YDG Sayı: 125 - Yeni Demokrat Gençlik
Transkript
YDG Sayı: 125 - Yeni Demokrat Gençlik
Halk gençli¤iyle birlikte .y›l – CMYK Bir garip e¤itim sistemi Sayfa 4 – CMYK *Eylül 2007 *Fiyat›: 1 YTL * ISSN: 1302-7506 – CMYK 0 2 *192101* Ayl›k Siyasi Gençlik Dergisi * Say›: 125 2007-08 YDG’nin geleneksel köy çal›fl flm malar›n›n üçüncüsü Hopa’da devam ediyor Sayfa 7 Avrupa Yüksük Ö¤retim Pazar›na Do¤ru Sayfa 13-14-15 ‹stanbul YDG toplant›lar› deneyimlerinden Sayfa 27 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 10 A¤ustos’ta Mehmet Nezir Çirik, arkadafl› Arif K›l›nç’la birlikte saat 20.00 civar›nda Demirbafl Sokak’ta resmi ve sivil polislerce durdurulup aran›r. ‹ki arkadafl›n üzerinden çak› ç›k›nca Taksim Polis Merkezine götürülür. ‹ki arkadafl›n önüne getirilen s› sonuçsuz kalmam›fl, polis-burjuva bas›n ablukas›nda 1 Haziran 2007’de ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ de¤ifltirilerek, kolluk kuvvetleri özledi¤i, hasret kald›¤› ha- çabas›yken, flu anki daha pervas›zca yapma, hesaps›z kitaps›z halka sald›rma giriflimidir. ‹flkence tersine dönmesiyle ! r › y a h na ’ u n u n Ka i r e l t e iy h a l a S ve e f i z a Polis V tutanakta “kimli¤ini göstermemek ve direnmek” yazar. Tutana¤› imzalamayan iki arkadafl, bir de nezarette sigara içince dayak yerler. ‹ki arkadafl›n, kendi istedikleri gibi tutanak haz›rlanmas›ndan sonra hastaneye götürülmeden serbest b›rak›l›rlar. Karakol ç›k›fl›nda kendini yere at›p ba¤›ran K›l›nç ve arkadafl› devriye gezen polislerce dövülür. Hastaneye götürme bahanesiyle araca konularak Dolapdere’de bir yol kenar›na b›rak›l›rlar. Kendi olanaklar›yla Taksim ‹lk Yard›m Hastanesi’ne giden iki arkadafl, polislerin hastaneye gelmesiyle zorla d›flar› ç›kar›l›rlar. Bir gün sonra iki arkadafl ‹stanbul Üniversitesi Çapa T›p Fakültesi’nde muayene olur. Burada verilen geçici raporda, “okspital bölgede (kafa) hassasiyet, sol hemitoraksta (sol gö¤üs alt›) üç santimetrelik ekimoz (morart›), yayg›n bat›n (kar›n) hassasiyeti” saptan›r. ‹leri tetkik ve tedavi için yat›r›lan Çirik’in dala¤› patlad›¤› için ameliyatla dala¤› al›n›r. Yukar›da anlatt›¤›m›z olay, ne bir sinema filminin bir karesi ne de herhangi bir roman›n sayfalar›ndan aktarmad›r. Bu anlatt›klar›m›z yaflad›¤›m›z ülkenin bir gerçekli¤idir. Ve sadece tekil bir olay da de¤ildir. Biliyoruz ülkemizi yönetenler her zaman için bu tür olaylar› münferit olarak ele alm›fl ya da kolluk kuvvetlerine iftira olarak yorumlam›fllard›r. Ancak gerçeklik, ülkemizi yönetenleri hep yalanlamaktad›r. Belki hat›rlars›n›z, AB’ye üyelik sürecinde ç›kart›lan uyum yasalar›n›n birini teflkil eden ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri’ kanunu kolluk kuvvetlerinin hareket alan›n› görece k›s›tlam›flt›. Hatta o dönem baz› burjuva ayd›nlar ç›kart›lan kanunlar› ‘demokratik devrim’ diye nitelendirmiflti. Kolluk kuvvetleri, hareket alanlar›n› k›s›tlayan yasalar›n her seferinde, ellerini kollar›n› ba¤lad›¤›n›, “suçlulara!” karfl› bir fley yapamad›klar›n› dillendirip duruyorlard›. Egemenlik alanlar›na yönelik bu ufak ad›m› dahi kabullenemiyorlard›. Televizyon kameralar› eflli¤inde eve giren h›rs›zlar› nas›l “yakalayamad›klar›n›!” izletiyorlard› bizlere. Bu gösteride sahibinin sesi olan burjuva medya da üzerine düflen gösterim rolünü yerine getirmekte zorlanm›yordu. reket serbestli¤ine sahip oldu. Elleri kollar› serbest kalan polis de tüm h›z›yla, serbestli¤in ge- bu topraklar üzerinde ülkemiz egemenlerinden farkl› düflünen insanlar› yola getirme yöntemidir. ‹flkence, ülkemizdeki e¤itim sisteminde ö¤rencileri mümkündür. Bu bir genel do¤ru olarak anlaml›d›r. Ancak buna karfl› mücadelenin sadece devrime ba¤lanmas› eksik bir yaklafl›m olacakt›r. Bu yüzden 1 Haziran 2007’de de¤ifltirilen ‘Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’ de¤ifltirilmeli, iflkence ve kötü muamele edenler süratle cezaland›r›lmal›d›r. Elbette bu bir taleptir, bu talebi daha gür sesle hayk›rmak, ne kadar örgütlü oldu¤umuzla birebir ilgilidir.✌ ‹stanbul’dan bir YDG’li re¤ini yerine getirmektedir. 1 Haziran’dan bu yana kolluk kuvvetlerinin halka yönelik sald›r›lar› da artm›flt›r. Kald› ki, iflkenceler sadece 1 Haziran’dan bu yana artmamaktad›r. ‹flkence bu topraklarda bir devlet politikas› olarak var olmufltur. AB uyum yasalar›ndan sonra da bu topraklarda iflkence ve kötü muamele var olmufltur. Sadece o dönem yaflanan var olan iflkencelere bir k›l›f bulma yola getirmek için verilen dayak cezalar›n›n, eti senin kemi¤i benim anlay›fl›n›n evrimleflmifl ve di¤er halk s›n›f ve katmanlar›na uygulan›fl biçimidir. ‹flkence ve kötü muameleyle mücadele, ülkemizdeki Yeni Demokrasi mücadelesinin bir yönünü oluflturmaktad›r. Faflizmin hüküm sürdü¤ü ülkemizde, iflkence ve kötü muamelenin son bulmas› imkâns›zd›r. Ancak bu, devran›n Dipnot: 1 Sadece son üç ayda ‹stanbul’da savc›l›¤a giden flikâyetler flöyle: 29 Temmuz’da Avukat Muammer Öz, Moda’da oturdu¤u s›rada kimlik soran polislerce tartakland›. Muammer Öz’ün burnu k›r›ld›. 26 Temmuz’da gazeteci Serkan Tekpetek fiiflhane’de zorla sokuldu¤u polis arac›nda 10’u aflk›n polis taraf›ndan dövüldü. 14 Haziran’da, Ümraniye’de h›rs›zl›k iddias›yla gözalt›na al›nan Mustafa Kükçe, 5 Haziran’da Çakmak Karakolu’ndan yürüyemeyecek halde Ümraniye Adliyesi’ne ç›kar›ld›. Cezaevine konulan Kükçe, kald›r›ld›¤› hastanede öldü. 10 Haziran’da transseksüel Öznur Da¤, Tarlabafl›’nda sivil polislerden dayak yedi. 8 Haziran’da ifladam› Sezai Yakar, trafik polislerince durduruldu. Taksim Polis Merkezi’nde dövülen Yakar’›n burnu k›r›ld›. 5 Haziran’da transseksüel Esmeray Beyo¤lu Emniyet Müdürlü¤ü önündeki iki polisçe dövüldü. 2 Veriler Radikal gazetesinden al›nm›flt›r. “GÜZEL ve DAH‹” B‹ZE NEY‹ ‹FADE ED‹YOR? rüyle karfl›m›za ç›kard›¤› ilk örnek de¤ildir. Bununla birlikte çeflitli magazin program›yla insanlar televizyon bafl›nda yozlaflt›r›lmakta, bireysellefltirilerek kendisine tehlike olmaktan ç›kar›lmaya çal›fl›lmakta. Emperyalist kapitalist sistemin yaratt›¤› burjuva yoz kültürle toplumun temel dinami¤i olan gençlerin giderek bilinçsizlefltirildi¤ini, kendi kimliklerinden ar›nd›r›ld›¤›n› ve gelece¤ini düflünmeyen beyinleri uyufluk varl›klar haline getirildiklerini görüyoruz. Gerici sistem, yoz kültürünü gençlere empoze etmeye çal›flmakta, böylece onlar› toplumun gerçeklerinden ve sorunlar›ndan uzaklaflt›rarak, çark›na hizmet ettirecek bireyler haline getirmektedir. Bunun d›fl›nda cinsiyet ayr›mc›l›¤› ve kad›nlar›n metalaflt›r›lmas› da bu çürük sistemin ürünüdür. Öyle ki bunlar› TV programlar›nda bile görmekteyiz. Özellikle Show TV’de yay›nlanan ve geçti¤imiz süreçte yay›ndan kald›r›lan “GÜZEL ve DAH‹” adl› yar›flma program›nda bunu aç›kça görmekteyiz. Kad›n›n afla¤›lanmas›ndan ve kad›n›n metalaflt›r›lmas›ndan tutun da cinsel bir obje olarak sunulmas›na kadar birçok konuda kad›n›n ön plana ç›kar›ld›¤› bir program. Erkeklerin ak›ll› ve yarat›c›, kad›nlar›n ise aptal olarak sunuldu¤u bir program. Sorular› do¤ru yan›tlayamayan kad›nlar›n masaya ç›kart›l›p dans ettirilmeleri ise kad›n›n afla¤›lanmas›ndan ve nesne olarak görülmesinden baflka ne ifade edebilir? Tabii ki bu durum ülkemizde egemen olan sistemin burjuva feodal kültü- Tabii ki biz kad›n sorununun sonuçlar›ndan olan afla¤›lanmay›, cinsel bir meta olarak görülmeyi yaln›zca “GÜZEL ve DAH‹”de ya da kad›n› meta olarak gösteren programlarda görerek yan›lg›ya düflmemeliyiz. Bu sorunu sistem sorunu olarak görmeli ve savafl›m›z› do¤rudan sisteme, onun burjuva yoz karargâhlar›na karfl› vermeli ve teflhirimizi yapmal›y›z. Kendi kurtuluflumuz için edilgenlikten s›yr›lmal›, s›n›f mücadelesi içinde özne olarak halk kültürümüzü sahiplenerek sisteme karfl› tehlikeli olmaya devam etmeliyiz. Yani kurtuluflun devrimde oldu¤unu görmeliyiz.✌ Mu¤la YDG Nitekim kolluk kuvvetlerinin bu çaba- Eylül 2007 30 C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 SORUN VARSA ÇÖZÜM B‹Z‹Z! Oldukça hareketli ve bir o kadar da çat›flmal› bir dönemden geçiyoruz. 22 Temmuz genel seçimleri ve sonras›ndaki geliflmeler, büyük bunal›mlara gebe TC’nin kendini yenileme çabas›yla örtüflüyor. Böylece daha a¤›r ve sanc›l› bir süreç öncesinde halk›n “onay›n›” alan egemenler ve onlar›n sözcüsü durumundaki siyasi partiler, kendilerince yenilenerek, güvenoyu alarak bask› ve hak gasplar›na devam edecekler. % 46 oy oran›yla birinci olan AKP, neredeyse oy kullanan her iki kifliden birinin oyunu alm›flt›r. 2002 y›l›nda yaflan›lan a¤›r krizin ard›ndan hükümet kuran AKP, icraat dönemi boyunca öncellerinden hiçbir fark› olmaks›z›n son h›zla özellefltirmelere, emperyalist patentli yasalara sar›lm›fl, halka yönelik bask› konusunda baflkalar›n› aratmam›flt›r. Yaflam kalitesinin her geçen sene düfltü¤ü, açl›k ve yoksulluk s›n›r›n›n her sene artt›¤›, özellefltirmelerin ara vermeksizin devam etti¤i bu süreçte ne olmufltu da AKP, yine birinci parti olarak 2007 genel seçimlerinden ç›kabilmiflti? 2002 y›l›nda yaflanan a¤›r ekonomik ve siyasal kriz sonras›nda egemenler yeni bir partiye ihtiyaç duymufllard›. 2002 krizinin halkta yaflatt›¤› öfkeyi dindirmek ve yenilenmek için düzenlenen seçimlerde iflte bu yeni ve y›pranmam›fl parti AKP olarak belirlenmiflti. Liderinin, ald›¤› cezalar nedeniyle seçimlere giremedi¤i, mazlumun yan›nda görünen ve dini oldukça etkin olarak kullanan AKP, 2002’de ald›¤› oylarla tek bafl›na hükümeti kurabilmifl, 2002 öncesi hükümeti oluflturan partiler ise meclise dahi girememifllerdi. Bu dönemde de AKP, özellikle cumhurbaflkanl›¤› seçimleri, laiklik tart›flmalar› ve emperyalizm ile onun yerli uflaklar›n›n tam deste¤i ile girdi¤i seçimlerden birinci parti olarak ç›kabilmifltir. Laiklik söylemini dilini pelesenk eden CHP ve ordunun yürüttü¤ü karfl› propaganda da AKP’ye sempati olarak geri dönmüfltür. Çeflitli kurulufllar›n yapt›¤› anketlere bak›ld›¤›nda AKP’ye oy verenler de dahil olmak üzere asl›nda büyük bir kesim kötünün iyisi anlay›fl›yla oy vermifltir. Buradan ç›kar›labilecek en net sonuç, halk›m›z›n gerçekten de kendisi için do¤ru olan› halen arad›¤› olmaktad›r. Bu nedenle büyük bir kesim yeni bir siyasi partiye ihtiyaç vard›r dahi demektedir. Halk›m›z›n oluflturulan rekabet durumu içerisinde kendisine en yak›n gördü¤ü partiye oy verdi¤i anlafl›l›r olmakla beraber büyük bir kesimin “bir fley de¤iflmeyecek” fleklinde görüfl bildirmesi devrimcilere verilebilecek en net mesajd›r. Bu seçimlerde öne ç›kan bir di¤er konu da tüm çabalara ra¤men baz› suni gündemlerin halk›n gündemine fazlas›yla girmemifl olmas›d›r. Cumhuriyet elden gidiyor yaygaras›n›n yeri gö¤ü sard›¤›, laiklik mesajlar›n›n arka arkaya savruldu¤u, milliyetçili¤in pohpohland›¤› bu dönemde CHP ve MHP’nin kopar›lan yaygaraya de¤ecek kadar oy alamam›fl olmas› dikkate de¤erdir. Emperyalistlerin yüzünü AKP’ye dönmüfl olmas›n›n elbette ki bu oran›n düflük olmas›nda önemli bir pay› bulunmaktad›r. Naml› katil, siyasetin “de¤iflen” yüzü Mehmet A¤ar’›n ise meclise girifl vizesi alamam›fl olmas›, h›zl›ca “de¤iflen” görüfllere halk›n inanmad›¤›n›n aç›k bir kan›t› olmufltur. Seçimlerden aylar önce ulusal harekete yönelik yapt›¤› aç›klamalarla “demokratl›¤›n›” kan›tlayan A¤ar, ulusal hareketin gerçeklefltirdi¤i taktik sald›r›lar›n ard›ndan maskesini ç›karm›fl ve “ben terörü alt› ayda bitiririm” demifltir. Yine Saadet Partisi ve vaatleriyle seçim sürecini “renklendiren” Genç Parti ise oldukça önemsiz oranlarda oy alarak seçim sand›¤›na gömülmüfllerdir. Bu seçimlerin belki de en s›ra d›fl› olay›, DTP’nin ba¤›ms›z adaylar ç›kararak meclise girmesi hatta grup kurabilecek duruma gelmifl olmas›d›r. Buna ra¤men özellikle seçimlerden sonra DTP’li vekillere yönelik d›fllama siyaseti h›z›n› kaybetmeden devam etmektedir. Seçimlerden önce yaflanan tüm engellemelere ve seçimlerden sonra da devam eden d›fllama siyasetine ra¤men DTP’nin ilginç uzlaflma çabas› da dikkat çekici durumdad›r. Son olarak 30 A¤ustos resepsiyonuna da davet edilmeyen DTP’li vekillerin makul s›n›rlar içinde görülmedi¤i bir kere daha anlafl›lm›flt›r. 2002 seçimlerine göre seçimlere kat›l›m oran› artmas›na ra¤men kat›lmama tavr› gelifltirenlerin daha dikkat çekici bir durum oluflturdu¤unu söyleyebiliriz. Özellikle ülkenin çeflitli yerlerinden köylülerin topluca gerçeklefltirdi¤i boykot tavr› ve flikayetlerinin seçimlere giren partilerce giderilemeyece¤ini söylemeleri bu duruma örnek olarak verilebilir. Seçimlere kat›lma oran› bu sene % 84’le s›n›rl› kalm›flt›r. %16’l›k kat›lmama oran›n›n yan› s›ra 1 milyonun üzerinde de geçersiz oy ç›km›flt›r. Elbette ki bu seçimler özellikle baz› köylerin gelifltirdi¤i boykot tavr› vesilesiyle bizler aç›s›ndan da umut verici ayr›nt›lar tafl›maktad›r. Halka ve halk gençli¤ine yönelik sald›r›lar konusunda de¤iflen bir fley olmad›¤›/olmayaca¤› aç›kt›r. Bu nedenle önümüzdeki dönemde örgütlenme çal›flmalar›nda daha fazla olana¤›n karfl›m›za ç›kaca¤›n› söyleyebiliriz. Faflizmin kadrosu: Hallaço¤lu TTK Baflkan› Yusuf Hallaço¤lu’nun yapt›¤› bilimsel (!) araflt›rmalara dayanarak Kürtlerin % 30’unun Türkmen, Kürt Alevilerin bir k›sm›n›n da “maalesef” Ermeni oldu¤unu iddia etmesi, geçti¤imiz ay›n en çok tart›fl›lan konular›ndan birisi oldu. Kafatasç›l›¤›n modern ve son örne¤ini gösteren Hallaço¤lu’na MHP d›fl›nda kimse de destek vermedi. 1993’ten beri TTK Baflkan› olan Hallaço¤lu’nun görevini lay›k›yla yerine getirdi¤i, bu son araflt›rmada da bir kere daha kan›tland›. Elinde “Dönme Ermenilerin” listesinin de oldu¤unu söyleyen Hallaço¤lu, TTK baflkan›ndan çok adeta bir istihbaratç›ya benziyor. Sadece bu aç›klamaya bakarak dahi y›llard›r faaliyetini sürdüren TTK adl› kurumun ne kadar bilimsel ve objektif oldu¤u bir kere kan›tlanm›fl durumdad›r. Kap›daki ekonomik kriz Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri tart›flmalar›yla su yüzüne ç›kan baz› anlaflmazl›klar›n gelinen aflama- da durulmufl gibi görünmesinin, sistemin rahat bir nefes almas›na neden oldu¤unu söyleyebiliriz. Buna ra¤men geçti¤imiz ay içerisinde Amerika borsas›nda yaflanan düflüfl Türkiye’den yüksek miktarda s›cak paran›n çekilmesine neden oldu. Sadece bir iki gün içerisinde yaflanan bu geliflmelerin ard›ndan TC ekonomisinin darmada¤›n olmas› düflündürücüdür. Tarihindeki en yüksek düzeyde s›cak para stokuna sahip olan TC’nin özellikle önümüzdeki dönemde kayna¤› yabanc› olan bu paran›n çekilmesiyle çok daha kötü günler yaflayaca¤› aç›kt›r. Aç›kça görülece¤i üzere ekonomideki her dalgalanma ve kriz, emekçilerin aleyhinedir. Halk›m›z›n daha fazla hak gasp› ve daha fazla fakirleflmeyle yüz yüze kalaca¤›n› görmek için ekonomist olmaya gerek yok. Geliflen krizin sistem içerisinde nas›l yank› bulaca¤›n› ise önümüzdeki günlerde görece¤iz. Son aylarda emek cephesinde de yeni hareketlenmeler yaflanmakta. Hava ‹fl ile THY yönetimi aras›ndaki anlaflmazl›k da patronlar›n tüm bask›s›na ve gördükleri kabuslara ra¤men sendikan›n kararl› durufluyla görece makul bir anlaflma ile sonuçland›. Yine tekstil sektöründe haz›rl›klar› bafllayan grev ve kamu emekçilerinin son noktada ücret üzerinden hükümetle anlaflamam›fl olmas› emek cephesindeki hareketlili¤in aç›k iflaretleridir. Bütçede kamu emekçilerine ayr›lan pay›n, insani yaflam standartlar›n›n oldukça alt›nda olmas›, görüflmeleri sürdüren Kamu Sen ve Memur Sen’i bile zor durumda b›rakm›flt›r. KESK ise sürece yürüyüfllerle ve bas›n aç›klamalar›yla bafllam›flt›r. ‹flçilerin ve kamu emekçilerinin hakl› mücadelelerini takip ederek geliflen eylemliliklerde yer almak sürecin bize yükledi¤i görevlerden birisidir. Ö¤rencilerin de¤il sistemin notu s›f›r Geçti¤imiz aylarda yap›lan ÖSS, OKS ve KPSS s›navlar›n›n sonuçlar›, ortaya geçti¤imiz senelerden çok farkl› bir tablo ç›karmam›flt›r. ÖSS’de tam puan alanlar›n say›s› artm›fl olsa da as›l dikkat çekici olan s›navdan s›f›r alanlar›n say›s›n›n neredeyse ikiye katlanm›fl olmas›d›r. Ayn› durum, OKS için de geçerlidir. Bu s›navlarla zaten halk gençli¤inin gelece¤ine kota koyanlar›n bir de üst üste teknik hatalar yapmas›, s›navlara girenleri ve ailelerini ç›ld›rtm›flt›r. Her geçen sene daha fazla umutsuzluk nedeni olan ÖSS, OKS ve KPSS’nin seçim döneminde verimli bir vaat konusu oldu¤unu gördük. ÖSS’nin kalkaca¤›n› söyleyen tüm partilerin, yerine nas›l bir sistem getireceklerini aç›klamamalar›, adeta halk gençli¤iyle alay edildi¤inin göstergesi olmufltu. Yine AKP’nin seçimlerden önce KPSS sonucuna göre 30 bin ö¤retmen atayaca¤›z vaadinin de bir kand›rmaca oldu¤u ortaya ç›kt›. KPSS sonucunda 20 bin ö¤retmen atanm›fl ve di¤er 10 bin ö¤retmenin sene içerisinde atanaca¤› duyurulmufltur. Oysaki her sene dönem ortas›nda atanan ö¤retmenler daha sonra aç›klan›rken tamamen seçim yat›r›m› düflünülerek yüz binlerce gencin duygular›yla, umutlar›yla ve gelecekleriyle oynanmaktan çekinilmemifltir. Böylesi manevralarla k›sa dönemli kârlar elde etmenin C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! derdinde olanlara en güzel cevab› halk›m›z ve halk gençli¤i mutlaka verecektir. Nitekim KPPS ma¤duru gençlerin kendili¤inden tepkileri de bunun habercilerindendir. Tar›m iflçilerine reva görülen s›k›nt›lar›n hesab›n› soraca¤›z Halk›m›z›n yaflad›¤› s›k›nt›lar› gösteren bir di¤er veri de tar›m iflçili¤i say›s›ndaki art›flt›r. Kurakl›k ve tar›m›n tasfiyesi sonucu zaten ürünün azald›¤› bu dönemde tar›m iflçili¤indeki art›fl, birçok kiflinin ifl umuduyla gitti¤i yerlerden eli bofl dönmesine neden olmufltur. Özellikle f›nd›k toplama ifline bu sene geçen seneye oranla çok daha fazla kiflinin gelmesi, mevsimlik iflçilerin daha fazla ma¤dur olmas›na neden olmufltur. Her sene kamyonlara doldurularak tafl›nan mevsimlik iflçilerin hiçbir sosyal güvenceleri olmadan kar›n toklu¤una çal›flmalar›, sosyal adaletsizli¤in belirgin örneklerindendir. Bu sene de kamyon kasalar›nda can veren onlarca tar›m iflçisinin bir iki gazete haberi olmaktan öte bir de¤eri olmam›flt›r. Egemen sistemin kolayca vazgeçti¤i mevsimlik iflçilerinin biriken canlar› asla akl›m›zdan ç›kmamal›d›r. Ö¤renci gençlik içinde YDG’yi güçlendirelim Her sene oldu¤u gibi bu sene de tüm aksi söylemlere ra¤men zorunlu ba¤›fllar toplanmaya devam etti. Örgütümüzün bu konuya yeterince de¤inmemesi, bu alanda yaflanan soyguna göz yummas› kabul edilebilir de¤ildir. Halk›m›z›n ve halk gençli¤inin bu kadar birikmifl s›k›nt›s›na eklenen her konunun daha fazla öfkeye yol açaca¤› ortadad›r. Halk›n biriken öfkesini örgütlü bir güce dönüfltürmek ise bizlerin ellerindedir. Bu nedenle liselerde ve üniversitelerde okullar›n aç›ld›¤› bu dönemi hareketli ve disiplinli geçirmemiz gerekmektedir. Özellikle YDG anlay›fl›n› tekrar tart›flt›¤›m›z bu dönemde, anti-faflist anti-emperyalist kitlelerin kendilerini ifade edebilecekleri bir örgüt olarak YDG’nin anlat›lmas›, halk gençli¤ine tafl›nmas› ve halk gençli¤inin YDG toplant›lar›na ›srarla davet edilmesi gerekmektedir. fiabloncu olmadan, birim çal›flmas›n›n önemini unutmadan her okulun, her s›n›f›n, her kampüs bahçesinin YDG toplant›lar› için verimli bir mekan olarak kullan›lmas›, yerelde ortaya ç›kan sorunlara bu toplant›larda kitle ile birlikte çözümler üretilmesi, çeflitli pratikler örgütlenmesi gerekmektedir. Üniversitelerde, liselerde, semtlerde, fabrikalarda, atölyelerde, bahçe ve tarlalarda kaç kifliden olufltu¤una bak›lmaks›z›n oluflturulan her YDG biriminin, kendi toplant›lar›yla, kendi gündemleriyle kurumsallaflaca¤› ve kurumsallaflm›fl birimlerin merkezileflmesiyle gerçekten iflleyen ve kitle inisiyatifine dayanan bir YDG’ye kavuflulaca¤› ortadad›r. Önümüzdeki dönemin YDG aç›s›ndan yeni fleylere gebe oldu¤u aç›kt›r. O halde çal›flmalar›m›z› h›zland›ral›m ve kitlelerin hareketlili¤ini kendili¤inden s›n›rlara hapsetmeyelim.✌ 3 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 SUNU Merhabalar, Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Dergimizin son süreçte de¤iflen yay›n periyoduna bir düzen getirmek ve dergimizi ay›n bafl›nda ç›karabilmek aç›s›ndan A¤ustos say›m›z› yay›nlayamad›k. Bu nedenle okurlar›m›zdan özür dileyerek sunuya bafllamak istiyoruz. Bundan sonra dergimizin periyoduna daha fazla özen göstermeyi planl›yoruz. Aç›kt›r ki dergimiz ülkenin dört bir yan›ndan onlarca gencin ortak ürünü olarak yay›nlanmaktad›r. Zengin bir pratik deneyimin de¤erlendirmesi ve iletilmesi ifllevinin yan› s›ra ülke ve dünya gündemleri ve devrimci gençlik hareketini yükseltme amaçl› örgütsel-politik tart›flmalar›n da yer ald›¤› dergimizin okurlar›m›zca daha fazla sahiplenilmesi ve daha çok gence ulaflt›r›lmas› faaliyetimizin düzeyinin yükselmesi aç›s›ndan oldukça önemlidir. Bu nedenle dergimize yaz› göndermekten da¤›t›m›na her konuda okurlar›m›z›n kolektif bir çaba içerisinde olmas›n› talep ediyoruz. Bu say›m›zda okullar›n aç›lmas›na paralel çeflitli araflt›rma yaz›lar›na yer veriyoruz. Bologna süreci, YÖK Stratejisi, OKS üzerine ya- y›nlad›¤›m›z yaz›lar›n ilgi çekece¤ini düflünüyoruz. Daha önceki yay›nlar›m›zda da benzer konulara de¤inmemize ra¤men sürecin ciddiyeti ve güncelli¤i nedeniyle daha derinlemesine bilgiye ihtiyac›m›z bulunmaktad›r. Halk gençli¤ine emperyalizmin kötü niyetli planlar›n› daha net ve daha somut flekilde anlatabilmek, karfl›s›nda mücadele etti¤imiz gerici s›n›flar›n planlar›n› daha derinlemesine anlamak için bu konuyu ifllemeye devam edece¤iz. Bu say›m›zda ayr›ca bir süredir dergi sayfalar›m›zda tart›flt›¤›m›z YDG’nin kitle çizgisinde s›çrama yaratma amaçl› yaz›lara yer vermeye devam ediyoruz. Bu say›m›z›n özelli¤i flu ana kadarki tart›flmalar› ve pratikleri daha detayl› ve genel flekilde ele alan ve somut ça¤r› ve önerilerde bulunan bir muhtevaya sahip olmas›d›r. Bu tart›flma aç›kt›r ki yaln›zca YDG’nin iç tart›flmas› de¤ildir. Kitleye kapal› yanlar›m›z› aflmak, kitleleri bizlerden uzaklaflt›ran yönlerimizi, zaaflar›m›z› deflifre etmek ve gençli¤in gerçek sorunlar› üzerinden bir hareketlilik yaratmak aç›s›ndan sürecin mümkün olan, ulaflabildi¤imiz en genifl kesimle birlikte de¤erlendirilmesi, farkl› görüfl ve düflüncelerden gençlerin yorumlar›n›n al›nmas›, herkesin katk› sunmas›n›n sa¤lanmas›, kitle denetimi ve zaafl› yönlerimizin sert bir devrimci elefltirisi- nin gerçeklefltirilmesi aç›s›ndan önemli bir yerde durmaktad›r. Alanlarda devam eden ve çeflitli özgünlüklerin de ortaya ç›kt›¤› tart›flmalar›n merkezi bir YDG konferans› ile birlikte ele al›nmas›, deneyimlerin aktar›lmas› ve bu konferans›n demokratik bir ifllevle ele al›narak önümüzdeki dönemin kararlaflt›r›lmas› fikri birçok alan›m›zda yank› bulmaktad›r. Okullar›n aç›lmas›na paralel birçok alan›m›z›n da toparlanmas›yla bu tart›flmalar›n bir evreye gelmesi ve bu fikrin somutlanmas› aç›s›ndan yerellerdeki talep ve beklentilerin netleflmesi oldukça önemlidir. Bunun bir parças› da alanlardaki tart›flmalar›n deneyim yaz›lar› halinde dergimize yans›t›larak birikimin ülke çap›nda paylafl›lmas›d›r. Bu nedenle dergimize alanlardaki canl›l›¤› aktarmaya ihtiyaç bulunmaktad›r. Seçim çal›flmalar› nedeniyle bu y›l gecikmeyle örgütledi¤imiz köy çal›flmalar›n›n üçüncüsü dergimiz yay›na haz›rlan›rken Hopa’da devam etmektedir. Yo¤un çal›flma flartlar› alt›nda f›rsatlar› zorlayarak dergimize yaz› ve foto¤raf yollayan arkadafllar›m›za teflekkür ediyoruz. Bizler aç›s›ndan yaz süreci tatil anlam›na gelmemektedir. Yaz sürecini genç devrimcilerin her olana¤› kullanarak emekçilerle iç içe geçirmesi, emekçilerden ö¤renmesi, üretimi kavramas›, emek- Bafl Sa¤l›¤› Aflflkk ve Kavga Tar›m iflçileri onlar… Nas›rl› elleri, yan›k esmer yüzleriyle, k›raç kül y›¤›n›na benzeyen topraktan bir lokma ekmek almak içindir tüm u¤rafllar›. Umut neredeyse ekmek oradad›r onlar için. Ya da ekmek neredeyse umut orada. Kamyon kasalar›nda, traktörlerin üzerinde ya da flehirleraras› otobüslerle geçici ve daha çok zorunlu bir göç onlar›n ki. Tabii ki ekme¤in oldu¤u yere… Yol kenarlar›ndaki tarlalarda, bahçelerde gördü¤ümüz tar›m iflçileri... Birkaç ayl›¤›na evlerinden ayr›l›p, para kazanmak için kendilerine geçici “ev”ler kuran mevsimlik iflçiler... Göçebe hayatlar. Zor hayatlar›n, zorlu koflullar›n “bizden uzak dünyalar›n” o siyah-beyaz resmi... 9 A¤ustos günü yine düflmüfllerdi ekmek yoluna. Memleketlerinde ifl ve afl bulamad›klar› için Ad›yaman’dan Karadeniz’eydi yolculuklar› bu defa… Daha Karadeniz’e ulaflamadan Sival-Kangal Karayolu üzerinde son buldu 22 tar›m iflçisinin yaflam›. Aralar›nda arkadafl›m›z Ahmet Kurt’un 11 akrabas›n›n bulundu¤u bu kazada yitirdi¤imiz tar›m iflçilerinin yak›nlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz. Bu¤ulu namlular›n ucunda genç ömürlerini kavgaya sunan savaflç›lar; geride b›rakt›klar› sevgililerin ekflimsi nar kokular›n› da tafl›rlar kütüklüklerinde Ve her zaman mavzerin kabzas›ndaki orak-çekicin yan› bafl›nda sevgililerin isimleri de olur çünkü; kavga aflkla do¤ar, Aflkla büyür! karanl›k gecelere bir kibrit çak›m› gibi düflen savaflç›lar yan› bafllar›nda ölümü tafl›salar da k›z›lc›k flerbetini bin kere içseler de yine de yüreklerindeki sevda kandilinin fitilini söndürmezler ve her zaman secdegahlar› olur; bilim-felsefe-tarih ve sevgilileri Çünkü; inanc›n içindeki öz aflk›n kendisidir! Kand›ra 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’den tutsak bir Partizan Yeni Demokrat Gençlik UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ E¤itim ve mesleki hak gasplar›na karfl› YDG’nin web sitesi yay›nda www.egitimhakkinasahipcik.org Yeni Demokrat Gençli¤in gençli¤e yönelik emperyalist patentli yasalara karfl› yapt›¤› çal›flmalar›n, yay›nlad›¤› yaz› ve bildirilerin yer ald›¤› web sitesi yay›nda. Bu site konu hakk›nda dergimizde ç›kar araflt›rma ve de¤erlendirmelerin bulunabilece¤i ve konu hakk›nda detayl› bilgiye sahip olmak isteyenler için önemli bir baflvuru kayna¤› niteli¤inde olacakt›r. Sitede Bologna Süreci’nden YÖK Strateji Raporuna, yetkin mühendislikten mesleki yeterlili¤e, aile hekimli¤inden sözleflmeli ö¤retmenli¤e, ÖSS’den liselere getirilen yeni s›navlara kadar çok çeflitli konularda yaz›lar yer almaktad›r. Bununla birlikte YDG’nin de örgütlenmesine destek verdi¤i “Meslekler Nereye Sempozyumu”yla ilgili yay›nlanan yaz›lara da sitemizde yer veriyoruz. Sitemizde karfl› ç›kt›¤›m›z yasalar› okumak da mümkün. Böylece daha genel bir bak›fl sahibi olunabilir. Sitemizde ayr›ca YDG’nin tan›t›m› aç›s›ndan YDG Program›na ve ö¤renci eylemlerinden çeflitli resimlere de yer veriyoruz. Sitemizin faaliyetlerimizde kaynak olarak yararlanmada yararl› olaca¤›n› düflünüyoruz. Ne kadar çok gence sitemizi duyurur, ne kadar çok kiflinin ziyaret etmesini sa¤larsak çal›flmalar›m›z›n etkisi de o kadar fazla olacakt›r.✌ BÜROLAR Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No: 8/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL ➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Tel: (0212) 521 34 30 FAKS: (0212) 621 61 33 ➧ ANKARA: TUNA CAD. ÇANAKÇI ‹fiHANI NO:11 KAT:3 DA‹RE:32 ÇANKAYA TEL: (0312) 432 23 01 Cep: 0 535 562 33 72 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Numan BOZER Bask›: Ezgi matbaa Tel: (0212) 501 93 75 Da¤›t›m: YAY-SAT e-mail: [email protected] ISSN. 1302-7506 ➧ ‹ZM‹R: 856 SOKAK, NO:48/203 KEMERALTI KONAK, TEL: (0232) 446 78 07 Cep: 0 537 461 79 64 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO: 9 KAT:1/16 TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 538 492 86 56 ➧ ERZ‹NCAN: ORDU CAD. ORDU ‹fiHANI KAT:3 TEL: (0 446) 223 67 18 CEP: 0 536 697 94 19 Yeni Demokrat Gençlik’in e-mail adresleri: [email protected] [email protected] Eylül 2007 2 çi gençlerle ba¤lar›n› gelifltirmesi, politik-teorik aç›dan yetkinleflmesi ve örgütün maddi s›k›nt›lar›na çare üretecek flekilde geçirmesi oldukça de¤erlidir. Seçim öncesinde Amed’den Dersim’e, Erzincan’dan Mersin’e, ‹stanbul’dan Tarsus’a kadar köylerde ve semtlerde arkadafllar›m›z yo¤un bir flekilde seçim sürecini de¤erlendirmeye çal›flt›lar. Bu çal›flmalar sayesinde genifl bir kesimle ba¤ kurulabilmifl, gücümüze oranla az›msanamayacak bir kitleye boykot politikam›z anlat›lm›fl ve bu çal›flma içinde gerçekli¤imiz daha net ortaya ç›km›flt›r. Bu birikimin üstüne örgütledi¤imiz bu köy çal›flmalar› yaz sürecinin verimini pekifltirecektir. Köy çal›flmalar› ile ilgili daha genifl bir de¤erlendirmeye önümüzdeki say›m›zda yer verece¤iz. Egemenlerin seçim ve cumhurbaflkanl›¤› seçimi sürecini atlatmalar›na paralel halka yönelik sald›r› paketlerine a¤›rl›k verecekleri aç›kt›r. Dünya genelinde geliflen ekonomik krizden en fazla etkilenen ülkemizde s›n›f mücadelesinin daha da yükselece¤ini öngörmek mümkündür. Kitleye daha aç›k, kitlenin sorun ve taleplerine daha duyarl› bir örgütsel yap›yla etkili çal›flmalar yapmam›z›n koflullar› müsaittir. Bu bilinçle tüm arkadafllar›m›za örgütlü faaliyete sar›lma ça¤r›s›nda bulunuyoruz.✌ ➧ BURSA: SELÇUK HATUN MAH. ÜNLÜ CAD. SÖNMEZ ‹fi SARAYI KAT: 2 NO: 185 HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 ➧ MERS‹N: S‹L‹FKE CAD. ÇAVDARO⁄LU ‹fiHANI KAT: 3 NO: 118 MERS‹N BANKA HESAP NUMARALARI Selma fiahin Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul/Aksaray fiubesi Euro Hesab›: 0751 0067 5731 0000 009 TL Hesab›: 48209849-5002 ➧ AVRUPA MERKEZ BÜRO: WESELER STR 93 47169 DUISBURG-ALMANYA TEL: 0049 203 40 60 958 FAKS: 0049 203 40 60 959 C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 B E L L E K Mustafa Suphi’nin devretti¤i bayrak ellerimizde! nlar›n mücadeleleri ülkemiz topraklar›nda bir bafllang›çt›. Büyük bir resimse devrim, onlar ilk f›rça darbesini atanlard›, flimdi yar›m kalan bu resmin say›s›z usta ele ihtiyac› var. Biz geride kalanlar, önemli bir mirasa sahip oldu¤umuz için flansl›y›z. Öyleyse üzerimize düflen görev belli, tarihimizden daha fazla ö¤renmek, onlardan güç almak ve bu gücü devrim inanc›m›zla büyütmek. O “Bu ilk zafer, nihaî zafer de¤il henüz. (...) Biz bafllang›c› yapt›k. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna vard›r›rlar, bunun önemi yok. Önemli olan buzun k›r›lm›fl, yolun aç›lm›fl ve gösterilmifl olmas›d›r.” diyordu Lenin, Ekim Devrimi ezilen emekçi halklara umut oldu¤unda. Dünyay› derinden sarsan varl›¤›yla 72 gün süren 1871 Paris Komünü proletarya ve ezilen s›n›flar›n hayali oluyordu. Y›llarca bu u¤urda kan ve can bedeli savafl›m veren ezilen s›n›flar Rusya’da Ekim Devrimi ile yeni bir ça¤›n bafllad›¤›n› hayk›r›yorlard› tüm dünyaya. Ekim Devrimi Avrupa’da ve tüm sömürge, yar› sömürge ülkelerde bir devrimci dalgalanma, kurtulufl iste¤i ve umudu yaratm›fl, do¤um sanc›lar› çeken komünist örgütlenmeleri canland›rm›flt›. Türkiye komünist hareketinin do¤uflu da bu hareketli y›llarda do¤rudan Ekim Devrimi’nin ba¤r›nda olufltu. Türkiye topraklar›nda ilk komünist gruplar, küçük örgütler olarak 1917’de ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r. 1900’lü y›llar›n bafllar›nda ülkemizden iflçi olarak Almanya’ya giden gençler Almanya’da devrim için Spartakistlere kat›lm›fl, Hamburg’da, Berlin’de barikatlarda, ellerinde silahlarla dövüflmüfller ve bir araya gelerek sosyalist çizgide yay›nlanan “Kurtulufl” gazetesini ç›karm›fllard›r. 1919 ve 1920 senesinin bafllar›nda ‹stanbul’da Sosyalist Partisi (Bu parti ‹ngilizlerin elindeydi), Beynelmilel ‹flçi ‹ttifak Partisi (Rum iflçilerinden ibaretti) ve kurucular› aras›nda Ethem Nejat’›n da bulundu¤u, daha sonra bunun içinden komünist bir örgütün do¤du¤u ‹flçi ve Çiftçi Partisi kurulmufltu. Bu partinin yay›n organ› da “Ayd›nl›k”t›. ‹stanbul örgütlenmelerinin yan› s›ra, Anadolu’da da komünistlerin çal›flmalar› sonucunda çeflitli örgütler oluflturuldu. Eskiflehir’de “Yeni Dünya”, K›rflehir’de de “‹flçi” gazeteleri yay›mlanmaya bafllam›flt›. K›sa bir zaman sonra “Yeni Dünya” gazetesinin Ankara’ya getirilmesiyle birlikte Eskiflehir komünist grubunun Ankara komünist grubuyla birleflmesiyle “Yeflil Ordu” Partisi kuruldu. Bu örgütün merkezi yay›n organ› da “Emek” gazetesi olarak ç›kmaya bafllad›. Yeflil Ordu TBMM taraf›ndan muhalif olarak karfl›land›. Kemalistler bu partiye karfl› bar›fl›lmaz mücadeleye girdiler. Yeflil Ordu’nun TBMM’de ömrü k›sa da olsa bu zaman içinde birçok komünist grubu etraf›nda birlefltirmeyi baflarm›flt›. Kemalistler o dönemde, halk aras›nda h›zla yay›lan komünizm ülküsünü engellemek, iflçi s›n›f›n› aldatmak, kendisinin “Sovyet dostu” oldu¤unu göstermek çabas›yla sahte bir “komünist partisi” kurdu. Parti kuruculu¤unda, Yunus Nadi, Tevfik Rüfltü Aras gibi birtak›m burjuva politikac›lar›ndan yararland›. M. Kemal de bu partinin üyesi oldu. Ama bu parti daha ilk gününden gerçek yüzünü gösterdi. Bu yalanc› komünist partisinden ayr›lmak için 14 Temmuz 1920’de “Türkiye Halk ‹fltirakiyun Partisi” kuruldu. Türkiye Halk Komünist Partisi, Anadolu’daki 12 komünist örgütünün birli¤i ile oluflturuldu. Halk Komünist Partisi kurulduktan hemen sonra, “iflçilere, köylülere, askerlere, flehir halk›na” bir ça¤r›da bulundu. Bu amaçla ç›kar›lan duyuruda, komünist partisinin program›, görevleri, amac› halka anlat›l›yordu. Ülkeyi iflgal eden emperyalistlere, düflmanlarla iflbirli¤i yapan hainlere karfl›, “halife ordusuna”, Aznavurculara karfl› Türkiye halk›n›n yi¤it o¤ullar›, k›zlar› savafla ça¤r›l›yorlard›. Parti, bir halk ordusu kurulmas›n› istiyor ve bu savafl› elde silah desteklemek gerekti¤ini söylüyordu. Partinin kuruldu¤u gün, TKP’nin yaln›zca Anadolu’da, aktif 500 üyesi vard›. Ankara’da, yaln›zca silah fabrikalar›nda 85 üyeli bir örgütü, komitesi vard›. Beklemeye gerek yoktu. Art›k Türkiye’de sosyalizmin tohumlar›n› serpmenin zaman› gelmiflti. Bu amaçla Sovyet devrimine kat›lan Türkiyeli komünistlerle Türkiye’den ge- len delegeler; Mustafa Suphi’nin önderli¤inde TKP’nin Kurulufl Kongresi’ni gerçeklefltirmek için Bakü’ye geçti. Ve kongre 10 Eylül 1920’de Bakü’de gerçeklefltirildi. Bu kongreye 15 örgütten 75 delege kat›ld›. Mustafa Suphi, kongre öncesinde 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› y›l›nda cephede Rusya’ya esir düflen ve Ekim Devrimi’yle kurtulan Türkiyeli emekçiler aras›nda örgütlenme çal›flmas› yaparak, iflgale karfl› Anadolu’daki direnifli büyütmek için K›z›l Ordu kurmaya çal›flmaktayd›. Bunun sonucunda bir birlik oluflmufl ve çeflitli çat›flmalar› aflarak Kars’a ulaflm›flt›. Türkiye Komünist Partisi’nin 1. Kongresi “Türkiye iflçilerinin ve köylülerinin 1. Kongresi, dünya proletaryas›na kat›ld›klar›n›, devrim için mücadele yolunda olduklar›n› göstermektedir. III. Enternasyonal’in çat›s› alt›nda yetiflen Türkiye komünist örgütleri, bundan böyle halk›n partisi oluyorlar. Komünist Partisi, devrim yolunda zafere ulaflmak için büyük fedakârl›klara haz›r durumdad›r. Bu yolda, üstüne düflen tarihsel görevi gururla yerine getirecektir.”