s. 10) ve 2013 Yılı İş Programında (s. 7) yer verilmiştir. Bu kitapçıklardaki tablolarda da, üstteki bilgiler yanında, “Harita Umum Müdürlüğü matbaasında 1926 yılında basılmıştır.” bilgisine yer verilmiştir. Buna karşılık her iki adlandırma noksan ve hatalıdır. Çünkü “kayın” ifadesi kaldırılmış, “Meşelik ve çalılık” ifadesi yerine de, listede yer almayan “maki” ifadesi eklenmiştir. “Meşelik ve çalılık” ifadesini “maki” olarak yorumlamak ise mümkün değildir. Çizelge 2: 1954 Yılı İstatistiğinde, Orman Varlığının Ağaç Türlerine Göre Yüzde Dağılımı (Selçuk, 1963, s. 3) Table 2: Natural distribution of forest tree species in Turkiye according to the Forest Statistics compiled in 1954 TÜRKİYE ORMAN VARLIĞININ AĞAÇ TÜRLERINE GÖRE YÜZDE DAĞILIMI - 1954 İğne Yapraklı Toplam Yüzdesi Meşe türleri Karaağaç, Akçaağaç, Dişbudak, Üvez, Kayacık (Ulmus, Acer, Fraxinus, Sorbus, Ostrya) ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Meşe türleri (Oak species) Dişbudak türleri (Ash species) İlk üç çam türü, toplamın % 55'ini, Meşe türleri ve Kayın ise toplamın % 33'ünü oluşturur. 2.1.2- 1926 Yılı Orman Varlığımız Haritasının Bazı Özellikleri. 1926 yılında basılan harita, Osmanlı Türkçesi ile hazırlanmıştır. Haritanın ölçeği (mikyası), 1/1.000.000'dur. Haritacılık tekniği açısından bakıldığında çok yüksek hassasiyetle hazırlanmıştır. Haritada kullanılan enlemler ise bugünün değerleri ile aynıdır. Türkiye toprakları, haritanın sol tarafında numaralandırılan 36. ve 42. enlemler arasında gösterilmiştir. Haritanın ebadı şöyledir: Eni 69 cm ve boyu 171,8 cm'dir. Harita, “Harita Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında” basılmıştır. Haritamızda “Başlangıç Meridyeni”, Ayasofya Camii olarak kabul edilmiş ve kullanılmıştır. .. . . .. . Ø Not: Bu mükemmel yaklaşım ve icraatın nedeni çok açıktır. Son dönemlerinde bile Osmanlı Devleti, dünya sisteminde süper ve etkili güçlerden birisi konumundadır. Ø Başkent İstanbul ise; İslam Dünyasının da, Ortodoks Hristiyan Dünyasının da merkezidir. Sıfır Meridyeninin Ayasofya Camii olarak seçilmesi son derece anlamlıdır. Ø Görüldüğü üzere dünyadaki her tür gelişme, güç mücadelesinin doğrudan yansımalarıdır. ü Not: 22 Nisan 1925 tarih ve 99 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 657 sayılı Kanunun ilk adı "Harita Müdüriyeti Umumiyesi Kanunu" iken, 22/9/1983 tarih ve 2895 sayılı Kanunun 1. maddesi ile "Harita Genel Komutanlığı Kanunu" şeklinde değiştirilmiştir ve metne işlenmiştir (Anonim, 2015d). Günümüzde de, haritacılıkta tek yetkili ve uzman kuruluş ilgili komutanlıktır. § Nusaybin - Ra'sel Ayn (Kobani yazılışı verilmemiştir.) Halep - Adana arasında demiryolu hattı mevcuttur. Harita üzerinde Halep, Musul ve Kerkük üçlüsü birlikte yer almıştır. § Zaho ile Musul arasında, Halep'in hemen güneyinde, İmadiye'nin ve Ra'sel Ayn'ın güneyindeki küçük orman parçacıkları da renklendirilmiştir. § Haritamızda, sadece bugünkü Irak sınır değil aynı zamanda Suriye sınırımızın da çizilmediği görülmektedir. 