* TKP’nin 1. Kongresi çok kritik bir dönemde toplan›yordu. Ülke savafl içindeydi. Her yanda iflgalci emperyalist güçlere karfl› k›ran k›rana bir savafl sürüyordu. Bu ortamda kongrenin sorumlulu¤u büyüktü. Parti, halk› uyand›rmak, gericili¤e ve emperyalizme karfl› savafla yöneltmek durumundayd›. Kendili¤inden oluflan hareketleri, emperyalizme karfl› bilinçli ve örgütlü savafla yöneltmek gerekiyordu. Mustafa Suphi, kongre aç›l›fl konuflmas›nda flöyle diyordu: “Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluflu yaln›z Türkiye için de¤il, bütün do¤u halklar› için önem tafl›yor. Düflmana karfl› zafer kazanmak için komünist hareketin saflar›n›n birli¤i flartt›r. Dünyan›n bütün komünist hareketlerinin tek bir merkeze ba¤lanmas› zorunludur. Bizce bu merkez Rusya Komünist Partisidir. TKP’nin yapmas› gereken ilk görev, memleketimizde komünizm ülküsünü iflçi C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! s›n›f› ve yoksul köylüler aras›nda h›zla yaymakt›r. Halk›n kendi yazg›s›n› kendisinin belirlemesi için gerekli durumu haz›rlamak gerekiyor. Bugün nesnel durumun da gösterdi¤i, ilk yap›lmas› gereken, emperyalistleri ve iflgalci güçleri yurttan kovmakt›r. Amac›m›z, halk› sömürerek onun s›rt›ndan geçinen haz›r yiyicileri yok etmektedir.” Tarihsel öneme sahip TKP 1. Kongresi, parti program›n› onaylad›. Stratejik do¤rultuyu ve takti¤i çizdi. Türkiye’deki tüm komünist gruplar› tek partide birlefltirdi. Bas›n-Yay›n Bürosu ve D›fl Büro kurularak, Parti’nin genel baflkanl›¤›na Mustafa Suphi ve Genel Sekreterli¤ine Ethem Nejat getirildi. Böylece 1. Kongre, Türkiye Komünist Partisi’ni düzenli bir örgüt olarak ortaya ç›kard›. Partinin yönetici savafl organ› Merkez Komitesi, bütün yetkileriyle çal›flmaya bafllad›. ‹flte bu tarihten itibaren de geliflen örgütlülükler üzerinde bask› ve sald›r› dönemi h›z kazand›. Kurulufl Kongre’sinden dört ay sonra Mustafa Suphi ve 14 yoldafl› Kars’dan Trabzon’a geçti¤inde Ankara’daki gerici yönetimin hain pususuyla karfl›laflt›lar. Trabzon yak›nlar›ndaki bir iskeleden bindirildikleri takayla denize aç›ld›lar. Mustafa Kemal’in emriyle arkalar›ndan yetiflen Yahya Kaptan’›n adamlar› 28 Ocak’› 29’una ba¤layan gece, Mustafa Suphi ve 14 yoldafl›n› süngü ve kurflunlarla katletti. Mustafa Suphi ve yoldafllar› bu topraklarda bir gelene¤in bafllat›c›s› oldular. Onlar çetin koflullarda verdikleri mücadeleyle, gösterdikleri cüretle bugünün genç kuflaklar›na örnek olmaktalar. Bugün devrimci hareketin üzerinde yükseldi¤i temel onlar›n b›rakt›klar› mirast›r. Onlar›n mücadeleleri ülkemiz topraklar›nda bir bafllang›çt›. Büyük bir resimse devrim, onlar ilk f›rça darbesini atanlard›, flimdi yar›m kalan bu resmin say›s›z usta ele ihtiyac› var. Biz geride kalanlar, önemli bir mirasa sahip oldu¤umuz için flansl›y›z. Öyleyse üzerimize düflen görev belli, tarihimizden daha fazla ö¤renmek, onlardan güç almak ve bu gücü devrim inanc›m›zla büyütmek.✌ *Kongre’nin, Lenin’e gönderdi¤i telgraf 31 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 B‹R GAR‹P E⁄‹T‹M S‹STEM‹ aklafl›k olarak 205 bin ö¤retmen aday›n›n girdi¤i KPSS sonucunda bu A¤ustos ay›nda yap›lan ö¤retmen al›m› 20 bindir. Okullarda binlerce ö¤retmene ihtiyaç varken boflta kalan ö¤retmen say›s› 185 bin. Y ! E¤itim sisteminin çöküntüye u¤rad›¤› son y›llarda, e¤itim üzerinde uygulanan politikalar ö¤renci gençli¤i art›k can›ndan bezdirmekte ve ö¤renci gençli¤in ciddi tepkisini almaya bafllamaktad›r. Ö¤renci gençlik üzerinde uygulanan e¤itim politikalar›ndan bir tanesi de, her e¤itim dönemini bitirdikten sonra ö¤renci gençli¤in karfl›s›na konulan s›navlard›r. Eskiden sadece üniversiteye girifllerde uygulanan bu s›navlar art›k neredeyse ilkokula girifllerde bile uygulanmaya bafllanacakt›r. Emperyalizme uflakl›kta hizmetlerini gittikçe artt›ran ve iliflkilerini daha da s›klaflt›ran ülkemiz hakim s›n›flar›, bu hizmetlerinin bir ürünü olarak emperyalist patentli politikalar› ülkemiz emekçi halk› üzerinde uygulamak için daha bir gayret sarf etmektedir. Bologna süreci ile h›z kazanan e¤itim üzerindeki emperyalist planlar›n ülkemizdeki uyarlamalar›na bakt›¤›m›z zaman karfl›m›za ilk olarak ilkö¤retim kurumlar›n› bitirdikten sonra ortaö¤retim kurumlar›nda, “kaliteli” bir e¤itim almak için ö¤rencileri girmek zorunda b›rakt›klar› Ortaö¤retim Kurumlar›na Girifl S›nav› (OKS) ç›kmaktad›r. Bu s›navla amaçlanan sözde ö¤rencilerin daha iyi bir e¤itim almalar›n› sa¤lamakt›r. Neden? Çünkü devlet okullar› art›k kaliteli e¤itim vermeyecektir. Çünkü emperyalist politikalarda, her türlü hizmette özel sektörle devleti karfl› karfl›ya getirmeme amac› güdülmekte ve böylesi durumlarda özel sektöre yer aç›lmaktad›r. Yani bunlar›n ülkemizde karfl›l›¤› e¤itimin özellefltirilmesi çabas›d›r. Tabii ifl sadece ortaö¤retim kurumlar›na girmekle bitmiyor. Ortaö¤retim kurumlar›na girdikten sonra bu e¤itim kurumundan mezun olabilmek için her sene önümüze konulan seviye tespit s›navlar› bulunmaktad›r. Ortaö¤retim süresinin dört y›la ç›kart›lmas› ile beraber art›k dört y›l okumak zo- Eylül 2007 4 runda (!) kalacak olan ö¤renciler, gördükleri derslerin s›navlar›ndan sonra bir de her sene sonunda iyi bir puan almak zorunda olduklar› seviye belirleme s›navlar› beklemekte. Böylelikle ö¤rencilerin dört y›l boyunca s›nav bask›s› alt›nda tutulmas› ve kendilerini sosyal hayat›n d›fl›na itmesi amaçlamaktad›r. Çünkü bu s›navlardaki baflar›s›zl›k, meslek sahibi olabilmek için gitmek zorunda oldu¤u üniversite hayallerini de engelleyecektir ve böylece ö¤renci ortadaki baflar›s›zl›¤›n kendine mi ait oldu¤u yoksa sistemin kendi baflar›s›zl›¤› m› oldu¤unu anlayamadan gelecek umutlar›ndan vazgeçmek zorunda kalacakt›r. Ortaö¤retim kurumlar›nda bu s›navlar› verdikten sonra bir de bu s›navlar›n en can al›c›s› karfl›m›za ç›kmakta: Ö¤renci Seçme S›nav› (ÖSS). Zaten bu s›navdaki herhangi bir olumsuzluk gelece¤imizi etkilemekte ve hayat›m›z› istedi¤imizin aksine bir yöne çevirebilmektedir. Tabii ifl sadece ÖSS ile de s›n›rl› kalm›yor. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir meslek sahibi olabilmek için de girmemiz gereken bir s›nav var: Kamu Personeli Seçme S›nav› (KPSS). Yani bunca sene ald›¤›m›z e¤itim yeterli olarak görülmüyor ve engelli bir yar›fla benzeyen s›nav maratonlar›ndan geçme- m i z e ra¤men, sistem kendisinin yapt›¤› ta ilkö¤retim döneminden bafllayan s›navlara güvenemeyerek bir s›nav daha yapmakta ve mesleki yeterlilik için uygun olup olmad›¤›m›z› bir daha ne yaz›k ki mesleki yeterlilikleri ölçmeye hiç de uygun olmayan s›nav sorular›yla ölçmeye çal›flmaktad›r. Hayat biter s›nav bitmez! Diyelim ki e¤itim fakültesini bitirdiniz. S›nav hayat›n›z KPSS ile bitmiyor. Belki de daha yeni bafll›yor. Art›k önünüzde stajyerlik dönemi var ve bu stajyerlik döneminin bitmesi için tekrar s›nava girmeniz gerekiyor ki bu unvan›n›zdan kurtulabilin. Yoksa her an iflten at›lma tehlikesi ile karfl› karfl›ya kalabilirsiniz. Bundan sonraki süreçlerde “uzman ö¤retmenlik s›navlar›”, “bafl ö¤retmenlik s›navlar›” karfl›m›za konulmakta. Tabii bir de bu s›navlar› baflar›yla geçti¤imizde maafllar›m›zda bir art›fl söz konusu! Yani k›sacas› hayat›n her an›nda karfl›m›za bir s›nav konulmakta. Evet, bu s›navlar e¤itim üzerinde uygulanan emperyalist politikalar›n sadece bir parças›n› oluflturmaktad›r. Bu s›navlar emekçi halk gençli¤inin e¤itim hakk›n›n ellerinden al›nmas› için uygulanan ve bundan büyük bir rant elde edilen bir sektör durumuna gelmifltir. Egemenlerin içinde bulunduklar› batakl›ktan ç›kmak için uygulad›klar› çözüm reçeteleri emekçi halk için yeni bir sefalet, yeni bir y›k›m demektir. E¤itim sisteminde yaflanan t›kan›kl›¤› gidermek için uygulad›klar› emperyalist patentli politikalardan kaynakl› ö¤renci gençli¤in kaderleri ellerinden al›nmaktad›r. Bununla birlikte çözüm olarak ortaya koyduklar› bu uygulamalar, yeni sorunlar ç›kartmaktad›r. Bu y›l May›s ay›ndan bafllayarak milyonlarca ö¤rencinin kaderlerini belirlemek için girdikleri s›navlar›n daha sonuçlar›n›n aç›kland›¤› s›rada patlak veren sorunlar, e¤itim sisteminde uygulanan s›navlar›n güvenilirli¤ini ve geçerlili¤ini ortaya koymaktad›r. ‹lk olarak OKS’de diploma notlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile bafllayan ve ÖSS sonuçlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile devam eden aç›klar en son da KPSS sonuçlar›n›n yanl›fl hesaplanmas› ile iyice 盤›r›ndan ç›km›flt›r. Sonuçlar›n yanl›fl hesaplanmas›na yönelik yap›lan itiraz baflvurular›n›n henüz hiçbiri incelenip sonuç- land›r›lmam›flt›r. Yaklafl›k olarak 205 bin ö¤retmen aday›n›n girdi¤i KPSS sonucunda bu A¤ustos ay›nda yap›lan ö¤retmen al›m› 20 bindir. Okullarda binlerce ö¤retmene ihtiyaç varken boflta kalan ö¤retmen say›s› 185 bin. ‹flte e¤itim sisteminde yaflanan t›kan›kl›¤a çözüm olmas› için uygulanan s›nav›n sonucunda ortaya ç›kan tablo. 185 bin diplomal› iflsiz. MEB ö¤retmen atamalar›nda sözünü tuttu mu? Milli E¤itim Bakanl›¤›n›n bu sene bafl›nda yapt›¤› aç›klamaya göre al›nmas› hedeflenen 40 bin ö¤retmen var. Bunlar›n 20 bini kadrolu 20 bini sözleflmeli. Bu aç›klama 2007 fiubat atamalar›ndan sonra yap›lmakta ve ard›ndan 2007 A¤ustos atamalar›n›n kontenjanlar› aç›kland›¤›nda 10 bini kadrolu, 10 bini sözleflmeli olmak üzere 20 bin ö¤retmen atamas› yap›laca¤› aç›klanmaktad›r. Tabii arkadafl›, ülkeyi pazarlamakla sorumlu olan Maliye Bakan› Kemal Unak›tan olan Milli E¤itim Bakan› Hüseyin Çelik utanmaz bir flekilde atamalar s›ras›nda yapt›¤› aç›klamada hükümetin bu sene ö¤retmen adaylar›na verdikleri sözü tuttuklar›n›, 10 bini 2007 fiubat’›nda, 20 bini 2007 A¤ustos’unda, 10 bini de okullar aç›ld›ktan sonra oluflacak a盤a göre ihtiyaç üzerine yap›lacak atamalarla beraber 40 bin ö¤retmen atama sözünü yerine getirdiklerini söylemektedir. Halbuki ö¤retmen atamalar›na bir göz att›¤›m›zda en çok al›m›n sözleflmeli ö¤retmenlerde oldu¤unu görüyoruz. Sözleflmeli ö¤retmene ayr›lan yerler genelde ülkenin en ücra yerleri yani geleneksel deyimle kufl uçmaz kervan geçmez yerler. Böyle bir durumda bu yerlerin tercih edilme olas›l›klar› giderek düflmekte ve tercih d›fl› bu yerlere yap›lan atamalarda da bu yerlerde görev yap›lmamakta ve dolay›s›yla bu yerlerde halen ö¤retmen a盤› bulunmaktad›r. Ve böylece bakanl›k buraya yeniden atama yapmamakta ve buradaki kadroyu ilk atama için dolmufl göstererek belirledi¤i kontenjan›n d›fl›na ç›kmamaktad›r. Daha sonra gerçeklefltirilecek atamalarda, ilk atamalarda bofl kalan kontenjanlar doldurulmaya çal›fl›lmaktad›r. Ve son yap›lan atamalarda gösterilen kontenjan say›s› bir önceki atamada aç›k kalan yerlerdir. Yani bakanl›¤›n ikinci atama için belirledi¤i 10 bin kadro bir önceki atama döneminden kalmad›r. Böylece bakanl›¤›n söz verdi¤i 20 bin atama gerçe¤i yans›tmamakta, yap›lan atamalar 20 binin çok çok alt›na düflmektedir. Böylelikle buralarda oluflturulan aç›klar›n takviyesi de ücretli ö¤retmenlerle yap›lmakta ve sömürünün dozaj› gittikçe artt›r›lmaktad›r. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Tartüf-59: Yoksa tanr›ya inanm›yor musunuz kardeflim? Tartüf: Tanr›ya inanmak her zaman için inanmamaktan daha kârl›d›r. E¤er tanr› varsa ve sen ona inanm›yorsan, do¤ruca cehennemi boylars›n. Ama e¤er tanr› da, cehennem de yoksa ve sen var diyorsan, bu yüzden bafl›na kötü hiçbir fley gelmez. Tartüf-59: Siz, kardefl kendisi için neye inanman›n kârl›, neye inanmaman›n kârs›z olaca¤›na karar vererek ebedi huzura ermifl bir filozofsunuz. Hem de büyük bir filozof… Bu konuflmalardan anlafl›laca¤› üzere Tartüf’ün tanr›ya olan inanc› bile muallaktad›r ve üstelik inanç meselesini de kâr-zarar, ç›kar hesaplamalar› üzerinden yapmaktad›r. N. Hikmet bütün bunlar› a盤a dökerken politik bir söylemi vard›r. Özelde, içinde yaflad›¤› dönemin iktidar›na; genelde ise demokrasi, özgürlük söylemlerine, papa-kral iliflkisine göndermelerde bulunmufltur. Mesela Dorina ile Tartüf-59’un bir konuflmas›nda flu diyaloglar geçer ki bu da dönemin iktidar›n›n Amerika ile olan iliflkisine göndermede bulunur: Tartüf-59: Peki, Amerika’n›n mal› kaçmaz naylon çorap versem sana? Dorina: Ne yapmaz çorap? Tartüf-59: Ah, öyle ya… Dilim sürçtü. Naz›m yine iktidar›n Marksizm’e ya da komünistlere olan bak›fl›n› sorgulamak ad›na Orgon’a, k›z›n› tembihlemesini söyleyen Tartüf- H A L U K 59’u flöyle konuflturur: Tartüf-59: O zaman ona “k›z›m sen nihilistsin” deyin. Ya da “k›z›l tehlikenin maflas›s›n sen! Tüm dünyada komünizmi silah zoruyla yaymak istiyorsun” deyin. Orgon: Bütün bunlardan bir fley anlamaz. Tartüf-59: Anlamas› gerekmez ki… Bütün bunlar›n d›fl›nda N. Hikmet, Moliere’den farkl› olarak Moliere’in yapt›¤› gibi kral› kurtar›c› gibi göstermek, olumlamak yerine onu elefltirir. Dorina ile bir konuflmas›nda a¤z›ndan flunlar dökülür Tartüf-59’un. Tartüf-59: Fransa kral› 16. Lui beyinsiz, efle¤in tekidir der Dorina’ya ve flöyle devam eder: Evet, sizin 16. Lui haflmetmeaplar› benim kunduram›n taban› de¤erinde bile de¤ildir. Dorina: Ya kraliçe anam›z? Tartüf-59: Sizin iyi yürekli, dünya tatl›s› kraliçe anan›z, ah› gitmifl, vah› kalm›fl orospunun tekidir. Anlad›n m›? Yine metinde do¤rudan papa da elefltirilir. Damis: Margarita, uzaktan olsun Papay› bir kez görmezsen seninle evlenmem diye tutturdu. Tartüf-59: Papay› görüp de ne olacak? Tartüf’ün kopyas›, ikiz kardefli de diyebilirsin. Evvelsi gün televizyonda “bikini” reklamlar›ndan hemen sonra bir “Of-kampani” yay›n›ndan ç›kt›. Tartüf-59’da Moliere’in metninden farkl› olarak söylenebilecek fleylerden biri de merak unsurudur. Moliere’de okuyucu daha merakl›, heyecanl› bir bekleyifl içerisine girer. Ama Tartuf-59’da merak daha farkl› bir hal al›r. Ne olaca¤›na dair bir merak›n ötesinde olacaklar›n nas›l, hangi yolla geliflece¤ine dair bir bekleyifle neden olan bir merak vard›r. Çünkü ilk sahneden itibaren Tartüf’ün, Orgon’a neler yapaca¤›, onu nas›l etkisi alt›na alaca¤› çok aç›kça verilmifltir. ‹lk sahnede pederin ve Tartüf’ün konuflmas›ndan bunlar rahatl›kla anlafl›labilir. Yine Tartüf-59’da Moliere’in metninden farkl› olarak oyun kiflileri dikkat çekmektedir. Oyun kiflileri N. Hikmet’in elinde farkl›laflm›flt›r. Orgon her iki metinde de safça çizilmifltir. Saf olmakla beraber, feodal, ataerkil, hiyerarflik bir yap›ya da sahip bir ailenin babas› konumundaki Orgon pohpohlanmaktan da oldukça hofllanmaktad›r. ‹flte Tartüf-59’un, Orgon’u bu yönle etkileme çabas› sürekli karfl›lafl›lan bir durumdur, N. Hikmet’in metninde. Tartüf59’un insanlar›n egolar›n› destekleyen bir söylemi vard›r. Öyle ki Tartüf-59 ile Orgon aras›nda kal›plaflm›fl bir diyalog vard›r. Orgon sürekli Tartüf-59 taraf›ndan pohpohland›¤›nda: Orgon: Yok can›m? Tartüf-59: Vallahi billahi. Orgon: Abart›yorsun. Tartüf-59: Hiç de de¤il. Der ve Orgon her seferinde ikna olur ki zaten buna haz›rd›r da. Ama Moliere’in metninde ise Orgon’un daha feodal, daha ataerkil bir tavr› vard›r. Ama Tartüf-59’da Orgon bu yönünden biraz daha s›yr›lm›fl ve her fleyi Tartüf-59’un ellerine en bafl›ndan itibaren b›rak- m›flt›r. Yine evin kad›nlar› da daha pasifize edilmifl, hatta al›klaflt›r›lm›flt›r. Elmira, Moliere’in metninde evini, ailesini çekip çevirmeye çal›flan, bir flekilde yuvas›na sahip ç›k›p ailesi için Tartüf’e kumpas kurabilen, Tartüf’e karfl› uyan›k olabilen bir kad›nken, Tartüf-59’da daha “kendi halinde”, kendisinin bak›m› ve süsü ile ilgilenen bir kad›n haline gelmifl. Öyle ki Tartüf-59’da Elmira bir ruj ile bile kand›r›labilecek niteliktedir. Ailenin kad›nlar›ndan gelenekçi, feodal Madam Pernell bile Tartuf-59’un perma oyununa gelmifltir. Dorina’n›n oyunda kurtar›c› rolü üstlenmesi ise daha çok Dorina’n›n s›n›f›ndan, iflçili¤inden ötürüdür. Yine ortak olan fleylerden biri de her iki metinde de oyun sonunda Tartüfler bir biçimde yok edilir. Özellikle N. Hikmet, Tartüflerin yok olaca¤›na dair ümidini yitirmez. Oyun sonunda; Tartüf: Çok iyimser bir k›zs›n anlafl›lan. Tartüf-59: Bizi temizleyebilece¤ini mi san›yorsun? Dorina: Sanm›yorum… Eminim… Sizin gibiler bile y›kan›p temizlenebilirler… Eninde sonunda siz de insans›n›z… Anlafl›lan o ki, Naz›m da Dorina da çok iyimserler. Ne yaz›k ki bu metinler günümüzde hâla somutta karfl›l›¤›n› bulabiliyorlar ve Tartüfler her geçen gün ço¤al›yor…✌ ‹stanbul Üniversitesi’nden bir YDG’li TEMBELL‹K HAKKI ÜZER‹NE Z O R U S E V M E Z Merhaba sevgili YDG okurlar›. YDG’nin yeni bir süreci tart›flmaya bafllad›¤› bu dönemde dergimiz editörlerinin getirdi¤i ›srarl› teklifler sonucu ben de yazar kadrosuna kat›lmaya karar verdim. Güncel geliflmeleri naçizane engin bilgimle yorumlayarak siz gençlere örnek olma, yol gösterme çabas›nda olaca¤›m. Bu ilk tan›flma yaz›mda da daha çok içe dönük bir meseleyi kurcalamaya karar verdim. Efendim malumunuz, gündemde oldukça s›cak ve ülkemiz aç›s›ndan stratejik konular var bu günlerde. Risotto tart›flmas› ve Risotto’nun içine içki konulur mu yoksa konulmaz m› polemi¤i bunlar›n bafl›nda geliyor. Yine yak›n arkadafl›m olan Hallaço¤lu’nun, bu çok de¤erli Türk büyü¤ünün etnik kökenler üzerine yapt›¤› ciddi bilimsel analizler ve ald›¤› haks›z elefltiriler de cabas›. Eh müstakbel cumhur- baflkan›m›z›n eflinin bafl›ndaki örtü üzerine oluflan durumu da bunlara ekleyebiliriz. Türkiye’nin Paris Hilton’u Tu¤ba Özay m› yoksa Helin Avflar m› tart›flmas›n›n da alevlendi¤ini düflünürsek asl›nda konuflulmas› gereken konular›n ne kadar fazla oldu¤u da anlafl›lacakt›r. Ancak tüm bunlara ra¤men Süper Ligin tam gaz bafllam›fl olmas›na, ilk hafta Trabzon maç›nda ç›kan olaylara, Galatasaray’›n y›lan hikayesine dönen forvet transferine de at›fta bulunmak istiyorum. fiimdi sab›rs›z genç arkadafllar›m, bu kadar güncel konu varken “tembellik hakk› da nereden ç›kt›?” diyeceklerdir. Efendim, dergide yazmaya bafllam›fl olmam vesilesiyle ve ufak tefek borçlar›m› kapatmak maksad›yla talep etti¤im küçük miktardaki avans, editörlerimce reddedildi. Yok, biz gönüllülü¤ü esas al›rm›fl›z da, yok zaten derginin bas›m masraflar›n› karfl›lamakta zorlan›yormufluz da vb vb. Bana ne efendim? Ben profesyonel bir yazar›m. ‹stersem çoook büyük gazetelerde yazar›m ama malum Emin Çölaflan Bey gibi düflüncelerimden taviz vermedi¤im için bu medya tekelleriyle anlaflmakta zorlan›yorum. Neyse efendim, yani ben de editörleri protesto ederek güncel konulardaki engin bilgilerimi saklad›m bu ay. Dergide bana ayr›lan k›sm›n önemli bir bölümünü geçmiflim. Bu nedenle art›k yavafl yavafl gerçek konumuz olan tembellik hakk›na de¤inmekte fayda var. Efendim, insano¤lu yarat›ld›¤›ndan bu yana, Adem babam›zla Havva anam›z› saymazsak hayata tutunabilmek için çal›flmak zorunda kalm›flt›r. Yüzy›llard›r süren bu yorucu kofluflturmacada ilk dönemler vahfli ve yaban›l hayvanlar›n midelerini dolduran ademo¤ullar›, daha sonras›nda hayat›n asla de¤iflmez bir kural› olan zengin-fakir ayr›m›ndan kaynakl› yaflam›na devam edebilmek için çal›flmak zorunda kalm›flt›r. Özellikle genç olmak, çal›flmakla, daha fazla yorulmakla efl de¤er tutulmufltur. Gencecik insanlar›m›z›n bedenleri ve zihinleri bu yorucu hayat temposu içerisinde y›pranmakta, gençlikleri zayi olmaktad›r. ‹flte ben buna bir dur demekten yanay›m. Bu nedenle her insan›n tembellik hakk›n›n oldu¤unu savunuyorum. Baz›lar›, düzen ve disiplin ad› alt›nda yok flu saatte yatmak laz›m, yok bu saatte kalkmak laz›m, yok hayat› bofla geçirmemek laz›m gibi nasihatlerde bulunuyorlar. Yani bu gibi yaflayan insanlar da ölecek, eninde sonunda benim gibi tembellik edenler de. Fani dünya iflte hepimiz ölece¤iz. O halde neden gencecik bedenlerimize iflkence edelim ki? Benim bu tezimi herkesin kabul etmesini beklemiyorum elbette. Her insan hemen do¤ruyu bulamaz ne de olsa. Ancak birço¤umuzun zaten tembellik hakk›n› sonuna kadar kullanmaya çal›flt›¤› aflikard›r. Efendim bizler de C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! genç olduk, o nedenle bilirim ben o dönemleri. Herkes birbirini “niye ö¤lene kadar yat›yorsun?”, “çok tembelsin”, “daha yaz›n› yazmad›n m›?”, “gazete da¤›t›m›na niye gelmedin?” gibi bilindik cümlelerle elefltirir ama bu elefltirileri yapanlar da di¤erleri gibi tembellik hakk›n› kullan›rlar. Eh benim bu tezime göre zaten düzensiz ve disiplinsiz yaflayanlar›n say›s› di¤erlerine göre daha fazla. Yani de¤erli genç arkadafllar›m tembellik yapanlar ço¤unlukta oldu¤una göre niye aç›k aç›k savunmayal›m ki düflüncelerimizi? San›r›m biraz utangaçl›ktan, biraz da terslenme kayg›s›ndan. Engin yaflam deneyimime dayanarak Galileo Galilei gibi do¤rular› engizisyon tehdidine ra¤men hayk›rmak gerekti¤ini savunurum ben. Tembellik hakk› da böyle bir do¤rudur iflte. Bana ayr›lan köfleyi aflmamak için söylediklerimi toplamaya çal›flay›m. Efendim ben devrimci faaliyet de dahil tüm yaflamda tam serbestlikten yanay›m. Yani herkesin keyfi gelmedikçe gazete da¤›t›lmas›n, yine herkesin keyfi gelmedikçe yaz› konusunda kimse s›k›flt›r›lmas›n, gerekirse dergimizin bas›m› ertelensin. Hayatta daha önemli ne var ki? Bu k›sac›k köflede tüm savunduklar›m› aktaramaman›n hüznüyle bütün genç arkadafllar›ma güzel günler diliyorum. Tembellik erdemdir diyerek yaz›m› bitiriyorum. Bir dahaki ay görüflmek üzere.✌ 29 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 ZGÜR OKUL ‹STANBUL YDG Toplant› deneyimlerinden Liseli YDG’nin kurumsallaflma meselesi Uzun süredir tart›flt›¤›m›z YDG toplant›lar› konusunda belirli bir hemfikirli¤e varm›fl olmam›za karfl›n YDG toplant›lar›n›n birimlerde al›nmas› sorunu halen gündemimizdeki yerini korumaktad›r. Alanlar›m›zda ald›¤›m›z merkezi YDG toplant›lar›n›n yan› s›ra yerellerde, birimlerde de YDG toplant›s› almam›z bizim aç›m›zdan can al›c› öneme sahiptir. YDG bir demokratik kitle örgütüdür ve kitle örgütlerinde birim inisiyatifi esast›r. Ancak burada vurgulanmas› gereken konu birim toplant›lar›n›n da alanlar›m›zda ald›¤›m›z merkezi toplant›lar kadar önemli oldu¤u gerçekli¤idir. Örne¤in herhangi bir ilde al›nan merkezi YDG toplant›s› kadar o ilde çal›flma yürüten liselilerin de liseli YDG toplant›s› almalar› merkezi toplant›lar kadar önem arz etmektedir. E¤er kitle örgütlerinde önemli olan kitle inisiyatifinin a盤a ç›kmas› ve birim çal›flmalar› ise birimler içerisinde de demokratik yöntemli toplant›lar al›nmas› ve alanda uygulanacak politikalar›n bu toplant›larla belirlenmesi önemlidir. Bizler liseli gençler olarak günümüzün önemli bir k›sm›n› okudu¤umuz okullarda geçirmekte, okullar›m›zda her gün yüzlerce sorunla karfl›laflmakta, ad› her sene de¤iflmekte olan s›navlara girmeye mecbur b›rak›lmaktay›z. Bunlar bizi halk gençli¤inin di¤er katman ve tabakalar›ndan ay›ran temel özellikleri oluflturmaktad›r. Halk gençli¤i ile ortak yaflad›¤›m›z sorunlar›n yan› s›ra t›pk› halk gençli¤inin di¤er kesimleri gibi bizim de yaflam flartlar› gere¤i yaflad›¤›m›z özgül sorunlar›m›z bulunmaktad›r. Bu sorun- Hak verilmez al›n›r, zafer sokakta kazan›l›r Eylül 2007 6 lardan kaynakl›d›r ki liseli gençlik ayr› bir alan, ayr› bir birim olarak örgütlenmek zorundad›r. Bizler liseli gençler olarak kendi özgül sorunlar›m›z› tart›flmak, bunlara çözüm yollar› bulmak ve alan›m›zda uygulayaca¤›m›z politikalar› belirlemek için ayr› toplant›lar alarak prati¤imize yön verebilmeliyiz. Alaca¤›m›z birim toplant›lar›n›n esas amac› alan›m›zda uygulayaca¤›m›z politikalar›n belirlenmesi, tart›fl›lmas›, bu politikalar›n hayata geçirilmesi için gerekli mekanizmalar›n yarat›lmas› olmal›d›r. Bunun yan› s›ra al›nan toplant›larda merkezi YDG toplant›lar›nda tart›fl›lan konular›n, al›nan kararlar›n, yap›lan ifl bölümlerinin, ortaya ç›kan deneyimlerin karfl›l›kl› akt›r›lmas› meseleleri tart›fl›lmal›d›r. Merkezi toplant›lar ile birim toplant›lar› aras›ndaki ba¤›n s›k› tutulmas› can al›c› bir öneme sahiptir. Gerek tek bir örgüt gibi davranabilme konusunda gerekse de birim toplant›lar›n›n merkezi toplant›lar›, merkezi toplant›lar›n da birim toplant›lar›n› denetleyebilmesi aç›s›ndan bu ba¤› gelifltirmek önemlidir. Bugüne kadar YDG toplant›lar›n›n nas›l ele al›nmas› gerekti¤i üzerinde birçok kez durduk. Burada esasta vurgulanmas› gereken mesele bu kavray›fl›n birim toplant›lar›n›n al›nmas› ile beraber derinlefltirilmesi gerekti¤i ve örgütün bir bütün koordinasyon sorunu yaflamamas› için gerekli önlemlerin al›nmas›n›n zorunlulu¤udur. Bunun en önemli yolu merkezi toplant›lar ve birim toplant›lar› aras›ndaki ba¤›n s›k› tutulmas›d›r. Bugün Bologna süreci ile beraber ge- Grev ve toplu sözleflme görüflmelerini protesto amac›yla kat›lmayan KESK, fiubeler Platformu, ‹stanbul, Ankara, Adana, ‹zmir ve Malatya’da yapt›¤› eylemlerinin bir aya¤›n› da 24 A¤ustos’ta Mersin’de gerçeklefltirdi. KESK binas›n›n önünden yürüyüfle geçen emekçiler, yürüyüflü belediye binas›n›n önünde bas›n aç›klamas›yla sonland›rd›. Eyleme birçok kurum da destek verdi. Toplu görüflme masas›n›n iflas etti¤ini ifade eden KESK, “Toplu sözleflme ve rek liseli gençli¤e gerekse de halk›n tamam›na boyutlu sald›r›lar gerçeklefltirilmektedir. Bu sald›r›lar karfl›s›nda liseli gençlik cephesinden cevap olmak istiyorsak ileri kitlenin kendini ifade edebilece¤i, kendi sorunlar›na demokratik tart›flmalarla çözümler arayaca¤› bir kitle örgütü oluflturmal›y›z. Bunun en önemli aya¤›n› bulundu¤umuz alanlarda liseli YDG nin kurumsallaflmas› meselesi oluflturmakt›r. Unutmamam›z gerekmektedir ki YDG’nin kurumsallaflmas› meselesinden bahsederken soyut, tepeden inme bir kurumsallaflmadan de¤il birimlerden, çevreden merkeze bir kurumsallaflma olgusundan bahsetmekteyiz. Yani YDG’nin kurumsallaflmas› meselesi birimlerin kurumsallaflmas› ile beraber çözülecek bir olgudur. Biz liseli YDG’liler olarak liseli YDG toplant›lar›n› almaya bafllayarak kurumsallaflma meselesinde ilk ad›m› atmal›y›z. Ayr›ca bu süreç içerisinde de¤iflik komisyonlar oluflturarak hem al›nacak YDG toplant›lar›n› ve YDG çal›flmalar›n› zenginlefltirebiliriz, hem de kurumsallaflma meselesini h›zland›rabiliriz. Örne¤in Bologna süreciyle ilgili çal›flmalar›m›zda birçok yasa ve yasa tasar›s›n› incelememiz gerekmektedir. Herkesin ayn› anda bütün yasa ve yasa tasar›lar›n› incelemesi mümkün olmayacakt›r. Bunun yerine liseli YDG toplant›s›nda seçilecek birkaç komisyon bu araflt›rmalar› yapabilir ve gerek özel gündemli YDG toplant›lar›nda gerekse de al›nacak seminerlerde araflt›rma sonuçlar›n› sunabilirler. Böylece hem Bologna süreci ile ilgili somut ajitasyon, propaganda materyalleri elde edilebilir hem de be- grev hakk›n› tan›mayan, en temel sendikal haklar›n kullan›lmas›n›n önünde engel oluflturan, son sözü daima Bakanlar Kurulu’na b›rakan bir ‘Toplu pazarl›k’ sistemi bizim için kabul edilemez” diyen emekçiler, T‹S ve grev hakk›n›n önündeki tek engelin siyasi irade oldu¤unu belirtti. Emekçiler faiz ödemelerine bütçenin yar›s› kadar kaynak ay›ran, ülke zenginliklerini özellefltirerek ya¤malamaya çal›flan siyasi iradenin kamu emekçileriyle eflit koflullarda toplu sözleflme yapmaya YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 lirli bir uzmanlaflmadan sonra e¤itim komisyonu oluflturulabilir. Bu tür önerilerin alanlar›n somut flartlar›na uyup uymayaca¤› tart›fl›lmal› ve zengin önerilerle hem YDG toplant›lar›n›n ve seminerlerin hem de kurumsallaflma tart›flmalar›n›n gelifltirilmesi sa¤lanmal›d›r. Bizler liseli YDG’liler olarak bulundu¤umuz alanlarda YDG ile ilgili yürütülen tart›flmalara kat›lmal›y›z. Özellikle okullar›n aç›lmaya bafllad›¤› bu süreçte liseli gençlik olarak YDG çal›flmalar›na h›z vermeli, okullar›n aç›lmas› ile beraber liseli YDG toplant›lar›n› almaya bafllamal›y›z. Bu toplant›larda önümüzdeki dönem yürütece¤imiz çal›flmalar›n içeri¤i, kitle örgütleri ile ve di¤er devrimci gençlik örgütleri ile olan iliflkimiz ve YDG’nin niteli¤i ile ilgili tart›flmalar gibi bir çok konuyu toplant› konusu yapmam›z gerekmektedir. Elbette ki okullar›n aç›ld›¤› flu dönemde bunlar› yapmak zor olacakt›r ancak haftada bir gün bir araya gelmek, bu toplant›lara haz›rl›kl› kat›lmak, plan program oluflturmak ve bu planlar› hayata geçirecek de¤iflik mekanizmalar yaratmam›z gerekmektedir. Aksi takdirde Bologna süreci ile bafllayan ve boyutlanan sald›r› dalgas›na karfl› liseli gençlik cephesinden yan›t olmaktan çok uzakta kalaca¤›z. Ayr›ca YDG toplant›lar›n› mümkün oldu¤unca kitlelerin içerisinde okul bahçelerinde, kantinlerde, dersliklerde yani kitlenin yaflam alan› içerisinde yapmaya özen göstermeliyiz. YDG toplant›lar›n› mevcut politikalar›m›z ile birlefltirerek en genifl kitleye hitap edecek genifl ça¤r›larla gerçeklefltirmemiz gerekmektedir.✌ cesaretinin olmad›¤›n› ifade etti. “‹nsanca yaflayacak bir ücret, ifl güvenceli ve kadrolu bir istihdam taleplerimizi kazanana kadar mücadele edece¤iz” diyerek aç›klama sona erdi. Eylemde “Hak verilmez al›n›r, zafer sokakta kazan›l›r”, “Yaflas›n örgütlü mücadelemiz”, “Sadaka de¤il, toplu sözleflme”, “Devlet güdümlü sendikaya hay›r” sloganlar› at›ld›.✌ Mersin YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Uzun zamandan beri dergimiz sayfalar›nda YDG’nin niteli¤i ve YDG anlay›fl›m›z› sorgulayan birçok yaz› yay›mland›. Bu yaz›lar›n d›fl›nda örgütümüzün demokratik bir iflleyifl kazanmas› yolunda at›lan en somut ad›mlardan biri olarak çeflitli alanlar›m›zda yap›lan YDG toplant›lar›n›n de¤erlendirme yaz›lar› da dergimiz sayfalar›nda yer ald›. ‹stanbul YDG olarak biz de yaklafl›k üç ayd›r düzenli olarak YDG toplant›lar› yapmaktay›z. Bu toplant›lar›n›n de¤erlendirmesini sizlerle paylaflmaya ve deneyimlerimizi aktarmaya çal›flaca¤›z. ‹stanbul YDG olarak ilk toplant›m›z› küçük bir grupla aç›k bir alanda gerçeklefltirdik. Bu toplant›ya kat›l›m›n az olmas›n›n birçok nedeni vard›. Bu nedenler hem bizden hem de ‹stanbul’un somut koflullar›ndan kaynaklanmaktayd›. ‹stanbul’un genifl bir alan olmas›, toplant›ya davet edilen bileflenin toplant›ya az bir süre kala haberdar edilmesi, bileflene uygun ortak gün ve saatin belirlenmesinde yaflanan zorluklar bunlar›n bafl›nda gelmekteydi. Bu eksikliklere ra¤men ilk toplant›m›z di¤er toplant›lar›n önünü açmas› aç›s›ndan çok önemli bir yerde durmaktayd›. Bu sorunlarla birlikte düzenli olara haftal›k toplant›lar›m›z› yapmaya bafllad›k. Merkezi toplant›lar› yapmaya bafllad›ktan sonra toplant›lar›n yönetilmesi ve idaresiyle ilgili olarak bir biçim oluflturulma meselesi gündeme geldi. Bu sorunu divan oluflturma ve her toplant›dan önce bu divan seçimini yeniden yapma yoluyla çözdük. Daha sonraki toplant›larda bu konuyu daha derinlemesine inceledik. Divan›n görev ve yetkilerini tart›flarak toplant›n›n bütününden seçilen divan›n sorumlulu¤u oldu¤unu kararlaflt›rd›k. Ayr›ca toplant›da yap›lan gündem önerileri de belirlenen divan üzerinden kararlaflt›r›lacakt›. Seçilen arkadafl toplant› genelindeki söz s›ras› ve süresinden de sorumlu olarak görevlendirilmifltir Yerel toplant›lar ve delegeler K›sa bir süre sonra baz› semt ve mahalleler- Nas›l ki; burjuvazi, kendi sonunu getirecek olan proletaryay› kendi elleriyle yarat›yorsa, ülkemiz egemenleri de kendi sonlar›n› getirecek olan örgütlü halk› yaratma koflullar›n› bizlere vermektedir/vermek zorundad›r. Yeter ki bizler, egemenlerin bizlere verdi¤i/vermek zorunda oldu¤u bu kozlar› do¤ru bir tarzda kullanal›m. Birkaç ay önce 15 Gençlik Derne¤i üyesine kat›ld›klar› bir bas›n aç›klamas›ndan kaynakl› 500’er YTL para cezas› verilmiflti. Gençlik Dernekli arkadafllar›m›za yöneltilen bu sald›r›n›n, bu arkadafllar›m›z özgülünde devrimci harekete yönelik yap›lm›fl bir sald›r› oldu¤u gerçe¤ini göremeyiflimizden ötürü herhangi bir tav›r gelifltiremedik. Oysaki birkaç ay öncesinde ortaklafla düzenledi¤imiz bir bas›n aç›klamas›nda, alabildi¤ine gür de de düzenli olarak YDG toplant›lar› yap›lmaya baflland›. Bu toplant›larla birlikte ‹stanbul YDG olarak ilk yapmaya bafllad›¤›m›z toplant›lar daha merkezi bir nitelik kazanmaya bafllad›. Çünkü yerel toplant›lar daha çok ‹stanbul merkezi toplant›larda al›nan kararlar›n yerel koflullara uygulanmas› ve gelifltirilmesi fleklinde bir geliflim izlemekteydi. Ayr›ca yerel toplant›lar›n yap›lmas›yla birlikte ‹stanbul merkezi toplant›lar›nda yereldeki YDG inisiyatifinin temsil sorunu da ortaya ç›kmaya bafllad›. Bu sorun karfl›s›nda yerellerde ve baz› alanlarda faaliyet yürüten arkadafllar›n (üniversite…) toplant›larda seçim yoluyla merkezi toplant›larda alan› temsil etmesi fleklinde bir çözüm yolu gelifltirildi. Bu arkadafllar merkezi ‹stanbul toplant›lar›nda alanlar›n›n delegeleri olarak, karar alma sürecinde alanlar›n› temsil ederek alan›n düflünce ve onay›n›n al›nmas›n› sa¤lamaktayd›. Bununla birlikte alandaki arkadafllara toplant›lar› ve al›nan kararlar› iletmekle sorumluydu. K›sa süre içinde bu yeni iflleyiflin oturmas›yla yerel toplant›larla merkezi toplant›lar aras›ndaki iliflki daha da netleflti. Merkezi toplant›lar ‹stanbul YDG faaliyetinin genel politikalar›n›n belirlendi¤i, belirlenen politikalar üzerinde daha derinlemesine çal›flmalar›n yap›ld›¤›, genel araçlar›n belirlendi¤i bir platform halini alma- ya bafllad›. Kat›lan delegeler yoluyla bu tart›flmalar ve genel araçlar yerellerdeki toplant›lar›n gündemine tafl›nd›. Yerel toplant›lar›n gündeminde tart›fl›lan konular ve pratikler yine delegeler yoluyla merkezi toplant›lara tafl›narak deneyimlerin aktar›lmas› sa¤land›. Bu iflleyiflin bize olumlu katk›lar›ndan birisi de ‹stanbul gibi genifl bir alanda pratik faaliyetlerin daha küçük birimlere bölünerek daha h›zl› ve daha kolay bir flekilde örülmesidir. Ayr›ca yerel toplant›lar ve delegeler yoluyla her alan›n sorun ve alanda uygulanacak politikalar›n tek tek ‹stanbul YDG toplant›s›n›n gündemine girmesi engellenmifl oldu. Böylelikle ‹stanbul’un birçok yerinden gelen arkadafllar›n s›n›rl› bir zaman› daha verimli de¤erlendirmesi sa¤lanm›fl oldu. Komisyon giriflimi ‹stanbul merkezi YDG toplant›lar›n›n düzenli olarak yap›lmas› ve delege sisteminin netleflmesiyle birlikte farkl› semt ve yerellerde yaflayan, farkl› okullarda okuyan ancak ortak ilgi alanlar›na sahip olan veya yaflanan genel sorunlar› çözmede ortak çal›flmalar yapmas› daha uygun olacak arkadafllar›n birlikte çal›flmalar›n›n gereklili¤i fikri oluflmaya bafllad›. Merkezi toplant›lar›m›z›n gündemleri aras›na bu önerinin de al›nmas›yla birlikte bu sorunun daha detayl› bir flekilde tart›fl›lmas› süreci bafllad›. ‹lk olarak toplant›larda birim oluflturma ve bu birimlerin iflleyifli hakk›nda genel bir tart›flma süreci yap›ld›. Bu birimlerin oluflturulmas›n›n hangi ihtiyaçlar›m›za cevap olaca¤› ve acil olarak hangi birimlerin oluflturulmas›n›n gerekti¤i tart›fl›ld›. Bu sürecin sonunda ‹stanbul YDG olarak iki komisyonun oluflturulmas›, bu komisyonlar›n oluflum sürecine kadar detayl› bir haz›rl›k ve inceleme yaparak iflleyen komisyonlar haline getirilmesi hedeflendi. K›sa sürede önerilen kad›n ve kültür sanat komisyonu flu anda giriflim olarak çal›flmalar›n› sürdürmektedir. Bu komisyonlar arkadafllar›n ortak ilgi alanlar› üzerinden flekillenmifltir. Komisyonlaflman›n bize katk›s› birimler yoluyla belli konular üzerine uzmanlaflman›n daha kolay olmas›d›r. ‹fllerlik kazanm›fl birimler sorunlar›n parçalara bölünmesini ve daha kolay çözülmesini sa¤layacakt›r. Bunun d›fl›nda ‹stanbul genelinde ortak sorunlar yaflayan (liseliler, üniversiteliler, iflçi gençlik) komisyonlar yoluyla kendi sorunlar› etraf›nda daha çabuk birleflip harekete geçebilirler. Gündemlerin bir önceki toplant›da belirlenmesi ‹stanbul YDG toplant›lar›n›n belli dönemlerde k›s›r geçmesi ve toplant›lar›n sessizli¤e bo¤ulmas› nedeniyle bir hafta sonraki toplant›n›n gündem önerileri ve divan seçiminin toplant›lar›n sonunda yap›lmas›na karar verilmifltir. Böylece toplant›ya kat›lan arkadafllar gerekli haz›rl›k ve çal›flmalar› yaparak gelecektir. Bu sayede toplant›larda tart›fl›lan konulara kat›l›m artacak daha canl› bir tart›flma ortam› sa¤lanm›flt›r. ‹stanbul YDG olarak yaz döneminin getirdi¤i çeflitli engellere ra¤men daha demokratik ve kat›l›mc› bir iflleyifl yaratmada önemli ad›mlar att›¤›m›z› düflünüyoruz. Okullar›n aç›lmas›yla birlikte çal›flmalar›m›z›n daha kapsaml› ve genifl kat›l›ml› flekilde ele alaca¤›m›z› düflünüyoruz.✌ ‹stanbul YDG EGEMENLER‹ KEND‹ S‹LAHIYLA VURALIM bir sesle hep bir a¤›zdan; “Yaflas›n devrimci dayan›flma!” slogan›n› atm›flt›k. fiunu en bafl›ndan görmemiz gerekirdi ki; devrimci bir kurumun, partinin vs. baflar›s›, ayn› zamanda devrimci hareketin de baflar›s› ise; yine herhangi bir devrimci kuruma, partiye vs. yap›lan sald›r› da devrimci harekete yap›lm›fl bir sald›r›d›r. ‹flte bu bilinç ›fl›¤›nda, egemenlerin s›n›f mücadelesine azg›nca sald›rd›¤› bu dönemde, bu sald›r›lar› örgütlenmenin bir arac›na dönüfltürmek, bu sald›r›lar› gö¤üslemenin ve geri püskürtmenin tek yoludur. Nitekim bunu yapamay›fl›m›z›n bir sonucu olarak; bu defa da 2’si YDG’li, 7’si Gençlik Dernekli olmak üzere 9 arkadafl›m›za, yine ayn› flekilde 500’er YTL para cezas› verildi. Devrimci gençlik hareketine yönelik yap›lan bu sald›r›lar›n tek bir amac› vard›r, o da örgütlü halk› yaratmam›z› engellemektir. Bizler özgülünde mücadelemize yap›lan bu sald›r›lar› örgütlenmenin bir arac› olarak kullanmak, halk düflmanlar›na karfl› verece¤imiz en güzel cevap olacakt›r. Pratik anlamda birçok fleyin yap›laca¤›ndan flüphe yok. Peki, yap›lacak olan pratikler de yine sadece göstermelik mi olacak? Yani sadece iflin maddi k›sm› m› öne ç›kar›lacak? E¤er böyle yaparsak bu ifli gerçekten de göstermelik yap›yoruzdur ve bu flekilde ‘egemenleri kendi silahlar›yla vural›m’ fliar›- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! n› gerçeklefltirmemiz mümkün olamaz. O halde ne yapmal›? Asl›nda gayet aç›k; kitlelerin içine girmek ve onlar›, yap›lan bu sald›r›lar›n teflhirini yaparak, bu sorunlara karfl› koyman›n örgütlenmekten geçti¤ini anlatarak, s›n›f mücadelesi saflar›na çekerek, harekete geçirmek olmal›d›r. Bu anlam› ile özelde faaliyetimizin bulundu¤u yerler olmak üzere, gidebildi¤imizin her yere giderek kitlelere derdimizi anlatarak, dayan›flma etkinlikleri düzenleyerek, gazete, dergi, bildiri, kufllama vb. araçlar› kullanarak genifl kitlelere ulaflabilmek ve bunlarla birlikte alan özgüllerinde daha yap›labilecek birçok fleyi faaliyetçilerimizle tart›flarak bulmak ve yapmak…✌ Erzincan YDG 27 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 f rum YÖK ve Stratejisi üzerine imdilerde ideolojik-siyasi-bürokratik k›skaca al›nm›fl söz konusu kurumlar, bir de metalaflma, paral›laflma, ticarileflme, özellefltirme girdab›na sokulmufl durumdalar. Bu durum, sadece emekçi halk çocuklar›na üniversitenin kap›lar›n› kapatmakla kalm›yor, bizzat bilimsel-entelektüel-estetik etkinli¤in varl›k nedenini de ortadan kald›r›yor. Zira kâr etmenin, mal satman›n, sömürünün hizmetinde bir bilim ve sanat mümkün de¤ildir. Tan›m› ve do¤as› gere¤i bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet ve yarat›c›l›k, sadece kamusal bir etkinlik olarak var olabilir. Ancak günümüzde durum hiç de böyle de¤ildir. fi “Her toplumsal formasyonda ve her tarihsel dönemde bir ‘e¤itim sistemi’ bulunur ve bu ‘e¤itim sistemi’ egemen s›n›f›n ihtiyaçlar›yla uyumludur. Kapitalist üretim tarz› egemen üretim tarz› haline gelmeden önceki tar›m toplumlar›nda geçerli ‘e¤itim sistemi’ esas itibariyle ideolojik egemenli¤i yeniden üretmeyi amaçl›yordu. ‹deolojik meflrulaflt›rmalar› dine dayand›¤› için o dönemin e¤itim sistemleri, mevcut durumun de¤iflmezli¤ini vaaz ediyordu ve ‘mevcut durumun Tanr›’dan kaynakland›¤›, insan iradesiyle de¤ifltirilmesinin mümkün olmad›¤›’ bilincini yerlefltirmeyi amaçl›yordu. Dolay›s›yla, ideolojik meflrulaflt›rman›n referanslar› dine dayan›yordu. Bugünkü ‘modern üniversitelerin’ atalar› orta ça¤da ortaya ç›km›fllard› ve Kilise çevresinde faaliyet gösteriyorlard›. Kurulmalar›, geliflmeleri, aç›l›p-kapanmalar› bütünüyle Kilise çevresindeki tart›flmalara ba¤l›yd›. Bu dönemde, e¤itim tamamen o dönemin üst s›n›f›n›n yani ruhanilerin ç›karlar›n› gözetiyordu. Bu tür üniversiter kurumlar›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndaki karfl›l›¤› olan e¤itim kurumlar› Medreseler, Tekkeler ve Zaviyeler’di.”* “XVIII. yüzy›lda kapitalizmin egemen üretim tarz› haline gelmeye bafllad›¤› dönemden itibaren söz konusu kurumlar da dönüflüme u¤rad› ve yeni egemen s›n›f olan kapitalist s›n›f›n ve bir bütün olarak da burjuvazinin ç›karlar›yla uyumlu hale getirildi. Ayd›nlanman›n ve modernitenin düflünsel-ideolojik alanda yaratt›¤› devrim, e¤itim alan›nda da dönüflümleri tetiklemiflti. O zamana kadar tar›m toplumunu meflrulaflt›rma ifllevi gören, ideolojik egemenli¤in hizmetinde olan, dine dayanan e¤itim sisteminin ideolojik referanslar›n› da art›k rasyonalizm [ak›l–ak›lc›l›k] oluflturuyordu. Böylesi bir sosyal, entelektüel, estetik, artistik devrimler ve dönüflümler ça¤›nda, üniversiteler de yeni dönemin egemen s›n›f› olan burjuvazinin ç›karlar›yla uyumlu hale getirilecekti. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Bat› modelinde kurulan ilk üniversite Darülfünun’du. 1860’l› y›llardan 1933’deki ‘üni- Eylül 2007 8 versite reformuna’ kadar varl›¤›n› sürdürse de, s›k s›k ö¤retime ara vererek, aç›l›pkapanarak, yaklafl›k 60 y›ll›k bir varl›¤› söz konusu oldu ve geleneksel e¤itim kurumlar› olan Medreseler, Tekkeler ve Zaviyelerle birlikte ve onlarla yan yana s›n›rl› etkinli¤ini sürdürdü.” E¤itim neden emekçi s›n›flara do¤ru yayg›nlaflt›? “Geleneksel tar›m toplumlar›nda e¤itimin amac›, dine dayal› dünya görüflünün emekçi toplum ço¤unlu¤u taraf›ndan ‘içsellefltirilmesini’ sa¤lamakt›, do- lay›s›yla as›l ifllevi ideolojik nitelikteydi. Kapitalizmle birlikte e¤itim sisteminde iki önemli de¤ifliklik ortaya ç›kt›: Birincisi, e¤itimin ve bilginin ideolojik kayna¤› teolojiden rasyonalizme kayd›; ikincisi, e¤itim sadece ideolojik egemenli¤i sa¤lamakla yetinmeyip, kapitalist üretim için gerekli iflgücünü yetifltirmeyi de amaçlar hale geldi. Önceki dönemde sadece dar bir elit için oluflturulmufl e¤itim sistemi yerine, ‘temel e¤itimin’ genifl emekçi çocuklar›n› da kapsar hale gelmesi, kapitalist üretimin ihtiyac›na cevap vermeyi amaçl›yordu. Fakat üniversite e¤itimi veya ayn› anlama gelmek üzere, yüksek ö¤retim düzeyinde durum farkl›yd›. Üniversiteler, ‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›na kadar sadece dar bir ayr›cal›kl› elitin çocuklar› içindi. Sonras›nda, kap›lar›n› ilk de- fa emekçi kitlelerin çocuklar›na da aralam›flt›. Elbette burjuva egemenli¤iyle birlikte e¤itim, yeni dönemin egemen ideolojisini genç nesillerin kafas›na sokma, bu sefer de ‘burjuva düzeninin de¤iflmezli¤ini’ dikte eden bir egemen ideoloji üretme ifllevine koflulmufltu.” Olmas› gereken ve olan üniversite “Asl›nda üniversitelerle ilgili tam bir kafa kar›fl›kl›¤› var, zira gerçekte var olan üniversite ile hep dillendirilen/olmas› gereken aras›nda derin bir uçurum vard›r… Üniversitelerin gerçek anlamda üniversite say›labilmeleri için olmazsa olmaz koflullar söz konusudur. Bir kere üniversitenin mutlaka özerk olmas›, kendi kendini yönetmesi gerekir, ya da özerk de¤ilse üniversite de de¤ildir denir. Elbette özerklik sadece siyasi otorite [devlet] karfl›s›nda özerklik de¤ildir, sermaye dahil her türlü güç ve iktidar oda¤› karfl›s›nda özerkliktir. ‹kincisi üniversitenin kendine özgü bir üslubu, tarz›, gelene¤i olmas› gerekir. Baflka türlü ifade etmek istersek, üniversite süreklili¤i varsayar. Üçüncüsü, üniversitenin gerekti¤inde kendi kendini savunabilmesi gerekir. Elbette bunu kendine özgü yöntem ve araçlarla yapacakt›r veya yapmas› gerekir. Dördüncüsü; üniversitede yap›lanlar›n toplumdaki özgürleflme mücadelesiyle örtüflmesi gerekir ki, bu üniversitenin as›l varl›k nedeni say›lmal›d›r. Nihayet, beflinci koflul da, üniversitenin kamusal bir etkinlik, bir kamusal alan faaliyeti olma zorunlulu¤udur...” Üniversitelerin her türlü fikrin özgürce ve s›n›rs›z bir flekilde tart›fl›labildi¤i kurumlar oldu¤u söylenir ama gerçek dünyada bunun tersi geçerlidir. Genel bir çerçevede üniversiteler, özgür düflüncenin filizlenip, yeflerdi¤i kurumlar de¤il, tam tersine özgür düflüncenin ve gerçek bilimin bo¤uldu¤u kurumlard›r. Fakat bu genel tespitin derinlefltirilmesine ihtiyac› vard›r. Her ne kadar üniversiteler ideolojik egemenli¤in üretildi¤i odaklar olsalar da, bilimsel-estetik-entelektüel çaban›n niteli¤inden ötürü, bu kurumlardan bilimi ve özgür düflünceyi bütünüyle kovmak mümkün de¤ildir. Sivil elbiseyle askerlik yapmak Bu arada Türkiye’deki durumun da nüanse edilmesi gerekir. Her ne kadar resmi söylem modernleflmeye, ayd›nlanmaya afl›r› vurgu yapsa da, Türkiye’nin tarihinde hiçbir zaman gerçek anlamda bir modernite ve ayd›nlanma devrimi yaflanmad›. Bizde “Eski Rejimle” hesaplafl›lmad›. “Eski” olan, yeni söylemler ve yeni görüntüler alt›nda varl›¤›n› korudu. Bu durum, özerk kafalar›n ve özerk kurumlar›n ortaya ç›k›p geliflmesine izin vermedi. Bafll›ca varl›k nedenlerinden biri özerklik olan, olmas› gereken üniversite, böylesi koflullarda gerçek bir varl›¤a sahip olamazd›, nitekim olamad›, olam›yor. Oysa gerçek üniversiteler genç insanlara sadece meslekî bir yetkinlik kazand›ran kurumlar de¤ildir ve olamazlar. Türkiye’de geçerli resmi ideoloji sadece üniversiteyi bo¤makla kalmad›, toplumun ideolojik-entelektüel ufkunu da karartt›. Zaten resmi ideoloji demek, do¤rular›n devlet taraf›ndan önceden belirlenmesi demektir ki, böylesi bir durum özgür düflünceyi ve yarat›c›l›¤› daha bafltan yasaklar. Türkiye’de MGK gibi bir kurumun varl›¤›, cunta anayasas› ve onun yüksek ö¤retimi düzenleyen ünlü 130 ve 131. maddeleri ve yüksek ö¤retim kurumlar›na k›flla düzenini dayatan YÖK varken, üniversite denilen kurumlar›n da sivil elbiseyle askerlik yap›lan kurumlara dönüflmesi kaç›n›lmazd›. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Bununla birlikte çok önemli bir mücadele de Lassalleizm’in oportünist e¤ilimine karfl›yd›. Bu e¤ilim giderek kapitalizmi getirecek hükümet destekli kooperatifler sistemini öneriyordu. Lassalle kooperatiflerini kesin destekleyeceklerini düflündü¤ü iflçilerin parlamentonun % 90’›n› garanti alt›na alaca¤› düflüncesinden dolay› genel seçimleri istiyordu. O Marks’›n kendisini ihanetçi olarak karakterize etmesinden dolay›, Alman fiansölye Bismark’la onlar›n deste¤ini almak umuduyla oportünist ba¤lant›lara bile girdi. Lassalleist oportünizmin en tehlikeli yan› onun, ‘tunç ücret yasas›’ olarak adland›rd›¤› teoriyle grevlere ve ticaret birli¤i çal›flmalar›na tümden karfl› olmas›d›r. Buna göre iflçilerin maafllar› en yal›n destek seviyeleriyle de¤iflime u¤ramayacak flekilde s›n›rl›d›r ve ticaret birliklerince kazan›lm›fl maafl art›fllar›n›n hayat pahal›l›¤› ve fiyatlardaki art›fllardan dolay› otomatik olarak iptal olmas› umuluyordu. Marks bu burjuva teorisini, Eylül 1865’te Birinci Enternasyonal’in Genel Konseyine sundu¤u raporun bir bölümü ile “ücret, fiyat ve kâr” aras›ndaki iliflkinin teorik aç›klamas›yla tüm kuvvetiyle karfl› ç›km›flt›r. Paris Komünü ve 1. Enternasyonal 1.Enternasyonal, Frans›z-Alman Savafl› ve Paris Komünü s›ras›nda kitleler içinde büyük etki yaratm›flt›. Yükselen grev dalgas›, birçok sanayi kolunda sendikal harekete canl›l›k veriyordu. Enternasyonal, politik meselelerin çözüm merkezi olarak hareketin rehberlik görevini baflar›yla yerine getirmekteydi. Frans›z-Alman savafl›n›n kesintiye u¤rad›¤›,1870 Temmuzu’nda, Genel Konsey taraf›ndan, “Savaflta Marksist taktikler’’ denebilecek, Marks taraf›ndan haz›rlanan bildiriyi derhal yay›mlad›. Bildiri, savafl›n esas sorumlular› olarak Frans›z ve Alman hükümetlerini iflaret edip, enternasyonal proletaryan›n enternasyonal dayan›flmas›n›n gereklili¤ini vurguluyordu. Marks, Almanya’n›n, gerici diktatör III. Napolyon’un sald›r›lar› karfl›s›nda savunma durumunda oldu¤unu belirterek Almanya proletaryas›n› iki noktada uyar›yordu. Birincisi: Savafl (Alman Hükümetinin lehine) bir iflgal savafl›na dönüflebilirdi. ‹kincisi: Alman hükümeti gerici Rus Çarl›¤›’yla ittifak halindeydi. Sonuçta, Frans›z ve Alman iflçileri aras›nda enternasyonal ruh geliflti. Liebknecht ve Bebel, Alman parlamentosunda savafl kredileri aleyhine oy kullanmalar› nedeniyle Alman Hükümeti taraf›ndan hapse at›ld›lar. Marks’›n da öngördü¤ü gibi, III. Napolyon alt› hafta savafllar›ndan yenik ç›kt› ve Fransa’da cumhuriyet ilan edildi. Galip Almanya Fransa’y› iflgale bafllamak üzereydi. Bunun üzerine Marks, Enternasyonal’in yeni bir bildirisini yay›mlayarak iflgale karfl› tutum sergilenmesi gerekti¤ini aç›klad›. Özelde Almanya, genelde dünya proletaryas›na yapt›¤› ça¤r›da, onurlu bir bar›fl›n tesisi için Frans›z Cumhuriyeti’nin tan›nmas›n› sa¤layacak bir bask› mekanizmas›n›n gelifltirilmesinin zorunlulu¤unu ortaya koydu. Frans›z Cumhuriyeti’nin yap›s›n› analiz ederken, Marks, bu devleti finansal aristokrasiyi ve büyük burjuvaziyi egemen biçimde temsil eden kralc› büyük burjuvazi ve cumhuriyetçi küçük burjuvazi ittifak›n›n bir ürünü olarak ele ald›. Bununla birlikte, iflçi s›n›f›n›n bu yeni hükümeti devirmek için “zamans›zumutsuz budalaca” giriflimlerde bulunmas› fikrine karfl› ç›k›yordu. Çünkü o s›rada düflman (Alman iflgal güçleri) kap›lar›na kadar dayanm›flt› Paris’in. Ancak Marks’›n önerisinin aksine Bakunin taraftarlar› Fransa’n›n birkaç noktas›nda bu tarz giriflimlerde bulundular. Blanqui de isyan haz›rl›klar› içindeydi. Paris dolaylar›nda Alman kuflatmas› sürerken, Paris’te kontrol; ço¤unlu¤u iflçilerden oluflan Ulusal Muhaf›z K›tas›’n›n eline geçmekteydi. Bu durumun yaratt›¤› kayg›yla Frans›z Thiers Hükümeti, flehri Almanlara verme konusunda bir anlaflmaya taraf oldu. Hükümetin anlaflmay› uygulamaya çal›flmas› üzerine kentte y›¤›nlar ayaklanarak Paris Komünü’nü kurduklar›nda tarih 18 Mart 1871’i göstermekteydi. Komün’ün önderli¤i Blankistlerin elindeydi. Paris halk›n›n seçti¤i yönetim konseyinde doksan iki üye ile Blankistler ço¤unluktayd›. Genifl bir Proudhoncular grubundan baflka Marksistler sadece on sekiz üye ile temsiliyet sa¤layabilmifllerdi. Ayaklanman›n zamans›z bafllat›lmas›na, karfl› olmas›na ra¤men, Marks, art›k engellenemez flekilde bafllayan isyan hareketinin militan bir savunuculu¤unu yapt›. Ancak, Paris Komünü karfl›devrim güçlerinin yo¤un sald›r›lar› karfl›s›nda uzun süre tutunamad›. Hükümetler Paris Komününü da¤›tmak için birleflmifllerdi. Öyle ki, Alman Hükümeti, Paris’i devrim güçlerinin elinden almak için önceden esir alm›fl oldu¤u Frans›z savafl esirlerini, bu karfl›-devrimci savaflta destek güç olarak konumland›rm›flt› bile. Befl günlük fliddetli çarp›flmalar›n ard›ndan flehit düflen binlerce savaflç›n›n, say›s›z komünar›n tarihe düfltü¤ü kahramanl›k notlar›na ra¤men Komün da¤›t›ld›. Paris iflgal edildi. Paris düfltükten sonraki katliam ise insan kan›n› donduracak derecedeydi. Otuz binin üzerinde komünar katledilirken, k›rk befl binin üzerinde komünar ise esir düflmüfltü. Bunlar›n birço¤u da hapishanelerde ve sürgünde katledildi. Kasap burjuvazinin katletti¤i bu insan say›s› 1848 devrimlerinden sonraki katliam›n say›sal boyutunu aflmaktayd›. Burjuvazi, iflçi s›n›f›n›n iktidar› ele geçirmek için cesaret edece¤i giriflimlerde, dehflet verici barbarl›k örnekleri sergileyebilme yeteneklerini ispatlam›flt›. Paris Komünü k›sac›k ömrüne ra¤men, Marksist teori aç›s›ndan muazzam tarihsel anlamlarla, derslerle yüklüdür. Nitekim Marks, “Fransa’da ‹ç Savafl” kitab›n› Komün s›ras›nda yazm›flt›. Ancak kitap Paris düfltükten iki gün sonra yay›mland›. Komün dönemi boyunca, al›nan önemli politik kararlar›n aras›nda, kilise ve devletin ayr›lmas› yer al›yordu. Kiliseye ayr›lan devlet ödene¤i kald›r›lm›flt›. Halk milis güçlerinin yarar›na eski ordunun kal›nt›lar› la¤vedilmiflti. Sulh ve ceza hakimlerinin seçimi ve denetimi için önlemler al›nm›fl, devlet memurlar›n›n güvenilirli¤i sa¤lanarak maafllar› yükseltilmiflti. Bir tak›m sosyo-ekonomik kararlar da C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! al›narak uygulamas›na geçilmiflti: Herkese eflit-paras›z e¤itim-ö¤retim hakk› tan›narak bunun olanaklar› oluflturulmufltu. Geceleri ekmek f›r›nlar›n›n çal›flt›r›lmas› yasaklanm›flt›. Atölye patronlar›n›n keyfi davran›fllar›na son verilmiflti. Daha önce burjuvazi taraf›ndan kapat›lm›fl olan iflçiler taraf›ndan oluflturulan atölyeler müsadere edilerek komünün ortak mallar›na dahil edilmiflti. Tefecilik ve rehincilik yasaklanarak bu icraatlar için kullan›lan dükkanlar kapat›lm›fl, iflsizlere maddi destek sa¤lanm›fl, evsizlere konutlar tahsis edilmifl, borçlulara borçlar›n› ödemesi konusunda destekte bulunulmufltu. Ve belki de en önemlisi; Paris Komünü, bütün eksiklikleriyle, yanl›fllar›yla, do¤rular›yla iflçi s›n›f› nezdinde gelecek kuflaklara eflsiz deneyimler b›rakt›. S›n›f›n iktidar yürüyüflüne pratik bir ›fl›k oldu. Anarflistlerin iddialar›n›n aksine, Paris Komünü’nün en önemli dersi: Proletarya, net ideolojik-politik hatta sahip, çelik disiplinli partisi olmadan devrimi baflar›yla sürdüremeyece¤i gerçe¤i ve yine ayn› baflar› için iktidar›n elde edilmesinden sonra da mutlak gücün devam ettirilmesi gereklili¤idir. Bunlar olmadan burjuvazinin askeri-bürokratik devlet ayg›t›n›n parçalanamayaca¤›, yerine proletarya devletinin infla edilemeyece¤i anlafl›lm›flt›r. Komünün ayr›ca yeni toplumsal yap›ya temel teflkil etmesi, dünyada proletarya diktatörlü¤ünün ilk örne¤i olmas› bak›m›ndan oldukça önemlidir. Lenin’in ifadesiyle, “IXX. yüzy›l›n en harika proleter hareketinin, en harika ürünü…’’ Marks’›n Komün’le ile ilgili analizleri, Paris düfltükten sonra geliflen kafa kar›fl›kl›klar›n›n giderilmesinde muazzam bir etki yaratt›. Bu analizler, enternasyonal proletaryaya mücadelesi boyunca kendi prati¤inden ders ç›karmas› gerekti¤ini de ö¤retti. Ayr›ca bu süreç (1848-1871) iflçi s›n›f› mücadelesinin do¤rulu¤unu, hakl›l›¤›n› bir kez daha gözler önüne serdi. Bahsetti¤imiz bu kesitte Marksizm hiçbir flekilde hakim ak›m de¤ildi. Oldukça fazla olan sosyalist ak›mlardan bir tanesiydi sadece. 1848-1871 aras› dönemin güçlü olaylar› ve tabii ki berrak analizler-aç›l›mlar, sosyalist hareket içinde Marksizme ilginin gitgide geliflmesine yol açt›. Bununla birlikte, dönem ve analizler s›n›f›n, ideolojisi ile alakal› olmayan saçma ak›m ve politik yönelimlerin niteli¤ini a盤a ç›karm›flt›. Böylelikle Marksizm s›n›f›n önder ideolojisi olma konumunu sa¤lam›flt›. Ayr›ca bu dönem boyunca Marksizmi rehber edinen iflçi s›n›f› örgütlülükleri ve hareketleri de geliflmifl, Marksizm iflçi y›¤›nlar› içindeki di¤er ak›mlar›n etkisinin çok üstünde bir etki oluflturmufltu. Ba¤›ms›z proletarya partileri (I.Enternasyonal ve Alman Sosyal Demokrat Parti) Marksizm’in bayra¤› alt›nda ideolojik formasyona dahil olmufllard›. Art›k Marksizm devasa bir proleter hareketin öncüsü olarak, burjuvaziye meydan okumaktayd›…✌ Devam edecek 25 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Ufuk Bu tablo insanl›¤›n sanc›s› olmal› edenini bir parça umuda yat›ran mevsimlik iflçiler ülkemizde en ucuz iflçilerdir. Ehliyeti olmayan servislerle tafl›nmakta, kamyon kasalar›nda s›k›flt›r›lmaktalar. Ayr›ca çal›flt›r›lmas› yasak olanlar bu kazalar sonucu ortaya ç›kmaktad›rlar. B Geçimini mevsimlik iflçi olarak sürdürmeye çal›flan ama maalesef ki hak etti¤i de¤eri göremeyen, hep klifle olarak bir yerlerden duydu¤umuz “yurdumuzdan insan manzaralar›” ya da “insanl›k dram›” olarak lanse edilen ve yine maalesef ki sessizli¤in içine s›k›flt›r›lm›fl, insan hayat›n› hiçe sayan bu tablonun çizgileri daha ne kadar devam edecek? Evet, gurbet eme¤inin sömürülmesiyle elde edilen kazanç, patron-a¤alar› memnun edip sermayelerine sermaye eklese de yitip giden insan yaflamlar› günümüzün bir sanc›s› olarak giderek ço¤alan ve bir türlü kapanmak bilmeyen bir yarad›r. Yaflam›n› idame ettirebilmek için do¤du¤u topraklar› terk eden mevsimlik iflçilerin dram›n› anlat›yoruz. Son y›k›m yasalar›n›n uygulanmaya bafllanmas›yla tar›m›n tasfiyesi sonucu eme¤inin karfl›l›¤›n› alamayan köylülere ve Türkiye Kürdistan›’ndan Çukurova’ya, Ege’ye ve Karadeniz’e çal›flt›r›lmak üzere getirilen mevsimlik iflçilere baflka bir alternatif b›rak›lm›yor. Belki de bir daha görememek üzere ayr›ld›klar› evlerinden geriye yaln›zca ac›lar› ve yitip giden yaflamdaki yerleri kal›yor. ‹nsan yaflam›n›n asla kabul edilemez gerçekleriyle en sa¤l›ks›z, en zor koflullarda sadece nefes alabilmek için çal›flan mevsimlik iflçiler daha gurbete gidemeden yollarda birer birer ölüyor. Bedenini girdikleri ekmek kavgas›nda yitiren kad›n, erkek, genç, yafll› ve yüre¤inde taptaze umutlar besleyen çocuk iflçiler. 2007 y›l›n›n ilk befl ay›nda 26 iflçi öldü ve 204 iflçi yaraland›. Son günlerde ise Sivas-Kangal’da 23 tar›m iflçisi ve Ni¤de’de 5 iflçi öldü, 20 iflçi yaraland›. Ad›yaman’da 29 iflçi, fianl›urfa’da 4 iflçi yaralan›rken, Bursa’ da 1 iflçi öldü. fianl›urfa-Mardin çevre yolu ç›k›fl›nda umudunu bedeninde ve bile¤inde arayan mevsimlik iflçileri tafl›yan kamyonet ile kamyonun çarp›flmas› sonucu 10 tar›m iflçisi öldü. Yine fianl›urfa’da Akçakale ilçesinde kad›n ve çocuklar› tafl›yan kamyonun mercimek ve pirinç yüklü kamyonla çarp›flmas› sonucu 15’i iflçi 16 kifli Eylül 2007 10 öldü ve daha nicesi… Bedenini bir parça umuda yat›ran mevsimlik iflçiler ülkemizde en ucuz iflçilerdir. Ehliyeti olmayan servislerle tafl›nmakta, kamyon kasalar›nda s›k›flt›r›lmaktalar. Ayr›ca çal›flt›r›lmas› yasak olanlar bu kazalar sonucu ortaya ç›kmaktad›rlar. Zaten en a¤›r ifl koflullar›nda çal›flmakta olan mevsimlik iflçilerin (tabii düfltükleri gurbet yolculu¤unda çal›flacaklar› yere ulaflmay› baflarabilmifllerse) bir de elçilerin, day› bafllar›n›n, çavufllar›n hakaretleri ve afla¤›lamalar› da cabas›. Peki, ne için? Bin bir parçaya bölünmüfl umutlar› için mi? Eme¤inin karfl›l›¤›n› alamayan mevsimlik iflçilerin ücretleri de asla gününde verilmez; çünkü bafllar›nda bulunan ve ald›klar› her nefesi burunlar›ndan getiren elçiler ald›klar› paralar› aylarca iflletirler ki, mevsimlik iflçilerin ücretlerinden kazanç sa¤layabilsinler ve do¤all›¤›nda iflçiler yine paras›z ve açt›rlar. Sendikal haklar›ndan habersiz olan tar›m iflçilerinin dram›d›r bu tablo. Eme¤in gasp›d›r. Bin bir parçaya bölünmüfl umutlar›n›n yan›nda ülkeyi yönetenler de ülkeyi bin bir parçaya bölerek satmakla, “nas›l daha fazla ucuz iflgücü sa¤lar›m derdiyle” meflguller. ‹nsan hayat› hiçtir onlar için. Mevsimden mevsime her y›l yüzlerce yaflam›n yitirilmesinin tek sorumlular› hiç flüphesiz gözünü para h›rs› bürümüfl, insanl›¤›n utand›ran izlerini görmezlikten gelen patron-a¤alard›r. Susturulmufllu¤umuzun bariz örne¤idir bu sanc›l› tablo. Öyle bir aymazl›k içerisine girilmektedir ki, yaflanan kazalar›n çözümü olarak sürücülere kesilen cezalar ve sorunun kayna¤› olarak bilinçsiz floförler gösterilmektedir. Yavuz h›rs›z ev sahibini bast›r›r misali iflçiler suçlu görülmekte “neden bu kadar kalabal›k bir flekilde yolculuk yapt›klar›” sorulmaktad›r. Ülkemizde kay›tl› bulunan tar›m iflçileri say›s› yaklafl›k olarak dokuz yüz bin kiflidir. Bununla birlikte tar›m iflçileri yaln›z bafllar›na çal›flmad›klar›ndan dolay› yani aileleri ile birlikte çal›flt›klar› için ve bunlar›n içine çocuk iflçiler de kat›ld›¤›nda say› katlanarak yükselmekte ve kay›t d›fl› çal›flma da artmaktad›r. Mevsimlik iflçilerde en çok ra¤bet görenler kad›n ve çocuk iflçilerdir. Çünkü onlar daha ucuza çal›flt›r›labilirler. Çünkü onlar haklar›n› alma noktas›nda daha sessizdirler. Bu kay›t d›fl› çal›flman›n ço¤unu da kad›n ve çocuk iflçiler oluflturmaktad›r. Sigortas›z, ifl güvencesiz, yaflam güvencesiz çal›flmalar ve karfl›l›¤›nda al›nan düflük ücretler. Adana ve Mersin’de tar›m iflçilerinin dernekleri bulunmas›na ra¤men ülkemizde tar›m iflçilerinin en ucuza çal›flt›klar› yer Çukurova bölgesisidir. ‹flçilerin örgütlenmeleri karfl›s›nda patronlar›n uygulad›klar› insanl›k d›fl› uygulamalar onlar›n örgütlenmelerini engellemekte. Bunun yan›nda ülke gündemini bile pek fazla meflgul etmemekte ve tar›m iflçileri kaderleriyle bafl bafla b›rak›lmaktad›r. Bunun yan›nda tar›m iflçilerinin sorunlar› devrimcilerin gündeminden de uzak durmakta ve yeteri kadar ilgi gösterilmemektedir. Mevsimlik iflçilerle ilgili göze görünür tek çal›flma Tarsus YDG’nin tar›m iflçilerinin ücretlerinin yükseltilmesi ile ilgili yapt›klar› çal›flmalard›r. Bu noktada Tarsus YDG’nin deneyimlerinden yararlanmak olumlu olacakt›r. Bununla birlikte mevsimlik ifllerde çal›flan yoldafllar›m›z bulunmas›na ra¤men bizler mevsimlik iflçiler aras›na bir türlü girememekte ve onlar›n dertlerini ö¤renip onlar› örgütlemekte s›k›nt› yaflamaktay›z. Bu noktada kendimizi özelefltiri süzgecinden geçirmeliyiz. Elimizde gündem olarak önemli bir konu bulunmas›na ra¤men bunu iyi bir flekilde de¤erlendiremedi¤imizi görebilmeliyiz. Hatalar›m›zdan dersler ç›kartmam›z gerekmektedir. Tar›m iflçileri gündemdeki yerini halen korumaktad›r. Önümüzdeki süreçte bunu gündemimize almal› ve tar›m iflçileri içerisinde örgütlenme çal›flmalar› yapmal›y›z. Bunu yapabilmenin ilk koflulu tar›m iflçilerinin içerisine girebilmektir. Mao yoldafl›n da dedi¤i gibi bir insan›n devrimci olup olmad›¤›n› anlamak için iflçi ve köylü kitleleriyle ne kadar iç içe olduklar›na bakmal›y›z. ‹mkanlar›m›z›n oldu¤u yerlerde tar›m ifllerinde çal›flmal›, bunun el vermedi¤i koflullarda semtlerde tar›m iflçileri ile iliflkiye geçmeliyiz. Onlar›n bulundu¤u dernek ve sendikalarda onlarla birlikte olmal› ve bu dernek ve sendikalar› daha ifllevli hale getirmeliyiz. Sendika ya da derneklerin bulunmad›¤› yerlerde tar›m iflçileri ile beraber bu örgütlerin kurulmas› için çaba harcamal›y›z. Yaln›z bu çal›flmalar› yaparken kesinlikle kitleye üstten bakmamal› onlar›n inisiyatifini a盤a ç›kartarak hareket etmeliyiz. ‹çerisine girdi¤i krizi atlatma çabas› içerisinde olan sistem emekçi kitlelere sald›r›s›n› daha azg›nca sürdürecektir. Ülke gündemini iyi takip etmeli, reflekslerimizi do¤ru bir flekilde harekete geçirmeye çal›flmal›y›z. Tek gündemimizin tar›m iflçilerinin yaflad›¤› sorunlar olmad›¤›n›n bilinciyle, egemenlerin sald›r›lar›n› do¤ru okumal› ve kitleleri harekete geçirmeliyiz. Son günlerde özellikle ö¤renci gençli¤in maruz kald›¤› sald›r›larla bu gündemler birlefltirilerek kitlesel tepkiler ortaya koyman›n flartlar› müsaittir. KPSS, ÖSS, OKS, vb. s›navlar ö¤renci gençli¤in maruz kald›¤›, geleceklerini çalan sald›r›lard›r. Bununla birlikte hapishanelerde devrimci ve komünist tutsaklara yönelik yap›lan sald›r›lar ve özellikle hasta tutsaklar üzerinden uygulanan politikalar konusunda kitleleri bilinçlendirmeli ve bu noktada di¤er devrimci örgütlerle birlikte hareket edilerek tutsaklar›n içerideki seslerine d›flar›dan bir ses de biz vermeliyiz. Ülkemiz koflullar› bize politika üretmek anlam›nda oldukça ürün vermektedir. Çünkü faflizm koflullar›nda yaflamaktay›z. Ve faflizm kendini ayakta tutabilmek için emekçi halka sald›rmaya devam edecektir. Bu durumda bize düflen, durmaks›z›n bir koflturmaca içerisinde ama bilinçli bir koflturmaca ile kitleleri örgütleme görevini önümüze koymakt›r. Onurlu bir gelece¤i ellerimizle yaratabilmemiz için kitlelerle bütünleflmeliyiz. ✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Örnekler ço¤alt›labilir. Ancak buradan flu sonucu aç›kça ç›karmal›y›z; mevcut ekonomik sistemin t›kanm›fll›¤›, halk›n ihtiyaçlar›na ra¤men istihdam alanlar› yarat›lamay›fl› e¤itim sisteminin de t›kanmas›n› getirmifltir. ÖSYM Baflkan›’n›n gerçeklerle alakas›z önerilerini bir kenara b›rak›rsak e¤itim sistemindeki t›kanm›fll›¤› aflmak için e¤itim sisteminin yeniden yap›land›r›lmas›nda ciddi ad›mlar at›lmaktad›r. Kuflkusuz bu yeniden yap›land›rma süreci var olan sorunlar› egemen s›n›flar›n lehine çözme do¤rultusundad›r. Yeniden gündeme gelece¤inden kuflku duymamam›z gereken Erkan Mumcu’nun M.E. Bakan› oldu¤u dönemde ç›kar›lmaya çal›fl›lan “YÖK Yasa Tasar›s›” bu yeniden yap›land›rma sürecinin neyin üzerine kurulu oldu¤unu görmemizi sa¤layacakt›r. Bu yasa tasar›s› temel iki argüman üzerine kurulmufltur. Birincisi yüksek ö¤retimin kamusal yarar›n›n kiflisel yarar›ndan az oldu¤u gerekçesiyle yüksek ö¤retimin paral› hale getirilmesi, ikincisi üniversitelerin “üniversite-sanayi iflbirli¤i” ad› alt›nda çeflitli sermaye gruplar›n›n Ar-ge (araflt›rma-gelifltirme) kurumlar›na dönüfltürülmesi. Bu yönde yap›lacak de¤ifliklik e¤itim sisteminin en ta- ban›ndan en tepesine kadar sermayenin ihtiyaçlar›na göre yeniden yap›land›r›lmas› olacakt›r. Ve yukar›da da belirtti¤imiz gibi var olan sorunlar›n egemenler lehine çözümünü içerecektir. Üniversite kap›lar›ndaki y›¤›lma halk gençli¤ine kap›lar tamamen kapal› oldu¤unda ortadan kalkacakt›r. Sermayenin ihtiyac›na göre eleman yetifltirecek üniversitelerden mezun olacak az›nl›¤›n halk›n gereksinimlerinin hiçe say›lmas› pahas›na istihdam sorunu olmayacakt›r. Peki, üniversitelere girmesi engellenen halk gençli¤i için düflünülen nedir? Bunun yan›t› da yine sermayenin ihtiyaçlar›nda yatmaktad›r. Meslek liselerine ve meslek yüksek okullar›na yönlendirilecek bu gençler vas›fl› iflçiler olacaklard›r. Ne yapmal›? Bir bütün e¤itim sisteminin tabiri caizse ç›banlar› olan OKS, ÖSS gibi s›navlar› yukar›da ana hatlar›yla ortaya koydu¤umuz bütünlü¤ün içerisinde düflünmeli ve bunlara karfl› geliflen tepkiyi, bu bütünlü¤ü e¤itim sürecinde bulunan halk gençli¤ine kavratarak örgütlemeliyiz. Kuflkusuz bunun tersi de do¤rudur. Bu bütünlük halk gençli¤ine kavrat›lmaya çal›fl›lmadan bu tepkinin örgütlenmesi ya baflar›lamaz ya da kof olur. E¤itim sürecindeki halk gençli¤ine bu sorunlar›n iç içe geçmiflli¤ini kavratmak için sadece mevcut sorunlara hâkim olmak yetmez. Alternatiflerimizin, k›sa-orta ve uzun vadede gerçeklefltirmeye çal›flt›klar›m›z›n da kavranmas› gerekir. Söz gelimi üniversitelerde dillendirilen özerklik talebinin “YÖK Yasa Tasar›s›”na temel teflkil eden kavramlardan, “mali özerklik”ten nerede ve nas›l ayr›ld›¤› bilinmelidir. Ya da “üniversite” ve “üretimin” birlefltirilmesine, birbirini bütünler tarzda ele al›nmas›na de¤il; bunun halk için de¤il, sermaye için yap›lmas›na karfl› ç›kt›¤›m›z bilinmelidir. Örnekleri ço¤altmak mümkündür. Bizlerin kayg›s› ö¤renci gençli¤in “hastal›¤›n sonuçlar›na” yönelen tepkisini kucaklayarak hastal›¤›n kendisine yöneltmek olmal›d›r. Ki bunun yolu bu kayg›y› tafl›yan her bir bileflenin ÖSS’ye, OKS’ye vb. karfl› ç›karken bu sorunun gerici e¤itim müfredat›ndan, ülkedeki iflsizlik sorunundan vb. ayr›lmad›¤›n› bilmesinden, bu sorunlara dönük politikalar›n ancak bütüne dönük politikan›n özgün bir parças› oldu¤unda anlaml› olaca¤›n› kavramas›ndan ve bunlara kafa yorarak pratikten kopmamas›ndan geçer.