3- SONUÇ ve ÖNERİLER 1926 yılında basılan ve ormancılığımızda türlere göre yayılış rakamlarının yer aldığı Türkiye Cumhuriyeti Ormanları Haritası, ormancılık tarihinde bir ilk niteliğindedir. 2010 yılında düzenlenen Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceği Çalıştayı'nda sunulan bildiriler ile 2013 yılında düzenlenen Ormancılıkta Sektörel Planlamanın 50. Yılı Uluslararası Sempozyumu Bildirilerinde de, ilgili harita ve türlere göre dağılım hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. 1926 tarihli orijinal haritaya ilişkin olarak ileriye yönelik bazı öneriler ise aşağıda paylaşılmıştır. 3-SONUÇ ve ÖNERİLER 1-1926 tarihinde basılan harita yüksek kalitede çoğaltılıp dağıtılmalıdır. Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğünün uygun mekânlarında (toplantı salonları, Genel Müdürlük, Müsteşarlık, Müsteşar Yardımcılıkları, vb.) sergilenmeli ve tanıtılmalıdır. 2-İlgili harita, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü başta olmak üzere Orman Bölge Müdürlüklerimize, Orman Fakültelerine, Ormancılık Araştırma Kuruluşlarına, Orman Mühendisleri Odasına, kütüphanelere, vb. yerlere dağıtılmalı ve görünür kılınmalıdır. 3-Haritada yer alan envanter verilerinin hangi yöntemlerle elde edildiği araştırılmalıdır. 4-İstanbul'da, Sıfır Meridyeni adlı bir “Hatıra Ormanı”kurulmasını öneriyoruz. Teşekkür: Arşivlerinde bulunan ilgili haritayı gün yüzüne çıkartan Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığına ve taratarak çoğaltılmasını sağlayan Harita ve Fotogrametri Müdürlüğüne teşekkür ederiz. Makalede kullanılan harita, ilgili daireden “JPG” formatında temin edilmiştir. Edinilen bilgiye göre, Harita Genel Komutanlığında da mevcut değildir. Orijinal harita, Kültür ve Turizm Bakanlığınca tescil edilen ve Ankara'da bulunan “Ormancılık Müzesi” demirbaş kayıtlarına alınmıştır (17 Nisan 2015). Altı maddeden oluşan Mîsak-ı Millî (Millî Yemin), İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından tartışılıp karara bağlanmıştır. 28 Ocak 1920'de oy birliği ile kabul edilmiş ve 17 Şubat 1920'de de dünya kamuoyuna açıklanmıştır. Bildiri mecliste Ahd-ı Millî Beyannamesi adıyla kabul edilmiş, ancak daha sonra Mîsak-ı Millî olarak anılmıştır (Anonim, 2015 b). Mîsak-ı Millî sınırlarımız içinde yer almasına rağmen, Musul ve Kerkük'ün dahil olduğu "Musul Vilayeti"nin yer aldığı bölgenin sınırlarımız içine alınması, maalesef Lozan'da lehimize çözüme kavuşturulmamıştır. İngilizlerle yapılan görüşmeler sonucu, 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara Antlaşması imzalanmıştır (Anonim, 2015 b). İlgili Antlaşma ile maalesef Musul Vilayeti Türkiye'ye bırakılmamıştır. Acılar ve hüzünlere bir yenisi daha eklenmiştir. § Siyasi sınırlarımızda yaşanan daralma - küçülme nedeniyle, Osmanlı Devleti döneminden sonra ilk kez haritalarda da daraltılma yoluna gidildiği görülmektedir. § Kıbrıs, maalesef Lozan'da İngilizlere bırakılmıştır. Buna rağmen haritada