✌ Tekirda¤ F Tipi’nden bir Tutsak Partizan K›v›lc›m yaratal›m ki bozk›r tutuflsun Liselerde zorunlu ba¤›fl, aksi tüm söylemlere ra¤men devam eden bir uygulamad›r. Ülkemizdeki birçok lisede uygulanan bu sömürü yöntemi, yüzlerce lise aday› ö¤rencinin gelece¤ine (!) engel olmakta ve ücretleri karfl›layamayan aileleri zor durumda b›rakmaktad›r. Anayasan›n 42. Maddesi’ni göz önünde bulundurdu¤umuz zaman bu “dizeler” yaz›lmaktad›r; - “Kimse, e¤itim ve ö¤retim hakk›ndan mahrum tutulamaz.” - “‹lkö¤retim, k›z ve erkek bütün vatandafllar için zorunludur ve devlet okullar›nda paras›zd›r.” Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi’nin 26. Maddesi’nde ise; “Herkes e¤itim hakk›na sahiptir. E¤itim en az›ndan ilk ve temel e¤itim aflamas›nda paras›zd›r. ‹lkö¤retim zorunludur. Teknik ve mesleki e¤itim herkese aç›kt›r. Yüksek ö¤renim yetene¤e göre herkese eflit olarak sa¤lan›r” denilmektedir. Bu aç›klamalar okullarda kay›tlar bafllad›¤› andan itibaren s›k s›k karfl›m›za ç›kmaktad›r. Asl›nda bu aç›klamalara yabanc› say›lmay›z. Fakat ülkemizdeki egemen s›n›flar›n temsilcileri her sene yapt›klar› bu aç›klamalara karfl›l›k, her zaman da ayn› politikalar›n› sürdürmektedir. Ezberci, anti-bilimsel, floven bir e¤itim bizlere sunulurken bunun için de bin bir zorluk ve astronomik rakamlara ulaflan ücretler bizlerden, ailelerimizden istenmektedir. Peki, niçin para istenmektedir? Kaliteli bir e¤itim için mi? Yoksa gelecek vaat eden bir e¤itim için mi? Egemenler kendi anlay›fllar› do¤rultusunda verdikleri e¤itime karfl› bizleri hem yedek ifl gücüne dönüfltürmekte hem de bu e¤itim süreci boyunca milyarlarca liray› cepleri- YDG saflar›na” fliar›yla e¤itim yaflam›m›zdaki hak gasplar›na karfl› örgütlenmeli/örgütlemeliyiz. Pratik çal›flmalar›m›zda daha çok ö¤renci ve ö¤renci aileleriyle iletiflime geçmeli, aileleri tali olarak görmemeli, verece¤imiz mizden zorla almaktad›r. Kendi çocuklar›n› özel okullarda, kaliteli olanaklarla okutanlarla bizlerin ayn› s›n›flarda, ayn› s›ralarda olmamam›z›n nedeni de budur. Bugün karfl›m›zda kay›t ve zorunlu ba¤›fllar dururken yar›n gelece¤imizi tehdit eden baflka bir sald›r› (çeteleflme, yozlaflma, ÖSS vb) karfl›m›za ç›kacakt›r. Bizler liseli ö¤renciler olarak e¤itimde yaflanan bu sorunlar›n asl›nda sistemin d›fl›nda var olmad›¤›n› göz önüne almal› ve bu do¤rultuda hareket etmeliyiz. “Liselerde sömürü ve geleceksizli¤e karfl› mücadelenin vazgeçilmez halkas› olarak düflünebilmeliyiz. Özellikle aileler aras›ndaki ba¤› oluflturmal› ve eylemlikler örgütlemeli, aç›k kitle toplant›lar› düzenleyebilmeliyiz. Bu sorunu bize de¤il kitleye mal edebilmeliyiz. Bizler bu sorunu gündeme tafl›mad›kça egemen s›n›f ezmeye, bizler ezilmeye mahkûm olaca¤›z. Liselerdeki bu sömürü düzenine ve geleceksizli¤i son verebilmek için k›v›lc›m yarat›lmal›d›r ki, bozk›rlar tutuflsun…✌ Mersin Liseli YDG C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! Liseli arkadaflflllara mektup Bugün gündemimizde liselileri ilgilendiren birçok sorun var. Asl›nda bu sorunlar yaln›zca biz liselilerin de¤il üniversite ö¤rencilerini hatta ö¤renci olmayanlar› da ilgilendirmektedir. Bu sorunlar› hepimiz bugün yafl›yoruz ancak bunlar gelece¤imizi de etkilemektedir. Bu sorunlara k›saca de¤inmek gerekirse; liselerin 4 y›la ç›kar›lmas›, ÖSS, bunlar› geçip de üniversiteyi bitirmemiz halinde ise KPSS, DGS, mesleki yeterlilik vb. vb. s›navlar› karfl›m›za ç›kmaktad›r. Liseler 4 y›la ç›kar›ld›. Bu bizim yarar›m›z için mi yoksa beyinlerimizi daha fazla uyuflturabilmek için mi? Aç›kt›r ki düz liselerde, ticaret liselerinde, meslek liselerinde iyi bir e¤itim sunulmamaktad›r. Ve e¤itimin 4 y›la ç›kar›lmas›n›n ÖSS aç›s›ndan avantaj olaca¤›n› iddia ediyorlar. Bize Fen Liselerinde, Askeri Liselerde verilen e¤itimi verseler belki bu iddiaya inanabiliriz. Ama böyle bir durum olmad›¤›na göre bizim yarar›m›za bir durum yoktur. Tam tersine bu faflist oyuna, ezberci e¤itime, anti-bilimsel derslere, zorla okutulan marfllara 1 y›l daha boyun e¤ece¤imiz anlam›na gelmektedir. Bunlara maruz kald›ktan sonra ise en büyük engel olan ÖSS (Ö¤renci Sömürü S›nav›) karfl›m›za ç›kacakt›r. ÖSS liseli gençli¤in en büyük engelidir. Binlerce liseli bu s›nava umutlar›n› ba¤lamaktad›r. Kazanmak için birço¤u dershanelere milyarlar yat›r›yor. Çünkü okullarda yeterli e¤itim verilmiyor. Tabii dershaneye de para bulabilen gidebiliyor. Bulamayanlar ise kendi çabalar›yla haz›rlanmaya çal›fl›yor. Okullar› iyiden kötüye do¤ru s›n›fland›r›p daha sonra ayn› s›nava sokuyorlar, yar›fl at› gibi yar›flt›r›yorlar. Bu s›nav›n sonunda ise maddi ve manevi harcad›¤›m›z bütün emekler 3 saat 15 dakika içinde anlams›zlafl›yor. ÖSS’yi kazan›p üniversiteyi okudu¤umuzda ise yetkin mühendislik, KPSS, mesleki yeterlilik, çan e¤risi gibi önümüzde bir y›¤›n s›nav ve yasa tasar›s› konuluyor. Tabii burada da sistem emperyalist politikalar›ndan vazgeçmeyerek bizlere “ne kadar sertifika, o kadar çok baflar›” diyerek yar›flt›rmaya devam ediyor. Peki, bizim bunca maddi ve manevi verdi¤imiz emeklerin sonucunda alaca¤›m›z nedir? Ya e¤itimini ald›¤›m›z mesle¤i yapamayaca¤›z ve çok düflük maafla baflka ifllerde çal›flaca¤›z ya da ifl bulamayaca¤›z. Bu sorunlara karfl›n tek çaremiz birleflmek, örgütlü bir tutum sergilemektir. Haklar›m›za ancak bu flekilde sahip ç›kabiliriz.✌ ‹stanbul’dan bir liseli YDG’li 23 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 D e n gê Ci w a n ê Türkiye’deki ezilen emekçi halka kendi cellâd›n› seçme “imkân›n›n” tan›nd›¤› bir genel seçimi daha geride b›rakt›k. Seçim sonuçlar› üzerine herkesin bir fleyler söyledi¤i bir dönemden geçmekteyiz. Bu söylemler içerisinde halk›n askere muht›ra vermesinden tutun da daha birçok subjektif belirlemeler kendisini göstermektedir. Bu seçimlerin en özgün yanlar›ndan biri de kuflkusuz DTP’nin % 10 baraj›na karfl› ba¤›ms›z adaylarla seçime girerek Meclis’te grup oluflturmas›d›r. DTP’nin seçim sonuçlar› üzerine de¤erlendirmesi geçti¤imiz ay bir bildirgeyle yay›mlanm›flt›r. 2007 genel seçimlerinde DTP’nin destekledi¤i “Bin Umut Adaylar›” 1.297.232 oy alm›flt›r. 2002 genel seçimlerine göre k›yasland›¤›nda 696.448 oy kaybedilmifltir. Kürt nüfusunun yo¤un yaflad›¤› T. Kürdistan’›ndaki 23 ilin 22’sinde, seçime girilen bat›daki 14 ilinin 12’sinde de oy kayb› yaflanm›flt›r.1 DTP PM yapt›¤› de¤erlendirmede genel seçimlerde baflar›s›z olduklar›n› belirtmifltir. Ve baflar›s›zl›klar› üzerine bir özelefltiri beyan›nda bulunmufltur. Kürt ulusal hareketinin özelefltirilerini de¤erlendirmeye geçmeden önce belirtmek gerekir ki, özelefltirel yaklafl›m önemlidir. Aç›kt›r ki DTP’nin oy kaybetmesinin herhangi bir sevinç duymuyoruz. Ya da DTP’nin baflar›s›zl›¤› üzerinden kendimizi var etme çabas› içerisinde de¤iliz. Bu tür yaklafl›mlar çi¤ yaklafl›mlar olup, devrimci, demokratik, ilerici saflardaki örgütlerin birli¤ini baltalay›c›, demokratik dayan›flmalar›n› zedeleyici davran›fllar olup, dürüstlük ve samimiyet bar›nd›rmamaktad›r. Dolay›s›yla DTP’nin seçim de¤erlendirmesi üzerine olan de¤erlendirmemizi kesinlikle böyle yorumlamamak gerekmektedir. fiüphesiz egemen s›n›flar›n Bin Umut Adaylar›n›n meclise girmesini engellemek için ba¤›ms›z adaylara partilerle ayn› pusulada yer vermeleri, seçim bölgelerinde çeflitli hilelere baflvurmalar›, çeflitli propaganda zorluklar› ç›karmalar› gibi engelleyici tutumlar›, bununla birlikte yüzde 10 baraj› yüzünden parti olarak de¤il de ba¤›ms›z adaylar olarak girilmesinin etkisi belirli bir oy kayb›na tekabül etmektedir. Ancak DTP’nin seçimlerdeki baflar›s›zl›¤›n›n esas nedenleri bunlar de¤ildir. Zaten Kürt ulusal hareketinin temsilcileri de sorunu böy- Eylül 2007 12 DTP’nin Seçim De¤erlendirmesi Üzerine le görmemektedir. Böylelikle bu konudaki de¤erlendirmemizde ortakl›k sa¤lam›fl bulunuyoruz. Ne var ki, DTP Siyasi Dan›flman› Sabri Ok’un “as›l oy kayb›n›n mevsimlik iflçilerin, göç etmifl insanlar›m›z›n oy kullanmamas›ndan dolay› yafland›¤›n› da hat›rlatmal›y›z”2 belirlemesini do¤ru bulmamaktay›z. Elbette bu da bir etkendir, ancak “as›l oy kayb›n›n” neden olarak görülmemesi gerekir. Kald› ki Sabri Ok 31 Temmuz tarihli Gündem Gazetesi’ndeki de¤erlendirmesinde siyasetle ilgili olan ama örgütsüz konumdaki Kürtlerin oylar›n› dahi kazan›lamad›¤›ndan, bu kesimlere yönelik bir politikan›n belirlenmedi¤inden bahsetmektedir. sulluk, açl›k, kad›n ve çocuklar›n bar›nma, sa¤l›k ve e¤itim sorunlar›, sokak çocuklar›, gençli¤in yaflad›¤› ekonomik ve kültürel sorunlar vb toplumsal sorunlar da ilgi alan›m›zda olmal›yd›.” Önemli bir di¤er özelefltiri konusu da, “halkç› siyasetin duyarl›l›¤›ndan uzaklafl›larak neredeyse halka ra¤men siyasetin uyguland›¤›; gittikçe elitleflen, halktan kopan, halk›n içinde de¤il büro ve binalarda siyaset yapan, yemeklerde, kokteyllerde halk›n sorunlar›n› tart›flan ve bu ortamlarda çözüm arayan tarz›n yayg›nlaflmas›d›r. Bürokratik, anti-demokratik, halk› küçümseyen, dinlemeyen, dikkate almayan, yaflam tarz› itibar›yla halktan uzaklaflan bir tutumun kaybedece¤i, kaybettirdi¤i aç›kt›r.”3 e¤erlendirme de göstermektedir ki ülkemizin en yoksul kesimini oluflturan Kürt emekçilerinin s›n›fsal sorunlar› tali konuma itilmifltir. Böyle yap›ld›¤› sürece halktan kopmak, bürokratlaflmak kaç›n›lmazd›r. D DTP’nin seçimlerde baflar›s›z olmas›n›n ana noktalar›ndan biri sadece ulusal söylemlerle hareket etmesi, sadece bununla s›n›rl› bir politika yapmas›d›r. Dolay›s›yla sadece belirli bir kesime hitap etti¤inden kaynakl› zaten mevcut seçimlerden oy alabilecek kitle s›n›rl›yken, bununla birlikte halktan kopuk siyaset tarz› da ortaya ç›kmaktad›r. Bu tespiti büyük oranda Sabri Ok da yapmaktad›r: “Ancak sadece kimli¤e dayal› siyasetin tüm topluma hitap etmesini beklemek gerçekçi de¤ildi. Kimlik sorunuyla ifllenmesi gereken farkl› sosyal ve ekonomik taleplere de tatmin edici bir duyarl›l›k gösterilmesi gerekiyordu. Yok- Elbette halktan kopukluk konusunda Sabri Ok’un de¤erlendirmelerine kat›l›yoruz. De¤erlendirme de göstermektedir ki ülkemizin en yoksul kesimini oluflturan Kürt emekçilerinin s›n›fsal sorunlar› tali konuma itilmifltir. Böyle yap›ld›¤› sürece halktan kopmak, bürokratlaflmak kaç›n›lmazd›r. Elbette Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk› vb. tüm demokratik haklar›n›n mevcut olmamas› önemli sorunlardan birisidir. Kürt iflçisinin, köylüsünün elbette dil sorunu ve ulusal sorunu bulunmaktad›r. Ancak esas sorunlar› bir s›n›f olarak ezilmeleri, sahipsiz kalmalar›d›r. DTP Türkiye’nin partisi oldu¤undan dem vurmaktad›r. Ancak bu söylem çok esnektir ve anlam› belirsizdir. Bizim aç›m›zdan esas olan ezilen proleter s›n›f›n partisi olmakt›r. Bizim tüm Türkiye’yi kucaklamaktan anlad›¤›m›z devrimden ç›kar› olan tüm s›n›flarla birlikte hareket etmek, ezilen emekçi/yoksul kesimi sahiplenmektir. Bunu gerçeklefltirmenin yolu da ezilen emekçilerin gerçek sorunlar› üzerinde yo¤unlaflmakt›r. Bunun yan›s›ra DTP’nin aday seçimleri de ayr› bir “olay” konusudur. Zira Kürt Ulusal Mücadelesi’nin y›llarca yükünü tafl›m›fl, bu yönüyle de Kürt halk kitlelerinin yüre¤inde önemli bir yere sahip kifliliklerin yerine, halk›n güveninin kazanmam›fl, ç›kar iliflkili kifliliklerin aday gösterilmesi de bu sonuçta etkili olmufltur. Kürt illerinde bizzat DTP’nin kendi adaylar› d›fl›nda AKP’nin desteklenmesi yönünde ça¤r› yapt›¤› “spekülasyonlar›” bir yana b›rak›rsak dahi bu illerde AKP’nin ciddi oranda oy ald›¤› gerçekli¤i mevcuttur. Bu noktada (tam da ezilen de olsa ulusal burjuvazinin karakterine uygun bir flekilde) halk›n dini çeliflkileri konusunda bir aç›l›m getirmeme, hatta aksine bu duygular›n› gelifltirecek pratiklere girilmesi önemli bir yer tutmaktad›r. Sonuçta; Kürt ulusal hareketiyle ayn› dilden konuflmad›¤›m›z ortadad›r. Kürt ulusal hareketinin bu kavramdan anlad›¤› Kürt ulusal sorununu egemen s›n›flara anlatma, onlarla pazarl›k yapma, faflizmin temsilcileriyle el s›k›flma gibi pratiklere girmektir. Biz bu anlay›fl› do¤ru bulmuyoruz. E¤er gerçekten Kürt ulusal hareketi ezilen emekçi s›n›flara hitap etmek gibi bir gayret içerisine girerse, biz bunu memnuniyetle karfl›lar›z. Ancak hiçbir flekilde mecliste floven bir yemin etmeyi, eli kanl› faflist cellâtlarla demokratik tav›r diye el s›k›flmay› hakl› bulmuyoruz. Elbette belirli dönemler çeflitli anlaflmalar yap›labilir ancak varl›klar›n›n bir nedeni Kürt ulusunun reddi üzerine kurulan örgütlerin, parti temsilcilerinin eli s›k›lmamal›d›r. 1 Veriler için Kürt Enstitüsü Tarih Komisyonu Üyesi Hasan Özgünefl’in 1 A¤ustos 07 tarihli gündem gazetesindeki yaz›s›na bak›n›z. 2 1 a¤ustos tarihli Gündem gazetesi 3 1 A¤ustos 07 tarihli gündem gazetesi C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Endüstrilerinin y›k›ma yol açan at›klar›n› engellemek için, ar›tma tesisleri, filtre gibi araçlardan öcü gibi uzak durmalar›; para h›rslar›n›n ne denli oldu¤unu bizlere ac› bir flekilde göstermektedir. Ki bu ar›tma tesisleri için harcayacaklar› para –zaten kendi paralar› de¤il, halk›n paras›- onlar için devede kulakken, onlar, bu paray› bile gözden ç›karmaya tahammül edemiyorlar. Afrika için de durum farkl› de¤il. Afrika’n›n büyük bölümü ekvatoral kuflakta oldu¤u için buralar›n afl›r› s›cak olmas› gayet normal bir durumdur. Zaten burada yaflayan insanlar da buna uyum sa¤layan yap›lar›yla hayatlar›n› sürdürüyorlard›. Ama art›k öyle de¤il. ‹nsanlar› hayvan pazar›ndaki sat›l›k hayvanlar gibi sat›n almadan al›p çal›flt›ran; tüm kimyevi çöplüklerini, at›klar›n› ar›tmadan, ars›zca buralara götürüp gömen bu asalak s›n›f; Afrika’y› bir nevi Avrupa ve Amerika’n›n çöplü¤üne döndürmüfl ve küresel ›s›nman›n cehennemine at›vermifltir. Bugünlerde yard›m paketleri gidiyor oralara. Kimden al›p kime sat›yorlar acaba? Bu, kand›rmacadan, göz boyamaktan baflka bir fley de¤ildir. Bir insan›n üzerindeki de¤erli, alt›nlarla süslü elbiseyi çal›p, onu çamur çukuruna att›ktan sonra kendi hayvanlar›n›n bile giymeye tenezzül etmedi¤i paçavralar› ona hediye etmek ne kadar insanl›ksa, bu da öyledir. Küresel ›s›nma üzerine çal›flan uzmanlar da s›tma, deng hummas› gibi tropikal hastal›klar›n yay›laca¤›na; ishal, kötü beslenme, polen alerjisi, s›cak dalgalar›, f›rt›nalar, kurakl›k ve sellerin bedelini yoksullar›n ödeyece¤ine dikkat çekiyor. Uzmanlar›n küresel ›s›nman›n flimdiye kadar nelere yol açt›¤›n› anlatan raporlar›ndan baz› kesitler: - Avrupa’da 2003’teki s›cakl›klar 16 ülkede 70 binden fazla insan›n ölümüne yol açt›. - Kirli sular›n yol açt›¤› hastal›klar y›lda 2,2 milyon insan›n ölümüne neden oluyor. - Yine kirli sular›n yol açt›¤› hastal›klar 8 saniyede bir bebek öldürüyor. - Dünya üzerinde 1,2 milyar insan›n içecek suyu, 2,4 milyar insan›n su ar›tma tesisi yok. - Birçok ülkede kurakl›k, buzullar›n erimesi gibi olumsuz geliflmelerle, afl›r› ya¤›fllardan kaynakl› seller meydana geldi. Peki, Türkiye küresel ›s›nman›n neresinde? Ne tip önlemler al›nd› bu tehlikeye karfl›? Yoksa Türkiye’de mi bu sorunu kulak arkas› etti? -sanki baflka türlüsü beklenilebilinirmifl gibi- Bu konuda TZOB’un yapt›¤› aç›klamalar yeterince aç›k say›l›r: - Türkiye’deki endüstri kurulufllar›n›n % 98’inde ar›tma tesisi yok. - Türkiye’nin turistik kurulufllar›n›n % 81’inde ar›tma tesisi yok. Sadece Antalya-Bodrum aras› 131 turistik tesisin % 80’i günde 76 ton kat› ve 674 ton s›v› at›¤› ile 813 kg yanm›fl ya¤› denize hiç ar›tmadan b›rak›yor. Bu tatil yerlerinde doyuncaya kadar e¤lenen burjuvalar yar›n su k›tl›¤› kap›lar›na dayand›¤›nda -ki onlar›n kap›s›na dayand›¤› zaman milyonlarca yoksulu yutmufl olacakt›r- sorumlulu¤u yine halk›n üzerine atacak; tatil yerlerinde e¤lencenin art›klar›n› görmezlikten gelip halk›n kaynaklar› daha az kullanmas› için elinden geleni yapacakt›r. Asl›nda yapmaya bafllad› bile. Bur- juva medyan›n halk› küresel ›s›nmaya daha duyarl› hale getirmek için (!) yapt›¤› propagandalar, halk› cahillikle suçlamalar› da bunun bir örne¤i. Hatta son zamanlarda kendi elleriyle haz›rlad›klar› ve medyan›n pohpohlad›¤› “Küresel Is›nmaya Karfl› Konserler” gündemdeydi. Bu konserlerde yine kendileri çal›p kendileri oynad›lar ve yine kirlilik had safhaya ulaflt›. Verilerle devam edelim; - Y›lda yaklafl›k 73 milyar metreküp su kullan›labilir oldu¤u halde tesis eksikli¤inden tüketilemiyor. - Türkiye’de endüstri kurulufllar›n›n üretti¤i 930 milyon metreküp at›k suyun ancak % 22’si ar›t›l›yor. - Türkiye’deki 3215 belediyeden 141’inde kanalizasyon sistemi, 43’ünde ar›tma tesisi yok. - Kanalizasyon sular›n›n % 98,67’si hiç ar›t›lmadan kanalizasyon kanallar›nda kaderine (!) terk ediliyor. - Türkiye geneline y›lda ortalama 509 milyar metreküp ya¤›fl düflüyor. Bu ya¤›fl›n % 63,5’i buharlaflma, terleme, tutulma ve s›zmadan dolay› kayboluyor. Bütün bu olaylar›n oluflumundaki art›fl tamam›yla yeryüzünün at›klarla çöplü¤e çevrilmesinden kaynaklan›yor. Sorumlulu¤unun fark›na varm›fl insanlar elbette do¤aya zarar vermekten kaç›n›r, onu elinden geldi¤ince ihtiyac› ölçüsünde kullan›r. Ama bugün dünya bu hale geldiyse bunun suçlusu bilinçsiz ve sorumsuz halkt›r demek ne kadar mant›kl› olabilir ki? Küresel ›s›nman›n faturas›n› halka ç›karan zihniyet, onlar›n bo¤az›n› s›karak yapaca¤› tasarrufla saltanat›n›n ömrünü daha kaç ay sürdürece¤ini hesaplamaktad›r? Dünya üzerindeki tüm sömürgeci sistemleri teflhir edip oyunlar›n› bozmad›kça ne küresel ›s›nman›n etkisi azal›r ne de y›k›m› durdurabilecek çözümler gelifltirilebilir!✌ Mersin’den bir liseli YDG’li Ahmedê Xanê’yi ölümünün 300. y›l›nda an›yoruz Büyük Kürt flairi Ahmedé Xané’nin nerede do¤du¤u tam olarak bilinmemektedir. Kimi kaynaklara göre Do¤ubeyaz›t’ta kimilerine göreyse Hakkari’nin Xané köyünde dünyaya geldi¤i söylenmektedir. Elbette Ahmedé Xané (Xane’nin Ahmed’i) denmesinin bir nedeni vard›. Kesinli¤i olmamakla beraber kimileri ba¤l› bulundu¤u afliretin ismini ald›¤›ndan ötürü kimi bilgilere göreyse annesinin isminin Xane olmas› nedeniyle kendisine Ahmede Xane denilmifltir. Henüz küçük yafllardayken edebiyata olan ilgisi ortaya ç›kt›. 14 yafl›nda edebiyata bafllad› ve dünya klasikleri ile yar›flabilecek düzeyde olan ve 44 yafl›nda tamamlayaca¤› büyük flahe- seri Mem u Zin’i yazd›. Do¤ubeyaz›t’ta medrese e¤itimini ald›ktan sonra bölgenin ileri gelenlerinden istedi¤i deste¤i alamayan Ahmede Xane kendi çabalar›yla açt›¤› okulda gelece¤i kendilerinde gördü¤ü Kürt gençlerine ders vererek, hayat›n› ö¤retmenlik yaparak sürdürdü. Kürt edebiyat›n›n en büyük flairi Ahmedê Xanê’nin yafl› art›k kemale erdi¤inde sanat›ndaki mahareti berraklaflt›. Birçok kimse taraf›ndan hikaye olarak bilinen Mem u Zin asl›nda geçmifli milattan öncesine dayanan “meme alan” destan›ndan esinlenerek yazd›¤› mesnevi türünde bir fliirdir. Ça¤›na göre ileri görüfllü olan Xanê kendi dünya görüflünü eserlerine ustal›kla yans›tm›flt›r. Mem u Zin’de de ifade etti¤i gibi haks›zl›¤a, zulme, feodal düzene ve gericili¤e karfl› ç›km›fl; en büyük silah› olan sanat›yla bu u¤urda mücadele etmifltir. Yine Mem u Zin’de dönemin sosyo-kültürel yap›s›n›, idari durumunu çok iyi tasvir eden yazar iyili¤i, do¤rulu¤u, suçsuzlu¤u, zay›fl›¤› ve çaresizli¤i Mem ile Zin karakterlerinde toplarken, kötülü¤ü, fitnecili¤i, ikiyüzlülü¤ü ve zulmü Beko’da (Bekir) somutlaflt›rm›flt›r. Ahmed’é Xané’nin bir baflka önemli eseri olan Nubara B›çukan (Küçüklerin Turfandas›) Arapça-Kürtçe bir sözlüktür. Bu eserin önsözünde; “Ben bunu revaçtakiler için de¤il, Kürt çocuklar› için yazd›m” diyen flair revaçtakiler sözüyle makam sahiplerini kastetmifltir. Buradan da anlafl›l›yor ki eserlerini mutlu az›nl›k için de¤il, ezilen halk ço¤unlu¤u, mutsuz halk çocuklar› için haz›rlam›flt›r. Döneminin birçok flairi saray ve çevresine yaranabilmek için Arapça, Farsça dillerini ye¤lerken Xané ise bu dilleri bildi¤i halde bütün eserlerini anadili olan ve yaflat›lmas› gereken Kürtçe’yi kullanarak halk› saraya ye¤ tuttu¤unu bir kere daha göstermifltir. Yaflad›¤› 17. yüzy›lda Kürtler ve Acemler C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! aras›nda ç›kan anlaflmazl›klar bulunuyorken, bu durum ve bozuk düzen Ahmedé Xané üzerinde çok etkili olur. Bu yüzden eserlerinde Kürtlerin birlik olmay›fl›ndan yak›nmaktad›r. 1707’de Do¤ubeyaz›t’ta yaflam›n› yitiren Ahmedé Xané bugün ‹shak Pafla Saray›’nda yatmaktad›r. 2003’de Do¤ubeyaz›t Belediyesince dikilmek istenen Ahmedé Xané heykeline TC devletinin Kürt ulusu üzerindeki inkar politikas›ndan ba¤›ms›z düflünülemeyecek bir engel ç›kar›lm›flt›r. ‹lk engel nedeni olarak heykelin “Lenin’e benziyor” gerekçesi gösterilip engellenmifltir. Bunun üzerine heykelt›rafl yapt›¤› ikinci çal›flmas›nda sar›¤› ve oturur durumda bir modelle Ahmedé Xané heykelini meydana getirmifltir. Bu sefer de TC Kültür Bakanl›¤› “halkta din adam›n›n heykelinin dikilmesine karfl› tepki var” gerekçesiyle heykelin aç›l›fl› için bürokratik prosedürleri engelledi. Heykel en son Do¤ubeyaz›t Festivali s›ras›nda aç›labildi.✌ Amed YDG 21 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 GATS, kalite güvence konusuyla etkin bir flekilde ilgilenmedi¤i için, Yüksek Ö¤retimin tek amac› ç›kar olan piyasan›n hilekâr sa¤lay›c›lara aç›lmas› gibi bir risk mevcuttur... Yüksek ücret sisteminin kaliteyi garantilemedi¤inin aksine asl›nda kalitedeki bir düflüflle iliflkilendirilebilece¤i yönünde giderek artan kan›tlar mevcuttur. Girifli belirgin bir flekilde engelleyen ve genç insanlar›n s›rt›na borç yükleyen ve alan tercihini etkileyen yüksek ücret rejimlerine karfl› koyuyoruz” denilmektedir. ESIB ve “Yüksek Ö¤retim ve Araflt›rma Personeli Birlikleri” sürecin neresinde? ESIB kendisini flöyle ifade etmektedir: “Ulusal Ö¤renci Birlikleri 1982’den beri vard›r ve karar vericilerin ve ulusal, Avrupa ve uluslararas› düzeyde ortaklar önünde Avrupa’daki ö¤rencilerin sosyal, kültürel, politik ve ekonomik ç›karlar›n› teflvik etmeyi amaçlar. ESIB halen 36 ülkeden 50 üyeye sahiptir ve Avrupa’da 11 milyondan fazla ö¤renciyi temsil eder.” Türkiye ise bu birli¤e henüz dahil de¤ildir. ESIB, Bologna’ya flu flekilde bakmaktad›r: “ESIB Bologna sürecini entegre bir k›ta oluflturmak için son derece önemli bir araç olarak görmektedir. Avrupa’n›n çeflitli ortamlarda ortaya konan 21. yüzy›l hedeflerine ulaflmas› ancak herkes için yüksek kalitede e¤itim ile mümkündür.” demektedir. Araflt›rma Personeli Birlikleri ise; “Bolonya sürecini, Avrupa alan›nda yüksek ö¤retimin ve araflt›rman›n korunmas› ve art›r›lmas›n›n ve de fleffafl›¤›n ve dolafl›m›n bir arac› olarak memnuniyetle karfl›lamakta ve desteklemektedir” Az önceki aç›klamalarla muhalif gözüken “Yüksek Ö¤retim Ve Araflt›rma Personeli Birlikleri” ve “Avrupa Ulusal Ö¤renci Birlikleri-ESIB” projeye iliflkin çeflitli olumsuz de¤erlendirmelerde bulunsalar da Bologna Süreci’ni memnuniyetle karfl›lad›klar›n› söylemekte ve destek olmaktad›rlar. “Destekliyoruz ama bu dediklerimize de dikkat edilsin” demektedirler. San›r›z korkular›n›n kurban› olacaklar! Süreçle beraber yeni bir kavram: Yaflam Boyu Ö¤renim (YBÖ) Sorbon Deklarasyonu’nda da ifade edilen ve daha sonra birçok defa önemine vurgu yap›lan, olmazsa olmaz denilen bu kavram neyi ifade ediyordu? Baflta kula¤a ilginç gelen bu kavram için söylenenler aynen flunlard›r: Sorbon Deklarasyonu, 25 May›s 1998: “Biz e¤itim ve ifl koflullar›nda önemli bir de¤ifliklik dönemine; yaflam boyunca e¤itimin belirgin bir yükümlülük haline gelmesiyle profesyonel kariyer yöntemlerinde bir çeflitlili¤e öncülük ediyoruz.” Lizbon Deklarasyonu, 17-18 Mart 2000: “Zira yaflam boyu ö¤retim daha iyi ve yeni geliflme, daha iyi ifl istihdamlar› ve vatandafll›¤›n etkin bir flekilde kullan›m› için önemli bir rol oynamaktad›r.” Prag Bildirisi, 19 May›s 2001: “Bakan- Eylül 2007 14 lar... ayr›ca e¤itimde yaflam boyu ö¤renmeye dayal› bir perspektife duyulan ihtiyac› onaylam›fllard›r”, “Yaflam boyu ö¤renim; Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan›n›n temel parças›d›r. Bilgi odakl› toplum ve ekonomi do¤rultusunda kurularak, gelecekteki Avrupa’da rekabet edilebilmesi, yeni teknolojilerin kullan›lmas› ve sosyal uyum, eflit f›rsatlar ve hayat kalitesinin düzeltilmesi için; yaflam boyu ö¤renim stratejileri önem arz etmektedir.” Berlin Deklarasyonu, 19 Eylül 2003: “Bakanlar, yaflam boyu ö¤renmeyi hayata geçirmek için, yüksek ö¤retimin önemli katk›s› oldu¤unun alt›n› çizdiler... Tüm vatandafllar›n, yetenekleri ve beklentileri do¤rultusunda, yüksek ö¤retimin içinde yaflam boyu ö¤renme yollar›n› izlemeleri için f›rsatlar yarat›lmas› ihtiyac›n› vurgulam›fllard›r.” Bununla beraber ders müfredat›nda olmas› gereken dersler bu merkezlerde yüklü kurs ücreti karfl›l›¤›nda verilmektedir. Bu konuyla ilgili müfredat içeri¤inin gözden geçirilmesi ve a¤›r ders yükünün hafifletilmesi, geliflen teknolojik ve bilgi düzeyine göre haz›rlamas›, gereksiz bir y›¤›n dersin kald›r›lmas› ve ö¤renim için uygulamal› derslerin yap›lmas› gerekmektedir. Politeknik e¤itim hem teorik hem de pratik bir e¤itim modelidir ve en bilimsel yöntemdir. Anlay›fl olarak bu e¤itim modelini savunuyoruz. Ama bugün sistemin yapm›fl oldu¤u çözüm tamamen kifli merkezli, kamunun sunaca¤› kitlesel e¤itimi d›fltalayan, paras› olan›n bu imkanlardan yaralanabilece¤i bir modeldir. Dersler Piyasaya Aç›l›yor! Paran Var m›? fiu anda Türkiye’de bir üniversitede mühendislik müfredat›nda olan bir dersin içeri¤indeki bir konu sadece yüzeysel ve teorik olarak verilmekte ancak; bu konu bu e¤itim merkezlerinde hem teorik hem de uygulamal› olarak 500 YTL gibi yüksek bir tutarda verilmektedir. Hatta normal dönem içerisinde verilmesi gereken dersler müfredattan ç›kar›l›p bu kurslara kayd›r›lmaktad›r. Yani ö¤rencilere verilmesi gereken dersler piyasaya aç›lmaktad›r. Bu akademik bir hak gasp›d›r. Demek ki üniversitelerde hem teorik ve hem de pratik ders verilebiliyormufl! Tabii bunu ders s›ralar›nda ya da labaratuarlarda görmek mümkün de¤il. Ancak bunu ayn› üniversite- Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda Niteliklere Ait Bir Çerçeve, fiubat2005: “Avrupa Toplulu¤unun yaflam boyu ö¤renme tan›m› okul öncesi ö¤renimden emeklilik sonras›na de¤in resmi, resmi olmayan tüm ö¤renmeleri kapsar. Yaflam içerisinde yer alan bilgiyi yetenekleri ve yetkinlikleri gelifltiren nerede ve nas›l edinildi¤ine bak›lmadan tüm ö¤renmeleri kapsar. Yaflam boyu ö¤renme fikri ö¤renme alan› olarak ö¤renme sistemi ve kurumlardan çok, kifliye (buraya dikkat!) odaklan›r.” denilmektedir. Yaflam boyu ö¤renim kavram› ilk 1970’lerde ortaya at›ld›. Daha sonra 1990’lar›n ortalar›nda Avrupa Toplulu¤u’nda “YBÖ’ nün süreklili¤i” fikri ortaya at›l›yor ve 1996 y›l› ise “YBÖ’nün Avrupa Y›l›” olarak belirleniyor. Yaflam boyu ö¤renim denildi¤i gibi kifli odakl› olup bir ö¤renim sistemi de¤ildir. Bu nedenle yaflam boyu ö¤renim demek yaflam boyu kursa gitmek, sertifika peflinde koflturmak, yüklü kurs masraf› demektir. Bugün gelinen bilgi ve teknolojik düzey elbette muazzamd›r. Bunu en etkili bir flekilde sunabilmek gerekmektedir. Ancak bu hizmetin nas›l sunulaca¤› esas sorunumuzdur. Üniversitelerde yaflama geçirmek için esnek e¤itim modelleri gelifltirilmektedir. Bunun için “Sürekli E¤itim Merkezleri” hemen hemen bütün üniversitelerde kurulmufltur. boyu ö¤renim vazgeçilmez bir unsurdur. Günümüzde, yaflam boyu ö¤renim sadece s›n›rl› say›da insana sunulan çok pahal› ve elit bir e¤itim türüdür. YÖK’te (Avrupa YÖK’leri) YBÖ imkanlar› sunuldu¤unda kurslar iki flekilde düzenlenir, özel tasarlanm›fl pahal› kurslar ya da yafllar› gözönüne al›nmaks›z›n herkese aç›k yüksek ö¤retim kurslar›. Almanya, Avusturya, ‹sviçre, Polonya, Fransa, ‹talya ve Litvanya’daki YBÖ kurslar› ilk flekilde düzenlenmifltir ve bu ülkelerde YBÖ’ ler özel tasarlanm›fl pahal› kurslar olarak düzenlenir ve s›rf kâr sa¤lamak amac›yla kurulmufl bir sistem olarak alg›lan›r. Di¤er yandan Hollanda, Malta, Finlandiya, ‹zlanda, Norveç, Belçika, Slovakya ve Slovenya’da; YBÖ YÖK’lerde iki flekilde de verilir. ‹sveç, Romanya ve Bulgaristan’da ise YBÖ ço¤unlukla, herkese aç›k yüksek ö¤retim program›/kurslar›d›r. YÖK’ün YBÖ imkan› sundu¤u ço¤u ülkede bu kurslar di¤er kurslara göre çok pahal›d›r. YBÖ’nün ilk flekilde uyguland›¤› ülkelerde durum böyledir. Bu durumda kurslar› çal›flt›¤› flirket taraf›ndan gönderilen ö¤rencilerden baflka, maddi aç›dan karfl›layacak kifliler olmaz.” Hem okumak hem de çal›flmak zorunda olan bir kiflinin bu kurslara kat›lma olana¤› var m›? Ya da bu kadar yüklü kurs paras›n› verebilecek kaç ö¤renci var? Üniversitelerde YBÖ’ler flirketlerin istedi¤i ve YÖK’ün kâr amaçl› tasarlad›¤› kurslara dönüfltürülüyor. Üniversiteler bu uygulama ile ticarete soyunarak kârl› kurulufllar haline getiriliyor. YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 g e n ç l i ¤ e Diplomalar art›k çok önemli de¤il, fark›nda m›s›n? nin içerisinde özel s›n›flarda görebilirsiniz. Tabii cebinizde milyarla geziyorsan›z. Bugün pek çok ö¤renci hem okuyup hem de çal›flmaktad›r. Okul masraflar›n› dahi ç›kartmakta zorlan›rken bu kurs ücretlerini vermesi nas›l düflünülebilir! Paras› olan için bilimsel (teorik ve pratik) e¤itim sunulabilirken olmayan için bafl›n›n çaresine bakmas› istenmektedir. Benzer uygulamalar di¤er ülkelerde de (Bologna Süreci’nde yer alan) bulunmaktad›r. “ESIB Bologna Analizi 2005- Ö¤renci gözüyle Bologna” adl› de¤erlendirmesinde YBÖ ile ilgili baz› gözlemler flunlard›r: “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda yaflam Ülkemizde 2006 Eylül ay›nda meclisten geçirilen Mesleki Yeterlilik Yasas› ile birçok meslek dal›ndan ö¤rencilerin (yüksek okul ve meslek liseleri) meslekte yeterli olduklar›n› s›nayacak merkezi bir s›nav düzenlemek için Mesleki Yeterlilik Kurumu oluflturuldu. Bu, mesle¤ini eline alan milyonlarca ö¤renci için bir hak gasp› olma özelli¤ini tafl›maktad›r. Bu s›navla beraber çeflitli meslek alanlar›nda standartlar belirlenip yap›lacak bir s›navla kifliye -tabii s›nav› geçebilirse- meslekte yeterlilik belgesi verilecektir. Ayn› zamanda mühendislik, mimarl›k, flehir bölge ve planlama bölümlerinden mezun olanlar› da “Yetkin Mühendislik” uygulamas› hali haz›rda mecliste yasalaflmay› beklemektedir. Bu bölümden mezun olanlar›n flu anda diplomalar›ndaki “... mühendisidir”, “mimar” fleklindeki unvanlar kald›r›larak, “... lisans derecesini bitirmifltir” fleklinde ibare bulunmaktad›r. Burada da yine Yetkin Mühendislik uygulamas›yla yap›lacak bir s›nav sonucu yetkinlik belgesi verilecektir. Avukatlar için de benzer bir uygulama söz konusudur. Yaflam boyu ö¤renme denilen as›l mevzu da bu! E¤itim esnek ne de olsa, herkes ne kadar istiyorsa kursa gider, sertifika al›r, kendini “kan›tlar”. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! n o t l a r DEMOKRAS‹Y‹ DO⁄RU KAVRAMAK ÜZER‹NE Örgütümüzün son dönemde gerçeklefltirdi¤i tart›flmalar etraf›nda oldukça önemli ve de¤erli deneyimler edindi¤imizi söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Özellikle YDG’nin nas›l iflletilece¤ine, toplant›lar›n nas›l ele al›naca¤›na yönelik yaklafl›mlar, onun niteli¤i ve yönetilmesi meselesinde ortaya ç›kan farkl› anlay›fllar ve bunlar›n birçok alan›m›zda canl› flekilde tart›fl›lmas› büyük oranda bir de¤iflim ve yenilenme süreci olarak adland›rabilece¤imiz bu dönemin en belirgin iflaretleridir. Farkl› anlay›fllar aras›nda do¤ru olan›n› bulma süreci, hiçbir dönemde çok kolay ve çat›flmas›z olmam›flt›r. Özellikle 90. y›l›n› kutlad›¤›m›z Büyük Ekim Devrimi’nin mimar› Bolflevik Parti’nin deneyimlerini inceledi¤imizde “sol” ve sa¤ hatalar›n sadece belli dönemlerde de¤il her dönem karfl›lafl›labilecek durumlar oldu¤unu görece¤iz. Farkl› düflünceler ve yönelimler bu nedenle sadece hayat›n içerisinde de¤il, örgütsel mücadele içerisinde de sürekli karfl›laflaca¤›m›z ve esasta canl›l›¤›, hareketi sa¤layan olgulard›r. YDG anlay›fl› ve kitle örgütü temelinde kitleleri yönetme yetene¤i üzerine bafllat›lan tart›flmaya da bu anlay›flla yaklaflmak, sorgulamak, katk›da bulunmak gerekmektedir. Onlarca yeni düflüncenin tart›fl›ld›¤› bu platform içerisinde verilenle yetinmek, yeniye kapal› olmak, de¤iflime ayak diremek, ayn› zamanda geliflimin de karfl›s›nda olmak demektir. Yeninin tart›fl›ld›¤› yerde, hatalar›n da olaca¤› aç›kt›r. Sadece bu aç›dan bakt›¤›m›zda bile kolektif kafa yoruflun sa¤lanmas›n›n ne kadar önemli oldu¤u aç›kt›r. Bir gözün göremedi¤i hatalar› ancak onlarca gözün dikkatli bak›fllar›yla bertaraf edebiliriz. YDG’nin demokratik bir kitle örgütü oldu¤u gerçekli¤i etraf›nda en önemli iradesinin de YDG toplant›lar› oldu¤unu belirtmifltik. Bu belirleme bizlerin ortaya att›¤› ve yeni oluflturdu¤u bir belirleme de de¤ildir. Tarihsel bir araflt›rma yapt›¤›m›zda ve geçmifl anlay›fllar›m›za göre daha derinlikli düflündü¤ümüzde bunun zaten böyle olmas› gerekti¤ini görmemiz mümkündür. Bu durum tarihsel olarak bir ilk olmasa da örgütümüzün tarihinde yeni bir durumdur. Bu nedenle mutlaka daha önceki deneyimler bizlere ›fl›k tutarken bizim prati¤imizin de ayn› zamanda özgün yanlar› olacakt›r. fiabloncu olmak yerine kafa yormak, kendi gerçekli¤imizi iyi irdelemek ve verimli tart›flmalar üzerinden bir yaklafl›m ortaya ç›karmak tüm bu nedenlerden kaynakl› oldukça önemli bir yerde durmaktad›r. Yerelden merkeze do¤ru YDG, demokratik bir kitle örgütü oldu¤una göre onun temsil etti¤i kitlenin inisiyatifini ortaya ç›karmas› gerekmektedir. DKÖ’lerin iflletilmesinde merkeziyetçili¤in tali bir unsur olmas›, iradenin kitle inisiyatifine verilmesi ve bu iradeye sayg› duyulmas› gerekmektedir. Örgütlerin demokratik merkeziyetçilik konusunda ikiye ayr›ld›¤› hepimizin malumudur. Kimi örgütler esasta merkeziyetçili¤i kimi örgütlerse esasta demokrasiyi temel almak zorundad›r. YDG, merkeziyetçi örgütlerin aksine daha esnektir ve yerelden merkeze örgütlenmeyi benimsemek zorundad›r. Aksi bu haktan mahrum kalmas› garip bir durum oluflturmaktad›r. takdirde demokratik kitle örgütü oluflu sorgulan›r hale gelecektir. Yerelden merkeze do¤ru örgütlenme anlay›fl› esasta alanlar›n kendi inisiyatifiyle geliflimini öngörmektedir. Her yerelde kitlelerin kat›l›m›yla ve onlar›n do¤rudan iradesiyle oluflacak yerel inisiyatiflerin geliflmesi ve bu inisiyatiflerin belli bir seviyeye gelmesinin ard›ndan merkezi platformlarda sa¤l›kl› bir örgüt yap›s›na bürünmesi, DKÖ’ler için mutlaka gerekli olan bir tarzd›r. Birimlerde komisyonlar›yla, çal›flma gruplar›yla ve kendi pratikleriyle yetkinleflen bir örgüt, asl›nda kurumsallaflman›n en gerekli ad›m›n› da atm›fl demektir. Bunun geçmiflten bugüne böyle uygulanm›yor oluflu, YDG’nin hedef kitlesiyle buluflmas›na engel olmufltur ve YDG’yi kendi asgari amaçlar›nda bulan›klaflmaya tafl›m›flt›r. Bugün hâla “YDG’nin amac› nedir?” sorusuna verilen cevaplar›n farkl›laflmas› ve radikalleflmesi de baflka türlü aç›klanamaz. YDG’nin kendi hedef kitlesi olan anti-faflist, antiemperyalist halk gençli¤ini temsil edebilmesi için, bu kitlenin inisiyatifini kendi bünyesinde a盤a ç›karmas› gerekmektedir. Kald› ki bugüne kadar YDG’nin afl›r› merkeziyetçi flekilde iflletilmifl olmas› da anlafl›l›r de¤ildir. En merkeziyetçi örgütler dahi üst irade olarak demokratik yöntemleri benimsemesine ra¤men (KP’lerin kongre ve konferanslar› gibi) YDG’lilerin “nas›l bir demokrasi?” sorusu önem kazanmaktad›r. YDG tart›flmalar› sürecinde karfl›m›za ç›kan bu önemli sorun, bizlerin yönetme ve yönlendirme meselesindeki acemiliklerimizi de göstermektedir. Devam eden tart›flmalarda ve özellikle de YDG toplant›lar› prati¤inde bu durum daha aç›k görülmektedir. YDG içerisinde toplant›lar›n al›nabilmesi dün yaflad›¤›m›z en önemli sorunlardan birisiydi. Geçmifl de¤erlendirme ve yaz›lar›m›za bakanlar, buna ra¤men “YDG toplant›lar› tek bafl›na yeterli de¤ildir/olmayacakt›r” tespitini yapt›¤›m›z› görecektir. Ancak bu, bizler aç›s›ndan bu süreçte ortaya ç›kan tüm sorunlar› önceden gördü¤ümüz anlam›na da gelmemektedir. Bir biçim olarak toplant›larda dahi ortaya ç›kan afl›r› müdahalecilik sorunu, örne¤in bizler aç›s›ndan yeni bir durum oluflturmufltur. YDG toplant›lar›yla örgüt inisiyatifini a盤a ç›karma çabas›n›n önünde bu sefer de baz› alanlar›m›zda toplant›larda kitlenin çeliflkilerini a盤a ç›karamayan, onlar› konuflturamayan ve bu nedenle de önceden ald›¤› kararlar› toplant›larda rahatça kabul ettirebilen yoldafllar›m›z dikilmifltir. Yani biçimsel bir de¤iflikli¤in ötesinde bu alanlar›m›zda eski tarz› de¤ifltirme ad›na yeni bir fley yap›lamam›flt›r. Oysaki YDG toplant›lar›yla yap›lmas› hedeflenen, demokrasicilik oyunu veya görünürde “bak›n, biz demokrasiyi iflleti- Nas›l bir demokrasi? Örgütün canl› bir politik hatta ilerleyebilmesi için, örgütün tüm kat›l›mc›lar›n›n söz ve karar hakk›n›n tan›nmas› gerekmektedir. Aksi takdirde özgürlük mücadelesi için örgütlenilen bu davada “köleleflmek” de oldukça mümkündür. Demokrasinin bir biçim olarak özellikle de DKÖ’lerde kullan›lmamas›, do¤al olarak bürokrasiyi, afl›r› ba¤›ml›l›¤› ve darlaflmay› da beraberinde getirecektir. Bu anlay›fl etraf›nda YDG için C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! yoruz” söylemi de¤ildir. As›l hedef tekrar tekrar belirtti¤imiz gibi gerçekten de örgütümüz saflar›nda kitle inisiyatifini, do¤al olarak bundan önce de örgüt inisiyatifini a盤a ç›karmakt›. ‹yi niyetli çabalarla ancak ayn› zamanda da y›prat›c› bir flekilde ortaya ç›kan “flefçilik” y›llard›r örgütümüz içerisinde hem öne ç›kan yoldafllara hem de örgütsel geliflimimize maalesef büyük zararlar vermifltir. Oysaki tüm alanlar›m›z› inceledi¤imizde öne ç›kan yoldafllar›m›zla di¤er yoldafllar›m›z aras›nda politik olarak çok büyük bir fark olmad›¤› görülecektir. Ancak yanl›fl çal›flma tarz›ndan kaynakl› olarak geliflen flefçilik sonucu bir türlü kitle inisiyatifi ve demokrasi anlay›fl› örgütümüzde geliflememifltir. Bunun yan›nda bir araç olarak demokrasinin kavran›fl›nda yaflanan s›k›nt› gerçekten de incelemeye de¤er bir durum oluflturmaktad›r. Baz› yoldafllar›m›z›n aç›ktan baz› yoldafllar›m›z›nsa sessiz kalarak karfl› durdu¤u demokrasinin saflar›m›zda burjuva bir hastal›k olarak görülmesi, sa¤c›laflma olarak anlafl›lmas› daha iflin ne kadar bafl›nda oldu¤umuzu da göstermektedir. Demokrasinin olmad›¤› ya da iflletilemedi¤i yerlerde bürokrasinin geliflti¤ini, çokça savundu¤umuz halk iktidar›, halk demokrasisi kavramlar›n›n dejenere oldu¤unu aç›kl›kla söyleyebiliriz. Bunlar›n yan› s›ra kitle inisiyatifi kavram›n›n geliflimi ile birlikte alanlarda öne ç›kan yoldafllar›m›z›n do¤ru bildiklerini dahi “kitle öyle istemiyor” diyerek savunmaktan kaç›nd›klar›na da flahit olmaktay›z. Bizlerin kitle inisiyatifinden kast›, kitlelerin her dedi¤inin sorgulanmadan kabulü de¤ildir. Çok bilinen ad›yla bu durum “kitle kuyrukçulu¤una” da neden olabilecek bir durumdur. Her YDG toplant›s›, ayn› zamanda bir aç›k kitle toplant›s› oldu¤una göre YDG toplant›lar› bizler için ayn› zamanda farkl› anlay›fllar›n çat›flt›¤› bir platform da olacakt›r. Bu nedenle öne ç›kan yoldafllar, “flefçili¤e son” ve “kitle inisiyatifi” ad›na tamamen kabuklar›na çekilmeyi tercih ederlerse önceki hatalar›n›n farkl› bir biçimini öne ç›karmaya bafllam›fl olacaklard›r. Önceki biçim “kitlelere karfl› sekterlik” dedi¤imiz durumken bu yeni biçim de “kitle kuyrukçulu¤u” dedi¤imiz duruma neden olacakt›r. O halde tart›flmaya çal›flt›¤›m›z çal›flma tarz›, kolayca kavran›labilecek ve hemen yaflama geçebilecek bir çal›flma tarz› de¤ildir. ‹flte bu nedenle k›saca anlatmaya çal›flt›¤›m›z bu yeni durumlar› iyi incelemek ve kendi prati¤imizi gözlemleyerek do¤ru biçimi yaflama geçirmek zorunday›z. Kolay olmasa da bu sürecin hepimiz aç›s›ndan çok canl› ve coflkulu geçece¤i ortada. Bu nedenle yeni süreci kavramak ve tart›flmak için daha fazla çabal› olal›m.✌ 19 Eylül 2007 KOLEKT‹F‹N SES‹ YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 KOLEKT‹F‹N SES‹ Emperyalizme nitelikli iflgücü de¤il, Onurlu, yurtsever, devrimci bir gençlik yarataca¤›z! Kitle çizgimiz üzerine bir süredir dergimizde ve YDG toplant›lar›nda sürdürdü¤ümüz tart›flma olumlu bir safhaya ulaflm›flt›r. Bahar döneminin ard›ndan yaz sürecinin s›n›rl› olanaklar› dahilinde birçok alan›m›zda süren tart›flmalar dahi bizlere önemli deneyimler kazand›rm›flt›r. Bu deneyimleri okullar›n aç›lmas›yla birlikte ülke genelinde daha yayg›n ve derinlikli flekilde ele alarak belirli somut ad›mlar› atmak yararl› olacakt›r. Devrimci gençlik hareketini yükseltme iddias›yla faaliyet yürüten Yeni Demokrat Gençlik; anti-emperyalist, anti-faflist, anti-feodal temelde gençli¤in gerçek talep ve özlemlerini savunmaktad›r. YDG’nin program› da incelendi¤inde genifl bir gençlik kitlesini kapsayacak bir potansiyelinin oldu¤u aç›kt›r. Ancak YDG’nin bu potansiyeline ve 20 y›ll›k birikimine karfl›n halk gençli¤i içindeki konumunun arzu etti¤imiz yerin çok gerisinde oldu¤u aç›kt›r. Bugün ülkemizin farkl› bölgelerinde yüzlerce gence ulaflan ve harekete geçirebilen bir yap›s› olsa da örgütlülü¤ünü sa¤lamlaflt›rma ve etki alan›n› binlere ulaflt›rma söz konusu oldu¤unda ciddi yetmezliklere sahip oldu¤u aç›kt›r. Bu durum yaln›zca YDG ile ilgili bir sorun de¤ildir. Hem genel devrimci hareket hem de devrimci gençlik hareketi aç›s›ndan kitleleri seferber etmede ciddi s›k›nt›lar yaflamaktay›z. Bu nedenle öncelikle bu s›k›nt›lar›n nedenleri ve çözüm yöntemleri üzerine yo¤unlaflmaya ihtiyaç vard›r. n›ndaki gençlik kesimlerinin önemli bir bölümünün de örgütlülük konusunda net bir duruflunun oldu¤u söylenemez. YDG’nin kendi prati¤inden de görmekteyiz ki y›llard›r çevremizde az›msanamayacak bir kitleyle iliflkimiz olmas›na karfl›n bu kitle sürekli de¤iflmekte, bir dönem bizle birlikte hareket edenler çeflitli sebeplerle uzaklafl›rken yeni yüzler çevremizde yer almaktad›r. Bu olumsuz ak›fla son vererek örgütlü bir gençlik hareketi yaratmak için çaba harcamam›z gerekmektedir. Bununla birlikte emperyalizmin ve ülkemizdeki uflaklar›n›n halk gençli¤ine yönelik sald›r›lar› da bitip tükenmemektedir. Y›llard›r e¤itimin niteliksizli¤i, gericili¤i, anti-bilimselli¤i ve paral› olmas›na karfl› mücadele yü- Sermayeye köle yetifltirme merkezleri Gençli¤in talepleri ve örgütlenme sorunu Bugün ülkemizde güçlü bir devrimci gençlik örgütüne ihtiyaç kalmam›fl m›d›r? Yani güçsüzlü¤ümüz nesnel koflullar›n elveriflsizli¤inin do¤al bir sonucu olarak m› alg›lanmal›d›r? Bu soruya net bir flekilde hay›r cevab›n› verebiliriz. Ülkemizde 1960’l› y›llar›n sonlar›ndan bu yana toplumsal muhalefet içinde gençlik hareketinin dinamik ve az›msanmayacak bir yeri vard›r. Dönemlere göre etki alan›nda geliflmeler ve gerilemeler yaflansa da özellikle ö¤renci hareketi her dönemde toplumsal muhalefetin vazgeçilemez bir parças› halini alm›flt›r. Günümüzde de çok say›da devrimci demokratik gençlik örgütü faaliyet yürütmesine karfl›n, ileri kitleye dahil olan, düzene muhalif, kendisini ilerici, devrimci olarak tan›mlayan çok say›da anti-emperyalist, anti-faflist genç bulunmaktad›r ancak örgütsüz kalmaktad›r. Gençlik örgütlenmelerinin etki ala- Eylül 2007 16 ve yak›nlar› dahil milyonlar› etkileyen ÖSS zulmü ile tamamen adaletsiz bir yöntemle üniversiteye girifl vizesi verilmektedir. ÖSS engelini geçebilmek için dershanelere gitmeye mecbur b›rakan sistem yüzünden yüz binlerce ö¤renci milyarlarca liray› dershanelere dökmekte, okulda ö¤retilemeyen bilgiler bir de dershanelerde ezberlettirilmeye çal›fl›lmaktad›r. ‹lkö¤retimden üniversitelere kadar halk gençli¤inin okumas›n›n önündeki önemli tehditlerden biri de h›zla yayg›nlaflan özel okullard›r. Onbin liralarla ölçülen e¤itim ücretleri ile halk tercihe zorlanmaktad›r: ya bu paray› vermeyip kötü bir e¤itim al›rs›n ya da “fedakârl›k” yapar, olanaklar› bol, daha iyi bir e¤itime sahip olursun. Devlet de türlü yöntemlerle, örne¤in burslu ö¤rencilerin giderlerini karfl›layarak, özel okullar› desteklemekte, özel okullara gösterdi¤i hassasiyeti kendi okullar›ndan esirgemektedir. Üniversitelerde de genel e¤itimin sorunlar›n›n yan› s›ra zorunlu harçlar dayat›lmakta, tüm hizmetler özellefltirilerek paral› hale getirilmekte, YÖK gibi bir bask› kurumu her türlü bilimsel, akademik ve demokratik geliflimi baltalamaktad›r. Cuntan›n üniversitelere musallat etti¤i YÖK çok genifl bir gençlik kesimini, görüfllerinden k›yafetine kadar türlü nedenlerle ma¤dur etmekte, gençlerin nitelikli bir e¤itim almas›na sekte vurmaktad›r. rütüyoruz. Halk gençli¤ine anadilde, bilimsel, demokratik ve paras›z e¤itim verilmesi talebini savunuyoruz. ‹lkokuldan itibaren küçük beyinlere ezberlettirilen ›rkç›-faflist sloganlar, bafltan sona yalanlarla dolu bir tarih, bilimsel bilginin elde edilifl yöntemlerinden uzak, kal›pç›, ezberci bir e¤itim dayat›lmaktad›r. Anadilde e¤itim yasaklanmakta, e¤itim mekanizmas› baflta Kürt ulusu olmak üzere farkl› milliyet ve inançlardan halk›m›z›n asimile edilmesi için seferber edilmektedir. Evinde, köyünde, çevresindeki herkesle Kürtçe konuflan çocuklara okulda zorla Türkçe ö¤retilmesi örne¤indeki gibi çeflitli zalimane uygulamalardan milyonlarca genç etkilenmektedir. E¤itimin niteliksizli¤inin yan› s›ra üniversite kap›lar› emekçi çocuklar›na ÖSS adaletsizli¤i ile kapat›lmaktad›r. 1.5 milyondan fazla gencin yan› s›ra aileleri Bugün YÖK’ün çok daha önemli bir misyonu bulunmaktad›r. AB emperyalizminin önderli¤inde bafllat›lan ve Bologna Süreci olarak adland›r›lan bir süreç dahilinde Türkiye’nin de dahil oldu¤u 40’tan fazla ülkede e¤itim yeniden yap›land›r›lmak istenmektedir. Ulusal ölçekte kazan›lan haklar gasp edilmekte, e¤itim tamamen ve aç›kça sermayenin ç›karlar›na ve taleplerine uygun flekilde yeniden tan›mlanmaktad›r. E¤itim toplumsal de¤il bireysel bir hak olarak ele al›nmakta ve e¤itim alarak cahil kalmak istemeyenlerin bu taleplerine ücretini ödeyerek ulaflabilecekleri iddia edilmektedir. E¤itimin temel misyonunun piyasan›n ihtiyaçlar›na uygun nitelikli iflgücü yetifltirmesi oldu¤u aç›kça ifade edilmektedir. Hayat boyu ö¤renme veya sürekli e¤itim ad› alt›nda mezuniyetin ard›ndan da mesleki bilgileri gelifltirme ve piyasada daha avantajl› bir konum elde edebilmek ad›na gençler özel programlara kat›lmaya, sertifika peflinde koflmaya, çok farkl› meslekleri bir arada yapabilme becerisine sahip olmaya zorlanmaktad›r. Özcesi kendi ayaklar› üzerinde durabilen, çok yönlü, onurlu, ülke ve dünya sorunlar›na duyarl›, ne yapt›¤›n› bilen bir gençlik yerine kendisini patronuna adayan, tüm çabas› iflini koruyabilmek için sürekli artan taleplere cevap verme peflinde koflan, tüm düflüncesi “nas›l kurslar al›r›m da kendimi en iyi sömürülebilecek iflgücü olarak pazarlar›m” olan bir gençlik yarat›lmak istenmektedir. Bununla da yetinilmemekte, üniversiteden mezun olan gençlerin nitelikli, yetkin, yeterli olmad›¤› iddias›yla mesle¤ini kavrayana kadar, hayat›n›n en dinamik kesimini stajyer olarak geçirmesi, çok düflük bir ücret karfl›l›¤›nda, sosyal güvencesiz çal›flmas› beklenmektedir. Bu süre zarf›nda çeflitli özel kurslarla bilgilerini pekifltirmesi ve çeflitli s›navlara girerek kendini kan›tlamas› talep edilmektedir. Özcesi para ve sermaye sahibi olan, egemen konumda bulunan s›n›flar›n temsilcileri bizleri düflünmeyen, her denileni yapan robotlar, köleler olarak de¤erlendirmekte ve hayat›m›z› etkileyen bu uygulamalar› kararlaflt›r›rken görüflümüzü dahi almamaktad›r. Son y›llarda YÖK’e aferin de ald›rtan uygulamalar (AB, Bologna Sürecindeki çal›flmalar› nedeniyle ülkemize üstün performans notu verdi) tüm gençli¤in gündemindedir. Yetkin mühendislik, sözleflmeli/ücretli ö¤retmenlik, aile hekimli¤i, mesleki yeterlilik vb. uygulamalar, binlerle ölçülen sertifika programlar›, diplomalardan unvanlar›n kald›r›larak çeflitli s›navlar›n dayat›lmas›, medikolar›n kapat›larak ö¤rencilerin sa¤l›k haklar›n›n gasp edilmesi vb. hem e¤itim hem de mesleki haklar›m›za yönelik yo¤un sald›r›lar›n parçalar›d›r. Bu sald›r›lar›n sadece ülkemize özgü olmad›¤›n›, emperyalizmin dayatt›¤› kapsaml› bir sald›r› paketi oldu¤unu hesaba katt›¤›m›zda geçti¤imiz dönemde Fransa’da, Almanya’da, Yunanistan’da eylem yapan ö¤rencilerle ortak yanlar›m›z› görmemiz mümkün olacakt›r. Ö¤renci gençli¤e yönelik uygulamalar daha da say›labilir ancak gençli¤e yönelik düzenin sald›r›lar› aç›kt›r ki ö¤renci gençlikle s›n›rl› de¤il. ‹flçi gençlik de düzenin adaletsizli¤ini en yo¤un flekilde yaflamaktad›r. Yo¤un iflsizlik içinde zar zor ifl bulabilenler genellikle istikrarl› bir ifle sahip olamamaktad›r. Düflük ücretle, sigortas›z, sendikas›z, güvencesiz çal›flan gençli¤e en yo¤un sömürü uygulanmaktad›r. Organize sanayi bölgelerinde aç›lmaya bafllayan C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! ±CMYK “Beceri Merkezleri”, çeflitli e¤itim kurumlar›n›n açt›¤› “Sürekli E¤itim Merkezleri” vb. ile iflçi gençli¤in gelece¤i de gasp edilmektedir. Köylü gençlik aç›s›ndan da sald›r›lar benzerdir. Zaten genifl bir kesimi y›l›n belirli dönemlerinde flehirlere göç ederek geçici ifllerde çal›flarak iflçi gençli¤in s›k›nt›lar›n› paylaflsa da kotalar, sözleflmeli çiftçilik vb. uygulamalarla köylü gençlik aç›s›ndan da koflullar elveriflsizleflmektedir. Sald›r›lar›n niteli¤i itibariyle emekçi gençlerle ö¤rencilerin ortak hareket etmesinin koflullar› ve gereklili¤i de oldukça yükselmifltir. Zaten bu sald›r›lar› parçal› flekilde püskürtmek de mümkün de¤ildir. Haklar›n› korumada önemli ad›mlar atan Fransa ve Yunanistan örnekleri de incelendi¤inde iflçi ve memur sendikalar›n›n ö¤- nelindeki hareketlili¤e ülkemizden ses katabilmek için sorumluluklar›m›z oldukça büyüktür. Bu do¤rultuda öncelikle kendi içimizden bafllayarak, YDG’yi masaya yat›rarak ilerlemeye çal›fl›yoruz. Devrimci ideallerimizi, politikalar›m›z›, düzene karfl› mücadele azmimizi göz önüne alarak halk›m›za lay›k, halka hizmet etme bilincine sahip güçlü bir gençlik örgütü olmak için bizi en fazla engelleyen öznel, iç zaaflar› aflmay› hedefliyoruz. Bu aç›dan koflullar›m›z oldukça müsaittir. YDG’nin 20 y›ll›k tarihsel deneyiminin yan› s›ra içinden geçti¤imiz süreçte 8. Oturumunu gerçeklefltiren Proletarya Partisi’nin ald›¤› kararlar ve yönelimi de bizim için avantajd›r. Ülkemizde Yeni Demokratik Devrimin öncüsü olan ko- renci örgütleriyle ortak flekilde ve uzun süreli mücadele ettikleri görülecektir. münist hareketin devrim mücadelesini yükseltmek ve kitleleri örgütlemek için girdi¤i yönelim ve yapt›¤› çözümlemeler yeni demokrasi mücadelesinin bir parças› olan YDG aç›s›ndan da yol aç›c› ve rehber niteli¤inde olacakt›r. YDG’nin kitle çizgisinde s›çramalar yapabilmesi ve “yasa-d›fl›” olsa da süreç içinde gelenekselleflen ve YDG’yi kitlelerden uzaklaflt›ran özelliklerinin y›k›lmas› için uzun soluklu bir sürecin içine giriyoruz. Bu noktada esas olarak iki alana yo¤unlaflaca¤›z. Öncelikle halk gençli¤inin gerçek sorun ve taleplerini genel ifadelerle ve d›flar›dan ifade etmek yerine derinlemesine anlamay›, emperyalizmin ve faflizmin sald›r›lar›n› ve planlar›n› ayr›nt›l› flekilde analiz etmeyi, kitlelerin özellikle de ileri kitlelerin kendili¤inden geliflen oluflumlar›na ve pratiklerine yönelik ilgimizi ve duyarl›l›¤›m›z› gelifltirmeyi ve sorunlar› temelinde hareket eden her ilerici kesimle mümkün oldu¤unca ortaklaflmay› hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaflmak için kitlelere ka- Örgütlü, devrimci, militan bir gençlik hareketine ihtiyaç var Yukar›da özetledi¤imiz sald›r›lar da göstermektedir ki ülkemizde emperyalizme ve faflizme karfl› güçlü, kitlesel, militan bir devrimci gençlik hareketine büyük bir ihtiyaç vard›r ve bu konuda topra¤›m›z bereketlidir, potansiyelimiz büyüktür. Bu nedenle flu anki gerçekli¤imizi sorgularken ve de¤ifltirmeye çal›fl›rken, s›n›f mücadelesinde ad›mlar atarken tarihsel bir bilinç, kararl›l›k ve ciddiyetle, kolektif flekilde örgütlenme seviyemizi yükseltmeye ihtiyaç vard›r. Egemen s›n›flar›n krizlerinin derinleflti¤i, halk› yönlendirme, halka umut verme kapasitelerinin alt seviyelere düfltü¤ü, ideolojik-politik dayatmalar›n (s›n›f mücadelesinin sonu, küreselleflme vb) inand›r›c›l›¤›n›n kalmad›¤› bu dönemde devrimin yeni dalgas›n› yükseltmek ve dünya ge- pal› yönlerimizi aflmam›z, yüzümüzü kitlelere dönmemiz ve kitlelerle olan ba¤lar›m›z› gelifltirmek için farkl› yöntemler belirlememiz etkili olacakt›r. Bu ayn› zamanda s›n›f mücadelesinin güncel meselelerini daha ayr›nt›l›, bütünlüklü ve öngörülü flekilde ele almam›z› da sa¤layacakt›r/sa¤lamal›d›r. Aç›kt›r ki bunun için teoriyle pratik aras›ndaki kopmaz iliflkiyi göz önüne alarak sistemli ve bilimsel bir araflt›rma-inceleme yöntemini kavramam›z gerekecektir. Diyalog meselesi Kitlelere yüzümüzü dönerek bu do¤rultuda çal›flmalar yapmam›z yeterli olmayacakt›r. Önemli olan bu çal›flmalar›n sonucunda ulaflt›¤›m›z kitleleri örgütleyecek ve seferber edecek bir örgüt mekanizmas›n›n yarat›labilmesidir. Ne kadar do¤ru sözler söylersek söyleyelim, tüm zaman›m›z› insanlara gerçekleri anlatmakla geçirsek de, flayet bize en yak›ndan bafllayarak mümkün olan en genifl kesimi sorunlar› ve talepleri do¤rultusunda örgütleyemiyorsak baflar›l› olmam›z mümkün olmayacakt›r. Bunun için de öncelikli olarak kitlelerin kendilerini ifade edebilecekleri, kendi inisiyatiflerini a盤a ç›karabilecekleri bir demokratik iflleyifli gelifltirmek zorunday›z. Aç›kt›r ki kimse, emek vermedi¤i, katk› sunamad›¤›, kendisini ifade edemedi¤i bir örgütlenme içinde uzun süre kendisini var edemez. Emek ve katk› sunabilmek için de diyalogun geliflmesi gerekmektedir. fiayet YDG’yle tan›flan, YDG’nin çal›flmalar›n› takip eden gençler kendilerini ifade etmekte, katk› sunmakta yetersiz kal›yorsa aç›kt›r ki diyalog kurmada s›k›nt› yaflanmaktad›r. Yeterli bir diyalog kurulam›yorsa yeni arkadafllar›m›za benzer flekilde örgütümüzün de kendi politikalar›n›, çal›flma tarz›n› ve hedeflerini ifade edemedi¤i ortaya ç›kacakt›r. Yani sorun çift yönlüdür. Kitleler bizim yan›m›zda kendisini ifade edemiyorsa, biz de bir baflka aç›dan kendimizi kitlelere anlatam›yoruzdur. Bu nedenle demokratik yönümüz gelifltikçe saflar›m›za kat›lanlar kendi özgünlüklerini faaliyetimize yans›tabilecek, örgütümüz de bir bütün olarak daha anlafl›l›r ve kabul edilebilir bir yap›ya dönüflecektir. Demokrasi sorunu Demokrasi sorunu ülkemizde temel sorunlardan bir tanesidir ve bizler de devrimci gençler olarak demokratik bir ülke talebiyle mücadele ediyoruz. Ancak demokrasi bilincinin kitleler nezdinde zay›f olmas› saflar›m›zda da etkisini göstermektedir. Halk›m›- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! z›n içinde en ileri düzeyde demokrasi bilincine sahip olanlar olsak da bunun taleplerimize uygun bir düzeye ulaflt›¤›n› söylemek mümkün de¤ildir. Özellikle mücadelenin geri düzeyde oldu¤u dönemlerde demokrasi bilincindeki zay›fl›¤›m›z daha bariz flekilde kendisini göstermektedir. Bu anlamda önemli görevlerimizden biri de yaln›zca YDG’nin demokratik bir kitle örgütü oldu¤unu ifade etmekle s›n›rl› kalmayarak demokrasi yönünü gelifltirecek somut ad›mlar atabilmektir. Ülkemiz devrimci hareketini genel olarak ele al›rsak demokrasi yönünün her dönem olmas› gerekenin alt›nda oldu¤unu görmekteyiz. Gençlik hareketinde de di¤er toplumsal hareketler nezdinde de kitlelere ça¤r› yapan, kitleleri saflar›na katan örgütlerde merkeziyetçi yönün bir parti iflleyifline yak›n düzeyde oldu¤unu gözlemlemekteyiz. Devrime dolayl› katk›s› olan ve halk›n bilinç ve taleplerine uygun flekilde örgütlenerek haklar›n› savunmas›, daha iyi bir yaflam talebinde bulmas› ve buradan hareketle devrim için örgütlenmesi için önemli araçlar olan demokratik kitle örgütlerinin genelinde, kuruluflundan itibaren demokrasi yönünün, kitle denetiminin, tabandan bas›nc›n zay›f kald›¤›n› gözlemlemekteyiz. Yerelden merkeze örgütlenme yerine do¤rudan merkezi müdahalelerle merkezden yerele do¤ru bu örgütlenmeler infla edilmekte, yerel örgütlülüklerin inisiyatifleri budanarak merkezi yönelim bir DKÖ’ye nazaran ön plana ç›kabilmektedir. Partilerin genel politikalar›na muhalif düflünceler bu partilerin etkisindeki kitle örgütlerinde ifade bulmakta, s›k›nt› yaflamakta, az›nl›¤›n haklar› yeterince güvence alt›na al›nmamakta, taban›n ve yerelin kendi iradesiyle merkezileflmesi süreci afl›r› müdahaleler yoluyla gere¤inden h›zl› flekilde gerçekleflmektedir. Günümüzde devrimci hareket saflar›nda bulunan birçok kitle örgütünün flekilsel aç›dan bak›ld›¤›nda yerelden merkeze bir örgütsel yap›s›n›n oldu¤unu görmek mümkündür. Ancak bu merkezileflme sürecinin yerellerde demokrasi bilincinin geliflmesine paralel yerel inisiyatifin merkeze tafl›nmas› yoluyla olmad›¤›n› gözlemlemekteyiz. Merkezi bir plan do¤rultusunda demokratik mekanizman›n, (seçmeseçilme, karar alma yönlerinin) güdük kalmas› pahas›na çeflitli birimler oluflturulmaktad›r. Bu da bir süre sonra oluflan hareketlili¤in zay›flamas›na neden olmakta, faaliyet ciddi bir yenilik olmadan devam etmekte, kitlelere aç›k demokratik bir yap› oluflamamaktad›r. ➟ 17 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Bu anlam›yla YDG’nin de k›sa süre içinde yerelden merkeze seçimler yoluyla birimler oluflturmas› mümkündür. Ancak bu, kitle çizgimizde bir s›çrama yaratabilecek mi, kitle inisiyatifini gelifltirerek YDG’lilerin demokrasi bilincini gelifltirecek mi? YDG gerçekten demokratik, gerçekten ba¤›ms›z, kendi ayaklar› üzerinde durabilen bir gençlik örgütü olabilecek mi? Bu sorular bugün örgütümüzde bu konular›n yaflam bulmad›¤› anlam›na gelmemektedir. YDG, 20 y›ll›k deneyimiyle zengin bir tarihe ve ciddi bir çal›flma tarz›na sahiptir ancak bugün aç›s›ndan bu sorular› tart›flmam›z olmayan bir fleyi getirmek veya yeni bulufllar yapmak de¤il, yetersiz yanlar›m›z› gelifltirmektir. Demokrasi sorunu, örgüt sorunu, kitle inisiyatifi sorunu her dönem karfl›m›za ç›kacakt›r ve biz her çeliflkiyi çözerken ve her engeli aflarken bu sorular› sorarak kendimizi gelifltirmeyi hedefleyece¤iz. Bu anlam›yla k›sa dönemli bir plan üzerin- DG’lilerin mümkün olan en üst düzeyde ilgiyle bu sürece dahil olmas›n›, ulaflabildi¤imiz en genifl kitleyle beraber sürecimizi ele almay›, YDG’nin demokratik yönünü gelifltirme sürecini gençli¤in gerçek sorun ve taleplerinden ayr› ele almadan, birbirini besleyerek, birbirinden ö¤renerek ve farkl› görüfllerden gençlerin de dahil olabilece¤i flekilde ilerletmeyi hedefliyoruz. Y den belirli tart›flmalarla, biçimsel de¤iflikliklerle yetinmeyi düflünmüyoruz. YDG’lilerin mümkün olan en üst düzeyde ilgiyle bu sürece dahil olmas›n›, ulaflabildi¤imiz en genifl kitleyle beraber sürecimizi ele almay›, YDG’nin demokratik yönünü gelifltirme sürecini gençli¤in gerçek sorun ve taleplerinden ayr› ele almadan, birbirini besleyerek, birbirinden ö¤renerek ve farkl› görüfllerden gençlerin de dahil olabilece¤i flekilde ilerletmeyi hedefliyoruz. Özellikle bu dönemde yerel inisiyatifi öne ç›karmay›, yerellerde canl› tar- Eylül 2007 18 t›flmalarla kararlar›n al›nmas›n›, prati¤e birlikte girilmesini, prati¤in kitle taraf›ndan denetlenmesini, farkl› görüfllerden gençlerin de sürece dahil olabilmesini, herkesin kendi yetene¤i, ilgisi ve talebi do¤rultusunda farkl› alt komisyonlar kurarak daha özel çal›flmalar gerçeklefltirmesini öngörüyoruz. Bu nedenledir ki son dönemde YDG Toplant›lar›na özel önem vermekteyiz. YDG Toplant›lar› Aç›kt›r ki YDG Toplant›lar› yeni bir bulufl de¤ildir. Dahas› derdimizin devas› sihirli bir araç hiç de¤ildir. Ama özellikle bu dönemde kendi gerçekli¤imizi görmek, yerellerdeki tart›flmalara daha fazla f›rsat tan›mak aç›s›ndan vazgeçebilece¤imiz veya küçümseyece¤imiz bir yöntem de¤ildir. Bizim için önemli olan bu toplant›lar› hedefimiz olan daha demokratik, daha ba¤›ms›z bir YDG yaratabilmek için etkili bir flekilde kullanabilmektir. Yoksa düzenli faali- yetçi toplant›lar› ile de rahat bir flekilde sekter, flefçi, merkeziyetçi bir yap› kurulabilir. Söz söyleyenler ve dinleyenlerden oluflan bir örgüt ortaya ç›karabiliriz. Ancak böyle bir hedefimiz olmad›¤›na göre bu arac› daha etkili bir flekilde, herkesin söz söyleyebildi¤i ve birlikte karar verebildi¤i flekilde ele almak daha uygundur. Bu anlam›yla çal›flma tarz›m›z ve ilkelerimiz bellidir. Ülkemizde genel bir zaaf olarak ya merkeziyetçi yöne a¤›rl›k verilmekte ve flefçi, otoriter, sekter yap›lar oluflturulmakta ya da daha demokratik olma ad›na bireycili¤i kutsayan, disiplini reddeden, devrimci de¤erleri/ilkeleri tart›flmaya açan veya arka plana atan yöntemler denenmektedir. Bizlerin demokrasi yönünü gelifltirirken kitle inisiyatifine özel önem vermemizin nedeni de iflte bu nedenle, kitleden kopuk, kitleye ra¤men, prati¤e ayk›r›, lafazan tart›flmalar açmak de¤ildir, biçimsel de¤ifliklikler yapmak hiç de¤ildir. Amac›m›z ileri kitleden olan, YDG’yi tan›yan, takip eden, YDG’yle tan›flan her gencin, her kesimin gençli¤in gerçek sorunlar› do¤rultusunda kendisini ifade edebilmesi, katk› sunabilmesi ve diyalog kurabilmesidir. Bu nedenle sürecimizi çeflitli yöntemlerle en genifl kesimi içine alacak flekilde tart›flmaya çal›fl›yoruz. Bugün birçok alan›m›zda toplant›lar›m›za farkl› siyasi yap›lardan veya örgütsüz olan ancak çeflitli felsefi vb. ak›mlar› takip eden ya da ekonomik haklar› do¤rultusunda bir fleyler yapmak isteyen (KPSS’ye, çeflitli yasalara karfl› ç›kan vb) gençler kat›labilmekte, baz› alanlar›m›zda ise toplant›lar›m›z›n içeri¤i, tarihi ve yeri genifl kitlelere duyurularak ilgi duyanlar›n gelmesi ça¤r›s› yap›lmaktad›r. fiu ana kadarki s›n›rl› prati¤imizden dahi YDG Toplant›lar›, daha demokratik bir iflleyifli sa¤lamada önemli veriler sunabilmifltir. Genel olarak ilk örgütlenen toplant›larda sessizlik hâkim olurken ve kat›lanlar kendilerini yeterince ifade etmiyorken, bunun üzerine gidildikçe ve kat›lanlar birbirlerini daha iyi tan›d›kça canl› tart›flmalar örgütlenmeye bafllam›flt›r. Bu, hemen her alan›m›zda gerçekleflen bir durumdur. Birçok alan›m›zda tart›flmalar gelifltikçe ve kat›l›mc› say›s› artt›kça toplant›y› daha düzenli ele almak için toplant›y› yönetecek bir divan seçilmeye bafllanm›flt›r. Divan›n seçimle belirlenmesi, isteyen herkesin aday olmas› da faaliyet s›ras›nda daha sessiz, geri planda duran veya yeni arkadafllar›m›z›n da kendilerini ifade edebilmesine ve görev almas›na yard›mc› olmaktad›r. Yine birçok alan›m›zda herhangi bir karar al›nd›ktan sonra söz konusu prati¤in gerektirdi¤i her türlü konu (mali durumdan, bildiri, pankart vb.ne) yine oylama ile gönüllük temelinde paylafl›lmaktad›r. Yaz›lan bildiri, broflür vb.ler de kitle denetiminden geçerek kabul edilmektedir. Bununla birlikte toplant›larda YDG’nin merkezi yönelimine ayk›r› kararlar da al›nabilir. Elbette bu durum tercih edilmemektedir ancak toplant›larda oy çoklu¤uyla merkezi yönelim reddedildiyse herhangi bir DKÖ’de oldu¤u gibi buna sayg› göstermek gerekmektedir. Örne¤in geçti¤imiz 1 May›s’ta YDG pankart› ile alanlara ç›kma karar›m›z olmas›na karfl›n bir alan›m›zdaki toplant›da YDG pankart› yerine daha farkl› bir imzayla ç›kmak gerekti¤i öneriliyor ve bu öneri ço¤unluk taraf›ndan kabul ediliyor. Bunun üzerine kat›l›mc›lar›n ortak çabas› ile 1 May›s haz›rl›klar› gerçeklefltirilebiliyor. Özcesi toplant›larda samimi flekilde tart›fl›l›p kararlar al›nd›¤›nda ve ortak hareket edildi¤inde daha genifl bir kesimle ba¤ kurmak mümkün olabilmektedir. Bununla birlikte, prati¤in sonucunda, ayn› il içinde alt alanlarda, yani farkl› lise ve üniversitelerde al›nan toplant›lar üzerinden merkezileflmenin önü aç›lmaktad›r. Her lise ve üniversitede al›nan toplant›lardan ç›kan kararlar bu toplant›larda seçilen baz› arkadafllar›m›z taraf›ndan bir üst lise ve üniversite toplant›s›nda dile getirilebilir ve farkl› liselerdeki ve üniversitelerdeki çal›flmalar›n bu seçimle gelen temsilciler taraf›ndan de¤erlendirip koordine edilmesi sa¤lanabilir. Bu birimler de kendi temsilcileri ile emekçi kesimden YDG’lilerin ve çeflitli komisyonlar›n (kül- tür-sanat, kad›n vb) temsilcilerinin de kat›laca¤› il genelindeki birimde temsil edilebilir. Bir alan›m›zda yaz sürecinin nesnel engellerine karfl›n bu yönde bir geliflim YDG’lilerin kat›l›m› ve tart›flmas› ile sa¤lanmaktad›r. Elbette ki bu süreç uzun bir dönemi almaktad›r. Çok say›da toplant› ve çeflitli pratik faaliyetlerle alanlar›m›zdaki YDG’liler birbirlerini gözlemlemekte, denetlemekte, ortak hareket etmektedir. Dolay›s›yla yap›lan seçimler de zaman içinde daha somut veriler üzerinden gerçekleflmektedir. Ancak zaman alsa da bu iflleyifl bizim için daha de¤erli veriler ortaya ç›karmaktad›r. Herhangi bir dayatma olmadan YDG’lilerin kendi demokratik iflleyifli içinde faaliyet daha olumlu bir hatta evrilmektedir. Aç›kt›r ki bu bahsini etti¤imiz örnekler, zaten her DKÖ’de olmas› gereken iflleyifltir. Ve yaln›zca bu yöntemle demokratik yönün güvence alt›na al›nmas› mümkün de¤ildir. Ancak kendi gerçekli¤imiz içinde ve çal›flma tarz›m›z›n zay›f yönlerini ele ald›¤›m›zda bu örnekler dahi bizim aç›m›zdan önemlidir ve gelifltirilmelidir. YDG Konferans› üzerine YDG’nin kitle çizgisinde s›çrama yaratmas› ve çal›flma tarz›ndaki hatal› yönlerini aflarak genifl kitlelere seslenen bir yap›ya kavuflabilmesi yaln›zca alanlardaki YDG Toplant›lar› ile mümkün olmayacakt›r. Bu toplant›lar›n deneyimlerinin aktar›lmas›, sürecin de¤erlendirilmesi, YDG’nin geçmifl sürecinin ele al›nmas› ve önümüzdeki dönem izleyece¤i çizgiyi, politik hatt› ve örgütlenme yöntemini belirleyebilmesi aç›s›ndan farkl› alanlardaki YDG’lilerin bir araya gelmesi oldukça önemlidir. Bu anlam›yla 2 y›l önce gerçeklefltirdi¤imiz YDG konferans›n›n ikincisini örgütlemeyi ve bunu ilk konferans›m›za nazaran daha demokratik bir iflleyiflle yerine getirmek oldukça önemlidir. Ancak unutulmamal›d›r ki bu konferans, sürecin sonunu temsil etmeyecektir. Görece yeni bafllayan sürecimizi de¤erlendirmek ve faaliyetimizi daha güçlü flekilde sürdürmek, farkl› alanlardaki deneyimleri ö¤renmek aç›s›ndan bir aflamay› ifade edecektir. Bu anlam›yla sürecin daha örgütlü ve YDG kitlesinin iradesi do¤rultusunda ele al›nmas›na hizmet edecektir. Ayn› zamanda YDG Konferanslar›n›n gelenekselleflmesi ve YDG’nin 20. y›l›n›n kutlanmas› aç›s›ndan da 2. Konferans›n gerçekleflmesi önem arz etmektedir. Bu konferansta YDG’nin sürecini netlefltirmek aç›s›ndan alanlardan delegelerin seçilmesini ve bu delegelerin son karar› vermesini yararl› buluyoruz. Bu anlam›yla YDG’nin yeni süreci ve YDG Konferans› üzerine alanlar›m›zdaki YDG toplant›lar›nda arkadafllar›m›z›n tart›flmas› ve bu gündem do¤rultusunda düflüncelerini netlefltirip haz›rl›k yapmalar› yararl› olacakt›r. Bu do¤rultuda tüm alanlar›m›zdaki YDG’lilere bu konuya önem vermeleri ve gereken ad›mlar› atma ça¤r›s›nda bulunuyoruz.