Kıbrıs'ın yer almaması hem ilginçtir, hem de üzüntü vericidir. § 1912'de İtalyanlara geçici olarak bırakılan On İki Adalar, 1923'de imzalanan Lozan Antlaşmasında İtalyanlara resmen bırakılmıştır. Bu nedenle haritada sınırlarımız içinde gösterilmemişlerdir. Maalesef On İki Adalar da, 1947'de yine hüzün ve acılarımızı daha da artırıcı biçimde Yunanistan'a hediye edilmiştir! Siyasi sınırlarımızda yaşanan daralma - küçülme § nedeniyle, Osmanlı Devleti döneminden sonra ilk kez haritalarda da daraltılma yoluna gidildiği görülmektedir. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Anonim, 2015c: Ankara Antlaşması (1926). 1-KAYNAKLAR Anonim, 1918: Adapazarı Devlet Ormanlarından Hendek Nahiyesi İdare Mıntıkasına Ait Amenajman Lâyıha-i Fenniyyesidir” (Çamdağı Mustafa Şeref Bey Ormanı) (Dersaadet-Hilal MatbaasıBâb-ı Âli Karşısında-1334. Anonim, 1926: Türkiye Cumhuriyeti Ormanları Haritası. “Harita http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_Antla%C5%9Fmas%C4%B1 _(1926) (Son Ziyaret Tarihi: 3 Nisan 2015). Anonim, 2015d: Harita Genel Komutanlığı K a n u n u. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.657.pdf (Son Müdüriyeti Umumiyesi Matbaasında Tab Edilmiştir.” Anonim, 2010: Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Ziyaret Tarihi: 3 Nisan 2015). Geleceği Çalıştayı - Sonuç Bildirgesi ve Tebliğler (19-22 Nisan 2010, A n o n i m , 2 0 1 5 e : Wo r l d Fo re s t r y Co n g re s s. Antalya), Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı. Çevre ve http://en.wikipedia.org/wiki/World_Forestry_Congress (Son Ziy. Orman Bakanlığı - Orman Genel Müdürlüğü (OGM) - Orman İdaresi T.: 3.4.2015). ve P l a n l a m a D a i re B a ş k a n l ı ğ ı , A n k a r a , 4 1 7 s. Anonim, 2012: Türkiye Orman Varlığı. OGM-Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 85, 23 s., Ankara. Anonim, 2012b: 2012 Yılı İş Programı. OGM-Orman İdaresi ve Demirci, M., 2012: Türkiye'de Orman Amenajmanı'nın Geçirdiği Tarihi Gelişim. PP Sunumu (11-12 Aralık 2012), Göreve Hazırlama Eğitimi, 65 adet sunum sayfası. Eraslan, İ., 1954: Trakya ve bilhassa Demirköy mıntıkası meşe Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 83, 65 s., Ankara. Anonim, 2013a: Ormancılıkta Sektörel Planlamanın 50. Yılı ormanlarının amenajman esasları hakkında araştırmalar. T. C. Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı (26-28 Kasım 2013/ Tarım Vekaleti, Orman Umum Müdürlüğü Yayımlarından Sıra Nu.: Antalya). OGM-Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın 132, Seri Nu.: 13, Kader Basımevi, 250 s. Nu.: 107, Bilimsel Toplantı Serisi Nu.: 6, 816 s., Ankara. Anonim, 2013b: Planlamanın Yüz Yıllık Serüveni. Orman Genel Müdürlüğü-Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Eraslan, İ., 1982: Orman Amenajmanı (Değiştirme ve İlavelerle Yeniden İşlenmiş Dördüncü Baskı). İ. Ü. Yayın Nu.: 3010, İ. Ü. Orman Fakültesi Yayın Nu.: 318, İstanbul, 582 s. Nu.: 90, Tanıtım Serisi Nu.: 8, 16 s., Ankara. Anonim, 2013c: 