✌ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› ‹çin Yetkinlik/ Yeterlilik Yasalar› Yetkinlik/yeterlilik nereden ç›kt› sorusunun yan›t› 19-20 May›s 2005- Bergen Bildirisi’nde veriliyor: “Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› üç aflama etraf›nda yap›land›r›lm›flt›r. Bu aflamalar›n her biri ö¤renciyi, ifl piyasas›, daha sonraki yetkinlik kazan›mlar› ve aktif vatandafll›k için haz›rlamaktad›r.” denilmektedir. Daha önceden birçok Avrupa ülkesinde yetkinlik ve yeterlilik uygulamalar› mevcuttu. Yetkinlik konusu Bologna Süreci’nin ortak kalite, derecelendirme anlay›fl›n›n bir yans›mas›d›r. Sonuçta Yetkin Mühendislik Ve Mesleki Yeterlilik Bologna Süreci’nin bir parças›d›r. Çarp›c› bir örnek 23 May›s 2007 tarihinde Milliyet Gazetesi yazar› Abbas Güçlü’nün yer verdi¤i bir yaz›dan bahsetmek istiyoruz. Bilgisayar ve Ö¤retim Teknolojileri Bölümü’nden mezun olan, iflinde özveriyle çal›flan birinin feryad› niteli¤indeki yaz›da, bilgisayar formatör ö¤retmeni görevlendirmelerinde 180 saatlik bir kursa giden bir s›n›f ö¤retmeninin, kendisinin yerine nas›l tercih edildi¤ini anlat›yor. Ve diyor ki: “Bu nedenle okulumda bir s›n›f ö¤retmeni, bilgisayar formatör ö¤retmeni oldu... Bilgisayar destekli e¤itim 180 saat e¤itim alm›fl birine emanet edilebilir mi? Hangi ülkede 180 saat e¤itim, 4 y›ll›k üniversite e¤itiminden üstün görülmüfltür?” diyor ve devamla; “Biz bilgisayar ö¤retmenleri, hem dersimize gireriz hem de formatörlü¤ü yapar›z, yeter ki hakk›m›z› versinler... Madem bilgisayar ö¤retmeni 180 saatte olunabiliyor, o zaman lütfen bilgisayar ö¤retmenli¤i programlar› üniversitelerden kald›r›ls›n. Bu yüzden bilgisayar destekli e¤itim, can›m ülkemde, ölü do¤acakt›r. Lütfen sesimizi duyurun!” ‹flte size Yaflam Boyu Ö¤renim’ den manzaralar... Harçlar art›yor Yüksek ö¤renimde derece yap›s›nda belirli reformlar yap›lmaktad›r. Üç aflamal› derecelendirme sistemi (lisans, yüksek lisans, doktora) ülkeler taraf›ndan kabul görmüfltür. Avrupa ülkelerinin üçte birinde birinci ve ikinci aflama için harç ücreti al›nmamaktad›r. Di¤er üçte ikilik kesim ise harç ödemektedir. Bologna Süreci’ne dahil olup da, AB üyesi olmayan ülkeler de (Rusya, Ukrayna, Türkiye, Azerbaycan vs.) bulunmaktad›r. Bundan kaynakl› harç konusunda AB üyesi olanlar ve olmayanlar konusunda nas›l bir ayr›m olaca¤› belirsizdir. Örne¤in Hollanda, flu anda AB üyesi olmayan ülkelerden gelen ö¤rencilerden daha yüksek harç almaktad›r. Büyük Britanya (‹skoçya hariç) ve Hollanda tüm aflamalarda genel olarak herkesten yüksek harç ücreti almaktad›r. Yine bir di¤er konu ise ESIB’›n da de¤erlendirmesinde bulunan, bu aflama sistemlerini yeni uygulayan, örne¤in daha önceden ikinci aflama için harç almayan ülkelerin, yeni derecelendirme sistemi ile ikinci aflamada harç al- d›klar›n›n tespit edilmesidir. Derece yap›s›ndaki reformla beraber harç ücretlerinde kötüye bir gidifl bulunmaktad›r. Kaliteli ve güçlü üniversitelerin oluflturulmas› Bologna Süreci’nde s›k s›k dile getirilmektedir. Ancak bunun sadece diploma, müfredat, kredilendirmede ortakl›kla yap›lmas›n› düflünmek hayalcilik olur. Kaliteli ve güçlü üniversitelerin alt›n›n nas›l doldurulaca¤› önemlidir. Üniversitelerin kendilerini ön plana ç›kar›p bu süreçte kendi tan›t›mlar›n› bolca yapmas›, kurs hizmetlerini devreye sokmas›, aflama sistemlerindeki ücret art›fllar›, tüm Avrupa ülkelerinden en iyi ö¤rencileri çekme çabas› harç ücretlerini de art›racakt›r. Özel üniversitelerin piyasa içerisinde ve Bologna Süreci’nin içerisinde en faal üniversiteler olaca¤› ve sürecin en kârl›lar› olaca¤› aç›kça ortadad›r. Ortakm›fl›z da haberimiz yokmufl Türkiye’nin de içinde bulundu¤u “2003Berlin, Yüksek Ö¤retimden Sorumlu Bakanlar Konferans›”nda ö¤rencilerle ilgili aynen flu ifade bulunmaktad›r: “Ö¤renciler, yüksek ö¤retim yönetiminin ortaklar›d›r.” ‹fadeye göre yönetiminin orta¤›y›z. Ve bu deklarasyonu Milli E¤itim Bakan› imzalad›. Türkiye’de YÖK mevzuat›nda ortakl›kla ilgili böyle bir madde var m›? Türkiye’de ö¤rencilerin üniversitelerin yönetiminde ortak oldu¤una dair böyle bir yasa geçirilmifl mi? Elbette hay›r. Var olan ö¤renci derneklerinin üniversitelerde faaliyet yürütmesine izin vermeyen, ö¤renci öz örgütlülü¤ü olan ö¤renci derneklerini tan›mayan, üyelerine türlü bask›lar ve flantajlar uygulayan, soruflturmalarla okuldan atan YÖK’ün nas›l orta¤› oluyoruz? Bu aç›k bir ikiyüzlülüktür! Ama bizim uflak hükümetler Avrupa Birli¤i üyeli¤i için flirin gözükmek ad›na, “demokratik bir ülkeyiz” laf›n› dillerden düflürmüyorlar. Göstermelik ö¤renci temsilcileri de zaten Bologna Süreci içerisinde kuruldu ve özellikle faflist veya apolitik unsurlarla dolduruldu. YÖK dikensiz gül bahçesi için elinden geleni yapt›. Bugüne kadar bu süreçten haberi dahi olmayan yüzbinlerce genç var. Ö¤renci konseylerinin/ temsilciliklerinin YÖK içerisinde nas›l bir konuma sahip oldu¤u belirsiz olmakla birlikte, özerk olmad›¤›, birebir okul güdümünde ve denetiminde faaliyetlerinin yürütüldü¤ü herkesçe görülen ve bilinen bir gerçektir. Türkiye’de Bologna için ö¤renci temsilcileri neler yapt› merak ediyoruz. Neler tart›fl›ld›? Ö¤renci temsilciliklerinin üniversite ile nas›l bir iliflkisi var? Bu sürecin Türkiye’de üniversite ve ö¤renci temsilcilerinin iflbirli¤i fleklinde dahi yürütülmedi¤ine inan›yoruz. Ö¤renci temsilcilikleri hiç bu konuyla ilgili bildiri yay›nland› m›? Ankara’da yap›lan temsilciler toplant›s› sonuç bildirgesi var m›, yok mu belli de¤il. En az›ndan biz duymad›k. Emperyalizm, gelece¤imizi sat›n almaya çal›fl›yor! Esir olmayal›m! ‹çinden geçmekte oldu¤umuz süreç emperyalizmin dünya ölçe¤inde yaflamakta oldu¤u krizin hafifletilmesi veya sürdürülebilir bir seviyeye çekilmesi için att›klar› ad›mlar›n ezilen kesimlerin üzerinde daha fazla bask›y› hissetti¤i bir dönemdir. Bu nedenle dünyan›n birçok yerinde ezilen halklar›n kabaran öfkesi d›fla vurmaktad›r. Özellikle Avrupa’da Yunanistan’da, Fransa’da ö¤rencilerin benzer yasalara karfl› koyduklar› fiili eylemler, direnifller, iflgaller sessizli¤i y›rtarcas›na ortaya ç›kmaktad›r. Bu isyan›n ortaya ç›kt›¤› dönemin özelli¤i ise Bologna Süreci’ne denk düflmesidir. Bologna’n›n sosyal alandaki y›k›c› etkisi ö¤renci eylemliliklerini art›rm›flt›r. Ülkemizde ise bu yasalar ve uygulamalar sessizlikle uygulanmakta ve hiç bir flekilde gündeme tafl›nmam›flt›r. Dolay›s›yla kitlelerin hatta ilerici, devrimci demokrat unsurlar›n dahi süreçten pek haberdar oldu¤u söylenemez. Emperyalistlerin e¤itim alan›ndaki neo-liberal politikalar›n›n bugün ülkemizdeki uygulay›c›s› konumundaki YÖK için sorunsuz (bu süreç için) geçen bu alt› y›ll›k dönem önemli bir kay›p olmas›na ra¤men, 2010 y›l›na kadar devam edecek olan bu emperyalist projeye karfl› sesimizi yükseltece¤imiz y›llar önümüzde durmaktad›r. Emperyalistlerin e¤itim alan›nda yapm›fl olduklar› yap›sal dönüflümün günümüz ihtiyaçlar›na yan›t olabilmesi için önümüze koyduklar› politikalar, bir AB uyum projesi olup, Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› ‹çin Bologna Süreci ve onunla beraber Yetkin Mühendislik (tasar› halinde), Mesleki Yeterlilik yasalar› (yasalaflt›); di¤er yandan, Yabanc›lar Yasas›, Yabanc› Doktor Yasa- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! s›, Ücretli Avukatl›k, Aile Hekimli¤i gibi politikalard›r. Yasalar› sessizlikle geçiren, bizleri yok sayan uflak iktidara, mesle¤imizi elimizden alan, gelece¤imizi karartan, esir almaya çal›flan emperyalistlere karfl› gençli¤in verebilece¤i yan›t›n etkili olabilmesi, onun birlik olmas›, örgütlü hareket ederek karfl› durmas›nda gizlidir. Gençli¤in anti-empeyalist, anti-faflist mücadeleyi yükseltmesi verilebilecek en iyi yan›tt›r. Emperyalistler, bizden hayat›m›z› teslim etmemizi istiyor, gelece¤imizi ise sat›n almaya çal›fl›yorlar. Gençli¤i bu projeye ve yasalara karfl› yürütmüfl oldu¤umuz çal›flmalara kat›lmaya ça¤›r›yor ve bizler yaflam›m›z› teslim etmeyece¤imizi, emperyalist politikalar›n esiri olmayaca¤›m›z› buradan ilan ediyoruz.✌ mperyalistlerin e¤itim alan›ndaki neo-liberal politikalar›n›n bugün ülkemizdeki uygulay›c›s› konumundaki YÖK için sorunsuz (bu süreç için) geçen bu alt› y›ll›k dönem önemli bir kay›p olmas›na ra¤men, 2010 y›l›na kadar devam edecek olan bu emperyalist projeye karfl› sesimizi yükseltece¤imiz y›llar önümüzde durmaktad›r. Emperyalistlerin e¤itim alan›nda yapm›fl olduklar› yap›sal dönüflümün günümüz ihtiyaçlar›na yan›t olabilmesi için önümüze koyduklar› politikalar, bir AB uyum projesi olup, Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› ‹çin Bologna Süreci ve onunla beraber Yetkin Mühendislik (tasar› halinde), Mesleki Yeterlilik yasalar› (yasalaflt›); di¤er yandan, Yabanc›lar Yasas›, Yabanc› Doktor Yasas›, Ücretli Avukatl›k, Aile Hekimli¤i gibi politikalard›r. E 15 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 , k u l z u s u s a Halk AVRUPA YÜKSEK Ö⁄RET‹M PAZARINA DO⁄RU golf sahalar›na ise milyonlarca metreküp su Son y›llarda ülke ve dünya gündeminde ayn› fleyden bahsedilmeye baflland›: küresel ›s›nma. Sermayenin büyük kârlar elde edebilmek için dev yat›r›mlarla kurdu¤u fabrikalar emek sömürüsünün yan›nda do¤an›n tahribat›na da büyük etki yapmaktad›r. Ar›tmas› olmayan fabrika bacalar›ndan ç›kan gaz›n sera gaz› etkisi yapmas›, yine büyük fabrikalar›n su yataklar›na boflaltt›¤› at›klar do¤ay› gittikçe geriye dönüflü olmayan bir duruma getirdi. 2001’den bu yana net olarak ortaya ç›kan do¤a olaylar› aras›nda ‹ngiltere sele teslim olurken, ‹spanya’da afl›r› s›caklar kendisini göstermekteydi. Dünyada bir fleylerin de¤iflti¤i yavafl yavafl gündemleflti ve dünyan›n temel sorunlar› aras›na küresel ›s›nma da girdi. Çeflitli projelerle bu durum engellenmeye ya da protokollerle dünyadaki sera gaz› miktar› düflürülmeye çal›fl›l›yor. Bu konuda Kyoto Protokolü ço¤u ülke taraf›ndan onaylanarak yürürlü¤e girdi. Bu protokole Türkiye’nin imza atmamas› ise hala tart›fl›lan bir konu ama çevreciler d›fl›nda bu konuda bask› yapan kimse yok. Avrupa’n›n sera gaz›na kota getirilirken sera gaz› a盤› Türkiye’de kurulacak fabrikalarla tamamlanarak emperyalist flirketlere aç›k alan b›rak›lacakt›r. AB üyesi ülkelerin nükleer santrallerden vazgeçerken bunu Türkiye’ye yeni bir umut olarak sunmalar› ve ülkemizde çevre mevzuat›na uyulmamas› bu tekeller aç›s›ndan ülkemizi verimli bir yat›r›m bölgesine dönüfltürmektedir. Egemenlerin ülkemizi dev bir çöplü¤e çevirmeye göz yummalar› da devletin halka bak›fl›n› bir kez daha göstermektedir. Bu anlamda Sanayi Bakan›’n›n geçti¤imiz y›l sera gaz› sal›n›m›ndaki art›fltan övünmesi de onlar›n çevreyi ne kadar dikkate ald›klar›n› bizlere göstermektedir. Küresel ›s›nman›n hemen hemen tüm co¤rafyalara çeflitli etkileri olmakla beraber kendi ülkemizdeki tahribat› da ortadad›r. Afl›r› kurakl›k, T. Kürdistan›’nda ve Karadeniz’de sellerin oluflmas›, s›cak geçen k›fl aylar› küresel ›s›nman›n göstergesidir. Ama en can al›c› etkisi afl›r› kurakl›ktan kuruyan baraj ve dere yataklar›m›zd›r. Fakat flunu iyi görmek laz›m; bu dere yataklar›ndaki kurakl›k sadece küresel ›s›nman›n etkisinden de¤ildir. Önlem al›nmadan su yataklar›na kurulan fabrikalar›n at›klar›, hiçbir planlama yap›lmadan sulanan tar›msal araziler ve belediyenin ve çevre bakanl›¤›n›n sermayeye çekti¤i peflkefller bu sonucun do¤mas›na neden olmufltur. Bugün kurakl›¤›n yaflanmas›n›n, halka su verilememesinin, sulara zam yap›lmas›n›n en önemli sorumlusu, gereken önlemleri ve yat›r›mlar› yapmayan yerel yönetimler, denetimsiz kurulan binalar ve fabrikalard›r. Halka bang›r bang›r “su tasarrufu yap›n” diyen devlet ise turizm için Akdeniz’de onlarca golf sahas› yapmaktad›r. Türkiye’de flu anda 9 adet golf sahas› bulunmaktad›r ve infla edilmesi düflünülen 100 tane daha s›rada vard›r. Golf ciddi paralar›n döndü¤ü, burjuvazinin e¤lencelerinden biridir ve golf için gereken malzemeler dahi oldukça pahal›d›r. Bu oyun sahalar› zengin ülkelerdeki burjuvalar› tatil için Türkiye’ye çekmek ve onlar› e¤lendirmek için yap›lmaktad›r ve bunun için orman arazileri kesilmekte, çevre tahrip edilmektedir. Çimin kalitesini korumak için kullan›lan kimyasallar ise yeralt› su kaynaklar›n› ve toprak yap›s›n› tahrip etmektedir. Yine bu alanda kullan›lan su ise çok ciddi Küresel ›s›nman›n nedeni halk›m›z olabilir mi Atmosferdeki CO2 (Karbondioksit) ve CH4 (Metan gaz›) oranlar›ndaki art›fl dünya yüzeyinin s›cakl›¤›n›n yükselmesine, bu da, d›fl katman›n ›s›nmas›na ve kutuplara yak›n buzlar›n erimesine yol açmaktad›r. Buzlar eridikçe yerlerini kara ve sular al›yor. Kara ve sular›n buza oranla daha az yans›t›c› olmas› günefl ›fl›n›n›n emilmesini art›rmakta ve dolay›s›yla daha fazla erimeye neden olmaktad›r. Bu k›s›r döngünün sebebi olan küresel ›s›nma, k›saca, dünya atmosferi ve okyanuslar›- Eylül 2007 20 ? n›n ortalama s›cakl›klar›nda belirlenen art›fl için kullan›lan bir terimdir. Dünyay› uçuruma sürükleyen, küresel ›s›nman›n bafl mimarlar› olan kapitalistleri bile endiflelendiren bu içler ac›s› durum karfl›s›nda bir fleyler yapmak gerekti¤i düflünülerek Paris’te ‘Hükümetler Aras› ‹klim De¤ifliklikleri Paneli’ düzenlenmiflti. Dünyan›n birçok yerinden bu panele kat›lan iklim bilimciler hiç de iç aç›c› olmayan bir BM raporu haz›rlad›lar. Bu rapora göre: YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 miktardad›r ve halka su tasarrufu ö¤üdünde bulunanlar bu sahalara harcanan suya sesini ç›karamamaktad›r. 2004 y›l› verilerinde dünyada golf sahalar› için günde 1 milyon ton su kullan›lmaktad›r. Bu rakam, tüm dünyada susuzluk çeken insanlar›n asgari su tüketimini karfl›layabilecek olan ve BM taraf›ndan tespit edilmifl asgari rakamla eflittir. Bir golf sahas› y›lda hektar bafl›na ortalama 10.000 ile 15.000 m3 suya ihtiyaç duyar. Di¤er bir deyiflle 100 hektarl›k bir golf sahas›n›n bir y›lda tüketece¤i su miktar› yaklafl›k 1 milyon m3’tür. Bu da 12.000 nüfuslu bir yerleflim yerinin ortalama y›ll›k su tüketimine eflittir. Bu verilerden görülece¤i gibi golf sahalar›n›n bol ya¤›fl›n ald›¤› alanlarda ve ülkelerde kurulmas› gerekirken bizim ülkemizde Akdeniz’de kurulmaktad›r. Bu bölge yaz›n kurak k›fl›n ise az ya¤›fl almas›na ra¤men son y›llarda bu oran dahi düflmektedir. Çimin canl› kalmas› ve burjuvazinin e¤lenmesi için sulamaya ara verilmezken halk›m›z ise sa¤l›ks›z kuyu sular› önünde kuyruklar oluflturmak zorunda kalacakt›r. Özellikle ülkemiz su aç›s›ndan fakir bir ülkedir. Ülkemiz, kifli bafl›na ortalama y›ll›k 1500 m3’lük kullan›labilir su miktar›na sahiptir ve bu dünya standartlar›nda göre yoksul kategoridedir. Bugün su tasarrufu yapal›m derken milyonlarca litre suyun golf sahalar›nda kullan›lmas›, ke- silen ormanlar ve yok edilen tar›m arazileri ortadad›r. As›l tehlike ise 2030 y›l›na do¤ru yaflanacakt›r. 2030 y›l›nda nüfusu 80 milyona ulaflacak olan Türkiye, kifli bafl›na düflen 1100 m3 kullan›labilir su miktar›yla, su s›k›nt›s› çeken bir ülke durumuna gelecektir. ABD gibi kifli bafl›na y›ll›k kullan›labilir su miktar›n›n 16.000 m3 oldu¤u ülkelerde bile golf sahalar›n›n su kaynaklar› ve do¤a üzerindeki olumsuz etkileri tart›fl›l›rken, Türkiye’nin bu konuda daha dikkatli olmas› gerekmektedir. Çevre tahribat›na karfl› önlem almayan, Kyoto Protokolü’nü imzalamayan sistem emperyalizmin isteklerini yerine getirmek için halk›n ihtiyaçlar› hiçe saymaktad›r. Nükleer art›kl› gemileri ülkeye sokmas›, ülkeyi nükleer çöplü¤e çevirmeyi kabul etmesi, GDO’lu ürünlerin ülke pazar›nda serbestçe dolaflmas›, nükleer santrallerin kurulmas›n›n planlanmas›, yine Anadolu’nun en güzel da¤› ve tarihsel alanlar›na barajlar kurulmas› ve yaln›zca do¤ay› de¤il burada yaflayan halk› da göçe zorlamas›, (Hasankeyf, Munzur) yine orman arazilerini yok edip buralara dev siteler kurulmas›, golf, Formula gibi burjuva e¤lenceleri için emekçi halk›n evlerinin y›k›lmas› sistemin çevreye ve halka düflmanl›¤›n› kan›tlamaktad›r. Aç›kt›r ki emperyalizme karfl› verdi¤imiz mücadele yaln›zca insanl›¤› de¤il do¤ay› da kurtaracakt›r.✌ Kelkit YDG - + 2 derecede: Su s›k›nt›s› bafllayacak. Kuzey Amerika’da bafl gösterecek olan kum f›rt›nalar› tar›m› yok edecek. Amerika’da k›tl›k bafllay›p h›zla ilerleyecek. Deniz seviyeleri endifle verici biçimde artacak. Peru’da 10 milyon insan su s›k›nt›s› çekecek. Mercan Kayalar› yok olacak. Canl› türlerinin % 30’u yok olma riski alt›nda kalacak. - + 5 derecede: Denizler 5 metre yükselecek. Deniz seviyesi ortalama 70 metre olacak. Dünya yiyecek stoklar› tükenecek. - +6 derecede: Göçler bafllayacak. Yüz milyonlarca insan uygun iklim koflullar›nda yaflamak umuduyla göç yollar›na düflecek. Rapora göre günümüzde yaflan›lan 0,6 derecelik art›fltaki en büyük etken petrol, kömür gibi yak›tlardan, sanayi at›klar›ndan ve at›k gazlardan meydana gelen sera gaz›d›r. Aç›kça bellidir ki bu art›fla neden olan, emekçi halk›n k›fl›n zar zor bulup yakt›¤› odun, kömür duman› de¤il; petrol savafllar›na giren, daha fazla para kazan- mak için halk›n eme¤ini sömürmesi yetmezmifl gibi canavar fabrikalar›n›n, sanayi kurulufllar›n›n her türlü at›¤›n› ar›tmadan, ac›mas›zca, yaz-k›fl demeden do¤aya salan emperyalistlerdir. Raporu haz›rlayan uzmanlar do¤al yolla karbon emiliminin zorlu¤una dikkat çekerek atmosfere sal›nan sera gazlar›n›n oran›n›n s›n›rland›r›lmas›n›n önemini vurguluyorlar. Küresel ›s›nman›n etkileri herkes için ayn› fliddetle olmayacakt›r elbette ki. Yap›lan araflt›rmaya göre en çok etkileneceklerin bafl›nda Arktika (Kuzey Kutup Bölgesi) geliyor. ‹klim de¤iflikliklerinin vuraca¤› di¤er bölge de Afrika. Arktika’daki buzullar›n 67 derece kuzey paraleliyle 90 derece kuzey kutup noktas› aras›nda olmas›, buzullar›n erimesi için bir neden olamaz. Bunun tek nedeni; kendi canl› grubundan baflka hiçbir canl›y› düflünmeyen ve insano¤lunun en afla¤›l›k ›rk› say›lan patronlar ve siyasi temsilcileridir. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda Niteliklere Ait Bir Çerçeve” adl› de¤erlendirmede Bologna Süreci’nin itici gücü (bu güçler bize de “itici” gelmektedir!) “iflverenler” olarak adland›r›lmaktad›r. Bunun nedeni olarak ise üniversitelerin ö¤rencileri ifl gücü pazar›na yeterli bir flekilde haz›rlayamay›fl› gösterilmektedir. Bunun için ise ilk olarak üniversiteleri yeniden tan›mlamak gerekiyordu. Bologna Sürecine haz›rl›k Yüksekö¤renim alan›nda epey bir süredir devam eden bir yap›sal dönüflüm içerisindeyiz. 750 y›l önce Avrupa’da do¤an üniversiteler yine Avrupa taraf›ndan tart›flmaya aç›l›yor ve üniversiteler yeniden tan›mlan›yor. Üniversitelerin günümüzde hangi düzlem içerisinde tart›fl›ld›¤› önemli bir yerde durmaktad›r. Fransa, ‹talya, Almanya ve ‹ngiltere gibi emperyalist devletlerin öncülü¤ünde bafllat›lan süreç bugün 45 ülkenin içinde bulundu¤u bir genifllemeyle Bologna Process-Bologna Süreci olarak adland›r›lmaktad›r. Bu süreç içerisinde diploma sistemleri, müfredat, derecelendirme, kredilendirme ve not sistemlerinin ortaklaflt›r›lmas› hedeflenmektedir. Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›’n›n oluflturulmas› ve buran›n çekim merkezi haline getirilerek, rekabet eden, güçlü üniversiteler oluflturma çabas› bulunmaktad›r. fiimdi bu sürecin ne zaman, nerede ve hangi düflünsel yaklafl›mla bafllat›ld›¤›na bir bakal›m. Sorbon DeklarasyonuMay›s 1998 25 May›s 1998 tarihli Sorbon Deklarayonu ile Fransa, ‹talya, Almanya ve ‹ngiltere’den bakanlar›n bir araya gelerek aç›klad›¤› bu deklarasyonda dile getirilen ifadelerden baz›lar›n› s›ralayarak konumuza bafllayabiliriz: “Avrupa’n›n yaln›zca Euro, bankalar ve ekonomi Avrupa’s› olmakla kalmay›p bilgi Avrupa’s› da olmas› gerekti¤i unutulmamal›d›r”. “Bugün ö¤rencilerimizin birço¤u ulusal s›n›rlar d›fl›nda çal›flma yapman›n avantajlar›ndan faydalanamadan mezun oluyor”. “Ö¤renciler, profesyonel yaflamlar›n›n herhangi bir döneminde veya farkl› altyap›lardan akademik dünyaya girebilmelidirler”. “Biz istihdam edilebilirli¤in yan› s›ra d›fla tan›nmay› gelifltirmeyi ve ö¤renci hareketlili¤ini kolaylaflt›rmay› amaçlayan ortak bir referans düzeni teflvik etmeyi taahhüt ediyoruz. Burada, Sorbon’da Paris Üniversitesi’nin y›ldönümü bize ulusal kimliklerin ve ortak ç›karlar›n etkileflebildi¤i ve Avrupa’n›n, ö¤rencilerin ve genel olarak vatandafllar›n ç›karlar› için birbirlerini güçlendirebildi¤i bir Avrupa Yüksek Ö¤renim Alan› yaratma gayretlerine kat›lmak için mükemmel bir f›rsat sunuyor” denilmektedir. Bu deklarasyonda bunun için yap›sal dönüflümlerin yap›lmas› için çal›flmalar›n bafllayaca¤› ifade edilmektedir. Asl›nda tart›flmaya neden olan as›l konu- nun ö¤rencilerin istedi¤i üniversitede serbestçe okumas› sorunu de¤ildir. As›l amaç “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›-(AYÖA)” adl› projenin hayata geçirilmeye çal›fl›lmas›d›r. Ve bu projenin bir sonucu da “ö¤renci hareketlili¤i” olacakt›r. Asl›nda bu projeyi “Avrupa Yüksek Ö¤retim Pazar›” olarak okumak daha do¤rudur. Bunu birazdan aç›k bir flekilde de görece¤iz. Bologna DeklarasyonuHaziran 1999 19 Haziran 1999 tarihli ‹talya’n›n Bologna kentinden toplanan bakanlar›n “Avrupa E¤itim Bakanlar› Ortak Deklarasyonu” ile deklare etti¤i “Bologna Deklarasyonu”, “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›” bafll›¤›n› tafl›yordu. Bu deklarasyonda Sorbon Deklarasyonu’na paralel aç›klamalar yer almaktad›r. Kendini a盤a vuran ifade ise, as›l istemi ortaya ç›kar›yordu: “Özellikle Avrupa yüksek ö¤renim sisteminin uluslararas› rekabetini artt›rma amac›na dikkat etmeliyiz (...) Avrupa’n›n yüksek ö¤renim sisteminin ola¤anüstü kültürel ve bilimsel geleneklerimize uygun olarak dünya çap›nda bir etkinlik seviyesine ulaflmas›n› sa¤lamal›y›z-(Bologna Deklarasyonu)” denilmektedir. Bu deklarasyon ayn› zamanda AYÖA’y› oluflturma ad›m›n›n at›ld›¤› yer olmas› nedeniyle ad›n› Bologna Süreci olarak ald›. Bologna’n›n perde arkas›nda büyük patronlar! “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda Niteliklere Ait Bir Çerçeve” adl› de¤erlendirmede Bologna Süreci’nin itici gücü (bu güçler bize de “itici” gelmektedir!) “iflverenler” olarak adland›r›lmaktad›r. Bunun nedeni olarak ise üniversitelerin ö¤rencileri ifl gücü pazar›na yeterli bir flekilde haz›rlayamay›fl› gösterilmektedir. Bunun için ise ilk olarak üniversiteleri yeniden tan›mlamak gerekiyordu. Üniversite ifl gücü pazar› için mi var? Yunanistan (fiubat 2003), Danimarka (Mart 2003), Çekoslavakya (Haziran 2003), Portekiz (Nisan 2002) seminerlerinde yap›lan tart›flmalarda üniversitelerin tan›mlanmas› esneklefltirildi. Ve yüksek ö¤retimin “çok amaçl›” anlafl›lmas›na vurgu yap›ld›. Yüksekö¤retimin amaçlar› aras›ndaki dört madde nin ilk s›ras›na “ifl gücü pazar›na haz›rlama” maddesi konuldu. Daha sonraki maddeler; kiflisel geliflim, hayata haz›rlama, bilginin gelifltirilmesi ve korunmas› olarak adland›r›lsa da, bu unsurlar tali konumda say›lm›flt›r. “Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›nda Niteliklere Ait Bir Çerçeve -fiubat 2005” adl› çal›flmada “ifl gücü pazar›na haz›rlama e¤itimin aç›k bir amac›” fleklinde daha net bir tan›mlama yap›lm›flt›r.Yine ayn› çal›flmada “Bologna sürecinin geliflmesi ö¤renciler, çal›flanlar ve iflverenler için uluslararas› ‘pazar alan›’ hakk›nda artan beklentileri do¤urmufltur” denilmektedir. Böylece üniversiteler aç›kça piyasa için adam yetifltiren, burjuvazinin eleman ihtiyac› için iflleyen okullar olarak adland›r›lmaktad›r. Malesef üniversitelerin en önemli özelliklerinden olan kamu yarar› gözden düflürülmüfl, üniversitelerin toplumsal boyutu ve sosyal nitelikleri siliklefltirilmifltir. “Güçlü Üniversite”, peki nas›l bir ö¤renci? Avrupa Ulusal Ö¤renci Birlikleri’nin “ESIB Bologna Analizi 2005- Ö¤renci Gözüyle Bologna” adl› çal›flmas›nda ülkelere iliflkin baz› de¤erlendirmeler bulunmaktad›r. Bologna Süreci’nin tan›t›lmas›nda Avrupa Yüksek Ö¤retim Alan›’n›n cazibesinin ön plana ç›kar›lmas› için hemen hemen hiç bir ülke- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! nin bunu yapmad›¤› yaz›l›. Daha çok ülkeler kendi ulusal sistemlerini tan›tmaya, kendi sistemlerini çekici hale getirmeye bafllam›fllar. “Ço¤u ülke zengin ö¤rencileri hedef ald›klar›n› bildirmifltir. Örn: Hollanda pazarlama giriflimini art›rd› ve ayn› zamanda AB üyesi olmayan ö¤rencileri için devlet yard›m›n› iptal etti.” ‹flte böyle. Üniversiteler piyasan›n tam anlam›yla emrine giriyor. Bununla ilgili flimdi, Bolonya Süreci IV. Bakanlar Konferans›’nda Araflt›rma ve E¤itim Bakan› Kristin Clemet’in 19 May›s 2005’te yapt›¤› Norveç Aç›l›fl Konuflmas›’na bir göz atal›m: “Uluslararas› kalitesi olan güçlü üniversiteler, bugünün bilgi dünyas›nda kiflisel geliflim ve baflar› için bir ön flart... Akademinin bu uluslararas› boyutunun önemi küreselleflmeyle birlikte artmaktad›r. Rekabet ve iflbirli¤i, ayn› madeni paran›n iki yüzü gibidir. Yani iflbirli¤i yoluyla bilgiyi paylaflarak, uluslararas› arenada rekabet edebiliriz. (...) Avrupa’y› daha güçlü ve de iyi ö¤renciler ve araflt›rmac›lar için daha çekici hale getirmeyi amaçlamal›y›z” Her fley gayet aç›k bir flekilde ortada. Üniversiteler piyasaya aç›ld›¤› için en fazla paras› olan›n› çekmek için yo¤un bir reklam sürecine girmekte ve yar›flmakta. Paras› olmayan düflünsün! Son olarak ise Avrupa’daki Yüksek Ö¤retim ve Araflt›rma Personeli Birlikleri’nin de¤erlendirmelerine bakal›m: “Bolonya’n›n küreselleflme hakk›nda daha kapsaml› tart›flmalarla iliflkisi, bizim için derin bir kayg› nedenidir. Avrupa’n›n d›fl›ndaki deneyimler, bu tür bir sürecin, baflta özellikle eksikli¤i durumunda modern toplumlar›n ayakta kalamayaca¤› ve kendilerini yenileyemeyece¤i, objektif araflt›rman›n ve analizin baflta olmak üzere, yüksek ö¤retimin ve akademik araflt›rman›n de¤erini oluflturan özellikleri yok edebilece¤i yönündeki korkular›m›z› do¤rulamaktad›r. Ne piyasa ve ilgili k›sa-dönem trendleri ne de asl›nda ticari ç›karlar, akademik derslerin ve araflt›rman›n amaçlar›n› ve içeri¤ini belirlememelidir. Bunlar› bilgi belirlemelidir... ➟ 13 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 ÖSS ve OKS vesilesiyle... Genelkurmay›n e-muht›ras›ndan sonra zorunlu olarak al›nan erken seçim karar› nedeniyle seçim gündemi Temmuz ay›n›n kuflkusuz belirleyeni oldu. Ancak Temmuz ay› içinde yaklafl›k 2,5 milyon gencin çok büyük bir ço¤unlu¤unun ve onlar›n ailelerinin çok önemli bir di¤er gündem maddesi sonuçlar› beklenen OKS ve ÖSS idi. Sonuçlar aç›kland› ve yine bildik görüntüler sergilendi. OKS ve ÖSS’de binlerce kiflinin puanlar›n›n yanl›fl hesaplanm›fl olmas›n›n s›n›rlar›n› aflmayan flekilde göstermelik olarak “s›navlar sorguland›”(!) Yüz binlerce ö¤rencinin girdi¤i s›navlarda bu tür hatalar›n “do¤al” oldu¤undan piflkinlikle dem vuruldu, sorumlular›n cezaland›r›laca¤› söylemine sar›l›nd› ve bu skandal geçifltirilmeye çal›fl›ld›. Yüz binlerce ö¤rencinin neden böyle bir s›nava mahkum oldu¤unu sorgulamay›/sorgulatmay› akl›ndan geçiremeyen piflkinler OKS’de baflar›s›z oldu¤unu düflünerek intihar eden Büflra Önem’in cenaze töreninde boy gösterip bildik maniler z›rvalad›lar. Bu tabloyla birlikte söz konusu, piflkin, halka karfl› yaklafl›mlar›nda ukala/düflmanca tav›rlar tak›nd›¤›n› bildi¤imiz yetkililer bir tarafa ÖSS, OKS, KPSS gibi s›navlar›n genifl bir tepki uyand›rd›¤›n› ve birkaç ne yapt›¤›n› bilmez unsurun d›fl›ndaki egemen s›n›f sözcülerinin bu tepkileri nötralize etmek için ç›rp›nmas› da sürecin bir di¤er yönü oldu. Öyleki GP’sinden CHP’sine düzen partilerinin birço¤u “ÖSS’yi kald›racaklar›n›” önemli bir seçim argüman› olarak kulland›lar. Yine seçim öncesinde Eski YÖK Baflkan› Kemal Gürüz, Evrensel’in aktard›¤› aç›klamas›nda “ÖSS’nin kalkmas› gerekir. Ama bundan flu anlafl›lmamal›d›r. ‹ktidar de¤iflti, hemen ÖSS kalkacak diye bir fley yok, tabii ki mümkün de¤il” diyordu. Hatta bizzat ÖSYM Baflkan› Prof. Ünal Yar›ma¤an, “Türkiye bu çoktan seçmeli s›navlar› yaklafl›k 40 y›ld›r uyguluyor. Ayn› sistemi b›rak›n 40 y›l, 20 y›l bile sürdüremezsiniz. Toplum art›k isyan etme noktas›nda…” diyerek mevcut s›nav sisteminin teflhir olmufllu¤unu ortaya koyuyordu. Bu s›nav sistemlerinin teflhir olmufllu¤u bir gerçekken böylesi yo¤un tepki çekmesinin nedeni her y›l milyonlarca “baflar›s›z” ö¤renci üretmesinin ötesinde olsa gerek. Bu yo¤un tepkiyi anlamak ve kucaklamak için kabaca olsa da s›navlar›n öncesine ilk ve orta ö¤retime göz atmal›y›z. ‹lkö¤retim ve ortaö¤retimin durumu ‹lkö¤retim ve orta ö¤retim düzeyindeki okullar aç›s›ndan vahim bir tablo var. Kuflkusuz ezberci dahas› ö¤rencileri faflist bir anlay›flla yetifltiren bir sistem gerçe¤i ile karfl› karfl›yay›z. Fakat bu sistemden dahi 7,5 milyon civar›nda ilkö¤retim ça¤›nda olan çocuk “yararlanam›yor”. “Yararlanabilenler” içerisindeyse e¤itimin kalitesi tabiri caizse yerlerde sürünüyor. Sadece büyük 10 ilde s›n›flar› 30’ar kifliye indirmek için ihtiyaç duyulan derslik say›s› 70.256 iken 2002-2007 aras›nda MEB bütçe- Eylül 2007 22 ¤itimin özellefltirilmesi yönelimi burada aç›kça görülmektedir. Nitekim AKP döneminde özel okullar›n genel içindeki pay› % 5’den % 13’e yükselmifltir ve kuflkusuz bu yönelim sürecektir. Ki bu gerçeklik bir baflka duruma iflaret etmektedir. “E¤itimde f›rsat eflitli¤i” bir safsatadan ibarettir. Öyle ki ülkenin en zengin % 20’lik kesimi toplam e¤itim harcamas›n›n % 57.1’ini yaparken, en fakir % 20’lik kesim % 3.2’sini gerçeklefltirmektedir. Bu somut durumun bir sonucu olarak kimin daha çok fley bildi¤ini, e¤itimini de¤il istisnalar haricinde kimin daha fazla olana¤a sahip oldu¤unu ölçen ÖSS, OKS, KPSS gibi s›navlar bu tabloyu çarp›c› flekilde yans›tt›¤›ndan yo¤un flekilde tepki çekmektedir. E sinden yat›r›ma aktar›lan pay›n oran› % 50 azalm›fl bulunuyor. (2002 MEB bütçesi 7.460.991.00 –yat›r›ma ayr›lan pay 1.281.690.00; 2007 MEB bütçesi 21.355.534.00 yat›r›ma ayr›lan pay 1.490.000.00). Bunun do¤al bir sonucu olarak 2003-2004 e¤itim-ö¤retim y›l›nda orta ö¤retime bafllayan 1 milyon 81 ö¤renciden 2005-2006 e¤itim-ö¤retim y›l›nda sadece 645 bini mezun olabildi. Yani her 100 ö¤renciden 41’i okuldan normal zaman›nda mezun olamad›. Düflük kaliteli, yetersiz, ezberci e¤itim gerçekli¤i öyle barizdir ki (alt›nda daha baflka nedenler var olsa da) bizzat YÖK, “Türkiye’nin yüksekö¤retim stratejisi” taslak raporunda flunlar› belirtiyor: “S›nav›n çoktan seçmeli test olmas› ve az zamanda çok soru çözmeyi gerektirmesi tüm e¤itim sisteminin buna göre biçimlenmesine neden olmufltur. Müfredat d›fl› okuma, sosyal ve öteki u¤rafllar s›nav aç›s›ndan zaman kayb› olarak görülmektedir. Bu nedenle sistem, kendini ifade etmede zorlanan, sorun çözme becerisi yeterince geliflmemifl, sosyal etkilik deneyimi olmayan, toplumdan kopuk… bir lise mezunu yetiflmesine yol açmaktad›r.” YÖK’ün bunu böylece ortaya koymas›n›n nedenlerine ileride de¤inece¤iz. Bundan önce Temel Demirer’in “E¤itim, Üniversite, YÖK ve Ayd›nlar” isimli kitapta aktard›¤› kimi ders kitaplar›ndan seçilmifl paragraflar e¤itim mant›¤›n›n deflifrasyonunda yard›mc› olacakt›r. “Atatürk bütün milletlere sayg› duyar ama onlar›n hepsinin üstünde Türk’ü görür, ona göre dünya yüzünde Türk’ten daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz millet yoktur ve bütün insanl›k tarihinde görülmemifltir” ya da “Köylerden kente göç eden insanlar… Bu durum kentlerde sapma davran›fllar›n›n artmas›na, cinayet, h›rs›zl›k gibi suçlara neden olmaktad›r.” San›r›z ders kitaplar›n›n anlay›fl› e¤itimin faflist halk düflman› karakterini yeterince gözler önüne seriyor. Ayr›ca ö¤rencileri düflündü¤ünü söyleyemeyen, tek tip kiflilikler haline getirmeyi amaçlayan faflist disiplin yönetmelikleri tüm bu tablonun tamamlayan› olarak ifllev görmektedir. Devlet taraf›ndan güvenceli ilkö¤retimin ve isteyenin devam etti¤i ortaö¤retimin genel tablosu böyleyken durum daha da kötüye gidecektir. Yukar›da aktard›¤›m›z MEB bütçesi ile ilgili veriler bütçenin nas›l yönetildi¤inin bir göstergesidir ve görünen köy k›lavuz istemez. E¤itimin özellefltirilmesi yönelimi burada aç›kça görülmektedir. Nitekim AKP döneminde özel okullar›n genel içindeki pay› % 5’den % 13’e yükselmifltir ve kuflkusuz bu yönelim sürecektir. Ki bu gerçeklik bir baflka duruma iflaret etmektedir. “E¤itimde f›rsat eflitli¤i” bir safsatadan ibarettir. Öyle ki ülkenin en zengin % 20’lik kesimi toplam e¤i- tim harcamas›n›n % 57.1’ini yaparken, en fakir % 20’lik kesim % 3.2’sini gerçeklefltirmektedir. Bu somut durumun bir sonucu olarak kimin daha çok fley bildi¤ini, e¤itimini de¤il istisnalar haricinde kimin daha fazla olana¤a sahip oldu¤unu ölçen ÖSS, OKS, KPSS gibi s›navlar bu tabloyu çarp›c› flekilde yans›tt›¤›ndan yo¤un flekilde tepki çekmektedir. Peki ya üniversiteler? Üniversite öncesi e¤itimin çok k›sa olarak aktarmaya çal›flt›¤›m›z gerçekli¤i, elemeye dayal› s›navlarla daha iyi görülüyor ve bu da genifl bir tepki çekiyor. Fakat sadece bu nedenle de¤il bizzat bu sistemin sahipleri taraf›ndan dile getirilen ve kuflkusuz yine genel olarak e¤itim sisteminin sonucu olarak a盤a ç›kan sorunlar mevcut s›nav sisteminde de¤iflikli¤i dayatmaktad›r. Fakat söz konusu de¤ifliklik halk gençli¤inin ç›kar›na de¤il bir avuç az›nl›¤›n ve bizler içinden seçilecek (bir avuç az›nl›¤a hizmet edecek) “en zekiler” içindir. Mevcut sorunlara kabaca bakarsak özellikle ÖSS’nin tam anlam›yla t›kanm›fl oldu¤unu görürüz. ÖSYM Baflkan›n›n ifadeleriyle “üniversitede okumak isteyen ö¤renci ile üniversite kontenjanlar› aras›nda uçurum vard›r”. 2007 ÖSS verilerine göre s›nava giren ö¤renci say›s› 1 milyon 640 bin iken üniversitelerin lisans, ön lisans, özel yetenek programlar›n›n toplam kontenjan› 433 bin 150’dir, yani yaklafl›k 1 milyon 200 bin ö¤renci kesinlikle hiçbir üniversiteye giremeyecek. Üstelik bu 433 bin 150 kontenjan›n yaklafl›k 51 bini vak›f, KKTC ve yurtd›fl› üniversitelerine ait. Yani zaten halk gençli¤inin büyük ço¤unlu¤unun puanlar› yetse dahi okuyamayaca¤› üniversitelere! Yar›ma¤an, bu durumu flöyle aç›kl›yor; “Çünkü üniversite mezunu di¤erlerine göre daha fazla ifl bulma olanaklar›na kavufluyor… Onun için de üniversite mezunu olmak… istiyorlar.” Üniversite kap›lar›ndaki bu y›¤›lma mevcut s›nav sisteminin t›kanm›fll›¤›n›n bafll›ca nedenidir. Yine ÖSYM Baflkan›n›n çözüm önerisi kontenjanlar› art›rmak, baz› bölümlere s›navs›z geçifl sa¤lamak gibi uygulanmas› hem yeterli ö¤retim eleman›, profesör vb. olmad›¤› için hem de üniversiteli iflsiz say›s› geçen y›l fiubat ay› verilerine göre 279 bine dayanm›flken (6 Temmuz 2006 Cumhuriyet) kontenjan art›r›m› yeni üniversiteli iflsizler yaratmak olaca¤›ndan çözümsüzlü¤ü derinlefltirecek, sorunun özüyle alakas›z bir öneridir. Çünkü iddia edildi¤i gibi bu y›¤›lman›n esas sorumlusu “iyi bir gelecek için” zorunlulu¤u üniversiteye giriflte gören ö¤rencilerin çoklu¤u de¤ildir. Sorun egemen s›n›flar›n halk için de¤il, kendileri için düzenledikleri e¤itim sürecinden ihtiyaç duydu¤u kadar ö¤renciyi çekip, kalan ö¤rencileri ve halk›n ihtiyaçlar›n› umursamamas›ndan kaynakl›d›r. Örne¤in binlerce “ö¤retmen aday›” KPSS’yi kazanmak için ç›rp›nmaktayken halen yeteri kadar ö¤retmen yoktur. Ya da bilinçsiz sulamadan, bilinçsiz gübre kullan›m›ndan vb. topraklar›n verimsizleflti¤inden söz edilirken ziraat mühendisleri bofl gezmektedir. ➟ CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Tecrit Sald›r›s›nda Bir Gedik Açmak ve Ortak Mücadeleyi Gelifltirmek ‹çin Devrimci Tutsaklara Mektup Yazal›m Ülkemiz hapishaneleri, devletin kuruldu¤u günden bu güne ilerici, devrimci, demokrat insanlar›n u¤rak yerlerinden biridir. Bugün için de geçerli olan bu durum, bu düzen de¤iflmedi¤i sürece böyle olmaya devam edecektir. Bu yüzden Yeni Demokrasi mücadelesi yürüten güçler her zaman için hapishaneler gerçekli¤iyle karfl› karfl›yad›r. Bilindi¤i gibi 19 Aral›k 2000’de ülkemizde onlarca hapishaneye bask›n yap›lm›fl, büyük bir katliam gerçeklefltirilmiflti. Bunun nedeni, ülkemizdeki s›n›f mücadelesinin en diri kesiminin tasfiyesini sa¤lamakt›. Amaç buydu, çünkü yeni bir yüzy›la girerken, dünyan›n lanetlilerinin ayaklanaca¤›, dünyan›n efendilerinin ekonomik krizlerinin derinleflece¤i, birbirlerine düflece¤i; bununla birlikte halk kitlelerine yönelik sald›r›lar›n›n artaca¤› bilinmekteydi. Ülkemiz egemenleri de toplumsal mücadelenin önüne geçmek, hakk›n› arayanlar›n gözünü korkutmak, kafas›n› kald›ran› usland›rmak için, önündeki en büyük engellerden birisi olan, hapishanedeki örgütlülü¤ü da¤›tmal›, halka örnek olabilecek tüm örgütlülüklerin önüne geçmeliydi. Bu önüne geçme prati¤i, büyük bir katliamla birlikte yürürlü¤e kondu. Yürürlü¤e konan fley de devrimci tutsaklar›n tecrit edilmesi, en ufak bir örgütlülük kurmalar›n›n engellenmesiydi. Gelinen aflamada koflullar her ne kadar olumsuz olsa da tecrite, teslimiyete karfl› mücadele devam etmektedir. Devrimci tutsaklar birbirlerinden tecrit edilmekle birlikte, teslim olmam›fl, ancak tecrit de k›r›lmam›flt›r. Ülkemizdeki hapishaneler sorunu sadece devrimci tutsaklar› ilgilendiren bir sorun de¤ildir. Kald› ki, devrimci tutsaklar, tecrit sald›r›s›na karfl› 2001’den bu yana mücadele etmektedir. Mademki bu sald›r› özü itibariyle halka yönelik bir sald›r›d›r, öyleyse halk›n kat›l›m› olmadan, bu sald›r›lar›n alt edilmesi imkâns›zd›r. Elbette, Yeni Demokrasi mücadelesi yürüten bizlerin örgütlülük durumu, halk gençli¤iyle olan iliflki düzeyimiz tecrit sald›r›s›n› alt edecek kadar ileri ve örgütlü de¤ildir. Ancak bu, hiçbir flekilde bizim yapabilecek hiçbir fleyimiz olmad›¤› anlam›na gelmemektedir. Kald› ki, yukar›da da vurgulad›¤›m›z gibi, ülkemizdeki hapishaneler sorunu Yeni Demokrasi mücadelesinin bir parças›d›r. Bugün için belki halk gençli¤ini seferber etme flans›m›z olmayabilir ancak örgütlü gücümüzü, çevremizdeki arkadafllar›m›z› devrimci tutsaklarla haberleflmeye, onlara mektup yazmaya sevk edebiliriz. Her devrimcinin mücadelesinin en önemli kayna¤› halkt›r. Halkla iliflkilerinin yetersiz oldu¤u koflullarda mücadelede çeflitli s›k›nt›lar›n yaflanmas› kaç›n›lmazd›r. D›flar›da Yeni Demokrasi mücadelesi veren bizler, bunun sanc›s›n› fazlas›yla yaflamaktay›z. Kald› ki, faflizmin elinde tutsak olan devrimciler aç›s›ndan bu sorun çok daha fazla yaflanmaktad›r. D›flar›dan tespit yaparken belki belirli eksik tespitler yap›labilir ama günümüz aç›s›ndan devrimci tutsaklar›n yaflam›fl oldu¤u en büyük problem d›flar›yla yeterince s›k› ba¤lar›n olmamas›d›r. Faflizm koflullar›nda elbette pek s›k› ba¤lar kuramayabiliriz. Ancak kurdu¤umuz ba¤›n da olmas› gerekenin çok alt›nda oldu¤u kabul edilmelidir. Devrimci tutsaklarla ba¤›n gelifltirilmesinin, onlar aç›s›ndan bir baflka yarar› da, Yeni Demokrasi mücadelesinde moral motivasyonlar›n› yükseltecek, halk gençli¤inin yaflam›fl oldu¤u s›k›nt›lar› daha yak›ndan inceleyebilecek, bu da ortak mücadeleyi gelifltirecektir. Bunun yan›s›ra tutsaklar›n baflta kitap, dergi vb. ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›nda biz YDG’lilerin de üzerine düfleni yapmas›, onlar›n nefes borula- r›ndan bir olmas› önemlidir. Devrimci tutsaklarla mektuplaflman›n, tek yarar› devrimci tutsaklar yönünden de¤ildir. Yürütmüfl oldu¤umuz mücadelemizde yaflam›fl oldu¤umuz en önemli s›k›nt›lar›n birisi deneyimsiz olmam›zd›r. Deneyimsizli¤in deneyime, acemili¤in ustal›¤a dönüflmesinin ilk flart› pratikte yer almak, prati¤i sistemli bir flekilde incelemektir. Ancak bir di¤er önemli nokta ise deneyim aktar›m›d›r. Önemli bir deneyim hazinesinin ülkemiz hapishanelerinde tutsak tutuldu¤u bir durumda bu deneyimden yararlan›lmal›d›r. Böylelikle tart›flt›¤›m›z birçok soruna, devrimci tutsaklar› dâhil etmifl, onlar›n deneyiminden yararlanm›fl olaca¤›z. Hem tecrit sald›r›s› çeflitli yerlerinden aralanm›fl olacak hem de az›msanmayacak bir deneyimden yararlanm›fl olaca¤›z. Bu yüzden devrimci tutsaklarla mektuplaflmay› önemsemeliyiz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tüm Yeni Demokrasi mücadelesi yürüten tutsaklarla mektuplafl›lmas›d›r. Bunun için faaliyet yürüttü¤ümüz her alanda bizler, tutsaklar› eflit bir flekilde sahiplenmeliyiz. Faaliyet yürüttü¤ümüz her alanda tutsaklar›n hepsine mektup gönderilmesini sa¤lamal›y›z. Bunun çeflitli yöntemleri olabilir. Ama amaç her alan›n tüm tutsaklara ulaflmas›d›r. Böylelikle herkes birden fazla devrimci tutsakla mektuplafl›r, onlar›n deneyiminden yararlan›r hem de her tutsa¤a bütün faaliyet alanlar›ndan bir flekilde mektup ulaflm›fl olur. Böylelikle tüm tutsaklar›n deneyimlerinden yararlanm›fl oluruz, hem de tutsaklar›n hepsine her alandan mektup ulaflt›¤›ndan d›flar›n›n genel durumunu ç›kartabilirler. Her durumda bu durum ortak mücadelemizi ileri tafl›r. Dikkat edilmesi gereken bir baflka nokta gönderilen mektuplar›n hapishane idaresi taraf›ndan tutsaklara verilmemesi olabilir. Bunun için sürekli bir flekilde mektup yazmak önemli. Ne olursa olsun mektup yazmaktan vazgeçilmemeli. Mektuplar›n iadeli gönderilmesi de mektubun ak›betini ö¤renmemiz aç›s›ndan önemli. Son söz olarak devrimci tutsaklara gönderilen her mektup, tecrit sald›r›s›nda bir gedik açacakt›r.✌ Hapishanelerdeki Tutsaklar 1 No’lu F Tipi Hapishane/ TEK‹RDA⁄ Turgut Kaya ‹smail Y›lmaz Nihat Konak Ulvi Yalç›n Veli Özdemir Hüseyin Uzunda¤ Sinan Gülüm Caner Uluç Coflkun Akdeniz Gökhan Ayd›n Gökhan Oruç Cihan Kahraman Fatih Ergin Arpaç Erol Volkan ‹ldem Özgür Ertürk Murat Özçelik Fevzi O¤uz Aslan Muzaffer Ertürk Yaflar Erifl Erkan Altun. C–77 1 Nolu F Tipi Hapishane / Kand›ra-‹ZM‹T Hasan Gülbahar ‹brahim fiahin 2 Nolu F Tipi Hapishane Kand›ra-‹ZM‹T Bar›fl Aç›kel 2 Nolu F Tipi Hapishane/ TEK‹RDA⁄ Baysal Demirhan Muhammed Akyol A.Naz›m Atmal›o¤lu 1 No’lu F Tipi Hapishane/ ED‹RNE Zeynel Firik Erol Engin M Tipi Kapal› Hapishane/ Gebze-/‹ZM‹T H›yam Çoban Yolcu Özlem Abay H Tipi Kapal› Hapishane/ ERZURUM Haydar Sönmez Molla Çak›ro¤lu E Tipi Kapal› Hapishane/MALATYA Gülmisal Deniz Kapal› Kad›n Hapishane CÜRET‹ KUfiAN, ‹SYANI HER TARAFA YAY! Sincan-ANKARA Deniz Tepeli Zeliha Bulut Fadime Özkan Resmiye Vatansever 1 Nolu F Tipi Hapishane/ S‹NCAN-ANKARA Mesut Deniz Halil fiahin K. Hasan Çoban Kemal Ertürk Ali Gülmez Mustafa Demirda¤ Cihan Ç›nk› Engin Arslan Kenan Özyürek Yaflar ‹nce Cengiz Kahraman Naki Demir Tayyar Erdem Sedat Ot Uflak E Tipi Hapishanesi/ UfiAK Eylem Bafl 1 No’lu F Tipi Hapishanesi/ BOLU Taylan Balatac› 11 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Komünist Ustalardan Ö¤renelim... Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Tarihi-4 Bu Dönemdeki Di¤er Devrimler 1848 Avrupa Devrimi küresel etki göstermifl ve ayn› y›l Brezilya Pernambuco’da bir ayaklanmaya ve 1850’lerin bafllar›nda Kolombiya Devrimine ilham kayna¤› olmufltu.1854-56 ‹spanya Devrimi’nin dahi ayn› ›fl›ktan do¤mufl olabilece¤i söylenebilir. Bununla beraber, ilk baflkald›r›fl› bafllatan ve sonra da iflçileri yaln›zl›¤a ve yenilgiye iterek ihanet eden askeri görevliler de burjuvaziden sonra y›k›lm›flt›r. Bu dönem esas mücadeleyi sömürgelerde ve yar›-sömürgelerde görmüfltür. Bafll›calar› Çin Taiping Köylü Devrimi (185164), Birinci Hindistan Ba¤›ms›zl›k Savafl› (1857-58) ve Büyük Cezayir ‹syan› (1871). Taiping Devrimi mücadele aç›s›ndan genifl alanlara yay›lm›fl ve “Ütopya” tar›m sosyalizmi fikrinin temelinde yeni bir toplum kurmaya çal›flan 17 ili kapsam›flt›r. Amerikal›, Britanyal› ve Frans›zlarla beraber Ching ‹mparatorlu¤unun askerlerinin müttefikleri taraf›ndan sonunda y›k›lm›flt›r. Di¤er mücadeleler de yerel halktan ihanet eden insanlar›n yard›m›yla sömürgeciler taraf›ndan yok edilmifltir. Bu dönem, Napolyon Savafllar›n›n (1815’ten beri ) ard›ndan gelen nispi durgunluktan sonra, ana kapitalist güçlerin önceki savafllar›n›n tekrar yaflanmas›n› sa¤layan savafllar y›l›d›r da. Avrupa’da; Rusya’n›n bir tarafta oldu¤u ve di¤er tarafta Britanya, Fransa ve Türkiye’nin oldu¤u, 600.000 ölüyle sonuçlanan Crimean Savafl› (1854-56), Fransa, Savoy ve ‹talyanlar›n Avusturya’ya karfl› (185859), Prusya ve Avusturya’n›n Danimarka’ya karfl› (1864), Prusya ve ‹talya’n›n Avusturya’ya karfl› (1866), Prusya ve Alman eyaletlerinin Fransa’ya karfl› (1870-71). Amerika’daki büyük savafllar 630.000 kiflinin ölümüyle sonuçlanan Amerika’n›n sanayilemifl kuzeyi ile tar›mla u¤raflan güneyi aras›ndaki ‹ç Savafl (1861-66) ve 330.000 kiflinin ölümüyle sonuçlanan bir taraf›nda Paraguay di¤er taraf›nda Arjantin, Uruguay ve Brezilya’n›n oldu¤u savaflt›r. Bu savafllar›n ana sebebi kapitalist büyümenin geliflimi ve bunun d›fl›nda bafl gösteren do¤rudan veya do- Eylül 2007 24 layl› çat›flmalard›r. Onlar birçok durumda tamamlanmam›fl burjuva devriminin vazifelerini tamamlad›lar. Amerika iç savafl›nda Britanya’dan ba¤›ms›zl›¤›n tamamlanmam›fl vazifesi, Birleflik Devletlerin yeni büyük endüstriyel ekonomisine entegre olmufl Güney eyaletleri (Britanya krall›¤›yla yak›ndan iliflkili kalmay› sürdürmüfl) taraf›ndan tamamland›. 1848 devriminde yerine getirilmemifl olan ulusal görevler Avrupa savafllar›nda tamamlanm›flt›r. Almanya ve ‹talya’n›n modern kapitalist ulus eyaletleri böylece kuruldu, Romanya 1850’lerin sonuna do¤ru mevcudiyetine ulaflt› ve Macaristan 1867’de Avusturya ‹mparatorlu¤unda özerkli¤ini kazand›. Polonya ve ‹rlanda bununla beraber 1863 ve 1867’de ciddi ulusal ak›mlar ve ayaklanmalara ra¤men mevcudiyete ulaflamad›. Marks ve Engels yukar›daki tüm olaylara iliflkin kapsaml› yaz›lar yazm›flt›r. Marks Avrupa ve Asya’daki çeflitli olaylar› analiz etti¤i “The New York Tribune”de 1852’den 1862’ye kadar düzenli bir flekilde önemli katk›larda bulunmufltur. Bu makalelerin baz›lar› bir araya getirilerek kitap haline dönüfltürüldü. Bu makaleler savafllar ve devrim olaylar›nda ve proletaryan›n görüflü noktas›ndan yükselen talepleri yal›n bir flekilde anlatm›flt›r. Bu sonuç proleter taktiklerinin daha da geliflmifl teorisiydi. ‹flçi S›n›f›n›n Enternasyonal Birli¤inin fiekillenifli ‹flçi s›n›f› içerisinde, özellikle Britanya ve Fransa’da, s›n›f›n uluslararas› birli¤i veya çokça bilinen ad›yla ‘’1. Enternasyonal’’in inflas›na katk› sa¤layacak güçlü enternasyonalist bir e¤ilim mevcuttu. Oluflum, 1848 devriminin baflar›s›zl›¤›n› izleyen uzun bir gericilik döneminden sonra, yükselen proletarya ve burjuva ulusal devrimci mücadele dalgas› ba¤lam›nda kendi kendine yer edinmifltir. Özellikle 1857 ekonomik bunal›m›n›n sonuna do¤ru ‹ngiltere ve di¤er ülkelerde Ticaret Birlikleri ve di¤er iflçi organizasyonlar›na teflvik veren 1860-62’nin güçlü grevci bir ak›m› vard›. ‹ngiliz ve Frans›z iflçilerinin 1863’te Rusya’n›n Polonya ayaklanmas›n› sakl› tutuflunu protesto etmek ve Polonya için özgürlük is- te¤i için kat›ld›klar› gösterilerde örgütsel ba¤lant›lar kuruldu. Bu uluslararas› oluflum s›ras›ndaki konuflmalar ‹ngiliz iflçilerinin konuflmalar›n› önemseyen Frans›z iflçilere kendilerini temsil eden bir resmi adres göndermelerini sa¤lad›. Frans›z iflçilerin cevab› Enternasyonal ‹flçiler Birli¤i’nin oluflumuyla sonuçlanan 28 Eylül 1864 mitingiyle sunuldu. ‹ngiliz ve Frans›zlar›n yan›nda Alman, ‹talyan ve Polonyal› göçmenlerin de kat›ld›¤› bu miting, resmi yay›n organ› olarak ‹ngiliz emekçi dergisi “the bee-hive”le Londra’da karargâh kurmaya karar verdi. Mitingde önerilen Marks derginin konseyine seçildi ve Almanya için uygun sekreter olarak görevlendirildi. Kendisi “Inaugural address” ve ilk enternasyonal bileflimi ve program› olan “provisional rules”u yazm›flt›r. The Address, k›saca ekonomik ve politik durumu analiz etmifl ve politik gücü elde edecek politik hareketleri oluflturman›n iflçi s›n›f›n›n büyük vazifesi oldu¤unu belirtmifltir. The rules, varl›kl› s›n›f›n kurmufl oldu¤u tüm eski partilere karfl› olan, iflçi s›n›f›n›n, sadece belirli bir politik partinin kurulmas›yla s›n›f olarak hareket edebilece¤ini masaya yat›rm›flt›r. Bu dokümanlar iflçi s›n›f› partisinin örgütsel ilkelerinin ilk geliflimini de kapsamaktad›r. Birinci Enternasyonaldeki Yanl›fl E¤ilimlere Karfl› Savafl Yukar›daki prensiplerin temeli ve enternasyonal iflçi s›n›f›n›n büyüyen mücadelesi çeflitli ülkelere yay›ld›. ‹lk befl y›lda birimler Britanya’n›n yan›nda Fransa, Belçika ve ‹sviçre’nin çeflitli kasabalar›nda oluflturuldu. Almanya’da Lassallistlerle birlikte August Bebel ve Wilhelm Liebknecht’in kurdu¤u Sosyal Demokrat Parti s›ras›nda,1867’den sonra grevler dalgas›nda ‹spanya, ‹talya, Hollanda ve Avusturya’da yeni birimler yarat›ld›. Resmi olarak Enternasyonal’e kat›lmamas›na ra¤men bu parti ana noktalar›yla Marks’a yak›nd›. Böylece Enternasyonal 1860’larda güçlü bir flekilde h›zl›ca büyüdü. Bununla birlikte sürekli bir mücadele, temel ilkelere karfl› duran çeflitli yanl›fl e¤ilimlere karfl› savafl halinde olunmal›yd›. Marks “Enternasyonal, sosyalist veya yar›-sosyalist iflçi s›n›f›n›n mücadelesi için gerçek bir örgüt olarak kuruldu… Enternasyonalin tarihi, kendini iflçi s›n›f›n›n gerçek ak›m› karfl›s›nda Enternasyonalin içinde oldu¤unu iddia eden amatör deneyimlere ve tarikatlara karfl›, Genel Konseyin mücadele tarihidir” demifltir. (Foster William z…History of Three Internationals,p.45). Bu tür e¤ilimlere ilkesel bir örnek Anarflizmdir. Onun önemli liderlerinden biri de, kendi program›n› Proudhon’un anarflist sisteminin geliflmifl ve ilerlemifl flekli olarak gören, Bakunin’di. Onun temel ilkeleri; a) ateizmin yay›lmas›; b) devletin y›k›l›fl›; c) devlet isyanla y›k›laca¤›ndan, bütün politik hareketlerin reddedilmesi. Bakuninistler bu yüzden Marksizm’le üç önemli soruda çat›flmaktad›r: a) isyan için karfl› durdu¤undan, iflçi s›n›f›n›n politik mücadelesi; b) kapitalizmin çöküflüyle otomatik olarak, insanlar, toplumlar, bölgeler, uluslar federasyonunun tekrar kurulaca¤›n›, devletin yok oluflu oldu¤unu düflündüklerinden, proletarya diktatörlü¤ü; c) bölgesel politik organizasyon içinde bile olsa her otoriteye karfl› ç›kt›klar›ndan, proleter parti. Bakuninist e¤ilim Birinci Enternasyonal’de güçlü duruflunu devam ettirdi ve Enternasyonalin birçok kongresinde Marksistlerle onlar aras›nda fliddetli tart›flmalar ç›kt›. En sonunda 1872’de Hague Kongresi’nde Enternasyonal’den ayr›ld›lar. Bakuninistler ve di¤er benzer e¤ilimler, acil bir proleter devrim yan›lsamas› yaratt›klar›ndan dolay› devrimler ve say›s›z savafllar periyodunda etkinliklerini devam ettirebildiler. Buna ra¤men 1870’lerin sonuna do¤ru sistemli flekilde çöküfle geçtiler ve y›¤›nlardaki nüfuzu ve pratikteki baflar›s›zl›k nedeniyle çeflitli ilgisiz parçalara ayr›ld›lar. Marksizm’in bu dönemdeki baflka bir mücadelesi de, Paris Komünü’ne kadar, 1848 Devrimine de kat›lm›fl olan önemli Frans›z iflçi lideri Blanqui taraf›ndan ortaya ç›kan Blanquist e¤ilime karfl›d›r. Bu e¤ilim birçok Marksist ilkeyi kabul etmesine ra¤men komplocu metotlara güvenmifltir. Paris komününden sonra aktif bir politik güç olarak Blanquism uzun süre sürmüfltür. ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 fiimdilerde ideolojik-siyasi-bürokratik k›skaca al›nm›fl söz konusu kurumlar, bir de metalaflma, paral›laflma, ticarileflme, özellefltirme girdab›na sokulmufl durumdalar. Bu durum, sadece emekçi halk çocuklar›na üniversitenin kap›lar›n› kapatmakla kalm›yor, bizzat bilimsel-entelektüel-estetik etkinli¤in varl›k nedenini de ortadan kald›r›yor. Zira kâr etmenin, mal satman›n, sömürünün hizmetinde bir bilim ve sanat mümkün de¤ildir. Tan›m› ve do¤as› gere¤i bilimsel-entelektüel-estetik faaliyet ve yarat›c›l›k, sadece kamusal bir etkinlik olarak var olabilir. Ancak günümüzde durum hiç de böyle de¤ildir. YÖK’ün stratejisi ve günümüzdeki misyonu Ülkemizde e¤itim sisteminin ve YÖK’ün r› kaynaklar›n kullan›m›nda serbest olmalar› gerekti¤i, döner sermaye kazançlar›na hükümetlerin el koymas›n›n yollar›n›n t›kanmas› gerekti¤i kastediliyor. Ayr›ca bilginin metalaflmas› diyoruz ki üniversitede üretilen bilgi kamuya sat›l›yor ve bu sat›fl›n süreklili¤i raporda garantileniyor. Üniversitelerin en de¤erli kayna¤› olarak ise “fikri mülkiyete dayal›” gelirler say›lmakta ve bugün üniversitelerin bu tür “haklar›n›” ticarilefltirme olana¤› bulamamas›ndan yak›n›lmaktad›r. Raporda, üniversitelerin “fikri mülkiyeti ticarilefltirmek” üzere flirket kurmalar›na olanak sa¤lanmas› istenmektedir. Bütün bunlar söylenirken sürekli dillendirilen “özerklik” tamamen YÖK’ün denetiminde olan bir olgudur. Yani bunlar›n hepsinin -hiç flaflmamal› ki- YÖK’ün denetiminde yap›lma- runda “MYO’lar›n›n yerel ifl ve istihdam piyasalar›na gömülü (embedded) hale gelmesini gerçeklefltirmek” gerekir denilmektedir. MYO’lar›n, do¤rudan iflgücü piyasas›ndaki yeni düzenlemelerin içine oturtuldu¤unda anlam kazanaca¤›n› söyleyen Rapor, ayr›ca MYO’lar›n yönetiminde yerel ifl çevrelerinin yer almas›; MYO e¤itim programlar›n›n yerel piyasa taleplerine uygun biçimde yeniden düzenlenmesi; MYO’lar›n yerel sermayenin talepleri ile uyum sa¤layabilmesi için “ifl dünyas›yla protokoller yap›lmas›” ifadelerine de yer vermektedir. Bugün genellikle derme çatma binalarda yetersiz koflullarda e¤itim gören, uzun staj sürelerinde özel sektör için köle gibi çal›flt›r›lan MYO ö¤rencileri YÖK’ün gözünde do¤rudan, sermayenin taleplerine göre imal edilmifl iflgücünden baflka anlam tafl›mamaktad›r. YÖK’ün önerilerinde MYO’lar bafltan afla¤› sermayenin taleplerine göre flekillendirilecek Fen-Edebiyat Fakültelerini kurma zorunlulu¤unun kald›r›lmas› ile bafllayan bu süreç, üniversiteleri do¤rudan meslek edindirme merkezlerine dönüfltürecek ve piyasan›n ihtiyaçlar›na göre farkl› alanlarda uzmanlaflmaya itecektir. ucuz iflçi imalathaneleri olarak konumland›r›lmaktad›rlar. faflist niteli¤inin teflhir olmufllu¤u art›k su götürmez bir gerçekliktir. Zira özelde cunta anayasas›n›n genelde ise süregelen egemen sistemin ürünü olmas› bize her fleyi aç›kl›yor ancak art›k eski söylemlere yenilerini eklemek, bu sistemin çok yönlülü¤ünü görmek gerekiyor. Sistem teflhir oldu¤unun fark›nda asl›nda ama bu onlar› durdurmuyor, aksine emperyalizmin derinleflen kriziyle birlikte daha sert, azg›nca sald›rmaya bafll›yor. fiöyle ki YÖK’ün yaklafl›k 1 y›l önce yay›nlad›¤› strateji raporunda e¤itim sistemi üzerinde ne gibi planlar› oldu¤unu aç›kça ortaya koydu. E¤itimin özerk olmas›n› destekledi¤ini ancak sadece mali özerklikten bahsetti¤ini aç›klad›. Yani ö¤rencilerden ald›¤› geliri (zorunlu ba¤›fl, ka¤›t paras›, flu paras›, bu paras›, harç paras› -ki bu raporla birlikte harçlar›n 6 kat›na ç›kar›lma yetkisi üniversite yönetimine tan›nmakta- vb) ve projeler üretip onlar›n sermayeye sat›lmas›ndan, fakültelerin özellefltirilmesinden elde edilen geliri istedi¤i gibi yönlendirmesi ve harcamas› oldu¤u, üniversitelerin kendi sa¤layacakla- s› planlan›yor. YÖK stratejisi üniversitenin temel sorunlar›ndan biri olan “kat›l›m” konusuna da de¤inmektedir. Yönetim yap›s›n›n ele al›nd›¤› bölümde kat›l›m da bir ilke olarak belirlenmifl, kat›l›m mekanizmalar›n›n hangi koflullarda, nas›l kurulaca¤› ve iflleyece¤i belirtilmemifltir. Ancak kat›l›m›n di¤er ilkelerin üzerinde görülmeyece¤i özel olarak vurgulanm›flt›r. K›saca bu durumda üniversite bileflenlerinin üniversitelerin iflletmeler gibi performans ilkeleriyle yönetilmesine karfl› ç›kmalar› “kat›l›m›n di¤er ilkelerin üzerinde görülmemesi nedeniyle” anlams›zd›r. Koflullanm›fl bir kat›l›m›n demokratikli¤inden bahsedilemez. Meslek yüksek okulu tart›flmas› Strateji raporunda üniversite sisteminin do¤rudan sermayenin ihtiyaçlar›na göre organize edilmesi politikas›n›n en görünür oldu¤u bölümlerden biri de Meslek Yüksek Okullar› ile ilgili tart›flmalard›r. YÖK rapo- Farkl›laflma, tüketici tercihi ve e¤itimin paraya göre kaliteleflmesi YÖK strateji raporunda yine rektör seçiminde sadece ö¤retim üyelerini sürece dahil etmekte, bunu da en az iki y›l boyunca o üniversitede kadrolu çal›flma kofluluna ba¤lamaktad›r. Bu durumda ö¤rencilerin ve üniversite çal›flanlar›n›n d›fl›nda araflt›rma görevlileri, ö¤retim görevlileri, sözleflmeli çal›flt›r›lan di¤er akademik personel do¤rudan seçim süreçlerinin d›fl›na itilmektedir. Rapordaki ilkeler bölümünde say›lan bir di¤er unsur “farkl›laflma”d›r. Raporda “isteyen kurumlar›n seçecekleri alanlarda odaklanmalar›na ve uzmanlaflmalar›na olanak verilmeli, iflbölümü ve uzmanlaflma desteklenmelidir” denilmektedir. Üniversite kurmada bilimin temelleri üzerine e¤itim veren ve di¤er tüm bilim dallar›ndaki araflt›rmalar› destekleyecek bilimsel üretimde bulunan Fen-Edebiyat Fakültelerini kurma zorunlulu¤unun kald›r›lmas› ile bafllayan bu C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! süreç, üniversiteleri do¤rudan meslek edindirme merkezlerine dönüfltürecek ve piyasan›n ihtiyaçlar›na göre farkl› alanlarda uzmanlaflmaya itecektir. 1994 TÜS‹AD raporunda araflt›rma üniversiteleri ile kitle e¤itimi veren üniversiteler olarak konulan ayr›m (ki bu fiilen gerçeklik kazanm›flt›r) derinlefltirilecektir. Bunun yan›nda farkl›laflma vurgusu, neoliberal e¤itim politikalar›n›n “müflteri tercihi” anlay›fl›na da uyum göstermektedir. E¤itimi tamamen parayla al›n›p sat›lacak bir mala indirgeyen neo-liberal e¤itim politikalar› e¤itim hizmetini ticari bir faaliyet olarak ele almakta, e¤itime ve bilgiye de di¤er tüm metalar gibi yaklaflmaktad›r. Buna göre piyasadaki mallar, nas›l farkl› tüketici kesimlerine göre farkl› “kalite” ve farkl› ücrette olabiliyorlarsa üniversitelerde üretilen e¤itim ve bilim faaliyetleri için de bu geçerlidir. Bu duruma göre üniversitede e¤itim farkl› al›m güçlerine uygun olarak üretilebilir. Üniversiteler kaliteli ve pahal› olanlar ile ucuz ve niteliksiz olanlar aras›nda bölünebilir. Bu anlay›fl e¤itim almada ve bilgiye ulaflmada eflitlik ilkesini tamamen ortadan kald›rd›¤› gibi nitelikli bilginin ve e¤itimin giderek daha az say›da insan›n ellerinde toplanmas›na neden olmaktad›r. E¤itim ve bilgi, “tüketicinin” mali durumuna göre de¤il bilimsel kriterlere göre, insan›n ve toplumun ihtiyaçlar› gözetilerek üretilmelidir. YÖK’ün, üniversitelerin kendilerince harç miktarlar›n› 6 kat artt›rmalar› önerisi bu farkl›laflman›n gidece¤i yeri göstermektedir. Bu anlam›yla üniversitelerin aç›lmas›yla birlikte canlanan ö¤renci hareketinin en önemli gündemlerinden olan YÖK ve 6 Kas›m YÖK karfl›t› eylemlere bu bilinçle haz›rlanmak gerekmektedir. YÖK’ün günümüzdeki misyonunu kavrad›¤›m›z oranda üniversiteli gençli¤e YÖK’ün faflist yüzünü daha net anlatmak, e¤itim hayat›nda YÖK kâbusunu somutlamak mümkün olacakt›r. YÖK’ü sadece 12 Eylül cuntas›n›n ürünü faflist bir kurum oldu¤u için veya 6 Kas›m eylemleri gelenekselleflti¤i için de¤il, ayn› zamanda YÖK ve hükümet eliyle hayata geçirilen emperyalist patentli yasalara karfl› ö¤renci hareketlili¤i yaratmaya çal›flarak protesto etmek yank›s›n› elbette bulacakt›r. Bunun için yaln›zca YDG olarak de¤il mümkün olan en genifl kesimlerle, devrimci-demokratik gençlik örgütlenmelerinden ö¤renci derneklerine, TMMOB, SES vb sendikalar›n ö¤renci üyelerinden ö¤rencilerin oluflturdu¤u çeflitli ilerici oluflumlara kadar en genifl kesimle birlikte hareket etmek oldukça önemlidir.✌ * Al›nt›lar Fikret Baflkaya’dan al›nm›flt›r 9 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Dert bizde ise derman ellerimizdedir Günümüzde kad›n sorunu ve bu sorunun çözümü için birçok farkl› yaklafl›m sunulmaktad›r. Biz de elimizden geldi¤ince bu sorun hakk›ndaki düflüncelerimizi ortaya koymaya çal›flaca¤›z Kad›n sorununu s›n›fl› toplum gerçekli¤inden ba¤›ms›z olarak ele almak yanl›fl olacakt›r. Her ekonomik alt yap› kendisine uygun üst yap› kurumlar›n› (ahlak, devlet, de¤er yarg›lar›, e¤itim sistemi…) oluflturur. Bu kurumlar insan›n insanla, insan›n toplumla, insan›n do¤ayla vb iliflkilerini de belirler. Kad›nlar›n toplum içindeki yeri ve toplumla iliflkilerini de ekonomik alt yap› ve onun oluflturdu¤u üst yap› kurumlar› belirlemektedir. Bu ba¤lamda kad›n sorununun da temelinde s›n›fsal bir içerik bulunmaktad›r. Tarihin ilerleyen çark› içinde toplumlar›n ekonomik flekillenifline uygun olarak kad›n sorunu flekillenmifltir. Köleci toplumda en ucuz köle, feodal toplumda ev içinde erke¤in namusu, kapitalist toplumda ise ucuz ifl gücü olmufltur kad›n. Ülkemiz gerçekli¤i düflünüldü¤ünde yar›-feodal yap› kad›n sorununu da karmafl›k bir hale getirmifltir. Ülkemizin k›rsal alanlar›nda feodal de¤er yarg›lar› alt›nda inleyen kad›n töre cinayetlerine kurban gitmekte, bafll›k paras›na sat›lmakta, tarlada ve evde yo¤un bir çal›flma temposuyla kad›nl›¤›n› bile unutmaktad›r. Büyük flehirlerde ise kad›n erke¤e göre daha ucuz ifl gücü olarak ra¤bet görmekte, sosyal güvencesiz olarak çal›flt›r›lmakta, eme¤i gasp edilmektedir. Bu sorunlara bir de kad›n›n sadece cinsel kimli¤inden kaynakl› maruz kald›¤› taciz, tecavüz eklenince kad›n için toplumda yaflamak tam bir ›zd›rap olmaktad›r. Ayr›ca toplumda yayg›n olarak görülen fliddet e¤iliminden kad›n da katmerli bir flekilde nasibini almaktad›r. Bu sayd›¤›m›z sorunlar kad›n›n yaflad›¤› sorunlar›n sadece küçük bir bölümünü oluflturmaktad›r. Toplum içinde ezilenin ezileni misyonu biçilen kad›n ne yapmal›d›r? Sorunlar›n›n çözümü nerede yatmaktad›r? Kad›n toplum içindeki durumunu nas›l de¤ifltirebilir? ‹flte kad›n›n sorunlar›ndan kurtulmas› bu sorulara verece¤i cevaplarda gizlidir. Unutmamak gerekir ki böyle kapsaml› sald›r› ve sorunlarla bo¤uflan, her gün sistemli bir flekilde sald›r›lara maruz kalan kad›n›n kurtuluflu yine sistemli bir mücadele hatt›nda gizlidir. Bu sistemli mücadelenin verilece¤i platform da kad›nlar›n sorunlar›n› kendi özgünlükleri içinde de¤erlendiren ve s›n›fsal sorunla ba¤ kurarak çözmeye çal›flan kad›n örgütlülükleridir. Yani dert bizde ise derman da ellerimizdedir. Sorun örgütlenmekte ve örgütlü bir mücadele yürütmektedir.✌ ‹stanbul YDG Kad›n Komisyonu Giriflimi Eylül 2007 26 rtada bir suç var evet, bir de suçlu. Derken birkaç suç ve suçlu daha ç›k›yor karfl›m›za. Suçlardan biri sebebi ve flekli her nas›l olursa olsun kirlenmek. Kimin yapt›¤› ve neden yapt›¤› önemli de¤il, önemli olan kirlenmifl olmak ve bu flekilde birilerinin kurallar›na göre yaflayamaz durumda olmakt›r. Di¤er suç (ki di¤erine göre meflrudur. O çok bahsedilen töreyi yaratan, bu durumdan flikayetçi oldu¤unu dile getiren sistem bu suçun ifllenmesi gerekti¤ini düflünüyor ve iflleyen affedilebiliyor.) kirlili¤in temizli¤idir. O “..14 yafl›ndaki Mehmet, yan›ndakilerin de yard›m›yla Sevda’y› b›çaklamaya bafllar ve müdahale etmeye yeltenenlere, ‘Kar›flmay›n namus meselesi’ diye ba¤›r›r. B›çak darbeleriyle yaralanan Sevda dizlerinin üzerine çöktürülür ve t›pk› koyun bo¤azlar gibi bo¤az› kesilir. Herkes susup seyreder. Kimsenin k›l› k›p›rdamaz. Çünkü konu ‘namus’tur.” Töre cinayeti ad› alt›nda yaflan›r bütün bunlar. Bu kad›nlar›n idam ferman› töreler taraf›ndan verilir. “Kirli” kad›n›n ailesi veya “bekçileri” toplan›p ölüm flekli konusunda karar k›larlar. Tek dayanaklar› töredir, töre meflruiyetinde ise namustur. (?) Öyle midir gerçekten? Bütün bu katliamlar›n ç›k›fl noktas› gerçekten töre midir? atal›m. Ortada bir suç var evet, bir de suçlu. Derken birkaç suç ve suçlu daha ç›k›yor karfl›m›za. Suçlardan biri sebebi ve flekli her nas›l olursa olsun kirlenmek. Kimin yapt›¤› ve neden yapt›¤› önemli de¤il, önemli olan kirlenmifl olmak ve bu flekilde birilerinin kurallar›na göre yaflayamaz durumda olmakt›r. Di¤er suç (ki di¤erine göre meflrudur. O çok bahsedilen töreyi yaratan, bu durumdan flikayetçi oldu¤unu dile getiren sistem bu suçun ifllenmesi gerekti¤ini düflünüyor ve iflleyen affedi- mayan bu cinayetlerin uluslararas› literatürde bir ad› var. Di¤er uluslar da bu cinayet flekline namus tamlayan›n› ekliyorlar. Komflumuzun penceresindeki manzara bizimkinden farkl› de¤il yani. Öyle ki bu cinayetlerin tarihi Hammurabi Kanunlar›’na kadar dayan›yor. Arnavutluk, Bangladefl, Brezilya, Kanada, Ekvator, M›s›r, Almanya, Hindistan, Irak, ‹ran, ‹srail, ‹talya, Ürdün, Fas, Pakistan, Filistin, ‹sveç, Türkiye, Uganda, ABD ve ‹ngiltere’de namus cinayetleri iflleniyor. Birleflmifl Milletler Nüfus Fonu, y›lda 5000’den fazla kad›n›n namus cinayetiyle katledildi¤ini söylüyor. Ürdün, Suriye, Fas, Haiti ve Türkiye’de cinayeti iflleyenlere çeflitli gerekçelerle ceza indirimi uygulan›yor, yani meflru görülüyor belli noktalarda. Pakistan’da namus cinayeti yasalar taraf›ndan yasaklanm›fl ama uygulanm›yor. Bangladefl’te kad›n “namussuz” olarak nitelendirildi¤inde köy meclisinin karar›yla yak›labiliyor. ‹nsan Haklar› Savunucusu Julie Mertus’a göre, 1991’e kadar Brezilya’da efl cinayeti suç olmayan namus cinayeti (!) s›n›f›na addediliyordu ve bir y›lda 800 kad›n eflleri taraf›ndan öldürülmüfltü. Kolombiya’da 1980’e kadar erkek kendini aldatan kar›s›n› öldürebiliyordu. Türkiye’de 5 y›l içinde 480 kad›n töre ve namus cinayetlerinin kurban› oldu. Türkiye’de akla zarar gerekçelerle çok kolay cinayet ifllenebiliyor zaten, hele söz konusu namus olunca kan dökmek do¤al karfl›lan›yor. K›rsaldan kente geçen cinayetlerin s›k s›k medyada yer almas›, fliddete ba¤›fl›k vicdanlar› harekete geçirmiyor. Öyle ki herkesin potansiyel istatistik oldu¤u bir yerde istatistiklerin anlam› kal›r m›? Hepimiz bizden önceki kuflaklar› suçlar›z bu konuda asl›nda. Onlar ç›karm›fl bu menem kurallar›, biz de uygulamak durumunda kal›yoruz. Böyle midir gerçekten? Bizim de pay›m›z yok mu bu suçlarda sizce? Oysa hukukumuz ne kadar koruyucu ve kollay›c› (!). Hemen cezaland›r›veriyor katili. Cayd›r›c› uygulamalar bu kadar iddial›yken (!) gün be gün katlanarak devam ediyor bu olaylar. Sizce art›k as›l suçluyu sorgulaman›n zaman› gelmedi mi? Geriye iki taraf kal›yor. As›l suçlu kim? Biz mi “baflkalar›” m›? Baflkalar›ndan kast›m›z bizim böyle hareket etmemizi isteyenler kuflkusuz. Bu durumdan ç›karlar› olanlar, bu gerili¤imizi körükleyenler, perçinleyenler ve olas› devinimin önüne geçmek için bunu araç olarak kullananlar, yani egemenler. Biz miyiz kendimizi tamamen kendi irademizle koflulland›ran yoksa bizi baflka yerden kumanda edebilen güçler mi?