2013 Yılı İş Programı. OGM-Orman İdaresi ve Selçuk, H., 1963 (Friedrich Zednik'den çeviren): Türkiye Ormanları, Bugüne Kadar Tatbik Edilen ve Gelecekte Tatbiki Tavsiye Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın Nu.: 92, 61 s., Ankara. A n o n i m , 2 0 1 5 a : Tre at y o f L a u s a n n e. http://en.wikipedia.org/wiki/Treaty_of_Lausanne (Son Ziyaret Edilen Silvikültürel Muameleler. OAE, Muhtelif Yayınlar Serisi, Nu.: 14, Ankara, 118 s.+Resimler Şad, H. C., 1992: Türkiye'de Orman Amenajmanı Çalışmalarının Tarihi: 3.4.2015). millî. Geçmişi ve Bugünü. Ormancılığımızda Orman Amenajmanının http://tr.wikipedia.org/wiki/Misak-%C4%B1_mill%C3%AE (Son Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Genel Görüşme - Bildiriler -, 16- Ziy. Tarihi: 3.4.2015). 19 Kasım 1992, Orman Bakanlığı-Orman Genel Müdürlüğü-Orman Anonim, 2015b: Misak-ı İdaresi ve Planlama Daire Başkanlığı, Ankara, s. 29-40, 366 s. ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Bu sayımızda 50 yıl önce bu güne denk gelen sayının “İçindekiler” sayfasını olduğu gibi yayınlıyoruz. Okuyucularımız bu sayfada dergide yer alan tüm yazıların başlıklarını ve yazarını görerek genel bir fikir sahibi olabilirler. Konu hakkında araştırma yapanlar, görmek okumak isteyenler de Odamız Genel Merkezindeki kütüphanede bu yazılara ulaşabilirler. İlerde imkanlarımız elverdikçe özellikle araştırmacıların, kaynak mahiyetindeki bu yazılara daha hızlı ve kolay ulaşabilmeleri için tüm geçmiş sayıları elektronik ortama aktararak ağ sayfalarımızda yayınlamak üzere çalışmalar yapmaktayız. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ORMAN MÜH MÜHENDİSLİĞİ Ü ENDİSL İSLİĞİ İĞİ OCA OCAK/Ş OCAK/ŞUBAT/MART K/ŞUBA UBAT/M AT/MAR ARTT 201 20155 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 35 HABERLER “AMENAJMAN PLANLAYICILIĞI HAZIRLAMA EĞİTİMİ” İLE “AMENAJMAN PLANLAYICILIĞI SINAVI”NA KATILACAKLAR BELİRLENDİ Bilindiği gibi, SMM Ruhsat sahibi orman yüksek mühendisleri ve orman mühendisleri, uzmanlık gerektiren amenajman başmühendisliği, etüt-proje başmühendisliği ve yol etüt başmühendisliği gibi konularda yetkili olabilmeleri için; ya belli bir süre kamuda bu işi yetkili olarak yapmış olduklarını belgelemeleri veya Odamız mevzuatı gereğince, her yıl düzenlenen sınavlarda başarılı olmaları gerekmektedir. “Amenajman Planlayıcılığı” konusunda her yıl olduğu gibi 2015 yılı içerisinde de Odamızca sınava hazırlama mahiyetinde 3 günlük bir eğitim gerçekleştirilmiştir. Odamız Genel Merkezinde gerçekleştirilen eğitime; SMM sahibi serbest çalışan 6 orman mühendisi katılmıştır. Orman Genel Müdürlüğü personeli uzman şube müdürleri eğitimci olarak Odamızın bu çalışmasında yer alarak, katkıda bulunmuştur. Eğitimin gerçekleşmesinde emek ve katkıları bulunan tüm meslektaşlarımıza teşekkür eder, eğitim ve sınavlara katılan tüm üyelerimize başarılar dileriz. ODAMIZIN ELAZIĞ ŞUBESİNCE “ ORMANCILIK HİZMETLERİNDE ÇALIŞAN MÜHENDİSLERİN SORUNLARI, ÇÖZÜM YOLLARI VE İSTİHDAM OLANAKLARI “ KONULU PANEL DÜZENLENDİ Odamız Elazığ Şubesince, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ahmet TUTUŞ, Yrd. Doç. Dr. Turgay DİNDAROĞLU ile serbest meslek mensubu orman mühendisleri Abdullah DOĞAN ile Nimet CİNEVİZ’in panelist olarak katıldıkları “Ormancılık Hizmetlerinde Çalışan Mühendislerin Sorunları, Çözüm Yolları ve İstihdam Olanakları”konulu panel, 16.02.2015 tarihinde Elazığ Fırat Üniversitesi Prof. Dr. Bahattin Öger Konferans Salonunda yapılmıştır. Panele, Odamız Genel Merkezi adına Oda AR-GE Merkezi Başkanı Emekli Müsteşar Yardımcısı Eşref GİRGİN, Orman Genel Mü- 36 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 dürlüğünden İzin İrtifak Daire Başkan Yardımcısı Ahmet ÇELİK, Odun Dışı Ürünler ve Hizmetler Daire Başkan yardımcısı İsa SERTKAYA, Malatya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Bölge Müdürü Ayhan DELİGÖZ, Elazığ Orman Bölge Müdür Yardımcıları Halim ÖZDEMİR, Arif CAN, Şanlıurfa Orman Bölge Müdür Yardımcıları Zeki BAYICI, Abdulvahap ÖZDEMİR, Güneydoğu Anadolu Ormancılık Araştırma Müdürü Ahmet ÇOK, şube müdürleri, orman işletme müdürleri ile kamuda ve özel sektörde çalışan orman mühendisleri katılmıştır. Panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşından sonra, Elazığ Şube Başkanı Ahmet Turan İNAN’ın açış konuşması ve misafirlerin konuşmaları ile açılmıştır. Konuşmacılar, Panelin konusu olan çalışan mühendislerin sorunlarını dile getirerek özellikle de serbest çalışan orman mühendislerinin karşılaştıkları bürokratik zorluklara; mevcut yöneticilerin, uygulanan politik tercihler nedeniyle sorunlara gerçekçi yaklaşmadıkları yönünde olmuştur. Ormanlarımızın teknik müdahale ihtiyaçları yanında güncel orman halk ilişkileri, özellikle son yıllarda hızla artan turizm, maden sektörü ile yüksek rant alanlarında karşılaşılan sorunları çözecek yetişmiş, deneyimli teknik personel yetersizlikleri sebebiyle karşılaşılan sıkıntılar dile getirilmiştir. Ormancılık Kamu sektöründeki yetişmiş deneyimli teknik personel eksikliğini giderecek olan serbest orman mühendislerinin önemine dikkat çekilerek, İdarenin bu konuda sorunları çözücü yaklaşım ve uygulamalarda bulunmasının gereğine dikkat çekil- miştir.Hem devlet hem de özel sektörde orman mühendisi istihdam edilebilmesini sağlayacak tedbirler alınmasının; hizmet kalitesini artıracağına ve Orman Mühendisi işsizliğine bir nebze olsun çare olabileceğine vurgulanmıştır. Bundan 30 yıl öncesinin en gözde mühendisliklerinin içinde olan mesleğimiz, son yıllarda tercih edilmez duruma düşürülmüştür. Mesleğimizin layık olduğu konuma gelmesi için hep birlikte çalışmalıyız. Panelin sonunda, katılımcılardan orman mühendisleri Yavuz KARAMAN, Serdar ACAR, Hüseyin DENİZ, Ahmet ÇOK ve Selim ACAR tarafından Oda ve OGM ye yöneltilen sorular, Oda Genel Merkezi adına panele katılan AR-GE Merkezi Başkanı Eşref GİRGİN, Orman Genel Müdürlüğünden katılan İzin İrtifak Daire Başkan Yardımcısı Ahmet ÇELİK ve Odun Dışı Ürün ve Hizmetler