✌ . . . k e m n e l r Ki “Annesi sürekli a¤l›yordu, kendisi de gencecik bir kad›nd›. ‘Neden öldürüldü’ diye sordum. ‘Gezmeyi çok seviyordu, 16 yafl›n› bitirdi, daha isteyeni ç›kmad›’ dedi h›çk›rarak. Gezmeyi çok seven Sevda, bir gün eve gecikti¤inde korkmufl, evine dönmeyip k›z yurduna yerleflmifl ve sorunlar bafllam›fl. Ailesine teslim edilmesinin ard›ndan gelen dedikodularla ölüm çanlar› çalm›fl. K›z›n isteyeni yok, bafll›k paras› yok. Çünkü mal ay›pl› kabul edilmifl.” Peki, nedir töre? Sürekli dilimizde dolaflan bir kelime. Cinayet kelimesinin önüne geldi¤inde en s›r›tmayan› üstelik. “Bir toplulukta benimsenmifl, yerleflmifl davran›fl ve yaflama biçimlerinin, kurallar›n, görenek ve geleneklerin, ortaklafla al›flkanl›klar›n, tutulan yollar›n bütünüdür.” diye ç›k›yor karfl›m›za herhangi bir sözlükte. Toplumlar›n bir yaflam biçimi, ortak de¤erlerinin olmas› gayet do¤al de¤il mi? Ad› töre veya gelenek olsun fark etmez. Bu kadar do¤al ve varl›¤›ndan hiç de rahats›z olmad›¤›m›z bir durum ayn› zamanda günlük yaflamda sürekli baflvurdu¤umuz, uyum sa¤lad›¤›m›z her fley. “Bir akrabas› tecavüz edip onu hamile b›rakt›. Aile meclisi infaz karar› al›p genç kad›n› ‘cezas›n› orada vermek üzere’ ‹stanbul’a amcas›n›n yan›na gönderdi. Güldünya durumu hissedip baflkas›na s›¤›nd›. Ama iki erkek kardefli Güldünya’y› takip edip önceki gün Küçükçekmece’de sokak ortas›nda kurflunlay›p öldü diye b›rakt›lar. Ölmeyip hastaneye kald›r›lan Güldünya yar›m kalan infaz›n› hastanede karfl›lad›, katili olan kardefllerinin ad›n› s›r gibi saklayarak.” Törenin böyle bir olgu oldu¤unu belirttikten sonra suçlunun kim oldu¤una bir göz lebiliyor.) kirlili¤in temizli¤idir. Bu sadece prosedür gere¤i suç teflkil ediyor. Suçlar› bir yana b›rakal›m suçlulara dönelim. Birincisi temizli¤i yapan/yapt›ran ki bu noktada suçlunun kim oldu¤u muallakt›r. Zira en nihayetinde azmettiren bizim kurallar›m›z de¤il midir? ‹flte bu noktada “biz”ce en suçlu olan art›k bizim için leke ifllevi görendir. Öyledir de¤il mi? (?) Öyle mi düflünüyorsunuz gerçekten? Hay›r diyorsunuz de¤il mi? Bu soruya kim evet der ki? Kimse demedi¤ine göre kim onay veriyor peki? Onaylayan biz olmad›¤›m›za göre kim oluflturuyor buna izin veren kurallar›? Bir kad›n›n (cinsiyetinin belirtilmesinin nedeni olay›n kurban›n›n çeflitli sebeplerden dolay› kad›n olmas›d›r) duygusal hisler besledi¤i biriyle paylafl›m iste¤i, ya da biri taraf›ndan (ki bu yak›n akrabas› da oluveriyor) tecavüze u¤ramas›, en kötüsü de tecavüzcüsüyle evlendirilmesi dayat›ld›¤›nda olumsuz cevap vermesi kime göre suçtur peki? Sadece belli bir toplumun tekelinde ol- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 YDG’nin geleneksel köy çal›flmas›n›n üçüncüsü Hopa’da devam ediyor toplasa, befl günde de toplasa hemen almaktayd›, flimdi ise kotan›n içerisinde kota uygulamas› ile her çay üreticisinden her gün dönüm bafl› 10 kg almakta, yani devlet alacak oldu¤u 2 ton çay› da günde 100 kg olarak almaktad›r. Durum böyle olunca üreticinin çay› ya tarlada kalarak ya da toplan›p serildi¤inde günefl alt›nda kalarak bozulmaktad›r. Günlerin uzamas› ile artan maliyetten kaynakl› çay üreticisi pek bir fley kazanamamaktad›r. YDG’nin gelenekselleflen köy çal›flmalar›n›n bu y›l üçüncüsünü yapmak için Artvin’in Hopa ilçesine ba¤l› Çavufllu köyüne geldik. Bu y›lki köy çal›flmam›z hem yoldafllar›m›z› üretim faaliyetinin içerisine sokarak hepimiz üzerinde var olan küçük burjuva zaaflar› bir ölçüde k›rmak hem de ülkemizde köylülü¤ün üzerindeki y›k›m politikalar›n›n sonuçlar›n› daha net görebilmek aç›s›ndan bizim için muazzam bir f›rsat oluflturmaktad›r. Köy çal›flmalar›nda gerçeklefltirmek istedi¤imiz bir di¤er yön ise önümüzdeki süreci ve yönelimlerimizi tart›flarak yoldafllar›m›zla tam bir anlay›fl birli¤ini sa¤lamak ve bunun akabinde alanlarda sürecimize damgas›n› vurabilecek örgütlülükler yaratmakt›r. Seçim çal›flmalar›ndan kaynakl› geç bafllad›¤›m›z köy çal›flmalar› hem yaz sürecini tatil olarak ele almayarak daha verimli geçirmemize neden oluyor hem örgütlü duruflumuzu pekifltiriyor hem kitle çal›flmas› yapmam›z›, emekçilerle diyalog kurmam›z› sa¤l›yor hem de örgütümüze maddi gelir sa¤lamaya yar›yor. Bu nedenle köy çal›flmalar›na gereken önemi vermeye çal›fl›yoruz. Çal›flma yeri ve çay üreticilerinin sorunlar› Çal›flt›¤›m›z köy Hopa’ya 7 km uzakl›kta ve 200 hane civar›nda bir köydür. Köyün genel itibar› ile demokrat bir yap›s› olmakla birlikte ülkemizdeki yozlaflt›rma sald›r›s›n›n etkileri de önemli oranda hissediliyor. Bulundu¤umuz köyde as›l geçim kayna¤›n› çay oluflturuyor. Ülkemizde tar›m›n tasfiyesi yönlü sald›r›lar buradaki çay üreticilerinin geçimlerini sa¤layabilmesini oldukça güç bir duruma sokmufl. Öncelikle devletin çay üzerine kota koymas› ile bafllayan tasfiye sald›r›s› hem taban fiyat›n›n düflüklü¤ü hem de uygulanan kotan›n içerisinde ekstra kotan›n uygulanmas› çay üreticilerini güç bir duruma sokmaktad›r. Öncelikle ekstra kotan›n ne demek oldu¤unu biraz daha açacak olursak; bundan bir kaç y›l önce normal bir kota uygulamas›nda 4 ton çay› olan bir üreticinin devlet sadece 2 ton çay›n› al›yordu. Alacak oldu¤u bu 2 ton çay› üretici bir günde de büyük oranda kad›nlar çal›fl›yor. Günlük çal›flma saatleri 12-13 saatin alt›na düflmüyor. Erkekler iflleri olmamas›na ra¤men çay ifline gitmemekte yani o a¤›r çal›flma koflullar›yla kad›nlar›m›z yüz yüze kalmaktad›r. Çay al›m› yap›lan yerde biz de toplad›¤›m›z çay› satmay› beklerken yaflam›n bütün a¤›rl›¤› yetmezmifl gibi o günün bütün yorgunlu¤uyla toplad›¤› çay›n› satmaya çal›flan hamile bir kad›n gözümüze iliflti. Hamile olmas›na ra¤men o a¤›r ifl koflullar›nda çal›flmak zorunda oluflu bizim gözümüzde kad›nlara bu sistemin verdi¤i de¤eri bir kez daha gözler önüne serdi. Her zaman magazin programlar›nda izledi¤imiz hemcinslerinin aksine o kad›n daha do¤mam›fl çocu¤unun karn› doysun diye bu a¤›r flartlarda çal›flmak zorunda kalm›flt›. Çal›flma koflullar›m›z Bizler de bu a¤›r çal›flma koflullar›ndan nasibimizi ald›k. Hem çay iflinde yeni olmam›z hem de ço¤u yoldafl›m›z›n ö¤renci kökenli olmas›ndan dolay› çal›flma yaflam›na Mevcut sistemin bu sald›r›s› çay üreticilerini özel flirketlerle yüz yüze b›rakarak çay üreticilerini tamamen üretemez hale getirmektedir. Bu süreci de bir örnekle anlatacak olursak; yukar›da sözünü etti¤imiz kotadan dolay› çay üreticisi çay›n›n 4 tonluk k›sm›n›n 2 tonunu devlet almad›¤›ndan dolay› özel flirketlere vermek zorunda (çay›n geçmesi, maliyetin artmas›, günlerin uzamas› vb) kal›yor. Bunun yan›nda ekstra kota uygulamas›ndan kaynakl› çay üreticisi elinde kalan çay›n bozulmas›ndan korktu¤u için devletin almak zorunda oldu¤u k›sm›n› da özel flirketlere satmak durumunda. Yaln›z, özel flirketlerin köylüden ald›klar› çay›n paras›n› çay üreticilerine ne zaman ödeyece¤i belli de¤il. Bunun yan›nda özel flirketler ald›¤› çay karfl›l›¤›nda köylüye hiç bir teminat garantisi vermiyor. Yani bu flirketler batabilir!! fiirket bundan dolay› da çay üreticisine para vermeyebilir. Kimi zaman da özel flirketler köylüye ödeyece¤i paraya denk, yerine en kalitesiz kuru çay› vererek ödeme yap›yor. Çay üreticisi paket çay yerine paras›n› istedi¤i zamansa flirket yöneticileri nin “bunu almazsan›z hiçbir fley alamazs›n›z” söylemleri ile karfl› karfl›ya kalmaktad›rlar. Köyde duydu¤umuz bir örnek bizi oldukça flafl›rtt›; bir çay üreticisinin özel bir flirkete verdi¤i çay›n karfl›l›¤› olarak fabrika bu üreticiye bir kamyon kuru çay vermifl. Tabii bu üreticinin kendisine verilen bir kamyon çay› satma olana¤› oldukça zor olmas›ndan kaynakl› (devlet bu sat›fltan vergi alamad›¤› yani üreticiyi daha da soyamad›¤› için maliye çay üreticisinin sat›fl yapmas›n› engellemektedir) alm›fl oldu¤u bir kamyon paket çay elinde kalm›flt›r. Bulundu¤umuz köyde çay iflinde uzak oldu¤u için ilk 2 gün oldukça zorland›k. Her sabah saat 6’da kalk›p kahvalt› yap›p çay toplayaca¤›m›z tarlaya do¤ru yol al›yoruz. Kimi çal›flt›¤›m›z tarlalar köyden oldukça uzakta ve kahvalt›m›z› yapt›ktan sonra yeni bir ifl gününe merhaba diyoruz. Bugünkü çal›flma grubumuzun bafl›ndaki tarla sahibi bir kad›n. (gerçi her zaman kad›nlar tarlada da, neyse) Onunla tarlaya do¤ru yol al›yoruz. Tarla sahibi her ne kadar bizimle tarlada çal›fl›yor gibi görünse de kafas›nda baflka problemler oldu¤unu hemen fark edebiliyoruz. “Hay›rd›r ablac›m, neden dalg›ns›n, bir sorun mu C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! var?” diye sordu¤umuzda abla ilkin “yok bir fley” diye cevap verdi bize. Biz biraz daha üzerine gidince “çocu¤um hasta, her gün Rize’ye doktora götürüyorum tek bafl›ma, hastal›¤›n›n ne oldu¤unu bile bilmiyorum, kocam evde aya¤› k›r›k onun için bütün ifller benim üzerime kalm›fl. Gerçi kocam›n aya¤› k›r›k olmasa da de¤iflen bir fley yok ama neyse” diye anlat›yor derdini. Saat 12’ye yaklafl›yor, ablayla beraber yemek molas› veriyoruz. Yemek molas›nda aniden bir ya¤mur bast›rd›, hepimiz tamamen ›sland›k. Ya¤murun durmaya niyetinin olmad›¤›n› anlad›¤›m›zda çay toplamaya mola verip toplad›¤›m›z çaylar› tafl›maya bafll›yoruz. Tabii tafl›ma ifli ayr› bir mesele. Normal bir flekilde bile yürümenin zor oldu¤u yamaçlarda s›rt›m›zda 30-35 kg çuvallar› yamaçlarda kurulmufl olan teleferi¤e (çaylar› tafl›mak için kurulmufl bir düzenek) do¤ru tafl›yoruz. Teleferi¤in olmas› iflleri epeyce kolaylaflt›rm›fl ve oradaki baflka bir abla bize bu teleferi¤in hikayesini anlatmaya bafll›yor. “Biz teleferik yokken bu yamaçtan çaylar› s›rt›m›zla afla¤›ya tafl›rd›k. Buraya gelen bir Gürcü mühendis telleri yapmam›z› bize önerdi ve onun öncülü¤ünde ilk teleferik yap›ld›. Teleferi¤in iflleri bu kadar kolaylaflt›rd›¤›n› gören kad›nlar göz yafllar›na hakim olamad›lar, hepsi a¤lad›lar.” Kim bilir birço¤u geçmiflteki o zor flartlarda yamaçlardan yuvarlanarak çektikleri ac›lar›n› an›msad›lar belki de. Çuvallar› teleferi¤e tafl›d›ktan sonra yamaçtan afla¤›ya iniyoruz. Teleferi¤in di¤er ucunda bekliyoruz, afla¤›ya gelen çaylar› al›p el arabalar›yla tafl›yarak çay› sataca¤›m›z yere getiriyoruz. Tabii akflam oldu¤unda al›m yerindeki ba¤r›flmalar›n ard› arkas› kesilmiyor. Fabrikan›n araba yollamamas›ndan kaynakl› fabrikalara söven, kota içerisinde kota uygulamas›ndan dolay› sisteme söven, veryans›n edenler... Mevcut sistemin bu tasfiye sald›r›lar›na karfl› köylülerin gidip fabrikay› basmas› (daha önceleri çok kez yap›lm›fl) fleklinde köylüleri örgütleyenler... Al›m yerinin kargaflas› bittikten sonra hepimiz kald›¤›m›z yere gidip o gün neler yapt›¤›m›z› de¤erlendiriyoruz.✌ Hopa YDG 7 Eylül 2007 YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Tartüfler gelir gider… Tartüfizm baki kal›r… Moliere’nin yaz›ld›¤› dönemde oldukça ses getiren, dine sald›rd›¤› iddias›yla yasaklanan, sonras›nda daha ›l›man, yumuflak bir tarzda yeniden yaz›lan Tartuffe oyunu din sömürüsü, din istismar› üzerine kurulu bir metindir. Tartüf, din istismar›, ba¤naz ve körcesine bir inanca saplanma gibi temalar› içermektedir. Moliere’nin Tartüf’ünde konu flöyledir: esasta ikiyüzlü, doland›r›c›, f›rsatç› olan Tartüf, bir din adam› gibi görünerek, iyi bir dindar gibi davranarak, feodal aile iliflkilerine sahip, orta s›n›f, vars›l bir ailenin yan›na yerleflir. Tartüf, ailenin babas› Orgon’un safl›¤›ndan, zaaflar›ndan ve de kör inanc›ndan yararlanarak, Onu tamamen etkisi alt›na al›r. Böylelikle Orgon üzerinden tüm aile bireylerinin özgürlüklerini k›s›tlar, ailenin özel meselelerine kar›fl›r, hatta do¤rudan müdahale eder. Bu durumdan fena halde rahats›z olan aile bireyleri ki özellikle kad›nlar, dayan›flma içinde Tartüf’ün ikiyüzlülü¤ünü, sahte dindarl›¤›n› a盤a ç›kar›rlar. Ama ortada çözülmesi gereken büyük bir sorun daha vard›r. Tartüf’e adeta tapan Orgon, Tartüf’e tüm mal›n›, mülkünü, evini ba¤›fllam›flt›r. Evden Tartüf’ün at›lmas› gerekirken; Tartüf, tüm aileyi evinden eder. Tam bu s›rada adeta tanr›sal bir kurtar›c› ç›kar. Her fleyin tükendi¤i s›rada Orgon’u tan›yan ve ona güvenen kral, Orgon ailesine yard›m eder ve bu ç›kmazdan kurtar›r. Naz›m Hikmet, Moliere’nin Tartüf’ünden uyarlad›¤› Tartüf-59’da ana metne büyük oranda ba¤l› kalm›flt›r. Olaylar›n ak›fl›, ayn› kalmakla birlikte uyarlamada önemli de¤ifliklikler de yap›lm›flt›r. Uyarlamadaki de¤iflikliklerden en dikkat çekici olan›, Tartüf-59’da Tartüf’ün d›fl›nda Tartüf-59 adl›, 20. yüzy›la ait bir Tartüf’ün daha olmas›d›r. Oyundaki çat›flmalara bir yenisi daha eklenmifltir. Bu kez Tartüfler de kendi içinde ç›kar çat›flmas›na girmifltir. Oyunun bafllar›nda eski Tartüf’ün yan›na uflak olarak giren ve sözde onun ç›karlar›n› kollar gibi görünen yeni Tartüf, eski Tartüf’ü 20. yüzy›l›n Tartüf’üne yak›fl›r yöntemlerle alt eder. Sonras›nda ise Orgon ailesi, çat›flmas›n› Tartüf-59 ile sürdürür. Çünkü Tartüfler bitmez… Orgon bu kez de eski Tartüf’e tap›nd›¤› gibi Tartüf-59’a tap›n›r ve mal›n› mülkünü bu kez Tartüf-59’a verir. Bundan sonras›nda ise uyarlamadaki önemli de¤iflikliklerden bir di¤eri ç›kar okuyucunun karfl›s›na. Bu kez kurtar›c› olan kral de¤ildir, ortada kurtar›c› bir kral da yoktur. Son anda yard›ma yetiflen, Tartüf-59’un sahteli¤ini, Eylül 2007 28 riyakarl›¤›n›, ikiyüzlülü¤ünü a盤a ç›karan evin hizmetçisi Dorina’d›r ki böyle bir son, uyarlaman›n yazar› Naz›m’›n kendisi düflünüldü¤ünde anlafl›labilir ve mesaj dolu bir sondur ve bu son, uyarlamadaki önemli farkl›l›klardan biridir. N. Hikmet, bu riyakar sömürü düzeninden, insanl›¤› bu ç›kmazdan çekecek, kurtar›c› güç olarak proletaryay› (iflçi s›n›f›n›) görür ve oyunda Dorina’n›n yeri ve ifllevi de bunun bir temsilidir. Bu durumu oyunun sonunda Dorina da dile getirir. Dorina oyun sonunda Tartüf59’un foyas›n› a盤a ç›kard›¤›nda Orgon olan bitene anlam veremez ve Dorina misyonunu çok net biçimde flöyle ifade eder: Orgon: (Kleant’a) Oyunumuzun bu garip finalinden siz bir fley anlad›n›z m› sevgili kay›nbirader? Dorina: Ama ben anlad›m. Ben anl›yorum. (Tartüf-59’a) Her zaman ve her yerde oyunun sonunda beni karfl›nda bulacaks›n. Ta yeryüzünden soyun kuruyup gidene dek! Yineleyecek olursak N. Hikmet, Tartüf’ün karfl›s›na 20. yüzy›la ait baflka bir Tartüf koyarak Moliere’nin iletisine derinlik kazand›rm›flt›r. Din istismar›n›n, esasta münferit olmaktan çok daha örgütlü, daha sistematik bir iflleyifli oldu¤unu ve bunun nedenlerini a盤a ç›karm›flt›r. Hatta N. Hikmet, bunu oyunun en bafl›ndan itibaren vermifltir. Tartüf tek bafl›na de¤ildir. N. Hikmet daha en bafl›ndan Tartüf’ün kilise ve kral ile olan iliflkilerini aç›kça verir. Tartüf: Yüce hükümdar›m›z 14. Lui Fransa taht›nda sabah günefli gibi ›fl›s›n, muhterem peder! Peder: Amin! Yüce gönüllü, merhametli kraliçe anam›z›n da ad›n› anmay› unutmay›n dualar›m›zda, Mösyö Tartüf. Sizi kutsal tarikat›m›za üye yapma görevini bana o verdi. Tartüf: (…) Kutsal tarikat›m›z›n her fleyi gören gözü, her fleyi duyan kula¤› ve duac›s› olaca¤›m, muhterem peder. Peder: Orgon adl› adam›n önce ruhuna, sonra da evine gireceksiniz. Her Pazartesi sabah› burada, kilisede Kutsal Bakire’nin ayaklar› dibinde buluflaca¤›z ve siz bana jurnallerinizi… e, yani… haberlerinizi ileteceksiniz.” Dahas› N. Hikmet bu örgütlü yap›da var olan sistematikleflmifl bir düflünceden de bahseder ki bu da “Tartüfizm”dir. Tartüfizm, biçimsel de¤iflikliklere u¤rasa da her dönem kendini gösteren, ruhani, dini zaaflardan yararlanan, din temelli bir sömürü ve düflünce sistemidir. Bunu tam anlam›yla özümsemifl olan Tartüf-59, oyun boyunca adeta Tartüfizm üzerine ders verir gibidir ve her seferinde Tartüfizm’den yararlan›r. Damis’in Tartüf’e ç›k›flmas› sonucunda, Orgon Danis’i evden kovmaya kalkar ve bu sahnede Tartüf, tartüfizm’i nas›l da ustal›kla somutlar… Tartüf-59: (Seyircilere) Klasik tartüfizme baflvural›m. (Orgon’a) Ben bir caniyim, rezilim, benzeri görülmemifl bir kötüyüm... der ve kendini masum, ac›nas› pozlara sokmaya devam eder. Tartüf-59: (Seyircilere) Tartüfizmi bir parça ça¤dafllaflt›ral›m. (Orgon’a) Hay›r, b›rak›n, sövsün… (Danis’e) Öbür yana¤›ma da vur. (Diz çöker) Vurun. Tartüf-59 bu tarz›n›, Tartüfizmi, Orgon ailesinin tüm fertleri ile kurdu¤u iliflkilerde kullan›r. N. Hikmet, yaratt›¤› Tartüf59 ile klasik Tartüf aras›nda öyle bir çat›flma yarat›r ki bu da iktidar savafl›, mücadelesi veren taraflar aras›nda ola¤an fleylerdir zaten. Bunu Tartüf-59 tüm aç›kl›¤›yla flöyle dile getirmekte: Tartüf-59: (Seyircilere) Orgon’un kar›s›ndan hoflland›. Ama ben Elmira’y› bu vavs›z evliyaya b›rak›r m›y›m? 17. yüzy›l›n Tartüf’ü müyüz biz! Elmira tam bana göre bir parça (…) Tartüfizmde de, anlafl›lan t›pk› sanatta oldu¤u gibi, eski olan yeni olandan nefret ediyor. Kimin kimi sahneden ataca¤›n› görece¤iz. Yine bu klikler aras› çat›flmay› gösteren bir baflka diyalog daha: Dorina: Niye bu kadar düflmans›n›z Tartüf’e? Tartüf-59: Birincisi, mesle¤ime benden çok önce girmifl ve büyük flöhret kazanm›fl. ‹kincisi de, bir Tartüf’ün bir baflka Tartüf’ü sevdi¤i görülmüfl fley midir? Sadece bu diyaloglardan bile rahatl›kla anlafl›laca¤› üzere Tartüfler birbirlerini sevmez. Çünkü ikisinin de ç›kar amaçlar› birbiriyle kesiflip, çat›flmaktad›r. Amaçlar› ayn›d›r. ‹kisi de iktidara oynar. Tartüf bunu baflarm›flt›r bir ölçüde… Tartüf-59 ise Tartüf’un yerini almak ister. N. Hikmet’in oyunda vurgulad›¤› bir baflka fleyse Tartüflerin ve Tartüfizm’in hep var oldu¤udur. Tartüfler 17. yüzy›lda da vard›r 20. yüzy›lda da… Tartüfler zamansal ya da dönemsel olarak biçimsel de¤iflikliklere u¤rayabilirler ama özü itibariyle hep ayn›d›r. Özünde bir sömürü yatmaktad›r. Amaç ise bu sömürüyü kullanarak hakimiyet kurma, iktidar kurma çabas›d›r. Tartüfizm’in ölümsüzlü¤ünü, eski Tartüf’ün yerini alarak Orgon ailesi üzerinde otorite kuran ve kendisinden verdi¤i sözlerin, vaatlerin gerçeklefltirilmesi beklenen Tartüf-59 flöyle aç›klar: Tartüf-59: Tartüfler gelirler ve giderler, ama mevkileri, makamlar› kal›r. Yeni gelen Tartüf eskisinin görevlerini, sorumluluklar›n›, makam arabalar›n› ve benzeri fleylerini miras olarak devral›r. Tartuflar hep vard›r… Tartüfizm var oldu¤u sürece… Tabii ki 17. yüzy›l›n Tartüf’ü ile 20. yüzy›l›n Tartüf’ü ayn› de¤ildir. Düflünce sistemati¤i ayn›d›r. Tartüfizm bu insanlara damgas›n› vurmufltur. Amaç ayn› fakat araçlar farkl›d›r ki Tartüf-59 bunun en iyi örne¤idir. Tartüf-59 hem efendisi olan Tartüf’e hem de Moliere’in metnindeki Tartüf’e göre çok daha zeki ve çok yönlüdür. Çünkü di¤er Tartüfler gibi tek sömürü biçimini kullanmaz. Salt dini duygular›, inanc› sömürmez. Bunu çok yo¤un biçimde yapmakla beraber Orgon ailesinin tüm fertlerinin zaaflar›n› bulur ve bu zaafl› yerlerden onlar›n adeta içlerine girer. 20. yüzy›la ait Tartüf-59’un kendi dönemine ait bir dolu teknolojik silah› vard›r. Bigudi, perma aleti, ruj, çamafl›r makinesi, foto¤raf makinesi, teyp gibi. Orgon ailesini flaflk›na çevirecek, kand›racak birçok fleye sahiptir. Her fleyden önce Tartüf 59’un Orgon’a teypten sözde tanr›n›n sesini dinletmesi, Moliere’in Tartüf’ünün yapt›¤›ndan daha derin, daha katmerli bir sömürüdür. Çünkü Orgon dolays›zca, do¤rudan tanr› ile konufltu¤unu, iletiflim kurdu¤unu sanar ki bu da Tartüf’ün ifllerini çok daha kolaylaflt›r›r. Orgon’u adeta kendine kul köle yapar. Yine Elmira’y› güzellik zaaf›ndan ötürü ruj ile, Madam Pernell’i daha genç görünece¤i düflüncesinden hareketle perma ile, Dorina’y› ise ifllerini kolaylaflt›racak olan çamafl›r makinesi ile kand›r›r. Bunlar birer rüflvet niteli¤indedir. Bu rüflvetler zamanla birer koza dönüflür Tartüf-59’un elinde. Bundan ötürü Tartüf-59’un bu hali Moliere’in Tartüf’üne göre daha zengin ve renklidir. Moliere’in Tartüf’ü, Tartüf-59’un yan›nda daha tek yönlü, kabaca çizilmifl düflüncesini uyand›rmaktad›r. N. Hikmet, tartüfizmin sömürücülü¤ünü, Tartüflerin gerçek yüzünü ve iliflkilerin perde arkas›n› Moliere’e göre daha ayr›nt›land›rarak, derinlefltirerek vermifltir. Moliere’in üzerinde durdu¤u dinin sömürülüflünü, sahte dindar› daha kal›n çizgilerle somutlam›flt›r N. Hikmet. Tartüf ve Tartüf-59 aras›nda flöyle bir diyalog geçer: ➟ C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! YEN‹ DEMOKRAT GENÇL‹K 125 Angarya ifllerde çal›flt›r›lan ücretli ö¤retmenler Ayr›ca ö¤retmen al›mlar›nda al›nacak ö¤retmen say›lar›na bakt›¤›m›zda en az ö¤retmen al›m› kadrolu ö¤retmenler için, ondan sonra sözleflmeli ö¤retmenler için ve en fazla ö¤retmen al›m› da ücretli ö¤retmenlerde yaflanmaktad›r. Sadece girdi¤i ders saat ücretini alan ücretli ö¤retmenlerin görev süresi okul müdürüne ba¤l› oldu¤u içindir ki okul müdürü taraf›ndan verilen angarya iflleri de yapmaktad›r. Aksi takdirde müdürün dudaklar›n›n aras›ndan ç›kacak olan iki sihirli sözcük çal›flmas›na son verebilecektir. Zaten yorucu bir sene boyunca s›nava haz›rlan›p onu kazanamayan ö¤retmen aday›, iflsizlikten kaynakl› yaflad›¤› yo¤un stresten dolay› zar zor bir ücretli ö¤retmenlik bulabilmifl ve art›k baflka çaresi olmad›¤›ndan dolay› onu da kaybetmek istememektedir ve bu sömürü çark›n›n içerisine dahil olmaktad›r. 2006 KPSS birincisi 100 tam puan alan matematik ö¤retmeni kadrolu olarak atanamam›fl ve sözleflmeli ö¤retmenlik yapm›flt›r. Nedeni gayet basit. 2006 y›l›nda matematik ö¤retmenlerinde kadrolu atama yap›lmam›fl, sözleflmeli ö¤retmen atamas› yap›lm›flt›r. Bu sene istifa edip kadroya geçecek olan 2006 KPSS birincisinin branfl› olan matematik ö¤retmenli¤inde bu sene sadece 30 kadrolu ö¤retmen al›nacakt›r. Oysa sadece Ankara’n›n matematik ö¤retmeni a盤› 30’un üzerindedir. Önümüzdeki sene KPSS birincisi, atamas› yap›lmayan bir branfltan ç›karsa ve atamas› yap›lmazsa hiç flafl›rmamak gerek. Ülkemizde böyle örnekler oldukça bol bulunmaktad›r. En son 2007 ÖSS’de 179. olup da devams›zl›ktan s›n›fta kalan ö¤retmen okulu ö¤rencisi bunu ispat- lar niteliktedir. Okul müdürünün yapt›¤› aç›klamalar bu olay›n yaflanmas›na oldukça üzüldü¤ü yönünde olmufltur. Yap›lan s›navda 179. olabilme kapasitesinde olan bir insan okulu bitirebilme kapasitesine sahip de¤il. Üstelik devams›zl›ktan dolay›. Ama lise son s›n›f ö¤rencilerine ÖSS’ye haz›rlanmalar› için okula gelmemeleri yönünde fikir sunan bu sistemin kendisi ve onu okula gelmedi¤i için s›n›fta b›rakan yine kendisi. Ne diyelim? Trajikomik bir e¤itim sistemi manzaras› m›? E¤itim sistemindeki bu politikalar geçen dönem bafllatt›¤›m›z “E¤itim üzerindeki emperyalist politikalara son! Anti-emperyalist gençlik hareketini yükselt!” kampanyas›n›n ne kadar do¤ru ve sürece uygun oldu¤unu bizlere kan›tlamakt›r. Kampanya süresince yapacaklar›m›z›n sadece kampanya tarihleri ile s›n›rl› olmad›¤›n› defalarca söylemifltik ve bu süreç de bize bunu göstermektedir. Özellikle ÖSS ve KPSS ile ortaya ç›kan tepkileri do¤ru de¤erlendirmek gerekmektedir. Üniversitelerde bu konuyla ilgili eylemler örgütlenmeli ve birlikte hareket etme imkan› sa¤lanmal›. Ancak bu noktada düflmememiz gereken bir hata, KPSS sorununun yaln›zca e¤itim fakültesi ö¤rencilerinin sorunu olarak görülmesi ve ö¤retmen adaylar›na gidilip, sendikalardan genellikle E¤itim-Sen’le iliflki kurulmas›d›r. KPSS bütün üniversite gençli¤ini ilgilendiren bir sorundur. Bunun için bir bütün üniversite gençli¤ini kapsayacak çal›flmalar yap›lmal›d›r. Okullar›n aç›lmas›na az bir süre kald›. Bu süreci do¤ru bir haz›rl›k süreci ile de¤erlendirip okullar aç›ld›¤›nda bu çal›flmalar› h›zland›rarak 6 Kas›m haz›rl›klar›na bafllamal›y›z.✌ Çukurova’dan yeni mezun bir YDG’li ö¤retmen Köleleflme, LÖB’lerde birlefl! Afla¤›daki yaz› Mersin LÖB’ün ç›kard›¤› “Hayat Tutulmas›” isimli bültenden al›nm›flt›r. Türkiye’de kurulu e¤itim sisteminin oturmufl (!) kurallar› bugün hemen hemen tüm ö¤rencilerde tepkiye neden olmaktad›r. Bilimsellikten uzaklaflm›fl ezberci dersler, henüz kimli¤ini yeni tamamlayan biz gençlere bir yandan ›rkç›l›¤›, flovenizmi, sömürüyü süsleyip hofl göstererek, emperyalist düzene bilinçsiz, emekçi köle olarak yetifltirirken, bir yandan da bu genç kitleyi ülkenin somut gerçeklerinden uzaklaflt›r›p “koyunlaflt›rma” politikas›na a¤›rl›k vermektedir. Bugün yasallaflt›r›lm›fl sözde “paras›z e¤itimin” gere¤i olarak okullarda yine zorla- toplanan paralar ba¤›fl (!) ad›n› almakta, bu paralar toplan›rken durumu hakl› göstermek amac›yla ö¤retmen ve idarecilerin kuru laflar›, yetmezse disiplin cezalar›yla gözda¤lar›, art›k biz liselilerin harekete geçmeleri gerekti¤inin aç›k bir delilidir. Ba¤›fllar; (!) spor, karne, diploma, temizlik, aidat vb. maskesini ç›kararak çirkin yüzünü bizlere göstermifltir. Maskenin alt›ndan ç›kan binlerce solucan, anne ve babalar›m›z›n cüzdanlar›na girererek sömürmeyi amaçlam›fl olacak ki onlara ulaflmak için bizleri kullanmakta ve bir an bile tereddüt etmemektedir. Onlar›n bu düzeninin art›k ifllemedi¤ini, bilinçlendi¤imizi ve haklar›m›z u¤runa, liseli gençler olarak mücadele edece¤imizi ve tepkimizi her daim hayk›raca¤›m›z› göstermeliyiz. Türkiye’de farkl› ulus ve milliyetlerin bir arada yaflad›¤› ve kültürlerinin farkl› oldu¤u hepimizce malum olan bir durumdur. Her ulustan ve milliyetten gencin e¤itim görürken kullanmas› gereken dilin kendi ana dili olmas› gerekti¤ine inan›yoruz. Çünkü her birey kendi dilini, kültürünü kullanma, yaflama hakk›na sahiptir. Onlara zorla baflka bir dilde e¤itim vererek kültürlerini öldürüp beyaz katliam yapanlara tepkimizi ana dilde e¤itim diyerek dile getiri- MERS‹N’DE BOYKOT PRAT‹KLER‹M‹Z Halk›n iradesi olarak nitelendirilmesine ra¤men sadece bütün halk›n üzerinde egemen olma kavgas› olan 22 Temmuz seçimleri; do¤rudan emperyalistler taraf›ndan desteklenen AKP’nin % 48’lik “ zaferiyle” sonuçland›. AKP’yi %17’lik pay›yla CHP, %14’lük pay›yla da MHP izledi. Tam flenlikli mecliste daha neler var neler! Parlamento üzerinden Kürt halk›n›n haklar›n› savunabilece¤ini -ya da temsil edebilece¤ini (!)- iddia eden DTP’den tutun da 3M (Mustafa Kemal-Marks-Muhammed)’yi bir araya getirip “devrim” yapaca¤›n› söyleyen Ufuk Uras’a, bir zaman›n “çiçek sulamak”tan bafl›n› alamay›p “devlet ifllerini” aksatan Kamer Genç’ten 2 Temmuz Sivas katliam› flehitlerini bir futbol maç›nda ölebileceklerle k›yaslayan Mesut Y›lmaz’a kadar t›ka basa dolu meclis. Bu “rengarenk” meclis elbette ki bir kültür mozai¤i de¤ildir. Aksine halk›n, umut ve demokrasi aray›fl›n›n sürdü¤ünün ama bunu yanl›fl bir araçla yapt›¤›n›n göstergesidir. Peki, iflte bu noktada biz YDG’liler halka boykotu bir seçim alternatifi olarak sunup, seçimlerden demokrasi umman›n yerine onu boykot etmenin daha do¤ru bir davran›fl oldu¤unu yeterince anlatt›k m›? Genel olarak Türkiye’de seçim öncesi süreçte gerek dergimizle, bildirimizle gerek afifl ve kufllar›m›zla seçimde sand›¤a gitmenin, kötünün iyisini seçmenin tek yol olmad›¤›n›, as›l demokratik olan›n bilinçli bir flekilde seçimleri boykot etmek oldu¤unu anlatmaya çal›flt›k. Bu do¤rultuda Mersin’de de ileri, emekçi mahallelerimizde yaklafl›k üç hafta boyunca anket, gazete da¤›t›m›, afifl asma, bildiri gibi araçlarla boykot çal›flmas› yürüttük. Öncelikle insanlar›n genel sorunlar›n›, seçimlerin boykot edilmesi konusunda neler düflündüklerini, bu konuda önceliklerini ö¤renmek amac›yla bir anket haz›rlad›k. Haz›rlad›¤›m›z anket, bizlere insanlar›n genel sorunlar›n›n iflsizlik ve açl›k oldu¤unu, ço¤u kiflinin AKP’yi tercih etmek istemedi¤ini ama yine de kötünün iyisi olarak gördü¤ünden ona oy verece¤ini gösterdi. Bize kalan tek fley bütün bu sonuçlar üzerinden meclisin niteli¤ini teflhir etmek ve seçimlerin çözümsüzlü¤ünü gözler önüne sermekti, öyle de yapt›k! Anket ayn› zamanda bizlere, halkla olan ba¤lar›m›zdaki eksikliklerimizi gösterip, onlara ulaflabilmek için yöntem gelifltirmemizi sa¤lad›. Halk›n bizi içten karfl›lamas›, onlar›n bize hiç de san›ld›¤› kadar uzak olmad›¤›n› ama yine de onlarla iletiflimde yaflad›¤›m›z eksiklikler (Kürtçe bilen yoldafllar›m›z›n say›ca az olmas›, inanc›m›z›n onlar›n ortak ç›karlar› üstüne oldu¤unu halk›m›za yeterince anlatamam›fl olmam›z vs.) yüzünden istenilen düzeyde olmad›¤›n› da gösterdi. Halk›n seçimi boykot konusunda tepkileri ço¤u zaman olumluydu. ‹lk, “Seçimleri boykot karar› sizce nas›l bir karar?” sorusunu duyduklar›nda genelde flöyle cevaplar veriyorlard›. “Olur mu öyle fley? Meydan› bofl mu b›rakaca¤›z?”, “Asl›nda iyi fikir ama flimdi ‘Bin Umut Adaylar›’ var” veya ilk baflta çok tepkisel yaklaflanlar “Ne demek sand›¤a gitmemek? Ne yapal›m ya?”, ya da tam tersi “Valla çok iyi olur. Zaten ne kâr›m›z oluyor ki, neyi bizim için yap›yorlar ki?”... Cevaplar ne olursa olsun, onlara meclisin niteli¤ini, ne oranda halk› temsil etti¤ini/etmedi¤ini anlatt›¤›m›zda genelde- halk›m›z da bu konuda bizlere birçok fleyden bahsederek, bütün bunlar› yak›c› bir flekilde hissettiklerini anlat›yorlar ve bize hak veriyorlard›. Karfl›l›kl› konuflmalar›m›z bitti¤inde ard›m›zdaki çeliflkileri artm›fl ya da boy- C Ü R E T ‹ K U fi A N , ‹ S YA N I H E R TA R A FA YAY ! yoruz. Sistemin çarp›kl›klar› ile tepkimizden biri de tek tip k›yafet uygulamas›d›r. Önce hapishanelerde sonra okullarda uygulanan bu tek tipleflme, ö¤renciyi toplumdan soyutlayarak onu “potansiyel suçlu” olarak görmektedir. Sistemin bu uygulamayla ulaflmak istedi¤i amaçlardan biri de ö¤rencilerin birbiri aras›ndaki s›n›fsal farklar› ortadan kald›rarak ö¤renciler aras›nda hiçbir ayr›m yapmad›¤›n› ispat etmek, (!) görünüfl aç›s›ndan hiçbir fark olmad›¤›n› düflünüp, en az›ndan ö¤rencilerin, s›n›f ayr›m›na karfl› tepkisini engellemektir. Liseyi bitirip üniversiteye gitmek isteyen her ö¤rencinin bafl belas› olan, YÖK’ün övünç kayna¤› ÖSS asl›nda ö¤rencileri asosyallefltirip, bilincini öldürme, toplumsal sorunlardan uzaklaflt›rma amac›yla bugün bu düzeye getirilmifltir. E¤itim, yaflam hakk› kadar do¤al bir hakt›r. Hediye olarak verilmez, al›n›r. Kimsenin e¤itim hakk›m›za müdahale etmesine izin vermemek için sesimizi, yumru¤umuzu birlefltirip beraber hareket etmemiz gerekir. Çünkü bizlere yap›lan bu ciddi sald›r›lara karfl› durmak, bu sald›r›lara son vermek bireysel de¤il bir çat› alt›nda birleflerek mümkün olabilir. Bizlere yol gösterecek olan ve bizleri temsil eden LÖB’lerde birleflmeli, kendi haklar›m›z için tepkimizi dile getirmeliyiz. LÖB, liseli ö¤rencilerin sorunlar›ndan yola ç›karak bu ülkede sürdürülen politikalardan ne kadar etkilendi¤imizi göstermekte ve en do¤al hakk›m›z olan e¤itimin istedi¤imiz biçimde –bilimsel, anti-flovenist, anadilde, özerk e¤itimin- verilmesinde ›srar etmektedir. LÖB ›rkç›, flovenist, anadilden yoksun olan e¤itime vurulan bir yumruktur. Her lise ö¤rencisinin hiçbir fley gözetmeden kendisini ifade edebilece¤i bir güçtür LÖB.✌ kota olumlu bakan insanlar b›rakt›¤›m›za inan›yoruz. Anket çal›flmam›z sona erdi¤inde bildiri, gazete ve dergimizle tekrar kap›lar› çald›k. Anket çal›flmalar›nda tan›flt›¤›m›z insanlar›n bizleri gördü¤ündeki s›cak tav›rlar› inanc›m›z›n do¤rulu¤unu, hakl›l›¤›n› bir kez daha kan›tlay›p, mücadele iste¤imizi perçinlefltirdi desek yeridir. Yaln›z bütün bu olumluluklar›n yan›nda olumsuz durumlar ve bunun do¤urdu¤u birtak›m aksilikler, hoflgörüsüz davran›fllar da olmad› de¤il. Çal›flma yapt›¤›m›z muhitler, daha çok T. Kürdistan›’ndan göç eden halk›n yo¤un flekilde yaflad›¤› yerlerdir. Egemenlerin arka plana att›¤› bu halk›n; s›n›f ayr›m›n›n Mersin’de yaflayan di¤er kesimlere göre daha çok fark›nda olmas›, onlar›n -hakl› olarak- insan haklar› ve demokrasi aray›fl› içine girmelerini sa¤lamaktad›r. Ancak ulusal hareketin mücadelesinin etkisi alt›nda olan genifl bir kitle bu nedenden kaynakl› parlamenter çözüme umut ba¤layabilmektedir. Çal›flmalar›m›z s›ras›nda bunun da etkisiyle, önceki say›m›zda haberini yapt›¤›m›z gibi, baz› DTP üyelerinin sald›rgan, kaba tav›rlar›na da denk geldik. Ancak bu tav›rlar halk›n bize yönelik yaklafl›m›nda bir de¤iflikli¤e neden olmad›. Sonuç olarak bizim için verimli geçen boykot çal›flmalar›yla yolumuza daha deneyimli flekilde devam edece¤iz.✌ Mersin YDG 5 Eylül 2007