Daire Başkan Yardımcısı İsa SERTKAYA tarafından cevaplandırılarak panel tamamlanmıştır. ORMANCILAR DOĞU AKDENİZ ŞUBEMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLEN YEŞİL GECEDE BİR ARAYA GELDİLER Ormancılık Haftası kapsamında; Orman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şubesi ve Türkiye Ormancılar Derneği Adana Temsilciliğinin birlikte düzenlemiş oldukları YEŞİL GECE etkinliğinde Ormancılar bir araya geldi. Tüm Dünya Ormancılarının Bayram olarak kutladığı 21 Mart Dünya Ormancılık Günü son yıllarda Nevruz Etkinliklerinin gölgesinde kalsa da Yeşil Türkiye sevdalısı Türk Ormancıları geleneksel kutlamaları olan Yeşil Gecede bir araya geldiler. Orman Mühendisleri Odası Doğu Akdeniz Şubesi ve Türkiye Ormancılar Derneği Adana Temsilciliğinin organize ettiği geceye 350 Meslek mensubu ve ailesi iştirak etmiştir. Gecenin açılışında, Orman Mühendisleri Odası adına Mustafa Pekel, Türkiye Ormancılar Derneği adına ise Sedat Tüfekçi birer konuşma yapmışlardır. Yapılan Konuşmalarda Meslek ve meslektaşların biriken sorunları ve çözüm önerilerine değinilmiş, beklentiler ifade edilmiştir. Yapılan Konuşmaların ardından Sinevizyon gösterileri, yemek, müzik ve eğlenceler ile bayram gününe yakışır bir kutlama gerçekleştirilmiştir. Katılan tüm ormancı, ormancı aileleri ve Misafirler 21 Mart 2016da tekrar buluşmak üzere sözleştiler. 2015 OCAK/ŞUBAT/MART ORMAN MÜHENDİSLİĞİ 37 ORMAN Bir fidan dik toprağa Yeşersin Yeşillensin Suyla beslensin Serpilsin ağaç olsun İnsan bilir Hayvan bilir Yağmur bilir Kucaklayan toprak bilir kıymetini 21-26 Mart, “Orman Haftası” dolayısıyla hazırladığım şiirim. Katkım olursa sevinirim Vedat Sadioğlu - Eğitmen Yazar Bir fidan dik toprağa Dallansın Budaklansın Meyve versin ağaç olsun Canlılar tatsın Çiçekleri koklansın Polenleri saçılsın Rüzgârlarla taşınsın Temiz hava isteyenler bilir kıymetini Bir fidan dik toprağa Büyüsün Yapraklansın Gölge veren ağaç olsun İnsanlar gezinsin Serinlesin gölgesinde Kuşlar yuvalansın Barınsın gövdesinde Nefes alan canlar bilir kıymetini Vedat Sadioğlu Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezine üyelikten ayrılma isteklerini yazılı olarak bildiren; 11970 Oda Sicil No'lu Nalan AKYÜZ, 31.12.2014 9299 Oda Sicil No'lu Yasemin TAŞANER 05.02.2015, 11476 Oda Sicil No'lu Gülşah ÇATMADIM 19.03.2015, Yönetim Kurulunun 73/2, 79/6 ve 89/8 sayılı kararları ile istifa talepleri uygun görülerek kabul edilmiştir. Oda Ana Yönetmeliğinin 11nci maddesi gereği dergimizde yayınlanarak meslek kamuoyuna duyurulur. CENGİZ ALIZ - 11.02.2015, Tarihinde aramızdan ayrılmışlardır. Kendilerine rahmet, ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetimi ORMAN MÜHENDİSLİĞİ OCAK/ŞUBAT/MART 2015 Şekil 1: Türkiye Cumhuriyeti Orman Varlığını Gösterir İlk Harita ve Asli Ağaç Türlerine Göre Saha Döküm Cetveli (Anonim, 1926). Figure 1: The first record of forest lands of Turkish territory prepared by Forestry Service in 1926 shortly after The Lausanne Treaty ratified